marketing Tarih: Mart 2012 Sayı: 5
europe & anatolia
Metin Karaşahin Digital reklamcılıkta öncüyüz...
Ezberbozacısı Bana dijital deme...
e
d n i ğ li
it ş e et lü... y i ns n ro i c al yanı s m ed u l m Top
İçindekiler
marketing europe & anatolia Sayı: 05 Tarih: Mart 2012
Kısa Kısa
İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. e-mail: eksantrik@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr. Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvin@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.
02 - 11
Röportaj
Ezberbozacısı
12 -17
19
Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia Katkıda Bulunanlar Ali Erdem Ekşioğlu Oğuzhan Akay Seval Duban Seler Cebecioğlu Danışman Abdullah Ekşioğlu
Medya Dünyası
Röportaj
İlan Rezervasyon Melis Deniz
Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia Feneryolu Mah. Kızıltoprak İstasyon Cd. Gül Ap. B Blok No: 30 D:11 Kadıköy - İstanbul - Tr. Tel: +90 216 414 49 98 e-mail: meadergi@gmail.com
Gezi
marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir.
24 - 27
Reklam Dünyası
Yayın Türü Süreli Yayın
29 - 33
34 - 39
Reklam Arası Sinema
Kültür –Sanat
21
40
42 - 43
Nostalji
44
Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir. Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur. marketing europe & anatolia / 1
Kısa Kısa
LinkedIn, Türkiye’de bir milyon kullanıcıya ulaştı... Dünya genelinde 150 milyonun üzerindeki üyesi ile dünyanın en büyük profesyonel ağı olan LinkedIn, Türkiye’de bir milyonun üzerinde profesyonel üyeye sahip olduğunu duyurdu. LinkedIn EMEA Bölgesi Genel Müdürü Ariel Eckstein, bugünün en hızlı büyüyen global ekonomilerinden biri olan Türkiye’nin üyelik dönüm noktası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Eckstein, “Türkiye, coğrafi ve ekonomik açıdan LinkedIn için stratejik bir pazar teşkil ediyor. Artış gösteren yabancı yatırım ile birlikte Türkiye’nin Avrupa ve Doğu arasındaki köprü konumu, yeni iş fırsatları ile daha da fazla karşılaşacak olan Türk profesyonelleri için ümit vaat ediyor.” Tüm bunlara ek olarak, Aviva, Abdi İbrahim, Medyasoft ve Doğuş Holding’in de aralarında bulunduğu Türk işverenler, Türkiye’deki en iyi yetenekleri bulmak ve işe almak üzere LinkedIn’in İnsan Kaynakları Çözümlerini kullanıyor. LinkedIn üzerinden şirketler, geleneksel işe alım araçlarına oranla en iyi adayları daha hızlı ve daha düşük maliyetlerle bulabiliyor ve işe alabiliyor. BASF, GEFCO ve Philips gibi şirketler de, şirketin Pazarlama Çözümleri aracılığıyla müşterilere ve müşteri aday-
Allianz, Image’yi seçti... Allianz yeni iletişim ajansı olarak Image Halkla İlişkiler’i seçti. Sigorta ve Bireysel Emeklilik alanında sahip olduğu küresel bilgi birikimi ve uzmanlıkla, Türk halkının sigorta ihtiyaçlarına A’dan Z’ye çözümler sunan Allianz, Şubat 2012’den itibaren iletişim çalışmalarını Image Halkla İlişkiler ile sürdürme kararı aldı. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 70’in üzerinde ülkede 150 bini aşkın çalışanı ile 75 milyon müşterisine bankacılık, sigortacılık ve varlık yönetimi hizmetleri veren Allianz, Türkiye’de yeni iletişim ajansı olarak Image Halkla İlişkiler’i seçti. Avrupa’nın lider sigorta şirketleri arasında yer alan Allianz, 1 şubat 2012 itibarı ile Türkiye’nin en köklü iletişim ajanslarından biri olan Image Halkla İlişkiler ile çalışmaya başlayarak, firmanın 25 yıllık tecrübesinden faydalanacak. Image Halkla İlişkiler Allianz’a stratejik iletişim danışmanlığı kapsamında; medya ilişkileri, etkinlik, kurumsal iletişim, kriz yönetimi, entegre pazarlama iletişimi konularında hizmet verecek.
2 / marketing europe & anatolia
larına yönelik reklam kampanyaları yapmak üzere LinkedIn Türkiye’yi kullanıyor. Yerel şirket olan Publik, LinkedIn ile özel pazarlama çözümleri alanında işbirliği içerisine girdi; bu bir anlamda reklam ve sosyal medya pazarlama çalışmalarını LinkedIn üzerinden gerçekleştirmek isteyen Türk şirketlerin ilk defa yerel destek için danışabilecekleri bir yer olduğu anlamına geliyor. Türk LinkedIn üyeleri tarafından şu anda en fazla temsil edilmekte olan üç sektör şöyle; Bankacılık, IT ve Yazılım Hizmetleri, İnşaat En yüksek LinkedIn üyeliğine sahip üç Türk şirketi: Mynet, Turkcell, Meb
Red Bull genç kanatlar...
Red Bull’un sponsorluğundaki milli sporcular Kenan Sofuoğlu, Burcu Çetinkaya, Çiçek Güney, Lena Aylin Erdil, İlkan Karaman, Naz Aydemir ve Ahmet Arslan 2 yıl boyunca tüm Türkiye’yi dolaşarak, ortaöğretim ve üniversite öğrencilerine başarılı ve sağlıklı bir hayat için sporun önemini anlatacaklar. Sağlıklı ve spora meraklı bireylerin yetişmesine katkı konusunda üstlendiği sorumluluk ve anlayış çerçevesinde gençleri spora teşvik etmek, sporu sevdirmek ve daha sağlıklı bir yaşam tarzına yönlendirmek için Türkiye çapında tüm illerde gerçekleştirilecek olan başlatılan ‘Red Bull Genç Kanatlar’ projesinin ilki Bolu’da başladı. Milli Atlet Ahmet Arslan Bolu’da Canip Baysal Lisesi ve İzzet Baysal Üniversitesi öğrencileriyle bir araya gelerek spor hayatına ilişkin deneyimlerini paylaştı.
Kısa Kısa
Prada’dan yeni telefon... LG ve Prada, aktör Edward Norton ve model Daria Werbowy’i yeni akıllı telefonları LG Prada telefon 3.0’ın global reklam kampanyası yüzleri olarak seçtiklerini ilan etti. Bu yeni ürünün reklam kampanyasında Primal Fear, American History X, Kingdom Of Heaven ve Fight Club gibi filmlerle dünya çapında ün kazanmış aktör Edward Norton yer alacak. Edward Norton’a eşlik eden diğer bir isim ise, PRADA ve başka birçok önde gelen moda evlerinde çalışan Daria Werbowy. LG Mobil İletişim Bölümü Başkanı ve CEO’su Jong Seok Park, LG Prada telefon 3.0’ın reklam yüzü seçimi hakkında şu yorumu yapıyor: “LG ailesi olarak, yeni akıllı telefonumuzu piyasaya sunarken, böylesi yetenekli ve başarılı isimlerle yola çıkmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyoruz. Her iki isim de LG Prada telefon 3.0’ın özünü stil ve kültür ile birleştirerek akıllı telefonların arkasında yatan tüm özelliklerini başarıyla hayata aktarıyor.”
Teknoloji vadisi... Türkiye’nin iletişim ve eğlence şirketi TTNET; fikir sahibi girişimcilerle yatırımcıları TTNET çatısı altında buluşturmak için; “Fikrinizin Yanında TTNET Var” sloganıyla “TTNET Teknoloji Vadisi” projesini hayata geçiriyor. TTNET Teknoloji Vadisi projesi; sektörde yeni ürün ve servislerin sunulmasına olanak sağlamanın yanı sıra her sektörden iş fikirlerini değerlendirmeyi amaçlıyor. TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz: “İyi bir fikir dünyayı değiştirebilir” TTNET Genel Müdürü Tahsin Yılmaz, TTNET Teknoloji Vadisi projesiyle ilgili şunları söylüyor: “TTNET Teknoloji Vadisi ile girişimcilere projelerini TTNET güvencesiyle hayata geçirme konusunda destek olurken, yatırımcılara da yine TTNET güvencesiyle ve tek kaynaktan iyi fikirlere ulaşma imkanı sağlamayı hedefliyoruz.” dedi. İş fikrine sahip girişimciler ve yatırımcılar, TTNET tarafından www.ttnetteknolojivadisi.com.tr web adresinde buluşturulacak.
Altın Örümcek ağlarını Facebook’ta örecek... Türkiye’nin ilk ve tek bağımsız web ödülleri organizasyonu olan Altın Örümcek Web Ödülleri bir ilke daha imza atıyor. Bu yıl 10.’su gerçekleştirilen Altın Örümcek Web Ödülleri’nde halk oylaması ilk kez Facebook’ta gerçekleştirilecek. Altın Örümcek jürisinin yaptığı değerlendirmeler sonucunda her kategoride finale kalan en iyi beş web sitesi Facebook üzerinden halkoyuna sunulacak. DorukNet Pazarlama Müdürü Aslı Cem Altın Örümcek Web Ödülleri’nin 10 yıl içinde en prestijli ödüllerden biri haline gelmesinde gelişmeleri yakından takip etmelerinin önemli rolü olduğunu vurguladı. Cem şimdiye kadar SMS kullanılarak gerçekleştirilen halk oylamasının artık
Facebook’ta http://www.facebook.com/altinorumcek adresi üzerinden gerçekleştirileceğini söyledi. İnternet kullanıcılarının organizasyona katılımını teşvik etmek, beğenilerini duyurabilecekleri bir platform yaratmak ve heyecanı geniş kitlelere yaymak amacıyla bu yöntemi tercih ettiklerini belirten Cem bu sene halk oylamasına katılımın çok daha yüksek olmasını beklediklerini belirtti. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde jüri değerlendirmeleri sonucunda her kategoride kazananlara Altın Örümcek ödülü, halk oylaması sonucunda ise kazananlara Halkın Favorileri sertifikası veriliyor. 05 Mart tarihinde başlayacak olan halk oylaması uygulaması 30 Mart tarihine kadar devam edecek. Halk oylamasına katılan her bir kullanıcı her kategoriden sadece bir web sitesine oy verebilecek. 32 kategoride en çok beğeni toplayan web sitelerinin sahipleri Halkın Favorileri klasmanında sertifika ile ödüllendirilecekler. Halk oylamasına katılanlar geçen senelerde olduğu gibi sürpriz hediyeler kazanma şansına sahip olacaklar. 10. Altın Örümcek Web Ödülleri ile ilgili tüm detaylara www.altinorumcek.com web sitesinden ulaşabilirsiniz. marketing europe & anatolia / 3
Kısa Kısa
Belediyeler yarışıyor...
Türk bankacılığı...
Marmara Belediyeler Birliği tarafından geleneksel hale getirilen ve Türkiye’nin en ciddi yerel yönetimler ödülü olarak kabul edilen Örnek Belediyecilik Projeleri Yarışması’nın kayıtları başladı. Belediyelerin, başarılı projeleriyle yarıştığı organizasyon; “Kurumsal Gelişim Projeleri”, “Çevre ve Altyapı Projeleri”, “Sosyo-ekonomik ve Kültürel Projeler”, “Yapı İşleri, Mimarî Projeler ve Ulaşım Hizmetleri”, “AB ve Uluslararası İlişkiler” ve de “Basın Yayın Tanıtım” çalışmaları olmak üzere altı ayrı kategoride düzenleniyor. Proje yarışmasının bilim kurulu (jüri üyeleri), akademik anlamda Türkiye’nin en iyi uygu-
Dünyanın önde gelen yönetim danışmanlığı firmalarından The Boston Consulting Group (BCG) tarafından yayınlanan araştırma da, Türkiye’nin 2008 – 2009’da yaşanan global ekonomik çalkantıyı çok iyi bir şekilde atlatıp hızlı bir şekilde büyümesinde bankacılık sektörünün sağlıklı olması ve kuvvetli bir öz kaynak yapısına sahip olmasının büyük bir payı olduğunu belirtildi. BCG Genel Müdürü Burak Tansan, 2011 yılı başından itibaren faiz marjlarındaki daralma ve diğer faktörlerin, sektörün maliyet verimliliği üzerinde baskı oluşturmaya başladığını ve bunun sonucunda, BCG’nin çalışmasında vurgulanan Operasyonel Mükemmellik araştırmasının Türk Bankalarının da 2012 ve 2013’de en öncelikli konularının başında yer alacağını belirtiyor. Tansan, Türkiye’de bu konunun artan öneminin, son dönemde bankacılık sektöründe oluşan temel göstergelerde ve gelişmelerde belirgin olarak gözlemlendiğini söyledi.
lamacı ve teorisyenlerinden oluşurken, Bilim Kurulu Başkanlığını Prof. Dr. Rafet Bozdoğan ve Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu yapıyor. Yarışmaya, Marmara Bölgesi’ndeki bütün büyükşehir, il, ilçe, belde belediyeleri ve belediyelere bağlı kuruluşlar ile iştirakleri katılıyor.
2012 e-imza yılı...
Akbank ilk 96’da...
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek olan Yeni Türk Ticaret Kanunu’nu ile elektronik imza ticaret hayatında daha yaygın olarak kullanılacak. Yasanın sağladığı e-imza kolaylıklarından yararlanabilmek için Türkiye’nin ilk elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN’in www.e-guven.com adresine girerek online formu doldurarak e-imza almak yeterli. Türkiye’nin ilk elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN, elektronik imza hizmetinin yanı sıra adreste kimlik kontrolü, kurulum ve eğitim hizmeti de sunuyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle beraber şirketlerde yönetim kurulu kararları için notere gitmeye gerek kalmayacak, taranmış imza sirküleri e-imzalanarak ilgili yerlere gönderilebilecek. Bunun yanı sıra şirket kayıtları ve mahkemeye delil olarak verilebilen her şey için e-imza kullanılabilecek.
Uluslararası marka değerlendirme kuruluşu BRAND FINANCE’in yaptığı araştırmaya göre Türkiye’nin en değerli banka markası Akbank oldu. Akbank, dünyanın en değerli banka markaları arasında 96. sırada yer alırken en değerli 500 banka markası arasında 8 Türk bankasının bulunması dikkat çekti. Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer sonuç ise Türkiye’deki olumlu ekonomik gidişata rağmen bankaların marka değerlerinde düşüş gözlenmesi oldu. BRAND FINANCE tarafından 2006 yılından bu yana yayınlanan “Dünyanın En Değerli Banka Markaları” araştırması Akbank’ın Türkiye’nin en değerli banka markası olduğunu ortaya koydu. 1,58 milyar dolarlık marka değerine sahip olan Akbank ayrıca dünyanın en değerli 100 banka markası arasında 96. sırada yer alıyor.
4 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Global digital marka hikayesi yarışması...
Microsoft Advertising, Türkiye’nin de yer aldığı 30 ülkeden pazarlamacı ve reklamcıları Microsoft’un dijital teknolojilerini ve çözümlerini kullanarak, seçtikleri bir marka ya da kâr amacı gütmeyen bir kuruluşu tanıtacakları dijital kampanya yarışması başlattı. MSN, Mobile, Windows Live, Hotmail, Xbox ve Messenger’ı kullanarak en yaratıcı ve yenilikçi kampanya fikrini ortaya çıkaran iki kişi Cannes Lions’ta VIP olarak ağırlanacak. Dünya genelinde en çok beğenilen iki kampanyanın sahibi ise 2012 Global Microsoft Advertising Storytelling Ödülü (Microsoft Advertising Global Dijital Marka Hikayesi Ödülü)’nün sahibi olurken, 17 - 23 Haziran 2012 tarihleri
arasında gerçekleştirilecek 2012 Cannes Lions Yaratıcılık Festivali’ne Microsoft Advertising’in özel VIP konuğu olarak gitme hakkını kazanacak. Yarışma için son başvuru tarihi 31 Mart 2012. Microsoft Advertising, yarışmaya başvuracakların ellerindeki teknolojiler daha verimli ve etkili kullanabilmeleri açısından “The Guild” web dizisinden tanınan Felicia Day’in oynadığı kısa bir video oluşturdu. Yarışma hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyen adaylar Microsoft Advertising Hikaye Ödülleri internet sitesi’ni ziyaret edebilir. Yarışmaya başvuracak adayların, seçtikleri marka ya da kâr amacı gütmeyen bir kuruluş için markayı rakiplerinden ayrıştıran, markayı ileri taşıyan ve yaratıcı fikirler içeren dijital medya kampanyası oluşturması gerekiyor. Yarışma kapsamında dünyanın dört bir yanındaki reklamcı ve pazarlamacılardan hazırlayacakları kampanyada MSN, Mobile, Windows Live, Hotmail, Xbox ve Messenger’ın yer aldığı Microsoft teknoloji ve çözümlerini kullanarak bir markanın hikayesini en yaratıcı şekilde anlatmaları bekleniyor.
TıklaKonuş’a ödül...
Liderlik okulu...
Turkcell, 2012 Global Mobil Ödülleri’nde (2012 Global Mobile Awards) TıklaKonuş servisi ile ödül aldı. Turkcell’lilerin Facebook’ta birbirlerinin numarasını görmeye ya da numara çevirmeye gerek kalmadan tek tıklamayla sesli arama yapabilmelerini sağlayan TıklaKonuş servisi, Müşteriye Hizmet İçin En İyi Ürün veya Çözüm dalında beş büyük rakibini geride bırakarak birinci sıraya yerleşti. Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ödülü şöyle değerlendirdi: “Global Mobil Ödülleri, dünyanın dört bir yanında mobil iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren tüm aktörler için her yıl heyecanla beklenen bir karne. Turkcell olarak bu yıl TıklaKonuş ile GSMA’den bir‘takdirname’ kazandık” dedi.
Özyeğin Üniversitesi ve Deloitte Eğitim Vakfı işbirliği ile kurulan Deloitte Liderlik Enstitüsü, Türkiye başta olmak üzere Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’yı kapsayan geniş bir coğrafyada liderlik eğitiminin referans noktası olmayı hedefliyor Türkiye’nin girişimci ve lider adaylarını yetiştirmeyi misyon edinen Özyeğin Üniversitesi ile Deloitte Türkiye’nin itibar kaynaklarından Deloitte Eğitim Vakfı işbirliği ile Deloitte Liderlik Enstitüsü’nün temelleri atıldı. Türkiye, Balkanlar, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’yı kapsayan bir bölgede yetkin liderlerin yetişmesine destek olmak amacıyla kurulan Deloitte Liderlik Enstitüsü, Eylül 2012’de eğitime başlayacak. marketing europe & anatolia / 5
Kısa Kısa
Yalıtım yap, doğayı koru...
Beklentiler iyimser...
Küresel ısınmayla birlikte büyük ölçüde artış gösteren mevsim değişiklikleri, çevre sorunları, enerji kaynaklarının hızla tükenmesi ve bunun sonucu olarak enerji maliyetlerinin hızla artması hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor. Bugün ülkemizdeki 18 milyon konutun yaklaşık yüzde 90’ı yalıtımsız. Yalıtımsızlık sebebiyle israf edilen enerji ise yılda ortalama 14.5 milyar TL’yi buluyor. Isı yalıtımının başlı başına küresel ısınma ve çevre kirliliği ile mücadelede çok önemli bir faktör olduğunu belirten Dow Bina Çözümleri Satış Müdürü Gökhun Kurt, havaya savrulan 14.5 milyar TL ile 2 milyar 900 milyon fidan dikilerek çevreye büyük bir katkı sağlanabileceğini açıkladı. Kurt, ısı yalıtımı ile fosil yakıt tüketimi ve dolayısıyla atmosfere salınan sera gazlarının yarı yarıya azaldığını söyledi.
Online araştırma şirketi DORinsight, Çalışan Memnuniyeti ve Beklentileri araştırması yaptı. Araştırmaya 67 ilden, 18 yaş üzeri, %50’si kadın ve %50’si erkek olmak üzere farklı sektörlerden ve pozisyonlardan toplam 1000 çalışan katıldı. Çalışanların %69’luk bir kesimi şu anki mesleklerini isteyerek seçtiklerini ifade ederken, %79’u ise mevcut işlerini severek yaptıklarını belirtmişlerdir. Buna karşılık şu an çalıştığı işini sevmeyenlerin oranı %21’dir. Araştırmaya katılanların %65’lik bir kesimi iş yerinde çalışmalarının karşılığını alamadıklarını belirtiriyorlar. Yaşlar arttıkça emeğinin karşılığını almadıklarını söyleyenlerin sayısı da artıyor. Çalışanların büyük kısmını oluşturan 25-44 yaş arasındaki kesimde karşılık alabildiklerini düşünenler %35 oranında, mesailerinin karşılığını alamadıklarını düşünenler ise %65’dir. Araştırmaya katılanlar 2012 yılında şirketlerinin finansal olarak daha iyi bir yıl geçireceklerini düşünüyorlar. Beklentileri iyimser olanların oranı %61.
Britney’li Twister dans...
Teşekkürler anne...
Britney Spears , Hasbro’nun yeni oyunu TWISTER DANCE reklam yüzü oldu.Aynı zamanda, Britney Spears’ın “Till the World Ends” şarkısının özel olarak düzenlenmiş TWISTER remiksini de içeriyor. Britney Spears Hasbro’yla yaptığı bu işbirliğiyle ilgili şöyle bir açıklama yaptı: “Küçüklüğümden beri dans her zaman hayatımın önemli bir bölümünü oluşturdu ve TWISTER DANCE’i gördüğüm anda bunun bir parçası olmak istedim. Aynen benim oğullarım gibi bütün çocukların Twister dairelerinin üzerinde dans etmeye bayılacağına eminim. O kadar eğlenceli ki!” Spears’ın hit parçasının özel olarak düzenlenmiş remik-
P&G’nin dünya çapındaki Olimpiyat Oyunları sponsorluğunun bir parçası olan ve Michael Phelps’in global reklam yüzü olduğu head&shoulders Olimpiyat Oyunları kampanyası, sporcuların kendilerine duydukları güvenin önemini vurguluyor. H&S sporcuların sponsoru olmanın yanı sıra, onların Olimpiyat Oyunları hayalini gerçekleştirmelerini sağlayan kişileri, yani annelerini de destekliyor. P&G, 2012 Londra Olimpiyat Oyunları sponsorluğunun bir parçası olarak başlattığı “Teşekkürler Anne” kampanyası ile dünya çapında bir milyondan fazla annenin gündelik hayatını iyileştirmeye çalışırken, gençlerin spor yapmalarını desteklemek üzere bir fon oluşturmayı hedefliyor. P&G’nin, Uluslararası Olimpiyat Komitesi ile yaptığı işbirliği Sözleşmesi Londra 2012’den başlamak üzere 2020 Olimpiyat Oyunları sonuna kadar devam edecek.
sinin yanı sıra oyun kutusunda, televizyon reklamlarında ve 2012 sonbaharında yayınlanacak dans figürlerini gösteren videolarda da Spears’i görüyor olacak ve ayrıca oyuncular kendi mp3 çalarlarını Dans Konsolu’na bağlayabilecek. 8 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Gençler tanışamıyor... BBDO, Virtua Araştırma ve MediaCat dergisinin işbirliğiyle sürdürülen araştırma süresince hayatın içerisinden toplam 8 konu ele alınacak ve araştırma sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak. Araştırılan ilk konu Flört oldu ve gençlerin davranış biçimleri gözlendi. 2012 yılı boyunca BBDO, Virtua ve MediaCat’in günlük hayatı göz önünde bulundurarak “Flört”, “Türk İmgesi”, “Güzellik” ve “Şişmanlık, Sağlık ve Gençlik”, “Çalışma ve Para”, “Kalite ve Mükemmellik”, “Alışveriş ve Lüks”, “Yemek ve Alkol” başlıklarından oluşan toplam 8 ana konu üzerinde ayrıntılı bir araştırma yapılması kararlaştırıldı. Elde edilen bulguların etkili bir iletişim ve pazarlama stratejisinin nasıl olması gerektiği yönünde kaynak niteliğini taşıyacak olması açısından büyük önem taşıyor. Konu hakkında bilgi veren, Alice BBDO Stratejiden Sorumlu Ajans Başkan Yardımcısı Haluk Sicimoğlu araştırmanın son derece önemli olduğunu belirterek şunları söyledi : “Ajans olarak önemli bir çalışmaya imza attığımızı düşünüyoruz. Türkiye çok genç ve dinamik bir toplum. Dolayısıyla davranış biçimleri hızla farklılaşabiliyor. Bu araştırma sonuçlarıyla kendimizi daha yakından tanımış olacağız. Elde ettiğimiz verilerin pazarlama ve raklam sektörü kadar tüm Türkiye için önem taşıdığını düşünüyoruz.” İlk Konu Başlığı Flört Oldu ; Gençlerin En Büyük Sorunu “Tanışamama” çıktı Bu arada start alan projenin ilk konu başlığı olan “Flört”ün araştırma sonuçları açıklandı. Kadın erkek ilişkilerinin aklımızı meşgul ettiği ilk dönemi olan “flört” konusundaki araştırmalar ortaya kondu. Antropologların kapsamlı bir literatur taramasının ardından 15-17 yaş aralığındaki gençler gözlemlenmeye başlandı. İki farklı cinsten antropolog kızlı erkekli gruplarla ayrı ayrı sosyal ortamlarda bulundu ve çeşitli fırsatları kullanarak gruplarla sohbet etme imkanı yarattı. Araştırma, cinsel ayrımın Türk toplumunun en temel belirleyenlerinden birisi olduğu gerçeğini tekrar gözler önüne serdi. Kadınların ve erkeklerin erken yaşlardan itibaren farklı ortamlarda sosyalleşmesi gençlik yıllarında karşı cinsle ilişki kurmasını iyice zorlaştırıyor. Cinsiyetler ara-
sı ayrışmanın belirlediği toplumsal yapı kızların ağırlıklı olarak anneleriyle, yani kendilerinden daha büyük yaştaki kadın akrabaları ile erkeklerin ise ağırlıkla aynı yaş grubu içindeki hemcinsleri ile vakit geçirmesine yol açıyor. Yani kadınlar ve erkeklerin daha ileri yaşlardaki etkileşimlerine de yansıyan haremlik selamlık düzeni kişinin kimliğinin yeni yeni serpildiği ergenlik dönemine kadar dayanıyor. Yaşanan bu fiziksel ayrımın en önemli sonucu ise kızların ve erkeklerin ayrı dil kalıpları geliştirmesi, aynı kelimeleri kullanarak başka şeyler anlatması ve maalesef bu süreçte birbirlerini hiç anlamamaları sonucunu doğuruyor. Birbirlerini hiç anlamayan kızlar ve erkekler doğal olarak konu flört olunca ortak bir sorun yaşıyorlar; “Tanışamama”. Araştırmaya göre, erkeklerin kız arkadaşları ile vakit geçirmek veya tanışmak için geliştirdiği en temel strateji alışveriş merkezlerine gitmek ve buralarda yemek yemek. Tanışmaya zemin hazırlayan cinsiyetsiz alanlar ise kız ve erkekler arasında ortak bir jargon oluşturuyor. Nitekim Facebook, MSN, BBM gibi uygulamalar aracılığı ile kendini karşısındaki kişiye tam olarak anlatamayan gençler bu ortamlardaki araçları kullanarak iletişim kuruyor. Kadınlar ve erkekler erken yaşlardan itibaren farklı ortamlarda sosyalleştiği için cinsiyet ayrımı Türk toplumunun en temel belirleyicilerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Araştırma gösteriyor ki bir çok markanın düşündüğünün aksine aslında gençlerin en büyük sorunu “açılamama” değil “tanışamama” olduğu ortaya çıkıyor. Sonuçlara göre reklamverenlerin markalarını gerçekten gençliğe yakınlaştırmaları için onların tanışmalarını yardımcı olacak cinsiyetsiz ortamlar oluşturmaları büyük fırsatlar yaratıyor. Saha çalışması ve analizi Virtua Araştırma tarafından yapılan araştırmanın mart ayındaki konusunda ise bu kez Avrupalıların ve Amerikalıların aklı okunacak. Sonuçlar Türk imajının daha iyi anlaşılmasını sağlarken, batıda iş yapan ve globalleşme trendine giren Türk markalarına da yardımcı olacak.
marketing europe & anatolia / 11
Medyada
Röportaj
cinsiyet eşitliği... Şanlıurfa Milletvekili Doç.Dr.Zeynep Karahan Uslu... Ülkemizdeki sorunlara baktığımızda dünyadaki sorunlardan çok da farklı olmadığını görüyoruz. Öncelikle kadınların medyada yer alış biçimlerine baktığımızda ayrımcı bir dilin medyada hakim durumda olduğunu görüyoruz. Röportaj Elvin Ekşioğlu -
Toplumsal
cinsiyet
eşitliğinde Alt komisyonun hedefi ise çalışmalar
medyanın rolü konulu alt komisyonun kurulmasının başlıca neden ve hedefleri nelerdir? - Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu, parlamentonun toplumsal cinsiyet eşitliği, fırsat eşitliği vizyonunu ortaya koyan çalışmalarının ürünü. Bunun yanı sıra daha aktif bir parlamenter anlayışa, sadece yasama değil tüm toplumsal meselelerde aktif tutum almayı hedefleyen, yol haritaları ortaya koyan, bunların takibini sağlayarak olayların parçası ve müdahil olan bir anlayışa sahibiz. Bu çerçevede konunun tüm paydaşları, medyadan temsilciler, içerik üreten ve yönetenler, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler meslek temsilcileri ile çeşitli görüşmeler gerçekleşti. Başka görüşmeler de gerçekleştireceğiz. Cinsiyet eşitliğini sağlayacak bir Türkiye için medyanın önemi çok fazla. Çünkü medya gündelik hayat üzerinde bir hayli etkili. Eşitlik yolunda atılacak adımları pekiştirmede önemli bir potansiyeli var. Ama medyadaki söylem eşitlikçi, olumlu anlamda dönüştürücü olabildiği gibi kalıpyargıları besleyici de olabiliyor. Bu nedenle eşitlik yolunda atılacak adımlarda medyanın desteği çok önemli.
sonunda bir rapor oluşturmak Bu rapor ile öneriler icrai konuma taşınacak. Rapor ilgili tüm taraflara da gönderilecek. Üstelik Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kamu kurumları üzerinde denetim yetkisi olan bir komisyondan. Yani buradaki önerilerin denetim şansı da olacak. Tabii alt komisyon çalışmaları sırasında yaptığımız görüşmeler ve toplantıların birincil amacı görüş ve önerileri almak olsa da aynı zamanda bu toplantılar özellikle medya sektöründen yöneticilerde farkındalık artırmaya ve zihniyet dönüşümüne katkı sağlayacaktır. Komisyon çalışmalarınız kapsamında şu ana kadar ülkemizde medyada cinsiyet eşitliği alanında saptadığınız sorunlar nelerdir? - Aslında ülkemizdeki sorunlara baktığımızda dünyadaki sorunlardan çok da farklı olmadığını görüyoruz. Öncelikle kadınların medyada yer alış biçimlerine baktığımızda ayrımcı bir dilin medyada hakim durumda olduğunu görüyoruz. Çeşitli araştırmaların da tasdik ettiği üzere kadınlar medyada belirli kalıplar içerisinde ya da cinsel obje olarak sunuluyor. Kadına yönelik şiddet medyada meşrulaştırıcı ya da pornografik bir dille verilebiliyor. marketing europe & anatolia / 13
Röportaj den geçiyor. Ama uygulama örneklerine baktığımızda yönetimde kadınların varlığı genelde olumlu sonuçlar veriyor. Örneğin Hürriyet’in ön ayak olduğu bir aile içi şiddete son kampanyasını ele alalım. Vuslat Doğan olmasa o kampanya yapılır mıydı? Ya da bir kadının varoluş çabasını anlatan Oscar adayı olmuş North Country filmini bir erkek çeker miydi? Bunları da aklımızın bir kenarında tutmak gerekiyor. Medyanın içeriği ve medyada çalışan kadınların yanı sıra konun üçüncü bir boyutu da medyayı takip eden kadınlar. Burada da sıkıntılar var. Özellikle internet gibi yeni iletişim teknolojilerinden faydalanmada kadınlar çok daha gerilerde. Habertürk’ün çok konuşulan 7 Ekim tarihli sürmanşeti. Bir kadın bedeninin nasıl şiddetin pornografisi haline getirildiğini görüyorsunuz. Haberlere baktığımızda kadınların daha az habere konu olduğunu, bu haberlerde de genellikle magazinle ilişkilendirildiği, kadınların uzman ya da haberin kaynağı olarak az bir oranda yer aldığını görüyoruz. Reklamlarda ise kadınlar sayıca dengeli olsa da genellikle genç, erkeklerin destekleyicisi, bireysel kimliğini bedeniyle özdeş kılar nitelikte. Yeni iletişim teknolojilerine baktığımızda da hem kadınlar bu teknolojilerden erkekler kadar faydalanamıyor hem de içerik olarak geleneksel medyadaki ayrımcılık burada da devam ediyor. Medyadaki sorunların bir diğer boyutu da medyada çalışan kadınlarla ilgili. TÜİK Yazılı Medya İstatistikleri başta olmak üzere çeşitli çalışmalara bakıldığında hatta kendi gözlemimizle bile yönetim kademesinde kadınların az sayıda olduğunu görebiliyoruz. Tabii kadınların varlığı dilin dönüşmesini sağlamayı garanti etmiyor. Zira çok eleştirdiğimiz, cinsiyetçi bulduğumuz dizilerin senaristleri de kadın olabiliyor. Çünkü onlar da erkeklerle aynı toplumsallaşma sürecin14 / marketing europe & anatolia
Medyadaki sorunların bir diğer boyutu da medyada çalışan kadınlarla ilgili. TÜİK Yazılı Medya İstatistikleri yönetim kademesinde kadınların az sayıda olduğunu görebiliyoruz.
Tabii dizilere ayrı bir paragraf açmak gerekiyor özellikle günümüzdeki etkisini düşününce. En popüler dizileri gözümüzün önüne getirelim. Kuzey Güney’de kaba saba da olsalar, hatalar da yapsalar çoğu özünde dürüst olan erkeklerin arasında her biri birbirinden fettan sürekli hesap kitap içinde olan kadınlar. Neredeyse bunlar da dayağı hak ediyora getiriyorlar. Ya da Muhteşem Yüzyıl; Osmanlı Haremind-
Röportaj eki kadınlar bir tane mi doğru dürüst iş peşinde koşmaz. Erkekler ise hep makul, Pargalı’nın ihaneti bile adeta masum bir aşk hikâyesi. Âlemin Kıralı ise ayrı bir hikaye, kadına şiddetin normal bir şey gibi gösterilmesine zaten alışığız ama bununla insanları güldürmeye çalışmak nasıl bir zihniyettir anlayamıyorum. Son olarak adeta her şeye karşı, her kalıbı kıran Behzat Ç.’de cinsiyetçilik kalıbı bir türlü kırılamıyor. - Medyada cinsiyet eşitliğinin sağlanması için sizin kişisel çözüm öneriniz ve komisyonun şu ana kadar genel eğilimi nedir? - Medyanın içeriğinin dönüştürülmesi ve medyada eşitlikçi bir dilin hakim olması için yapılacak şeylerin başında farkındalık artırma, vatandaşları bu konuda bilinçlendirme ve medyanın kendi içinden bu sorunla mücadele için araçların bulunması geliyor. Elbette yalnızca yasa ve kurallarla bu dönüşümü sağlamak çok mümkün değil. Örneğin yasal bir zorunluluk olarak kurulan televizyonlardaki izleyici temsilciliği sistemi ne yazık ki çok da işlerlik kazanmış durumda değil. Ama gazetelerde daha içerden gelen çaba
Yasa ve kurallarla bu dönüşümü sağlamak çok mümkün değil. Örneğin yasal bir zorunluluk olarak kurulan televizyonlardaki izleyici temsilciliği sistemi ne yazık ki çok da işlerlik kazanmış değil.
ile oluşturulmuş okur temsilciliği sisteminin daha işlevsel olduğunu görüyoruz. RTÜK Kanunu 8. Madde s (Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez.) ve madde ş (Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.) bentleri aslında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet anlamında yeterli maddeler. Ama uygulamaya baktığımızda, televizyonlara baktığımızda kuralların yeterli olamadığını görüyoruz. Gerekli yasal düzenlemelere ek olarak medya profesyonelleri ile eğitim çalışmaları, kamu spotları hazırlanması, medya izlemenin teşvik edilmesi ve vatandaşları bu alanda bilinçlendirme, daha uzun vadeli ama daha sağlam bir etki için iletişim fakülteleri ile çalışmalar yapma öne çıkan konular. Yine kadınların medyada yer alışı ile ilgili çalışmaların yaygınlaştırılması, çok fazla yapılmayan alımlama çalışmalarının teşvik edilmesi, iyi örneklere ödüller verilmesi, özdenetim ve etik değerlerin öne çıkarılması diğer önemli hususlar olarak göze çarpıyor.
marketing europe & anatolia / 15
Röportaj
- Medyada cinsiyet eşitliğini sağlama adına yapılacak çalışmaların medya özgürlüğü açısından dengesi nasıl sağlanabilir? - Buradaki kritik nokta, eşitliği sağlamaya yönelik çabaların mümkün olduğunca yasaklayıcı olmaması; bunun yerine önerilerin sivil toplum kuruluşlarının ya da medyanın kendi içinde sorunun çözümüne yönelik hamleler yapmasının teşvik edilmesi. Özdenetim bu bağlamda önemli bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Medyanın kendi içinde denetimini yapacağı etik kodlar yine önemli. Örneğin televizyonlar için imzalanan “Yayıncılık Etik İlkeleri” var. RTÜK bunda ön ayak oldu. Ama denetlenmesine elbette müdahil değil. İlkelerin imzalandığı günlerde Güzel ve Dahi programı başladı. Nasıl cinsiyet ayrımcılığını olumlayan ve güçlendiren bir program hatırlarsınız. Bu ilkelerdeki ‘cinsiyet ayrımcılığına, aşağılama ve önyargılara yer vermemek’ ve ‘Kadınların sorunlarına duyarlı olmak ve kadınları nesneleştirmekten kaçınmak’ maddeleriyle dalga geçer 16/ marketing europe & anatolia
Kadın grupları dahi devletin bu konuda müdahil olması hususunda basın özgürlüğüne müdahale ve sansür konularından dolayından olarak çekimser yaklaşabiliyor. gibi. Bu açıdan güzel bir örnek. Biz işte bu tip ilkelerin sadece belirlenmesi değil bir adım ileri geçip hayata geçirilmesi için neler yapılabilir konusu üzerinde duruyoruz. Özellikle medyanın kendi içinde bunları denetlemesinin cesaretlendirilmesini sağlayacak tedbirlere yoğunlaşıyoruz. Yine de şunu da eklemeliyim. Her ne kadar yasaklayıcı anlayışa savrulmamak gerekse de bazı temel evrensel kriterler çerçevesinde suçları meşrulaştıracak, onaylayacak, teşvik edecek, kadınları baskılayacak medya metinlerinin de cezalandırılması gerekir. Son günlerde üzerine bir hayli konuşulan nefret suçları bağlamı bu
açıdan önemli görünüyor. - Konunun çözümü yönünde başka ülkelerde yapılmış somut çalışmalar, başarılı ve başarısız örnekler var mıdır? Varsa ülkemize uyarlaması uygun mudur? Elbette bir çok ülkede bu sorunla mücadelede çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalara baktığımızda öncelikle sivil oluşumların daha fazla yer aldığını görüyoruz. Kadın grupları dahi devletin bu konuda müdahil olması hususunda basın özgürlüğüne müdahale ve sansür konularından dolayından olarak çekimser yaklaşabiliyor. Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda neredeyse bütün ülkelerde öz düzenlemeyi cesaretlendirecek kanunlar çıkarıldığını, Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da medya profesyonellerine çeşitli ödüller verildiğini, Estonya, Letonya, Finlandiya, Hollanda gibi ülkelerde medya profesyonellerine yönelik farkındalık artırma projeleri gerçekleştirildiğini, Fransa, Macaristan ve İspanya’da medyadaki cinsiyetçiliği izlemek ve raporlaştırmak amacıyla gözlem merkezleri kurulduğunu görüyoruz.
Röportaj Medya ile işbirliği yapılan projeler de gerçekleştirilebiliyor. Tabii bu çalışmalar sadece Avrupa’da yapılmıyor. Örneğin Hindistan’da Enformasyon ve Yayıncılık Bakanlığına bağlı olarak kurulan Medya İzleme Merkezi, ilgili kanunlar çerçevesinde medyayı sürekli izleyip haftalık raporlar yayınlıyor. Tunus merkezli Arap Kadınları Eğitim ve Araştırma Merkezi, Arap kadınlarının olumlu imgelerini geliştirmek için medyanın kapasitesini artıracak eğitimler yoluyla katkı sağlamaya çalışıyor. Özetle yurtdışında da çok çalışma yapılıyor ve bunlar da bizim arzu ettiğimiz yöntemler gibi medya profesyonellerinde duyarlılık artırma, öz düzenlemeyi ve şikâyet mekanizmasını geliştirme, medya izlemeyi teşvik etme, kılavuz ilkeler ve etik kodlar ekseninde devam ediyor. Zaten yasaklarla medya konusunda başarılı olunamıyor. Ama bu örneklerin alıp aynen ülkemizde uygulanmasını beklemek de doğru olmaz. Zira her ülkenin kendi toplumsal bir arka planı ve alt yapısı var. - Bu konuda tüm reklam mecralarını kapsayacak bilinçlendirici bir reklam
kampanyası düşünüyor musunuz? - Bu alt komisyonun amacı bir dönüşümü sağlayacak çalışmalar yapmaktan ziyade bu çalışmalara yol göstermek, ışık tutmak. Sonrasında elbette takibi de yapılacak ama bizim bir reklam kampanyası yapmamız beklenmemeli. Tabii rapor tamamlandığında böyle bir önerinin raporda yer alıp almayacağını şimdiden söylemek doğru olmaz Ama muhtemelen Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü başta olmak üzere il-
Medya mensuplarının haklarını düzenleyecek örgütlenmeler yok. Türkiye’de medyanın fazla reklam bağımlısı olması da aslında başka sorunları tetikliyor. Medyada özdenetim mekanizmasının iyi işlemediğini görüyoruz.
gili kuruluşların bilinçlendirici reklam kampanyaları yapması muhtemelen bir şekilde raporda yer alacaktır. - Bir iletişimci olarak baktığınızda Toplumsal cinsiyet eşitliği dışında sizce medyanın genel sorunları nelerdir? Çözüm önerileriniz. Sektörün genel sorunlarına baktığımızda öncelikle çalışma şartlarının çok iyi olmadığını görüyoruz. Medya mensuplarının haklarını düzenleyecek örgütlenmeler yok. Üstelik sektör çalışanlar açısından çok değişken ve güvensiz. Türkiye’de medyanın fazla reklam bağımlısı olması da aslında başka sorunları tetikliyor. Medyada özdenetim mekanizmasının iyi işlemediğini görüyoruz. Yine etik değerlerin çok da yerleşmediğini ve uygulanmadığı da dikkati çeken bir başka husus. Yeni ve önemli bir sorun da internetle ilgili. Bu alanda yeterli düzenleme ne yazık ki henüz yok. Bu da aslında normal olarak görülebilir. Zira internet de çok yeni ve değişken bir ortam. Üstelik internetle ilgili herhangi bir düzenleme çok tepki çekebiliyor. Yine de ivedilikle bu alanın düzenlenmesi gerekiyor.
marketing europe & anatolia / 17
Köşe
ezberbozacısı Oğuzhan Akay
Peter Pan’e mektuplar...3
Bana dijital deme! Şimdi moda dijitali konuşmada. Varsa yoksa bu. Geç gelmiş bir değişim. Konuşalım elbette. Bundan 15 yıl önce London Awards’ta dijital kategorinin klasik kategori kadar yer tuttuğunu unutmadan. Biz de nihayet Facebook, Twitter, Linkedin, Google + vb. sayesinde internette iletişimin banner’lardan ibaret olmadığını anlamaya başladık. Yine de acele etmeyelim. Konvansiyonel reklamcılığı hemen batırıp, dijitali olduğundan daha fazla yüceltmeyelim. Bu ülkede hala elektriği, yolu olmayan yerler varken, TV’ler çok ama yayın düzenleri aynıyken, bir yandan da Amerika’dan sonra günde en çok TV izlenen ülke konumundayken TV öldü, ölüyor demeyelim. TV hala en gözde mecra olmaya devam ediyor, edecek de. Dijital ve mobil mecralar ise gelişiyor, gelişecek de. Daha ne yenilikler arka arkaya gelip bizi yetişmeye zorlayacak kimbilir? Ama TV hiç ölmeyecek. Filmin ölmemesi, dönüşmesi gibi. (Bkz: 3D filmler.) Youtube bile, şu anda klasik bir mecra olan TV’lerin mantığıyla ve seçme videolar üzerine dönüyor. Dijital mecralara ayrılan bütçeler henüz ahım şahım değil. Mümkün olduğu kadar, ucuz bütçelerle iş üretiliyor. Çoğu da fikir yetmezliğinden çöpe gidiyor. Milyonlarca videonun arasında yok oluyor. Çünkü markalar genelde biz de olalım mantığıyla dalıyorlar sosyal mecralara. İstanbul’a ilk kez gelen biri, ilk kez bir mekana gitse ve oranın huyunu suyunu bilmeden, müdavimiymiş taklidi yapsa ne olur? Tuhaf karşılanır elbette. Belki de tepki gösterilir. İşte bunun gibi bir durum oluşuyor. Oysa sosyal aleme akacaksan, kurallarını ve kuralsızlıkla-
rını öğreneceksin. Nasıl giyinmelisin, nasıl davranmalısın, nasıl konuşmalısın, bunu gözleyeceksin önce? Bunu kimler sağlayacak? Dijital ajanslar... Yeterliler mi peki onlar? İki elin parmağını geçmez yeterli olanları. Zaten henüz ihtiyaçları karşılayacak, yeterli donanıma sahip bir insan kaynağı da yok. Dijital kampanyaların büyük kısmı fikirsiz, bol esinlenmeli uygulamalar...Burada çalışanların reklamcı ya da iletişimci olabilmeleri için bir fırın ekmek yemeleri gerekiyor. Ha, onlar biz dijitalciyiz de diyebilirler. Dijitalci olunmaz. Ya iletişimcisindir ya da değil. Dikkat edilecek nokta ise şudur: İletişim idea’dır. Yani fikirdir. Fikrin üzerine kurulur. Ve bu fikir, insanların proaktif olabilmesi için duygularına dokunmalıdır. Tüketiciye arkadaş gibi yaklaşılmalıdır. ‘Peki gidişat ne olacak dersen? Peter Pan’, dijital ya da konvansiyonel ajans kavramı ortadan kalkacak er geç. İşler, konvansiyonel-dijital ayırımının kalmadığı ajanslarda üretilecek. Uygulamacılar ise (tıpkı yapım şirketleri gibi) bağımsızlıklarını sürdürebilecekler. Ekonomistlerin öngöremediği ve sürekli yanıldığı bir dünyada, Türkiye’de, dijital her şey olacak konvansiyonel reklamcılık ölecek diyenler, daha çok bekleyecekler... Yüz tahminde ve kehanette bulunup birini tutturmak Nostradamus olmayı sağlamıyor. Ama reklamcının yanılgısının yüzde birle kalması, markaların geleceğe kalmasını sağlıyor. Bu nedenle de az marka çok tıraş var ortalıkta. marketing europe & anatolia / 19
Medya Dünyası
Sansüre hayır... Abdullah Ekşioğlu
Eksantrik Prodüksiyon’un yanı sıra Agency Europe & Anatolia haber ajansının da sahibi olmamız dolayısıyla TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde oluşturulan Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Konulu Alt Komisyon, mevcut duruma ilişkin tespitlerimi ve konuya ilişkin somut önerilerimi kendilerine aktarmam ricasıyla beni davet ettiler. Kulağa hoş geliyor, yasama bir uygulamayı başlatmadan önce, toplumdaki paydaşlara kulak veriyor algısı oluşturuyor ama daveti aldığım günden toplantıya katılacağım güne kadar, iktidarların medyayı terbiye ederek, toplumu dönüştürme çabalarına nispeten mazur görülecek bir konu çerçevesinde alet mi ediliyorum endişesini de içimde barındırdım. Toplantı Ihlamur Kasrındaydı, günü saati geldiğinde katıldım, Komisyon başkanı AKP Urfa Milletvekili Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu, Komisyon üyeleri AKP İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca, AKP Antalya Milletvekili Gökçen Özdoğan Enç, AKP Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın ve CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven, Komisyon çalışanları ve benim dışımda görüşlerine başvurulan bir kişinin daha bulunduğu salonda gayet samimi, medeni bir tartışma gerçekleştirdik. Öncelikle komisyon üyelerine muhalif tavrıma karşın karşılıklı tahammül seviyesi yüksek tartışmamız için teşekkür ediyorum. Tek tek bakıldığında zaten bir iletişimci olan başkan Zeynep Hanım, çok ince esprileriyle havayı yumuşatan Kemalettin Bey, yine zarif tarzlarıyla Hülya, Tülay ve Gökçen Hanımlar’ın hiçbirinin sansürden yana olduklarını sanmıyorum ancak, TBMM bünyesinde oluşturulan bu komisyon doğası gereği, iktidarla-
rın medyaya gem vurma arzularından başka hiçbir şeye hizmet edemez. Bu nedenle komisyon üyesi milletvekilleri için de talihsiz bir görev olarak tarihe geçecektir. Zaten benim bu endişem Zeynep Hanım’ın açılış konuşmasıyla da onaylanmış oldu. Sansürden yana olmadıklarını ama medyanın kadını cinsiyet eşitliğini bozan bir dille ele alışının, kadını cinsel bir obje olarak öne çıkarılışının önüne nasıl geçilebileceğinin arayışını sürdürdüklerini dile getirdi başkan. Medya mensuplarının bu masum mas- lış olduğunu, medyayı terbiye ederek kenin sunumuna atlayacaklarını ve toplumu şekillendirmenin, iktidarların
Medyanın olgunlaşmasının tek yolu onu özgür bırakmaktır. “evet evet kadınlar, medyada cinsel obje olarak kullanılıyor, kadına yönelik şiddet dahi pornografik bir tarzda sunuluyor” diyerek iktidarın daha muhafazakar ve baskı altında bir medyayı oluşturma hevesine ahlaki altyapı sağlayacaklarını herkes çok iyi biliyordu. Nitekim de öyle oldu. Toplantıda benimle birlikte görüşlerine başvurulan ve ahlaki kaygılarım dolayısıyla ismini vermek istemediğim sözümona medya mensubu İnternet için bir üst kurul kurularak açık kadın fotoğrafları dahil internetin denetlenmesi gerektiğini savundu örneğin. Toplantılara benim olmadığım oturumlarda katılan yine aklı evvel bazı medya mensupları da rakibimize vuruyoruz sanarak HaberTürk’ün manşetine taşıdığı bıçaklanmış kadın fotoğrafından dem vurmuşlar ne diyelim. Ben kendi adıma bu oyuna gelmedim. Komisyona özetle çalışmalarının baştan yan-
hayali olmasına karşın tehlikeli bir alan olduğunu ve demokrasiden uzaklaşmanın adımlarından biri olan bu çabalara masum kılıflar giydirerek ahlaki altyapı oluşturmanın yanlış olduğunu söyledim. Medyanın toplumun bu konudaki yanlışlarının toplumun her kesimi kadar olduğunu, Bakanlar Kurulu’nda tek bir kadın bakan bulunduğunu ve şaka gibi onun da aileden sorumlu olduğunu söyledikten sonra “Medyanın hatalarını düzeltmenin tek yolunun medyayı özgür bırakarak, kendi evrimine izin verilmesi olduğunu, başka arayışların kökten yanlış olacağını” söyledim. Ayrıca ekledim “ne zaman ülkemizde siyasi partiler kadın kollarının karşısına erkek kolları kurup her görev için kadın ve erkek kollarından eşit üye alırlar, ne zaman seçimlerde oy pusulalarında milletvekili aday listeleri bir kadın bir erkek olacak şekilde düzenlenir ve eşit seçime imkan tanınırsa, ne zaman parti yönetimleri, bakanlar kurulu kadın erkek eşit olur, ülkemizde kadın genel kurmay başkanları, kuvvet komutanları olursa o zaman medyada da kadın erkek eşitliği olacaktır. TBMM’nin medyayı terbiye etmek yerine önce kendi evinin önünü süpürmesi gerekir. marketing europe & anatolia / 21
Reklam Dünyası
Mixx Awards 2011 ...
Dijital pazarlama iletişimi endüstrisinin en iyilerini, sektöre ve hizmet ettikleri markalara kattıkları artı değeri tescilleyen Mixx Awards 2011 ödülleri 22 Şubat gecesi Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. 2011 Yılının En İyi Kampanyası Ödülü Doritos Akademi kampanyasıyla Frito Lay – Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul DDB’nin oldu. IAB Amerika’nın lisansıyla bu yıl ikincisi düzenlenen Mixx Awards (Marketing Intelligence and Excellence), sektörün alışılagelmiş yarışmalarının aksine dijital reklam kampanyalarını, performanslarıyla birlikte değerlendiren ve bu yönüyle de benzerlerinden ayrışan bir yarışma. Marka destinasyon siteleri, rich media display reklamları, mobil aplikasyonlar, Oyunlar, interaktif videolar, online reklam filmleri, markalı içerik, viral, ev-dışı diji-
22 / marketing europe & anatolia
2011 yılının en iyi kampanyası Doritos Akademi Mixx Europe’a katılmaya hak kazandı. tal, tablet uygulamaları, lokasyon-temelli reklam, sosyal medya applikasyonları, deneysel ve yenilikçi, marka farkındalığı ve konumlandırma, doğrudan pazarlama, ürün lansmanı, çapraz mecra entegrasyonu, dijital entegrasyon, mobil medya kampanyalar, oyunlar sosyal Pazarlama, B2B, kar amacı gütmeyen/kamu hizmetleri, arama motoru olmak üzere 23 farklı kategoride altın, gümüş ve bronz Mixx ile ödüllendirildi. Ajansla reklamverenin birlikte katıldığı, birlikte ödül aldığı Mixx Awards’da stratejiden yaratıcı çalışma ve uygulamaya, medya planlamasından entegrasyona, verimli-
likten yatırımın geri dönüşüne (ROI) kadar tüm iletişim katmanları ele alındı. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da kazanan çalışmalar, yarışmanın Avrupa ayağı olan Mixx Europe’a katılmaya hak kazandı. IAB Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen ödül törenine 338 kişi katılırken gecenin sunuculuğunu Serdar Kuzuloğlu üstlendi. Törende IAB Türkiye adına konuşma yapan IAB Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Pura; Türkiye’de gelişmekte olan “dijital pazarlama iletişimi”nin önemine dikkat çekti. IAB’nin dünya genelinde en hızlı gelişen mecrayı temsil ettiğini vurgulayan Pura, genç işi denen sektörün sağlıklı büyümesi için tecrübe ve gençliği bütünleştirmek istediğini belirtti. Pura, 2015 yılı için reklam yatırımlarının büyüklüğünün 5 milyar dolar olmasını, dijital pazarlama iletişiminin bunun içinde yaklaşık 750 milyon dolarlık bir hacme ulaşmasını beklediklerini dile getirdi. IAB ABD Başkanı Randal Rothenberg de törene video ile katılarak; Türkiye’nin ekonomik açıdan dünyada 2011’in yıldızı olduğunu ve dijitalin gelecekte en büyük mecra olacağını söyledi. Mixx ödül törenine IAB Europe Başkanı Alain Heureux geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da katıldı. Digital Reklamcılığın Türkiye’deki gelişimi ve Mixx ödülleri ile ilgili görüşlerini belirten Heureux; Türkiye’nin modern ve dinamik yapısına dikkat çekerek, Mixx’in yenilikçiliği ilke edinenlerin yarışması olduğunu belirtti ve teknolojinin yaratıcılara sonsuz imkanlar sunduğunun altını çizdi.
Reklam Dünyası
Mixx 2011 kazananlar listesi...
23 farklı kategoride altın, gümüş ve bronz ödüllere sahip olan ajans ve reklamverenler ise şöyle; Mixx Awards Türkiye 2011 - Marka Destinasyon Siteleri Altın Mixx Efes Pilsen- C-Section Gümüş Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul DDB Bronz MixxUnilever - Mobilera Mixx Awards Türkiye 2011 - Rich Media Display Reklamları Altın Mixx İş Bankası - Medina Turgul DDB / Carat Gümüş Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul DDB Bronz Mixx Turkcell - Pure Agency Mixx Awards Türkiye 2011 Mobil Aplikasyonlar Altın Mixx Domino’s Pizza - Magiclick Gümüş Mixx Nokia - Carat Mixx Awards Türkiye 2011 - Oyunlar Altın Mixx Akbank A.Ş. - 41? 29! Gümüş Mixx Yapı Kredi - Magiclick Bronz Mixx Ülker - 41? 29! Mixx Awards Türkiye 2011 - İnteraktif Videolar, Online Reklam Filmleri Altın Mixx Ford Otosan - OgilvyOne Gümüş Mixx Frito Lay - Wanda Digital Bronz Mixx Vodafone - C-Section Bronz Mixx Allianz - Pure Agency Mixx Awards Türkiye 2011 - Markalı İçerik Altın Mixx Ford Otosan - OgilvyOne Gümüş Mixx Unilever - Project House Bronz Mixx Ford Otosan - OgilvyOne Mixx Awards Türkiye 2011 - Viral Altın MixxFrito Lay - Wanda Digital Gümüş Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul DDB
Bronz Mixx Renault Mais - 41? 29! Mixx Awards Türkiye 2011 Ev Dışı Dijital Altın Mixx Frito Lay - Tribal DDB İstanbul / Mobi Wan Gümüş Mixx Nestle - Wanda Digital Bronz Mixx Sütaş - Outeractive Media Mixx Awards Türkiye 2011 Tablet Uygulamaları Altın Mixx Akbank - Mobilera Gümüş Mixx İş Bankası - Medina Turgul DDB / Manadigital Bronz Mixx Vodafone - OMD Mixx Awards Türkiye 2011 - Lokasyon Temelli Reklam Altın Mixx Greenpeace Akdeniz V for Viral Gümüş Mixx Turkcell – Mindshare Mixx Awards Türkiye 2011 Sosyal Medya Aplikasyonları Altın Mixx Unilever - Mobilera Gümüş Mixx Avon Türkiye - Digital Youth Bronz Mixx Frito Lay - Wanda Digital Mixx Awards Türkiye 2011 Deneysel ve Yenilikçi Altın Mixx Nestle – Wanda Digital Gümüş Mixx Philips TV – Carat Bronz Mixx Efes Pilsen – C-Section Bronz Mixx Sütaş – Outeractive Media Mixx Awards Türkiye 2011 - Marka Farkındalığı ve Konumlandırma Altın Mixx İstanbul Bilgi Üniversitesi – Project House Gümüş Mixx Turkcell – Mindshare Bronz Mixx Turkcell – Pure Agency Mixx Awards Türkiye 2011 - Doğrudan Pazarlama Altın Mixx Sprite - C-Section / Ogilvy & Mather Gümüş Mixx Greenpeace Akdeniz – V for Viral Bronz Mixx Unilever – 41? 29! Mixx Awards Türkiye 2011 Ürün Lansmanı Altın Mixx Kraft Foods – Project House
Gümüş Mixx Frito Lay – OMD Bronz Mixx Mey İçki - 41? 29! Mixx Awards Türkiye 2011 - Çapraz Medya Entegrasyonu Altın Mixx Frito Lay – Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul DDB Gümüş Mixx Turkcell - Mindshare Bronz Mixx Turkcell – Manajans / Thompson Mixx Awards Türkiye 2011 - Dijital Entegrasyon Altın Mixx Coca Cola – C-Section Gümüş Mixx Danone - Magiclick Bronz Mixx Frito Lay – Wanda Digital Mixx Awards Türkiye 2011 - Mobil Medya Kampanyaları Altın Mixx Frito Lay – Mobi Wan Gümüş Mixx İstanbul Shopping Fest – Boom Digital Nation Mixx Awards Türkiye 2011 - Sosyal Pazarlama Altın Mixx Efes Pilsen – C-Section Gümüş Mixx Ford Otosan – OgilvyOne Bronz Mixx Nestle – Project House Bronz Mixx Finansbank – Magiclick Mixx Awards Türkiye 2011 - B2B Altın Mixx Türkiye İş Bankası – Magiclick Mixx Awards Türkiye 2011 - Kar Amacı Gütmeyen / Kamu Hizmetleri Altın Mixx Greenpeace Akdeniz – V for Viral Gümüş Mixx Amnesty International – Grey Bronz Mixx TOFD – 8bitiz Mixx Awards Türkiye 2011 Arama Motoru Altın Mixx Tatil Sepeti – ROILAB Gümüş Mixx Pizza Restaurantları A.Ş. – Ping Bronz Mixx Tchibo Türkiye – iProspect Mixx Awards Türkiye 2011 Yılın Kampanyası Frito Lay - Tribal DDB İstanbul / Medina Turgul DDB
marketing europe & anatolia /23
Röportaj
Digital reklamcılık Hiperaktif Ajans Başkanı Metin Karaşahin Sene 1996, soğuk bir kış günüydü... diye başlayasım geldi soruyu duyunca... “Türkiye’de digital reklam ajansı anlayışı”nı konuşmanın gündem olmadığı günlerde bir deli cesaretiyle “Biz Türkiye’nin tam donanımlı ilk digital reklam ajansı” olacağız!” diye ortaya atlamıştık. Röportaj Elvin Ekşioğlu - Türkiye’deki digital reklam ajansı tişimini stratejik donanımına, iletişim anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Sene 1996, soğuk bir kış günüydü... diye başlayasım geldi soruyu duyunca... “Türkiye’de digital reklam ajansı anlayışı”nı konuşmanın gündem olmadığı günlerde bir deli cesaretiyle “Biz Türkiye’nin tam donanımlı ilk digital reklam ajansı” olacağız!” diye ortaya atlamıştık. En yakınımızdaki arkadaşlarımız hatta iş ortaklarımızın bile deliye bakar gibi baktığını hatırlarım bu tutturmamızdan dolayı. Hiç unutmam, rahmetli Attila Öğüd üstadımız Marketing Türkiye workshopları arasına “İnternet ve Reklamcılık” diye bir başlık eklemek isteyince beni arayıp bu workshop’u benden istediğinde, Türkiye’nin bunu konuşmaya hazır olmadığını düşünerek ben bile telaşlanmıştım. Nitekim, üst düzey katılımcıların dahi interneti posta kutusundan ibaret bir araç olarak algıladıklarını görerek workshop boyunca dünyada neler değişecek diye anlatmak için kendimi paralamam da telaşlanmakta haklı olduğumu göstermişti. Sonraki yılların çoğunda da; digital evrenin kendi dinamikleri olduğunu, her markanın bir de digital evrende yansıması olacağını, markalar nasıl ki ile24 / marketing europe & anatolia
uzmanlığına ve yaratıcılığına güvendiği ellere emanet ediyorsa, bu evrendeki varlıklarını da yine aynı şekilde bu donanıma ve deneyime sahip iletişim profesyonellerine devretmeleri gerektiğini anlatmaya çalıştık, hatta kendimizi paraladık. Yine bu yıllar boyunca, bir sektör olabilmek için sektörün sorumlu taraflarının bir araya gelmesi ve sektörümüzün standartlarının belirlenmesi gerektiğini anlatmaya da çalıştık bir yandan. Bırakın sektör standartlarının belirlenmesini, sektörümüzün bir derneğinin olması gerektiğini dahi anlatamadık sözde meslektaşlarımıza. Hatta, kendilerinin digital reklam ajansı olmadığını iddia edip, “Digital Reklamcılar Derneği” ya da “Digital Reklam Ajansları Derneği” isim önerilerini kabul etmeyerek dernek kurma çalışmalarını egolarıyla baltalayan meslektaşlarımız da çoğumuzun malumu. Bugüne gelince... Evet çok şahane, çok yaratıcı, çok ucuz, çok iyi referanslara sahip bir sürü digital ajans var piyasada. Ancak, hala piyasa olmaktan öteye gitmemize yetecek kadar belirli standartlara sahip değiliz maalesef. Hal böyle olunca da, standartları olmayan bir piyasada hangi anlayıştan söz
kta öncüyüz...
Röportaj
edebiliriz ki? Çok iyi tasarım ve çok iyi action script coder ile sıyrılan ajansları mı takdir edeceğiz? Çok büyük sosyal medya bütçelerini yöneten fakat iletişim uzmanlığından yoksun sosyal medya ajanslarını mı takdir edeceğiz? Çok büyük account’ları olup da bir sürü mikro site/kampanya sitesi üretmiş ajansları mı takdir edeceğiz? Takdir sizin... Bu karmaşada reklamveren nasıl bir anlayışla tercihini kullanıyor derseniz... Burada bir ortalama olduğundan söz edemeyeceğim maalesef. Varsa da yorum yapamayacağım... - Digital reklamcılığı konvansiyonel reklamcılıktan ayıran yönler, avantaj ve dezavantajlar nelerdir? - Digital reklamcılığı konvansiyonel reklamcılıktan ayırmaya çalışanların ayrı düştüğü çağda yaşıyoruz. Artık gerçek anlamda 360 derece düşünemeyen iletişimciler yaya kaldığı gibi, iletişim boyutunu ihmal eden digitalciler de dijital tasarım atölyesi olmaktan bir adım öteye gidemiyorlar. Digitali iletişim planları, stratejileri ve bütçelerine dahil etmemekte direnen eskisi kadar reklamcı kalmadı artık, her ne kadar bu durumdan hoşlanmayan çoğunluk hala sessizce varlıklarını sürdürüyor olsa da... 26 / marketing europe & anatolia
Artık gerçek anlamda 360 derece düşünemeyen iletişimciler yaya kaldığı gibi, iletişim boyutunu ihmal eden digitalciler de dijital tasarım atölyesi olmaktan bir adım öteye gidemiyorlar. Digital reklamcılık, hedef kitleyi doğru tanımlarsanız, doğru ve ekonomik hareketlerle, çok büyük bir etki farkıyla, geleneksel iletişimin yapamadığını yapmaya muktedir bir iletişim bilimidir. Bir sihir, bir oyuncak, bir eğlence aracı olmadığını aklı olan herkes artık kabul ediyor. - Hiperaktif’i diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir? - Hiperaktif’i diğerlerinden ayıran özellik; kurulduğu 1996 yılından beri kendini digital reklamcı olarak tanımlamakta ısrar etmesi ve her bir projesine iletişim planlaması, marka değerleri ve uzun erimli stratejileri doğrultusunda yaklaşmasıdır.
- Sizce Türk digital reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir? - Stratejiden yoksun, plansız, hedefleriyle tutarsız projelerle başı kolaylıkla dönen ve heyecan arayan reklamverenler ile amacı reklamverenin gözünü boyamak olan reklamcıları sorun olarak tanımlayabiliriz. - Uygulamacıların, yaratıcı reklamcılar ile haksız rekabet yapması konusunda ne düşünüyorsunuz? - Bu sorudan kastınız tasarım ve programlamadan başka bir mahareti olmayan, iletişim donanımı ve deneyiminden yoksun genç developer’lar (çoğunlukla da freelancer’lar) ile gerçek anlamda digital reklamcılar arasındaki haksız rekabeti kastediyorsanız, buna haksız rekabet demek de hafif kalır. Kaldı ki, burada kabahat rekabet edenlerde değil, rekabetin standartlarını belirleyemeyen sektörümüzdedir diyebilirim. - Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge digital platformun değişken (standart dışı) ortamında nasıl kurulmalıdır? - Yaratıcılık ile hedef arasındaki yolu doğru taşlarla döşenmiş, sağlam mühendislikle inşa edilmiş, başarılı bir mimariyle tasarlanmış bir yol olarak tarif etmek gerekiyor. Hedef kitle internet üzerinde inanılmaz derecede izler bırakıyor. Onu analiz ederek, kuracağınız her iletişimin sonuçlarını izleyerek aksiyonlar almak ve yenilenmek gibi fırsat ve avantajlarınız var bu platformda. Sonuçlarını öngörerek iletişim kurgulamalısınız ancak, etkiyi hiç gecikmeden ölçümlemeli ve gerekirse iletişim çalışmalarınızı ve aksiyonlarınızı gözden geçirerek yolunuzu her geçen gün doğru’ya çevirmelisiniz. - Digital reklamda yaratım öncesinde nelerden beslenir? - Herşeyden önce, digital evrende yaşayarak beslenmek gerekiyor. Okumak, araştırmak, sosyalleşmek, film izlemek, müzik dinlemek vb. birçok gereksinimini
Röportaj digital evrenden karşılamayan iletişimci yetersiz besleniyor sayılır. - Eleman sağladığınız kaynaklar nelerdir? - Kurulduğu 1996 yılından bu yana sektörümüze çok değerli digital iletişimciler kazandıran bir okul oldu Hiperaktif. Bu alışkanlıkla biz, olduğunu düşünenleri değil, Hiperaktif olmak isteyen genç yetenekleri alıp bünyemizde geliştirdik. Çok zorda kalırsak, sadece bir mail ile ulaşabileceğimiz kişisel networklerimiz içinden birileri mutlaka çıkıyor ekibimize dahil edebileceğimiz. - Viral videoların digital reklamcılığa katkıları ya da zararları nelerdir? - Viral videolar digital iletişim için şahane yenilikçi ve şahane etkili sonuçlar yaratan bir reklam yöntemi olarak öne çıkıyor. Markayı marka ağzından değil, izlenesi bir hikayenin içinde, hatta insanların marka elçisi ve dağıtıcısı ola-
rak birbirleriyle severek paylaşmalarını tetikleyen bir dinamizmde hedef kitlesiyle buluşturuyor. - Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabiliyor mu? - Bugüne kadar üniversitelerden yetişmiş! hiçbir eleman alamadım ekibimi-
Stratejiden yoksun, plansız, hedefleriyle tutarsız projelerle başı kolaylıkla dönen ve heyecan arayan reklamverenler ile amacı reklamverenin gözünü boyamak olan reklamcıları sorun olarak tanımlayabiliriz.
ze. - Yerli firmalar digital reklam bütçelerini hazırlamada ne kadar bilinçli? - Yerli-Yabancı ayrımı çok yerinde bir ayrım değil bu konuda. Bilinçli-Bilinçsiz diyelim. Türkiye’deki yabancı markaların uluslararası pazarda kazandıkları deneyim onlara digital reklam konusunda da daha çok deneyim kazandırdığı için daha bilinçli olduklarını söyleyebiliriz elbette. - Müşterilerin ajanstan beklentileri konusunda karşılaştığınız en ilginç talepler neler? - “Bu olumsuz yazan kişiyi silin ve bizi aradığında görünmeyelim, sorunlu bir müşteri o, bizi hiç bilmesin.” “Facebook sayfamızı bir beş dakikalığına kapatabilir misiniz?” “Sunumunuz muhteşemdi ama 15 dijital ajansı daha briefledik. Hepsini değerlendiricez…
marketing europe & anatolia / 27
Reklam Dünyası
Kapitalizmin değişen 5 kuralı...
Küresel ekonomi uzmanı Christopher Meyer Management Centre Türkiye’nin (MCT) düzenlediği 17. İnsan Kaynakları Zirvesi’nde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 11 ülkenin dünya ekonomisindeki yükselişini anlatırken kapitalizmin değişen kurallarını da katılımcılarla paylaştı. İş dünyasının, bilimin ve toplumun geleceğine yönelik çarpıcı fikirlere sahip olan düşünce liderlerini temsil eden düşünce kuruluşu Monitoring Talent’ın kurucusu olan Christopher Meyer, zirvede gerçekleştirilen özel oturumda iş dünyasının önde gelen isimlerine dünyanın ekonomik gidişatının haritasını çizdi. Yarım yüzyıllık süre boyunca başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilerin Batı tarzı kapitalizme hükmettiğini söyleyen Meyer artık bu düzenin değiştiğini ifade etti. Önemli istatistikler paylaşan Meyer, 2000 yılında dünya ekonomisinin %75’ini etkileyen gelişmiş ekonomilerin, 2050’ye gelindiğinde dünya ekonomisinin yalnızca %32’sini etkileyebilecek durumda olacaklarını ve tüm bunlar olurken aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 11 gelişen ülkenin dalga dalga büyüyeceğini söyledi. Kapitalizmin değişen kuralları Kapitalizmin kendi kendini yok etmektense, şartlara ve coğrafyalara uyum
sağlayacağının altını çizen Christopher Meyer, kapitalizmin yeni halini özetledi: Kural 1: Renkli görün Dünyanın siyah beyaz olduğu günlerin geride kaldığını belirten Christopher Meyer, ekonomilerin performansının Gayri Safi Milli Hasıla ile artık ölçülemeyeceğini savundu. 1973 yılında Bhutan Kralı’nın “Ülkede GSMH’i büyütmek gibi bir derdimiz yok, amacımız genel mutluluğu yükseltmek” sözünü hatırlatan Christopher Meyer, Batı dünyasının başlangıçta bu duruma gülüp geçtiğini, ancak yaşanan krizler sonrasında İngiltere ve Çin de dahil olmak üzere dünyanın 41 ülkesinin genel mutluluk endekslerini benimsemeye başladıklarına dikkat çekti. Meyer, iş dünyasına bu kuralı benimseyerek yalnızca finans alanında değil tüm paydaşlar arasındaki değerleri ölçmelerini ve yükseltmelerini tavsiye etti. Kural 2: Dışsal faktörleri içselleştirin Yeni dünya ekonomisinde şirketlerin çevreye ve topluma olan etkilerini sahiplenmeleri gerektiğini belirtti. Apple’ın kendisi ile doğrudan bağlantısı olmayan ve Çin’de konuşlanmış üretim tesislerindeki skandalı sahiplenmesinin bunun en net örneği olduğunu hatırlatan Meyer, şirketlere güçleri yettiği doğrultuda çevre ve toplum üzerinde bıraktıkları
etki ile ilgilenmelerini, harekete geçmelerini ve sahiplenmelerini önerdi. Kural 3: Aldatıcı rekabet ABD’nin en büyük iki GSM operatörü arasındaki rekabetin boyutlarını, Verizon ve AT&T şirketlerinin 2009 yılında reklama harcadıkları toplam paranın 7 milyar dolar olduğunu söylerken dünyanın gelişen pazarlarından Hindistan’ın yerel operatörünün ise çok daha düşük gelirli bir kitleye daha fazla inovasyon sunarak reel düzeyde daha hızlı büyüdüğüne dikkat çekti. Meyer eski kuralın toplamı sıfır olan bir oyunda güç kazanmak olduğunu söylerken yeni kuralın anlamlı inovasyon üzerinden değer yaratmak olduğunu kaydetti. Kural 4: Görünmez el sıkışma Dünyada oligopolik rekabet yerine bilgi paylaşımı yolunu seçen Google ve Wikipedia gibi şirketlerin yükselişine dikkat çeken, internet ve cep telefonuyla büyüyen nesilin gelecekte fikri mülkiyete günümüzde olduğu kadar değer vermeyeceğini ve söz konusu fikri mülkiyetin gelire dönüştürülmesinde yeni yollar aranacağını ifade etti. Meyer, kapitalizmin yeni kurallarından birinin de bu nedenle inovasyonu ve büyümeyi işbirliğine dayalı üretimle hızlandırmak olduğunu sözlerine ekledi. Kural 5: Dördüncü sektör Sosyal sorumlulukla iş sorumluluğunun yeni dönemde bir arada götürülebileceğini söyleyen Christopher Meyer bir girişimin bir parçasının vakıf diğer parçasının ise sürdürülebilir büyümeyi amaçlayan bir şirket olabileceğini söylerken dünyanın gelişen pazarlarından bu tanıma uyan şirketleri örnek olarak gösterdi. Tüm şirketlerin sosyal ve iş hedeflerini karma değer haline getiren bu şirketleri örnek alması gerektiğini söyleyen Christopher Meyer kapitalizmin koşullara uyum sağlama gücünü bir kez daha hatırlattı. marketing europe & anatolia / 29
Kampanyalar
Hayata çikolata... Nestle bu kampanya ile birlikte hayatımızdaki tüm çikolatalı anları sahiplenen marka olmak istiyor, keyifli anlara çikolatasıyla daha da fazla keyif katmak istiyor. Hamile annenin karnına çikolata koyarak kardeşiyle çikolata paylaşan bir çocuk ve annenin karnını tekmeleyerek kardeşine cevap veren minik bebeğe gülüşmeler, tavla oynarken torununa zar yerine Nestle mini çikolata atarak torununu güldüren dede, Türk kahvesi içerken hanımların fal keyfini büyüten Nestle çikolatalara odaklanarak tüketiciye aktarmak istiyoruz. Ocak sonu itibariye bu filmin devam filmi Nestle’nin Türkiye’de ilk defa girdiği Çikolatalı Bisküvilerinin duyuru filmi olacak. Reklam Kampanyasının Künyesi: Reklamveren: Nestlé Reklamveren Yetkilisi: Buse Aksu Özgen, Tuğba Ankay Reklam Ajansı: LOWE İstanbul Yaratıcı Bölüm Başkanı: Tuba Şamlı Atilla, Tayfun Kısacık Yaratıcı Ekip: Kadirhan Başalak, Levent Karakaya Ajans Prodüktörü: Hülya Efe Toptaş, Meltem Köse, Dilan Davutoğlu
Müşteri İlişkileri: Feza Turunçoğlu, Özlem Kermen, Tamer Ayanoğlu Stratejik Planlama: Pelin Aydın Yapım Şirketi: FilmClub Prodüktör: Hakan Aytaç Yönetmen: Erol Özlevi Müzik: Jingle jungle Mecra: TV, radyo
Ceyda’ya doğru yolu göster...
Axe, “Kızlara Doğu Yolu Göster” sloganını ünlü oyuncu Ceyda Ateş’le gerçeğe dönüştürüyor. Son dönemde genç erkeklerin gözdesi olan Ceyda Ateş, özel hayatında yapacağı her şeyi Axe erkeklerine soracak. Bu dijital kampanyayla, ilk kez ünlü bir isim bir marka kampanyası için internet ve sosyal medya üzerinden hayatını paylaşacak ve erkeklere ne yapması gerektiğini soracak. Ceyda Ateş’in bir gününü nasıl geçirdiğine dair mesajları da
30 / marketing europe & anatolia
paylaşacağı dijital uygulama, ünlü oyuncunun kampanyanın başladığını duyuran ve içeriğini aktaran bir video ile başlayacak. Takip eden günler boyunca tüm Axe erkekleri, fikirleri, talepleri ve tavsiyeleriyle ünlü oyuncunun özel hayatının içinde yer alacak, günlük hayattaki adımlarını belirleyecekler. Örneğin, Ceyda Ateş, eve hangi arkadaşını davet edeceğini, sabah hangi kıyafeti giyeceğini, ev partisinde nasıl bir tarz belirleyeceğini ve daha fazlasını Axe erkeklerine danışacak. Türkiye’de ilk kez, bir ünlüye hayranlarına ve takipçilerine hayatında söz hakkı verme olanağı tanıyan kampanya üç hafta sürecek. Dijital Uygulama Künyesi Uygulama başlığı: Ceyda’ya doğru yolu göster Reklamveren: Axe Reklamveren yetkilisi: Dinçer Aydın , Pınar Ak, Barış Erdoğan Dijital ajans: Rabarba Yaratıcı yönetmen: Serdar Saban Yaratıcı grup: Arın Kahyaoğlu, İbrahim Hızlıoğlu Müşteri ilişkileri grubu: İdil Ertem Yapım şirketi: 212
Kampanyalar
Ata Demirer’le gülelim...
GSM operatörü Avea, reklam kampanyalarıyla Ata Demirer’le devam ediyor. “Vampir Edward” ve “Teknik Direktör” rolleriyle Avealı olmanın avantajlarını izleyicilere espirili bir dille anlatan ünlü komedyen Ata Demirer, şimdi de 4 yeni tipleme ile “Avea Çalışıyor” mesajını veriyor. TBWA\İstanbul’un Kreatif Direktörü Emre Kaplan kampanyayı anlattı: aslında hepimizin iş hayatımızda yaşadığımız bir içgörü üzerine kurduk. Hepimiz kendi çalıştığımız şirketlerde esas işi biz yapıyoruz, ‘biz olmasak sistem çöker’ diye düşünürüz. Ata’nın canlandırdığı karakterlerin tümü tam olarak bu görüşte. Teknoloji merkezinde bir güvenlik görevlisi, call center’da bir çaycı, bayiide bir temizlik görevlisi, kapsama yatırım çalışmasında da bir kepçe operatörü, Avea’nın başarılarının, yatırımlarının, yüksek çalışma temposunun arkasındaki baş kahraman olarak kendilerini ilan ediyor. Onları dinleyince insan hak vermeden de edemiyor. Kampanyaya eğlenerek çalıştık. Filmlerimizi eğlenerek çektik. Eminim tüm Türkiye kampanyamızı çok eğlenerek izleyecek. 4 yeni film ile birbirinden farklı 4 karakteri canlandıran, canlandırdığı karakterlerden biri de kadın olan Ata Demirer, “Avea ile çalışmalarımız harika gidiyor, bir mizahçının en çok istediği fırsatlardan biri didaktik olmayıp aynı zamanda eğlenceli de olabilen reklamlar çekmektir. Bu açıdan Avea reklamları benim için eğlence dolu. Çok mutluyum!” dedi.
R e k l a m Kampanyasının Künyesi: Reklamveren: Avea Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL Kreatif Direktör: Emre Kaplan Yaratıcı Ekip: Ali Erkmen, Ali Şener, Doğu Göçük, Erkan Erdem, Kerim Gürsel, Koray Doyran, Melik Atalay Marka Grubu Ajans Başkan Yardımcısı: Burcu Özdemir Kayımtu Marka Direktörü: Dilek Uçarlı Marka Yöneticisi: Ekin Kutevu Marka Temsilcisi: Özlenen Halıçınarlı, Tarçın Köprülü Stratejik Planlama Ajans Başkan Yardımcısı: Toygun Yılmazer Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik Stratejik Planlama: Nisan Danışman Ajans Prodüktörü: Ceyda Kayaçetin Schulte Ajans Prodüksiyon Asistanı: Kaan Mestut Prodüksiyon Şirketi: Autonomy Yönetmen: Uygar Kutlu Post Prodüksiyon: Sinefekt Müzik: Emre Irmak Medya Ajansı: People Communications marketing europe & anatolia / 31
Kampanyalar
Tifiti’ye Tofita yok...
Her gencin günlük hayatta kendini içinde bulabileceği absürt ve eğlenceli durumları “Tifiti” durumlar olarak adlandıran Tofita, gençlerin “Tifitilik” hikâyelerine günlük hayatlarında sıkça yer vermeleri üzerine, reklam filmlerinde eğlence ve mizahın dozajını da artırıyor. Tofita Stones’un yeni reklam filminde bir arkadaş grubunun lunaparka gelişleriyle birlikte en heyecan verici oyuncağı seçmelerine tanık oluyoruz. Kendi aralarında “Mancınığa da binelim, uçan halıya da, sonra da kamikaze!” diyerek lunapark coşkusunu paylaşan arkadaşlar birbirlerine “adrenalin
patlaması” aşılamaya çalışırken aralarından biri “Atlıkarıncaya binelim! Adrenalin patlaması!” diyerek Tifitilik yapıyor! Ortam bozan yanıtıyla Tofita’yı hak etmediğine karar verilen gencin Tifiti olduğu kendisine de açıkça söyleniyor ve elindeki Tofita geri alınıyor. Reklam filmi künyesi Reklamın başlığı: Tifiti’ye Tofita yok!/Lunapark Reklamveren: Kraft Foods Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Tamer Karabay, Büşra Aktaş Reklam ajansı: Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi Yaratıcı grup: Emrah Akay, Kerem Kanık, Selen Çatılı Alper, Özgür Onur, Selen Sarı Müşteri ilişkileri grubu: Feride Tüzün, Berk Yılmaz Stratejik planlama: Yelda Aktuna, Zeynep Yağcı Ajans prodüktörü: Neslihan Ateş Yapım şirketi: Taxi Yönetmen: Uygar Kutlu Medya ajansı: Mindshare Medya planlamacı: Mindshare Kullanılan mecralar: TV
Olips derin bir nefes al... Şeker markası Olips, yeni iletişim platformuyla tüketicilerin günlük hayatlarında ya da özel anlarında karşılaştıkları küçük zorluklara değiniyor. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için derin bir nefes alarak o anlara odaklanmamız gerektiğini vurgulayan Olips’in yeni reklam filmine, pozitif ve güven verici sesiyle Özkan Uğur eşlik ediyor. Müzisyen ve oyuncu Özkan Uğur’un güven verici ses tonuyla eşlik ettiği reklam filminde, alışılmış reklam filmleri tekniklerinin aksine “tipografik animasyon” tekniği kullanılıyor. İzleyici, Özkan Uğur’un seslendirdiği konuları ve kelimelerin animasyonlarını ekrandan takip ederken, bahsi geçen konular, tipografi ve grafiğin birbiriyle bütünleştiği görsellerle izleyicinin aklına kazınıyor. Reklam filminde kullanılan güven verici ses tonu, izleyenlerin Olips sayesinde alacakları derin bir nefesle, hayatlarının akışı içinde önemli olan anlara odaklanabilmelerini sağlıyor. Reklam filmi künyesi Reklamın başlığı: Olips Derin Bir Nefes Al Reklamveren: Kraftfoods Türkiye Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Tamer Karabay, Büşra Aktaş
32 / marketing europe & anatolia
Reklam ajansı: Manajans/JWT Yaratıcı grup: Tevfik Şemsi Naipoğlu, Erhan Başaran, Tunçhan Kalkan Stratejik planlama grubu: Hakan Demir, Pamir Gündüz Müşteri ilişkileri grubu: Fulya Özarı, Güneş Cansever, Nihan Özkan
Kampanyalar
Bekleme yapma... Türkiye’nin önde gelen insan kaynakları sitesi Yenibiris.com yayına başladığı günden bu yana farklı mecralarda yaptığı reklam kampanyalarına bir yenisini ekleyerek iş hayatında yükselmek ve beklentilerine kavuşmak isteyenleri harekete geçirmeyi planlıyor. Bu doğrultuda “Bekleme Yapma” kampanyasını iş arayanların hayallerindeki iş ile aralarındaki tek engelin kendileri olduğu önermesinden yola çıkarak gerçekleştirdi. Reklam kampanyası iş hayatında bir türlü istediği yere gelememiş, en verimli yıllarını umutla bekleyerek ya da sadece şikayet veya oyalanma ile vakit kaybederek geçirenleri, harekete geçmeden şartların değişmeyeceği gerçeği ile yüzleştiriyor.
Harekete geçme yolu olarak da Yenibiris.com’daki binlerce şirketin yüzbine yakın iş imkanından, beklentilerini karşılayacak yeni bir iş fırsatına sahip olmayı öneriyor. Bunun yanı sıra mutsuz bir ortamda çalışmak veya iş bulamamaktan yakınıp durmaktansa Yenibiris.com’da özgeçmiş hazırlayıp, ilanlara başvuru yaparak yeni bir hayatı yakalamanın mümkün olabileceğini de vurguluyor. 911İstanbul tarafından yürütülen ve 360 derece bir iletişim kampanyası olarak planlanan “Bekleme Yapma!” için TV, radyo, gazete, outdoor ve internet mecraları kullanılıyor. Ayrıca sosyal medyada farklı uygulamalar ve reklamlarla da kampanya destekleniyor. Reklam filmi künyesi Reklamveren: Yenibiris.com Reklamveren Yetkilisi: Burçak Pak Yılmaz, Esra Özdamar, Zeynep Özel Reklam Ajansı: 911İstanbul Yönetici Direktör: Piraye Özok Yaratıcı Grup Lideri: Salih Güngör Yaratıcı Ekip: Melin Edomwonyi, Hamit Dal, Volkan Ulaş Müşteri İlişkileri: Ece Kırbaç
Üç Pamela bir arada... Pamela Anderson, bu kez üç farklı Patos Sticks ürünü için üç farklı karakteri aynı anda canlandırdı ve Patos ürünlerinin tadına bakacaklara Türkçe “Afiyet olsun!” dedi. Patos Sticks’in Kosta Rika sahillerinde çekilen ilk reklam filminin ardından iki yeni reklam filmi daha televizyon kanallarında gösterime girdi. Patos Sticks’in her ürünü için farklı bir karakterde kamera karşısına geçen Pamela, Vivienne Westwood imzalı kıyafetleri taşıdığı birinci filmde bu kez vamp, kışkırtıcı ve sade olmak üzere üç farklı ve etkileyici karakteri canlandırıyor. Reklam filmi künyesi Reklamın başlığı: Patos Sticks Reklamveren: Kraft Foods Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Toloy Tanrıdağlı, Esra Erkman, Aslı Akman, Ece Gürbüz, Baran Kocabaş Reklam ajansı: DRAFTFCB Kreatif direktör: Elif Önay Yaratıcı ekip: Can Şeren, Senem Türkerden Müşteri ilişkileri: Ceren Çubukçu Akpulat, Tuba Çağan, Itır Süzer Yönetmen: Eric Heimbold
Görüntü yönetmeni: Lukas Ettlin Styling: Marco Marco Müzik: Flo Rida-Right Round Yapım şirketi: Razor Factory Kullanılan mecra: Televizyon
marketing europe & anatolia / 33
Arjantin! T
Gezi
Tangonun ülkesi... Uzuuuun zamandır gitmek görmek istediğim bir ülke vardı ki sonunda muradıma erdim ve bayram tatilini fırsat bilip yollara düştüm. Üç arkadaş Mert, Tolga ve ben gezi öncesinde gezilecek, görülecek, yenilecek ve kalınacak yerler ile ilgili sıkı bir çalışma yaparaktan binip uçağa Sao Paulo’ ya gittik. Fotoğraflar ve yazı Seval Duban Uzuuuun zamandır gitmek görmek istediğim bir ülke vardı ki sonunda muradıma erdim ve bayram tatilini fırsat bilip yollara düştüm. Arjantin! Tangonun ülkesi. Üç arkadaş Mert, Tolga ve ben gezi öncesinde gezilecek, görülecek, yenilecek ve kalınacak yerler ile ilgili sıkı bir çalışma yaparaktan binip uçağa Sao Paulo’ ya gittik. Gezimizi Brezilya ve Arjantin olarak organize ettik. Fakat Brezilya kısmını daha sonra yazacağım. Önce Arjantin . İstanbul Sao Paulo arası 14 saat süren uçak yolculuğunun ardından Sao Paulo havaalanına vardık. Oradan da Arjantin ve Brezilya sınırında yer alan Iguazu Şelalelerine gidebilmek için Parana’ da kalmaya karar verdik. Sao Paulo’ dan Iguazu otobüs ile yaklaşık olarak 15 saat sürüyor. Biz o tarihte uçak bulamadığımız için otobüs ile gitmek durumunda kaldık. Ama otobüsler çok rahat olduğu için hiç sıkıntı yaşamadık. Arjantin’ de ilk gideceğimiz yer Iguazu Şelaleleri. Şelaleyi gezmek için Brezilya tarafında konaklayıp sabah erkenden otobüs ile Arjantin’e geçmeye karar verdik. Parana Brezilya tarafında yer alıyor. Arjantin ve Brezilya, TC vatandaşlarından vize istemiyor o yüzden sınırlar arası geçiş yaparken hiç sorun yok. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Iguazu Şelaleleri’ne gitmek için otele yakın olan otobüs durağına gittik. Önce yanlış durakta bir süre bekledikten sonra yolun karşısına geçip doğru durağı bulduk. Durakta bir süre bekledikten sonra otobüse bindik ve sınıra geldik. Otobüsten inip sınırdan geçtik fakat bizim pasaportlara Brezilya’ dan çıkış damgası vurmadılar. Sınır dediğimiz yer otopark gibi bir yer, iki tane bina var.
İçeri giriyorsunuz, memurlara pasaportunuzu veriyorsunuz. Çıkış damgası vuruyorlar pasaportunuza sonra yine aynı otobüse binip devam ediyorsunuz. Çok enteresan, tek otobüs iki ayrı ülke duraklarında durup yolcu indirip bindirebiliyor. Vay bee diyerekten giriyoruz Iguazu Şelaleleri’ne. Bizim memlekette Rize sınırında yolcuları indirip Trabzon otobüsüne bindirdiklerini duymuştum . Iguazu Şelaleleri Arjantin ve Brezilya sınırında bulunuyor. Biz Arjantin tarafını tercih ettik gezmek için çünkü Şeytan Gırtlağı denen büyük kısım Arjantin’de yer alıyor. Şelaleler farklı iki nehir olan Irai ve Atuba, Curitiba şehri yakınlarında birleşiyor ve Parana nehrine dökülmeden önce de bu iki ülkenin sınırından geçiyor. Iguazu Şelaleleri Yağmur ormanlarının içerisinde bulunuyor. Hava 32 derece ve inanılmaz nem var. Teniniz yapış yapış oluyor nemden. Son derece rahatsız edici fakat ormanların güzelliği bu hissi unutturuyor size. Iguazu aslında yağmur ormanlarının arasında bir milli park. Hayranlık nidalarıyla birlikte başlıyoruz dolanmaya. Giriş sakin olmasına rağmen şelalere yaklaştıkça kalabalık arttıyor. Arjantin’ de bahar ayları olmasına rağmen son derece kalabalık. Gerçi baharda 32 derece olan yer yazın kim bilir kaç derece olur. Parkta yürüdükçe şelalenin sesi duyulmaya başladı ve önce minik şelaleleri gördük. Ben tüm şelaleler bu kadar sanmıştım. Kendi kendime amma da abartmışlar dedim. Yine de çok hoşuma gittiği için hiç sesimi çıkarmadım. Şelalerin suya dökülürken çıkardığı serpinti şeklinde su parçacıklarını tenimde hissettiğim sürece mesut mutlu dolaşabilirim buralarda dedim. Nehir falan çok marketing europe & anatolia / 35
Gezi güzel de suyun rengi neredeyse kırmızı. Arjantin ve Brezilya’ da toprak bu renk olduğu için nehir suları da bu renk akıyor. Derken manzaranın en güzel olduğu yere geldik . Gerçekten mükemmel bir yer. Cennet böyle bir yer olsa gerek. Botlar şelalenin yakınına kadar gidip sizi sırılsıklam edene kadar orada bekliyor. Ama bota binerken ayakkakbılarınızı ve çantanızı koymanız için size bir poşet veriyorlar. Sonra da can yeleği giyip oturuyorsunuz bota. Ben çok fazla ıslanmayız diye düşünmüştüm ama indiğimizde ıslanmadık yerim kalmamıştı . Sırılsıklam tshirt ile dolanamayınca tshirtü çıkarıp şalı dolamak zorunda kaldım üzerime, şort için yapacak bir şey yoktu. Kurumasını bekledim . Ama eğer siz de gitmek isterseniz yanınıza mutlaka yedek giysi veya yağmurluk alın. Yoksa kırmızı nehir suyuyla sırıl sıklam olabilirsiniz. Iguazu’ da nehir ve şelalenin yanı sıra çok ilginç bitkiler ve hayvanlar da var. Gün içersinde kızarıp kabaran ayak bileklerim beni çok korkutmuştu. Sanırım yerdeki otlar alerji yaptı. Neyse ki çok rahatsız etmeden çabucak geçti kızarıklıklar. Yolunuzun üzerine daha önce hiç görmediğiniz havyanlar çıkabiliyor. Ne olduklarını bilmediğiniz için de ürkütücü olabiliyor bazen . Parkın içinde ki bu kafede de ziyaretçiler arp çalan beyefendiyi dinleyip şarkı söylüyorlar. Yürümekten yorulanlar için keyifli bir mola . Parkın bir kısmını açık tren ile geçebiliyorsunuz. Çok büyük bir alan olduğu için gezmek çok yorucu oluyor. Biz de şelalerin her bir yerini gezdikten sonra trene binip çıkışa gidiyoruz. Oradan da
36 / marketing europe & anatolia
Ben çok fazla ıslanmayız diye düşünmüştüm ama indiğimizde ıslanmadık yerim kalmamıştı. Brezilya’ ya gitmek için otobüse biniyoruz. Otobüs yolculuğu sırasında biraz olsun dinleniyoruz . O akşamı Parana’ da batata dedikleri tatlı patates, ne olduğunu bilmediğimiz bir çeşit balık ve bira ile bitirdik . Sıra da Buenos Aires var, ama direk uçuş olmadığı için önce Uruguay Monte Video sonra Buenos Aires yapıyoruz. Bu ara uçuşlar o bölgenin yöresel hava yolu şirketi Pluna Air yapılıyor. Pluna Air bizim İz Air veya Onur Air ayarında bir şirket. Tüm uçuşlar da rötarlı oluyor. Iguazu – Monte Video arası uçuş rötar yapınca biz Monte Video – Buenos Aires uçağını kaçırdık. Buenos Aires’ de iki tane havaalanı var. Birinin kodu EZE diğeri AEP. Bizim otel EZE’ ye yakın olduğu için ona bilet almıştık. Fakat rötar yüzünden AEP’ e uçmak durumunda kaldık. Havayolu şirketi bizi mağdur etmemek için bizi otele kadar bir taksi ile yolladı. Gerçekten çok hoş bir jest oldu. Bahaneyle akşam vakti şehir turu yapmış olduk. Buenos Aires rahat rahat gezebilmek için bir şehir haritası edindik . Buenos Aires, Atlantik Okyanusu kıyısında, Río Paraná ve Río Uruguay nehirlerinin oluşturduğu huni biçimindeki Río de la Plata adı verilen ağızda, Güney Amerika kıtasının doğusunda bulunan bir şehir. Kaldığımız otel meşhur 9 Temmuz Caddesinin bir arka paralelindeki Napoleon
Otel. Otel merkezde olduğundan şehri gezmek çok kolay olacak. Bavulları otele bırakıp aç karnımızı doyurmak için dışarı çıktık. Yol yorgunluğunu atıp keyif yapmak için ilk akşam yemeğini Deniz kıyısında bulunan Puerto Madero’ da yemeğe karar verdik. Puerto Madero, liman bölgesi olup, Buenos Aires’ in en zengin kesiminin yerleştiği yer. Burada kıyı boyunca çok güzel restaurantlar ve cafeler var. Biz de fix menü, her şey dahil olan bir tanesini gözümüze kestirip oturmaya karar verdik. Arjantin’ in et ızgaraları ve şarapları meşhur. Buraya kadar gelip de yemeden olmaz . Restaurantta yemekler açık büfe. Deniz ürünleri, peynir ve meze çeşitleri, et çeşitleri derken mekanın büyük bir kısmını yemeğe ayırmışlar. Yorgunluk ve açlık sebebiyle oranın fotoğrafını çekmek aklımıza gelmedi tabii. Yemekler gerçekten çok lezzetliydi. Zaten bu tatil dönüşü eve 3 kilo fazlalıkla geldim. Yemekten sonra çöken ağırlık ve şarabın da vermiş olduğu rehavet ile otelimize dönüp bebekler gibi mışıl mışıl uyuduk. Sabah otelimizde ki hafif kahvaltıdan sonra dışarı çıkıp 9 Temmuz Caddesinde dolaştık . 9 Temmuz Caddesi, 110 m genişliği ve 16 şeridiyle dünyanın en geniş bulvarı. Obelisk ise Buenos Aires’ in 400. Kuruluş yıldönümü anısına dikilmiş. Bulvar boyunca çok güzel kafeler, restaurantlar, tiyatrolar, tango müziğinin yükseldiği dükkanlar var. Arjantin’ de bahar dönemi olduğu için her yerde erguvanlara benzeyen ağaçlar var. Yeşil ve lila renginin hakim olduğu Buenos Aires insana kendini çok mutlu hissettiriyor.
Gezi Bugün şehir içinde dolaşıp vakit geçireceğiz. 9 Temmuz Caddesinde bahar havasını soluyarak caddelerde gezip çevreyi keşfedeceğiz. Şehirde gezerken Tcuman Caddesini dik kesen Reconquista caddesindeki Bazilika çok dikkatimi çekiyor. Çocukları çekiştirip zorla sokuyorum içeri. Nuestra Senora de la Merced Basilica’ sı. Yapımı 1179 yılında tamamlanmış. Yıllar içinde bir çok işgal görmüş ve onarılmış. Şimdi ki haliyle muhteşem görünüyor. İçeride Barok tarzı sunaklar, heykeller, vitray camlar ve dini resimler hakim. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel bazilika. Bazilikadan çıktıktan sonra yine sokak aralarında gezmeye devam ettik. Bu arada Tolga, bizi sabah önünden geçtiğimiz tiyatroya gitmek için uğraş veriyor. Metnini çok duyduğumu London City’ de kahve içip meşhur tatlılarını denediğimiz süre içerisinde de bizi ikna etmeyi başardı. London City Buenos Aires’ in meşhur kafelinden biri. Ama bizi hiç tatmin etmedi. Hem çok pahalı hem de tatlı ve kurabiyeleri bayar. Kadıköy’ de ki Baylan Pastanesini andırıyor fakat onun yerini asla tutamaz. Tatlı ve kahve bizi kesmediği için akşam yemeğini Cafe Tortoni’ de yemeğe karar veriyoruz. Cafe Tortoni, çok eski ve meşhur bir restaurant. İçeride bir çok ressam, müzisyen ve politikacının fotoğrafı gibi. Hani Taksim’ de ki büfelerin masasında ünlülerin fotoğrafları vardır ya, işte onun gibi. Restaurantın arka kısmında küçük bir salon var. Orada canlı müzik var. Minik bir orkestra ve tango parçalar söyleyen sanatçı bir bey. İçerisi çok küçük ve do-
luydu. Kapısı yok kırmızı bir kadife perde ile restaurant kısmından ayrılıyor. Ben kafayı perdenin arasından uzatıp birazcık dinledim ama beni hiç kesmedi müzik. Yemek kısmına gelirsek, gerçekten çok vasattı. Arjantin’ de et hariç doğru düzgün pek yemek yok. Bizim mutfağı mumla arar oldum. Öncseinde çok fazla et yediğimiz için bu akşam çocuklar pizza ben de hamburger söylemiştim. Pizzalar kocaman ve üzerlerinde sadece bol kaşar var. Hamburgerin içinde ise sadece köfte. Biz bol malzemeli yemeklere alışık olduğumuz için bunlar bizi hiç mutlu etmedi. Veeee sıra geldi Tango gösterisine. Önce otele gidip cicilerimizi giydik. Gece kıyafetlerimizi giyip gösteriyi izlemek için Tango Porteno’ ya gittik. Otel resepsiyonunda ki bey bizim için rezervasyon yaptırıp bizi servis ile almalarını
sağladı. Tango Porteno, Kadıköy’ de ki Süreyya Opera tarzında çok şık bir yer. İçeride şık giyimli baylar ve bayanlar size yardımcı oluyorlar yerinize oturmanız için. Mekanda yemek servisi de var. Saat 19:00’ da başlayan yemek servisi 21:00’ de bitiyor ve gösteri başlıyor. Böylece kaşık çatal sesi ortamı bozmuyor. Yanlız fiyatlar çok yüksek. Sadece gösteri için 85 USD ödüyorsunuz. Onun yerine semtlerdeki tiyatrolarda dans gösterisi izlemek daha mantıklı. Ama buraya kadar gelmişken bunu izlemeden olmaz diyerekten biz gösteriye gittik. Danslar canlı müzik eşliğinde yapılıyor. Tango’ nun geçmiş tarihinden başlayıp günümüze kadar gelen tüm stilleri sergiliyorlar. Gösteri gerçekten çok güzeldi. Kulağımızda hoş tango ezgileriyle yürüyerek otele geri döndük. Buenos Aires’ teki ikinci günümüzde yine atıyoruz kendimizi sokaklara. Yürürken, vitrininde çok güzel takılar gördüğüm bir mağazanın içine girmekten alamadım kendimi. Burası bizim Kapalıçarşı’ daki mağazalara benziyordu. Mağazaların arkasında ise çok güzel bir avlu var. Mert ve Tolga dinlenmek için avludaki banklara serildiler. Ben de avluya açılan kapılardan girerek etrafı kolaçan ettim . Avluya açılan çok güzel bir restauranttan içeri girdim. İçeride eski yöresel giysilerle servis yapan garsonlar ve yerel yemek servisi var. Oldukça hoş bir yer . Onun hemen yanında ise el yapımı müzik aletleri yapan bir dükkan var. Tabii oraya da girip kurcalamadan olmaz diye daldım içeri. Çalışanlar son derece güzel yüzlü, misafirperver ve yakışıklı. Üstelik de çok sıcak kanlı . marketing europe & anatolia / 37
Gezi
Ve yürüye yürüye geliyoruz Plaza del Mayo meydanına. Buenos Aires’in ünlü meydanı ve şehir merkezi olan Plaza del Mayo, Arjantin tarihinde önemli bir yere sahip. Cunta dönemi işkencelerinden bu yana gösterilerin, protestoların yegâne yeri olmuş, tarih boyunca. Hala her Perşembe günü 1973–1976 yılında kaybolan/katledilen çocuklarının izini süren anneler bu meydanda toplanmaktalar. Bu meydanda Pembe Saray (Casa Rosada) bulunuyor. Hemen arkasında da hükümet binası var. Son derece gösterişli ve heybetli. Hükümet Binasının önünde akşam ki konser için hazırlıklar yapıldığından yanına çok fazla yaklaşamadık . Pembe Saray’ ın içinde yer alan pembe heykel ve mobilyalarla dikkat çeken yapı, geçmişte ülkenin başbakanlarına da ev sahipliği yapmış bir bina. Balkonundan Juan ve Evita Perón’un kalabalığı selamladığı o meşhur saray. Devasa bir düğün pastasına benzeyen bina, rengini eski bir Arjantin inşaatçılık geleneğinden almış. Bir rivayete göre Arjantinliler, bina yapımında çimentonun içine öküz kanı karıştırıyorlarmış. Fakat çok kalabalık olduğu için binanın içini gezmedik, sadece bahçesinde güneşlenip yolumuza devam ettik. Plaza del Mayo’ dan da San Thelmo’ ya gidelim dedik ve sahile inip yürümeye başladık. Epey bir yürüdükten sonra elimizdeki harita vasıtasıyla bulduk San Thelmo’ yu . Merkezin batısında bulunan San Thelmo, şehrin en eski bölgesi. Bunu binaları görünce çok net anlayabiliyorsunuz çünkü çok bakımsızlar. San Telmo, 38 / marketing europe & anatolia
San Thelmo çok ilginç bir yer. Eski tarz binalar var ama ortam çok sıcak. Burada da bizim Tahtakale’ yi andıran çarşılar var. İçinde hem ikinci el hem de sıfır eşyalar satılıyor.
hafta arası eğlenmek isteyenlerle, pazar günleri antika, resim, el sanatları vb alışveriş yapmak isteyenlerle dolu. Eğlenceli bir mekân çünkü tüm sokaklar çalgıcılar, Tango dansçıları ve ressamlarla dolu. Tüm sokaklara müzik hakim. Sıra sıra kafelerin bahçeleri tek bir alanın etrafını sarıyor ve ortadaki boş alanlarda da Tango gösterileri yapılıyor. Kafenin oturup bir şeyler içerek dinleniyor ve güzel bir Tango gösterisi izliyoruz. Dansı izlerken bir ressam yanımıza yaklaşıp resmimizi çizdirip çizdirmeyeceğimizi sordu. Biz de nazikçe geri çevirdik. Tipimiz farklı gelmiş olacak ki, nereli olduğumuzu sordu. Türkiye’ den geldiğimizi söyleyince, ressam Türkleri çok sevdiğini söyledi. Orada sokak dansçısı olan bir akadaşları varmış, adı Ayşe, bir Türk . Fakat o gün Ayşe izinli olduğu için tanışma şansımız olmadı. San Thelmo’ da çok sık olarak meyve suyu ve karamelli fıstık satan satıcılara rastlayabiliyorsunuz. Tuzlu fıstığı şekerde karamelize edip satıyorlar. Tadı bize çok aşina. Arjantin Komünist partisi de olana ünlü ressam Juan Carlos Castagnino’ nun evi de San Thelmo’ da bulunuyor. San Thelmo çok ilginç bir yer. Eski tarz binalar var ama ortam çok sıcak. Burada da bizim Tahtakale’ yi andıran çarşılar var. İçinde hem ikinci el hem de sıfır eşyalar satılıyor. İçerde kasabı manavı antikacısı, ayakkabıcısı, kısacası ne ararsanız var. Burada yaşayan insanların gelir seviyesi hayli düşük. Bu eski yerleşim yerinde ara sıra çok güzel binalar ve kiliseler karşımıza çıkıyor. Zaten eski binalar arasında güzel binalar hemen dikkati geçiyor. Burası da çok şirin bir otel. Bir daha Arjantin’ e gidersem burada kalacağım . Galeria Del Viedo Hotel . Arjantin’ de duvar resimleriyle çok sık karşılaşıyorsunuz. Bazıları gerçekten çok güzel. Üşenmeyip sanat icra etmişler duvarlarda . San Thelmo’ yu da tavaf ettikten sonra sıra geliyor La Boca’ ya. La Boca, şehrin en fakir bölgesi. Buenos Aires’te bulunan 48 semtin en ünlüsü ve şehrin bence en güzel semti. La Boca, mimarisi ile ünlü, yani renkli renkli evleriyle. Bu evler batık gemilerin saçlarından inşa edilmiş ve tekne boyası ile rengarenk boyanmışlar. Sokaklarda yürürken bunları tasvir eden heykellerle ve tablolarla karşılaşıyorsunuz. Genoalılar zamanında yapılan ve meşhur tango parçasının isim babası olan Caminito Sokağı da burada. Rengarek muhteşem görünümlü bir sokak.
Gezi
Burayı görünce İstanbul’ a dönüp tüm Üsküdar’ ı boyayasım geldi . Caminito Sokağı’ nın arkasında ise sıra sıra restaurantlar dizili. Her mekanın önünde küçük bir sahne var. Buralarda yemek eşliğinde dans gösterileri izleyip canlı müzik dinlemek mümkün. Biz de yemek yemek için bir mekan seçip oturduk. Yemeklerimizi sipariş edip dans gösterilerini izledik. Bir kaç çift sırayla dans edip sahneyi paylaşıyorlar. Danslar gerçekten insanın içini kıpır kıpır ediyor . Fakat uzun süre oturunca tekrar aynı şarkılar ve danslar başlıyor. Ben yemeğimi yedikten sonra dolaşmaya karar veriyorum. Mert ve Tolga danslardan ve dansçılardan o kadar hoşnut ki bira içip oturmaya devam ediyorlar. Ben de yalnız dolaşıp alışveriş yapamaya karar veriyorum. Sokağın içinde minicik dükkanlarla dolu bir avlu görüp dalıyorum içeri. O kadar
çok dükkan var ki başımı döndürüyorlar. Bir kaçına girip sevdiğim dostlarıma küçük hediyeler alıyorum. En çok da Astor Piazzola’ nın CD’ lerini bulduğuma seviniyorum . Epey bir dolaştıktan sonra beylerin yanına dönüyorum. Dönünce de çok oyalandığım için fırçayı yiyiyorum. Hesabı ödeyip kalkıyoruz ve dolaşmaya devam ediyoruz. Dolaşırken bu arabayı görüp de fotoğrafını çekmeden edemedim. La Boca, Boca Juniors takımının semti olduğu için semtin her yerinde futbolla ilgili eşyalar görmek mümkün. Günün büyük kısmını San Thelmo ve La Boca’ da geçirdikten sonra Recoleta’ ya Eva Peron’un da mezarına gidiyoruz. Uzuuun yürüyüşün ardından taksiye binmek iyi geliyor. Fakat geciktiğimiz için mezarlık kapanmış. Ben çok üzüldüm. Burayı görmeyi gerçekten çok istiyordum.
Mimariye olan hayranlığım yüzünden mezarlığa girememiş olmak gerçekten bütün motivasyonumu bitirdi. İçeriye girmesek de dışardan hoplaya zıplaya bir kaç fotoğraf çekmeyi başardım. Mezarlık büyüleyici ve gizemli görüntüsüyle Arjantin tarihinden izler taşıyor. Küçük evler şeklinde dizayn edilmiş bu mezarların arasında Eva Peron’un da mezarı bulunuyor. Mezarlık duvarlar arasına kurulmuş bir şehir görüntüsünü andırıyor. Mezar taşlarının arasında Gotik dönemden Mısır Medeniyetleri’ne uzanan çeşitli değişik stillerde tarihi heykelleri görmek mümkün. Mezarlığın önünde ki sokak sanatçıları ise hayli ürkütücü . Dışarıdaki çiçek açmış ağaçlar altındaki kafelerde dondurma yemek bile avutamadı beni. Recoleta bizim Bağdat Caddesi kıvamında bir yer. Arjantin’ de göremediğimiz lüks arabaları burada görebildik. Güzel ve şık kafeteryalar, büyük alış veriş merkezleri bu semtte toplanmış. Recoleta’ da akşamı ettikten sonra gece klüplerini de görmek için Palermo Soho’ ya gidiyoruz. Mert bir arkadaşının tavsiyesiyle bir mekan önerdi fakat tüm Palermo Soho’ yu dolaşmamıza rağmen o mekanı bulamadık. Sonunda yorulup bir bara oturduk. Çocuklar bira içtiler. Ben de bir AK47 koktely içtim. Çok çılgın bir gece beklerken son derece sakin bir gece geçirdik. Ya biz yanlış yerdeydin ya da bunlar gece hayatı görmemiş. Hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette nefis bir parktan geçerek otelimize döndük. Ertesi gün Rio de Janeiro’ ya gideceğimiz için mutlulukla uyudum .
marketing europe & anatolia / 39
Sinema
reklam arası sinema Ali Erdem Ekşioğlu
The Artist... En İyi Orijinal Senaryo: Woody Allen - Midnight in Paris En İyi Yabancı Film: A Separation (İran) En İyi Görüntü Yönetimi: Robert Richardson - Hugo En İyi Sanat Yönetmeni: Dante Ferreti, Francesca Lo Schiavo - Hugo En İyi Animasyon: Rango (Gore Verbinski) En İyi Belgesel: Undefeated (TJ Martin, Dan Lindsay, Rich Middlemas) En İyi Animasyon (Kısa Metraj): The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore En İyi Belgesel (Kısa Metraj): Saving Face (Daniel Junge, Sharmeen Obaid-Chinoy) En İyi Kısa Film: The Shore (Terry George, Oorlagh George) En İyi Müzik: Ludovic Bource - The Artist En İyi Şarkı: Bret McKenzie - Man or Muppet (The Muppets) 84. Oscar (Akademi) Ödülleri Sahipleri En İyi Görsel Efekt: Rob Legato, Joss Williams, Ben En İyi Film: The Artist Grossman, Alez Henning - Hugo En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius – The Artist En İyi Kurgu: Kirk Baxter, Angus Wall - The Girl With The En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin - The Artist Dragon Tattoo En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep - The Iron Lady En İyi Ses Miksajı: Tom Fleischman, John Midgley En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer - Hugo Her gelen yenilik bir sektörde köklü değişimlere neden olur. Gelenekçiler hep bu yeniliklere karşı çıkarlar ama bu savaş her zaman yenilikçilerin zaferi ile sonuçlanır. En temel çekişmelerden biri olan gelenekçiler ve yenilikçiler arasındaki bu savaşı konu alan The Artist Akademi tarafından da 5 Oscar ödülüyle ile onurlandırdı. Konusu dışında filmin siyah-beyaz ve sesiz olması da büyük ses getirdi. Tabi ki filmi değerlendirirken bunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Sonuçta böyle bir filmi görselleri açısından son zaman filmleri ile karşılaştıramayız. Film size sanki sessiz sinemanın geri gelmesinin iyi bir şey olduğunu düşündürecek kadar kaliteli, ama yeni filmlerden sonra bazı sahneler sizi sıkabiliyor. Bu zorluklardan iyi sıyrılmış ve müthiş bir oyuncu kadrosuna sahip. Konu ve yardımcı konular gayet sade ve anlaşılır ki özellikle bu dönemde çekilen bir sessiz film için bu çok önemli.
Beginners En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer - The Help En İyi Uyarlama Senaryo: A.Payne ve Nat Faxon & Jim Rash - The Descendants 40 / marketing europe & anatolia
En İyi Ses Kurgusu: Philip Stockton, Eugene Gearty Hugo En İyi Makyaj: Mark Coulier, J. Roy Helland - The Iron Lady En İyi Kostüm: Mark Bridges - The Artist
Kültür - Sanat
Türkiye’nin ünlü sesleri birarada...
Çocukların sevgilisi Aslan Max ilk kez beyaz perdeye adım atıyor. Seslendirme çalışmalarını Sezen Aksu, Engin Altan Düzyatan, Yekta Kopan, Özge Özpirinçci ve çocuk yıldız Alpay Şayhan gibi isimlerden oluşan dev bir kadroyla gerçekleştiren ve Max’ın Aslan Krallığı’nı kurtarmak için Gölgelerin Efendisi’yle giriştiği büyük macerayı konu alan “Max Maceraları – Kralın Doğuşu” adlı animasyon sinema filmi 9 Mart’ta gösterime giriyor.
Kahraman, korkusuz ve mücadeleci kimliğiyle çıktığı heyecan dolu yolculukta, dostlarını da yanına alarak kararlı bir şekilde ilerleyen Aslan Max, tüm çocukları ve içindeki çocuğu ortaya çıkarmak isteyen herkesi sinema salonlarında macerayla buluşturacak. Sezen Aksu’nun Kraliçe’yi seslendirdiği filmde, Yekta Kopan Max’ı, Özge Özpirinçci Max’ın en yakın arkadaşı Leena’yı, Alpay Şayhan ise Yavru Fil’i seslendiriyor. Engin Altan Düzyatan’ın tok sesiyle tüm görkemini beyaz perdeye yansıtan Gölgelerin Efendisi, Max ve arkadaşlarının karşısına aşmaları gereken türlü zorluklar çıkaracak. Türkiye’nin en çok sevilen süper kahramanlarından Aslan Max, “Max Maceraları – Kralın Doğuşu” filmiyle beyaz perdeyi fethetmeye hazırlanıyor. 9 Mart’ta vizyona girecek, Türkiye’nin en ünlü seslerinin bir araya geldiği film, Sezen Aksu, Engin Altan Düzyatan, Yekta Kopan, Özge Özpirinçci ve çocuk yıldız Alpay Şayhan’ın sesleriyle 7’den 70’e herkesi sinema salonlarına davet ediyor.
Sabancı, AKM’ye sponsor oldu...
Sabancı Topluluğu Atatürk Kültür Merkezi’nin yenilenmesi kapsamında yapılacak restorasyon çalışmalarının sponsorluğunu üstlendi. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın katılımıyla düzenlenen törende sponsorluk protokolü imzalandı. Atatürk Kültür Merkezi restorasyon çalışmalarının ihale sürecinin ardından başlaması ve 2013 Cumhuriyet Bayramı’nda açılışın
42 / marketing europe & anatolia
yapılması planlanıyor. Atatürk Kültür Merkezi’nin içindeki tiyatro, opera ve bale gösterilerinin yapıldığı Büyük Salon’a Sabancı Salonu adı verilecek. Atatürk Kültür Merkezi’nin adı değişmeyecek. İmza töreninde konuşan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı şunları söyledi: “Atatürk Kültür Merkezi Cumhuriyet tarihimiz açısından çok önemli ve değerli. Cumhuriyet değerlerini simgeleyen bir yapı. Sayın Bakanımızdan böyle bir teklif gelince, bu kadar önemli bir teklifle ilgilenmeden duramazdık. Başta Erol Sabancı olmak üzere tüm Sabancı Topluluğu bunu destekledi. Hepimizin geçmişinde, Cumhuriyet tarihinin sanat ve kültür olaylarında ve ülkemizin göz bebeği Taksim’de çok önemli yeri olan Atatürk Kültür Merkezi’nin, eskisine sadık kalınarak ve yeni teknolojilerle donatılarak yeniden sanatseverlerle buluşması konusunda katkı sağladığımız için mutluyuz. Burada esas çalışmayı yapan, emeği geçen Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerine teşekkür ediyoruz. İstanbul’u tekrar Atatürk Kültür Merkezi ile buluşturma yolundaki çabalara katkıda bulunmaktan mutluluk duyuyoruz”.
Kültür - Sanat
Turkcell, İstanbul Modern’de... Turkcell, Türkiye’nin ilk çağdaş ve modern sanat müzesi “İstanbul Modern”in iletişim ve teknoloji sponsoru oldu. Turkcell ile İstanbul Modern arasındaki işbirliğini değerlendiren Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, teknoloji şirketi olmanın yanı sıra, bir iletişim şirketi olduklarını ve en güzel iletişimin sanat ile kurulabileceğini ifade etti. Öztürkler, “Şirket olarak kurumsal sosyal sorumluluk alanında olduğu kadar, sanata ve spora destekte de öncü rolümüzü sürdürüyoruz. Kültürel mirasın paylaşılması, gelecek nesillere aktarılmasında iletişimin büyük rol oynadığına inanıyoruz. Kent-kültür-sanat ilişkisinde modern sanat müzeleri kilit bir öneme sahip. Bu alanda ülkemiz için büyük bir değer
İşte benim öyküm... Bir kalem, bir kâğıt, bir kitap, biraz da hayal gücü; kendi öyküsünün kahramanı ve yazarı olmak isteyen öğrenciler için formülün anahtarı bu kelimelerde gizli. Türkiye çapında TNT Ekspres tarafından kitap bağışı yapılan ilköğretim okullarındaki 7-14 yaş grubu öğrencileri arasında yapılan ve gelenekselleşen “İşte Benim Öyküm” yarışması başlıyor. Yarışmaya katılmak isteyen öğrenciler, kitap toplama kampanyası ile okullarına ulaşan kitaplardan birini okuyarak ilham aldıkları bir unsurdan yola çıkıp kendi öykülerini yaratacaklar. Yarışmaya katılan tüm öyküler, jüri tarafından değerlendirecek ve yarışmada ilk üçe giren ve mansiyon ödülü alan öğrenciler, TNT Ekspres Türkiye tarafından lise sonuncu sınıfa kadar burs ile ödüllendirilecekler. Ayrıca birinci olan öğrencinin okuluna bilgisayar hediye edilecek.
olan İstanbul Modern’in yanında durmak, bizim için hem mutluluk vericidir hem de bir görevdir. Desteklediğimiz projelerde tutarlı olmak, sürdürülebilir destekler sağlamak bizim için çok önemli. İstanbul Modern’le işbirliğimizin uzun yıllar sürmesini ve bu alanda yapılacak güzel işlere vesile olmasını diliyorum” dedi. İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, öncü bir marka olan Turkcell’in İstanbul Modern’in iletişim ve teknoloji sponsoru olmasından dolayı büyük mutluluk duyduklarını belirterek, “Türkiye’nin sanatsal yaratıcılığını kitlelere ulaştırmayı ve kültürel kimliğini uluslararası sanat ortamıyla paylaşmayı amaçlayan bir müze olarak, yeni ve daha geniş kitlelere ulaşma konusunda Turkcell’in vereceği destek bizim için itici bir güç olacak” dedi.
Haydi hayaller tuvale... Tam 31 yıldır çocukların resimle yaratıcılıklarını sergileyebilmelerini sağlayan Pınar Resim Yarışması, bu yıl “Haydi Hayallerimizi Çizelim” temasıyla başlıyor. Pınar Resim Yarışması’nda bu yıl da yüzbinlerce ilköğretim öğrencisi hayallerini resimlerine yansıtacak. Yarışmada dereceye giren 23 öğrenci, 11-15 Haziran’da Ressam Prof. Hüsamettin Koçan yönetiminde düzenlenecek Pınar Sanat Haftası’na katılabilecek. Ayrıca 23 öğrenciye dizüstü bilgisayar, katılımcı 10 okula 10 masaüstü bilgisayar ve 1 öğrenciye yıllık eğitim öğretim bursu hediye edilecek. Her okul ve öğrencinin istediği sayıda resim ile katılabileceği yarışmada son başvuru tarihi 22 Nisan. Yarışmanın sonuçları 28 Mayıs’tan itibaren www.pinar.com.tr internet sitesinde yayınlanacak.
marketing europe & anatolia / 43
Nostalji
44 / marketing europe & anatolia