marketing Tarih: Aral覺k 2012 Say覺: 14
europe & anatolia
ezberbozac覺s覺
Ya herru ya merru...
revizyon
Aptal Kurallar!
MA
A K R
2
2 1 0
İçindekiler
marketing europe & anatolia Sayı: 14 Tarih: Aralık 2012 İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. e-mail: eksantrik@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.
Kısa Kısa
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvin@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr. Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia Katkıda Bulunanlar Oğuzhan Akay Kağan İşmen Argun Albayrak Ali Erdem Ekşioğlu Seval Duban Ekim Sölemez Danışman Abdullah Ekşioğlu
04 - 13
Röportaj
ezberbozacısı
21
Reklam Dünyası
revizyon
İlan Rezervasyon Melis Deniz
14 -17
23
25
Röportaj
26 - 30
Yayın Türü Süreli Yayın Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia Merkez Mh. Perihan Sk. Cansu Ap. No:120/5 Şişli - İstanbul - Tr. Tel: +90 555 233 24 41 e-mail: meadergi@gmail.com
Kampanyalar
Gezi
marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir.
33 - 41
Kültür –Sanat
42 - 49
50 - 51
mobil: m-mea.eksantrik.com http://www.facebook.com/meadergi Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur. marketing europe & anatolia / 1
Köşe Elvin Ekşioğlu / elvin@eksantrik.com
( editörden)
Yeni yılınız kutlu olsun...
Merhaba, Bu ay gündem çok dolu, siz reklamcı, iletişimci, sosyal medyacı tüm marketing çalışanları bu ay konferansları kaçırmamak için koşturacaksınız :) Eeee tabi ben ve arkadaşlarım, sizinle beraber, konferanslara akacağız :) Pek yazmayı düşünmüyordum ama yazmak hoşuma gitti. Ben de dergimizin yazarları arasına katıldım. Ben hiç bir konuda ahkam kesmeyeceğim. Bu köşede markalarla ilgili bir tüketici olarak yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu ay Pegasus havayollarının bilet gişesindeki hanım kızımızdan bana artı bir gidiş dönüş biletine mal olan Pegasus Havayoları'nın rutin bir uygulamasından bahsedeceğim.
arkadaşlara biletleri verdim. Yalnız bir arkadaşımızın soyadı bir harfle yanlış yazılmış. Aman birşey olmaz arkadaşın nüfus kağıdı yanında bir harf hatasını düzelttiririz dedikkk. Ama olmadı. Meğerse Pegasus havayolları hergün en az 7- 10 arası bu tür vakayla karşılaşıyormuş. Biletler internet üzerinde alındığı ve check-in yapıldığı için tek bir harf hatasını bile kabul edemiyorlarmış. Tek yol olarak arkadaşın gidiş dönüş bileti iptal edilip yeni bilet alınmasıymış. Ancak bu iptal işlemi sonucu eski biletlerin parasını iade ettiklerini sanmayın sadece 10 TL vergiyi iade ettiler. Gerisi Pegasus abimizin cebine. Pegasus havayollarına konuyu ilettim halen cevap bekliyorum :))
Bu ay aramıza Koç üniversitesinde Sosyoloji okuyan İzmir'de Hürriyet'in flash mobunu çekmek üzere 3 ve büyüyünce reklamcı olmak isteyen hanım kızımız kameraman, asistanım ve ben sabahın köründe buluştuk. Ekim Sölemez katıldı. Ekim siz reklamcı arkadaşları Herşey çok normal daha kimse uyanamamış, ay içinde zaman zaman arayarak, reklam künyeleri ve kameraman arkadaşlar, 100 kilo bagajla bizden önce ajansınızdaki değişiklikleri sorup haber yapacak. varmış havalimanına suratlar mutluyum, işe gidiyorum ama uyku da var diyor. Öyle anlaştık:)) Bizim akıllı asistan akşamdan tüm biletlerin gidiş dönüş check-inlerini yapıp bir dosyaya koyup, "tüm check-inleri yaptırdım arkadaşlara adlarına göre veririz dedi." Ben de hayatımdan son derece memnum havalimana gidip
Herkesin Yeni yılı kutlu olsun:) Sevgiler
marketing europe & anatolia / 3
Kısa Kısa
Altın Pusula Heyecanı Yeniden Başlıyor... Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından düzenlenen 12. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri yarışmasına başvurular başladı Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından bu sene on ikincisi gerçekleştirilecek olan “Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri” yarışmasına başvurular başladı. Yarışmaya katılmak isteyen adaylar, 14 Aralık 2012 – Cuma gününe kadar www.altinpusula.org sitesinden başvurularını yapabilecek. Kategori ödüllerinin yanı sıra bu yıl, sosyal ve çevresel etkileri en iyi ele alan projeye ‘UNDP Özel Ödülü’ verilecek. Genç iletişimciler kategorisine, iletişim fakültesi öğrencileri “E-Devlet Uygulaması Kullanımının Yaygınlaştırılması” konulu dijital ve sosyal medya iletişim yönetimini içeren
projeleriyle, bireysel veya ekip olarak katılacak. TÜHİD Yönetim Kurulu Başkanı Fügen Toksü, Altın Pusula’nın sürdürülebilirliğini ve itibarını çoktan kanıtladığını ve on ikinci kez altın pusula veriyor olmanın gururunu yaşadıklarını belirtti. Toksü; “Kuruluşların farkındalık yaratmak için iletişim projelerine kaynak yarattığını görüyoruz. Bu nedenle birçok iletişim projesinin de yarışmamıza başvuruda bulunacağına inanıyoruz” dedi. Ayrıca, geçen yıl başlayan “UNDP Özel Ödülü”nü bu yıl da devam edeceğine değinen Toksü, “12. Altın Pusula’nın bir önceki yılların rekorunu kıracağına, yeni projelere yön vereceğine, motivasyon sağlayacağına inancımız sonsuz” dedi. 12. Altın Pusula kategorileri şöyle; Kurumsal İletişim, Gündem Yönetimi, Kurum İçi İletişim, Pazarlama İletişimi ve Bütünleşik Pazarlama Projeleri, Kriz İletişimi, Etkinlik Yönetimi, Kurumsal Sorumluluk, Dijital ve Sosyal Medya İletişimi, Sivil Toplum Kuruluşları, Kamu Kuruluşları, Sponsorluk İletişimi, Finansal Hizmetler ve Yatırımcı İlişkileri, Medya İlişkileri, Uluslararası Proje/Kampanya, Kategori Dışı Projeler, Genç İletişimciler.
MARKA 2012... FEED projesinin yaratıcısı Lauren Bush L a u ren, iki M i c helin yıldızı kazanan en genç şef unvanını alan Tom Aikens, lüks moda markası Amanda Wakeley’nin sahibi ve yaratıcısı Amanda Wakeley, Coca-Cola Company’nin Kıdemli Başkan Yardımcısı Shay Drohan, lüks saat markası Hublot’nun arkasındaki dahi CEO Jean-Claude Biver, “Marka Fikir Mucidi” Nicholas IND, “Hollywood Yıldızları”nın ajansı Finch & Partners’ın Başkanı Charles Finch, Neuro-Marketing Uzmanı Erik Du Plessis ve daha birçok konuşmacı… Bu ünlü isimlerle birlikte dünyadan ve Türkiye’den ilham verici 4 / marketing europe & anatolia
birçok konu MARKA 2012’ sahnesinde konuşulacak. Fikir liderleri ve marka liderlerinin buluşma platformu MARKA Konferansı için geri sayım başladı. 13 yıldır lider konferans kuruluşu Yürekli tarafından aralıksız düzenlenen ve 11 yıldır Yapı Kredi World ana sponsorluğunda gerçekleşen MARKA Konferansları, dünyaca ünlü konuşmacılarıyla yine marka ekiplerinin gündemini belirlemeye hazırlanıyor. MARKA 2012 Konferansı 1314 Aralık’ta Swissôtel’de düzenlenecek. MARKA 2012’nin seçkin katılımcıları, alanının en yetkin isimlerinden ilham verici sunumlar izleme fırsatı bulacaklar.
Kısa Kısa
Alldesign 2013...
İda’da yeni dönem...
Amerika’nın gelmiş geçmiş en başarılı reklamcılarından biri olan ve Mad Men dizisine ilham olduğu söylenen George Lois alldesign 2013 için İstanbul’a geliyor! İstanbul, tasarım dünyasının dâhilerini ağırlayacağı 2 günlük bir tasarım buluşmasına hazırlanıyor! Aralık ayı boyunca avantajlı biletleri satışta olan ve 2223 Şubat 2013 tarihlerinde Hilton Convention Center’da düzenlenecek olan alldesign 2013, hayatımızın her alanına yön veren yaratıcı endüstrilerin ele alınacağı bir eşi benzeri olmayan bir tasarım buluşması !alldesign 2013’te kendi dalının dünya çapındaki uzmanları tasarıma bakış açılarını ve dünyaca ödüllü işlerini izleyicilerle paylaşacak. Darren Aronofsky, Tina Earnshaw, Stefan Sagmeister, Claude Challe, Es Devlin ve Ron Arad gibi tasarım dünyasının dâhilerini ağırlayacak olan alldesign 2013’ün bir sürpriz ismi de George Lois.
Türkiye’nin önde gelen 21 iletişim danışmanlığı şirketini aynı çatı altında toplayan İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği’nin (İDA) olağan genel kurulu İstanbul’da gerçekleştirildi. İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği (İDA)’nın yeni Yönetim Kurulu; Tribeca İletişim Danışmanlık Genel Müdürü Ali Cem İlhan, Bersay İletişim Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Arın Saydam, Capitol Ogilvy PR Genel Müdürü Emine Çubukçu, LEO PR Genel Müdürü Ergun Gümrah ve Communication Partner Kurucu Ortağı Ufuk Çarşıbaşı’ndan oluştu. 2013 ve 2014 yıllarında görev yapacak yeni yönetim kurulu, Ali Cem İlhan’ı Başkan, Arın Saydam’ı Başkan Yardımcısı ve Ufuk Çarşıbaşı’nı Sayman olarak görevlendirdi.
Digital PR Zirvesi... Digital PR Zirvesi digital iletişim ve pazarlama projeleri gerçekleştiren birbirinden önemli konuşmacıların katılımıyla 6 Aralık 2012 tarihindeSheraton / Qubbe – Maslak Otel’de gerçekleştirilecek. Özellikle halkla İlişkiler uzmanları ve profesyonelleri kurumsal iletişim yöneticileri, pazarlama iletişimi uzmanları, marka yöneticileri, reklam uzmanları, digital iletişim alanında bilgi ve birikimine artırmak isteyenler için önemli olan zirve katılımcılara yeni ve en son tartışmaları sunmayı hedefliyor. Digital PR Zirvesi, ayrıca sosyal medya yöneticileri ve çalışanları, digital iletişim kurumsal hizmet olarak sunan ve sunmak isteyen kurumlar, kuruluşlar ve departmanlar, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, akademisyenler; iletişim fakültesi öğrencileri, digital PR ve sürdürülebilirlik alanına ilgi duyanların için zengin bir içerik taşıyor Zirvede, Digital PR’ın çeşitli yönleriyle ele alınacak. Zirveye, alanında uzman halkla ilişkiler personelleri ve akademisyenler, PR alanında çalışan değerli profesyoneller konuşmacı olarak katılacak ve uygulamaya konu-
lan Digital PR yöntemlerini, Digital PR çalışmalarını ve süreçlerini Digital PR alanında ki gelişmeler ve sürdürülebilirlik konuları paylaşılacaktır. Digital PR Zirvesi- 2012 Kayıt ve sosyal program içeriğine www.digitalprzirvesi.com adresinden ulaşabilirsiniz.
marketing europe & anatolia / 5
Kısa Kısa
Dijital Pazarlama... IAB Türkiye - DPİD ortaklığı, Kadir Has Üniversitesi desteği ve Opel’in sponsorluğunda 12-13 Aralık’ta Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak “Digital & Direct Success Stories” (DDSS) Semineri, “Dijital Pazarlamanın Markalara Katkıları” başlığı altında düzenlenecek. Seminerin iki önemli konuğu var: Dünyadaki yarışmalarda ödül alan kampanyaları analiz ederek geliştirdiği “Best of Digital” semineri ile birçok ülkeyi dolaşan, “The New Integrated Direct Marketing” kitabının yazarı Mike Berry ile araştırmacı, yazar ve müşteri stratejileri danışmanı olarak tanınan Jim Barnes katılımcılarla buluşacak.Dijitali 360 derecelik bir perspektiften gösterecek olan seminerin amacı, başarısı dünyada tescillenmiş pazarlama öykülerini sektör çalışanlarının dikkatine taşıyarak, bu öykülerden ilham almalarını sağlamak. “DDSS” Semineri, 12–13 Aralık 2012’de Kadir Has Üniversitesi Konferans Salonu’nda iki tam gün olarak düzenlenecek.
Deniz Kalkan, Digiturk Kurumsal İletişim’de... Deniz Kalkan, Digiturk Kurumsal İletişim Müdürü olarak yeni görevine başladı. Kurulduğu günden bu yana üyelerine en kaliteli hizmeti sunma hedefi ile ilerleyen Digiturk, kadrosunu güçlendirerek Türkiye’nin lideri olmaya devam ediyor. Platformun Kurumsal İletişim Müdürlüğü görevine halkla ilişkiler sektörünün tecrübeli ismi Deniz Kalkan getirildi. İletişim sektöründe 20 yılı aşkın deneyime sahip olan Deniz Kalkan, iş hayatına 1991’de başladı. Ulusal ve uluslararası halkla ilişkiler ajanslarında farklı sektörlere halkla ilişkiler danışmanlığı veren Kalkan, 2006 yılından bu yana Capitol Ogilvy Halkla İlişkiler’de Müşteri Direktörlüğü görevini üsteleniyordu. Özellikle, teknoloji alanında sektör liderlerinin halkla ilişkiler hizmetini yürüttü.
Sundance yayında...
Penti’de, atama...
Robert Redford, kurucusu olduğu, dünya genelinde milyonlarca hanede takip edilen, bağımsız filmler ve özgün dizileri TV izleyicileriyle buluşturan Sundance Channel’ın Türkiye lansmanı için İstanbul’a geldi. Sundance Channel, Türkiye’nin lider dijital platformu Digiturk ile yapılan anlaşma sonucunda 26 Kasım’dan itibaren SD olarak 7, HD olarak ise 307 numaralı kanallardan yayınlanmaya başladı. Ekranlarında yenilik arayan ve dünyanın farklı kültürlerine tanıklık etmek isteyen üyeler, Sundance Channel’ı Digiturk üzerinden izleyebilecek. Sundance Channel’ın kurucusu Robert Redford, “Sundance Channel yıllar önce ABD’de ilk yayına başladığında, bağımsız film yapımcılarının heyecan verici çalışmalarını seyirci ile buluşturmak üzere kanalın dünya çapında yayılması benim hayalimdi”dedi.
Türkiye çorap pazarının lideri Penti’nin İnsan Kaynakları Direktörlüğü görevine Aysun Yavuzer getirildi. Yavuzer, Penti’nin tüm işe alım, performans yönetimi, kariyer yönetimi ve eğitim-gelişim süreçlerinden sorumlu olacak. Aysun Yavuzer, lisans eğitimini 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde tamamladı. Kariyerine Thomson Reuters’ta Eğitim Uzmanı olarak başlayan Yavuzer, sonrasında sırasıyla Avea’da Müşteri Hizmetleri Eğitim ve Gelişim Supervisor’ü, Turkcell Global Bilgi’de HR Business Partner ve Ukrayna/Belarus İK Sorumlusu olarak görev aldı. Son olarak, Shaya Mağazacılık’ta Saha İnsan Kaynakları Müdürü olan Yavuzer, İngilizce ve orta düzeyde İtalyanca biliyor.
6 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Ogilvy&Mather İstanbul’a yeni kreatif...
Ogilvy&Mather İstanbul’da kreatif direktörlük görevine Evren Doğrar getirildi. Doğrar, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra UC Berkeley’de Marketing Diploma programını tamamladı. Kariyeri boyunca Medina Turgul DDB, Alice BBDO ve TBWA/İstanbul gibi network ajanslarında görev alan Doğrar, son iki yıldır TBWA/ İstanbul’da ‘creative group head’ görevini yürütüyordu.
Medya ödülleri... Türkiye moda perakendesinin lideri LC Waikiki’ninsponsorluğunda yapılan LC Waikiki Sosyal Medya Ödülleri’nde oylama süreci başladı… Türkiye’nin aktif öğrenci kulüplerinden İTÜ İşletme Mühendisliği Kulübü tarafından 3 yıldır Bilişim Teknolojileri Zirvesi kapsamında düzenlenen Sosyal Medya Ödülleri’nin bu yılki ana sponsoru LC Waikiki… Bireysel ve Kurumsal olmak üzere 2 ana kategoride düzenlenen LC Waikiki Sosyal Medya Ödülleri; spor, müzik, mizah, medya, TV kanalı, TV programı, haber sitesi ve spor sitesi gibi dallarda veriliyor. Ayrıca LC Waikiki Sosyal Medya Ödülleri ile en etkili sosyal medya kampanyası, viral reklam ve mobil uygulamanın yanı sıra, sosyal medyayı en iyi kullanan web girişimi ve markalar belirleniyor. Kazananları belirlemek için www.sosyalmedyaodulleri.com adresinden oylamaya katılabilirsiniz.
Koç Fest’e Marcom’dan ödül... Koç Fest’in 2012 yılı boyunca sürdürdüğü basın ve medya iletişimi alanında elde ettiği başarı, dünyanın en prestijli pazarlama ve iletişim ödüllerinden Marcom’un verdiği 5 ödülle tescil edildi. Association of Marketing & Communication Professionals denetiminde verilen MarCom ödül Komitesi’nden yapılan açıklamada, Koç Fest’in 2012 yılında yerel ve ulusal basında yürüttüğü medya iletişim çalışmaları ile “Tanıtım Kampanyası”, “Yazılı Basın Görünürlük”, “Medya İletişimi”, “İletişim Programı” ve “İletişim Planı” olmak üzere 5 kategoride ‘Yüksek profesyonel becerisi’ ile ödüle layık görüldü vurgulandı. Koç Holding’in 7 yıldır yürüttüğü Koç Fest Projesi dünyanın sayılı pazarlama ve iletişim programı Marcom’dan 5 dalda ödül almaya hak kazandı. Koç Holding ve Lobby İletişim ve Etkinlik Danışmanlığı’nın birlikte yürüttüğü Koçfest medya iletişim çalışmaları Amerika, Kanada ve dünyanın pek çok değişik ülkesinden yapılan 6 binden fazla başvuru arasından öne çıkmayı başararak, ödül programının en prestijli seviyesini temsil eden ‘Platinum’ heykelciğe tam 5 kategoride layık görüldü. Marcom
Ödülleri, Uluslararası Pazarlama ve İletişim Profesyonelleri Birliği’nin (Association of Marketing & Communication Professionals) denetiminde, alanının önde gelen uzmanlarından oluşan bir jüri tarafından veriliyor. Dünyanın en büyük şirketlerinin, reklam ve PR ajansları ile sivil toplum kuruluşlarının başvurduğu Marcom Ödülleri, özellikle elde ettiği yüksek başvuru sayısı ve yaygınlıkla sektörün uluslararası çaptaki en önemli ödül programları arasında yer alıyor.
marketing europe & anatolia / 7
Kısa Kısa
Sütaş, Grey’i seçti... Süt ve süt ürünleri sektörünün lider markası Sütaş, Aralık 2012 tarihinden itibaren Grey İstanbul, Happy People Project, Leo Burnett İstanbul’dan hizmet alacak. Marka iletişimindeki başarısı ve sürekliliği ile dikkati çeken Sütaş, yaratıcı iletişim çalışmalarında işbirliği yapacağı yeni iş ortaklarını seçti. Konkura katılan bütün ajansların alanlarında son derece başarılı ve yetkin ajanslar olduğunu belirten Sütaş Pazarlama Grup Başkanı Ergun Ermutlu, konkur sürecinin titizlik ve hassasiyetle yürütüldüğünü, sektörde 7 yıldır aralıksız süren marka liderliklerini daha da güçlendirme yolunda Grey İstanbul, Happy People Project, Leo Burnett ile birlikte ilerlemeye karar verdiklerini belirtti. Ermutlu ‘‘1996 yılından bu yana markamızın iletişimini birlikte sürdürdüğümüz, başarılı kampanyalarımıza imza atmış olan Güzel Sanatlar/ Saatchi & Saatchi’ye çok teşekkür ediyorum ve yeni işbirliklerimizden büyük heyecan duyuyorum’’ dedi.
Altın Küre Ödüllü Forum Kayseri’ye ... Forum Kayseri açıldığı günden bu yana aldığı ödüllere bir yenisini daha ekledi. Forum Kayseri,halkla ilişkiler sektörünün Oscarları olarak görülen IPRA Altın Küre Ödülleri’nde “Etkinlik Yönetimi Altın Küre Ödülü” nün sahibi oldu. Forum Kayseri, geçtiğimiz günlerde ICSC Solal Pazarlama Ödülleri’nde “Dijital Medya” kategorisinde “Jüri Özel Ödülü”ne layık görülen ve çevre dostu bina sertifika sistemi olan Breeam Sertifikası’nda (Bina Araştırma Kuruluşu Çevresel Değerlendirme Metodu) “Çok iyi derece” ile ödüllendirilmişti. Jürisini 40 farklı ülkeden 70 iletişim profesyonelinin oluşturduğu Altın Küre 2012 Ödül töreninde Forum Kayseri Alışveriş Merkezi Genel Müdürü Gamze Ergel, ödülü IPRA Dünya Başkanı Joanna McDowell’dan aldı.
Atama...
Süper Marka...
AkzoNobel Marshall, “Renklendir Hayatı” sloganıyla insanların hayatına renk katmaya devam ederken, gerçekleştirdiği atama ile 2013 pazarlama hedeflerine daha hızlı ve sağlam adımlarla koşuyor. AkzoNobel Marshall’daki yeni yapılanma kapsamında 2010 yılından bu yana şirket çatısı altında Ticari Pazarlama ve Ticari Satışlar Müdürü olarak başarılı çalışmalara imza atan Fatoş Burak Özdoğan, AkzoNobel Marshall Pazarlama ve Ticari Satışlar Müdürlüğü görevine atandı. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1998’de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Meslek hayatına Hillside City Club’da Resepsiyon ve Misafir İlişkileri Yöneticisi olarak başlayan Özdoğan, sırasıyla Quiksilver, Colin’s/Loft, CarrefourSA ve Domino’s Pizza’da, halkla ilişkiler, reklam, pazarlama, ticari ve finansal hizmetler departmanlarında yöneticilik görevleri üstlendi.
Türkiye’nin köklü turizm kuruluşlarından olan The Marmara Otelleri, Superbrands Türkiye tarafından iki yılda bir belirlenen, “Türkiye’nin Süper Markaları” listesinde yerini aldı. 159 markanın seçildiği liste için markalaşmaya yapılan yatırım, yaratıcılık, iş gücü kalitesi, etik değerlere uyma gibi kriterler belirleyici oldu. Türkiye’de 5 otel, 3 rezidans ve 1 etkinlik mekanı ile birlikte yurt dışında 1 otel olmak üzere toplam 10 işletme ile turizm sektörünün güçlü temsilcilerinden biri olan The Marmara Otelleri artık bir “Süper Marka”. The Marmara Otelleri, Superbrands Türkiye tarafından iki yılda bir belirlenen, “Türkiye’nin Süper Markaları” listesinde yer alan 159 markadan biri oldu.
10 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
Kadınlar maaşa değil mutluluğa önem veriyor... Global ölçekte 40’dan fazla ülkede 65’i aşkın ofis aracılığıyla, yönetici yerleştirme sektöründe dünya lideri olan Boyden Global Executive Search’in Fransa’nın en iyi üniversitelerinden biri olan Essec Business School işbirliğiyle gerçekleştirdiği “Kadınlar ve Güç ile Olan İlişkisi Araştırma Çalışması”nın sonuçları, global ölçekte kadın yöneticilerin öncelikli olarak maaşa değil mutluluğa önem verdiğini gösteri-yor. Şirketler açısından bakıldığında ise, kadınların güçlü ve otoriter yanları ile kadınsı değerlerinin şirketlere katma değer kazandırdığı sonucu ortaya çıkıyor Coca Cola, Renault, JP Morgan, Jonhson & Johnson, Allianz, Lenovo gibi global marka-ların üst düzey kadın yöneticileri ile üst düzey bürokratlar ve kadın politikacılardan oluşan 50 güçlü kadınla görüşülerek gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları, şirketlerin iş uygulamaları arasında yer alan çalışan kadrolarında uygulanan kadın kotası uygulama-larının azami önem taşıdığını hatırlatıyor. Araştırma sonuçları, bu iş uygulama modelinin tek başına yeterli olmadığını, kadın çalışan sayısının artırılması için yasal desteğin şart olduğuna işaret ediyor. Aralarında Türkiye’den Kadın Girişimciler Derneği Başkanı ve Kagider Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Türktan ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç’ın da bulunduğu 50 üst düzey kadın yönetici ve politikacı ile gerçekleştirilen araştırma sonuçları “İş Dünyasında Kadınlar, Cinsiyet ve Güç Üçgeni”ni masaya yatırıyor. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 83’ü iş dünyasında kadın kotası uygulamalarının azami olarak önemli olduğunu düşünüyor. Dünya ölçeğinde her geçen gün artırılması için çaba sarf edilen kota uygulamaları aynı zamanda kadınların üst düzey yönetici koltuğunda oturabilmelerini de tetikleyen bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Kota uygulamalarının yasal düzenlenmelerle desteklenmesi bekleniyor. İş hayatında “Kurallara riayet” ilk sırada Global ölçekte kadınlara göre iş hayatının kuralları iş yapış sürecine ayrı bir yapı kazandırarak, ilişkileri kolaylaştırıp ve sınırları belirleme işlevine sahip. Etik ve yasalar, iş hayatında tabi olunan uygulamaların iki ayrı freni olarak
görülüyor. Kadınlar kamu yararı ve şirketin güç dengesine yatırım konuları temel iş prensiplerinin temelini oluşturuyor. Kadınlar iş hayatında özellikle karar verme sürecinde kurallara bağlılıklarıyla ön plana çıkıyor. 50 kadınla yapılan her görüşmeden vurgulanan kavramlar arasında “kurallara riayet” ilk sırada yer alıyor. Üst düzey kadın yöneticiler, iş hayatının kurallarından oluşan çalışma sistemini, keyfiyete ve yetkiyi kötü kullanmanın her türlüsüne karşı bir koruma aracı olarak tanımlıyor. Araştırmaya katılan kadınlar, “Güç”ün, bilhassa değişime öncülük etme konusunda özel bir sorumluluk ortaya koyduğunu, üst düzey yöneticilik pozisyonunda “Güç” etkeninin “olmazsa olmaz” olduğunu düşünüyor. Kariyer planı iş hayatında oluşuyor Günümüzde hayatın farklı aşamalarında kariyer planlama şekillerinde değişikliğe giden kadınlar, kariyer planlarını bulundukları pozisyonu baz alarak gerçekleştiriyorlar. Kariyer planlarında ise yaş ve tecrübe en önemli iki etken olarak gösteriliyor. Kariyer planı konusunda belirli taktiklerle ilerleyen kadınlar, meslek seçiminde ise “dolgun ücret” etkeninden önce “mutlu olmak”ı tercih ediyor. Araştırmaya katılanların yüzde 13’ü bulundukları güçlü pozisyona belli bir kariyer planı yapmadan iş hayatı sırasında ulaşabildiğini, yüzde 33’ü ise güçlü pozisyonun iş dünyasında izolasyon duygusu yaratmadığını söylüyor. Çatışma yerine mücadele Günümüzde kadınlar iş hayatında üst düzey yönetici makamına erişmek için çatışmadan uzak durmayı, yönetim mertebesine ulaşmak için maskülen kişilik özellikleri geliştirerek mücadele etmeyi tercih ediyor. Araştırma sonuçları da, kadınların çatışma ve stres yüklü olan iş hayatında her türlü çatışmayı en iyi şekilde koordine ederek üst düzey verim alabildiğini gösteriyor. Araştırma çalışmasına katılan kadınların yüzde 67’si iş hayatında yaşanan çatışmaları profesyonel bir şekilde koordine edebildiğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 68’i ise, iş hayatında kadınların kendilerine özgü spesifik özelliklerinin olduğunu savunuyor. marketing europe & anatolia / 13
Reklam
Röportaj
mcılığın farkyeri... Farkyeri Kağan İşmen Tamamen ticari, “gemisini kurtaran kaptan” tadında buluyorum. Sektörü bir adım ileri götürme konusundaki çabalar, para kazanma çabalarının çok ama çok gerisinde. Zaten bu anlayış, Türk Reklam Sektörü’nü bugün bulunduğu noktaya getirdi. Röportaj Elvin Ekşioğlu - Türkiye’deki reklam ajansı anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Tamamen ticari, “gemisini kurtaran kaptan” tadında buluyorum. Sektörü bir adım ileri götürme konusundaki çabalar, para kazanma çabalarının çok ama çok gerisinde. Zaten bu anlayış, Türk Reklam Sektörü’nü bugün bulunduğu noktaya getirdi. Reklam Ajansları’nın bugünkü etkisi ve saygınlığı, ne yazık ki geçmişe oranla çok daha kötü görünüyor. Eldeki kazanımların çoğu kaybedildi. Manasız rekabet, komisyon oranlarını yerlere düşürdü. Birçok reklamverenin gözünde, komisyon oranı, ajansın yeteneklerine tercih edilir hale geldi. Etik olmayan işler, sektörün güvenilirliğini sarstı ve sarsmaya devam ediyor. Sektörel örgütlerimiz, sektörden daha çok, bir araya gelmişlerin faydasına çalışıyor. Kristal Elma Yarışması dahi, bu çıkarlar doğrultusunda kullanılmaya başlandı ki, bu da sektörün güvenilirliğine ayrıca ciddi bir darbe vuruyor. Bir silkinme ve ajans faydasından çok, sektör faydasına faliyetlerin tekrar hareketlenmesi lazım. Bunun için de işin adaleti ön planda olmalı. Hiçbir sektör, belli bir grubun faydası için elini taşın altına sokmaz. Tüm sektörün elini taşın altına sokması için, önceliklerin, sektör faydası olması şart. Bunun için de bir
fikir birliği şart. Bir araya gelemez ve uzlaşamazsak bizi daha iyi günlerin beklemesi hayalcilik olur. - Ajansınızı diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir? Farkyeri adı üzerinde, dünya üzerinde varolan tüm reklam ajanslarından daha farklı bir yapılanmaya sahip. Farkyeri’nde öncelik, reklamveren faydası. Tüm yapılanmasını da bunun üzerine kurmuş durumda. Bu sektörün en büyük handikaplarından biri olan eleman sirkülasyonu sorunu, Farkyeri’nde yok mesela. Çünkü varolan tüm çalışanları, aynı zamanda Farkyeri’nin hissedarları yani ortakları. Dolayısıyla, Farkyeri’ndeki sirkülasyon, sektör ortalamasının çok ama çok altında. Bu tamamen bir reklamveren faydasıdır. Bizimle birlikte çalışan reklamverenler, olası eleman sirkülasyonlarından etkilenmezler. Bir diğer farkımızsa, sadece 10 reklamverene hizmet vermek üzere kurulmuş olmamız. Yani biz yüzlerce reklamveren yerine, kontrolü kaybetmeyecek sayıda, daha iyi hizmet üretebileceğimiz sınırı belirledik. Ve bu sınırı da kurulduğumuzdan bu yana hiç aşmadık. Aşmayı da kesinlikle düşünmüyoruz. Bu reklamverenler için şu demek: başka başka ajanslarda, 15. 25. 35. önem sırasında yer alacamarketing europe & anatolia / 15
Röportaj
ğınıza, gelin Farkyeri’ne, daima ilk 10 reklamveren içinde yer alın. Daha özel hizmet alın. Farkyeri’nin konkurlara girmemesi de, ayrı bir reklamveren faydasıdır. Çünkü biz tüm enerjimizi ve zamanımızı, varolan reklamverenlerimiz için harcamaya kararlıyız. Konkurlar bizim için zaman, emek ve enerji kaybı. Bizim tüm zamanımız, varolan reklamverenlerimizin oluyor otomatikman. Biz Farkyeri’nde reklamverenlerimize çok kapsamlı bir hizmet sunuyoruz. Onlara sadece ileşitişim stratejileri üretmekle yetinmiyor, reklamverenlerimizin pazarlama departmanları gibi düşünüp, onlar 16 / marketing europe & anatolia
Hangisi birincil sorundur bilmiyorum ama, halletmemiz gerekenlerin başında, gerçek bir birlik kuramamış olmamız yatıyor. Tabii uluslararası ajanslarla, yerel ajanslar arasındaki kültür ve ticari bakış farklılıkları da ciddi bir sorun. Bu biraradalığı zorlaştırıyor.
gibi yaşayıp, aslına bakarsanız markanın ruhunu birebir hissedip, reklamverenlerimize pazarlama stratejileri de üretiyoruz. Bunların da birçoğunu hayata geçirdik bugüne kadar. Bu sayede, reklamverenlerimizin çoğu rekabette ilk üçün içinde. Önemli bir kısmı da pazar lideri. Verdiğimiz özel hizmetin doğal sonucu bu. Her sektörün aptal kuralları vardır. Bir şekilde herkesin körlemesine uyguladığı, doğruluğu sorgulanmayan kurallardır bunlar. Farkyeri olarak en önemli özelliklerimizden biri de, bu aptal kuralları yıkmaktır. Mesela biz yapana kadar, bu ülkede kışın klima satma fikri kimsenin aklına gelmemiş. Biz bir markamız için, iletişim bütçemizin bir kısmını kışa ayırdık ve kışın da pekala klima satılabileceğini ispatladık. Birkaç hafta içinde, bizi bütün klima markaları takip etti. Ama taklitler aslını yaşatıyor sonuçta. Bu tür pazarlama fikirleri, reklamverenlerin hayatlarını cidden çok olumlu etkiliyor. Farkyeri’nde bu fikirlerden çok var! - Sizce Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir? Hangisi birincil sorundur bilmiyorum ama, halletmemiz gerekenlerin başında, gerçek bir birlik kuramamış olmamız yatıyor. Tabii uluslararası ajanslarla, yerel ajanslar arasındaki kültür ve ticari bakış farklılıkları da ciddi bir sorun. Bu biraradalığı zorlaştırıyor. Fakat aşılmayacak bir sorun değil. Reklam sektörünün imaj sorunu da bence ilklerin arasında. İmajımız cidden çok bozuk. İşi bu olan bir sektörün, bu beceriyi kendi için gösterememesi de ayrıca bir ayıp tabii. Çürük elmaları aramızdan ayıklayamazsak, güven sorununu aşmamız cidden çok zor olacak. Bu sıkıntı bizi minimum etkilese de, sektör için ciddi bir sıkıntı. - Uygulamacıların, yaratıcı reklamcılar ile haksız rekabet yapması konusundane düşünüyorsunuz? Haksız her türlü rekabetin karşısında-
Röportaj yız. Bu soruyu, bu haksız rekabeti yaratanlara sormak lazım asıl. Onların sorunu da, yaptıklarının bir haksız rekabet olmadığını düşünmeleri bence. Burada da etik devreye giriyor. Etiğe saygıyı düzenleyebilirsek, bu tür sorunlar kendiliğinden çözülmüş olur zaten. - Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge nasıl kurulmalıdır? Bu bizim meslek sırrımızdır. Açıkça paylaşmam doğru olmaz. Ama şunu söyleyebilirim; yaratıcılığınız, karşınızdakinin algısı kadardır. Birileri bir işi anlamıyorsa, o işin yaratıcı olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. Her hedef kitlenin dili, kültürü ayrı olabilir. Bu ayrımı da, ancak o hedef kitleyi iyi anlayanlar yapabilir. Sırça köşklerde yaşamaya devam edenlerin, sokağı anlamasını beklemek mümkün mü? Ayrıca dünyada hala samimiyet başrolde. Samimi değilseniz, bu bir şekilde hissediliyor. Belki yapan anlamıyor ama, mesajı alması beklenen anlıyor. Bu yüzden mecralar bir sürü samimiyetsiz işle dolu. Samimiyet yoksa, ikna da yok, bu kadar basit.
- Bir reklamcı yaratım öncesinde nelerden beslenir? Tabii ki yaşamdan, sokaktan, hayattan beslenir. Ama nice nice ajanslar biliyoruz ki, çalışanlarının sosyal hayata ayıracak zamanı bile yok. Bir nevi köle gibi, gece gündüz çalışıyorlar. Sosyal hayata zaman ayıramayan, doğal ola-
Sırça köşklerde yaşamaya devam edenlerin, sokağı anlamasını beklemek mümkün mü? Ayrıca dünyada hala samimiyet başrolde. Samimi değilseniz, bu bir şekilde hissediliyor. Belki yapan anlamıyor ama, mesajı alması beklenen anlıyor. Bu yüzden mecralar bir sürü samimiyetsiz işle dolu.
rak da beslenemez. Beslense bile, bu sağlıksız bir beslenme olur ki, olan da bu ne yazık ki birçok ajansta. Bir sorunu, bir sıkıntıyı, sokaktaki insan gibi yaşamazsanız, o soruna dair onlara ikna edici bir şeyler söyleyemezsiniz. Nice genç reklamcı tanıyorum ki, hayatında doğru düzgün otobüse, metroya bile binmemiş. Beyoğlu’nu, Taksim’i tehlikeli buluyor, gitmiyor, gezmiyor, temas etmiyor. Köle gibi çalışana, bir otomobil parası her zaman çıkar! Çoğu bu otomobilin peşinde. Ama asıl zenginlik zaman. Zamanın yoksa, sosyalleşmen mümkün değil. Zaman mı, otomobil mi sorusuna, zaman diye cevap veremeyen gençlerin işi çok zor. Oysa zamanı olan işini iyi yapar, o otomibili de ne zaman isterse kendi zaten alır. Önemli olan kafaları değiştirmek, işini iyi yapmanın koşullarını oluşturmak. Farkyeri bu sorunlarını yıllar önce çözmüş bir ajans. Bizde zamana ve sosyal hayata saygı en başta gelir. Dolayısıyla, hedef kitlerlerle iletişim kurma problememiz hiç olmadı.
marketing europe & anatolia / 17
Röportaj
- Eleman sağladığınız kaynaklar nelerdir? Öncelikle ilgili üniversiteler ve yakın çevremiz. Tanış olma, hayata aynı pencereden bakma da bizim için önemli bir kriter tabii ki. - Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabiliyor mu? Kör topal evet. Ama iyiye gitmesi beklenen birçok üniversite, ne yazık ki beklenen atılımları yapamıyor, hatta geriliyor. Sektöre hazır eleman veremiyor. Ajans içi eğitimde, bir kez daha uğraşmak da bize düşüyor. - Yabancı networke giren reklam ajansları yerli müşterilere doğru hizmetverebiliyorlar mı? Veren de var, veremeyen de. Olması gereken samimiyeti, gerçekliği, yaratıcılığı yakalayan da var, yakalayamayan da. Ama genel olarak mecralardaki işlere baktığımızda, bir sıkıntı olduğu gerçek. Sektördeki ajansların büyük bir çoğunluğu network ajanslarsa, bu sıkıntının da kaynağı genel olarak onlar 18 / marketing europe & anatolia
Olması gereken samimiyeti, gerçekliği, yaratıcılığı yakalayan da var, yakalayamayan da. Ama genel olarak mecralardaki işlere baktığımızda, bir sıkıntı olduğu gerçek. Sektördeki ajansların büyük bir çoğunluğu network ajanslarsa, bu sıkıntının da kaynağı genel olarak onlar oluyor ne yazık ki. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çelişkisi bir nevi.
oluyor ne yazık ki. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çelişkisi bir nevi. Ama bir ajansın yönetimi, o ülkenin insanına, sokağına, kültürüne, alışkanlıklarına hakim değilse, işini iyi yapması mümkün değil. - Yerli firmalar reklam bütçelerini hazırlamada ne kadar bilinçli? Bu bilincin artık yerli yabancı ayrımı pek yok bence. Doğrular evrensel. Ve bunları doğru uygulayan yerli reklamverenler de var pekala. Bana kalırsa yerel reklamverenlerin, uluslararası reklamverenlere dair pekçok avantajı var. Bu avantajlardan faydalanan reklamveren sayısı ise ne yazık ki çok az. Biz reklamverenlerimizin çoğunun önce düşünce biçimini evrenselleştirmeye çalışıyoruz. Ve bir güven oluşturuyoruz. Reklam Ajansı’na güvenmeyen reklamverenin pek şansı yok zaten. Ama bu güven ortamının tahsis edilmesi de o kadar kolay değil. Bu bizim en iyi başardığımız şeylerden biridir. Reklamverenlerimiz bize güvenir. Bunun karşılığını da alırlar.
Köşe Oğuzhan Akay
( ezberbozacısı)
Peter Pan’a mektuplar - 12 Ya herru ya merru! “Eğer yeniden gelebilseydim yaşama/İkincisinde daha çokhata yapardım/Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtütüstü yatardım / Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar / Çok az şeyi / Ciddiyetle yapardım / Temizlik sorun olmazdı aslında/ Daha çok riske girerdim / Seyahat ederdim daha fazla / Daha çok güneş doğuşu izler / Daha çok dağa tırmanır / Daha çok nehirde yüzerdim / Görmediğim birçok yere giderdim / Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye / Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine / Yaşamın her anını gerçek ve keyifli kılan insanlardanım ben / Yeniden yaşayabilseydim eğer, yalnız / Mutlu anlarım olurdu / Farkında mısınız bilmem / Yaşam budur zaten / Anlar, sadece anlar / Hiçbir yere yanında termometre, su / Şemsiye ve paraşüt almadan / Gitmeyen insanlardanım ben / Yeniden başlayabilseydim / İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım / Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm / Çıplak ayaklarla / Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır / Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer / Ama işte 85’indeyim ve biliyorum / Ölüyorum.” Jorge L. Borges (Arjantinli öykü, deneme yazarı, şair,1899-1986) yazmış bunları. Yaşamının sonunda hesaplaşmış kendisiyle.Belki yaşamının ortalarında da bu hesaplaşmayı yapmıştır. Öyle ya da böyle, insan, yaşamının anlarını ve anlamını o an değil, çok sonra kavrayabiliyor. İş işten, atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra. Yine de Borges şanslı. Çünkü o, kendi söylediği gibi yaşamın anlarını keyifli kılan insanlardan olmuş.Hayali sorunlarla boğuşmuş.Ya sizler ne yapıyorsunuz?Ya sen Peter Pan?Şöyle yılın sonuna kuş gibi gelmişken bir anda. Bir bakıyorsun yılın başı, bir bakıyorsun sonu. Yılın başında kendine verdiğin sözlerin ne kadarını tutabildin? Hedeflerinin neresindesin? Bugün sana olaganüstü tavsiyelerde bulunmayacağım. Olağan Tavsiyeler olacak. Üstü’nü sen eklersin.Kitabın adı, Olağan’üstü Tavsiyeler. Yazarı George Lois. Kitap, Boyner Yayınları’nın.İçinizdeki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarmanın 120 yolu’nu yazmış Lois. Şöyle diyor girişte: “Yaratıcı düşünerek çoğu sorununuzu çözebilirsiniz. Alışkanlıklarınızı alışılmadık şeylerle değiştirerek, yani yaratıcı davranarak ise üstesinden gelemeyeceğiniz hiçbir şey yoktur.”.Bahçeşehir Üniversitesi’nde Reklamda Yaratıcılık yüksek lisans bölümünde, ders verirken ben de benzeri cümleler kuruyorum.Ama gerçekte kaç kişi yaratıcı davranarak, kafasındaki makası değiştirerek, önyargıları, korkuları yıkarak, yeniden çocuksu ve meraklı günlerine dönerek bunu yapmak istiyor Peter? Senin de bir ara yapmadığın gibi az kişi. Bazıları için bunlar fantazi, benim için artık çok geç duygusunugözlerinde görebiliyorum. Çünkü böyle bir külfete katlanmak, alışmadıkları veya unuttukları benlikleriyle tekrar karşılaşmak istemiyorlar.
olan her şeyin üzerine yeni bir yorum, katkı, buluş, kullanım farklılığı getirmenin tek yolu: Yaratıcı Düşünme biçiminden geçiyor. Beyin kaslarının da güçlendirilmesi gerekiyor bunun için. Lois, kitabının başında yine şöyle bir tanımlamaya girmiş: “Dünyada 4 tip insan vardır. Sen hangisisin? 1) Zeki ve çalışkan (mükemmelsin) 2) Zeki ve tembel (kendine yazık ediyorsun) 3) Aptal ve tembel (anca kıçının üstüne oturup onu büyütürsün) 4) Aptal ve çalışkan (çok tehlikelisin). 1. Veya 2. tipsen bu kitap sana çok şey katacak. 3. Veya 4. tipsen bence boş yere gözlerini yorma!”. Yazar, anlaşılan boş yere tartışmak ve ölmüş devi diriltmek sevdasında değil. O sadece 2. Tipi, yani uyuyan devi uyandırabiliceğini düşünüyor. Belki burda bir tuzak var. Kimse kendisini aptal paydasında görmek istemeyeceği için, kitabın hepsini okuyacak… Eh, bu da yaratıcı bir yaklaşım Lois adına. Peki, bir kitap okuyarak hayat değişebilir mi, o ünlü sözdeki gibi.Niyetiniz varsa bir parçayı dinlerken de bunu yapabilirsiniz bana kalırsa.Öyle değil mi Peter?Ne olmak istiyorsanız onu olursunuz çünkü.Neyi hayal ederseniz sonunda onunla karşılaşırsınız. O yola girdiyseniz, o yolun sonunda sizi başka bir şey beklemez. Yaratıcılık, insanın kendisini keşfetme eylemidir.Beyninin kıvrımlarında yaptığı yolculuktur.Böyle bir yolculuk, Merkür’e yapılan yolculuk kadar değerlidir. Mars’ta keşfedilen donmuş buz kütlesi kadar heyecan vericidir. Çünkü ancak bundan sonra kalıplar kırılır.Hayatı görme biçimi değişir. İnsanlara, binalara, işinize, geleceğinize farklı biçimde bakmaya başlarsınız. Borges gibi beklemeden, yaşamınızı değiştirirsiniz. Gerçi Borges bence kendisine haksızlık yapıyordu. Dünyaya gözünü açtığı anda, etrafı kitaplarla sarılıydı.Ve her kitap ona daha sonra yeni bir dünya ve yaşam sunmuştu. Böylece yaratıcılığının kapıları da daima açık kalmıştı. 21 Aralık’ta dünyanın yeni ve altın bir çağa gireceğine ilişkin yazılar okumuşsundur. Maya takviminin sona erdiğini, hatta belki dünyanın sonunun gelebileceğini…Doğrusu, ölümsüz olmayan bir insanın dünyanın sonundan kaygı duymasını hiç anlamıyorum.Sadece ölümsüz insanların bu kaygıya hakkı var. Böyle insanlar var mı diye yüzüme bakma Peter? Yaratıcı faza giren her insan, ölümsüz olma şansını, bedensel olarak değilse bile dünyaya bırakacağı eserlerle elde eder. Bütün yıl reklam yazdın, şimdi bu yazı nerden çıktı diye de yüzüme bakma.
Eğer yaratıcı değilsen yani bunu içselleştirmediysen, yaşam tarzına yansıtmadıysan, özümseyemediysen, reklamcı olarak kalmanda yarar görmüyorum.Çünkü bu seni gün geçtikçe huzursuz, yetersiz, hırslı ve mutsuz yapacaktır. Yol yakınken Buna gerek de duymuyorlar. Hayat ezberletildiği, yorumlandığı bırak… Senden daha çok isteyenlere, yaratıcılığı bir keyif ve gibi rutin yoldan… İcat çıkartmaya, taşları yerinden oynatmaya oyun olarak görenlere bırak… gerek yok. Yani heves yok.Kafaya gerçeğin dank etmesi için 85 Şimdi başa dön ve Borges’in şiirini oku yeniden.Kararını verdin yaşını bekleyecekler belki.En kötüsü ise bunu hiç farkedemeden mi? yaşamak ve ölmek.Çünkü yaşamı gerçek ve keyifli kılmanın Hayatta hiçbir şey denemeyenlerin başına hiçbir şey gelmez. yolu, insanın kendisi gibi olabilmesi.çocukluğundaki Hiçbir şey de öğrenmezler.Böyle gelmiş böyle giderler. bozulmamış, doğal yaratıcılığını hatırlayabilmesi ve beyninin Ya herru ya merru o halde… sağ lobunu daha çok kullanabilmesiyle ilgili. Düş gücüyle var Yeni yılın şimdiden kutlu olsun.
marketing europe & anatolia / 21
Reklam Dünyası
Penelope Cruz, 2013 Campari Takvimi’nde... Penelope Cruz, Campari’nin “Batıl İnançlar” konulu 2013 takvimindeki 13 fotoğraf karesi ile nefes kesti. Penelope Cruz, kara kedilerle, kırık aynalarla ve merdiven altından geçerken poz vererek batıl inançlara meydan okudu. 2013 Campari Takvimi’nde rol almak ile ilgili, Penelope Cruz şöyle konuştu “ 2013 Campari Takvimi’nin başrolünde olmaktan çok keyif aldım, batıl inançlar temasını inanılmaz ilgi çekici ve kışkırtıcı buldum. Böyle yetenekli ve profesyonel bir ekiple, özellikle hayranı olduğum ve takvimin fotoğraflarını
çeken Kristian Schuller ile çalışmak büyük bir mutluluktu. Kristian Schuller Campari Takviminin çekimi ile ilgili şöyle konuştu: “ Campari Takvimi sıra dışı stil ve üstün yaratıcılık ile eşanlamlı. Böyle basmakalıp genellemeleri güçlü ve sihirli görsellere dönüştürmek çok eğlenceli oldu. Bu sene niyetimiz, yaratıcılığı bir adım daha ileri çekip, bu 12 batıl inancın karizma ve gizemini ortaya çıkarmaktı. Takvim sadece 9,999 kopya olarak basılıyor, satışa sunulmuyor ve dünya çapında Campari dostlarına dağıtılıyogerçekleştirildi.
İstanbul silüeti...
TV senaryo yarışması...
İngiltere’nin Ye t e n e k Sizsiniz ‘i “Britain’s Got Talent “a katılarak ünlü yapımcı ve televizyoncu Simon Cowell’ın portresini diş macunuyla yaparak ünlenen Nathan Wyburn, İpana’nın davetiyle Türkiye’ye geldi. EDAD (Estetik Dişhekimliği Akademisi Derneği) tarafından düzenlenen 16. Uluslararası Estetik Diş Hekimliği kongresi kapsamında Ipana’nın daveti ile İngiltere’nin Yetenek Sizsiniz’i “Britain’s Got Talent” ünlenen Nathan Wyburn ilk kez Türkiye’ye geldi. Bugüne kadar birçok farklı malzeme ile resim yapan Nathan’ın bu seferki malzemesi İpana diş macunuydu. Nathan Wyburn, kongre’nin birinci günü İpana diş macunu ile İstanbul silüetini resmetti.
Groupon televizyon reklamının senaristini arıyor. Senaryosu seçilen kişi ise 1000 TL’nin yanı sıra reklamda yer alma şansı da kazanıyor. “Groupon’un TV reklamı için en yaratıcı senaryoyu ben yazarım” diyorsanız acele edin. Türkiye’nin ilk grup satın alma sitesi olan ŞehirFırsatı’nı hayata geçiren Groupon, televizyon reklamının konusunu müşterilerine soruyor. Hayata geçirdiği tüm projelerde müşterilerinin fikirlerine büyük önem veren Groupon, yeni televizyon reklamının senaristini de müşterileri arasından seçiyor. 31 Aralık’a kadar http://sites.sehirfirsati.com/grouponTV/ linkindeki başvuru formunu eksiksiz olarak dolduran herkes yarışmaya katılabiliyor.
marketing europe & anatolia / 23
CV’leriniz sektörle ücretsiz olarak
dergimizde buluşacak. Sektöre yeni girmek isteyen stajyer adayları
ya da tecrübesini değerlendirecek yeni bir adres arayan yaratıcı yönetmenler, metin yazarları, müşteri temsilcileri, grafikerler
ve diğer arkadaşlar CV’lerinizi meadergicv@gmail.com adresine bekliyoruz.
Köşe Kağan İşmen / k.ismen@farkyeri.com
Aptal Kurallar! Günlük yaşamda, eğitimde, sağlıkta, pazarlamada ve tabii ki sektörümüzde, bizi çepeçevre sarmış birçok aptal kurala rastlamamız mümkün! Neden aptal kural? Çünkü üzerine düşünülmemiş, bir şekilde doğruluğu kabul edilmiş ve bir daha hiç sorgulama ihtiyacı hissedilmemiş kurallardır bunlar. Bir nevi, körü körüne uygulanan kurallar. Neden bu kuralları uyguluyoruz derseniz, cevabı çok basit. Çünkü bu şekilde eğitilmişiz. Çünkü seçmeli şıkların olduğu, test usülü bir eğitim modelinden geçmişiz. Bir nevi biat kültürü eğitimi demek yanlış olmaz. Kural bu, sorgulama, uygula! Bu tür bir eğitimden geçmiş insanlar, eğer karşılarına seçmeli şıklar konulmazsa, bir sorunun çözümüne dair tıkanıp kalırlar. Eğer önlerine konulmuş bir “a”, “b”, “c”, “d” şıkkı yoksa, şık dahi üretemezler. Kaldı ki, bu hazır şıkların bile bize öğretisi kısıtlıdır.Şıklardan birini seçerek gerçekleştirdiğimiz eğitim, hayatın gerçekleri karşısında bizi güdük bırakır.Çünkü hayatta birçok sorunun tek cevabı yoktur. Aldığımız bu eğitim modeli, hayatın içinde varolan tek bir doğrunun olmadığı durumlara karşı da bizi çözümsüz bırakır. Hayatın içinden bir örnek vermek gerekirse; öğrencilik yıllarınızı düşünün, mesela edebiyat 9, matematik 3’se eğer, bütün velilerin ortak kanaati, matematiği 3 olan öğrenciye, matematik dersi aldırmaktır. Halen de bu inanış devam etmektedir. Oysa ki, Edebiyatı 9 olan bir öğrenciye, Matematik yerine, Edebiyat dersi aldırsalar, belki de dünya yepyeni bir edebiyatçı kazanacaktır. Oysa ki bu aptal kurala uyan her veli, dünyaya sıradan, ortalama bir öğrenci daha kazandıracaktır. Matematiği 3 olan öğrenci, aldığı özel ders sayesinde Matematiğini belki 5, 6 yapacaktır. Ama Edebiyatı da 6’ya, 7’ye düşecektir. İşte size ortalama insan modeli. İngiltere’de “sir”ünvanı kazanmış eğitimci Ken Robinson, bu çelişkiyi tespit etmiş ve bu aptal kuralı yıkmayı başarabilmiştir. Sektörümüz sonuç itibariyle, yaratıcılığıyla övünen bir sektördür.Farklı bakış açıları geliştirdiğini iddia etmeyen Reklam Ajansı yoktur.
( reviz
yon )
Ama günün sonunda, klima reklamları bilmem kaç yıldır sadece bahar ve yaz aylarında yapılıyor, insanlara klima, sadece bu aylarda satılmaya çalışılıyorsa, burada farklı bir bakış açısından söz etmek mümkün değildir.Bu iletişimlerde yakalanan tek fark, olsa olsa söylemdedir. Oysa fark yaratmak söylemde değil, fikirde olmalıdır. Buradan bakınca, aslında sektörümüzde iddia edildiği gibi farklı bakış açılarına sahip reklam ajanslarının, reklamcıların varlığından söz etmek pek mümkün olmayacaktır. Oysa, içinde yaşadığımız coğrafyada, özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde, pekala kışın da klima ile ısınmak mümkündür.Çünkü iklim itibariyle, bu bölgelerde kış o kadar da soğuk geçmez. Bu bölgeler, sıcaklık olarak pek de eksi değerleri görmez.Yani klima, ısınmak için de onlara yeter. Dolayısıyla, ilkbahar ve kış aylarında da klima iletişimi yapan bir marka, gerçek manada fark yaratmayı başarabilir. Sonbahar ve kış aylarında da klima satabilir.İsim vermeye gerek yok, bu oldu da. Hatta sonrasında, diğer tüm klima markaları, gerçekleşen satışları gördüğünde, bu aptal kuralı terk ettiler. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu demektir ki, aptal kurallar tespit edilebilirse eğer, yıkılabilirler de! Fakat bu aptal kuralları tespit edebilmenin ön koşulu, yaptığımız iş her neyse, onu sorgulamaktır.Hayata tek bir pencereden bakmayı bırakabilmeyi başarmaktır.Hayata sürekli aynı pencereden bakmak eninde sonunda sıkıcı bir şeydir. Sonuçta gördüğün manzara hep aynıysa, bir süre sonra zaten görmemeye başlarsın. Bu şekilde gözden kaçırdığımız ya da göremediğimiz o kadar çok şey var ki… Bu gözle sektörümüzü bir kez daha sorgulamakta fayda var. Aptal kurallarla yönetilmek, kimse kusura bakmasın ama, aptallara göre bir seçenektir. Eğer bu sektör yaratıcılığıyla övünüyorsa, bu sektör içindeki tüm aptal kuralları da tespit etmeli ve hepsini teker teker yıkmalıdır. Bu mümkün olmazsa eğer, yıkılacak olan her neyse, tam da üzerimize yıkılacak!
marketing europe & anatolia / 25
Röportaj
Anahtar; Bilmek v On iletişim İpek Özgüden Özen... Türkiye’de biz aslında çok iyiyiz. Ben öyle görüyorum. Ben her şey çok pozitif bakan bir insanım. Çünkü iletişim işi gerçekten çok gelişti dünya çapında işler yapmaya başladı Türkiye. Pek ödüller almaya başladı, pek çok ajans, pek çok marka. Röportaj Elvin Ekşioğlu -Türkiye’deki iletişim hizmetleri ajansı anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Türkiye’de biz aslında çok iyiyiz. Ben öyle görüyorum. Ben her şey çok pozitif bakan bir insanım. Çünkü iletişim işi gerçekten çok gelişti dünya çapında işler yapmaya başladı Türkiye. Pek ödüller almaya başladı pek çok ajans, pek çok marka. Çünkü global markalar Türkiye’de zaten varlıklarını sürdürdükleri sürece global düşünmek zorundayız. Benim geçmişim uluslararası bir markanın Adidas’ın Türkiye Halkla ilişkiler müdürüydüm. Dolayısıyla dünya markasının Türkiye’deki uygulamasını yapıyor konumumdaydım. Ajanslarda pek çok markayla çalışıyor dolayısıyla o gündemi takip ediyor . Uzmanlıklar çok önemli. İçerik üretmek çok önemli. Artık her şey hakikaten content. İlgi alanına yönelik segment iletişimi yapmak çok önemli. Uzmanlaşmak çok önemli biz eskiden medya iletişimi yapıyoruz ya da sadece medikal iletişim diye kendimizi ayırıyorduk. Aslında çok biz de katmanlandık. Hem anında dijitali takip, hem anında medya ilişkilerini yönetmemiz gerekiyor. Hem proje üretmemiz gerekiyor. Aslında ilgi alanı katmanı diyelim. İletişim aslında çok entelektüel bir iş. Çok takip edilmesi gereken 26 / marketing europe & anatolia
bir iş dolayısıyla Türkiye’deki ajansların yapısı da hakikaten kendini çok geliştiren bir yapıya sahip. İyi insan kaynağı bulmak zorunda, her zaman kendini geliştirmeye açık olması gerekiyor. İnsan kaynağının ilgi alanı çok önemli. Deneyimli, deneyimsiz ilgi alanı bizim için çok değerli. Bugün spora ilgi duyan bir genç bizim çok önemli. Çünkü yaşı yok bu işin ilgi alanı var. Mesela basketbolla ilgiliyse, uzmanıysa o bir damar. - Müşteriler iletişim hizmetleri ajanslarından neler bekliyor? - Türkiye ve dünya da diyelim artık global bir dünyadan bahsediyoruz aslında. İletişim işi anlayışına bakmak lazım. Önce iletişime bakmak lazım. Bir markanın kurumum iletişim fonksiyonu en önemli can damarı, atar damarı kalbi. Dolayısıyla o markayı var eden o kurumu var eden en önemli fonksiyonlardan biri. Yönetim fonksiyonu iletişim. Nasıl bir CEO varsa, nasıl bir genel müdür varsa, nasıl bir insan kaynakları varsa iletişim Kurumsal iletişim departmanı o şirketin aslında hem iç yüzü hem dış yüzü. Hem dışa açık yüzü çünkü inhouse dediğimiz iç iletişim çalışanlar, bugün kurumlara baktığımız zaman çok büyük şirketler holdingler, fabrikalar, dolayısıyla markanın aslında avukatları olan çalışanlara olan iletişimleri, iletişim
ve yapabilmek...
Röportaj
yatırımları, sosyal paydaşları ve iletişimi dolayısıyla iletişim dünyası demek lazım. Bu iletişim dünyası ile ilgili hakikaten bir profesyonel çalışma, stratejik planlama gerekiyor, creative düşünce gerekiyor çok katmanlı iletişim planlaması gerekiyor. Çünkü bugün bir şirketin fuara katılması, Ocak ayında işte Enerji verimliliği haftası var mesela bir yandan ona katılması bir konferansta seminerde konuşma yapması o kadar çok gündem var ki, yani şirketin gündemini aslında paylaşmak gerekiyor. Hele günümüzün dijital dünyasında her şey çok anında çok anlık. Dolayısıyla çok proaktif bir yönetim yapılması gerekiyor. Bu da çok profesyonel olarak iletişim işinin yönetilmesi demek ve 28 / marketing europe & anatolia
Rahmetli Üzeyir Garih lafıdır bu ben çok severim. Dolayısıyla biz hem biliyoruz yani ukalalık yapmıyoruz en büyük farkımız o, ama hem de yapabiliyoruz. önceden öngörmek demek, planlamak demek. Kriz oluyorsa krizi çözmek demek. Bu da bir ekip işi. Bu ekibin bir parçası aslında iletişim ajansı. Kurumun çok iyi bir departmanı olması gerekiyor, proaktif, yüzü dünyaya döndük, ama bir yandan da dışarıdan ajans hizmeti alarak aslında kendini daha güncel, daha heyecanlı ve dinamik tutması
gerekiyor. Yani bu bir takım çalışması. Kimi ajansla çalışıyor, kimi kendi içinde çözmeye çalışıyor. Dolayısıyla bu tamamen tercih. Ama sonuçta iletişim fonksiyonu çok önemli bir fonksiyon, bunun da doğru yönetilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Marka ve kurum için en önemli şey iletişim. Artık dijital dünyada müşteri her şeyi belirliyor. Tüketici her şeyi sorguluyor, araştırıyor. Bizim bir duruş sergilememiz gerekiyor. Eğer biz bir markaysak marka olarak kendimizi doğru ifade etmemiz gerekiyor. Sorulan sorulara anında yanıt vermemiz ve takip etmemiz gerekiyor. - Ajansınızı diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir? - Biz çok hayatın içinde yaşıyoruz. Gündemi çok takip ediyoruz. Çok updatediz, ama nasıl updatediz sokaktayız gerçekten. Sokağın nabzı. Hani böyle kendimize bazen diyoruz trendleri çok all trend çok önden takip ediyoruz. Ve çok okuyoruz. Güne çok erken başlıyoruz. Onun ne avantajı var. Gündeme çok hakim oluyoruz. Politikada ne olmuş, ekonomi de ne olmuş, sporda ne olmuş, kültür sanatta ne olmuş farkındalığımız çok yüksek. Bu bize ne sağlıyor, bir birikim sağlıyor, bu birikim bize ne sağlıyor, fark yaratamayı sağlıyor. Bu birikim ne sağlıyor zaten farkında olduğumuz için olayların, kişilerin, gündemlerin, danışmanlığımızı pekiştiriyor. Sonuçta biz birer iletişim danışmanıyız. Biliyoruz yani “Bilmek ve yapabilmek” bizim anahtarımız. Rahmetli Üzeyir Garih lafıdır bu lafı ben çok severim. Dolayısıyla biz hem biliyoruz yani ukalalık yapmıyoruz en büyük farkımız o, ama hem de yapabiliyoruz. Bir de çok hızlı refleksimiz var. Bir çözüm için brief geldiğini zaman biz gerçekten çözüme çok odaklı olmayı biliyoruz. Dolayısıyla fark yaratabiliyoruz. Çünkü çok içerik ürettiğimiz için, herkes hikayenin peşinde ya biz gerçekten o hikayeyi yaratabilen yaratıcılığa sahibiz. Bazen
Röportaj
Tabii ki ortak bir kanı var yansıma. Yani bizim bir iş sonucumuz var, haber olma. En büyük hedef bu. Bizim bir söylememiz var.
kendimize diyoruz ya biz pr ajansı gibi miyiz aslında hakikaten marka iletişimi yapıyoruz ama markalar için hikayeler yaratabiliyoruz. Gibi bir farkımız var. Evet gündelik giden rutin işleri yapmak bizim misyonumuz ama onun üstüne bir şey koymaya çalışıyoruz. En büyük farkımız o. - Yabancı şirket ortaklı iletişim hizmetleri ajanslarını nasıl değerlendinuz. Türkiye’deki iletişim dengelerinde riyorsunuz? zorluklar krize bağlı her şey. Belki de - Hepimizin hedefi tabii ki. Ama bunu hedefimiz dünya açılmak olarak almanasıl açıdan değerlendirmek gerekiyor. lıyız beklide yani işi tersine gerekiyor Ekonomik iyileştirmeni , bu bir knowinşallah. how, bu dünya ya açılmak mı ya bir - İletişim hizmetlerinin müşteriniz tanetwork’un içine girmek mi? Çok farklı rafından doğru algılandığını düşünühedefler var burada. Ortaklık kurarak, yor musunuz? gelir mi artırmak, ya da büyümek mi. - Tabii ki ortak bir kanı var yansıma. Yani burada çok parametreler var. GeYani bizim bir iş sonucumuz var haçenlerde konuştuk meslektaşlarımızla ber olma. En büyük hedef bu. Bizim aslında bizim gidip Newyork’ta ofis açbir söylememiz var. Markaların iletişim mamız gerekiyor. Neden onlar buraya süreçlerine değer katıyoruz. İletişim sügelsinler. Çünkü sonuçta bir anda çok reçlerini bütünsel olarak yönetmek yetbüyük hedeflere ulaşmaya çalışıyorsumiyor. Burada haber olmak en önemli
hala hedef. Baktığınız zaman dünyaya aslında stratejik yaklaşım, markanın tüketicisi tarafından algısının değişip, değişmemesi yani çok hedef var biliyorsun. Dolayısıyla da Türkiye hala yansıma peşinde. Ve aslında benim hep söylediğim bir şey var, ben eğitim de veriyorum. Hepimiz çok farklı şey tüketiyoruz. Kimi dijital de gazete okuyor, kimi gerçek gazeteyi okuyor ama herbirimizin okuduğu gazete farklı. Dolayısıyla tek bir yerde haber oluyor olmak artık yetmiyor. Yine çok katmana, çok segmentte ulaşmak gerekiyor. Ama hep günümüzde şeyi ölçüyoruz biz kaç tane haber çıktı, nerede çıktı. Dolayısıyla yani Haber çıkmak değil artık, doğru mecrayı, doğru şekilde yönetmek ve onu kurgulamak, içeriği kurgulamak çok önemli. Zaten haber değeri varsa haber oluyor. Skor değil aslında gerçekten markaya değer katmak, markanın iş hedeflerine ulaşmak çok önemli, sadece yansıma hedefi olmarketing europe & anatolia / 29
Röportaj
maması gerekiyor. - İnsan kaynaklarındaki eleman sağladığınız kaynaklar nelerdir? - Biz dostlarımıza önce soruyoruz. Bizim ajans yapımız biraz farklı hepimiz her işi yapıyoruz, takım çalışması yapıyoruz. Dolayısıyla gazete ilanı ile değil, tanıdık referansıyla gelsin ya da internette ilan vermek yerine CV soruyoruz biz, bizi tanıyanlara, çünkü bizim pozitif bir kimyamız var. Birbirimiz yormuyoruz, üzmüyoruz ajans içersinde, asla bunu niye yaptın diye sormuyoruz. Ondan ders çıkarmaya ve bunu bir daha yapmamaya çalıyoruz. Sesimizi birbirimize yükseltmiyoruz. O yüzden o kimyayı bozmamak adına daha referanslar üzerinden gitmeyi daha doğru buluyoruz. - Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabiliyor mu? 30 / marketing europe & anatolia
Bütün Adidas Almanya’dan heyet geldi yani biz yirmi kişilik bir ekiple Adidas olarak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ona özel forma hediye etmeye gittik. - Eğitim çok gelişti. Bizim zamanımız da biz 80’li yıllarda eğitimi aldık iletişimim. O zaman ki şartlar her şey teorikti. Şimdi pratik görüyorlar. Benim gittiğim üniversiteler var. Ben iki Üniversitede ders veriyorum. Bahçe Şehir Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesinde Halkla ilişkiler bölümünde ders veriyorum ve farkı görebiliyorum. Hep ikiye ayrılıyor, ya çok iyiler var ve hani yanlışlıkla orada gitmiş olanlar var. Bizim o iyilere
ulaşmamız gerekiyor. Yine teori öğreniyorlar ama bizim ihtiyacımız bugün bir gazeteciyi söylediğimiz zaman, biz onu yapıyoruz, yani bir gazetecinin ne yazdığını, o günkü yazısında ne demek istediğini takip ediyorsun medya takibi bu aslında sadece haberi kaç tane çıktığı demek değil. Dolayısıyla o gazetecinin daha nerede çalıştığına varana kadar biz aslında pek çok medya mensubunu takip ediyoruz, İçerikleri öyle öneriyoruz. Bunu öğretmiyorlar mesela. Yani eğitimin sektöre yaklaşması gerekiyor. Ama bize göre çok iyi. İyi olanlarda var dediğim gibi yanlışlıkla oraa gelmiş olanlar da var. -Çalışma hayatınızda yaşadığınız en ilginç olay nedir? - Oooo çok var. Ben eski Adidas’cıyım. Sene 1993 Cumhuriyetin 70.yıl kutlamaları için milli takıma çok güzel bir forma yaptık, pazarlama ekibi olarak. Bir takım game kit dediğimiz aslında takımın kiti hazırlandı, bir kutu. Kutunun üzerinde Fatih Terim’in omuzlarda, o zamanlar mili takım direktörü Fatih Terim. Bütün o kutunun etrafı altın varak ve formanın üzerinde altın varaklar var, ay yıldızın etrafı altın varak. Şahane bir forma. Benim öyle bir özelliğim var. Sen bana bir şey gösterdiğin zaman bir şey çağrıştırıyor, bir şey çakıyor. Ve oradan sonuca ulaşabiliyorum. Formayı gördüm, kutuyu gördüm bunu cumhurbaşkanına götürmeliyiz dedim. Bir ay sonra köşkdeydik. Kimse inanmadı. O zaman Adidas Türkiye de temsilciydi, distribütördü. Bütün Adidas Almanya’dan heyet geldi yani biz yirmi kişilik bir ekiple Adidas olarak Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ona özel forma hediye etmeye gittik. Benim hayatımda en önemli hatırladığım olay budur. Ama burada şu ders var, hiçbir zaman hayır demeyeceksin, hiçbir zaman olmaz demeyeceksin her zaman her fırsatı kendin için yaratıyorsun aslında. Niyet demek önemli.
Kampanyalar
“Biz korunuyoruz, ya siz!” flashmob...
Hürriyet Kampüs, 1 Aralık Dünya AIDS Günü’ne dikkat çekmek için İzmir’de “Biz korunuyoruz, ya siz!” adlı bir flash mob gerçekleştirdi. 1 Aralık Cumartesi günü, yaklaşık 140 kişilik grup İzmir Gündoğdu Meydanı’nın çevresindeki sokaklardan, kafelerden kırmızı şemsiyelerle dans ederek meydanda toplandı. Dans eşliğinde 32 metre boyunda 20 metre genişliğinde büyük bir kırmızı kurdele oluşturan gençler, ellerindeki fenerleri yaktılar. İzmir Üniversitesi’nden Fehmi Özkaner başkanlığında Dünya Dansları Topluluğu, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden Hilal Cihankaya başkanlığında Dünya Dansları Topluluğu, Katip Çelebi Üniversitesi’nden Erman Erdem başkanlığında Salon Dansları Topluluğu, Ege Üniversitesi’nden Türker Kurnazoğlu başkanlığında Hiphop Topluluğu ve Modern Dans Topluluğu ve Dilara Belendir başkanlığında İzmir Müzikal Sokağı Dansçıları Topluluğu olmak üzere 140 dansçı katıldı. İlgi ile izlenen etkinlik sonrasında gençler, halka broşür ve kırmızı kurdeleler dağıttı.
Flash mob Künyesi Flash mob başlığı:“Biz korunuyoruz, ya siz!” Marka: Hürriyet Kampüs Reklam ajansı: Üçkişiler Yaratıcı Yönetmen: Argun Albaryak Yapım şirketi: Eksantrik Prodüksiyon Yönetmen: Abdullah Ekşioğlu Post Prodüksiyon: Eksantrik-Ekspress marketing europe & anatolia / 33
Kampanyalar
Sağlıkta Fırsat Poliçesi... TBWA\ISTANBUL tarafından iki farklı versiyonda hazırlanan filmlerde, MR ve tomografi masraflarını ucuza getirmeye çalışan iki kişinin hikayeleri komik bir dille anlatılıyor. Yönetmenliğini Autonomy’den Uygar Kutlu’nun yaptığı reklam filmlerinin ilki Kadıköy Moda Sineması Pasajı’nda eski bir sahafta, ikincisi ise Sabiha Gökçen Havaalanı’nda çekildi. Çekimler iki gün sürdü. Reklam filmlerinde mizahi açıdan casting’e ayrıca önem verildi. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Anadolu Sigorta Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL Executive Creative Director: Emre Kaplan Yaratıcı Ekip: Kerim Gürsel, Şükran Genç Marka Direktörü: Dilek Uçarlı Marka Yöneticisi: Ekin Kutevu Marka Temsilcisi: Tarçın Köprülü Chief Strategy Officer: Toygun Yılmazer Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik Stratejik Planlama: Nisan Danışman Ajans Prodüktörü: Zeynep Gencebay Ajans Prodüksiyon Asistanı: Ceyhun Sevil
Prodüksiyon Şirketi: Autonomy Yönetmen: Uygar Kutlu Post Prodüksiyon: İmaj Medya Ajansı: Carat Kullanılan Mecralar: Televizyon, Basın, İnternet, Sinema, Radyo
Ticaretin Makam Aracı: Yeni Ford... Film, Türkiye’de Ford Tourneo Custom alan ilk kişinin, aracın sahip olduğu üstün konfor, sürüş teknolojileri ve sağlamlık sayesinde hissettiği makam ayrıcalığını esprili bir dille anlatıyor. Yönetmenliğini Bahadır Karataş’ın oturduğu filmin çekimleri, toplam 4 günde, İstanbul civarında Sabiha Gökçen Havalimanı, Beykoz, Polonezköy ve ilk kez bu film için trafiğe kapatılan Akaretler’de gerçekleştirildi. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Ford Otosan Reklamveren Yetkilisi: Tibet Soysal, Gonca Sofuoğlu, Hande Şengül Reklam Ajansı: Ogilvy&Mather İstanbul Yaratıcı Ekip: Evren Doğrar, Alper Göker, Nezih İçöz, Yavuzhan Gel, Burcu Günister Müşteri Grubu: Banu Payzun, Esra Varol Stratejik Planlama: Yuda Sağman Prodüksiyon: Fulya Akay Yönetmen: Bahadır Karataş, Filmpark Müzik: Ömer Özgür, Jingle Jungle Medya Ajansı: Mindshare Mecralar: TV, dijital, radyo, basın, outdoor
34 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Biscolata ile maceraya hazır mısınız? Reklam filminde Biscolata yakışıklısı tren garında romantik bir ayrılık yaşıyor. Biscolata Starz Bitter’ın kalıcı lezzeti sayesinde, Biscolata erkeği kadının peşini bırakmayıp trene yetişmeye çalışıyor. Tehlikeli ve heyecanlı bir tren macerasının ardından yakışıklı Biscolata erkeği hedefine ulaşıyor. ‘Kalıcı çikolata lezzeti senden uzun süre ayrılmayacak’ sloganıyla çıkan Biscolata Starz Bitter’ın Proximity İstanbul tarafından hazırlanan reklam kampanyasının yapım şirketi olarak Dijital Sanatlar çalıştı. Yönetmenliğini Can Ulkay’ın yaptığı reklam filmi Macaristan’da çekildi. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: Şölen Reklamveren yetkilisi: Billur Amber Dilberoğlu, Hayat K.Turaman, Didem Evgülü Reklam ajansı: Proximity İstanbul Yaratıcı grup: Ali Burak Erkan, Cem Öztürk, Zeynep Yalçınkaya Müşteri ilişkileri: Selen Öngör, Aylin Tüzüner Stratejik planlama: Mehmet Aksu Yönetmen: Can Ulkay Yapımevi: Dijital Sanatlar
Çünkü sadece iyisi yetmez...
Güzel Sanatlar Saatchi & Saatchi tarafından hazırlanan kampanyanın filmlerinin yönetmenliğini,Kala Film’den Serter Tırmık yaptı. Çekimleri 3 gün boyunca 12 farklı dekor ve 5 farklı mekanda gerçekleştirilen üç ayrı film, karakterlerin internetteki farklı rolleri arasında küçük bir yolculuğa çıkıyor. Gladyatörden rock yıldızına, çiftçiden astroloğa, öğrenciden
yarışçıya değişik kimliklere giren, kadın, erkek ve çocuktan oluşan 3 ana karakter, sanal dünyanın renkliliğini birebir sergiliyor. İnterneti farklı amaçlar için kullanan tüketicileri temsil eden karakterler, “internette sadece iyisi yetmez” diyorlar, Turkcell Superonline’la en iyi deneyimi yaşıyorlar. Reklam Filmi Künyesi Reklam ajansı: Güzal Sanatlar / SAATCHI & SAATCHI Reklamveren: Turkcell Superonline Reklamveren yetkilisi: Nevra Duygu Duru, Güliz Aksoy Türker, Belma Şahin,Gökçe Yuvgun, Dilara İnan Özbay, Burcu Selcan, Doğan Kurt Yaratıcı Ekip: Kaan Ertüz, Pınar Ercan, Mustafa Oral, OyaKarabal Rapayadiç, Nergiz Herdem, Serkan Ün, Ahmet Çicek, Onur Caymaz Müşteri İlişkileri: Pınar Dülgerler, Nevra Akın Oktay, ÖzgeÖncül, Buket, Arca Stratejik Planlama: Yelda Aktuna, Zeynep Demirci, DenizKıran Medya Planlama: MINDSHARE Ajans yapımcısı: Okan Cezayirli Yapımevi– Yönetmen: Kala Film– Serter Tırmık marketing europe & anatolia / 35
Kampanyalar
Avea inTouch... Avea, yeni çıkardığı akıllı telefonu inTouch için Erdem Yener’le bir reklam kampanyasına daha imza attı. Kampanyanın reklam filmi Avea inTouch’ın yakın plan çekimleriyle başlıyor. Dış ses Okan Bayülgen’le beraber, telefonun Avea tarafından üretildiği anlaşılıyor. Ardından ekranın alt köşesinden kadraja Fasülye giriyor. Daha önceki reklam filmlerinden tanıdığımız kendi tasarımı olan FSL7000 Plus’ı gösteriyor. Dış ses, inTouch’ın özelliklerini teker teker saymaya başlarken, Fasülye de kendi telefonunun özelliklerini göstermeye çalışıyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Avea Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL Executive Creative Director: Emre Kaplan Yaratıcı Ekip: Ali Şener, Ali Erkmen Marka Direktörü: Dilek Uçarlı Marka Yöneticisi: Ekin Kutevu Marka Temsilcisi: Zeynep Kahvecioğlu Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik Stratejik Planlama: Nisan Danışman Production Head: Ceyda Kayaçetin Schulte
Ajans Prodüksiyon Asistanı: Alev Cihan Prodüksiyon Şirketi: Anima Post Prodüksiyon: Sinefekt Müzik: Emre Irmak Medya Ajansı: People Communications, Voden Digital and Mobile Agency Kullanılan Mecralar: Televizyon, Açıkhava, Basın, POP, İnternet
Gürkan Uygun, reklam yıldızı oldu... Ukra İnşaat’ın yeni projesi Ukra Hayat Ispartakule’nin reklam filminde ünlü oyuncu Gürkan Uygun rol alıyor. Kurtlar Vadisi ile geniş kitlelerce tanınan Uygun, reklam filminde ailesiyle birlikte kamera karşısına geçti. Yıllardan beri sahnede ve ekranlarda olan Uygun, reklam filminde kurmaca bir karakteri oynamadı, ilk kez kendi hayatından enstantaneleri canlandırdı. Eşi ve iki çocuğuyla birlikte kamera karşısına geçen Gürkan Uygun, ailesiyle geçirdiği mutlu anları izleyicilerle paylaştı. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: Ukra İnşaat Reklamveren Temsilcisi: Elif Malkoç Reklam Ajansı: 911İstanbul Yaratıcı Grup Başkanı: Salih Güngör Yönetici Direktör: Piraye Erdoğan Yaratıcı Ekip: Melin Edomwonyi, Hamit Dal, Volkan Ulaş Müşteri İlişkileri: Ece Kırbaç Yapım şirketi: Insomniaİstanbul Yönetmen: Serdar Işık
36 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Isıya yön Veren Marka,E.C.A... E.C.A. Isıya Yön Veren Marka reklam kampanyasının yönetmenliğini Çağatay Karaçizmeli gerçekleştiriyor. Çekimlerinin 24 saat sürdüğü reklam filminde kullanılan 3D ve 2D animasyonlar, post prodüksiyon ekibinin 1,5 aylık çalışmasının sonucu ortaya çıkıyor. Marka ve ürün gücüne vurgu yapan özgün reklam müziğinin bestesi ise Uluğ Aydeniz’e ait. E.C.A.’nın yeni reklam filmi Cinemaksimum ve Fida Film salonlarında, TV kanallarında ve dijital mecralarda yayınlanıyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: E.C.A. Reklamveren Yetkilisi: Seda Altınok, M. Atakan Unan Reklam Ajansı: Cen Ajans Müşteri İlişkileri: Hasan Yener Kreatif Ekip: Volkan Ayvacı, Müzeyyen Yıldırım Prodüksiyon Şirketi: Nis Prodüksiyon Yönetmen: Çağatay Karaçizmeli Müzik: Uluğ Aydeniz / Dr. Jıngle 3D Animasyon: Efektürk Medya Ajansı: People Communications Kullanılan Mecralar: Televizyon, Sinema, İnternet
1V1Y.COM “Private Party”... Çekimleri İstanbul Reşadiye’deki bir çiftlikte, iki günde gerçekleştirilen filmde, toplam 31 oyuncu rol aldı. Özel bir partinin konu edildiği reklam filmi, moda ve alışveriş üzerine mini hikayeleri olan çok sayıda sahneye sahip. Reklam filminin ilk versiyonunda partiye genel bir bakış yapılacak. Takip eden yeni versiyonlarda ise bu sahneler bir, bir keşfediliyor olacak. Reklam Filmi Künyesi: Reklam Veren: 1V1Y.COM Reklam Ajansı: BLAB 1V1Y.COM CMO: Gizem Burteçin 1V1Y.COM Marka Yöneticisi: Neslihan Özmert Yaratıcı Ekip: H. Öner Şahin, Taylan Yapıcı, Aslıgül Akın, Sevil Şimşek, Funda Akman, Erman Çağlar, Defne Akdemir, İlyas Kuzu, Beybin Esen Stratejik Planlama: Viktor Kuzu, Tuğay İlyasoğlu Ajans Yapımcısı: Neslihan Ateş, Deniz Dengiz Yapımcı Şirket: Contact Film Yönetmenliliğini Ezel Akay’ın yaptığı 1V1Y.COM’un bu ilk Yönetmen: Ezel Akay reklam filminin müziğini ise “Ah Bir Varmış Bir Yokmuş” Erol Web Yazılım / Uygulama: Madde 22 - Barbaros Demirtaş, Büyükburç tarafından seslendirdi. Çağlar Gökçe, Emre Bağcı
marketing europe & anatolia / 37
Kampanyalar
Renault, yeni teknolojiler... Renault, dört filmlik yeni reklam kampanyasında markanın teknolojide ulaştığı boyutlara değiniyor. Reklam filminde, şimdiye kadar otomobil reklamlarında alışılageldik doğrudan anlatımın aksine dolaylı bir üslup kullanan Renault, yeni teknolojileri hayatın içindeki faydalarıyla sunarken, markanın çevreci, ekonomik ve hayatı kolaylaştıran özelliklerini başarılı bir dille anlatıyor. Reklamın Künyesi Reklamveren: Renault MAİS Reklamveren Yetkilisi: Özlem Ünlü, Görey Sarı, Zeynep Reklam Ajansı:Publicis Yorum Yaratıcı Yönetmen: Cevdet Kızılay Atalay Yaratıcı Grup: Şölen Yücel, Begüm Arduç, Mehtap Korkmaz, Ceren Gültekin, Sebahat İşkol Müşteri İlişkileri : Yeşim Uzuner, Sinan Bilsel, Mine Hatapkapulu, Alp Sayınlı Stratejik Planlama: Selda Sedes, Yusuf Muslubaş, Dilek Çağlıaltuncu Medya Planlama ve Satın Alma: OMD Prodüksiyon: Arzu Köksal Kullanılan Mecra: TV, Gazete, Radyo Prodüksiyon Şirketi: Daylight Films
Pantene’nin, Türkiye’deki 20.yılı... Hande Subaşı, Burcu Kara ve Özge Özberk... Grey İstanbul, Pantene’in bu özel kutlaması için 2000’li yıllarda Pantene reklamı için kamera karşısına geçen güzel yıldızlar Pantene’in, Türkiye’deki yirminci yılına özel hazırlanan reklam filmi için tekrar bir araya geldi. Grey İstanbul tarafından hazırlanan kampanyanın yönetmenliğini Murat Şenöy’ün yaptığı reklam filminde ünlü isimler Pantene Kadınının gücünü gösterdiler. Üç gün süren çekimlere başlamadan önce Burcu, Hande ve Özge’nin fotoğraflarını Tamer Yılmaz çekti. Reklamın Künyesi Reklamın Başlığı: Pantene 20.Yıl Kampanyası Reklamveren: P&G Türkiye Reklamveren Temsilcisi: Fidan Bayındır, Dilay Kurtuluş Reklam Ajansı: Grey Istanbul Yaratıcı Yönetmen: Ergin Binyıldız, Engin Kafadar Yaratici Grup Direktoru: Erdinç Mutlu Sanat Yönetmeni: Kadir Özdemir, Çetin Yıldız Metin Yazarı: Merve Selamet, Caner Apaydın, Ece Ok Müşteri İlişkileri: Elsa Altaras Nasi, Selen Yaslı, Sena Akyürekli, Duygu Şener
38 / marketing europe & anatolia
Prodüktör: Onur Mis, Meltem Köse, Ebru Uluçınarlı, Ege Yaşar Prodüksiyon Şirketi: Casta Diva Yönetmen: Murat Şenöy
Kampanyalar
Teknoloji alışverişi devrimini... Teknosa, “Türkiye’de teknoloji alışverişi devrimini Teknosa başlattı’ konulu reklam kampanyasıyla tüketicilere teknolojide alışverişin dünü ve bugününü mizahi bir dil ve eğlenceli görüntüler eşliğinde ekranlara taşıyor. 26 Kasım 2012 tarihinde yayına giren yeni reklam filmi 12 yıl önce bir kadın tüketicinin televizyon satın almak için geleneksel satış noktalarından birine gitmesiyle başlıyor ve sonrasında yaşanan “eğlenceli” gelişmeler aktarılıyor. Reklamın Künyesi Reklamveren: Teknosa Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL Creative Director: İlhami Duman Yaratıcı Ekip: Sanlı Kayabölen, Mustafa Gülsen, Bilgin Aydın, Uluç Çağrı Kabataş Marka Direktörü: Ela Bilgisel Marka Yöneticisi: Seda Şeker
Prodüksiyon Şirketi: Böcek Yapım Yönetmen: Eralp Vardar Post Prodüksiyon: Böcek Yapım Medya Ajansı: Mediacom
Marka Temsilcisi: Ece Güçük Stratejik Planlama Direktörü: Deniz Özkılıç Stratejik Planlama: Murat Hatip Ajans Prodüktörü: Zeynep Gencebay Ajans Prodüksiyon Asistanı: Ceyhun Sevil
Koska’nın Süper Kahramanları...
Koska’nın tahin pekmez karışımı‘Süper İkili’ 3 boyutlu yeni süper kahramanları ile hem çocuklara hem de yetişkinlere güç ve vitamin deposu tahin ve pekmezi sevdirmek için yeni reklam filmiyle ekranlarda. Kışın soğuğunun iyiden iyiye hissedildiği bu günlerde bağışıklık sistemini güçlendiren, üşümeyi engelleyen Süper İkili,“Tahin ve Pekmez” ismindeki
Süper Kahramanları’yla görev başında. Dizi oyuncusu 7 yaşındaki Ataberk Mutlu’nun oynadığı reklam filminin, Tahin ve Pekmez karakterlerini “Süper İkili” ambalajının tasarımcısı Selin Gömüç çizdi, karikatür ustası Tayyar Özkan da kahramanları 3 boyutlu hale getirdi. Reklamın Künyesi Reklamveren: Koska / Merter Helva A.Ş. Reklamveren Yetkilisi: Emin Dindar Reklam Ajansı: Gerilla Yaratıcı Yönetmen: Ramazan Güler / Fatma Cömert Güler Yaratıcı Grup: Serkan Demirel, Gökhan Üstünel, Gökçe Noyan, Arda Acar, Kerem Durular Müşteri İlişkileri: Beyhan Özenç Yapım Şirketi: Short Cut Prodüktör: Esra Seyrekbasan Onar Yönetmen: Osman Tolga Animasyon: Anima Post Prodüksiyon: İmaj Medya Planlama: People Communications Kullanılan Mecra: TV, dergi
marketing europe & anatolia / 39
Kampanyalar
İletişimde özgürlük... TTNET’in “İletişimde özgürlük, eğlencede özgürlük” söylemi üzerine kurulu reklam kampanyası devam ediyor. Türk sinemasının en komik isimlerinden Engin Günaydın’ın seslendirdiği alıngan martı ile TTNET’in anlatıcısının ikinci filmi TTNET Ortak Kota. Yönetmenliğini Mehmet Kurtuluş’un yaptığı filmde, “Martı”nın animasyonu Anima tarafından hazırlandı. Uzun süren hazırlıklar boyunca 20 kişilik bir ekip çalıştı. Reklamın Künyesi Reklamveren: TTNET Reklamveren Yetkilisi: Ahmet Yaman, Bilge Gönenç, Pınar Tohum Reklamveren Medya Planlama Ekibi: Şafak Cömertoğlu, Meltem Gülören, Semra Erol Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL Kreatif Direktör: Volkan Karakaşoğlu Kreatif Ekip: Zeynep Karakaşoğlu, Erçin Sadıkoğlu, Orkun Önal, Levent Yalgın, Çağrı Saka, Emine Aydın Marka Direktörü: Esra Özkan Marka Süpervizörü: İpek Türkili Marka Temsilcisi: Başak Sarıoğlu
Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik Stratejik Planlama: Nisan Danışman Ajans Prodüktörü: Zeynep Gencebay, Alev Cihan Prodüksiyon Şirketi: Anima İstanbul Yönetmen: Mehmet Kurtuluş Post Prodüksiyon: Sinefekt Müzik: Jingle House Medya Ajansı: People Communications Kullanılan Mecralar: TVC, sinema, basın, radyo, OOH, internet
Tasarruf için “tam zamanı”... AvivaSA, herkesi yarınını düşünmeye ve emekliliği için vakit kaybetmeden tasarruf yapmaya davet ediyor. Çeşitli ortamlarda saatlerine bakan ve AvivaSA Kolay BES zamanının geldiğini gören insanlar, vakit kaybetmeden harekete geçerek AvivaSA’nın avantajlarla dolu emeklilik fırsatını yakalamayı hedefliyor. İzleyicilerin de bu filmdeki insanlar gibi harekete geçerek BES’in yeni dönemi hakkında bilgi alması isteniyor.
40 / marketing europe & anatolia
Young & Rubicam Reklamevi tarafından hazırlanan ve yönetmen Hakan Yonat’ın çektiği reklam filminin yanı sıra kampanya süresince gazete, dergi, internet ve radyo mecraları kullanılacak. Reklamın Künyesi Kampanya adı: Şimdi Tam Zamanı Reklamveren: AvivaSA Emeklilik ve Hayat A.Ş. Reklamveren Temsilcisi: Burcu Cörüt, Melis Topçu, Yüksel Şişe Reklam Ajansı: Young&Rubicam Reklamevi Kreatif Direktör: Ergin Köylüceli Yaratıcı Ekip: Cumhur Güçer, Özhan Karaçam, Murat Lafçı Müşteri İlişkileri: Burçin Yavuzarslan, İlknur Yenihayat Prodüksiyon: Berna Öztürk Prodüksiyon Şirketi: Kala Film Prodüktör: Hazer Baycan, Seda Özdemir Yönetmen: Hakan Yonat Görüntü Yönetmeni: Emre Tanyıldız Post Prodüksiyon: İmaj Müzik Arenje: Ses Sanayi Medya Ajansı: MediaCom
Kampanyalar
HSBC Global reklam filmi türkçe... Dünyanın lider finans kuruluşlarından HSBC’nin global pazarlama kampanyasını anlatan yeni reklam filmi İstanbul’da çekildi. Türk oyuncuların rol aldığı ve bazı bölümlerin Türkçe yayınladığı reklam filmi dünyanın farklı ülkelerinde yayınlanacak. HSBC, faaliyet gösterdiği 80’nün üzerinde ülke ve bölgede kurumsal ve ticari bankacılık işkollarının tanıtımı amacıyla hayata geçirdiği pazarlama kampanyası kapsamında çekilen yeni reklam filmi filminde Türk girişimciliğini anlattı. Genç bir Türk girişimcinin teknoloji alanındaki fikrini geliştirerek uluslararası bir başarı yakalamasını konu eden film İstanbul’da çekildi. Reklamın Künyesi HSBC Global Kreatif Direktörü: Axel Chaldecott Uygulayıcı Kreatif Direktör: Seyoan Vela (JWT Dubai) Kreatif Direktörler: Richard Hol & Tristan Fitzgerald (JWT Dubai) Planners (Kreatif Ajans): Orlando Hooper-Greenhill, Ben Tan Müşteri Yönetimi: Joe Petyan
Sınırların Ötesini Keşfet... Megan Fox, bilgisayar firması Acer için bir kampanyada karakterinin farklı ve beklenmeyen bir yanını gösteriyor. Kreatif Ajansı Mother tarafından oluşturulan kampanyada, Fox bir deniz biyoloğu olma tutkusunu ortaya çıkarıyor. Fox, Aspire S7 Ultrabook™’unu kullanarak bir grup bilim insanına yunusların çıkardığı sesleri tercüme edebilen bir yazılım geliştirmelerinde öncülük ediyor. Reklamın Künyesi Kreatif Ajans: Mother Sanat Direktörü: Mother Metin Yazarı: Mother Tasarımcı: Mother Yapımcı Ajans: Mother Yönetmen: Ivan Zacharias Yapım Şirketi: Stink Yapımcı: Nick Landon Editör: Filip MalasekPost-Prodüksiyon: The Mill Post-Prodüksiyon (Ses): Jungle Program Yapımcısı: John Lynch Medya Ajansı: DWA (EMEA) ve Radarworks (ABD)
marketing europe & anatolia / 41
Dalış cenneti, S
Gezi
Sharm El Sheikh... Sharm El Sheikh’ e İstanbul’ dan direk uçuş var. O yüzden gidiş dönüş çok rahat. Otele de taksi ile çok rahat ulaşabiliyorsunuz. Biz grup olarak Domina Coral Bay Oasis’ de kaldık. Otel dediğim kocaman bir tatil köyü. Binalar tek katlı ve her odanın önünde yemyeşil bir bahçe var.
Fotoğraflar ve yazı Seval Duban Dalışı deli gibi özlediğim bugünlerde bu sayı için Sharm El Sheikh gezimizi yazmaya karar verdim. Dalış camiasından bir arkadaşımız Sharm El Sheikh için bir tur organize etti. Fakat grubumuzda dalış yapmayan arkadaşlar da vardı. Bunu duyan annem de kankasını ayarlayıp tura dahil oldu. Benim oda arkadaşım da dalış yapmıyordu, o yüzden arkadaşlık ederler diye sevindim. Sharm El Sheikh’ e İstanbul’ dan direk uçuş var. O yüzden gidiş dönüş çok rahat. Otele de taksi ile çok rahat ulaşabiliyorsunuz. Biz grup olarak Domina Coral Bay Oasis’ de kaldık. Otel dediğim kocaman bir tatil köyü. Binalar tek katlı ve her odanın önünde yemyeşil bir bahçe var. Uçağımız saat 02:00’ e doğru vardı. Pasaport işlemleri epey uzun sürdü. Arap
uzak. Kahvaltı salonuna gitmek için tatil köyünde dolaşan araçlara binmek gerekiyor. Aracı bekledik ama gelmeyince yürüye yürüye gittik. Ben kahvaltıda alacağım kalorileri daha yolda yaktım. Haybeye mideme ekstra iş yaptırdım. Neyse ki kahvaltıdan sonra lobiye gitmek için araç bulabildim. Lobide toplanıp sonra kulübün arabasına doluştuk ve dalış kulübüne gittik. Orada brövelerimizi gösterip gerekli evrakları imzaladık sonra da malzemelerimizi alıp dalış teknesine doğru yola çıktık. Dalış ekibimiz çok eğlenceli olduğu için dalışlarımız da çok eğlenceli olacağa benziyordu. Sharm El Sheikh, Mısır’ ın güneyinde yer alan çok güzel dalış bölgelerine sahip bir yer. Bir sürü dalış bölgesi mevcut. Bir çok dalış bölgesinde kıyıya ya-
halkı çalışmayı pek sevmiyor. Uzuuuunnnn bir bekleyişin ardından pasaport işlemleri bitti ve otelimize gidip yerleştik. Ertesi günü dalışa gideceğimiz için heyecandan zor uyudum. Dalış için Dive Africa adlı dalış kulübüyle anlaşmıştık. Kulübün eğitmenlerinden biri çok şeker bir Türk kızı. Evlenip oraya yerleşmiş ve eğitmenlik yapıyor. Ertesi gün sabah kalkıp kahvaltı edip dalışa gidecektik ki bir uyandık dışarısı 50 derece sıcak. 2 adım yürüyünce terden sırılsıklam oluyorsunuz. Ve farkettik ki kahvaltı salonu bize çoookkk
kın yerde durup dalış yapıyorsun. Etraf çöl gibi görünüyor. Fakat suyun rengi, ısısı ve suyun altındaki canlılar muhteşem görünüyordu. İlk günkü dalış noktalarımız Ras Katty ve Ras Umm Sid. Kızıl Deniz dalış için muhteşem bir yer. Su sıcacık (ama ben orada bile üşümeyi başardım). Su altında milyonlarca balık var. Dalış başlayıp da binlerce Barakudayı bir arada görünce dayanamayıp aralarına daldım. Muhteşem bir duygu, onların arasında yüzmek. Tabii ben onları görünce ekibi geride bırakmışım. Deli gibi çalan dümarketing europe & anatolia / 43
Gezi
dük sayesinde kendime geldim. Bir de baktım yanlızım, hemen grubumun yanına gittim. Deli gibi düdük çalıp beni arayan buddy’ in su altında baloncukları dize dize azarladı beni, bir daha yanımdan ayrılma diye. Sonrasında sağ omzunun üzerinde sürekli uçan balon gibi gezdim. Dalışları bitirdikten sonra otele döndük. Dalış teknesindeyken her şey çok güzel fakat karaya adım atar atmaz kavurucu bir sıcak kucaklıyor sizi. Hava inanılmaz sıcak. Neredeyse buharlaşacak gibi oluyor insan. Aslında ilk başta sevinmiştim bu sıcakta yağlarım da erir ama olmuyormuş öyle şey. Güzelcene duşumu aldıktan sonra hep birlikte akşam yemeği için yemek salonuna gittik. Yemekler bizim mutfağımıza yakın. Gayet de güzel. Hele tatlılar 10 numara. Yemekten sonra keşif yapmak için biraz dolandık. Otel müşterilerinin % 95’ i Rus. O yüzden tüm animasyonlar Rusça. Baktık ki bir şey anlamıyoruz gidip kafamıza göre takılalım dedik. Akşam yemeğinde aşırdığımız peynirleri birleştirip bir arkadaşın odasının önüne toplaştık. Buz gibi rakılarımızı da koy44 / marketing europe & anatolia
Dalış teknesindeyken her şey çok güzel fakat karaya adım atar atmaz kavurucu bir sıcak kucaklıyor sizi. Hava inanılmaz sıcak.
duk. Sonra da şahane muhabbet ettik. Fakat ertesi gün de dalış olduğu için ben çok fazla takılmadan gelip odamda uyudum. Sabah yine kahvaltı derdi var. Kim gidecek oraya kadar diye kara kara düşünürken bir de baktım kahvaltıdan gelen bir arkadaş fazladan sandviç hazırlamış. Sevinçten havalar uçarak aldım elinden sandviçi. Sonra da bizi almaya gelen araca doğru yola koyulduk. Yanlız bu otel ve dalış arasında ki süreç daha ikinci günden sıkıntı olmaya başladı. Bir sürü yol yürümek gerekiyor. Zaten hava 50 derece. İşkenceye dönüşmeye başladı dalış. Bir daha sefer tekne konaklamalı dalışa gitmeli. Yine zor bela dalışa gideceğimiz limana geldik. Buralar hayli kalabalık. Tüm dalış kulüpleri buradan çıkıyor dalışa. İkinci günkü dalış noktalarımız Shark & Yolanda ve Ras Ghozlani. Shark & Yolanda, köpekbalıklarının olduğu bölge. Köpek balığı göreceğiz diye çok şiddetli bir akıntının içine girdik. Yanlaya yanlaya suda akmak çok eğlenceli oldu. Sonra pusuya yatıp köpekbalıkla-
Gezi
rını bekledik. Ama sadece uzaktan bir tanecik görebildik. Dalışları bitirdikten sonra pestilim çıkmış vaziyette yine otele döndüm. Bu akşam Na’ ama Bay’ e gitmeye karar verdik. Otelin oradan bir minibüs ayarlayıp doluştuk hepimiz. Buralarda taksiye binecekseniz veya böyle minibüs ayarlayacaksanız çok sıkı pazarlık edeceksiniz. Aksi takdirde fiyat anlamında giydiriyorlar. Dönüşte de bizi alması şartıyla anlaştık şöför abiyle. Na’ ama Bay, bana Sultanahmet’ i çağrıştırdı. Her yerde incik boncuk satılıyor. Bir sürü nargile kafe var. Hatta onlar nargileye shisha diyorlar. İsteyene otlusunu da yapıyorlar. Abilere alkol yasak ama otu her türlü tüttürüyorlar. Nargile kafelerin çoğunda da dans gösterileri oluyor. Dans derken oryantal tabii ki de. Her taraf dansöz dolu. Çok da güzel dans ediyorlar. Sadece dansözler değil ateşli çubuklarla gösteriler yapan abiler de var. Ama en eğlenceli görüntü yerel kıyafetleriyle yaptıkları dans. Club müzik eşliğinde
Na’ ama Bay, bana Sultanahmet’ i çağrıştırdı. Her yerde incik boncuk satılıyor. Bir sürü nargile kafe var. Hatta onlar nargileye shisha diyorlar. İsteyene otlusunu da yapıyorlar. Abilere alkol yasak ama otu her türlü tüttürüyorlar. çok güzel dans ediyorlar. İnsan izlemeye doyamıyor. Na’ ama Bay sokaklarında dolaşıp mazalara bakındık. Sonra da bir kafede oturup nefis mango suyu içtik bol bol. Na’ ama Bay sokakları ışıl ışıl, çok parlak hatta frapan bile diyebiliriz. Arapların bu süs düşkünlüğü çok ilginç ger-
çekten. Saat ilerleyip de dönme vakti gelince tekrar doluştuk minibüse ve otelimize gittik. Hem dalış hem de gezi yorgunluğuyla mışıl mışıl uyudum. Üçüncü günkü dalış noktalarımız Jackson Reef (Tiran) ve Gordon Reef. Kızıl Deniz’ in bu bölgesinde çok fazla reef var. Dolayısıyla da su çok sığ. Bunu görmeyen bir çok gemi bu reeflerin üzerinde takılıp kalmış. Bir çok yerde gemi mezarlığı var. Yine yorucu bir dalış günü sonrasında yorgun argın otele döndük. Hızlı bir duş alıp tekrar Na’ ama Bay’ e gitmek için yola çıktık. Ama bu sefer minicik bir grup ile. Amacımız güzel gece kulüplerini keşfetmek. Araştırdık ettik ve Buddha Bar’ a gitmeye karar verdik. Buddha Bar, Na’ ama Bay’ in en iyi mekanlarından biri. Yemekleri de son derece lezzetli. Yemekle birlikte güzel şarap ve hoş sohbetle akşamı tamamladık. Tatlı bir yorgunlukla otele dönüp uyudum. Odanın kapısında anneme yakalandım. Ertesi gün Kahire’ ye gidemarketing europe & anatolia / 45
Gezi
ceklerini benim de gitmek isteyip istemediğimi sordu. Dalışlardan çok yorulduğum için “olur” dedim. Sonradan çok çok pişman oldum ama iş işten geçmişti. Otelde konaklayıp da dalışa gitmek gerçekten çok yorucu. Hiç olmazsa Kahire değişik olur, biraz da dinlenirim diye düşündüm. Dinlerim diye düşünmüştüm ama annem gecenin kör vakti oda kapasını yumruklayarak uyandırdı bizi. Hemen hızlıca giyinip çıktık yola. Bu memleket gündüz 50 derece ama gece buz gibi. Titreye titreye gittim lobiye. Annem otobüsle gideceğiz demişti ama bindiğimiz alet Kadıköy- Kartal minibüsünden farksızdı. Dakka bir gol bir. Ben yolda uyurum nasıl olsa diye yandaki tek kişilik koltuğa oturdum. Ama o kadar rahatsız ki uyumak pek mümkün değil. Keşke biraz daha şarap içip sızsaydım diye geçirdim aklımdan. 2 saatlik yolculuğun ardından mola verdik. Mısır’ ın ne kadar pis bir yer olduğu bir kez daha dank etti. Mola yerinde yenebilecek tek şey paket halindeki bisküviler. Ama benim için en önemli şey tuvalet. Günde 30 kez tuvalete giden biri olarak en kritik me46 / marketing europe & anatolia
Bir de Tutankamon’ un mezarından çıkarılanların sergilendiği yer çok ilginçti. Garip bir duygu. Sonra daha da garip bir bölüme gittik.
kan. Tabii ben hemen tuvaletin yolunu tuttum. Girer girmez de gülmekten koptum. Tuvalet o kadar dar ki klozete oturduğunuzda dizleriniz kapıya dayanıyor. Ayaklar da dışarda kalıyor. Kapının önünde 2 çift ayak. Tuvalet dolu mu diye sormaya gerek yok. Tuvalet ihtiyacından sonra tekrar minibüse dönüp çift kişilik koltuğa yattım. Millet gelene kadar uyuyayım dedim. Sonra annemin beni dürtmesiyle uyandım ve bir de baktım ki Kahire Müzesine yaklaşmaktayız. Ayakta da aynı uçakla geldiğimiz gençlerden biri var. Acayip çok utandım. Adam 3 saatlik yolu ayakta gelmiş. Neden uyandırmadınız dedim, “çok güzel uyuyordunuz” dedi. Bunun üzerine annemler bana pis pis sırıtıp, duran minibüsten indiler. Ben de rezil olup kızardığımla kaldım. İlk olarak Kahire müzesini gezdik. Burada fotoğraf çekmek yasak. Müze çok kocaman ve içinde binlerce eser var. Bana ilginç gelen kısım Yunan mitolojisinin müzede çok hakim olmasıydı. Bir de Tutankamon’ un mezarından çıkarılanların sergilendiği yer çok ilginçti. Garip bir duygu. Sonra daha da garip bir bölüme gittik. Mumyaların olduğu
Gezi
salon. Orada çok dolanamadım çünkü midem kaldırmadı. Incık cıncık müzeyi dolaştıktan sonra Nil Nehri’ nin yanındaki bir restaurant’ a gidip yemek yedik. Nil Nehri hiç hayal ettiğim gibi çıkmadı. Su değil çamur akıyor nehirden. Üzerinde de yelken bezleri pislikten kahverengine dönmüş yelkenliler vardı. Sanki eski bir filmden bir kare gibi. Yemeğimizi yedikten sonra piramitlere gitmek üzere yola çıktık. İşte Mısır’ ın en hayal kırıklığı yaşatan yeri burası. Filmlerde ihtişamlı, gizemli piramitleri görüp hayranlık duyuyorsunuz. Erişilmez gibi geliyor insana. Ama sonra bir minibüs yolda giderken solunda piramitleri görüyorsun, sanki alışveriş merkezinin önünden geçer gibi. İşte o zaman bütün büyüsü bozuluyor. Hani nerde bunun sihri diye sorguluyorsunuz. Minibüsten inip piramitlere yürürken pis bir koku ve çöpler karşılıyor sizi. Yerlerde bir sürü çöp var. Hava inanılmaz sıcak. Eriyecekmiş gibi hissediyor insan kendini. Piramitleri sadece dışarıdan seyredebiliyorsunuz içine girmek yasak. Sadece bir tanesinin küçük bir kısmına girebiliyorsunuz ama adını unuttum. Küçücük
Fakat koridor bitip de odaya girdiğinizde okkalı bir küfür savurabiliyorsunuz. Çünkü odada sadece bir lahit var. İçinde mumya bile yok.
bir kapısı var. Kapının boyu ve odaya ulaşan koridorun yüksekliği yaklaşık 70 cm. Eğilerek içeriye yürüyorsunuz. Dizleriniz sızlıyor bir süre sonra. İçeride hiç hava yok, boğulacak gibi oluyorsunuz. Zaten bir çok kişi giremiyor. Nefesi kesilik çıkıyor daha yolun başında. Ama koridorun sonunda görmeyi beklediğiniz görüntü motive ediyor sizi. Fakat koridor bitip de odaya girdiğinizde okkalı bir küfür savurabiliyorsunuz. Çünkü odada sadece bir lahit var. İçinde mumya bile yok. Hayal kırıklığı. Söylene söylene dışarı çıkıyordum ama baktım ki hava yok hemencecik susup nabzımın düşmesini bekledim. Diğer tapınakları da hızlıca gezdikten sonra çarşıya gittik. Çarşıda bissürü baharatçı var. O yüzden çarşı Pazar buram buram baharat kokuyor. Hediyelik eşya satan yerler var. Genelde sedef kakmalı kutular veya tavlalar var. Çarşıyı da tavaf ettikten sonra tekrar minibüse binip yola çıktık. Çooookkkkk uzun bir yol bizi bekliyordu. Yaklaşık 2 saat gittikten sonra trafik çıkıştı. Etraf alabildiğine düz alan ve çöl. 4 yol var ama trafik ışığı yok. Hepsi birden gitmeye çalışıyor ama mantık
marketing europe & anatolia / 47
Gezi
olarak mümkün değil. Araçların hepsi durmuş durumda. İçerisi çok sıcak. Ben çok sıkıldım ve rehber arkadaşla birlikte dışarı çıktım. Biraz sonra bizim minibüsün etrafında kalabalık oluşmaya başladı. Rehberin uyarısı üzerine minibüse geri bindim. Burada can güvenliği yok. Neyse ki 1 saat sonra falan o trafikten çıkabildik. Ama benim derdim bitmiyor tabii. Tuvalet sorunu. Rehbere benzincide durabilir miyiz dedim. Burada Türkiye’ de ki gibi benzinci yok dedi. Ama olması lazım diye ısrar etmeye başladım. Çözüm olarak beni en yakın caminin avlusunda indirdiler. Temizlik imandandır derler ama bu ülkeye ne iman uğramış ne de temizlik. Neyse ki yolun geri kalan kısmında tek kişilik koltuğuma sıkışıp gidene kadar uyumayı başardım. Zaten geç saatte vardığımız için uykuya yatağımda devam ettim. Sabah uyanınca Kahire yolculuğunu kafamdan geçirdim ve hemen yataktan fırlayıp dalış için servisin alacağı yere koştum. Dördüncü günkü dalış noktalarımız Thomas Reef ve Ras Nasrani. Bugün kü dalışta ilk defa timsah balığı gördüm. 48 / marketing europe & anatolia
Dördüncü günkü dalış noktalarımız Thomas Reef ve Ras Nasrani. Bugün kü dalışta ilk defa timsah balığı gördüm. Aynı timsah gibi ama ayakları yerine kanatları var.
Aynı timsah gibi ama ayakları yerine kanatları var. Çok çok güzeldi. Bu iki bölgede güzel güzel dalışlarımızı yaptık. Suyun altında olmak terapi gibi. Muhteşem bir duygu. Yerçekimi yok. Suda asılı kalıyorsunuz. Dalışlardan sonra tekrar otele döndük ve akşam otelde takılmaya karar verdik. Yemek sonrası tekrar rakı sofrası kuruldu. Dalışta gördüklerimizden konuştuk, güzel güzel sohbet ettik. Ertesi gün de son dalışlarımızı yapmak için odalarımıza dağıldık. Odalarımıza dağılıken evli bir çift arkadaşım anahtarlarını odada unuttuklarını farketmiş. Bakmışlar yapacak bir şey yok bari bahçeden gireyim demiş arkadaş. Odaların on kısımları komple cam ve sürgülü. Kilitli olmadığı için kolayca açıp girilebiliyor. Fakat o sırada çimlerin sulanması için fıskiyeler çalışıyor. Arkadaş da üstü ıslanmasın diye şort ve tshirt’ ü çıkarıp sadece donla bahçeden koşup sürgülü kapıyı itip odaya dalıyor. Zaten kafa da güzel hafiften. Yanlız girdiği oda kendilerinin ki değil. Bir başka çiftin odasına dalmış. Adam uyku sersemi ne diyeceğini bilememiş. Neyse ki arkadaş hemen geri çıkmış.
Gezi güzel de, nerelisiniz sorusuna Türkiye dediğinizde “Hasan Şaş, yavaş yavaş” deyip gülmelerine fitil oluyorsunuz. Çok sinir bozucu ve pis bu araplar. İlk günlerde bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum ama yine de her seferinde yılışık bir sesle bunu duymak asabımı bozuyordu. Sonrasında öğrendim ki bu “konulu” bir filmin repliğiymiş. Tabii ondan sonra soranlara direk İngiliz veya Rus olduğumu söyledim. Zevzek araplar. Alışverişten sonra gidip bir de
Sabah bunları anlatırken gülmekten kırıldık. Düşünebiliyor musunuz gecenin bir saatinde üzerinde donlar, ıslak bir adam odanıza dalıyor. Son gün dalış noktamız yine Shark & Yolanda. Çünkü burayı çok sevdik. Sevdik sevmesine ama yine köpekbalıklarıyla karşılaşamadık. Bugün son dalışımız olduğu için dalışların keyfini çıkardım. Reeflerin yakınındaki milyonlarca renkli balığın sanki usulca çalan bir müzik eşliğinde dans ettiklerini sanıyor insan. Milyonlarcası birden aynı anda aynı yöne hareket ediyor. Muazzam bir görüntü.
Reeflerin yakınındaki milyonlarca renkli balığın sanki usulca çalan bir müzik eşliğinde dans ettiklerini sanıyor insan.
Hard Rock kafeyi görelim dedik. İyi de etmişiz. Burası da gidilmeye deyecek yerlerden biri. Tavsiye ederim. Sharm El Sheikh’ teki son günümüzde tüm ekip olarak güzel bir kahvaltı yaptık. Sonra bikinilerimizi giyip plaja indik. Ve bu sefer yüzdük. Plaj çok güzel fakat çok çok sıcak. Neyse ki her zaman soğuk bira mevcut. Güzel güzel yüzüp, biralarımızı içip güneş banyosu yaptıktan sonra duşlarımızı alıp giyindik ve vatana dönmek üzere havaalanına gittik. Çok güzel tatil ve dalış anıları ile evime döndüm.
Dalışlarımız bittikten sonra dalış kulübüne uğrayıp malzemelerimi teslim edip bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Mısır’ a dalışa gitmeyi düşünenlere Dive africa’ yı öneriyorum. Sonra tekrar minibüse doluşup son kez otelimize gittik. Akşam yemeği yedikten sonra herkes dağılıp hediyelik eşya satın alma işine girişti. Tabii ki Na’ ama Bay’ de, Ben de kusur kalmayıp gittim ve eşe dosta minik hediyeler aldım. Burada herşey iyi marketing europe & anatolia / 49
Kültür - Sanat
Söz-Müzik Ersel Serdarlı...
Şimdiye kadar birçok ünlü şarkıcı için sevilen şarkılar yazan Ersel Serdarlı, müzik sektörünün mutfağından sahneye çıkıyor. Şarkı yazarı ve şarkıcı Ersel Serdarlı, bestelerini aşk ve sevgiyle yaptığını söylüyor. Onun bu romantik yaklaşımının, “Söz-Müzik Ersel Serdarlı” albümündeki şarkıların ta-
İrma’nın Giysi Dolabı... Postmodern sanatın isimlerinden Nilgün Yönter, “İrma’nın Giysi Dolabı” başlıklı sergisiyle, 03-28 Aralık 2012 tarihleriarasında, Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde.1963 Amerikan-Fransız yapımı İrma La Douce filminden esinlenerek hazırlanan sergide, İrma’nın giysi dolabında olabilecek her şeyi bulmak mümkün. Giysi temalı tablolar, “Yeşil Giysiler, “Ayakkabılar”, “Şapkalar”, “Dolaplar”, “Dükkânlar”, “İç Çamaşırlar”, “Minik Resimler” olmak üzere 7 bölümden oluşuyor. 2007 yılından bu yana hazırlanan 121 tablonun da bir hikâyesi ve senaryosu bulunuyor. Tüm tabloların kumaşlarla özel hazırlanmış,“Beyaz Bahar Dalları” ile süslenmiş paspartular eşlik ediyor. 50 / marketing europe & anatolia
mamına yansıdığı görülüyor. Albümdeki “Unutmak”, “Benden Ayrı”, “Kalmadı”, “Eski Aşklar”, “İstanbul”, “Adı Yok”, “Sadece”, “Senin Suçun”, “Aklım Sende Kalır” ve “Seninle” adlı şarkılar romantizmi, naif duygular içeren şarkıları sevenlerin, yıllarca başucunda kalmaya aday gözüküyor. Albümde çok önemli konuklar da var. Oya-Bora (“Aklım Sende Kalır”, “Sadece”), Bedük (“İstanbul”), Serkan Çağrı (“Adı Yok”) ve Sudden Exit (“Senin Suçun”) Ersel Serdarlı’ya eşlik ediyorlar. Kariyerinin önemli bir dönüm noktası olarak Erkin Koray’ın grubunda görev aldı ve efsane müzisyenle çeşitli konserler verdi. Bir süre ailesiyle Amerika’da yaşadı ve New Jersey’de “Shovelhead”, New York’ta “MaiaBand” adlı gruplarla sahne aldı. Türkiye’ye geri döndüğünde “Retro” adını verdiği cover band ile müzik yaptı. Ersel Serdarlı’nın 100’den fazla şarkısı bulunuyor. Müzisyenliğinin yanı sıra reklam ajansı Dentsu’nun Türkiye ofisi Drive Dentsu İstanbul’un Kreatif Direktörü olan Ersel Serdarlı, reklamcılık kariyerinde yüzlerce marka için bini aşkın kampanya üretti.
Borusan Müzik Evi...
Borusan Müzik Evi aralık ayına üç konserle hızlı bir giriş yapacak. Finli elektrogitar virtüözü Kalle Kalima’nın grubu Kuu 6 Aralık Perşembe; Artvark Saxophone Quartet feat. Claron McFadden’ın Sly Stone ve Maria Callas arasındaki hayali bir karşılaşma projesi “Sly Meets Callas” 7 Aralık Cuma; son yılların dikkat çeken gruplarından 123, Norveçli trompetçi Gunnar Halle ile 8 Aralık Cumartesi akşamı Borusan Müzik Evi’nde olacak.
Kültür - Sanat
Osmanlı’nın En Seksi Sırları...
Kadim Osmanlı geleneğinde, sağlıklı cinsel yaşamın ‘özel’ bir yeri vardır. Osmanlı’daki genç kızlar ve delikanlılar evlenecekleri zaman, bugünkü gibi internet sitelerinin ve televizyon programlarının kapısını aşındırmaz, hekimlerin yazdığı Bahnâme denilen kitaplara başvururlardı! Eşi
mutlu etme, heyecanını her daim yüksek tutma ve kendini güzel hissetme sanatı bu hakiki kitaplardan öğrenilirdi. İbn-i Sina’nın kitapları boşuna 700 yıl boyunca Avrupa tıp fakültelerinde okutulmadı. Halk da geleneksel tıbba itibar gösterdi, bu koruyucu tıbbın ilkelerini en mahrem yerde, yatak odasında bile uygulamaktan çekinmedi. Prof. Uzel’in kitabında açıkladığı ‘mahrem’ sırlardan bazıları şunlar: Cinsel ilişkinin uygun zamanı var mıdır? Düzenli olması ne yapmak gerekir? Hamam geleneğinin asıl kaynağı nedir? Kadınlar yüzünü, bedenini ve cinsel organını nasıl çekici ve güzel tutar? Gebelikten korunmak veya çocuk sahibi olmak için ne gibi formüller uygulanır? Vücutta istenmeyen kıllardan kurtulmanın yolu nedir? Ağız kokusunu ne giderir? Saçı, sakalı, kaşı ve kirpiği dökülenlerin kullandığı formül nedir? Niçin erkekler de gözlerine sürme çeker? Erkekler cinsel güçlerini nasıl korur ve artırır? Kadın ve erkek ilişkilerinde ne gibi tılsımlardan faydalanılır? Hayykitap yayın evinden yayınlanan kitabın satış fiyatı 12TL.
“Deniz Artık Uyanıyor” Sergisi...
Siemens Sanat’ta “NowWakestheSea/Deniz Artık Uyanıyor”sergisi, kıyı bölgeleri tüketim, turizm, ekonomik, politik, çevresel, kent planlaması, küresel politikalara bağlı olarak geliştirilen dış stratejiler için bir oyun alanı olarak kullanılırken, kıyı-kentsel yaşamın sürdürülebilirliğine yö-
nelik gözlemler ve beklentileri bir tartışma alanına taşıyor. Hollanda merkezli Satellietgroep’ınliderliğinde gerçekleştirilen, Karadeniz ve Kuzey Denizi’ne kıyısı olan ülkelerde sanatçıların, sinemacıların yeni yapıtlar geliştirebilmesi, var olan çalışmalarını değerlendirebilmeleri ve ortaya çıkan yapıtları üretildikleri yerlerde ve diğer ülkelerde sergilemeleri, benzeri projeleriyine işbirlikleri ile hayata geçirebilmelerine yönelik, araştırmaya dayalı programlar geliştirmeyi amaçlayan “NowWakestheSea/Deniz Artık Uyanıyor” projesinin yapıtları Siemens Sanat’ta. Aram Tanis & Jacolijn Verhoef,Barbara Hanlo,Bahanur Nasya & Yılmaz Vurucu,BNA,Cevdet Erek,Eliane Esther Bots,İmre Azem,Kees Bolten,Maurice Bogaert,Merve Kayan & Zeynep Dadak,Rüya Arzu Köksal & Aydın Kudu,Zeger Reyers gibi sanatçıların belgesel/video yapıtlarının yer aldığı sergi, 04 Aralık’tan itibaren Siemens Sanat’ta izleyicisiyle buluşuyor. “NowWakestheSea/Deniz Artık Uyanıyor” sergisi, 25 Ocak 2013 tarihine kadar, haftanın her günü 10.00 – 19.00 saatleri arasında Siemens Sanat’ta izlenebilir. marketing europe & anatolia / 51