marketing Tarih: Ocak 2013 Sayı: 15
europe & anatolia
transformatör
Halkbank’ın KOZU Tarkan mıydı? Murat bunu nasıl BOZ’du ?
revizyon
SON REVİZYON
j a s
ı r la
iy n Ye
e M ıl
İçindekiler
marketing europe & anatolia Sayı: 15 Tarih: Ocak 2013
Editörden 03
İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. e-mail: eksantrik@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr. Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvin@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.
Kısa Kısa
Yeniyıl Mesajı
04 -13
14 - 19
Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia Katkıda Bulunanlar Oğuzhan Akay Kağan İşmen Argun Albayrak Ali Erdem Ekşioğlu Seval Duban Ekim Sölemez
Reklam Dünyası
21
revizyon 23
Danışman Abdullah Ekşioğlu
Yeniyıl Mesajı
İlan Rezervasyon Melis Deniz Yayın Türü Süreli Yayın
Transformatör
Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia Feneryolu Mh. Gedikli Sk. Adilbey Ap. No: 15/13 Kadıköy - İstanbul - Tr. Tel: +90 555 233 24 41 e-mail: meadergi@gmail.com marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir.
31
Kampanyalar
Gezi
33 - 41
40 - 46
Reklam Arası Sinema
Kültür –Sanat
24 - 29
48
50 - 51
mobil: m-mea.eksantrik.com http://www.facebook.com/meadergi Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur. marketing europe & anatolia / 1
Köşe
( editörden)
Elvin Ekşioğlu / elvin@eksantrik.com
Yeni yılda yeni heyecanlar... Yeni bir yıl, yeni bir heyecan. Sizlerle daha önce dergimizin yayınlanma gerekçeleri ve hedeflerinden bazılarını paylaşmıştım. Bu yoldaki sabırlı yürüyüşümüzde yalnız olmadığımızı bu ay yeni yıl mesajlarında yer verdiğimiz görüş ve önerilerinizde görmüş olmak bizim de motivasyonumuzu artırdı. Şüphesiz ki, hiçbir ilan ya da satış geliri olmadan bir dergiyi kararlı, tarafsız, bağımsız bir çizgide yaşatmak uzun soluklu bir bayrak yarışı. Bu yarış sırasında bu ay bir dostumuz Kağan İşmen bayrağı devretme kararı aldı. Kendisine bugüne kadar yazılarıyla, varlığıyla bize kattığı güzellikler için teşekkür ediyoruz. Yeni yılda yeni yazarlarımızın aramıza katılacağı müjdesini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi bizim dergimizin en büyük farklılığı, yazarlarımızın dergimizi de eleştirecek özgürlükte olmalarıdır. Dostumuz Kağan veda yazısında dergimizi daha güzele taşıma yönündeki fikirlerini bu özgürlük çerçevesinde ele almış. Bu görüşlerin hepsi katıldığımız ve katılmadığımız yönleriyle tarafımızdan değerlendiriliyor. Ancak şunları bir kez daha dile getirme istiyorum. Sizlerin de farkında olduğu gibi bu dergi, marketing alanında yayınlanan bir içerik dergisi, reklam dünyasına, yani grafik sanatının duayenlerine, derginin okunurluğunu zorlaştıracak grafik tasarımlarla vitrin oluşturacak bir grafik atölyesinin broşürü değil. Bu nedenle bizim için aslolan digital ortamda okuyucuyu yormadan okunabilecek, sayısal platformu kullanmasına karşın dergi olduğumuzun ayrımını vurgulayacak klasik bir çizgiyi muhafaza etmek. marketing europe & anatolia'nın farklılığı, içeriği, özgür yazarları, bağımsızlığı, tarafsızlığı, açık görüşlülüğü, arka planında yer alan birikimden aldığı gücü ve evrensel hedefleri. Her ay size sunduğumuz dergide yer alan haberler 1993'den bu yana oluşturduğu ağ ile haber sağlayan Agency Europe & Anatolia'nın marketing alanına
giren haberlerinden oluşturduğu her ay ortalama 8 bin haberin içerisinden seçilmekte, hiçbir haber ya da görsel başka bir yayın kuruluşunun emeğinden çalınmamakta hatta değişik mecralarda defalarca yer alan haberler elenmekte. Bugüne kadar sektör içerisinde hiçbir ajans, dergimizle ekonomik bir ilişki için aranmadı ve rahatsız edilmedi. Zaten marketing europe & anatolia'nın ilan yayınlama konusunda oluşturduğu hedef kitle ajanslar değil, okuyucu kitlesiyle, hedef kitleleri örtüşen kuruluşlar ki çıkış amacı yayıncılıktan para kazanmak olmayan dergimizde ilan gelirlerinin oluşması için de hiçbir zaman saldırgan bir politika izlenmeyerek, süreç doğal mecrasında serbest bırakıldı. Okuyucu sayımız her geçen gün artıyor ve dergimize olan bu teveccüh bizleri mutlu ediyor. Reklamcılar Derneği'nin açıklamalarıyla reklam sektöründe 3 bin kişinin çalıştığını düşünecek olursak, öğrenciler, PR, medya ve reklamveren de bu rakama ilave edildiğinde ulusal alanda hedef 10 bin okuyucu olabilecekken, marketing europe & anatolia hiçbir reklam katkısı olmadan şu anda aylık 5 bin okuyucu ortalamasına ulaştı. Bu rakam gün geçtikçe artacak, uluslararası alandaki atılımlarımız gerçekleştiğinde ise diğer dergilerin hayal edemeyecekleri rakamlara ulaşacak. Ancak hala elimizi kolumuzu bağlayan teknik sıkıntılarla yüzleşiyoruz. Ülkemizde kotalı internet uygulamaları ve hız problemleri, dergimizi kolay ulaşılır yapmaya çalışırken digital yayıncılığın bazı avantajlarını; örneğin video kullanımı ya da değişik uygulamaların yer aldığı ilanları konumlandırmamızı engelliyor. Ancak derginin ulaşılabilirliğinin oyuncaklı uygulamalardan daha önemli olduğunu düşünüyor, zaman içerisinde bu sorunların da aşılacağını umuyoruz. Sizinle paylaşmak istediğim daha birçok konu var ancak bazen nokta koymayı da bilmek gerekiyor. Bu vesileyle hepinizin yeni yılını kutluyor, yeni yılın tüm sektöre yeni kapılar açmasını diliyorum.
marketing europe & anatolia / 3
Kısa Kısa
GYODER: 2012 değerlendirmesi, 2013 beklentileri...
GYODER inşaat/gayrimenkul sektörünün 2012 yılını beklentilerini altında % 1 – 1,5 arasında büyüme oranı ile tamamlayacağı belirtilirken, 2013 yılında ise % 5-6’lık büyüme oranı ile sektörün yeniden büyüme trendine gireceği öngörüsü paylaştı. Kentsel dönüşüm, mütekabiliyet gibi büyük gelişmelerle genel ekonomi içinde önemli misyonlar üstlenen gayrimenkul sektörünün; 2012’de beklentilerin altında gelişen büyüme oranı ile içinde bulunduğu bu hassas süreçte, verdiği ‘kritik’ mesajlara dikkat çekildi. İnşaat
sektöründe büyüme son 10 yıldır ilk kez Türkiye büyümesinin altında gerçekleşti. GYODER Başkanı Işık Gökkaya “2012 Yılı Genel Değerlendirmesi ve 2013 Yılı Öngörüleri” değerlendirmesinde 2012 yılına ilişkin farklı detaylardaki GYODER öngörüleri ve yılsonu gerçekleşmeleri de karşılaştırıldı. Mukayesede, 2012 yılına ilişkin GYODER tahminlerinin, büyük bir oranda gerçekleştikleri görüldü. GYODER, 2013 sektör içi beklentilerini 3 ayrı maddede topladı; Önümüzdeki dönem tüm oyuncular tarafından iyi çalışılmalı, doğru algılanmalı ve uygun stratejiler geliştirilmelidir. Kentsel Dönüşüm, nitelikli konut üretimi temel hedefler olmalıdır. Tasarım, teknoloji ve insan kaynağına yatırıma devam edilmeli, bu yatırımların Türkiye’nin temel dinamiklerine yatırım olduğu unutulmamalıdır. Rekabet ve karlılık için yeni teknolojiler, verimlilik, tedarik ve maliyet yönetimi unsurlarına ağırlık verilmeli, politikalar geliştirilmelidir.
Mobilya Sektörü’nün 2012 performansı... İç pazarda yüzde 10 gerileme yaşayan Türk Mobilya Sektörü’nün 2012 performansını değerlendiren MASKO Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Karcı, “Mobilya satışlarında yüzde 10 oranında düşüş gerçekleşti. İhracat alanında yakaladığı olumlu ivme ile ekonominin başat sektörlerinden biri haline gelen Türk Mobilya Sektörü, 2012 yılını buruk kapatıyor. Yılın son yarısında iç piyasada yüzde 10 gerileme gözlemlenen sektörde faaliyet gösteren üreticiler, zor günler yaşadı. Sektörün karşılaştığı bu gerilemeyi ve 2012’yi değerlendiren dünyanın en büyük mobilya kenti MASKO’nun Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Karcı, “Sektörümüz, 2012 yılında da Türkiye ihracatındaki kritik önemini korudu. Geçen seneyi ihracat alanında yüzde 20 büyüme ile kapatan sektörümüz, 2012 yılında da ihracatta yüzde 20 büyüme yaşadı. Ancak iç piyasadaki satışlarda 4 / marketing europe & anatolia
maalesef beklenen hamle gerçekleşmedi ve son altı ay içinde mobilya iç piyasasında yüzde 10 gerileme görüldü” dedi. Sektörün belini kıran bu düşüşü kış aylarında peşi sıra gelen zamlara bağlayan Karcı, “Satışlarda yaşanan düşüşte çevre ülkelerde yaşanan gerilimlerin yanı sıra kış aylarında başta petrol ve doğalgaza yapılan zamlar da etkili oldu. Pek çok vatandaşımız daha zaruri ihtiyaçlarına yöneldi ve mobilya için bütçe ayırmadı” dedi. İstanbul ve çevresinin mobilya ihtiyacının yüzde 60’ını karşılayan dünyanın en büyük mobilya kenti MASKO’nun, Türk mobilyasının markalaşma sürecindeki en büyük destekçisi olduğunu ve sektörün yakaladığı kalite standartları ile 2013 yılında daha da büyüyeceğini ifade eden Karcı, “MASKO, ülkemiz mobilya ihracatının yüzde 10’ununu karşılıyor. 170 ülkeye yaklaşık 1,7 milyar Dolarlık ihracat gerçekleştiren Türkiye mobilya sektörü, 2023 yılına kadar bu rakamı 7 milyar Dolara çıkarmayı hedefliyor. Özellikle inşaat sektöründeki gelişmelerle birlikte yeni yılda iç pazarda yaşanan daralmanın da aşılacağını öngörüyoruz” dedi.
Kısa Kısa
Dünyaya Saygılı...
Tasarım ödüllü Fırrın...
‘Dünyaya Saygılı Dünyada Saygın’ vizyonu doğrultusunda, kaynakların verimliliği ve sürdürülebilirliği konusundaki sorumluluğunun bilincinde olarak faaliyetlerini sürdüren Arçelik A.Ş., kurumsal şeffaflığının en somut göstergelerinden biri olan, 2011 yılı Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımlandı. Koç Holding A.Ş. Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, Arçelik A.Ş.’nin ‘Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın’ vizyonu paralelinde, tüm süreçlerinde ‘sürdürülebilir gelişim’ odağıyla hareket ettiklerini ve süreçleri daha verimli hale getirdiklerini belirtti. Çakıroğlu, stratejik hedefler doğrultusunda şirketin global varlığını artırırken kaynakların sürdürülebilirliği konusundaki sorumluluklarının da bilincinde olduklarını ve bu yaklaşımla iş süreçlerini ve hedeflerini sürdürülebilirlik ilkeleriyle bütünleştirdiklerini vurguladı.
Arzum, 2011 yılında piyasaya sunduğu Fırrın ile uluslararası tasarım ödülü IF Design Awards’da ve Turquality kapsamında düzenlenen Design Turkey’de ödüle layık görüldü. hedefleyen Arzum, 2011 yılında piyasaya sürdüğü Fırrın Ekmek Kızartma Makinesi ile iki ödülün daha sahibi oldu. 2007 yılında genç tasarımcı Atıl Kızılbayır’a Endüstriyel Tasarım Yarışması’nda ödül kazandıran Fırrın, IF Design Awards ve Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri’nden de ödülünü aldı. 3011 ürün arasından 981 ürünün ödüllendirildiği ‘IF Design Awards’ın ödül töreni 22 Şubat 2013’te dünya genelinden 2000 tasarım profesyonelinin katılımı ile Münih’te düzenlenecek.
BKM’nin Kart Monitör 2012 Araştırma sonuçları...
Bankalararası Kart Merkezi (BKM) her yıl gerçekleştirdiği, banka ve kredi kartı kullanım ve ödeme alışkanlıkları ile internet üzerinden yapılan kartlı ödemelere ilişkin verileri ortaya koyan Kart Monitör 2012 Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Araştırmaya göre, Avrupa’ya kıyasla neredeyse 20 yaş daha genç bir nüfusa sahip Türkiye’de, e-ticarete olan ilginin hızla arttığı ve e-ticarette kartlı ödemelerin tercih edildiği ortaya çıkıyor. Alışverişte en çok tercih edilen ödeme yönteminin yüzde 54 ile kredi kartı olduğu ortaya çıkıyor. Kartlı ödemelerin e-ticaret üzerindeki etkisinin de incelendiği BKM’nin Kart Monitör 2012 Araştırması internet üzerinden kartlı alışverişe olan ilgiyi de ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların yüzde 33’ü internet üzerinden alışveriş yaptı-
ğını belirtirken bu oran, gelir arttıkça yüzde 42’ye kadar çıkıyor ve ortalama alışveriş sıklığının 2 haftada 1 olduğu göze çarpıyor. İnternet üzerinden alışveriş yapanların yüzde 82’si alışverişlerinde kredi kartını tercih ediyor. Sanal dünyadan alışveriş yaparken ortalama alışveriş tutarı 200 TL’yi geçmiyor. 2008 yılından bu yana internet alışverişlerimizin giderek arttığı görülüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 51’i tek kart kullandıklarını bildirirken, 3 veya daha fazla kart kullananların oranı ise yüzde 22. Araştırmaya katılanlar arasında, neredeyse tüm alışverişlerini kredi kartıyla yaptığını belirtenlerin oranının yüzde 15 olduğu görülüyor. Kredi kartı kullanıcılarının yüzde 90’ı limitinin yüzde 80’ini aşmıyor. Araştırmada banka kartının alışverişlerde kullanımı yüzde 15 olurken, her 4 kişiden 3’ü bu özelliği biliyor. Araştırmaya katılanların yüzde 71’i kart borcunun tamamını ödediğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 59’u kredi kartı borcunu ATM’lerden ödediğini belirtiyor. Banka şubesinden ödeme yapanların oranı yüzde 24 iken, otomatik ödeme tercihini kullananların oranı ise yüzde 15 oluyor.
marketing europe & anatolia / 5
Kısa Kısa
Yeni bir PR ajansı... Turkcell, Medya İlişkileri ekibinden iki güçlü ismi, PR sektörüne uğurluyor. Turkcell Medya İlişkileri Müdürü Mustafa Kutlay ile yine Medya İlişkileri ekibinin başarılı ismi Gökay Çako, yeni yıl ile birlikte Turkcell’den ayrılarak kendi PR ajanslarını kurma kararı aldı. 17 yılı Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nin Müdür Yardımcılığı olmak üzere toplam 23 yıl gazetecilik yaptıktan sonra 2009’da sürpriz bir kararla Turkcell’e transfer olan Mustafa Kutlay, yaklaşık 4 yıldır Turkcell Medya İlişkileri ekibini yönetiyordu. Pek çok başarılı iletişim çalışmasına imza atan ve Türkiye’nin ilk IPRA ödüllü kurumsal medya ilişkileri bölümü ünvanını kazanan ekibin bir diğer üyesi Gökay Çako da Akşam Gazetesi’ndeki gazetecilik görevinden ayrılarak çalışmaya başladığı Bersay ile 2006’da PR sektörüne adım atmıştı. Çako, 5 yıldır Turkcell’de çalışıyordu.
AkzoNobel Marshall’la, yeni genel müdür... AkzoNobel Marshall’ın Genel Müdürlük koltuğuna 2002’den bu yana Yunanistan boya endüstrisinin lider şirketi AkzoNobel Vivechrom S.A.’nın Genel Müdürlüğü’nü yürüten Petros Katsampouris oturdu. AkzoNobel Marshall, bundan sonra yeni Genel Müdürü Petros Katsampouris’in liderliğinde insanların hayatına renk katmaya devam edecek. 2002’den bu yana Yunanistan boya endüstrisinin lider şirketi AkzoNobel Vivechrom S.A.’nın Genel Müdürlüğü’nü yürüten Katsampouris, “Yunanistan’da Yılın En Kaliteli Lideri 2009” ve “Avrupa’nın En Kaliteli Lideri Adaylığı 2010” gibi önemli yöneticilik ödüllerine layık görüldü. Yunanistan Ticari İşletmeleri Federasyonu Genel Konseyi üyesi olan Katsampouris, Atina ve Yunanistan Üniversiteleri’nde konuk eğitmen olarak reklam ve satış üzerine dersler de veriyor.
Opet’e ödül...
Groupama, atama...
OPET, Avrupa’dan 3500 markanın katıldığı European Business Awards 2012’de, “National Champion” (Ülke Şampiyonu) unvanını kazanarak büyük ödüle bir adım daha yaklaştı. OPET, iş dünyasının Oscar’ı kabul edilen European Business Awards (Avrupa İş Dünyası Ödülleri) 2012’de “National Champion” (Ülke Şampiyonu) unvanını aldı. OPET şimdi büyük ödül Ruban d’Honneur için yarışacak. Türkiye’den 19 ‘Ülke Şampiyonu’nun açıklandığı, 20 Aralık 2012 tarihinde gerçekleştirilen törende OPET Genel Müdürü Cüneyt Ağca, ödülü Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ve European Business Awards CEO’su Adrian Tripp’in elinden aldı. 18 Avrupa ülkesinden seçilen 100 “National Champion”un yapacakları sunumları değerlendirecek ve finalde bu başarılı markalar büyük ödül Ruban d’Honneur için yarışacak. Sonuçlar, Nisan 2013’te düzenlenecek törenle açıklanacak.
Ramazan Ülger, Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik Genel Müdürü olarak atandı. 2009 yılından bu yana Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik’te Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan sektörün deneyimli isimlerinden Ramazan Ülger Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik’in Genel Müdürü olarak atandı. Daha önce Groupama Sigorta ve Groupama Emeklilik’te Acenteler, Bölgeler ve Tarım Satış’tan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Ramazan Ülger, TARSİM Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Türkiye Sigorta Birliği Denetim Kurulu Başkanı olarak sürdürdüğü görevlerine de devam edecek.
6 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
ODTÜ’lü Gençler’den Selva’ya ödül...
ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu üyeleri tarafından hazırlanan ve oylamaya sunulan anket vasıtasıyla yapılan kapalı oylama sonucu belirlenen kişi, kurum ve kuruluşlara kendi alanlarında “Yılın Girişimcisi” ödülü veren ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu, bu yıl Yılın Girişimcisi olarak sektörünün yenilikçisi firması Selva Gıda’nın Genel Müdürü Mehmet Karakuş’u seçti. Girişimciliği en başarılı şekilde teşvik eden kişi, kurum ve kuruluşları gösterdikleri başarı ve cesaretten dolayı ödüllendirmeyi hedefleyen törende; Yılın Girişimcisi Ödülü’nü Selva Gıda Genel Müdürü Mehmet Karakuş aldı. Mehmet Karakuş, ödül ile ilgili olarak, “ODTÜ’lü öğrencilerin bu ödülünüşimdiye kadar gerçekleştirilen Pazarlama iletişimimizin ve üniversiteler ile olan ilişkilerimizin bir meyvesi olarak görüyoruz” dedi.
Microsoft, İstanbul 2012. Microsoft’un İstanbul Ofisi’nde düzenlenen Imagine İstanbul 2012 etkinliği, tüm Orta Doğu ve Afrika (MEA) bölgesindeki reklam veren, reklamcı ve medya satın alma ajans yöneticilerini bir araya getirdi. Markaların sektörde farklılaşabilmeleri için geliştirilen yeni çözümler Microsoft Advertising ekibi tarafından aktarıldı. Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, “Dört büyük trend olan ‘mobilite, sosyal ağlar, bulut ve büyük veri’ reklam dünyasının yeni kurallarını belirleyecek. Geçtiğimiz 5 yılda büyük bir değişim yaşandı ve artık her şey tüketicinin kontrolünde. Her yerden, her an, her şeye ulaşabilen tüketiciye ulaşmak isteyen tüm markalar da aynı şekilde tüm platformlarda en farklı şekilde olabilmeli ki sürdürülebilirliğini sağlasın. Microsoft Türkiye olarak sunduğumuz yenilikçi ürünlerle reklam verenlere, kreatif ajanslara, reklamcılara yepyeni bir oyun alanı sunuyoruz. ” dedi.
AveaMasters’ın yeni dönemi başlıyor... Avea’nın gençleri profesyonel yaşama hazırladığı yetenek programı “AveaMasters”ın yeni dönemi başlıyor. Program kapsamında iş hayatının provasını yapacak olan gençler, Avea ailesine katılma fırsatı da yakalayabilecek. Tüm Türkiye’den 3’üncü ve 4’üncü sınıf üniversite öğrencilerinin yanı sıra yeni mezunların da katılabileceği programın son başvuru tarihi ise; 13 Ocak Türkiye’nin geleceğini elinde tutan gençlere yatırım yapma amacıyla hayata geçirilen AveaMasters genç yetenekleri iş ve staj programları ile profesyonel yaşama hazırlıyor. Gençler, başvurular tamamlandıktan sonra kişilik envanteri ve panel mülakatlarından oluşan bir değerlendirme sürecine tabi tutuluyor. Değerlendirme sonucunda AveaMasters’e katılma hakkı elde edenler ise dünyanın en büyük 500 GSM şirketi arasında yer alan bir kurumda staj ve Avea ailesine katılma fırsatı da yakalayabilecekler. Başarı hikayesi yazacaklar Programa katılan gençler ayrıca, Evreka Proje Yarışması’na da katılarak Avea yöneticilerinin koçluğunda profesyonel iş hayatının provasını yapma fır-
satına sahip olacak. Evreka Proje Yarışması’na yönelik eğitim süreci ise Mart 2013 döneminde başlayacak olup yarışma dahilindeki vaka çalışmaları Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleştirilecek. Haziran ayında final heyecanının yaşanacağı süreç sonunda; iş hayatına bir adım daha yaklaşacak olan gençler; pazarlama, finans, teknoloji ve satış konularında yaratıcı çözümler üreterek, takım arkadaşları ile birlikte kendi başarı hikayelerini yazacaklar. AveaMasters programını ve başvuruları hakkında daha detaylı bilgi ise facebook.com/aveamasters ve avea.com. tr adresinde yer alıyor. marketing europe & anatolia / 7
MTM 2012 Araştırmaları
2012’de Ekonomi...
2012’de Reklam...
Medya Takip Merkezi (MTM)’nin hazırladığı araştırmaya göre, ekonomi alanındaki haberlerde son 1 yıl içerisinde yüzde 276’lık bir artış yaşandı. Buna göre, 2012’nin en çok konuşulan ekonomi konusu ihracat oldu. Bir önceki yıla oranla artış göstermesiyle gündeme gelen ihracatın, Kasım ayında 12 milyar dolara çıkarak rekor kırdığı, ayrıca 11 aylık ihracatın ise 139 milyar olduğu açıklandı. İhracat medyada yıl boyunca 400 bine yakın haberde yer aldı. Bir önceki yıla oranla medyada yüzde 63 daha fazla yer bulan vergi oldu. Özel Tüketim Vergisi’nin yüzde 40’a yükseltilmesi ve Gelir Vergisi Kanun Taslağı’nın hazırlanması konuları, medyada geniş yansımalar sağlayan içerikler arasındaydı. 2012 yılında medya, vergiye 382 bin 275 haber ve yazı ile yer ayırdı. Ekonomik büyüme ile ilgili yıl boyunca 267 bin 133 haber ve yazı yayınlandı. 2012 yılında ekonomi medyasında en çok konuşulan iş kadınlar basında yer alma sayıları sıralamasıyla şöyleGüler Sabancı: 6.007, Suzan Sanancı Dinçer: 2.960, Serpil Timuray: 1.956.
Reytingi yüksek 13 TV kanalı üzerinden hazırlanan araştırmaya göre, yılın en çok reklam veren sektörü gıda oldu. Bir önceki yıla oranla reklamlarında yüzde 21’lik düşüş yaşanan gıda sektörü, toplamda 380 bini aşkın reklam spotuyla tüketicinin karşısına çıktı. Araştırma raporuna göre, yıl boyunca TV’ye en fazla reklam veren ikinci sektör GSM oldu. GSM’in, bir önceki yıla oranla kanallara verdiği reklam sayısında yüzde 40’lık bir azalma gözlendi. Buna göre sektör, 211 bin 293 reklam spotuyla, bin 699 saat ekranlarda kaldı. Yılın en çok reklam veren bir diğer sektörü ise finans oldu. Reklamlarında yüzde 5’lik bir artış tespit edilen finans sektörü,135 bin 833 reklam spotunda yer aldı. Geçen yıl ile 2012 karşılaştırıldığında, finansın dışında reklam spotları artan diğer sektör ise yayıncılık oldu.
2012’de Siyasiyet...
2012’de Magazin...
2012’nin medyada en çok konuşulan siyasi partileri ve siyaset adamları belli oldu. Siyasi partilerde 2011’deki sıralama değişmezken, AKP ve Erdoğan yıla damgasını vuran isimler oldular. AKP; 1 milyon 377 bin 173 haber ve yazıda yer aldı. CHP; 988 bin 661 haber ve yazıya konu edildi. MHP; 397 bin 393 haber ve yazı ile gündeme geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yılın en çok konuşulan siyasetçisi oldu. Başbakan Erdoğan, 1 milyon 41 bin 876 haber ve yazı ile adından söz ettirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yıl genelinde 302 bin 189 haber ve yazıya konu edildi. 2012’de medyada en fazla adından söz edilen diğer siyasi isim ise, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu. Abdullah Gül, yıl boyunca 285 bin 277 haber ve yazı ile gündeme geldi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davuoğlu oldu. Davutoğlu’nu, 133 bin 937 haber ve yazı ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç izledi. 2012 yılında 102 bin 341 haber ve yazıda yer bulan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise yedinci sırada yer aldı.
2012’nin en medyatik isimlerini belirledi. Acun Ilıcalı 32.250 haber ile birinci oldu. Listenin ikinci sırasında ise, Hülya Avşar 30.337 yer aldı. Cem Yılmaz, 26.422 haber ile üçüncü sırada yer aldı. Geçen yılın Top 10 listesinde yer alan Tarkan, Ajda Pekkan ve Nihat Doğan gibi ünlüler bu yılın listesine giremezken; geçtiğimiz yılın listesinde yer almayan Necati Şaşmaz ve Beren Saat ise haber oranlarını arttırarak, 2012’de en medyatik 10 ünlü arasına girmeyi başardılar. Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi olan Angelina Jolie 16 bin 853 haber ve yazı ile yılın en çok konuşulan yabancı ünlüsü oldu. Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etmesiyle de Türk basınının ilgisini çeken Jolie’yi, 12 bin 984 haber ile Lady Gaga takip etti. Türk Medyası’nın en fazla ilgisini çeken diğer yabancı ünlü isim 12 bin haber ve yazı ile Rihanna olurken, 2012 sonlarında İstanbul’da peş peşe verdiği konserlerle adından söz ettiren Jennifer Lopez 10 bin 528 haberle gündeme geldi. Türk medyasında en fazla yer bulan yabancı erkek ünlü ise daha çok gençlerin hayranı olduğu Justin Bieber oldu
10 / marketing europe & anatolia
Reklamlarında azalma yaşanan bir diğer sektör ise, bir önceki seneye oranla ekranlara yüzde 46 daha az reklam veren inşaat sektörü oldu. Reklamlarında düşüş tespit edilen diğer sektörler ise sırasıyla, gsm, gıda, kozmetik, ticaret, otomotiv, ev temizlik ürünleri ve kişisel bakım oldular.
Kısa Kısa
2012 küresel ekonomide, dönüm noktası mı?... Deloitte, dünya ekonomisinin kalbi olan dokuz bölgeyi mercek altına aldığı son çeyrek raporunda, küresel duraklamanın ekonomi politikalarına nasıl etki ettiğini analiz ediyor Dünyanın en büyük profesyonel hizmet firmalarından biri olan Deloitte, dünya ekonomisinin kalbi olan dokuz bölge ile ilgili 2012 yılının son çeyreğine ilişkin değerlendirmelerinin yer aldığı bir rapor yayınladı. Deloitte University Press tarafından yayımlanan ve alanında uzman yedi farklı ekonomistin ülke ve ulusüstü birlik bazındaki analizlerine yer verilen raporda, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İngiltere, Japonya, Hindistan, Rusya, Brezilya ve Güney Kore ekonomileri üzerine çarpıcı bilgilere yer veriliyor. Avrupa’ya yeni çözümler Deloitte’un raporunda, Avrupa Birliği (AB) Merkez Bankası’nın yeni politikaları, Almanya Anayasa Mahkemesi’nin Euro’yu kurtarma stratejisine karşı ılımlı tavrı ve Hollanda’da yeni seçilen Euro yanlısı koalisyon hükümeti sayesinde krizin etkilerinin geri çekilmeye başlamasına rağmen, birliğin temelinde olan sorunların hala var olduğu vurgulanıyor. Deloitte Almanya Araştırma Başkanı Dr. Alexander Börsch’a göre ise Euro bölgesinin yönetişiminde yapılacak bir reform dört farklı şekilde gerçekleştirilebilir. Bunlar; yeni kurallarıyla Maastricht 2.0’ın benimsenmesi, mali politikaların merkezileştirilmesi, üye ülkeler arasında koordineli ekonomik işbirliği ve kriz zamanlarında birlik olmak olarak öne çıkıyor. Raporda analiz edilen bir diğer ülke ise İngiltere. Buna göre, ada devletin büyümesi 2013 yılında yeniden başlayacak gibi gözükse de, pek çok iç ve dış problem var olmaya devam edebilir. Bu durumun da sağlam olmayan ve cansız bir iyileşme ile sonuçlanabileceği değerlendiriliyor. Amerika bilinmeyen sularda iken Brezilya büyüme peşinde Amerika Birleşik Devletleri’nin durgun büyümesinin, tarihte eşi görülmemiş şekilde uzun sürdüğüne dikkat çekilen raporda, normal şartlarda böylesi bir büyüme hızının akabinde ekonomide daralma ya da hızlandırılmış büyüme yaşanacağı belirtiliyor. Bu sebeple Amerika’nın bilinmeyen sularda bulunduğunu değerlendiren rapor, ülke ekonomisinin şans ve dayanıklılığının mali politikalar, Avrupa’daki gelişmeler ve riskli para politikaları karşısında 2013 yılında test edilebileceğini öngörüyor. Güneyde, Brezilya’da ise Merkez Bankası’nın geçtiğimiz yıl gösterge faiz oranlarını 500 puan düşürmesi, kurumun enflasyondan ziyade büyüme ile ilgilendiğine işaret edi-
yor. Böylelikle, Brezilya’da gelecek sene bu yıla göre daha büyük oranda büyüme gerçekleşebilir. Rapora göre, kısa dönem gelişmeler arasından en çok öne çıkan durum ise Amerika’nın para politikasının Brezilya’nın döviz kurları üzerindeki potansiyel etkisi olarak gösteriliyor. Rusya’da ise küresel ekonomideki trendlerin tersine, Rusya Merkez Bankası enflasyonu önlemek için sıkı para politikaları izliyor. Raporda, Merkez Bankası’nın küresel duraklamanın ortasındaki bu kararının büyümeye engel oluşturabileceği ve hatta bunun işaretlerinin şimdiden de görülebildiği anlatılıyor. Çin politikaları kritik role sahip Rapora göre Çin’de şu an uygulanmakta olan politik rejim, önümüzdeki aylardaki ekonomik çıktıyı canlandırmaya devam edebilir ve yumuşak inişe uygun bir zemin hazırlayabilir. Analizlerde ayrıca, ülke yönetimindeki değişikliğin Çin’in ekonomik görünümünde belirsizliğe sebep olduğu belirtiliyor. Japonya ekonomisine ilişkin öngörülerin de yer aldığı raporda, ülke ekonomisinin kaygan bir zeminde bulunduğuna dikkat çekiliyor. Ülke dışından esen sert rüzgarlar, değeri yüksek para birimi, devam eden deflasyon, reel ücretlerde düşüş ve durgun tüketici harcamalarıyla Japonya’nın pek kayda değer bir iyileşme yaşayamadığı belirtiliyor. Dahası, düşen fiyatlara rağmen merkez bankasının parasal genişleme politikasını daha da genişletmeme kararı alması ve Çin ile yaşanan siyasi anlaşmazlıkların, endüstriyel ekonomiyi olumsuz etkileyeceği değerlendiriliyor. Uzakdoğu’daki bir diğer aktör olan Güney Kore için ise raporda, ülke refahındaki gıpta edilecek artışa rağmen, ihracattaki zayıf talep ve yüksek tüketici borçlarının, ekonomik büyümede frene basılmasına sebep olabileceği belirtiliyor. Ülkenin uzun vadede de ekonomisini üretim ve imalattan, hizmet sektörü temelli bir yapıya kavuşturması gerektiği vurgulanıyor. Hindistan potansiyelin üzerinde Raporda Hindistan’ın ekonomisinin ise potansiyelinin altında seyrettiği görüşüne yer veriliyor. Öte yandan ülkenin yüksek büyüme oranına dönüş ihtimali pek olası görülmemekle birlikte, yüksek enflasyon dâhil olmak üzere, birçok olumsuz riskle karşı karşıya kaldığı belirtiliyor. Raporda öne çıkan analizden bir diğerinde de hükümetin, uzun vadeli büyüme sağlayabilecek yeni reformlar teklif etmesine rağmen, sert siyasi muhalefetin varlığını sürdürdüğü ve bu durumun ekonomide belirsizliğin galip gelmesine sebep olduğu ifade ediliyor. Raporun önsözünü hazırlayan Deloitte Küresel Ekonomi Direktörü Dr. Ira Kalish, küresel ekonominin bir yol ayrımında olduğunu, ekonomiye yön veren başlıca ülkelerin ise dönüm noktasında bulunduğunu iletiyor ve en azından 2013 yılının çok ilginç bir yıl olacağını ekliyor. Deloitte’un “Küresel Ekonomik Görünüm, 2012’nin 4’üncü Çeyreği” raporuna (İngilizce), http://dupress.com/collection/economic-outlooks/#globaleconomic-outlook-q4-2012 adresinden ulaşılabilirsiniz. marketing europe & anatolia / 13
Yeniyıl Mesajı Turan Başartan / Duayen Reklam
Reklamcılık sektörüne yeni bir ışık getiren Marketing Europa & Anatolia yayıncılığı öncelikle sektörümüzde ki gelişmelerin gerçek yönlerini objektif bir dille yazmaktadır. İletişim sektörüne ilişkin en güncel konuları ele alarak kitlelere ulaştırmaktadır. Yıllardır alışılmış pazarlama sektör dergiciliği anlayışına yepyeni bir nefes getirerek, sektörün bilinmeyen yönlerini Profesyonel yöneticilerin kalemleri ile dile getirmektedir. Zorlamasız,doğal bir bilgi akışı içinde Reklam Sektörünün yelpazesini içine alan bir bilgi kutusu diyebilirim. Kutuyu açınca içini çok seveceksiniz. Nice senelere, REKLAMIN YENİ YARATICI KOLU, YENİ KUŞAK REKLAMCILIK ÜRÜN YERLEŞTİRME O’nun Gibi Olmak ….. Ürün yerleştirme Holllywood da 1930 lardan beri profesyonel olarak yöneltilen bir uygulama, MGM Film şirketi ilk Product Placement ofisini o tarihte kurmuş. Konu o kadar etkili olmuş ki Dünyaca ünlü Rüzgar gibi Geçti'nin baş rol oyuncusu Clark Cable bir komedi filminde üzerindeki beyaz atlet iç çamaşırını çıkartıp gömleğini çıplak vücuduna giyince Amerika halkı bunu örnek alarak erkekler iç Çamaşırı giymekten vazgeçmişler ve bir senede iç giyim imalatçıları iflasın eşiğine gelince tekrar yeni bir film çekimi yaptırılarak aktöre beyaz iç çamaşırı giydiği sahneler özellikle uygulanmış. Gene Amerika da Bond filmi çekilmeden önce yönetmen Otomobil firmaları işle görüşüp Bond un karakterine en uygun markayı seçerek anlaşma yapmış.ve Bond un tiplemesinde o araba ile kimliğinin bir parçası olarak tarzı kaliteli bir şekilde yakalanmış. Yurt dışındaki uygulamalar ne kadar izleyicinin gözüne çomak sokar gibi yerleştirmeden uygulanıyorsa bizde de tam tersi. Markanın amblem ve logoları izleyicinin gözüne –bakın bu markada var ,bunu görmezlikten gelmeyin, öğrenin- der gibi kasıtlı ve rahatsız edici bir şekilde yerleştirilerek uygulamalar var. Bu uygulama biçiminde tabiî ki müşterinin de en başta markasını popüler bir dizinin içinde yer alması talepleri ile başlıyor. Reklam ajansı medya ajansına bu müşteri talebini aktarıyor. Medya ajansları da sanki bünyelerinde çok yaratıcı ekibi varmış gibi TV Kanalları ile direkt temasa geçip, yazılmış senaryonun içine, veya çekilmiş sahnenin
14 / marketing europe & anatolia
( 20122013) bile arasına ilave çekimleri son 6 saat içinde yayın kopyasına yetiştirilmek üzere markalarının yerleştirilmesi istiyor. Kısa sürede yapılan çalışma yaratıcılığı önlüyor. Bizde film çekiliyor ondan sonra sponsor ve ürün yerleştirme için marka arayışına geçiliyor. Diziler kanallara yayına bir saat kala teslim edilebiliyor. Süre çok az. Ayrıca Bizde uygulama Avrupa ve Amerika'ya göre çok daha pahallı , onlarda bütçeler çok düşük., bizde en fazla bir programa 4 ürün yerleştirme uygulanabiliyor, diğer ülkelerde ise hiç limit yok. Tv kanallarıda maşallah bu dar sürede senaryo yaratım ustası olmuşlar. Asıl uygulanması gereken ürün yerleştirme, şekli, sinemada olsun Televizyon Dizilerinde olsun ,konunun ve senaryonun doğal akışı içinde yer alması gerekiyor.. İzleyiciyi rahatsız etmeyecek bir biçimde kullanılmalıdır. Hatta özendirilecek biçimde doğal olmalıdır. Türk haklıda bu konuda hiç küçümsenmeyecek çok hassas bir bakış açısı ile hemen yapılan kötü uygulamayı değerlendiriyor.. Çirkin uygulamalar dan rahatsız oluyor Ve Marka işle ilgili olumsuz yorumlar yapılıyor. Rtük bu konuda uygulamanın nasıl gerçekleşeceği hakkında bir yönetmelik yayınlamış. Konu ile ilgilenenlerin okumasını öneririm... Türkiye deki zamansızlıktan kaynaklanan, ayak üstü acele uygulamalarından bir zaman sonra, sona ereceğini umuyorum. İlk önce senaryolar hazırlanılırken Ürün yerleştirme araştırmalarına başlamaları en sağlıklı çözüm olacaktır. Bütün dünya da bu iş ürün yerleştirme ajansları ile çalışılarak yapılıyor.Türkiye de nispeten yeni bir kavram ve yeni açılan Ürün yerleştirme Ajansları var. Burada Film Yönetmenlerine, de çok iş düşüyor. İyi planlanması gereken bir çalışma ve çekim bütçelerine katkısı yadsınamaz. Senaryo yazarları da konuya son dakika ilave edilmesi istenen markaları da yerleştirirken çok zorlanıyorlar. Zaman verilse süper işler üreteceklerdir. Reklam sektörümüzün bir parçası olan Ürün yerleştirmede profesyonelce ve kitlelere örnek olacak yaratıcı fikirlerle bezenmesi halinde, çok kaliteli ve güzel uygulamalar ile markalarımıza trend yaratacak işler çıkarılacağına inanıyorum. Ürün yerleştirme zaten bir ürünün pozitif ve özendirici algı yaratmasından ibaret
Yeniyıl Mesajı Yakup Barouh / İlancılık
Marketing Europe&Anatolia dergisi, gün geçtikçe etkinliği daha da artan internet mecrasını kendisine ana mecra olarak seçerek oldukça yenilikçi bir kimlikle ortaya çıktı. Tablet bilgisayar ve mobil telefonlardan da rahatça takip ediliyor. Bu yaklaşım, yenilikleri çok iyi takip eden reklam ve pazarlama dünyasıyla çok iyi örtüşüyor. Dergi, henüz çok genç yaşta... Zamanla çok daha iyi yerlere ulaşacağına ve daha çok okuyucu kazanacağına inanıyorum. Sektörün nabzını tutmadaki başarısı bunu belirleyecektir. Geride kalan 14 sayı, bu başarıyı gösteren nitelikte. İçeriğin biraz daha zenginleştirilmesi, daha fazla haber, röportaj ve makaleye yer verilmesi, derginin daha fazla okuyucuya ulaşmasında etkili olacaktır diye düşünüyorum. Reklam ve pazarlama dünyası, hemen hemen her sektör gibi ekonominin genel gidişatına duyarlı bir sektör. Ekonomide herhangi bir olumsuzluk olmazsa, 2013 yılının sektörümüz için bir önceki yıldan daha iyi geçeceğini ve rakamsal hacminin büyüyeceğini öngörüyorum.
( 20122013) birim zaman azalıyor. Günün sonunda, reklamveren temsilcileri ile ajans temsilcileri arasında bitmek bilmez bir revizyon trafiği ortaya çıkıyor. Daha da kötüsü; reklamveren kanadı kolları sıvayıp kendi kreatif konseptlerini oluşturmaya, prodüksiyonunu üstlenmeye ve hatta medya planlamasını yapmaya başlıyor. Sonuçta; hedefini bulmayan reklam kampanyaları ve reklamverenin boşuna harcadığı bütçeler ortalıkta kol geziyor. Kazananın olmadığı bu durumdan kurtulmak için RVD’nin, RD’nin ve hatta medya organlarının üzerine önemli görevler düşüyor. Bilinçlendirme ve yönlendirme etkinlikleriyle, belirlenecek standartlarla reklam ajanslarının prestijleri ve kalite çizgileri yeniden yükseltilmelidir. Ajansla reklamveren arasındaki diyalog ve güven ilişkisi eski düzeyine kavuşmalıdır. Bundan hem reklamveren ve ajanslar kazançlı çıkar hem de bu sayede daha kreatif reklam kampanyaları üretilir. İkinci değinmek istediğim konusu ise, aşırı rekabetin yaşandığı bazı sektörlerde bazı markaların, ürünlerini/ hizmetlerini daha fazla satmak için tüketiciyi yanıltabilecek reklamlar yapma cüretini göstermeleri. Bu durumdan, evet en başta tüketiciler zarar görüyor. Ancak genel anlamda reklamın güvenilirliği de zarar görüyor. Kandırıldığını düşünen tüketicinin markaya ve reklama güveni kalır mı? Marka yöneticilerinin bu konuya gerekli hassasiyeti göstermelerini diliyorum.
Sektörümüz için en büyük dileğim ise, sanırım reklam dünyasındaki pek çok dostum da bu fikrime katılacaktır, reklam ajanslarının reklamveren gözündeki eski prestijine kavuşmasıdır. Son yıllarda irili ufaklı yeni reklam ajanlarının ortaya çıkması ve ajanslar arasındaki rekabetin kızışmasıyla sektörde kârlılık oldukça düştü. İlk bakışta reklamveren cephesinin lehine görülen bu durum, derinlikli ve uzun vadede düşünüldüğünde aslında onların da aleyhine... Marketing dünyası, oldukça dinamik ve hareketli bir sektör. Hem dünyada hem de Türkiye’de... Rekabet amacıyla fiyat düşürme politikası; ajansların Sürekli yeni kampanyaların ortaya çıkması, yeni sadece kârlılığını değil, gözlemlediğim kadarıyla iş mecraların kullanılması, yeni pazarlama stratejilerinin kalitesini de düşürüyor. Bazı ajanslarda gerekli deneyime uygulanmasıyla her gün farklı bir tarz, farklı bir yöntem ve donanıma sahip olmayan elemanlar istihdam karşımıza çıkıyor. edilmeye başlanıyor. Teknolojik altyapı, maliyetlerden dolayı yeterince güncellenemiyor. İlancılık olarak tüm dünyadaki yeniliklerin takipçisi olmakla yetinmiyor, özgün fikirler ve kreatif uygulamalar İşin diğer boyutuysa, düşük kâr yüzünden kazanamayan yaratmak için durmadan çalışıyoruz. Reklam pastasındaki reklam ajanslarının “sürümden” kazanmaya yönelmesi payı %8’i bulan internet mecrasını özellikle önemsiyor, ve kapisetelerinden daha fazla markaya hizmet vermeye 2013 yılında bu alandaki varolan nitelikli personel ve çabalamaları. Bunun sonucunda her bir markaya ayrılan teknoloji yatırımımızı daha da arttırmayı hedefliyoruz.
marketing europe & anatolia / 15
Yeniyıl Mesajı
( 20122013)
Burak Işık / celsius
Marketing Europe&Anatolia’yı varlığından haberdar olduğum günden bugüne takip ediyorum. Kısa bir dönem birlikte çalıştığım Kağan İşmen’in ve dostum Oğuzhan Akay’ın her sayıda yer alan birbirinden farklı yazıları bile bu yayını başlıbaşına farklılaştıran önemli unsurlar. Marketing Europe&Anatolia’yı bilgi paylaşan, sektörün gizli kahramanlarını da tanıtan, güncelliği koruduğu kadar, geleceği tartışmaya açan bir dijital dergi olduğu için seviyorum. 2013’te daha çok okuyucuya ulaşmasını dilediğim bu önemli yayını hayata geçirdiği ve özenle büyüttüğü için Elvin Ekşioğlu’nu kutluyorum.
16 / marketing europe & anatolia
Yeniyıl Mesajı Metin Aroyo / Piramit
- Türkiye’de reklam sektörüne genel olarak baktığımızda, en dikkat çeken noktalardan biri verimliliğin hızla düşmesi... 2009’dan itibaren iş yükü devamlı olarak artmasına rağmen, karlılık düşüyor ve önümüzdeki dönemde de bu devam edecek gibi görünüyor. - Teknolojideki gelişmelerin, talepleri ve beklentileri de hızlandırdığını, teslim sürelerinin giderek kısaldığını, hatta saatlerle ifade edilir olduğunu görüyoruz. - Akıllı telefonların yaygınlaşmasının, her yerde ve her zaman, çok kolay ulaşılabilir olmanın da bu beklenti ve süreçler üzerinde önemli bir etkisi var. - Müşteri, artık reklamcıya kolay ulaşabildiği gibi, reklamcının kaynaklarına da o derece rahat ulaşabiliyor, böylece zaman zaman da olsa sınır ihlalleri yaşanabiliyor. - Müşterinin tam olarak kral olduğu bir dönem. Çevreye ve 3. partilere baktığımızda tolerans sınırlarını genişlettiklerini görüyoruz. - Geleneksel medyanın dışındaki yeni medya diye tanımlayabileceğimiz alanların kullanımı hızla yükseliyor. (Dijital çözümler, viral ve gerilla uygulamalar, sokak aktivitelerine ciddi bütçeler ayrılıyor.) - Türkiye’de çok TV izlenmesine rağmen, insanlar zaplama, kaydedip sonradan izleme yollarıyla reklamdan kaçabiliyor. Bu nedenle, sanal/ gizli reklam uygulamaları popülerliğini koruyor. ( Özellikle geçtiğimiz sene, rating ölçümlemesi de yapılamayan bir dönem yaşayan Türk medyası ve reklam dünyasında, yukarıdaki gibi alternatif planların devreye girdiğine fazlasıyla şahit olduk. Olmaya da devam ediyoruz. ) - Yine geçtiğimiz dönemde, bazı eski büyük reklamverenlerin sesi soluğu çıkmazken, bazı yeni sektörlerin de reklam dünyasının parlayan yıldızları
( 20122013) olduğunu görüyoruz. Örneğin e-ticaret siteleri, online alışveriş markaları 2012’de ciddi bir reklamveren haline geldiler. Bu da Türkiye’de internet kullanımının hızla artmasıyla doğru orantılı bir gelişme. - 2012’de, reklamlarda ünlü kullanımı en çok tercih edilen yollardan biri oldu. Tabii bunun rasyonel bir dayanağı var. Doğru seçimler yapıldığında, Türkiye’de ünlü kullanımı görevini çok güzel yerine getiriyor. - Sosyal medyanın, geçtiğimiz yıl markalar üzerinde son derece etkili ve baskılayıcı bir unsur olduğunu gördük. Örneklerine tanık olduk. Sivil toplum kuruluşları, markaları yönlendiriyor, yaptırım uyguluyor. Greenpeace – Zara kampanyası, bunun önemli bir örneği. Bu sebeple markalar, sosyal medyayı çok iyi yönetmeli. - Müşteri ve reklam ajansı çalışan tarafında, bol miktarda Y kuşağından insan yer almaya başladı. Bu da ilişki ve işe bakış anlayışının evrimleşmesine neden oluyor. Süreçleri yönetmek için bu kuşağı çok iyi anlamak, analiz etmek gerekiyor. - Piramit için baktığımızda kısaca 2012; Dünyagöz, Doluca, Emotion Parfüm gibi yeni markaları müşterilerimiz arasına kattığımız, Bellona, Privacy, Doluca, Dünyagöz, Sözcü, Abant Su, BİFO (Borusan) gibi markalarımıza imaj kampanyaları (lansman /relansman) yaptığımız, LÖSEV için çektiğimiz filmlerle çocukları güldürebildiğimiz ve sayısız günlük operasyon içinde müşterilerimiz için artı değer olarak yaratabildiğimiz her detayda mutluluk duyduğumuz bir yıl oldu. - 2013 her ne kadar zor geçeceği söylense de, umut dolu sinyaller de veriyor. Biz de, gelecek yıl için bir kısmı şimdiden öngördüğümüz, bir kısmı sürpriz olabilecek birçok olumlu gelişme bekliyoruz. Kısacası 2013’ten umutluyuz.
marketing europe & anatolia / 17
Yeniyıl Mesajı
( 20122013)
Hamit Demirel / C4S
Öncelikle 2013 yılında da yayın hayatına başladığınız ilk günkü heyecanınızı korumanızı dilerim. Dijital dergiye ek olarak sizleri basılı olarak da görmeyi umarak tüm sektörün ses getiren ve sattıran reklamlarla dolu bir yıl geçirmesini temenni ederim. Her yıl reklam sektörü daha da çetin koşullarla karşı karşıya geliyor. Ancak ajans olarak bu durumun daha yaratıcı fikirlerin ortaya çıkmasında rol oynadığına, daha farklı kampanyaların tasarlanmasına zemin hazırladığına inanıyoruz. Her şeye çözüm odaklı baktığınızda bir adım öne çıkıyorsunuz. C4S olarak bu çizgimizi koruyarak ilerleme hedefindeyiz. Yeni yılda başarılı işlerde görüşebilmek üzere, herkese mutlu yıllar.
18 / marketing europe & anatolia
Yeniyıl Mesajı Necdet Alkandemir / Graphx
Merhabalar, zaten bilgilenmek ve biraz haberdar olmak odaklı okuduğunuz bir yayın için ahkam kesmek zor. Yine de gözüme çarpan detayları paylaşmak kolay olur diye düşünüyorum. Geç de olsa elinize sağlık diyerek başlamak gerek... Bir yayının önce haber konusu sonrasında ise -bir kez için bile olsa- yazarı olmak, yayının samimiyeti ve sektörün kalbine ulaşmasıyla ilgili neler söyleyebileceğinizi de belirliyor. Marketing Europe & Anatolia ismi gibi reklamcılığın küresel yolunu, yerelin ya da Anadolu'nun diyelim; dinamikleriyle son derece başarılı aktarıyor. Benim ilk algım, komplekssiz yaratılan bir yayın olması ve bunun da özellikle Anadolu için çok anlaşılır ve sevilir bir dil olması. Reklam yayınlarında ve ya iletişiminde kullanılan snobe bir dil var ve ne kadar alışsak da bizlere soğuk geliyor. Bunu aşan sadelikte bir bilgi ve iletişim ise dijital gibi, bir de kolay ulaşılır olduğunda doğrusu kaymaklı kadayıf. 2012 birçok alanda olduğu gibi reklamcılık için de özel bir yıl oldu. Dünyadan seçim kampanyaları, ülkemiz inşaat sektöründen reklam hezimetleri, kriz yönetim yöntemleri, dijitale boğazımıza kadar girmemize rağmen girmemiş gibi direnmeye devam etme çabaları,
( 20122013) komşularımızın sorunları odaklı yaşadığımız algı yönetim bombardımanları, direnme çabaları, ağızdan ağıza iletişimin neredeyse kıyamet yaratan gücü, gücün her daim umursanmaması vb birçok renkli aksiyona tanık olduk. Reklamcılıkla ilgili büyük bir akademi de bir gün de bütün dönemin derslerini almış öğrenciler gibi afalladık şaşırdık ve yorulduk. Hep ucunu gösteren krizin, daha da kendisini hissettireceği, sokaklarında çalı yumaklarının uçuştuğu bir dünya kasabası beklentisiyle biraz daha sakin ama daha verimli bir yıl bekliyorum. Temennim ise daha yavaş, daha sindirilmiş, daha sağlam stratejilendirilmiş işler ve kazançlar. Çünkü diğer mesleklerin ne düşündüğünü bilemem ama ben kendi adıma bu anlaşılmaz süratten dolayı biraz üzgünüm. Üzgünlük; reklamcı denen adamlara, renkli, yaratıcı ve eğlenceli üsluplarıyla dünyanın hep htiyaç duyduğuna dair bir inancım olması. Devam etmek istiyorum.... Sevgiyle ve algıyla kalın... 2013 de en çok da bu anlaşılır, ulaşılır ve samimi tarzını kaybetmesin isteriz.
marketing europe & anatolia / 19
Reklam Dünyası
Pantone açıkladı; 2013’ün Rengi Zümrüt Yeşili...
X-RITE Pantone Türkiye Temsilcisi Odak Kimya’nın ev sahipliğinde, İstanbul Moda Akademisi’nde (İMA) gerçekleştirilen basın toplantısında, 2013 Yılı’nın Rengi açıklandı. Pantone EMEA Bölge Yöneticisi CarolaSeybold’un yaptığı açıklamaya göre, 2013 Yılının Rengi Zümrüt Yeşili (Emerald). Odak Kimya’nın kurucuları Ayla Çuhadaroğlu ve Mine Kalaylı’nın ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda, Pantone’un yılın rengini belirlemek üzere çeşitli kriterleri olduğundan söz eden Seybold; dünyada birçok sektördeki gelişmeyi, sanat koleksiyonlarını, popüler sanatçıları, seyahat rotalarını, teknolojik ilerlemeleri ve diğer
Turkcell Superonline’dan “gerilla pazarlama”...
Ataşehir ve Ataköy’de çeşitli noktalardaki trafik ışıklarında bekleyen Turkcell Superonline logolu kıyafetler giymiş gençler, uzun süreli kırmızı ışıkta duran sürücülere “Işık hızında fiber internetle 4 film indirdim bile” ve “Sürat felakettir ama internette değil” mesajları veriyor. Sürücülere renkli anlar yaşatan bu “gerilla pazarlama” etkinliğinde ışıkların kırmızıya dönmesi ve araçların durması üzerine gençlerden biri yolun ortasına portatif bir masa ve sandalye yerleştirerek bilgisayarda çalışmaya başlıyor. Ekip arkadaşları ise “Işık hızında fiber internetle 4 film indirdim bile” ve “Sürat felakettir ama internette değil” yazılı bez afişlerle yolu kapatıyor. Bu sırada araçlarına dağıtılan broşürleri ilgiyle inceleyen sürücüler, trafik ışıkları yeşile döndüğünde Turkcell Superonline ekibi bir sonraki kırmızı ışık için hazırlıklara başlarken, sürücüler yollarına devam ediyor.
sosyo-ekonomik koşulları takip ederek o yılın renginin belirlendiğini vurguladı. Seybold, renklerin satın alma kararlarında %65’in üzerinde etkili olduğunu belirterek, değişen dünya düzeni ile birlikte sosyal konu ve faktörlerin de renk belirleme çalışmalarındaki öneminin altını çizdi.Küresel değişikliklerin etkisinin de tartışıldığı toplantıda, doğa ile ilgili faktörlerin de “yeşil”e duyulan ihtiyacın artmasında etkili olduğu belirtildi. Pantone ile renk ölçüm cihazlarının dünyadaki lider firması X-RITE’ın Yılın Rengi açıklaması; son on yıldır, hem yeni ürün gelişimlerini, hem de moda, ev-ofis dekorasyonu, kozmetik, tekstil, aksesuar ve endüstriyel tasarımları da kapsayan çeşitli endüstrilerdeki üretimi ve satın alma kararlarını etkiliyor. Dengeli ve de sofistike Zümrüt Yeşili, görünürdeki tüm renkleri hareketlendirecek ve ilkbaharın ötesinde yaza ve sonrasında sonbahara ve kışa damgasını vuracak gibi görünüyor.
Atasay Reklam Filmi Yarışması sonuçlandı...
Türkiye ve KKTC’deki üniversitelerin İletişim ve Güzel Sanatlar fakültelerinde okuyan öğrencilerin katılımıyla düzenlenen “Atasay’a Gitmiş” temalı “Üniversitelerarası Reklam Filmi Yarışması”nda öğrenciler uzun soluklu çalışmalar sonucunda yarattıkları reklam filmi kareleriyle yeteneklerini sergilediler. Yarışmada Veysel Cihan Hızar birincilik derecesiyle 5.000 TL’lik para ödülünün sahibi oldu. İstanbul Kültür Üniversitesi İletişim Tasarımı bölümünde burslu olarak eğitimini tamamlayan 1978 Şanlıurfa doğumlu Hızar, halen Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Tasarımı bölümünde yüksek lisans yapıyor. Yarışmada ikinci olarak 2.500 TL ödülün sahibi olan Ebru Küçükerman’ı, üçüncülük derecesiyle Ender Ercan takip etti. Reklam filmleri hakkında detay bilgi için www. atasay.com adresi ziyaret edilebilir. marketing europe & anatolia / 21
CV’leriniz sektörle ücretsiz olarak
dergimizde buluşacak. Sektöre yeni girmek isteyen stajyer adayları
ya da tecrübesini değerlendirecek yeni bir adres arayan yaratıcı yönetmenler, metin yazarları, müşteri temsilcileri, grafikerler
ve diğer arkadaşlar CV’lerinizi meadergicv@gmail.com adresine bekliyoruz.
Köşe Kağan İşmen / k.ismen@farkyeri.com
SON REVİZYON Eğer isterse, insanın bir saatten sonra sektörel lüksleri olabiliyor! Ben de bu lükslerden birini kullanmak istiyorum. Bir süre önce kendi kendime bir söz vermiştim; “bundan sonra sevmediğim işleri yapmayacağım” demiştim. Sevmediğim derken, sevmeden bir işi yapmayacağım anlamında! Benim de mutlu olma yolum bu. İnsan bir işi neden sever? Yaptığı işten tatmin oluyorsa sever mesela. Yarım yamalak yapmak zorunda kalmıyorsa sever. O işi yapmanın koşulları uygunsa sever. Kafasına yatıyorsa sever. İşi birlikte yaptığı ekiple anlaşabiliyorsa sever. Ortaya iyi bir iş çıkıyorsa sever. Liste uzar gider. Ama işin özü, yaptığın iş her neyse, sevmeden yapılmıyor! Öyle her iş de sevilecek gibi değildir ama! Sevilebilecek hale getirebiliyorsan ne ala. İşini iyi yapabilmenin baş koşulu, işini severek yapmak bence? İşini severek yapan bir garsonu, daha ilk görüşte tanımaz mıyız? Saygı duymaz mıyız? Oysa birçok insana göre, garsonluk yapılası bir iş değildir. Ha keşke hiçbir iş yapmak zorunda kalmasak. O ayrı. Ama eğer bir işi yapıyorsak, onu severek yapmanın koşullarını oluşturmak da bize kalmış. Ben de bir süredir bunu yapmaya çalışıyorum. Hayatta ne yapıyorsam yapayım, o işi severek yapmanın koşullarını oluşturmaya gayret ediyorum. Oluşturamıyorsam da, artık yapmayı bırakıyorum. Sonu hiçbir iş yapmamak olsa bile… Bedel olarak bakılan şey, ideal aslında! İşte bu yüzden, bu Marketing Europe & Anatolia’daki son yazım. İmkanlar el veriyorsa, dost çağrısına icabet etmemek olmaz. Ben de böyle bir dost çağrısıyla yazmaya başladım buraya.
( reviz
yon )
Başka bir sektörel derginin ismine, logosuna ve kapak tasarımına çok benzeyen bir isim ve tasarımla yayın hayatına başladığında bu dergi, buna muhalefet ederek başlamıştım yazmaya. İlk konuşmamızdan itibaren de, işimi severek yapmanın koşullarını paylaşmıştım dergiyi çıkartan dostlarla. Olmadı. Ne düşünüyorsam paylaştım açık yüreklilikle. Dost acı söyler misali. Sizinle de paylaşayım; Bu dergi yayın hayatına başladı başlayalı, ne yazık ki sektörün gündemine oturacak tek bir haber yapamadı. Sektörün dinamiklerini, kalbini yakalayamadı. Ses getirmeyi başaramadı. İddialı bir yazar kadrosu oluşturmasına rağmen, tasarım olarak çok zayıf kaldı. Dergi, kendini okutmak için ihtiyacı olan o kışkırtıcı tasarıma, ne yazık ki hiç sahip olamadı. Kapaklar, sektör ortalamasının çok gerisinde kaldı, çağırmadı. Bu sektörün dergisi olmasına rağmen, bu sektörün olmazsa olmaz dediği şeyi yapmadı. Kendini hakkıyla tanıtmadı. İletişimde de zayıf kaldı. Dijital bir dergi olmanın avantajlarınıysa hiç kullanmadı. Tüm bunların toplamında, dergi ne yazık ki yeterince okunmadı. İnsan içinde emek verince, daha da üzülüyor. Şimdi kendime verdiğim sözü tutma zamanı. Dostluk baki. Belki bundan sonra bir şeyler değişir. Bu olursa gerçekten çok sevinirim. Marketing Europe & Anatolia, yazılarımın tanıtımını, “suya sabuna dokunuyor, sektöre revizyon veriyor” diye yapmıştı. Bu manada, son revizyonum Marketing Europe & Anatolia’ya olmuş olsun. Bundan sonra yazılarıma Farkyeri’nin Facebook sayfasında devam edeceğim. Nasılsa okunmalıyım diye bir derdim yok. Okumak isteyen nasılsa bulur, okur. Dostlukla. -SON-
marketing europe & anatolia / 23
Yeniyıl Mesajı Metin Karaşahin / re:ajans
Bi dakka dukka... Biriktirdiğimiz eskileri saklayarak giriyoruz yeni yıla. Kimi buna hatıra diyebilir, kimi deneyim, kimi de eskiler/ eskimeler. Ne diyeceğinizi size bırakıp, ne diyeceğimizi bilemeden ilerleyelim bakalım. Ruhumuz değişiyor, bedenimiz ise evlere şenlik. Yaşlanıyoruz her geçen an ile, yıl da ne ki... Delip geçiyor zaman, çizik atıp duruyor gelip geçen... Zaman ziyan. Sektörün bi tarafına koyayım, sektör de ne ki... Yek paremiz bad sector iken. “Ne zaman kendimi iyi hissettim bu sektörün bir parçası olarak?” diye düşündüm, bulamadım. Kendi payına hatırlayan var mı?
24 / marketing europe & anatolia
( 20122013) “İlerleyelim beyler!” diyeni duyamadım, her birimizi düşünerek her birimizi düşüneceklerini varsayıp da bizi temsili teslim ettiğimiz beylerden, bayanlardan... Hep kuşku duydu diğerleri, temsili teslim ettiklerimizin hisselerine yonttuklarından... ki öyle de oldu zahir. Sadece sektörümüzden mi ibaret bu ibret? Sadece mesleğimizden mi ve meslektaşlarımız ve müşterilerimizden mi müteşekkil hayatlarımız? Değil elbet, çok şükür ki değil. Öyleyse, geçiniz efendim bi kalem, geçiniz lütfen... Men dakka dukka. Mesleki ve sektörel dileklerim ve düşüncelerim yok yani yeni yıla dair. İki kızım var efendim, ellerinizden öper. Yeni yılım ve kısmet ise gelecek yıllarıma dair her şey onlara dair... İzninizle, ben geçiyorum onların yanına, çizgi film izlemeye. Sizlere de şahane bir yıl diliyorum, sihirli, perili, prensesli, cüceli... Sevgiyle kalın,
Yeniyıl Mesajı Nurgül Eryıldır Günay / Sitailetişim
Adını söylemesi zor, okuması keyifli dergi... Süreli yayın çıkarmanın ne kadar zor ve meşakkatli (bu sözcüğü ilk kez mi yazdım ne) olduğunu hepimiz biliyoruz. Düzenli olarak her ayın ilk günü yeni sayı bilgisi mail kutumuza düşecek, sosyal medyada yayınlanacak, her sayı zengin içerikli olacak, gerçekten ömür törpüsü bir süreç. Tüm bu zorluklara rağmen her ay tam zamanında ve dolu dolu bir dergi çıkardığınız için başta sevgili Elvin'i olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
( 20122013) *Dünya çapında ilk üç arama şöyle: 1. Whitney Houston 2. Gangnam Style 3. Hurricane Kasırgası
Sonra alfabetik sırayla ülkeler ve arama sonuçları yer alıyor. Türkiye'ye baktım bizim millet en çok neleri aramış diye. Aaa 1. sırada Facebook! Nasıl yani dedim. Sonra anladım ki durum şu; en çok Facebook aranmıyor, Türk internet kullanıcısı adres satırına facebook.com yazmak Reklam ve pazarlama dünyasında neler oluyor, etkinlikler, yerine Google'a yazıp çıkan linke tıklayarak Facebook kampanyalar gibi çalışmaları derli toplu bir şekilde hesabına giriş yapıyor. Tuhaf biraz. biraraya getirmesi, arşiv değeri taşıması açısından da Neyse bu 55 ülke arasında başka kimlerde acaba dergiyi başarılı buluyorum. Reklamcılar, reklamverenler, Facebook ilk 10'da diye baktım. Türkiye ve Brezilya'da öğrenciler bir çok kesim için yararlı bir kaynak. Geriye birinci sırada, Gana, Kenya ve Meksika'da 2. sırada çıktı dönük bir araştırma yapmak istediğinizde hangi ay, kim karşıma. Bizim de içinde olduğumuz bu 5 ülke dışında hangi kampanyayı yapmış rahatça öğrenebilirsiniz. başka hiç bir yerde ilk 10'da yok. Bu bilgileri neden Gelecek sayılarda daha fazla kitleye ulaşacağını, daha paylaşıyorum. Birincisi öyle anlaşılıyor ki Facebook da fazla okunacağını ümit ediyorum. ülkemizde hala çok büyük bir kitlenin ilgi odayı. İkincisi internet kullanım alışkanlıklarımız, Gana, Kenya Günümüz reklam ve pazarlama dünyasında iki şey öne seviyesinde. Ve son olarak 2013 reklam projelerini çıkıyor sanıyorum. İnsanlar yaptığınız işi önemsiyor mu, hazırlarken sosyal medyaya yönelik çalışmalara biraz paylaşmaya değer buluyor mu? daha ağırlık vermemiz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Paylaştıkça çoğalan dergi sloganının bu anlamda değerli Facebook, Twitter ve Youtube'da viral kampanyalarla olduğunu düşünüyorum. Yaptığınız işi önemsiyorum ve paylaşımı artırıp, kampanya sloganlarını günlük Marketing Europe & Anatolia'yı paylaşıyorum :) hayatımızda kullanmaya başlayınca daha başarılı olacağız. Reklam stratejilerimizi oluştururken 2013'te ne yapmalıyız, nasıl yapmalıyız? Yeni yılda Marketing Europe & Anatolia'nın başarılarının Yeni dönem planları reklam stratejileri oluştururken katlanarak devam etmesini, herkesin düşlerinin geçmiş yıla göz atmakta yarar var diye düşündüm. gerçekleşmesini, sağlıklı, mutlu, güzel bir hayat sürmesini İnternetin hayatımızın tam göbeğinde olduğu dijital çağda diliyorum. 2012'de internette en çok neler aranmış bir bakalım istedim. Google kendi arama motorunda yapılanları çeşitli Daha yaratıcı reklamlar, daha iyi bir hayat için, kategorilere ayırıyor ve her kategorideki ilk 10'u listeliyor. umudum var… Listede dünyanın dört bir yanından 55 ülkenin arama sonuçları var. *Kaynak: http://www.google.com/zeitgeist/2012
marketing europe & anatolia / 25
Yeniyıl Mesajı Özgür Doğan / Fabrika Reklam Ajansı
( 20122013)
2012’nin özeti: Dijital yok mu dijital! 2013’ün konusu: Dijital Ajans açalım,
herkes dijitale kayıyor, işte dijitalin gücü dendi. Dendi de ne oldu? Hormonlu müşteriler türedi bir anda. Facebook
çuvalla para kazanırız!
açalım, yüzbin like alalım da gerisini boşverin diyenler oldu. Ne tweet atsak, en iyisi özlü sözler yayınlayalım, bak bakalım elma suyuyla ilgili özlü söz var mı diyen dijital reklamverenler türedi. Marka mı, bak şu 100 bin like’i alalım markayı gör sen diyen cühelalar doldurdu toplantı odalarını. (Oysa dijital dediğini Gossage, San Fransisco’nun Sokrat’ı bundan 70 sene önce söylemiş, demiş ve yapmıştı. Bu konuya başka zaman girelim.)
Orta sınıfın, sınıfına sığmayan hayalleri, kısa dönemde köşe dönme istekleri olmasa bu ülkede reklamcılık 1 adım ileri gidemezdi (!) Bu sene en çok konuşulan konu, dijital ajansların alıp yürümesiydi. Yürümek az bile kalır, emeklemeden koşmaya başladı. Tabii ki dijital deyince, dijital ajans deyince hemen pıtırcık gibi, internet sitesi yapan, sosyal medyayı yöneten, şuursuzca reklamcılık yapan bir güruh türedi. (Reklamdan, pazarlamadan bihaber evinde internet sitesi yapmayı öğrenen de bu topluluktaydı, iPhone Store’a bir oyun yapsak 1 milyon satsa, 1 milyon dolarımız olur diyen hırslı ekip de.) Bu genç ve ’yetenekli’ çocuklar Like’dan anlıyor, en afili internet sitelerine imzayı basıyorlardı. Hatta sözlüklere Augmented Reality, Video Mapping gibi kavramlar sokulmaya başlandı. Sektörün çok değerli dergileri dijital acans ekleri vermeye başladılar, büyük network ajanslarının patronları dijital de dijital demeye başladılar. Kısacası bu sene çok dijital yaptı, sabah bir kalktık dizboyu dijitale kesmiş bizim tatlı reklam dünyamız. Sayfa sayfa grafikler yayınlandı,
26 / marketing europe & anatolia
Oysa bu sene de hiçbir şey değişmedi reklam dünyasında. Yine iyi fikir kazandı, yine büyük patron iyi fikir oldu. ‘Marka olarak dediğin şeyin etkisi yoksa ha burada söylemişsin ha sosyal medyada ha bangır bangır televizyonda, neye yarar ki?’ durumu daha da kesinlik kazandı. Büyük network ajansları aralarında top çevirmeye devam ettiler, gol atıp kendileri sevindiler, gol yiyince sektör batıyor dediler. 2013’te %13 büyür bu sektör diyenler de oldu, büyümemiz azaldı ya doğal bu duraklama diyenler de oldu. Gelelim yeni yıl mesajına, 2013 harika bir yıl olur, her şey güzel geçer umarım. Dileğim, Marketing Europe & Anatolia’nın 2013’te de cesur duruşunu sergilemeye devam etmesi, sektörün yıllanmış dergilerine fark atması. Sevgiler.
Yeniyıl Mesajı O. Suat Özçelebi / Sita
SİTA Politik Danışmanlık 2013 yılında 20 yaşına basacak!
( 20122013)
iletişim danışmanlığı, siyasal çevre çözümlemesi gibi ürün ve hizmetlerimize daha yoğun bir ilginin olacağını düşünüyoruz.
2013 Sita Politik Danışmanlık için özel bir yıl, şirketimiz 9 Şubat’ta 20 yaşına basacak. Uzun yıllardır siyasal iletişim alanında “Türkiye’nin Siyasal İletişim Ajansı” sloganıyla Türkiye’nin her yerine hizmet veriyoruz. Yeni yılda da bu hizmeti daha da yaygınlaştırarak, geliştirdiğimiz farklı ürün ve hizmetlerle yeni danışan ve müşterilerimize ulaşmayı hedefliyoruz.
2013 için en büyük dileklerimizden biri siyasal iletişim alanında yeni firmaların da kurularak halkla ilişkiler – iletişim danışmanlığı çerçevesini aşan daha büyük bir “siyasal iletişim sektörü”nden söz edebilmek…
marketing europe & anatolia’nın iletişim, reklam yayıncılığına bir canlılık getirdiğini düşünüyorum. Sita, 2013 yılında siyasal iletişim alanında hazırladığı Sektörün hemen her alanına yönelik bir açılım içinde, bir yayın organını internet ortamında hizmete sokmayı sürekli adından söz edilen hep aynı isimler ya da hedefliyor. Hem dünyadan hem de Türkiye’den siyaset ve şirketlerin dışına çıkabilmesi farklılığının en önemli siyasal iletişim alanında çeşitli başlıklardan oluşacak bu göstergeleri arasında. Okuru tekrarlardan kurtarmak, yayın organıyla siyasal kültürümüze de bir katkı sunmayı yeni, çok bilinmeyen görüş ve düşüncelerden haberdar amaçlıyoruz. Siyasal iletişim alanında bilgi, sektör ve etmek, seçenekler sunmak her zaman kalıcılığın başat meslek grupları açısından büyük bir boşluk var. Haber, öğesi. Biz derginin siyasal iletişim alanına biraz daha röportaj, köşe yazıları dışında konunun uzmanlarının yönelmesini, akademisyenler ve bu konuda çalışan görüş ve önerilerinin de yer alacağı böyle bir portalın ciddi düzeyde ihtiyaç olduğuna da inanıyoruz. Yeni yıl, 2014 yerel seçimlerine hazırlık çalışmalarını yapan aday, aday adayı ve siyasi partilerle daha yoğun iletişim içine gireceğimiz bir yıl olacak. Yeni web sitemizin yayına girmesiyle birlikte eğitim, siyasal koçluk,
danışmanlarla daha fazla iletişim ve etkileşim içinde olmasını arzu ediyoruz. 2013 yılı için en çok barış ve her türlü şiddetten arınmış bir ülke, dünya diliyoruz. Barış, pozitif her şeyin yeşermesi için olmazsa olmaz…
marketing europe & anatolia / 27
Yeniyıl Mesajı
( 20122013)
Serap Şahin Durak / Pozitif PR
Marketing Europe & Anatolia’nın çıkış haberini duyduğumda ve ilk sayılardaki hissim öncelikle, 90’ların başında tanıştığım, Türkiye’nin ilk marketing dergisi ile tekrar karşılaşmak gibi oldu. Aynı samimiyet, aynı şeffaflık ve dik duruş. Bu yüzden sevindirici bir durumdu, sektöre bir yayının daha eklenmesi. Mevcut yayınlar arasında başka bir iddiadaydı ve bunu da hala sürdürdüğünü görüyorum. Satır aralarında kaybolmuş birçok habere ilişkin detayları görebildiğimiz, bir içeriğe sahip. Röportajlar, değerlendirme yazıları, sektörden haberler; hepsi artı bir pencereden daha bakmamızı sağlıyor. Yeni yıl için derginizle ilgili tek önerim olabilir. O da dosya konularına biraz ağırlık vermeniz. Sektördeki güncel gelişmeler ve sıkıntılar paralelinde belirlenecek dosya konularını her gruptan sektör profesyonellerinin görüşlerinin alınması ile işlemek, içeriği daha da zenginleştirecek ve okuyucuya sunulan faydaları artıracaktır. Bu vesile ile 2013 yılının tüm sektörlere öncelikle verimli ve başarılı, ardından keyifli günler yaşatmasını dilerim.
28 / marketing europe & anatolia
Yeniyıl Mesajı
( 20122013)
Nazlan Özden / Pozitif Film
2012 yine değişimler yılıydı... Amerika’da baslayıp Avrupa’ya sıçrayan kriz... Mısır... Libya... Suriye halk ayaklanmaları... Üzerinde dağılma bulutları dolaşan AB... Dünyada bunlar olurken, Türkiye’nin ve sektörün ekonomik açıdan sağlam duruşları bizleri 2013 için umutlu ve canlı tutuyor… 2013’te doğu ülkelerinin daha da güçlenecegini ve önemlerinin artacağını düsünüyorum... Çin, Hindistan... Bu arada Rusya’yı da gözardı etmemeliyiz. İç pazardan umutlu olduğum kadar dış pazarlardan da epeyi iş alacağımızı umuyorum. Temennim ise barış!.. Marketing Europe & Anatolia’nın birinci yılını kutlarım. Sektöre katkılarının uzun yıllar sürmesini diliyorum.
marketing europe & anatolia / 29
Köşe Argün Albayrak / argun@uckisiler.com
(transformatör)
Reklam yapan markaların genetiği: Reklamla yaşamak ve Halkbank!
Halkbank’ın KOZU Tarkan mıydı? Murat bunu nasıl BOZ’du ?
Reklam; bazı markaların genetiği’nde kodludur. Sizin ‘sosyal kişiliğiniz’ gibi... Yani 2 kuruş fazla verirsiniz ama ‘pizza’nızı illa gidip, gourmet pizza retoranlarda yersiniz. Markalarınız, giyim tarzınız bellidir. Renkleriniz ve iletişim diliniz bu sosyal aura içinde şekillenir, inanlar sizi bu kıyafetler içinde değerlendirir. Değeriniz de buna göre artar - veya – azalır ! İşte ‘reklamla yaşayan’ markaların da genetiği böylesine manidar bu konudur. İletişim tarzları ve sosyal kişilikleri ‘reklam’ın gelişimine, trendlerine uygundur. Süreklidir ve algımıza bir metronom gibi düzenli vuruşlar yaparak canlı kalırlar. Profesyoneldirler... 2012’in son döneminde sanırım ençok para pul dökülen ‘Halkbank Paraf’ kumpanyasını da bu gözle değerlendirmek gerekir. Klasik ve gereksiz uzayan teaser sürecinde - ser verip sır vermemeye çalışan ve ancak tüm kitlelerin zihnine yerleştirilmeye uğraşılan ‘Tarkan imajı’ kimsenin gözünden kaçmadı. Herkes; ‘acaba bu hangi markanın nesidir acep’ diye değil, ‘acaba Tarkan yine ne yapacak’ diye merak etti. Etmedi mi, etti ! (Kendi kalene gol!)
Sonra o gün geldi. Kıyafeti, kirli sakalı ve hatta yürüyüşü ile ‘Megastarımız Tarkan’ beklenirken, sanki ‘yetenek sizsiniz’deki taklitçiler gibi bir ‘Murat Boz’ gördük... Kötü bir Türkçe Pop parçası ile ‘ayrıcalıklar bu parafda – sen de gel bu tarafa’ tadında parçasını söyledi, gitti. Filmin sonunda ‘paparazzilerden kaçarcasına uzaklaşıp vip vitosuna binerken, ‘aslında bu rekamdaki ben değilim’ der gibiydi... Hele bir de pack shot var ki; o kız nereden çıktı da – filmin p.shot’u oldu anlayamadım. Artık anlayamıyorum ben zaten... Bu işin, bu kadar para pulun sonrası önemlidir. Halk der ki; ‘ee... o yüce ayrıcaklıklarım neler ?... Halkbank da der ki: lansman kampanyası döneminde harcamalarının %25sini ben karşılıyorum... daha ne olsun ? Tam biz ‘vay be abi-helal’ diyecekken bir de bakarız k,: Filmin sağ köşesinde minicik bi ibare belirir. Sadece 100 TL’ye kadar.... Şaka gibi bi ayrıcalık hakkaten... O zaman insanın aklına da şu geliyor... Bu ayrıcalık ve lansman ile zaten anca ‘paraf atarsınız’ - Yepyeni bir Ayrıcalığa ‘İMZA’ atmak zordur...
marketing europe & anatolia / 31
Kampanyalar
Molfix, 15. Yaşını kutluyor...
Neşeli bebekler, Molfix’in 15. yılını büyük küçük herkesin dilinde olan Shakira’nın “Waka Waka” şarkısının Türkçe versiyonu ile kutluyor. Yaşları 12 ile 24 ay arasında değişen birbirinden şirin 26 bebeğin şarkı söyleyerek oynadığı Molfix 15. Yıl reklam filmi, çocuklar kadar anne-babaları da çok eğlendirecek. Ter film productions ve Filim işleri tarafından ortak olarak çalışılan ve çekimleri 2 günde tamamlanan reklam filminin yönetmenliğini Kağan Erturan yaptı. Molfix reklam filminde bebeklerin eğitmenliğini, dünya çapında “çocuklara fısıldayan adam” ünvanıyla tanılan Yuda Bello üstlendi. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren : Hayat Kimya Reklamveren Temsilcisi: Melek Soklangıç Dinçer, Gülşen Serin Bakır, Aysun Nayır Reklam Ajansı: Vietnam Yaratıcı Yönetmen: Gürkan Günaydın Metin Yazarı: Gaye Basmacı-Alper Canıgüz Sanat Yönetmeni: Emrah Yörük Müşteri İlişkileri: Ceren Gül Ajans Prodüktörü: Begüm Baran
Yönetmen: Kağan Erturan Yapım Şirketi: Terfilm Productions Görüntü Yönetmeni: Veli Kuzlu Kostüm Tasarım: Rachel Benhabib Post Prodüksiyon: Filim İşleri Fotoğraf: Zerin Kültüral Müzik: Ulaş Özbiçerler Söz Yazarı/Besteci: Victor Eugene Doo Belley, Emile Kojidie, Zolani Monica Mahola, Shakira Isabel Mebarak Ripol Jean Ze Bella, John Graham Hill
marketing europe & anatolia / 33
Kampanyalar
Mocha tadında Biscolata... Mocha tadında Biscolata, yeni reklam filmiyle yayında Biscolata reklam serisinin en yeni filmi Biscolata Starz Mocha için çekildi. Macaristan’da çekilen reklam filminde Biscolata erkeği bu kez yakışıklı bir barista olarak seyircilerin karşısına çıkıyor. Biscolata Starz Mocha için Macaristan’da çekilen son reklam filmiyle ekranlardaki yerini aldı. Biscolata Starz Mocha reklam filminde Biscolata erkeği, yakışıklı barista rolüne bürünüyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Şölen Reklamveren yetkilisi: Billur Amber Dilberoğlu, Hayat K.Turaman, Didem Evgülü Reklam ajansı: Proximity İstanbul Yaratıcı grup: Ali Burak Erkan, Cem Öztürk, Zeynep Yalçınkaya Müşteri ilişkileri: Selen Öngör, Aylin Tüzüner Stratejik planlama: Mehmet Aksu Yönetmen: Can Ulkay Yapımevi: Dijital Sanatlar Müzik: Mehmet Can Erdoğan
Bu, bu, yeni mi bu?... Dacia, Nurhayat’lı reklam filmleriyle güldürmeye devam ediyor. Nurhayat’ın Dacia ile tanışması ve sonunda bir Duster almasıyla başlayan macera, yeni Dacia modellerinin Nurhayat gözünden anlatılmasıyla sürüyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Dacia Reklamveren Yetkilisi: Özlem Ünlü, Pınar Krand Reklam Ajansı: Publicis Yorum Kreatif Grup: Ebru Ataman, Adnan Elmasoğlu, Zafer Külünk, Pınar Paçacıoğlu, Yahya Mayda, Eda Ayhangil Müşteri İlişkileri: Yeşim Uzuner, Sinan Bilsel, Alp Sayınlı, Mine Hatapkapulu Stratejik Planlama: Selda Sedes, Zeynep Bortaçina, Can Besceli Medya Planlama ve Satın Alma: OMD Prodüksiyon: Arzu Köksal, Gamze Bayındır Kullanılan Mecra: TV, gazete, outdoor, internet, POP Yönetmen: Ömer Faruk Sorak Prodüksiyon Şirketi: Böcek Yapım
34 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Pepsi, Kırkpınar Lokantaları’nda... Kırkpınar Lokantaları’nda Pepsi’ler sofraların baş tacı oluyor. Hünkâr Beğendi, Tas Kebabı, Pazı Sarma, Edirne Tava Ciğeri, Tavuk Sarma gibi tadına doyulamayan geleneksel tatlar buz gibi Pepsi’ler eşliğinde Kırkpınar Lokantaları’nda geleneksel Türk yemeklerine eşlik ediyor. Reklam Künyesi : Reklam: Pepsi Kırkpınar Reklamveren: PepsiCo Reklamveren temsilcisi: Asli Önder, Onur Sanverdi, Merve Erdinç Reklam Ajansı: Alametifarika Yaratıcı Ekip: Emrah Karpuzcu, Kenan Ünsal, Zeynep Ordu, Ozan Özüm Özbey, Erkul Yazgan, Seden Padır, Taner Ardalı, Oddieseas Sevsevme, Sertuğ Alptekin, Berkay Tahmaz. Yönetmen: Çağrı Ark Yapım Şirketi: Batı Film. Post produksiyon şirketi: Filimişleri Müzik: Jingle House Kullanılan Mecralar: Sinema
“Mentos Buddy”, Facebook’ta...
Marka kimliğine uygun olarak iletişiminde de eğlenceyi ön planda tutan Mentos’un maskotu Mentos Buddy, Facebook’ta yepyeni maceralarına devam ediyor. Mentos’un eğlenceli yüzünü yansıtan ve samimi bir karakter olan Mentos Buddy, gündelik deneyimlerini kendi Facebook sayfasında fanlarıyla paylaşıyor. Buddy karakterinin ortaya çıkış hikâyesinin anlatıldığı videosunun da yer aldığı sayfada, Buddy edindiği tecrübeleri, yaptıklarını ve gezdiği yerleri bu görsellerin içerisinde bizzat yer alarak kullanıcılarla paylaşıyor. Hareketli, meraklı, zeki ve eğlenmeyi seven Mentos Buddy, Mentos iletişimini markanın yüzü olarak sürdürmeye devam edecek.
Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Perfetti Van Melle Marka: Mentos Reklam Veren Temsilcileri: Serkan Ergün, Perfetti Van Melle Türkiye – Pazarlama Direktörü Melike Yıldırım, Mentos Ürün Müdür Yardımcısı Kampanya Adı: Mentos Buddy Kampanya Adresi: https://www.facebook.com/ mentostr İnteraktif Reklam Ajansı: SesliHarfler Müşteri İlişkileri Direktörü: Ayşegül Tavas Müşteri İlişkileri: Cansu Aydoğmuş Kreatif Direktör: Kansu Gül Reklam Yazarları: Can Özmert, Ziya Zengi, Nazan Özcan Sanat Yönetimi: Çağdaş Gündoğan, Erdem Duygu, Umut Topuz Animasyon: Engin Ağdoğan Fotoğraf/Video Kurgu: Amil Toprak Strateji: Erhan Özkantarcı, Burak Durmaz Sosyal Medya: Cansen Zoga, Eda Demiroğlu marketing europe & anatolia / 35
Kampanyalar
Var mısın kalpleri yumuşatmaya?... Türkiye’nin ilk ve en sevilen draje markalarından Bonibon’un, efsanevi Milka çikolatasıyla buluşmasını konu alan lansman filmi Milka’nın “Var mısın kalpleri yumuşatmaya?” kampanya sloganını devam ettiriyor. Reklam filmi, Bonibon’un renkli dünyasına gönderme yaparak insanların unuttukları çocuksu duyguları harekete geçiriyor. Milka ineğinin ufak bir dokunuşuyla günlük hayatın sıkıcı rutinine kendini kaptırmış insanlar, içlerindeki çocuksu duyguları keşfediyor ve bu coşku yediden yetmişe herkese dalga dalga yayılarak büyüyor. Çekimleri, Taksim Tünel meydanında iki günde gerçekleştirilen filmde 60 kişiye yakın bir prodüksiyon ekibi görev aldı ve 200 kişiye yakın figürasyon kullanıldı. Çekimlerde kullanılan inek için Güney Afrika’dan hayvan eğitmenliği ve casting konusunda uzman ve daha önce de Milka filmlerinde çalışmış profesyonel bir ekip getirtildi. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Milka / Kraft Foods Reklamveren Yetkilisi: Bahar Uçanlar,Tamer Karabay, Derya Seyman Reklam Ajansı: Big - Birleşik İletişim Grubu Yaratıcı Grup: Kemal Hayit, Oktay Can, Uğur Sönmez,
Cem Yolal, Barış Tarım, Neslihan Başol, Gözde Menemenlioğlu Müşteri İlişkileri Grubu: Ayşe Barış Özkoray, Cihan Gediz Ajans Prodüktörü: Tuğba Özkan Yapım Şirketi: Torpido Film Yönetmen: Ron Eichhorn Jingle: Jingle House Medya Ajansı: Mindshare Kullanılan Mecralar: TV, basın, outdoor, online, ambient
Gülse Birsel, Bonus’un reklam yüzü... “Bonuskafa Kasiyer Cansu” rolüyle kameraların karşısına geçen Birsel, Uğur Bilgin’in canlandırdığı genç ve yakışıklı müşterisi Mehmet Bey’e platonik bir aşk beslerken, müşterisini kendine aşık edebilmek için Bonus’un müthiş fırsatlarını kullanıyor. Ancak bu eğlenceli hikayede Mehmet Bey’in gözü, Bonus’un fırsatlarından başka bir şey görmüyor. Reklam filmlerinin yönetmenliğini ise Avrupa Yakası dizisi, Eyvah Eyvah serisi ve Berlin Kaplanı fimlerinin de yönetmeni olan Hakan Algül üstleniyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Garanti Ödeme Sistemleri Reklamveren Temsilcisi: Suzan Hatem, Esra Acar Taşkapılı, Pelin Önal Reklam Ajansı: Alametifarika Alametifarika Ekibi: Kenan Ünsal, Emrah Karpuzcu, Ceylan Usman, Beste Zeybel, Güldeniz Şeşen, Melda Doyduk, Berna Bulat, Sertuğ Alptekin Yapım Şirketi: 25 Film Yönetmen: Hakan Algül Müzik: Jingle House
36 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Nestlé Çikolatayla Harikalar Yaratır... Yüz yılı aşkın bir süredir ürettiği ‘harika’ çikolatalarla tüketicilerin gönlünde taht kuran Nestlé Çikolata, yepyeni iletişim kampanyasıyla çikolata sevgisini geçmişten günümüze taşıyor. Nestlé çikolatanın hayatlarında bıraktığı izi ve çikolataya duydukları sevgiyi izleyicilerle paylaşıyorlar. İş hayatlarında bugüne kadar elde ettikleri başarıları “meslek aşkı”na bağlayan Çetin Tekindor, Hadise ve İbrahim Kutluay çocukluklarından bugüne Nestlé’nin çikolatalarıyla yaşadıkları keyifli anların ise hiç değişmediğini dile getiriyorlar. Reklam Filmi Künyesi: Ajans: Lowe İstanbul Yaratıcı Ekip: Ali Batı, Can Faga, Mustafa Ölemez, Ekin Arşiray, Tuba Ulu Müşteri İlişkileri Ekibi: Şerife Kırımlı, Özlem Kermen, Özlem Sayın Stratejik Planlama: Pelin Aydın Prodüktör: Tuğrul Karadeniz–Ahmet Uygun Reklam Veren: Esin Tanık–Emre Kılıcal Yapım Şirketi: Filmside Yönetmen: Fernando Vallejo
Yüksek Etkili Yeni Sakızınız... Film, teknolojik araştırmaların yapıldığı bir uzay üssü laboratuarında, yepyeni bir sakızın geliştirilmesiyle başlıyor. High-tech bir dünyanın yansıtıldığı filmin görsel açıdan çok güçlü sahnelerinde özel bilgisayar animasyonları kullanıldı. Vivident Active’in ortasında yer alan özel katman ve içeriğinde bulunan mikro kristaller ise ilgi çekici demolar ile anlatılarak, “Yüksek Etkili Sakınız” sloganının altı çiziliyor. Reklam Kampanyası Künye: Reklam Veren: Perfetti Van Melle Türkiye Ürün: Vivident Active Slogan: “Yüksek Etkili Yeni Sakızınız” Reklam Veren Yetkilileri: Serkan Ergün, Çiğdem Tüzüner, İdil Ziyaoğlu Reklam Ajansı: Selection Yaratıcı Ekip: International Team Selection Medya Ajansı: Media Republic Medya Planlama: Günay Aranoğlu, Yasin Aktürk, Erkin Çoker “Vivident Active”, son zamanlarda izlenen Vivident reklam Kullanılan Mecralar: TV, Sinema, Outdoor, internet reklam, filmlerinden daha da farklılaşarak, teknolojinin ön plana çı- tattırmalar ( Üniversite, plaza, market) karıldığı tarzıyla dikkat çekiyor.
marketing europe & anatolia / 37
Kampanyalar
hepsiburada.com, yeni yıl... Yeni yıl gecesinin olmazsa olmazlarından biri de hediyedir. İster alınsın, ister verilsin, herkes hediye ister. Aksini iddia edene, yok ben istemem diyene pek fazla güvenmemek gerekir. İşte reklam filmi tam da bu gerilimli durumun içinde kalmış bir genci anlatıyor. Kahramanın şekilden şekile girmesine sebep olan dış sesin sahibi, Türkiye’nin en yetenekli ve orijinal seslerinden Okan Bayülgen. Okan Bayülgen kendine has ironi tonuyla filme bambaşka bir yön veriyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Hepsiburada.com Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL CCO: İlkay Gürpınar Yaratıcı Ekip: Zeynep Karakaşoğlu, Erçin Sadıkoğlu, Levent Yalgın, Orkun Önal, Çağrı Saka, Emine Aydın Marka Ekibi: Ayşe Şenünver Erdoğan, Melis İnceer,
Prodüksiyon Şirketi: Atlantik Film
Yönetmen: Can Evrenol Ceren Aşkın Post Prodüksiyon: Otomat Stratejik Planlama Ekibi: Toygun Yılmazer, Tuğçe Erül, Müzik: Emre Irmak / Universal Maral Bezircioğlu Medya Ajansı: Mindshare Prodüksiyon Ekibi: Ceyda Kayaçetin, Pelin Güneş, Kullanılan Mecralar: TV Gizem İnan
Gücünüz her şeye yeter... Siemens Ev Aletleri’nin 3100 Watt’lık motoruyla güçlü bir performans sunan TS 12250 Siemens Sensor Steam ütüsü, yeni reklam filmine konu oldu. 3100 Watt’lık dokunmatik buhar gücüyle, Siemens Sensor Steam ütü “Bu güç elinizdeyken, gücünüz her şeye yeter” mesajının verildiği reklam filminin merak uyandıran, eğlenceli bir kurgusu var. Yeni reklam filminde dağınık duran giysilerini bir türlü bavuluna yerleştiremeyen kadının sorunu TS 12250 Siemens Sensor Steam ile çözdüğünü görüyoruz. Ütünün üstün performansı ile kusursuz bir şekilde ütülenen giysiler bavula kolayca sığıyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: Siemens Ev Aletleri Reklamveren Yetkilisi: Ayşe Özkaya, Gamze Su Reklam Ajansı: Medina Turgul DDB Yaratıcı Grup: Kurtcebe Turgul, Gökhan Erol, Timsal Ünsal, Eren Koçaker, Özge Ceyrancı, Tolga Mutlu, Buse Şay Müşteri İlişkileri Grubu: Gözde Yılmaz, Miray Türker, Filiz Şahin Planlama Grubu: İdil Aydoğdu
38 / marketing europe & anatolia
Ajans Prodüktörü: Gülengül Arlıel, Nedret Gürlek Yapım Şirketi: İnterfilm Yönetmen: Tolga Karaçelik Müzik: Jingle House
Kampanyalar
Nereden Aldın - İnternetten... BKM Express’in beş farklı iletişim kampanyasında, BKM Express ile internetten alışverişin sağladığı hız ve kolaylığın altı çiziliyor. BKM Express’in internetten kart bilgilerini kullanmadan alışveriş olanağı sunması ile sağlanan güvenlik unsuruna dikkat çekiliyor. BKM Express’in iletişim kampanyalarında, toplumun farklı kesimlerini temsil eden karakterler ile, internet üzerinden yapılan alışverişlerin yaygınlaşması hedeflenirken, internetten alışverişin günlük hayatı kolaylaştırmasına vurgu yapılıyor. BKM Express’in “İnternetten Aldım” söylemli reklam kampanyaları tv kanallarında, radyo ve portallarda yayınlanırken, outdoor mecralarda da yer alıyor. Reklam Filmi Künyesi: Reklamın Başlığı: “Nereden Aldın - İnternetten” Reklamveren: Bankalararası Kart Merkezi Reklamveren Temsilcisi: Serkan Yazıcıoğlu Reklam Ajansı: Klan İstanbul
Ajans Prodüktörü: Saime Akçura Prodüksiyon Şirketi: Böcek Yapım Yönetmen: Ozan Yalabık Kullanılan Mecralar: TV, Basın, Web, Outdoor, Radyo
Yaratıcı Grup: Ediz Kurtbarlas, Cüneyt Tiryaki, Murat Karslıoğlu, Alper Bayram, Ahmet Sefer, Alev Bozduman, Cenk Ertan Müşteri Grubu: Gamze Gürkan, Esra Akbaş, Zeynep Özpağda
Megabitli Yollarda...
Yeni macerada başkan ve ahali ile kasabayı gezerken gördüğümüz Megabitli’nin amacı, kasaba için bir israf listesi çıkartmak. Boşa akan bir çeşmeyi rapor ediyor. Gündüz vakti boşa yanan bir sokak lambasını rapor ediyor. Boşu boşuna koşan bir at da gözünden kaçmıyor; ama en çok son anda gördüğü evde cep telefonu ile konuşan adama kızıyor. Başkan, ne yapalım diye sorduğunda da başlıyor Megabitli kampanyayı anlatmaya. Başkanın bu duruma verdiği tepki filmin en komik anı olmaya aday.
Reklam Filmi Künyesi: Reklamveren: TTNET Reklamveren Yetkilisi: Ahmet Yaman, Bilge Gönenç, Pınar Tohum Reklamveren Medya Planlama Ekibi: Şafak Cömertoğlu, Meltem Gülören, Semra Erol Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL Kreatif Direktör: Volkan Karakaşoğlu Kreatif Ekip: Zeynep Karakaşoğlu, Erçin Sadıkoğlu, Orkun Önal, Levent Yalgın, Çağrı Saka, Emine Aydın Marka Direktörü: Esra Özkan Marka Süpervizörü: İpek Türkili Marka Temsilcisi: Başak Sarıoğlu Stratejik Planlama Direktörü: Tuğyan Çelik Stratejik Planlama: Nisan Danışman Ajans Prodüktörü: Zeynep Gencebay, Alev Cihan Prodüksiyon Şirketi: Film Colony Yönetmen: Ali Taner Baltacı Post Prodüksiyon: Sinefekt Müzik: Jingle House Medya Ajansı: People Communications Kullanılan Mecralar: TVC, Basın, Radyo, İnternet marketing europe & anatolia / 39
Kayağın şirin ka
Gezi
asabası; Bansko... Kış mevsiminin gelip de kayak sezonun açıldığı bu dönemde size Bansko’ dan bahsedeceğim. Bansko, çok eski tarihlerden beri yaşam alanı olarak kullanılmış, hala da geçmişin izlerini günümüze taşıyarak tarihin kokusunu barındıran şirin bir kasaba.
Fotoğraflar ve yazı Seval Duban Kış mevsiminin gelip de kayak sezonun açıldığı bu dönemde size Bansko’ dan bahsedeceğim. Bansko, çok eski tarihlerden beri yaşam alanı olarak kullanılmış, hala da geçmişin izlerini günümüze taşıyarak tarihin kokusunu barındıran şirin bir kasaba. Eski çağlardan bu yana etkin bir şeklide yaşayan bir şehir olması dolayısıyla 7 tanesi çok önemli olmak üzere 100 kadar arkeolojik kazıya ev sahipliği yapmış. Geçmişle iç içe yaşayan Bansko’da bu yüzden 120 kadar müze, anıt ve etnografik eser bulunmakta. Bu eserlerin önde gelenlerinden biri olan va 18. ve 19. yüzyılları arasında dini eğitim vermiş olan manastırda ikonları görebilirsiniz. Bu kısa bilgiden sonra gelelim kayak merkezi kısmına. Bulgaristan’ın en büyük ve en iddialı
ğa gittiğimiz bir turizm firması olan Radikal Tur ile gittik. Radikal Tur kış turizmi üzerine bence en iyi şirket. Akşam 20:00’ de Kadıköy evlendirme dairesi önünden son derece konforlu otobüsümüze bindik. Otobüste bizi rehberimiz Melek hanım karşıladı. Melek Hanım Bulgaristan’lı bir hanım ama Türk. Ve işini gerçekten iyi biliyor bunu dönüş yolunda daha iyi anladık. Otobüsümüze binip yerleştik. Harekete geçtikten kısa bir süre sonra ben uyuklamaya başladım. Otobüse biner binmez uyuyan tiplerdenim ben. Uyandığımda bir de baktım ki Kapıkule sınır kapısındayız. Montlarımızı giyip gümrük ve vize işlemleri için aşağıya indik. Bir tane gümrük memuru gelip topladı pasaportlarımızı. Ben de boşluğu fırsat bilip hemen tuvalete koştum. Fakat
kayak merkezine sahip olan Bansko, rakımı 930 metre olan Pirin Dağları’nın yamacında yer alıyor. Bansko’da 990 ile 2600 metre arasında ve her zorluk derecesinde kayak pisti mevcut. Bunlardan en ünlüsü Alberto Tomba’dan ismini almış olan, siyah zorluk dereceli ‘Tomba Pisti’. Toplam uzunluğu 70 km’yi bulan 6 mavi, 5 kırmızı ve 2 siyah dereceli pistlerin lift kapasiteleri oldukça yüksek ve saatte 14.200 kişi taşıyabiliyor. İstanbul’ dan Bansko otobüs ile 9 saat sürüyor. Bansko’ ya kışın sık sık kaya-
tuvaletler inanılır gibi değil. Pislikten geçilmiyor, ahırdan pek bir farkı yok. Söylene söylene çıktım dışarı. Tekrar gümrük sırasına gidip sıramın gelmesini bekledim. Neyse ki çok uzun sürmedi ve kısa bir süre sonra tekrar otobüse doluştuk. Otobüsteki sıcacık yolculuğumuz yaklaşık 9 saat sürmüş. Ben sınır kapısından sonra tekrar komaya girmiş vaziyette uyudum. Dolayısıyla hiç çevreyi göremedim. Zaten gece yolculuk yaptığımız için pek bir şey görme şansımız da yoktu. Uyandığımda otobüsümüz marketing europe & anatolia / 41
Gezi
otelin önünde duruyordu. Ben de kendime gelip eşyalarımı toparlayıp indim aşağıya. Sonra da odamıza yerleştik. Sabahın erken saati olduğu için önce kahvaltı etmek için restauranta gittik. Kahvaltı bizim kahvaltı alışkanlığımıza çok yakın. Kayağa çıkacağımız için çok abartmadan hafif bir kahvaltı yaptık. Kahvemizi de içtikten sonra odaya gidip kayak malzemelerimizi aldık. Benim kendi kayak malzemlerim olduğu için kiralamak yerine getirmeyi tercih ettim. Neticede otobüsün bagajında geldiği için bana hiç zorluk çıkarmadı. Kaldığımız otelden teleferik yaklaşık 150 metre uzaklıkta. Malzemelerimizi alıp teleferiğe kadar yürüdük sonra yukarıya çıkabilmek için teleferikler için skipass aldık. Skipass’ ı istediğiniz gün sayısı kadar alabiliyorsunuz. Teleferikler kapalı ve malzemelerinizi yanlardaki ceplere koyuyorsunuz. Hiç üşümeden nefis manzara izleyerek kayak merkezine kadar çıkabiliyorsunuz. Bansko bu anlamda gerçekten harika bir yer. Otelden kayak merkezine ulaşım son derece kısa ve keyifli. Teleferikten indiğinizde yayla gibi bir alana varıyorsunuz. Bu yayla gibi yerin 42 / marketing europe & anatolia
Fiyatlar inanılmaz ucuz. Güneş ışığının tatlı sıcaklığı altında 2 tane bira devirdikten sonra tekrar pistelere attık kendimizi.
adı Bunderishka Polyana. Burada da farklı yönlere çıkan telesiyej ve teleferikler var. Kayak merkezini keşif için ilk önümüze çıkan telesiyeje binip yukarı çıktık. Sonrada sırasıyla tüm pistleri gezdik. Fakat sezonun ilk kayak açılışı olduğu için epey yorulduk. Dinlenip biraz soluklanmak için Bunderishka Polyana’ nın orta yerindeki kafeteryaya oturduk. Kafeterya kocaman bir alanı kaplıyor. Etrafı cam ile kaplı ve üzeri açık. Hava kötü olduğu zamanlarda üzerine şemsiye gibi bir düzenek yapmışlar, o kapanıyor. Mekan son derece şık. Hava da şansımıza günlük güneşlik. Bansko bize en sevimli yüzünü gösteriyor. Hoşgeldiniz diyor sanırım. Hemen gidip kocaman biralarımızı aldık. Bir alırken de ayrı bir güzellik oldu. Fiyatlar inanılmaz ucuz. Güneş ışığının tatlı sıcaklığı altında 2 tane bira devirdikten sonra tekrar pistelere attık kendimizi. Pistlerin bazı kısımlarında çok fazla kar olmadığı için kaymak biraz zor oluyor. Ama genelde çok iyi. Akşam olup da hava kararmaya başlayınca teleferiğe binip otele döndük.
Gezi
Kayak malzemelerini kayak odasına teslim ettikten sonra duşumuzu alıp yemeğe indik. Fakat otelin yemekleri bizi hiç sarmadı. Son derece yağlı görünüyorlardı. Biz de dışarı çıkıp yemek yiyecek yerler bakındık. Mekan kayak ve tatil merkezi olunca restaurant da çok tabii. Bir iki mekan gezdikten sonra bir tanesini gözümüze kestirip oturduk. Burada restaurantlara Taverna deniyor. Ama bizim memlekettekilerle hiç alakası yok. Yani Arif Susam, Ümit Besen vs gibi tipler yok:) Sadece nefis yemekleri olan ve gecenin ilerleyen saatlerinde canlı müzik yapan yerler. Fakat canlı müzik genelde Cuma ve Cumartesi akşamları var. Gittiğimiz tavernada güzel manzarası olan bir masaya oturup menüyü aldık. Yemekler genellikle et ağırlıklı. Tüm gün çok enerji harcadığımız için yemeği hakettiğimizi düşünerek t-bone steak sipariş ettik. Yanına da nefis Bulgar şarabı. Garson arkadaş da Türk çıktı ve yemek sayesinde süper geçti. Yanlız bu memlekette her yerin yemeği bu kadar
Burada restaurantlara Taverna deniyor. Ama bizim memlekettekilerle hiç alakası yok. Yani Arif Susam, Ümit Besen vs. gibi tipler yok:) Sadece nefis yemekleri olan ve gecenin ilerleyen saatlerinde canlı müzik yapan yerler. Fakat canlı müzik genelde Cuma ve Cumartesi akşamları var. lezzetli ise insan ya obez ya da gut olur. Yemeğin ve şarabın yarattığı mamurluk ve günün yorgunluğu ile gidip mışıl mışıl uyuduk. Ertesi gün yine çeşit çeşit peynir eşliğinde güzel bir kahvaltı yapıp yine kayak merkezine çıktık. Bulgaristan’ ın peynirlerinin de nefis olduğunu kah-
valtı esnasında öğrenmiş oldum. Bir de çay var tabii. Hani şu Seylan çayı diye sattıkları çay varya işte o çaydan var bu ülkede. O yüzden çay içmek çok keyifli:) Kahvaltıdan sonra yine aynı muhbbet; teleferik, kayak, bira, kayak, teleferik otel:) Yanlız bugün bir şey farkettim, pistlerdeki kar kalınlığı artmış. Çünkü suni kar makinasıyla tüm gece kar yapıp püskürtmüşler. Kayak pistlerinin yanında fön makinasına benzer makinalar var. Bunlar suyu kara çevirip pistlere püskürtüyor. Sabah 10 numara güzel kar oluyor. Fakat öğleden sonra board’cular pisti bozuyor ve havanın da ısınmasıyla kar kalitesi bozuluyor. Bu akşam hiç otelin restaurantına uğramadan direk tavernaya gittik ve yine nefis et ve şarapla günü bitirdik. Sabah kalktığımızda hamlayan kaslarımızın ağrısı bizi kayaktan soğuttu. O yüzden bugün Bansko’ yu keşfe çıkmaya karar verdik. Sabah kahvaltımızı otelde ettikten sonra çıkıp aheste aheste kasabada yürümeye başladık. Sokak aralarında domarketing europe & anatolia / 43
Gezi
landık, parklarda oturup lafladık. Tam emekli insanlar gibi avare avare dolaşıp sabahın keyfini çıkardık. Bansko’ nun sokakları Bozcaada’ki Rum mahallesine benziyor. Çok şirin minik minik rum evleri var mahallelerde. Hepsi pırıl pırıl ve çok bakımlı. Sanıyorum komünizm rejiminin de buna etkisi var. Tek tip ve aynı malzemeden yapılmış evler. Sokak aralarında dolaştıktan sonra Bansko’ nun merkezinde bulunan heykelin olduğu parka geldik. Minik havuzun yanındaki banklara oturup güneş banyosu yaptık:) Heykelin üzerindeki yazılar kiril alfabesi ile yazıldığı için hiç bir halt anlamadık. Zaten buraya kayak tatili için geldiğimden sebep hiç ilgi duymadım tarihi nesne ve görsellere. Direk kapattım algılarımı:) Güneşin verdiği mayışıklıkla bankta yayılırken acıkan karnımız dürttü bizi. Biz de kalkıp yeni bir yer keşfedelim dedik. O güne kadar hep şarap içmiştik akşam yemeklerinde ama Bulgaristan’ın bir de rakısı vardı. Bugün yemekle birlikte rakı da denemeye karar verdik. Parkın 44 / marketing europe & anatolia
Bansko’nu sokakları Bozcaada’ki Rum mahallesine benziyor. Çok şirin minik minik rum evleri var mahallelerde. Hepsi pırıl pırıl ve çok bakımlı.
yanında son derece şık bir yer çarptı gözümüze hemen yanaşıp masalara göz attık. Baktık parka nazır güzel bir masa var hemen kurulduk. Fazla oyalanmadan menüyü aldık ve yine nefis et yemekleri sipariş ettik. Bu sefer etin yanına güveçte mantar da söyledik. Ama bu mantarın bizim bildiğimiz kültür mantarıyla hiç alakası yok. Koyu renkli nefis bir tadı olan muhteşem mantar. Üzerinde de nefis Bulgar peyniri. Yanına da rakı söyleyelim dedik fakat baktık ki her çeşit rakı var. O yüzden önce elma rakısı söyledik. Bu rakılar sek içiliyor yanlız. Önce elma ardından üzüm ardından uzo içtik ama hiç biri rakı gibi gelmedi bize. Sonra Türk rakısı söyleyip neşemizi bulduk:) İnsanın damak tadı bizim rakıya alışınca başka rakı kesmiyor. Hafif hafifi gün ışığında hoş sohbet eşliğinde demlendik. Üzerine de tatlımızı yedikten sonra kısa bir yürüyüşle otele geldik. O kadar güzel ağırlık çöktü ziyan olmasın diye gidip şekerleme yaptık. On numara gün geçirdik. Tabii 18 gibi uyuyunca 22 gibi uyandık. Dedik dışarı çıkalım. Baktık otelin karşısında bar var, hemen zıpladık. Burası English Pub tadında bir
Gezi
yer. Bira söyleyecektim ki baktım Bacardi Breezer var gözlerim sevinçten ışıl ışıl oldu. Hemen bir tane blueberry söyledim. Keyfini çıkara çıkara Bacardi Breezer’ ımi içerken insanları izleyip konuşmalarına kulak misafiri oldum. Burası Avrupa’ nın en uygun fiyatlı kayak merkezlerinden biri o yüzden de diğer avrupa ülkelerinden çok fazla turist geliyor. Bizim memleketle bile kıyaslayınca buraya kayağa gelmek daha ucuz. Kartalkaya’ da 4 gün tatil yapacağınıza aynı fiyata burada 7 gün tatil yapabiliyorsunuz. Üstelik burada yiyecek içecek de çok ucuz. Bugün öğlende yediğimiz yemeği Türkiye’ de yesek kişi başı 200 TL ödememiz gerekirken burada sadece 20 TL ödedik. Ama İstanbul’ da bu kalitede et bulmak neredeyse imkansız. Doğu illerimizde böyle lezzetli etler veya kebaplar bulabiliyoruz ama onlar daha yağlı ve tadları ağır oluyor. Batıya özgü bitki örtüsünün hayvanın etinede yansıdığını burada çok net hissediyorsunuz. Kekik ve ıtırlı bitkilerin lezzeti hayvanın etini muhteşem lezzetli hale getiriyor. Et demişken söylemeden edemeyeceğim. Ben etobur bir yaratığım ve bazen canım gerçekten lezzetli bir et yemek istiyor. İşte o za-
Bizim memleketle bile kıyaslayınca buraya kayağa gelmek daha ucuz. Kartalkaya’ da 4 gün tatil yapacağınıza aynı fiyata burada 7 gün tatil yapabiliyorsunuz.
man soluğu direk Polonezköy’ de Karçma’ da alıyorum. Onların et konusunda çok başarılı olduğunu düşünmekteyim. Ard arda devirdiğim 3 Bbreezer’ dan sonra mosmor dilim ve dudaklarımla otelin yolunu tuttum ve yarın kayağa gitmek için mışıl mışıl uyudum. Önceki gün yediklerimi eritmek için bugün çok kalori yakmalıyım. O yüzden tüm gün kayacağım. Ama tabii insan pistte olunca yapılacaklar sınırlı. İn, çık, in, çık, in, bira iç, bira iç, çık, in, çık, in, bira iç, çık, in, otele dön. Otele dönüp kayak malzemelerini bıraktıktan sonra tekrar teleferiğe doğru yürüşe çıktık. Buralarda kayak malzemeleri satan yerler var. Özellikle çok çeşit kask bulmak mümkün. Üstelik fiyatlar da gayet makul. Eğer eksik malzemeniz varsa buralardan alınabilir. Ben kendime kask bakındım ama bulamadım. Annemin bana koca kafa demesine rağmen kafamın çapının küçük olduğunu keşfettim:) Kasklar çok büyük olduğu için uymadı kafama. Alış verişten eli boş dönmemek için karşıki markete uğrayıp çikolata alayım bari dedim ki bir de ne göreyim. Renk renk Bacardi Breezer’ lar ve çeşit çeşit Smirnoff
marketing europe & anatolia / 45
Gezi
Ice’ lar-:) Tabii onları görünce çikolatayı unuttum. Yanlız bir şey farkettim yurtdışına çıktığım her seferinde kanımdaki alkol oranında artış oluyor. Ama ülkeye dönünce uslu olup normale dönüyorum. Şişelerimi torbada şıngırdata şıngırdata otele döndüm. Sonra da yemek yemek için tekrar dışarı çıktık. Ama bu sefer çok uzaklaşmayıp önceki akşam takıldığım bara gittik. Sosis patates ve ıvır zıvırla bu akşamı da kapatıp otele döndük. Ertesi gün yine aynı şeyler. Kayak, kayak, kayak. Fakat bugün son gün. O yüzden doya doya kaymak gerek. Hava kararıp da teleferikler kapanmaya yakın otele döndük. Günün yorgunluğunu atmak için otelin havuzunda 1 saat kadar yüzdük. Su insanı gerçekten müthiş dinlendiriyor. Sonra da gidip güzelcene bir duş alıp dışarı çıktık. Bu gece son gecemiz olduğu için yine kendimize güzel bir yemek ısmarladık. Tabii yine protein ağırlıklı-:) 46 / marketing europe & anatolia
Yanlız bir şey farkettim yurtdışına çıktığım her seferinde kanımdaki alkol oranında artış oluyor. Ama ülkeye dönünce uslu olup normale dönüyorum. Şişelerimi torbada şıngırdata şıngırdata otele döndüm. Yemekten sonra da şaraplarımızı içip akşamı ettik. Sabah kahvaltıdan sonra eşyalarımızı toplayıp otobüse yükledik. Bugün Melek Hanım bizi alış verişe götürecek. Önce şarap üretimi yapan bir fabrikaya gideceğiz. Yaklaşık 1 saatlik bir yolculuktan sonra şarap fabrikasına geldik. Burada toptan ve parekende şarap satıyorlar fakat şaraplar inanılmaz ucuz. Adamlar 3 levaya şarap satıyorlar. Bizim kayak malzemeleri yeterince fazla ve ağır oldu-
ğundan çok fazla şarap almadık. Ben sadece 4 şişe aldım. Şaraplarımızı da yüklendikten sonra peynir ve çay almak üzere başka yere doğru yola çıktık. Rehberimiz bu konuda son derece bilgili, bizi en lezzetli peynirlerin satıldığı yere götürdü. Peynir dediğime bakmayın, Bulgar kaşarından bahsediyorum aslında. Bir parça peynir ve bir paket de çay aldıktan sonra tekrar doluştuk otobüse. Artık İstanbul’ a doğru dönüş yoluna geçiyorduk. Bir süre gittikten sonra yol üzerinde bir lokantada mola verdik. Ama lokanta öyle böyle değil, resmen dökülüyor. Ancak çorba içebildim ben. Sonra da karşıdaki bakkala gidip abur cubur aldım. Tabii bir de son anda gözüme çarpan meyvalı yoğurtlardan aldım. Fakat meyvalı yoğurtlar için kaşık gerektiğinden tekrar lokantaya dönüp kaşık aşırmam gerekti. Bulgaristan’ın turistik şehir ve kasabaları haricindeki yerler gerçekten hiç gelişmemiş. Evler çok eski fakat tertemiz. Hemen hemen hepsi aynı tip. Arkadaşları beklerkenlokantanın etrafındada minik bir tur attım. Herkes yemeğini bitirdikten sonra otobüse bindik ve sınır kapısına doğru yola çıktık. Bence önce aşırdığım kaşıkla yoğurtlamı yedim sonra da güzel bir uykuya daldım. Sınır kapısına gelince mecburen uyandım. Tabii sınıra gelince biraz stres olduk. Neticede otobüs şarap dolu. Adam bagajı arasa içki kaçakçılığı yapıyoruz sanacak. Ama bizim rehber hanım işi biliyor. Hemen çantasından minik bir poşet çıkardı ve onu elden ele dolaştırıp içine para koymamızı istedi. Biz de 3 - 5 ne bulursak doldurduk içine. En son dolu torbayı alıp gümrük memuruna verdi. Gümrük memuru da gülümseyip bizim otobüsü aramadan geçmemize müsade etti. Pasaport işlemlerimizi de hallettikten sonra caaanım memleketime giriş yaptık. Veeee 4 saatlik bir yolculuktan sonra güzel evime vardım.
Sinema Ali Erdem Ekşioğlu
2012 Gişe Hasılatları... 2012 yılını iyisiyle kötüsüyle geride bıraktık. Bütün sene boyunca birbirinden güzel yüzlerce film seyrettik. Acaba bu filmlerden hangileri dünyaca beğenilmiş hangileri en çok izlenmiş.
( reklam arası sinema)
Sayısız neden sayabiliriz ama ana sebeplerden birisi hedef kitlesi. Sinema, müzik, resim kısacası sanat evrenseldir. Ancak Türk sinema endüstrisi yerel kalıplar arasına sıkışmış görünüyor. Anadolu topraklarından Boxofficemojo’nun raporlarına göre 2012 yılında en çok beslenmeyen, bize has olmayan filmlere absürt, yerel kazanan, en çok izlenen film Marvel’ın yıldızlar takımı trajedilere, azınlıkları konu alan filmlere şaheser demeye The Avengers oldu. Film, 220 milyon dolara mal oldu, 623 başladık. Avrupa’da, Amerika’da bu filmleri seyredenler milyon dolar gişe hasılatı kazandı. Marvel’ı DC’nin zengin bizim acındırmamızı ya da kendimizi pohpohlamamızı çocuğu Brucu Wayne izledi. The Dark Knigth Rises filmi seyrederken kendileriyle bir bağ kuramıyor, hatta 250 milyon dolarlık bütçesine karşılık 448 milyon gişe anlamıyor bile. Sadece Türkleri ya da sadece azınlıkları hasılatı aldı. 2012’nin fenomeni Capitol’ün zulmüne son hedef alan filmler değil, küresel kitleyi hedef alan filmler vermeye çalışan Katniss’in hikayesi The Hunger Games çekmeliyiz. ise 78 milyon dolara mal oldu. 408 milyon dolar gişe hasılatı yapan film yatırımcılarının de yüzünü güldürdü. Şu an dünyanın sinema lideri rakipsiz Amerika. Peki, Dünyanın en ünlü ajanı 007 James Bond serisinin son Amerika yerel kitleyi hedefleyen filmler çekmiyor mu? filmi Skyfall ise 200 milyon dolar harcağıdığı filmden Tabi ki çekiyor ama küçük bütçelerle yapılan filmlerle 289 milyon hasılat elde etti. Bir genç kızın ölümsüz değil. Amerika'da küçük bütçeli filmler, hep evrensel bir vampire olan aşkını anlatan Twilight serisinin son konuları ele alır. Uzaylı istilası, korku ya da insani ortak filmi The Twilight Saga: Breaking Dawn Part 2 ise 120 değerler olabilir. Yerel konuları ise büyük stüdyolar, büyük milyon dolarlık bütçesiyle 286 milyon dolar hasılat yaptı. bütçeler, tanınmış oyuncular, yönetmenler sayesinde Marvel’ın yalnız kahramanı Spider-man, The Amazing yani kısaca markası sayesinde bütün dünyaya satmayı Spider-man filmine 230 milyon harcandı. Film, 262 milyon başarırlar. Bu ayrıca bütün dünyanın Amerika’nın gişe hasılatı yaparak maliyetini gişeden karşıladı. Cesur kültürünü benimsemesini de sağlar. Bunun en tipik ve okçunun hikayesi Brave 185 milyon dolar harcadığı güncel örneği noel. Ülkemizde de farkında bile olmadan filmden 237 milyon dolar kazanırken, artık kitaplar ve çam süsler, noel baba bekler olmadık mı? JFK'in filmlerden çok bir yaşam tarzına dönüşen Yüzüklerin ölümüne hep beraber üzülüp, soğuk savaş döneminde Efendisi başlangıcı The Hobbit: An Unexpected Journey komünist olduğu için iş yaptırılmayan Amerikan 180 milyon dolar harcayıp 221 milyon dolar hasılat yaptı. aktörlerine içerlemedik mi? Alkolik ayıcık Ted ise 50 milyon dolara mal olup, 218 milyon dolar hasılat elde ederek karlı bir yatırım olduğunu Kısacası Türk sinemasında da büyük bütçeli filmler ispatladı. Dünyanın en sempatik hayvanlarının Avrupa görmek istiyorsak pazarı genişletmeliyiz. Yani eğer macerası Madagascar 3: Europe’s Most Wanted da 145 filmlerimizi markamızla satamayacaksak konularımızı milyon dolar bütçesine karşılık 216 milyon dolar hasılat doğru seçmeliyiz. Sadece bize değil bütün dünyanın elde etti. ortaklıklarına, bütün dünyanın kültürüne hitap eden filmler çekmeli hedefimizi sadece Türkiye ile Bu filmlerin gişe gelirlerinin dışında TV, DVD, promosyon, sınırlandırmamalıyız. Ne zaman ki başka ülkelerde başka ürün yerleştirme, borsa vb. daha birçok enstrümanla gelir kültürlerde filmlerimiz izlenmeye sevilmeye başlar o elde edeceğini de unutmamak lazım. Bu büyük rakamlar zaman markamızı oluşturur pazara ortak olabiliriz. Türkiye’de göremediğimiz hayal bile edemediğimiz hasılatlar, ama neden? Neden bizim ulaşılmaz Bütün okurlarımın yeni yılını kutlar, bol mutluluklar gördüğümüz başka yerlerde normal, neden bizim dilerim. hayallerimiz başkalarının gerçekleri?
48 / marketing europe & anatolia
Kültür - Sanat
Türkiye Finans, Fotoğraf sergisi... Türkiye Finans’ın çalışanlarına yönelik düzenlediği 2. Fotoğraf Ya r ı ş m a s ı ’ n ı n kazananları belli oldu. Teknik ve kompozisyon açısından değerlendirilen eserler arasından dereceye girenler ve sergilenmeye değer bulunanlar, Türkiye Finans Kartal Genel Müdürlük binasında sergileniyor. Sergi, 18 Ocak’a kadar ziyarete açık olacak. Türkiye Finans Fotoğrafçılık Kulübü tarafından bu yıl ikinci
Semih Alşar ile diğer genel müdür yardımcıları katıldı. Fotoğraf Sanatçısı Nevzat Çakır ile Fotoğraf Sanatçısı ve PhotoWorld Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Murat Gür’ün de aralarında bulunduğu Seçici Kurul tarafından değerlendirilen fotoğraflar arasından 33’ü final turuna kaldı. Yarışmanın birincisi Huşu adlı çalışmasıyla İstanbul’dan Aydın Sertbaşoldu ve 2000 TL’lik ödülü kazandı. İstanbul’dan Gökhan Akkaya Santral İstanbul eseriyle ikinci olarak1500 TL, Ankara’dan Murat Toru Eve Dönüş çalışmasıyla üçüncü olarak 1000 TL kazandı. Yarışmaya katılan 5 kişi de 500 TL’lik mansiyon ödülünün sahibi oldu. Ayrıca yapı-
kez düzenlenen Fotoğraf Yarışması sonuçlandı. Ülke genelindeki Türkiye Finans çalışanlarından 130 kişinin 621 fotoğrafla katıldığı yarışmanın sergisi Türkiye Finans Kartal Genel Müdürlük binasında açıldı. Sergi açılışına Türkiye Finans Genel Müdürü Derya Gürerk, Türkiye Finans Fotoğrafçılık Kulübü Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı
lan değerlendirme sonucu, 25 eser de sergilenmeye layık bulundu.
Oscar’ın Yabancıları...
Enerjiyi anlatan drama...
İstanbul Modern Sinema, Oscar heyecanı yaklaşırken 10-20 Ocak tarihleri arasında düzenlenen Oscar’ın Yabancıları başlıklı programla ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisine aday adayı olan filmleri bir araya getiriyor. Oscar’ın Yabancıları programında, çekişmeli geçecek Oscar yarışına başvuran 71 ülkenin adaylarından öne çıkan dokuz film yer alıyor. Programdaki filmler Oscar aday adayı olmalarına karşın aslında Hollywood kulvarının dışında, dünya festivallerinde hit olmuş, farklı diller ve kültürlerden filmlerin bir araya geldiği bir seçkiyi temsil ediyor. Programda gösterilecek filmlerden Yasak Aşk (A Royal Affair), Yukarıdaki Çocuk (L’enfantd’enhaut), Tepelerin Ardında (Dupa Dealuri) ve Can Dostum (Les Intouchables) Oscar’ın ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ kategorisinin ilk dokuz filmi arasında yer aldı.
Zorlu Enerji Grubu çocukları enerji dünyasında eğlenceli bir yolculuğa çıkarmak amacıyla TOÇEV ile işbirliğine imza atarak interaktif bir drama hazırladı. Ekim ayından bu yana Rize, Erzurum, Erzincan ve İstanbul ve Gaziantep’te 19 okulda 6.589 öğrenciye ulaşan oyun, Mart 2013’e kadar sırasıyla Osmaniye, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Kayseri, Ankara, Eskişehir, Yalova, Bursa ve Denizli’de sahnelenecek. Zorlu Enerji, TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı) ile yaptığı işbirliği kapsamında Türkiye’nin enerjiyi anlatan ilk dramasına imza attı. Çevre ve iletişim uzmanları ile pedagoglardan destek alınarak hazırlanan drama, tiyatro sanatçısı Hakan Bilgin’in danışmanlığıyla kurgulandı
50 / marketing europe & anatolia
Kültür - Sanat
Sedat Simavi 2012 Edebiyat Ödülü Ahmet Cemal’in... Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2012 Sedat Simavi Ödülleri’ne değer görülen sanatçı, gazeteci, yazın, spor ve bilim insanlarına verilecek ödüller açıklandı. 2012 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nün sahibi, geçtiğimiz Eylül ayında okurla buluşan Lanetlenmiş Ağustosböcekleri’nin yazarı Ahmet Cemal oldu. Yazarın yeni denemelerini topladığı Lanetlenmiş Ağustosböcekleri, edebiyattan sinemaya, tiyatrodan resme, çeviri uğraşından politikanın sanata etkisine dek uzanan yazılardan oluşuyor. Kültür hayatımızın son on yılında yaşanan olayları, tartışmaları, gündem oluşturan konuları günü gününe ele alan, ama güncelle asla sınırlı kalmayan yazılar bunlar. Cemal, yaşamın getirdiklerinden, okuduğu bir kitaptan, katıldığı bir tartışmadan yola çıkarak insanı her çağda, her yaşta ilgilendirecek sonuçlara varıyor.
Kainatın ilk günü ve ilk gecesi... Bu büyüleyici bir günlük. Dünyanın ilk günü, ilk gecesi, ilk yıldızın keşfi ve aşkla sarhoş iki çift gözün gökyüzünde kayboluşunu içinde saklıyor. Fransa’nın en çok satan yazarı seçilen ve okurları dünyada 25 milyonu aşan Marc Levy, yeniden bizimle ve üstelik bu kez birbirinin devamı niteliğinde olan iki yeni macerayla! Dünyanın uyandığı ilk güne ve gökyüzünde yıldızların belirdiği ilk geceye atıfta bulunan Levy, iki astrofizikçinin sıra dışı dünyası ve dur durak bilmeyen arayışlarını anlatırken, herkese pay edilebilecek kadar büyük ve leziz pastayı da unutmuyor: Aşk. Yeryüzü ve gökyüzünün ilk işaretlerini ararken yolları kesişen Adrian ve Keira, 15 yıl aradan sonra göz göze geldiklerinde iki şeyin eskimediğini keşfettiler: Birbirlerine ve
bilime olan tutkulu aşkları! Geçen yıllara rağmen yollar birleşti ve bilime adanmış hayatlar, hiç olmadığı kadar meraklı ve arayan gözleri yarattı. Etiyopya’nın yüksek dağlarından, Kuzey Ural’ın donmuş göllerine uzanan benzersiz ve masalsı bir macera… Marc Levy, İlk Gün ile başlayan bu unutulmaz destanı İlk Gece ile tamamlıyor ve unutulması imkansız bir okuma deneyimine imza atıyor. Marc Levy’nin diğer kitapları: Keşke Gerçek Olsa, 2001 Neredesin?, 2004 Sonsuzluk İçin Yedi Gün, 2005 Gelecek Sefere, 2006 Sizi Tekrar Görmek, 2007 Dostlarım Aşklarım, 2008 Özgürlük İçin, 2009 Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey, 2010 Gölge Hırsızı, 2011 marketing europe & anatolia / 51