marketing Tarih: Haziran 2013 Sayı: 20
europe & anatolia
kelebeğin fırtınası
Reklamın içine tükürmüşler...
retorik
Gezi Parkı’nı doğru anlamak...
r e y r e rkı h ze i Pa i B ez G
İçindekiler
marketing europe & anatolia Sayı: 20 Tarih: Haziran 2013 İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. e-mail: eksantrik@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.
Kısa Kısa
08 - 11
Yeni Ürünler
14 - 15
Medya Dünyası
17
Katkıda Bulunanlar Argun Albayrak Nurgül Eryıldır Günay Ali Erdem Ekşioğlu Seval Duban Ekim Sölemez
Röportaj
18 - 21
Danışman Abdullah Ekşioğlu
kelebeğin fırtanası
23
Reklam Dünyası
24 - 25
retorik
26
Kampanyalar
29 - 35
Gezi
36 - 45
reklam arası sinema
46
Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvin@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr. Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia
İlan Rezervasyon Melis Deniz Yayın Türü Süreli Yayın Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia Feneryolu Mh. Gedikli Sk. Adilbey Ap. No: 15/13 Kadıköy - İstanbul - Tr. Tel: +90 555 233 24 41 e-mail: meadergi@gmail.com marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir. mobil: http://m-mea.eksantrik.com http://www.facebook.com/meadergi Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur. marketing europe & anatolia / 1
Köşe Elvin Ekşioğlu / elvin@eksantrik.com
( editörden)
Bize Her Yer Taksim...
Gezi Parkı direnişi başladığından beri hemen
lazım diye düşündüm. Facebook ve tweeter'dan
hemen tüm arkadaşlarım, tanıdıklarım, beraber
"Türk medyası sadece hükümetten besleniyorsa
çalıştığımız tüm reklemcı dostlarım, Gezi Parkı'nda
markalar reklamlarını çeksin bakalım.." diye
direniş yapan arkadaşlarımıza destek için bazen
yazdığım gönderiyi yaptım. Reklamcı arkadaşlarım
günde iki kere bazen iş çıkışı Gezi Parkı'na gitti.
hemen paylaştı ve hatta hagtag yapmışlar.
Sosyal medyadan paylaşımlarda bulundu. Gayet
medyanın anlayamadığı orada direnişi başlatanlar
keyifli gitarlar çalınıyor, kitaplar okunuyordu. Ara
bizden insanlar, Türkiye'de biz markamızla,
ara olan tacizlerde Cuma sabahı ipler koptu. Ancak
reklamcımızla, öğretmenizle, tiyatrocumuzla
sadece orada olan arkadaşlardan Taksim'deki
birbirinize sahip çıkarız. Ertesi gün reklamverenler
durumu öğrenebiliyorduk. Akşam saatlerinde artık
reklamlarını geri çekebileceklerini söylemişler,
Türk televiyonları yayına başlar dedim ama nafile
neye ve kime hizmet ettiğini hiçbir zaman bilmeyen
bir tek haber bile yok. Tüm arkadaşlar, dostlar
medya sekiz saatlik göstermelik bir yayın yaptı.
Taksim'de polise karşı direniyor ama televizyonlar
Sonra yine fısss...
vermiyordu. Yabancı bir internet televizyonundan
Türk Medyası bu büyük Türkiye Cumhuriyeti'ne
naklen seyrediyordum Harbiye'yi, Taksim'i. Türk
sahip çıkan insanları hiç bir zaman anlamadı.
medyası neredeydi. Aklıma madem bu televizyonlar
Ben çağrımı tekrarlıyorum.
hükümetten besleniyor orada direnen, direnişe
"Türk medyası sadece hükümetten besleniyorsa
destek veren onca reklamcı, onca vatandaş onları
markalar reklamlarını çeksin bakalım.."
ilgilendirmiyorsa tek ilgilendikleri şey olan para kaynakları. O zaman markaların işin içine girmesi
Bize her yer Taksim...
marketing europe & anatolia / 3
Yorumsuz...
Bize he
er yer Gezi Park覺...
Yorumsuz...
Kısa Kısa
Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması...
Garanti Bankası, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ve Ekonomist dergisi işbirliğiyle bu yıl 7.si düzenlenecek Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nın başvuru tarihi, 30 Haziran 2013Pazar gününe kadar uzatıldı. Kadın girişimcileri cesaretlendirmek amacıyla gerçekleştirilen ve her sene giderek daha yoğun ilgi gören yarışmaya; Türkiye’de yaşayan ve hakim ortak olduğu işletmenin yıllık cirosu 40 milyon TL’nin altında kalan tüm kadın girişimciler, www.kadingirisimciyarismasi.com adresinden başvurabiliyor. Kadın girişimcilere, başarılarını duyurma ve yeni iş ilişkileri geliştirme fırsatı sunan yarışmada bu yıl, “Türkiye’nin
Kadın Girişimcisi”, “Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimci” ve “Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimci”nin yanı sıra, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Girişimcisi” kategorisi birincisi de ödüllendirilecek. Başvuruların genel olarak, risk alma, cesaretli olma, etkin müşteri ilişkileri yönetimi, pazarlama faaliyetlerinde farklılaşma, finansal yapı gibi kriterlere göre değerlendirildiği yarışmanın sonunda, “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi”ne 20.000 TL, “Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimci”, “Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimci” ve “Türkiye’nin Kadın Sosyal Girişimcisi”ne ise 15.000 TL nakit para ödülü verilecek.
Zamandan Bağımsız Liderlik Ödülü...
Uludağ Doğal Maden Suyu kaynağının işletme ruhsatının alınmasının 100. yılını geride bırakan, Türkiye içecek sektörünün köklü ve en güçlü markalarından Uludağ İçecek Düş+Zaman=Gelecek Konferansı’nda Zamansız Şirket Ödülü’ne layık görüldü. Uludağ İçecek A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet H. Erbak konferansta ödülü ESE Vakıf Başkanı, Dreamore Yönetim Kurulu Başkanı Elio D’Anna’dan aldı.
8 / marketing europe & anatolia
Zamansız Şirket Ödülü ile ilgili konuşan Mehmet H. Erbak: “Bize 100. yıl gururu yaşatan Uludağ Doğal Maden Suyu markamızla aldığımız Zamansız Şirket Ödülü belki de Uludağ İçecek’i en iyi tanımlayan, en anlamlı ödüllerden biri. Uludağ Doğal Maden Suyu dün ve bugün olduğu gibi yarın da var olacak, zamansız bir ürünümüz. Sürekli gelişime olan inancımızın bize kazandırdığı sarsılmaz konumun ve Uludağ Doğal Maden Suyu’nun 100 yıllık başarısının Zamansız Şirket Ödülü ile kanıtlanmasından büyük gurur duyuyoruz. Uludağ Doğal Maden Suyu’nu bu ödüle layık gören herkese bir kez daha teşekkür etmek isterim” dedi. Asemble Eğitim Danışmanlık şirketi tarafından 5 yıldır düzenlenen Düş+Zaman=Gerçek serisinin bu yılki konferansına European School of Economics Vakfı Başkanı Ellio D’Anna, Medici Prensi Ottaviano de Medici, Dabbawala Foundation Yönetim Kurulu Başkanı Abhishek Dinkar Ekai ve Açık Toplum Vakfı ve TESEV Vakfı Kurucu Üyesi İshak Alaton konuşmacı olarak katıldı.
Kısa Kısa
Beypiliç, İzlanda’da...
Yeni Nesil Finans...
Beypiliç’in Genel Müdürü Dr. Sait Koca, İzlanda ziyaretinde Cumhurbaşkanı Olafur Ragnar Grimsson ile bir araya geldi. Kesimhane ekipmanları üretiminde dünyanın önde gelen firmalarında biri olan MAREL yöneticileri ile İzlanda’yı ziyaret eden Beypiliç heyeti, büyük bir ilgi ve konukseverlikle karşılandı. Beypiliç’in Genel Müdürü Dr. Sait Koca’yı kabul eden İzlanda Cumhurbaşkanı, Türkiye piliç eti sektörünün dünya standartlarında üretim yaptığını ve dünya pazarındaki konumunu hızla güçlendirdiğini belirtti. İzlanda’nın tavukçuluk ve çiftlik ekipmanları üretimindeki bilgi birikimini Beypiliç ile paylaşmaktan mutluluk duyduklarını anlatan Grimsson, yeni projelerde iş birliği yaparak iki ülke arasındaki bağları güçlendirmek istediklerini söyledi.
Türkiye’nin iş ve ekonomi dünyasını buluşturan Gelişim Platformu’nun bu yıl ikincisini gerçekleştirdiği zirvenin konusu “Yeni Nesil Finans” oldu. Türkiye ekonomisinin 2023 hedeflerine ulaşması konusunda ortak bir bilinç ve paylaşım oluşturulmasına katkıda bulunmayı amaçlayan Zirve, ekonomi dünyasının önemli isimlerinin katılımıyla düzenlendi. Aktifbank ve Ak Portföy sponsorluğunda Gelişim Platformu tarafından düzenlenen “Yeni Nesil Finans Zirvesi” sektörün önemli isimlerinin katılımıyla gerçekleşti. Gelişim Platformu’nun STEP 2013 Projesi çerçevesinde düzenlenen Zirve’de, Türkiye ekonomisindeki değişim ele alındı. İlk etapta değişimin ticari ayağının ele alındığı Zirve’de, Türkiye – Irak İlişkilerinde Özel Sektör – Devlet zirvesi konu edildi. “Yeni Nesil Finans” başlığı altında düzenlenen Zirve’de halka arz kavramı ve sermaye piyasalarının gelişimi, şirketlerin kurumsallaşması ve İstanbul Finans Merkezi üzerinde duruldu.
Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri... Bu sene 145 projenin yarıştığı 12. Altın Pusula Halkla İlişkiler Yarışması’nın sonuçları Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek ödül töreni ile açıklanacak Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından gerçekleştirilen 12. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri Yarışması’nın sonuçları, 4 Haziran Salı akşamı saat 19.15’te Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek Ödül Töreni’nde açıklanacak. Özel sektör, Kamu Kuruluşları, Sivil Toplum Kuruluşları ve genç iletişimcilerin yarıştığı ödül töreni, devlet erkanı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı - UNDP Mukim Temsilcisi Yardımcısı Matilda Dimovska başta olmak üzere, jüri üyeleri, kamu ve özel sektör temsilcileri, iletişimciler ve medya mensuplarının katılımıyla gerçekleşecek. Bu yıl da Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile yapılan işbirliği neticesinde; sosyal ve çevresel etkileri en iyi ele alan projeye UNDP Özel Ödülü’nün verileceği gecede büyük ödül, jür özel ödülü, kategori ve genç iletişimciler kategorisi ödülleri verilecek.
marketing europe & anatolia / 9
Kısa Kısa
Ambalaj Ay Yıldızları Yarışması...
Contactplus yeni müşteriler...
Ekici Peynir’in “Dört Dörtlük” ambalajına ayyıldızlı ödül Türkiye’nin peynir uzmanı Ekici Peynir, Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Ambalaj Ay Yıldızları Yarışması’nda Dört Dörtlük üçgen şeklindeki kaşar peyniri ile “Yetkinlik 2013” ödülüne layık görüldü. Yarım asrı aşkın süredir sadece peynir üretimi yapan Ekici Peynir, Türkiye’nin uluslararası yetkinliği tanınmış tek ambalaj tasarım yarışması olan “Ambalaj Ay Yıldızları Yarışması”nda gıda ambalajı kategorisinde “Yetkinlik 2013” ödülünü aldı.
Contactplus’ın müşteri portföyüne TAV Havalimanları Holding iştiraklerinden BTA, Gold Teknoloji Marketleri, KYK Yapı Kimyasalları, Space Gayrimenkul Geliştirme&Danışmanlık, UFC Turkey ile İngiltere merkezli dünyanın en büyük dijital spor medyası şirketi Perform ve Hisarlar Grup tarafından üretilen Türkiye’nin ilk yerli 4x4 arazi aracı Turkar katıldı. Contactplus müşterilerine medya iletişimi, kurum içi iletişim, etkinlik ve proje yönetimi, sosyal sorumluluk projeleri geliştirilmesi gibi alanlarda bütünsel bir yaklaşımla hizmet veriyor. Contactplus, halkla ilişkiler sektörünün deneyimli isimlerinden oluşan kadrosuyla 2004 yılından bu yana faaliyet gösteriyor.
HP Türkiye’de görev değişikliği...
SALT İletişim’e Dört Yeni Marka...
1995 yılında HP ailesine katılan İdil Ün Tınaz, HP Türkiye’nin İnsan Kaynakları Direktörü oldu. HP Finans ve Teknoloji Hizmetleri Grubu’nda çeşitli sorumluluklar üstlenen Tınaz, 17 yıllık HP kariyeri boyunca çeşitli pozisyonlarda farklı görevler üstlendi. Tınaz, artık bu bilgi birikimini İnsan Kaynakları alanına aktaracak. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Fakültesi’nden 1986 yılında mezun olan İdil Ün Tınaz, İş hayatına Esbank’ta başladı ve hazine bölümünde dealer olarak görev aldı. Finans ağırlıklı İşletme Yüksek Lisansını 1995 yılında Virginia Teknik Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Tınaz, 1995 yılında HP ailesine katıldı. HP Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü olarak atanan Tınaz, İngilizce ve İtalyanca’yı akıcı bir şekilde konuşuyor. İdil Ün Tınaz, HP Avrupa Kadın Liderler Kurulu’nun yanı sıra Etik ve İtibar Derneği`nin de Yönetim Kurulu üyesidir.
Dijital pazarlama ile tam entegre olmuş çağdaş bir yapı ve yeni nesil medya iletişimi anlayışıyla hizmet veren SALT İletişim Grup, geniş müşteri portföyüne üç büyük markayı daha dahil etti. G2M, İstanbul Kuyumcular Odası ve LorymaBoutique Hotel Bozburun, Mobilexpress, stratejik ve dijital iletişim danışmanlığı hizmetleri veren SALT İletişim Grup’u, yeni iletişim hizmeti ortağı olarak seçti. SALT İletişim Grup’un müşteri portföyünde; BacardiMartini Grup, Esin Yapı, Turkuazoo Akvaryum, Loomis, İstanbul Kuyumcular Odası, Windowist Tower, Artnext, Icebar İstanbul, L’Oreal Professional, Kerastase, L’Oreal Matrix, Altensis, Wyndham Kalamış Marina Hotel, Bahçecik Kuaförleri, Altıncı Cadde, Inoksan, g2m, Mobilexpress, Chado, Mardan Palace, Urban Coffee, SEALED AIR, Doluca, Catenon, Adore Oyuncak gibi sektöründe öncü markalar yer alıyor.
10 / marketing europe & anatolia
Kısa Kısa
İyi Girişim için “Geleceğini Tasarla”... Endeavor ve TÜSİAD tarafından, Akbank ana sponsorluğunda düzenlenecek “iyiGirişim Zirvesi”nin üçüncüsü 6 Haziran 2013 tarihinde Sabancı Center ‘da gerçekleştiriliyor. Yarının Büyük İşletmeleri YABİ’lere özel “Design Thinking/Geleceğini Tasarla” temasıyla katılımcıların şirketlerini farklı bakış açılarıyla değerlendirebileceği zirve, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen girişimcilerini, yatırımcılarını ve şirket üst düzey yöneticilerini İstanbul’da buluşturacak. Zirve’de açılış konuşmaları Endeavor Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Cansen Başaran Symes, Akbank Ticari ve Kobi Bankacılığından Sorumlu Genel
pital Üst Düzey Yöneticisi Barış Aksoy “Tamam Mı, Devam Mı” ve Mars Entertainment CEO’su Muzaffer Yıldırım “En İyi Hatalarım” başlıklı kendi girişim tecrübelerini paylaştıkları konuşmalar yapacaklar. Sunumların ardından TEPAV’ın desteğinde iki de workshop düzenlenecek; “Sevdiğin İşi Tasarla” konulu birinci workshop’un sunumunu Birsel+Seck’den Tasarımcı Ayse Birsel, “Geleceğini Tasarla - Şirketin Ne Alemde?” konulu ikinci workshop’un sunumunu da Gardner & Associates Danışmanlık Başkanı, Fast Company Bloggerı ve Dell Müşteri Danışma Kurulu Üyesi Dave Gardner yapacak. Bu yılki teması “ Design Thinking/Geleceğini Tasarla” olarak belirlenen iyiGirişim Zirvesi’nde konuşmacılar, değişimi tasarlamak, yeni işler yaratmak, hedef müşteri kitlesini belirlemek gibi konular üzerine tartışacaklar.
Müdür Yardımcısı Kaan Gür ve TÜSİAD Girişimcilik Çalışma Grubu Başkanı Selçuk Yorgancıoğlu tarafından yapılacak. Açılış konuşmalarının ardından TBWA Istanbul Başkanı Cem Topçuoğlu “Eyvah, Şirketim Büyüdü”, Intel Ca-
kurulması” konusunda yürütülebilecek çalışmalar da, deneyimlere dayanılarak ele alınacak. Zirve’de ayrıca hataların suçlama değil, ders çıkarma aracı olarak görüldüğünde, yaratıcılığın da destekleneceği gerçeği tartışılacak.
Markalaşmaya devam... Türkiye’nin 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya daha çok yatırım yapması gerektiğini belirten Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, teşvik sistematiğini bu alanları destekleyecek şekilde kurguladıklarını söyledi. Bu sayede endüstriyel tasarım tescil başvurusunda Türkiye’nin Avrupa’nın en çok başvuru yapılan ilk üç ülkesi arasına girdiğini, TURQUALITY® kapsamındaki firmaların markalı ihracatlarındaki birim fiyatlarının yükseldiğini vurgulayan Çağlayan, “Bu bize şunu gösteriyor: Markalaşmaya devam, markalaşmayı desteklemeye sonuna kadar devam” dedi. Dünyanın en kapsamlı marka geliştirme programı olan TURQUALITY®, dünyaca ünlü pazarlama ve marka teorisyenlerini Türk markaları ile buluşturduğu Vizyon Seminerleri’ne devam ediyor. Bu yıl yedincisi düzenlenen Vizyon Semineri’nin konuğu kısaca VG diye bilinen, strateji ve inovasyon konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri olan Vijay Govindarajan oldu. Kurumsal üst düzey eğitim alanında ilk 10 işletme profesö-
rü arasında yer alan, dünyanın önde gelen iş stratejisi ve inovasyon uzmanı Profesör Vijay Govindarajan “Ters İnovasyon” temalı konuşmasında Türk markalarına, değişen dünyada büyüme fırsatlarını nasıl yakalayabileceklerini, artık sadece ihracat yapmanın yeterli olamayacağını ve dünya markası olma yolunda inovasyonun rolünü anlattı. Küresel anlamda, henüz en değerli marka listelerinde ilk 100’de, ilk 500’de Türk markaları olmadığını anlatan Bakan Çağlayan şunları söyledi: “Ama bölgesel anlamda lider markalarımız oluşmaya başladı. Ancak, bizim kazandırdığımız vizyon ile bu hedefe er veya geç ulaşacağımıza yürekten inanıyorum. Çünkü marka olmak ve markalaşmak uzun vadeli, sabır isteyen bir yatırımdır. Biz de Bakanlık olarak her zaman sizin yanınızda olacağız, bu yolculukta size her türlü desteği vereceğiz.” marketing europe & anatolia / 11
Yeni Ürünler
Mobee’den Babalara jest... Android 4.1 işletim sistemi Jelly Bean desteği, 8 GB’lık hafızası, etkileyici tasarımı ve uygun fiyatı ile dikkat çeken S900-S, üstün video performansı, kusursuz ekran geçişleri ve uygulama hızı ile rakiplerinden ayrılıyor. 800 x 480 çözünürlükteki A+ kapasitif yüksek hassasiyetli dokunmatik ekranı ile mükemmel dokunmatik deneyimi sunan cihaz, 6 saatlik kullanım süresi ile mobil bilgisayar kullanımını, zirveye taşıyor. Siyah rengi ile Mobee satış noktalarında son kullanıcı ile buluşacak ürünün babalar gününe özel fiyatı 169 TL. Üstün video performansı, Mobee Nett 7” S900-S’İ diğerlerinden ayıran başka bir özellik. 2160 piksel video oynatabilen Mobee Nett 7” S900, 3D video desteği ile birlikte 1080p yüksek çözünürlüklü video aktarımına olanak sağlıyor. HDMI çıkışı ile indirilen video ve filmleri televizyon ekranına, sunumlarına ve videoları da projektöre aktarabilmek mümkün. Cihaza, Google Web tarayıcı, saat, takvim, RRS okuyucu, hesap makinesi ve G-mail uygulamaları cihazla birlikte kurulu gelirken, Application Market’ten birbirinden eğlenceli uygulamalar hızlı bir şekilde indirilebiliyor.
Multi Bluetooth kulaklık... lar, titreşim özelliği, güçlü ses kalitesi ve şık tasarımıyla ile teknoloji meraklılarının beğenisine sunuluyor. Apple, Nokia, HTC, LG, Blackberry, Sony ve Huawei, gibi dünyanın en önemli markalarının yanı sıra AVEA’nın yetkili distribütörü olan Mobiltel, 2011 yılında satışa sunduğu Mobaks mobil aksesuar ürünleri ile alanında iddialı şirketler arasında yer alıyor.
Bilişim sektörünün başarılı aksesuar markalarından MOBAKS, yeni ürünü Multi Bluetooth kulaklılığıyla sizi sınırsız iletişime çağırıyor. Aynı anda iki telefon hattını tanımlama, son aramaları tekrar arama, sesli arama yapabilme gibi pek çok özelliği bulunan Multi Bluetooth kulaklık, siyah ve beyaz olmak üzere iki farklı renk seçeneği ile tasarlandı. Gün içinde çok sık telefon görüşmesi yapan ve birden fazla hattı olanlar tarafından tercih edilen bluetooth kulaklık14 / marketing europe & anatolia
Yeni Ürünler
Xperia’nın Yeni “Mini”si... Sony Mobile Communications’ın geliştirdiği Xperia™ akıllı telefon serisinin yeni modeli Xperia™ E, sahip olduğu HD ses ve gürültü engelleme teknolojisi ile olağanüstü görüşme kalitesi sağlarken, veri kullanımı takip özelliği sayesinde de internet masraflarını kontrol altına almaya yardımcı oluyor. Xperia E, siyah ve beyaz renk alternatifleriyle tüm cep telefonu satış noktalarında kullanıcıların beğenisine sunuluyor. Sony Mobile Communications’ın geliştirdiği Xperia™ akıllı telefon serisine yeni bir üye daha ekliyor. Xperia serisinin en yeni üyesi Xperia™ E, benzersiz Xperia akıllı telefon deneyimini uygun fiyat ile bir araya getiriyor. Xperia’nın yeni Mini’si Xperia™ E, kompakt tasarımının içine HD ses, veri kullanımı ve batarya gücü yönetimi gibi kullanıcıların beklentilerini fazlasıyla karşılayacak maksimum özellikler sığdırıyor. Xperia™ E ekranı kapalıyken, Wi-Fi, veri trafiği ve birçok uygulamayı pil ömründen tasarruf etmek amacıyla devre dışı bırakıyor. Öte yandan, arama ve mesajlaşma fonksiyonları normal olarak çalışmaya devam ediyor. Cihazın ekranına dokunduğunuzda ise bekleme modu devre dışı kalarak tüm fonksiyonlar yeniden normale dönüyor.
Yeni Samsung ATIV Book 8...
Samsung’un dizüstü bilgisayar dünyasına kattığı yeni ATIV Book 8, gelişmiş işlem gücü ve performansıyla iş dünyasının profesyonel yaratıcılarına sesleniyor. Samsung ATIV Book 8’in hızı; yeni yazılım çözümü RAMaccelerator**** sayesinde %150 oranında artıyor ve bu sayede mevcut bellekten faydalanarak uygulamalara göz atmayı ve çalıştır-
mayı büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Özellikle multimedya seçenekleriyle, sinemayla uğraşan digital dünya gurularına seslenen Samsung ATIV Book 8, artan etkinlik ve verimliliği ile her zaman ve her yerde profesyonel kullanıma yönelik detaylı içerikler oluşturulmasını sağlıyor. Yüksek çözünürlük, Full HD ekran (1920x1080), 300nit parlaklık, optimize edilmiş JBL hoparlörlerle zengin ses kalitesi, zorlu işlerin üstesinden gelmek için geliştirilmiş grafik yazılım gibi üstün özellikleri ile profesyonellere gelişmiş bir kullanıcı deneyimi yaşatıyor. 20.9 mm (0.82 inç) ‘lik ince gövdesinde yer alan özel 2GB harici grafik, 1 TB***’ye kadar depo ve 16 GB*’ye kadar bellek ve güçlü bir Intel quad-core işlemciyle çalışan Samsung ATIV Book 8; 8,1 saatlik batarya ömrüne sahip. Cihazın profesyonel kullanıcılara sunduğu yenilikler bununla da bitmiyor, cihaz iki saniyede açılırken ön yükleme işlemi on iki saniyeden daha kısa sürede gerçekleşiyor ve böylece kullanıcılar ani durumlarda dahi bilgilerine çok hızlı bir şekilde erişebiliyor. Samsung ATIV Book 8’ler, 1599$+KDV tavsiye edilen satış fiyatı.
marketing europe & anatolia / 15
Medya Dünyası
Görev değişiklikleri... Basında Görev Değişiklikleri • Taraf gazetesi köşe yazarları Bekir Ağırdır, Sivilay Genç (Turgay Oğur) ve Melih Altınok gazeteden ayrıldılar. Daha önce görevinden ayrılan Oral Çalışlar’ın yerine genel yayın yönetmeni olarak Neşe Düzel getirildi. Köşe Yazarı Amberin Zaman Taraf gazetesi ile anlaştı. • Yeni Şafak gazetesinde editörlük görevini yürüten Önder Deligöz ve ekonomi servisi muhabiri Sercan Akıncıgörevinden ayrıldı. Serhan Akıncı Dünya gazetesi ile anlaştı. • CNN Türk sunucularından Şirin Payzın, cnnturk.com’ da köşe yazarı oldu. Taraf gazetesi Amberin Zaman’ ı Cafer Solgun’ u yazar kadrosuna ekledi. • Sinema yazarı Atilla Dorsay, Radikal’de yazmaya başladı. • Dünya gazetesi haber müdürü Sibel Cingi, gazete ile yollarını ayırdı. • Bugün gazetesi ekonomi servisinde editör olarak görev yapan Hamit Varol’ un gazete ile yolları ayrıldı. • HeyGirl dergisinde editör olarak görev yapan İpek Koşan yazı işleri müdürlüğüne, yazı işleri müdürü olarak görev alan Nilgün Yıldız ise yayın yönetmenliği görevine getirildi. • Habertürk Ankara büro istihbarat şefliği görevine Serhat Akkan getirildi. Vatan gazetesi editörleriden Nihal Yuvacan görevinden ayrıldı. Görsel Medyada Görev Değişiklikleri •Yayın yönetmenliğini yürüttüğü ekonomi kanalı Bloomberg HT’ den ayrılan Kerem Alkın 24 TV ile anlaştı. •Artı 1, haber genel yayın yönetmeni Mustafa Sağlamer kanaldan ayrıldı. •ATV sunucularında Hilal Ergenekon ve İbrahim Güneş’ in kanal ile yolları ayrıldı. •Kanaltürk sunucusu Özge Uzun ekranlara kısa bir süreliğine veda etti. •Artı 1 haber genel yayın yönetmenliği görevine Mustafa Hoş getirildi. •Doğan Haber Ajansı muhabiri Pınar Çıtak Koygun, CNN Türk’ te göreve başladı. marketing europe & anatolia / 17
Product Placem
Röportaj
ment Production... 3P Product Placement Production M. Akif Ebiçlioğlu Bir yapıtla bir markayı iç içe geçirilerek ortaya çıkan bir pazarlama iletişimi faaliyeti ürün yerleştirmek uluslararası kullanımı product plasment. Türkiye‘de hatta birçok avrupa ve dünya ülkesinde dört türde pazarlaması yapılıyor ; Dijital entegrasyon, pasif entegrasyon, aktif entegrasyon ve senaryo entegrasyonu. Röportaj Elvin Ekşioğlu - Ürün yerleştirme nedir? Ürün yerleştirme bir yapıtla bir markanın organik bir şekilde bir arada yer alma biçimidir. Bir yapıtla bir markanın organik burada çok önemli bir kelime Türkçe de daha iyi ifade eden bir kelime yok bir Avurturalya ajansı wolven kelimesini kullanıyor. Wolven da halı dokumak, iç içe geçmek anlamında geliyor. Bir yapıtla bir markayı iç içe geçirilerek ortaya çıkan bir pazarlama iletişimi faaliyeti ürün yerleştirmek uluslar arası kullanımı product plasment. Ürün yerleştirmede bu bir yapıt, yapıt derken neyi kastediyoruz herhangi bir içerik televizyon programı olarak, televizyon dizisi olabilir, sinema filmi olabilir, radyo programı olabilir, bilgisayar oyunu olabilir, video klip olabilir; tüketilen kitleyle buluşan herhangi bir içerik ve tüketiciye seslenen herhangi bir markanın buluşma biçimlerini yönetme biçimi aslında. Ve türleri var tabii ki ürün yerleştirmenin, dünyada yirmi ikinin üzerinde adlandırılması var. Ama Türkiye ‘de hatta birçok Avrupa ve dünya ülkesinde dört türde pazarlaması yapılıyor ya da büt-
çelendirilmesi yapılıyor. Dijital entegrasyon, pasif entegrasyon, aktif entegrasyon ve senaryo entegrasyonu. Dijital entegrasyon post prodüksiyon süreçin de yani bitmiş bir yapıta Türk dizileri için örnek verirsek yurtdışına satılıyor, bitmiş artık çekilmiyor, biz burada satılmış bir diziye bir markamızı entegre edebiliyoruz. Bu nasıl dijital ortamlarda yapabiliyoruz. 3D yada 2D uygulamalarla markanın logosunu yada ürünün kendisini modelleyip yapıta entegre edebiliyoruz. Buna dijital entegrasyon deniyor. Bunu portallar da yani online da yani internet ortamında da yapabiliyoruz. Bazı içeriklerde internette tüketiliyor. Onunda dışında Aktif ve Pasif var. Pasif kelimesi edilgen negatif bir şey olsa da aslında pasif, ürünle yapıt kişisi arasındaki ilişki anlamında kullanılan bir terim. Yapıt kişisi drama oyuncusu olabilir, bir programın sunucusu olabilir. Yapıt kişisi derken bunu kastediyoruz. Yapıt kişisi ile ürünle bir ilişki yok ise herhangi bir şekilde yapıt kişisi ürünle ilgili bir atıfta bulunmuyor ise kullanmıyorsa, ürün çerçeve içinde görünüyorsa marketing europe & anatolia /19
Röportaj
buna pasif entegrasyon deniliyor. Aktif entegrasyon ise buradan anlaşılacağı üzerine yapıt kişisi ile markanın organik bir şekilde iletişimli ve etkileşimli olmasıdır. Kullanması, söz etmesi. Türkiye’de bu konu 1 Nisan 2011 tarihinde reklam mevzuatı televizyon yayıncılığı yasal düzenlenmesi ile çerçevelendi. Ve hatta ilk bir ayında Rıdvan Dilmen ile Güntekin Onay’ın sunduğu Yüzde Yüz futbol programında orada Uludağ Limonata pozisyon aldı. Uludağ Limonata da göründü, ne Rıdvan Dilmen ne Güntekin Onay hiç kullanmadılar, hiç içmediler, söz etmediler, bu pasif entegrasyondu. Eğer Rıdvan Dilmen, Güntekin Onay ürünü içseydi, söz etseydi bu aktif entegrasyon olurdu. Bir de senaryo entegrasyonu var. Bu zor ve en çok konuşulan entegrasyon. Senaryo nedir, entegrasyon nedir. Dramatik olanı etkileyecek şekilde bir markanın konumlandırılmasıdır. Steven Spielberg’in, E.T. filmindeki şekerlerin 20 / marketing europe & anatolia
E.T. filmindeki şekerlerin senaryo entegrasyonu gerçekleştirmiştir. Uzaylı ile çocuk arasındaki ilişki çocuğun uzaylıya verdiği şekerle başlar. Ve şekerlerin satışı yüzde seksenlere varan oranla artırmıştır. senaryo entegrasyonu gerçekleştirmiştir. Uzaylı ile çocuk arasındaki ilişki çocuğun uzaylıya verdiği şekerle başlar. Ve şekerlerin satışı yüzde seksenlere varan oranla artırmıştır. Cocacola Türkiyedeki yasal süreç başladığında ekranı kaplayarak başladı. Global dünyada bu tür pozisyonlarda yer almış ve sonuçları biliyor. - Konvansiyonel diğer reklam türleriyle karşılaştırdığımız zaman mar-
kaya katkısı açısından ürün yerleştirmeyi nasıl değerlendirirsiniz? Bugün bir pazarda tüketilen bir ürün tasarlayıp pazara girmeye düşünsem, bunun pazarda nasıl tanıtılmasını düşünsem product plasmenti tercih ederdim. Neden birincisi içeriği kimin tükettiğini biliyorsunuz. Markalar için en önemli soru ve cevap beklediği konu bu içeriği kimler tüketiyor, kimlere ulaşılıyor,içeriği kimler tüketiyor. Duygusal bağ kurma bilme kabiliyeti. Dramalar, içerikler nedir; bir tane duyguyu anlatmak için doksan dokuz duyguyu kullanırlar. Markalar içinde dramalar, içerikler duygusal bağ oluşturmak için ideal bir havuzu oluşturuyor. Markanın beklentisi neyse içerik vardır zaten yada yaratılabilir. Branded content. Yayın tekrarları markalar içinde çok önemli faktör. Product plasment markalar için ideal bir havuz. Ama doğru ilişkilendirmeyi ve doğru iletişimi yapmak gerekiyor. Sadece product plas-
Röportaj ment adı altında sadece ürününüzü çerçevede görmek için koyarsanız çok doğru olmaz. - Product plasment Türkiye de bir şirket çatısı altında siz başlattınız. Türkiye deki markalar product plasment’e nasıl bakıyorlar? Markalar yıllık bütçelerini yaparlarken product plasment’i düşünüyorlar mı? Sondan başlayayım yıllık bütçelerini yaparken bazı markalar artık ciddi olarak düşünüyorlar. İki yılda böyle bir nokta ya geldik. Türkiye’deki tüm reklam pastası içinde ilk başlarda % 5’ler olur gibi düşünülüyordu. Ama İki yıllık süreç de % 1 lerde falan. Ama ciddi bir algılama var. Çünkü insanlar içerikleri sadece izlemiyorlar sosyal medyada da paylaşıyorlar. Artık neredeyse tüm programların başında bu programda ürün yerleştirme bulunmaktadır. Hayatlarında hiç pazarlama ilişkisi olmayan insanlar bile nedir bu ürün diye merak ne diyorlardır. İnsanlar belki oyun bile oynuyorlar hadi bakalım hangi ürün var kim bulacak diye. Markalar için önümüzdeki 5 yıl içinde ürün yerleştirme artık kaçınılmaz gibi görünüyor. - RTÜK televizyonlardaki düzenlemeler konusunda ürün yerleştirmede nasıl bir politika izliyor? RTÜK süreç başladığından beri çok sağduyulu yaklaşıyor. İki yıldır süreçin gelişmesini izleyip izleyiclierden gelen tepkilere göre öneriler geliştiriyorlar.
ürün yerleştirme dünya standartlarına göre yüksek. Türkiye deki ürün yerleştirme bütçeleri bir yayın saatine dört ürün yayınlanabildiği için biraz yüksek. Mesela Amerika da böyle bir sınırlama yok. - Eklemek istediğiniz bir konu var mı? Hizmet verici olarak İki yıl oldu biz ajansı kuralı, Türkiye’de kimisi sesli kimi markalar kendi içinde sordu bu soruyu “neden sizle çalışmalıyız” yani”
Product plasment ajansları, hem marka açısından hem yapımcı açısında süreçi yönetir.
neden product plasment ajansıyla çalışmalıyız.” Bir marka neden ihtiyaç duyar bize; şu yüzden product plasment ajanslarıyla çalışmalılar, geleneksel reklam, pr, sosyal medya ajansları bunların hepsinin hizmetleri ve kabiliyetleri belli. Türkiye’de ürün yerleştirmeyle ilgili kabiliyeti hizmeti veren medya satın ajansları veriyor. Ama medya satın alma ajansları medyayı satın alma ile ilişkin bir yapı aslında. Ürün yerleştirme, kreatif ilişkinilendirmeli bir süreç olduğu gibi, farklı disiplinleri yönetmek bilmek ve orada konumlandırmaya ihtiyacı duyuyor sadece sayısal verileri yönetildiği bir alan değil. Uygulama niteliği olarak. Televizyonculuğu bilmek gerekiyor, dramayı bilmek gerekiyor. Product plasment ajansları, bu süreçi hem marka açısından hem yapımcı açısında yönetir.
Türkiye de avrupa ve dünya ülkelerinde uygulanan bu yönetmenlikten RTÜK diğer ülkelerden farklı olarak bir yayın saati içinde 4 ürün yerleştirme yapılacak diye bir kısıtlama getirdi. Bir yayın saatinde dört üründen fazla ürün görünüyorsa yayıncı kuruluş diğer ürünleri blurluyor. Amerika’da mesela böyle bir uygulama yok. Ürün yerleştirmenin maliyetlerinden biraz bahsedermisiniz? Ürün yerleştirmede biçimine , türüne bütçelendiriliyor. Türk televizyonlarında marketing europe & anatolia / 21
Köşe Nurgül Eryıldır Günay / nurguleryildir@gmail.com
( kelebeğin fırtınası)
Reklamın içine tükürmüşler? Kaç aydır yazmak istiyorum hep araya başka reklamlar giriyor unutuyorum. Ama bu sefer okuyucularımdan da özel istek geldiği için artık yazmak farz oldu. Hangi reklam merak ettiniz tabi :) Şimdi söyleyince hepinizin ııığğğ evet yaa diyeceğini tahmin ediyorum. Parodontax diş macunu reklamı. Hani şu lavoboya kan tükürdükleri reklam. Of yani yazarken bile midem bulandı. Mesaj çok net, çok etkili, tebrikler. Sağlıklı diş etiyle, hastalıklı olan arasındaki farkı en iğrenç şekilde öğrettiniz hepimize. Ama lütfen, n'olur, rica ediyorum yemek saatlerinin bir saat öncesi ve sonrasında bu reklamı yayınlamayın. Acıyın bize, öyle bir midemiz bulanıyor ki yemek yiyemiyoruz.
ev kadınları için hazırladığı reklam filmi. Ev kadınının günlük hayatını, çalışan kadın formatıyla anlatmışlar. Pazar araştırmaları ve sunumlar şahane olmuş :) Biz de böyle bir toplantı yapalım, benim için de böyle bir sunum yapılmasını rica ediyorum :) Şaka bir yana evde her zaman sıcak yemek olmasını sağlayan, çamaşırları yıkayıp, ütüleyen, çocuklarının üzerine titreyen, akşama kadar evde ciddi bir mesai harcayan kadınlarımız için emeklilik sigortaları büyük şans. Tek kötü yanı primleri yatıracak olan kocaların bunu gereksiz bir masraf olarak görmesi. Bugün olmasa da yarın bütün aileye artı değer kazandıracağını anlatacak, kocaları ikna edecek yeni senaryolar gerekiyor.
Vejetaryenim, et, balık, tavuk hiç bir hayvanı yemiyorum. Biraz da bu nedenle bu tarz yiyecek reklamları hakkında yazmıyorum. Ama Banvit'in yeni nuggget reklamını görünce dayanamadım. Yaşlı babaanne torununa nugget yapmış. Neymiş efendim eskiden babaannesi paketin üstündeki yazıları okurken çok zaman geçermiş, açlıktan ölürmüş. Neyseki şimdi Banvit'in paketinin üstünde katkısız yazıyormuş, babanamne bu ibareyi görünce başka hiç birşeye bakmadan hemen nuggetleri pişiriyormuş. Ya siz Mars'tan falan mı geldiniz? Bizim 70 yaşın üstündeki babaanneler nugget nedir bilmez bile. Genellikle tavuğu bütün alıp pişirmeyi severler. En fazla but ya da göğüs eti olarak alıp pişirirler. Hazır tavuk, hazır köfte falan zamanı kısıtlı çalışan annelerin seçimidir. Babaanneler torunları için özene, bezene kendi elleriyle köfte yoğurur, fırında patatesli, garnitürlü falan tavuk pişirir. Hazır paketli gıdalardan pek haz etmezler.
Sıcaklar başlıyor, klima reklamları kapıda. Birazdan kısa aralıklarla zile basmaya başlarlar. Lütfen yaz sıcağında eskimo, ya da erimeyen dondurma görüntüleri falan çekmeyin artık. Bu sene farklı bir şekilde kapımızı çalın.
31 Mayıs günü başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye'ye yayılan bir halk hareketi olarak tarihe geçti. Taksim Meydanı'ndaki ağaçların kesilmesine engel olmak isteyen küçük gruplarla başlayan hareket, polisin çok sert müdahalesi, orantısız güç kullanımı nedeniyle onbinleri Taksim'e topladı. Belki de hayatında daha önce hiç bir eyleme katılmamış binlerce insan sokağa döküldü. Kentin pek çok yerinde genci yaşlısı çok sayıda insan gece sabaha kadar tavalar tencerelerle olayı protesto etti. Hiç bir eylemci taş, sopa, molotof kokteyline başvurmadı. Üzerlerine gelen tomalara karşı dimdik ayakta durarak, gitar çalarak karşılık verdiler. Polisin yoğun gaz borbardımanı ve tomalarından korunmak Petlas yeni reklamıyla beni hayal kırıklığına uğrattı.Geçen için etraftaki işyerlerine sığınmaya çalışanlar kapılarını sayıda o kadar övdüm, şimdi yaptıklarına bak. İki kıta sonuna kadar açan işyerlerine her zaman mimnettar arasında ömrün geçtiğini bilmeyene yol zor gelir diyor. kalacaktır. Bunun yanında demir parmaklıklarıyla girişi Nasıl yani? E asıl bunu bildiği için insana zor geliyor işte. engelleyen, kepenklerini kapatıp sığınmaya çalışanları Nasıl bir mantık kurgusu var anlamadım valla. Petlas'ın dışarda bırakanlar da asla unutulmayacaklar. Taksim'de geçen sayıdaki yazımda A+ olan kredi notunu durağana ve diğer büyük kentlerde Taksim'e destek için toplanan, çeviriyorum :))) sabaha kadar uyumayan yüzbinlerce insanı görmezden Şimdi sıra geldi beğendiklerime :) gelen, olayların görüntülerini vermeyen başta haber Aygaz otogaz reklamına bayıldımmmm. Çocukların kanalları olmak üzere tüm medya kuruluşlarını kınıyorum. uzaktan kumandalı arabalarla yarış yaptığı, arka 31 Mayıs Türk televizyon tarihine kara bir leke olarak mahallenin büyük çocuklarının gelip bizimkilerin oyununu yazılacaktır. Tüm reklamverenlere, tüm ajanslara bozmaya çalıştığı reklam. Finalde kahraman baba sesleniyorum: TV kanallarına 1 ay boyunca reklam gizlice ortaya çıkıyor ve sanıyorum o günden sonra vermeyelim. Halkın sesine kulak vermeyen medyayı biz arka mahallenin çocukları bizimkilere ''abimsin'' demeye de duymazdan, görmezden gelelim. Var mısınız? başlıyor :) Olay Amerikan filmlerindeki bahçeli evlerin olduğu kasabalardan birinde geçiyor gibi ama olsun. Not: Bu sayıdaki yazım bana her zaman destek olan, Çekimlerde, çocukların oyunculuğu harika. Arabayla çalışmalarıma katkı sağlayan sevgili eşim Yener Günay yapılan küçük gösteri de göz doldurucu. Kahraman ve artık aramızda olmasa da varlığını hep yanımda babayı ve tüm ekibi alkışlıyorum. hissettiğim sevgili babam için. Babalar günün kutlu olsun canım babam... Bu ay beğendiğim bir diğer reklam Anadolu Emeklilik'in
marketing europe & anatolia / 23
Reklam Dünyası
Herbalife marka yüzü Kubat oldu... Kilo kontrolü, beslenme ve kişisel bakım ürünleri alanında dünya liderleri arasında yer alan Herbalife markasının, Türkiye’deki marka yüzü Çağla Kubat oldu! Dünyada ve Türkiye’de rüzgar sörfü alanında önemli başarılara imza atan Çağla Kubat, yaşam tarzı olarak marka ile çok örtüştüklerinden böyle bir birlikteliği sıcak karşıladığını dile getirdi. Bu sene, Türkiye’deki 15.yılını kutlayan sağlıklı yaşam sektörünün lider markası Herbalife, marka yüzü olarak Çağla Kubat ile anlaştı. Kilo kontrolü, beslenme ve kişisel bakım ürünleri alanında dünya liderleri arasında yer alan Herbalife, bu birlikteliği bir basın kahvaltısı ile duyurdu. Herbalife Türkiye Genel Müdürü Ozan Özsavaşcı ve Çağla Kubat’ın katılımı ile gerçekleşen etkinlik renkli görüntülere sahne oldu. Yaşam tarzı olarak marka ile çok örtüştüklerini için böyle bir birlikteliğe imza attığını dile getiren Çağla Kubat, Herbalife’ın aynı zamanda ulusal ve uluslararası yarışlarda da co-sponsor olarak kendisini destekleyeceğini ifade etti.
Karakaşoğlu, jüri başkanı... nize ediliyor. Yarışmaya her yıl, farklı kategorilerde 200’e yakın katılımcı başvuruyor ve tüm işler Global ölçekte başarılı reklam ajanslarından seçilen jüriler tarafından değerlendiriliyor. 2008’de Kreatif Direktör olarak TBWA\ISTANBUL bünyesine katılan Karakaşoğlu, daha önce Golden Drum ve Kristal Elma Reklam ödüllerinde jüri olarakyer almıştı.
Litvanya’nın Kristal Elma’sı olarak bilinen, en büyük reklam yarışması ADrenalinas 2013 reklam ödüllerine bu sene jüri başkanı olarak TBWA\ISTANBUL’da Kreatif Direktörolarak görev yapan Volkan Karakaşoğlu seçildi. ADrenalinas Reklam ödülleri 2002 yılından bu yana her yıl reklam ajanslarını ve yaratıcılığı teşvik etmek amaçlı Litvanya İletişim Acentaları Birliği (Koma) tarafından orga-
24 / marketing europe & anatolia
Reklam Dünyası
#İstanbulPinkmiBlackmi... Yaptığı iletişim çalışmalarıyla dikkat çeken Magnum, geleneksel kampanyalarının yanına ilginç bir de dijital proje ekledi. Magnum’un yeni ürünü Pink&Black’in renklerinden ilham alarak tasarlanan projede #İstanbulPinkmiBlackmi hashtag’i üzerinden 30 bine yakın kişi oy kullanarak İstanbul’un rengini belirledi. Twitter’da 35 milyon etkileşim rakamına ulaşan kampanyayla İstanbul’un tarihi binaları 22 Mayıs gecesi eş zamanlı olarak pembeye büründü. Her yıl düzenlediği iletişim kampanyaları için işbirliği yaptığı ünlü isimlerle tüketiciyi hazla buluşturan Magnum, 2013 yılı iletişim kampanyası çerçevesinde gerçekleştirdiği çalışmalara bir de dijital proje ekledi. Marka yüzü Orlando Bloom’un rol aldığı viral filmin yanı sıra Twitter üzerinden de yaratıcı bir uygulama gerçekleştiren Magnum kampanyayı geleneksel medya kanallarından yaptığı duyurularla da destekledi. İstanbul’un seçilen renkle ışıklandırıldığı geceye özel bir de parti düzenleyen Magnum gece boyunca birçok ünlü isme de ev sahipliği yaptı. Tüm partinin konseptini pembe ve siyah olarak tasarlayan Magnum kampanyanın moda danışmanı Özgür Masur’un Pink&Black by Özgür Masur defilesini de ilk kez meraklılarıyla buluşturdu.
Webgiller mutfakta... Viking Kağıt markalarından Premia, Facebook’ta Webgiller’i buluşturuyor. Türkiye’nin gıdalarla temasa uygun ilk ve tek kağıt havlusu Premia, her ay Webgiller olarak seçilen 10 kişiye 1 aylık Premia ürün paketi gönderiyor; ürünler hakkında deneyimlerini aktaranlar arasında en yaratıcı fikirleri paylaşan Premia’nın reklam yıldızı oluyor. Türkiye’nin gıdalarla temasa uygunluğu sertifikalandırılmış ilk ve tek kağıt havlu markası Premia, sosyal medyada reklam yıldızını arıyor. www.facebook.com/webgiller adresini beğenenler arasından her ay 10 kişi Premia web elçisi seçiliyor, web elçilerine 1 aylık Premia Kağıt Havlu paketi gönderiliyor. Premia web elçisi olan hünerli hanımlara Premia hakkında sorular soruluyor, bu doğrultuda web elçileri ürün hakkındaki fikir ve görüşlerini paylaşabiliyor, diğer hanımlara rehber olabilecek deneyimlerini aktarıyor. En yaratıcı fikri paylaşan web elçisi, Premia’nın reklam yıldızı oluyor. Webgiller kampanyası her ay yeni 10 elçiyi bünyesine katarak Ağustos ayı sonuna kadar devam edecek.
marketing europe & anatolia / 25
Köşe
( retorik)
Abdullah Ekşioğlu / eksioglu70@gmail.com
Gezi Parkı’nı doğru anlamak... Bir insanın kişiliğindeki köklü değişimlerin sürecini, nedenleriyle birlikte irdeleyerek ortaya koymak tatmini çok yüksek bir deneyimdir. Sinemada ya da edebiyatta bunun birçok örneğini görebilirsiniz. Popüler örneklerden yola çıkarsak Star Wars'da Anakin karakterinin Darth Vader'e dönüşmesi en çok bilinenlerdendir. Bir başka örnekse son yıllarda izlediğim bir dizi Breaking Bad. Bunların dışında genel kalıpsa idealist bir amaçla çıkılan yolun zaman içerisinde yaşanan değişimlerle bencil ihtiyaçların tatmin aracı haline gelmesidir. Bu örneklerde insanlar, adım adım değişim geçirdikten sonra bir an geri dönüp baktıklarında artık yola çıkan kişi olmadıklarını görürler. Artık yola çıkış amaçları yerlerini daha kişisel ve bencil nedenlere terk etmiş, yola çıkan iyi insanın yerini belki hayatı boyunca karşı olduğu bir karakter almıştır. Bazen de böyle köklü bir değişim geçirerek kişiliği bencil ve kötü bir forma bürünen insanın çok değiştiğini düşünür ama süreci dikkatli incelediğimizde aslında değişmediğini sadece maskelerini kullanmayı terkettiğini görürüz. Bizim de kendi tabiriyle değişebilen, amaçlartını, inançlarını, bir gömlek gibi çıkarıp giyebilen bir başbakanımız var. İster kendi söylediği gibi değişebilme yeteneğiyle gündelik kalıplara girsin, ister aslında yola başladığı aynı kişi olduğu halde, ancak iktidarı hissetttiği için maskelerini terketmiş olsun. Bu başbakana baktığımda maalesef demokrasiye inanan, halkına güvenen milletin çıkarlarını ve toplumsal faydayı kendi çıkarlarının önünde tutabilen bir figür göremiyorum. Aksine kendi doğrularından ve toplumsal destekten yüzde yüz emin. Sabit fikirli ve bu nedenle kendisi gibi düşünmeyen herkesi art niyetli olmakla suçlayan. Kendi doğrularından çok emin olduğu için bu doğrulardan memnun olmayan kişilere sinirlenen. Anayasal haklarını kullanan insanlara, anayasayı hiçe sayarak kanunsuz marjinaller diyen. Bir ebeveyn edasıyla tüm toplumu kendi doğruları çerçevesinde şekillendirmeye çalışan, demokrasiye inandığını söyleyen ama aslında demokrasiyi odaklandığı hedefe ulaşmak için meşruiyetine temel olarak kullanıp daha
sonra rafa kaldırmakta bir mahsur görmeyen birini gözlemleyebiliyorum. Tabii ki bu karakterlerin hepsinin ancak bir faşist diktatörde birarada bulunabilecek olması da aklımıza türlü türlü soru işaretleri getiriyor. İşte bu başbakan yine kendi doğrularına odaklanmış bu nedenle Gezi Parkı olaylarını anlayamamış. Zannediyor ki onbinlerce kişi iki ağacı bahane edip aslında başbakanı yıpratmak için ana muhalefet partisine hizmet ediyor. Bunun psikiyatride bir ismi var ama ben teşhisi hocalarımıza bırakıyorum. Sevgili kafası karışık başbakanım durum tam da öyle sizin anladığınız gibi değil. Evet konu Gezi Parkı'ndaki ağaçlar için başlamış olabilirr. Ancak sizin polisleriniz anayasal haklarını kullanan silahsız, bu vatandaşlarımıza saldırıp, siz de anayasayı delerek bu kişilere kanunsuz, yasa dışı marjinaller dediğiniz için, halk vatandaşına sahip çıkma luzumunu hissetti. Sayın başbakanım sizin gözünüz hep Arap ülkelerinde olduğu için bilemezsiniz ben sizi aydınlatayım. Bu ülkenin adı Türkiye ve belki size garip gelecek ama bu ülkede yaşayan kişilere Türk denir ve bu milleti ancak kendisine hizmet eden yöneticiler idare edebilir. O liderler için bu millet gözünü kırpmadan ölüme gider ancak Emine Hanım'ın çok hoşuna gitse de sizin maço tavırlarınıza bu millet pabuç bırakmaz. Ha bu maço tavırları başkasına gösterirseniz sizi sever ama kendisine maçoluk yapmaya kalkarsanız sizi kendinizden en emin olduğunuz bir anda sandığa o kadar çabuk gömer ki tarihte esameniz okunmaz. Bu tecrübeyi edinmiş halen yaşayan liderler vardır. Birisi hemşeriniz bana inanmıyorsanız kendilerine sorabilirsiniz. Uzun lafın kısası Gezi Parkı sadece iki ağacın davası değil, Türk halkının kendi vatandaşına sahip çıkma ve halkı ile anayasaya inancını kaybetmiş bir başbakanı sırtından atma çabasıdır. Üstelik sayın başbakanımızı sırtından atmaya çalışan ilk de Türk halkı olmayacak hatırlarsanız kültürümüzde yeri olan atlar da bu başbakanı sırtlarında taşımak istememiş ve muktedir olmuşlardı.
marketing europe & anatolia / 27
Kampanyalar
Hadi Deniz’e Gir...
Siemens Ev Aletleri’nin, IQ serisi çamaşır makineleri eğlenceli bir reklam filmiyle tanıtılıyor. Reklamda, bu akıllı makinelerin, çamaşırla ilgili en zor problemleri nasıl çözdüğü; beyaz tişört üzerine rujla yazılan bir matematik problemini, tişörtü tertemiz yapıp sıfırı bularak çözmesiyle anlatılıyor. Medina Turgul DDB tarafından hazırlanan reklam filminin prodüksiyonu Shortcut’a, yönetmenliği ise Ariel Goldenberg’e ait. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren : Siemens Ev Aletleri Reklamveren Yetkilisi : Ayşe Özkaya, Gamze Su Reklam Ajansı : Medina Turgul DDB Executive Kreatif Direktör: Kurtcebe Turgul Kreatif Direktör: Gökhan Erol Yaratıcı Grup : Timsal Ünsal, Eren Koçaker, Özge Ceyrancı, Serkan Ün, Buse Şay Müşteri İlişkileri Grubu : Gözde Yılmaz, Miray Türker, Filiz Şahin Ajans Prodüktörü: Gülengül Arlıel, Nedret Gürlek Yapım Şirketi : Shortcut Yönetmen : Ariel Goldenberg Müzik : Ömer Ahunbay
marketing europe & anatolia / 29
Kampanyalar
Emeklilik Ev Hanımlarının da Hakkı... Anadolu Hayat Emeklilik, Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki yeni düzenlemelerle birlikte ev hanımlarının da yararlanabileceği avantajları vurgulamak için bir reklam filmi hazırladı. Emeklilik dönemini güvence altına almanın ev hanımlarının da hakkı olduğunu tüm Türkiye’ye duyurmayı hedefleyen ‘Emeklilik Ev Hanımlarının da Hakkı’ reklam kampanyası yayına girdi. TBWA\ISTANBUL’un imzasını taşıyan ve Fatih Kızılgök’ün yönetmenliğinde Autonomy tarafından hayata geçirilen reklam filminde, ev hanımı olan Deniz Hanım, izleyenlere sıradan bir gününün nasıl geçtiğini anlatırken, sabah erkenden başlayıp gece geç saatlere kadar devam eden günlük temposunun fark edilmesini sağlıyor. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: Anadolu Hayat Emeklilik Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL CCO/ECD: İlkay Gürpınar Yaratıcı Ekip: İlhami Duman, Mustafa Gülsen, Bilgin Aydın Marka Ekibi: Güler Balta, Denizhan Çakıl CSO: Toygun Yılmazer Stratejik Planlama Ekibi: Tuğyan Çelik
Prodüksiyon Ekibi: Ceyda Kayaçetin, Pelin Güneş, Ceyhun Sevil Prodüksiyon Şirketi: Autonomy Yönetmen: Fatih Kızılgök Post Prodüksiyon: İmaj Online Müzik: Ömer Ahunbay Medya Ajansı: CaratKullanılan Mecralar: TV, internet, radyo, basın,sinema
Petrol Ofisi İmaj kampanyası... Petrol Ofisi’nin 2 bin 300’e yakın istasyonuyla 72 yıldır ülkeyi, ekonomiyi ve tüketicileri hep daha ileriye taşıdığı vurgusu yapılıyor. Grey İstanbul tarafından hazırlanan, yönetmenliğini Bertan Başaran’ın yaptığı imaj kampanyasının yapımcılığını PTT Films üstlendi. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: OMV Petrol Ofisi A.Ş. Reklamveren yetkilisi: Alp Akgünlü, Özge Kansu Gökçek, Altuğ Teközgen Reklam Ajansı: GREY İSTANBUL Yaratıcı Yönetmen: Engin Kafadar, Ergin Binyıldız, Erdinç Mutlu Yaratıcı Grup: Emre Reisoğlu, Ergin Doğanay, Önder Bayraktar, Özgür Saygı, Günay Çağlar, Miranda Kokyan Yönetmen: Bertan Başaran Ajans Prodüktörü: Meltem Köse, Selim İpek Prodüksiyon Şirketi: PTT Reklam Ajansı Müşteri İlişkileri: Elifsu Serin, Petrol Ofisi, 72 yıllık gücünü bir imaj kampanyasına taşıdı. Tunç Alankaya, Deniz Atalay “Sizi daha ileri taşır” sloganı ile hayat bulan kampanyada, OMDMedya Ajansı: Erdem Erinç, Yeşim İpek
30 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Torku gofret geldi, sen neredesin?... Konya Şeker, yeni ürünü Torku Gofret için reklam filmi çekti. “Gençlerin vazgeçmeyeceği bir lezzet” olacağı mesajının verildiği reklam filminde bakkala gelen çeşit çeşit Torku gofret herkesi sıraya sokuyor ve hemen tükeniyor. Reklam filmi öncesinde merak uyandıran üç reklam teaser’ı ile tüketicinin karşısına çıkan Konya Şeker, ürünün tüketici nezdinde yaratacağı etki konusunda da ip ucu veriyor. Torku Gofret’in reklam filminde bakkala “Torku Gofret Geldi mi? Geldi mi?” sorusunu soran genç çocuk/kız, “Gelmez mi? Çeşit çeşit geldi, gitti, yenisi geldi, o da gitti. Millet sıralara girdi, yedi de yedi.” cevabını alıyor ve merakla “E, yani var mı?” diyerek sorusunu tekrarlıyor. Yukarıya doğru karamel, aşağıya doğru fındık kremasının ekranın ortasına doğru aktığı reklam filminde bol kreması ve çıtır lezzeti ile Torku’nın ağızda dağılan lezzeti ekranlara yansıyor. Reklamdaki dış ses ise karamel ve fındık kremalı, dışı çıtır gofretli, bir sürü de çeşidi olan Torku gofreti hemen denemeye davet ediyor. Reklam Filmi Künyesi Reklam Veren: Konya Şeker Reklam Veren Yetkilisi: Konya Şeker Reklam Ajansı: Publicis Yorum
Reklam Yazarı: Ali Bozkurt, Burcu Cebesoy Sanat Yönetmeni: Selma Harman Kreatif Direktör: Adnan Elmasoğlu Ajans Prodüktörü: Arzu Köksal, Gamze Bayındır Müşteri İlişkileri: Yeşim Uzuner, Şebnem Çamlısoy, Sinem Erkel Yönetmen: Yalçın Kılıç Prodüksiyon Firması: Soda Film Medya Ajansı: Veritas Medya
Mobil bankacılıkta tek şifre... tek şifre uygulamasını duyunca bakalım ne yapacak? Filmin yönetmen koltuğundaki isim Bahadır Karataş olurken, yapımı Filmpark üstlendi. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: Akbank Reklamveren Yetkilisi: Murat Göllü, Ayşegül Ögelman, Özge Baran Metin, Yeliz Sönmez Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL ECD: Emre Kaplan Yaratıcı Ekip: Kerim Gürsel, İlker Kayserilioğlu, Berat Kösemen, Doğu Göçük Marka Ekibi: Aslı Ceren Aksak, Canan Ayvacı, Müge Bozkurt CSO: Toygun Yılmazer Stratejik Planlama Ekibi: Tuğyan Çelik, Ceren Şehitoğlu Prodüksiyon Ekibi: Ceyda Kayaçetin, Alev Cihan TBWA\İSTANBUL’un Akbank için hazırladığı mobil bankacı- Prodüksiyon Şirketi: Filmpark Yönetmen: Bahadır Karataş Post Prodüksiyon: Sinefekt lıkta tek şifre filmi yayında. Müzik: Emre Irmak / Jingle Jackson Filmde, hayattaki çok şifreli uygulamalarından bunalan Nuri’nin kendince bulduğu çözümü görüyoruz. Tüm şifrele- Medya Ajansı: Mediacom rini unutmamak için üzerine dövme yaptıran Nuri, Akbank’ın Kullanılan Mecralar: TVC, sinema, radyo, basın,
marketing europe & anatolia / 31
Kampanyalar
Pınar Çocuk Sütü...
Yaratıcı Yönetmen: Emrah Karpuzcu, Kenan ünsal Reklam Yazarı: Güldeniz Şeşen Sanat Yönetmeni: Deniz Ardıç Ajans Prodüktörleri: Dilan Davutoğlu, Berkay Tahmaz, Sertuğ Alptekin Stratejik Planlama: Başar Sarıkaya, Serra Akyel Marka Direktörü: Melda Doyduk Yapım Şirketi: Digital Sanatlar Yönetmen: Can Ulkay Görüntü Yönetmeni (d.o.p): Florent Herry Pınar, Pınar Çocuk Sütü için yeni bir kampanyaya başladı. Jingle: Jıngle House Alametifarika imzası taşıyan kampanyada 1-6 yaş arası Mecra: tv, outdoor, basın, pop çocukların gelişimine 3’lü destek sağlayan Pınar Çocuk Sütü’nün faydalarına eğlenceli bir dille dikkat çekiliyor. Reklam filminde bebek telsiziyle babalarından görev alan üçüz bebekler, annelerinin hazırladığı sütleri içmek üzere odalarından mutfağa ulaşmaya çalışıyor. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren: Pınar Çocuk Sütü Reklamveren Yetkilisi: Nalan Özgür, Özge Öndül, Yasemin Şen Reklam Ajansı: Alametifarika
ETİ Balık Kraker, Adı Yeter... 7’den 70’e herkesin bildiği, çok sevdiği, şekli ve lezzetiyle hayatımıza renk katan ETİ Balık Kraker, 40 yıllık tarihinde uzun bir aradan sonra kendisi için yapılan reklam kampanyası ile ilgi odağı oldu. Animasyon film olarak çekilen kampanya, “ETİ Balık Kraker, Adı Yeter” sloganı ile televizyonlarda gösterilmeye başladı. ETİ’nin lider, yenilikçi ve fark yaratan ruhunu ortaya koyan bir anlatımla izleyenleri ilk saniyeden itibaren etkileyen ve 3D animasyon tekniğiyle hazırlanan reklam filmi, adeta bir görsel şölen yaratıyor. Reklam Filmi Künyesi Reklam ajansı: Güzel Sanatlar Saatchi & Saatchi Reklamveren: Eti Reklamveren yetkilisi: Zeynep Dipçin, Zübeyde Özmen, Miray Güçlü, Kübra Ergün Yaratıcı Ekip: Kerem Kanık, Cem Akar, Emre Gökdemir, Özgür Akpınar, Bora Adalı, Bora Uz, Onur Tumtaş, Oğuzhan Dilek Müşteri İlişkileri: Özge Öncül, Buket Arca Stratejik Planlama: Viktor Kuzu, Arda Kuş Medya planlama/satınalma: Zenıthmedıa Yapımevi - yönetmen: İmaj
32 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
Dyo’nun sevimli karakterleri... Dyo’nun yeni kampanyasının konsepti belirlenirken, sektördeki öncü rolü ve güçlü marka kimliğinden yola çıkıldı. Dyo ürünlerini farklılaştıran teknoloji, dayanıklılık ve kalite özelliklerine vurgu yapılan bu konseptte, markanın sıcak yüzünü tüketici ile buluşturacak animasyon karakterler kullanıldı. Dyo’nun yeni kahramanları; gazete, dergi, TV, radyo, dijitalsosyal medya gibi mecraların yanı sıra billboard reklamları ve hazırlanan özel projelerde tüketici ile buluşuyor. Kampanya Künyesi: Reklamveren: DYO Reklamveren Temsilcisi : Bülent Tomaç, Yasemin Gezginer, Ebru Boztuna Reklam Ajansı : Drive Dentsu Kreatif Direktör : Ersel Serdarlı Yaratıcı Grup : Elif Öztaş Saygıner, Mahir Göktaş, Muharrem Sezener Müşteri İlişkileri Grubu : Füsun Akay Eroğlu, Hande Altay Karakter Tasarım: Drive Dentsu 3D Animasyon: Mica Animation&Design Animasyon Yönetmeni: Luca Schenato Animasyon Prodüktörü: Yasemin Turan
Yönetmen : Osman Tolga Film Prodüksiyon: Mood Production Müzik: Can Alper / Musicworks Kullanılan Mecra : TV, basın, radyo, outdoor, dijital
Sınırsız Güç, Üstün Teknoloji... ile başldı. Reklam filminde yüksek teknoloji ürünü zırhı ile sınırsız gücün simgesel kahramanı olan Iron Man, LG’nin üstün teknolojisi ile ilişkilendirilerek bir kez daha başarılı bir LG ve Marvel’dan Iron Man 3 filminin işbirliği ortaya konmuş oldu. Iron Man 3, geçen yılın rekortmen filmi “Yenilmezler”den sonra A.B.D’de tüm zamanların en iyi ikinci açılışını yapan film oldu. Türkiye’de gerçekleştirdiği hasılat ile 2013’ün en iyi yabancı film açılışını gerçekleştiren film aynı zamanda tüm zamanların en iyi açılışını yapan süper kahraman filmi ünvanına da sahip oldu. Reklam filmi künyesi: Ajans: Alaaddin Adworks Reklamveren: LG Electronics Türkiye Kreatif Direktör: İsmail Bölükbaşı Reklamveren Yetkilisi: Fevziye Bali, Can Kara, Cem Özveri, Gül Saltuk Cabı, Büşra Özsipahi Müşteri Ekibi: Nilay Kutman, Meltem Güney Dünyanın ilk 84 inç ULTRA HD TV’si olan LG ULTRA HD TV Yaratıcı Grup: Salih Küçük, İrfan Ongan, Hande Çeviköz için hazırlanan yeni reklam filminde sadece en iyilerin ilkleri Yönetmen/Prodüktör: Kerem Kurdoğlu yarattığı vurgulandı. “Sınırsız Güç, Üstün Teknoloji” sloganı Yapım Şirketi: ABT Film
marketing europe & anatolia / 33
Kampanyalar
Müzekart’a iki yeni viral film...
3Kişilerloop’un Müzekart için tasarladığı viral filmler Eksantrik Prodüksiyon’un dokunuşuyla hayat buldu. Geçmişe bakış ve müze kavramına yeni yaklaşımlar getiren filmler internette büyük beğeni kazandı. Cansız bir heykele duygu yüklemesi ve zamana tersine bakış açısıyla tasarlanan filmler internette daha çok konuşulacağa benziyor. Viral Film Künyesi Filmlerin başlıkları: - Geçmiş Zamanların Elinden Tut ! - Şimdiki Geçmiş Zamanda Yolculuğa Var mısınız? Reklamveren: Müzekart Reklam ajansı: 3kişilerloop Yaratıcı yönetmen: Argün Albayrak Yapım şirketi: Eksantrik Prodüksiyon Yönetmen: Abdullah Ekşioğlu Post-Prodüksiyon: Eksantrik-Express Kullanılan mecralar: Internet
34 / marketing europe & anatolia
Kampanyalar
1955’ten bugüne Tamek...
Doğal ve lezzetli ürünleriyle Türkiye’nin güvenilir markası olan TAMEK’in, TBWA tarafından hazırlanan yeni reklam filmi, Türk izleyicisiyle buluşuyor. Film, TAMEK’in meyve suyundan salçaya, garnitürden ketçaba, reçelden konserveye kadar nesillerdir tüketicilerinin hayatlarında sembole dönüşen ürünleri eşliğinde yaşanan keyifli anıları canlandırıyor. Ozan Yalabık’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin prodüksiyonu ise Böcek Yapım’a ait. Reklam Filmi Künyesi Reklamveren:TAMEK Reklamveren yetkilileri : Şebnem Atay, Selin Şaşmaz Kalaycıoğlu, Göze Algün, Çisem Erkan Reklam Ajansı: TBWA\ISTANBUL CCO/ECD: Emre Kaplan Yaratıcı Ekip: Kerim Gürsel, Burak Kunduracıoğlu, Berat Kösemen, Doğu Göçük, Ahmet Bülent İlterberk Marka Ekibi: Güler Balta, Denizhan Çakıl CSO: Toygun Yılmazer Stratejik Planlama Ekibi: Tuğyan Çelik, Ceren Şehitoğlu Prodüksiyon Ekibi: Ceyda Kayaçetin, Pelin Güneş, Gizem İnan
Prodüksiyon Şirketi: Böcek Yapım Yönetmen: Ozan Yalabık Post Prodüksiyon: İmaj Online Müzik: Emre Irmak (Jingle Jackson) Medya Ajansı: MG Initiative Kullanılan Mecralar: TV, internet, outdoortv, instore
Clear Women reklamı... Reklamveren: Unilever Türkiye Reklamveren yetkilisi: Tarık Bayar Reklam ajansı: Rabarba Yaratıcı yönetmen: Jonas Arnby Yaratıcı grup: Rabarba Müşteri ilişkileri grubu: Rabarba Yapım şirketi: Depo Film Medya ajansı: Mindshare Medya planlamacı: Gamze Gülcü – Aslıhan Anarat Kullanılan mecralar: TV – sinema – instore Clear’ın kadınlara özel geliştirdiği Clear Women serisinin reklam filmi yayına girdi. Geçtiğimiz yıl Clear’ın marka yüzü olarak Clear Men reklamlarında rol alan ünlü oyuncu Burak Özçivit, Clear’ın yeni serisi Clear Women Komple Bakım Serisi için kamera karşısına geçti. Reklam filminde güzel ve kendine güvenen bir Clear kadını tarafından baştan çıkarılan Özçivit, stüdyo ve dış mekanda yapılan çekimler boyunca enerjisini korudu. Reklam Filmi Künyesi Reklamın başlığı: Takip marketing europe & anatolia / 35
Leukophrys, Tene
Gezi
edos, Bozcaada... Bu ay Bozcaada’ yı yazacağım. Yazın gelmesiyle birlikte benim kafada tatil hayalleri uçuşmaya başladı. Ama nedense içimde Bozcaada özlemi var. O yüzden bu ay Bozcaada :)
Fotoğraflar ve yazı Seval Duban Bu ay Bozcaada’ yı yazacağım. Yazın gelmesiyle birlikte benim kafada tatil hayalleri uçuşmaya başladı. Ama nedense içimde Bozcaada özlemi var. O yüzden bu ay Bozcaada :) Çok sevdiğim bir arkadaşım Bozcaada’ ya yazlığa gittiğini, müsait olursam beni de misafir etmek istediğini söyledi. İşte o zaman “bu bana verilen ilahi bir mesaj” dedim. Hemencecik daveti kabul ettim. Hatta dedim ki “Cumartesi sabah oradayım” :) Bozcaada çok yakınımzda olmasına rağmen bir türlü fırsat bulup da gidemediğim bir yerdi. Hep bir terslik oldu. Ama bir gün şeytanın bacağını kırmaya karar vermiştim. Şimdi de bir terslik çıkmasın diye de çok hızlı karar verip uygulamaya geçtim.Telefonu kapatıp interneti açtım ve Cuma akşamı için Çanakkale’ ye Pazartesi akşam
da, stratejik konumundan dolayı çağlar boyunca birçok kez istilaya uğramış ve el değiştirmiş. Adadaki nekrapol sahasında yapılan kazılardan anlaşıldığı üzere adanın tarihi M.Ö. 3000 yıllarına dayanıyor. Adanın bilinen ilk sakinleri Pelasg’lar. Daha sonra sırasıyla Fenikeliler, Atinalılar, Yunanlılar, Persler, Büyük İskender, Bizanslar, Cenevizler, Venedikler ve Osmanlılar adaya hakim olmuş. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesinden sonra Bozcaada, Türkler için önem kazanmış ve 1455’te Osmanlı topraklarına katılmış. Bu tarihten itibaren Osmanlılar ve Venedikliler arasında Bozcaada için mücadeleler olmuş ve adanın hakimiyeti zaman zaman Venediklilere geçmiş. Osmanlı yönetiminde geçen uzun bir
dönüş için de Geyikli’ ye otobüs bileti aldım. Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale iline bağlı küçük bir ada, Bozcaada. Türkiye’nin üçüncü büyük adası olarak Çanakkale Boğazı’nın hemen girişinde yer alıyor. Yerleşim, adanın kuzeydoğusunda yer alan ilçe merkezinde toplanmış. Bunun dışında herhangi bir köyü yok. Bozcaada’nın yüzölçümü etrafındaki adacıklarla beraber 37.6 km2, çevresi ise 38 km. Antik çağda Leukophrys, Yunan Mitolojisinde Tenedos adıyla anılan Bozcaa-
dönemden sonra, Balkan Savaşları sırasında 1912’de Yunanistan tarafından işgal edilen ada, 1923 Lozan Anlaşmasıyla Gökçeada ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmış. Cuma akşamı sırt çantamı da alıp atladım otobüse. Hafta içi nasıl yorulduysam artık, otobüste narkoz yemiş gibi uyumuşum. Gün ağardığında gözlerimi açıp etrafa bakındığımda tanıdık bir mekanda olduğumu farkettim. Biraz daha ayılınca dalış yapmaya gittiğimiz Kömür Limanı’na yakın geçtiğimizi anladım. Sonra baktım daha yolumuz var, marketing europe & anatolia / 37
Gezi
tekrar narkoza girdim. Tekrar uyandığımda otobüste kimse kalmamıştı. Şöför beni görüp de, “burası son durak, hanımefendi” deyince Çanakkale’ ye vardığımızı anladım. Kendime gelmeye çalışarak indim otobüsten. Baktım saat 7’ ye geliyor. Kahvaltı için mekan bakınırken sahilde güzel bir kafe buldum. Hemen oturdum ve kahvaltı söyledim. Kahvaltı hazırlanırken de gidip Bozcaada deniz otobüsü için bilet aldım. Bir saat içinde güzel bir kahvaltı edip deniz otobüsüne bindim. Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra Bozcaada’ ya vardım. İskeleye varınca da arkadaşımı arayıp evin tarifini aldım. Tarif şöyle “saat kulesini bul, yanından yürü, bayır yukarı yolun bitiminde karşına çıkan ev”. Şöyle bir bakınınca saat kulesini hemen gördüm. Bozcaada’lılar sanırım bu saat sayesinde çok dakik :) Saat kulesi, Rum Mahallesinde bulunuyor. İbadete açık durumda bulunan Rum Ortodoks cemaatine ait tarihi Kimisis Teodoku Kilisesi’nin yıkılan dört katlı çan kulesi, 2005 yılında yeniden yapılmış. 1869 yılında yaptırılan ve hala ibadete açık tek kilise olarak gü38 / marketing europe & anatolia
Bozcaada’ ya vardım. İskeleye varınca da arkadaşımı arayıp evin tarifini aldım. Tarif şöyle saat kulesini bul :)
nümüze kadar ayakta kalmayı başaran Kimisis Teodoku Rum Ortodoks Kilisesinin avlusuna 1895 yılında inşa edilen dört katlı çan kulesi, zaman ve hava koşullarına direnemediği için kulenin iki katı yıkılmış. Kalan iki kat ise 1980’den sonra tehlikeli olmaması için metal kafes içine alınmış. Uzun süre bu şekilde kalan tarihi Çan kulesi 2005 tarihinde
Gezi
restore edilmiş. Kulenin en üst katındaki dört cephesine de saat takılarak kule aydınlatılmış ve böylece Bozcaada’daki tarihi Kimisis Teodoku Kilisesi yeniden çan kulesine kavuşmuş. Ben de sahilden, Çan Kulesini kerteriz alarak evi bulmak için rampa yukarı yürümeye başladım. Sokaklar çok dar ama çok güzel. Sanki Yunan adalarında dolaşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Rampa yukarı yürürken burnuma mis gibi simit kokusu geldi. Hemen kokuyu takibe koyuldum ve burnum beni Çiçek fırınına götürdü. Bir de baktım ki fırın kapısında sıra var. Ama fırın, fırın değil, resmen pastane. Sonradan
Sokaklar çok dar ama çok güzel. Sanki Yunan adalarında dolaşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Rampa yukarı yürürken burnuma mis gibi simit kokusu geldi. Burnum beni Çiçek fırınına götürdü.
öğrendim ki Bozcaada’ nın meşhur pastanesiymiş burası. Şöyle bir göz gezdirip, simit ve poğaça aldım. Bozcaada’ da naylon poşet kullanımı yasak olduğu için elimdeki kese kağıdı paketiyle tekrar yola koyuldum. Rampa bitip de merdivanler başlayınca arkadaşım kapıda karşıladı beni :) Birbirimiz görmekten son derece menun bir şekilde kucaklaşıp, öpüştük. Sonra da kahvelerimizi hazırlayıp Bozcaada’ ya doğru keyif kahvesi içtik. Evlerinin manzarası muhteşem. Önünde hiç ev olmadığı için direk denizi görüyorsunuz. Kahvelerden sonra mayolarımızı giyip denize doğru yola çıktık. Plaja gitmektense adanın kuzeydoğusunda, kaleye yakın olan iskeleyi seçtik. Tüm gün iskeleden atlayıp Bozcaada’ nın serin sularında yüzüp güneşlendik. Bozcaada’ da su gerçekten çok soğuk, ama kale manzaralı yerde de yüzmek pek keyifli oldu. Akşam üzeri olunca topladık havlularımızı, Bozcaada’ nın şirin sokaklarında geçerek eve doğru yola koyulduk. Buradaki evlerin hepsi ayrı bir güzel. Bencerelerde ki süslemeler. Balkon ve bahçelerde ki çiçekler. Herkes evini özene bezene süslemiş. Hele bazı balkonlar var ki, zannedersiniz fidanlık. Eve gidip duşumuzu aldıktan sonra başladık akşam yemeği hazırlığına. Öğrendim ki o akşam komşu hanımlar gelecek ve hepbirlikte yemek yiyeceğiz. Biz masayı hazırlamaya başlarken misafir hanımlar da gelmeye başladı. Herkes gelirken bir şeyler getirmiş, çiğ köfte, mermicek köftesi, şakşuka vs. Başımızda da bir büyük. O akşam geç saatlere kadar sohbet ettik. Bu hanımlar yaz için Bozcaada’ ya geliyorlar, hepsinin evi var. Hatta kimisinin bağ evi var. Üzüm yetiştirip şarap da yapıyorlar. Hanımların hepsi çok candan, çok hoş sohbet. İnanılmaz güzel vakit geçirdim. Gecenin asıl bombası da marketing europe & anatolia / 39
Gezi
klarnet ve kanunla yapılan müzik oldu. Arkadaşımın 2 tane aslan gibi oğulları var. Biz dışarda sohbet ederken onlar da içerde sıkılmış olacak ki, müzik yapmaya başladılar. Biri klarnet çaldı biri kanun, üzerine de bir sürü şarkı söylediler. Çok da iyi beceriyorlar müzik işini. Hepimiz için sürpriz olan müzik gecemizi çok neşelendirdi. Çok huzurlu ve mutlu uyudum o gece. Ertesi gün kahvaltımızı meşhur Çiçek pastanesinde yapmaya karar verdik. Sabahın serinliğinde limana inip güzel bir masaya oturduk. Kahve içmeden ayılamayan ben, önce nefis bir sakızlı Türk kahvesi içtim. Tadı damağımda kaldı desem yeridir. Sonra da taze domates, salatalık, beyaz peynir, zeytin vs ile donatıldı masamız. Ege gerçekten bambaşka bir coğrafya. Sebzeleri bile ayrı bir lezzetli. Bir de adaya has domates reçeli var. Benim reçelle pek aram yoktur ama yine de tadına bakmadan edemedim. Son derece güzelmiş meğer. Bir de adada yetişen limon kekiği var. Onu da söğüş domateslerin üzerine serpmişler ve bir de zeytinyağı gezdirmişler, offff var ya, nefis olmuş. 40 / marketing europe & anatolia
Ege gerçekten bambaşka bir coğrafya. Sebzeleri bile ayrı bir lezzetli. Bir de adaya has domates reçeli var.
Muhteşem kahvaltıyı bitirdikten sonra minibüs duraklarına yürüyüp, oradan Ayazma manastırına gitmek üzere yola çıktık. Kısa bir yolculuktan sonra Ayazma Manastırı’ na vardık. Minibüsten inip önce bir ağacın altına attık kendimizi, serinlemek için. Yunanca “hagiasme” kelimesinden gelen Ayazma, kutsal su anlamına geliyor. Türkiye’nin birçok bölgesinde doğal su kaynaklarının olduğu yerlere bu isim veriliyor. Bozcaada’nın ayazması adanın güney kısmında yer alıyor. Burada çift oluklu tarihi bir çeşme, 8 yaşlı çınar ağacı, küçük bir manastır ve 2 tane tek katlı yapı var. Ayazma’daki Rum Ortodoks cemaatine ait manastır, Rum azize Aya Paraskevi adına yapılmış ve onun adını taşıyor. 1734 yılında Manolaki Manolidis tarafından yapılan manastır, sadece özel günlerde ibadete açılıyor. Ayazma’nın büyülü ortamı düğün gibi özel kutlamaların da yapıldığı yer olarak tercih ediliyor. Bir restoran sahibinin işletmesinde olan bahçesinde, sadece özel günlerde masalar kurulup yemek servisi veriliyor. 26 Temmuz’da kutlanan, Rumların Aya
Gezi
Paraskevi günü, manastırın ibadete açıldığı günlerden biri. Ayazma’da toplanıp eğlenilen bu gün Ayazma Panayırı olarak adlandırılıyor. Manastırın alt kısmında bir dilek mağarası bulunuyor. Ziyaretçiler burada mum yakıp adak adıyorlar, taştan ve çalı çırpıdan dileklerini sembolize edecek şekiller yapıyorlar. Mağaranın içindeki üst üste dizilmiş taşlar, hayallerdeki ev ve arabaları anlatıyor aslında. Bu arada manastır deyince aklınıza din görevlilerinin inzivaya çekilerek yaşadığı büyük yapılar gelmesin. Rumlar yerleşim yerlerinin uzağında kurdukları ufak kiliselere manastır diyorlar. Söylendiğine göre Bozcaada’da zamanında 36 manastır varmış. Günümüzde bunlardan sadece 2 tanesi ayakta, diğerleri yıkık durumda. Dinlendikten sonra ben kilisenin etrafında keşfe çıktım. İçini görmeyi çok istedim ama kapısı kilitliydi. Ben de etrafını gezerken yan camlardan birinin açık olduğunu farkettim. Kafayı sokup bakınırken 4 kişi daha geldi. Onlarla konuşup içeriye girmeye karar verdik. Tek başıma cesaret edemedim çünkü çünkü zemin derindeydi. İçeriye atlamak
Söylendiğine göre Bozcaada’da zamanında 36 manastır varmış. Günümüzde bunlardan s adece 2 tanesi ayakta, diğerleri yıkık durumda.
sorun değil ama yukarı tırmanmak zor olacaktı. Ama kalabalık olunca sorun olmaz. Sonra sırayla hepimiz camdan içeriye zıpladık. Kilisenin içi oldukça küçük ve boş. İçeride sadece bir sunak var. Onun dışında bomboş. Ama birileri orada bir şeyler bulmayı umuyordu sanırım çünkü yerdeki karoları kırıp manastırın zeminin kazmışlar. O güzelim sermaikleri kırmışlar. Büyük ihtimalle camı kıran da bu seramikleri kıran kişilerdi. Yanlız kilise artık bakımsızlıktan yıkılmak üzere. Tüm duvarlar dışarıya doğru meyillenmiş. Dokunsanız yıkılacak gibi. Çok yazık. Manastırı gezdikten sonra biraz da yürüyüş olsun diye Ayazma plajına kadar yürüdük. O kadar yoldan sonra da direk denize attık kendimizi. Ayazma Plajı harika bir yer. İnce beyaz kum, pırıl pırıl ve berrak deniz suyu, minik çakıl taşları vs. hatta ben işenmeyip bir sürü deniz taşı topladım. Tüm gün orada yüzdükten sonra tekrar adanın merkezine geri döndük. O akşam da eve gitmeyip dışarda yemeğe karar verdik. Bozcaada Liman civarında bir sürü kafe ve restaurant var. Hepsi de cicili bicili. İnsan bakmaya doyamıyor. Sa-
marketing europe & anatolia / 41
Gezi
nat galerisi gibi hepsi. Ada merkezi, nostaljik sokakları ile şirin bir balıkçı kasabası havasında. Çook eski zamanlarda kasabanın ortasından geçen bir dere, Rum ve Türk Mahallesi diye ikiye ayırırmış adayı. Artık böyle bir ayırım yok ama mimari yapılarından dolayı hangi mahallede olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Rum Mahallesi bakımlı evleri ve sokakları ile oldukça güzel ve daha dikkat çekici. Eski Rum evlerinin bir kısmı yazlık ev, bir kısmı da pansiyon ve otel olarak kullanılıyor. O yüzden kalacak yer bulmak çok sorun olmuyor. Türk Mahallesi ise kıvrımlı sokakları ve ahşap evleri ile belli ediyor kendini. Burada daha az turistik mekan bulunuyor. Son yıllarda yeni açılan pansiyon ve otellerin sayısında artış var. Fakat buradaki restaurantlar çok güzel değil ve pahalı. Bu kısımda daha çok eğlence mekanları var, bar ve kulüpler gibi. Mekanları kısaca turladıktan sonra arkadaşımın bildiği bir yere oturup yemek yedik ve sohbet ettik. Sonrasında da alış verişimizi yapıp eve çıktık. Biz denizdeyken arkadaşımın süt aldığı hanım 5 litre keçi sütü bı42 / marketing europe & anatolia
Rum Mahallesi bakımlı evleri ve sokakları ile oldukça güzel ve daha dikkat çekici. Eski Rum evlerinin bir kısmı yazlık ev, bir kısmı da pansiyon ve otel olarak kullanılıyor.
rakmış eve. Bunun bir kısmıyla yoğurt mayaladı arkadaşım. Diğer kısmıyla da muhallebi pişirdi. O bu işlerle uğraşırken ben de kahve yapma işiyle uğraşıyordum. Arkadaşın önerisi sütlü nescafe idi ama ben keçi sütünün kokusunu çok ağır bulduğum için hayır demiştim. Tabii ısrarına dayanamayıp onu dinledim. Süt kaynadıktan sonra koca bir fincan nescafe yaptım. Sonuç inanılmaz tatmin ediciydi. Şok oldum. Yıllar önce İsviçre’ de bunun kadar lezzetli bir kahve içmiştim. Onun sırrı da içindeki kremaydı. Artık hafızamda yer eden kahveler arasında bu da var. Kahvelerimizi içip muhallebiyi dolaba koyduk. Duşumuzu alıp cicilerimizi giydik sonra da kalenin civarına gezmeye çıktık. Feribotla adaya yaklaşırken ilk dikkatinizi çekecek şey adanın heybetli kalesi. Bozcaada Kalesi’nin ihtişamı adanın zengin geçmişini yansıtıyor adeta. Boğazın hemen çıkışında olması ve anakaraya yakınlığı sebebiyle yüzyıllar boyunca istilaya açık bir yer olmuş ada. Üzerinde yaşayan medeniyetler ancak bu denli büyük bir kaleyle güvende his-
Gezi
setmişler kendilerini. Türkiye’nin en iyi korunmuş kalelerinden biri olan Bozcaada Kalesi’nin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Fenikeliler, Cenevizler ve Venedikliler tarafından kullanılan kale, bugünkü görünümünü Fatih Sultan Mehmet döneminde var olan kalıntılar üzerine tekrar inşa edilmesiyle almış(1455). Venedik- Osmanlı arasında süren mücadeleler sırasında uğradığı tahribatlar sonrası, Köprülü
Türkiye’nin en iyi korunmuş kalelerinden biri olan Bozcaada Kalesi’nin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor.
Mehmed Paşa döneminde büyük bir onarımdan geçmiş (1657). 2. Mahmut zamanında ise neredeyse yeniden inşa edilerek bugüne kadar bu görünümü korunmuş(1815). Adanın kuzeydoğu ucuna, kayalıklar üzerine inşa edilmiş kalenin etrafı zamanında suyla dolu olan bir hendekle çevrili. Bir zamanlar asmalı bir kapıyla girilirken şimdi sabit bir köprü üzerinden giriliyor kaleye. Yine bir zamanlar içerisinde Türk ahalinin yaşadığı iki caminin olduğu kale içi, şimdi neredeyse bomboş. Sadece festival zamanlarında verilen konserlerle hareketleniyor.İç kale bölümünde ada etrafından çıkarılan amforaların sergilendiği bir oda bulunuyor. Ayrıca kalenin bahçesinde adadan çıkarılan çok sayıda eski mezar taşı ve tarihi eser sergileniyor. Kale civarında bir sürü yer var, hediyelik eşya satan. Hepsi de çok cicili bicili. Arkadaşım takı tasarım kursuna gitmişti. Burada ki boncukçulardan da ona boncuk ve taş aldık. Tabii ben de bileklik ve kolye aldım. Epeyce dolandıktan sonra sıra geldi şarap işine, sonra yine kale civarında denize sıfır bir bara oturup, şarap söyledik. Bir sürü şarap denememize rağmen çok beğendiğim şarap çıkmadı. Orta karardı hepsi. Şarap konusunda hayal kırıklığına uğradım. Gecenin ilerleyen saatlerinde ve serinlikte evin yolunu tuttuk. Benim bünye sabahın köründe uyanmaya alışık olduğu için yine sabahın köründe hortladım. Alkol aldığım gecenin sabahında daha da erken uyanıyorum. Sanırım enerjisi uyandırıyor beni. Hemen üzerimi değiştirip usul usul çıktım evden. Önce Çiçek pastanesine uğrayıp, kahve ve kahvaltı ettim. Sonra da fotoğraf çekmek için Bozcaada sokaklarını arşınlamaya başladım. Bozcada’nın kargaları şehirde gördüklerimizden epey farklı bir cins. Kargalar içinde en küçük ve en tiz sesli olan, beyaz gözleri ve gri ensesi ile dikkat marketing europe & anatolia / 43
çeken bir cins bu. Ada halkı bu zeki hayvanlarla içli dışlı yaşıyor. Sanırım Corvus da bu kargalardan esinlenmiş olacak ki karga manasına gelen Corvus ismini seçmiş. Adanın daracıklarını sokaklarını gezip fotoğraf çekmeye, kaldırımlarda oturup insanların konuşmalarını dinlemeye koyuldum. Sokak aralarında pansiyon işleten hanımların muhabbetleri son derece eğlenceliydi. Pansiyonerlerinden bahsedip dedikodu yapıyorlardı. Bu eğlenceli muhabbetleri dinledikten sonra kalkıp eve doğru yola koyuldum. O sırada arka mahallede bir dilek ağacı dikkatimi çekti. Hikayesi nedir bilmiyorum, öğrenme şansım da olmadı ama çok dikkatimi çekti. Gidip etrafına bakındım belki birileri çıkar da hikayesini anlatır diye ama olmadı. Eve vardığımda ev halkı uyanıp kahvaltısını etmişti. Sonra hazırlanıp tekrar denize gitmeye karar verdik. Bu sefer rota Akvaryum koyu. Akvaryum koyuna arakadaşımın oğlu bizi araba ile bıraktı. Burası gerçekten akvaryum gibi. Denizde bir sürü börtü böcek var. Tam benlik. Suda bir sürü yengeç, karides ve ilimum böcekler 44 / marketing europe & anatolia
Bu sefer rota Akvaryum koyu. Burası gerçekten akvaryum gibi. Denizde bir sürü börtü böcek var.
bulup kurcaladım. Akşamı da orada ettikten sonra karnımızı doyurmak için adanın en güzel pizzacısına gittik. Tayyare Pizza. En güzel dedim çünkü hem mekan hem de pizzalar mükemmel. Mekanın tasarımı çok şık. Sahibi de uçak kullanan ve uçakları seven biri sanıyorum. Mekanın koltukları uçak kolduğu şeklinde. Bazı dolaplar troley şeklinde. Kısacası kendinizi uçak mobilyalarının içinde buluyorsunuz. Konsept de THY’ ye benziyor. Peçeteler, THY sunumundaki gibi ahşap mandallarla tutturulmuş. Son derece minik ayrıntılarla çok keyifli bir mekan yapmışlar. Pizzalar da en az mekan kadar güzel. Hele de pizzanın üzerine nefis zeytinyağı gezdirdiniz mi muhteşem oluyor. Pizzayı sevmeyen biri olaraktan kocaman bir pizza yedim :) Yemeği de yedikten sonra gün batımını izlemek için Polente Feneri’ ne gittik. Burada bir sürü rüzgar gülü var. Son derece büyüleyici günbatımını izleyebiliyorsunuz adanın batı ucunda. Önünüzde uçsuz bucaksız Ege Denizi, yanınızda ihtişamlı duruşlarıyla rüzgar
de tattığım bu nefis baharatı orada dalından toplama şansım da oldu. Hava kararmadan önce bissürü limon kekiği topladım. Güneşi rüzgar gülleri eşliğinde batırdıktan sonra eve döndük. Önceki gün yaptığımız muhallebi dolapta unutulmuş ağlıyordu. Hemen dışarı çıkarıp tabaklara koydum. Ama tadı o kadar yoğundu ki, yemesi zor olacaktı. Benim de aklıma reçel geldi. Dolapta Bozcaada siyah üzüm reçeli vardı. Bu üzümler Bozcaada’ da yetişiyor, kuş üzümü gibi, minick. Hemencecik bir çorba kaşığı reçeli muhallebinin üzerine koydum, sonuç mükemmel. Ertesi gün İstanbul’ a dönüş zamanı. Yine huzurlu ve mutlu bir şekilde mışıl mışıl uyudum.
gülleri ve terkedilmiş bir deniz feneri. Burnunuzda yabani kekik kokuları ve yüzünüzü okşayan vazgeçilmez ada rüzgarı… Güneşin batmasıyla ayrı bir güzelliğe bürünüyor burun. Etrafta herhangi bir yerleşimin dolayısıyla yapay ışığın olmaması, yıldızları çok net seçebileceğiniz karanlık bir ortam sağlıyor. Gökyüzünde belki de daha önce görmediğiniz kadar çok yıldız, dev kanatlarıyla ama neredeyse fısıltıyla dönen rüzgar gülleri ve sadece deniz fenerinin yanıp sönen ışığı ortamın büyüsünü arttırıyor. 2000 yılında elektrik üretimine başlayan türbinler Türkiye’nin 3. Rüzgar enerji santralini oluşturuyor. Ada tüketiminin 30 kat fazlası enerji üretiliyor burada. 30.000 kişiye yetecek elektrik deniz altından anakaraya gönderiliyor. Aynı enerjiyi üretecek bir kömür santraline göre türbin başına 82.000 ağaca eşdeğer oksijen tasarrufu sağlanıyor. Yani
Türkiye’nin 3. Rüzgar enerji santralini oluşturuyor. Ada tüketiminin 30 kat fazlası enerji üretiliyor burada. 30.000 kişiye yetecek elektrik deniz altından anakaraya gönderiliyor. 17 tür bin 1.400.000 ağaçlık bir ormanı kurtarmış oluyor. Türbinlerin sadece bir tanesi adanın enerji ihtiyacını karşılamaya yetiyor. Çok süper değil mi . Ama beni asıl büyüleyen rüzgar gülleri değil de Polente Feneriydi. Fenerler beni büyüleyen devasa yapıtlar hatta takıntım diyebilirim. Polente Fenerini görmek için can atıyordum. Ama 1861 yılında yapılan bu tarihi fenere giriş yasak. O yüzden hevesim kursağımda kaldı. Rüzgar güllerinin olduğu yerde limon kekiği de yetişiyor. Çiçek pastanesin-
Sabah yine erken uyanıp alış veriş listem için sahile indim. Nefis limon kekiğinden ve pek beğenmediğim şaraplardan aldım. Beğenmedim ama almaktan da vargeçmedim. Fakat oraya özgü şarap olmasına dikkat ettim. Sonra tekrar sokak aralarında dolanarak eve çıktım. Hep birlikte Bozcaada’ ya karşı kahvaltı ettik. Sonra tekrar deniz sefası. Bu sefer yine kale yakınında ki iskeleyi seçtik. Tüm gün buyunca Ege’ nin pırıl pırıl sularında yüzdük. Sonra da İstanbul’ a dönüş yolculuğu için eve döndük. Çantamı toplayıp hep birlikte sahile indik. Sahildeki bir restaurant’ a oturup adanın son rakı balık keyfini yaptık sonra da ben tek başıma feribota bindim. Yanlız feribota binerken panik oldum çünkü bilet alacak yer yoktu. Sadece adaya gelirken bilet alıyorsunuz. Adada bilet satılmıyormuş meğer. Biletler çift yönlüymüş. Ama ben Çanakkale’ den gelip Geyikli’ ye döndüğüm için hafif gerildim. Neyse ki bilet soran olmadı. Feribottan indikten sonra bir çay bahçesine oturup otobüsün gelmesini bekledim. Karanlığı yararak gelen otobüse binip sabah İstanbul’ a uyandım. İlk defa bir gezinin dönüşünde mutsuz oldum. marketing europe & anatolia / 45
Sinema Ali Erdem Ekşioğlu
Devam Filmleri...
( reklam arası sinema)
Filme başlamadan önce çok beklentisi olmayan, sadece hayatımızın bir parçası olmamışlar gibi bize tekrar bir yönü öne çıkartırılarak çekilen, vizyona girdikten sonra tanıtılırlar. Aradan uzun bir süre geçer seri artık kapanmış inanılmaz başarılı olan fikirlere ne olur? ve unutulmuştur. O sırada dergiler, internet, gazeteler, forumlar yeni bir gündem ile çalkalanmaktadır; "Muhteşem Fikir 2 daha muhteşem ve daha yaratıcı kesinlikle izleyin" Yaratıcıların muhteşem fikrini beğenen "Muhteşem Fikir: Vietnam" Serinin kahramanları artık ana hayranlar sinema salonlarına adeta savaşa gidermiş fikir tamamen sapmış ve maceralarına konuyla tamamen gibi doldurur sonrasında ise fikirin orijinalliğinin ilgisiz yer ve belki zamanlarda devam etmektedirler. bozulduğu, filmin sadece para için yapıldığını savunan İzleyenler yeni filmin seriye farklı bir tat getirdiğine ve birkeç kişi fanatikler tarafından susturulur. Tam herkes güzel anıları canlandırdığına inanır. fikri tarih kitaplarına atacak iken yaratıcılar beklenmedik bir hamle yapar; Aradan uzun zaman geçer film endüstürisi gelişmiştir ve herkes bu yeni teknolojiler ile yeni fikirler "Muheteşem Fikir 3 Daha önce hiç bu kadar muhteşem geliştirmeye çalışırken olmamıştı" Bütün herkes çok heyecanlıdır artık seri bitmek üzeredir bu olayların climax'i olacak ve daha "Muhteşem Fikir 3D: Unutulmaz tecrübe artık 3D'de" muhteşemleşmeyecekdir aynı sloganda dediği gibi. Filmi Neden biz bunu düşünemedik bu kadar inanılmaz bir beğenilir ama amaçsız gelir fanatikler bunu vahşice red fikir yanlış dönemde gelmiş dünyaya ama önemli değil eder bunların hepsinin hikeyenin bir parçası olduğu ve yaratıcılarımız değerli zamanlarının ve böyle yapılmasının zorunlu olduğunu savunur. Bu sırada paralarını ayırıp bize Muhteşem Fikir'lerini 3D'de de yaratıcılarımızın aklına müthiş bir fikir gelir. satmayı başardı. Adeta bir zombi gibi mezarından çıkan fikir 3 boyutlu olmasının yanında orijinal filme girmeye "Muhteşem Fikir 4 Part 1: Sonun Başlangıcı" İnanılmaz layık görülmemiş 1 dakikalık görüntüler içeriyor. serinin sonuna geldik ama o kadar müthiş bir hikayemiz "Aman Tanrım konulmaya layık görülmemiş görüntü bu varki filmi ikiye bölmemiz gerekti tamamen finansal bir filmi kaçırmamalıyım yoksa o 1 dakikayı hayatım boyunca amacımız yok derlerken görmeeyeceğim bu fikre yüzlerce lira harcadım yeni filmi izlemezsem vicdanım rahat etmez" diyen fanatiklerle "Muhteşem Fikir Part 2: Sonunda" filmi gelir ve geçer. sarılmıştır etrafınız peki bu durumlardan kurtulmanın yolu Fanatikler sevinç ve üzüntü arasında gidip gelen krizler nedir: yaşarken artık seri bitmiştir sanki yeni bir çağa girmiş gibi hayatlarına tekrar başlarlar. Biz seri bitti zannederken Muhteşem bir fikir bulduğunuz zaman bunun devamını getirmek için onun dandik devam filmlerini getirmek "Muhteşem Fikir: Begins" filmi bize kahramanlar sanki yerine daha yaratıcı olup yeni fikirler geliştirmelisiniz.
46 / marketing europe & anatolia