İMTİYAZ SAHİBİ İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr
Türkiye’den ve dünyadan ilkler…
G
Editörden
eçen ay yaptığım dünya çapında tanınan Türk bilim insanı Canan Dağdeviren’in röportajı meslek hayatımın en zevkli çalışmalarından biri oldu. Sosyal medyada gördüğü ilgi, okuyanların güzel yorumları bana güç verdi. Avusturya Bregenz başkonsolosumuz Sayın Cemal Erbay’ın arayarak tebrik etmesi ve röportaja sosyal medya sayfalarında yer vermek için nezaketle izin istemesi; ardından Canan’ın annesi Mine Hanım’ın arayarak teşekkür etmesi ve İstanbul’a geldiğinde ziyaretime geleceğini söylemesi paha biçilmez ödüllerdi benim için… Canan Dağdeviren’in kendisini ifade etmekteki başarısı yazımıza çok şey kattı. Tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Amacım Türk insanının doğru tanınmasını sağlamak, bilim dünyasında yerimiz olduğunu duyurmak, gençlere başarıya giden yolu göstermek ve doğru idoller seçmelerini sağlamaktı. Türk sağlık sektörüne hizmet eden herkes medikal teknolojiler konusunda dışa bağımlılığımızın sona ermesi için var gücüyle çalışıyor. Bu nedenle Türk yapımı medikal malzemeler ve Türkiye’de ilk kez yapılan teşhisler, tedaviler bizi her şeyden daha çok heyecanlandırıyor. Türk yapımı Tri-ED lensleri biyoteknoloji alanında Türk imzası taşıyan yepyeni bir ürün. Başarılı klinik çalışmalar ışığında birçok göz kusurunda kullanılabilen bu lensin dünya çapında rağbet göreceğine kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye’de üretilen diz içi uyumlu vücut sıvısı “Reviscon” da aynı şekilde adımızı dünyaya duyuracak. Türkiye’de yapılan çalışmaların sonucu olan ürün; insan vücudunda bulunan sodyum hyaluronatın sentetik hali. Aynı şekilde Dünya göz hastanesi tarafından Türkiye’de ilk kez art arda gerçekleştirilen başarılı biyonik göz ameliyatları, Türkiye’nin ilk Biyotıp ve Genom Merkezi’nin İzmir’de açılıyor oluşu, IRIDA hastalığının farklı bir mutasyonuna dünyada ilk kez bir Türk doktor tarafından tanı konulması, Google Bilim Fuarı’nda ülkemizi temsil edecek 5 genç ve projeleri bu ayki dergimizde yer buldu. Bu ayki dosya konumuz; sağlıkta kariyer! Sağlık bakanlığı bir rapor yayınlayarak, sağlık alanındaki meslekleri ve şu anki eğitim olanaklarıyla 2023 yılında oluşacak ortalama yetişmiş eleman sayısını açıkladı. Sağlıkla ilgili birçok meslekte ihtiyaçtan fazla eleman yetişecekken, bazı yeni mesleklerde oluşacak talebi karşılamaya yeterli eleman olmayacak. Raporun bir özetini yayınlayarak, sağlık alanında kariyer yapmak isteyen gençlere ve onları doğru yönlendirmek isteyen büyüklere rehberlik etmek istedik. Sağlık kurumu tabelalarına yeni standartlar geldi. Yer verdiğimiz yeni kurallar resmi gazetede yayınlandı ve yürürlüğe kondu. Büyük -küçük tüm sağlık kurum ve kuruluşları tabelalarını ekim ayına kadar değiştirmek zorundalar. Almanlar; 3D baskı teknolojisini kullanarak, hafif, ucuz ama içine yerleştirilen özel tellerle insan kaslarına benzer işlevsellikte biyonik el icat ettiler. ABD’li doktorlar dünyada ilk kez tam kafatası ve saç derisi nakli yaptılar. 15 saat süren ameliyatla 55 yaşındaki hastaya kafatası ve saç derisinden başka böbrek ve pankreas da nakledildi. Tıp dünyası gelişmelere doymuyor. Sağlık alanında tüm dünyadaki yenilikler, araştırmalar, güncel bilgiler; dünya basınını ve bilim dünyasını yakından takip eden Medikal Teknik dergisinde okuyucularımızla buluşuyor. Türkiye’de ve dünyada sağlık alanındaki en güncel haberlerde, en yeni teknolojilerde ve yepyeni başarı öykülerinde buluşmak dileğiyle… gökce.pazarlikli@img.com.tr
EDİTÖR GÖKÇE PAZARLIKLI gökce.pazarlikli@img.com.tr REKLAM KOORDİNATÖRÜ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr GRAFİK TASARIM TAYFUN AYDIN tayfun.aydin@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR CÜNEYT AKTÜRK cuneyt.akturk@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE FİNANS MUSTAFA AKTAŞ muhasebe@img.com.tr ABONE İSMAİL ÖZÇELİK ismail.özcelik@img.com.tr BURSA BÖLGE ÖMER FARUK GÖRÜN fgorun@ihlas.net.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481
Printing Matsis Matbaa Hizmetleri San. Tic. Ltd Şti Tevfikbey Mahallesi Dr. Ali Demir Cad. No:51 34290 Sefaköy -İstanbul/TURKEY Tel: 0 212 624 21 11 selman@matbasistemleri.com www.matbasistemleri.com ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4 Güneşli - Bağcılar - İstanbul Tel.:+90.212 604 50 50 Faks:+90.212 604 50 51 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın haklarıİstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Diş Tic. Ltd. ’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.
Bilim
Dünya’dan
Google Bilim Fuarı’nda beş Türk finalist Cern’in yeni keşfi; Pentakuark
3D baskı tekniğiyle biyonik el Dünyanın ilk Kafatası Nakli
Biyoteknolojide Türk imzası
Yatırım
Güncel
ındex
Sektörel
Kanser İlaçları Artık İzmir’de üretilecek İlk yapay vücut sıvısı Türkiye’de üretildi Doktor Ertan Sal dünyada bir ilke imza attı Sağlık personeline ek ücret müjdesi Tabelalara yeni standartlar
ABONE FORMU 112
İHLAS KOLEJİ 95
SCA HİJYEN 19
ACTO GMBH 83
İHLAS PAZARLAMA 97
SEBAT KİMYA 91
AKTİF KİMYA 93
İHLAS VAKFI 111
ANESMED 2-3
İNKJET MAGAZINE 85
AYDERSAN 51-67
İSTEM 17
DOPA 9
KURUMSAL AMBALAJ 103
EAR TECHNIC ARKA KAPAK İÇİ
LAMİNANT OFİS 89
TARTI 43
EMS 33
MEDİKAL TEKNİK 81
TRİMPEKS 45-47-49
FORTİS ORTOPEDİ 75
MEDİCA 41
TURKUAZ 59
FTS TURİZM 57- 73
MERCEDES 15
TÜRKİYE HASTANESİ 61
GAZİ KİMYA 29-31
MES MEDİKAL 23-25
GÖZDE TIBBİ MALZEME ÖN
MULTİKAN 63-65-79
KAPAK
OTAMED 1- 13
HAKER MEDİKAL 55-71
OTAMED ÖN KAPAK İÇİ
HIGHTEKS 107
PRESTİJ 76-77
İHLAS ARMUTLU TATİL KÖYÜ 99
SAUDI LAB EXPO 105
SELPAK ARKA KAPAK SIGN GRAFİK 35 SLEEP WELL 109
TÜRK BARTER 39 UZTECH 11 VARİTEKS 4-5 VOLİ TURİZM 101
Sağlık Bakanı Pekin Çin Tıbbı Üniversitesi’ni ziyaret etti Bakan Müezzinoğlu, üniversite yetkilileriyle yaptığı görüşmede karşılıklı işbirliğinden memnuniyet duyulacağını ifade etti. Tarihi 2 bin 500 yıl öncesine dayanan ve insan vücudunu evrenin küçük bir modeli olarak gören anlayışa sahip Geleneksel Çin tıbbı, hastalıkların teşhis ve tedavisinde şifalı bitkiler başta olmak üzere doğal kaynaklardan yararlanıyor.
C
umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin Halk Cumhuriyeti, Endonezya ve Pakistan’ı kapsayan gezisine eşlik eden heyete Pekin Çin Tıbbı Üniversitesi Rektörü tarafından tanıtım sunumu yapıldı. Üniversite Hastanesi Başhekimi tarafından klinikler gezdirilerek burada uygulanan tedavi yöntemlerine ilişkin bilgiler verildi. Bakan Müezzinoğlu, üniversite yetkilileriyle yaptığı görüşmede işbirliğinin artırılması ve Pekin Çin Tıbbı Üniversitesi’nde uygulanan tedavi yöntemlerinin Türkiye’de de kullanılmasına yönelik bir araya gelinmesi ve ortak çalışma
8
Temmuz 2015
grubu oluşturulmasından memnuniyet duyulacağını ifade etti. Bakan Müezzinoğlu ve heyet, daha sonra üniversite bünyesindeki “Çin Tıbbı Müzesi”ni ziyaret etti. İki bölümden oluşan müzenin ilkinde 2 bin 850 muhtelif tıbbi numuneye ait 5 bin parça sergileniyor. Diğer bölüm olan “Tıbbi Hayvanlar Sergisi”nde ise yaygın olarak kullanılan tedavi edici 600 numuneye ait bin 500 parça yer alıyor. Bunlara ilaveten 300 tahnit edilmiş hayvan ve sıvıya batırılmış tıbbi bitki numuneleri de müzede sergileniyor.
Üniversite hakkında Çin tıbbı alanında ilk tesis edilen yükseköğrenim kurumları arasında yer alan üniversite 1956 yılında kurulmuştur. Çin Halk Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı’na bağlı bulunan Üniversite bünyesindeki 13 fakültede lisans, yüksek lisans ve doktora sonrası eğitim verilen üniversitenin Batı ve Doğu olarak adlandırılan iki kampüsü bulunuyor. 52 farklı ülkeden yabancı öğrencinin öğrenim gördüğü Üniversiteye bağlı 3 hastane ve bir klinik bulunmaktadır. Üniversite’nin lisans, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde eğitim hizmeti sunan İlaç Bilimi Fakültesi 1958 yılında kuruldu.
Bursa’ya yeni devlet hastanesi Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bursa’da yapılacak olan Kestel Rafet Kahraman Devlet Hastanesi’nin protokol imza törenine katıldı.
K
estel’de yapılması planlanan 30 milyon liralık Rafet Kahraman Devlet Hastanesi’nin protokol imza töreni gerçekleştirdi. Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) Sosyal Tesislerinde gerçekleştirilen protokol imza törenine Bursa Valisi Münir Karaloğlu, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Kestel Belediye Başkanı Yener Acar ve Kahraman ailesi katılım gösterdi. BTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Hayırsever İş Adamı Feridun Kahraman’ın
10
Temmuz 2015
babası Rafet Kahraman’ın isminin verileceği 125 yataklı devlet hastanesinin protokolünü Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Rafet Kahraman’ın eşi Hafize Kahraman ve oğulları Feridun Kahraman imzaladı. Bu ülkeye borcumuz var Bursa’da sağlık alanında birçok yeniliğe imza attıklarını belirten Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Birileri bizi engellemeye çalışıyor, birileri ise dedikodularımızı yapıyor. Ama bizim işimiz icraattır. İş yapmak zordur
ancak konuşmak kolaydır. Bizler geçtiğimiz günlerde olduğu gibi önümüzdeki süreçte de Bursa’mıza hayırlı işler yapmaya devam edeceğiz. Türkiye’de sağlık alanında birçok yeniliğe ve dönüşüme imza attık. Tıp her geçen gün gelişiyor bu yüzden yaptıklarımızın daha fazlasına ihtiyacımız var. Bu gelişen tıp konusunda Türkiye olarak güçlü bir şekilde yerimizi almalıyız. Halkımıza ‘ Amerika’da var, Almanya’da var ‘ değil. ‘Benim ülkemde de var benim hekimlerimde yapıyor’ diyebileceği günleri hep birlikte oluşturacağız. Bu ülkeye hepimizin borcu var, Allah bize bu ülkeye borçlarımızı ödeyerek gitmeyi nasip etsin. Kahraman ailesine de her alanda olduğu gibi sağlık alanında da hayırseverlikteki samimiyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum” diye konuştu. Müezzinoğlu, Kahraman ailesi ile hatıra fotoğrafı çektirdi.
11
Temmuz 2015
Kocaeli ’ye yeni özel hastane Bu ay faaliyete geçmesi beklenen yeni özel hastane kişiye özel, ileri tanı ve tedavi yöntemleriyle bölgede fark yaratacak
Sağlıkta dünya standartları VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nin vizyonuyla bölge halkı, sağlıkta dünya standartlarıyla buluşuyor. Tedavi yaklaşımları kadar misafir hizmetleri ve yenilikçi hasta bakım anlayışıyla da sağlıkta yeni bir dönem başlıyor. Hastanede; kardiyolojiden ortopediye, ürolojiden tıbbi onkolojiye, nörolojiden plastik rekonstrüktif cerrahiye birçok farklı branş yer alıyor.
Ü
lkemizin üretim üssü olarak bilinen Kocaeli’nde hasta odaklı hizmet anlayışını benimseyen yepyeni VM Medical Park Kocaeli Hastanesi, bu ay hasta kabulüne başlıyor. 48 bin metrekare kapalı alanda, 242 yatak kapasitesi, 10 ameliyathane ve 101 poliklinik
12
Temmuz 2015
ile hizmet verecek olan hastane değişen hayat şartlarına adapte olan hizmet anlayışıyla Kocaeli’nde fark yaratmayı hedefliyor. Yeni teşhis ve tedavi yöntemleri, yenilikçi tıp teknolojileri ve uzman hekim kadrosu bu aydan itibaren Kocaelililerin hizmetinde olacak.
‘Herkes İçin Ayrıcalıklı Sağlık Hizmeti’ ‘Herkes İçin Ayrıcalıklı Sağlık Hizmeti’ sloganıyla yola çıkan VM Medical Park Kocaeli Hastanesi, deneyime dayanan, etkin, sürdürülebilir, dinamik çalışma prensiplerinin yanı sıra; şehir merkezine yakın oluşuyla ulaşımda da avantajlı…
Biyoteknolojide Türk imzası
A
criva Reviol Tri-ED adı verilen lens göz kusurlarını düzelterek; uzak-orta ve yakın mesafelerde kesintisiz, sürekli görüş imkânı sağlıyor.
80lik hastaları 18 yaşındaki görüş gücüne kavuşturan Acriva Reviol Tri-ED Türkiye’de üretildi.
Türkiye’de geliştirildi dünyaya satılıyor VSY Biotechnology; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onaylanan Türkiye’nin ilk ve tek biyoteknoloji Ar-Ge Merkezi’nde geliştirdiği Acriva Reviol Tri-ED lensleri ile dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Trifokal özelliği ve EDOF teknolojisini bir arada bulunduran tek lens olmasıyla tüm dünya ülkelerinde öne çıkan inovatif Acriva Reviol TriED; göz kusurlarını düzelterek uzak- orta ve yakın mesafelerde kesintisiz sürekli görüş sağlıyor. Tri-ED ile yapılan klinik çalışmalar bu üstün teknolojinin başarısını gözler önüne seriyor. İlk uygulamaların sonuçları Türk Oftalmoloji Derneği
14
Temmuz 2015
(TOD) Katarakt ve Refraksiyon Cerrahisi Birim Başkanı Dr. M. Necdet Cinhüseyinoğlu, Türkiye’de Tri-ED’i hastalarında uygulayarak sonuçları kaydetti. Dr. Cinhüseyinoğlu, Tri-ED uyguladıkları hastaları belirli aralıklarla takip ettiklerini, bu süre zarfında uzak-yakın görme, kontrast duyarlılık testlerini yaptıklarını belirterek ulaştıkları sonuçları şu şekilde açıkladı: “Acriva Reviol Tri-ED uygulamasının ardından, düzenli olarak hastalarımın kontrollerini yaptım. Hastalarımda gerçekleştirdiğim testlerden olumlu sonuçlar aldıktan sonra Tri-ED’in çok iyi bir lens olduğuna karar verdim. Sürekli görüş devamlılığı arz eden bu lenslerin diğer lenslere göre iyi olduğunu fark ettim. Tri-ED tüm katarakt hastalarına gerekli, çünkü kimsenin ‘Ben biraz daha az görsem…’ deme lüksü yok. Böylesine üstün bir teknolojiye sahip olan lensin Türkiye’de üretilip, dünyaya satılmasından dolayı gururluyuz.”
Dünyanın ilk kafatası nakli gerçekleştirildi ABD’li doktorlar, dünyada ilk kez tam kafatası ve kafa derisi nakli yaptılar
H
ouston Metodist Hastanesi ve Anderson Kanser Merkezi’nde yapılan ve 15 saat süren ameliyatta, 55 yaşındaki James Boysen adlı hastaya tam kafatasının yanında, böbrek ve pankreas da nakledildi. Leyomiyosarkom Yazılımcı olan Boysen, ender rastlanan bir kanser türüne yakalandıktan sonra, tedavi sırasında, kafatasının üst kısmını kaybetmişti. Boysen’a 2006 yılında bir tür yumuşak doku kanseri türü olan düz kas sendromu (leyomiyosarkom) teşhisi konmuştu. Derideki kaslarda (insanların korktuklarında tüylerinin ‘diken diken’ olmasını sağlayan kaslar) oluşan kanser, kemoterapi ve radyoterapi ile tedavi edildi. Ancak bu tedavi yöntemleri, kanserli bölgenin çevresindeki hücrelerde kalıcı hasar bıraktı. Kafatası ve kafa derisinin gördüğü zarar, beynini de korunmasız bıraktı. Benzer durumlarda doktorlar kafatasını yeniden oluşturabilmek için deri nakli ve metal plaka ya da 3 boyutlu yazıcıyla üretilmiş parçalar kullanıyorlardı. Ancak Boysen’ın durumu bu tedaviler için fazla komplikeydi. Bağışıklık bastırıcı ilaçlar normal tedaviyi engelledi Bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar
16
Temmuz 2015
Boysen, çocukluğunda ortaya çıkan şeker hastalığı nedeniyle 1992 yılında böbrek ve pankreas nakli olmuştu. Vücudunun bu organları reddetmemesi için de bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanıyordu. Bu ilaçların artırdığı risk nedeniyle kansere yakalandı. Kanser tedavisi sırasında zarar gören kafatasındaki yara, yine bağışıklık baskılayıcı ilaçlar nedeniyle iyileşemedi. Üç nakil birden Nakledilmiş olan böbrek ve pankreası da çalışamaz hale gelince, Boysen’ın sağlık durumu içinden çıkılmaz bir hal aldı. Çünkü kafatasındaki açık yara nedeniyle, organ nakli de olamıyordu. Bu nedenle doktorlar aynı ameliyatta Boysen’a hem böbrek ve pankreas, hem de kafatası nakli yapmaya karar verdiler. 4 yıllık donör arayışı 4 yıl süren arayışın ardından uygun bir donör bulundu. Bu önemli ameliyatta 10’dan fazla doktor ve 40 hemşire görev aldı. Ameliyatı gerçekleştiren doktorlardan Jesse Selber, Boysen’ ın kafatasındaki deliğin 25 santimetre eninde ve boyunda olduğunu söyledi. Ameliyattan sonra sağlık durumu iyi olan Boysen çok mutlu olduğunu söyledi ve “21 yaşımdakinden daha fazla saçım var” dedi.Kaynak: bbc
3D baskı tekniğiyle biyonik el üretildi Alman bilim adamları tarafından üretilen biyonik elin içindeki kablolar kas görevi görüyor.
3
D baskı biyomedikal başta olmak üzere teknolojinin birçok alanında kendini ispatladı. 3D baskı tekniğiyle yeni organlar üretmek konusunda henüz başarılı olunamasa da; bilim adamları bu konu üzerinde hummalı çalışmalarını sürdürüyorlar. 3D baskı tekniğiyle organ, uzuv, canlı yapılar gibi insan bedeni yedek parçalarının üretileceği günler çok da uzak değil. Saarland Üniversitesi’nden bir grup mühendis, biyonik çalışmalarında harika sonuçlar elde ettiler. Maliyeti düşük, fonksiyonel ve hafif bir biyonik el üretmeyi amaçlayan ekip bu amaçlarının hepsine ulaşmış gibi görünüyor. Ekip biyonik eli üretirken, alışılageldiği gibi motorlar ve elektronikten yararlanmak yerine akıllı kablolara ve elektrik şarjına dayanan yeni bir yaklaşımı denedi. Stefan Seelecke liderliğindeki ekip bu yeni yaklaşımı kullanarak, 3D baskıyla yeni ve hafif bir biyonik protez el üretti. Protez elin üretiminde kas görevi gören birbirine bağlanmış ultra ince tel liflerin kullanılması
18
Temmuz 2015
bir ilk. İnsan saçı kalınlığındaki bu teller nikel-titanyumdan üretildi. Araştırmacıların protez el üretiminde açılma kapanma hareketlerini sağlamak için motor kullanmaları adeta gelenekselleşmiş bir teknikti. Ancak biçim bellekli alaşımlar olarak bilinen bu teller şekil değişikliğinden sonra tekrar kendi şekline dönüyorlar. Profesör biyonik el yapımında kullanılan yeni sistemi şöyle anlattı; “Tel formunda olmaları onları yapay kas ya da yapay tendon olarak kullanmamıza olanak veriyor. Bu yapının verdiği biyo ilham sayesinde yeni sistemler geliştirebiliriz. Başarılı bir prototip için doğaya bakmalıyız. Biçim bellekli alaşım telleri kullanan robotik elin bu ilk prototipi bunun farkına varmamızı sağladı.” Araştırma ekibinden Filomena Simone tellerin her bir demetinin insan kas yapısıyla aynı şekilde yapılandırıldığını açıkladı. Bu yapılanma her tel demetinin normal el kasları gibi süregelen hızlı kasılmalar ve gevşemeler meydana getirebildiği anlamına
geliyor. Biyonik elin içine entegre edilen yarı iletken bir çip biçim bellekli tellerin şeklini kontrol ediyor. “Protezin içine gömülü bu özellik sayesinde bir başka sensör eklemeden parmakların pozisyonunu görüntüleyebiliyoruz Bu da yapının hafifliğini korumamızı sağlıyor. Bu çok önemli bir özellik çünkü şimdiye dek yapılmış protezler her zaman oldukça ağır ve bu nedenle kullanışsız olmuştur.” dedi. Bu protez şu anda bir prototip ancak; ekip gerçek gibi hissettiren ve gerçek uzuvların fonksiyonlarını tam olarak yerine getiren protez uzuvlar geliştirme yolunda çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Bu yeni yaklaşımın proteze ihtiyaç duyan hastalara nasıl ve ne derecede yardımcı olacağını çok yakında hep beraber göreceğiz.
Kanser ilaçları artık İzmir’de üretilecek Türkiye’nin ilk ve tek Uluslararası Biyotıp ve Genom Merkezi “İBG-İzmir” 9 Eylül’de açılıyor
T
.C. Kalkınma Bakanlığı’nın desteğiyle Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde kurulan İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü Uygulama ve Araştırma Merkezi “İBG-İzmir” in açılışı, dünyaca ünlü bilim insanlarının katılımıyla 9 Eylül 2015 tarihinde gerçekleşiyor. Açılışın “YAŞAM İÇİN İNOVASYON” temalı etkinliklerle bir bilim şenliğine dönüşmesi bekleniyor. Bilimsel açılışı 9 Eylül’de Nobel Tıp ve Nobel Barış Ödüllü iki konuşmacının, resmi açılışı ise 10 Eylül’de Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst düzey yetkililerinin katılımı ile gerçekleşecek. Açılışta ulusal ve uluslararası düzeyde birçok kuruluş ve ünlü bilim insanı yer alacak. Organizasyona; hekim, eczacı, moleküler biyolog, bilişimci ve akademisyenler, sanayici ve girişimciler, teknoloji profesyonelleri, tıp ve yaşam bilimleri alanında öğrenim gören üniversiteliler, uzmanlık ve doktora öğrencileri başta olmak üzere yaklaşık 1000 kişinin katılımı bekleniyor. İBG-İzmir modern çağın hastalıklarına çare olacak! Dünyanın sayılı genetik uzmanlarından
20
Temmuz 2015
Prof. Dr. Mehmet Öztürk’ün öncülüğünde kurulan ve bilim dünyasına yeni bir soluk getirmesi beklenen iBG-izmir; bilimsel keşiflerin hız kazanmasında etkin katkılar sağlayacak. İBG-İzmir 21. yüzyılın en önemli sağlık sorunları olarak kabul edilen kanser ve obezite başta olmak üzere bulaşıcı, nörolojik ve dejeneratif küresel sağlık sorunlarının önlenmesi, teşhisi ve tedavisine yönelik yenilikçi teknolojiler, araçlar ve hizmetler geliştirmeyi amaçlıyor. Prof. Dr. Mehmet Öztürk: “iBG-izmir’i, uluslararası bir merkez yapacağız.” İBG-İzmir’in Türkiye’nin ithalatında önemli yer tutan biyoteknolojik ilaçların geliştirilmesi ve uluslararası düzeyde biyomedikal bir araştırma merkezi kurulması hedefiyle yola çıktığını dile getiren Öztürk, “MENA bölgesinde, İsrail dışında bu büyüklükte başka bir merkez yok. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olan 2023’e uzanan 10 yıllık sürede İBGİzmir, iş gücü ve finansal kaynakları en etkin şekilde harekete geçiren, yaşam
bilimlerinde devrim niteliğindeki yeni bilimsel bilgiyi ulusal ve uluslararası toplumun sağlık ve refahı için kullanılabilir hale dönüştüren ve yaptığı bilimsel keşifler ile ulusal ekonominin kalkınmasına katkı sağlayan bir buluş ve innovasyon merkezi olacak.” dedi. Kanser ilaçları üretilecek Dünyanın sayılı genetik uzmanlarından olan Prof. Dr. Mehmet Öztürk, İBG-İzmir’de özellikle üzerinde duracakları birkaç hastalık olduğunu söyledi. Kanser tedavilerinde kullanılan ve hedefe yönelik tedaviler yapan akıllı ilaçları üreteceklerini açıklayan Prof. Dr. Öztürk, “Bu ilaçlar doğrudan kanserli hücreleri bulup yok ediyor ve normal hücrelere çok zararı olmuyor. Bazı hastalıkları ilaçla tedavi etmek mümkün değil. Körlük ve karaciğer, pankreas gibi organların iflas etmesi gibi durumlarda bunları ilaçla tedavi edemiyoruz. Vücudumuzun eskiyen doku ve organları yine kendi hücrelerimizle tedavi ediliyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye değişecek Türkiye’de akraba evlilikleri nedeniyle genetik hastalıkların daha yaygın olduğunu dile getiren Öztürk, “Hücre tedavisi ile gen tedavisini birleştirerek sağlam hücrelerle bu tür hastalıkların tedavisinin yolu açılıyor. Bu merkezde bu tedavilerin de yolu açılacak. Bu merkezde oluşturulacak bilgi birikimi ve burada oluşturulacak teknolojilerin zaman içerisinde başarılı bir şekilde ülke sathına yayılmasıyla Türkiye’de şimdiye kadar görmediğimiz bir değişimin yaşanacağına inanıyorum” diye konuştu. İBG-İzmir T.C. Kalkınma Bakanlığı ve diğer kaynaklardan sağlanan 150 milyon TL’lik yatırım desteğiyle Dokuz Eylül
Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası biyotıp ve genom merkezi “İBGİzmir”, toplam 23.700 m² alanda hizmet verecek. Türkiye’nin en büyük ve en gelişmiş araştırma merkezi İBG-İzmir’de Türkiye’de ilk kez kullanılan gelişmiş cihazlar, tedavi amaçlı hücre ve ilaç
üretim alanları, biyobanka ve genom analiz bölümleri bulunuyor. Merkezde yaşam bilimcilerin ve uzman tıp doktorların önderliğinde 500 kişilik bir bilimsel ve teknik kadro, sağlık alanında keşiflerin ve yaratıcı uygulamaların gerçekleşmesine katkı sağlayacak. İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü Uygulama ve Araştırma Merkezi, kanserden kuş gribine, Kırım Kongo kanamalı ateşinden tüberküloza kadar pek çok hastalığa çare arayacak. Açılışı 9-10-11 Eylül’de yapılacak olan merkezde, kanser tedavilerinde kullanılan akıllı ilaçlar da üretilecek. İzmir Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin planlaması yaklaşık 10 yıl önce yapıldı. Dönemin Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Emin Alıcı, hücresel tedavilerin yapılabilmesi için harekete geçmiş ve merkezin temeli 2007 yılında atılmıştı. Maddi yetersizlik nedeniyle 2008 yılında çalışmalara ara verilirken, merkezin inşaatı cumhurbaşkanının talimatıyla tamamlandı.
Temmuz 2015
21
Türkiye’de bir ilk Diz içi ile uyumlu vücut sıvısı üretildi
V
SY Biotechnology; diz, kalça, omuz, dirsek, bilek, çene gibi eklemlerde insanların hareket kabiliyetini kısıtlayan ve ağrıya neden olan tüm dejenerasyonlara karşı iyileştirici bir ürün geliştirdi. Bu inovatif yeni ürün sodyum hyaluronat içeriyor. Eklem boşluğuna enjekte edilen sıvı vücut dokusuyla yüzde 100 uyum sağlıyor. VSY Biotechnology, Ar-Ge merkezinde sürdürdüğü yoğun çalışmaların sonucunda insan vücudunda bulunan sodyum hyaluronat’ı sentetik olarak üretmeyi başardı. Bu sıvıyı “Reviscon” markasıyla Türk ve dünya ortopedi fizik, tedavi rehabilitasyon doktorlarıyla tanıştırdı. Dr. Ercan Varlıbaş: “İnsanların ağrılarına derman olacağız” Konuyla ilgili açıklama yapan VSY Biotechnology CEO’su Dr. Ercan Varlıbaş; “VSY Biotechnology tarafından TUBİTAK ile birlikte projelendirilerek geliştirilen sodyum hyaluronat içeren “Reviscon” markalı yeni ürünümüz uluslararası CE sertifikasını alarak Avrupa’daki ruhsatlandırma sürecini de tamamladı. Vücut dokusuyla tamamen uyumlu olan bu ürünle Türkiye’de ve dünyada diz ve diğer eklem ağrıları çeken hastaların derdine derman olacağız. Doç. Dr. Demirhan Dıraçoğlu: “Reviscon kireçlenmeye karşı etkili” İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp
22
Temmuz 2015
ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Demirhan Dıraçoğlu ise “Reviscon”, 3 milyon Dalton molekül ağırlığı ve 20-32 miligramlık oranları ile kireçlenmeye karşı önemli bir etki gösteriyor ve olumlu sonuçlar elde ediliyor. Ayrıca kendi ülkemizin ürünü olması, Türkiye’de üretilip dünyaya ihraç edilmesi de bizler için önemli bir konu” dedi. VSY 1997 yılında kurulan VSY, oftalmoloji (göz bilimi) alanında ülkemizin lider kuruluşudur. Merkezi İstanbul’da bulunan VSY’nin Türkiye’nin dört bir yanında yetkili satış temsilcilikleri ve bayi ağı bulunmaktadır. VSY; 2008 yılında VSY Biotechnology ve İlaç San. A.Ş.’yi kurarak, 2009 yılında göz içi lensi üretimine başlamıştır. Geliştirdiği göz içi lensi ile VSY; TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından 2010 yılında düzenlenen 9. Teknoloji Ödülleri’nde Büyük Teknoloji Ödülü’nün sahibi olmuştur. 2010 yılında yatırımlarına bir yenisini daha ekleyerek Tuzla’da yeni bir üretim tesisini daha hayata geçiren VSY, bu tesis ile Ar-Ge çalışmalarına daha hız vermiştir. Yeni yılla birlikte ortopedi alanına yönelik yeni inovatif ürünlerini de sağlık alanına sunmaktadır. VSY, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından onaylı Türkiye’nin İlk ve Tek biyoteknoloji Ar-Ge Merkezine sahiptir. VSY Türkiye biyoteknoloji ihracatının yarısından fazlasını tek başına yapmaktadır. http://www.vsybiotechnology. com/
ADÜ’ nün 6 projesine TÜBİTAK desteği Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü öğrencileri tarafından 2015 yılı içerisinde TÜBİTAK’a sunulan 6 proje desteklenmeye değer görüldü.
P
rojeler sayesinde öğrenciler üniversitenin ilk yıllarından itibaren hem araştırmacı ruhlarını geliştiriyor hem de ‘Biyoteknoloji’ alanında yeni teknolojileri öğrenme ve uygulama fırsatı buluyor. Danışmanlar öğrencilerin girişimci ruhlarından memnun, azimli ve gayretli çalışmalarından ümitli. ADÜ öğrenciler tarafından TÜBİTAK’a sunularak kabul gören projeler ise şöyle: • Yrd. Doç. Dr. Seda Örenay Boyacıoğlu danışmanlığında, Mehmet Delibaş yürütücülüğünde
24
Temmuz 2015
Azad Bahadır tarafından hazırlanan ‘İncir Sütünün Kolon Kanseri Hücre Hattı Üzerinde Sitotoksik ve Antimikrobiyal Etkileri Projesi’. • Yrd. Doç. Dr. Seda Örenay Boyacıoğlu danışmanlığında, Araş. Gör. Dr. Murat Kemal Avcı`nın yardımlarıyla, Nevin Ülger yürütücülüğünde Sultan Köse, Zehra Yavuz ve Aslı Özkul tarafından hazırlanan ‘Çeşitli İllerimize Ait Bazı Bitkilerde Quorum-Quenching Özelliğinin Araştırılması ve Yeni İlaç Tasarımına Yönelik Alternatif Yaklaşımlar Projesi”. • Yrd. Doç. Dr. Muavviz Ayvaz danışmanlığında yürütücü
Abdülmecit Gül, araştırmacılar Bahadır Canki, Tuğba Nihan Yaşar tarafından hazırlanan ‘Korunga Genotiplerinin ISSR Markırlarıyla Moleküler Karakterizasyonu Projesi’. • Yrd. Doç. Dr. Çiğdem Yamaner danışmanlığında yürütücü Ebru Arslan, araştırmacılar Mehtap Alkan, Taha Harun Tekin tarafından hazırlanan ‘Laktik Asit Bakterileri İle İnokule Edilmiş Karabuğday Silajının Mikrobiyolojik Profili Projesi’. • Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Uysal danışmanlığında yürütücü Özge Erden, araştırmacı Emine Arslan tarafından hazırlanan ‘Aspirde Embriyo Kültürü Tekniğinin Uygulanabilirliği Projesi’. • Yrd. Doç. Dr. Emre Sevindik danışmanlığında Cemal Kurtoğlu idaresinde Betül Tin ve Emin Toprak tarafından hazırlanan ‘Aydın il Sınırları İçerisinde Yayılış Gösteren Bazı Tıbbi Aromatik Bitkilerin Uçucu Yağ İçeriklerinin Belirlenmesi Projesi’. Proje danışmanları ve öğrencileri kutlayan ADÜ Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan, öğrenci ve danışmanlara başarılarının devamını diledi.
Yeni umut; ‘Beyin Pili’
Op. Dr. Ali Zırh; “Parkinson Hastalığı ve Distoni başta olmak üzere hareket bozukluklarının tedavisinde başarı ile uygulanan beyin pilini unutkanlık konusunda, Alzheimer, obezite, epilepsi ve ağır depresyonların tedavisinde, hatta madde bağımlılığı tedavisinde kullanma şansımız olabileceğini söyleyebilirim.” 26
Temmuz 2015
T
Op. Dr. Ali Zırh
üm dünyanın konuştuğu beyin pili konusunu Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ali Zırh’ a sorduk. Zırh, “Beyin pili ile yapılan çalışmalarda beynin belirli bölgeleri uyarılarak hafızanın geri getirilebileceğine işaret eden bulgular saptandı. Dünyada, bilim adamlarının konuyla ilgili çalışmaları devam ediyor. Beyin pilinin, gelecekte beyinle alakalı hastalıkların tedavisinde önemli bir yeri olacağı düşünülüyor” değerlendirmesinde bulundu. Op. Dr. Ali Zırh konuyla ilgili olarak: “Şu anda yurt dışındaki bazı merkezlerde sara hastalığı, obsesif kompulsif hastalıklar ve ağır depresyonların tedavisinde uygulanmakta olan beyin pillerinin gelecekte unutkanlık konusunda, Alzheimer, obezite ve madde bağımlılığı tedavisinde de kullanma şansımız olabileceğini söyleyebilirim” dedi.
Zırh, hafızayı geri çağırabilme ve Alzheimer Hastalığının tedavisi konusunda beyin pilinin bilimsel yararlılığının kanıtlanması ile ilgili Kanada’da yürütülen çalışmaların ilk sonuçlarının ekim ayında ABD’de yapılacak kongrede açıklanacağını da sözlerine ekledi. Beyin Pili Tedavisi Beyin Pili insan beyni içerisinde herhangi bir noktaya elektrik akımı verebilmemizi, böylelikle elektrik akımı verdiğimiz bölgedeki beyin hücrelerindeki elektriksel aktiviteyi uyarmayı da baskılayabilmeyi sağlayan cihazdır. Nöromodülasyon adı verilen bu tedavi yöntemi ile başta Parkinson Hastalığı olmak üzere pek çok hareket bozukluğu hastalığını tedavi edebilmemiz mümkün olmaktadır. Beyin pili insan beyninin içerisine yerleştirilen ve ucunda
polariteleri değiştirilebilir dört platinium-iridium karışımı kutbu bulunan bir elektrot, bu elektrotu esas pil cihazına bağlayan bir uzatma (extension) ve pilin kendi gövdesinden oluşan elektronik düzenektir. Elektrot kısmı beyin içerisine yerleştirilmekte, bu elektrot uzantı yardımıyla cilt altından göğüs kafesinin üst kısmına yerleştirilen pile bağlanmaktadır. Pil cihazı dışarıdan bilgisayar aracılığı ile telemetrik programlanabilen bir cihaz olup, bu cihaz programlanarak beyin içerisindeki elektrotun ucundaki dört kutubun pozitif/negatif/ nötr olarak değiştirilebilmesi ve pek çok değişik kombinasyonlar yaratılabilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca verilen elektrik akımının şiddeti yani amplitüdü, frekansı yani saniyedeki verilen elektrik dalgası sayısı ve verilen akımın dalga genişliği ayarlanabilmekte, böylelikle beyinde etkilenen alanın yeri ve büyüklüğü değiştirilebilmektedir. Beyin pili takılması operasyonu tümü ile lokal anestezi altında ve hastalar uyanık olarak gerçekleştirilmektedir. Hastalar sadece operasyonun son aşamasında son bir saatlik bölümde pilin gövdesi göğüste cilt altına yerleştirilirken acı duymamaları için uyutulmaktadırlar. Piller takıldıktan sonra hastadan hastaya değişmekle birlikte ortalama birkaç haftalık aralıklı ve sık kontrollerle pillerin ince ayarları bilgisayar aracılığı ile yapılmakta ve hastaların en fazla randıman alabilecekleri parametreler ayarlanmaktadır. Başta Parkinson Hastalığı olmak üzere pek çok hareket bozukluğu hastalığını tedavisinde başarı ile uygulanan beyin pilleri bu girişimin uygulandığı hastalarda kontrol edilebilir, ayarlanabilir ve
yan etkiler görüldüğü takdirde geri dönüşümü olan bir tedavi yöntemi olarak büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Pilin ömrü uygulanan beyin bölgesi ve hastalara göre değişmekle birlikte ortalama 5-8 yıl arasında değişmektedir. Pilin bataryası bittiğinde başka bir beyin operasyonuna ihtiyaç olmayıp pillerin sadece göğüs bölgesindeki cilt altına yerleştirilmiş kısmı yaklaşık yarım saatlik bir operasyonla değiştirilmektedir. Daha yüksek elektrik akımı verilmesi gereken distoni hastalığı olan hastalarda 25 yıla kadar ömrü olan ve dışarıdan şarj edilebilen beyin pillerini de uygulamak mümkündür. Pil takılan hastaların normal günlük yaşantılarında hiçbir değişiklik olmamaktadır. Hastalar her türlü sportif faaliyeti sürdürebilir ve yüzebilirler. Pil takılan hastalara üzerlerinde elektronik cihaz taşıdıklarına dair bir belge verilmekte ve hastalar gerektiğinde güvenlik kontrollerinde bu belgeyi göstermektedirler. Pil takılı hastaların pil ayarlarını değiştirebileceğinden MR çektirmelerine izin verilmemektedir. Ancak çok
gerekli olduğunda yapılacak ayarlamalar ile uzman kişilerin kontrolünde MR çektirilmesi de mümkündür. 1970’li yılların sonunda tek bir kutbu olan ilk versiyonları ile uygulanmaya başlanan beyin pilleri, 90’lı yılların başından itibaren yeni geliştirilen ve ucunda dört kutbu olan versiyonları ile giderek yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Parkinson hastalarında beyin pilleri bugün hastaların önde gelen bulgularına göre üç ayrı beyin bölgesine yerleştirilmektedir. Tremor denilen titremenin ön planda olduğu hastalarda beyinin talamus adı verilen ve titremeden sorumlu hücrelerin daha yoğun bulunduğu beyin bölgesine; katılık, yavaşlık ve istem dışı hareketler gibi bulguların ön planda olduğu hastalarda beyinin globus pallidus denilen beyin bölgesine; bulguların iki taraflı ve ağır olduğu, yürüme bozukluğunun ön planda olduğu hastalarda beyinin her iki yarım küresinde birer adet bulunan subtalamik nukleus adı verilen beyin bölgelerine ve iki taraflı olarak beyin pilleri yerleştirilmektedir.
Temmuz 2015
27
Pillerin hangi beyin bölgesine yerleştirileceğine hastaların önde gelen klinik bulgularına göre karar verilmektedir. Bu beyin çekirdekçikleri arasındaki mesafe her ne kadar birkaç milimetreden fazla değilse de uygulamaların klinik sonuçları arasında önemli ölçüde farklar izlenmektedir. Subtalamik nukleusa takılan beyin pilleri Parkinson Hastalarında ilaç alınmış hale benzer etki yarattıklarından hastalığın hemen bütün motor bulgularını düzeltmekte, bu özellikleri nedeni ile de giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Hareket bozukluklarının tedavisinde hedef teşkil eden hücrelerin ve etraflarındaki hayati oluşumların yerlerinin hata payı olmadan bulunması büyük önem taşımaktadır. Son yıllarda geliştirilen tek hücre düzeyinde Mikroelektrot kayıt ve stimülasyon tekniği, insan beyninin içerisine ucu 2 mikron kalınlığında bir elektrot yerleştirilmesi; bu elektrotun bilgisayar aracılığı ile ilerletilmesi; oldukça karmaşık ve pahalı elektronik cihazlara bağlanması sureti ile gerçekleştirilmektedir. Beyindeki tek bir hücrenin elektriksel aktivitesinin algılanıp dinlenmesi veya bu bölgeye çok düşük dozda elektrik akımı verilerek uyanık ameliyat edilen hastaların bu uyarıya verdikleri cevabın incelenmesi sureti ile beyinin fizyolojik haritasının çıkartılmasını sağlayan bir 28
Temmuz 2015
yöntemdir. Bu yöntem sayesinde bulundukları yerler hastadan hastaya en az iki-üç milimetre farklılık gösteren hedef hücrelerin yerleri 80 mikrondan daha az bir hata payı ile bulunabilmektedir. Mikroelektrot kayıt ve stimülasyon tekniği kullanılarak tarafımızdan Mart 1997 başından beri 1000’den fazla operasyon başarı ile gerçekleştirilmiş, 500’e yakın beyin pili takılmıştır. Kullanılan Tek hücre düzeyinde Mikroelektrot kayıt ve stimülasyon tekniği sayesinde hastalarda son derece başarılı
sonuçlar elde edilmiş olup cerrahi girişime bağlı hiçbir komplikasyon ve yan etki gözlenmemiştir. Benzeri şekilde farklı hedeflere piller yerleştirilerek Parkinson hastalığı dışındaki el titremelerinin, şiddetli boyun kasılmalarının ve boyun eğriliklerinin de bu yöntemle tedavisi mümkündür. Bugün Sosyal Güvenlik Sistemi uygun seçilen ve doğru endikasyon ile ameliyat edilen hastalarda operasyonun en pahalı kısmı olan pil parasının tamamını karşılamaktadır.
Sıtma aşısına onay çıktı Geçtiğimiz ay basında geniş yer bulan sıtmadan ölen Selda Durmaz’ın haberine dergimizde yer vermiştik. THY’de görevli kabin amirinin Afrika’da kaptığı sıtma mikrobu yüzünden hayatını kaybetmesi olayı sıtmayı tekrar gündeme taşımıştı.
Ü
lkemizde artık pek rastlanmayan sıtma vakalarına Afrika’da sıklıkla rastlanıyor. Özellikle Afrika’da yüz binlerce kişinin ölümüne neden olan sıtma mikrobuna karşı geliştirilen aşıya onay çıktı. 30 yıllık bir çalışmanın ürünü olan aşının kullanılabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü’nden son bir onay alması gerekiyor EMA’dan onay alındı Her yıl yüz binlerce insanın hayatına mal olan sıtma hastalığına karşı umut verici bir gelişme yaşandı. Sıtma’ya karşı geliştirilen ve 30 yıldır testlere tabi tutulan aşı gerekli izni aldı. 230 bin sayfalık çalışmayı inceleyen Avrupa İlaç Ajansı (EMA), ‘Mosquirix’ isimli aşıyı onayladı. Ancak bu onay, aşının kullanımına başlanacağı anlamına gelmiyor. Son aşama “Dünya Sağlık Örgütü” EMA’dan onay alan aşının virüsle savaşmak için kullanılmasından önce son aşama olan Dünya Sağlık Örgütü’nden (WHO) de onay alması gerekiyor. Sıtma ile savaşmak için henüz
30
Temmuz 2015
gerekli tüm onayları alamayan Mosquirix, yine de özellikle Afrika’da büyük bir heyecan ve umut yaşanmasına neden oldu. Beş yıl içinde kullanılabilecek Şu ana kadar 356 milyon dolarlık yatırım ile son halini alan ilacın önümüzdeki yıllarda yaklaşık 250 milyon dolar daha yatırım alması bekleniyor. Aşının kullanıma girmesinin ardından özellikle Afrika’daki ölüm oranında ciddi bir düşüş yaratmasına kesin gözüyle bakıyor. Mosquirix’in WHO’dan onay alması durumunda ise 5 yıl içinde kullanılabileceği tahmin ediliyor. SITMA: Sivrisinek ısırığı ile bulaşan sıtma paraziti, kişinin sivrisinek tarafından ısırılmasından sadece beş dakika sonra karaciğere yerleşiyor. Karaciğerde yaşam döngüsünün farklı bir evresine geçen parazit, kırmızı kan hücrelerini ele geçirmeye başlıyor. Her yıl Afrika’nın Sahraaltı bölgesinde 300 milyon kişiyi etkiliyor ve çoğu çocuk yaklaşık 1 milyon insanın yaşamını yitirmesine neden oluyor.
Sağlık kurumu tabelalarına yeni standartlar Balıkesir Tabip Odası Başkanı Dr. Hüseyin Gündoğdu, doktor tabelalarına standart getirildiğini ve mevcut tabelaların en kısa sürede uygun hale getirilmesi gerektiğini açıkladı.
T
abela Yönetmeliği Resmi Gazete’ de yayınlandı. Yönetmelik sağlık hakkı gözetilerek, sağlık hizmetlerinin tıbbi deontoloji ve meslek etiği kurallarına uygun olarak sunulması için, sağlık kurum ve kuruluşlarının tabelalarında belirtilebilecek ibareler ile tabelaların diğer standartlarının belirlenmesi adı altında Türkiye genelinde uygulamaya konuldu. Balıkesir genelinde 1.500 hekim bulunduğunu belirten Tabip Odası Başkanı Hüseyin Gündoğdu “Balıkesir’de odamıza kayıtlı 900 hekim arkadaşımız bulunuyor. Önceleri okulu bitiren hekimler odaya kayıt olmak zorunda idi. O zorunluluk 12 Eylül’de kaldırıldı. Artık sadece özel sektörde ve muayenehanede çalışanlar kayıt yaptırmak zorunda.
32
Temmuz 2015
Hekimlerin örgütlenme ve yaptırım gücü elinden alındı” dedi. Balıkesir Tabip Odası Başkanı Dr. Hüseyin Gündoğdu sağlık kurumlarının tabelalarının nasıl olması gerektiği konusunda bilgi verdi. Doktorların tabelalarıyla ilgili yeni kurallar; • Muayenehane ve hastaneler dâhil her türlü sağlık kurum ve kuruluşlarından özel olanlar sağlık kuruluşunun adından önce isim yazısının yarısı kadar “Özel” ibaresine yer vermek zorundalar. • Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nde yer almayan bir uzmanlık dalı, tanı ve tedavi yöntemi doktor tabelalarında yer alamayacak. • Sağlık kuruluşunda mevcut tıbbi cihaz bilgileri ve özellikleri doktor tabelalarında yer alamayacak.
• Süslemesiz ve sade olacak. • Beyaz zemin üzerine ve sadece iki renk kullanılarak, yapılacak. • Tabelalar dik olarak takılamayacak. • Hastanelerin dış tabelaları ve acil tabelası ancak sağlık kuruluşunun faaliyette bulunduğu saatlerde ışıklandırılabilecek. • Doktor tabelaları ışıklı olamayacak. Işık veren objelerle süslenemeyecek. • Kötü görünen tabelalar, kaldırılacak. • Halen kullanılmakta olan tabelalar kısa sürede yeni yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilecek • Bina duvarlarına veya cama yazılan yazılar tabela olarak değerlendirilecek. • Özel hastaneler 2 tabela kullanabilecekler. • Özel hastanelerde tabelalar 20 metrekareyi aşmayacak. • Muayenehanelerde tabelanın boyutu 4 metrekare, • Tıp merkezlerinde 8 metrekare olacak. • Sağlık kurum ve kuruluşlarında, ayrı bir tabelada; hizmet verilen tıp dalları, ayrıca ruhsatlandırılmış özel hizmet birimleri ve çalışan hekimlerin adı, soyadı ve uzmanlık dalları ile akademik unvanları yer alabilecek; ancak tam olarak faaliyete geçmemiş veya ilgili uzmanı olmayan tıp dalı ve ünite isimlerine yer verilemeyecek.
Tomografinin 40 yıllık evrimi İlk bilgisayarlı tomografi cihazı Siretom’un seri üretimine başlandığı 1975’ten günümüze bilgisayarlı tomografi cihazlarının 40 yıllık evrimi Erlangen’deki (Almanya) Siemens MedMuseum’da düzenlenen bir etkinlikte değerlendirildi.
40 yıllık evrimi sırasında bilgisayarlı tomografi cihazlarının görüntüleme-tabanlı diagnostiği; Spiral, Multislice ve Dual Source BT gibi inovasyonlarla şekillendi. Bugün bilgisayarlı tomografi cihazlarında (BT) gelinen son nokta; sınıfının en iyisi ve en yenisi Somatom Force Siemens Sağlık’ın teknolojik liderliğini pekiştiriyor. Siemens Sağlık, bilgisayarlı tomografi ve klinik diagnostik alanlarına onlarca yıldır yön veriyor. Bugün, saniyede tam 3 hasta Siemens BT sistemleriyle taranıyor. Siemens’in bu alandaki ürün portföyü, temel sağlık hizmetlerine yönelik Somatom Scope gibi sistemlerden dünyanın en hızlı ve en güçlü BT tarayıcısı olan Somatom Force’a kadar uzanıyor. Farklı cihazlarla elde edilen pik değerler, teknolojinin hekimler ve hastalar açısından ne kadar hızlı geliştiğini gösteriyor: 1975’te Siretom ile komple bir baş taraması yaklaşık 9 dakika sürerken, bugün Somatom Force vücudun üst kısmının tamamını 1 saniyeden az bir sürede tamamlıyor. Üstelik Somatom Force bu işlem sırasında, kıtalararası bir uçuşta alınan radyasyonla neredeyse aynı düzeyde (0,1 milisievertten az) X-ray dozu kullanıyor. Siemens Sağlık Bilgisayarlı Tomografi ve Radyasyon Onkolojisi CEO’su Walter Märzendorfer, Siemens teknolojisiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Son 40 yılda, klinik araştırma ortaklarımız ve müşterilerimizle birlikte, kimsenin denemeye bile cesaret edemediği işlere imza atarak Dual Source gibi teknolojiler geliştirdik.” Dünyanın ilk Dual Source bilgisayarlı tomografisi olan Somatom Definition’ın 2005 yılında piyasaya sürülmesinden bu yana Siemens, tüm üst seviye cihazlarını iki X-ray tüpü ve dedektörle donatıyor. Bu teknoloji sayesinde, Somatom Definition, daha önce benzeri görülmemiş bir hızda klinik görüntü üretebiliyor. Atmakta olan bir kalp artık 1 saniyenin altında bir hızla taranabiliyor ve kalbin BT görüntülemesi rutin bir klinik prosedür haline geliyor. Dual Source BT aynı zamanda doku, kemikler ve implantlar gibi, vücut içindeki farklı malzemelerin hassas bir şekilde ayırt edilmesini sağlayan spektral çift kaynaklı (dual source) görüntülemenin de önünü açıyor. Somatom Force da başarısı kanıtlanmış çift kaynak prensibine dayanıyor. Siemens’in 1990’da piyasaya sunduğu Spiral tarama gibi diğer Siemens teknolojileri de BT pazarında yaygın olarak kullanılıyor. Spiral teknolojisinde, gantri içinde istikrarlı bir şekilde hareket eden dedektör, masanın etrafında sürekli olarak dönüyor. Böylece, ölçüm sistemi hastanın etrafında spiral bir yönde hareket ediyor. Diğer bir deyişle, vücudun her nok-
34
Temmuz 2015
tasını tek turda eksiksiz şekilde haritalandıran Somatom Plus-S, piyasadaki ilk geniş hacimli spiral tarayıcı olarak tanınıyor. 1998 yılında da Somatom Volume Zoom’un çok-kesitli (multislice) teknolojisiyle, rutin prosedürlerde girişimsel olmayan görüntüleme ilk kez mümkün oldu. Bu da kalp BT’sindeki gelişmelerde çok önemli bir rol oynadı.
Somatom Force; Bilgisayarlı Tomografinin Geleceği
Siemens Sağlık Bilgisayarlı Tomografi ve Radyasyon Onkolojisi CEO’su Walter Märzendorfer, “Önümüzdeki on yıllarda yeni standartlar oluşturmaya ve teknolojimizi daha çok sayıda insanın hizmetine sunmaya devam edeceğiz,” diyor. Şu an piyasadaki en gelişmiş sistem olan Somatom Force, bilgisayarlı tomografinin geleceğini gözler önüne seriyor. Somatom Force, mevcut üst düzey sistemlere kıyasla yüzde 50’den de düşük dozlarda X-ray ve kontrast madde kullandığı için özellikle hassas tetkiklere olanak tanıyor. Saniyede 74 cm’ye kadar alanda çok yüksek hızda tarama sağlayan Somatom Force ile hastaların artık nefeslerini tutması veya hareketsiz durması gerekmiyor. Bu da Siemens Sağlık’ın BT’deki en önemli sorunlardan birini aşarak, küçük çocuklar veya böbrek yetmezliği olanlar gibi hassas hasta gruplarında bile son teknolojiye sahip medikal görüntüleme sağlayabildiği anlamına geliyor. Märzendorfer, bu teknolojinin önemini vurgulayarak, “Bu BT teknolojisi daha erken ve kesin teşhisler sağlıyor. Ayrıca her bir hasta için kişisel tedaviye dönük kararlar alınması için bir temel oluşturuyor,” diyor. Siemens Sağlık’ın Almanya, Forchheim’da bulunan merkezinde geliştiren ve üretilen Somatom Force, bir yıl önce piyasaya sunulmuş olmasına karşın, bugün dünyanın önde gelen birçok üniversite hastanesinde kullanılıyor. Böylece Siemens Sağlık, yüksek teknolojili BT sektöründeki pazar liderliği pozisyonunu güçlendiriyor. Toraks tetkiklerinde kullanılan kontrast ortamını 90-110 mililitreden 25-35 mililitreye düşürmeye yardımcı olan Vectron X-ray tüpleri de içeren bu sistem, 90’dan fazla yeni patentle destekleniyor. Böylece Siemens BT, diğer üst seviye sistemlere kıyasla yüzde 50’den daha düşük oranlarda kontrast madde kullanıyor ve kontrast maddenin çok ağır geldiği yaşlılar, böbrek yetmezliği olan diyabetik hastalar gibi hasta grupları için öne çıkan bir seçenek oluyor.
Üsküdar Üniversitesi doktoralı hemşireler yetiştirecek Davranış Bilimleri ve Sağlık alanında Türkiye’nin ilk ve tek tematik üniversitesi olan Üsküdar Üniversitesi’nde hemşirelik doktora programı açıldı. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Anabilim Dalı tarafından verilecek eğitimle hemşireler doktora yapma şansına sahip olacak.
36
Temmuz 2015
Ü
sküdar Üniversitesi ilk doktora programını Sağlık Bilimleri Enstitüsü çatısı altında açtı. Üniversite doktoralı hemşireler yetiştirecek. Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın kararı ile Sağlık Bilimleri Enstitüsüne bağlı Hemşirelik Anabilim Dalı tarafından 20152016 eğitim öğretim yılında doktora eğitimi verilecek. Sağlık alanının temel mesleklerinden ve bilimsel bir disiplin olan hemşirelikte, kendine özgü bilgi birikimi ile topluma güçlü bir hizmet sunmada doktora programlarının büyük önem taşıdığını belirten Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selma Doğan, şunları söyledi:
Türkiye’de sayıları az “Hemşirelik Doktora Programları’nın amacı hemşirelik ve sağlık hizmetlerini geliştirmeye odaklı bağımsız ve özgün araştırmalar yapabilen, elde ettiği verilerden derin ve geniş bir bilgi ortaya koyarak ulusal ve küresel düzeyde bilim ve insanlığın yararına sunabilen, hemşireliğin kuramsal temellerini irdeleyerek yeni bir senteze ulaşan, çalıştığı alanda kanıta dayalı uygulamalar gerçekleştiren, bireylerin bakımında hemşirelik modellerinin etkinliğini test edebilen ve yeni bakım modelleri geliştirebilen, toplumun sağlık sorunlarıyla ilgili politikalar üretebilen, etik konularda duyarlı akademisyenler ve uygulama alanlarında öncü lider hemşireler yetiştirmektir.
Ülkemizde hemşirelik alanında doktora eğitimi veren program ve doktora eğitimi alan hemşirelerin sayıca yetersiz olması, üniversitemiz bünyesinde açılan doktora programının önemini arttırmaktadır. ” Araştırmacı hemşireler yetişecek Hemşirelik Doktora Programı ile hemşireliğin temel uzmanlık alanlarında evrensel bilimin gelişmesine katkıda bulunacak araştırmacı hemşirelerin yetiştirilmesi, araştırmalar yoluyla kanıta dayalı klinik bakım ve diğer hizmet alanlarının geliştirilmesi ve mesleğin bilgi birikimine ve bilimsel gelişimine katkı sağlanması, hemşireliğin uzmanlık alanlarına özgü temel konular ve bunların dayandığı kuram, kavram, ilke ve yöntemlerde üst düzeyde uzmanlaşmış, bu yolla kendine özgü bir hemşirelik felsefesi geliştiren hemşireler yetiştirilmesi, üniversitelerdeki lisans ve lisansüstü eğitim programları ve hemşirelik bakım hizmetlerinin geliştirilmesine öncülük edecek geleceğin öğretim üyelerinin yetiştirilmesi ve doktoralı öğretim elemanları aracılığıyla hemşirelik eğitimi niteliğinin yükseltilmesine katkı sağlanması hedefleniyor. Hemşirelik Anabilim Dalı Doktora Programı; hemşirelik
37
Temmuz 2015
uzmanlık alanları olan Psikiyatri Hemşireliği, İç Hastalıkları Hemşireliği, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği, Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği, Toplum Sağlığı Hemşireliği, Hemşirelik Esasları ve Yönetimi uzmanlık alanlarını kapsıyor. Yeni eğitim yılında öğrenci alınacak 2015 – 2016 Eğitim Öğretim Yılı’ndan itibaren öğrenci alımına başlanacak olan programa yukarıda belirtilen uzmanlık alanlarından adaylar başvurabilecek. Program, Anabilim Dalının ortak zorunlu dersleri ile uzmanlık alanlarına ait zorunlu derslerin yanı sıra seçmeli dersler, yeterlik sınavı, tez önerisi ve tez çalışmasından oluşuyor. Öğrenciler seçmeli dersleri ilgi alanlarına göre Anabilim
Dalı’ndan, Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün diğer programları, diğer enstitüler ya da üniversitelerden de alabilecek.
Sağlık personeline ek ücret müjdesi Sağlıkta yeni performans sistemiyle hekimlere aylık 800 ila bin 200 lira arasında ek ücret yolu açılıyor. Acil ve yoğun bakım çalışanlarına da 150 lira ek gelir imkanı sağlanacak.
S
Maaşlar ne olacak?
Halen 1’in 4’ündeki uzman
doktorun maaşı 4 bin 524 lira. Bu tutar; performans
ek ödemesi 800 lira olursa 5 bin 324 liraya, bin 200
lira olursa 5 bin 724 liraya çıkacak.
7’nin
1’inden
maaş alan doktorun ise eline halen 3 bin 734 lira geçiyor. 800-bin 200 lira
arasındaki ek ödemeyle bu tutar, 4 bin 534-4 bin 934 lira arasına çıkacak.
38
Temmuz 2015
ağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’ndan doktorlara ve sağlık çalışanlarına müjde geldi. Yeni performans sisteminin Eylül-Ekim gibi uygulanmaya başlayacağını kaydeden Bakan Müezzinoğlu, sistemi anlattı…
arasında ilave ücret alabilecek. Nöbet ve yoğun emek gerektiren işlerde yardımcı sağlık personeline 100 ile 150 TL arasında ilave ücret planlıyoruz. Tabii bu acil, yoğun bakım, ameliyathaneler gibi özellikli birimler için geçerli.
Riskli ameliyata yüksek performans Doktorların gelir durumunu artırmak için hastanelerde branş bazlı, risk esaslı bir dağıtım modeline geçeceğiz. Kadın doğum, yoğun bakım, kardiyoloji, KVC, organ nakli, uzuv kopmalarına bağlı replantasyon girişimi gibi işlemlerde doktorlara tavanın 2 katına kadar ek ödemenin yolunu açıyoruz.
Branşlara adaletli dağıtım Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, şunları söyledi: “Türkiye genelinde tek bir modülle birlik bazında ek ödeme hesaplama modeli getiriyoruz. Hasta sayısı düşük hastanelerin performansını Türkiye ortalamasına göre değerlendireceğiz. Eskiden her hastane kendi hekim portföyüne göre performans hesaplarken, yeni sistemde Türkiye genelinde aynı roldeki tüm branşları girişimsel işlem puanına göre değerlendireceğiz. Göz hekiminin performansı yüksek, ürologunki düşük diye tartışmalar ortadan kalkacak. Herkes kendi içinde puan ortalamasına göre değerlendirilecek.” Kaynak: Takvim
Simülasyonla hesap Yeni performans düzenlemesinin doktorların ücretlerini ne kadar artıracağını 10 bölgede simülasyonlar yaparak hesapladık. Tavandan dağıttığımızda bir hekim aylık maaşına 800 ile bin 200 TL
“Yüz Simülasyonu” 3D teknolojisini kullanan “Yüz Simülasyonu” uygulaması sayesinde estetik müdahaleden önce sonuçları görmek mümkün.
M
edikal estetik alanında geliştirilen yeni cihazlar sayesinde bazı uygulamalardan önce hastalar tedavi sonucunu önceden görme imkanına kavuşuyor. Estetik Hekim Devrim Gürsoy, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 3D Simülasyon teknolojisi sayesinde hekim ve hastanın beklentilerinin ortak bir noktada buluşabildiğini söyledi. Gürsoy, “Cerrahi işlemlerden medikal estetik işlemlerine hatta dermatolojik analiz yapma fırsatı veren 3 boyutlu Simülasyon teknolojisi hem hekimlerin tedavilerini kolaylaştırıyor hem de doğru, objektif, net bir planlama ve takip sistemini hayata geçiriyor. Aynı zamanda tedavi öncesinde hastalara -örneğin burun ameliyatı sonrası- nasıl bir yeni çehreye kavuşacağını, botoks, dolgu veya altın iplerle yapılacak uygulamaların ne tür değişiklikler oluşturacağını görme fırsatı tanıyor. Örneğin dudak dolgusunun kendisine yakışıp yakışmayacağını işlem yapılmadan önce görerek karar verme şansı buluyor” ifadelerini kullandı. Uygulama son derece pratik Söz konusu cihaz ile yapılan
40
Temmuz 2015
simülasyon sonucu, kırışıklık ya da leke tedavilerinin seyrinin, objektif kriterler üzerinden değerlendirebildiğini belirten Gürsoy, “Sistem tüm diğer önceki örneklere göre, son derece pratik çalışmakta ve prosedür saniyeler içerisinde gerçekleştirilmektedir. Uygulanan prosedür özel bir mekan, sabit bir mesafe, özel flaş ve ışık koşulları olmadan hatta profesyonel bir personele bile ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirebilme gibi son derece önemli avantajları barındırıyor” dedi. Sistemin işleyişine ilişkin bilgiler de veren Gürsoy, yurtdışından getirilen cihazın, fotoğraflanmak istenen yüz ya da vücut kesiti üzerinde iki kırmızı nokta oluşturduğunu, uygun mesafeye gelindiğinde de, iki noktanın birleşerek ilk karenin çekildiğini belirtti. Sonraki aşamada iki cepheden birer fotoğraf çekiminin ardından elde edilen görüntülerin, istendiğinde kablosuz bir sistemle bilgisayara aktarıldığını ifade eden Gürsoy, “Çekilen üç fotoğraf, üç boyutlu görüntü meydana getirecek şekilde birleştiriliyor” diye konuştu. Gürsoy, Ankara’da uygulamaya başladıkları bu yöntem
ile saniyeler içerisinde hekimin hastayı doğrudan değerlendirebilmesinin yanı sıra, ihtiyaçların en doğru şekilde belirlenmesi, tedavi planlanması, aşamaların hastayla paylaşılması ve uygulama beklentisinin objektif bir şekilde oluşmasının artık mümkün olduğunu aktardı. 3D sistemi hem hastalar hem de doktorlar açısından yararlı Sistemin hem hasta hem de doktorlar açısından son derece faydalı olduğuna dikkat çeken Gürsoy şöyle konuştu: “Simülasyon sisteminin önemli bir faydası da, öncesi ve sonrası hasta verilerinin en doğru, standart ve nesnel olarak toplanması ve bilimsel çalışmalara yönelik bir arşiv sistemi geliştirebilmesidir. Klinisyenlerin bilimsel çalışma dokümantasyonunun bu yolla toplanması, çaba harcamadan bir araya getirilmesi, istendiğinde gruplandırılarak tasnif edebilmesi bilimsel çalışmalarına kolaylıkla hız vermelerini sağlayacaktır. Yapılan işlemlerin niteliksel ve niceliksel değerlendirilmesi, tedavi sonuçları, analizleri ve üç boyutlu fotoğrafları hastalarımızla istenilen her an paylaşılabilmektedir.”
“Hasta ve Yaşlı Bakım Kursu”
H
uzurevinde düzenlenen sertifika töreninde bir konuşma yapan Erdemli Halk Eğitim Merkezi (HEM) Müdürü Ömer Okur, “Erdemli Huzurevi Müdürlüğü işbirliğinde Tahsin Başkurt öğreticiliğinde açılan ve 560 saat süren ‘hasta ve yaşlı bakım’ kursunu bitiren 22 kursiyerimizi öncelikle tebrik ediyorum” dedi. Yaşlı nüfus artıyor Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de yaşlı nüfusun hızla arttığını ifade eden Okur, “Şu anda 7-8 milyon olan yaşlı nüfusumuzun, 2025 yılında 12 ile 15 milyon arasına çıkması beklenmektedir. Profesyonelleşmiş hasta yaşlı bakım ihtiyacı hızla artmaktadır. Bu noktada kurumsal hizmet veren merkezler olduğu kadar yetişmiş nitelikli insan gücü de hızla artmaktadır. Hasta ve yaşlı sağlığını koruyabilen meslek elemanları yetiştirilmesi amacıyla açtığımız bu kursumuz ile kursiyerlerimiz, yaşlı ve hastanın özelliklerini tanıyabilecek, günlük bakımını yapabilecek, hasta odasını düzenleyebilecek, hastaya egzersizler yaptırabilecek, yaşlı ya da hastaya sağlık durumunun gerektirdiği şekilde ilaçlarını verebilecek düzeyde, mesleğin en ince detaylarına kadar eğitim aldılar” diye konuştu.
www.medica-tradefair.com
16 – 19 NOVEMBER 2015 DÜSSELDORF GERMANY ys w da to o h s y New Monday! fromhursda T on rati t s i eg ne r quired! i l n O is re
WORLD FORUM FOR MEDICINE BE PART OF IT!
Sertifikalılara iş imkanı Sertifikanın kursiyerlere avantaj sağlayacağını da ifade eden Okur, “Bu belgeyi alan kursiyerlerimiz özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, bakımevlerinde, evde bakım hizmetlerinde, hastanelerde, psikiyatri kliniklerinde ve huzurevlerinde rahatlıkla çalışabileceklerdir” dedi. Tercih sebebi Erdemli Huzurevi Müdür Yardımcısı Gülten Yıldırım ise, “Hasta ve yaşlılarımıza sadece vicdanımıza göre değil aynı zamanda profesyonelce hizmet vermek zorundayız. Bu alanda hizmet verecek yetişmiş elemana ihtiyaç duyulduğunda sertifikalı olanlar tabi ki öncelikli olacaktır. Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ve özel kurumlar eleman alacağı zaman bu kursu bitirip belgesi olan vatandaşlarımızı tercih edecek” dedi. Konuşmaların ardından kursiyerlere sertifikaları takdim edildi.
Ayrıntılı bilgi için: Düsseldorf Fuarları Türkiye Temsilciliği tezulaş fuar danışmanlık hizmetleri ltd. şti. Bağdat Cad. 181/6 34730 Çiftehavuzlar – Kadıköy / İSTANBUL Tel: +90 (216) 385 66 33 _ Fax: +90 (216) 385 74 00 info@tezulas-fuar.com _ www.tezulas-fuar.com
CERN’in yeni keşfi; Pentakuark!
İsviçre’de bulunan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı uzmanları, Higgs Bozonu’ndan sonra “pentakuark” adı verilen yeni bir parçacık keşfettiklerini duyurdu.
42
Temmuz 2015
B
ilim insanları pentakuark parçacığının varlığını 1960’lı yıllarda tahmin etmişti. Ancak daha önce bulunan Higgs Bozonu parçacığı gibi onun varlığı da ancak onlarca yıl sonra, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı sayesinde kanıtlandı. 1964’te fizikçiler Murray Gel Mann ve George Zweig, birbirlerinden bağımsız olarak kuark adlı atom altı parçacıkların var olduğu tezini ortaya atmıştı. Buna göre kuarklar ve antikuarklar bir araya gelerek hadronlar denen bileşik parçacıklarını oluşturuyordu; hadronların da baryon ve mezon denen türleri vardı. Zweig yeni yapı taşlarına “zerre” adını vermişti ancak Gel-Mann’ın verdiği “kuark” adı daha geniş kabul gördü. Bu model “pentakuark” gibi taneciklerin farklı hallerinin tanımlanmasına da izin veriyordu. Bu tamamen teorik parçacık, dört kuark ve bir antikuarktan oluşuyordu.
tespit etmiş ancak yapılan diğer bazı deneyler bu buluşları geçersiz kılmıştı. CERN’de bu konuda ilk sonuçlar geçen ay alınmaya başlamıştı. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın bulunduğu Avrupa Nükleer Araştırmalar Örgütü CERN’deki uzmanlar, pentakuark parçacığını tespit etmek için hassas ölçümler kullandı.
Hassas ölçümler 2000’li yılların ortalarında birkaç araştırma ekibi pentakuarkları
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı iki yıl süren tamir ve bakımın ardından geçen Nisan’da yeniden faaliyete geçmişti. / Kaynak BBC
Lambda B “Lambda B” adı verilen atomaltı parçacığı, hadron çarpıştırıcısının içinde çürüyerek ya da dönüşerek üç farklı parçacığa bölündü. Bölünme sırasında parçacıkların bazı ara hallerine rastlandı ve bunların pentakuark halleri olduğu tespit edildi. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı Sözcüsü Guy Wilkinson “Pentakuark sadece yeni bir parçacık değil. kuarkların nasıl toplandığını, bir başka deyişle hepimizin, her şeyin yapıtaşını oluşturan proton ve nötronların temel yapılarını daha iyi anlamamızı sağlayabilir” dedi.
Bilim Akademisi: Aşılara karşı kuşku yersiz Geçen sayımızda çocuklarını aşılatmak istemeyen bir babanın kazandığı hukuk savaşını konu alan habere yer vermiştik. Bilim akademisi konuyla ilgili bir bildiri yayınlayarak, toplum sağılığı açısından tehlike oluşturacak bu tip itirazların yersiz olduğunu açıkladı.
44
Temmuz 2015
S
on zamanlarda bulaşıcı hastalıklardan korunmada tıp biliminin geliştirdiği en etkili yöntem olan aşılamanın değişik kesimlerce yanlış ve eksik bilgilerle eleştirildiği, insanların ve özellikle çocukların aşılanması aleyhine görüşlerin ileri sürüldüğü izlenmektedir. İfadesiyle girişi yapılan bildiriyi yayınlıyor ve okuyucularımızı kendi kararlarını verirken, toplum sağlığını da göz önünde bulundurmaya davet ediyoruz. Bilim akademisinin aşılama ile ilgili görüşü - TEMMUZ 2015 Aşılama 20. Yüzyılın en önemli tıp uygulamalarından birisi olarak kabul edilmektedir. Çinliler tarafından M.Ö. 1000’li yıllardan itibaren başlatılan aşılama yöntemleri Mary Montagu’ nün Osmanlı’daki çiçek aşılaması uygulamalarını gözleyip Avrupa’ya taşımasıyla yaygınlaşmaya başlamıştır. Jenner’ in çiçek, Pasteur’ ün kuduz aşılarını başarıyla geliştirmeleri aşılamanın bulaşıcı hastalıklara karşı etkin bir şekilde kullanılabilmesinin önünü açmıştır. Günümüzde aşılama yöntemleriyle geçmişte milyonlarca insanın ölümüne veya sakat kalmasına neden olan çiçek hastalığı yeryüzünden silinmiş, çocuk felci (polio) ise tümüyle ortadan kaldırılma düzeyine inmiştir. Kızamık, kabakulak, kızamıkçık, boğmaca, difteri, bulaşıcı sarılık (hepatit) gibi hastalıkların yayılmaları birçok ülkede büyük oranda engellenmiştir.
Bu noktada hayvanlardan geçen hastalıkları önlemek amacıyla da aşıların dünyada yaygın olarak kullanılmakta olduğunu ve aynı zamanda bazı ciddi hastalıkların (kuduz, şarbon, brusella gibi) insanlara bulaşmasını engellediğini de anımsamak gerekir. Aşılar başlangıçta gözleme dayanan kaba yöntemlerle üretilmekte iken şimdi çok ileri bilimsel yöntemlerle ve olabildiğince yabancı maddelerden arındırılarak hazırlanmaktadır. Günümüzde aşılar genellikle hastalık yapma özellikleri giderilmiş veya öldürülmüş mikroplar ya da mikrop hücrelerinin parçaları kullanılarak üretilmektedir. Bunun sonucunda modern aşıların hem koruyucu etkinlikleri çok artmış hem de yan etkileri çok azalmıştır. Özellikle çocukluk çağında kullanılan aşıların hemen tümünün koruyuculukları %9098 arasında değişmektedir. Buna karşılık ciddî sayılabilecek yan etkilerin hemen hemen sıfıra yakın olduğu saptanmıştır. Bu özellikleriyle aşıların günümüzde tıp girişimleri arasında en yüksek etki ve en düşük yan etki oranına sahip uygulamalar olduğu söylenebilir. İnanca dayalı görüşler dışında aşılara karşı kuşkulu yaklaşımlar, 1998 yılında İngiltere’de Andrew Wakefield adında bir cerrahın 12 çocukta karma kızamık, kabakulak, kızamıkçık aşısından sonra davranışsal gelişim bozuklukları ve otizm geliştiğini gözlemlediğini yayınlamasını takiben yaygınlaşmıştır.
pM-N01
HEAVY DUTY
VA
Teknolojisi*
İlacın solunum yollarındaki birikim yerini belirleyen en önemli unsur “partikül çapı”dır ** Yapılan klinik çalışmalar; küçük partikül çapının, havayollarına daha fazla penetre olduğunu ve daha iyi bronkodilatasyon sağladığını göstermiştir.
Heavy Duty nebulizatör, etkin tedavi için ideal partikül çapı sağlar. * VA Teknolojisi: Kullanıcı ihtiyacına göre ilaç akış hızının ayarlanmasını sağlayan bir sistemdir. ** Clay MM, Pavia D, Clarke SW. The effect of aerosol particle size on bronchodilatation with nebulised terbutaline in asthmatic subjects. Thorax 1986;41: 364-8.
www.plusmed-health.com T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Bu dönemde aileleri tarafından aşılanmayan binlerce çocuk İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra birçok ülkede kızamık enfeksiyonlarının yaygınlaşmasına yol açmış, çok sayıda insanın hastalanmasına, sakat kalmasına ve hatta ölmesine neden olmuştur. Daha sonra İngiltere, Finlandiya, İsveç, Danimarka, Japonya gibi ülkelerde, yüzbinlerce çocuk üzerinde yapılan çalışmalarda aşılama ile gelişme bozuklukları arasında hiçbir ilişki gözlenememiştir. Karma aşılar ve tekli aşılar arasında da etki ve yan etkiler bakımından bir fark çıkmamıştır. İngiltere’de açılan soruşturmalarda Wakefield’in aşılara karşı veri üretmek üzere rakip firmalardan para topladığı, rapor ettiği 8 çocuğun bir kısmının aşılamadan önce zaten hasta olduğu ve bir kısmının da iddia edildiğinin tersine hiç hastalanmamış olduğu anlaşılmıştır. Bunun sonucu olarak da Andrew Wakefied’in İngiltere’de doktorluk yapma hakkı elinden alınmıştır. Aşılara karşı bazı kuşkular ise içeriklerindeki maddelerin hastalıklara neden olabileceği yönündeki görüşlerden köken almaktadır. Aşılara koruyucu olarak eklenen civa içerikli timerosal maddesi veya aşının etkinliğini arttırmak için eklenen aluminyum bileşiklerinin yan etkileri olabileceği öne sürülmüşse de yapılan bilimsel araştırmalarda bunun doğru olmadığı kanıtlanmıştır. Buna rağmen son yıllarda özellikle çocuklara uygulanan aşılarda timerosal maddesi hemen tümüyle kaldırılmıştır.
46
Temmuz 2015
Bugün tıp dünyasında aşıların bulaşıcı hastalıklara karşı geliştirilmiş en etkin, ekonomik ve pratik koruma yöntemi olduğu konusunda görüş birliği vardır. Yüzyıllar boyunca milyonlarca insanı öldürmüş veya sakat bırakmış hastalıkların yeryüzünden silinmesi aşılar sayesinde mümkün olmuştur. Bu nedenle sıtma, AİDS, Ebola gibi hastalıklara karşı aşıların geliştirilmesi için yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak gene de her yıl dünyada 2.5 milyon çocuğun aşılarla önlenebilecek hastalıklar nedeniyle öldüğü bilinmektedir. Aşılar aracılığıyla kolayca önlenebilen bazı hastalıkların aslında zararsız,
hafif ve doğal olarak geçirilmesi gerekli (!) hastalıklar olmadığı da bilinmelidir. Kızamık orta kulak iltihabı, zatürre, menenjit,
ensefalit gibi komplikasyonlara ve ölüme neden olabilirken; kabakulak kısırlık ve pankreatit; kızamıkçık kalıtsal kalp hastalıkları, sağırlık ve katarakta, hepatit ise kronik karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanserine yol açabilmektedir. Hepatit B virüsü bulaştığı kişilerin yaklaşık %10’unda taşıyıcılığa yol açmakta ve taşıyıcılarda karaciğer kanserine yakalanma riski bu virüsü taşımayanlara kıyasla yaklaşık 200 kat daha fazla görülmektedir. Bu nedenle Hepatit B virüsü, sigaradan sonra 2. en önemli kanserojen (kanser yapıcı) olarak bilinmektedir. Virüslerin neden olduğu hastalıkların bir kez başladıktan sonra tıbbi olarak etkin tedavilerinin olmadığı da bir gerçektir. Ayrıca tüm araştırmalarda bu hastalıklara karşı aşılarla geliştirilen bağışıklığın doğal yoldan geçirilen hastalıkların oluşturduğu bağışıklıktan farklı olmadığı gösterilmiştir. Hastalıkların ve komplikasyonlarının yol açtığı sosyal ve ekonomik kayıpların da mutlaka göz önüne alınması gereklidir. Türkiye, Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele bakımından birçok başarılı örneğe imza atmıştır. Verem, trahom, sıtma, frengi ve çocuk felci (polio) savaşları bu hastalıkların kontrol edilebilir düzeylere getirilmesini sağlayan halk sağlığı girişimleridir. Aynı şekilde çocukluk çağından başlayan ve giderek genişletilen aşılama programlarıyla birçok hastalığın önlenmesi yönünde büyük yol alınmıştır. Ancak bugün başka bazı ülkeler gibi ülkemiz de bulaşıcı hastalıkların artması tehdidi altındadır.
Temmuz 2015
46
Real Fuzzy Teknolojisi* ile rahat, Hareket Sensörü ile doğru, Tek tuşla ölçme özelliği ile kolay ölçüm sağlar.
ESH
ONAYLI
pM-KO2
* Patentli “Real Fuzzy Teknolojisi” doğru ölçüm için gereken kaf sıkılığını otomatik olarak ayarlar ve bu sayede yanlış kaf sıkılığı seviyesinden kaynaklanan yanlış ölçümleri önler.
www.plusmed-health.com T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Toplumda aşılamaya karşı yanlış ve eksik bilgilenmeye bağlı direncin yanı sıra, son yıllarda ülkemize geniş göç hareketlerinin getirdiği büyük bir aşısız insan nüfusu bulaşıcı hastalıkların salgınlara dönüşme riskini taşımaktadır. Nitekim yıllar sonra ülkemizde tek sayılı rakamlara düşmüş olan kızamık sayılarının giderek binli rakamlara ulaşması, etkin aşılama ile tamamen ortadan kalkmışken yeniden çocuk felci (polio) vakalarına rastlandığının bildirilmesi acil önlemler alınmasını zorunlu kılmaktadır. Konunun hukuksal boyutu da çok önem kazanmıştır. Yüksek sağlık riski taşıyan bulaşıcı hastalıklarda çocuklara yönelik zorunlu aşı uygulaması, hukuksal açıdan kişinin maddi ve manevi bütünlüğü hakkı, çocuk hakları, sağlık hakkı ve devletin kamu sağlığını koruma ödevine ilişkin temel anayasal güvenceleri ilgilendirmektedir. Kişinin maddi ve manevi varlığının korunmasına ilişkin ana ilkeleri içeren Anayasa madde 17/2 gereği, “tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz”. Bu hükmün doğal sonucu, bedene yönelik
48
Temmuz 2015
müdahalelerde aslolan kişinin aydınlatılmış onamıdır (rıza). Onam, ergin ve ayırt etme yeteneğine sahip kişilerin kendisi; bu özellik ve yeteneğe sahip olmayan kişilerde ise onun adına yetkili kişi/kişiler tarafından (veli, vasi) verilir. Bununla birlikte Anayasa, tıbben kanıtlanmış sağlık risklerine ilişkin girişimsel müdahaleler bakımından, kişinin bedensel bütünlüğü üzerindeki karar yetkisinin sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Yüksek sağlık riski taşıyan bulaşıcı hastalıklar söz konusu olduğunda bireysel özerkliğin bir uzantısı olan karar yetkisi sınırlıdır. Bu durumda, kişinin karar yetkisi ile başkalarının yaşam ve sağlık haklarının korunması (Anayasa madde 17/1 ve madde 56, “kamu sağlığı”) ve Anayasa’da sağlık hizmetlerinin sunulmasını kapsamak üzere devlete pozitif bir ödev olarak yüklenen sosyal devlet ilkesi (Anayasa madde 2 ve madde 56) çatışmaktadır. Kamu sağlığı bakımından yüksek risk taşıyan hastalıklarda çocuklara yönelik zorunlu aşı uygulaması söz konusu çatışmanın somutlaştığı özel bir örnektir. Çocuklara yönelik özgül koruyucu önlemleri bir
zorunluluk olarak benimseyen Anayasa madde 10/3 ile madde 41/2-3 karşısında; zorunlu aşı, veli ya da vasilerin takdirine bağlı bir müdahale değil, çocukların bilimsel verilerle kanıtlanmış üstün yararını korumaya yönelik “koruyucu sağlık önlemi” sayılabilir. Zorunlu aşı uygulaması, kuşkusuz veli ya da vasilerin çocuklara yönelik haklarını sınırlamaktadır. Ancak bu sınırlama, zorunlu aşı kapsamındaki hastalıkların yarattığı kanıtlanmış bireysel tıbbi riskler, bu risklerin tehdit ettiği diğer çocukların yaşam ve sağlık hakkı, devletin koruyucu kamu sağlığı önlemlerine ve çocukların korunmasına ilişkin anayasal yükümlülükleri karşısında zorlayıcı toplumsal ihtiyaca karşılık gelmektedir. Tarafı olduğumuz Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin çocuğun üstün yararının korunmasına dayalı yaklaşımı da zorunlu aşı kapsamındaki hastalıkların içerdiği ağır riskler karşısında aşı uygulamasını haklı kılmaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yakın zamanlı bir kararında, aşı hakkında aydınlatıldıkları halde, hiçbir haklı gerekçe taşımaksızın aşıya rıza göstermeyen ana-babanın
BIRAKIN UYUSUN... Dokunmak yok, Gözyaşı yok,
Sadece 1 saniyede ölçüm sn.
1 2 3 4 * Nesne Sıcaklığı: Biberon, banyo suyu v.b. sıcaklığı
5
T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
tutumu, çocuğun üstün yararı gözetilerek çocuğun menfaatine aykırı bulunmuştur. Yargıtay, ana-babanın tutumuna hukuksal sonuç bağlanamayacağını belirterek, somut olayda rızanın aranmayacağına hükmetmiştir. Sonuç olarak: 1. Aşılar insan sağlığını korumada ve bulaşıcı hastalıklara karşı savunmada modern tıp biliminin geliştirdiği en etkin, ekonomik ve yan etkileri çok düşük yöntemlerdir. 2. Aşılar yüzyıllar boyunca insanlığın sağlığını tehdit eden çiçek, çocuk felci, kızamık, kabakulak, kızamıkçık gibi hastalıkların kontrol altına alınması bakımından çok başarılı olmuştur. 3. Herhangi bir nedenle aşılamanın ihmal edilmesi veya yaptırılmaması çocukları gereksiz hastalık, komplikasyon ve hatta ölüme kadar giden risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. 4. Sık kullanılan aşılar bugün milyonlarca kişi üzerinde denenmiş, yan etkileri ölçülemeyecek düzeylere düşmüş ve katkı maddelerinin olası zararları ortadan kalkmıştır. 5. Günümüzde ülkelerin bir bölümünde hatta ülkeler arasında
50
Temmuz 2015
bulaşıcı hastalıkların yayılması riski çok yükselmiştir. Türkiye gibi yüksek göç alan ülkelerin özellikle tehdit altında olduğu bir gerçektir. 6. Yersiz kuşkular ve bilim dışı iddialarla aşıların toplum sağlığına olan yararlı etkilerinin tartışmaya açılması insanlarımızı ölüme kadar gidebilecek risklere açık bırakmaktadır. 7. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insanları ve çevrelerini gereksiz yere hastalık ve ölüm riskine atmanın yasal dayanakları bulunmamaktadır. Bilim Akademisi Derneği insanlarımızı, bilimsel doğrular ışığında kişisel ve toplum sağlığını koruyacak ve gelecek nesillerimize sağlıklı yaşamlar sağlayacak yönde sorumlu davranışlarda
bulunmaya, devlet kurumlarımızı da önümüzdeki gerçek sağlık tehdidine karşı hızlı ve akılcı önlemler almaya davet etmektedir. Bilim Akademisi adına raporu hazırlayan üyeler: Prof. Dr. Murat Akova (Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı) Prof. Dr. Bertil Emrah Oder (Anayasa Hukuku Profesörü) Prof. Dr. Önder Ergönül (Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları uzmanı) Prof. Dr. Şevket Ruacan (Patoloji uzmanı) Prof. Dr. Kemal Türker (Fizyoloji doktoru) Bilim Akademisi Derneği- The Science Academy – www.bilimakademisi.org
Temmuz 2015
50
Sağlıkta Kariyer Dosyası
52
Temmuz 2015
Sağlık alanında kariyer hedefleyenlere; DUYURULUR!!!
S
Bakanlık raporuna göre 2023 yılında ihtiyacın üzerinde hemşire ve doktor yetişecek.
ağlık Bakanlığı’na ait “2023 Yılı Sağlık İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi” adlı rapora göre 2023 yılında sağlık alanında bazı mesleklerde ihtiyacın çok üzerinde yetişmiş eleman bulunabilecekken; bazı mesleklerde ise eleman sıkıntısı yaşanması bekleniyor. Raporun bir özetini ve sonuçlarını sizler için inceledik… Sağlık sektörüne hizmet eden bilimsel çalışmaların isabetli sonuçları, gelişen teknoloji sayesinde sağlık alanında kullanılan teknikler ve uygulamalar günden güne değişirken; bundan 10 yıl önce bilinmeyen yeni meslekler, yeni cihazlar, yepyeni tedaviler hayatımıza ışık hızıyla giriyor. Sağlık alanındaki meslekler ve bu meslek dallarındaki yetişmiş eleman ihtiyacı da bu gelişmelerle doğru alakalı olarak her yıl değişiyor, gelişiyor. Ancak unutulmaması gereken bir şey de; bugün çok popüler ve yaygın olan bir mesleğin yarın o kadar popüler olmama ihtimalidir. Bazı mesleklerde ihtiyacın çok üzerinde eleman
53
Temmuz 2015
yetişirken, diğer bazı mesleklerde istihdam edilecek yetişmiş eleman bulunamaması sıkıntı yaratır. Bunu göz önünde bulunduran sağlık bakanlığı detaylı bir rapor yayınlayarak, kariyerine yön verecek olan gençlere ve sektörün yol göstericilerine yön vermeyi hedefliyor. “2023 Yılı Sağlık İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi” adlı raporda 2023 yılında sağlık alanındaki meslek dallarında bugünkü eğitim imkanlarıyla oluşacak yetişmiş eleman açığı ya da istihdam fazlası tahmin edilerek, ortalama sonuçlar açıklandı. “2023 Yılı Sağlık İş Gücü Hedefleri Ve Sağlık Eğitimi” Raporu Bakanlığımızın 2023 yılı iş gücü hedefleri ile eğitimdeki mevcut durumun devamı halinde oluşacak arzı karşılaştıran bu raporun 17 sağlık mesleğini içeren ilk sürümü Ağustos 2012’de hazırlanmıştır. Raporda kullanılan 2023 hedefleri, Bakanlığımızın “Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 Vizyonu” adlı yayınında belirtilen hedefler
doğrultusunda belirlenmiştir. Bu yayında yer alıp yeni gelişmelerin olduğu meslekler için hedef bu gelişmeler ışığında revize edilmiş, bu yayında olmayan meslek grupları içinse Bakanlığımızın ilgili birimleri ile koordineli çalışarak hedef belirlemesi yapılmıştır. Eğitimde mevcut durumun devamı halinde oluşacak arz hesaplanırken, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) istatistikleri kullanılarak projeksiyonlar yapılmıştır. Yapılan çalışmalar, eğitimdeki mevcut durumun devamı halinde oluşacak arzın bazı meslek gruplarında hedefin üzerinde, bazılarında altında olduğunu; bazı mesleklerde bir denge varken bazılarında ise çok büyük farkların bulunduğunu göstermektedir. Örneğin, okulların mevcut kontenjanlarının ve öğrenci alım sayılarının devamı halinde ağız ve diş sağlığı teknikerliği mesleğindeki arz, ihtiyacın yarısını karşılarken, laboratuvar teknisyenliği ve teknikerliğinde arz, ihtiyacın yaklaşık 2,5 katı kadar olacaktır
büyük farkların bulunduğunu göstermektedir. Örneğin, okulların mevcut kontenjanlarının ve öğrenci alım sayılarının devamı halinde ağız ve diş sağlığı teknikerliği mesleğindeki arz, ihtiyacın yarısını karşılarken, laboratuvar teknisyenliği ve teknikerliğinde arz, ihtiyacın yaklaşık 2,5 katı kadar olacaktır (Tablo 1-1). Tablo 1-1: 2023 hedefleri ile mevcut eğitimin devamında oluşacak arzın karşılaştırılması1 Meslek
2014 Mevcut İş Gücü
2023 Hedefi
Mevcut durumun devamı halinde oluşacak arz
Acil tıp teknikerliği
4.800
27.000
30.300
Acil tıp teknisyenliği
29.738
50.000
59.400
Adli tıp teknikerliği
40
260
450
Ağız ve diş sağlığı teknikerliği
6.500
20.000
9.518
Ameliyathane teknikerliği
411
10.500
3.006
Anestezi teknisyenliği / teknikerliği
9.287
10.500
31.500
Biyomedikal mühendisliği
435
1.100
Dil ve konuşma terapistliği
130
850
653
Diş hekimliği
21.268
38.000
44.800
Diş protez teknisyenliği / teknikerliği
3.926
10.150
9.620
SAĞLIK EĞİTİMİ Diyaliz teknikerliği2023 YILI SAĞLIK İŞ GÜCÜ 4.370HEDEFLERİ VE 6.300
Diyetisyenlik
2.118
Ebe yardımcılığı
1
4.300
8.605 16.800
13.000
Ebelik Meslek Eczacılık Eczane teknikerliği
52.471 2014 Mevcut İş26.642 Gücü
70.000 2023 Hedefi 31.300 62.750
67.200 devamı Mevcut durumun halinde39.400 oluşacak arz 58.600
Elektronörofizyoloji teknikerliği
26
2.000
1.250
Mevcut iş gücüne ait veriler, 15 Mart 2014 tarihli Sağlık Hizmeteri Genel Müdürlüğü Aktif Çalışan Personel CD çalışması’ndan alınmış Ergoterapistlik ve ergoterapi teknikerliği 200 tüm sağlık sektörünü 3.500kapsamakta; sağlık sektörü1.000 olup, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve özel sektör olmak üzere dışındaki istihdamı içermemektedir. Bazı dallarda sertifikasyon yoluyla yetki almış441 personel de sayıya 3.500 dahil edilmiştir. Ayrıntılar için konu metnine bakınız. Fizyoterapi teknikerliği 10.700 Mevcut iş gücü sütununda henüz istihdam olmayan alanlar, mevcut durumun 10.000 devamı halinde oluşacak arz sütununda Fizyoterapistlik 3.069 29.200ise, henüz öğrenci alınmamış alanlar boş bırakılarak gri renkle işaretlenmiştir.
Hekimlik
128.181
Hemşire yardımcılığı
200.000
205.300
23.900
Hemşirelik
152.254
315.000
Klinik psikologluk
2.640
3.500
Laboratuvar teknisyenliği / teknikerliği
18.039
22.000
Mamografi teknikerliği
321.000Genel Müdürlüğü Sağlık Hizmetleri 2.660
56.600
1.500
Odyologluk ve odyometri teknikerliği
1.216
3.550
5.000
Ortez-protez teknisyenliği / teknikerliği
729
1.012
2.740
Perfüzyonistlik
707
950
Podologluk Radyoterapi teknikerliği
1.000 331
Sağlık bakım teknisyenliği Sağlık fizikçiliği
2.800
3.460
48.900 82
Tıbbi cihaz teknikerliği
1.050
560
1.850
Tıbbi görüntüleme teknisyenliği / teknikerliği
13.449
26.000
37.100
Tıbbi sekreterlik
48.450
90.000
87.300
Yapılan çalışmalar özellikle bazı meslek grupları için okullara öğrenci alımının hızlı bir şekilde gözden geçirilip düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Öncelikle bu raporda yer alan mesleklere ait projeksiyonlar detaylandırılarak 2023 yılındaki arzın, hedeflere uygun olabilmesi için okulların öğrenci alım sayılarının ne olması gerektiği hesaplanarak raporda yer almıştır. Yıllara göre okullara yeni alına54 cak öğrenci sayıları hesaplanırken nüfus artış hızı da hesaba katılarak hedefe ulaşıldıktan sonraki 1.000 54 kişiye düşen personel sayısını sabit olarak devam ettirecek minimum öğrenci sayısı da hesaplanmış ve Temmuz 2015
Temmuz 2015
1
Yapılan çalışmalar özellikle bazı meslek grupları için okullara öğrenci alımının hızlı bir şekilde gözden geçirilip düzenlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Öncelikle bu raporda yer alan mesleklere ait projeksiyonlar detaylandırılarak 2023 yılındaki arzın, hedeflere uygun olabilmesi için okulların öğrenci alım sayılarının ne olması gerektiği hesaplanarak raporda yer almıştır. Yıllara göre okullara yeni alınacak öğrenci sayıları hesaplanırken nüfus artış hızı da hesaba katılarak hedefe ulaşıldıktan sonraki 1.000 kişiye düşen personel sayısını sabit olarak devam ettirecek minimum öğrenci sayısı da hesaplanmış ve okullara alınacak öğrenci sayılarının düzenlenmesinde dikkate alınmıştır. Bazı meslek gruplarında öğrenci alımı 20132014 öğretim yılından itibaren sıfırlansa bile (örneğin laboratuvar teknisyenliği- teknikerliği) arz, hedefin üzerinde olacaktır. Bu nedenle öğrenci alım sayılarının mutlaka tekrar değerlendirilmesi gerektiğinden bu raporun ilk sürümüne ait kısa bir özet
56
Temmuz 2015
Ağustos 2012‘de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Kalkınma Bakanlığı (KB) ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile paylaşılmıştır. Metodoloji ve varsayımlar sağlıkta insan kaynakları alanında 2023 yılına yönelik hedef belirleme çalışmaları, Sağlık Bakanlığı’nın (SB) koordinasyonunda 2007 yılından bu yana yürütülmektedir. Sektörün tüm paydaşlarının katılımıyla geniş kapsamlı çalıştaylarla başlayan çalışmalar, uzman görüşüne dayanan yöntemlerle arz ve ihtiyaç projeksiyonları yapılarak devam ettirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından geliştirilen bir yöntem ve model olan makroekonomik arz ve ihtiyaç projeksiyonları yöntemi kullanılmış ve netleştirilen çalışmalar “Sağlıkta İnsan Kaynakları 2023 Vizyonu” adı altında yayın haline getirilmiştir. Sağlıkta insan kaynakları 2023 vizyonu oluşturulurken hem uzman görüşü hem de resmi kurumların projeksiyonlarına dayanan bazı temel varsayımlar
kullanılmıştır. Bu varsayımlara şu örnekler verilebilir: • 2023 yılı nüfusu 84 milyon civarında olacaktır, • Kaba doğum hızında az da olsa kademeli bir azalma olacaktır, • Nüfus artış hızı, yaklaşık % 1,2 civarında kalacaktır, • Mevcut hastalık paternleri devam etmekle birlikte, yaşlı nüfusun ve doğumda beklenen yaşam süresinin artmasıyla paralel olarak kronik hastalıklar ve geriatrik hastalıklar artacaktır, • Gayri safi yurt içi hasıladaki büyüme yıllık % 4 civarında olacaktır, • 2023 yılında, mevcut hastane sayısında büyük bir değişme olmamakla birlikte 10.000 kişiye düşen hastane yatağı sayısı 2931 civarında olacaktır. Sağlıkta insan kaynakları 2023 vizyonu ile 2023 yılında ihtiyaç duyulacak sağlık çalışanı sayısı meslek gruplarına göre belirlenmiştir. Bu yayında 2023 yılı için hedef konulmamış bazı meslek grupları daha sonra aynı metodoloji ile çalışılarak 2023 yılı için hedef belirlenmiş, bu yayında olmasına rağmen daha
sonra ciddi değişiklikler yaşanan meslek grupları içinse (örneğin eczacılık mesleğiyle ilgili yasal düzenlemeler değişmiştir) hedef revizyonu yapılmıştır. Metodoloji ile ilgili başka bilgiler ayrıca meslek başlıkları altında da yer almaktadır. Bu raporda yer alan mesleklerde ilgili okullara (sağlık meslek liseleri dâhil) alınan ve halen eğitimde olan öğrenci sayıları ve mevcut iş gücü düzeyi de dikkate alınarak eğitim projeksiyonları da yapılmış ve arz- ihtiyaç karşılaştırması yapılmıştır. Projeksiyonlar yapılırken meslekten kayıp oranı % 1,24; eğitimden kayıp oranı da % 3,48 olarak alınmıştır. Eğitimle ilgili projeksiyonlar yapılırken okullara yeni alınacak öğrenci sayılarına ilişkin önerilerin geliştirilmesinde, hedefe ulaşıldıktan sonraki dönemde 1.000 kişiye düşen personel sayısının sabitlenmesi için gereken okul kontenjanları da dikkate alınmıştır. Yapılan projeksiyonlar sadece Sağlık Bakanlığı’ nın değil, tüm sağlık sektörünün ihtiyaçlarını göz önüne almaktadır.
58
Temmuz 2015
Acil Tıp Teknikerliği Acil tıp teknikerliği eğitimindeki mevcut durumun devamında oluşacak arz ile 2023 ihtiyacı tam olarak örtüşmektedir. Bununla beraber, hedefe ulaşıldıktan sonra 1.000 kişiye düşen personel sayısının sonraki yıllarda sabitlenmesi için gereken yıllık yeni öğrenci sayısı 704 olup, mevcut yeni öğrenci alımının yaklaşık dörtte biridir. Hedefe ulaşıldıktan sonra yeni öğrenci alımının birden azaltılmasında zorluklar olmaması amacıyla okul kontenjanlarının önce bir miktar artırılıp sonra kademeli olarak azaltılması düşünülebilir. Bu durumda okulların yeni alması gereken öğrenci sayılarının Tablo 3-2’deki gibi olması önerilmektedir. Acil Tıp Teknisyenliği Sağlık meslek liselerinin ilgili bölümlerindeki mevcut öğrenci sayısına göre 2023 yılında oluşacak acil tıp teknisyeni arzı yaklaşık 59.000 olmaktadır. Oluşacak arz, 2023 yılı ihtiyacının 9.500 kadar üzerinde olmakla birlikte, 6514 sayılı kanun gereği
2014-2015 öğretim yılından itibaren bu bölümlere acil tıp teknisyenliği adıyla öğrenci alınmayacaktır. Bu nedenle acil tıp teknisyenliği eğitimindeki mevcut durumun devamı uygun görülmektedir. Adli Tıp Teknikerliği Adli tıp teknikerliği alanında 2023 yılı için belirlenen 260 ihtiyacı Adli Tıp Kurumu Merkez ve Taşra teşkilatlarını kapsamaktadır. Bunun dışında istihdam alanı ve ihtiyaç projeksiyonları mevcut değildir. Eğitimdeki mevcut durumun devamında oluşacak arzın yaklaşık 450 olacağı bilinmektedir. Bu nedenle eğitimdeki mevcut durumun devamı önerilmektedir. Ağız ve Diş Sağlığı Teknikerliği Ağız ve diş sağlığı teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut durumdaki gibi öğrenci alımının devam etmesi halinde, 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş ihtiyaca göre yaklaşık 10.500 daha az ağız ve diş sağlığı teknikeri yetiştirilmiş olacaktır.
Temmuz 2015
58
korumak için gerekli tedbirleri alır. Türkiye’de biyomedikal cihaz teknikeri adı altında istihdam henüz bulunmamaktadır. Bununla birlikte 2014 yılına kadar biyomedikal cihaz teknolojileri adı altındaki ön lisans programlarından yaklaşık 5.350 mezun verilmiştir. Ayrıca 20122013 öğretim yılında 1.612 yeni öğrenci kaydolmuştur ve halen eğitimdeki öğrenci sayısı yaklaşık 4.403’dür.
Bu durumda ihtiyacın çok altında eleman yetiştirilmemesi amacıyla ön lisans düzeyindeki okullara alınacak öğrenci sayılarının bir an evvel artırılması gerekmektedir. 2023 hedeflerine ulaşılabilmesi için ilgili okullara alınan öğrenci sayılarının yükseltilmesi önerilmektedir. Ameliyathane Teknikerliği Ameliyathane teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut durumdaki gibi öğrenci alımının devam etmesi halinde, 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş ihtiyaca göre yaklaşık 7.500 daha az ameliyathane teknikeri yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle ihtiyaca göre personel yetiştirilebilmesi için ön lisans düzeyindeki okullara alınacak öğrenci sayılarının arttırılması önerilmektedir. Anestezi Teknisyenliği / Teknikerliği 2023 yılı için hedeflenen 10.500 anestezi teknisyeni/ teknikeri sayısı 2014-2015 öğretim yılından itibaren sıfır öğrenci alımı olması durumunda bile aşılmaktadır. Anestezi teknisyenliği / teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut durumdaki gibi öğrenci alımının devamı halinde 2023 yılında bu yıl için hedeflenen personelden yaklaşık 10.000
60
Temmuz 2015
daha fazla personel yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle 2014-2015 öğretim yılından itibaren ön lisans düzeyindeki anestezi bölümlerine öğrenci alımının mümkün olan en aza indirilmesi önerilmektedir. Biyomedikal Cihaz Teknikerliği Medikal Teknik dergisinin de üzerinde durduğu Biyomedikal alanı Türkiye’de henüz çok yeni bir alandır. Biyomedikal Cihaz Teknikerliği Türkiye’de henüz herhangi bir kanun ile tanımlanmış değildir. Bununla birlikte Sağlık Meslek Mensupları İle Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik’te görev tanımı şu şekilde yapılmıştır: Biyomedikal cihaz teknikeri: a) Kullanılmakta olan tıbbi cihazların periyodik olarak kalibrasyonunu ile bu cihazların bakım ve onarımını yapar. b) Kuruma alınması düşünülen tıbbi cihazların teknik şartnamesinin hazırlanmasında ve alınan tıbbi cihazların muayene kabulünde görüş verir. c) Tıbbi cihazların kullanımımı hakkında ilgili personele bilgi verir, ç) Hasta ve çalışanları tıbbi cihazların zararlı etkilerinden
Biyomedikal cihaz teknikerliği alanında sağlık hizmet sektörünün 2023 yılı ihtiyacı, özel hastaneler için 100 yatak altı hastane başına 1 (405) ve 100 yatak üstü özel hastaneler için her 100 yatağa 1 (16.000 yatak); kamu hastaneleri içinse 200 yatak altı hastane başına 1 (636) ve 200 yatak üstü hastaneler için her 200 yatağa 1 (123.000 yatak) personel olacak şekilde planlama yapılmıştır. Bu durumda biyomedikal cihaz teknikeri ihtiyacı yaklaşık 1.850 olmaktadır. Biyomedikal cihaz teknolojileri alanındaki mevcut kontenjanın sağlık hizmet sektörünün ihtiyacının çok üzerinde olduğu üzerinde durulması gereken bir konudur. Bununla birlikte biyomedikal mühendisliğinde olduğu gibi, burada da başka alanlarda istihdam ve kariyer olanakları olduğundan dolayı eğitim projeksiyonlarına ve tartışmalara burada yer verilmemiştir. Vurgulanması gereken esas nokta, 2023 yılı itibariyle sağlık hizmet sektörünün 1.850’den daha fazla istihdam sağlayamayacağıdır. Biyomedikal Mühendisliği Türkiye’de biyomedikal mühendisliği bölümlerine 20112012 öğretim yılında 687 yeni öğrenci kaydı yapılmış olup,
halen eğitimdeki öğrenci sayısı 1.702 ve 2014 yılına kadar toplam mezun sayısı 435’dir. Biyomedikal mühendisliği alanında hastanelerin 2023 yılı ihtiyacı; özel hastaneler için 100 yatak üzeri hastanelerde her 100 yatağa 1 mühendis, Kamu hastaneleri içinse 200 yatak üzeri hastanelere her 200 yatağa 1 mühendis olacak şekilde hesaplanmıştır. 2012 itibariyle mevcut özel hastane yatağı yaklaşık 35.000 ve 100 yatak altı hastane yatağı 19.000, mevcut kamu hastane yatağı 156.000 ve 200 yatak altı hastane yatağı 33.000 olduğundan 2023 yılı için hastanelerin biyomedikal mühendisi ihtiyacı 775 olarak belirlenmiştir. Ayrıca medikal marketler için de 300 personel ihtiyacı olacağı varsayılarak sağlık sisteminin 2023 yılı ihtiyacı, 1075 olarak netleştirilmiştir. Biyomedikal mühendisliği başka alanlarda da istihdam ve kariyer olanakları taşıdığından dolayı eğitim projeksiyonlarına burada yer verilmemiştir. Bununla birlikte 2023 yılı için sağlık hizmet sektöründe 1.100’den fazla istihdam olmayacağı öngörülmektedir.
62
halinde oluşacak personel sayısı, 2023 yılı hedefine çok yakındır. Bu nedenle diş protez teknisyenliği / teknikerliği bölümlerine alınacak öğrenci sayılarının yeterli olacağı düşünülmektedir. Diş Tabipliği Diş Hekimliği fakültelerindeki öğrenci alımının mevcut haliyle devam etmesi durumunda 2023 hedefine göre yaklaşık 6.000 diş tabibi fazla yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle diş hekimliği fakültelerine öğrenci alımının düşürülmesi önerilmektedir.
Dil ve Konuşma Terapistliği Sadece sağlık sistemi açısından bakılması durumunda bile eğitimdeki mevcut durumun devamı, 2023 yılı için ihtiyacı karşılayamamaktadır. Bu alandaki istihdamın esasen çok büyük kısmının eğitim sisteminde olacağı da düşünüldüğünde MEB ile koordinasyon halinde ilgili bölümlerin kontenjanlarının artırılması gerekmektedir.
Diyaliz Teknikerliği Diyaliz teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut durumdaki gibi öğrenci alımının devam etmesi halinde, 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş ihtiyaca göre yaklaşık 2.300 daha fazla diyaliz teknikeri yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle ihtiyaca göre personel yetiştirilebilmesi için ön lisans düzeyindeki okullara alınacak öğrenci sayılarının düşürülmesi önerilmektedir.
Diş Protez Teknisyenliği / Teknikerliği Diş protez teknisyenliği ve teknikerliği eğitiminin mevcut durum korunarak devam etmesi
Diyetisyenlik Diyetisyenlik alanında eğitimdeki mevcut durumun devam etmesi durumunda 2023 yılında diyetisyen arzı yaklaşık 16.800
Temmuz 2015
olmaktadır. Bu meslek grubunda çok çeşitli istihdam alanları olduğundan dolayı kontenjanlarla ilgili tartışma konumuz dışındadır. Burada 2023 yılı için sağlık sektörünün istihdamının yaklaşık 4.300 olacağının ve daha fazla istihdamın öngörülmediğinin vurgulanması gerekmektedir. Ebe Yardımcılığı Ebe yardımcılığı alanında 20132014 öğretim yılı itibariyle henüz eğitim ve istihdam bulunmamaktadır. 2023 için belirlenen hedeflere ulaşılması için okullara 2014-2015 öğretim yılından itibaren öğrenci alımının 13.000 civarında olması önerilmektedir. Ebelik Ebelik bölümlerinin mevcut durumdaki öğrenci alımlarının devam etmesi durumunda 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş hedeften yaklaşık olarak 3.000 daha az ebe yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle ebelik bölümlerine alınacak öğrenci sayılarının biraz arttırtılması önerilmektedir. Eczacılık Eczacılık fakültelerindeki öğrenci alımının mevcut haliyle devam etmesi durumunda hedef olan 31.300 eczacıdan yaklaşık
Temmuz 2015
62
9.000 daha fazla arz oluşacaktır. Bu nedenle yeni eczacılık fakültelerinin açılmaması, mevcut kontenjanların da azaltılarak öğrenci sayısının düşürülmesi önerilmektedir. Eczane Teknikerliği Eczane teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut öğrenci alımının devamı halinde 2023 yılı için hedeflenen ön lisans mezunu eczane teknikeri sayısına göre yaklaşık 6.000 daha az tekniker yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle ilgili bölümlere öğrenci alımının arttırılması önerilmektedir.
Elektronörofizyoloji Teknikerliği Elektronörofizyoloji teknikerliği ile ilgili bölümlere öğrenci alımının mevcut durumdaki gibi devam etmesi halinde, 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş ihtiyaca göre yaklaşık 750 daha az elektronörofizyoloji teknikeri yetiştirilmiş olacaktır. 2012 yılından itibaren Bakanlığımıza istihdamın başladığını da hesaba katarak ön lisans düzeyindeki okullara alınacak öğrenci sayılarının da arttırılacağı önerilmektedir. Ergoterapistlik ve Ergoterapi Teknikerliği Ergoterapi alanındaki eğitimin mevcut haliyle devam etmesi durumunda 2023 yılında oluşacak arz, hedeflerin çok altında kalmaktadır. Bununla birlikte lisans ve yüksek lisans düzeyindeki eğitim Türkiye’de çok yenidir. 2023 hedeflerine
64
Temmuz 2015
ulaşılabilmesi için mevcut öğrenci alım kapasitesinin çok artırılması gerekmektedir. Bu nedenle kontenjan öneri tablosuna burada yer verilmemekle birlikte, kontenjanların mümkün olan en kısa sürede artırılması gerekmektedir. Fizyoterapistlik Fizyoterapistlik alanında eğitimdeki mevcut durumun devam etmesi durumunda 2023 yılında fizyoterapist arzı yaklaşık 29.200 olmaktadır. Bu meslek grubunda çok çeşitli
istihdam alanları olduğundan dolayı kontenjanlarla ilgili tartışma, konumuz dışındadır. Burada 2023 yılı için sağlık sektörünün istihdamının yaklaşık 10.000 olacağının ve daha fazla istihdamın öngörülmediğinin vurgulanması gerekmektedir. Fizyoterapi Teknikerliği Fizyoterapi teknikerliği alanında eğitimdeki mevcut durumun devam etmesi durumunda 2023 yılında fizyoterapi teknikeri arzı yaklaşık 10.700 olmaktadır. Bu meslek grubunda çok çeşitli istihdam alanları olduğundan dolayı kontenjanlarla ilgili tartışma, konumuz dışındadır. Burada 2023 yılı için sağlık sektörünün istihdamının yaklaşık 3.500 olacağının ve daha fazla istihdamın öngörülmediğinin vurgulanması gerekmektedir.
Hemşire Yardımcılığı Türkiye’de 2013-2014 öğretim yılı itibariyle hemşire yardımcılığı eğitiminde öğrenci bulunmamaktadır. Eğitim 4 yıllık sağlık meslek liselerinde yapılacaktır. Yaklaşık olarak hemşire yardımcısı ihtiyacı 23.900 olarak belirlenmiştir. Bu durumda 1.000 kişiye düşen hemşire yardımcısı sayısı 0,30 olmaktadır. Hemşire yardımcılığı alanındaki 2023 yılı hedefi olan 23.900 personel sayısına ulaşılması için ilgili bölümlerin almaları gereken öğrenci sayıları SHGM
tarafından projekte edilmiştir. Nüfus artış hızı da dikkate alınarak hedef yıldaki 1.000 kişiye düşen personel sayısının sonraki yıllarda sabit kalması için gereken yıllık yeni öğrenci sayısı ise 623 bulunmuştur. Bu verilere göre bu alanda eğitime hemen başlanması gerekmektedir. Hemşirelik Hemşirelik bölümlerinin mevcut durumdaki öğrenci alımlarının devam etmesi durumunda 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş hedeften yaklaşık olarak 6.000 daha fazla hemşire yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle hemşirelik bölümlerine alınacak öğrenci sayılarının düşürülmesi ve kariyer hedeflerinin farklı alanlara kaydırılması önerilmektedir. Klinik Psikologluk Klinik psikoloji eğitiminde mevcut durumdaki öğrenci alımlarının
devam etmesi durumunda 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş hedeften yaklaşık olarak 300 daha az klinik psikolog yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle ilgili programlara alınacak öğrenci sayılarının biraz artması gerekmektedir. Mamografi Teknikerliği 2014 sonu itibarıyla Türkiye’de okullardan mezun mamografi teknikeri ve mevcut eğitimde öğrenci bulunmamaktadır. 2023 hedefi ve ihtiyaç olan 1500 mamografi teknikerine ulaşmak için harekete geçilmesi önerilmektedir.
projekte edilmiştir. Nüfus artış hızı da dikkate alınarak hedef yıldaki 1.000 kişiye düşen personel sayısının sonraki yıllarda sabit kalması için gereken yıllık yeni öğrenci sayısı ise 26 bulunmuştur. Radyoterapi Teknikerliği 2023 hedefi olan 2.800 radyoterapi teknikeri sayısına ulaşabilmek için ilgili bölümlerin alması gerekenöğrenci sayıları SHGM tarafından projekte edilmiştir. Nüfus artış hızı da dikkate alınarak hedef yıldaki
civarındaki teknisyenin eğitiminin başlaması önerilmektedir. Sağlık Fizikçiliği Sağlık fizikçiliği ile ilgili bölümlere mevcut öğrenci alımının devam etmesi halinde 2023 yılı ihtiyacına göre yaklaşık 500 daha az sağlık fizikçisi yetiştirilmiş olacaktır. Bu nedenle 2023 yılı ihtiyacının karşılanabilmesi için ilgili yüksek lisans eğitimlerine alınacak öğrenci sayılarının arttırılması önerilmektedir. TABİPLİK – DOKTORLUK
Odyologluk ve Odyometri Teknikerliği İlgili bölümlere öğrenci alımının mevcut hali ile devam etmesi durumunda 2023 yılında odyolog ve odyometri teknikeri arzı 5000’i geçmektedir. Bu nedenle ilgili okullara öğrenci alımının azaltılarak toplamda 3500’e düşürülmesi önerilmektedir. Perfüzyonistlik Perfüzyonistlik eğitimi 6225 sayılı kanun gereği lisans ya da yüksek lisans düzeyinde olmaktadır. Bu nedenle mevcut ön lisans programlarının lisans programlarına dönüştürülmesi, bu programlardan mezun olanların da lisans tamamlama yoluna gidilmesi önerilmektedir. Ayrıca ön lisans düzeyindeki okulların mevcut kontenjanı ihtiyacın çok üzerindedir. Bu durumda 2023 hedeflerine ulaşılabilmesi için perfüzyonistlik eğitimi verilen okullara düzenlenmesi önerilmektedir. Podologluk 2023 hedefi olan 1.000 podolog sayısına ulaşabilmek için ilgili bölümlerin alması gereken öğrenci sayıları SHGM tarafından
66
Temmuz 2015
1.000 kişiye düşen personel sayısının sonraki yıllarda sabit kalması için gereken yıllık yeni öğrenci sayısı ise 73 bulunmuştur. 2023’te ihtiyacın 800 fazlası tekniker yetişeceği öngörülmektedir. Bu verilere göre okulların yeni alması gereken öğrenci sayılarının düşürülmesi önerilmektedir. Sağlık Bakım Teknisyenliği Sağlık bakım teknisyenliği alanında 2013-2014 öğretim yılı itibariyle henüz eğitim ve istihdam bulunmamaktadır. 2023 için belirlenen hedeflere ulaşılması için okullara 2014-2015 öğretim yılından itibaren öğrenci alımının ivedilikle yapılması ve ihtiyaç duyulacak olan 49.000
Tıp fakültelerindeki mevcut öğrenci alımının devamında oluşacak tabip sayısı ile 2023 hedefine göre ihtiyaç duyulacak tabip sayısı arasında yaklaşık 5.000 fark bulunmaktadır. Bu nedenle tıp fakültelerine alınacak öğrenci sayılarının düşürülmesi önerilmektedir. Tıbbi Görüntüleme Teknisyenliği / Teknikerliği Tıbbi görüntüleme teknisyenliği ve teknikerliği ile ilgili bölümlere mevcut durumdaki gibi öğrenci alımının devam etmesi halinde, 2023 yılında, bu yıl için belirlenmiş ihtiyaca göre yaklaşık 11.000 daha fazla tıbbi görüntüleme teknisyeni / teknikeri yetiştirilmiş olacaktır.
Temmuz 2015
66
gereken öğrenci sayıları SHGM tarafından projekte edilmiştir. Nüfus artış hızı da dikkate alınarak hedef yıldaki 1.000 kişiye düşen personel sayısının sonraki yıllarda sabit kalması için gereken yıllık yeni öğrenci sayısı ise 26 bulunmuştur. 2014-2015 öğretim yılından itibaren okullara hiç öğrenci alınmasa bile 2023 Yılında oluşacak arz, ihtiyacın üzerinde olmaktadır. Bu nedenle ilgili okullara alınacak öğrenci sayılarının mümkün olan en aza indirilmesi önerilmektedir.
Bu durumda 2014-2015 öğretim yılından itibaren sağlık meslek liselerine röntgen teknisyeni unvanı almak üzere öğrenci alınmayacağı da hesaba katılarak ön lisans düzeyindeki okullara alınacak öğrenci sayılarının da düzenlenmesi önerilmektedir. Tıbbi Laboratuvar Teknisyenliği / Teknikerliği 6514 Sayılı Kanun gereği, 2014-2015 öğretim yılından itibaren sağlık meslek liselerine laboratuvar teknisyeni unvanı almak üzere öğrenci alınmayacağından hareketle, ön lisans düzeyindeki tıbbi laboratuvar teknikerliği bölümlerine mevcut şekliyle öğrenci alınmaya devam edilmesi durumunda, 2023 yılı için belirlenmiş hedefe göre yaklaşık 34.500 daha fazla laboratuvar teknikeri yetiştirilmiş olacaktır. 2014-2015 öğretim yılından itibaren ön lisans düzeyindeki okullara öğrenci alımının sıfır olması durumunda bile yetiştirilecek tıbbi laboratuvar teknikeri sayısı hedefin 8.000 üzerinde olmaktadır. Bu nedenle,
68
Temmuz 2015
2014- 2015 öğretim yılından ön lisans düzeyindeki okulların kontenjanlarının mümkün olan en aza indirilmesi önerilmektedir. Tıbbi Protez ve Ortez Teknisyenliği / Teknikerliği Tıbbi protez ve ortez teknisyenliği / teknikerliği konusunda 2011 yılında SEGM tarafından kurulmuş komisyonun çalışmaları ile 2023 yılı hedefi 1.012 olarak belirlenmiştir. 2023 yılı hedefi olan 1.012 tıbbi protez ve ortez teknisyeni / teknikeri sayısına göre ilgili bölümlerin almaları
Tıbbi Sekreterlik Tıbbi sekreterlikle ilgili bölümlere mevcut öğrenci alımının devamı halinde 2023 için planlanana göre yaklaşık 3.000 daha az personel yetiştirilmiş olacaktır. Bununla birlikte nüfus artış hızı da dikkate alınarak hedef yıldaki 1.000 kişiye düşen personel sayısının sonraki yıllarda sabit kalması için gereken yıllık yeni öğrenci sayısı ise 2.347 bulunmuştur. 2014-2015 öğretim yılından itibaren sağlık meslek liselerine tıbbi sekreter unvanı almak üzere öğrenci alınmayacağı da hesaba katılarak ön lisans düzeyindeki okullara alınacak öğrenci sayılarının arttırılması önerilmektedir.
Google Bilim Fuarı’nda Türkiye’den beş finalist yarışacak Google’ın tüm dünyadan 13-18 yaşları arasındaki genç mucitleri ve onların yenilikçi projelerini bir araya getirmek amacıyla gerçekleştirdiği Google Bilim Fuarı’nın (Google Science Fair) bu yılki ayağında Türkiye’den beş finalist yer alacak.
69
Temmuz 2015
İ
nternet devi Google‘ın dünyanın dört bir yanındaki parlak beyinleri dünyayı değiştirecek fikirlerini paylaşmaya davet ettiği Google Bilim Fuarı 2015’te Türkiye’den de 5 finalist proje yer alıyor. Google’ın tüm dünyadan 13-18 yaşları arasındaki genç mucitleri ve onların yenilikçi projelerini bir araya getirmek amacıyla gerçekleştirdiği Google Bilim Fuarı’nın (Google Science Fair) bu yılki ayağında finalistler arasına girmeyi başaran 5 Türk genci parlak fikirleriyle Türkleri ve Türkiye’yi dünyaya tanıtma görevi de üstleniyorlar. 2013’te muz kabuklarından biyoplastik üretimi fikriyle Elif Bilgin’in halk oylamasında 1. seçildiği Google Bilim Fuarı, genç mucitlerden dünyanın sorunlarını çözen projeler geliştirmelerini istiyor. Bu yıl da kalp hastalıklarının erken teşhisinden otomatik toprak nemlendirme sistemine kadar çok çeşitli yelpazedeki projeleriyle beş Türk genci 90
bölgesel finalist arasında yer alıyor. 21 Eylül’de Mountain View Kaliforniya’daki ödül törenine katılacak ve 20 küresel finalist arasına adını yazdırmaya çalışacak olan Türkiye’den çıkan projeler şu şekilde: • TED Ankara Koleji’nden Sema Akkurt: Kaçınılamaz Atıkların Doğal Antianjiojenik’lere Dönüştürülmesi • TED Ankara Koleji Vakfı Özel Lisesi’nden Cem Buğra Kabaoğlu: Yaraları İyileştiren Sprey – Yaraların İyileştirilmesinde Mezenkimal Kök Hücre ve Epitel Doku Hücrelerinin Kullanımı • TED Antalya Koleji’nden Gaye Satılmış ve Alper Yılmaz: Elektrospinning Yöntemi İle Üretilen Nanomanyetit Katkılı Nanolif İle Elektromanyetik Dalgalardan Korunma Kalkanı • Özel Ege Lisesi’nden Berker Alpöz ve Mustafa Emin Tos: Görme Engelliler İçin Tasarlanmış Pasif RFID Tabanlı
Akıllı Sinyalizasyon ve Navigasyon Sistemi • Özyeğin Üniversitesi’nden Metehan Emlik: Küresel Olmayan Astronomik Cisimler İçin İniş Sistemi Tasarımı Projesi Google Bilim Fuarı’nda dereceye giren projeler Scientific American ve Google’dan 100 bin dolar değerinde burs ve sınıf yardımı, Galapagos Adaları’nda National Geographic gezisi, LEGO tasarımcılarını Danimarka’daki merkezlerinde ziyaret etme şansı ve Virgin Galactic’in Mojave Havacılık ve Uzay merkezindeki yeni uzay gemisi turu ödülleri bekliyor. Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, fuar bu yıl İlham Veren Eğitimci Ödülü ile çevre veya sağlık sorunlarına yönelik bir proje için Toplumsal Etki Ödülü de verecek. 13-18 yaşları arasındaki öğrenciler katılıyor Konuyla ilgili olarak Google Türkiye resmi blogunda şu açıklama yapıldı: “Dünya genelinde yaşları 13-18 arasında değişen öğrencilerden bir şey denemelerini istedik. Bu süreçte dünya genelinde var olan sorunlara çözüm bulma çabasıyla; kalp hastalıklarının erken teşhisinden otomatik toprak nemlendirme sistemine kadar uzanan binlerce proje ile dünyanın her yerinden başvurular aldık.” Google Bilim Fuarı’nda (Google Science Fair) verilecek ödüller arasında Scientific American ve Google’dan 100 bin dolarlık burs ve sınıf yardımı, Galapagos Adaları’na National Geographic Gezisi, Danimarka’daki merkezinde LEGO tasarımcılarını ziyaret etme fırsatı ve Virgin Galactic’in Mojave Havacılık ve Uzay merkezindeki yeni uzay gemisi turu yer alıyor. 2013 yılının birincisi Türkiye’den çıkmıştı Google Bilim Fuarı’na, 2013 yılında
Türkiye’den katılan 16 yaşındaki Elif Bilgin, “Muz kabuğundan biyoplastik oluşturma” projesiyle Jüri Özel Ödülü’nün yanısıra, küresel halk oylaması birincisi olmayı başarmıştı. 16 yaşındayken muz kabuklarından bioplastik üretimi konusundaki çalışmasıyla adını dünyaya duyuran lise öğrencisi Elif Bilgin’in hikayesi, Fransa’nın en prestijli dergilerinden Paris Match’ta da yer aldı. Dergi, 18 yaşındaki genç kızın projesi üstünde çalışmayı sürdüreceğini aktadı. Bilgin’i ampülün mucidi Thomas Edison’a benzeten dergi, projenin çevre kirliliğine karşı devrim nitelendiğinde olduğunu söyledi. Henüz 16 yaşındayken muz kabuğundan biyoplastik üretimi projesiyle Google Bilim Fuarı’nda finale kalarak Türkiye’nin gururu olan Elif Bilgin mucit olma yolunda ilerliyor. 18 yaşına giren Bilgin, dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Amerika’daki Johns Hopkins Universitesi’ ne kabul edildi. Biyomedikal mühendisliği bölümünde eğitim göreceğini belirten Bilgin, “Üniversite, bu alanda dünyanın en iyisi olduğu için tercih ettim. Hayalim dünyada iz bırakan bir mucit olmak” dedi. Türkiye Elif Bilgin’i bundan 2 yıl önce katıldığı Google Bilim Fuarı’nda elde ettiği başarıyla
tanımıştı. 120 ülkeden binlerce gencin katıldığı yarışmada finale kalmasının yanı sıra ABD’de 168 yıldır yayımlanan popüler bilim dergisi Scientific American’ın “Scient in Action” ödülüne de layık görülen Elif Bilgin büyük bir başarıya imza atmıştı. “Hayalim mucit olmak” İçinde sürekli yeni bir şeyler icat etme isteği duyduğunu anlatan Bilgin “Sıkıcı bir hayatım olsun istemiyorum. En uç hayalim mucit olmak. Dünyada iz bırakan bir eser bırakmak benim için en büyük mutluluk olur” dedi. Dünyanın dört bir köşesinde düzenlenen konferanslarda projesini tanıtan Bilgin araştırmalarına devam ediyor. https://www.googlesciencefair.com/en/ competition/previous-years
Temmuz 2015
70
Türk Malı MINION dünya markası olma yolunda
Uluslararası pazarda marka olmayı başaran Gözde Tıbbi Malzeme gibi Türk medikal şirketleri pazarın dışa bağımlılığını tersine çeviriyor. Gözde Tıbbi Malzeme iç piyasada olduğu gibi dış piyasalarda da atılımlarına hız kesmeden devam ediyor. Ana ihracat pazarı Kuzey Afrika ve Ortadoğu olan Gözde Tıbbi Malzeme, dört kıtada otuz üç ülkeye ihracat yapıyor. Şirket uluslararası standartlarda üretilen MINION markalı medikal ürünlerin marka bilinirliğini arttırmak amacıyla; bölgesel projeler geliştiriyor, teknolojik yenilikleri yakından takip
ediyor ve uluslararası fuarlara öncelik veriyor. Gözde Tıbbi Malzeme, 2023 yılında MINION markasını 100 ülkeye ihraç ederek; ihracat gelirlerini üç katına çıkarmayı hedefliyor. Bu hedef doğrultusunda öncelikle coğrafi konumu yakın olan ülkeler bazında marka bilinirliğini arttırıp, pazardaki satış hacmini yükseltme çalışmaları devam ediyor. Bu ülkelerde kurmuş olduğu güçlü, yetkin, profesyonel bayi ağı ve şirket hede-
flerine odaklı bölgesel çalışmalar bu amaca hizmet ediyor. Orta vadede bütün Avrupa ve Orta Asya ülkelerine ihracat yapmak için altyapı çalışmaları tamamlandı, gerekli bütün hazırlıklar ve piyasa araştırmaları yapıldı. Çok yakında başlaması planlanan pazarlama ve satış faaliyetleri sayesinde MINION Avrupa ve Orta Asya’nın tamamında bilinen ve tercih edilen bir marka haline gelecek.
Temmuz 2015
72
73
Temmuz 2015
Sağlık alanındaki 3boyutlu yazıcı çözümleri, 3D Printshow İstanbul 2015’te! Maliyeti yüksek olan kişiye özel sağlık çözümleri, 3D baskı teknolojileri sayesinde yakın gelecekte herkes için ulaşılabilir hale getirecek.
74
Temmuz 2015
3
D Printshow İstanbul, özellikle son dönemde el, kol, ayak, bacak ve diş protezleri ile işitme cihazlarının pratik ve ekonomik yoldan üretiminde kullanılan, aynı zamanda doku ve organ prototiplerinin baskısına da imkan veren 3 boyutlu yazıcıları sergileyecek. Sağlık profesyonelleri, 10 Eylül 2015 Perşembe günü Tüyap’ta kapılarını açacak olan organizasyonu ziyaret ederek, alanlarıyla ilgili 3 boyutlu baskı teknolojilerini yerinde görebilecekler. Tarsus Group’un, bu yıl Mayıs ayında Londra’da başlayıp sırasıyla California, Paris ve Dubai ile devam edecek “3D Printshow Global Serisi”nin Türkiye ayağı SIGN İstanbul fuarı olacak. “Alanında Avrasya’nın her yıl düzenlenen en büyük ticari organizasyonu” olarak kabul edilen SIGN İstanbul’un, Tüyap Beylikdüzü Fuar ve Kongre Merkezi’ndeki 11. Salonda açtığı 3D Printshow özel bölümününde, 3 boyutlu
yazıcı firmaları, pek çok alanda olduğu gibi sağlık sektörüyle ilgili yeni uygulama ve çözümlerini de sunacaklar. 3D Printshow İstanbul ile ilgili detaylı bilgi ve online davetiye almak isteyenler, organizasyonun resmi internet sayfası HYPERLINK “http:// www.signistanbul.com” 3dprintshowistanbul.com adresini ziyaret edebilirler.
Doktor Ertan Sal, dünyada bir ilke imza attı IRIDA hastalığının farklı bir mutasyonunu ilk kez teşhis eden Türk Doktorun başarısı tıp literatürüne geçecek edildi.
B
ir süre önce Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde göreve başlayan Çocuk Hematoloji ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Ertan Sal, iki kardeş hastada IRIDA (Iron refractory
78
Temmuz 2015
iron deficiency anemia) hastalığını teşhis ederek; dünya genelinde bir başarı yakaladı. Hastalığın bu farklı mutasyonu Doktor Ertan Sal tarafından dünyada ilk kez teşhis
Kan örneği İtalya’ya gönderildi Yaşları 5 ile 1,5 olan iki kardeşin kansızlık nedeniyle yaklaşık 5 yıldır üniversite hastaneleri dâhil birçok hastanede değerlendirildiği ve bir teşhisin konulamadığı açıklandı. Çocuk Hematoloji ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Ertan Sal, “Demir tedavisi verilmiş fakat tedaviden istenen cevap alınamamış. Hastayı ilk değerlendirmemde dünyada yaklaşık toplamda 80-90 hastada teşhisi konmuş olan IRIDA adlı nadir rastlanan hastalık olabileceğini düşündüm. Kesin teşhis için bazı biyokimyasal testler ve genetik inceleme gerektiği için İtalya’da bu hastalık ile ilgilenen Dr. Lucia ile iletişime geçtim ve kan örneği gönderdim. İtalya’da yapılan genetik test sonuçları IRIDA
teşhisini doğruladı. Ancak bizim hastalarımızda saptanan mutasyon dünyada daha önce hiç tespit edilmemişti. Dolayısıyla hastalarımız dünyada bu mutasyonu taşıyan ilk aile ve hasta olma özelliğini de taşıyor” dedi. Dünyada bu mutasyonu taşıyan ilk hasta Daha önce bildirilmeyen bu mutasyonun devlet hastanesinde tespit ve teşhis edilmiş olmasını da önemseyen Dr. Sal, “Bu hastalarımız, dünyada IRIDA hastalığı teşhis edilen 80-90 hastadan biri. Türkiye’de teşhis alan 4’cü aile. Dünyada bu mutasyonu taşıyan ilk hasta olma özelliğini taşıyor” diye konuştu. IRIDA hastalığı IRIDA hastalığı; demirin vücutta kullanımını sağlayan Hepsidin adlı bir maddenin metabolizmasındaki
genetik bozukluk sonucunda oluşuyor. Bu hastalıkta kırmızı kan hücresi denilen eritrositlerin yapılması için gerekli olan demirin kullanılamaması sonucu demir eksikliği ve kansızlık oluşuyor.
Ağızdan verilen demir tedavisi yetersiz kalan bu hastalığın tedavisinde damardan demir verilmesi gerekiyor.
Temmuz 2015
80
81
Temmuz 2015
COHO - Contract Hotel Expo
B
Sağlık, turizm ve yeme içme sektörleri Bursa’da yapılacak COHO fuarında buluşacak
ursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) öncülüğünde fuarcılık atağına kalkan Bursa, uluslararası nitelikte yeni bir fuara daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Türkiye’de otel, restoran, cafe ve hastane sektörüne kontrat işleri yapan güçlü tedarikçileri ilk kez bir araya getirecek olan Contract Hotel Expo Bursa (Hotel, Restoran, Hastane ve İkram Endüstrisi İş Kontratları Fuarı) 11-14 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Contract Hotel Expo Bursa Fuarı’na ilişkin lansman toplantısı, BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ Genel Müdürü İlhan Ersözlü, fuar danışma kurulu üyeleri, sivil toplum
82
Temmuz 2015
kuruluşları ve firma temsilcileri ile basın mensuplarının katılımıyla Bursa Sheraton Hotel’ de yapıldı. Toplantıda konuşan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, üretimin ve ihracatın lokomotif kenti Bursa’yı fuarcılık alanında da cazibe merkezi haline getirmek istediklerini ifade etti. Bu kapsamda doğru projelerin ortaya konulması gerektiğini dile getiren Burkay, BTSO’nun öncülüğünde gerçekleştirilen Bursa İnşaat ve Gayrimenkul Fuarı ile Ev&Stil Fuarı’nda önemli bir başarıya ulaştıklarına dikkat çekti. “Bursa fuarcılıkta büyük potansiyele sahip” Bursa’ya güçlü olduğu alanlarda nitelikli fuarları kazandırmaya devam ettiklerini belirten İbrahim Burkay,
Contract Hotel Expo Fuarı’nın da bu kapsamdaki önemli fuarlardan biri olduğunu söyledi. Dünyada rekabetin her geçen gün arttığı bir ortamda 35 bin kişilik BTSO ailesinin ticaretini ve kalite standartlarını geliştirmeyi hedeflediklerini belirten Burkay, “Bugün gıpta ederek baktığımız uluslararası fuarları Bursa olarak çok daha yüksek kalitede gerçekleştirebilecek potansiyele sahibiz. Bulunduğumuz coğrafyada 2-2,5 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyar insan yaşıyor. Contract Hotel Expo Bursa Fuarı ile firmalarımızı nitelikli alıcılarla buluşturarak işletmelerimizin pazar payını artırmayı hedefliyoruz. Bursa iş dünyasından yaptığımız işlere katkı koymalarını bekliyoruz” diye konuştu.
“Türki̇ye’de i̇lk olma özelli̇ği̇ taşıyor” TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ Genel Müdürü İlhan Ersözlü, Contract Hotel Expo Fuarı’nın sağlık, turizm ve yeme-içme sektörlerini bir araya getireceğini ifade etti. Söz konusu fuarın Türkiye’de ilk olma niteliği taşıdığını vurgulayan Ersözlü, “Ekiplerimiz fuar hazırlıkları kapsamında yoğun bir şekilde çalışıyor. Ülkemizin fuarcılık sektörüne yenilikleri eklemeye devam ediyoruz.” dedi.
Dünyanın dört bi̇r yanından alm heyetleri̇ gelecek 11-14 Kasım 2015 tarihleri arasında TÜYAP Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan fuarın katılımcı profili otel tekstili ve mobilyaları, endüstriyel mutfak ekipmanları ve çamaşırhane ekipmanları, aydınlatma, teknoloji ve güvenlik sistemleri, SPA havuz ekipmanları ve aksesuarları, otel odası ekipmanları ile restoran ürünleri ve ekipmanları sektörlerinde faaliyet gösteren firmalardan
oluşacak. ABD, Avrupa, Afrika, Balkan ve Latin ülkeleri, Türki Cumhuriyetler, Uzakdoğu ve Körfez ülkelerinden önemli alıcıların beklendiği fuarda ayrıca otel, tatil köyü ve hizmet sektörü yöneticileri ve satın alma yetkilileri, restoran ve kafe yöneticileri, hastane, eğlence, spor kompleksi, sağlık turizmi, eğlence sektörü firma yetkilileri ile inşaat proje taahhüt firmaları, mimarlar ve tasarımcılar da yer alacak. iletisim.btso.org.tr/COHO
Temmuz 2015
84
Aşırı sıcaklar psikolojik sorunları tetikliyor! Uzmanlar uyarıyor; aşırı sıcak ve nem anksiyete bozukluklarında artışa sebep olabilir. artırılmasına, hekimlere danışmadan ilaç tedavisinin kesilmemesi gerektiğine dikkat çekerek şu uyarılarda bulundu:
P
sikiyatrik hastalıklar çoğunlukla güneşten uzak kaldığımız kış aylarında görülür ancak aşırı sıcak hava da bazı psikiyatrik sorunlara neden olabilir. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Feneryolu Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver “Panik bozukluğu olan hastalar havadaki nem artışına hassastırlar ve bu sebeple huzursuzluk yaşarlar. Panik atak geçirme sıklığı artabilir.” uyarısında bulundu. Aşırı sıcaklarda panik atak geçirme sıklığı artabilir Ünsalver, aşırı sıcak havanın ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabileceğini söyledi. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Feneryolu Polikliniği Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, özellikle su tüketiminin
86
Temmuz 2015
Sıcaklık artışı ve nemin artması özellikle anksiyete bozukluklarında artışa sebep olabilir. Panik bozukluğu olan hastalar havadaki nem artışına hassastırlar ve bu sebeple huzursuzluk yaşarlar. Bu kişilerin panik atak geçirme sıklığı artabilir. Bazı anksiyete bozukluğu hastaları da ‘Tatil geldi şimdi ne yapacağım? Bütün yazı nasıl geçireceğim?’ gibi bir paniğe kapılabilir. Yeterli sıvı ve tuz alınmalı! Sıcaklık artışıyla birlikte yeterli sıvı alınmaması ve vücut ısısının yükselmesi yaşlı hastalarda bilinç
bulanıklıklarına ve davranış sorunlarına neden olabilir. Terleme yoluyla vücut sodyum kaybeder. Antidepresan kullanan yaşlı kişilerde bazen sodyum düzeyleri düşebilir, bu nedenle özellikle yaşlı kişilerde ter yoluyla tuz kaybı da dikkat edilmesi gereken önemli bir sorundur. Yeterli sıvı alınmamasının başka bir olumsuz sonucu da suda çözünen ilaçların kandaki düzeylerinin yükselip ilaç yan etkilerinin daha kolay ortaya çıkmasıdır.
Bu sebeple yeterli sıvı alımı önemlidir. Sıcaklık artışına bağlı tansiyon düşmesi olabilir. Psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar da tansiyon düşürücü etki gösterebildiğinden bu hastaların tansiyon düşüklüğüne bağlı baş dönmesi ve göz kararması yaşaması beklenebilir. Uykusuzluk da tetikleyici olabilir Uykuya dalabilmek için ışığın azalması ve beden ısısının da biraz düşmesi gerekir. Sıcaklar sebebiyle beden ısısı azalmadığından uykuya dalmak güçleşir. Ayrıca güneşin erken doğması da erken uyanmayı kolaylaştırır. Uykusuzluk da yazın yaşanan önemli psikiyatrik yakınmalar arasındadır. Uykusuzluk bipolar
87
Temmuz 2015
hastalığın manik dönemini tetikleyebilir, gün içerisinde huzursuzluk ve gerginliği arttırabilir. Yaz dönemi öfke denetleme sorunlarının da artış gösterdiği bir dönemdir. Birçok toplumsal olayın yaz dönemine ya da sıcak havalara denk geldiği ve suç işleme oranlarının sıcak havalarda arttığı bildirilmektedir. Birçok kişi tatile çıktığında alkol ya da madde kullanımını arttırabilir. Eğer kişi bağımlıysa ve tedavi görüyorsa tatile çıkmak maddeye ya da alkole başlamak açısından riskli olabilir. Tatile çıkmadan önce mutlaka hekimiyle bu konuyu görüşmelidir. Gençler için ise alkol ve maddeyle ilk tanışma tatilde olabilir. Ailelerin çocuklarını bu konuda
bilgilendirmeleri faydalı olabilir. Hekime danışmadan ilacınızı kesmeyin Yaz mevsiminin getirdiği olumlu hisler bazı hastaların iyileştiğini hissederek ilaçlarını hekim onayı olmadan kesmesine neden olur. Bazı hastalar da tatilde rahatça alkol alabileyim diye düşünerek ilaçlarını kesebilir. İlaçların cinsel yan etkileri de yazın ilaçları kesmenin diğer bir sebebidir. Erken kesilmiş olan tedavi, psikiyatrik hastalığın nüksüne sebep olabilir. Ayrıca eğer ilaçlar aniden kesilmiş ise kesilme yan etkileri şiddetli olabilir. Eğer psikiyatrik ilaç kullanıyorsanız ve bu tip kaygılarınız varsa tatile çıkmadan mutlaka hekiminizle konuşarak neler yapabileceğinizi öğrenmelisiniz.
Türkiye’nin ikinci biyonik göz ameliyatı Dünyagöz Etiler’de gerçekleştirilen ikinci biyonik göz ameliyatı Lefkoşa doğumlu Hatice İnsel’e uygulandı. Argus II - Biyonik Göz ameliyatı ile beş yıl sonra ışığı hisseden İnsel “Tekrar ışığa kavuşmak bir rüya gibi. Yaşadığım mutluluğu tarif etmem imkânsız” dedi.
88
Temmuz 2015
G
eçtiğimiz ay Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen ve Dilek Ümran Öztürk’ü ışığa kavuşturan Argus II Biyonik Göz ameliyatı şimdi de 46 yaşındaki Hatice İnsel’e umut oldu. Türkiye’de yaklaşık 20 bin kişide görülen ve halk arasında tavukkarası veya gece körlüğü olarak adlandırılan retinitis pigmentosa hastalığı nedeniyle 5 yıl önce görme yetisini kaybeden İnsel, Argus II Biyonik Göz ameliyatıyla yeniden ışığa kavuştu. Dünyagöz Etiler’de gerçekleştirilen operasyon sonrasında Hatice İnsel, biyonik gözü ile ışığı algıladığı ilk anlarını ve hayat hikâyesini paylaştı. Operasyon sonrası yapılan toplantıda ilk vaka Dilek Ümran Öztürk de Hatice İnsel’e eşlik etti. Türkiye’nin ikinci Argus II Biyonik Göz ameliyatı Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Direktörü Prof. Dr. Ioannis Pallikaris’in önderliğinde; Op. Dr. A Nilüfer Köylüoğlu Ünal’ın proje koordinatörlüğü, Doç. Dr. Nur Acar ve Op. Dr. Fevzi Akkan’ın vitreoretinal cerrahi desteğiyle gerçekleştirildi. Umudumu hiç kaybetmedim Görme yetisini kaybettiğini
ancak umudunu hiçbir zaman kaybetmediğini anlatan Hatice İnsel “Türkiye’de ikinci biyonik göze sahip olmanın mutluluğunu kelimelerle anlatmam imkansız. Ameliyatımın üzerinden yaklaşık 13 gün geçti. Çok başarılı bir operasyon geçirdim. Şu an ışığı algılayabiliyorum” dedi. Dünyagöz ekibine teşekkür eden İnsel “Yaklaşık üç aylık eğitimim sonrası görme yetim daha da artacak ve günlük hayatım kolaylaşacak. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayabileceğim ve kızıma daha çok yardımcı olacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum, gerçekten çok heyecanlıyım” diye konuştu. Hasta kızına bakıyor Lefkoşa’da yaşayan ve iki çocuğu bulunan İnsel, Rett sendromuyla doğan kızıyla özel olarak ilgilenmeye çalışıyor. Tekrar ışığa kavuşmanın bir hayal olduğunu belirten İnsel “12 yaşında tavukkarası hastalığım olduğunu öğrendim. Bir kızım ve bir oğlum var. 1995 yılında oğlum dünyaya geldi. 1998 yılında doğan kızımın hastalık tanısı ile birlikte tavukkarası hastalığım giderek kötüleşti” diye konuştu.
Doğumundan bu yana kızının bakımında eşinin büyük yardımları olduğunu belirten İnsel “Kızımın tedavi süreci ile benim göz hastalığımın ilerlemesi de arttı. Stresli yaşamım günlük hayatımı daha da zorlaştırdı. Yaşadığımız zorluklar bizi hayati önem taşıyan kararlar almaya itti. 2010 yılında eşim erken emekliye ayrılarak bana ve kızıma daha da yardımcı oldu. Bir anne olarak hasta olan kızıma, oğluma ve de eşime daha iyi bakabilmek en büyük isteğim” diye konuştu. Pallikaris: gururluyuz Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Direktörü Prof. Dr. Ioannis Pallikaris; Kısa süre içerisinde ikinci ameliyatı başarılı bir şekilde yapmış olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Prof. Dr. Ioannis Pallikaris; “Kendi adıma ve ekibim adına oldukça gururlu ve mutlu olduğumuzu söyleyebilirim” diye konuştu. Hatice İnsel’in ameliyatının çok başarılı geçtiğini belirten Prof. Dr. Ioannis Pallikaris, görme yetisinin zamanla ve eğitimlerle daha da çok artacağını, Hatice Hanım’ın günlük hayatında kendi işlerini gerçekleştirebileceğini söyledi. Dünyagöz Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Gülferi Yıldırım ise ilkleri gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarını söyleyerek “20 yıllık hayalimiz bugün gerçek oldu. Kuruluşumuzdan bu yana milyonlarca hastanın görmesini korumak ve göz sağlığını geri kazandırmak için dünyayı yakından takip ettik, Türkiye’de ilkleri gerçekleştirdik. Argus projesi bunun bir adım daha ötesinde… Görmeyen gözlere ışık olabilmenin mutluluk ve gururunu yaşıyoruz. Teknolojik alt yapımız ve uzman hekim kadromuzla, her zaman en iyi hizmeti vermek en büyük amacımız oldu. Argus II - Biyonik Göz operasyonlarımızın ikisi de çok başarılı geçti. Bu
operasyonlar, retinitis pigmentosa hastalığı sebebiyle görme yetisini kaybeden hastalar ve yakınları için büyük bir umut oldu. Bildiğiniz üzere, Argus II ameliyatları dünyada oldukça ABD ve Avrupa’nın önde gelen ülkelerinde gerçekleştiriliyor. Bu tedavi yöntemi, Almanya ve Fransa gibi bazı ülkelerde devlet tarafından karşılanıyor. Ülkemizde de SGK tarafından karşılanmasını umut ediyoruz” dedi. Sistem nasıl çalışıyor? Argus II - Biyonik Göz sistemi iki parçadan oluşuyor. İç parça cerrahi operasyonla gözün içerisine yerleştiriliyor. Dış parça ise hasta gözlüğünden ve video işleme ünitesinden oluşuyor. Gözlüğün üzerindeki minyatür kameradan alınan görüntüler video işleme ünitesinde işlenerek gözlüğün üzerindeki anten aracılığıyla, göze yerleştirilen retinal implanta kablosuz olarak gönderiliyor. Implant talimatları alıyor ve uyarımı bir elektrot dizisi üzerinden retinaya iletiyor. Hastalar siyah beyaz görüyor, gölge ve ışık algıları artıyor. Hasta görüntüleri algıladıktan sonra hastaya yeniden görme öğretilmesi için eğitim veriliyor. Kimlere uygulanabilir? Argus II - Biyonik Göz ameliyatı özellikle optik siniri sağlam ve görmesini yavaş yavaş kaybeden tavukkarası hastalarına ve aynı zamanda 25 yaşını doldurmuş, ışığı az da olsa bir gözde hissedenlere uygulanabiliyor. Birçok değişik genetik geçiş özellikleri gösteren, akraba evliliği gibi sebeplerden körlüğe
yol açabilen nadir bir hastalık olarak bilinen tavukkarası hastalığı Türkiye’de 4 bin kişide bir görülüyor. Yaklaşık 20 bin kişi bu hastalıktan etkileniyor. Tüm Avrupa’da ise 167 bin kişide bu hastalık bulunuyor. Tavukkarası hastalığında retinada bulunan ışığa duyarlı hücreler zaman içerisinde bozuluyor. Buna bağlı olarak görme bozuklukları ve devamında körlük meydana geliyor. Tavukkarasında uygulanan Biyonik Göz ameliyatı, bu hastalığa bağlı sonradan görme engeli yaşayan kişilerin gölge ve ışık algılarını artırarak görme ve algılama seviyesini yükseltiyor. Tedavinin tavukkarası hastaları dışında da kullanılabilmesi için çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Prof. Pallikaris, “Kuru tip yaşa bağlı makula dejenerasyonusarı nokta hastalığındaki ilk Argus II uygulaması İngiltere’de gerçekleştirildi. Bu tip hastalarda başarılı sonuçlar elde edilirse FDA süreci sonrası, bir kaç yıl içinde Türkiye’de de bu tedavi uygulanabilir’’. Hastalar nasıl seçilir? Argus II – Biyonik Göz ameliyatı için hasta seçiminde hastanın özgeçmişine kadar birçok özellik araştırılıyor. Süreç, ameliyat için uygun hasta seçimi, cerrahi operasyon ve rehabilitasyon şeklinde üç etaptan oluşuyor. Doğru hastanın seçiminde göz muayene bulgularıyla birlikte hastanın kendisinin ve yaşamında kendisine destek olan kişilerin motivasyonlarına da dikkat ediliyor.
Temmuz 2015
90
“Üniversite hastaneleri içerisinde
Türkiye’de tek”
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kanser tedavisi gören hastalar kemoterapi seanslarında resim yapıp şarkılar söylüyor
A
kdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi bünyesinde kurulan kanser tedavi merkezinde, 80 hasta resim yaparak, koro halinde şarkılar söyleyerek tedavi oluyor. Merkezde iyileştiği halde sanattan kopamadığı için gelmeye devam eden ve resim yaparken yemeyi içmeyi unuttuğunu söyleyen hastalar var. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Mustafa Samur, “Tıbbi Onkoloji Kemoterapi Merkezi’nde kanser hastaları, müzik ve renkli tuvaller arasında kemoterapi tedavisi görüyor. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi K
92
Temmuz 2015
Blok üçüncü katında 5 yıl önce kurulan merkezin deniz manzaralı terası, akvaryumu ve hastaların rahat etmesi için özel hazırlanan koltuklarıyla hastalar, kemoterapi hizmetini alırken ilacın olumsuz etkilerinden uzaklaşıyor. Onkoloji polikliniğinde kemoterapi ve kanser hastalığının stresini yaşayan hastalar, merkezde Ressam Cengiz Erdoğan eşliğinde verilen resim dersiyle hastalıklarına “fırça darbesi” vuruyor. Hastalar resim dersinin yanında ut, keman, ney ve kanun eşliğinde verilen Türk Sanat Müziği koro dinletisi ile müzikle buluşuyor.” dedi. “Günde 80 hasta tedavi görüyor” Sanat çalışmaları içerisinde kemoterapi alan hastaların durumundan oldukça memnun oldukları gözlendi. Beş yıldır merkezde hastalar için hizmet verdiklerini belirten Ressam Cengiz Erdoğan, 80’e yakın hastanın tedavi edildiğini söyledi. Hastalara böyle bir hizmet verdikleri için gururlu olduklarını
ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: “Sanatın polifonik bir şekilde tedaviye destek veren başka bir ünite yok. Bu nedenle gururluyuz. Bir tiyatro iki koro grubumuz var. Yılda iki defa yat gezileri ve resim atölyelerimiz var. Her gün hastalarımıza değişik çalışmalar sunuyoruz. Onkoloji bölümünde tedavi olup kemoterapi gören hastalara moral olması için bu çalışmayı yapıyoruz. Hasta ve hasta yakınlarının ilgisi yoğun. Günde 80’e yakın hastamız burada tedavi görüyor.” “Türkiye’de tek” Tıbbi Onkoloji Bölümü Öğretim Görevlisi ve Sanat Atölyesi Proje Sorumlusu Doç. Dr. Hasan Mutlu, üniversite hastaneleri içerisinde böyle bir merkezin benzerinin bulunmadığını söyledi. 18-80 yaş arasında hastaların merkezde tedavi edildiğini belirten Mutlu, “Onkoloji ve sanatın birlikte yürütüldüğü tek merkez burasıdır. Örnek alan arkadaşlarımız oluyor. 18 ile 80 yaş arası hastalarımız burada hizmet alıyor. Küçük
hastalarımızın geldiği oluyor tabi. Onkoloji zor bir bölüm; hep aynı ortamda bulunmak hastaları ve hekimleri üzebiliyor. Farklı ortamlarda bir araya gelmek istedik. Resim tiyatro gibi bölümlerimiz var biz hekim olarak mutlu olduk hastalarımızda mutlu” dedi. “Polikliniğe ayakları geri geri giderken, buraya koşarak geliyorlar” Sanat merkezinin tedaviye faydalarını bilimsel olarak incelediklerini ve bu hizmeti alanların tedavilerinde daha olumlu sonuç aldıklarını ifade eden Dr. Mutlu, hastaların merkeze koşarak geldiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu hizmeti bilimsel olarak araştırdığımızda katılanlar ile katılmayanların hayat kalitesini karşılaştırdık. Bu hizmete katılanların hayat kalitesinin daha iyi olduğunu ve tedaviye daha olumlu cevap verdiklerini gördük. Bende iki yıldır her Çarşamba gelip burada hastalarımla resim yapıyorum. Hastalarımız polikliniğe ayakları geri geri giderek geliyorlar ama buraya koşarak geliyorlar. Bu ortamı çok
beğeniyorlar.” Manevi olarak güçlendiriyor Kanser tedavisi gören emekli bankacı Mehmet Fikri Erdem, resim yapmanın kendisini manevi olarak güçlendirdiğini söyledi. Resim yaparken hastalığından öte yiyecek ve içeceklerini bile unuttuğunu anlatan Erdem, “Ömrümün son zamanında kanser beni yakaladı. İç varlığıma çok güveniyorum, çok şükür. Hastalığı düşünmek hastalığı 10 kat artırmaktır. Allah’a sığınarak ondan destek istedim ve hekimlere güvendim. Yaklaşık bir
buçuk yıldır tedavi görüyorum. Resim yaparken burada kendimi bırakın yiyeceğimi, içeceğimi bile unutuyorum. Teslim olmamak lazım” dedi. “İyileşsem bile resim yapmaya geleceğim” İki ay önce kanser olduğunu öğrenen ve kemoterapi alan Seval Dimlioğlu ise “Şimdi kemoterapi alıyorum. İlk başlarda rahat değildim ama şu anda daha mutluyum. Kemoterapi almasam bile resim yapmaya devam edeceğim. Psikolojik olarak çok rahatladım” diye konuştu.
Temmuz 2015
94
Kapsül Endoskopi Hap gibi yutulan kapsülüyle; kolay ve pratik endoskopi bir şekilde incelenir. Standart kapsüller saniyede iki görüntü alır ve bu gelişmiş kapsül ise saniyede 18 görüntüye kadar ve 8 saatlik bir sürede 50,000 civarında 8 kat büyütme ile görüntü alabilmektedir. Kapsülün 1450 görüş açısı olup, 0.1 mm’ye çapa dek cisimleri ve 20 mm derinliğe dek dokuyu tanıyabilmektedir. Kapsül Enteroskopi ‘den bir gün önce, elementer diyet, müshil ilaçları, sodyum fosfat, polietilen glikol (PEG), mannitol vb. maddeler ile barsak hazırlığı yapılması gerekir.
Uzm.Dr.Ziyaettin Durakoglu
İ
nce ve kalın barsak hastalıklarının tespit edilmesinde kullanılan kapsül endoskopi yöntemi ile endoskopik uygulamalar artık çok kolay. Günümüzde ince barsak ve (kolon) kalın bağırsaktaki ülser, polip, kanser ya da diğer anormal oluşumların incelenmesinde kullanılan yeni yöntemlerden biri olan “ Kapsül Endoskopi” en gelişmiş teknolojidir. Hastaya yutturulan minik bir kapsülün içinde bulunan kamera ile tüm sindirim kanalını baştan aşağıya inceleme olanağı sunan Kapsül Endoskopi ile daha geniş bir kapsama alanına ulaşılabildiğine dikkat çeken Gastroenteroloji Uzmanı Doktor Ziyaettin Durakoğlu yöntem ile ilgili bilgiler verdi; Kapsül Enteroskopi; Mini
96
Temmuz 2015
robot veya mini kamera- 1x3 cm ebadında (11 mm x 26 mm) ve 4 gram ağırlığında ve içinde bir mikroçip veya mini-kamera olan bir kapsülün 8-12 saatlik açlık sonrasında yutulması ve bu cihazın sindirim sisteminde seyahat ederek görüntüler alması ve sonunda hastanın bu kapsülü dışkısı ile çıkartması işlemidir. Tüm sindirim sistemini kat ederek, gastroskopi ve kolonoskopi ile değerlendirilme olanağı olmayan ince bağırsağın incelenmesi amacıyla yapılan bir tetkiktir. Kapsülün içindeki mikroçipin elde ettiği dijital görüntüler, hastanın beline takılan cep telefonu büyüklüğündeki (telsiz gibi) bir kayıt cihazına aktarılarak bilgisayarda detaylı
Kapsül Enteroskopi nasıl gerçekleştirilir? Hasta bir gün önce yapılan hazırlık sonrası aç karnına uygulama yapılacak gastroenteroloji bölümüne gider ve kameranın kayıt cihazı hastanın kemerine tutturulur. Bir bardak su ile özel kapsülü yutar. Kapsülü yuttuktan 2 saat sonra su içilmesine ve 4 saat sonra ise çorba gibi hafif sulu gıdaya izin verilir. Hastanın bu arada günlük yaşantısına devam etmesinde bir sakınca yoktur. 12 saat sonra hasta, beline takılı olan kayıt cihazını teslim eder. Kapsül 48 ± 52 dakikada mideyi terk etmekte ve 276 ± 79 dakikada ince bağırsaktan, kalın bağırsağın ilk kısmına (çekum) geçmektedir. Hasta kapsülü ortalama 24 saat sonra barsak hareketleri ile dışarı atar.
Sınıfının Lideri Sınıfının Lideri Aura Şofben ile Sıcak Suyunuz
5 Saniyede Hazır...
Aura Magnetic Control Șofben
Aura Micro Control Șofben
Elektronik Kontrol Sistemi Dijital Dokunmatik Ekran
Manyetik Akış Sensörü
5
5
Saniyede Sıcak Su
Saniyede Sıcak Su
5 Emniyetli 3 Kademeli
5 Emniyetli 3 Kademeli
Ücretsiz Kurulum
Ücretsiz Kurulum
Bütçenize uygun taksitlerle.
• Kurulumu kolay, kullanımı pratiktir. • Su tankına ihtiyaç yoktur. • Sıcak su için beklemeniz gerekmez, anında sıcak su sağlar. • Ekonomik olduğundan fazla elektrik harcamaz. • Üç kademeli olduğundan suyu her mevsimde istenilen derecede ısıtır. • Zarif bir görünüme sahip olduğundan yer kaplamaz. • Yaygın servis ağına sahiptir.
facebook.com/ihlaspazarlama
twitter.com/ihlaspazarlama
www.ihlasmagazasi.com
444 49 49
ve arkada olmak üzere iki adet kameranın bulunmasıdır. Bu sayede iki taraftan alınan görüntülerle küçük lezyonlarında görülebilmesi sağlanmaktadır. Bu kayıt daha sonra bilgisayarda izlenir. Kapsül, vücutta yaklaşık 12 saat kalır ve sonunda dışkı ile atılır. Bu sürede hastanın hastanede kalması gerekmez, evinde ya da işinde olabilir. Bu yöntem; sedasyonla uyutulamayan, solunum sıkıntısı olan ve standart kolonoskopiden çekinen hastalar için idealdir.
NOT: İşlem sırasında MRI gibi görüntülemeler sakıncalıdır. Günümüzde kolon yani kalın bağırsaktaki polip, kanser ya da diğer anormal oluşumların incelenmesindeki en ileri teknoloji olan kolonoskopinin yanı sıra geliştirilen yeni yöntemlerden biri de “kapsül kolonoskopi” dir.
98
Temmuz 2015
Bu yöntemle vitamin hapı büyüklüğünde bir kamera kapsül hastaya içirilir ve bu kapsülün algıladığı görüntü, hastanın kemerine takılan bir cihazda kaydedilir. Kapsül kolonoskopinin kapsül enteroskopiden farkı önde
Kapsül kolonoskopi işlemi öncesinde diyet ve ilaçlarla iyi bir bağırsak temizliği yapılır. Ardından işlem günü hasta erken saatlerde hastaneye gelerek, iri bir vitamin hapı büyüklüğündeki kapsülü yutar. Hastanın beline büyük bir cep telefonu büyüklüğündeki alıcı bir cihaz, kemerle takılır. Hasta, bu arada evine gidip dinlenir. Yemeğini yiyebilir. Akşamüstü tekrar hastaneye gelip alıcıyı verir. Gastroenteroloji uzmanı hekimler, alıcıya kaydedilen görüntüleri inceleyerek değerlendirme yaparlar.
Yaz güneşinden gözlerinizi sakının Yazın 3 kat daha
etkili olan ultraviyole
ışınların gözlere verdiği
hasar ciddi
düzeyde olabilir
Anadolu Sağlık Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Doktor Burcu Usta Uslu
100
Temmuz 2015
U
ltraviyole ışınlar görünmez olduğu için fark edilmez ancak havanın güneşli ya da bulutlu olmasına bakmaksızın her mevsim güneşten yayılan ultraviyole ışınlar sağlığımızı etkiler. Güneşin gözler üzerindeki etkilerine dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Doktor Burcu Usta Uslu, “Ultraviyole ışınların zararlı etkileri kaybolmaksızın yıllar içinde birikme özelliğine sahip olduğundan bu ışınlardan her mevsim ve günün her saati korunmak gerekir. Ancak yaz aylarında dünyamıza ulaşan ultraviyole ışın miktarı kışın olduğundan 3 kat daha fazla olduğu için ultraviyoleden korunmak yaz mevsiminde çok daha önemlidir” diyor. Uslu, yaz aylarında göz sağlığının korunması için faydalı bilgiler paylaşıyor. Ultraviyole ışınların gözlerimiz üzerindeki olumsuz etkileri ve yıllar içinde yaratabileceği hasar en az deri üzerindeki etkileri kadar ciddi olabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Burcu Usta Uslu, “Ultraviyole ışınlar vücudun diğer kısımlarında olduğu gibi göz kapaklarını kaplayan deride kanser oluşumuna,
konjonktiva tabakasında kanser oluşumu ve piterjium olarak adlandırılan dejeneratif büyümeye, ciltteki güneş yanığının korneadaki (saydam tabaka) karşılığı olan ağrılı fotokeratite ve uzun dönemde kornea yüzeyinde bozulmaya sebep olabilir” diyor. Güneş ışınları katarakt riskini arttırıyor Bilimsel çalışmalarda ultraviyole ışınların katarakt oluşum riskini arttırdığını gözler önüne serdiğini belirten Op. Dr. Uslu, “Gözümüze ulaşan ultraviyole ışınların kornea tabakası ve göz merceği tarafından süzülmesi sonucu bu ışınların ancak %1’i retinaya (ağ tabaka) kadar ulaşabilir. Ancak retina tabakası ultraviyole ışınlara olduğu kadar güneş ışığının görünen kısmına da hassastır. Uzun süre doğrudan güneşe bakanlarda makula (sarı nokta) hasarı oluşabileceği gibi, ileri yaşlarda ortaya çıkan makula bozulması ile kişilerin geçmişte maruz kaldığı güneş ışığı miktarı arasında da ilişki olduğu düşünülmektedir. Sürekli dış ortamda çalışanlar, refraktif cerrahi veya katarakt cerrahisi geçirmiş olanlar ile retina hastalığı olan kişilerin gözleri güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı daha hassastır” diyor.
101
Temmuz 2015
Yaz tatili sırasında çocukların yetişkinlere göre güneş ışığı altında daha çok kaldığına dikkat çeken Uslu, çocukların göz merceğinin ultraviyole ışınları süzebilme yeteneğinin yetişkinlerden daha az olduğunu söylüyor. Gözlerimizi yaz güneşinin etkilerinden nasıl koruruz? Uslu, gözleri güneşten koruma yöntemlerini aşağıdaki gibi sıralıyor; • Gözlerimizi güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumada kuşkusuz en etkili iki yöntem şapka takmak ve kaliteli bir güneş gözlüğü kullanmaktır. İyi bir güneş gözlüğü görünen 102
Temmuz 2015
ışığı gözü rahatsız etmeyecek bir seviyeye indirirken zararlı ultraviyole ışınları da süzebilmelidir. • Ultraviyole koruyucu özelliği olması için bir gözlüğün mutlaka pahalı olması gerekmediği gibi gözlük camlarının renginin koyuluğu ile ultraviyole ışınları süzme yeteneği arasında da hiçbir ilişki yoktur. Numaralı saydam gözlük camlarının çoğu ultraviyole ışınları süzme özelliğine de sahiptir. • Gözlük satın alırken en önemli nokta üretici firmanın ürün için belirttiği ultraviyole ışınlara karşı koruyuculuk değerleridir. İyi kalitede güneş gözlüklerinin çoğu ultraviyole ışınların %95‘inden fazlasını süzerken bu oran %99 ve daha yüksek de olabilir. • Gökyüzünden doğrudan gözümüze ulaşan ultraviyole ışınlar kadar çevremizden de büyük miktarda ışın yansır. Bu nedenle yanları kapalı ve yüzü
saran şekilli güneş gözlükleri yandan göze ulaşan ışınları da engellediklerinden daha sağlıklıdırlar. • Polarize camlı güneş gözlükleri ise ultraviyole ışınları süzmenin yanı sıra araba ön kaputu ve yol yüzeyi gibi düz yüzeylerde oluşan ışık parlamalarını süzerek daha kaliteli bir görüş sağlama özelliğine sahiptir. Ancak polarize camlarla LCD ekranlara belli bir açıdan bakıldığında ekran görüntüsünün kaybolabileceği araçlarında bu tür göstergeleri olan sürücüler tarafından akılda tutulmalıdır. • Kontakt lenslerin çoğunluğu da ultraviyoleyi süzme yeteneğine sahiptir ancak lensler sadece kapladıkları kornea tabakası ve gözün içyapılarını korurken, konjonktiva ve göz kapaklarının ışınlardan etkilenmesine engel olamazlar. Bu nedenle kontakt lens kullanıcılarının ayrıca güneş gözlüğü de takması gereklidir.
Öğrenci kulübünden kanser tedavisine destek Tıp öğrencileri bir araya gelerek ‘Kanserle Yaşam ve Dayanışma Kulübü’nü kurdular.
G
eleceğin tıpçıları her gün kemoterapi ünitesine giderek kanser hastalarıyla hem sohbet edecek hem de onların hayata tutunma mücadelesine destek olacak. Tamamı gönüllülerden oluşan kulüp, kanser hastalarının moral kapısı olmayı amaçlıyor. Ne bir psikiyatri ne de terapi merkezi, hastalara psikolojik destek sağlayan yer her gün onlarca hastanın tedavi için geldiği kemoterapi ünitesi. Alışılmış kemoterapi tedavisinin yanı sıra hastalara psikolojik desteğin sağlandığı ünitede gönüllü tıp öğrencileri hastalığın en etkili silahı motivasyonu sağlamak için çalışıyorlar. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından kurulan ‘Kanserle Yaşam ve Dayanışma Kulübü’ bilinen öğrenci kulüplerinden farklı olarak kanser hastalarına moral kaynağı olmayı amaçlıyor. Genç tıpçılar Bezmialem Vakıf Üniversitesi dışında tedavi gören hastaları da
104
Temmuz 2015
destek için kulübe bekliyorlar. Türkiye’de bir ilk ‘Kanserle Yaşam ve Dayanışma Kulübü’nün Türkiye’de öğrenci kulübü adıyla kurulan ilk kulüp olduğunun altını çizen Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcı ve Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Sema Arıcı, farkındalık amacıyla bir araya geldiklerinin vurgusunu yaptı. Prof. Dr. Dilek Sema Arıcı, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından kurulan kulübün etkinlik alanlarını ve hedeflerini şu sözlerle açıkladı: “Tıp Fakültesi olarak sürekli hastalarla iç içeyiz. Özellikle kanser çağımızın hastalığı ve üniversite hastanemizde çok sayıda kanser hastası tedavi görüyor. Hastalar böyle bir tanı aldıklarında panikliyorlar ve hayata küsüyorlar. Bizler bu kanser hastalarına nasıl yardımcı olabiliriz? Onları hayata nasıl bağlayabiliriz? Gibi sorularla
yola çıktık. Hastanemize gelen onkoloji hastalarına veya cerrahi olarak ameliyata gelen kanser hastalarına böyle bir yardımlaşma ekibi oluşturalım istedik. Bunu da öğrenci kulüpleri adı altında yapmaya karar verdik. Üniversitemizde sosyal etkinlik adı altında diğer üniversitelerde de görülebilecek birçok kulübümüz bulunuyor. Fakat kurduğumuz kulüp başka üniversitede yok. Direkt hastalara, onların duygularına ve onlara yardıma yönelik tıp fakültesi öğrencilerinin sosyal bir program içerisinde olduğu bir başka kulüp duymadık.” Hastaların dayanışması Aynı hastalıkla mücadele eden kişilerin birbirlerini daha iyi anlayacaklarına ve mücadelede el ele vereceklerine dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Sema Arıcı, “Hasta olmayan insan hasta olanın psikolojisini anlamaz. Aynı şey kanser hastalığında daha da fazla önem kazanıyor.
Kişi kanser teşhisi ardından öleceğini düşünüyor. Etrafında kanseri yenmiş ve 15 yıldır yaşayan birini gördüğünde bunu yenebileceğine inanıyor. Kulübümüz ile en önemli amacımız bu bilinci yerleştirmek. Dolayısıyla kişi ‘Ben de hayata tutunabilirim’ diyor. Böylelikle mücadeleye başlıyor. Amacımız bununla ilgili sıkıntı çekmiş kişileri bir araya getirmek ve o sıkıntıyı birlikte aşmalarını sağlamak” ifadelerine yer verdi.
araya getiriyoruz. Hastalarımızla iletişim kurduğumuzda gerçekten çok pozitif insanlar olduğunu görüyoruz. Biz ne zaman yanlarına gelsek bizi de çok olumlu karşılıyorlar. Dertlerini anlatıyorlar, mutlu olduklarını dile getirerek bir sonraki tedavilerinde de yanlarında olmamızı istiyorlar. Hocalarımızın bize sürekli söylediği şey tedavinin yarısı ilgi ve hastalarla olan iletişimde biz de bunu sağlamak için buradayız.”
Moral ve motivasyon çok önemli Tıp Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi Şeymanur Yaşar, kulübe gönül veren öğrencilerden sadece biri. Tıp eğitiminin yanında hemen her gün hastaların dertlerine bir nebze ortak olmaya çalışıyor. ‘Tedavinin olumlu sonuçlara ulaşması için ilgi en önemli basamak’ diyen Yaşar, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Türkiye’deki üniversiteler arasında kanserle ilgili kulüp kuran ilk üniversiteyiz. Bu bağlamda amacımız kanserli hastalarımıza kemoterapi alırlarken ya da o karşılaştıkları her problemde elimizden geldiğince destek olmak. Tedavi sırasında Kemoterapi ünitemize gelerek onlarla sohbet ediyoruz, dertlerini dinliyoruz ve onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda iletişim numaralarını alıyoruz ve herhangi bir etkinliğimiz olduğunda onları davet ediyoruz. Diğer kanser hastaları ile bir
Tedavi sürecinde psikolojik destek gerekli Kanser tedavisi süresinde psikolojik destek hem hastalar hem de yakınları tarafından en çok hissedilen eksikliklerin başında yer alıyor. 61 yaşındaki eşi Zürbiye Özmen’in 12 yıllık kanser mücadelesi boyunca psikoloji açıdan desteğe ihtiyaç duyduklarını ifade eden Hüseyin Özmen, kanser tedavi ünitelerinde mutlaka bir psikoloğun bulunması gerektiğini belirtti. Özmen, “Eşim kadar ben de zor bir süreç geçirdim ve bir eksikliği farkettim. 12 yıllık kanser mücadelemizde eşime ve çevresine psikolojik destek verilmedi. Kanser tedavi ünitelerinde psikolojik destek verilmeli diye düşünüyoruz. Biz ‘Ömür bitmeden kimseye ölüm yok’ ayetini örnek aldık. Ancak hasta ve yakın çevresi psikolojik desteğe de ihtiyaç duyuyor. Çünkü hastalıkta moral çok önemli.” diye konuştu. İlk etkinlik kermes
Kulübün ilk etkinliği olarak bir kermes düzenlediklerini ifade eden Prof. Dr. Dilek Sema Arıcı, elde edilen gelirlerin kanser hastalarına bağışlanacağı müjdesini verdi. ‘Kermesle kanser hastalarının başvurabileceği bir yer olduğumuzu göstermek istedik’ diyen Prof. Dr. Arıcı, “Hastalar bize başvurduğu zaman öğrencilerimiz bizzat hastalar ile ilgileniyor. Hem hasta hem de hasta yakınına günlük neler hissettiklerini soruyorlar. Yanlarında olduğumuzu ihtiyaçları olduğunda bizi arayabileceklerini söylüyorlar. Kanser hastaları zaten kanserden dolayı bir moral bozukluğu içindeler, hayata daha sıkı tutunmalarını sağlamak yaşadıkları süreyi daha kaliteli mutlu ve birlikte huzur içinde yaşamalarını sağlamak için öğrencilerimizle onlara destek olacağız” ifadelerine yer verdi. Kulüpten nasıl yararlanılabilir? Onkoloji bölümünde tedavi gören kişilerin kendilerine ulaşabileceğini söyleyen Arıcı, “Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi dışında farklı hastanelerde tedavi görenler de kulübümüze katılabilir. Yakında web sayfamız da kurulacak. Sosyal medya araçlarıyla yayılmayı düşünüyoruz. Onkoloji bölümünden hasta kazandıkça yapacağımız işler daha da artacaktır” dedi. Arıcı, çoğu hastanın ‘Ya kanser çıkarsa’ diye hastaneye gitmediğini söyleyerek erken dönemde teşhis edilen kanser vakalarının çok kısa sürede tedavi edildiğini belirtti.
http://www.iha.com.tr/video-kanser-tedavisine-ogrenci-destegi-55933/
Temmuz 2015
106
6.Uluslararası Teknik Tekstiller ve Nonwoven Fuar› 6 thInternational Technical Textile & Nonwoven Trade Fair
11 -13 Eylül 2015 11 -13 September 2015 TÜYAP FAIR CONVENTION AND CONGRESS CENTER BEYLİKDÜZÜ / İSTANBUL
al
www.hightex2015.com
Teknik Yakuplu Merkez Mah. Osmanlı Caddesi Güney Konakları B-Blok No:1 Kat 3 D.6 34524 Beylikdüzü - İSTANBUL Tel.: +90 212 876 75 06 Fax: +90 212 876 06 81 www.teknikfuarcilik.com e-mail: info@teknikfuarcilik.com
“Bu Fuar 5174 sayılı Kanun gereğince TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) denetiminde düzenlenmektedir”.
“This Fair is organized with the audit of TOBB (The Union of Chambers and Commodity Exchanges of Turkey) in accordance with the Law No.5174”
Kronik böbrek hastalığına dikkat
Birçok insan kronik böbrek hastası olduğunun farkına varmadan yaşamına devam ediyor
108
Temmuz 2015
A
merikan Ulusal Böbrek Vakfı tarafından yayınlanan, kişide böbrek hastalığını düşündürecek 10 temel işarete dikkat çeken Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “Kronik böbrek hastalığı, çoğu zaman belirti vermeden ilerleyen sinsi bir hastalıktır ve bu hastalığın önlenebilir olması da büyük bir avantajdır” dedi. Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çoğu yetişkin, kronik böbrek hastası olduğunun farkına varmadan yaşamına devam ediyor. Kronik böbrek hastalığının çeşitli fiziksel belirtileri olduğu halde, kişiler çoğu zaman bu belirtileri farklı durumlara yorabiliyorlar. Ayrıca kronik böbrek hastalığı olanlar, hastalığın belirtilerini ancak son evrelere doğru, böbrek işlevleri azalmaya başladığında veya idrarda yüksek miktarda protein görüldüğünde fark etmeye eğilimlidirler. Bu nedenle,
hastaların sadece yüzde 10’u kronik böbrek hastası olduklarının bilincindedirler. Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “Birçok hastalıkta olduğu gibi böbrek hastalıklarında da kesin teşhis ancak tıbbi tetkiklerle mümkündür. Bu noktada insanlara düşen en büyük görev, böbrek sağlığını korumak için alınacak önlemlerin yanı sıra vücutlarını tanıyarak olası belirtilere dikkat etmeleri ve bunları doktor kontrolleri sırasında detaylıca anlatmalarıdır” dedi. KRONİK BÖBREK HASTALIĞININ 10 TEMEL İŞARETİ Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk tarafından açıklanan kronik böbrek hastalığının 10 temel işareti şöyle: • Daha yorgunsanız, daha az enerjiniz varsa veya dikkatinizi odaklamakta
109
Temmuz 2015
sorun yaşıyorsanız… Böbrek işlevlerindeki ciddi bir azalma, kanda zararlı madde (toksin) ve kirlilik oranını arttırır. Bu da kişilerde yorgunluk, zayıflık ve dikkat toplamada zorlanmaya neden olur. Böbrek hastalığının yol açtığı bir diğer sorun ise güçsüzlüğe ve yorgunluğa neden olan ve “anemi” adı verilen kansızlıktır. • Uyuyamıyorsanız… Böbrekler olması gerektiği şekilde filtre işlevini yerine getiremezse, idrarla atılması gereken zararlı maddeler (toksinler) kanda bulunmaya devam ederler. Bu da uyumayı oldukça zorlaştırır. Kronik böbrek hastalığı ile obezite arasında da bir bağlantı vardır ve uyku apnesi adı verilen sorun, kronik böbrek hastalarında genel nüfusa oranla daha sık görülür. • Cildiniz kuruyorsa ve kaşınıyorsa… Sağlıklı böbrekler birçok önemli görev üstlenirler. Vücuttan atıkları ve fazla sıvıyı uzaklaştırırlar, kırmızı kan hücrelerinin yapımına yardım ederler, kemiklerin güçlü kalmasını sağlarlar ve vücudun mineral dengesini korurlar. Böbrekler kandaki mineral ve besin dengesini sağlayamazsa ortaya çıkan kuru ve kaşıntılı cilt sorunu, çoğu zaman kronik böbrek hastalığının eşlik ettiği
mineral ve kemik hastalığının habercisi olabilir. • Daha sık idrara çıkma ihtiyacı hissediyorsanız… Her zamankinden daha sık ve özellikle geceleri idrara çıkma ihtiyacı hissediyorsanız, bu durum böbrek hastalığının bir belirtisi olabilir. Böbreklerdeki filtrelerin hasar görmesi, idrara çıkma dürtüsünde artışa neden olur. Bazı durumlarda ise idrar yolları enfeksiyonunun veya erkeklerde prostat büyümesinin bir işareti olabilir. • İdrarınızda kan görüyorsanız… Sağlıklı böbrekler, idrar oluşturarak atıkları vücuttan uzaklaştırırken, kan hücrelerini vücutta tutarlar. Ancak böbreklerdeki filtreler hasar gördüğünde, kan hücreleri idrara sızıntı yaparlar. Böbrek hastalığının işaret eden belirtilere ek olarak idrarda kan görülmesi tümörlere, böbrek taşlarına veya enfeksiyona da işaret edebilir. • İdrarınız köpüklüyse… Özellikle sifonu birden fazla defa çekmenizi gerektirecek kadar aşırı köpüklü idrar, idrarda protein olduğunu gösterir. Aynı yumurta çırpmışçasına bir görünüme sahip olan bu köpükler, idrarda genelde rastlanan bir protein olan “albumin”dir ve yumurtada bulunan proteinle aynıdır.
• Gözlerinizin etrafında inatçı şişlikler varsa… İdrardaki protein böbreklerdeki hasarın erken işaretidir ve proteinin idrara sızmasına yol açar. Gözlerinizin etrafındaki geçmek bilmeyen şişlikler, böbreklerinizin fazla miktarda proteini vücudunuzda tutmak yerine idrarınıza sızdırması yüzünden ortaya çıkabilir. • Ayak bilekleriniz ve ayaklarınız şişiyorsa… Azalan böbrek işlevleri sodyum tutulumuna, dolayısıyla ayaklarınızın ve ayak bileklerinizin şişmesine neden olur. Eller ve ayak parmakları gibi uç organlardaki şişlikler, kalp hastalıklarının, karaciğer hastalıklarının ve kronik bacak damarı hastalıklarının belirtisi de olabilir. • İştahınız azalmışsa… Çok genel bir belirti olmakla birlikte, düşük böbrek işlevi nedeniyle artan atık/ zehirli maddeler (toksinler), iştah azalmasının nedenlerinden biri olabilir. • Kaslarınıza kramp giriyorsa… Vücudun sıvı ve mineral (elektrolit) dengesizliği, böbreklerin işlev bozukluğunun bir sonucu olabilir. Örneğin düşük kalsiyum düzeyi ve iyi kontrol edilemeyen fosfor, kas kramplarının oluşmasına katkıda bulunabilir.
Temmuz 2015
110
Hayatını yaşa! Hassas mesaneler için özel olarak geliştirilmiş süper emici Selpak Mesane Pedi. İdrar kaçırma durumunda konforlu yapısıyla her an yanınızda.
Dışarıdan Belli Olmaz Cilde Dost
Ultra Emici Kokuyu Hapseder