İMTİYAZ SAHİBİ İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. adına
H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR
MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr
Hello Everybody,
Editor-in-Chief
GÖKÇE PAZARLIKLI gökce.pazarlikli@img.com.tr
Dünyanın her yerinde araştırmalar, buluşlar, yenilikler, etkinlikler, hızlı bir bilgi akışı var. Bu bilgi akışının bir parçası olmak için dergimizi İngilizce ve Türkçe dillerinde yayınlama kararı aldık.
Editörden
30 yıldır sağlık sektörüyle beraber değişen ve gelişen dergimiz bu aydan itibaren iki dilde yayınlanacak ve tüm dünyada takip edilecek. Türk sağlık sektörünü yönlendiren güncel bilgilere yer veren dergimizin okuyucu kitlesini genişleterek Türk medikal sektörünü dünyaya tanıtırken aynı zamanda sektörün dünyaya açılan gözü ve kulağı olmayı amaçlıyoruz. Medikal Teknik dergisi yayın ekibi olarak, Türk medikal sektörünü dünyaya bağlayan güçlü bir köprü olmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Sağlıkta Kadın, Sağlıklı Yaşam ve Sağlık Turizmi bölümleri eklenen yeni formatıyla dergimizin artık tüm dünyada okunacak olması bizi gururlandırıyor. En büyük keşifler yine kendimizle, içimizdeki harika sistemle ilgili olanlar. Bilim insanları vücudumuzun çalışma sistemini ve nasıl olup da bu mükemmelliği yakalayabildiğimizi araştırmaya hayatlarını adıyorlar. Onlardan biri Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyaca ünlü beyin araştırmaları merkezine yönetim kurulu üyesi olarak seçildi. Artık beynimizin şifresini çözen çalışmalarda Türk bilim insanlarının da adı geçecek. Üniversitelerimizin başında böyle örnek akademisyenler görmek istiyoruz. Yapay omurilik diski üretmeyi başaran iki doktorumuz; Dr. Deniz Erbulut ve Prof. Dr. Ali Fahir Özer, Yardımcı Doçent Doktor Mahmut Tokur ve ekibinin hastane sevkleri sırasında can kaybını önleyecek yeni buluşu, Prof. Dr. Özcan Erel tarafından bulunan100 hastalığa sebep olan molekülleri tespit edebilen kan testi, Prof. Dr. Yeşim Erbil’in operasyon süresini iki saatten yarım saate indiren buluşu gibi haberlere büyük bir coşkuyla yer veriyoruz. Başarılarıyla bizi gururlandıran doktorlarımızın hepsine minnet borçluyuz. Onların bilimsel çalışmalarında emeği olan, maddi- manevi destek veren, motive eden tüm kurum ve kişilere de teşekkürlerimizi sunuyoruz. Mutlaka okumanız gereken haberlerimizden biri; hepimizin takip ettiği sosyal medya projesi Ice Bucket Challenge’ın başarısı. Bir çığ gibi büyüyen ve dünyanın her yerine yayılan bu proje; sosyal medyanın gücünü gözler önüne sermesi ve başarılı kampanyaların nasıl harika sonuçlar doğurabileceğini göstermesi açısından oldukça önemli. Bir diğer önemli haberimizse, lösemi hastalığının bildiğimizden çok daha eski zamanlarda da var olduğunu gösteren bulgular. Antik bir kadın iskeleti üzerinde yapılan incelemeler löseminin 7.000 yaşında olduğunu gözler önüne seriyor. Sağlık turizminin parlayan yıldızı haline geldik. Avrupa ve Amerika’dan çok daha ucuza ve daha kaliteli hizmet verirken, kurumsallaşmaya önem veren ve tanıtım stratejilerini doğru belirleyen sağlık kurumları sağlık turizmindeki potansiyeli doğru değerlendirebiliyorlar. Sağlık turizmi dosyamızda bu alandaki son gelişmelere yer verdik. Bu hızlı gelişmeler birçok düzenleme ve iyileştirmeyi de zorunlu kılıyor. Hastanelerin yanında konaklama tesisleri, hamamlar, termal tesisler, fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezleri, alternatif tedavi merkezleri, hatta alışveriş merkezleri yepyeni bir kimliğe bürünmek ve yabancı dil bilen profesyonel personel istihdam etmek zorundalar. Hep beraber organize olursak, Türkiye’yi çok güzel gelişmeler bekliyor. Sağlık turizminde Bursa örnek bir şehir haline geldi. Konuya hak ettiği değeri veren Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, BUSAT( Bursa Sağlık Turizmi derneği), Valilik, belediyeler, bakanlık yetkilileri, hastane yöneticileri adeta bir sağlık turizmi seferberliği ilan ederek, Bursa’nın sesini tüm dünyaya duyurmak için kolları sıvadılar. Sahip olduğu sağlık turizmi kaynaklarını yeterince değerlendiremeyen tüm şehirlerin Bursa’yı örnek alması dileğiyle Bursa’da yaşanan gelişmeleri siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. Hepinize şimdiden iyi bayramlar, sağlık ve barış dolu günler dilerim… Greetings & Regards, Sevgiler & Saygılar, gökce.pazarlikli@img.com.tr
REKLAM KOORDİNATÖRÜ AHMET ERASLAN
ahmet.eraslan@img.com.tr RECEP ASRLANTAŞ
recep.arslantas@img.com.tr GRAFİK TASARIM TAYFUN AYDIN
tayfun.aydin@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR CÜNEYT AKTÜRK
cuneyt.akturk@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL
ebru.pekel@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER
HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE FİNANS MUSTAFA AKTAŞ
muhasebe@img.com.tr ABONE
İSMAİL ÖZÇELİK ismail.özcelik@img.com.tr BURSA BÖLGE ÖMER FARUK GÖRÜN fgorun@ihlas.net.tr Buttim Plaza D Blok Kat: 4 No:1267 BURSA Tel:+90 224 211 44 50 / Fax: 224 211 4481
Printing Matsis Matbaa Hizmetleri San. Tic. Ltd Şti Tevfikbey Mahallesi Dr. Ali Demir Cad. No:51 34290 Sefaköy -İstanbul/TURKEY Tel: 0 212 624 21 11 selman@matbasistemleri.com www.matbasistemleri.com ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4 Güneşli - Bağcılar - İstanbul Tel.:+90.212 604 50 50 Faks:+90.212 604 50 51 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın haklarıİstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Diş Tic. Ltd. ’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.
100.000.000 $’lık soğuk şaka; “Ice Bucket Challenge” $100 million profit earned through “Ice Bucket Challenge
Gereksiz tıbbi araştırmalara harcanan para 28 milyar dolar $28 billion spent on irreproducible medical research last year
Çocuğunuz okula hazır mı? Is your child ready for school? Giyilebilir sağlık teknolojisi dönemi Age of wearable health technology Prof. Dr. Nevzat Tarhan ABD’de beyin araştırmaları yapacak Porf. Dr. Nevzat Tarhan to make brain researches in USA Lösemi 7.000 yaşında The oldest case of Leukemia discovered Uzaktan Kumandalı BEYİN Remote control BRAIN Bursa’da harika şeyler oluyor! Great things happen in Bursa! INKJET MAGAZINE............. 83
OTAMED..........................1- 17
ABEM KİMYA....................... 79
İÇİNDEKİLER.....................6- 7
SAUDI LAB EXPO.............. 103
ABONE FORMU................ 112
İHLAS ARMUTLU ............. 107
SCA HİJYEN........................ 23
AKTİF KİMYA....................... 93
İHLAS KOLEJİ .................. 111
SEBAT KİMYA...................... 87
ARMUTLU TATİL KÖYÜ ... 111
İHLAS PAZARLAMA ......... 109
SELPAK ............ ARKA KAPAK
ANESMED ........................2- 3
İSTEM.................................. 19
SLEEP WELL ...................... 97
ındex
3B SCIENTIFIC.................... 13
BOAT SHOW....................... 99
LAMİNAT OFİS.................... 89
TARTI MJEDİKAL................. 45
DOPA................................... 11
LİMON OFİS........................ 69
TRIMPEKS.............. 47- 49- 51
EARNET . .....ARKA KAPAK İÇİ
MEDEXCON...................... 101
TURKUAZ............................ 59
EKİN EXPO.......................... 95
MEDICA............................... 43
TÜRK BARTER.................... 39
EMS..................................... 31
MEDİKAL TEKNİK............... 75
TÜRKİYE HASTANESİ......... 61
FORTİS ORTOPEDİ............. 67
MES MEDİKAL..............25- 27
ÜZÜMCÜ............................. 15
FTS KONGRE................57- 73
MULTİKAN.............. 65- 77- 81
VARİTEKS . .......................4- 5
GAZİ KİMYA...................33-37
ORSA..................... ÖN KAPAK
VOLİ TURİZM.................... 105
HAKER MEDİKAL..........53- 63
OTAMED . ........ ÖN KAPAK İÇİ
.................................................
3 yılda 34 şehir hastanesinin yapımı tamamlanacak
B Türkiye genelinde toplam 43 bin yatak kapasiteli 34 şehir hastanesinin yapımı 2018 yılının sonuna kadar tamamlanacak ve böylece sağlık alanında yapılan reformların devamı niteliğindeki şehir hastaneleri ve yapımı devam eden diğer hastaneler ile vatandaşlar üç yıl içerisinde 100 bin yatak kapasitesiyle geliştirilmiş sağlık hizmetine kavuşacak. 8
Eylül 2015
akan Müezzinoğlu Kamu Özel İşbirliği modeli ile yaşama geçirilen Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü şantiye alanında incelemelerde bulunarak, firma yetkililerinden bilgi aldı. Müezzinoğlu: “Bilkent Entegre Şehir Hastanesi 3.680 yatak kapasitesine sahip. Avrupa’nın en büyük, dünyanın da tek parça halinde en büyük hastanelerinden biri olacak. Herhangi bir aksilik olmazsa 2016 ağustos ayında hizmete girecek” dedi. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, 1.300.000 m² kapalı alanda hizmet verecek dev sağlık kompleksi ile ilgili olarak şunları söyledi; “Hastane, herhangi bir aksilik olmazsa ağustos ayında hizmete girecek”. Hastanedeki incelemelerinden sonra bir basın toplantısı düzenleyen Müezzinoğlu, Türkiye’nin belde hastaneleri ile sessiz dönüşümlerinden birini daha gerçekleştirdiğini belirtti. “2002 yılından bu yana sağlık alanında çok önemli sessiz dönüşümleri başardık. 2000’li senelerin başına
baktığımızda, ulaşımdaki sorunlar, sağlıktaki teknolojik altyapı ve mekan yetersizlikleri, sağlıktaki çok başlı yönetimin getirdiği sorunlar gibi pek çok problemi bir arada yaşıyorduk. Esasında bedelini milletimiz ödüyordu ve halkımız hak ettiği sağlık hizmetini alamıyordu. Yurtdışına gidiyordu, az imkânı olanlar malını mülkünü satarak bu hizmeti almaya çalışıyordu. Sağlığa ulaşımdaki tüm engelleri kaldırma anlamında dönüşümleri başarmış durumdayız” diye konuştu. Şehir hastaneleri projesi için yedi yıldır çalışma yaptıklarını hatırlatan Bakan Müezzinoğlu, hükümetin projeyi sahiplenmesi, hukuk sistemini projeye adapte etme, girişimciye ve yatırımcıya güvence verebilme gibi birçok problemi aşmayı başardıklarının altını çizen Bakan Müezzinoğlu; “Bugün geleceğe çok daha umutla bakabilecek bir noktayı Başkent Ankara’da Bilkent’te yakalamış durumdayız. Ben bilhassa Bilkent’in yüklenici firması DİA’ya teşekkür etmek istiyorum.
42 aylık süreyi kısaltan, 24 aylık süreye indiren bir hedefe kilitlendiler. Avrupa’nın en büyük dünyanın da bir parça halinde en büyük hastanelerinden biri olacak. Son derece ileri teknoloji ile donatılacak olan bu hastanenin, inşallah gelecek yıl Ağustos ayına geldiğimizde, bir aksilik olmazsa açılışını planlayacağız. Biz o günleri yakaladığımızda Türkiye sağlık alanında dünyaya farklı mesajlar vermeye başlayacak. DİA grubunun üstlendiği 1.260 yatak kapasiteli 400.000 m² kapalı alana sahip Mersin Şehir Hastanesi de 2016 Şubat ayında teslim edilecek ve mart ayında açılışı gerçekleştirilecek. Mersin Şehir Hastanesi, bir aksilik olmazsa 6-7 ay sonra açılışa hazır olacak. Ameliyathaneleri ve odaları ile birlikte çok hızlı, planlı giden bir inşaat süreci mevcut. 2016 Ağustos ayında açılışını yapacak, belki 30 Ağustos ve 29 Ekim gibi tarihlerde de hizmet sürecini başlatmış olacağız. Bu projelerde çok eleştiriler aldık. Hala bunların
devam ettiğini görüyoruz.”dedi. Yozgat, Elazığ, Adana, Bursa, İzmir, İstanbul Başakşehir gibi hastanelerimizin de açılışını gerçekleştirdikten sonra önümüzdeki 3 sene sonunda çok farklı bir sağlık hedefini yakalamış olacağız “diyen Bakan Müezzinoğlu 2017 yılı sonunda kadar 36.000 yatak kapasiteli 226 hastanenin hizmete açılacağını,12.000 yatak kapasiteli 43 hastane projesinin ihalesinin de bu yıl gerçekleştirileceğini hatırlatarak, söz konusu hastanelerin 2017 yılı sonuna kadar tamamlanacağını kaydetti. Türkiye genelinde toplam 43
bin yatak kapasiteli 34 şehir hastanesinin yapımı 2018 yılının sonuna kadar tamamlanacak ve böylece sağlık alanında yapılan reformların devamı niteliğindeki şehir hastaneleri ve yapımı devam eden diğer hastaneler ile vatandaşlar üç yıl içerisinde 100 bin yatak kapasitesiyle geliştirilmiş sağlık hizmetine kavuşacak. Bu dev sağlık komplekslerine ulaşımda kolaylık sağlayacak projelerin de aynı hızla sürdüğü, malzeme alımında da yerli üretime öncelik verileceği ve tüm tesislerin açılışına kadar gerekli her türlü düzenlemenin tamamlanacağı öğrenildi.
Eylül 2015
9
9
hastaneden oluşan dev sağlık kampüsü
Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampüsü’nün inşası için Yaklaşık 6 milyon liralık yatırımla hazır beton üretim tesisi kurulacak
10
Eylül 2015
D
ünyanın en büyük hastane projeleri arasında yer alan yaklaşık 3 bin 500 yatak kapasiteli Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampusu’nun inşası için proje alanına mobil hazır beton üretim tesisi kurulacak. Yaklaşık 6 milyon liralık yatırımla kurulacak hazır beton üretim tesisinde saate 900 ton beton üretecek. Tesis kapsamında üretilecek beton, sadece proje inşaatında kullanılacak. Tesisin, inşaat alanı içinde yer alması, zaman açısından ve ekonomik açıdan tasarruf sağlayacak. İki beton santrali faaliyette iken aynı kapasiteye sahip bir beton santrali yedekte bekletilecek. Diğer beton santrallerinin arızası durumunda veya inşaat işlemlerinin yoğunluğuna göre yedek santral devreye girecek.
9 hastaneden oluşuyor Ankara Etlik Entegre Sağlık Kampusu 1.400.000 m² alan üzerine kurulacak. Kampüste yer alacak dokuz farklı hastanenin adları ve branşları; 1. Bölge Hastanesi, 2. Kalp Damar Hastalıkları, 3. Ortopedi Ve Nörolojik Bilimler, 4. Onkoloji, 5. Kadın Doğum, 6. Çocuk, 7. Rehabilitasyon, 8. Psikiyatri, 9. Adli Psikiyatri Kampustaki yatak kapasitesi 3 bin 566’yı bulacak. Kampus içerisinde Sağlık Bilimleri Üniversitesi, kongre merkezleri ve ticari alanlar, Yüksek Teknoloji Merkezi ve Ar-Ge Merkezi yer alacak.
Hastanelere radyoterapi desteği Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde radyoterapi cihazı adedi 46’ya yükselecek
S
ağlık Bakanlığı Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Hatipoğlu: “Ülkemizin farklı bölgelerinde hizmet veren kamu hastanelerinde, son alımlarla birlikte sayısı 46’ya yükselecek olan Linac cihazlarıyla kanserle mücadelede yeni bir dönem başladı” Türkiye’nin farklı bölgelerinde hizmet veren kamu hastanelerinde, son alımlarla birlikte sayısı 46’ya yükselecek Linac cihazlarıyla (elektrikten x-ışınları elde ederek çalışan radyoterapi cihazı) kanserle mücadelede yeni bir dönem başlıyor. Sağlık Bakanlığı Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürü Hüsem Hatipoğlu, genetik yatkınlığın yanı sıra tütün ve alkol başta olmak üzere çevresel faktörlerin kansere yol açan etkenler arasında yer aldığını belirterek, obezite, stres gibi sebeplerin de hastalığa zemin hazırladığını ifade etti. Sağlık Bakanlığı olarak kanserin nedenleri arasında yer alan tütün
12
Eylül 2015
ve alkolle mücadelenin etkin şekilde sürdürüldüğünü anlatan Hatipoğlu, bunun yanında hastalıktan korunmada önemli rol oynayan doğru beslenme ve fiziksel aktivitenin artırılmasına yönelik çalışmalar yürüttüklerine dikkati çekti. Hatipoğlu, “Ülkemizin farklı bölgelerinde hizmet veren kamu hastanelerinde, son alımlarla birlikte sayısı 46’ya yükselecek Linac cihazlarıyla kanserle mücadelede yeni bir dönem başladı. Dünyanın önemli merkezlerinde de kullanılan bu ileri teknolojiyle, kanserli hücrelerin büyümesi, üremesi ve normal dokulara yayılması önlenebiliyor. 2009’dan itibaren ülkemizdeki kamu hastanelerinde vatandaşımızın kullanımına sunulan bu cihazlarla, bazı durumlarda cerrahi müdahale yapılamayan bölgelere dahi ulaşabilmekte ve tedavi edebilmektedir” diye konuştu. Cihaza entegre edilen CT simülatörlerle de 3 boyutlu görüntü alınıp tümörün bulunduğu yere uygulanacak tedavi şeklinin belirlendiğini, bu sayede sağlıklı dokuların zarar görmesinin önüne geçildiğini dile getiren Hatipoğlu, şöyle devam etti: “Bu teknolojinin amacı, kanser hastalarında tümörlü hücrelere, hedeflenen radyasyon dozunu verirken, sağlıklı dokuları hasara uğratmadan mümkün olan en efektif tedaviyi yapabilmektir. Bu özellik aslında radyoterapinin de tanımını oluşturmaktadır. En etkili tedavi şekli olan radyoterapi, Linaclar aracılığıyla tüm kanser
türlerine uygulanabilmektedir. Cihazlarla, kanser olgusuna bağlı cerrahi uygulamaların çok sorun olduğu yerleşim noktalarında çok yaygın ve konforlu bir radyoterapi uygulamasına olanak sağlanmaktadır. Cihazların ülkemizde kullanılması toplum sağlığı adına önem kazanmaktadır” Hatipoğlu, cihazların çeşitlendirilmesi, bu kapsamdaki klinik sayılarının artırılması gibi unsurlarla vatandaşların kanserle mücadelesinin kolaylaşacağına işaret ederek, şunları kaydetti: “Teknolojinin gelişimiyle doğru orantılı bir alan olan radyasyon onkolojisinde, üst düzey cihazlara gereksinim duyulmaktadır. Radyoterapi, kanserle savaşta en etkili ve en acısız yöntem olarak bilinir. Hastalığın yok edilmesinde, gerilemesinde önemli rol oynar. Sağlık hizmeti sektöründe önemli bir yere sahip olan radyasyon onkolojisi kliniklerinin Linac bazında çeşitlendirilmesi, birçok tekniğin kanser türlerinin tedavi edilmesi için uygulanmasında önem kazanacak ve erken teşhisin önemli olduğu bu hastalıkta, hastaların ihtiyacı olan doğru tedaviye ulaşması zaman almayacaktır. Bu sebepten farklı kanser türlerine uygulanacak çeşitliliğe sahip ileri teknoloji cihazların ülkemizde bulunması toplum sağlığı adına önem kazanmaktadır. Bu yıl içerisinde alımlarını tamamlayacağımız yeni cihazlarla Türkiye, etrafındaki ülkelerin toplamından çok daha fazla cihaza sahip olacaktır.”
PUMPING LIFE INTO SCIENCE
with products that last!
For more information visit 3bscientific.com Oruçreis Mah. Tekstilkent Cad. A24 Blok No: 32 Esenler/İST. Phone: +90212 422 88 00 • E-Mail: info.tr@3bscientific.com
Üniversite hastanelerinin tıbbi malzemelerini Sağlık Bakanlığı karşılayacak
S
Sağlık Bakanlığı ile YÖK arasında, üniversite hastanelerinin “tıbbi malzeme ve sarf” ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin protokol imzalandı
14
Eylül 2015
ağlık Bakanlığı, üniversite hastanelerinin “tıbbi malzeme ve sarf” ihtiyaçlarını karşılayacak. YÖK’te düzenlenen imza törenine Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Bakanlık Müsteşarı Eyüp Gümüş, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Safa Kapıcıoğlu ile çeşitli üniversitelerin rektörleri ve bakanlık yetkilileri katıldı. Türkiye’nin sağlık alanında dünya ile yarışır duruma geldiğini ve bunun gurur verici olduğunu belirten Müezzinoğlu, bu başarının elde edilmesinde üniversitelerde verilen eğitimin etkisinin önemli olduğunu söyledi. Bu alana sağlanan insan kaynağının da önemli bir etken olduğunun altını çizen Müezzinoğlu, “Üniversitelerimiz ve tıp fakültelerimizin, gelecek yıllarda Türkiye’nin iddialı olabilmesi adına, özellikle 2023 vizyonuna yürünebilmesi adına eğitim, araştırma ve dünya ile yarıştaki yeri ve rolü çok
önemli” değerlendirmesinde bulundu. 50 milyonluk fon Bakan Müezzinoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yaklaşık iki yıldır, üniversite hastanelerimizin ve tıp fakültelerimizin önemli sorunları var. Bunu, zaman zaman değişik platformlarda dile getirdik. Bazen, kısmen anlamlı sayılabilecek çözümler üretsek bile köklü bir çözüm sürecini ne yazık ki başaramadık. Acil anlamında Sağlık Bakanlığında oluşturulan 50 milyonluk fonu hızlı bir şekilde tıbbi ilaç ve malzeme konusunda talepleri alarak değerlendirmek ve yine tıbbi malzeme alımlarında da arzu eden üniversitelerimizin, tıp fakültelerimizin Kamu Hastaneleri Kurumunun imkanlarıyla ve dinamikleriyle, 4 ay sonrasındaki süreçte de SGK’da olan hak edişlerinden mahsuplaşma şeklinde bir protokolü, bugün imzalama aşamasına geldik.”
Can suyu protokolü Bakan Müezzinoğlu, bu protokolün “can suyu” olması temennisinde bulunarak, “İnşallah bir can suyu sürecini bu 2 ay içinde atlatırız. Gerçekçi olmak gerekirse temel sorunları çözecek bir yol haritası oluşturacak bir ekibin ya da komisyonun çok iyi bir hazırlık yaparak, tekrar tekrar bu süreçlerin konuşulduğu, herkesin önünü görebildiği bir sürecin planlanması gerektiğine inanıyorum. Onu da inşallah, gerek Başkanımız gerek bizim görevlendirdiğimiz arkadaşlar, hazırlıkları yapar. Ancak artık bu süreçler, seçimlerden sonra kurulacak hükümetin alacağı kararlarla şekillenir diye düşünüyorum” dedi. Bakanlıktan üniversitelere eğitim amaçlı ambulans desteği Farklı bir alanda da protokol imzalanacağını belirten Müezzinoğlu, “Bunun dışında eğitim amaçlı olarak, bizim trafikten çektiğimiz ambulanslarımızı yine eğitim amaçlı olarak ihtiyaca binaen tıp fakültelerimize tahsis etmek için protokol imzalayacağız” dedi.
16
Eylül 2015
Müezzinoğlu, bunun dışında kadrolar, asistanlar, yardımcı sağlık elemanları ile ilgili birçok konu başlığının da bulunduğunu ifade etti. YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç da yükseköğretimin sorunlarının çözümü için sürekli gayret içinde olduklarını belirterek, “Başta ilgili bakanlıklarımız olmak üzere bütün kamu kurumları ile yakın ilişki içindeyiz. Bu bağlamda üniversite hastanelerimizin yaşamış olduğu mali ve idari sorunların da farkında olup, bu sıkıntılarının çözümü hususunda farklı yöntemlerle çalışmalar yapmaktayız” dedi. Görüşmeler neticesinde, “Sağlık Bakanlığı ve YÖK arasında üniversite hastanelerinin tıbbı ve sarf malzeme ihtiyacının karşılanmasında yeni bir açılım ve imkan içeren protokolün imzalanması noktasında görüş birliğine varıldığını” ifade eden Saraç, “Burada kadirşinaslık icabı ifade ediyoruz. Kendileri bu süreçte üniversite hastanelerinin sorunlarının çözümü noktasında her zaman konuyu sahiplendiler ve diğer bakanlıklara ve hükümete meseleyi taşıyarak
çözüm noktasında aktif bir rol üstlendiler” diye konuştu. Söz konusu protokole dileyen üniversite hastanelerinin başvurabileceğini belirten Saraç, protokolün bakanlığa bağlı sağlık kuruluşlarından tıbbi malzeme ve mal teminini kapsayacağını söyledi. Saraç, “Bu protokol çerçevesinde dileyen devlet üniversitelerimizin imzalayacakları alt protokoller ile üniversite hastanelerimizin tıbbi cihaz ve malzeme alımlarındaki maliyetleri, girdi maliyetleri görülür bir ölçüde azalacak ve ciddi bir planlama yapıldığı takdirde bu kısa bir zaman diliminde olumlu sonuçlar doğuracaktır” dedi. Hibe fonu Maddi açıdan sıkıntı içinde bulunan bazı devlet üniversitesi hastaneleri için hibe niteliğinde fon oluşturulduğunu ve bu sistemde yapısal iyileşme doğurmasa da bir rahatlama meydana getireceğini, hizmetlerin aksamadan sürdürülmesine katkı sağlayacağını ifade eden Saraç, “Bu yaklaşım hükümetimizin devlet üniversitesi hastanelerinin eğitim ve hizmet sunumu noktasında vazgeçilemez rolüne verdiği önemi göstermektedir” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından, üniversite hastanelerinin “Tıbbi Malzeme ve Sarf” ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin çerçeve protokolü, Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ile YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç tarafından imzalandı. Devlet yükseköğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin uygulama derslerinde kullanılmak üzere terkin durumunda bulunan ambulansların devir protokolünü ise Bakanlık Müsteşarı Gümüş ile YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Kapıcıoğlu imzaladı. MASIAD
Bütün hastanelere heliport yapılacak! Sağlık Bakanlığı, bütün hastanelere ambulans helikopterlerin inişi için heliport yapacak. Mevcut heliportların da işlevsel hale getirilmesini sağlayacak.
18
Eylül 2015
S
ağlık Bakanlığı’nın, hastaların uzak mesafelerden uygun sağlık tesislerine hızlı bir şekilde taşınabilmesi gayesiyle başlattığı ambulans helikopter uygulamasında, helikopterlerin hasta almak için futbol sahasına iniş yapması gibi ilginç görüntülere son veriliyor. 2008 yılında başlatılan helikopter ambulans sisteminin yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri olan helikopter iniş sahası heliportlar için âdeta seferberlik başlatılıyor. Bakanlık, yapımı devam eden veya planlanan tüm hastanelere ambulans helikopterlerin inişi
için heliport yapacak. Ayrıca Bakanlık, mevcut heliportların da işlevsel hale getirilmesini sağlayacak. Bakanlık verilerine göre; 2015 yılının ilk altı aylık bölümünde helikopter ambulanslar ve uçaklar yüzlerce hastayı acil olarak hastanelere yetiştirdi. 2015 yılının ilk yarısında ambulans uçaklar ile 834 yurt içi hasta, 21 yurt dışı hasta taşındı. Ambulans helikopterler ise 1.561 hastayı hastanelere ulaştırdı. Ayrıca deniz ambulanslarıyla da 966 hasta ve 62 organın taşındığı öğrenildi.
Gereksiz tıbbi araştırmalara harcanan para 28 milyar dolar ABD’de başarısız sonuçlanan ya da sonuçsuz kalan tıbbi araştırmalar uğruna heba olan fonların toplamı yıllık ortalama 28 milyar dolar
20
Eylül 2015
T
ıbbi araştırmaların incelendiği çalışmanın dayanağını ekonomistler tarafından yayınlanan eski biyomedikal çalışmaların hata yüzdesinden yola çıkan provokatif analizler oluşturuyor. Bu çalışmadan yola çıkan Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) NIH fonlarıyla desteklenecek yeni araştırmaların devamlılığını sağlayan incelemeler için yeni kriterler yayınladı. Devamlılığa dair yeni kriterlerin başyazarı bunun anlamının çalışmaya başlamak için karar verme aşamasında detaylı düşünmeye teşvik olduğunu söyledi. Kar Gütmeyen Global Biolojik Standartlar Enstitüsü (GBSI) başkanı biyolog Leonard Freedman konuyla ilgili olarak şunları söyledi; “Maliyete dikkat çekerken aynı zamanda farklı çözümler de
sunuyoruz. Evrakın gerçek mesajı budur.” Bir uzman bu rakamın abartılmış olduğu konusunda düşüncelerini dile getirerek, 28 milyar dolarlık rakam konusunda şüphelerini dile getirdi. Boston Üniversitesinden ekonomistler rakamın gerçekçiliğini yine rakamlarla açıklamak için literatürü tarayarak, bozuk hücre dizilimi gibi spesifik problemleri çözmek için ne kadar biyomedikal hatalı çalışma yapıldığını araştırdılar ve iki düzineden fazla araştırma buldular.
Bu bilgi ışığında, tüm klinik öncesi araştırmaların %53’ünün hatalı olduğu ve devamlılığı olmadığı sonucuna vardılar. EN sık rastlanan hatalar ve toplama oranla yüzdeleri şu şekildeydi; denekler ve referans malzemelerinden kaynaklanan problemler (36%), hatalı çalışma tasarımı(28%), data analizi ve raporlama hataları (25%), laboratuvar protokollerindeki hatalar (11%). Ekonomistlere göre %53’lük bu kesite giren hatalı araştırmalar; bir dizi bulgudan türeyen, baştan aşağıya hatalarla dolu olan bir avuç dolusu araştırmayla karşılaştırıldığında masum sayılır. Bu araştırmalara örnek vermek gerekirse; Amgen’in geniş alıntı yapan analizine göre 53 klinik öncesi kanser araştırmasının sadece %11’i şirketin laboratuvarında gerçekleştirilebildi. Diğer çalışmaların oranı ise %50ye yakın bir yüzde yakaladılar. Maliyeti bu şekilde açıklamak kolay oldu. %53 olan devamlılık gösterememe yüzdesi %50’ye yuvarlandı ve araştırmacılar bir yılda fonlara harcanan 56 milyarlık
değeri ikiye böldüler ve 28 milyarlık rakama ulaştılar. Peki; bunun anlamı bu paranın çarçur edilmekte olduğu mudur? Araştırmacılar öyle olmadığını iddia ediyorlar. Devamlılık sağlayamayan çalışmalar o fonun boşa harcandığı değil; çalışmayı çok daha ileriye götürdüğü anlamına gelir. Freedman; “İçinde olduğumuz dönem; daha az değil, daha çok yatırım yapma zamanıdır. O yatırımın nispeten küçük bir bölümü devamlılık sağlayamama oranını yükseltir.” Başarıyı arttıracak çözümler arasında; araştırmacıların araştırma tasarımıyla ilgili daha iyi eğitim almaları, araştırmalarda kullanılmak üzere sadece onaylanmış geçerliliği olan denekler satılması ve bunların tercih edilmesi gibi kurallara riayet edilmesi sayılabilir. Ayrıca GBSI kimliği doğrulanmış hücre dizilimi kullanımının standart haline gelmesi konusunda araştırma camiasını bizzat teşvik etmektedir. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) de araştırmaların devamlılığının arttırılması
konusunda adımlar atmaktadır. Bir duyuru yayınlayarak, 2016 ocaktan itibaren fon sağlanacak projeler için geçerli olacak dört yeni kriteri açıklamıştır. Önümüzdeki yılın başından itibaren NIH tarafından uygulanacak olan bir araştırma projesinin sahip olması gereken kriterler: • Yeni çalışmanın dayanağı olan araştırmanın bilimsel bir dayanak olarak gücü, • Çalışmanın tasarımındaki özen, • Kullanılacak canlı deneklerin cinsiyeti, • Deneklerin onaylanmış olup, olmadığı Bilim adamlarının bu haberi bilimsel bakış açısıyla yorumu, başarısız da olsa bir araştırma projesine yapılan yatırımın heba olmayacağı, başarısız çalışmaların bile eğitici olacağı yönünde.
Eylül 2015
21
$28 billion spent on irreproducible medical research last year
A
New study on research reproducibility proposes fixes for $28 billion problem applying industry
new study published in Open Access journal PLOS Biology by the Global Biological Standards Institute (GBSI) and two leading economists estimates that, in the U.S. alone, approximately $28 billion per year is spent on preclinical research that is not reproducible. Analysis of past life science research studies indicates that the cumulative prevalence of irreproducible preclinical research exceeds 50 percent. Because such low reproducibility rates can contribute to both delays and costs of therapeutic drug development, The Economics of Reproducibility in Preclinical Research by Drs. Leonard P. Freedman, Iain M. Cockburn and Timothy S. Simcoe, also outlines a framework for solutions and a plan for long-term improvements in life science research reproducibility rates. “Our primary goal here is not to pinpoint the exact reproducibility rate but rather to identify root causes of the problem and develop a framework to address the highest priorities,” says Freedman who is president of GBSI. “Based on examples from within the life sciences, application of economic theory, and review of lessons learned from other industries, we conclude that community-developed best practices and standards must play a central role in improving reproducibility going forward.” Analysis and recommendations “The problem of reproducibility has been widely discussed,” says Cockburn. “To develop our estimate of the current reproducibility
22
Eylül 2015
rate for preclinical research, we reviewed publicly available data from government sources, industry and analyst reports and scientific articles.” The study included an in-depth analysis of the key components of irreproducibility, and used secondary research to benchmark the potential impacts of improved standards. The authors determined that the causes of irreproducible research could be grouped into four categories that align with the typical stages of study development: (1) biological reagents and reference materials, (2) study design, (3) data analysis and reporting and (4) laboratory protocols. Of these, errors in biological reagents and materials (36% of total) and study design (28% of total) are the two largest contributors to irreproducible spend. “Improving reproducibility levels will require a measured investment in time and resources,” says Cockburn. “We recommend investing in practical solutions and taking immediate steps in the areas where there will be the greatest return on investment.” “While false positives are an inevitable part of scientific research, our study shows that the current level of irreproducibility in preclinical research is very costly.” says Simcoe. “By categorizing the root causes of irreproducibility and estimating their relative importance, we can prioritize potential solutions, and ultimately, increase the overall return on public and private investments in research and development.”
Call to action Numerous recent articles and papers highlight the challenges of reproducibility in life science research. The Economics of Reproducibility in Preclinical Research calls for a paradigm shift from acceptance of an avoidable problem to the adoption of compelling best practices that support better research and better outcomes. By encouraging an investment in standards and best practices, the study promotes better scientific research that quickly translates to therapeutics and cures. This aligns with 21st Century Cures, the U.S. Congressional initiative underway to update laws to support finding new and improved medicines and diagnostics, and keeping America competitive in healthcare and biotech in the 21st century. “Success requires communicating to build awareness, sharing best practices and identifying practical steps with funding behind them to support scientists in their life-saving mission. It requires that researchers own it, funders fund it, media publicize it and consumers care about it,” says Freedman.Additional resources are available on the GBSI website: http://www.gbsi.org/publications/theeconomics-of-reproducibility/ About Global Biological Standards Institute GBSI, a non-profit organization, is dedicated to enhancing the quality of biomedical research by advocating best practices and standards to accelerate the translation of research breakthroughs into life-saving therapies. For more information, visit www.gbsi.org.
Kübalılar Kayseri’ye ilaç fabrikası kuracak Küresel devlerin yakından izlediği Kübalı yatırımcılar, yönünü Türkiye’ye çevirdi. Hasbiotech İlaç’la Kayseri’de ortak fabrika kuracak olan Kübalılar, Hepatit C aşısı üretecek
K
üba ile ABD arasında yaşanan siyasi gerilim sına ererken, uluslararası şirketlerin yeni gözdesi Havana oldu. Birçok küresel devin arayışa girdiği Küba’da Türk şirketleri de boş durmuyor. Türk Hava Yolları yeni bir destinasyon hazırlığına girerken, Türk ilaç firmaları da bağlantılar kurmaya başladılar. Bu konuda ilk adımı ise İstanbul merkezli Hasbiotech İlaç attı. İlk ürün Hepatit C aşısı Kübalılarla ortaklık kararı alan Hasbiotech’in Genel Müdürü Seyfullah Dağıstanlı, “Kayseri’de bir ilaç fabrikası kurmak için çalışma başlattık” dedi. Erciyes Teknopark’ta kurulacak şirketin temeli de 2016’nın ilk aylarında atılacak. Tesiste Hepatit C aşısı üretmeyi planladıklarını anlatan Dağıstanlı, “İlk olarak 30 milyon liralık bir tesis kurulacak” diye konuştu. Dağıstanlı, “Türkiye’de ilk kez molekülünü kendimiz
24
Eylül 2015
yaparak, orijinal ilaç üreteceğiz. Amacımız Kayseri’yi bu alanda bir biyoteknoloji merkezi haline getirmek” dedi. Teknoloji Küba’dan Yakın dönemde Hepatit C hastalığının tedavisine yönelik ilaç geliştirildiğini aktaran Seyfullah Dağıstanlı, “Bu ilaçla 3 aylık tedavinin maliyeti 100 bin lira civarında. Biz ise Kayseri’de üreteceğimiz Hepatit C aşısını 100 dolar seviyesinden satmayı planlıyoruz. Bu ilacı aşı olarak dünyada geliştiren bir üretici henüz yok. Gereken teknoloji Küba’dan sağlanacak” diye konuştu. %15 CHE indirimi Küba’nın ilaç ve sağlık alanında dünyanın en önemli ülkelerinden biri olduğunu anlatan Küba’nın Ankara Büyükelçisi Alberto Gonzales Casals, “53 biyoteknoloji enstitüsüyle bu alanda ilk beşteyiz” dedi.
Türkiye’nin ilacı; tersine beyin göçü! Yurtdışında yaşayan yetişmiş uzmanların sektöre kazandırılması amacıyla Türk ilaç sektörüne hizmet veren uzmanların çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak.
T
ürkiye, 2014 yılında 4,7 milyar dolarlık ithalata karşılık 856 milyon dolarlık ihracat gerçekleştiren ilaç sektörünü dünya ihracatından daha fazla pay alan küresel bir sektör haline getirmek için düğmeye bastı. Bu amaçla, yurtdışındaki nitelikli bilim insanları tersine beyin göçüyle Türkiye’ye çekilip, istihdam şartları yerli-yabancı bilim insanları için daha cazip hale getirilecek. Türkiye’nin bitkisel florası kayıt altına alınarak ilaç hammaddesi olarak kullanılabilecek olanlar ilaç sanayinin üretim sürecinde değerlendirilecek. İthalat 4,7 Milyar $ Sanayi Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın uzun süredir üzerinde çalıştıkları 2015-2018 yıllarını kapsayan Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı Resmi Gazete’de yayınlandı. Strateji belgesine göre, dünya standartlarında üretim kapasitesine sahip olmasına rağmen, Türkiye ilaç sektörü dünya pazarında yeterli rekabet gücüne ulaşamadı. 2014 yılında 14,6 milyar liralık ilaç piyasasına sahip olan Türkiye ilaç sektörü 2013 yılında dünyada 18. sırada yer aldı. Belgeye göre, sektörde 15’i yabancı sermayeli olmak üzere 77 ilaç üretim tesisi bulunurken, yaklaşık 31 bin kişi istihdam ediliyor ve yaklaşık 3 bin 100 çeşit ilaç üretiliyor. 2014
26
Eylül 2015
yılında ithalat 4,7 milyar dolar, ihracat 856 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 18,05 düzeyinde kaldı.
çalışması sağlanacak. • İhracat amaçlı üretilen ilaçlar Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından faturası ödenen ilaçlar kapsamına alınacak.
Strateji belgesinde yer verilen eylem planları şöyle:
4,7 Milyar $’lık ithalatın %13,6’sı kanser ilacı İlaç ithalatında kanser ilaçları ilk sırayı alıyor. Kutu bazında toplam ithalatın yüzde 1,1’i seviyesinde olan kanser ilaçları, değer bazında ise ithalatın yüzde 13,6’sını oluşturuyor. Değer bazında onu yüzde 9 ile kalp hastalıkları, yüzde 7,6 ile solunum sistemi hastalıkları tedavisinde kullanılan ilaçlar izliyor.
• Biyoteknoloji, biyoloji, kimya gibi alanlarda yurtdışında bulunan yetişmiş uzmanların sektöre kazandırılmasına ve Türkiye’deki yerli-yabancı uzmanların çalışma ortamlarının iyileştirilmesi ve kolaylaştırılmasına yönelik çalışmalar yapılacak. • Türkiye’nin bitkisel florası kayıt altına alınarak; bunlardan ilaç hammaddesi olarak kullanılanlar tespit edilip ilaç sanayinin üretim sürecinde değerlendirilecek. • İlaç alanında araştırma yapan üniversitelerdeki teknoloji transfer ofislerinin etkin şekilde
Giyilebilir sağlık teknolojisi dönemi Giyilebilir akıllı minyatür sağlık çipleri anında müdahale avantajıyla sağlık hizmetlerini kökünden değiştirecek
D
oktorların çalışma şeklini tanımlayacağı akıllı minyatür sağlık çipleri eczanelerde yer alacak 3D yazıcılarda basılacak. Bu akıllı sağlık çipleri kolayca hastanın vücuduna yerleştirilerek hastanın nabız, tansiyon, şeker gibi yaşamsal verilerini anlık kontrol edecek, acil sağlık durumlarını önceden saptayacak, anında hastanın doktorunu uyaracak. Akıllı sağlık çipleri ilaç alma zamanlarında da hastaya ilacını enjekte edecek. Akıllı gözlük ve saat gibi cihazlarla hayatımıza giren giyilebilir teknolojiler, sağlık ve tıp alanında da karşımıza çıkmak üzere. Giyilebilir teknolojilerin sağlık alanındaki ilk uygulamalarından biri de, Xerox PARC ile Smart Design adlı şirketin birlikte yürüttüğü bir çalışma. Xerox PARC’ın kamuoyu ile paylaştığı sağlık alanındaki konsept projeleri, öngördükleri gelecek vizyonları daha sağlıklı ve kontrollü yaşanacak bir hayatın bizleri beklediğini gösteriyor. Yara bandı gibi yapıştırılacak
28
Eylül 2015
Xerox PARC bilim insanlarının uluslararası bir kongrede açıkladıkları konsept projelerine göre, basılı elektronik (printed electronics) devreler içeren giyilebilir sağlık çipleri insan vücuduna bir yara bandı gibi yapıştırılarak kullanılacak. Giyilebilir sağlık çipleri tedavi sürecinde kişinin yaşamsal verilerini mekandan bağımsız her ortamda kontrol edecek. Çipler, hasta kişilerin sağlık verilerini anlık olarak doktoruna iletecek, acil durumları önceden sezerek kişiyi uyaracak, istenirse düzenli kullandığı ilaçları vücuduna enjekte edecek. Giyilebilir kişiye özel çipler eczanelerde üç boyutlu olarak basılacak Geliştirilen bu teknolojinin yakın gelecekte nasıl hayata geçirileceğini örneklerle anlatan Xerox PARC bilim insanları, doktorların içeriğini belirlediği ve programladığı basılı elektronik devre reçetelerini, eczanelerin 3D yazıcılarıyla basarak hastanın vücutlarına yerleştireceğini söylüyor.
Eczanelere de yeni bir işlev kazandıracak olan bu teknoloji, ilaç kullanımlarındaki insan hatasını da minimuma indirecek. Özellikle antibiyotikler gibi doğru zamanlama ile alınması gereken ilaçların kullanımında ortaya çıkan sorunlar da çözülecek. Doktor hastanın durumunu uzaktan gözlemleyecek Xerox PARC bilim insanlarının üzerinde çalıştığı giyilebilir sağlık çiplerini hastaların kendisi bile vücutlarına yerleştirebilecek. Akıllı sağlık çipleri, örneğin kalp ritim bozukluğu (Aritmi) olan bir hastanın kalp atış hızını ve EKG’sini (Elektrokardiyografi) doktorların anlık olarak uzaktan takip etmesini sağlayacak. Kişi hastaneye yatmadan evinden takip edilirken, anlık meydana gelen bir sağlık bozukluğunun ilk belirtileri de basılı elektronik çip tarafından anında hastanın doktoruna uyarı olarak gönderilecek. Günümüz
şartlarında, böyle bir hastanın hastane ortamından ayrıldıktan sonra gözlemlenebilmesi ve sağlık verilerinin takip edilebilmesi mümkün olmuyor. Şeker, tansiyon, kalp hastalarının hayat kalitesi artacak Günümüzde, şeker hastaları insulin değerlerini belli bir seviyede tutabilmek için sıkıntılı bir uğraş veriyor. Hastalar günün belirli saatlerinde parmaktan alınan kanın şeker seviyesini dijital bir ölçüm cihazı ile kontrol ediyor ve çıkan değerlere göre vücuduna insulin iğnesi vuruyor. Xerox PARC ve Smart Design’ın üzerinde çalıştığı basılı çiplerle, farklı işlemler yapmadan vücudun o anki şeker seviyesi tespit edilerek insüline ihtiyaç duyuluyorsa insulin otomatik olarak hastanının vücuduna zerk edilecek. Hasta şekerini düzenli takip etmeyecek ve şeker yükselme ve alçalma
hareketlerinden belki haberi bile olmayacak. Giyilebilir sağlık çipleri, önemli hastalıkların, krizlerin oluşmadan önceki gelişim aşamasının uzaktan kontrol edilmesini de sağlayacak. Böylece bir kalp krizi, beyin kanaması gibi yaşamsal olayların gelişimi önceden görülebilecek ve doktorlara erken müdahale edebilme imkanı verecek. Bilim insanlarına göre basılı elektronik çipler, hastanın yaşamsal verilerini anlık olarak kontrol ederken, tele tıbbı ve uzaktan tedaviyi yeni bir boyuta taşıyacak. Ayrıca kamu sağlık harcamalarında da çok önemli tasarrufların yapılmasını sağlayacak. Basılı teknolojiler pazarı günümüzde yaklaşık 1 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip ve Xerox PARC ile Smart Design’ın öngörülerine göre 2016’ya kadar 45 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacak.
Eylül 2015
29
Age of wearable health technology PARC’s printable tech department plans to
manufacture a
patch that measures
health or delivers
medication; that can be applied to the
skin like a BandAid
X
erox Group’s PARC and Smart Design recently discussed their vision of the future with printable tech and their intention to lead the way by creating small smart
30
Eylül 2015
patches. These miniature wearable devices will either monitor health parameters or deliver medication in controlled doses to the user. Two companies are both working on this project. The patch will be able to help in the diagnostics, monitoring and treatment for a patient. For example, if the doctor suspects a patient has arrhythmia (irregular heartbeat), the patient’s heart rate and ECG will be measured on-site in the hospital or clinic. When the patients leaves, the doctor will have no way to know how his condition reacts to his daily activities or how the patient’s heart functions during sleep. With the patch however, the heart rate and ECG of the patient is recorded in set intervals and will present a more accurate representation of the heart activity of the patient. For treatment, a different patch will be designed to deliver the required doses at specific periods of the day or according the bodily needs of the patient. The concept for distribution is simple. Pharmacies will have printers capable of creating the patches and patients will be able to install the patches themselves with minimal assistance from a pharmacist. In cases such as antibiotics, which are meant to be never neglected, the drug will enter the bloodstream with no risk for human error (such as forgetting). The medication patches could also come with diagnostic
parts that will particularly be beneficial for medication taken as needed. At present, people with impaired insulin production often rely on cumbersome technology to deliver doses of insulin at set intervals. The problem with these pumps are they are programmed to pump insulin but do not take into account blood sugar levels. This means a wearer would have to do a blood sugar test, which involves pricking a finger and using a digital meter, usually four times a day. With the printed chip, delivery of medication could be closely linked to the body’s needs. This creates a better way to take medicine and allows a doctor to be more precise with treatments. The chips will also be able to send information to the doctors to monitor the improvement of a medical condition over time. PARC envisions these small patches to be disposable and cheap to produce. PARC and Smart are dedicated to the future of printed technology. According to them, the potential of the manufacturing process and capabilities of a printed device is a disruptive technology that affects all aspects of modern living, from smart packaging to entertainment. The printable monitoring and medicating patches is part of PARC’s Printed and Flexible Electronics focus group. According to them, the current market for the technology is valued at $1B and is expected to grow to $45B by 2016.
Türk profesörün bulduğu kan testi; 100 farklı hastalığı oluşturan zararlı molekülleri tespit ediyor
P
rof. Dr. Özcan Erel, kanser dâhil 100 hastalığın nedeni olan zararlı molekülleri kanda saptayabilen test geliştirmeyi başardı. Böylece kişinin, kansere yatkınlığı hakkında önceden ipuçları elde edilebilecek. Erel, çalışmalarıyla tıp literatürüne girdi. Tıbbi biyokimya alanındaki çalışmalarıyla TÜBİTAK’ın bilim ödülüne değer görülen Prof. Dr.Özcan Erel, kanda şimdiye kadar hiç ölçülememiş bazı değerleri ölçerek tıp literatürüne girmeyi başardı. Erel’in bu alanda geliştirdiği kan test kitleri, 22 ülkeye satılıyor. Erel, kandaki oksidatif stresi, diğer deyişle zararlı molekülleri ölçen bir test de geliştirdi. Test, kanser dâhil, 100 hastalığın nedeni olan zararlı molekülleri saptıyor. Böylece hastanın, kanser yatkınlığı hakkında ipuçları elde ediliyor. Prof. Dr. Özcan Erel çalışmalarını ve tıp dünyasına kazandırdığı yenilikleri anlattı.
32
Eylül 2015
Japonya ve ABD kullanıyor Çalışmalarım, dünyada tıbba en fazla katkı yapan çalışmalar arasında gösterildi. Geliştirdiğim kan tahlil ölçüm yöntemleri 22 ülkeye ihraç ediliyor. Dünyada ilk ve tek olan biyokimyasal ölçümleri geliştirdik. Bu ölçüm yöntemleri şu anda ABD, Japonya, Güney Kore ve Avrupa’da kullanılıyor. Son geliştirdiğim bir test de, akut ve kronik bazı hastalıkların tespitine yardımcı olacak.
Dünyadaki patenti de bu isimde olacak.
Tahlilde ‘Ankara Kriteri’ Talasemi ve lösemi gibi kan yapma sorunu yaşanan hastalıklarda, hastaya sıklıkla ünite ünite kan veriliyor. Verilen kan nedeniyle vücutta demir birikmesi oluyor. Bu demir, serseri mayın gibi karaciğeri etkileyip siroza yol açıyor, böbreği ve pankreası bozuyor, şeker hastalığı ile kalp yetmezliği yapıyor. Demiri dışarı atmak için hastaya, aylık maliyeti 1.500TL olan bir ilaç veriliyor. Ancak bu ilacın da bağırsak ve sindirim sistemi kanamaları, kemik iliği bozuklukları gibi ağır yan etkileri var. Geliştirdiğim kit sayesinde, bu ilacın etkinliğini ölçüyoruz. Kitin adını ‘Ankara Kriteri’ koyduk.
Kansere yatkınlık testi Geliştirdiğim ve dünyada tek olan başka bir kit de, kandaki oksidan seviyesini test ediyor. Vücudu okside eden zararlı moleküller saptanıyor. Bu çok tehlikeli moleküller, hücrenin DNA’sını bozup, kansere, erken yaşlanmaya yol açıyor. 100’den fazla hastalık bu moleküller, sigara, çevresel kirlilik ve enfeksiyon nedeniyle oluşuyor. Vücutta oksidatif stres yaratıyor. Testim bunu ölçüyor. Böylece, vücut yetersizse takviye istenebiliyor. Oksidatif stresten kaynaklanan hastalıklara yatkınlık ölçülebilecek. Bu test, gıdaların antioksidan kapasitesini ölçmek için gıda sektöründe de kullanılabilir.
Kalp krizi riskini saptıyor Yine dünyada ilk ve tek olan bir başka testle de, yararlı yağ olan HDL’nin gücünü ölçüyoruz. Araçtaki turbo motor gibi yararlı yağların miktarı ölçülüyor ancak etkinliği ölçülemiyordu. Ama artık bu yağların kalp krizi yapan damar sertliğine karşı koruyucu gücünü ölçebiliyoruz. Böylece hastadaki risk saptanıyor.
Çelik Stent tarihe karışıyor! Eriyen Stent ile tıkanan damarlar 2 yıl içerisinde doğal haline dönüyor, damarda tıbbi müdahale izi kalmıyor
K
alp damarlarında tıkanıklıkları gidermeye yönelik uygulan Çelik Stent damarı açmak için etkili oluyor ancak damarda yer eden Çelik Stent ömür boyu damarda kalıyor ve ileride uygulanması olası baypas ameliyatını engelleyebiliyor. Çelik Stentin yarattığı bu probleme karşı uzmanlar Eriyen Stenti geliştirdi. Eriyen Stent iki yıl içerisinde damar içerisinde eriyerek yok oluyor, eski halini alan damar ileride yapılacak müdahalelere imkân tanıyacak şekilde doğal yapısına kavuşuyor. Bayındır Hastanesi İçerenköy Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Timur Timurkaynak damar tıkanıklığı yaşayan hastalar için devrim niteliğindeki Eriyen Stentle ilgili detaylı bilgileri ve Çelik Stentle; Eriyen Stentin farkını anlattı. Çelik Stent ömür boyu kalıyor Koroner (kalp) damar tıkanıklıkları için geleneksel olarak Çelik
34
Eylül 2015
Stent tedavisi uygulanıyor. Hasta göğüs ağrısı ile ya da kalp krizi sebebiyle geldiği zaman anjiyo yapılıyor. Anjiyoda damarlarda ciddi bir darlık ve tıkanıklık tespit edilirse o darlığı açmak için stent kullanılıyor. Çelik Stent tıkalı damarı açmak için oldukça etkili bir yöntem ancak yapıldığı maddeden dolayı bu stentler damarlar açıldıktan sonra bile damar içinde kalıyor. İlerleyen dönemde olası bypass müdahalesini zorlaştırabiliyor. İkinci yılın sonunda tamamen yok oluyor Vücuda yerleştirilen yeni nesil stentler ise altıncı aydan sonra erimeye ve kana karışmaya başlıyor, ikinci yılın sonunda damar içerisinde stentten geriye hiçbir iz kalmıyor. Damar tamamen doğal haline dönüyor ve olası bir baypas operasyonu engellenmemiş oluyor. Çelik Stentlerin aksine daralma ve stent içinde pıhtı oluşması riski de minimuma indirilmiş oluyor. İnce damarlara da uygulanabiliyor Çelik Stentin aksine, Eriyen Stent ile boydan boya incelmiş bir damar da genişletilebiliyor. İnce ve uzun darlıklarda ve özellikle damarın uç kısımlarına kadar gelen darlıklarda bu sistem ciddi bir alternatif oluşturuyor. Çünkü bu hastalara Çelik Stent uygulanamıyor. Damarın uç kısmına kadar giden Difrüz darlıklarda baypas seçeneği ortadan kalktığı için bu hastalarda eriyen stent kullanılarak hastalar ilerleyen dönemler için
baypasa hazırlanabiliyor. Çelik Stent yapılabilen hastaların büyük bir kısmına bu yöntem uygulanabiliyor. Her geçen gün daha çok hastaya umut oluyor Eriyen Stent Dünya’da ve Türkiye’de yaklaşık 2 -2,5 senedir uygulanıyor. Bu yöntemi Türkiye’de ilk uygulayan gruplardan biri olan Bayındır Sağlık Grubu uygulamalarda ön plana çıkıyor. Kalp Hastalıkları Türkiye’de çok yaygın Dünyada ve Türkiye’de kalp hastalıkları bir numaralı ölüm nedenini oluşturuyor. Her 3 kişiden biri kalp ve damar hastalığına sahip. Türkiye’de ise bu oran oldukça yüksek ve kalp ve damar rahatsızlıkları nüfusun sağlığını tehdit edecek şekilde yaygın. Türk halkı spor yapmıyor ve yağlı besinler tüketiyor. Düzensiz beslenme, diyabet, hipertansiyon, kolesterol ve sigara kullanımı da kalp ve damar hastalıklarını tetikliyor.
Lösemi 7.000 yaşında 7.000 yıllık kadın iskeletinde lösemiye bağlı kemik hasarı tespit edildi
B
u neolitik iskeletin insanlık tarihinin ilk lösemi vakalarından birine ait olduğu sanılıyor. Alman bilim adamları tarafından yürütülen incelemelerin sonucuna göre; lösemi bilindiğinden daha uzun süredir insan ırkına zarar veriyor. 30-40 yaşlarında bir kadına ait olduğu açıklanan iskelet; 1982 yılında Güney Batı Almanya’da bir neolitik yerleşim alanında yapılan kazılar sırasında StuttgartMühlhausen bölgesinde toprak altından çıkartılan 72 iskeletten biri. İskeletin yanında bir de yuvarlak tabanlı kavanoz bulunması bölgenin İ.Ö. 5500- 4800 yılları arasında batı ve orta Avrupa’da yaygın olan çömlekçilik kültürüyle bağlantısını gösteriyor. Tübingen Üniversitesi Araştırma ekibine liderlik eden Almanya’daki Tübingen Üniversitesi Senckenberg İnsan Evrim ve Paleo Ortam Merkezi’nden Heike Scherf ve meslektaşları yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi taraması ışığında iki humerus kemiğinin (Kollarda omuzdan dirseğe kadar inen uzun kemik) ve göğüs kemiğinin süngersi kemik dokusunda derin kayıp izlerine rastlandı. Araştırmacılar; aynı bölgede bulunan aynı yaş grubundaki kadın iskeletlerindekine ve günümüzdeki bulgulara göre; neolitik kadının kemiğinin orta sünger dokusunda çarpıcı
büyüklükte bir erime tespit ettiler. Lösemiye dair bilinen en eski bulgu Heike Scherf bulguları şu sözlerle açıkladı; “Kemik iliğinde bulunan kan yenileyici kök hücreleri etkileyen bu sonuçlar kesinlikle başlangıç aşamasındaki lösemi hastalığına işaret ediyor. Göğüs kemiği ve humerus kemiği dokusundaki bölgesel hasarlar osteoporoz, hiper paratiroidizm gibi hastalıkları ve kemik tümörü ihtimalini ortadan kaldırıyor. Daha önce And Dağları’nda bulunan mumyalarda özel bir tür olan T Hücreli lösemiyle bağlantılı bir virüs saptanmıştı. Ancak bu yeni iskelet muhtemelen lösemiye dair bilinen en eski bulguyu teşkil ediyor.” Araştırmacılara göre neolitik kadın iskeletiyle ilgili bulgular bundan ibaret. Löseminin türü gibi daha detaylı bilgiye ulaşmak mümkün değil. Kökü kurutulamayan hastalık Zürih Üniversitesi Evrimsel Tıp Enstitüsü yöneticisi Frank Rühli, çalışmayı çok ilginç bulduğunu açıkladı. “Son moda görüntüleme teknikleri ışığında olsa bile böylesine eski bir vakayla ilgili bulgulardan %100 emin olmak zor. Bulguların günümüzde çok yaygın olan modern bir hastalığın en eski patolojik kaydı olduğuna dair emarelere rastlanması bu yıkıcı hastalığın evrimini anlamak açısından büyük önem taşıyor“dedi.
Fotoğraf: Tübingen Üniversitesi Eylül 2015
35
The oldest case of Leukemia discovered 7000 Years old prehistoric female skeleton shows signs of leukemia
S
cientists of the Senckenberg Center for Human Evolution and Paleoenvironment and the University of Tübingen have discovered what may well be the oldest known case of Leukemia. By means of high-resolution computer tomography they were able to detect indications of the cancer in an approximately 7000 year old skeleton of a woman who died between 30 and 40 years of age. Any other, similar pathologies could be ruled out. Life in the Neolithic Age was not easy: the farming work was exhausting, and medical care was more than inadequate from the present point of view. These harsh conditions left their mark on the people’s health – infectious diseases, deficiency symptoms and degenerative changes were commonplace. “However, except alveolar inflammation and dental caries, the ‘individual G61’ was not affected by any of these diseases – a female skeleton from the Neolithic graveyard of StuttgartMühlhausen,” says Dr. Heike Scherf of the Senckenberg Center for Human Evolution and Paleoenvironment at the University of Tübingen. Together with her colleagues, the researcher found indications of leukemia on the skeleton of a woman, who was between 30 and 40 years of age at the time of death. “We examined several bones of the skeleton with
36
Eylül 2015
our high-resolution computed tomography system, and we found an unusual loosening of the interior bone tissue – the cancellous bone – in the upper right humerus and the sternum,” adds Scherf. In adults, the ends of the humeri and the sternum, as well as the vertebrae, ribs, skull, pelvis and the ends of the femurs contain hematopoietic (blood-forming) stem cells. In these locations, leukemia – colloquially known as blood cancer – can occur. The team of scientists working with the paleoanthropologist Scherf compared the humerus of the 7000 year old “patient” with humeri of 11 individuals from the same site in southern Germany, where they were excavated between 1982 and 1993. “None of the other specimens showed this significant pattern,” explains Scherf, and she adds, “Even
though they come from the same site and belong to the same age group.” Other diseases that cause similar symptoms were refuted by the scientist from Tübingen: “The biological age and the restriction of the findings to the humerus and sternum counter-indicate osteoporosis. Hyperparathyroidism, a hyperfunction of the parathyroid gland, can be ruled out because typical characteristics for this pathology, which manifest in other parts of the skeleton, such as the skull and the finger bones were not found.” According to Scherf, the results therefore strongly indicate a case of leukemia in ‘individuum G61.’ This would be the oldest evidence of leukemia to date. “However, we cannot determine whether the woman actually died from the disease,” summarizes Scherf.
Operasyon süresi yarım saate indi İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Erbil’in çalışması tıp tarihine geçti
T
ürk Cerrahi Derneği Başkanı ve İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Erbil, tiroid kanseri ameliyatı sonrası metastaz yapan lenf bezlerinin kolay bulunmasını sağlayan “İkincil girişimle metastatik kitlelerin çıkartılması” adını verdiği bir yöntem geliştirdi. Metastazlı lenf bezlerini buluyor Tiroid kanseri ameliyatı sonrası takip sürecinde lenf bezlerinin metastaz yapabildiğini belirten Prof. Dr. Erbil, “Bu tarz boyun cerrahisinde normalde yayılan lenf bezleri kolay bulunmuyor. Defalarca yapılan ameliyat sonrası dokular yapışık oluyor ve sertleşiyor. Lenf bezlerini ararken ses sinirlerine hasar verme ihtimali yüksek oluyor. Bu yöntemde direkt metastazlı lenf bezini bulmayı kolaylaştırıyor” dedi. Metastazlı lenf bezleri bulunamazsa tedavi aksar Zamanında bulunmayan metastazlı lenf bezinin büyüyüp yemek ya da soluk borusuna baskı yaptığına dikkat çeken Prof. Dr. Erbil, hastalarının radyo aktif iyot tedavisi gördüğünü söyledi. Prof. Dr.
38
Eylül 2015
Erbil, “Metastazlı bir kitle varken radyoaktif iyot tedavisi etki etmez. Dolayısıyla boynun tamamen boş olması lazım” diye konuştu. 2 saatlik ameliyat süresi yarım saate iniyor Ameliyatta metastazlı bezin tümünü çıkardıklarını belirten Prof. Dr. Erbil, “Normalde ameliyat 2 saat sürerken, bizim yöntemde yarım saatte tamamlanıyor” ifadelerini kullandı. Tiroid kanserinde artış Tiroid kanserindeki artışa dikkat çeken Prof. Dr. Erbil, “Çernobil’den sonra önemli bir artış görülüyor. Çok fazla tiroid nodülü hastası ve tiroid kanseri hastası var. Türkiye’de her yıl 45 bin tiroid ameliyatı yapılıyor. Bu ameliyatların minimum yüzde 25’i maalesef kanser” dedi. Dünya Bu Yöntemi Kullanıyor Ameliyatın endokrin cerrahisi, nükleer tıp ve radyolojiyle beraber çalışılarak yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Erbil, “Yöntemi yayın haline getirip uluslararası dergilerde yayımlandık. Şu an başta Amerika ve Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyada çok yaygın olarak kullanılıyor” dedi. İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Doktorlar cebe girecek Her daim sağlık durumunu kontrol eden ‘yapay zeka’ doktorların yükünü hafifletiyor
S
abah uyandığınızda kendinizi berbat hissediyorsunuz. Telefonunuzdaki aplikasyon size uykunuzun düzensiz olduğunu bundan dolayı kendinizi kötü hissediyor olabileceğinizi söylüyor. Oysa sizin hissettiğiniz yorgun fazlası. Tuvalete gidiyorsunuz, kendi kendinize idrar testi yapıyorsunuz. Değerler iyi ama telefonunuz idrar yolu enfeksiyonu olabileceğinize dair nitrit fazlalığı konusunda uyarıyor. Daha fazla tetkik yapıyorsunuz. Örneğin kan tahlili. Telefonunuz size D vitamininin biraz daha yüksek olması gerektiğini söylüyor. Kalp ritminiz yerinde, kandaki oksijen oranı olması gerektiği gibi ama inflamasyon oranı normalin biraz üstünde. Sonra burnunuzdan aldığınız örnek sonucu neden kendinizi kötü hissettiğinizi anlıyorsunuz: Grip olmuşsunuz. Telefonunuzdaki ‘grip haritası’na baktığınızda görüyorsunuz ki komşularınızın çoğu aynı dertten muzdarip. “Giyilebilir Teknoloji” New Scientist dergisinde yeni yayımlanan makaleye göre hastalıklara tanı koyma yöntemi değişiyor. Bu bahsedilen tanı
40
Eylül 2015
koyma yöntemlerinin bir kısmı hali hazırda akıllı telefonlar sayesinde kullanılıyor ama çoğu sadece uyku kalitesi, diyet ve fiziksel aktivite gibi göstergeleri kontrol ediyor. Yakında hayatımıza girmesi planlanan ve ‘giyilebilir teknoloji’ olarak kabul edilen teknolojiyle ise bir damla kan, tükürük veya burundan alınan örnekle tıbbi teşhiste de bulunulacak. Yani insanın doktorunu cebinde taşıyacağı, kendi kendine teşhis koyabileceği günler yakında! Aralık’ta Türkiye’de Önümüzdeki aralık ayında San Diego’daki bir şirketin çıkaracağını duyurduğu küçük bir kutu içinde sunacağı aletler sayesinde aşağıdaki tespitleri doktora gitmeden kendi kendinize yapabileceksiniz. • Vücudunuzdaki D vitamini oranı, • İnflamasyon olup olmadığı, • Kadınlık Hormonu seviyesi, • Testosteron hormonunu seviyesi, • Kalp ritmi, • Kandaki oksijen miktarı Bütün bunların sağlıklı bir toplum ve doktora daha az gitmek için üretildiği söyleniyor. Teknoloji sayesinde elde edilen
datalarla doktora gidildiğinde ise işlerin daha da kolaylaşacağı kaydediliyor. Tabii bunlar işin iyi tarafları. Bir de kötü tarafları var. Örneğin bu testin sonuçların güvenilirliğinin yanı sıra teşhisin paniğe neden olup olmayacağı tartışılıyor. İlk ev tanısı olarak kabul edilen gebelik testi 1978’de ABD’de ortaya çıktı; bugün ise pek çok ev testi satışta. Ancak bu testler sadece direkt hastalığı söylüyor. Başka bir hastalıkla bağlantı kurma konusunda ise iş sizin sezgilerinize kalmış. Peki, sizin sezgileriniz de doğru değilse? Yeni cihazların tıpkı doktor gibi olacağı, semptomları girdiğinizde size makul bir teşhis koyacağı kaydediliyor. Tabii normal çıkan değerin gerçekten normal olup olmadığını ya da bunun başka bir rahatsızlığa yol açıp açmayacağını doktordan başka kimsenin bilmeyeceği de kesin! Doktora gidilmediği takdirde hastalığın ilerleyebileceği gerçeğini sakın unutmayın! Fotoğraf çek, nabzını kontrol et Uygulama mağazalarında özellikle spor yapanlar için ideal bir uygulama bulunuyor.
Cardiio adlı aplikasyonla akıllı cihazınızın kamerasını kullanarak nabzınızı ölçebilirsiniz. Böylece spor esnasında temponuzu kalp atışınıza göre düzenleyebilirsiniz. Aplikasyonun gösterdiği çerçeve içine yüzünüzü koyarak ya da kameraya parmağınızla dokunarak kolayca o anki kalp ritminizi ölçebiliyorsunuz. MIT laboratuvarlarında geliştirildiği belirtilen uygulama yüzünüzde meydana gelen renk değişikliğini tespit ederek bu ölçümleri gerçekleştiriyor. Acaba bu ilaç doğru seçim mi? Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de kullanıma sunulan ilaçların, üzerindeki karekodu okutarak sisteme kayıtlı olup olmadığını sorgulayabileceğiniz ve ilaç hakkında detaylı bilgilere erişebileceğiniz bir uygulaması bulunuyor. Bu İlaç Takip Sistemi (İTS) sayesinde aldığınız ilacın sisteme kayıtlı olup olmadığını öğrenebilir, hakkında toplatılma kararı çıkarılmadığından emin olabilir ya da son kullanma tarihini denetleyebilirsiniz. Ayrıca tespit ettiğiniz sisteme kayıtlı olmayan ilacı uygulama üzerinden yetkililere bildirebilirsiniz. Belirtileri hafife almayın Hastalık anlarında size rehber olacak, akıl danışabileceğiniz birine ihtiyaç duyuyorsanız, doktorunuza ulaşmakta sıkıntı yaşıyorsanız size bir tavsiyemiz var. Hastalık Belirtileri adlı uygulamayı indirip doktora gitmeden önce bünyenizde neler olup bittiği hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Uygulama hastalıklar ve tedavileri, belirtileri ve modern tıp yöntemleriyle alternatif tıp tedavi önerilerinden oluşan bir liste sunuyor. Bulaşıcı, çocuk, göğüs hastalıkları gibi başlıklar altında toplanan hastalık türlerine kolayca ulaşabilirsiniz. Uykunuzu bile kontrol ediyor Sağlık durumunuzu kontrol altında tutmak, kilo vermek, kan
değerlerinizi takip etmek, daha iyi uyumak istiyorsanız Play Store’da The Withings Health Mate adlı uygulamayı aratmanızı tavsiye ederiz. Uygulamaya öncelikle anlık durumunuzla ilgili verileri girmeniz gerekiyor. Aplikasyon sizin için en ideal değerleri hesaplıyor ve size bununla ilgili tavsiyeler verip uyarılarda bulunmaya başlıyor. Ayrıca uyurken verilerinizi kaydedip sizi bilgilendiriyor. Kan basınç değerinizden kilo kaybetme durumunuza kadar tüm verileri aplikasyonunuzla paylaşabilir, kendinize sanal bir yaşam koçu edinebilirsiniz. Sağlığınız gözünüzde Fotoğraflarda gözlerin farklı renk çıkması bir efekt ya da ışık yansıması olarak algılansa da hastalığın habercisi olabiliyor. Aplikasyon mağazalarında da kullanımı son derece kolay ve bir o kadar da faydalı bir uygulama bulunuyor. The White Eye Detector (Beyaz Göz Dedektörü) adlı aplikasyonla gözlerinizde herhangi bir göz kanseri riski olup olmadığını denetleyebilirsiniz. Tek yapmanız gereken kameranızı açmak. Uygulama eğer sorun yoksa gözlerinizi algılayıp yeşil bir kutu içerisinde normal olduğuna dair sinyal veriyor. Sorun olan gözler kırmızı bir kutucuğun içerisinde gösteriliyor. Psikolojik destek de veriyor Odaklanma problemi yaşayanlar, konsantrasyonunu artırmak isteyenler ya da aşırı strese bağlı uykusuzluk problemi yaşayanlara tavsiyemiz Beyin Geliştirme Premium - Konsantrasyon Artırma ve Stresten Kurtulma adlı aplikason. Bilimsel olarak kanıtlanmış Binoral sesleri (Beyni rezonans ederek istenilen frekanslarla doğrudan ya da dolaylı olarak insan psikolojisini, fiziksel statüyü ve davranış şeklini etkilediği kanıtlanan
sesler) kullanarak zihinsel istikrarı, konsantrasyon gücünü ve beyin sağlığını koruduğu söyleniyor. Özellikle sınava hazırlananlara, hafıza gücünü artırmaya çalışanlara, yaratıcılığa ihtiyacı olanlara, güne tazelenmiş olarak başlamak ve sakinleşmek isteyenlere tavsiye ediliyor. Cihazların gelişim hızı Çok değil kısa bir süre sonra makineler sağlık ve ilaçlar konusunda pek çok şeyi öğrenecek. Örneğin tükürük veya kan örneğiyle hasta olup olmadığını gösteren bir cihaz yakında kullanılacak: Cue. Beyaz renkli ve kibrit kutusu büyüklüğünde. Aldığınız örnekler sonucunda akıllı telefonla uygun hale getirdiğinizde grip, inflamasyon, kalp-damar sağlığı, testosteron ve kadın doğurganlığı konusunda size bilgi veriyor. Üreticileri bunun bir tanı koyma cihazı olduğunu düşünmese de cihaz “İnflamasyon oranın sanki biraz yüksek mi? Yeşil smoothie içersen kendini daha iyi hissedebilirsin” diyor.
Eylül 2015
41
Sağlıkta “KÖK”lü çözüm Mamak Sağlık ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı kök hücre eğitim ve araştırma merkezi olacak.
42
Eylül 2015
T
ürkiye’nin sağlık alanındaki en büyük ihtiyaçlarından birini karşılayacak olan Mamak Sağlık ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün yapımı hızla devam ediyor. Protokolleri Mamak Belediyesi ve Sağlık Bilimleri İleri Teknoloji Araştırma Vakfı arasında imzalanan enstitü, Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı kök hücre araştırma merkezi olacak. Kök hücre üzerine üst düzeyde
yetişmiş personeli ülkemize kazandıracak olan enstitü, birçok hastanın da daha şimdiden umudu oluyor. Kök hücre ve hücresel tedaviler konusunda yapılan çalışmalar sağlıkta devrim olarak görülüyor. Araştırma laboratuvarının inşaatı bitmek üzere Mamak Sağlık ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü, 60 bin metrekare proje alanına sahip.
www.medica-tradefair.com
16 – 19 NOVEMBER 2015 DÜSSELDORF GERMANY
Enstitünün ilk olarak hayata geçecek araştırma laboratuarlarının yapımı yüzde 90 seviyesine ulaştı. Merkez, aynı zamanda ileri teknoloji ile donatılmış bir sağlık bilimleri üniversitesi olacak. Kurulacak üniversite lisans eğitimini bitirmiş tıp ve sağlık bilimleri öğrencilerinin çalışmalarına devam edebileceği, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim veren bir kuruluş haline getirilecek. Enstitü ile ülkenin hastalıkların tedavisinde kullanılan kök hücrede yurt dışına bağımlı olmaktan kurtulacağını kaydeden Mamak Belediye Başkanı Mesut Akgül, üniversitenin tamamlandığında hem stratejik hem de ekonomik anlamda ülkemizin büyük kazanımları olacağını belirtti. Dünyanın en gelişmiş “Clean Room- Temiz Oda”larından biri Mavi Göl’ün yanı başında konumlandırılan, doğa içinde bir bilim yuvası haline getirilecek merkezde dünyanın en gelişmiş temiz odalarından birisi yapılacak. Merkezde ayrıca kök hücre çalışmalarının yanı sıra adacık hücre çalışmaları da yapılacak. Merkez, ülkemizin dört bir yanındaki araştırma merkezleri ile de koordineli çalışmalarda bulunacak. İlk etapta Mühendislik ve Yaşam Fakültesi (kök hücre mühendisliği, moleküler biyoloji ve genetik mühendisliği, biyoteknoloji mühendisliği, biyomedikal mühendisliği, biyoenformatik mühendisliği, medikal jeoloji mühendisliği, biyomühendislik, enerji mühendisliği, gıda mühendisliği, nanoteknoloji, yapay zeka yazılımları, kalibrasyon), Açıköğretim Fakültesi ve Tıp Fakültesi (anatomi, histoloji ve embriyoloji, fizyoloji, patoloji, farmakoloji, biyoistatistik, tıp etiği ve deontoloji, tıp hukuku, genetik, klinik kök hücre uygulamaları, havacılık hekimliği, spor ve doping hekimliği, organ ve doku transplantasyonları) olmak üzere 3 fakülte kurulacak.
s day w o sh day to w e N Mon ay! m o r f rsd Thu tion a r t s gi e re uired! n i l On is req
WORLD FORUM FOR MEDICINE BE PART OF IT!
Ayrıntılı bilgi için: Düsseldorf Fuarları Türkiye Temsilciliği tezulaş fuar danışmanlık hizmetleri ltd. şti. Bağdat Cad. 181/6 34730 Çiftehavuzlar – Kadıköy / İSTANBUL Tel: +90 (216) 385 66 33 _ Fax: +90 (216) 385 74 00 info@tezulas-fuar.com _ www.tezulas-fuar.com
Prof. Dr. Nevzat Tarhan ABD’de beyin araştırmaları yapacak Üsküdar Üniversitesi Rektörü, psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ABD’de beyin araştırmaları alanında faaliyet gösteren (SBMT) Beyin Haritalama ve Tedavi Derneği’nin yönetim kurulu üyeliğine seçildi. 44
Eylül 2015
S
ociety for Brain Mapping and Therapeutics (SBMT) - Beyin Haritalama ve Tedavi Derneği Bilimsel Direktörü ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Babak Kateb tarafından Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a atama mektubu gönderildi. Dr. Babak Kateb imzasıyla gönderilen mektupta; “Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın Türkiye’de beyin görüntüleme ve psikiyatri alanındaki olağanüstü çalışmalarının sonucu kendisini dernek
yönetim kurulunda görmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Derneğimiz, dünya çapında araştırmalar, eğitimler ve geliştirilmiş kamu politikalarıyla beyin hastalıklarının tedavi edilmesi amacıyla çalışmalar yürütüyor. Derneğimizin bu çalışmaları sırasında Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın da önemli bir rehberliği ve liderliği olacaktır. İnanıyorum ki derneğimize büyük katkılar sağlayacak bu çalışmalar neticesinde birlikte çok önemli gelişmelere tanık olacağız.” denildi.
Beyin hastalıklarının tedavisi için kar amacı gözetmeden faaliyet gösteren Society for Brain Mapping and Therapeutics (SBMT) - Beyin Haritalama ve Tedavi Derneği Yönetim Kurulu üyeliği bir yıllık süreyle veriliyor. Üyenin kuruma sağladığı bilimsel katkıya göre görev süresi uzatılabiliyor. Türkiye’yi temsil edecek Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Beyin Haritalama ve Tedavi Derneği’nin yönetim kurulu üyesi olarak seçilmenin kendisi için gurur kaynağı olduğunu belirterek; “Üsküdar Üniversitesi olarak kuruluşumuzdan bu yana beyin hastalıkları üzerine yoğun çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye’nin Beyin Üssü olma hedefimize hızlı ve emin adımlarla ilerliyoruz. Bu gelişme ile birlikte ABD Başkanı Obama tarafından da desteklenen “Beyin Haritalama Girişimi” projesi ile ilgili çalışmalarda yer alacağız. Beyin hastalıkları ile 46
Eylül 2015
ilgili umuyorum ki kısa zamanda önemli çalışma sonuçlarını elde edeceğiz. Böyle önemli bir görevle birlikte bu alandaki sorumluluğumuz da arttı. Hem ülkemizi hem de üniversitemizi böyle bir platformda temsil ettiğim için gurur duyuyorum. Beyin hastalıkları ile ilgili bilimsel çalışmalarda Türkiye’nin ve Üniversitemizin adını daha çok göreceğimize inanıyorum. Artık daha çok çalışmamız gerekiyor. Bu görevi Üniversitemiz adına hakkıyla yerine getireceğimize inancım tam” dedi. Beyin haritalaması çalışmaları 19 Mayıs 2015 tarihinde Washington’da Beyaz Saray’da Brain Initiative Komisyonu Başkanı ile bir araya gelen Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan arasında, “Gelişen Yenilikçi Nöroteknolojiler yoluyla Beyin Araştırmaları (BRAIN) İnsiyatifi Programı” Türkiye Temsilciliği protokolü imzalanmıştı. Protokol kapsamında Ortadoğu’nun Beyin
Haritası çalışmalarının Üsküdar Üniversitesi öncülüğünde gerçekleştirilmesine karar verilmişti. Çalışmalar kapsamında beyin araştırmaları, beyin haritalanması, hastalıkların önlenmesi ve beyin hastalıklarının maliyetinin düşürülmesi amaçlanıyor. Sempozyum sonuçları G20 Zirvesi’nde paylaşılacak Üsküdar Üniversitesi “BRAIN” temsilciliği kapsamında 13 Kasım 2015 tarihinde Brain Initiative Komisyonu’nun da katılımı ile “Beyin Araştırmaları Sempozyumu” düzenleyecek. Sempozyumdan alınacak sonuçlar yine Kasım 2015’te Antalya’da gerçekleşecek G20 Zirvesi’nde paylaşılacak.
pM-N01
HEAVY DUTY
VA
Teknolojisi*
İlacın solunum yollarındaki birikim yerini belirleyen en önemli unsur “partikül çapı”dır ** Yapılan klinik çalışmalar; küçük partikül çapının, havayollarına daha fazla penetre olduğunu ve daha iyi bronkodilatasyon sağladığını göstermiştir.
Heavy Duty nebulizatör, etkin tedavi için ideal partikül çapı sağlar. * VA Teknolojisi: Kullanıcı ihtiyacına göre ilaç akış hızının ayarlanmasını sağlayan bir sistemdir. ** Clay MM, Pavia D, Clarke SW. The effect of aerosol particle size on bronchodilatation with nebulised terbutaline in asthmatic subjects. Thorax 1986;41: 364-8.
www.plusmed-health.com T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Prof. Dr. Nevzat Tarhan to make brain researches in USA Üsküdar University rector Prof. Dr. Nevzat Tarhan is selected as board member to (SBMT) Mapping and Therapeutics Association
Tansiyonunuz Kontrol Altında
Ü
sküdar University and the Society for Brain Mapping and Therapeutics (SBMT) Association became strategic partners within the framework of the program “Brain Research through developing innovative Neurotechnology Initiative” which is defined as “Fabulous new American project” which was allocated 100 million dollars by the US President Barack Obama. On May 19, 2015, Rector of the Üsküdar University Prof. Dr. Nevzat Tarhan met with “Developing Innovative Brain Research through Neurotechnology’ Initiative” Committee Chairman at The White House in Washington DC and signed the protocol to represent Turkey in the project. Within the Protocol, Brain Map of the Middle East studies will be held under the leadership of the Üsküdar University. With this project, brain researches, brain mapping studies, disease prevention and lowering the cost of brain diseases are aimed. Üsküdar University, under the Representation of “BRAIN”, will hold the “Brain Researches Symposium” on 11 November 2015 with the participation of Brain Initiative Commission. Results from the symposium will also be shared in Antalya at the G20 summit in November 2015. In this framework , the Rector Prof. Tarhan and his delegation will attend the 11-12 June in Dubai “Pre-G20 Summit Middle East
48
Eylül 2015
Initiative Brain Mapping” meeting. Üsküdar University Rector Prof. Tarhan, in his statement on the subject, said : 21st Century will be the age of “brain”. BRAIN project aims to make the best possible map of the brain with an interdisciplinary team work. Consequently it is aimed, to improve the treatment of brain-related diseases such as, Alzheimer’s, schizophrenia, autism, epilepsy and traumatic brain injury, and to prevent these diseases. Brain Initiative Commission In parallel to this pursuit, these research results will simulate the brain with a better understanding of the functions of the brain mechanisms and stimulate innovation through new technologies . It is thought this will lead to the creation of new jobs and increase economic growth.
Within the framework of our interviews with the White House and under the protocol signed with Brain Initiative Commission the Üsküdar University became the representative of this project in Turkey. Since our establishment we are conducting continuous and intensive studies for “Understanding Human” through a Behavioral Sciences-oriented education. We are moving quickly and strongly towards our goal to become the Brain Center of Turkey. As a young and new university it is our pride and honor to have received this representation. After this stage, our first job will be to prepare a preliminary study for the G20 summit. We are excited to undertake such a task and we now have much bigger tasks to pursue. We hope such successful enterprise will pave the way to others for our country.
T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Real Fuzzy Teknolojisi* ile rahat, Hareket Sensörü ile doğru, Tek tuşla ölçme özelliği ile kolay ölçüm sağlar.
ESH
ONAYLI
pM-KO2
* Patentli “Real Fuzzy Teknolojisi” doğru ölçüm için gereken kaf sıkılığını otomatik olarak ayarlar ve bu sayede yanlış kaf sıkılığı seviyesinden kaynaklanan yanlış ölçümleri önler.
www.plusmed-health.com T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
“Yerel Tıbbi Cihaz Sektörünün Bugünü ve Geleceği” Türkiye ilaç ve tıbbi cihaz kurumu başkanı Prof. Dr. Özkan Ünal: “Türkiye’de
hangi firmamız nerede hangi tıbbi cihazı üretiyor konulu çalışmamız devam ediyor. Envanteri çıkartmak konusunda tıbbi cihaz sektörünün de katkılarını bekliyoruz”
S
ağlık Bakanlığı, Samsun Valiliği ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından “Yerel Tıbbi Cihaz Sektörünün Bugünü ve Geleceği” konulu bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Samsun Valisi İbrahim Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, OMÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Prof. Dr. Özkan Ünal, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uzm. Dr. Zafer Çukurova, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Stok Kontrol ve Analiz Daire Başkanı Uzm. Ecz. İrem Mühürcü, İl Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Köksal, Samsun Medikal Sanayi Kümelenme Derneği (MEDİKÜM) Başkanı Dr. Ahmet Aydemir, Sağlık Bakanlığı yöneticileri, Samsun, Çorum, Tokat, Amasya, Sinop, Ordu,
50
Eylül 2015
Giresun, Trabzon, Bayburt, Gümüşhane illerinin İl Sağlık Müdürleri, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterleri, TSO başkanları, kamu ve özel hastane yöneticileri, OMÜ fakülte dekanları ve ilgili illerden tıbbi cihaz üretimi ve satışı yapan firma yetkilileri katıldı. “Samsun’da tıbbi cihaz üretiminde 2 bin kişi istihdam edilmekte” Toplantının açılış konuşmasını yapan İl Sağlık Müdürü Dr. Yusuf Köksal, “Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya pazarında yaklaşık 500 bin çeşit tıbbi cihaz bulunmaktadır. Son zamanlarda gerçekleşen yatırımlar ile Samsun’un özellikle cerrahi el aletleri imalatı konusunda, Almanya’nın Tutlingen ve
Pakistan’ın Sialkot kentlerinden sonra dünyanın üçüncü cerrahi el aletleri üretim üssü olduğu bilinmektedir. Samsun’da küçük ve orta ölçekli çok sayıda tıbbi cihaz üreticisi bulunmakla birlikte bu sektörde ilimizde yaklaşık 2 bin kişi istihdam edilmektedir” dedi. Tıbbi cihaz üreticilerinin ve kullanıcılarının sorunları Tıbbi cihaz ile ilgili hem yerli üreticilerin hem de kullanıcıların karşılaştıkları sorunlar hakkında bilgi veren Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uzm. Dr. Zafer Çukurova, “Ciddi sorunlarımız var. Özellikle satın aldığımız ürünlerin ihalelerde yer alan şartnamelerde belirtilmesine rağmen servis, manuel ve kullanım kılavuzlarıyla ilgili dokümanların hem eksik hem de ithal edilen malzemeler için şartnamelere uygun olacak şekilde katalogların birebir tercümelerinin yapılıp bize teslim edilmemesi, bu cihazların özellikle daha sonraki dönemdeki bakım, onarım ve benzeri işlerde çok ciddi zorluklar oluşturuyor.
BIRAKIN UYUSUN... Dokunmak yok, Gözyaşı yok,
Sadece 1 saniyede ölçüm sn.
1 2 3 4 * Nesne Sıcaklığı: Biberon, banyo suyu v.b. sıcaklığı
5
T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Özellikle ürünlerle birlikte kullanılacak etkileşimli malzemeler ve cihazların sahip olması gereken özelliklerin belirtilmemesi sebebi ile çok kolaylıkla kullanıcı kaynaklı arızaların oluşması ve cihazın beklenenden daha kısa ömürlü olması gibi sonuçlara neden oluyor. Kurum olarak biz 1 Ekim tarihinden itibaren Dünya Bankası’ndan kamu hastanelerinde Yenilikçi Sağlık Yönetimi ve Tıbbi Cihaz Envanteri’ni takibi ile ilgili bir proje yapmaya başladık. Bu projede özellikle klinik mühendislik faaliyetlerini uygulamak anlamında Genel Sekreterlik ve bazılarını pilot seçerek 8 tane uygulama ve eğitim araştırma merkezi kurmayı ve buralarda istihdam edilecek biomedikal mühendislerimiz ve hekimlerimiz ile birlikte klinik mühendislik hizmetlerini bir eğitim merkezine dönüşmesini planlıyoruz” diye konuştu. “Tıbbi cihaz üretiminin envanteri çıkarılacak” Tıbbi cihaz regülasyonunun oldukça güç bir alan olduğuna vurgu yapan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Prof. Dr. Özkan Ünal, “Sayıları çok fazla; tıbbi cihaz envanteri kayıtlarda milyonlarla ifade edilen bir envanterdir. Bunun gerçek miktarını henüz net olarak da, sayısal olarak da bilemiyoruz. Yaklaşık olarak biliyoruz. Çünkü kayıtlarda mükerrer kayıtların olduğu da görülüyor. Şimdi bu kayıtları tekrar regüle ediyoruz. Ama tahminimiz 2 milyon civarında bir tıbbi cihaz envanterinin çıkacağıdır. Bu proje kapsamında Türkiye’de mevcut olmayan ‘Hangi firma nerede ne üretiyor?’ envanterimizle ilgili düşünceler ve gayretler olmuş ama henüz daha neticeye ulaşmış bir çalışma mevcut değil. Biz kurumlarımızda 2-3 ay önce bununla ilgili bir çalışma başlattık. ‘Türkiye’de hangi firmamız nerede 52
Eylül 2015
hangi tıbbi cihazı üretiyor?” bunun üzerinde çalışıyoruz. Bu çalışma bittiğinde ortaya bir fotoğraf çıkmış olacak. Belki bu fotoğraftan sonra arkasından ‘hangi tıbbi cihazı nerede nasıl üretmeliyiz konusuna geçmek daha rahat ve kolay olacak. Envanteri bilmiyorsanız ne üreteceğinizi bilemezsiniz. Hedefi bile olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez. Bizim tıbbi cihazda mevcut durumumuz birazcık buna benziyor. Önce envanteri çıkartmak durumundayız. Onun için de tıbbi cihaz sektöründen de bu konuda katkılarını bekliyoruz” şeklinde konuştu. Akademisyen gözüyle Üniversitedeki tıbbi cihazlar ve medikal ürünlerle ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren OMÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Akan, “İlaç ve tıbbi malzeme aynı savunma sanayi gibi çok hayati bir meseledir. Bugün paranız var, ilişkileriniz iyi, ithal edebiliyorsunuz. Ama yarın bir gün en acil, en gerekli malzemeleri ithal edemeyebiliriz ve çok vahim sonuçlar doğurabilir. Dolayısıyla bunlar stratejik ya da kritik sanayiler diye değerlendiriliyor. Bu konuda devletin ciddi politikaların olması gerekir diye düşünüyorum” dedi. Samsun Belediye Başkanı’ndan tam destek Samsun’da birinci sınıf tarım topraklarının içerisinde sanayi yapmaya çalıştıklarını belirten Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, “Güçlüğümüz burada. Sanayicimiz
‘bize yer bulun, yer verin’ derken, hep denizin kenarında yer ararken karşılaştığımız güçlük burada. İki büyük ırmağımızın taşıdığı alivüyonlarla ‘taşı eksen çıkar’ diye düşündüğümüz bu topraklarda dış pazarlara ulaşımı kolaylaştıracak, deniz yolunu kullanabilmek için sanayicimiz tesisin deniz kenarında olmasını istiyor. Asla kirletici olmayan, çok fazla ürettiği atık da olmayan bu sanayiyi bu alanlarda yaşatabilme konusunun önünde bazı engeller var ama bu engelleri medikal sanayi için aşabiliriz. Bunun için anayasal ölçekte olabilecek yani tarım topraklarının kullanımı ile ilgili bazı şeylerin değişmesi gerekiyor” diye konuştu. Vali Şahin’den farklı yaklaşım Samsun’da cerrahi el aletleri üretimin geçmişinin 35 yıl öncesine dayandığını ifade eden Samsun Valisi İbrahim Şahin, “Bu sektörle ilgili olarak dünya genelinde 3 ülkede kümelenme var; Almanya, Pakistan ve Türkiye’de. Türkiye’de de bu işi Samsun göğüslemiş durumda. Tıbbi alet sektörü silah kaçakçılığından çıkmış. 12 Eylül’e kadar bu arkadaşların babaları, ağabeyleri merdiven altlarında kaçak silah üretiyorlardı. 12 Eylül’den sonra ‘durun arkadaşlar artık size silah sattırmıyoruz’ dedikten sonra bu arkadaşlar aynı hammaddenin kullanıldığı cerrahi alet üretmeye başlıyorlar” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından MEDİKÜM Başkanı Dr. Ahmet Aydemir, katılımcılara ‘Yerel Tıbbi Cihaz Sektörünün Bugünü ve Geleceği’ konusunda sunumlar yaptı.
10.000’den fazla insana saçlarını geri kazandıran doktor Bu ayki “Sağlıkta Kadın” köşemizin konuğu Transmed Kliniği’nin kurucusu, Avrupa Saç Restorasyon Cerrahisi Derneği (ESHRS) Kurul Üyesi ve Uluslararası Saç Restorasyon Cerrahisi Derneği (ISHRS) Kurul Guvernörü Dr. Melike Külahçı.
54
Eylül 2015
T
ransmed ekibiyle birlikte, 2011’de tüm dünyadan araştırmacı ve cerrahları “The Next Big Thing” konferansında İstanbul’da bir araya getiren Melike Külahçı; “Önde Gelen Araştırmacı” araştırma ödülü ve bursu ile “ISHRS Ekip Üyesi” araştırma ödülü ve bursunu kazanan tek Türk olma özelliği taşıyor. 6 yıl boyunca Uluslararası Saç Cerrahisi Birliği’nin Yönetim Kurulu’nda da görev alan Dr. Melike Külahçı dünya çapında başarılarının yanında, girişimci ve enerjik yapısıyla sıra dışı bir doktor. Saç dökülmesi nedeniyle özgüven kaybı yaşayanlara, yaşam enerjisini geri kazandırma yolunda bitmek
bilmeyen bir azimle çalışan Dr. Melike Külahçı, kariyerine yön veren olayları ve saç cerrahisindeki yenilikleri Medikal Teknik dergisi için anlattı. MT: Medikal Teknik okuyucularına kendinizi tanıtır mısınız? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1984 mezunu doktorum. Aynı tarihte fakültemizden mezun olan 600 doktor arkadaşımdan (muayenehane hekimlerini saymazsak) sadece 3’ü kendi işlerini kurumsallaştırarak hastane boyutuna taşıdı. Bu anlamda tıbbın genç sayılacak bir dalında, saç ekiminde, Türkiye’de ve yurtdışında hem doktor hem yatırımcı olarak birçok ilk gerçekleştirdim.
Örneğin ilk web sayfası olan hekimlerdenim desem, bugünün tıp fakültesi öğrencileri çok eğlenir ama 1995 yılında web sayfası olan kurumlar bile bir elin parmakları ile sayılırdı. MT: Doktor olmaya ne zaman karar verdiniz? Sizi bu konuda yönlendiren kişiler kimlerdi? Saç cerrahisi dalında oldukça başarılı bir kariyeriniz var. Bu dalı nasıl ve neden seçtiniz? Doktor olmaya karar vermedim aslında sanat okumaya niyetliydim ve üniversite sınavına da hazırlanmadım. Ancak mezun olduğum lise İstanbul Erkek Lisesi idi ve her zaman iyi olan Matematik, Fen ve Edebiyat notlarım beni Tıp Fakültesi’ne bıraktı. Sanatla ilgilenmeye resim yapmaya fakültede de devam ettim ve Almanya’da Genel Cerrahi rotasyonlarımdan birini yaparken çok başarılı saç ekimi sonuçları gördüğüm bir klinikte rotasyon süremi uzattım ve konuyla aramda bir aşk doğdu. Bundan sonra ihtisasımın kalan kısmını boş vererek yalnız saç cerrahisi ile ilgilendim. Bugün 22 yıl oldu; hala tutkuyla konuyla ilgileniyorum...
MT: Doktorluk kariyerinize İstanbul Atatürk Havalimanı Sağlık Denetim Merkezinde başladınız. Bir doktor için ilginç bir deneyim olmalı. İlginç vakalar ya da hafızanızda kalan garip olaylar yaşadınız mı? Evet; zorunlu hizmetimi Atatürk Havalimanı’nda yaparken oldukça ilginç anılarım oldu. Hemen her gün bir ünlümüz ya da yurtdışından gelen misafirimiz olurdu. Hem İngilizce ve Almanca’ yı akıcı
konuşabildiğimden hem de genç ve bakımlı bir kadın oluşumdan ötürü sık sık medikal bir tedaviye ihtiyaç duymasalar da bu misafirlere hoş geldin demek için kendileriyle tanıştırılırdım. Özellikle bir dönem Turgut Özal ve Semra Özal ile keyifli bir yakınlığımız oluşmuştu. En komik anılarımdan biri ise Müjdat Gezen’ in gelip ‘’Millet köyde zorunlu hizmet yapar; sen neden buradasın?’’ diye sorduğunda gayri ihtiyari ‘’Evet ama burası da Yeşilköy!’’ demem olmuştu.
MT: Kişilik yapınızı biraz açmak gerekirse, kariyerinize yön veren ve başarılı olmanızı sağlayan en önemli özelliğiniz sizce nedir? Sanıyorum bu soruyu çok net cevaplayabilirim. a-Asla vazgeçmem! Dünyaya erken gelmiş bir premature olarak savaşçı yaratılmışım ve başladığım işi tamamlamak benim için bir karakter özelliği. b-Mükemmeliyetçi olmak. c-İyi bir zaman yöneticisi olmakta zorlandıkça yaratıcı çözümler bulmada giderek daha çok başarılıyım.
Eylül 2015
55
MT: Almanya Ve ABD’de farklı kliniklerde çalıştınız. Türkiye ile karşılaştırmak gerekirse, sağlık sistemi ve sosyal güvenlik açısından bu ülkelerde farklılıklar nelerdi? Doktorların hangi sistemde daha rahat ve sağlıklı şartlarda çalıştıklarını anlatabilir misiniz? Dünyanın her yerinde hastadoktor ilişkisi güven üstüne kuruludur. Hastanın, doktorun önerdiği işlemlerin kendisine olacak yararına inanması bu güvenin oluşmasını zorunlu kılar. Bu kutsal meslekte her gün bize düşen etik kurallarla her hastayı aynı özenle tedavi etmek; bu sayede de doktorluğun değerini korumak ve yükseltmektir. Amerika ve Avrupa’da yaptığım çalışmalarda estetik cerrahi alanında görev yaptım. Plastik cerrahi, tıbbın diğer alanlarından tamamen farklı bir yaklaşımı zorunlu kılar. Zira yapılacak girişimler bir zorunluluk değil; bir tercih ya da kimilerine göre bir lükstür. Hastanın cebinden tedaviyi karşıladığı bu alanda bence hemen her ülkede hasta
56
Eylül 2015
profili ve cerrah profili benzerlik gösteriyor. MT: Dr. Melike Külahçı, 1994 yılında kendi kurmuş olduğunuz Transmed Saç ve Kozmetik Cerrahi Kliniğinde Medikal Direktörlük görevini sürdürmektesiniz. Sizi böyle bir merkez kurmaya iten nedenler nelerdi? Bu alandaki teknolojik gelişmeleri, tedavilerin geçirdiği evreleri ele alırsak, dünden bu güne değişen teknikler ve uygulamalar nasıl? 22 sene önce bu yola çıktığımızda saç cerrahisi dünyada çok genç bir tıp dalıydı. Şu anda ise saç nakli Türkiye’de en çok yapılan girişimler arasında! Bir branşta bin ameliyat yapan bir doktor uzman kabul edilir. Benim ise geçtiğimiz 22 yılda toplam 10 bin girişim gerçekleştirme fırsatım oldu. Bu tecrübeyi hem eğitimler hem de yazılı raporlar halinde meslektaşlarımız ile paylaştım. Gururla söyleyebilirim ki Türkiye’de saç naklinin geldiği noktada hem benim hem de
Transmed’ in medikal ekibinin çok ciddi bir katkısı var. En büyük mutluluğum ise bu alanın binlerce gence istihdam sağlamış oluşu. Geçmişten bu yana en büyük değişiklik ameliyat sonuçlarında ve teknolojinin kullanımında yaşandı. Günümüzde artık çok daha sık ekim yapılan girişimleri daha doğal duracak şekilde gerçekleştirebiliyoruz. Bunun yanı sıra kök hücre teknolojisinde kullanılan bir çok biyolojik enzim günümüzde saç cerrahisinde kullanılıyor. Ancak ne yazık ki bu alandaki uygulamaların kimi zaman ehil olmayan ekiplerle uzman doktor gözetiminde olmadan yapıldığını görüyoruz. Kök hücre teknolojisi henüz çok yeni ve mutlaka alanında uzman biyologlarla işbirliği ile gerçekleştirilmesi gerekli bir araç. MT: Türkiye’de saç cerrahisi gittikçe popüler hale geliyor. Kimlere uygulanabilir ve başarı yüzdeleri nelerdir? Bu alanda Türkiye dünyadaki gelişmeleri yakalayabildi mi? Türkiye saç cerrahisi alanında çoktan dünyayı geçti. Özellikle işlem yapma sıklığı diğer ülkelere göre daha yüksek olduğu için cerrahların el becerisi de çok daha iyi. Saç ekimi, doğru tetkiklerle cerrahiye uygun olmayacak vakaların elenmesi sonrasında erkek tipi saç dökülmesi yaşayan tüm erkek ve kadınlara uygulanabilir. İşlem sırasında iki kulak arasında yani ense bölgesindeki dökülmemeye programlanmış kökler alınarak verici alana yerleştirilir. Verici alan dediğimiz bu bölgeden alındıktan sonra yeni yerlerine ekilen köklerin yaklaşık %90’ının ömür boyu dökülmeden çıktığı biliniyor.
Medikal ekibimiz bu oranın yükselmesi için de her gün çalışmalar yapmaktadır. Özellikle dünyaca ünlü bir laboratuvarla yaptığımız ortak çalışma kapsamında kök hücre teknolojisinde kullanılan çok özel enzimlerle çalışıyoruz. Bu da köklerin yeni yerlerinde tutunma ve büyüme oranını arttırıyor. MT: Avrupa Saç Cerrahisi Birliği ESHRS üyesi, Uluslararası Saç Cerrahisi Birliği ISHRS Kurul üyesisiniz. Bu birliklerin amaçları ve faaliyetlerinden bahseder misiniz? Kariyeriniz açısından size kattıkları nelerdir? Bu birlikler, dünya çapında saç cerrahisi konusunda faaliyet gösteren uzman doktorların her birinin aynı standartta ameliyatlar yapması için çalışır; bunun için eğitimler ve kongreler düzenler. Ben de kariyerimde 6 yıl boyunca Uluslararası Saç Cerrahisi Birliği’nde Yönetim Kurulu’nda karar verici ekip içinde bulundum. Bu oluşumlar bir hekim olarak yurtdışındaki meslektaşlarımla ciddi bir bilgi alışverişi yapmamı sağladı ve bana çok geniş bir bakış açısı kazandırdı. Öyle ki bugün Alaska’dan Polonya’ya, Almanya’dan Sri Lanka’ya kadar çeşitli doktorların hangi konuda uzman olduklarını, neleri önceliklendirip hangi konularda kafa yorduklarını çok iyi biliyorum. MT: Saç Cerrahisi dalında 3 adet Akademik bildiri yayınladınız. Bildirilerin içerikleri nelerdi? Bu konuları seçme nedenlerinizi anlatır mısınız? Bildiriler, saç ekimi sırasında iki kulak arasından köklerin çıkartılması sırasında burada bulunan saç köklerine zarar verilmemesinin mümkün olup olmadığını araştıran çalışmalardı. Bunun önemli
58
Eylül 2015
olmasının sebebi de zarar görmeden köklerin çıkartılmasının gerçekleştirilebilmesi ile sınırsız bir verici alana sahip olabileceğiniz gerçeğiydi! Bu heyecan verici konuda bir üniversite ile işbirliği yaptık. Son yazdığımız bildiri ile Araştırma Ödülü’nü kazandık. Ülkemiz için çok prestijli bir çalışma oldu; zira o senelerde Türkiye’den bu birliklere katılmış meslektaşlarım yoktu. Hem Türkiye’den bir doktorun bu ödülü kazanması, hem de bu doktorun bir kadın doktor olması tüm camiayı çok şaşırtmış ve etkilemişti. Sonrasında bir çok şüpheci doktoru bile ikna edip Türkiye’de düzenlediğimiz eğitimlere katılmalarını sağlamış; ülkenin ciddi şekilde tanıtımını yapmıştık. Donör alanında yapılan çalışmalar çok önemli. Bu hala üzerinde sunum yapmak için çalıştığımız bir konu. Çünkü dökülmeyen ve bu nedenle de ekilebilecek saçlarımız limitli olduğundan verici alan gerçekten altın değerinde. Her gün kliniğimizde bu donör alanın iyi korunması için
deneye dayalı çalışmalar yapıyor ve bunları bilgiye çeviriyoruz. MT: Gençlere ve sizinkine benzer bir kariyer hedefleyenlere önerileriniz nelerdir? Nelerden fedakârlık etmeleri gerekir? Hangi özellikleri kazanmalarını öğütlersiniz? Ne yapıyorsanız yapın sadece yapmış olmak için değil aşkla, ilgi ve merakla yapın! Saatin 6 olmasını neredeyse parmak ucunda bekleyen, yaptığı işten sıkılan ve bunları sevgisiz yapan bir doktorun ömrü çok sıkıntılı geçecektir. Tutkunuzu takip edin ve sevgi ile yaklaşmayacağınız hiç bir işi yapmayın. Çünkü çalışmak, hele ki bir doktorsanız, sadece bir mesai biçimi değil bir yaşam tarzıdır. Öyle ki çalışmaktan keyif duyarsanız keyif duydukça da çalışmaya devam edersiniz. Yoğun temponuzda bize zaman ayırıp sorularımıza cevap verdiğiniz için sonsuz teşekkürler…
SAUDI LAB EXPO 2015 için geri sayım başladı!
H Bilal Al Barmawi Hill MICE Fuar Organizasyonu Genel Müdürü
Suudi Arabistan’ın ilk ve en geniş Uluslararası Laboratuvar fuarı Saudi Lab Expo 2015 profesyonelleri bekliyor 60
Eylül 2015
ill Mice firması tarafından düzenlenen Suudi Arabistan’ın ilk tıbbi laboratuvar bilimleri, araç ve teknolojileri fuarı 6 – 8 Aralık 2015 tarihlerinde iç pazarda ve uluslararası alanda faaliyet gösteren profesyonelleri bir araya getirmeyi hedefliyor. Fuar özellikle bilimsel çalışmalarda ve laboratuvarlarda kullanılan araç, gereç ve sistemler üzerine odaklanıyor. Bu alanda çalışan firma ve kuruluşların yenilikçi ürünlerini, sistemlerini ve teknolojilerini teşhir etmek, tecrübe lerini paylaşmak, ilişkilerini güçlendirmek, pazarları daha yakından tanımak, pazardaki trendleri gözlemlemek, fırsatları yatırıma dönüştürmek için önemli bir fonksiyon üstlenmesi bekleniyor. Katılması beklenen 8 bin ziyaretçi ile fuarın Suudi Arabistan tarihinde en büyük
ticarî organizasyon olması öngörülüyor. Uluslararası laboratuvarların, laboratuvar profesyonellerinin, bilim insanlarının ve akademisyenlerin fuara yüksek düzeyde ilgi göstermesi bekleniyor.Profesyonel ekiplerce yönetilen organizatör firma Hill Mice, Riyad’daki önde gelen fuar etkinliklerinin düzenleyicisi bir girişim olarak tanınıyor. Fuar ile ilgilenenler Hill Mice’nin uluslararası pazarlama koordinatörü Gazala Arshia ile temas kurabilirler: gazala@hillmice.com Mobile: +966.503695733
Counting down for SAUDI LAB EXPO 2015! Saudi Arabia’s first and far-reaching international laboratory fair; Saudi Lab Expo 2015 is ready for professionals
S
audi Arabia’s first medical laboratory sciences, laboratory equipment and technologies fair held by Hill Mice from 6th to 8th of December 2015 and targeted to unite professionals in domestic and international market. Fair especially focus on laboratory equipment and systems used in laboratories and scientific studies. Saudi Lab Expo 2015 is expected to take an important function on displaying technologies,
62
systems and innovative products of companies and institutes serving to laboratory field, sharing experiences, powering associations, getting to know markets better, observing the trends in the market and turning the opportunities into investments. Within the participation of 8,000 attendees; the fair is expected to be the biggest commercial organization in the history of Saudi Arabia. International laboratories, laboratory professionals, science people and academicians are expected to show higher-up interest to Saudi Lab Expo 2015. Organization firm Hill Mice, which is being ruled by professional teams; known as the leading event operator in Riyadh. You can contact Gazala
Arshia; International Marketing Coordinator of Hill Mice via: gazala@hillmice.com Mobile: +966.503695733
Bilal Al Barmawi Hill MICE General Manager EylĂźl 2015
Uzaktan Kumandalı Washington ve Illinois Üniversitelerinden bir grup araştırmacı deri içine ilaç veren insan saçı kalınlığında bir implant geliştirerek, beyni uzaktan kontrol etmeyi başardılar.
W
ashington Üniversitesi Tıp Fakültesi, Illinois Üniversitesi ve Ulusal Sağlık Enstitüsü araştırmacılarından oluşan bir grup bilim insanı, nöronların yapısını ve işleyişini anlamak için ilaçları doğrudan enjekte etmekte kullanılacak, uzaktan kumandayla kontrol edilebilen bir beyin implantı geliştirdi. Laboratuvar ortamında denek farelerin sinir sistemini uzaktan kumanda vasıtası ile kontrol
64
Eylül 2015
BEYİN
edilebilecek şekilde değiştirerek, sinir uyarılarının etkileri üzerinde çalışmayı başaran bilim adamları, farelerin hareketlerini uzaktan kumandayla kontrol edebildiler. Minik cihaz ışık veya ilacı direk olarak belirlenen bölgeye veriyor. Böylece ilacın beynin hedeflenen bölgesine uygulanması garantileniyor ve ilacın yan etkileri bertaraf ediliyor. Geleceğin teknolojisine uygun olan implant, bir yandan ilaçları dokuya gönderirken bir yandan da aktif nöronların parlayarak, ışık rehberliğinde takibini sağlıyor. Deneylerde, fareler belirlenen bir yol üzerinde uzaktan kumandayla hareket ettirilebildi ve umut vaad eden bu çalışmanın genişletilerek devam etmesine karar verildi. Bir başka deneyde ise optogenetik adlı bir teknik kullanılarak, farenin beyin hücrelerini uyaran minyatür LED ışıklarla fareye bir metre mesafedeki uzaktan kumanda yardımı ile müdahale edildi ve farenin kafesin bir köşesinde sabit kalması sağlandı. Cell isimli bilim dergisinde yayımlanan araştırma raporunda bu çalışmanın sinir sisteminde meydana gelen bozulmalar dışında stres, depresyon, madde bağımlılığı gibi rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanılabileceği söyleniyor. Beyin devrelerinin nasıl çalıştığı anlaşılacak Araştırma ekibinin yöneticilerinden Washington Üniversitesi’nden Prof. Dr. Michael R. Bruchas konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Gelecekte ışıkla aktive olan ilaçlar kullanmamız gerekecek. Bunun gibi minicik bir cihaz monte
ederek, bir ilacı beynin sadece özel bir bölümüne enjekte edebilir ve ilacı aktive etmek gerektiğinde bunu ışık yardımıyla sağlayabiliriz. Bu yaklaşım yardımıyla beyne ilaç verilmek istendiğinde hedeflenen bölgeye isabetli olarak uygulanması ve yan etkilerininse aza indirilmesi sağlanabilir.” Daha önceki denemelerde pompalar, tüpler vb. gibi hayvanların hareketlerini kısıtlayan daha büyük ebatlı implantlar kullanılmış ve denemeler başarısız olmuştu. Bu minik cihaz ile deneyler daha rahat ve amaca uygun olarak gerçekleştirilebilecek. Bu gibi çalışmalarda elde edilen bulgular ışığında bilim adamları beynin derinliklerine daha yakından bakma ve bilinmeyen yönlerini keşfetme şansı bulacaklar. “Bu devrim yaratan cihazın geliştirilmesi beyin araştırmaları için bilim adamlarının ihtiyaç duydukları beyin haritasını çıkartmalarını mümkün kılacak.” diyen (NIH) Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne bağlı Nöroloji Enstitüsü yöneticisi Dr. James Gnadt, bu çalışmanın enstitünün beyin alanındaki girişiminin hedefleriyle aynı doğrultuda olduğunu da sözlerine ekledi. Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 2.100 personeli ve gönüllü çalışan doktorları aynı zamanda Barnes- Yahudi Hastanesi ve St. Louis Çocuk Hastanelerinde de çalışmaktadır. Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi ülkenin önde gelen tıbbi eğitim, araştırma ve hasta bakım enstitülerindendir. Geçtiğimiz günlerde ABD’nin 6. En iyi tıp fakültesi seçilmiştir.
Remote control
BRAIN
A team of researchers has developed a wireless device the width of a human hair that can be implanted in the brain and activated by remote control to deliver drugs
T
iny, implantable devices are capable of delivering light or drugs to specific areas of the brain, potentially improving drug delivery to targeted regions of the brain and reducing side effects. The technology, demonstrated for the first time in mice, one day may be used to treat pain, depression, epilepsy and other neurological disorders in people by targeting therapies to specific brain circuits, according to the researchers at Washington University School of Medicinein St. Louis and the University of Illinois at UrbanaChampaign. The research is a major step forward in pharmacology and builds on earlier work in optogenetics, a technology that makes individual brain cells sensitive to light and then activates those targeted populations of cells with flashes of light. Because it’s not yet practical to re-engineer human neurons, the researchers made the tiny wireless devices capable of delivering drugs directly into the brain, with the remote push of a button. “In the future, it should be possible to manufacture therapeutic drugs that could be activated with light,” said coprincipal investigator Michael R. Bruchas, PhD, associate professor of anesthesiology and neurobiology at Washington University. “With one of these tiny devices implanted, we could
66
Eylül 2015
theoretically deliver a drug to a specific brain region and activate that drug with light as needed. This approach potentially could deliver therapies that are much more targeted but have fewer side effects.” Previous attempts to deliver drugs or other agents, such as enzymes or other compounds, to experimental animals have required the animals to be tethered to pumps and tubes that restricted their movement. But the new devices were built with four chambers to carry drugs directly into the brain. By activating brain cells with drugs and with light, the scientists are getting an unprecedented look at the inner workings of the brain. “This is the kind of revolutionary tool development that neuroscientists need to map out brain circuit activity,” said James Gnadt, PhD, program director at the National Institute of Neurological Disorders and Stroke at the National Institutes of Health (NIH). “It’s very much in line with the goals of the NIH’s BRAIN Initiative.” As part of the study, the researchers showed that by delivering a drug to one side of an animal’s brain, they could stimulate neurons involved in movement, which caused the mouse to move in a circle. In other mice, shining a light directly onto brain cells expressing a light-sensitive protein prompted the release of
dopamine, a neurotransmitter that rewarded the mice by making them feel good. The mice then returned to the same location in a maze to seek another reward. But the researchers were able to interfere with that light-activated pursuit by remotely controlling the release of a drug that blocks the action of dopamine on its receptors. The researchers also believe that similar, more flexible devices could have applications in areas of the body other than the brain, including peripheral organs. For now, the devices contain only four chambers for drugs, but in the future, the researchers hope to incorporate a design much like a printer’s ink cartridge so that drugs can continue to be delivered to specific cells in the brain, or elsewhere in the body, for as long as required without the need to replace the entire device.Washington University School of Medicine’s 2,100 employed and volunteer faculty physicians also are the medical staff of Barnes-Jewish and St. Louis Children’s hospitals. The School of Medicine is one of the leading medical research, teaching and patient-care institutions in the nation, currently ranked sixth in the nation by U.S. News & World Report. Through its affiliations with BarnesJewish and St. Louis Children’s hospitals, the School of Medicine is linked to BJC HealthCare.
Akıllı cihaz SurePalTM Türkiye’de Sandoz’un büyüme hormonu tedavisinde güvenli ve kolay uygulama sağlayan akıllı tıbbi cihazı SurePalTM Türkiye’de kullanıma sunuldu.
68
Eylül 2015
D
ünya’nın ilk biyobenzer ürünü olan Somatropin etkin maddeli rekombinant büyüme hormonunun yeni uygulama kalemi SurePalTM tedavinin güvenliliğini ve kolaylığını arttıran teknolojik özelliklere sahip. Beslenme ile ilgili sorunlar, sistemik birer hastalık olan tiroid hormonu ve büyüme hormonu eksiklikleri gibi durumlar büyüme geriliğine neden olabilir. Büyüme hormonu eksikliğinin kemik yaşında gerilik ve boy kısalığı ile beraber olan büyüme hızında yavaşlamanın yanı sıra fazla kilo alma, metabolik bozukluklar ve ergenliğe geç girme gibi etkileri de bulunuyor. Tedavi boyunca, hasta her akşam yatmadan önce enjeksiyon şeklinde uygulama yapıyor. Uzun bir süreç olan “Büyüme Hormonu İle Tedavi”de, günümüzde çocukların bile kendi kendilerine uygulayabilecekleri çok çeşitli kalem seçenekleri bulunuyor. Sandoz’un özellikle çocuklarda büyüme tedavisi için kullanılan
somatropin etkin maddeli ilacının uygulanmasına yönelik kalem şeklindeki tıbbi cihazı SurePallTM tedavi boyunca güvenli ve kolay bir kullanım sunuyor. Ön yükleme (priming) gerektirmeyen akıllı cihazın güvenli ve kolay bir tedavi sağlayan özellikleri; • Kartuş değişiminde ilaç israfını ve doz hatalarını önleyebilmesi, • Kartuş haznesinin olası karışıklıklara izin vermeyen yapısı, • Günlük dozu unutmayan doz hafızası, • Uygulamanın tedirginlik yaratmadan yapılmasını mümkün kılan iğne gizleyici parçası, • Çok küçük parmakların bile ulaşabileceği kayar düğmesi… Böylece çocuklar, hasta yakınları ve sağlık uzmanları, tedaviyi endişe duymadan uygulayabiliyorlar. Hormon içeren tüm ilaçlarda olduğu gibi, büyüme hormonu da mutlaka uzman hekim kontrolünde ve önerisi ile verilebiliyor.
Kardiyoloji Dosyası
Yüksek tansiyon vücudu kemiriyor Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı 2015-20 Anjiyoda yüksek görüntü kalitesi, düşük radyasyon High imaging quality and low radiation in angiography Yüksek teknolojinin yeni penceresi: Kardiyak MR Kalbiniz delik olabilir mi? 70
Eylül 2015
Clarity IQ Anjiyoda yüksek görüntü kalitesi, düşük radyasyon
V
akaların daha kompleks hale gelmesi, obezitenin çoğalması ve sağlık maliyetlerinin artması nedeniyle, radyasyon güvenliği ön plana çıkıyor. Philips’in geliştirdiği Clarity IQ, inovatif teknolojisi sayesinde genel görüntüleme cihazlarına kıyasla anjiyoda daha az radyasyonla yüksek görüntü kalitesi sunuyor. Yeni görüntüleme teknolojisi ile anjiyoda radyasyon miktarı yüzde 83 oranında düşürülebiliyor. Cihaz, hastane maliyetlerini düşürdüğü gibi, fazla radyasyondan zarar gören personelin iş kaybını da önlüyor. Philips Clarity IQ teknolojisi, kateter ve anjiyo laboratuvarlarında alınan radyasyon miktarını düşürürken, yüksek görüntü kalitesini bozmuyor.
Anjiyoda radyasyon miktarı yüzde 83 düşürülebiliyor Yüksek doz radyasyon insan sağlığına zararlıdır ve basit yanmalardan, cilt kanseri ve hatta ölüme kadar götüren sonuçlara neden olabilir. Vakaların kompleks oluşu, daha iyi görüntü kalitesi için daha fazla doz gerektiren obezitenin artması, senelik alınan radyasyonu ciddi anlamda artırmakta ve ciddi risk oluşturmakta. Philips, bu riski ortadan kaldırmak için yaptığı inovasyon çalışmalarıyla anjiyografi alanında Clarity IQ teknolojisini geliştirerek; kateter ve anjiyo laboratuvarlarında alınan radyasyon miktarını yüzde 83 oranında düşürmeyi başardı.
teşhis ve tedavi uygulaması için hekimlerin anjiyo cihazlardan primer beklentisi en iyi görüntü kalitesini sağlıyor. Ancak en iyi görüntü kalitesi yeterli miktarda radyasyon verildiğinde sağlanıyor. Dolayısıyla radyasyon oranının yüksek olması iyi bir görüntü kalitesi anlamına geliyor. Clarity IQ teknolojisi, imaj kalitesini değiştirmeden en düşük radyasyonu verdiği ve bu durum bilimsel verilerle ispatlandığı için hem hastalar hem de hekimler tarafından tercih ediliyor. Clarity IQ, dünya çapında güçlü bir referans olan FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından onaylanmış bir teknolojidir.
FDA onaylı teknoloji Clarity IQ Philips Clarity IQ, girişimsel anjiyo laboratuvarlarında doğru
Eylül 2015
71
Clarity IQ High imaging quality and low radiation in angiography
R
adiation safety becomes a real matter of concern as cases become more complex, obesity rates increase and healthcare costs continue to rise. Clarity IQ by Philips offers high imaging quality in angiography with lower radiation in comparison to the general imaging devices thanks to its innovative technology. Clarity IQ reduces radiation level by 83 percent in angiography. The new technology not only reduces healthcare costs but also prevents loss of labour arising from extreme radiation levels inflicted on healthcare professionals. Philips Healthcare Technology Products continue the series of innovative imaging solutions with the groundbreaking Clarity IQ. Philips Clarity IQ technology reduces the radiation levels available in catheter and angiography laboratories without sacrificing high imaging quality. Clarity IQ reduces the radiation level for angiography by 83 percent High level of radiation is detrimental to human health and causes a number of medical conditions ranging from basic burns to skin cancer and even death. The complexity of the cases and increase of obesity (requiring higher doses for better imaging quality) lead to a significant increase in annual radiation intake levels posing a serious threat for so many
72
Eyl端l 2015
people. Clarity IQ technology, developed by Philips as a groundbreaking innovation in angiography, reduces the radiation levels available in catheter and angiography laboratories by 83 percent without making any impact on the imaging quality. Clarity IQ: FDA approved technology Philips Clarity IQ provides the highest imaging quality which is known to be the primary expectation of physicians from angiography devices for
accurate diagnosis and treatment at interventional angiography laboratories. Yet, the highest imaging quality depends on availability of sufficient amount of radiation. In other words, the higher the radiation level, the better the imaging quality becomes. Clarity IQ technology is preferred by both patients and physicians since it is scientifically proven that it provides high imaging quality with the lowest level of radiation that is currently possible. Furthermore, Clarity IQ is a FDA approved technology.
Yüksek tansiyon vücudu kemiriyor Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yücel, fazla kilolu olanların ve sürekli stres altında yaşayanların yüksek tansiyon tehdidi altında olduğunu hatırlatarak, yüksek tansiyonun vücudu tahrip ettiğini söyledi.
Y
üksek tansiyonun çoğu zaman belirti vermediğini ve bu yüzden ‘sinsi katil’ diye adlandırıldığını ifade eden Büyük Anadolu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yücel, “Hastalık etkisini yıllar içinde gösteriyor. Vücudu içten içe kemirerek yıpratıyor. Damarlarda tıkanma, kalp hastalıkları, kalp krizleri ve felce kadar giden ağır bir tabloya neden oluyor” dedi. Hipertansiyon tahribatı sonrası felç ve böbrek yetmezliği riski Hipertansiyonun zararlı etkisinin genellikle yıllar içinde ortaya çıktığını ileri süren Dr. Oğuzhan Yücel, “Sürekli artmış basınç, damar yatağında ve uç organlarında tüm vücudu etkileyecek şekilde içten içe kemirerek aşınma oluşturur. Bu aşınma üzerinde damarlarda tıkanıklıklar oluşur ki kliniğe yansımaları koroner kalp hastalıkları, kalp krizleri, beyin damar hastalıkları, yani felçlerdir. Artmış kan basıncı kalbin ağır iş yükünü
74
Eylül 2015
artırır. Kalp bu artmış yüke bir süre dayanır. Ancak zamanla bu yükü kaldırmak için kas miktarında artışa gider. Halter çalışan kişilerin pazılarının kalınlaşması gibi kalp duvar kalınlıklarında da artış olur ki bu olumsuzlukların başlangıcıdır. Giderek, önce kalbin içine kan doldurma fazı, yani gevşemesi bozulur sonra da kan püskürtmesi, kasılması aksar ki bu hipertansiyona bağlı kalp yetmezliği gelişimidir. Paralel değişiklikler tüm organlarda gözlenir. Bunların içinde uzun vadede öne çıkan böbrek yetmezliğidir. Görüldüğü üzere hipertansiyon verdiği zararlarla zaman içinde ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Fazla kilolu kişiler, hareketsiz bir yaşam sürenler ve sürekli strese maruz kalanlar risk altındadır. Ailenizle hipertansiyona yatkınlık varsa, aşırı kiloluysanız, stresli, hareketsiz bir yaşamınız varsa ve yaşınız da 40’a dayandıysa dikkatli olun. Siz de yüksek tansiyon tehdidi altında olabilirsiniz” diye konuştu.
Yüksek teknolojinin yeni penceresi:
Kardiyak MR NEDEN?
Günümüzde MR’ın özellikle kardiyolojik alandaki hızlı gelişimi sayesinde tanı ve tedavide büyük önem taşıyan tespitlerin doğru yapılması mümkün olmaktadır. Şişli Echomar Sağlık Grubu doktorlarından Radyoloji Uzmanı Dr. Murat Karaaslan Kardiyolojik MR tetkiki hakkında bilinmeyenleri anlattı. 76
Eylül 2015
Özellikle gençlerde, genetik rolü de bulunan bazı kalp hastalıklarının tanı ve tedavisinin planlanmasında (Aritmojenik Sağ Ventrikül Displazisi, Nonkompaction Sendrom vb) ventrikül kasının ayrıntılı görüntülenmesi hayati önem taşır. Koroner arter cerrahisi (ByPass) öncesi kalp kasının ne kadar fonksiyonel olduğu ve tedavi sonrası kalp fonksiyonunun ne ölçüde düzeleceği konusunda bir ön fikir elde edilmesi kuşkusuz kalp cerrahları için çok önemlidir. Kalp kasında “Düşük Ejeksiyon Fraksiyonu” olarak tanımlanan fonksiyon azlığı ile buna eşlik eden ve kalp boşluklarında genişleme ile giden (Dilate Kardiyomyopati) ya da kalp adalesindeki uygunsuz kas yapısı ve buna bağlı kalınlaşma (Hipertrofik Kardiyomyopati) gibi hastalıkların tanı ve tedavinin planlanmasında, özellikle ekokardiyografi (EKO) yetersiz kalabilmektedir. Tüm
bu soruların cevabı son 20 yıl içerisinde MR’ın özellikle kardiyolojik alandaki hızlı gelişimi sayesinde büyük ölçüde çözümlenmiştir.
NASIL?
MR, bilindiği gibi “X” ışını kullanmayan bir tetkiktir. Bu nedenle radyasyonun tüm olumsuz etkilerinden arınmıştır. MR incelemede; büyük bir mıknatıs (1-3 Tesla) içerisine yerleştirilen kişiye, görüntü oluşturmak için belli bir ritimde radyo frekans dalgaları (Pulse Sekans) yollanarak hücrelerdeki hidrojen protonları uyarılır ve hidrojen protonlarının değişik enerji seviyelerindeki halleri yine radyo frekans antenler (Koil) vasıtası ile ölçülüp, değişik matematiksel yöntemler kullanılarak sayısallaştırıldıktan sonra görüntüye transforme edilir. MR tetkikinde vücudun bütün organlarının görüntülenebilmesine karşın kalpte önemli bir sorun ile karşı karşıya kalınmaktadır; Bu da zamansal çözümlemenin (Temporal Rezolüsyon) yüksek olma zorunluluğudur.
78
Çünkü kalp hareketli bir organdır. Bu denli hareketli bir organda görüntü oluşturabilmek için milisaniyeler içerisinde görüntü alma gerekliliği vardır. Ancak bu zorluklar yazılımla ilgili çalışmalar sonucunda 15-20 milisaniyede
yağ (Aritmojenik Sağ Ventrikül Displazisi), demir birikimi (Hemokromatozis), gibi patolojiler tespit edilebilir. Hızlı bir sekans olan Steady-state sekansı ile alınan “Sine” incelemelerde sistol ve diastol esnasında ventrikülün kasılma-gevşeme fazları ve kalbin tüm hareketleri görüntülenerek kalp kasının ne ölçüde ve nasıl çalıştığı (Akinezi, Hipokinezi, Diskinezi, Ejeksiyon Fraksiyonu) görüntülenebilir. Ayrıca kontrast madde (boya maddesi) verilmesinden sonra
biri hastanın uzun süre sırtüstü yatma gerekliliğidir. Bu da hemodinamik olarak hastanın kondisyonunu zorlayabilir. Bu nedenle tetkikin hızlıca bitirilmesi gerekir. Hızlı sekansların gelişimi ve bunun neticesinde tetkik süresini kısa tutması ile bu sorun büyük ölçüde aşılmıştır. Diğer önemli bir sorun ise kapalı alanda kalma korkusu olan klostrofobidir. Hatta klostrofobi kalp hastalıklarında mevcut olumsuz durumun daha da kötüleşmesine sebebiyet verilebilir. Bir diğer
görüntülerin alınması sağlanmış ve böylece kalbin bir atımı boyunca yaklaşık 15-20 adet görüntü alınarak tüm fazlar net bir şekilde ortaya konulabilmiştir. Yine bu denli hızlı görüntülerin 10-15 saniyelik nefes tutumları içerisinde tamamlanması gerekmektedir. Kardiyak MR inceleme hastaya EKG bağlanarak kardiyak atımın monitörize edilerek kısa bir nefes tutum aralığı içerisinde pulse sekansları dediğimiz görüntüyü oluşturan radyo frekans ritimleri ile yapılır. Kardiyak MR’da kullanılan görüntüleme teknikleri ile kalbin her iki Ventrikül (karıncık) ve Atriumu (kulakçık) anatomik yapısı (kalp içi tümortrombüs ayrımı, ventrikül duvarlarında gelişmiş anevrizma (Noncompaction Sendrom), kalbin dış zarının (perikard) kalınlığı ve yaprakları arasındaki sıvı birikimleri, kalp kası içerisinde
kalp kası içerisindeki Nekroze (ölü alanlar) ya da Fibrozis (yara bölgeleri) alanları tespit edilebilir (geç kontrastlı imajlar/ IR-Turboflash). Bunun yanı sıra akışkan yapılardaki hızın oluşturduğu faz değişikliklerine duyarlı sekanslarla kan akımının yönü ve şiddeti hakkında da bilgi edinilebilir (kapak darlıkları ve yetmezlikleri). Kalp kasının iskemiye olan duyarlılığının tespiti için kullanılan AdenozinDipidramol yüklemeli testlerle de kalp kasındaki potansiyel iskemi hakkında bilgi edinilebilir. Ayrıca özel yazılımlarla kalp adalesinin bir atım periyodundaki volüm zaman grafikleri ve bunlardan türetilen sekonder parametrelerle Sistolik ve Diastolik fonksiyonların değerlendirilmesi mümkün olabilmiştir. FAKAT! Kardiyak MR’da tetkikin en önemli sınırlayıcı faktörlerinden
sorun ise yüksek kilolu (>120) hastaların gantri aralığına rahat girememesidir. Tüm bu sorunlar geniş gantri aralığı (70cm) ve kısa tünel (140cm) yeni kuşak MR cihazları ile azaltılabilmekte veya ortadan kaldırılabilmekte ve hastanın başarı ile cihaz içerisinde kalabilmesi sağlanmaktadır. Kardiyak MR’ın kesinlikle yapılamadığı tek durum ise kalp pili takılan (pace maker) vakalardır. Vücut içerisine takılan diğer stimülatörler ise konunun uzmanı kişiler tarafından onay alınarak değerlendirilmelidir.
Eylül 2015
SONUÇ:
Kardiyak MR kalp cerrahları ve kardiyologlara özellikle yapısal ve iskemik kalp hastalıklarının tanı aşmasında ve sonrasında tedavi planlamasında diğer tedavi yöntemlerine yardımcı olan, bazı durumlarda alternatifsiz bir tanı yöntemidir.
Kalbiniz delik olabilir mi?
Çarpıntı, nefes darlığı ve ayak şişmesi kalpte delik belirtisi olabilir Kalp deliği, önemli bir sağlık problemidir. Kalp içi delikler önceki yıllarda ağırlıklı olarak ameliyatla kapatılırken, günümüzde ameliyatsız yöntemlerle kansız ve ağrısız bir şekilde tedavisi sağlanabilmektedir.
80
Eylül 2015
M
emorial Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nihat Özer, kalp deliklerinin tedavisi hakkında bilgi verdi. Sağlıkla atan kalpte kan akışı düzenlidir Sağlıklı bir kişinin kalbinde kan, sağ ve sol odacıklar arasında karışmadan bir düzen içerisinde dolaşmaktadır. Atriyal septal defekt (ASD) yani; kulakçıklar arası delik varlığında kan, hep soldan sağa doğru akar ve kalp her atışında sol kulakçıktan sağ kulakçığa bir miktar kan kaçırır. Solda kan miktarı azalır ve sağda hep kan miktarı artar. Kalp delikleri akciğerlere normalden fazla kan gitmesine sebep olur. Fazla kan gelmesi akciğerlerin yapısını bozar ve akciğerler gerginleşir. Zamanla pulmoner hipertansiyon ve sağ kalp yetersizliğine neden olabilir. Bu durum kişinin hayat kalitesini düşürür ve hatta hayati tehlikeye de neden olabilir. Bacak toplardamar sisteminde oluşan kan pıhtılar, bu delikten geçerek beyne
gidebilir ve beyin damarlarında tıkanmalara ve felçlere yol açabilir. Kalp deliği büyükse kapatılmalıdır Küçük delikler genellikle az miktarda kan geçişine izin verdikleri için kişinin hayatını etkilemez ve ileri yaşlarda sorun yaratmazlar. Bu nedenle küçük deliklerin kapatılması gerekmez; ancak yine de rutin kontrollerle kişi takip edilir. Delik büyük olduğunda ise, soldan sağa geçen kan volümü fazla olacak ve sağ kalp boşluklarında ve akciğer atardamarında tedavi edilemez hasarlar oluşturacaktır bunun için mutlaka tedavi edilmelidir. Beyne ve farklı organlara pıhtı gidebilir Kalbin kulakçıkları arasında delikten çok tünel şeklinde bir geçiş olmasına ise PFO (Patent foramen ovale) denilmektedir. PFO, anne karnında bebeğin dolaşımı için vardır ve doğum sonrası hemen kapanması beklenir.
Ikınma, yüksek basınç, derin dalışlar, uzun uçuşlar gibi sağ tarafın basınçlarını artıran durumlarda, kirli kan ve beraberinde bacaktan gelebilecek pıhtılar bu kanal ile sol boşluğa oradan da beyne ve farklı organlara pıhtı gitmesine sebep olabilir. Genellikle problem yaratmazlar ancak bazı hastalarda kan sulandırıcı kullanılmasına rağmen tekrarlayan pıhtı atması (emboli) sebebiyle felç gibi nörolojik hasarlara zemin hazırlamaktadır. Bunun için hastanın durumu iyi değerlendirilmeli ve kapatılması için işlem yapılmalıdır. Genel anestezi olmadan işlem yapılır Ameliyatsız kapama yönteminde genel anestezi olmadan kasık toplardamarından iğne ile girilerek bir yol oluşturulmakta ve bu yol aracılığıyla birbirine ortadan bağlı iki disk şeklinde olan kapama cihazları yerleştirilerek kolayca delik kapatılmaktadır. Bazı kişilerin bu kapama cihazlarının yapıldığı maddelere kaşı alerjisi olabileceğinden işlem öncesinde sorgulanmalıdır. Ameliyatsız delik kapama işlemi 30-180 dakika sürer. Hastanın, işlem sırasında yarım saat kadar uyutulması gerekebilir. Bu genel anestezi değildir. Bu uyku, derin sedasyon ya da derin uyku olarak tanımlanır. İşlem bitince hemen uyandırılır. Bazı hastalarda işlem uyanık olarak da yapılabilir. 3-6 ay içinde kalp dokusuyla bütünleşir Ortalama 3-6 ay içinde kapama cihazının üzeri kalp dokusuyla kaplanır. Kapama cihazı burada sürekli olarak kalır. Kişinin günlük yaşamına olumsuz etki etmez. Kapama cihazı üzerinde pıhtı oluşumunu önlemek için en az 6 ay süreyle kan sulandırıcı ilaçların
82
Eylül 2015
kullanılması gerekir. Delikler ameliyatsız kapama yöntemlerine uygun olmadığında cerrahi olarak kapatılması için planlama yapılır. Ameliyatsız tedavinin avantajları • Hastanede kalış süresi en fazla 24 saattir
• Birkaç gün ev istirahatinden sonra iş başı yapılabilir • Herhangi bir kesi yapılmaz, kansız bir işlemdir • Genel anestezi kullanılmamaktadır • Ameliyat izi olmadığı için estetik kaygısı yoktur
Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı 2015-20 Türk Kardiyoloji Derneği tarafından ilki 2007 yılı sonunda hazırlanan Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı’nın dördüncü versiyonu olan Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı 2015-20 yayınlandı.
2
004-2006 döneminde gerçekleştirilen Ulusal Kalp Sağlığı Politikası Taslağı’nın ve 2007 Haziran’ında Brüksel’de imzalanan Avrupa Kalp Sağlığı Sözleşmesi’nin ardından gerçekleştirilen çalışmalar yeni bir düzeye erişti. Risk Faktörleri ve Önleme alanında; Dengeli Beslenme, Düzenli Egzersiz, Obeziteden Kurtulma, Tütün ve Alkol Kullanımından Vazgeçme, Son olarak Stresle Mücadele’nin de eklendiği programda 40 yaş ve üstü bireyler için “Risk Skorlaması” vurgulanıyor. Hekim ve Hekim dışı Sağlık Personeli için Yeterlilik Sınavlarının önerildiği ve bu kapsamda Birinci Basamaktaki Personelin eğitiminde Kalp ve Damar Sağlığı ve Hastalıklarına önem verileceği belirtiliyor. 2015-2020 yılları arasında Kardiyoloji Uzmanları için 2005’ten beri müfredatlarıyla birlikte önerilen Girişimsel Kardiyoloji, Elektrofizyoloji, Aritmi ve Kompleks Kardiyak Cihaz Uygulamalarında Sertifikasyon
84
Eylül 2015
Programlarının açılması da yer alıyor. Performans çalışmalarının klinik kalite uygulamaları üzerinden değerlendirilmesi ve Tıbbi Cihazlar konusunda Ar-Ge çalışmaları için ÜniversitelerMükemmeliyet MerkezleriBakanlık işbirliğinin öngörülmesi Programda dikkat çekiyor. Sağlık Personeline İKYD Sertifikasyon Kurslarının standardizasyonu yanında özellikle kamu görevlileri ve Orta Öğrenim öğrencileri için “İlk Yardım ve Temel Yaşam Desteği Eğitimleri” de programda yer alıyor. Tanı ve Tedavi Kılavuzlarıyla yurt çapında sağlık hizmeti standardizasyonunun geliştirileceği vurgulanan Program, Doğuştan Kalp Hastalıkları ve nedenleri üzerinde toplumu bilgilendirmeyi de kapsıyor. Çok önemli bir aşama da, Ulusal Kılavuzlarının ortaya çıkmasını sağlayacak Ulusal Sağlık Veri Tabanının oluşturulması
yönünde gerçekleşiyor. Kardiyovasküler ve Serebrovasküler Rehabilitasyonun da ayrıntılı biçimde ele alındığı Programda, İzleme ve Değerlendirme konusunda “5-10 yılda bir Türkiye’yi temsil eden saha araştırmaları yapılması” öngörülüyor. Nisan başında yayınlanan “Akut Miyokard İnfarktüsü Vakalarında Reperfüzyon Stratejisi İçin Temel Öneriler” ile birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye Kalp ve Damar Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı 2015-20’in, artan Kardiyovasküler Hastalıklara karşı mücadelede kamu yönetimi desteğinin önümüzdeki 5 yılda daha yüksek olacağı ümidimizi artırıyor.
Sağlık Turizmi
Sağlık turizminde 5 kat büyüdük Türkiye sağlık turizminde ziyaretçi sayısını 5’e katladı. Son beş yılda gelen 583 bin yabancı hastanın 188 bini saç ekimi, liposuction ve kanser tedavisi için ülkemize giriş yaptı.
86
Eylül 2015
D
ünya’nın en çok turist çeken 6’ncı ülkesi konumundaki Türkiye’ye sağlık turizmi için gelen hasta sayısında büyük artış yaşanıyor. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) raporuna göre, Türkiye’yi tedavi olmak için tercih eden yabancı hasta sayısı son 5 yılda 5 kat artışla 583 bine ulaştı. Bu yolla elde edilen gelir 2,5 milyar doları aştı. Türkiye’de fiyatların Avrupa’ya göre yüzde 60 daha ucuz olması, ilgiyi artırıyor. Örneğin İspanya’da 39 bin ile 43 bin dolar arasında yapılan kalp bypass ameliyatı, ülkemizde 8 bin 500 ile 21 bin dolar, Avrupa’da 10 bin avroya yapılan saç ekim operasyonları Türkiye’de 5 bin liraya mal oluyor. Sadece Körfez ülkelerinden gelen 76 bin turistin 35 bini saç ektirdi. Bu kapsamda sağlık turizmindeki güçlü potansiyel, 2023 hedefleri arasına da girdi.
25 milyar dolar beklentisi 2023 yılında 2 milyon hastayı tedavi etmeyi hedefleyen Türkiye’nin, bu yolla 25 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor. Bu nedenle hem turizmciler ayağında hem de sağlık sektörü ayağında alt yapı çalışmaları sürdürülüyor. Türkiye’nin sağlık turizminde bölgesel gücünü artırmak isteyen Sağlık Bakanlığı da buna yöndeki geliştirme ve iyileştirme faaliyetleri için 2014 yılında 2 milyon TL bütçe ayırmıştı. Irak ve Azerbaycan başta olmak üzere çevre ülkelerden hasta alan İran da, ambargonun kalkmasıyla birlikle sağlık turizmi açısından Türkiye’nin iştahını kabartıyor. Uluslararası sağlık sektöründe yer edinmiş olan İran’ın; yeni dönemde estetik cerrahi, onkoloji ve organ nakli ağırlıklı konularda Türkiye ile yakın çalışması bekleniyor.
İran, Türkiye’nin radarında Medipol üniversitesi Kurumsal Pazarlama ve Uluslararası Hasta Hizmetleri Koordinatörü Uygar Üstün, ambargonun kalkmasının her iki ülke arasındaki çalışmaları hızlandırdığını belirterek, “İran’la özel sigorta anlaşmalarının yanı sıra devlet anlaşmaları için de görüşmeler sona ermek üzere. Özel hastanelerle yapılan birebir anlaşmalar, özellikle onkoloji hastalarının teknolojik alt yapısı kuvvetli ve güvenilir bir partner olan Türkiye’de tedavi görmelerinin önünü açmaktadır” dedi. Avrupa’dan yüzde 60 daha ucuz Türkiye’nin maliyet avantajı, seyahat fırsatı ve kaliteli teknolojik altyapısı ile yabancı hastaları çekmedeki başarısı, rakamlara da yansıyor. Üstelik bazı ameliyatların Avrupa ülkelerine göre yüzde 60 daha ucuz olması, Türkiye’yi gözde ülke haline getiriyor. Örneğin, kalp by-pass’ı olmanın Türkiye’de faturası 8 bin 88
Eylül 2015
500 ile 21 bin dolar arasındayken, İspanya’da 39 bin ile 43 bin dolar arasında değişiyor. Almanya’da omurga füzyon ameliyatı olmak 29 bin dolar iken, Türkiye’de bu ameliyat 7 bin dolara yapılıyor. Körfez’den 35 bin kişi saç ektirdi Türkiye, sadece zorunlu tıbbi operasyonlar için değil, saç ekimi ve estetik için de gözde ülke konumunda. Dünya Turizm Organizasyonu’nun son rakamlarına göre, 188 bin 95 turist sadece saç ekimi, liposuction ve kanser tedavisi için Türkiye’ye giriş yaptı. Saç ekiminde dünyada ikinci büyük pazara sahip Türkiye’ye Avrupa ülkelerinden özellikle Almanya, Hollanda, Avusturya ve İngiltere’den binlerce hasta geldi. Avrupa’da 10 bin avroya yapılan saç ekimi operasyonu, Türkiye’de ortalama 5 bin liraya mal oluyor. Saç ekimine ilgi oldukça büyük. Özellikle Körfez ülkelerinden gelen 76 bin turistin yaklaşık 35
bini saç ekim merkezlerini tercih etti. Körfez ülkeleri; saç ekimi dışında termal turizm, tüp bebek ve kadın hastalıkları, ortopedi, fizik ve rehabilitasyon tedavisi için de Türkiye’ye akın etti. Irak, Dubai, Tunus’tan sonra Mısır ve Libya’dan da ülkemize gelen hastalar, Türkiye’yi sağlık turizminde Arap ülkelerinin gözdesi yaptı. 1.200 cerrah ile dünyada 9. sırada 2014 Sağlık Turizmi Raporu’na göre; Türkiye, plastik cerrah sayısı açısından bin 200 cerrah ile dünyada 9’uncu sırada. Türkiye’de tedavi için gelen hastaların büyük çoğunluğu temmuz ve ağustos aylarını tercih ediyor. En çok gelinen şehirlerarasında ise Antalya ilk sırada bulunuyor. Hasta başına gelir 2 bin dolardan başlıyor, medikal turizmde ise bu rakam ortalama 12 bin dolara kadar uzanıyor.
Bursa’da harika şeyler oluyor! Bursa sağlık turizminde ışık hızıyla ilerliyor
S
ağlık Turizmi tüm dünyada yıldızı parlayan ve ekonomileri canlandıran popüler bir sektör haline geldi. Sahip olduğu zengin termal kaynaklar, hastaneler, deneyimli hekimleri ve konuya hak ettiği önemi veren yerel yöneticileri sayesinde Bursa sağlık turizminde dünya çapında tanınan ve tercih edilen bir şehir olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği toplantısına ev sahipliği yapacak 2013 yılında Bursa’nın ortak üyeliği onaylanmış ve bunun sonucu olarak da Bursa, Avrupa Konseyi tarafından yetkilendirilen “Tarihi Termal Kentler Avrupa Destinasyonu”nun bir parçası haline gelmişti. Bursa, Türkiye’de EHTTA’ ya üye olan ilk ve tek şehir olma özelliğini taşıyor. EHTTA’nın 2015 yılı 2. Dönem Genel Kurul Toplantısı Bursa Valiliği’nin ev sahipliğinde Bursa’da yapılacak. BURSA Termal kaynakları ile marka kent Bursa, 10.886 km2’lik yüzölçümüne sahip Türkiye’nin 4. büyük şehridir. Yaklaşık nüfusu 2.800.000 olan Bursa
90
Eylül 2015
5.000 yıllık tarihi ile Roma ve Bizans İmparatorluklarına ev sahipliği; Osmanlı İmparatorluğu’na da başkentlik yapmıştır. Hristiyanlık tarihindeki İlk Konsül İznik İlçesi’ndeki Ayasofya Kilisesi’nde toplanmıştır. 1.500 yıllık tarihi termal kaynaklarıyla Bursa birçok medeniyetin izlerini taşıyor 2014 yılında hanları, tarihi çarşıları ve 700 yıllık Cumalıkızık köyü ile UNESCO Dünya Mirası listesine giren Bursa termal zenginlikleri, toplam 43 hastanesi ile güçlü medikal potansiyele sahiptir. Tarih, kültür, doğa, sanat kenti Bursa tüm turizm çeşitliliklerini içermektedir. Denizi, Uludağ’ı, camileri, kiliseleri ve sinagogu ile her bölgesi ayrı özellikleri taşımaktadır. Bursa inanç, tarih, deniz, kayak, termal, medikal ve üçüncü yaş turizminin tüm potansiyeli mevcuttur. Bursa’nın mevcut tarihi termal kaynak ve tesislerinde son jeotermal sondaj çalışmalarına göre saniyede 300 litrelik termal su potansiyeli bulunmaktadır. Böylece 7 bin yatak kapasiteli termal kapasite oluşmuştur. Mevcut ve yeni çıkarılan termal su potansiyeli ile Bursa’da yakın gelecekte 14.000 yatak kapasitesine ulaşılması hedeflenmektedir.
EHTTA üyeliğiyle termal turizmde Bursa markası tescillendi Görülmeye değer doğal zenginlikler yeşil doku, bine yakın anıt ağaç ve termal sularıyla şifalı kaplıcalara sahip “Yeşil Bursa” olarak ün salan bu tarihi kent, günümüzde olduğu gibi geçmişte de birçok gezginin ve tarihçinin ilgisini çekmiştir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunmuş ve ipeği ile ün salmış bir kenttir. İlçesi olan İznik çinisi birçok medeniyetin eserlerinde kullanılmıştır. Farklı tatlara sahip Bursa’nın İskender Kebabı, Kemalpaşa Tatlısı, Kestane Şekeri ve şeftalisi büyük üne sahiptir. Avrupa Tarihi Termal Şehirler Birliği (EHTTA) 2009 yılında Fransa, İngiltere, İspanya, Belçika gibi ülkeler tarafından kuruldu. Kar amacı gütmeyen uluslararası ve sınırsız süreli bir birlik olan EHTTA’nın başlıca hedefleri; farklı ülke ve şehirlerin tecrübe paylaşımını teşvik ederek, kentler ve termal arasında güçlü bir ortaklık ağı oluşturmak. Bir Avrupa termal destinasyonu oluşturmak ve Avrupa programlarının desteğiyle kurumları da kapsayacak
şekilde Avrupa düzeyinde sistemi teşvik etmek. Özellikle tarihi ve sanatsal miras ile bu mirasla alakalı kültürel, hukuki ve yasamaya ilişkin hususlar üzerine termal endüstrisi bağlamında analitik araştırma ve istatistikleri teşvik etmek, desteklemek ve geliştirmektir. Bursa Geleneksel Tıp Uygulamalarının Merkezi Olacak Termal turizm, su kompleksi, fitoterapi ve akupunktur gibi geleneksel tıp uygulamalarına önem verdiklerini belirten Türkiye Kamu Hastaneleri Kurum Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Elif Güler Kazancı, Bursa’da gelişecek sağlık turizmi için her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin Bursa’da düzenlediği sağlık turizmi ile ilgili toplantıya Türkiye Kamu Hastaneleri Kurum Başkan Yardımcısı Uzm. Dr. Elif Güler Kazancı, TKHK Sağlık Turizmi Koordinatörü Oğuzhan Kaya, Genel sekreterlik ve bağlı hastanelerin yöneticileri katıldı. Bursa’da Sağlık Bakanlığı’na
bağlı hastanelere sağlık turizmi kapsamında gelen hastaların sayısı gün geçtikçe artarken, Güler Kazancı ise geleneksel tıp uygulamalarına önem verdiklerini söyledi. Termal turizm, su kompleksi, fitoterapi, akupunktur Bursa’da sağlık turizmine katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yaptıklarını belirten Kazancı, “Özellikle termal turizm, su kompleksi, fitoterapi, akupunktur gibi geleneksel tıp uygulamalarına önem veriyoruz. Bursa’ya da bu kapsamda katkı sağlayacak her şey için üzerimize düşen görevleri yapmaya hazırız” şeklinde konuştu. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Sağlık Turizmi Koordinatörü Oğuzhan Kaya tarafından ise sağlık turizmi tedavi ve muhasebeleştirme süreçleri ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Oğuzhan Kaya, sağlık turizminde başarıda otelcilik hizmetlerinin kalitesinin ve dil bilen personelin varlığının önemine dikkat çekerken hedefin sağlık turisti sayısını yükseltmek olduğunu söyledi.
Yazımıza katkılarından dolayı BUSAT (Bursa Sağlık Turizmi Derneği) Genel Sekreteri Çiğdem Atalmış’a teşekkürlerimizi sunarız. Eylül 2015
91
Great things happen in Bursa!
H
Bursa is superluminal in health tourism
ealth Tourism has become a popular industry and health sector’s shining star that revive the world economy. Through its affluent thermal sources, health facilities, experienced physicians and diligent local government; Bursa is taking firm steps forward to be recognized and preferred worldwide in health tourism. Bursa is ready to host the 2nd EHTTA meeting from October
19th to 21th. Bursa city was approved as a member of European Historical Thermal Towns Association in 2013. Therefore, the city has been a part of European Historical Thermal Destination, which was authorized by the Council of Europe. Bursa is set up to host the 2nd edition of EHTTA General Meeting from October 19th to 21th.
92
Eylül 2015
BURSA Along with its thermal resources; branded city Bursa is the 4th biggest city of Turkey with 10.886 square meters. The population of the city is nearly 2 .800.000. Through its 5000-year history hosting the Empires of Rome and Byzantine, Bursa also became capital city of the Ottoman Emperor. The first council in the history of Christianity was met at Hagiasophia Church in Nicaea town. Having a 1500-year historical thermal background, all traces of the civilizations are available in Bursa. Thanks to Cumalıkızık with its Han and historical shopping areas as candidate for UNESCO World Heritage List, the thermal richness of Bursa has a powerful medical potential along with total of 43 hospitals. The history, culture, nature, art city Bursa includes all tourism richness. With its sea, Mountain Uludağ, mosques, churches and synagogues every region has a
different features. Faith, history, sea, skiing, thermal, medical and 3rd age tourism’s all potential are available in the province of Bursa. Depending on the current historical thermal spa facilities and geothermal drilling works which made in recently, Bursa city has thermal water of 300 lt/ second. Thermal facilities has the number of 7 thousand beds accommodation capacity. To meet the requirements of thermal water potential, 14,000 bed capacities are aimed to reach in the near future in Bursa. Thanks to EHTTA membership of Bursa’s thermal tourism brand has been registered Renowned as “Green Bursa” with its visible natural richness, green texture, nearly one thousand monument trees and remedied spas with its thermal waters, this historical city has attracted attention of travelers and historians in the past, as well as today.
The city was in route of the historical Silk Road and renowned with its silk fabrics. The tiles of Nicaea, which are the town of Bursa, have been used in the works of civilizations. Featuring with its distinctive tastes İskender Kebab, Kemalpaşa Dessert, Chestnut Candy and peaches have a great fame. European Historical Thermal Association (EHTTA) was established by 6 founder countries including France, the UK, Spain, Belgium in 2009 as a nonprofit association. International and borderless periodical association EHTTA’s principal objective is to constitute a powerful network of partnership between cities by sharing experiences. Also making up a European thermal destination and encouraging the system at European level involving institutions within the support of European programs; to encourage, promote and develop the analytic research and statistics within the spa industry focusing primarily on the history and artistic heritage, cultural, legal and legislative aspects. European Historical Thermal Cities Destination is a way to re-pursuit of places where thermal culture is invigorated and 94
Eylül 2015
developed. This route aims to recover quality of thermal waters and to get benefit wider and more effective by linking thermal cities’ cultural and historical heritages. Bursa to be the center for Traditional Medical Applications Vice President of Turkish Public Hospitals Institution, Dr. Elif Güler Kazancı remarked that they value traditional medical applications; like thermal therapy, water complex, phytotherapy and acupuncture. Dr. Kazancı added that Turkish Public Hospitals Institution is ready to support all the applications within the context of health tourism. Office of Secretary General for Turkish Public Hospitals Institution held a meeting about health tourism in Bursa. Vice President of Turkish Public Hospitals Institution Dr. Elif Güler Kazancı, Turkish Public Hospitals Institution Health Tourism Coordinator Oğuzhan Kaya, Directors for Office of Secretary General and administrative departments of related hospitals attended the meeting. Thermal tourism, water complex, phytotherapy, acupuncture While inpatients number in Ministry
of Health subsidiary hospitals in Bursa within the scope of health tourism increases day by day; Dr. Kazancı said that Turkish Public Hospitals Institution cares for traditional health applications. She added that they are working on projects to contribute health tourism in Bursa; “We care for traditional medical applications; especially thermal tourism, water complex, phytotherapy, acupuncture, etc. We are ready to do our part to make a contribution to Bursa within this scoop.” Turkish Public Hospitals Institution Health Tourism Coordinator Oğuzhan Kaya informed the attendees about the health tourism treatments and accounting process. Oğuzhan Kaya, drawn attention for successful hotel management services and he underlined that foreign language speaking qualified hotel personnel has a big importance for success in health tourism. He added that they targeted to increase the number of health tourist all around Turkey. We would like to thank BUSAT (Bursa Health Tourism Association) General Secretary, Çiğdem Atalmış for her contributions.
Gözde Kuşadası Hastanesi’nin hedefi sağlık turizmi Çeşitli illerde 5 hastane ve 1 tıp merkezi bulunan Gözde Sağlık Grubu, Kuşadası’nda hem yerli hem de yabancı turistlere yönelik önemli bir sağlık yatırımına imza atıyor
96
Eylül 2015
G
özde Sağlık Grubu olarak sağlık turizmi konusunda büyük bir yatırıma hazırlandıklarını açıklayan Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Kenan Kalı, tam donanımlı ve 150 yatak kapasiteli Gözde Kuşadası Hastanesi’nin 2016 yılında hizmete açılacağını söyledi. Hastanenin, Kuşadası merkezde toplam 15 bin metrekare alan üzerine kurulacağını belirten Kalı, “Hastanemiz A’dan Z’ye tam donanımlı olacak. Yaklaşık 40 milyon liralık bir yatırım söz konusu. İçinde yoğun bakım, onkoloji, radyoloji, MR, diyaliz merkezi, tomografi bölümleri ve 4 adet tam donanımlı ameliyathane bulunacak. Türk ve yabancı hekimler karma olarak çalışacak. 40’ın üzerinde uzman hekimle birlikte toplam 300 personel
istihdam edilecek” şeklinde konuştu. Yabancı doktorlar da hizmet verecek Sağlık turizminde doğru tanı ve tedavi uygulamak için iletişimin çok önemli olduğunu dile getiren Op. Dr. Kenan Kalı sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastaların kendini evinde hissetmesi için çalışıyoruz. Hastane bünyesinde yabancı dil bilen hekimlerimizin yanı sıra; yabancı doktorlarımız da hizmet verecek. Kuşadası gemi turizmi, doğal ve tarihi güzellikleri ve inanç turizmiyle önemli bir çekim merkezi haline geldi. İlçeye yabancılar da yerleşmeye başladı. Gemi seferleriyle gelen turistlere yönelik günü birlik tedaviler için servishizmeti de sağlayacağız. Bunun için önemli tur şirketleriyle anlaşmalar gerçekleştiriyoruz.”
Özel Sağlık Paketleri Gözde Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Kenan Kalı, bölgenin sağlık turizmindeki potansiyelini artırmak ve farklı ihtiyaçlara cevap vermek için sağlık paketleri de oluşturacaklarını söyledi. Kalı, Türkiye’ye tatil için gelen turistin hastane hizmetlerini karşılamaktan çok hastaların tedavi için Türkiye’ye gelmesini sağlayarak ülkemize katma değer kazandırmak istediklerini ve saç ekimi, göz ve diş tedavisi gibi hizmetler için de tatil paketleri oluşturduklarını kaydetti. Sağlık sektörünün birçok farklı dalı olduğunu bunun en önemlilerinden birinin de geriatri (yaşlılık hekimliği) olduğunu ifade
98
Eylül 2015
eden Op. Dr. Kenan Kalı, Norveç ABD ve Avrupa ülkelerinde yaygın olan yaşlı bakım merkezlerinin benzerini Ege Bölgesi’ne kazandıracaklarının da altını çizdi. Yurt dışında yaşlı bakımının çok pahalı olduğunu ve Türkiye’de aynı kalitede daha uygun maliyetlerle bu hizmeti verebileceklerini vurgulayan Kalı, “Kuzey ve Güney Ege aksında, oksijeni bol Kaz dağları, termal bölgeler, deniz kenarları, ormanlık alanlar gibi çok uygun lokasyonlar bulunuyor. Türkiye’de geriatrik merkezler alanında önemli bir açık var” dedi. Sağlık turizminde 4T farkı Tümör, travma, transplantasyon ve turizm alanlarından yola
çıkarak ’4T’ adını verdikleri projeyle sağlık alanında sık karşılaşılan sorunlara öncelik vereceklerini açıklayan Op. Dr. Kenan Kalı, 4T projesine ilişkin şu bilgileri verdi: “Birinci T; tümör. Çağımızın hastalığı olan tümör yani onkolojiye yatırım yapacağız. İkinci T; travma. Hareketin ve kazaların olduğu yerde çok fazla karşılaştığımız bir konu ve travma hastanesi olacağız. Üçüncü T, Transplantasyon yani organ nakillerine çok fazla ihtiyaç duyuluyor. Transplantasyon (organ nakli) hastanesi olacağız. Dördüncü T ise benim çok önem verdiğim turizm yani turizm sağlığı ve sağlık turizmi konusunda yatırım yapacağız.”
MARINTURK İSTANBUL CITYPORT PENDİK
6-11 Ekim’15
www.boatshow.com.tr
Deniz’de geçen tek tekne fuarı Pendik’te. Biletinizi boatshow.com.tr’den hemen alın, avantajlı fiyatlardan faydalanın! SUPPORTERS SUPPORTERS Destekleyenler
ORGANISED BY ORGANISED BY Organizasyon
Tel: +90 216 425 63 00 e-mail: info@boatshow.com.tr SUPPORTERS
Türkiye’de ilk yapay omurilik diski üretildi Dr. Deniz Erbulut ve Prof. Dr. Ali Fahir Özer tarafından geliştirilen yapay omurilik diski özel tasarımı sayesinde Türkiye’de 10.000 hastanın yardımına koşacak.
100
Eylül 2015
Y
üksek teknolojinin sağlık ürünlerinde kullanımı her geçen gün artıyor. Türkiye’deki şirketler, bu alanlardaki çalışmalarını her geçen hızlandırırken dünyaya örnek olabilen yeniliklere imza atıyor. Buna son örneklerden biri %100’ü Türkiye’de üretilen yapay omurilik diski oldu. İnsan bedenine uygun hareket kabiliyeti Koç Holding ile Koç Üniversitesi ortaklığında kurulan Inventram’ın desteğini alan yapay omurilik diskinin en önemli özelliği omuriliğe yerleştirildikten sonra 360 derece dönme hareketi yapabilmesi. Böylece insan hareketlerine en uygun hareket kabiliyeti ve doğal esneklik sağlanıyor. Ürünün ABD’de satışa sunulması için çalışmalar sürüyor. 10 gram ağırlığındaki
bu diskin fiyatı ise 3.750 ila 4.200 TL arasında değişiyor. Bel fıtığı için çalışma Diski geliştirenlerden Deniz Erbulut’un paylaştığı bilgilere göre piyasada bulunan birçok ürün iki veya üç parçadan oluşuyor ve bu da ameliyat esnasında parçaların birbirleri üzerinde yanlış yerleşme riskini doğuruyor. Ayrıca piyasada bulunan birçok disk, sadece kısıtlı hareketlenme sağlarken, bu yeni disk tüm yönlerde 10 derece eğim yapabiliyor.
Ürün şu ana kadar 3 hastada kullanılmış durumda. Bu teknoloji her ne kadar omurilik için geliştirilmiş olsa da önümüzdeki dönemde vücudun farklı bölgelerinde de kullanılmasına hazırlanılıyor. Erbulut, şu anda bel fıtığı vakalarında bel bölgesinde kullanılmak üzere çalışmalara başladıklarını ifade ediyor. Patent alındı Türkiye’de üretilen ilk yapak omurilik diski satışa çıkmadan önce patentleri alındı. Inventram tarafından patenti alınan ürün uluslararası pazarlara sunuyor. Bugüne kadar sağlık ürünleri ve tıbbi implantler (canlı dokulara yerleştirilen cansız maddeler) konusunda tamamen yurtdışına bağlı olan Türkiye’nin artık ileri teknoloji içeren bir implanti tamamen sıfırdan geliştirip üretir hale geldiğini ifade eden Inventram Genel Müdürü Cem 102
Eylül 2015
Soysal, Türkiye’nin bu sayede ülke olarak ithalatçı konumundan ihracatçı konumuna geçtiğini belirtti. Soysal, “Sadece ileri teknoloji içeren implantların, ki bunlara bazı yapay organlar da dahil, 2017 yılına gelindiğinde 23,5 milyar dolar değerinde küresel bir pazarı oluşturması bekleniyor. 2020 yılına gelindiğinde ise pazarın 40 milyar dolara yaklaşacağı öngörülüyor. Dünya nüfusunun yaşlanması, eklem rahatsızlıkları ve gelişmekte olan ülkelerin artan sağlık hizmetleriyle birlikte bu pazarın her yıl %15 seviyesinde büyümesi öngörülüyor. Pazarın %42’sini ABD temsil ediyor. Bizim de içinde bulunduğumuz ileri teknoloji implant pazarı sadece ABD’de 100 milyon dolarlık hacme ulaştı” dedi. 40 yatırımcı sırada Ürünü ABD’de de satışa çıkarmaya hazırlandıklarını
belirten Soysal, şu ana kadar 40 yatırımcıyla görüştükle rini ve bu yatırımcıların 12’sinin ciddi olduğunu belirtti. Ayrıca Soysal, Türkiye’nin yüz nakli ve göz hastalıkları konusunda dünyanın önde gelen sağlık turizmi ülkelerinden biri olmaya yolunda ilerlediğini dile getiren Soysal, şunları söyledi: “Bugün yaklaşık 500 bin civarında yabancı Türkiye’ye sağlık hizmeti almaya geliyor ve 2,5 milyar dolar döviz bırakıyor. Türkiye sahip olduğu altyapı ve insan gücüyle bunun en az 5 katını hak ediyor. Sağlık bakanlığının hedefi 2018 sonu itibarıyla 2 milyon uluslararası hastayı Türkiye’de ağırlayarak sağlık turizminden elde edilecek geliri 9-10 milyar dolara çıkartmak ve 2023’te de 20-25 milyar dolar gelir elde etmek. Katma değere sahip olan yapay omurilik diski gibi ürünlerle bu rakamı arttırmayı hedefliyoruz.”
100.000.000 $’lık soğuk şaka;
“ICE BUCKET CHALLENGE”
ALS (Amyotrofik lateral skleroz) hastalığına dikkat çekmek ve bu hastalıkla ilgili tedavi araştırmaları için fon sağlamak amacıyla başlatılan ve sosyal medya yoluyla tüm dünyaya yayılan “Ice Bucket Challenge” amacına ulaştı.
A
LS (Amyotrofik lateral skleroz) hastalığına dikkat çekmek ve bu hastalıkla ilgili tedavi araştırmaları için fon sağlamak amacıyla başlatılan ve sosyal medya yoluyla tüm dünyaya yayılan “Ice Bucket Challenge” amacına ulaştı. Kampanyadan elde edilen 100 milyon doları aşan gelir sayesinde ALS hastalığının tedavisiyle ilgili bilimsel çalışmalar roket hızına ulaştı. Bilim adamları “Ice Bucket Challenge”dan gelen kar paylarıyla bu yıkıcı hastalıkla ilgili araştırmaların şimdiden önemli bulgulara ulaştığını bildirdiler. Johns Hopkins’ten umut veren çalışma Bilim dergisinde yayınlanan bir çalışma; ALS hastalarının nöronlarında yer alan işlevini yitirmiş bir proteinle ilgili sorunu çözdü ve bu proteini onarmaya çok yaklaştı. Bilim adamları onlarca yıldır çözülemeyen bu problem üzerinde çalışıyorlardı. Johns Hopkins’den araştırmacılar “Ice bucket Challence” projesinden elde edilen gelirle ALS Birliği için bu araştırmada kullanılmak üzere fon sağladılar. Fareler üzerinde gerçekleştirilen araştırmanın uygulamaya konabilmesi için genişletilmesi gerekiyordu. Verilen yeni fonla bu mümkün oldu. Araştırma hızla finale doğru ilerliyor.
104
Eylül 2015
Jonathan Ling Araştırmanın yazarı Johns Hopkins’ten Jonathan Ling araştırmayı anlatan Youtube videosunda büyük bir sevinçle devam ettikleri çalışma hakkında şunları söyledi; “Şansımız varsa bu fon sayesinde tamamlayacağımız araştırma bizi bu korkunç hastalığı durduracak veya yavaşlatacak bir tedaviye ulaştırabilir.” https://www.youtube.com/ watch?v=ea4l_Wo-vcA Yeni araştırmalara da fon sağlandı Johns Hopkins araştırma ekibi tarafından sürdürülen araştırma “Ice Bucket Challenge” sayesinde fon sağlanan ALS araştırmalarından sadece biri. ALS Birliği geçen ay 11 milyon dolarlık bağış daha eklenerek genişleyen fonlar sayesinde desteklenenler arasına yeni buluşlar ve araştırmalar eklendiğini açıkladı. ALS nedir? ALS insan vücudunda kas sisteminin çalışmasını, konuşmayı ve diğer vücut fonksiyonlarını zayıflatan ve hızlı ilerleyen nörolojik dejeneratif bir bozukluk. Hastalar çoğunlukla tanı konulduktan sonra birkaç yıl içinde hayatını kaybediyor. Şu anda ABD’de kayıtlı 30.000 ALS hastası bulunuyor. Kaynak:TIME
$100 million profit earned through “Ice Bucket Challenge”
N
ow, funds already begun paying shares for ALS research. Researchers have been studying for decades to explain the mystery of a dysfunctional protein in ALS patients. Researchers from Johns Hopkins received fund for the study from the ALS Association (key recipient of Ice Bucket Challenge money). The research, which was applied in mice, needs to be expanded via new fund. Johns Hopkins researcher and study author Jonathan Ling explained the research in a YouTube video. He said; “With any luck this could
106
Eylül 2015
lead to possibly a cure or really just slowing down this terrible disease,” https://www. youtube.com/watch?v=ea4l_ Wo-vcA Ling and his team’s research is one of many ALS projects funded with the help of the Ice Bucket Challenge money. The ALS Association has announced new breakthroughs; as well as $11 million in new grants. ALS is a neurodegenerative disorder that diminishes a person’s normal operation of muscles, speaking and other functions. Most people die within a few years of being diagnosed.
According to an article by Justin Worland published in TIME news; Ice Bucket Challenge raised more than $100 million for research and treatment of ALS.
Dr. Ömer Kamber(Genel Müdür V.), Uğur Kurt (Direktör), Erkan Adıgüzel(Gn. Md. Yrd.)
Sağlıklı içme suyuna ödül İhlas Ev Aletleri’nin tasarım ödüllü yeni ürünü Cebilon Unique RO System Su Arıtma Cihazı 4-9 Eylül tarihleri arasında Almanya’nın Berlin şehrinde gerçekleştirilen Avrupa’nın en büyük Tüketici Elektronik Fuarı IFA 2015’te büyük ilgi gördü.
108
Eylül 2015
B
u yıl 55’inci kez kapılarını ziyaretçilerine açan ve alanında Avrupa’nın en büyük organizasyonu olan Uluslararası Berlin Elektronik ve Haberleşme Fuarı (IFA), bu yıl hem katılımcı hem de ziyaretçileriyle rekor sayılara ulaştı. 50 farklı ülkeden 1.645 firmanın yer aldığı fuarda Türkiye’yi 50`nin üzerinde şirket temsil etti. IFA’yı 100.000’i sektör temsilcisi olmak üzere 250.000 kişi ziyaret etti; 6 binin üzerinde de gazeteci takip etti. Berlin Uluslararası Elektronik ve Haberleşme Fuarı’na (IFA) katılan İhlas Ev Aletleri, 2014 Design Turkey Başarı Ödülünü alan yeni ürünü Cebilon Unique RO System Su Arıtma Cihazı’nı tanıttı. İhlas Ev Aletleri Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ömer Kamber, ürün ile ilgili basına da bilgi verdi. Kamber, sektörün temsilcilerinin beğenisine sunulun Cebilon Unique Reverse Osmosis’in fuarda büyük ilgi gördüğünü
belirterek şu bilgileri aktardı: “Cebilon Unique cihazını fuarda tüketicilere ve distribütörlerimize tanıttık ve gerçekten büyük ilgi gördük. Yeni distribütörlük anlaşmaları yaptık. 40’tan fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Başta Kazakistan’a aylık 1.500 adet satış gerçekleştiriyoruz. Cebilon Unique, kendi alanında oldukça özel bir su artıma cihazıdır. Kompakt ve şık bir tasarıma sahip. Kullanıcılar, içme sularını oldukça basit bir yöntemle ve güven duyarak kendi kendilerine sağlayabiliyorlar. Kullanıcı dostu olarak tasarladığımız bu ürün, emsallerine göre önemli oranda servis kolaylığına da sahip. Oldukça ekonomik ve en önemlisi vücut sağlığımız için önemli olan hijyen konusunda da çok titiz.” Dr. Kamber, dünya standartlarında tasarlanan ve 2014 Design Turkey Başarı Ödülünü alan ürünün Kasım ayından itibaren Türkiye’de de tüketicilerin beğenisine sunulacağını kaydetti.
Sınıfının Lideri Sınıfının Lideri Aura Şofben ile Sıcak Suyunuz
5 Saniyede Hazır...
Aura Magnetic Control Șofben
Aura Micro Control Șofben
Elektronik Kontrol Sistemi Dijital Dokunmatik Ekran
Manyetik Akış Sensörü
5
5
Saniyede Sıcak Su
Saniyede Sıcak Su
5 Emniyetli 3 Kademeli
5 Emniyetli 3 Kademeli
Ücretsiz Kurulum
Ücretsiz Kurulum
Bütçenize uygun taksitlerle.
• Kurulumu kolay, kullanımı pratiktir. • Su tankına ihtiyaç yoktur. • Sıcak su için beklemeniz gerekmez, anında sıcak su sağlar. • Ekonomik olduğundan fazla elektrik harcamaz. • Üç kademeli olduğundan suyu her mevsimde istenilen derecede ısıtır. • Zarif bir görünüme sahip olduğundan yer kaplamaz. • Yaygın servis ağına sahiptir.
facebook.com/ihlaspazarlama
twitter.com/ihlaspazarlama
www.ihlasmagazasi.com
444 49 49
Best Design Award given to healthy drinking water device Ihlas Household Appliances was given the “Best Design Award” in the Design Turkey Industrial Design Awards Competition “Design Turkey Industrial Design Awards” known as the greatest awarding organization in Turkey in the areas of innovation and barding were given to their owners in the ceremony organized in Golden Horn Congress Center. Ihlas Household Appliances was honored with the “Best Design Award” for the “Cebilon” brand in the category of Household Appliances and Personal care Products under the “Reserve Osmosis-RO Water Treatment Device Development Project”. The award ceremony of Design Turkey Industrial Design Awards that was organized for the 4th time with the cooperation of Turkish Exporters Council (TİM) and Occupational Organization for Industrial Designers (ETMK) and under the supervision of the Ministry of Economy as an TURQUALITY® program activity was attended by the Economy Minister Economy Nihat Zeybekçi, TİM President Mehmet Büyükekşi and ETMK President Ayberk Yağız along with reputable names from the bureaucracy and business world. Total 410 submissions were made in the organization and the participants were evaluated in 13 different categories. Ihlas Household Appliances was honored with the “Best Design Award” for the “Cebilon” brand in the category of Household Appliances and Personal care Products under the “Reserve
110
Eylül 2015
OsmosisRO Water Re-Conditioning Device Development Project”. Assistant Professor Dr. Ömer Kamber, Technical General Vice Manager of Ihlas Household Appliances who has taken the award directly from the Economy Minister Nihat Zeybekçi expressed his happiness for being awarded with the following words: “TURQUALITY® is one of the first and most important state supported brand development programs in the world and it is organized to cover variable aspects including design, marketing, sales and after sales services. Currently the program became one of the best clubs accommodating for 95 firms and
107 brands and many other firms are waiting to the included in the program with their different brands. As Ihlas Household Appliances, we are very happy and proud for being awarded in such a great organization after eliminating the chances for other very valuable submissions. At the time of participation, we really trusted in our product because we design products with a concern for human health, affordability and quality. In our design process, we focus on the consumers’ expectations and satisfaction and we use our best efforts to increase the local employment.” In his speech, Kamber emphasized that they try to provide top quality service to their customers with sales and service points located in all cities of Turkey and told as follows: “We are providing services abroad via our dealers operating in 47 countries of Europe and rest of world. We had been awarded many times in the international design competition for our products. However this award from Design Turkey made us really proud. With the “Design Turkey Industrial Design Award”, we sincerely believe that we will reinforce our forces and make a better future. We present our thanks to our honorable Minister and then to Design Turkey managers and their valuable team”.
Hayatını yaşa! Hassas mesaneler için özel olarak geliştirilmiş süper emici Selpak Mesane Pedi. İdrar kaçırma durumunda konforlu yapısıyla her an yanınızda.
Dışarıdan Belli Olmaz Cilde Dost
Ultra Emici Kokuyu Hapseder