:16
Siemens Radyoloji çok Kongresi’nde pek or çözümü ile yer alıy
:20
güvenli Philips’ten hızlı ve tasarım teşhis için inovatif ısı hidrojen Steris yeni düşük cihazı ile peroksit strelizatör Türkiye’de ni bir Tıp fakültelerine ye lebilir uzmanlık alanı ge Emsey Hospital rdı kalitesini taçlandı
IN DEX
İMTİYAZ SAHİBİ İstmag Magazin Gazetecilik İç ve Diş Tic. Ltd. Şti. adına
H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR / GENERAL MANAGER AHMET KIZIL ahmet.kizil@img.com.tr EDİTÖR HÜSEYİN AKARSU huseyin.akarsu@img.com.tr
:22
REKLAM KOORDİNATÖRÜ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr
:34 :36
GRAFİK TASARIM AHMET YEDEK ahmet.yedek@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR CÜNEYT AKTÜRK cuneyt.akturk@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE MÜDÜRÜ MÜRSEL GÜRLER muhasebe@img.com.tr ABONE ZEKERİYA AYDOĞAN zekeriya.aydogan@img.com.tr
Reklam indeksi ABEM KİMYA..........A.K.-60-61
FORTİS........................... A.K.İ.
MULTİKAN.......................... 75
ADASU MAKİNE.................. 15
HEALTH EXPO..................... 95
MULTİKAN.......................... 79
AKTİF DIŞ TİCARET............. 41
HEALTHICA......................... 11
MULTİKAN.......................... 83
AMAZON MEDİKAL.............. 55
HIGHTEX............................. 94
OTAMED.............................. 13
AND OUTDOR...................... 77
İHLAS ARMUTLU................. 89
OTAMED...................... Ö.K.İ.-1
AVM SAĞLIK...............Ö.K.-4-5
İHLAS KOLEJİ..................... 87
SAMSUN CERRAHİ ALT....... 35
AYDERSAN..................... 71-73
İHLAS PAZARLAMA............. 91
SCA HİJYEN........................ 39
BEK TEKNİK........................ 81
İSTEM................................. 23
TARTI.................................. 57
CDK MEDİKAL................ 29-31
LAMİNAT OFİS.................... 85
TRİMPEKS.................63-65-67
DOPA............................. 49-51
LİMON OFİS......................... 25
TURKUAZ SAĞLIK............... 69
EKOL TIBBİ ÜRÜNLER........ 27
MEDİKAR...........................6-7
TÜRKİYE HASTANESİ.......... 59
ELECTROLUX...................... 33
MEDİMPORT................... 43-45
TÜYAP................................. 93
EMS.................................... 47
MES MEDİKAL................ 17-19
VARİTEKS..........................2-3
CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +212 454 30 00 ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B-Blok - No:1 Kat:4 Güneşli - Bağcılar - İstanbul Tel.:+90.212 604 50 50 Faks:+90.212 604 50 51 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr İMG - Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. İMG - Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın haklarıİstmag Magazin Gazetecilik İç Ve Diş Tic. Ltd. ’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.
MEDICA 2014 başarıyla tamamlandı
Editör
MEDICA 2014 Fuarı, 12-15 Kasım 2014 tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf şehrinde gerçekleştirildi. Medikal cihazlar, ürünler, sarf malzemeleri, hastane mobilyaları, cerrahi ekipmanlar, ortopedik ürünler, ilaç ve yazılım ürünlerinin de sergilenebildiği ve senede bir kez düzenlenen Medica Fuarı’nda 2013 yılında 70 ülkeden 5763 katılımcı yer almış olup, fuar 100 ülkeden 132.226 yerli ve yabancı profesyonel tarafından ziyaret edilmiştir. Sağlık sektöründe dünyada düzenlenen en büyük etkinlik konumunda olan Medica Fuarı’na, 2013 yılında milli katılım organizasyonu altında 38 firma katılım gösterirken, 72 firma ise bireysel olarak iştirak etmişti. Bu yıl katılım geçtiğimiz seneye göre daha fazla gerçekleşti. Önümüzdeki sayıda fuara ait ayrıntıları sizlerle paylaşacağız.
Tıp fakültelerine yeni bir uzmanlık alanı gelebilir
Birçok ülkede ayrı bir uzmanlık alanı olarak eğitimleri verilen işyeri hekimliğinin, Türkiye’de de ayrı bir uzmanlık alanı olması adına çalışmaların yapılması bekleniyor. Böylelikle meslek hastalıkları üzerine daha detaylı araştırmalar yapılarak, hastalıkların önlenmesi adına çalışmalar gerçekleştirilebilecek. Türkiye’de her iki ölümden birinin nedeni kalp ve damar hastalıkları Türk Kardiyoloji Derneği (TKD)’nin 30. Ulusal Kardiyoloji Kongresi ulusal ve uluslararası düzeyde önde gelen akademisyenlerin katılımıyla 23-26 Ekim’de Antalya’da gerçekleştirildi. Kongreye ait ayrıntıları dergimiz sayfalarında bulabilirsiniz. İEİS, ilaçta Ar-Ge atılımı için tüm paydaşları buluşturdu İEİS tarafından “İlaçta Ar-Ge; Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğinin Önemi” başlıklı toplantı, 23-24 Ekim tarihlerinde İstanbul Wyndham Levent Otel’de düzenlendi. İlaçta Ar-Ge alanında atılım yapmış ülke örneklerini incelemenin yanı sıra kamu, üniversite ve sanayi bakış açısıyla, Ar-Ge ve bu alandaki işbirliği olanaklarının tartışıldığı toplantıda birçok konu ele alındı. Gelecek sayıtda buluşmak ümidiyle, Sağlıklı günler.
Türkiye, İmmünoterapide Ortadoğu, Kafkasya ve Balkanların Merkezi Olacak Türkiye’nin immünoterapi alanında Ortadoğu ve Kafkasya için önemli bir merkez olacağını belirten İmmüno-Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Uğur Coşkun’un da katıldığı seminerde; Libya, Ürdün, Fas, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkiye’den değerli hekimler, kanser aşısı ile ilgili gelişmeleri konuştu. Türkiye, Ortadoğu ve Kafkasya’dan Onkolog ve Göğüs Hastalıkları uzmanlarını biraya getiren ve tıp dünyası açısından da büyük önem taşıyan seminer, 25 Ekim’de İstanbul’ da gerçekleşti. Akciğer kanseri de dahil kanser tedavisinde bağışıklık artırıcı tedavi olarak bilinen immünoterapi yöntemi ve kanser aşısı hakkında da konuşulan seminere, Gazi Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Süleyman Büyükberber’in moderatörlüğünde, Gazi Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Mustafa Benekli, ve Anadolu Sağlık Merkezi’nden Medikal Onkolog-Hematolog Prof. Dr. Necdet Üskent konuşmacı olarak katıldı.Seminerde tıp dünyasında büyük ilgi ile takip edilen, son zamanlarda gittikçe önem kazanan akciğer kanserinde bağışıklık artırıcı tedavide kullanılan Küba’ da geliştirilen akciğer kanser aşısı da tartışıldı. Prof. Dr. Uğur Coşkun’ un açıklamalarına göre kanser tedavisindeki geleneksel yöntemlere ek olarak geliştirilen immünoterapi yöntemi ile ilgili halen araştırmaların sürdüğünü belirttti. Kanser türleri ve akciğer kanseri oranları hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Uğur Coşkun, “2009 yılı kanser istatistiklerine göre ülkemizde her yıl yaklaşık 98 bin erkek ve 63 bin kadın kansere yakalanıyor. Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer ve prostat iken, tütüne bağlı kanserler erkeklerde önemini korumaya devam ediyor. Türkiye’de 2009 yılında yaşa standardize edilmiş kanser hızı 100 bin kişide, erkeklerde 269,7, kadınlarda ise 173,3’dür. Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer ve prostat iken, tütüne bağlı kanserler erkeklerde önemini korumaya devam ediyor. Sağ kalım süresi incelenen kanserler içinde en kötü olan ve hastaların yarısının ileri evrede teşhis edildiği türü akciğer kanseri. Yaklaşık 235 bin kanser vakasının içinde akciğer kanseri hastası olanların sayısı 56 bin kişi ” dedi. Prof. Dr. Necdet Üskent, immünoterapi ve güncel terapatik seçenekler konu-
larında Dünya’da yapılan çalışmalardan, Türkiye’den ve Dünya’dan akciğer kanseri hastası profilinden ve tedavi aşamaları ile kanser aşısına karşı yaklaşımlar hakkında bilgi verirken konuşmasına “ Akciğer kanserindeki güncel yaklaşımlar yeni hedefe yönelik ilaçlar immüno terapi ve aşılama stratejileridir. T hücre bloğunu kaldıran yeni ilaçlar sağkalıma önemli katkılar sağlıyor. Ayrıca küçük hücreli olmayan ve onkojen bağımlısı olmayan akciğer kanserlerinde geliştirilmiş gangiojid tipi bir aşının ilk çalışmalarının başarılı olmuş ve seçilmiş hastalarda kemoterapi sonrası yanıt varsa veya hastalık
10
Kasım • 2014
uğunu vurgulayan İmmüno-Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Uğur Coşkun, Türkiye’ye gelecek hasta sayısının 2015 yılında önemli bir oranda artacağını belirtti. Prof. Dr. Uğur Coşkun yaptığı açıklamada “Kafkas ülkelerinde 100,000 ‘de 30.7 kişide Akciğer Kanseri görülür iken Kuzey Afrika’da 17.1 kişide görülüyor.
stabil seyrediyorsa sağkalımı, aşı almayanlara göre 3 kat daha uzatmıştır. Bu konuda 1086 hastalık doğrulama çalışması devam etmektedir” diye devam etti.Prof. Dr. Mustafa Benekli, kanser tedavisi hakkında gelişmeleri ve umut veren aşıları değerlendirirken yaptığı konuşmada ise Kanser aşılarının kullanıldığı kanserler arasında en ümit veren aşılardan birinin akciğer kanseri idame tedavisinde kullanılan racutumomab olduğunu söyledi. Diğer kanserler arasında metastatik hormon dirençli prostat kanserinde kullanılan Spileucel-T ve ProstVac ile melanomda başarılı sonuçlar alınan T-vec olduğunu belirtti.
Standart kemoterapiler yanında gelecek 10 yıl immunoterapilerin kullanımıda hızlı bir artış beklenmektedir. Türkiye’nin dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmesi ve Bakanlığın bu konudaki çalışmaları sayesindeTürkiye, çevre ülkeler için cazibe merkezi haline gelmektedir. Hasta sayısının 10 yıl içinde 20 kat artması beklenmektedir. Kanser tedavisi alanıdaTürkiye en çok Romanya Bulgaristan, Azerbeycan. Rusya ve Irak’tan hastalar gelmektedir. 2012 verilerine göre Romanya’dan 1748, Bulgaristan’dan 1489, Azereycan’dan 534, Irak/tan 377 ve Libya’dan 321 Hasta Onkoloji alanındatedavi için Türkiye’yi tercih etmiştir ” dedi
Immünoterapi, Sağlık Turizminde Türkiye İçin Yeni Bir Alan Oluşturacak
Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanlarda kanser tedavisinde kullanılan immünoterapi yöntemi edeniyle çok sayıda hasta Türkiye’yi tercih ediyor. Hem kullanılan yöntemler hem tedavinin daha ekonomik olmasıTürkiye’yi tercih edilir ülke konumuna getiriyor. Türkiye ekonomisi için bunun çok önemli bir değer old-
12
Kasım • 2014
15. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi gerçekleştirildi Bu yıl 15.’si düzenlenen Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi’nde uyku sağlığı ve hastalıkları ile ilgili pek çok gelişme tartışıldı. Kongrede pek çok oturumda tartışılan huzursuz bacak sendromunun Türkiye’de 100 kişiden 4’ünü etkilediği, en sık görülen ikinci uyku sorunu olduğu bildirildi
yolojik çalışmaya göre, kadınlarda demir eksikliğinin daha sık görülmesine bağlı olarak huzursuz bacak sendromunun da sık ortaya çıktığı üzerinde duruluyor. Yine kan bağışı yapmanın bu sorunu arttırdığını gösteren çalışmalar var.
1 – 5 Kasım tarihleri arasında Dalaman Hilton Oteli’nde düzenlenen 15. Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi’nde uyku tıbbındaki son gelişmeler tartışıldı. 300 bilim adamının katıldığı kongrede uyku hastalıklarının ilişkili olduğu diğer hastalıklar, uyku sorunlarının neden olduğu kazalar ve sosyal problemler ele alındı. Avrupa Uyku Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Diego Garcia Borreguero da katıldığı kongrede uyku hastalıkları arasında en sık görülen 2. hastalık olan huzursuz bacak sendromu ile önemli bilgiler paylaştı. Kongrenin pek çok oturumunda ele alınan huzursuz bacak sendromu ile ilgili güncel veriler paylaşıldı. Huzursuz bacak sendromuna yol açan risk faktörlerini; kadın olmak, beyaz ırk, beyindeki ferritin adlı demirin eksikliğine yol açan durumlar, antidepresan kullanımı ve diyabet olarak özetleyen Dr. Borreguero, birinci derece yakınlarında huzursuz bacak sendromu kişilerde bu sorunun ortaya çıkma riskinin yüzde 60 – 70 oranında bulunduğunu ifade etti.
Parkinson ve MS’le birlikte görülüyor
Türk Uyku Tıbbı Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Aksu da hastalığın tanı kriterlerinde değişikliklere gidileceğini, yeni eklemeler yapılacağını belirterek şunları söyledi: “En sık görülen uyku hastalıkları arasında ikinci sırada yer alan huzursuz bacak sendromu Türkiye’de yüzde 4 oranında görülüyor. Yine uykusuzluk yaşayan 4 hastadan birinde huzursuz bacak sendromu görülüyor. Bu nedenle huzursuz bacak sendromunun kesinlikle tedavi edilmesi gerektiğini, tedavi edilmezse ciddi salğık sorunlarına yol açtığını artık net olarak biliyoruz. Huzursuz bacak sendromunun Parkinson ve MS’le ilişkisi var. Bu hastalarda daha sık görülüyor. Sorunun tedavisinde ömür boyu ilaç kullanmak yerine demir eksikliğinin yerine konulması gerekiyor. Huzursuz bacak sendromu pek çok hastalıkla karıştırılıyor. Eğer ağrı özellikle geceleri ortaya çıkıyorsa, hareket etme isteği varsa ve istirahat ile ağrı artıyorsa huzursuz bacak sendromundan şüphelenmek gerekir.”
Doğum sayısı ve kan bağışı sorunu artırıyor!
Özellikle doğum sayısı fazla olan kadınlarda huzursuz bacak sendromunun arttığına dikkati çeken Dr. Borreguero, şöyle dedi: “Almanya’da yakın bir tarihte yapılan epidemi-
14
Kasım • 2014
Siemens, Radyoloji Kongresi’nde pek çok çözümü ile yer alıyor Dünyadaki yapılanmasıyla sağlık alanında lider şirketlerden biri olan Siemens Sağlık, TürkRad2014 Kongresi’nde ölümcül hastalıkların erken teşhisinde çok önemli rol oynayan görüntüleme cihazlarından testlere kadar pek çok farklı ürün ve çözümü içeren portföyü ile yer alıyor.
aldığı geniş ürün portföyü, yeni çözümleri, uzman ekibi ve şirketin sağlık sektörüne bakışını yansıtan “Radyolojideki Eviniz: Güvenli ve Rahat” sloganıyla TürkRad2014 Kongresi’nde yer alacak.
Radyoloji alanında Türkiye’nin en büyük etkinliği olan Ulusal Radyoloji Kongresi bu yıl 35. kez gerçekleştiriliyor. 11-15 Kasım tarihlerinde Antalya WOW Topkapı ve Kremlin otellerinde düzenlenecek TürkRad2014 Kongresi’nin bu yılki ana konusu, “Tuzaklar ve Yanılgılar”; özel odak konuları ise “Radyografi” ve “Raporlama” olacak. Siemens düşük radyasyon dozu, yüksek zamansal çözünürlük ve hasta konforu odağında geliştirdiği çözümlerin yer
Mammografideki yeni modeller ve düşük dozdaki gelişmeler de Siemens standında Radyasyon temelli alanlarda ve pediatrik görüntülemede Siemens’in öncelikleri arasın-
16
Kasım • 2014
Yeni Gigalix X-Işın tüpü ile hem klasik hem de 3 boyutlu anjiyografik görüntülemede çok yüksek görüntü kalitesi sağlayan, sektörün en yüksek performanslı anjiyografi cihazları Artis Q serisinin yanı sıra, Artis Q.Zen sistemlerinde ultra düşük dozda görüntüleme sağlayan yeni kristal silikon (Crystalline Silicon) dedektör teknolojisi ile ilgili detaylı bilgiler Siemens standında verilecek.
da yer alan düşük doz konusunda kaydedilen gelişmeler, TürkRad2014’teki Siemens standında uzmanlar tarafından aktarılacak. Hasta konforunu klinik tanı güvenilirliği ile birleştiren 70 cm geniş gantrili 1.5T/3T Magnetom MR ailesinin incelenebileceği Siemens standında aynı zamanda QuietSuite özelliğini farklı sekanslarda test etme imkanı da bulunacak. Batın görüntülemeyi hızlandırırken görüntü kalitesini de artıran ve batın görüntülemeyi yeni bir boyuta taşıyan TWIST-VIBE ve StarVIBE sekanslarının dahil olduğu FREEZEit sekans ailesinin yanı sıra tek bir nefes tutma süresinde girişimsel olmayan bir çözüm sunan karaciğer analiz paketi LiverLab çözümü de etkinlikte ziyaretçilerle buluşacak. Ziyaretçiler Siemens standında düşük doz ile üstün görüntü kalitesini klinik rutine getiren Somatom Force Bilgisayarlı Tomografi cihazından hibrit ameliyathane çözümlerine, kombo anjiyo modellerinden yeni organ protokollerine kadar pek çok gelişmeyle ilgili bilgiye erişebilecekler. Anjiyografi ürünlerinde de düşük radyasyon dozu ve yüksek görüntü kalitesine önem veren Siemens, standında bu iki alanda çok yüksek performansa sahip iki yeni ürün grubu Artis Q ve Artis Q.Zen anjiyografi sistemlerinin teknolojik farklılıkları ile ilgili bilgiler sunacak.
Kadın sağlığı özelinde mammografideki yeni modeller ve syngo.via yazılımının VA30 versiyonun avantajları hakkında detayları öğrenebilecekler. Bağımsız KLAS raporlamasında “Best inKLAS 2014-General Imaging” ödülünü alan üst düzey Renkli Doppler Ultrasonografi modeli Acuson S3000 ve sektörde kablosuz prob teknolojisi ile enfeksiyon riskini minimize eden tek portable ultrason Acuson Freestyle modelleri de Siemens standında yer alacak. Ayrıca Nükleer Tıp alanında dünyada ilk xSPECT teknolojili Symbia Intevo SPECT CT cihazı da Radyoloji Kongresi’nde bulunacak Siemens ürünleri arasında olacak. Kongre kapsamında, 14 Kasım tarihinde TRD-SIEMENS paneli de düzenlenecek. “Radyolojide SUT Uygulamaları ve Problemler” konulu panel Salon 6’da 14:00-15.30 saatleri arasında gerçekleştirilecek.
18
Kasım • 2014
Philips’ten hızlı ve güvenli teşhis için
inovatif tasarım
Türk Kardiyoloji Derneği’nin 23-26 Ekim 2014 tarihlerinde düzenlediği 30. Uluslararası Katılımlı Türk Kardiyoloji Kongresi’nde Philips, Affiniti ultrason sistemini ilk kez tanıttı. Affiniti, otomatik anatomi tanıma özelliği ile, muayene etmeyi ve yeni klinik bilgileri hızlı sunmayı kolaylaştırıyor. İnovatif bir yaklaşımla tasarlanan Affiniti, hastalara güvenli teşhis konulmasına da destek oluyor.
Philips Sağlık ve Bakım Ürünleri, inovatif görüntüleme çözümlerine bir yenisini daha ekledi. Yeni Affiniti ultrason sistemi, yüksek hasta popülasyonu bulunan hastaneler ve klinikler için hızlı ve güvenli görüntüleme imkanı sunmayı hedefliyor. Affiniti’nin sağlık personelinin her gün karşılaştığı sorunlar dikkate alınarak tasarlandığını vurgulayan Philips Sağlık ve Bakım Ürünleri Türkiye Genel Müdürü Esen Tümer, sözlerine şöyle devam etti: “Philips Affiniti’yi tasarlarken hastaların güvenli ve hızlı teşhisi için hekimlerin ihtiyaç duydukları ayrıntıları elde etmeyi öncelikli hedef olarak belirledik. Hekimlerimizin artan hasta popülasyonunu teşhis ederken bekle-
20
Kasım • 2014
dikleri görüntü kalitesini verimliliğe ve iş akışına olumlu katkıda bulunacak şekilde sunmak üzere ultrason ve inovasyon alanındaki 45 yılı aşkın tecrübemizden yararlandık. Hekimlerimizin hızlı ve güvenli teşhis koymasına destek olacak bu teknolojiyi Türkiye’ye getirmiş olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyoruz.” Philips’in çığır açan EPIQ ultrason teknolojisiyle aynı çizgide tasarlanan Affiniti’nin ergonomik tasarımının şekillendirilmesinde Türkiye başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinden yüzlerce hekim katkıda bulundu. Philips, yoğun tıbbi uygulamaların ve ağır iş yükünün beraberinde getirdiği talepleri dikkate alarak sistemi 4 bin 500 saatlik kalite ve dayanıklılık testlerinden de geçirdi.
Philips Affiniti’nin dikkat çeken özellikleri;
muayene etmeyi ve yeni klinik bilgileri hızlı sunmayı kolaylaştıran Anatomik Zeka Ultrasonu, - İş akışının zenginleştirilmesi için her bir muayeneyi tamamlamak açısından gereken aşama sayısını azaltmaya yönelik AutoSCAN, Auto Doppler ve SmartExam gibi otomasyon araçları, - Sorunsuz bilgi paylaşımı için DICOM ve PC format özellikleri.
- Hızlı ve güvenli teşhisi mümkün kılan ve ilave muayene ihtiyacını azaltan canlı ve açık görüntüler, - Teknik olarak sıkıntı veren hastalar için neredeyse hiçbir görüntü ayarlaması yapılmasını gerektirmeyen ve mükemmel görüntü kalitesi sunan Philips PureWave dönüştürücü teknolojisi, - Otomatik anatomi tanıma özelliği taşıyan,
21
Kasım • 2014
Steris yeni düşük ısı hidrojen peroksit sterilizatör cihazı ile Türkiye’de Steris’in 2014 yılı Ağustos ayı itibarı ile Türkiye Genel Distribütörlüğünü üstlenen İstem Tıbbi Cihazlar, dünya devi STERIS firmasının yeni ürününü piyasaya gururla sunar.
1894 yılından bu yana dünyanın önde gelen sterilizatör üreticilerinden olan Steris; yeni düşük ısı sterilizatörü ile İstem Tıbbi Cihazlar güvencesi ile kullanıcıları ile buluşuyor. Konularında dünya liderleri arasında yer alan firmaların 15 yılı aşkın süredir satış ve teknik servis hizmetini başarı ile sürdüren ve Steris Marmara Bölgesi Distribütörlüğünü 2014 Yılı Ağustos ayı itibarı ile Türkiye Genel Distribütörlüğüne taşıyan İSTEM Tıbbi Cihazlar, dünya devi STERIS firmasının yeni ürününü piyasaya gururla sunar.
Küçük alanlar için büyük fikirler
Dünyanın önde gelen üreticilerinden olan STERIS FİRMASI tarafından piyasaya sürülen V-PRO 60 Düşük Isı Hidrojen Peroksit Sterilizatör; - 60 litrelik kazan hacmi ve ergonomik ölçüleri ile küçük alanlara fakat büyük işlemlere hitap etmektedir. - Lümenli, lümensiz malzemelerin yanı sıra; yaklaşık 38 dakikada fleksibl endoskopları da steril edebilme özelliği ve masaüstü veya arabalı kabin tipi olarak iki farklı tasarımı ile hastanelerden polikliniklere hızlı ve etkin çözüm sağlamaktadır. - Özel tasarlanmış tek kullanımlık, çok işlemli kartuşlar sistemi cihaz tarafından miktarı ve son kullanma tarihi otomatik olarak takip edilmekte ve yeni kartuş gerektiğinde kontrol ekranında kullanıcıyı uyarmaktadır. - Sistemin montajı sıhhi tesisat, havalandırma veya hava kaynağı gerektirmez. İhtiyacınız olan tek şey elektrik bağlantısıdır. - Tamamen otomatik işlem sistemi ile geniş çaptaki materyallerle uyumludur. Sterilizasyon döngüsü tarafından zehirli olan yan ürün üretilmez. Sadece su buharı ve oksijen üretilir. - Cihazın ön yüzünde bulunan dokunmatik renkli kontrol paneli üzerinden tüm döngü aşamaları izlenebilmekte, yanı sıra cihazda bulunan dahili yazıcı vasıtası ile sterilizasyon döngüleri kayıt altına alınabilmektedir.
22
Kasım • 2014
Yabancı Hastalar Nakil Olmaya Cerrahlar Eğitim Almaya Geliyor Memorial Ataşehir Hastanesi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Yalçın Polat, “3-9 Kasım Organ Bağışı Haftasında” organ nakli ve bağışı konusunda merak edilenler hakkında bilgi verdi. maktadır. Bu nakiller sırası ile en çok böbrek, karaciğer ve kalp naklidir. Türkiye’de organ nakli daha çok canlı vericili nakiller şeklinde yapılmaktadır; çünkü organ bağışının yeterli düzeyde olmaması sebebi ile kadavradan yapılan nakiller istenilen rakamların çok altındadır. Buna rağmen Türkiye’de yapılan nakillerin başarı oranları oldukça yüksektir.
Organ nakli başarımız dünya ortalamasının üzerinde
Organ nakli, organlar işlevini yitirdiğinde bir an önce uygulanması gereken önemli bir tedavi şeklidir. Özellikle son 10 yıldır Türkiye’de de önemli gelişmeler sağlanmıştır. Artık organ nakli rutin ameliyatlar arasında görülmeye başlanmıştır. Türkiye de organ nakil ameliyatları yüksek başarı oranları ile yapılabilmektedir. Hatta Dünya standartlarının bile üzerine çıkabilmektedir. Bu ameliyatlar ne kadar çok yapılır ve insanların hayatı kurtulabilirse iyi sonuçlar ve deneyim de giderek artmaktadır. Bu sebeple başarı grafiği de günden güne yükselmektedir. Hastanelerimizin alt yapı kalitesinin ve deneyimli hekimlerin artması ile artık hastalar tedavi olmak için yurtdışına gitmemektedir. Tam aksine yurtdışından ülkemize tedavi olmak için yabancı hastalar gelmektedir Buna ek olarak dünyanın pek çok ülkesinden organ nakli cerrahları bu konuda eğitim almak için Türkiye’yi tercih etmektedir.
Türkiye’de binlerce hasta organ bekliyor. Ancak kadavra organ bağışındaki yetersizlik bekleme listesindeki hastaların sayısını artırıyor. Organ nakillerinin istenilen seviyeye gelmesi için hem topluma hem de hastaların beyin ölümünün gerçekleştiği merkezlere önemli görevler düştüğünü belirten Memorial Ataşehir Hastanesi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Yalçın Polat, “3-9 Kasım Organ Bağışı Haftasında” organ nakli ve bağışı konusunda merak edilenler hakkında bilgi verdi. Sağlık Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre; 22.000 böbrek, 2.200 karaciğer, 550 kalp, 250 pankreas, 40 akciğer, 5 kalp kapağı, 1 ince bağırsak hastası kadavradan nakil olmak için beklemektedir. Türkiye’de yılda ortalama 3500-4000 organ nakli yapıl-
Yasadışı organ nakillerine geçit verilmiyor
Sağlık Bakanlığı’nın sıkı denetim programları sayesinde organ nakli konusunda olabilecek yanlış uygulamalar engellenmektedir. Herhangi bir hastaya ruhsatı olmayan bir hastanede kısacası legal olmayan bir yol ile nakil yapılması söz konusu değildir; çünkü organ nakli yapacak hastaneler ruhsatlandırılmaktadır. Organ nakli için teknik ve teknolojik alt yapı gerekliliğinin sağlanması ve organ nakli merkezinin sorumlusunun bu konuda yeterli olması istenmektedir. Nakil olacak kişil-
24
Kasım • 2014
Ameliyat sonrası süreçte kontrollerin bırakılmaması gerekiyor
er de Sağlık Bakanlığı tarafından T.C. kimlik numaraları üzerinden takip edilmekte ve sonuçlar birebir izlenmektedir. Dolayısıyla yasadışı bir ameliyatın yapılması söz konusu değildir.
Nakil sonrası dönem, nakil kadar önemlidir. Bir nakil hastası için ilk 1 yıl oldukça önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde dikkat edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Hastalar naklin gerçekleştiği merkez ile bağlantılarını asla kesmemelidir. Hastaların dikkat edeceği en önemli konulardan biri de doktorlarının belirttiği ilaçlarının kullanımına dikkat etmeleridir. Nakil sonrası doktorunun belirleyeceği istirahatten sonra (yaklaşık 2 ay sonra) kişi iş yaşamına geri dönebilmektedir.
Nakil olan hastaları sağlıklı bir hayat bekliyor
Nakil olan kişiler en çok nakledilen organın çalışmamasından, organ reddinden ve organ naklinden sonra normal hayatlarına devam edip edemeyeceklerinden endişe etmektedirler. Hastalarımız bilmelidirler ki merkezlerimiz her türlü sorunun üstesinden gelebilecek deneyim ve altyapıya sahiptirler. Böbrek nakli için düşünülürse haftada 3-4 gün 4-5 saat diyalize bağlı kısıtlı bir yaşamları varken nakil sonrası tamamen normal hayata dönmektedirler Bunun için organ nakli çok önemlidir. Karaciğer yetmezliğinde ise böbrek yetmezliğindeki gibi bir diyaliz şansı bile yoktur. Karaciğer yetmezliğinde hastalar ölümle yaşam arasında gidip gelmektedirler. Dolayısıyla karaciğer nakli olmuş bir kişi yaşama yeniden ve daha sıkı tutunmaktadır.
Ailenizle organ bağışı hakkında konuşun
Organ bağışı konusunda toplumun en küçük yaştaki bireyinden en büyüğüne bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Bu nedenle özellikle aile arasında organ yetmezliğinin riskleri, organ bağışının önemi gibi konular gündeme getirilmelidir. Ancak bu sayede organ ihtiyacı olan kişiler için doğru karar verilebilir ve yeniden hayata dönmeleri sağlanabilir.
26
Kasım • 2014
Hekimleri bir araya getiren platform Fikir Lideri Hekimlerin kendi bilgi birikimlerini paylaşmalarına olanak sağlayan “MESLEKTASINASOR. COM”, üye hekimlerin fikir çeşitliliğine sahip olması ve güncel tedavi yöntemlerini daha yakından takip etmelerine destek oluyor. asyon), Dermatoloji, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Üreme Tıbbı, Enfeksiyon Hastalıkları ve Nefroloji alanlarında Danışman Hekimler ile üye hekimleri buluşturuyor. Hekim bilgilerini doldurup üye olduktan sonra, danışmak istediği hastalık alanını ve Danışman Hekimi seçiyor. Danışman Hekimin ajandası platformda açık olduğu için Üye Hekim kolaylıkla online rezervasyonunu tamamlıyor. Seçtiği gün ve saat geldiğinde MESLEKTASINASOR.COM tarafından telefonla aranıyor ve danışman ile bağlantısı sağlanıyor.
Sağlık; bireylerde, zorunlu, vazgeçilmez ve hayatın her döneminde aynı önemi koruyan temel ihtiyaçlardan biridir. Meydana gelen rahatsızlıkların tümünde ise sağlık çalışanları gösterdikleri özveri ve çabalar ile kişileri tedavi etmeye çalışırlar. Bireylerin sağlıklarına kavuşabilmeleri için doktorların kendi arasındaki yardımlaşma ve dayanışması büyük bir öneme sahiptir. Ancak yıllar içerisinde doktorlar arasındaki iletişim üniversite yıllarındaki kadar kolay olmayabiliyor. Ayrıca yoğun iş temposu nedeniyle iki doktorun iletişim kurması da gün gittikçe zorlaşıyor. Konusunda uzman doktorları ulaşılabilir kılmak amacıyla geliştirilen MESLEKTASINASOR.COM, doktorlar arası iletişimi organize ederek fikir alışverişini artırmayı hedefliyor. Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, Prof. Dr. Nuran Şenel Beşe, Prof. Dr. Engin Oral, Prof. Dr. Nahide Onsun, Prof.Dr. Önder Ergönül ve Prof. Dr.Mehmet Şükrü Sever gibi konusunda uzman fikir liderlerinin yer aldığı MESLEKTASINASOR.COM, ilk etapta 6 terapötik alanda hizmet veriyor. Her ay yeni hastalık alanlarını hizmete sunacak olan MESLEKTASINASOR. COM, bir telefonla fikir paylaşımı deneyimini yaşamak isteyen tüm hekimleri platforma üye olmaya davet ediyor. DIGIDEA “Sağlıklı Dijital Fikirler” Pazarlama Direktörü& Kurucu Ortak Engin Yıldız hedeflerinin; 2015 yılının sonuna kadar 20’ye yakın terapötik alanda 10.000 danışmanlık görüşmesine olanak sağlayan büyük bir ağ yaratmak olduğunu dile getiriyor. Üye olabilmek için sadece doktor olmanın yeterli olduğu MESLEKTASINASOR. COM, öncelikle Onkoloji (Medikal ve Rady-
28
Kasım • 2014
Türkiye’de her iki ölümden birinin nedeni kalp ve damar hastalıkları Türk Kardiyoloji Derneği (TKD)’nin 30. Ulusal Kardiyoloji Kongresi ulusal ve uluslararası düzeyde önde gelen akademisyenlerin katılımıyla 23-26 Ekim’de Antalya’da gerçekleştirildi.
ru yaşam tercihleri yaparak kalp ve damar hastalıklarından korunmanın büyük ölçüde elimizde olduğunu hatırlattı.
Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) Başkanı Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu toplantıda “Kalp-damar hastalıkları çağımızın salgınıdır ve gerek ülkemizde gerek dünyada erişkinlerde bir numaralı ölüm nedenidir. Ülkemizde kalp ve damar hastalıkları nedeniyle 2020 yılına doğru maalesef yılda 400 bin civarında ölüm beklenmektedir. Kalp ve damar hastalıkları, Türkiye’de her iki ölümün birinden sorumludur” dedi. Kalp-damar sağlığı açısından almamız gereken daha çok yol olduğunu vurgulayan Prof. Tokgözoğlu “İnsanlarımız bu hastalıklara Avrupalılara göre daha genç yaşta yakalanıyor, daha erken ölüyor. Bizim de katıldığımız 22 Avrupa ülkesinde yapılan ‘Euroaspire III’ adlı araştırmaya göre 50 yaşından genç insanlarda kalp krizinin en sık görüldüğü ülke Türkiye. Çünkü yurdumuzda her 10 ölümden 4’ünün nedenini hâlâ kalp ve damar hastalıkları oluşturuyor” diyerek doğ-
Sigara ve hareketsizlik en önemli risk faktörleri
Ülkemizde kalp damar hastalıklarının diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha fazla olmasının nedenini sigara ve tütün ürünleri tüketiminin hala yüksek olması, giderek artan kilo alımı, hareketsizlik ve sağlıksız beslenmeye bağlayan Tokgözoğlu diyabetin de özellikle kadınlarda hızla artmakta olduğunu vurguladı. Kalp-damar hastalıklarına yol açan nedenleri kısmen önlemenin ve geciktirmenin mümkün olduğunu ifade eden Tokgözoğlu “Finlandiya’da sınırlı bir bölgede sigara, hipertansiyon ve kolesterol kontrolü ile 20 yılda ölüm oranları yüzde 70 düşmüştür, yani başarı örnekleri mevcuttur” diye konuştu.
30
Kasım • 2014
İnme: Kalp ritim bozukluğu hastalarının korkulu rüyası
Ülkemizde diğer ülkelere kıyasla yüksek olan ölüm oranlarını düşürmek için yapılan girişimler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Tokgözoğlu, “Bu salgını kontrol altına almak için Birleşmiş Milletler’de 2011 yılında yapılan bir toplantıda 25’e 25 diye adlandırılan bir proje kabul edilmiş ve bütün ülkeler tarafından imzalanmıştır. Bu projede amaç 2025 yılına dek kalp damar hastalıklarından ölümleri yüzde 25 azaltmak olarak belirlendi” diye konuştu. Projeye imza atan ülkelerde bunu sağlayacak sağlık politikalarının geliştirilerek uygulanacağını belirten Tokgözoğlu, yapılacaklar arasında tuz, sigara ve hareketsizliği azaltma, şişmanlık ve şeker hastalığındaki artışı önleme, temel ilaç ve tedavilerin kapsamını artırma gibi hedefler olduğunu söyledi.
Kalbin ritim bozukluklarının hastaların korkulu rüyası olan ‘inme’ye de neden olabildiğini vurgulayan Tokgözoğlu korunma ve tedavi yöntemlerini şu sözlerle özetledi: “Bugünkü bilgilerimize göre kalp damar hastalıklarına yol açan nedenlerin çoğu önlenebilirdir. Kalıtsal eğilimlerle kalp damar hastalığı olanlarda bile hastalığı geciktirmek mümkündür. Kalbe ve beyine giden damarların yapısını bozup, daralıp tıkanmasına yol açan risk faktörlerinin başlıcaları sigara tüketimi, kan basıncının yüksek seyretmesi yani hipertansiyon, şeker hastalığı, kan yağlarından özellikle LDL kolesterol (yani kötü kolesterolün) yüksek olması, özellikle karın bölgesinde kilo fazlalığı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşamdır. Kalp hastalıkları ve inme sebepli erken ölümlerin büyük çoğunluğu, sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite, tütün dumanından kaçınma ve mevcut risklerin tedavisi yoluyla önlenebilmektedir. Bireyler kendi kalp ve damar hastalığı risklerini düzenli fiziksel aktivite yaparak, tütün kullanımından ve pasif içicilikten kaçınarak, meyve ve sebzeden zengin bir diyet seçerek, yağ, tuz ve şekerden zengin gıdalardan kaçınarak, Batı tipi diyet dediğimiz hazır ve işlenmiş gıdalardan uzak durarak ve sağlıklı bir vücut ağırlığını muhafaza ederek azaltabilirler”.
Kalp-damar hastalıklarını önlemek için 6 önlem: Hareketsiz yaşam tarzını yüzde 10 azaltmak Aşırı alkol alımını yüzde 10 azaltmak Tuz tüketimini yüzde 30 azaltmak Sigara içiciliğini yüzde 30 azaltmak Yüksek tansiyonu yüzde 25 azaltmak Diyabet ve şişmanlıktaki artışı durdurmak
Kadınlarda kalp hastalığı riski
Sağlık Bakanlığı’nın Türk Kardiyoloji Derneği’nin de katkıları ile 2014 yılında hazırladığı kalp-damar hastalıkları ile ilgili eylem planı hakkında bilgi veren Prof. Tokgözoğlu, önem verdikleri bir konunun da gebelikte kalp hastalıklarının erken tanı ve tedavisi olduğunu belirterek şunları söyledi: “Kadınlarda en önemli ölüm nedenlerinden biri kalpdamar hastalığı; bu hastalıklardan ölüm oranı meme kanserinden daha yüksektir. Kadınların kalp damarları erkeğinkine göre daha ince bu nedenle spazm geçirme riskleri fazla. Her yıl kadınların yüz de 55’i kalp ve damar hastalıklarından hayatını kaybediyor. Kadınlarda hastalığın seyri erkeklere göre daha kötü ve hastalığa bağlı ölümler de daha fazla görülüyor. Kadınlarda kalp hastalıkları erkeklere göre 10 yıl geç ortaya çıkıyor”. Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu, kadınların en sık göğüs ağrısı şikâyetiyle hastaneye başvuruda bulunduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: Koroner kalp hastalığı, kadınlarda erkeklere göre daha ileri yaş döneminde geliştiğinden kalp krizi semptomları, diğer hastalıklar tarafından maskelenebiliyor. Bu gibi nedenlerle kadınlar, bulguları fazla ciddiye almıyor. Hatta kadınlarda hiçbir şikâyet olmadan kalp krizi de gelişebiliyor. Bu krizler erkeklerle kıyaslandığında kadınlarda daha sık görülüyor. Ayrıca, diyabet öyküsü olan kadınlarda kalp-damar hastalıklarına bağlı ölüm oranı da artıyor.
En önemli misyonumuz bilimsel araştırmaların teşvik edilmesi
Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu “Türk Kardiyoloji Derneği’nin en önemli misyonu, bilimsel araştırmaların teşvik edilmesi ve ülkemizdeki genç kardiyologların önünü açmaktır. Onlara eğitim, araştırma ve kendini geliştirmek için olanaklar oluşturmak için var gücümüzle çalışmamız ve onlara örnek olmamız her zaman önceliğimiz olacaktır. Kongremiz vesilesiyle oluşan bilimsel uluslararası platform sayesinde, güçlenen ülkeler, kurumlar ve akademisyenler arası ilişkilerin de bu bağlamda kısmen katkısı olacaktır” dedi.
32
Kasım • 2014
Tıp fakültelerine yeni bir uzmanlık alanı gelebilir Birçok ülkede ayrı bir uzmanlık alanı olarak eğitimleri verilen işyeri hekimliğinin, Türkiye’de de ayrı bir uzmanlık alanı olması adına çalışmaların yapılması bekleniyor.
yani sağlık problemi yaratabilecek detayları görerek, önleyici tedbirleri almaktadır.” açıklamalarında bulundu. İşyeri hekimliğinin ayrı bir uzmanlık dalı olarak ele alınıp fakültelerdeki altyapının şimdiden oluşturulması gerektiğinin altını çizen Dr. Çolak, işyeri hekiminin yaptığı görevi bir örnekle de özetledi. “İşyeri hekiminin yapması gereken şey boynu tutulan bir çalışana kas gevşetici yazmaktan ziyade buna sebebiyet veren soruna çözüm üretebilmektir.” diyerek bu mesleğin birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de ayrı bir uzmanlık dalı olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
2012 yılında yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’yla birlikte Türkiye’de işyeri hekimliğinin temelleri de atılmış oldu. Birçok ülkede ayrı bir uzmanlık alanı olarak eğitimleri verilen işyeri hekimliğinin, Türkiye’de de ayrı bir uzmanlık alanı olması adına çalışmaların yapılması bekleniyor. Böylelikle meslek hastalıkları üzerine daha detaylı araştırmalar yapılarak, hastalıkların önlenmesi adına çalışmalar gerçekleştirilebilecek. İşyeri hekimliği ile normal hekimlik arasında büyük farklılıklar var. Normal hekim hastaları muayene ve tedavi ederken, işyeri hekimi oluşabilecek hastalıklara karşı önlem alınmasını ve gerekiyorsa işyerinin uygun koşullara getirilmesini sağlıyor. Konu ile ilgili açıklama yapan İşyeri Hekimi ve Güvenbir OSGB Genel Müdürü Dr. Ali Çolak “Normal doktorlar herhangi bir sağlık problemi yaşandıktan sonra başvurulacak mercidir. Hastalık sonrası bir tedavi yapmaktadırlar ve yapılan tedavi -iş düzeltici- faaliyettir. İşyeri hekimliğinde ise bilgi birikiminin yanı sıra öngörü de çok önemli oluyor. Aynı zamanda proaktif bir görevdir,
Meslek hastalıklarının önüne geçilebilir!
Çolak, tıp fakültelerinde işyeri hekimliği uzmanlığı için çalışmaların düzenlenmesi, ilgili bölümlerin açılmasının sağlanması halinde, meslek hastalıklarının önlenmesi konusunda daha derinlemesine araştırma yapılmasının mümkün olacağını belirtti. Böylece meslek hastalıklarının önlenmesinde önemli bir aşama kaydedilmesi bekleniyor.
34
Kasım • 2014
Emsey Hospital kalitesini taçlandırdı Sektördeki prestijli konumunu güçlendirmeye devam eden Emsey Hospital’e son olarak dünyanın en saygın uluslararası sağlık kalite akreditasyon kuruluşu olan ve sağlıkta uluslararası kalite standartlarını temsil eden Joint Commission International (JCI) tarafından, sağlık hizmetinde yüksek kalite akreditasyonu verildi.
Türkiye’nin ileri gelen özel hastanelerinden biri olan Emsey Hospital, İstanbul Anadolu yakasında ulusal ve uluslararası yatırımların yapıldığı, gelişmekte olan Pendik Kurtköy bölgesinde yer alıyor. İstanbul’un ikinci büyük uluslararası havalimanı olan Sabiha Gökçen Havalimanına 5 dakika mesafede, beş yıldızlı oteller, üniversite kampüsleri, teknokent ve çok sayıda büyük şirketin merkez ofislerinin bulunduğu, havayolu, otoyollar ve deniz ulaşımına yakın bir lokasyonda, yurtiçinde ve yurtdışından gelen hastalarına kaliteli ve güvenilir bir sağlık hizmeti vermektedir. Sağlık turizmi konusunda da büyük bir ivme yakalayan Emsey Hospital’in hizmet kalitesi JCI akreditasyonu ile de onaylanmış ve böylece, uluslararası arenada izlediği kaliteli ve güvenilir hizmet anlayışını bir kez daha kanıtlamış oldu.
36
Kasım • 2014
“Sağlıkta güvenin simgesi olacağız”
Emsey Hospital, bünyesindeki birbirinden değerli akademisyenlerin de yer aldığı profesyonel kadrosuyla, dünyanın farklı ülkelerinden gelen hastalara da uluslararası sağlık hizmeti sunmaktadır. Son bir yıl içinde 63 ayrı ülkeden gelen çok sayıda yabancı hastaya hizmet veren Emsey Hospital bu açıdan sağlık turizmine ve ülke ekonomisine de katkı sağlıyor. Emsey Hospital, alanında uzman, yabancı dil bilen farklı branşlardaki hekimleri ve ileri medikal teknolojiye sahip donanımıyla da sağlık turizminde güçlü bir konumda yer alıyor. Emsey Hospital, 700’ün üzerindeki çalışanıyla temel tıp, cerrahi tıp ve dahili tıp branşlarının yanısıra, çeşitli özel branşlardaki birimleri, ileri teknolojik olanaklar ve çok çeşitli tedavi seçenekleri ile yüksek kalite ve konfor düzeyinde hizmet veren uluslararası bir hastane olarak tanınıyor. Özellikli branşlardan Hematolojide tam donanımlı kök hücre nakil merkezi ile, Medikal Onkoloji de kemoterapi üniteleri ve servisleriyle, modern Tüp Bebek (IVF) üniteleri ile; Nükleer Tıpta ve Girişimsel Radyolojide PET/CT, sintigrafi, radyoaktif iyot tedavi üniteleri, Lutesyum tedavi üniteleri, Samaryum, PSMA tetkikleriyle, Algoloji-Ağrı Merkezinde Ozon terapi ve Akupunktur merkeziyle, modern ve tam donanımlı genel yoğun bakım, yeni doğan yoğun bakım, kardiyovasküler ve kardiyoloji yoğun bakım üniteleriyle ve son teknolojiyle donanmış modern ameliyathaneleri ile insan sağlığına hizmet ediyor. Emsey Hospital’da onkolojik tedaviler, kanser ameliyatları, Ortopedide diz eklem cerrahileri ve skolyoz gibi omurga ameliyatları, Beyin Sinir Cerrahisinde tam endoskopik bel fıtığı ameliyatları, Kalp-Damar ameliyatları başarı ile gerçekleştiriliyor.
Emsey Hospital Uluslarası Pazarlama ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Dr. İlker Yılmaz; Emsey Hospital’ın, dünyanın sayılı sağlık merkezlerinde olduğu belirtti. Dr. Yılmaz, “İleri sağlık teknolojisi ve uzman sağlık personeli kadrosu ile çalışan, yüksek hasta memnuniyeti odaklı bakış açısıyla, uluslararası standartlarda yüksek hizmet kalitesi ve güvenilirlik üzerine kurulu bir hizmet anlayışını benimsemiş Emsey Hospital’in profesyonel yönetim kültürünün doğal bir sonucu olarak, son derece yüksek bir değerlendirme puanı ile JCI Akreditasyonunu almış bulunuyoruz” dedi. Dr. Yılmaz, böylece tüm dünyada kabul görmüş saygın sağlık kuruluşlarının arasına girerek, kalite yolculuğundaki önemli bir aşamayı geçtiklerini, bu başarının verdiği motivasyonla hizmetlerinin bundan sonra da güncel tedavi yöntemleriyle, uluslararası kalite standartlarında, her zaman daha iyisini, en kalitelisini sunma çabası ile devam edeceğini sözlerine ekledi. JCI denetçileri tarafından, Uluslararası hasta güvenliği, hasta ve aile hakları, hasta değerlendirilmesi ve bakımı, medikasyon yönetimi, hasta ve aile eğitimi, hastane tesis yönetimi ve güvenliği, personel nitelikleri ve eğitimi, bilgi yönetimi, enfeksiyonların önlenmesi ve kontrolü ile üst yönetim kriterlerinde değerlendirilen Emsey Hospital, bu denetim sürecinin sonunda, tüm değerlendirme aldığı yüksek değerlendirme puanıyla, hizmet kalitesini tescillemiş oldu.
Emsey Hospital sağlık turizmiyle ülke ekonomisine katkı sağlıyor
2012 yılında Türkiye’deki en büyük sağlık yatırımlarından birini gerçekleştirerek açılan
37
Kasım • 2014
29 Ekim Dünya İnme Günü “Her 2 Saniyede 1 Kişi İnme Geçiriyor” Yetişkinler arasında dünya genelinde önde gelen bir engellilik nedeni olan inme, her 6 saniyede 1 can alıyor. Yine istatistikler dünya genelinde her 6 kişiden 1’inin hayatlarının bir döneminde inme geçireceğini ortaya koyuyor.
inme tedavisinin bugünkü durumu ve geleceğe yönelik projelerden bahsetti. Türkiye’de inme merkezi tedavisi yapan donanımlı merkezler bulunduğu halde, dağılımın homojen olmadığını, bu merkezlerin planlı bir şekilde artması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Kutluk, 2006 yılından beri ülke genelinde yaygınlaştırılmaya çalışılan, ilk saatlerdeki trombolitik (pıhtı çözücü) tedavinin de henüz arzu edilen düzeye ulaşmadığını sözlerine ekledi.
Her yıl yaklaşık 17 milyon kişi inme geçiriyor ve bu kişilerden 6 milyonu hayatını kaybediyor. Dünya İnme Örgütü (WSO) yürüttüğü Dünya İnme Kampanyası ile tüm dünyada bugüne dek yaklaşık 33 milyon kişiyi etkileyen inmenin halen ikinci ölüm nedeni ve en önemli engellilik sebebi olduğunu hatırlatıyor. Dünya İnme Günü kapsamında, 27 Ekim’de İstanbul Tıp Fakültesi Kemal Atay Amfisi’nde düzenlenen halk panelinde konuşan Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Kürşad Kutluk, “Türkiye’de inme ve öncelikler” başlıklı konuşmasında inmeyle ilgili çarpıcı verileri paylaştı.
Dünya İnme Örgütü (WSO) Başkanı Prof. Dr. Stephen Davis ise tüm dünyada WSO’nun yürüttüğü “Ben Kadınım – İnme Beni Etkiler” projesini anlattı. İnmenin kadınları daha fazla etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Davis, inmenin uyarı işaretleri olarak bilinen FAST testi hakkında şu bilgileri verdi:
Her 2 saniyede 1 kişinin inme geçirirken, her 6 saniyede 1 kişinin hayatını kaybettiğini belirten, Prof. Dr. Kürşad Kutluk konuşmasında Türk toplumunun risk faktörleri, ülkemizde
38
Kasım • 2014
İnmenin Uyarı İşaretleri
bağlı ölüm oranları erkeklerden daha yüksektir. İnmeye bağlı her 10 ölümden 6’sı kadınlarda meydana gelmektedir” diye konuştu. Türk halkının inme konusunda yeterli farkındalığa sahip olmadığının altını çizen Prof. Dr. Öztürk, “İnmede en etkili tedavi, ilk 3 saatte gerçekleştiriliyor ancak ne yazık ki insanların büyük çoğunluğu inme semptomları başladıktan 24 saat sonra hastaneye başvuruyor” dedi.
“FAST testi herkesin inme işaretlerini hatırlaması ve tanımasının kolay bir yoludur. FAST, Face (Yüz), Arms (Kollar), Speech (Konuşma) ve Time to act (Harekete geçme zamanı) anlamına gelmektedir. - Yüz (Face) – Yüzlerini kontrol edin, ağızları eğilmiş mi? - Kollar (Arms) – Her iki kollarını da kaldırabiliyorlar mı? - Konuşma (Speech) – Geveleyerek mi konuşuyorlar? Sizi anlıyorlar mı? - Zaman (Time) – Kritik öneme sahiptir. Bu uyarı işaretlerinden herhangi birini fark ederseniz hızlıca harekete geçin. Derhal acil sağlık hizmetlerini arayın ya da en yakın hastaneye gidin.”
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin hazırladığı “Ne kadar farkındayız?” konulu sokak röportajlarının video gösteriminin yapıldığı panelde ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından çekilen “Ben kadınım, inme beni etkiler” konulu kısa film de gösterildi. Panelin “Hasta gözüyle inme” konulu bölümünde konuşan Emine Dereli de hem kendisinin hem de eşinin başından geçen inme öyküsünü katılımcılarla paylaştı. Hastalıkla ilgili tecrübelerini anlatan Dereli, herkesi inmeye yol açan risk faktörleri ve inmenin uyarı işaretleri hakkında bilgi edinmeye çağırdı.
Panelde “Türkiye’de kadın olmak ve inme riski” başlıklı bir konuşma yapan Türkiye İnme Destek Organizasyonu Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk ise Türkiye’de inmenin en başta gelen ikinci ölüm nedeni olduğunu hatırlattı. Prof. Dr. Öztürk, “Her 5 kadından biri inme riskiyle karşı karşıyadır ve kadınların inmeye
40
Kasım • 2014
İEİS, ilaçta Ar-Ge atılımı için tüm paydaşları buluşturdu İlaç endüstrisinin öncü kuruluşu İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS), Türkiye ilaç endüstrisinin, dünyanın önde gelen ilaç üreticilerinden ve ihracatçılarından birisi konumuna gelmesini ve ArGe yetkinliğinin artırılmasını hedef olarak belirlemiştir.
katma değerli ürünleri ihraç ederek, dış ticaret açığını azaltacağına inancımız tam. Endüstrimiz, son yıllarda Ar-Ge ve ihracat konusunda gittikçe artan bir heves ve çabaya sahip. Ar-Ge ikliminin oluşmasında geç kalmış olmanın dezavantajlarını gidermek için yüksek düzeyde koordinasyonun sağlanması gerekiyor. Öğrenilmiş çaresizliğin üzerine gitmemizin, neden yapamayacağımıza değil nasıl yapacağımıza odaklanmamızın zamanı çoktan geldi. Bu çerçevede, ilaçta Ar-Ge alanında tüm paydaşları bir araya getirerek, ülkemiz için uygun Ar-Ge ikliminin sağlanmasını tetiklemek amacıyla bu toplantıyı düzenledik.” dedi.
İEİS tarafından “İlaçta Ar-Ge; Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğinin Önemi” başlıklı toplantı, 23-24 Ekim tarihlerinde İstanbul Wyndham Levent Otel’de düzenlendi. İlaçta Ar-Ge alanında atılım yapmış ülke örneklerini incelemenin yanı sıra kamu, üniversite ve sanayi bakış açısıyla, Ar-Ge ve bu alandaki işbirliği olanaklarının tartışıldığı toplantı, İEİS Yönetim Kurulu Başkanı Nezih BARUT’un konuşmasıyla başladı. Nezih BARUT yaptığı konuşmada, “İEİS olarak, ülkemizin dünyanın önde gelen ilaç üreticilerinden ve ihracatçılarından birisi konumuna gelmesini ve endüstrimizin Ar-Ge yetkinliğinin artırılmasını hedef olarak belirledik. Gerekli koşullar oluşturulduğu takdirde, Türkiye ilaç endüstrimizin, mevcut birikimiyle üreteceği
Ardından, Almanya, Brezilya ve Güney Kore’den konusunda uzman kamu ve özel sek-
42
Kasım • 2014
tör temsilcileri tarafından ülkelerindeki ilaçta Ar-Ge atılımı aktarıldı. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Güven SAK’ın moderatörlüğünü yaptığı oturum; son yıllarda devletin stratejik yaklaşımıyla biyoteknoloji alanında hızlı ilerleme kaydeden Brezilya’nın Sao Paulo Endüstri Federasyonu Biyoteknoloji Üretim Zinciri Koordinatör Yardımcısı Eduardo GIACOMAZZI tarafından “Brezilya’nın Biyoteknoloji Atılımı” aktarılarak başladı. 2000 yılından bu yana ülkelerindeki biyoteknoloji çalışmalarını iki katına çıkardıklarını belirten GIACOMAZZI, “Ülkemizde, ilaçta Ar - Ge konusunda kamu üniversite - endüstri işbirliği sağlanmış durumda. Biyoteknoloji alanındaki yenilikleri yakalamaya önem veriyoruz. Bu alanın gelişmesi için farkındalığı olan bilim adamlarına, siyasetçilere ve vatandaşlara ihtiyaç var” dedi. Her yüzyılın kendine ait bir gelişime sahne olduğunu belirten GIACOMAZZI, “Biyoteknoloji çağına hoş geldiniz”. diyerek konuşmasını sonlandırdı.
İlaçta inovasyon atılımıyla dikkat çeken ülkeler arasında yer alan Güney Kore’den ise Ticaret Yatırım Teşvik Ajansı Biyomedikal Endüstrisi Direktörü Da-Hee JEONG “Güney Kore İlaçta Inovasyonun Neresinde?” başlıklı bir konuşma yaptı. Da-Hee JEONG, Kore’de ilaç endüstrisinin 110 yaşında olduğunu ve ilaç gelişimi için araştırmaların sürdüğünü belirten JEONG, “Teknolojik alt yapı, insan kaynakları, devlet teşvikleri ve kaynak oluşturma konularında Türkiye’yle işbirliğine açığız.” dedi. Oturum, MINES-Paris Tech Üniversitesi, Endüstriyel Ekonomi Merkezi’nden Prof. Dr. Margaret KYLE’nin “Eşdeğer İlaç Endüstrisi için İlaçta İnovasyonun Ekonomik Katma Değeri” başlıklı konuşmasıyla son buldu. “İlaç Ar-Ge’sinde Neredeyiz? İlaçta Ar-Ge Faaliyetlerini Artırmak İçin Neler Yapılabilir?” başlıklı oturum, İEİS Ar-Ge Çalışma Grubu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Serdar SÖZERİ moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Bu oturumda, kamu ve endüstri temsilcileri tarafından ilaçta Ar-Ge konusu ayrıntılarıyla tartışıldı. Oturumun konuşmacıları arasında, Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Dr. Hüseyin YILMAZ, SGK Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa KURUCA ve TÜBİTAK ARDEB Sağlık Bilimleri Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sevim AYDIN bulunuyor. İEİS Yönetim Kurulu Üyesi Murat BARLAS moderatörlüğünde gerçekleşen “İlaç Ar-Ge’sinde Üniversite Sanayi İşbirliği” başlıklı oturumla başlayan toplantının ikinci günü ise Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nin ilaçta Ar-Ge altyapı ve insan kaynakları alanındaki çalışmalarının anlatıldığı sunumlarla son buldu.
Ardından, Avrupa’nın en büyük uygulamaya dayalı araştırma kuruluşu olan Alman Fraunhofer Enstitüsü’nün Yaşam Bilimleri Başkanı Dr.Claus-Dieter KROGGEL “İlaç Ar-Ge’sinde Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği” konusunu ele aldı. İnovasyonun farklı disiplinlerin bir araya gelmesiyle gerçekleştiğini dile getiren KROGGEL, çalışmalarında disiplinler arası iletişimin sürekli var olduğunu belirtti. Uluslararası çalışmaların önemine vurgu yapan KROGGEL, “İlaç üretiminde bütüncül bir yaklaşım söz konusu, bu bağlamda Türkiye İlaç endüstrisini de destekleyebiliriz. Bu güzel insanlarla yeniden buluşmayı çok isterim” diyerek sözlerini tamamladı.
44
Kasım • 2014
Türkiye’de İlk Defa “Google Glass” İle Doktorun Gözünden Canlı Yayın Türkiye’nin önde gelen kardiyologları ve kalp cerrahları, kalp hastalıkların tedavisinde gelinen noktayı ve yeni ufukları masaya yatırmak amacıyla Memorıal Ankara Hastanesi’nde bir araya geldi.
Türkiye’nin önde gelen kardiyologları ve kalp cerrahları, kalp hastalıkların tedavisinde gelinen noktayı ve yeni ufukları masaya yatırmak amacıyla Memorıal Ankara Hastanesi’nde bir araya geldi. Memorial Ankara Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “CardioMemory’14” toplantısında; aritmi tedavisinde güncel yaklaşımlar, girişimsel kardiyoloji ve kalp-damar cerrahisi ilişkisi, girişimsel kardiyolojide yeni ufuk açan konular, dünyaca ünlü kalp sağlığı uzmanları tarafından ele alındı. 5 oturumdan oluşan toplantıda, iki girişimsel işlem konferans salonundaki doktorlara canlı olarak aktarıldı. Canlı yayınların ilkinde Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto’nun gerçekleştirdiği ‘komplesk koroner girişim’, ikincisinde ise ‘atriyal fibrilasyon ablasyon’ işlemi ekrana geldi. Memorial Sağlık Grubu CEO’su Uğur Genç toplantı hak-
kında bilgi vererek, “Memorial sağlık grubu 10 hastanesinde çok fazla miktarda kardiyolog ve kardiyovasküler cerrahi bulunmakta. Biz bu ekibi her yıl toplayıp son yıllarda değişen bilgileri veya bu yıl içerisinde elde etikleri bilgileri paylaşsınlar istiyoruz. Bilimsel paylaşım
46
Kasım • 2014
bozukluğunun tüm dünyada yeni kullanılmaya başlanan bir yöntemle tedavi izleyicilerle paylaşıldı. Bu canlı yayınlar sırasında anjiyo odası ile konferans salonu arasında karşılıklı olarak fikir paylaşımında bulunuldu.
toplantısı yapmaya çalıştık. Anjiyo salonundan canlı görüntüler ile vakalar tartışılıyor. Farklı görüşte olan hocalarımız görüşlerini birbiri ile paylaşarak bilgi paylaşım ortamı yaratmaya çalışıyoruz” diye konuştu. Memorial Ankara Hastanesi’nin Şubat ayında açıldığını hatırlatan Genç, “Yeni bir hastane ama çok büyük başarılar ile ilerliyor. En son teknoloji kullandığımız cihazlar ile Ankaralılara ve Orta Anadolu’daki hastalarımıza hizmet etmeye çalışıyoruz. 7 aylık dönemde yaklaşık 135 bin hastaya hizmet verdik. Bu bizim önemli bir sayı beklediğimizden daha da iyi gidiyor” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Ali Oto, vakaların canlı yayında konferans salonundaki ekrana aktarımının, Türkiye’de ilk kez kullanılan “Google Glass” adı verilen özel cihaz aracılığıyla yapıldığının altını çizerek, “Bilim- Kurgu dizilerinde gördüğümüz şeyler şimdi gerçek oldu. Bu gözlükle ben neyi görüyorsam bunu internet üzerinden her hangi bir yere ulaştırmak mümkün. İşlemi yapan kişinin gözünden gördüklerimi izleyicilere aktarmak böylece mümkün olabiliyor. Türkiye’de şuanda 7’nci gözlük bu ve ilk kez bu amaçla Google Glass kullanılacak. Bugün bir deneme olarak konferans salonumuzdaki hekimlere aktarılacak ve onlarla tartışacağız. Gözlük ses komutu da alıyor. Bilimsel olarak ne ölçüde bize eğitim amaçlı göstermesi bakımından çok önemli” dedi. Toplantının ikinci canlı yayının da “atriyal fibrilasyon” adı verilen ve toplumda oldukça sık görülen ritim
48
Kasım • 2014
Foot Doctor Ulusal Dermatoloji Kongresi’ne katıldı Türk Dermatoloji Derneği tarafından 25’ncisi düzenlenen Ulusal Dermatoloji Kongresi 21–25 Ekim 2014 tarihlerinde Antalya Rixos Sungate Otel’de yapıldı. Ayak Sağlığı kategorisinde uzman markası Foot Doctor kongreye katılarak geniş yelpazedeki ürünlerini tanıttı.
Ayak sağlığı konusunda uzmanlığı ile adından söz ettiren Foot Doctor, Ulusal Dermatoloji Kongresi’nde dermatologlar ile buluştu. Kongrede Foot Doctor markası ve ürünleri ile ilgili detaylı bilgiler aktaran Consentis Ayak Sağlığı Kategori Müdürü Nilgün Özer Kelleli Foot Doctor’ın ayak sağlığına yönelik geniş ürün yelpazesi ile kongreye katılan dermatologlardan çok iyi geri dönüşler aldığını ifade etti. Foot Doctor ayak sağlığı ürün gamında pgel ve mgel teknolojisi ile üretilen silikon ürünleri ile ayak konforunu artırıp, problem oluşmasını engellerken, nasır, topuk çatlak, ayak kokusu, vuruklar, çekiç parmak, yorgun ayak gibi ayakta oluşan problemlerin hızlı şekilde iyileştirilmesi için çözümler sunar. Geniş ürün yelpazesinin içinde topuk çatlak ve ayak bakımına yönelik özel kremler, koku giderici deodorant, nasır grubu ürünleri, ayak konforunu artırıcı silikon destek ürünleri yer almaktadır. Foot Doctor bu
özellikleri ile dermatoloji alanında da uzmanların tavsiye ettiği bir markadır. Foot Doctor ürünleri eczaneler ve seçkin satış noktalarında kaliteli ayak bakım ve sağlık ürünlerini ulaşılabilir fiyatlarda tüketici ile buluşturmaktadır.
50
Kasım • 2014
3M’den enfeksiyonlarla savaşa destek Sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyonları önleyerek “Sıfır enfeksiyon” hedefine ulaşma çalışmalarını sürdüren 3M, Enfeksiyon Avcıları etkinliğinin ikincisini gerçekleştirdi. 22 şehir ve 45 hastaneden toplam 160 kişinin katılımıyla Kapadokya’da gerçekleştirilen etkinlikte, enfeksiyon önlemede kullanılan güncel yaklaşımlar masaya yatırıldı.
konusunda bilincin artması için yoğun biçimde çalışıyor; sağlık hizmetleriyle bağlantılı enfeksiyonları önlemeyi görev ediniyor. Yenilikçi ürünleri ve araştırmalara yönelik yatırımlarıyla, hastane enfeksiyonlarını azaltma adına Sağlık
İnovatif çözümleriyle hayatı kolaylaştıran ve yenilikçi binlerce ürün geliştiren 3M, sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyonları önleyerek “Sıfır enfeksiyon” hedefine ulaşmayı amaçlıyor. 3M, Türkiye’de hastane enfeksiyonlarının önemi
52
Kasım • 2014
yapılan grup aktivitesi ile, ilk günde aktarılan konuların pekiştirilmesi sağlandı. Klinik çalışmaların ve 3M ürünlerinin, fikir önderleri tarafından katılımcılara doğrudan anlatılıyor olmasıyla benzerlerinden ayrılan etkinlik, yoğun ilgi gördü.
Bakanlığı’na bağlı Kamu Hastaneler Birlikleri ve hastanelerle işbirliği yapıyor. Müşterilerine, workshoplar, enfeksiyon önleme konusundaki seminerleri, teorik ve pratik eğitim toplantıları ile destek oluyor, sağlık profesyonellerine yönelik enfeksiyon önleme seminerleri düzenliyor. Bu kapsamda gerçekleştirilen etkinlikler arasında yer alan Enfeksiyon Avcıları etkinliklerinin ikincisi, 22 şehir ve 45 hastaneden gelen sterilizasyon sorumluları, enfeksiyon kontrol komiteleri, ameliyathane sorumluları ve yoğun bakım hemşirelerinden oluşan toplam 160 kişinin katılımıyla Kapadokya’da gerçekleştirildi.
Türkiye’de hastaların %12.5’i sağlıkla ilgili enfeksiyonlarla karşılaşıyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, her yıl ortalama 1,5 milyon hasta sağlık bakımıyla ilgili enfeksiyonlarla karşılaşıyor. Bu durum, hem kamu sağlığına hem de hastaya büyük yük oluyor. Yalnızca ABD’de, hastaneye kaldırılan her 20 hastadan 1’i sağlık bakımıyla ilgili enfeksiyona yakalanıyor ve bu sayı yılda 1.7 milyon kişiyi buluyor. Hastanede enfeksiyon kapan hastalar, enfekte olmayanlara kıyasla ortalama 2 kat daha uzun süre hastanede kalıyor ve 2.8 kat daha fazla ödeme yapıyor. Bir hastanın tedavisi için yapılan masraf, 25.000 dolara kadar varabiliyor. Avrupa’da 1970’lerden bu yana, üzerinde yoğun çalışmalar yapılan hastane enfeksiyonları konusunda, Türkiye’de de özellikle son beş yılda bilinç giderek artmaya başladı. Ancak buna rağmen Dünya Sağlık Örgütü verileri, Türkiye’de hastaların %12.5’inin sağlıkla ilgili enfeksiyonlarla karşılaştığını gösteriyor.
Etkinliğin ilk günü, “Hastane Enfeksiyonlarını Önlemede Güncel Yaklaşımlar ve Malpraktis” konulu oturumla başladı. Ardından gerçekleştirilen oturumlarda Prof. Dr. Cüneyt Özakın, 3M Bilimsel Pazarlama ve Eğitim Koordinatörü Atakan Ertuğrul ve 3M Doğu Avrupa Bilimsel Pazarlama ve Eğitim Müdürü Benek Civelek tarafından “Sterilizasyon Süreçleri ve Hijyen Yönetiminde İnovatif Çözümler”, Doç. Dr. Murat Dizbay tarafından “Damar İçi Uygulamaların Etkin Yönetimi” ve Doç. Dr. Ayişe Karadağ ile 3M Bilimsel Pazarlama ve Eğitim Koordinatörü Nurhan Köroğlu tarafından “Basınç Ülseri ve İnkontinans Alakalı Dermatit Önlemede Güncel Yaklaşımlar” başlıklı sunumlar yapıldı. Etkinliğin ikinci gününde ise
53
Kasım • 2014
Organ bağışı konserinde
bir araya geldiler
Bahçelievler Belediyesi ve Özel Medicana Bahçelievler Hastanesi işbirliği ile gerçekleşen Türk Sanat Müziği Konserine Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Medicana Bahçelievler Hastanesi yöneticileri, doktorları ve ilgili dernek temsilcileri katıldı.
larının ardından Medicana Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahı Prof. Dr. Hasan Taşçı’nın sunumu ve Kültür Bakanlığı Sanatçısı solist Aylin Şengün Taşçı’nın konseriyle devam etti. Etkinlikte konuşan Belediye Başkanı Osman Develioğlu organ bağışı başta olmak üzere farkındalık yaratmak adına geliştirilen projelerinin önemine dikkat çekerek, “Birbirinden başarılı doktorlarımız sayesinde organ nakli konusunda hatırı sayılır bir üne sahip olan ülkemizde organ bağışçısı sayısında da özellikle son yıllarda gözle görülür bir artış var” şeklinde konuştu.
Özel Medicana Bahçelievler Hastanesi ve Bahçelievler Belediyesi, Organ Bağış Haftası etkinlikleri kapsamında nakil olan ve nakil bekleyen hastaları Türk Sanat Müziği konserinde bir araya getirdi. Nurettin Topçu Kültür Merkezinde düzenlenen etkinliğine, Türkiye’nin Organ Nakli konusunda öncü hekimleri katıldı. Prof. Dr. Hasan Taşçı tarafından verilen ‘Organ Bağışı’ semineri ve sanatçı Aylin Şengün Taşçı’nın solist olarak katıldığı Türk Sanat Müziği konseri, yoğun ilgi gördü. Bahçelievler Belediyesi ve Özel Medicana Bahçelievler Hastanesi işbirliği ile gerçekleşen Türk Sanat Müziği Konserine Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Medicana Bahçelievler Hastanesi yöneticileri, doktorları ve ilgili dernek temsilcileri katıldı. Program, protokol konuşma-
Organ Bağışı semineri
Etkinlikte, “Organ Bağışı” semineri veren Prof. Dr. Hasan Taşçı, haftanın önemini şu sözlerle ifade etti: “Ülkemiz insanı yardımseverdir.
54
Kasım • 2014
oldu. Yerlikaya, konuşmasında böbrek yetmezliği çeken biri olarak nakil ile hayatının değiştiğini ve nasıl daha iyi hale geldiğini anlattı. Diyaliz süresince çektiği zorluklara değinen Simla Yerlikaya, organ bağışının önemini ve tedavi sırasında ve sonrasında nakil hastalarının morallerini muhakkak yüksek tutmaları gerektiğini ifade etti. Konuşmalar ve sunum sonrası sahnede yerini alan İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu Sanat Yönetmeni Aylin Şengün Taşçı, Türk Sanat Müziği konseriyle herkesi büyüledi. Şarkılarıyla tüm misafirlere müzik ziyafeti yaşatan solist Aylin Şengün Taşçı, verdiği konserle tüm davetlilere unutulmaz bir gece yaşattı.
Dinimiz de insanların birbirlerine yardımlaşmasını, dayanışmasını salık verir. Bizler “bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmaktır” anlayışına sahip insanlarız. Din adamlarımız organ bağışı konusunda hep pozitif mesaj veriyorlar. Medyanın da ‘organ bağışı duyarlılığı’ konusunda tıp dünyasına yardımcı olması gerekiyor. Bunu bir rakam ile anlatacak olursak, biz halen organ bağışını yüzde 80 oranında canlılardan (yani 4.dereceye kadar akrabalardan) yüzde 20’sini ise kadavradan (yani beyin ölümü gerçekleşmiş bağışlanmış organlardan) elde ediyoruz. Hep birlikte amacımız bu oranı tam tersine çevirmek olmalı. Türkiye’de 60-70 bin civarında böbrek yetmezliği olan, nakil bekleyen hasta var. Onlar sıraya girmiş durumda. Aslında o liste yaşam değil ölüm bekleme listesi durumuna dönüşmüş vaziyette. Her yıl ortalama 6 bin civarı kaybımız oluyor. Yapılabilen böbrek nakli sayısı 3 bin 500. Canlı bir insandan sağlıklı bir insana böbrek nakli bizi üzüyor. Bu tip nakilleri arttırmak için yüce dinimiz İslamiyet’in, hiçbir kısıt koymadığı organ bağışını arttırmalıyız. Organ bağışı yapmak isteyen vatandaşlarımızın yapması gereken tek şey her sağlık kurumunda kolayca bulabilecekleri organ bağış formlarını doldurmak”. Dr. Taşçı’nın sunum sonrası sahneye davet ettiği ve böbrek nakliyle hayatı değişen Simla Yerlikaya konuşmasıyla nakil bekleyen hastalara umut oldu. Diyaliz süresince çektiği zorluklara değinen Simla Yerlikaya, organ bağışının önemini ve tedavi sırasında ve sonrasında nakil hastalarının morallerini muhakkak yüksek tutmaları gerektiğini ifade etti. Dr. Taşçı’nın sunum sonrası sahneye davet ettiği ve Erbil’den Organ Bağışı etkinliğine katılmak için gelen, böbrek nakliyle hayatı değişen TRT Erbil muhabiri Simla Yerlikaya konuşmasıyla nakil bekleyen hastalara umut
56
Kasım • 2014
3M ESPE’nin diş hekimlerine özel kampanyası yıl sonuna kadar devam ediyor Diş hekimlerinin ihtiyaçlarına yönelik geliştirilen ve Aralık sonuna kadar devam edecek olan kampanya kapsamında, belirli ürün alımlarında, özel hediye ürünler doğrudan diş hekimlerinin muayenehanelerine gönderiliyor.
Filtek Ultimate set alana, 1 adet Filtek Ultimate tek tüp, 1 Pentamix Lite alımına 2 adet Penta H Duosoft, 3 Penta H Duosoft alımına 1 Penta H Duosoft, 2 Penta H Duosoft alımına 2 Z550 tek tüp, 2 adet Filtek Ultimate Flowable tüp alana 1 adet P60 tek tüp, 2 adet U200 Siman alımına 1 adet 25’li Retraksiyon Pastası, 2 adet Express XT Penta Putty alana 1 adet Express XT Light Body, 3 adet Express XT Putty Quick alana 1 adet Express XT Putty Quick, 1 adet 25’li Retraksiyon Pastası alana 1 adet Filtek Ultimate Flowable hediye ediliyor. Toplam 5 ürün çeşidinde yapılan kampanya kapsamında alınan tüm ürünler, doğrudan diş hekimlerinin ofisine teslim ediliyor. Kampanyadan faydalanmak isteyen diş hekimlerinin bayilerine başvurması yeterli oluyor.
İnovatif çözümleriyle hayatı kolaylaştıran ve yenilikçi binlerce ürün geliştiren 3M’in ESPE Birimi, diş hekimlerine özel bir kampanya düzenliyor. 3M’in kurum kültürünün temeli olan inovasyonu kampanyasına yansıtan 3M ESPE, 2014’ün Nisan-Temmuz ayları arasında ilk, Temmuz-Ekim ayları arasında ikinci dönemini gerçekleştirdiği kampanyanın Ekim ayı başından yıl sonuna kadarki üçüncü döneminde de hekimlerine hediyeler vermeyi sürdürüyor. Kampanya sayesinde, diş hekimleri, en fazla kullandıkları ürünleri, avantajlı olarak alma fırsatı buluyor. 3M ESPE’nin diş tedavisinde yoğun kullanılan inovatif ürünlerden oluşan ve 1 Ekim – 31 Aralık 2014 tarihleri arasında geçerli olan kampanyası kapsamında 10 adet Filtek Ultimate tek tüp alana 2 adet Filtek Ultimate tek tüp, 1 adet
58
Kasım • 2014
Düşük Enerjili Lazer Tedavisi Stent ve ameliyat şansı olmuyan kalp ve damar hastalarında lazer tedavisi ilir. Seanslar 20 dakika kadar sürer ve hasta aynı gün normal yaşantısına devam eder. Tedavi 10 seans olarak yapılır. Seanslar her gün uygulanır. Çalışmada da lazerin kalp yetmezliği üzerindeki etkileri, tedavi sonrasında kalp kasının kasılma gücünün ve kalbin pompa fonksiyonunun arttığı gösterilmiştir.
Op. Dr. Cafer Abbasoğlu Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı
Etki mekanizması:
Düşük enerjili laser tedavisinin en önemli etkisi damarlarda arterioller yani ince kılcal damarlar üzerinedir. Işınlar arteriolleri 3-5 kat genişleterek etkisini gösterir. Ameliyat veya stent şansı olmayan kalp hastalarında tıkanan veya daralan damarların çevresinde yeni damar oluşumunu sağlar. Tıkalı kalp damarları çevresinde ince kılcal arteriol seviyede damarlara etki ederek dolayısıyla genişleterek kansız bölgeye kan verilir. Ayrıca kandaki oksijen miktarını arttırarak o bölgedeki kan dolaşımını da arttırmış olur. Buna bağlı olarak da hastanın kansızlığa bağlı göğüs ağrısı, göğüste yanma hissi, nefes darlığı, çabuk yorulma, tıkanma, nefes nefese kalma, bacaklarda şişlik, vücuttaki ödemler gibi şikayetler önemli ölçüde azalırken, yürüyüş mesafeleri ve efor kapasitelerinde de artış olmaktadır. Tedavi sonrası yapılan angiografi ve ekokardiyografide kalp kasılma gücünün arttığı görülmüştür. Kalp krizi sonrası kalpte büyük bir bölgede hasar meydana gelen, cerrahi ve stent şansı olmayan hastalar lazer ile tedavi edilmiş kısa sürede kalbin kasılma gücünün belirgin bir şekilde arttığı görülmüştür. Lazerin kalp yetmezliği üzerindeki etkileri vardır. Tedavi sonrasında kalp kasının kasılma gücünün ve kalbin pompa fonksiyonunun arttığı gösterilmiştir.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kalp ve damar hastalıkları ve ona bağlı ölümler ilk sırada yer almaktadır. Bu hastalık grubunun tedavisi ülkemizde de başarıyla yapılmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarında tedavi: medikal, stent veya cerrahi şeklinde gerçekleşmektedir. Ancak bir grup hasta vardır ki ne cerrahi ne de stent şansları yoktur. Düşük enerjili lazer tedavisi işte bu noktada devreye girer.
Laser tedavisi
Tedavinin uygulanışı: Tamamen poliklinik veya muayenehane ortamında uygulanabilen, ağrısız bir tedavi yöntemidir. Hastaya açılan bir damar yolundan lazer ışığı ver-
62
Kasım • 2014
Real Fuzzy Teknolojisi* ile rahat, Hareket Sensörü ile doğru, Tek tuşla ölçme özelliği ile kolay ölçüm sağlar.
ESH
ONAYLI
pM-KO2
* Patentli “Real Fuzzy Teknolojisi” doğru ölçüm için gereken kaf sıkılığını otomatik olarak ayarlar ve bu sayede yanlış kaf sıkılığı seviyesinden kaynaklanan yanlış ölçümleri önler.
www.plusmed-health.com T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Maltepe Üniversitesi’nde “Aktif ve Akıllı Yaşalma Merkezi” kuruluyor T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü ile ortaklaşa yürütülen Aktif ve Akıllı Yaşalma Merkezi projesinde ilk defa “Yaşlılıkta Zihinsel Düzeyin Korunması” amaçlı sosyal iş modeli kurulması hedefleniyor.
Projenin ilk toplantısı Maltepe Üniversitesi ev sahipliğinde Marma Kongre merkezinde uzman davetlilerin katılımıyla gerçekleştirildi.
Türkiye’de 60 yaş üzeri nüfus 7.500.000 kişi
Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Belma Akşit konuşmasında Türkiye’de son 20 yıl içinde insan ömrünün 10 yıl uzadığını, 60 yaş üzeri nüfusun 7.500.000 kişi civarında olduğunu ve yaşlılıkla ilgili hizmetler konusunda bir sektör oluşması gerektiğine dikkat çekti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Önal İnaltekin TUİK verilerine göre Türkiye’nin 2023’de Japonya’nın ardından dünyada ikinci en hızlı yaşlanan toplum olacağını belirtti.
64
Kasım • 2014
BIRAKIN UYUSUN... Dokunmak yok, Gözyaşı yok,
Sadece 1 saniyede ölçüm sn.
1 2 3 4 * Nesne Sıcaklığı: Biberon, banyo suyu v.b. sıcaklığı
5
T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
Erken Yaşlanma Sosyoekonomik Düzeyi Düşük Kesimlerde Daha Fazla
dayken, yaşlanma sürecine henüz girmeden önce zihinsel düzeylerinin korunması için çalışmalara başlanması gerektiğini belirtti. Bu açıdan örnek oluşturacak çalışmalar yapmak istediklerini aktaran Çavdarlı böylece yaşlılıkla mücadelede Türkiye için üzerinde uzlaşılmış stratejilerin ve politikaların üretilmesine örnek uygulamalar ve araştırmalarla katkı sağlayacaklarını açıkladı. Aktif ve Akıllı Yaşalma Merkezinin sektöre danışmanlık vermek üzere araştırma ve bilgi üretimi faaliyetleriyle eğitim çalışmaları yapması planlanıyor. Merkezin yapılanma sürecinde çok disiplinli, farklı uzmanlık alanlarını birleştiren bir çalışma grubu, danışma kurulu ve bilim kurulu oluşturulacak. T.C İstanbul Kalkınma Ajansı “Yenilikçi İstanbul Mali Destek Programı tarafından desteklenen proje 1 yıl sürecek.
Prof. Dr. Nursel Telman, aklı başında yaşlanmanın önemine dikkat çekerek, merkezde sosyoekonomik düzeyi düşük, erken yaşlanma ve zihinsel yıpranma konusunda risk grubu oluşturan toplumsal ve sosyal katmanların, çalışma yaşamı içinde mesleki nedenlerle zihinsel erozyona uğrayan kesimlerin hizmet almasını kolaylaştıracak ve yaygınlaştıracak bir sistem kurulması gerekliliğinin altını çizdi.
İnsan Kaynakları Sektörü İle Birlikte Yaşlılıkla Mücadele
Proje Koordinatörü Sevim Çavdarlı, Aktif ve Akıllı Yaşalma Merkezi’nin sektörle birlikte çalışacağını, kişilerin aktif olarak iş yaşamın-
66
Kasım • 2014
pM-N01
HEAVY DUTY
VA
Teknolojisi*
İlacın solunum yollarındaki birikim yerini belirleyen en önemli unsur “partikül çapı”dır ** Yapılan klinik çalışmalar; küçük partikül çapının, havayollarına daha fazla penetre olduğunu ve daha iyi bronkodilatasyon sağladığını göstermiştir.
Heavy Duty nebulizatör, etkin tedavi için ideal partikül çapı sağlar. * VA Teknolojisi: Kullanıcı ihtiyacına göre ilaç akış hızının ayarlanmasını sağlayan bir sistemdir. ** Clay MM, Pavia D, Clarke SW. The effect of aerosol particle size on bronchodilatation with nebulised terbutaline in asthmatic subjects. Thorax 1986;41: 364-8.
www.plusmed-health.com T (+90 212) 319 50 00 | info@trimpeks.com
GE Sağlık, meme kanserine yönelik küresel araştırma sonuçlarını açıkladı Yüksek meme dokusu yoğunluğuna sahip kadınların meme kanserine yakalanma riskinin 4 ile 5 kat daha fazla olduğu bilinmiyor. lirti olarak algılarken, katılımcıların yarısından daha azı meme akıntısı, meme veya meme uçlarında çukur ve kızarıklık oluşumu gibi çok bilinen belirtileri tanımlayabildi. Washington Üniversitesi Radyoloji Bölümünde Profesör ve Meme Görüntüleme Başkan Yardımcısı ve Bölüm Şefi olan Dr. Connie Lehman, “Genel olarak meme kanseri hakkında farkındalık yaratmaya çalışırken hastalık ile ilgili temel bilgileri pekiştirmek her zaman kritik öneme sahiptir. Meme kanserine ilişkin belirtileri tanımak, hastalığın erken teşhisi için önemlidir” dedi. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy, “GE olarak onkoloji alanında sahip olduğumuz 50 yılı aşkın deneyimle, kansere karşı küresel ölçekte ve Türkiye’de mücadele ediyoruz. Kadınlarda görülen kanser tipleri arasında birinci sırada yer alan meme kanseri konusunda farkındalığa sahip olmanın toplumun geleceği için çok kritik olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla hastalığı bir bilinmez olmaktan çıkarmak ve insanların bu önemli konu hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını sağlamak için çalışmalar yürütüyor, işbirlikleri gerçekleştiriyoruz. Küresel araştırmamız aracılığı ile meme kanserinde erken teşhisin önemini, belirtilerini bir kez daha hatırlatarak kadınlarımızı bu konuda daha bilinçli olmaları için destekliyoruz” dedi. GE Sağlık’ın küresel araştırması, her Ekim ayında, hastalığın nedeni, önlenmesi, teşhisi ve tedavisi ile ilgili araştırmalar için fon yaratmak ve farkındalığı artırmak ve bir uluslararası sağlık kampanyası olan Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nı desteklemek için gerçekleştirilmiştir. Kampanya aynı zamanda meme kanserine yakalanmış kadınlara destek ve bilgi de sağlamaktadır.
GE Sağlık’ın yoğun meme dokusu hakkında var olan farkındalığın incelenmesi ve meme kanserinin en yaygın belirtileri başta olmak üzere, meme kanseri ile ilgili yaptığı yeni küresel araştırmaya göre, dört kişiden üçü yoğun meme dokusunun kadınlarda meme kanseri riskini artırdığının farkında değil. 10 ülkede 10.000 yetişkini kapsayan “Bilginin Değeri” adlı küresel araştırma, meme kanseri riski ile yoğun meme dokusu arasındaki ilişki hakkında büyük bir farkındalık eksiği olduğunu ortaya koydu. Yoğun meme dokusunda sahip kadınların meme kanserine yakalanma riski 4 ile 5 kat arasında daha yüksek, buna rağmen küresel çapta sadece 5 kişiden biri son altı ayda yoğun meme dokusu hakkında bir şeyler izlediğini, duyduğunu veya okuduğunu belirtiyor. Bunun da ötesinde, yetişkinlerin yarısından fazlası meme kanserinin en çok bilinen belirtilerini sayarken güçlük çekiyor.
Yoğun meme dokusu
Meme dokusu yağ ve bağ dokularından oluşur. Bazı kadınlar bağ dokusundan daha fazla yağa sahipken, bazıları yağdan fazla bağ dokusuna sahiptir. Yaygın bir olgu olan yoğun meme dokusu kadınların yüzde 40’ında mevcuttur ve daha fazla bağ dokusu ve daha az yağdan oluşur. GE Sağlık’ın Meme Sağlığı Başkanı Dr. Jessie Jacob: “Bu araştırmanın sonuçları, yoğun meme dokusuna yönelik farkındalığın artırılması için bir fırsat sunuyor ve kadınları kendi meme sağlıkları için aktif rol oynamaları konusunda destekliyor. Meme kanseri için görüntülemenin önemi gayet iyi bilinse de bu araştırma yoğun meme dokusunun yaygın olarak bir risk faktörü olarak algılanmadığını ortaya koyuyor”. Araştırma aynı zamanda katılımcıların meme kanseri belirtilerini ne kadar tanıdıklarını da inceledi. Büyük çoğunluk memede (yüzde 71) veya koltuk altında (yüzde 61) yumru oluşumunu be-
Meme kanseri ile ilgili gerçekler
Washington Üniversitesi Radyoloji Bölümünde Profesör ve Meme Görüntüleme Dalı Başkan Yardımcısı ve Bölüm Şefi olan Dr. Connie Leh-
68
Kasım • 2014
man anlatıyor: Meme kanseri gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en yaygın oaln kanser türüdür. Dünya Sağlık Örgütü 2011 senesinde meme kanseri nedeniyle yarım milyondan fazla kadının öldüğünü ve bu ölümlerden yarısından fazlasının kıt kaynaklara sahip ülkelerde gerçekleştiğini duyurdu. Meme kanserinin risk faktörleri genetik yatkınlık, aile geçmişi, yaş, ırk ve etnik köken, kişisel geçmiş ve yüksek riskli belli lezyonlara işaret eden önceki meme biyopsileri gibi unsurları içeriyor. Bunun yanı sıra, yoğun meme dokusu da kanser riskini ve mamografide görüntülenememe tehlikesini artırabilir. Belirtiler arasında ağrı, elle tutulur bir yumru veya bir bölgede katılaşmış doku veya ağrı en iyi bilinenleridir. Daha az bilinen belirtiler meme ucu akıntısı, memenin biçimi ve büyüklüğünde değişim, meme ucunun görünümünde değişiklik, deride çukurlaşma ve meme ucu veya etrafında kızarıklık sayılabilir. Önleyici tedbirler arasında risk faktörlerini bilme, memelerinizin normalde nasıl hissettirdiğinin farkında olma, doktorunuzun önerileri doğrultusunda görüntülenme ve diyet ve egzersiz dahil sağlığınızla ilgili genel önlemler yer alır. Yoğun meme dokusuna sahip olup, olmadığınızı bir mamogram sayesinde öğrenebilir ve doktorunuzla bu konuda görüşebilirsiniz. Doktorunuz standart mamografi programınıza ek olarak tomosentez, ultrason ve MRI gibi ilave görüntüleme teknolojilerinin potansiyel faydaları ve riskleri konusunda bilgi verebilir. Meme kanseri görüntüleme seçenekleri hakkında eğitim almış olmak kritik öneme sahiptir. Günümüzde tüm başlıca sağlık organizasyonları, 50-74 arası kadınların en az iki senede bir kez bir mamogram çektirmesi gerektiği konusunda hemfikir. Siz de bu yaş grubuna dahilseniz ve son iki sene içinde mamogram çektirmediyseniz, mutlaka çektirin! Birçok uzman 40 yaşından başlamak üzere yıllık mamografiyi ve sağlıklı olduğunuz sürece devam etmenizi öneriyor. Kendiniz için en doğru olana karar vermek için doktorunuzla konuşun.
70
Kasım • 2014
Sağlık idarecisi bakış açısı ile hastane yöneticiliğinde bina tadilatlarının yeri ve önemi
Açelya Çiçek
iş akışına göre bina içindeki tadilatlar her geçen zamanda artmaktadır. Harcama kalemlerindeki serbestiye göre yoğunlaşan tadilatlarla hastane binasının genetiği bozulmaktadır. Binalarda kolon kesilmeleri olmasa bile traşlama -hilti çalışmaları- kesme ve biçme, şekil vermelerde tahrifat gören bina hızlıca yaşlanmaktadır. Proje üzerinde işlenmeyen değişimler proje hafızasını da zayıflattığı için gittikçe ortaya kaba saba, garip iç dizaynsal şekiller ortaya çıkarmaktadır. Yönetici veya sorumlu hekim değişimlerinde tekrar tadilata uğrayan aynı yapı hem çalışan hemde hasta güvenliğini tehlikeye sokacak boyutlara kadar gitmektedir. Her yöneticinin zevk anlayışına göre dizan edilen bu baraka tipi bölme- kesmeler başlı başına ciddi sorunlar yumağına sahiptir. Tadilat derken; Yenilemeden ziyade yık-yeniden yap, güncel sorunlara çözüm amaçlı bina içinde yapılan oda-bölme-duvar yeri değişimleri (alan genişletme-daraltma-yer değiştirmebölme için yıkıp yeniden yapma, dar alanların bölünerek yeni ünite kurma ) çalışmalarıdır. Tadilat çalışmaları esnasında, hasta
Sağlık sistemimizde en büyük alana sahip ve aynı zamanda harcamalardan en çok payın ayrıldığı sağlık kurum ve kuruluşlarıdır. Bu nedenle Sağlık kurum ve kuruluşlarının yönetimi her dönem büyük önem taşımıştır. Sağlık kurum ve kuruluşlarında insan kaynakları, tıbbi cihaz, hasta hizmetleri yönetimi kadar bina yönetimi de ciddi oranda faaliyet ve maliyet kalemi oluşturmaktadır. Kısacası, bina yönetiminde tadilatlar önemli sorundur. Bu sorunu tetikleyen 3 önemli faktör ise; 1- Çalışan veya yöneticilik anlayışına bağlı tadilat çalışmaları 2- Kervan yolda dizilir yaklaşımı 3- Sel önünden kütük çekme çalışmaları
Hastanelerdeki tadilat nedenleri ve giderlere oranı
Hastanelerin yoğun çalışan ve önemli ünitelerindeki tadilatlar hiç bitmez tükenmez. Kişiden kişiye, hastaneden hastaneye, yöneticiden yöneticiye, sorumlu hekimden ünite sorumlusu hekime göre değişiklik arzeden,
72
Kasım • 2014
kadar olmalı bunun bir sınırı var mıdır? Aksi halde kişiye-anlayışa-bakış açısına- binasına göre değişik oranlarda vuku bulan tadilat ile güncel sorunlara çözüm bulmak amacıyla yapılan tadilatlar bir türlü bitmeyecektir.
kaybının yanı sıra ciro kaybı ve gider artışı görünmez kalemler arasında olup performans raporlarına yansımamaktadır. Çalışan sağlığına da (toz, gürültü, ağır yük nakli) büyük zarar veren tadilatlara; Yapımı yeni tamamlanarak yeni faaliyete açılmış hastanelerin acil servis dahil bir çok önemli branş alanlarında kapsamlı olarak yapıldığı görünen bir gerçektir. Bu realite proje yapan ve uygulayan ile üniteyi çalıştıracaklar arasında ciddi kopukluğun bir işareti midir yoksa başka değişken faktörler mi vardır bu konu, ciddi anlamda ele alınıp incelemeye tabi tutulması gereken bir olgudur. Değişim, planlama, mimari çizim ve detay projelendirmenin yanı sıra yapılacak değişimlerin yeni projeye işlenmesini gerektiren bu tadilat çalışmalarının hiçbir aşamasında mimar-mühendis ve teknik ressamın bulunmaması ise vahim bir gerçektir. Kim -niçin- neden- hangi gerekçelerle bu tadilatları planlar ve yaptırır bunun bir yazılı izahatı yoktur.
İyimser bakışa göre, başlamak bitirmenin yarısıdır. Yarım kalmış işlerin yolda tamamlanabileceği, önemli olanın yola çıkmak olduğunu mantığına denir. Diğer bakışa göre ise, hele bir yola çıksınlar, olduğu kadar olur. Bir şekilde yolda gidilir, nasıl gidildiği önemli değildir. İş konusunda tezcanlı, planlama alışkanlığı olmayan, ötesini berisini düşünmeden atlamak sağlık sektöründe barınması gereken anlayışa terstir ama günümüz sağlık kuruluşları yönetiminde yer bulabilen bir tarz haline gelmiştir. Karmaşık üretim sistemine sahip işletmelerde bile bu kapsamda ve sıklıkta tadilat çalışmaları yapılmaz iken günümüzde sağlık kuruluşlarındaki tadilat çalışmalarını anlamakta bazen zorluk çekilmektedir. Bunu sınırlandırmak için merkezi organizasyon yapısında görev alan idarecilere görev düşmektedir.
Tadilatları gerekli kılan birçok faktör olabilir. Ancak bunun bilimsel ve pojelendirme temellerine oturtulması kurumsal davranışın bir tezahürüdür. Ön etüd denilen fizibilite çalışmaları eksikliği tadilatı zorunlu kılmaktadır. Kapasitenin yanlış belirlenmesi bina içi işleyişi etkiler. Bu nedenle istatistiki verilerin yanı sıra planlama çalışmalarında rakamsal bulguların alanda kullanılırlığı sağlamak tadilatı frenleyecektir. Tadilat olmalı mıdır? Ne
Zor bir işi başarmaktan ziyade başkasının uğradığı yıkımdan çıkar sağlamaya çalışmak, geçici bir felaketten kendine çarçabuk fayda sağlamak anlamında kullanılan bu deyim literatürümüzde ve uygulamalarımızda sıkça karşımıza çıkmaktadır. Kanun, kural, kaideye ve düsturlara uymadan, o anlık çözüm ge-
74
Kasım • 2014
Ancak bedenimize uygun olmayan ölçüde aldığımız hazır giyim elbiseyi bedene uydurmak için yaptırdığımız tadilat gideri, zaman kaybı daha pahalıya gelir ve beğenerek giymek konusunda ise daima sıkıntı yaşarız. Bu nedenle tadilatlar her zaman ilave masraf ve sıkıntıdır. Sağlık kurumlarındaki sel önünden kütük kapmak oranı yükseldikçe çalışan mutluluğu ikinci plana itilmekte olduğu için çalışanın huzuru azalmakta ve samimi ortamlara rastlamayı güç hale getirmektedir. Çalışan hak ve hukukuna özen gösterilmeyen kurumların ise her geçen gün iç atmosferinin bozulduğunu görmekteyiz. Çalışanına gereken değeri vermeyen kurum ve kuruluşların kurumsal hafızadan yoksun, günübirlik kararlarla, sorunlara anlık çözüm getiren kurum olduğuna şahit olmaktayız. Bu kurumlarda hızla artan personel devir hızına çözüm bulmak ise ayrı bir çalışmaya ihtiyaç doğurmaktadır. Bu nedenle sistemin yöneticileri, akışa kendini kaptırmamalı; bazen kenarı çıkıp hızla akan sudan uzaklaşmalı, gözlem yapıp farklı bakış açıları sunabilmek için ek zaman üretmelidirler. Aksi halde suyun hızı ve debisine göre rotaları tutmaz.
tirme çalışmaları gündelik hayatımızın içinde daima olmuştur. Ancak bu tür davranış her zaman sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Bu nedenle rakamsal veriler ve istatistiki çalışmaların yanı sıra uygulamaya hakim konunun uzmanları ile birlikte verilecek kararlar doğrultusunda yapılacak işlerde selde can kaybı oluşma durumu son derece zayıflar. Sağlık hizmetleri yönetiminde ortak akıl ve rakamsal veriler doğrultusunda alınan kararlarla sağlıklı sonuca ulaşılır. Kendiliğinden anlık alınan kararlarda tadilat oranı daima yüksek olur. Kurumsal hafıza ve dinamiklere riayet etmeden o anın şartlarına göre sunulan çözümler daha sonra çözüm yerine sorun oluşturabilmektedir. Elbetteki kuşkucu yaklaşım meyve vermez. Sürümcemede bırakarak çözüm getirmemek ise sorunun daha da büyümesine yol açar. Tüm bu gerçekler ışığında zararı ve riski minimize edecek çözümler üretmek tadilatı azaltır. Elbiseyi bedene göre biçerek almak, dar veya bol hazır giyim elbise almaktan çoğu zaman daha avantajlıdır. Bedenimiz ölçülerine uygun diktirdiğimiz elbiseyi severek beğenerek giyeriz. Hazır giyime göre bedene göre dikim ilk başta daha pahalı olabilir.
Çözüm yolları
1-Basitleştirmek: Karmaşıklık ve çok bilinmey-
76
Kasım • 2014
eğitimlerine ağırlık vererek azami ölçülerde yetiştirmek ve kurumu sahiplendirmek. Oryantasyonda rotasyon çalışmaları; Yedekleyerek yapılacak personel sevk idare ve organizasyonu, işlerin yolunda gitmesini sağlar. Uygulamayı bilmeyen, günübirlik kararlarla yerleri değişen, sorumluluk almaya değmeyecek imkanlara sahip riskli işlerde görevlendirecek etkili çalışan bulma güçlüğü sorunları çoğaltmaktadır. Görevin severek ve isteyerek yapılması durumunda işyerinde ve işte motivasyon doruk noktasında olur. Bu durum iş akışının bütün kadamelerinde etkisini gösterir. “Eğitim” ve “dikkate alma” önemli sorunları çözme aracıdır. Kararlara katılım ve görüşlere müracaat ederek yapılan planlamalar tadilat riskini azaltır.
enli denklemlerin çözümü şeklinde yapılan uygulamalar gerçek olmayan kahraman veya anlamsız önemli işler ortaya çıkmasına sebebiyet vermekte. Karmaşık ve yapımı zor izlenimi veren işleri yapacak talipli bulunmaz. Sorunlar kar topu gibi büyür gider. Bu nedenle “zorlaştırmayınız kolaylaştırınız, nefret ettirmeyiniz sevdiriniz” prensibini hakimm kılmalıyız. 2- Risk Oranına Göre İlave Çözüm Teknikleri: Talip sayısını artırmak ve çalışma ortamında huzur sağlamak, işini severek yapmak amacıyla Unvan tanımlamasının yanı sıra ilave ücretlendirme çalışanı motive eder ve harekete geçirir. Örneğin; vezne, ayniyat, saymanlık gibi işlerde risk oranına göre ilave ücret uygulaması (kasa tazminatı, yıpranma payı...vb ) yapılması iş barışını da sağlayacaktır. Sağlık sınıfında yer alan YB sorumlusu, ameliyathane sorumlu hemşiresi, bölüm sorumlularına uygulanan ilave döner ücret uygulaması; riskli veya angarya görülerek talibi bulunmayan işlerde çalışanlarına da uygulanabilir.
4- İnsanı Önemsemek: Çalışana verilen değer işin kalitesine direkt etki etmektedir. Çalışanın ötelendiği ve önemsenmediği iş yerlerinde sahipsiz işler çoğalır. Sürekli hırpalanan çalışanlar günü kurtarma peşinde koşarken “sistem” kurulması engellenir. Kendine değer verilmediğini hisseden, düşüncesinin önemsenmediğini gören personel köşesine çekilir sorunu çözme teknikleri geliştirme yerine, verileni yapma yolunu seçmektedir. Bu nedenle insana değer vermek sorun oluşmasını %50 oranında önler. Özellikle insan yoğun çalışma ortamlarında yönetici kararlarına çalışan katılım oranını artırmak risk oranını da azaltarak çalışanların daha mutlu olmasını sağlar.
3-Kurumsal Hafıza Oluşturmak: Kanun, yönetmelik ve genelgeleri uygulamaya işlerlik kazandırmak. Tüm yetkileri bir iki kişide toplayarak departman sorumlularını pasifize etmek yerine güçlü ve sorumluluk sahibi konuma getirmek gerekir. Bu amaçla; İlgili departmanda çalışanları hizmet içi eğitim oryantasyon
78
Kasım • 2014
Ergonomik 3M ürünleri ile sağlıklı ve verimli bir çalışma ortamı oluşturmak mümkün 3M’in geniş ürün yelpazesi içinde yer alan ergonomik ofis ürünleri ve aksesuarlar, boyun, omuz ve sırt ağrıları ve karpal tünel sendromu gibi masa başında çalışanların şikayetçi olduğu rahatsızlıkları önlemeye yardımcı oluyor.
simum uyum sağlanmasına yönelik çalışmaların bütünü” olarak tanımlıyor.
İnovatif çözümleriyle hayatı kolaylaştıran ve yenilikçi binlerce ürün geliştiren 3M’in geniş ürün yelpazesi içinde yer alan ergonomik ofis ürünleri ve aksesuarlar, çalışma ortamlarını konforlu bir hale getirmeye yardımcı oluyor. Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi’nden Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Eyüp Bakmaz ergonomiyi “Maksimum iş güvenliği sağlamak amacıyla insanların anatomik ve mental özelliklerinin, çalıştıkları çevre ve sistemlerin incelenmesine ve aralarında mak-
“Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi, özellikle bilgisayar kullanımının her sektörde yaygınlaşmasına ve ofis tarzı çalışmanın önemli ölçüde artmasına yol açtı. Çalışma ortamında ergonomik şartların sağlanması, sakatlanma riskini en aza indirerek, personel verimini artıracak ve uzun vadede baş gösteren iş hastalıklarını önleyecek önemli bir faktördür.”
80
Kasım • 2014
Destekleri, el ve bilek bölgelerindeki sürekli gerilmeden oluşabilecek zararı ve acıyı önlemeye yardımcı oluyor. Ayarlanabilir ve sabit 3M Monitör Standları, doğru ekran pozisyonu ile kullanıcının konforuna katkıda bulunuyor. Çalışma ortamında yapılan değişiklikler ve ergonomik ürünlerin kullanılması, yaşanan yorgunluk ve kas gerilmelerini engelleyerek çalışanların konforunu artırıyor. Dolayısıyla, doğru ürünler kullanıldığı takdirde, boyun, omuz ve sırt ağrıları ve karpal tünel sendromu gibi rahatsızlıklar uzun saatler boyunca masa başında çalışanların kaderi olmaktan çıkıyor.
diyen Op. Dr. Eyüp Bakmaz, ergonomik bir çalışma biçiminin fiziksel çevreyi, masa ve koltuk tasarımını, ekran ve klavyenin konumunu, dokümanların konumunu, ofis aydınlatmasının konumu ile şiddetini ayarlayıp kontrol ettiğini dile getiriyor. 3M Bilgisayar Ekran Filtreleri, ekranların rahatsız edici etkilerini azaltmaya yarıyor. 3M Ayarlanabilir Doküman Tutacakları, kağıtları göz seviyesinde tutarak boyun ağrılarının önüne geçiyor. Doğru oturma şeklini koruyabilmeye büyük katkısı olan 3M Ayak Destekleri, kullanıcıya denge ve rahatlık sağlıyor. 3M Laptop Destekleri, ayarlanabilir yüksekliği ile boyun ve sırt ağrılarına engel oluyor. Mouse pad ve klavye için 3M Jelli Bilek
82
Kasım • 2014
Diyaliz hemşirelerine
ev hemodiyalizi hastalarından konferans Türk Nefroloji Derneği ile Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireleri Derneği’nin organizatörlüğünde 24’üncüsü düzenlenen Ulusal Böbrek Hastalıkları, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi’nde bir ilk yaşandı.
Türkiye’de 300’ü aşkın hasta tarafından uygulanan ‘Ev Hemodiyalizi’ diyaliz hastaları ülkemizde konforlu bir yaşam için umut ışığı oldu. Antalya’da gerçekleştirilen 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi’nde basın mensupları ile biraraya gelen Prof. Dr. Ercan Ok, “Ev Hemodiyalizi diyaliz hastalarına konforlu yaşamın kapılarını açarken sağlıklı bir yaşama kavuşmalarına da olanak yaratıyor. Örneğin; 52 yaşındaki hastamız Rahime Ünal, olgun yaşına rağmen hem okuma-yazma öğrendi hem de kendi diyalizi kendisi yapıyor. Üstelik gerçekleşen kongrede diyaliz hemşirelerine konferans vererek, ev hemodiyalizi tedavisi sayesinde zorlukların üstesinden nasıl gelinebileceğini ve bu sayede kazanmış olduğu özgüvenini gösterdi” diye konuştu.
84
Kasım • 2014
Hayaliydi, gerçeğe dönüştü
na dikkat çeken Prof. Dr. Ercan Ok, “Klinikte diyalize giren hastalar en fazla haftada 3 gün 4’er saat diyaliz olurken, bu süre evde yapılan hemodiyaliz ile yine haftada 3 gün ancak günde ortalama 8 saate ulaşmakta. Bu sayede kendi tedavi planını yapan ve kendi hayatını yönetme özgürlüğüne sahip olan hasta, daha aktif ev, aile, sosyal ve iş yaşamı dengesini kurabilmekte. Ayrıca ev hemodiyalizi tedavisi gören hastaların klinikte diyalize giren hastalara göre, kalp fonksiyonlarında belirgin bir iyileşme sağlanmakta, depresyon bulguları kaybolmakta, inatçı kaşıntılar düzelmekte, deri rengindeki koyulaşma açılmakta, kansızlık, iştahsızlık, tansiyon düşmesi, kramp gibi şikâyetler yok olmakta ve ilaç kullanımına gerek kalmamaktadır. Tüm bunların yanı sıra evde yapılan uzun hemodiyaliz seanslarında kanda biriken toksinler daha fazla temizlendiğinden bu hastaların laboratuvar değerleri normale yakın çıkmakta” diye konuştu.
Azmi sayesinde olgun yaşına rağmen okuma-yazma öğrenen Rahime Ünal yine azmi sayesinde kendi diyalizini kendi yapabilecek yeterliliğe ulaştı. Tedavi şeklini değiştirerek ev hemodiyalizini tercih eden Rahime Ünal, konuşmacı olarak katıldığı 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi’nde hikayesini hemşirelerle ve basın mensuplarıyla paylaştı. Rahime Ünal, “Diyalize girdiğim zamanlarda böbrek nakli yapıldı fakat böbrek uyuşmazlığı sebebiyle diyalize geri dönmek durumunda kaldım. Daha sonra doktorlarımın yönlendirmesiyle Ev hemodiyalizine başladım. Ev hemodiyalizi tedavisine geçtikten sonra tedavi şekillerine bakış açım değişti ve tekrar nakil olma ihtimalini bile düşünmedim” dedi.
Ev Hemodiyalizi yaşam kalitesini artırıyor
Ev hemodiyalizinin yaşam kalitesini artırdığı-
86
Kasım • 2014
Bel Ağrılarının Nedeni Omurga Rahatsızlıkları Olabilir İnsanların yüzde 80’i hayatlarının belli bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Bel ağrıları ise pek çok farklı hastalığın habercisi olabilir. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk bel ağrılarının sebebinin omurgada yaşanan bozukluklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor. Toplumumuzda her 10 kişiden 8’i hayatının bir döneminde bel ağrısı çekiyor. Bu denli yaygın bir hastalık olmasına rağmen bel ağrılarının tedavisi ve neden kaynaklandığı ise çoğu zaman ihmal ediliyor. Oysa bel ağrıları kimi zaman omurgadaki sıkıntıları işaret ediyor olabilir. Omurganın insan hayatı boyunca en çok yüke maruz kalan vücut bölümü olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çağatay Öztürk; “Vücudumuz yaşadığı sıkıntıları bize her zaman açık ve net bir şekilde göstermez. Örneğin; toplumumuzda yaygın olarak görülen bel ağrıları, omurga rahatsızlıklarından kaynaklanıyor olabilir. Oysa insanlarda bel ağrılarının fıtıktan kaynaklandığı şeklinde yaygın bir görüş söz konusu. Omurga ağrısı yaşayan bireylerin yarısında MRG (emar) sırasında boyun ve bel fıtığı görülmekte dolayısıyla da hastalar omurga ağrılarını sürekli olarak bel ağrısı ile karıştırmaktadır” diye konuştu. Özellikle omurilik ve sinirlerin geçtiği kanalların daralması, sinirlerin sıkıştırması sonucu omurga kanalında yaşanan daralma bel ağrılarına sebep olabilir. Omurlarda kayma ve biçim bozuklukları da bel ağrısı sebebidir. Bu omurga rahatsızlıklarında kişinin hareketleriyle beraber ağrı da artmaktadır. Bu hastalıkların ilerlemesi kişinin yaşam kalitesini düşürdüğü gibi, yaşamını idame ettirmesinde olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır. Tedavi edilmediği takdirde ciddi sorunlara sebep olabilecek bu ve bu gibi omurga rahatsızlıkları erken teşhis ve doğru yöntemlerle tedavi edilebiliyor.
88
Kasım • 2014
Artık astigmatlar da net görebilecek! Astigmatlı hastalar için yerçekimine en iyi ayak uyduran kontakt lensler ile yeni bir dönem başlıyor.
DAY ACUVUE® MOIST® for ASTIGMATISM, Lacreon® teknolojisi ile lenslere kalıcı olarak gömülmüş ıslatıcı ajanlar nemi tutarak gün boyu konfor sağlıyor. Ayrıca günlük kullan-at lenslerle her gün temiz ve yeni bir çift lense sahip olmak göz sağlığınıza olumlu katkı sağlıyor.
Astigmat rahatsızlığı olanlar artık yakın veya uzak tüm mesafelerdeki nesneleri bulanık görme şikâyetlerinden gözlük kullanmadan kurtulabiliyor. Yeni nesil kontakt lensler tasarımları ve son teknolojiyle üretilen materyalleri sayesinde gözde stabil kalarak her türlü hareketinize kolayca uyum sağlıyor. Ayrıca daha fazla oksijen iletme özelliği sayesinde kullanıcılarına ileri düzeyde konfor sunuyor. Torik kontakt lensler sadece miyop ya da hipermetrop rahatsızlığı olanlar için değil, astigmat hastaları için de büyük kolaylık... Astigmatlı hastaların lens kullanımından beklediği tüm özellikler ACUVUE marka torik lenslerde bulunuyor.
Tekrar kullanılabilir lens seçeneği: ACUVUE® OASYS® for ASTIGMATISM
ACUVUE® OASYS® for ASTIGMATISM, astigmat kırma kusurunu düzelten, tekrar kullanılabilir kontakt lens seçeneği olarak karşımıza çıkıyor. İçeriğindeki özel materyal ile yüksek oksijen geçişi sağlayan ACUVUE® OASYS® for ASTIGMATISM, HYDRACLEAR® PLUS teknolojisi sayesinde göz kapaklarını lensin üzerinden kolayca kaydırdığı için kullanıcıya lens yokmuş hissi veriyor. Astigmatlı kişiler için gelişmiş teknolojiler kullanılarak üretilen ACUVUE® marka kontakt lensler kullanıcılara sunduğu ekstra koruma, kaliteli görüş netliği ve rahatlık ile hayatın her anını yakalayabilme fırsatı veriyor. Geriye sadece gördüklerinizin tadını çıkarmak kalıyor.
Net ve stabil görme avantajını sunan lens seçenekleri
ACUVUE® marka tüm torik lensler, astigmatlıların vazgeçilmezi olan net görüş ihtiyacını göz ve baş hareketlerinden bağımsız olarak karşılıyor. Size sadece bu rahatlığı sunan ACUVUE® kontakt lensler arasından seçim yapmak kalıyor. Astigmat kırma kusurunu düzelten günlük kullan-at kontakt lens 1
90
Kasım • 2014
Sağlık Sektörü Digital Health Summit’te Bir Araya Geldi Zirvede sağlık sektörünün tüm paydaşları dijital sağlık ve teknolojik ilerlemeler ile ilgili deneyimlerini, projelerini paylaştılar. Türkiye’de düzenlenen ilk ve tek dijital sağlık zirvesi olma özelliğini taşıyan Digital Health Summit Turkey’in üçüncüsü Eylül ayında gerçekleşti. Avea’nın ana sponsoru olduğu zirve PTMS tarafından düzenlendi. Zirvede sağlık sektörünün tüm paydaşları dijital sağlık ve teknolojik ilerlemeler ile ilgili deneyimlerini, projelerini paylaştılar. 17, 18 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen DHS Turkey, 200’ün üzerinde katılımcıya ev sahipliği yaptı. Zirvede 26 oturum ve 53 konuşmacı yer aldı. Sağlık sektöründe dijital kanalların kullanımı ile ilgili gelişmeleri ve deneyimleri aktarmayı hedefleyen vizyoner zirvede; “Sağlığın Geliştirilmesinde Dijital Projeler”, “Sağlıklı Dijital Stratejinin Formülü”, ”Dijital Sağlıkta Hukuksal Sınırlar”, “Büyük Verinin Etkili Kullanımı”, “Dijital Teknolojilerin Evrimi”, “Dijital Dünyada Kronik Hastalıklar”, “Uzaktan Çok Yönlü İzleme” gibi farklı başlıklar konuşuldu. Moderatörlüğünü Cegedim Dijital ve Doğrudan Pazarlama Direktörü Ece Akçay’ın gerçekleştirdiği zirvede ilk günün açılış konuşmasını yapan Sağlık Bakanlığı, Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Yrd.Doç.Dr. Ömer Tontuş, bakanlığın çalışmaları ile ilgili çarpıcı örnekler sundu. Sayın Tontuş, Sabim TV, Sağlık Web TV ve Gebe TV projeleri gibi bakanlığın alternatif kanallardan hastayı bilgilendirmeye yönelik ciddi projelerini açıklarken Türkiye’de sağlık okur-yazarlığında, toplumun çok gerilerde kaldığını da vurguladı. Toplantıda Jannsen, Teva, GSK, Pfizer, Novo Nordisk, Sanofi,Roche gibi ilaç sektöründen farklı konumlarda yöneticiler dijital kanalları kullanarak hayata geçirdikleri projelerini katılımcılarla paylaştı. Türkiye bu konuda bölgesel lider olma yolunda ilerlerken özellikle son iki yıl içerisinde kaydedilen gelişmeler dikkat çekiciydi. İlk gün aynı zamanda hekimlere dijital kanallar üzerinden ulaşan önemli projeler ve dijital sağlık uygulamalarının hukuksal boyutuda detaylı bir şekilde tartışıldı. İkinci gün ise sağlığın IT gurusu olarak bilinen Shahid Shah’ın “Sağlıkta Büyük İş Fırsatları” başlıklı konuşmasında yeni teknolojilerin hastanelerde, tele-medikal ortamlarda ve doktor muayenehanelerinde hızla uygulamaya konulmasının gerekliliğinden bahsetti. Sağlık Bakanlığı, Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri
Birliği Genel Sekreteri Prof.Dr.Kemal Memişoğlu’nun sunumu ise Bakanlık bünyesinde İstanbul’da yürütülen büyük verinin etkili kullanılması ile ilgili çalışmaları büyük ilgi uyandırdı. Toplantının ana sponsoru olan AVEA’nın Kurumsal İş Çözümleri Departman Müdürü Murat Erim ise “Kurumsal İş Çözümleri, Mobil Sağlık ve Dönüşüm” başlıklı konuşmasında Türkiye’de mobil sağlık konusundaki gelişmeleri ve Avea’nın vizyonunu anlattı. Toplantıda Levent Erden ve Prof.Dr.Bengi Semerci izleyenlerin keyif ile izlediği bir sohbet gerçekleştirdiler ve dijital dönüşümün hayatımıza getirdiği değişiklikleri konuştular. Tüm dünyada en sık görülen kronik hastalıklardan biri olan “Diyabet” bu yıl zirvenin ana teması olarak yerini aldı. Diyabet oturumunda hem hekimlerin hem de diyabet hastalarının penceresinden dijital uygulamalar, web tabanlı iletişim platformları değerlendirildi. Ayrıca sosyal medyada ses getiren “ALS Hastalığı Farkındalık Kampanyası” dernek temsilcileri tarafından bilinen ve bilinmeyen yönleriyle katılımcılarla paylaşıldı. Ayrıca zirvede yer alan ‘ Mobil Sağlık Aplikasyonlarında İkna Stratejileri’ paneli ve start up sunumları oldukça ilgi çekti “ Eczacının Sesi” e-gazete ise eczacıların kurduğu başarılı bir platform olarak yerini aldı. Zirveye katılamayanlar ise web’den PozitifTV’nin gerçekleştirdiği canlı yayınlar ile oturumları takip etme fırsatını buldu. Sağlık sektörünün dijital dönüşümü ve gelişimi açısından en önemli zirve konumunda olan DHS Turkey önümüzdeki yıllarda da devam edecek.
92
Kasım • 2014
6.Uluslararası Teknik Tekstiller ve Nonwoven Fuar› 6 th International Tecnical Textile & Nonwoven Trade Fair
11 -13 Eylül 2015 11 -13 September 2015 TUYAP FAIR CONGRESS CENTER BEYLİKDÜZÜ / İSTANBUL
al
Teknik Yakuplu Merkez Mah. Osmanlı Caddesi Güney Konakları B-Blok No:1 Kat 3 D.6 34524 Beylikdüzü - İSTANBUL Tel.: +90 212 876 75 06 Fax: +90 212 876 06 81 www.teknikfuarcilik.com e-mail: info@teknikfuarcilik.com
www.teknikajans.org
www.hightex2015.com