GRUP BAŞKANI H. FERRUH IŞIK İLETİŞİM MAGAZİN GAZETECİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. adına İMTİYAZ SAHİBİ MEHMET SÖZTUTAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI AHMET KIZIL ahmet.kizil@ihlasfuar.com SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr EDİTÖR UĞUR DÜNDAR ugur.dundar@img.com.tr SANAT YÖNETMENİ ve BASKI SORUMLUSU İSMAİL GÜRBÜZ ismail.gurbuz@img.com.tr CONSEPT TASARIM RECEP ÜNAL recep.unal@img.com.tr REKLAM MÜDÜRÜ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr HABER SERVİSİ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE MÜDÜRÜ MÜRSEL GÜRLER muhasebe@img.com.tr ABONE HATİCE ERDÖNMEZ hatice.erdonmez@img.com.tr CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 34530 Yenibosna / İSTANBUL +212 454 35 08 ADRES 29 Ekim Caddesi No:23 34197 Yenibosna / İSTANBUL Tel.:+212 454 25 00 Faks:+212 454 25 98 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın hakları İletişim Magazin San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.
editör
2012’de Yinelenen Değil, Yenilenen medikal&teknik...
Yıl: 26 Sayı:302 Ocak 2012
Medikal sektöründe ithal ürünlerin hakimiyetinin azaltmak için yatırım seferberliği başlatıldı. 6 milyar dolarlık sektörde stentten katetere, optikten cerrahi aletlere pek çok üründe ‘Made in Turkey’ döneminin önü açıldı. Türk sağlık sektörü hızlı gelişiyor. Devletin sağlık hizmetlerinin önemli bir bölümünü özel sektöre terk etme politikası, sektöre ivme kazandırmış durumda. Sağlık sektöründeki gelişme doğal olarak tıbbi cihazlar yani medikal sektörünü de olumlu etkiliyor. Medikal sektörün yıllık hacminin 6 milyar doları bulduğu hesaplanıyor. Halen tıbbi cihaz ihtiyacının yüzde 90’ını ithalatla karşılıyoruz. Oysa Türkiye, en fazla tıbbi cihaz ihtiyacı olan 30 ülke arasında yer alıyor. Yani pazar büyük ama yerli üretim sınırlı. Tıbbi cihazlar sektörü katma değer açısından üst sıralarda yer alıyor. Örneğin, göz cerrahisinde kullanılan bir makasın üretim maliyeti sadece 5 dolar. Ancak böyle bir ürünü, marka değeri yüksek üreticiler 150-200 dolara satabiliyor. Bu yüzden katma değeri yüksek bu sektörün yerlileştirilmesi büyük önem taşıyor. Nitekim gerek Sağlık Bakanlığı gerekse sektör temsilcileri bu gerçeğin farkına varmış durumda. Henüz sektöre özel teşvikler olmasa da medikal sektöründe son yıllarda önemli yerli yatırımlar yapılıyor. Birçoğu ilk niteliğindeki bu yatırımlar arasında neler yok ki… Türkiye ilk katarak lensini, ilk kalp stentini ancak iki yıl önce üretmeye başladı. Cerrahi aletler anlamında Samsun önemli bir yetkinliğe ulaştı. Optik sektöründe ithalatın önünü kesecek yatırımlar yapılıyor. Ancak bunlar yeterli değil. Daha alınacak çok yol var. Peki siz neler düşünüyor, neler bekliyorsunuz? Beklentileriniz doğrultusunda hangi adımları atıyorsunuz? Geleceğin değişen iş modellerine açık mısınız? Yaşanacak ekonomik dalgalanmalarda ayakta kalacak finansal gücünüz var mı? Sektörü önemsiyor, sektör tarafından önemseniyor musunuz? Size yapılan öneri ve tavsiyelere kulak asıyor musunuz? Ve en önemlisi içinde bulunduğunuz sektör sizden siz sektörden haberdar mısınız? Türk medikal sektörü hakkında merak ettikleriniz için 2012 yılında da bizi takip etmeyi sürdürün… İlginiz ve beğeniniz için teşekkürler. Saygılarımızla,
REKLAM INDEKS
icindekiler 06
23 Bin Kifliye Temel Sa€l›k Bilgisi
10
‹stanbul’da Sa€l›k E€itimi Kongresi
16
SB Recep Akda€ 2011 Y›l›n› De€erlendirdi
26
Türkiye Afl›lama Oran›nda Avrupa Birincisi
36
Türkiye’nin ‹lk Mecburi Hizmet Zirvesi Toplan›yor
44
Samsun’a Dubai Modeli
AKZOMED ...............Ö.K - Ö.K.İ - 1 AMAZON MEDİKAL ...................37 AND OUTDOOR .........................87 AROMA POLİFARMA ................13 ATEG...........................................25 ATEKSİS .......................................9 AYDERSAN ........................81 – 85 BETAKON ...........................89 - 91 BEYBİ ........................................63 BİSAN.......................................120 CEMPA ......................................99 DİJİKON .....................................57
50
Sa€l›k Sektörünün Gelece€i Trabzon’da Tart›fl›ld›
58
Tercihiniz Normal Do€um mu, Sezaryen mi?
78
Emzirme Döneminde Beslenme
82
2012’de ‹stanbul’un Sa€l›k Yat›r›mlar›
DOPA .......................Ö.K. - 31 - 33 EKİP TIBBİ ALETLER ................79 EKOL TIBBİ ALETLER ...............49 EMS ...........................................77 GAMİDOR ...................................21 GENTEK .....................................19 GÜNEŞ FUARI..........................125 GÜZELŞEHİR ...........................123 GÖZDE ..................105 – 126 - 127 ICAS ................................107 - 109 İDEAL MAKİNA .......................2- 3 İHLAS KOLEJİ .........................119
92
‹flaret Diline Hakim Personel Al›nacak
96
Yeni Connex Entegre Duvar Sistemi
110
TPU Membran/Bariyer Filmlerin Sektördeki Yeri
114
Türk Kimya Sektörü
122
Dönüflüm fiart Ama Nas›l?
İHLAS KUZULUK .....................121 İNCEKARALAR ..........................15 İSTEM .........................................27 KANSUK ..................................103 KLAS DIŞ TİCARET ..................101 KRİSTAL ŞEHİR .......................117 MAGAZİN GRUBU ...................A.K. MEDİCAL PARK .........................11 MES MEDİKAL ...................43 - 45 MESİTAŞ ............................. 51- 53 MULTİKAN ............................ – 61 NATUREL ..............................A.K.İ.
OĞUZ CEVİZLİ ...........................93 PHİLİPS........................................7 PLASTİMED ...............................71 S2000..........................................39 TARTI .........................................95 TEKNOGEM................................29 TEKNOMAR .......................73 – 75 TEZMAKSAN.......................34 - 35 TRİMPEKS .................65 - 67 – 69 TÜRKİYE GAZETESİ .................111 TÜYAP .............................113 - 115
PANORAMA
İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa Yerleşkeleri Yenilendi İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa Yerleşkeleri’nin yenilenme projesi danışmanlık hizmeti alımı imza töreni, YÖK Üyesi ve İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’in katılımıyla 28 Aralık tarihinde İÜ Rektörlüğü Doktora Salonu’nda gerçekleştirilecek. Proje ile İstanbul’un ve Türkiye’nin sağlık alanındaki büyük eksikliklerinden biri giderilmiş oldu. İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’in göreve geldiği günden beri hayata geçirmeye çalıştığı en önemli projelerden biri olan Çapa ve Cerrahpaşa Yerleşkelerinin Yenilenme Projesi danışmanlık hizmeti alımı ihale çalışması tamamlandı. İmzaların ardından hayat geçirilecek olan proje ile bilimsel araştırmalar, eğitim ve toplum hizmetinin çok daha modern ortamlarda gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. 500 Yıllık Tarihi Miras İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültelerinin tarihi 1470 yılında yaptırılan Fatih Külliyesi’ne dayanıyor. Günümüzde İstanbul Üniversitesi bünyesinde verilen tıp eğitim ve hizmetleri, ağırlıklı olarak Çapa Yerleşkesi’ndeki İstanbul Tıp
Fakültesi ve Dişçilik Fakültesi ile Cerrahpaşa Yerleşkesindeki Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde sürdürülüyor. İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa Yerleşkeleri Proje Müşavirliği I. Aşama Danışmanlık Hizmeti Alımı İşi, PROGER S.p.A. tarafından gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi Çapa (yaklaşık 110.000 metrekare) ve Cerrahpaşa (yaklaşık 170.000 metrekare) Yerleşkeleri’nde; - İmar uygulaması, - Yerleşkelerin yeraltı (jeoradarla) ve yer üstü arkeolojik durumunun değerlendirilmesi, - Zemin, depremsellik vb. etütlerin yapılması, - Yerleşkelerde yaptırılacak olan bölümlerin ön projenin yapılması hizmetlerinden oluşuyor.
“Gençlere Sağlık” Projesi ile 23 Bin Kişi Temel Sağlık Bilgilerine Ulaştı Altı yıldır devam eden Gençlere Sağlık projesinin İstanbul’da düzenlenen son eğitimi Toplum Gönüllüleri Vakfı Pembe Ev Gençlik Merkezi’nde yapıldı. Gençlere Sağlık projesiyle sağlık konusunda bilgili ve çevresini eğiten gençler yetiştirmek hedefleniyor. Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Pfizer Türkiye’nin işbirliğinde hayata geçirilen “Gençlere Sağlık” Projesi kapsamında, Halk Sağlığı ve Aile Hekimliği alanında uzman doktorlar tarafından hazırlanan ve uygulanan eğitmen eğitimleri ile gençlere gerekli bilgi ve beceriler kazandırılıyor. “Akran eğitimi” modelini temel alan projede temel sağlık konularının yanı sıra iletişim, sunum teknikleri ve diğer eğitim becerilerini de içeren eğitimlere katılan gençler, öğrendikleri bilgileri 2-4 kişilik gruplar halinde uygulamalı,
6 > OCAK 2012
katılımı teşvik eden ve eğlenceli yöntemler kullanarak, başka gençlere aktarıyorlar. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın gönüllü eğitmenleri ile gençlerden oluşan 15 kişilik bir grubun bir araya geldiği 25 Aralık’taki İstanbul eğitimiyle birlikte, 2011 yılı itibariyle çevrelerinde birer sağlık gönüllüsü olarak konumlanan gençlerin sayısı 2300’ü aştı. Gençlerin edindikleri bilgileri çevrelerine aktarmalarını temel alan proje, bu gençler vasıtasıyla 23 bin kişinin temel sağlık bilgilerine ulaşmasını sağladı.
PANORAMA
5’inci ‘Hematolojide Yeni Eğitimler Toplantısı’ İstanbul’da 5. “Hematolojide Yeni Eğilimler” toplantısı 21 Ocak tarihinde Swissotel The Bosphorus, İstanbul’da yapılacak. Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da toplantıya Avrupa ve ABD’den çok değerli bilim insanları konuşmacı olarak katılacak. Ana teması “Akut ve Kronik Lösemiler” olan toplantıda, tüm gün boyunca hematoloji alanında yurt içi ve yurt dışından katılacak uzmanlar ile birlikte bilimsel toplantı ve tartışmalar yapılması planlanıyor. Toplantıda "Benign Hematoloji, Akut Lösemi, Miyelodis-
plastik Sendromlar, Kronik Lenfositik Lösemi, Kronik Myeloid Lösemi, Agresif Lenfomalar ve Hodgkin Lenfoma, Multipl Miyelom, Hematopoetik Kök Hücre Nakli" gibi ana başlıklarda 4 panel, 12 oturum ve 12 konuşmacı ile hematoloji alanında önemli konular masaya yatırılacak. Etkinliğin basın toplantısı ise 20 Ocak’ta düzenlenecek. Toplantı bilimsel programı ve toplantı hakkında detaylı bilgi için http://www.nthistanbul2012.org/tr adresi ziyaret edilebilir.
AstraZeneca 4’üncü Kez Ödüle Layık Görüldü AstraZeneca Türkiye, Milli Eğitim Bakanlığı ve TOÇEV işbirliğiyle yürütülen İlk Yardıma İlk Adım Programı Avrupa Mükemmellik Ödülleri’nin “Ulusal Kampanyalar” kategorisinde üçüncülüğe layık görüldü. Projeleri, uluslararası ölçekte mesleki başarı kriterlerine göre değerlendiren Avrupa Mükemmellik Ödülleri, Amsterdam’da düzenlenen törenle açıklandı. Avrupa’nın farklı ülkelerindeki iletişim uzmanları arasından seçilen jüri üyeleri projeleri, yaratıcılık, yenilikçilik, fayda-maliyet ilişkisi ve strateji kriterleri üzerinden değerlendiriliyor. AstraZeneca Türkiye, Avrupa’da bir yıl içinde farklı sektör, bölge ve kategorilerde uygulanan ve iletişim alanında ses getirmiş çalışmaların almaya hak kazandığı bu prestijli ödüle layık görüldü. İlk Yardıma İlk Adım programı ile ödüle layık görülen AstraZeneca Türkiye, “Ulusal Kampanyalar” kategorisinde 3’üncü oldu. Adım Adım “İlk Yardıma İlk Adım” 5 yıldır aralıksız devam eden İlk Yardıma İlk Adım programı bu güne kadar 220 ye yakın Yatılı İlköğretim Bölge
8 > OCAK 2012
Okulu’na (YİBO) ulaşarak, 40.000’in üzerinde öğrenciye “hayat kurtaran eğitim” verdi. İlk Yardıma İlk Adım son olarak Ekim, Kasım ve Aralık aylarında Ankara, Çankırı ve Kastamonu illerindeki YİBO’lara ulaştı. Türkiye’deki tüm YİBO’ları hedefleyen İlk Yardıma İlk Adım, 2010 yılında PR alanında en saygın yayınlardan biri olan PR News Onur ödülünü aldı. Program, yine 2010 yılında, uluslararası alanda Golden Peacock ödüllerinin de ‘genel birincisi’ seçildi. Son olarak Eczacı Dergisi tarafından düzenlenen Altın Havan 2011 Ödülü’ne layık görülen AstraZeneca Türkiye, Avrupa Mükemmellik Ödülü’nü de alarak bu alandaki başarısını hem ulusal alanda hem de uluslararası alanda bir kez daha taçlandırmış oldu.
PANORAMA
İlk Biyoteknoloji Eğitimi Kayseri’de Kayseri Erciyes Üniversitesi, gelecek yıldan itibaren tıp fakültesi öğrencilerine lisans ve yüksek lisans düzeyinde uluslararası biyoteknoloji eğitimi verecek. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Avrupa Biyoteknoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’i makamında ziyaret etti. 28 Eylül-1 Ekim 2011 tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı himayesinde İstanbul’da gerçekleştirilen Avrupa Biyoteknoloji Kongresi’ne verdiği destekten dolayı teşekkürlerini sunmak amacıyla gerçekleştirdiği ziyarette Prof. Dr. Dündar, Bakan Eker’e şükran plaketi verdi. Görüşmede temel olarak Türkiye’nin tarım, gıda ve hayvancılık politikalarının ele alındığını ifade eden Prof. Dr. Munis Dündar, “Türkiye’nin tarım politikaları ve Avrupa standartlarının kurulması ile ilgili çalışmalarda ve bu konularda yapılacak olan Avrupa Birliği projelerinde Bakanlığa dernek olarak bilimsel ve eğitimsel alanda gerekli her türlü desteği vermeye hazırız” dedi. Avrupa Biyoteknoloji Derneği (European Biotechnology Thematic Network Association) Başkanı Prof. Dr. Munis
Dündar, biyoteknolojinin gelişen dünyada her alanda çok önemli bir yer edindiğini, girmediği hiçbir alan bulunmadığını söyledi. Biyoteknolojinin, mühendislik, nanoteknoloji, çevre, bitki ve insan sağlığı açısından kritik bir teknoloji olduğuna da değinen Dündar, ‘Soframızdan tarıma, hayvancılığa kadar yanı başımızdadır. Biyoteknoloji her türlü gen bankasının oluşturulmasında ve kullanılmasında da rol oynamaktadır’ dedi. Dündar, Türkiye’nin hızla her alanda gelişen bir ülke olduğunu ve lider ülke olma iddiasını ortaya koyduğunu ifade ederek, önemli bir biyoteknoloji kaynağı oluşturabileceğini, ancak bunun için eğitim ve yatırıma önem verilmesi gerektiğini söyledi.
İstanbul’da Sağlık Eğitimi Kongresi Düzenlenecek Sağlık Eğitimi Kongresi 8-10 Mart tarihleri arasında İstanbul Pendik Green Park Otel’de gerçekleştirilecek. Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve YOK'ün destekleriyle; Bilim İnsanları Dayanışma Derneği (BİDDER), Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED), Eğitim Hastaneleri Öğretim Elemanları Derneği, Mezuniyet Sonrası Tıp Eğitimi Derneği ve ilgili diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte 8-10 Mart tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilecek kongreye yurt içinden akademisyenler, sağlık eğitimcileri, sağlık yöneticileri ve sağlık mensuplarının yanısıra yurt dışından ilgili eğitimciler ve Türkiye'de tıp eğitimi almış yabancılar da davet edilecek. Başta hekimler olmak üzere tüm sağlık personeli eğitimi ile ilgili konuların tartışılcağı ve bu alanda geleceğe yönelik politikalara ışık tutması amacıyla düzenlenecek
10 > OCAK 2012
kongreye, Sağlık Bakanlığı üst düzey yöneticileri, üniversite ve tıp fakültelerinin yönetici ve öğretim üyeleri, eğitim araştırma hastanelerinin başhekim ve bölüm şeflerinden oluşan en az 1000 kişi katılm bekleniyor.
PANORAMA
İyi Olacak Doktorun Teknoloji Ayağına Geliyor Firmalara özel teknolojik çözümler üreten OpenAgenda, sağlık sektöründe faaliyet gösteren ve büyümeyi hedefleyen işletmelere sunduğu interaktif randevu sistemiyle verimlilik ve zaman tasarrufu sağlarken, internet reklamlarıyla daha fazla ve düzenli randevu alma imkanı sunuyor. OpenAgenda ile sağlık alanında yıllardır yaşanan randevu alma güçlüğü, uzayan bekleme saatleri ve zaman planlamalarındaki sıkıntılar mazide kalıyor. OpenAgenda’nın, işletmelere profesyonel bir yapı kazandıran, kolaylık ve performans üzerine kurulu teknolojisiyle, hastaların ihtiyacı olan hizmet ile ilgili randevuyu internet üzerinden alabilmeleri için OpenAgenda Interaktif Randevu Sistemi’ni tıklamaları yeterli oluyor. İnternet üzerinden 7 gün 24 saat asistanlık hizmeti veren OpenAgenda, işletmelerin bilinirliğini internet reklamlarıyla destekleyerek, tüm potansiyel hastalara ulaşmaya odaklanmış bir iletişim sunuyor. OpenAgenda, hastaneler, poliklinikler veya özel klinikler için daha fazla hasta sayısına ulaşma ve büyüme yolunda önemli bir partnerlik görevi üstlenirken, hastaların da hayatını kolaylaştırarak memnuniyetlerini artırıyor.
Tüm dünyada giderek artan internet kullanımında Türkiye, 23.1 milyonluk bireysel kullanıcı ile Avrupa’da 3. ve Facebook’ta 30.473.280 kullanıcı ile dünya sıralamasında 5. sırada yer alıyor. Sağlık Bakanlığı verileri gösteriyor ki, randevu almak için her gün hastanelere başvuran 1 milyon 200 bin kişinin % 70’i işlemlerini internet üzerinden yapıyor. Sektörün ihtiyacına yönelik çözüm üretme fikriyle yola çıkan OpenAgenda’nın uygulamalarını web sitenize, Facebook sayfanıza veya blogunuza ekleyerek, tüm potansiyel hastalarınızın internet üzerinden size ulaşmasını ve bir dakika içinde randevu almalarını sağlayabiliyor.
İhracatın Kimyasını Değiştirecek Projeler Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerden araştırmacılar, kimya ihracatına doping etkisi yapacak Ar-Ge projeleri geliştirdiler. Bitkisel yağlar ve bal ile hazırlanan yaşlanma karşıtı ürün, ayçiçeği sapından üretilen çevre dostu deterjan, aromaterapik esansiyel kokularla zayıflama, taze meyve ve sebzelerin raf ömrünü uzatan ambalaj, hastane mikroplarına karşı antibakteriyel boya gibi pek çok yaratıcı proje ile kimya ihracatında 500 milyon dolarlık artış sağlanması hedefleniyor. Ar-Ge Proje Pazarı ile kimya sektörü, 2023 yılı hedefi olan 50 milyar dolarlık ihracata bir adım daha yaklaştı. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (AKİB) işbirliği ile hayata geçirilen, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) de desteklediği etkinlikte, 100 Ar-Ge Projesi kimya sanayicilerine tanıtıldı.
12 > OCAK 2012
İhracatın sürdürülebilir kılınması ve kimya ihracatçısının yüksek teknolojili ürünler geliştirerek global pazarlarda rekabet avantajı kazanması amacıyla yapılan Ar-Ge Proje Pazarı, 27 - 28 Aralık 2011 tarihlerinde Dış Ticaret Kompleksi’nde gerçekleştirildi. Sanayi kuruluşlarının temsilcileri, üniversite öğretim üyeleri ile önemli Ar-Ge merkezleri, teknopark çalışanları ve araştırmacıları buluşturan Ar-Ge Proje Pazarı Etkinliği’nde plastik ve kauçuk; kozmetik, sabun ve temizlik ürünleri; ilaç ve eczacılık ürünleri; boyalar ve yapıştırıcılar ile diğer olmak üzere 5 farklı kategoride toplam 100 proje yer aldı.
PANORAMA
Türkiye’nin İlk Kekemelik Forum Sitesi Açıldı Konuşma bozuklukları kategorisinde en yaygın görülen ve hayatı yaşanmaz hale getiren kekemeliğe yönelik olarak, kekemelik sorununu yaşayan bireyler tarafından kurulan, Türkiye’nin ilk kekemelik forum sitesi açıldı. Kekemelik.com.tr sayesinde kekeme vatandaşlar sıkıntılarını ve sorunlarını dile getirebilecekler ve sanal bir ortamda da olsa bu sorunları toplu olarak ilgili mevkilere aktarabilecekler. Kekemelik üzerine medyada çıkan güncel haberlerin de yer aldığı sitede, bu haberler sayesinde konu ile ilgili gelişmeleri, derlenmiş şekli ile takip edebilecek olan kekeme vatandaşlar, bu sayede akıllarına takılan sorulara da cevap bulacaklar. Forum haricinde kekemelik üzerine geniş bilgiler
bulunduran site, ayrıca makaleler ile konuya yönelik ayrıntıları destekleniyor. Uzman görüşleri ve önerilerin de bulunduğu kekemelik.com.tr her yönüyle kekemelik sorununu yaşayan insanların tüm sorunlarına çözüm olabilmek için yine kekeme bireylerin ilgisini ve yorumlarını bekliyor.
Doktor ve Hastalara Yönelik İlk Sosyal Medya Araştırması Tamamlandı Günlük yaşamın vazgeçilmezi olan internet ve sosyal medyanın Türk hastaları ve doktorları tarafından hangi oranda ve düzeyde kullanıldığını saptamak üzere yapılan araştırma sonucu doktorların % 95’inin internette aktif olduğunu ve zamanlarının % 47’sini bilimsel araştırmalara ayırdıklarını ortaya koydu. Araştırma sonuçlarına göre doktorlar, internette zamanlarının yaklaşık % 47’sini bilimsel amaçlara ayırıyor. Profesyonel internet kullanımının % 12’sinin amacı ise ilaçların yan etkileri/kontrendikasyonları hakkında bilgi almak. Hem doktorlar hem de hastalar tarafından internet kullanımının en yaygın nedenleri arasında; makaleleri / medikal literatür taramak (%56,3), uzmanlık dalları ile ilgili gelişmeleri öğrenmek (%54,2) ve klinik çalışmalar hakkında bilgi edinmek (%44,4) yer alıyor. Klinik çalışmalar hakkında bilgi edinmek amacıyla interneti kullanmaya en fazla ilgi duyanlar ise endokrinologlar ve kardiyologlar. Aile Hekimleri (GP/FP)’lerin
14 > OCAK 2012
interneti kullanma amaçları arasında; Sağlık Bakanlığı’ndan güncel bilgileri takip etmek ve ilaçların yan etkileri ile etkinlikleri hakkında bilgi edinmek yer alıyor. Yapılan araştırmaya göre Türk hastalar, muhtelif kaynaklardan medikal bilgiye ulaşıyor. En çok danışılan (% 98) ve en çok tercih edilen (% 81) bilgi kaynağı doktorlar ve eczacılar (% 92 ve % 11). Aynı zamanda sağlık çalışanı olmayan ve bilimsel medikal dayanağı olmayan başka kaynaklara da geniş ölçüde başvuruluyor. Diğer kaynaklar arasında en yüksek yüzdeleri ise yakın akrabalar – arkadaşlar (tanıdıklar), TV ve internet (sırasıyla % 63, % 45, % 41) alıyor.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2011'de vatandaşa doğrudan hizmet olarak yansıyan en önemli işlerden birisinin uçak ambulans sistemi olduğunu belirterek, “2 olan uçak ambulans sayısını şimdi 5'e çıkartacağız. Bu uçak ambulanslardan birisi de çoklu hasta taşıyan bir ambulans uçak olacak'' dedi.
B
akan Akdağ, 2011 yılında bakanlığının yaptığı çalışmalara ilişkin soruları yanıtladı.
2011 yılında sağlık alanında yapılan yeniliklere ilişkin değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? 2011 yılında yaptığımız vatandaşa doğrudan hizmet olarak yansıyan en önemli işlerden birisi uçak ambulans sistemimizdir. Bu işe helikopter ambulanslarla başlamıştık. Ardından uçak ambulans sistemini getirdik ve sayısı 2 olan uçak ambulans sayısını da şimdi 5’e çıkartıyoruz. Bu uçak ambulanslardan birisi de çoklu hasta taşıyan bir ambulans uçak olacak. İkinci olarak evde sağlık hizmeti geliştirdik. Evde sağlık hizmetlerini geliştirdik. Evde sağlık hizmetleri hali hazırda 100 bine yakın vatandaşımızın evinde sağlık hizmeti verdiğimiz büyük bir organizasyon haline geldi. Aile hekimleri, hastaneler ve uzman hekimler bu işi birlikte yapıyorlar. Hastaneye gelip gitme zorluğu çekecek kadar yatağa bağlı hastalar ya da özürlülere bu hizmeti veriyoruz. Onlara evlerinde uygun hasta karyolası, hasta yatağı, Oksijen ihtiyacı varsa oksijen cihazı, yara bakımı gerekiyorsa, sondası takılacaksa bunların evinde takılması gibi işlemleri yapıyoruz. Hastaneye gitmesini mutlaka gerektirmeyecek durumları varsa, evinde raporlarını veriyoruz. Fizyoterapi imkanları, ağız diş sağlığı hizmetleri imkanı sağlıyoruz. Dişle ilgili bir tedavisi varsa, mobil ekibimiz gidiyor ve evinde diş tedavisini yapıyor. Hastaneye gidilmesi gereken durumlarda, kendi aracımızla hastaneye taşıyoruz. Bu, hakikaten çok büyük bir hizmet oldu.
Randevu Sistemi İstanbul’da da Devreye Girecek Bunun yanı sıra hastanelerde randevu sistemini başlattık. Şu anda sisteme girmemiş olan bir tek İstanbul kaldı, İstanbul da 1-2 ayda sisteme girmiş olacak. Günde ortalama 120 bin vatandaşımız, şu anda merkezi randevu sisteminden hizmet alıyor. Sistem, oldukça iyi çalışıyor. Toplamda bin 800 kişiden oluşan bir çağrı karşılayıcı sayımız var. Türkiye’nin iki büyük çağrı karşılama şirketi bu ihaleleri aldı. Bu sayı, 2012’nin sonuna kadar 3 bini aşacak, muhtemelen 3 bin 500’lere yaklaşacak. İhtiyaç olduğu kadar bu sayıyı 5 bine doğru götüreceğiz. Nasıl- İhtiyaç olduğu kadar. Şu anda Sağlık Bakanlığı hastanelerinden acil müracaatlar hariç normal muayeneye gelenlerin sayısı günde 600 bin kişi. Bu 600 binin, biz istiyoruz ki hemen hemen hepsi randevuyla hastaneye gelsin. Bu sistemle alakalı bazı dedikodular var maalesef. Bazı muhalif örgütler bunu yaptı. ‘Vatandaş 4 lira randevu sisteminden dolayı ödeyecek’ diye, ama böyle bir şey kesinlikle yok. Sizin Telefonunuzun normal konuşma ücreti ne ise onu ödüyorsunuz. İlk randevu alanlar için bu ortalama 5-6 Dakika tutuyor. Daha sonraki randevularda sizinle ilgili bilgiler sisteme girmiş olduğundan süre azalıyor, 3-4 Dakikada randevu alınma imkanı oluyor. Bu, müthiş bir kolaylık vatandaşımız için. Hangi ilde, hangi ilçede OCAK 2012 > 17
AKTÜEL olursanız olun, istediğiniz herhangi bir hastaneden randevu alabiliyorsunuz ve gittiğinizde doktorunuz sizi bekliyor. İsme randevu alınıyor, uzmanlık alanına ve hastaneye randevu alıyorsunuz. Tüm bu sistemlerin istediğimiz gibi tıkır tıkır işlemesi için vatandaşlarımızın ihtiyaç olmadıkça hastanelere başvurmaması gerekir. Vatandaşlarımız, hastane gerektiren, ciddi uzmanlık bilgisi gerektiren bur durumları yoksa aile hekimlerine gitmeliler.
nehanesi vardı. Önemli bir hastalığınız varsa ya da bir yakınınızın önemli bir hastalığı varsa bu muayenehanelerin merdivenlerine mahkumdunuz. Gideceksiniz, hele hastanız yukarıya çıkamıyorsa asansörü yoksa sırtınıza alacaksınız, boynunuzu bükecek, hem para vereceksiniz, sigortalısınız halbuki, neden muayenehaneye ihtiyaç duyalım ki milletin kendi hastanesi dururken- Sistem böyle çalışıyordu. Şimdi 32 bin civarında uzman hekim var Sağlık Bakanlığı çatısı altında, bunların hiçbirinin muayenehanesi yok. Arada çok büyük bir farklılık oluştu. Artık hizmet almak için muaAile Hekimliği Gittikçe yenehaneye gitmek zorunda değilim, Daha Çok Tanınıyor Tam Gün bu. Aile hekimliği gittikçe daha çok Peki bunun üniversite ayağında tanınıyor. Aile hekimliğinde de artık sürekli bir karşı çıkış, CHP’nin tetkik yapma imkanı var Türkiye’de. direnmeleri, tabip örgütünün direnHamilelik tetkikinden tutun da kan meleri, üniversitelerde sayısı az da şekeri ölçümüne kadar birçok tetolsa bazı hocaların, öğretim üyelerikik aile hekimin yapabildiği işler. nin direnmeleri, Anayasa MahkemeHastaneye gidildiğinde 5 lira, özel si’nin aldığı kararlar, gerekçeleri hastaneye gidildiğinde 12 lira katkı farklı yorumlanabilen kararlar, en payı ödüyorsunuz, aile hekimine azından böyle söyleyeyim, DanışSağlık Bakanlığı çatısı giderseniz muayene için herhangi tay’ın aldığı farklı kararlarla üniveraltında 32 bin civarında bir katkı payı ödemiyorsunuz. Bu site tarafından mesele istediğimiz hizmetler, çok öncelikli hizmetuzman hekim var , gibi tam sonuca ulaşmadı.Orada da lerimizdir. bunların hiçbirinin geldiğimiz nokta şudur; üniversiteleBütün bunların ötesinde Kanun muayenehanesi yok. Artık rimizde şu anda aşağı yukarı 12 bin Hükmünde Kararname yaptık. hizmet almak için civarında, 12 bini aşkın öğretim üyesi Bu, bakanlığımızın hizmetlerini muayenehaneye gitmek var, vakıf üniversitelerini çıkarırsanız yapısal olarak bir kere daha önemli zorunda değilim, 11 bin civarında, bu 11 bin kişiden de ölçüde değiştiren, daha ileriye götüsadece bin kişi var, dışarıda çalışmayı Tam Gün bu. ren bir düzenleme oldu. Çok çalıştık seçen, hastanelerde de eğitimci olarak kaldıüstünde. Yıllardır çalışıyoruz. Aslında biz lar onlar. Bu sayı 700ˊler civarındaydı, şimdi bin şunu yapmış olduk Sağlıkta Dönüşüm Progracivarında, azalıyor, çoğalıyor biraz. Ama sonuçta 11 mıyla; tüme varım yöntemiyle bir yapısal değişiklik gerbinin 12 binin içinde demek ki 600’den 800’den bin kişiçekleştirdik. Önce hizmeti alan vatandaşın, hizmet aldığı den bahsediyoruz. Sesleri çok gürültülü çıkıyor ama. noktalarda önemli değişiklikleri yaparak başladık, gittikGüya vatandaş üniversite hastanesine gittiğinde hocalaçe merkeze doğru geldik. Bu son değişiklik artık merkera ulaşamıyormuş. Evet bu bin hocaya ulaşamıyor. zin yapısını da ciddi ölçüde değiştiriyor. Vatandaşlarımız Eskiden bunlara para vererek ulaşıyordu, şimdi bütün artık daha kolay hizmet alacaklar, daha verimli kuruluşgeri kalan 10 bin hocaya parasız ulaşıyor artık. Bu bin lara sahip olacağız, tabii bu kanun hükmünde kararnahocaya da ulaşamıyor. Çünkü bu çeşit çalışmada dışame ile henüz uygulamasına başlamadığımız birçok da rıda muayenehane ya da özel hastane varsa ilişkinin yenilik geldi. 42 bin doktor muayenehaneye gerek kalpara üzerine kurulu olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna maksızın hizmet veriyor karşı belki yeni düzenlemeler de yapacağız, bir ücretli çalışma modeli getirmeyi planlıyorduk, biliyorsunuz. Tam Gün ile ilgili düzenlemeler yapıldı, Neticede şunu söyleyebiliriz, bugün üniversitelerde şuan gelinen son nokta nedir? çalışan 10 bin öğretim üyesi uzmanımız ki içlerinde Pratik olarak vatandaşımızı ilgilendiren tarafı şu, Sağlık hocalarımız var bunların, Sağlık Bakanlığında çalışan Bakanlığında biz geldiğimizde 23 bin uzman vardı, o 32 bin uzmanımız, yaklaşık 42 bin kişi muayenehane ya günkü SSK’ları da katıyorum, sonradan birleşti. 23 bin da özel para verme şartı olmaksızın vatandaşlarımıza uzmanın hemen hemen hepsinin aynı zamanda muayeartık kamuda hizmet ediyor.
TAM GÜN
18 > OCAK 2012
Kaynak: Selma Bıyıklı/Yeşim Sert Karaaslan Özel Haber
AKTÜEL
Zorunlu Sağlık Sigortası Dönemi Başladı Sosyal güvenlik kapsamında olmayanlar genel sağlık sigortasına başvurmamaları halinde 212 TL borçlanacak.
20 > OCAK 2012
1
Ocak'ta başlayan uygulama ile herkes sağlık güvencesine kavuştu. Ancak sosyal güvenlik kapsamında olmayanların bir an önce genel sağlık sigortasına başvurması büyük önem taşıyor. Aksi halde gelirlerine bakılmaksızın 212 TL'lik borç çıkarılacak. Son yıllarda sağlıkta dönüşüm programı çerçevesinde birbiri ardına uygulamaları hayata geçiren Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu, bir ilke imza attı. Yeni uygulama ile nüfusun tamamı sağlık güvencesi kapsamına alındı.
Sağlık Güvencesi Geri Çevrilmiyor Önceki günden itibaren 74 milyon nüfus, artık zorunlu genel sağlık sigortalısı oldu. Kişilerin kendi isteğine bakılmaksızın tamamı, genel sağlık sigortası kapsamına alındı. Hiç kimse 'ben devletin sağlık güvencesini istemiyorum' deme hakkına sahip değil. Sosyal güvencesi olmayanların genel sağlık sigortasına başvurması zorunlu. Bu kapsamda 1,7 milyon kişi var. Bu kişilerin bir ay içinde başvuru yaparak genel sağlık sigortalısı olması gerekiyor. Aksi takdirde ailedeki her kişi için aylık en yüksek tavan olan 212 TL prim borcu çıkarılacak. Bu bir kereye mahsus da olmayacak. Her ay aynı prim borcu işlemeye devam edecek. Bu nedenle sosyal güvencesi olmayanların bir an önce genel sağlık sigortasına başvurması gerekiyor.
AKTÜEL
en d ’ e n i l d e a M n ı e r v a l e a n o m f a l u g Voda y U k ı l ğ a S i l ğ i i l b r i o b ş M İ Yönelik
U
zaktan Hastalık Takibi ile diyabet ve tansiyon hastaları, kendi cihazlarıyla yaptıkları ölçüm sonuçlarını Vodafone altyapısı üzerinden Medline’a ulaştıracak. Böylelikle hastalar bilgilerini anlık olarak doktorlarla paylaşabilecek, düzenli olarak takip edilecek tedavi süreci ise daha etkin ve düşük maliyetli şekilde işleyecek. Dünya çapında mobil sağlık hizmetlerine yönelik başarılı çalışmalara imza atan Vodafone, bu uygulamaların ilk açılımını, sağlık sektörünün önde gelen kurumlarından Medline Acil Sağlık işbirliği ile hayata geçiriyor. "Uzaktan Hastalık Takibi" hizmeti hastaların Vodafone'un güçlü mobil iletişim altyapısından yararlanarak en güncel sağlık verilerini anında doktorlarıyla paylaşmalarına olanak veriyor. Bu uygulama diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik sağlık sorunlarıyla mücadele eden hastaların yaşam kalitesinde önemli bir iyileşme sağlayacak. Uzaktan Hastalık Takibi hizmeti Vodafone Türkiye'nin sunduğu mobil sağlık uygulamalarının ilk örneğini
22 > OCAK 2012
oluşturuyor. Bu projeyi sağlığın değişik alanlarındaki gelişmiş mobil uygulamalar izleyecek. “Uzaktan Hastalık Takibi” hizmetiyle kronik hastalıkların takibi kolaylaşacak, yaşam kalitesi yükselecek.
Hasta Yaşam Kalitesinde İyileşme Kayıtsız şartsız müşteri memnuniyeti odaklı stratejisi doğrultusunda abonelerini farklı alanlarda pek çok yenilik ile buluşturan Vodafone, Medline Acil Sağlık Yardım işbirliği ile hayata geçirdiği “Uzaktan Hastalık Takibi” ile sağlık sektöründe geniş kullanım imkanı bulacak bir uygulamaya imza atmaya hazırlanıyor. Mobil iletişim teknolojileri aracılığıyla diyabet ve tansiyon hastaları ile doktorlarının mekândan bağımsız şekilde iletişim kurmalarına olanak sağlayan bu proje ile hastaların yaşam kalitesinde iyileşme sağlanırken, sağlık maliyetleri de azaltılıyor. Proje, diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik sağlık sorunlarında verilen hizmetin kalitesini yükseltecek.
Çağrılar Medline Alarm Merkezi’ne Vodafone ile Medline Acil Sağlık işbirliğiyle hayata geçirilen Uzaktan Hastalık Takibi, hastaların gün içinde
ği pek i d r e t s ö g Faaliyet e mobil sağlık d çok ülke ine yönelik r hizmetle larıyla yaşam a uygulam katkıda e kalitesin odafone, V bulunan sağlık de Türkiye’ n önde gelen ü sektörün den Medline in şirketler “Uzaktan le işbirliğiy akibi” hizmetini T Hastalık . r başlatıyo kendi şeker veya tansiyon cihazlarıyla ölçtükleri değerleri cep telefonları üzerinden Medline Alarm Merkezi’ndeki doktorlara ulaştırmalarını mümkün kılıyor. Medline, ölçüm değeri standart değerin altında veya üstünde gelen hastalarla hızlıca irtibata geçerek gerekli yönlendirmeleri yapıyor; acil ve hayati durumlarda üyelerin bulunduğu lokasyona ambulans ve ekip sevk ediyor. Proje kapsamında, hizmete kayıt olurken belirtilen zamanlarda ölçüm değerlerini iletmeyen hastaların takibi de sağlanıyor. Bu üyelere ilk etapta iki adet hatırlatma SMS’i gönderiliyor. Hastanın SMS uyarısına karşılık ölçüm değerini göndermemesi durumunda ise doktorlar bizzat hastayla ya da yakınıyla iletişime geçerek gereken desteği sağlıyor. Periyodik hastane ziyaretleri ve doktor randevularının cep telefonu üzerinden yapılabilmesi hastalara kontrollerini düzenli devam ettirebilmeleri için büyük kolaylık sunuyor. Anlık kontroller hastaların yaşam kalitesinin yükselmesine katkıda bulunuyor.
Ayda 19.90 TL’ye Sınırsız Ambulans Hizmeti Vodafone abonelerinin bu kampanyadan yararlanmak için kendilerine SMS ile gönderilen yazılımı internet bağlantısı yapabilen telefonlarına indirmeleri yeterli oluyor. Bu yazılımı indiren Vodafone abonesi diyabet ve tansiyon hastaları ayda sadece 9.90 TL vererek tüm 23 > OCAK 2012
değerlerini mobil ortamda takip ve kayıt edebiliyor; herhangi bir sorun yaşadıkları takdirde Medline hekimlerini telefonla arayarak danışabiliyorlar. Ayda 19.90 TL’lik pakete abone olan Vodafone’lular ise bu hizmetlere ek olarak, acil bir durum söz konusu olduğunda yıl boyu sınırsız ambulans servisinden faydalanabiliyor.
Mobil İletişim Teknolojileriyle Sağlık Hizmetlerinde Verimlilik ve Tasarruf Vodafone Türkiye Kurumsal İş Birimlerinden Sorumlu İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Phil Patel, yeni hizmetle ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Sağlık hizmetleri bütçesinin %73'ünün kronik hastalıklara ayrıldığı Türkiye'de, bu hastalarımızın yaşam kalitesini yükseltmek ve onlara ayrılan kaynakların en etkin şekilde kullanımını sağlamak büyük önem taşıyor. Vodafone, mobil sağlık uygulamaları alanındaki küresel bilgi birikimini ve uzmanlığını Türkiye'ye taşıyarak bu alanda ciddi bir katkı sağlıyor. Ocak 2010’da Vodafone Grup’un sağlık sektörüne teknolojik altyapı desteği sağlamak için başlattığı mobil sağlık uygulamalarının ülkemizdeki ilk adımını Uzaktan Hastalık Takibi hizmetiyle atmış olduk. Uzaktan Hastalık Takibi projemizi bu alanda başka uygulamalarımız takip edecek. Hedefimiz, İngiltere, Kenya, Tanzanya gibi Vodafone’un faaliyet gösterdiği diğer ülkelerde gösterdiğimiz başarı ve tecrübelerin de katkılarıyla mobil iletişim teknolojilerini kullanarak ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesine destek olmaktır." Medline Sağlık Grubu Genel Müdürü Gürkan Ergenekon
AKTÜEL Vodafone, (M2M) Bilgi Birikimini Mobil Sağlık Alanında Kullanıyor
ise Vodafone ile gerçekleştirdikleri bu işbirliği ile sağlık ihtiyaçlarını daha etkin karşılamak ve sağlık maliyetlerinde tasarruf sağlamak için teknolojiyi kullandıklarını belirterek şöyle konuştu: “Medline Acil Sağlık günümüzün artan hastane öncesi ve sonrası sağlık ihtiyaçları doğrultusunda, kurumlara ve bireylere sunduğumuz hizmetler yeni proje ve işbirlikleriyle genişliyor. Bunun en güzel örneği, Vodafone ile gerçekleştirdiğimiz bu proje. Teknoloji ilerledikçe, bu ilerlemenin sağlık alanına yansımasını da bir gereklilik olarak görüyor ve gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği sayesinde hastaların hayat kalitesinde iyileşme sağlamayı hedefliyoruz. Sağlık alanında sahip olduğumuz tecrübemizi Medline üyeleri ve Vodafone aboneleri ile paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz”.
Uzaktan Hastalık Takibi Hizmeti”nde 7/24 Doktor Kontrolü Kronik hastalıkların en önemli sağlık sorunlardan birini oluşturduğu Türkiye’de 24 milyon kişinin kronik şikâyetleri bulunurken, kronik hastalıklar için yapılan sağlık harcamaları her geçen sene artıyor. Yapılan araştırmalar, Türkiye’de her üç kişiden birinin kronik hastalığı bulunduğunu, bunlar arasında diyabet hastalarının oranının ise 5 milyon aktif ilaç kullanıcısı ile birlikte 10 milyonu bulduğunu gösteriyor. Bu oran, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2030 yılı için öngördüğü rakamın çok üstünde. Bununla beraber, Türkiye’deki diyabetli hasta sayısının son 10 yılda 2 katına çıktığı da araştırma sonuçları arasında yer alıyor. Diyabet, Türkiye ekonomisine yıllık 13 milyar doların üzerinde yük getirirken, diyabet ve diyabet ile ilişkili hastalıklar, Türkiye’de sağlık bütçesinin yüzde 25’ini oluşturuyor. Bununla beraber, diyabet ile nasıl mücadele edeceği konusunda eğitim alan hastalarda organ hasarı yüzde 40 – 50 oranında azalıyor. 24 > OCAK 2012
Mobil iletişimin global teknoloji liderlerinden Vodafone, faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde mobil sağlık alanında etkin uygulamalar sunmaya odaklanıyor. Şirket, mobil iletişim konusunda sahip olduğu geniş bilgi birikimi ile hastaların yaşam kalitesinin artırılması, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sağlık harcamalarının en verimli şekilde yapılması yönünde önemli çalışmalar yürütüyor. Vodafone, mobil iletişim teknolojilerinin sunduğu olanaklarla geliştirdiği uygulamalar ve yarattığı fırsat alanlarıyla, sağlık hizmetlerinin hastalara çok daha verimli ve az maliyetli şekilde ulaştırılmasına katkı sağlıyor. Vodafone geleceğin dijital platformunu cihazlar arası mobil internetin şekillendireceğine inanıyor. Günümüzde sağlık alanında giderek daha yaygın kullanım alanları geliştirilen M2M teknolojilerinde yenilikçi bakış açısına sahip olan Vodafone, dünyanın neresinde olursa olsun, hastalar ile doktorların, özellikle uzaktan iletişim kurabilmesine olanak sağlıyor. Bu iletişim, özellikle düzenli ve sürekli takip gerektiren kronik hastalık tedavilerinde hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde yükseltiyor. Vodafone, Uzaktan Hastalık Takibi hizmeti haricinde dünyanın pek çok yerinde çalışma ortamı, ilaca erişim, klinik araştırma süreçleri gibi sağlığın farklı dallarında mobil iletişim teknolojileri aracılığıyla süreçleri kolaylaştıracak, maliyetleri azaltacak projelere imza atıyor. Mobil Ofis uygulaması ile Vodafone; hemşirelerden idari personele, doktorlardan satış temsilcilerine tüm sağlık personelinin ofis dışında tıpkı ofis içindeki gibi efektif şekilde çalışabilmesine olanak sağlıyor. Bu uygulama ile iş takibi için gerekli tüm bilgilere, e-postalarına ve diğer kurumsal kaynaklara hızlı bir şekilde erişebilen sağlık profesyonelleri zamanı efektif şekilde kullanarak hastalara daha kaliteli servis sunuyorlar. Vodafone, bir diğer mobil sağlık çözümü olan ilaca erişim uygulaması ile tedarik zinciri altyapısındaki yetersizlikler, eleman eksikliği, tıbbi olanakların yetersizliği gibi nedenlerden dolayı özellikle gelişmemiş ülkelerde ilaca erişim konusunda yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Vodafone; mobil iletişim teknolojilerini ilaç stoğu takibi, sahte ilaç kullanımının engellenmesi ve hastalık takibi gibi konularda kullanarak, hem sağlık personelinin bu konuda eğitilmesi hem de sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırmak yolunda önemli hizmetler sunuyor. Evde Sağlık ve Uzaktan Sağlık Hizmetleri Yönetimi faaliyetleri sayesinde Vodafone; hastaların evlerinde bakımı, düzenli ilaç hatırlatma servisleri ve uzaktan hayati verilerin takibini sağlayarak onların hayat kalitesine ve sağlık sonuçlarının iyileşmesine katkı sağlarken, sağlık ekonomisine de maliyet etkinliği kazandırmayı hedefliyor.
AKTÜEL Türkiye gelişmiş aşı programları ile Avrupa’yı geçti.
Keymen İlaç’ Genel Müdürü Dr. O. Mutlu Topal
Türkiye, Aşılama Oranında Avrupa Birincisi
E
konomi başta olmak üzere birçok alanda atılım gerçekleştiren Türkiye, önlenebilir hastalıklar ve aşı konusunda da gelişmiş ülkeleri geride bıraktı. Türkiye, Sağlık Bakanlığı’nın 2010 verilerine göre ülke genelinde % 97’ye ulaşan aşılama oranı ile Avrupa birincisi konumunda.
% 97’lik Aşılama Oranı Önceleri geniş kitlelerin ölümlerine neden olan, onlarca ülkeye yayılarak insanların sağlığını tehdit eden salgın hastalıklar, günümüzde neredeyse yok olma noktasına geldi. İnsanoğlunun önlenebilir hastalılarla savaştaki en güçlü silahı ise kuşkusuz aşılar. Ancak BM Çocuk Fonu UNICEF, BM’ye bağlı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Bankası tarafından ortaklaşa yayınlanan rapora göre, halen dünya çocuklarının dörtte biri aşısızlık yüzünden hastalıklara yakalanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Ancak Türkiye, son yıllarda geliştirdiği güçlü aşı programları ile bu tehlikeyi sınırlarının dışında tutuyor. Ülkemizde yıllardır çeşitli hastalıklara karşı koruyucu aşı ve çocuk aşıları konusunda faaliyet gösteren Keymen İlaç’ın Genel Müdürü Dr. O. Mutlu Topal; Türkiye’nin % 97’lik aşılama oranı ile Avrupa’da ilk sırada yer aldığını ve bu durumun mutluluk verici olduğunu ifade ediyor. 26 > OCAK 2012
Aşılama Bütçesi 2010 Yılında 360 Milyon TL’ye Ulaştı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada her yıl, 5 yaşın altında, 2,5 milyon çocuk aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Yine Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’in rakamlarına göre gelişmekte olan ülkelerde 5 yaş altındaki çocuk ölümlerinin yaklaşık % 19’u aşı ile korunabilir hastalıklara bağlı olarak meydana geliyor. Bu hastalıklar arasında ise başı % 81 ile kızamık çekiyor. Boğmaca, verem, tetanoz gibi hastalıklar da listede yer alıyor. Türkiye’de ise özellikle son yıllarda üzerinde titizlikle durulan Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile bu hastalıkların görülme oranında büyük azalma olduğu belirtiliyor.
2011 Yılında 11 Hastalık için Aşılama Sağlık Bakanlığı’nın 2010 Yılı İdari Faaliyet Raporu’nda geçen yıl tek bir kızamık vakasına bile rastlanmadığı görülüyor. Türkiye’ye R Vac kızamıkçık, M Vac kızamık ve Td Vac difteri - tetanoz aşıları gibi önemli aşıları getiren Keymen İlaç’ın Genel Müdürü Dr. O. Mutlu Topal; Sağlık Bakanlığı’nın aşı programının bu başarısına vurgu yaparken şunları söylüyor. “Türkiye aşı ve aşılama konusunda büyük aşama kat etti. Ülkemizde 2002 yılında 7 hastalık için aşılama yapılırken 2011’de çocuklarımız 11 hastalık için aşılanmaya başladı. Aşılama için ayrılan bütçe ise 2002 yılından itibaren sürekli artırıldı. 2002 yılında 12 milyon TL olan toplam aşılama bütçesi, 2010 yılında 360 milyon TL’ye ulaştı. Aynı şekilde 1995 yılında %67 olan aşılama oranı 2002 yılında %78, 2010’da ise %97 şeklinde gerçekleşerek Avrupa ortalamalarının üzerine çıktı.”
AKTÜEL
S
Yeni Organ Nakli Merkezleri için Ruhsat Alabilecek Bölgeler Belirlendi
ağlık Bakanlığı tarafından 2010 yılında yayımlanan Genelge ve Yönerge ile organ nakli merkezlerinin Bakanlıkça yapılacak planlamaya göre açılacağı, ülke genelinde yeni merkez açılmasına ihtiyaç duyulan hizmet bölgeleri ve ihtiyaç kapasitesi belirlenerek Bakanlık internet sitesinden ilan edileceği bildirilmişti.
2012’de organ nakli merkezi açmak için ruhsat başvurusunda bulunabilecek iller Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan genelge ile belirlendi.
sayıları 2 Ocak 2012’de yayımlanan genelge ile belirlendi. Organ nakli merkezlerinin açılabileceği iller belirlenirken, illerin demografik yapısı, organ bekleme listelerindeki kayıtlı hasta sayıları, merkezlerin kapasite kullanım durumu, bölgelere göre nüfus ve merkez sayıları, transplantasyon yapabilecek hekim sayıları ve ülke genelinde dağılımı gibi kriterler dikkate alındı. 2012 yılı planlamasında organ nakli merkezi açılabilecek 4 il belirlendi. Van’da Böbrek nakli ve karaciğer nakli için birer adet olmak üzere toplam iki merkez için başvuru yapılabilecek. Van dışında 3 ilde de birer adet böbrek nakli merkezi planlamaya dahil edildi. Bu iller ise Hatay, Şanlıurfa ve Trabzon.
Organ nakli merkezi açmak için yapılacak başvurularda, Kamu o ildeki devlete ait üniversite Hastaneleri hastaneleri ile eğitim ve araştırma hastanelerine öncelik verilecek. Kamuya Öncelikli ait hastanelerden başvuru yapılmaması halinde özel hastanelerden yapılan başvurular değerlendirmeye alınacak. Belirlenen sayının üzerinde başvuru olması halinde hak sahibi noter huzurunda yapılacak kura ile belirlenecek, hak sahibi hastaneye merkez açma nihai başvurusu yapmak üzere ön izin verilecek.
28 > OCAK 2012
Çeşitli Kriterler Dikkate Alındı Yönerge hükümlerine göre 2012 yılı için yeni organ nakli merkezi açılmasına ihtiyaç duyulan iller ve merkez
Fiziki Şartlara Uygunluk Aranacak Ön izin başvurusunda bulunacak merkezlerin başvuru yaptıkları tarih itibari ile Organ Nakli Merkezleri Yönergesinde bahsedilen fiziki şartları taşımaları ve burada bildirilmiş olan birimlere ve personele sahip olmaları, merkez açma talep dilekçelerini de 02 Ocak-29 Şubat 2012 tarihleri arasında Bakanlık Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne iletmeleri gerekiyor. Ön izin başvurularının değerlendirilmesi aşamasında belirtilen şartları taşımadığı tespit edilen merkezlerin başvuruları geçersiz sayılacak.
AKTÜEL
SGK’dan Teknolojik Hizmetler: SPAS - ORİS Bilgi işlem alt yapısını güçlendiren kurum, şimdi de aktivasyon ve SMS yoluyla rapor işlemleri kolaylığı getiriyor. SGK, yaptığı bu tip düzenleme ve uygulamalarla vatandaşlara hizmet sunumunu kolaylaştırmaya devam ediyor.
K
ocaeli, Antalya, Adana ve Samsun'da pilot olarak uygulanan sağlık provizyon aktivasyon sistemi ile iş görmezlik raporu alanların paralarının başvuru yapmaksızın ödenebilmesine ilişkin çalışma yürüten SGK, bu iki sistemi bir an önce ülke genelinde hayata geçirmek istiyor.
25 Ekim’de Samsun’da Başladı Çalışmalar hakkında bilgi veren Samsun Sosyal Güvenlik İl Müdürü Saffet Çalışkan, Sağlık Provizyon Aktivasyon Sistemi (SPAS)'ın 25 Ekim'den itibaren Samsun'da da uygulamaya geçtiğini söyledi. Programın büyük önem taşıdığını ifade eden İl Müdürü Çalışkan, "SPAS programı çok önemli. Bu şunu ifade ediyor. Diyelim ki bir kişi bugün sigortalı bir işe girdi. 30 gün dolduğunda sizin eşinizin ve çocuklarınızın otomatik olarak aktivasyonu artık yapılacak. Önceden vatandaş elinde evraklarla bize gelip kapı kapı dolaşarak işini hallettirmeye çalışıyordu. Artık insanların sağlık aktivasyonu için her yıl bize gelmesine gerek yok. Bu program Merbis ve kurumumuzla orantılı çalışıyor. 18 yaş altı çocuklar ve eşler için sistemden bakıyoruz. Mesela deniliyor ki filan şahsın eşi veya çocukları çalışmıyor. Sisteme hemen girilip aktivasyonu otomatik olarak yapıyor. Kişinin ayrıca başvurmasına gerek kalmıyor. Bu sistem hem zaman ve maddi kayıpları önlemiş olacak. Yani artık belge getirme, uğraşma sıra bekleme dönemi bitti" dedi.
Kurumda Beklemeye Son Kurumun üzerinde çalıştığı diğer bir sistem de Kırşehir'de pilot olarak uygulanan otomatik rapor işletim sistemi. Bu sistemde önceden aldığı raporu ve gerekli belgeleri alıp SGK müdürlüklerine giderek dilekçe verip sıraya giren vatandaşlar, parasını alabilmek için çile çekiyordu. Artık bu sistemle rapor sahiplerinin başvuru yapmasına gerek kalmayacak. 30 > OCAK 2012
AKTÜEL
Özel Sağlık Sektörünün % 7-8 Oranında Büyümesi Bekleniyor 2011 yılında Türkiye'nin büyüme hızına paralel bir gelişim yakalayan sektörün, 2012'de ise yüzde 7-8 oranında gelişme göstereceği öngörülüyor.
T
ürkiye'de 40 milyar dolar büyüklüğe ulaşan Türk sağlık sektöründe özel sektör, 12,5 milyar liralık pay alıyor. 2011 yılında Türkiye'nin büyüme hızına paralellik gösteren sektörün, 2012'de ise yüzde 7-8 büyümesi bekleniyor. Hükümet'in uygulamaya başladığı 'sağlıkta dönüşüm politikaları' ile Türkiye, sağlık sektöründe çıtayı yükseltmiş durumda. Yılda 40 milyar liranın üzerinde olan sağlık harcamalarından özel sektör, 12,5 milyar lira pay alıyor. Sağlıkta, özel sektör payının son on yılda yüzde 8'lerden yüzde 30'lara dayandığı gözleniyor.
Ekonomiye Paralel Büyüme Türkiye'de yeni hastane sayısının 2012 yılında da 30'u geçmeyeceğini öngören Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Reşat Bahat, bunun da sektörde yüzde 7-8'lik bir büyüme anlamına geldiğini söylüyor. Yatak ve teknik kapasite büyümesinin ise yüzde 10'a yakın olacağını düşünen Bahat, "2011 yılında sektörde Türkiye'nin büyüme hızı kadar bir büyüme gerçekleşmiş bulunuyor. Dünyada yaşanan çalkantılar ve krizler düşünüldüğünde, çok hızlı büyümeye alışmış bir sektör olsa da özel sağlık sektörünün bu rakamları yakalamasını makul karşılıyoruz. Türk sağlık sektöründe 1 milyona yakın çalışan mevcut. Bunun yaklaşık 200 bini özel sektörde istihdam ediliyor. Sektörün 2012'de yaklaşık 20 bin ek istihdam yaratması bekleniyor” görüşünü taşıyor.
Yabancı Yatırımcılar için Cazip Bir Pazar Sektöre olan yabancı yatırımcı ilgisinin 2012 yılında daha da artacağını düşünen sektör temsilcileri, "Çoğu zaten yabancı ortaklıkla işletilen zincir hastanelerde 2012'de
32 > OCAK 2012
daha agresif hedeflerle yeni yatırımcılar görülmesi sürpriz olmamalı. Özellikle 40-50 yatağın altındaki birkaç özel hastanenin birleşerek 100 yatak üzeri hastanelere dönüşmesi gibi örnekler başlayacak. Ayrıca birden fazla münferit hastaneyi aynı marka altında toplayan yeni gruplar olacak, çünkü sağlığa girmek isteyen bir yatırımcının başka alternatifi kalmadı" değerlendirmesinde bulunuyor. Coğrafi olarak ve turistik açıdan Türkiye'nin konumu, sağlık turizmi için büyük avantajlar taşıyor. Bu açıdan Türkiye'ye Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey ülkelerinden gelen hasta sayısı her geçen gün artıyor. Her yıl ortalama 200 bin sağlık turistinin geldiği Türkiye'deki tüm dinamiklerin harekete geçirilmesiyle birlikte beş yıl içinde elde edilecek sağlık turizmi gelirinin 10 milyar doları bulması bekleniyor.
Birleşmeler Yaşanabilir Sektörün önemli oyuncuları 2012'de dünyadaki global krize rağmen sağlık sektörünün daralmayacağını düşünüyor. Öte yandan, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun tüm nüfusu kapsama almasıyla birlikte, sağlık kuruluşları üzerinde maliyet baskısının daha da artacağını, bu durumun SGK ile anlaşmalı kurumların cirolarını negatif etkileyeceğini düşünen yetkililer, "Sağlık hizmetleri sektöründe konsalidasyonun devam edeceğini, hükümetin Sağlık Bakanlığı planlarını kamu-özel ayrımı gözetmeksizin tüm sektöre uygulayacak olması nedeniyle yeni yatırımların sınırlı kalacağını öngörüyoruz" yorumunda bulunuyor.
AKTÜEL
Türkiye’nin İlk ‘Mecburi Hizmet Zirvesi’ ilk Mecburi Hizmet Zirvesi 28-29 Ocak Toplanıyor Türkiye’nin tarihleri arasında Hatay’da düzenlenecek.
U
zmanlık Dernekleri Eş Güdüm Kurulu, Asistan ve Genç Uzman Hekim Çalışma Grubu’nun düzenleyeceği zirvenin duyurusu kamuoyuyla şu şekilde paylaşıldı: “Kimine göre mecburi hizmet, kimine göre zorunlu hizmet, kimine göre de devlet hizmet yükümlülüğü… Bugüne kadar binlerce hekim, şifa dağıtmak için; bazen elektriğin, bazen suyun ve bazen de yatacak bir yatağın bile olmadığı yerlerde görevlendirildi. Türkiye’nin dört bir yanına dağılan hekimler, bu görevi kusursuz bir şekilde gerçekleştirdiler… Ancak onlara hiç sorulmadı… Mutlu muydular? Umutlu muydular? Akademik hayalleri var mıydı? Bu sefer durum farklı! Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa “umutsuz mecburi hizmet hekimleri’nin” sorunlarına çözüm bulmak için biraraya geliniyor. 28 – 29 Ocak tarihleri arasında Hatay’da gerçekleştirilecek “Mecburi Hizmet Zirvesi’nde” tüm sorunlar masaya yatırılıyor, çözüm yolları aranıyor… 36 > OCAK 2012
Taraflar bir araya gelecek. Bir yol haritası çizilecek. Bir katkı da ben koymak istiyorum diyorsan, kapımız sana da açık. Konu Başlıkları • MH ve uzmanlık eğitimi sonrası burs olanaklarıücretsiz izin veya farklı bir çözüm… • Uzman oldum ancak eğitim alanında eksiklerim var MH’de nasıl tamamlayacağım? • Üniversitelerde mecburi hizmet durumu • Mecburi hizmet ve akademik iş gücü • Mecburi hizmet ve doktora eğitimi • Yan dal bir üst eğitim: MH’in bu üst tanıma yansımaları • Mecburi hizmet sürecinde kurs, kongre ve diğer izinler ve bitmeyen MH süreleri • Akademisyen olan idareciler gözüyle MH • Yurtdışında diploması olmayan akademisyenlerin durumu • Mecburi hizmet ve kanıta dayalı tıp – yayın yapmak istiyorum • Ve senin tartışılmasını istenecek konular…
AKTÜEL
Bakanlık TTB'nin Görev Sınırını Belirledi
S
ağlık Bakanı Recep Akdağ, Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nda (TTB) yer alan “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak” ibaresinin “Bu görev genel sağlık otoritesinin görev alanına girer. Meslek örgütü olan TTB bu ibare ile amaç ve görevini aşıyor” gerekçesiyle çıkarıldığını açıkladı.
“Bu Görev Sağlık Bakanlığı’nın” 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu 1’inci maddesinde geçen “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak” ibaresi çıkarıldı. Bağımsız İstanbul Milletvekili Levent Tüzel, TBMM Plan ve Bütçe Komisyo-
Sağlık Bakanlığı, TTB Kanunu 1’inci maddesinde geçen “tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak” ibaresini kaldırdı.
38 > OCAK 2012
nu’nda Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a bunun nedenini sordu. Akdağ verdiği yazılı cevapta Anayasa’nın 56’ıncı maddesinde herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak görevinin devlete verildiğini ve bunun Sağlık Bakanlığı eliyle yürütüldüğünü hatırlatarak şunları söyledi: “Anayasa’nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135’inci maddesinde, bu kuruluşların amacının meslek mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişimini sağlamak, meslek disiplini ve ahlakını korumak olduğu açıkça belirtilmiştir. Türk Tabipleri Birliği ve Odaları da bu amaç için kurulmakta ve ilgili organları bu faaliyetleri yürütmek üzere seçilerek yetkilendirilmektedir. Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nda yer alan söz konusu ibare ise, meslek kuruluşlarının Anayasa ile belirlenen bu amacı ve görevini aşar niteliktedir. Gerçekten mesleğin kişi ve kamu yararına uygulanması genel sağlık otoritesinin görev alanına girmektedir. Bu itibarla yapılan değişiklik ile Kanun Anayasa’ya uygun hale getirilmiştir.”
olmanın üzüntüsünü duymaktayız. Özellikle ihale teknik şartnamelerindeki yetersizlik, hatalı tanımlar inanılır gibi değildir. Çamaşırhane deki personele hazırlatılmış teknik şartnamelerle ürün satın alındığına rastladığımız olmuştur.
Piyasaya sunduğunuz Alez koruyucu ürünlerinizin teknik özellikleri ve avantajları konusunda neler aktarmak istersiniz? Ülkemizde kişi başına düşen eğitim süresi 6 yıl/kişi, okuryazar oranı % 85’dir. Şirket ortaklarımız ve yönetim kadromuz mühendislerden oluşmaktadır. Aldığımız eğitim doğrultusunda Türkiye de üretimi olmayan ve uluslararası standartlara uygun ürünler üretmek ana hedeflerimizdir. Ürünlerimizin teknik detaylarıyla ilgili www.ateg.com.tr sayfalarımızdan bilgi alabilirsiniz. • Çok kullanımlı Alez koruyucu ürünler için TPU membran-Bariyer film üretiyor. • Tek kullanımlık ürün arkasındaki sıvı geçirmeyen filmleri üretiyor non-woven malzemeye uygulamasını yapıyoruz. • Film, film kaplı, havlu kumaş ve non-woven, bitmiş koruyucu örtüleri iç ve dış piyasaya satışını yapmaktayız.
Üretim kalite belgelerine ve sertifikalarına sahip misiniz? Üretim ve pazarlama sürecinde kalitenin önemi konusunda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Gelişmiş ülkeler, satın alma safhasında, ürün teknik özelliklerini, kullanım koşullarını ve içeriği malzemelerin sağlıklı olup olmadığı titizlikle incelenirken, ülkemizde ürün içeriği malzemeden ziyade sadece üretim kalite belgesi istenmesini yetersiz ve aldatıcıdır Yurt içi ve dışı alımlarda, Devlet İhale Kurumu’nun ve Devlet Malzeme Ofisi’nin üniversitelerde hazırlatacağı şartnameler doğrultusunda alımlar yapılması gerektiği kanısındayız. Bu günkü uygulamada Milli değerlerimizin bilinçsizce veya art niyetli çıkarlar doğrultusunda heba edildiği görülmektedir. Örneğin; Alez koruyucu şartnamelerinde, 1- Kumaşın elyaf terkibi, dokuma türü, metrekare birim ağırlığı 2- Sıvı geçirmez film cinsi, kalınlığı, bağlayıcı malzeme cinsi ve ağırlığı belirtilmesi gerekir. Zira; 1 ve 2 noda zikredilen hususlar ürün kalitesini tanımlayan ana unsurlardır. Şartnamelerde fiyat ve kaliteyi tanımlayan bu değerlerin vurgulanmaması çelişkilidir. 3-Bazı şartnamelerde alez koruyucu örtü için 750 yıka-
ma garantisi vurgulanması bilinçsizliğin veya art niyetin simgesi olarak görmekteyiz. a-750 yıkama süresi takriben 2,5-3 yıla tekabül eder. Kabaca ürün 3 yıl boyunca her gün yıkama-kurutma anlamındadır. b-Hiç bir kumaş,750 yıkamaya-kurutmaya dayanamaz. Özellikle örgü kumaşlarda bir tel ipin kopması tüm sistemin çözülmesi anlamındadır. c-İSO belgesi üretim ve yönetimle ilgilidir. TSEK belgesi ürün kalitesi ile ilgilidir. Üretimde kalitenin kağıt üzerinde olmasından ziyade, girdilerden ürünün mamul halde çıkışına kadar kullanılan malzemelerin kalite belgeli ve işçiliğin standartlara uygunluğunun sürekli kontrol edilmesi gerekir Firmamız, ana girdilerimizde, daha ucuz fiyattaki uzak doğu kaynaklı ürün yerine AB orijinli ülkelerden teminimiz üretim kalitesine verdiğimiz değerin tipik bir göstergesidir. Firmamızın bu titizliğine karşın Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında faaliyet gösteren resmi kurumların ihale usulü ile aldığı şartnamelerin içeriğindeki çarpıklığı bir önceki sualinizde detaylı olarak açıkladık.
Firmanızın öncelikli pazar hedefleri nelerdir? 2012 yılında hizmet verdiğiniz alanların yapısına yönelik beklentileriniz konusunda bilgi verir misiniz? Yaşam devam ettiği sürece, her yeni gün yeni bir başlangıçtır. Bir önceki günden alınan derslerle, yeni güne taşınması halinde çok daha hedeflerin boyutu farklı olacaktır. Firmamız, TPU-ve hot melt yapışkan film ve yapışkan toz üretimi ve uygulamalarında takribi 7’nci yılı tamamlamıştır. 2004 yılında AB ülkelerinden ithal ederek sattığımız film ve yapışkan tozları, bugün kendi tasarımımızla yaptığımız sistemlerle ülkemizde üretmenin onurunu taşımaktayız. 2012 yılı hedeflerimiz ve faaliyete geçecek projelerimiz; • Yurt içi ve yurt dışı satış organizasyonunu geliştirerek bayilik ağı kurmak. • Mevcut sistemlerimize ilave edeceğimiz 2 yeni sistemle 1-Kumaş, non woven ve kağıt yüzeylerine doğrudan kaplama işlemesi yapmak 2-Solar enerji panelleri içi cast sistemi ile EVA levha üretimi devreye girecektir. OCAK 2012 > 41
AKTÜEL
IBM’den Sıtmaya Karşı Yürütülen Bilişim Araştırma Projesine Destek 1 milyon dolar ödüllü IBM’in yapay zeka ürünü Watson, bu ödülün bir kısmını Scripps Araştırma Enstitüsü’ne bağışladı.
E
nstitü bu parayı insan sağlığı için önemli bir projenin finanse edilmesinde kullanacak. İlaçla tedavi edilemeyen sıtma hastalığı için bir tedavi yöntemi bulmayı hedefleyen projede, IBM’in World Community Grid bilgisayar ağı kullanılıyor. Bu ağa dünyanın dört bir yanından katılan insanlar kendi bilgisayarlarının atıl zamanlarını IBM’in kullanımına açıyor ve böylece, normalde 2 milyon kişisel bilgisayarı gerektirecek ve 100 yıl sürecek araştırmaların, kamuoyunun da desteğiyle bir yılda tamamlanması hedefleniyor.
Scripps Research Institute (Scripps Araştırma Enstitüsü) IBM'in Watson adlı bilgi işlem sistemi, yılın ilk aylarında Jeopardy yarışmasında iki tanınmış yarışmacıyı yendikten sonra tüm dünyada dikkatleri üzerine çekmişti. Adını IBM’in kurucusundan alan ve doğal dilde yöneltilen soruya hızlı, doğru ve rahat bir şekilde yanıt verebilme yeteneğine sahip bir bilgi işlem sistemi olan Watson, yarışmada kazandığı 1 milyon dolarlık ödülü değişik kurumlara bağışlamıştı. Bunlardan bir tanesi olan dünyanın en büyük bağımsız ve kar amacı gütmeyen biyomedikal araştırma kuruluşlarından biri olan Scripps Research Institute (Scripps Araştırma Enstitüsü), Watson’un bağışladığı parayı insan sağlığı için çok önemli olan bir araştırma projesi için kullanacağını açıkladı. Proje, ilaçla tedavi edilemeyen sıtma hastalığı için bir tedavi yöntemi bulmayı içeriyor. Dünyanın en yayın ve ölümcül hastalıklarından biri olarak kabul edilen sıtmaya karşı Scripps Enstitüsü, IBM tarafından yönetilen ve finanse edilen World Community Grid isimi halka açık bir bilgisayar ağını kullanarak 100 yıl sürebilecek bir araştırmanın bir yılda tamamlanabileceğini öngörüyor.
42 > OCAK 2012
Sıtmaya Karşı Savaşalım Projesi Daha önce birçok ilaca dirençli olan AIDS hastalığının tedavisine yönelik olarak iki yeni HIV inhibitörünü keşfetmek üzere World Community Grid programını kullanan Scripps Araştırma Enstitüsü, şimdi de sıtma mücadele etme projesini üstleniyor. Scripps Araştırma Enstitüsü ve IBM, kişisel bilgisayarı olan herkesi, simulasyonları gerçekleştirecek ve sayıları işleyecek bir tür “insanlığın süper bilgisayarı” olan World Community Grid programının http://www.worldcommunitygrid.org web sitesinde başlattıkları "GO Fight Against Malaria" (Sıtmaya Karşı Savaşalım) adlı projeye, katılmaya teşvik ediyor. 80’i aşkın ülkeden bugüne dek 575.000 kişinin gönüllü katılımıyla, yaklaşık 2 milyon kişisel bilgisayarın kullanılmayan bilgi işlem gücünden beslenen World Community Grid programı, kullanılmadığı sürelerde kişisel bilgisayarlara küçük bilgi işlem görevleri vererek, sonuçlarını bir hastalığın tedavisi, yenilenebilir enerji malzemeleri, temiz su teknikleri ya da daha sağlıklı temel besin maddeleri geliştirmek için arayışları olan bilim adamlarıyla paylaşıyor. Diğer tüm parazitlerden daha fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olduğu için araştırmacıların odağında bulunan “Plasmodium falciparum” virüsü ve ilaca dirençli sıtma türlerinin gelişmesini engellemek ya da tedavi etmek için güvenilir bir yöntem veya aşı bulunmuyor. Her 30 saniyede bir ölüm oranıyla, her yıl sıtmadan yaklaşık 1 milyon kişi ölürken bu rakamın yüzde 85’ini çocuklar oluşturuyor. Özellikle Afrika’da beş yaşın altındaki çocuk ölümlerinin başlıca nedeni olan sıtma, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, hem bir yoksulluk nedeni hem de yoksulların karşılaştığı bir hastalıktır. Sıtmaya yakalanarak hayatta kalmayı başaranlar ise genellikle öğrenme zorluğu, çalışamama, okula gidememe ve ekonomik açıdan artan sıkıntılar gibi zorluklarla boğuşmaktadır. Araştırmalar, hastalığın görüldüğü yerlerde, tüm halk sağlığı maliyetinin yüzde 40’ı sıtma hastalığından kaynaklandığını gösteriyor. Projeye ilişkin daha ayrıntılı bilgi almak için http://ibm.co/tiMRC2 adresini ziyaret edebilirsiniz.
AKTÜEL
Samsun’a Dubai Modeli Serbest Bölge Dünyadaki tek sağlık serbest bölgesi projesine ev sahipliği yapan Dubai modeli baz alınarak, Samsun'a bir sağlık serbest bölge kazandırılması için ilk adım atıldı.
S
ağlık alanında yapılan kamu ve özel yatırımlarla büyük bir potansiyele kavuşan Samsun, "sağlık kenti" olma vizyonuna yeni bir açılım kazandırmanın hazırlıklarını yapıyor. Beş yıl önce hayata geçirilen, Samsun Valiliği'nin destekleri ve başta Sağlık Kenti Samsun Derneği olmak üzere sağlık İl Müdürlüğü ve Samsun İl Özel İdaresi koordinasyonuyla yürütülen çalışmalar dahilinde Samsun'a bir "sağlık serbest bölgesi" kazandırılması konusunda Samsun Valiliği'nde bir toplantı düzenlendi. Vali Hüseyin Aksoy'un başkanlığındaki toplantıya İl Özel İdare Genel Sekreteri Aslan Karanfil, İl Sağlık Müdürü Mustafa Kasapoğlu, Sağlık Kenti Samsun Derneği Başkanı Dr.Köksal Holoğlu ve Dernek Yönetim Kurulu Üyeleri Vahap Doğan, Dr. Hikmet Çavuş, Dr. Hayati Ergür, Samsun Valiliği Ar-Ge Daire Başkan Vekili Mehmet Huntürk ve Mediküm-Samsun Medikal Kümelenme Derneği Başkan Yardımcısı Cengiz Uzdil katıldı. Dünyada sağlık kenti vizyonuyla sağlık serbest bölgesi uygulamasını ilk başlatan yer olan Dubai Sağlık Kenti ve Sağlık Serbest Bölgesi hakkında bilgilendirme yapılan toplantıda, sağlık serbest bölgesi mevzuatı için hazırlık içerisinde olan Sağlık Bakanlığı'na Samsun sağlık sektörü olarak model önerisi getirmek için gerekli hazırlıkların yapılması kararlaştırıldı.
Öncü Kent Samsun Vali Hüseyin Aksoy, Samsun'un sağlık alanındaki büyük yatırımlarla Türkiye'de sağlık serbest bölgesine talip olabilecek illerin başında geldiğini belirterek, sağlık hizmetlerinin yanında medikal ve cerrahi aletler imalat sanayinin de Samsun'un öne çıkan ayrıcalıklarından biri olduğunu, Samsun'da konuyla ilgili tüm tarafların katılımıyla Samsun'a bir sağlık serbest bölgesi kandırılması konusunda bilgilendirme ve görüş alışverişi için bu toplantının düzenlendiği söyledi.Birçok özelliğiyle Dubai ile benzeşen Samsun'un, Rusya ve Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere Avrupa'dan da önemli sağlık yatırımları ve hasta çekebilme potansiyelinin olduğu belirtildiği toplantıda, Sağlık Kenti Samsun Derneği Başkanı Dr. Köksal Holoğlu hazırladıkları Samsun Sağlık Serbest Bölgesi Projesi hakkında bir sunum yaptı. Holoğlu, 2023 yılında Avrupa ve Orta Asya dahilinde sadece yaşlı bakımı hizmetlerine ayrılacak bütçenin 3 trilyon euro olacağını, bölgedeki en şanslı ülkelerin başında gelen Türkiye olarak bu rakamın yüzde 10'unu çekmenin mümkün olabileceğini belirtti. Dr.Köksal Holoğlu, Türkiye'deki sağlık yatırımlarında en güçlü şehirlerden biri olan Samsun'a kazandırılacak bir sağlık serbest bölgenin avantajıyla, bu paydan yüzde 10'la 30 milyar euro hedeflendiğini söyledi.
Başarılı Örnek Dubai Toplantıda yapılan sunumda, Dubai'nin 2,5 milyar nüfusa sahip bir bölgenin tam ortasında yer alması ve sağlık serbest bölgesi projesiyle sunduğu avantajlarla dünyada sağlık alanındaki en önemli cazibe merkezlerinden biri olduğu belirtildi. 44 > OCAK 2012
AKTÜEL
Tıbbi Cihaz Sektörü Ankara’da Buluştu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği'nin (TÜDER) işbirliği ile düzenlenen ''Türkiye Tıbbi Cihaz Sektörü Yatırım Fırsatları ve Kamu Destekleri Çalıştayı'' 28 Aralık’ta Ankara/Bilkent Otel’de gerçekleştirildi.
Ç
alıştaya, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, TOBB Türkiye Medikal Temsilcisi Özgür İncekara, SGK Başkan Yardımcısı Yadigar Gökalp, TÜDER Başkanı Mustafa Daşcı ile çok sayıda sektör temsilcisi katıldı.
“Kaliteli Üretiyoruz Ama Hala İthalata Yöneliyoruz” Açılış konuşmalarıyla başlayan çalıştay, “İç Pazardaki Yerli Üretim Payının Geliştirilmesi”, “Tıbbi Cihaz Sektörü Yatırımları ve Kamu Destekleri” ve “Yatırım, Üretim, Büyüme Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu paneller ile devam etti. Çalıştayın açılışında konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında Kamu İhale Kanununda bazı düzenlemeler için komisyon oluşturulmasının kararlaştırıldığını bildirerek, ''Türkiye'de ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürün geliştiren kişiler kamu alımlarında öne geçecekler'' dedi. Birçok sektörde ihtiyaçları yerli üretimle karşılamanın hem daha az maliyet hem de daha kaliteli ürün demek olduğunu ifade eden Ergün, şu bilgileri verdi: ''Türkiye bugünkü üretim yapısıyla Uzakdoğu'dan biraz daha pahalı ama Avrupa kadar kaliteli üretim yapabilen ülke. Her ülke bu özelliğe sahip değil. Kaliteli üretiyoruz ama hala ithalata yöneliyoruz. Mesela makine sektöründe bu durum oldukça yaygın. Dünya kalitesinde makine üretimi yapıyoruz ama ithalata yöneliyoruz. Bu ürünün kalitesinden fiyatından kaynaklanmıyor, alışkanlıklarından ya da başka teknik özelliklerden, iş yapma usulünden ya da vergi veya kamu ihale mevzuatındaki bazı maddelerin bu işin hareketlenmesinden engel olmasından kaynaklanıyor. Bu buluşmalar bu yanlış işlere dur deme toplantıları.''
Kendi Markalarımızı Oluşmak Devletin Ar-Ge'sini desteklediği ürünlerin yine kamu kuruluşları tarafından çeşitli mevzuatlar gereği ihalele46 > OCAK 2012
re kabul edilmemesi ya da kabul edilse de alınmaması gibi sıkıntıların yaşandığını bildiğini aktaran Ergün, şunları kaydetti: ''Kendi yerli markalarımızı oluşturmamız için kaliteli üretim yapan ve ileri teknolojiyi kullanan yerli ürünleri tercih etmeliyiz. Tıbbi cihaz üreticileri sektörü başta olmak üzere birçok sektör motivasyonlarını düşürmeden ürünlerini geliştirmeye devam etmeli. Sektör, KOSGEB ve TÜBİTAK desteklemelerinden daha fazla yararlanmalı. Sektörlere desteklerin artması için dün yaptığımız Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısında bütün bakanlıkların kendi alanlarıyla ilgili önemli bir Ar-Ge payına sahip olması da ele alındı. Üniversiteler ve sanayiyle işbirliği sağlanarak bu kaynaklar sektörlere aktarılacak. Birçok bakanlık 2012 yılı bütçesini hazırladığı için bakanlık bütçelerinde bu payları 2013 yılı bütçelerinde daha net görebileceğiz. Hükümet olarak 2023 hedeflerimizden biri de bildiğiniz milli geli-
rin yüzden 3'ü kadar Ar-Ge'ye kaynak ayırmak. Bunun için daha disiplinli çalışmalıyız.'' Konuşmaların ardından ise paneller gerçekleştirildi. Öğleden sonra düzenlenen “Tıbbi Cihaz Sektörü Yatırımları ve Kamu Destekleri” konulu Panelin Yöneticiliğini KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan yaptı. Panelde, Ekonomi Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürü İbrahim Uslu “Tıbbi Cihaz Sektöründe Yatırım Teşvikleri”, TTGV Genel Sekreteri Dr. Mete Çakmakçı “ Ar-Ge ve Proje Destekleri”, Başbakanlık Yatırım Deste ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı “Türkiye’de Tıbbi Cihaz Yatırım Ortamı ve Yatırım Fırsatları”, TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Arif Adlı “Tübitak Destekleri” ve Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Ziya Karabulut’ta “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca Verilen Ar-Ge Destekleri” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
OCAK 2012 > 47
AKTÜEL
‘TÜRK’ Ürünlere Kamu Alımlarında Öncelik Tanınacak
jinin en fazla katılabileceği alanlardan birinin de tıbbi cihazlar alanı olduğunu söyleyen Ergün, "Bu nedenle bu alanı önemsiyoruz" dedi. Ergün, üretim ve teknoloji kapasitesini artırarak hem dışarıya daha fazla ürün ihraç edilebileceğini hem de ithalat ile karşılanan ihtiyaçların yerli üretim ile ikame edilebileceğini vurguladı. "Şu an üzerinde çalıştığımız, yakında açıklayacağımız teşvik paketini cari açık sorunun çözen bir perspektif ile hazırlıyoruz" ifadelerini kullandı. Geride kalan dönemde kamunun büyük alım gücünü fiyatları düşürmek için kullandığını kaydeden Ergün, aynı gücün ilaç sanayinde, tıbbi cihazlar alanında da kullanılması gerektiğini söyledi. 16 milyona yakın tablet bilgisayar ve akıllı tahtaların Türkiye'de üretilebilmesi için çalıştıklarını hatırlatan Ergün, "Bu aynı zamanda geniş bir yazılım sektörü gerektiriyor. Yazılımcılarımıza da büyük bir alan açılıyor. O zaman madem böylesine büyük bir alan açıyoruz. Fatih projesini de yazılım sektörünün geliştirilmesi, elektronik bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi için bir kaldıraç olarak kullanmamız lazım. Elimizde dünyayı yerinden oynatacak ne kaldıraçlar var, değil mi?" şeklinde konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün Ar-Ge'si Türkiye'de yapılmış, teknolojisi Türkiye'de üretilmiş yüksek teknolojili katma değere sahip ürünlerin kamu alımlarında öne geçeceğini söyledi.
Dev Sağlık Projeleri Hayata Geçirilecek
B
ilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Kamu İhale Kanunu'nda bazı düzenlemeler yapmak üzere bir komisyon kurulduğunu belirtti. Türkiye Tıbbi Cihaz Sektörü Yatırım Fırsatları ve Kamu Destekleri Çalıştayı, Ankara'da yapıldı. Toplantıda konuşan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, ithalat ve ihracatın dengeli olması gerektiğine dikkat çekerek, "Bizim ikisi arasında denge oluşturmamız, mümkünse cari fazla veren bir ülke haline gelmemiz lazım. Öylesine yüksek katma değerli ürünler üretelim ki bunu yapalım. Süte su katarsan değerini azaltırsın. Bilgi katacaksın, teknoloji katacaksın. Onu ayran, yoğurt yaparsan, sütten daha değerli oluyor. Meyveli yoğur yaparsan çok daha değerli oluyor, daha fazla müşteriye sahip oluyorsunuz. Kattığınız şey onun değerini ve pazarını artırıyor." diye konuştu. Bilgi ve teknolo-
48 > OCAK 2012
Gelecek yıllarda Türkiye'de dev sağlık projelerinin hayata geçeceğini söyleyen Ergün, şöyle devam etti: "Büyük bir tüketim potansiyeli oluşuyor. Bunun üretim ayağını ihmal edersek büyük sorun oluşur. Bu büyük potansiyelin ihtiyaçlarının yerli üretim ile karşılanmasını sağlamalıyız. Dünkü kararlarımızdan bir tanesi de, Kamu İhale Kanunu'nda bazı düzenlemeler için bir komisyon oluşturuyoruz. Sadece yerli üretim değil, artık bir adım daha öteye geçiyoruz, Türkiye'de geliştirilen teknoloji, Ar-Ge'si Türkiye'de yapılan, ileri teknolojik yüksek katma değerli ürün sıfatına haiz ürün geliştiren kişiler de kamu alımlarında öne geçecekler. Sizin ürününüzün Ar-Ge'si burada yapıldıysa, patenti buraya aitse, teknolojisi burada geliştirildiyse, yüksek katma değerli ileri teknolojili ürün sıfatına haiz bir şey geliştirdiyseniz, kamu bunu öncelikle satın alacak hale gelecek. Bir firma ya da gence Ar-Ge desteği vermişiz, o da tıbbi cihaz üretmiş. Patentini de almış, üretime de başlamış hatta yurt dışına da satmış. Şimdi yerli ihalelere girecek. Bu arkadaşa diyorlar ki, 'kime sattın bu tıbbi cihazı, hangi hastaneler kullandı, bir getir bakalım'. Çocuk 'biz bunu yeni icat ettik' diyor. 'Biz öyle yeni icat edilmiş şeylere güvenemeyiz.' Sen bunu almayacaksan, biz bu gençleri neden destekledik? Arkadaş, sen bunu satın alacaksın. Devlet bunun Ar-Ge'sini desteklemiş. Bir sürü hocanın sınavından geçmiş. Bu tür uygulamalar yeni dönemde son vereceğiz."
AKTÜEL
Sağlık Sektörü’nün Geleceği Trabzon’da Masaya Yatırıldı Sağlık Sektörünün sorunları ve çözüm önerilerinin tartışıldığı MÜSİAD Sağlık Sektör Kurulu Türkiye İstişare Toplantısı Trabzon’da seçkin konukların katılımı ile gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Sağlık Bakanı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, İl Sağlık Müdürlüğünün bundan sonra ilaç depolarını da kontrol edeceğini söyledi. Nihat Tosun ayrıca yakın bir gelecekte genetiğe bağlı ilaçların da üretilebileceğini söyledi. 50 > OCAK 2012
S
ektörün sorunları ve çözüm önerilerinin tartışıldığı toplantıya Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun, MÜSİAD Sağlık Sektör Kurulu Başkanı M. Salih Beşir, MÜSİAD Trabzon Şube Başkanı M. Hanefi Mahitapoğlu konuşmacı olarak katıldı. Sağlık Sektörünün problemlerinin ele alındığı panelde Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr, Nihat Tosun “Türkiye'de Özel Sağlık Sektörünün Geleceğine Bakış’ konulu bir sunum yaptı. Tosun konuşmasını “Sağlıkta Unutulmayacak Geçmiş (2002 ve öncesi) ve Unutulamayacak Yakın Geçmiş (2001-2011) olarak iki bölüme ayırdı, Özel sektör ile kamu her zaman barışık olmadığını söyleyen Tosun özellikle 2002 öncesi sağlık sektöründe yaşanan sorun ve sıkıntılara ilişkin bilgi verdi, Tosun, “Bugün kamuya öncülük yapmaya çalışan bir devlet görevlileri olarak kendilerini işyerlerini ziyaret edip onları teşvik etmeye çalışan bir ilişki içerisindeyiz, Sağlık finansmanı çoklu ve parçalı bir yapıdan herkesin bildiği tek merkezli daha kolay regüle edilebilen hizmetlerin aynı kalite ve standartta verebildiği bir yapıya kavuştu. 2002 öncesi hem hasta sağlık çalışanı mağdurdu. Acil hizmetlerde aksamalar koruyucu hizmetlerde yetersizlikler vardı, Tıbbi cihaz fakirliği de vardı. 2002 sonrasını da, ‘ve güneş doğuyor’ şeklinde niteleyen Tosun, “Halkı, iktidarı, çalışanı ile bütünleşip kangren olan sorunun çözümüne yönelik bir anlaşma yapılıyor. Herkesten destek vererek sağlıkla ilgili ciddi bir çalış-
AKTÜEL maya gidiyoruz. Atalarımızdan bize kalan mirası hatırladık ve bunun uygulanması gerektiğini hatırladık. Bugün ambulansların şehir içinde halka ulaşım oranı 10 dakikada yüzde 90’a ulaştı köylerde ise bu yarım saat. Yani köylerde hastaya yarım saatte ulaşıyoruz. 2002’den bugüne sağlık harcamalarımız kamu harcamaları ile mukayese ettiğimizde kamu harcamalarının ortalamasından daha yüksek değil.
İl Sağlık Müdürleri İlaç Depolarını Kontrol Edecek İlaç fiyatlarımız hala 2002’deki fiyatlara gelemedi onun gerisindeyiz. İlaç üreten sektörün özverisi var, üreten ve ithal edenlerin yanında diğer satan paydaşları da kendilerinin beklentileri kadar bir şey olmayabilir. Kamu tarafından az harcamaya çalışıyoruz onlar çok almaya çalışıyor. Bu ticaretin de demokrasinin de gereği olarak devam ediyor. İlaca erişim kolaylaştı. Artık ilaçların referans sistemini oluşturduk, Hangi gelişmiş ülkeler ilaçları nasıl alıp pazarlık ediyor onları oluşturduk, Bu bize, ilaca çok para vermemeyi getirdi. İlaç takip sistemi kurduk. Niyet ederek çok önemli bir işe daha adım attık. Gelecekte herkes hekime ulaşacak ancak bu imkanları kimse hovardaca kullanmayacak. İl Sağlık Müdürlükleri eczanelerdeki ilaçları kontrol ediyordu, artık ecza depolarını da kontrol edecekler. Aile Hekimliği uygulamalarından memnuniyet oranları yüzde 80’lerde. Kamu hizmetleri açısından Türkiye’deki memnuniyet oranı en yüksek sağlıkta yüze 35’ten yüzde 74’e çıkmıştır. Gelecekle birlikte toplumda yapısının değişmesiyle önümüzde başka alanlar açılıyor. Ekmeği de pastayı da bulabiliyoruz o zaman o ekmekle pastanın sorunları karşımıza çıkıyor. Obezite diyabet, şeker hastalığı karşımıza çıkıyor. Sigara içenler de razı değil ama yemek yiyenlerin hepsi razı. Onu anlatmak ve uyandırmak çok zor kiloluğu kabul ediyoruz ama obeziteyi kabul etmiyoruz. Çünkü kişinin kendisine çevresine kamuya bütçeye çok ciddi yükler getiriyor.
Sistemsel iyileştirmeler yapıyoruz ve bunun karşılığını da görüyoruz. Finansmanı iki şekilde yaptık, Bir tanesi bakanlığımızın kendi yaptığı hastaneler. Bu konuda inşaat alanında kapasitesi en güçlü TOKİ tarafından yaptırmaya çalışıyoruz ama bizim en büyük ümidimiz kamu özel ortaklığı ve şehir hastaneleri. En üst düzeyde sağlık kompleksleri oluşturmaya çalışıyoruz. Ülke insanına yirmi yıl sonra da hizmet verebilecek israfa kaçmadan en modern şekilde hazırlıyoruz bu kompleksleri.
Türkiye Sağlıkta Dönüşüm Programı Sürdürülebilir Şu anda yedinci senesinden gidiyoruz ve halen devam ediyor. Bu tür uygulamalar geri alınamazlar. Şu anda bunun sürdürülebilir olduğunu söyleyebiliriz. Bu programa ilk insan odağına oturtuyoruz ama paydaşları kamu ve özel sektör. Kamu kaynaklarını da özel sektör kaynaklarını da kontrol etme görevini üstlendiğimiz için aynı gördüğümüz için de özellikle özel hastanelerde planlamalara gidiyoruz Yoksa planlamadığımızda özel sektöre açıldığımızda burada çok değil Gümüşhane’ye de doktor bulamam. Planlamayı yapıp kontrollü gidersem Gümüşhane’ye de doktor bulabilirim.
Türkiye’de 29 Sağlık Hizmet Bölgesi Oluşturuldu Esas olan kaynaklarımız genişledikçe planlamalarımızda bizde genişleyeceğiz, Bu planlamalarımıza bir esas aldık Ülkemizin coğrafi yapısı, nüfus dağılımı, ulaşım kriterleri, ve mevcut sağlık envanterleri dikkate alınarak Türkiye’de 29 Sağlık Hizmeti Bölgesi oluşturuldu. Önümüzdeki yirmi yılın sağlık hizmetlerinin her çeşitliliği ile neredene yapacağımızı planladık. Nerede aile hekimliği nerede anjiyo, nerede kalp ameliyatı nerede yanık ameliyatı olacak bütün bunları planladık izinlerimizi de buna göre veriyoruz. Bugün Marmara Bölgesinde sanayi yoğunlaştı Kartal’da bir yanık ünitemiz var, kapasite arttığında o merkezleri artırabiliyoruz. Hastalıkların yaygınlaşmasına göre özel hastanelere de birimler verebiliyoruz.
Sigara Kullanım Oranı % 27.2’ye Düştü Tütünle ilgili toplumda sigara içme oranı 15 yaşın üzerinde 2006’da yüzde 33,4’ten bugün 27,2’e düştü. Gelecekte en önemli mücadelelerimiz obezite şişmanlık gibi hastalıklarla olacak. Kültürümüzün gereği yapmamız gereken bir işi daha yapmaya başladık. Evde sağlık hizmetleri. Bugün 100 binin üzerine çıktık ön hedeflerimizin 140 bin olacağını düşündük ama hızlı gidince unun da üzerine çıkacağını düşünüyoruz. Evde bakım hizmetlerini biz veriyoruz yarın muhtemelen bir sistem kurulacak ve özel sektöre de yaygınlaşacak.
52 > OCAK 2012
Türkiye’de Aktif Sağlık Hizmeti Veren 3.717 Kuruluş Var Türkiye’de 992 özel tıp ve dal merkezi 485 poliklinik, 3 özel diş hastanesi 18 Ağız ve Diş sağlığı merkezi 758 ağız ve diş sağlığı polikliniği bulunuyor. 2765 özel kuruluş 952 Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanesi mevcuttur. Toplam 3717 sağlık kuruluşu mevcut. Ülkemiz genelindeki muayenehane sayısı 3316’dır. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Nihat Tosun ayrıca nüfus oranlarının düşüklüğü nedeniyle Türkiye’de 15 ilde özel hastane olmadığının bilgisini verdi.
DOSYA
TEDAVİSİ OLAN RAHATSIZLIK
Kadınlarda İdrar Kaçırma Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Uğur Yılmaz, “idrar kaçırma” sorununun çözülebilir bir sıkıntı olduğunu belirterek kadınların doktora gitmekten çekinmemesi gerektiğini söyledi.
i
drar kaçırma pek çok kadının derdi. Üstelik bu rahatsızlığı yaşayan birçok kişi, bu nedenle başkasının evine gitmekten bile kaçarken tedaviye başlamakta zorlanıyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr Uğur Yılmaz, idrar kaçırmanın nedenleri konusunda şu bilgileri verdi: “Kadınlarda yaygın olarak rastlanan “idrar kaçırma” en çok menopoz dönemindeki ya da çok doğum yapmış kadınlarda görülüyor. İdrar kaçırmanın kadınlarda daha çok görülmesinin nedeni kadının pelvik kas yapısının farklılığı ve üretrasının kısa olması gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Ayrıca kadınlardaki hormonal değişiklikler de bu durumu etkileyebiliyor. Özellikle menopozdan sonra ve çok doğum yapmış kadınlarda sık görülen bir sorun. Normal doğum yapmış kadınlarda daha çok görülüyor. Çünkü normal doğum sırasında geçici de olsa kas yapısı bozulabiliyor. Kadınlarda üç çeşit idrar kaçırma var: Öksürükle, hapşırıkla meydana gelen “stres tipi” idrar kaçırma, tuvalete yetişememekten kaynaklanan “sıkışma tipi” idrar kaçırma ve ikisinin de bir arada olduğu idrar kaçırma.”
Ürolog Tedavi Etmeli Doç. Dr Uğur Yılmaz, idrar kaçırma sorununun altında yatan esas nedenin bulunmasının büyük önem taşıdığını vurgulayarak şunları söylüyor: “Tedavisinden önce yapılacak tetkiklerle idrar kaçırmanın neden kaynaklandığını ortaya çıkartmak gerekiyor. Gerektiğinde ürodinami adını verdiğimiz idrar kesesinin fonksiyonlarının değerlendirildiği testi yapmak lazım. Bunu da mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir ürolog yapmalı. Mesela sorun mesanedeki aşırı aktivite ise ilaçla sorun tedavi edilebiliyor. Öksürük kaynaklı ise pelvik taban rehabilitasyonu ile tedavi ediyoruz, sigara içen bir hastamızsa sigarayı bıraktırıyoruz. Eğer bu tip tedavilerle çözümlenmiyorsa ameliyat kararı veriyoruz. Artık yeni teknikler sayesinde ameliyatlarda yan etkiler azaldı. Çok başarılı sonuçlar alıyoruz. Dolayısıyla kaynaklandığı yer ve nedenine göre tedavi planı da farklı oluyor. Bir grup hastada “karışık tip” dediğimiz her iki idrar kaçırma sorununun birlikte olduğu durum oluyor. Böyle biri durumda altta yatan sebebin bulunmaması ve sadece ameliyat yapılması hastaya daha büyük sıkıntılar yaratabiliyor.” Bazı idrar kaçırma sorunlarının enfeksiyondan da kaynaklanabileceğinin altını çizen Yılmaz, “Mesane, bağırsak ve cinsel fonksiyonlar birbirine bağlı olarak işliyor. Çok sık idrara çıkan kadınlarda cinsel sorun da olabiliyor veya kabızlık sorunu olanlar da ağrılı cinsellik de yaşanabiliyor. Ya da idrar kaçırmanın altında nörolojik hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle tetkiklerin işin uzmanı tarafından titizlikle yapılması şart” görüşünde.
56 > OCAK 2012
DOSYA
Tercihiniz Normal Doğum mu? Sezaryen mi?
Hastanın önceden gebelik ve doğum hakkında bilgilendirilmesi önemli.
D
oğum yönteminin nasıl olacağı, anne adaylarının 9 ay boyunca en fazla düşündükleri konuların başında geliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Aylin Karahasan, ağrısız doğumun keşfiyle doğumun anne adaylarının hafızasında şiddetli ve ağrı verici olmaktan çıktığını söylüyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Cihat Ünlü, doğumun sezaryen yöntemi ile yapılması yönündeki kararı hekimin vermesi gerektiğini belirtiyor. Prof. Ünlü, “Hastalar genelde bilgisizlik ve ağrıdan dolayı normal doğumu tercih etmezler. Bu nedenle hastanın önceden gebelik ve doğum hakkında bilgilendirilmesi önemli. Doğum sırasında uygulanan ağrıyı azaltıcı yöntemler anne adaylarının da normal doğumu tercih etmesini sağlayabilir” dedi.
min karar vermesi en doğru yaklaşım. Prof. Cihat Ünlü, normal doğum ve sezaryenin hangi durumlarda uygulandığını şöyle özetliyor: - Normal doğumun avantajı, insan anatomisine uygun, bir kadının hayatında yaşayabileceği en mutlu anlardan biri olmasıdır. Anne ve bebek arasındaki duygusal bağı kuvvetlendirir. Annenin günlük aktivitelerine daha kısa sürede başlamasını sağlar. Zor doğum olmadığı sürece normal doğumun dezavantajı yoktur. - Sezaryen sadece gerekli durumlarda uygulanmalıdır. Bu işlem bir ameliyattır. Avantajı, bebek ve annenin hayatını tehdit eden ya da normal doğumun mümkün olmadığı durumlarda doğumun sorunsuz olmasını sağlamasıdır.
Zor Doğumda Sezaryen Uygulanabilir
Normal Doğumda, Doğum Sonrası Depresyon Azalıyor
Hamileler normal doğum ve sezaryen ile ilgili çeşitli korkular yaşıyor. Her iki yöntemin de gerekliliğine heki-
Acıbadem Bursa Hastanesi’nden Dr. Aylin Karahasan, normal doğum eyleminin ne zaman başlayacağının
58 > OCAK 2012
DOSYA
önceden bilinememesi ve uygunsuz zaman ve ortamlarda başlayacağı korkusunun anne adaylarını tedirgin ettiğini belirtiyor. Bu korkuları ortadan kaldırmak için anne adayının doktoru tarafından önceden bilgilendirilmesi gerekiyor. Normal doğumda anne ve bebek arasındaki duygusal temasın daha yoğun olması, doğum sonrası karşılaşılan depresyonun şiddetini azaltıyor. Normal doğumda ayağa kalkıp normal günlük aktivitelere dönme süresi sezaryenden daha kısa.
Sezaryende Hastanede Kalış Süresi Fazla Normal ve sezaryen ile yapılan doğum arasında çeşitli farklılıklar var. Prof. Dr. Cihat Ünlü, normal doğumda annenin hastanede kalma süresi 1–2 günle sınırlı olurken, sezaryende bu sürenin ortalama üç güne kadar uzayabildiğini söylüyor. Sezaryen sonrası hasta 7-8 gün içinde normal hayatına dönebiliyor. Normal doğumda ayrıca doğum esnasında bebeğin akciğerleri sıkışarak içerisindeki amniotik sıvıyı boşalttığı için yeni doğan soluk alıp vermeye daha hazırlıklı oluyor. Sezaryen ile doğum ise genel olarak normal doğumun olanaksız ya da riskli olduğu durumlarda öneriliyor. Sezaryenin en önemli avantajı normal doğum sırasında bebek açısından mevcut riskleri en aza indirmesi.
Sezaryen Uzman Ellerde Başarılı Sezaryenin olumsuz yönlerini anlatan Dr. Aylin Karahasan, sezaryenin bir operasyon olduğunu hatırlatarak, “Bu nedenle cerrahinin getirebileceği organ yaralanmaları, kanama ve enfeksiyon riskinin varlığı unutulmamalı. Mesane ve bağırsaklar gibi komşu organların dikkatle korunması, uygun ameliyat tekniği, antibiyotik ile koruma, genel anestezi yerine epidural anestezinin
60 > OCAK 2012
seçilmesi riskleri en az düzeye indirmekle beraber riski sıfırlamıyor” diye konuştu. Uzun dönemde ise dikiş yerlerinde zaman zaman ağrılar olması ve karın içinde ameliyata bağlı yapışıklıkların olması sezaryenin diğer olumsuz yönleri arasında.
Sezaryen Ne Zaman Öneriliyor? Diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de en sık yapılan ameliyat şekli sezaryen. Dr. Aylin Karahasan, doğum şekli olarak sezaryenin tercih edildiği durumları ise şöyle açıklıyor: • Normal doğum çok zor olacaksa sezaryen tercih edilebilir • Annenin kemik yapısının doğuma elverişsiz olması • Bebeğin rahim ağzını tam veya yarım kapatması veya erken ayrılması • Bebeğin yan duruşta olması • Bebeğin yapısının iri olması • Duruşu uygunsuz olan çoğul gebelikler • Bebek kalp atışlarının bozuk olması • Doğum yolunu tıkayan kitleler • Annede aktif genital herpes enfeksiyonu • İlerlemeyen doğum eylemi • Kordon sarkması • Doğum eylemi sırasında bebeğin strese girmesi ve kalp atışlarında azalma • Annede beyin anevrizması gibi ıkınmanın riskli olduğu durumlar • Bebeğin 1500 gramdan küçük ve makatla geliş olması • Geçirilmiş sezaryen, geçirilmiş vajinal operasyon • Vajinismus veya ileri derecede normal doğum fobisi gibi durumlarda da sezaryenle doğum tercih edilebilir.
DOSYA
Rahim Kanserine Yakalanma Riski Azaltılabilir mi? Jinekolojik kanserler içerisinde en sık rastlanılanı rahim kanserleridir.
J
inekolojik kanserler içerisinde en sık rastlanılanı rahim kanserleridir ve endometriyum adı verilen, rahmin iç duvarını döşeyen dokudan gelişirler. Çeşitli risk faktörlerinin bu hastalığın ortaya çıkma olasılığını artırdığı bilinmektedir. Bu risk faktörlerinin başlıcaları arasında erken yaşta ilk adet görme, geç menopoza girme, yaşam boyunca adet kanamalarının görüldüğü toplam süre, hiç gebe kalmamış veya doğum yapmamış olmak, aşırı şişmanlık, sadece östrojen hormonu içeren hormon ilaçlarını kullanmak, meme kanseri tedavisi için tamoksifen isimli ilacın kullanımı, hayvansal yağdan zengin beslenme, şeker hastalığı olması ve ailede birinci derece akrabalarda rahim kanseri ve/veya yumurtalık kanseri ve/veya barsak kanseri olma hikayesi sayılabilir.
Belirtileri Serviksin prekanserleri ve erken evre kanserleri genellikle belirti ve bulgu vermez. Belirtiler genellikle kanser invazif olduğunda ve çevre dokulara yayıldığında başlar. En sık belirti, beklenmeyen vajinal kanamadır. Beklenmeyen, adet kanamasından farklı bir vajinal akıntı ilk belirti olabilir. Bu akıntı lekelenme tarzında veya hafif kanama şeklinde olabilir ve iki adet arasında görülebilir. Bunun yanısıra adet kanamalarının daha uzun ve şiddetli olması şeklinde de olabilir. Menopozda kanama ve fazla miktarda vajinal akıntı şeklinde de belirti verebilir. Muayene, cinsel ilişki veya vajinal duşun ardından kanama ve cinsel ilişki esnasında ağrı da serviks kanserine işaret edebilir.
62 > OCAK 2012
DOSYA Tanı Koyma Süreci Tıbbi hikaye ve fizik muayene: Hastanın ve ailesinin tıbbi geçmişi, serviks kanserine ait belirtiler ve risk faktörleri sorulacaktır. Genel fizik muayene ve özellikle kanserin yayılıp yayılmadığını anlamak için lenf bezlerinin muayenesi yapılır. Anormal servikal sitoloji (hucre ıncelenmesı) sonucu olan kadinlar icin diger testler: PAP testi bir tanı testi olmayıp sadece tarama testi olduğu için, sonuç anormal olduğunda prekanseroz bir değişiklik veya kanser olup olmadığını anlamak icin ek
testler (kolposkopi ve biyopsi, bazan endoservikal küretaj) gereklidir. PAP testinde SIL veya atipik glanduler hucreler goruldugunde bu testler onerilir. Kolposkopi: Kolposkopi isleminde doktor servikse kolposkop denilen ve dürbün tarzında büyütücü mercekleri olan bir alet ile bakar. Serviksin yüzeyi yakınen ve net olarak izlenebilir. Servikal Biyopsiler: Serviksin prekanser ve kanserlerini tanıda kullanılan çeşitli biyopsi yöntemleri vardır. Bu yöntemlerden bazıları anormal dokunun tamamen çıkarılmasınıi sağlayarak servikal prekanserlerin veya erken servikal tedavisi icin yeterli dahi olabilir. Risk faktörlerinin birçoğu kişi tarafından değiştirilemeyecek faktörlerdir. Diğer taraftan kadınlarımızın rahim kanserine yakalanma risklerini azaltabilmek için alınabilecek bir takım önlemler de vardır. Bunlar:
Obezitenin Önlenmesi: Obezite dediğimiz aşırı şişmanlık, diyet ile ve gerektiğinde uzman doktor kontrolünde kullanılabilecek bazı ilaçlarla engellenebilir. Sağlıklı bir kiloda olmak şişmanlık ve şeker hastalığının endometriyum kanseri ile olan doğrudan ilişkisini yıkmak açısından anlam taşı64 > OCAK 2012
maktadır. Ayrıca kalp ve tüm vucut sağlığı da göz önüne alınacak olursa, obezitenin önlenmesinin önemi bir kez daha ortaya çıkmış olur.
Doğum Kontrol Hapları Kullanımı: Doğurganlık döneminde doğum kontrol hapı kullanmış olmak endometriyum kanseri riskini azaltır. Bu koruyucu etki en fazla uzun süreli kullanımda görülür ve hap kullanımına son verildikten sonra en az 10 yıl sonrasına kadar sürer. Bu etki hiç çocuk doğurmamış olan kadınlardaki riskin azaltılması içinde ayrı bir önem taşıyor.
Diyetle Yağ Alımının Kısıtlanması: Birçok bilimsel çalışmada diyetle hayvansal yağ alımı ile rahim kanserlerinin ortaya çıkması arasında bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Ayrıca ağırlıklı olarak meyve ve sebze ile beslenmenin, rahim kanseri riskini azaltmakta olduğuda bilimsel olarak gösterilmiştir.
Genetik Testler: Barsak kanserine yakalanmış olan kişilerde, rahim kanserine yakalanma riskinin artmış olması ile aileden gelen bazı genetik faktörlerin rahim kanserinin ortaya çıkmasında rolü olduğu gerçeği anlaşılmıştır. Ailesinde veya kendisinde bu tip tümörü olan kişiler, doktoruna başvurarak bu hastalığa kendilerinin yatkınlığı olup olmadığını öğrenmeleri mümkündür.
Düzenli Yıllık Jinekolojik Muayeneler: Rahim kanserlerinin öncü lezyonları ultrasonografi ile saptanabilmektedir. Rahim kanserlerinin sıklığı 40 yaş üstünde artmaya başlar. Menopoz döneminde ve sonrasında bu sıklık belirgindir. Özellikle menopoza yakın dönemlerde ve sonrasında düzenli jinekolojik kontroller hastalık ortaya çıkmadan teşhis konmasını sağlıyor.
DOSYA
Menopozu Daha Rahat Atlatmanın Yolları
Hormonal değişimin vücutta çeşitli sistemlerde yaptığı istenmeyen değişiklikleri önlemek ve hayat kalitesini yüksek tutmak mümkün.
66 > OCAK 2012
Y
umurtalıkların daha az kadınlık hormonu üretmeye başlayan her kadın belli bir yaşa geldiğinde menopozu yaşar. Ancak gelişen tıp ve teknoloji, bu dönemin hissedilmeden atlatılmasını, hatta olumlu yönlerinin kadınlar tarafından yaşanmasını mümkün hale getirmiştir. Tabii bu ancak düzenli doktor kontrol ve tedavileri ile mümkündür. Doğal olarak azalmaya başlayan hormonları kısmen yerine koymayı hedefleyen hormon replasman tedavisi, bu dönemde olabilecek riskleri en aza indirebilmekte, yaşam kalitesini arttırmaktadır. Ancak bunun için rutin doktor kontrolleri gereklidir.
Menopoz Belirtileri 1. Sıcak basması ve terlemeler. Bu en çok görülen ve en tipik menopoz belirtisidir. 2. Depresyon, uykusuzluk, sinirlilik ve yorgunluk. Bu şikayetler menopoz dönemlerine yakın hissedilmeye başlandığında altında psikolojik nedenler aramadan önce menopoz üzerinde durulmalıdır. 3. Kilo alma bir menopoz belirtisi değildir ve genellikle menopozdan çok önce başlar. 4. Adet düzeninde değişiklikler. Adetlerde gecikmeler, az ya da fazla miktarda veya uzamış adet dönemleri.
DOSYA Menopozu Daha Rahat Atlatmanın Yolları
Tedavi Menopozun tek bir “tedavi”si yoktur. Aslında yapılmaya çalışılan bu hormonal değişimin vücutta çeşitli sistemlerde yaptığı istenmeyen değişiklikleri önlemek ve hayat kalitesini yüksek tutmaktır. Bu amaçla cinsel hayatı, günlük aktiviteyi, kemik yapısını, kalp-damar sistemini ve ruh halini yerine göre beraber veya ayrı ayrı o kişi için göz önüne almak, değerlendirmek ve uygun tedaviyi vermek gerekir. Bundan da anlaşılacağı gibi herkese uyan “tek tip” bir menopoz “tedavi”si olamaz. Her ilacın bir yan etkisi vardır. Özellikle hormonlar uzman kontrolünde olmadan kesinlikle devam edilmemesi gereken ilaçlardır. Menopozal yaş grubu bayanların yaş riski ile oluşma ihtimali artan başlıca kanser türleri menopoz takibi yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından taranması ve gerekli tetkiklerin yapılması gerekir. Bu amaçlarla, kadın hastalıkları ve doğum bölümü dışında da bu yaşlardaki kadınların gerek menopoz gerekse yaşın getirisi olan bir takım hastalıkları taramak ve erken teşhis etmek amacıyla yaş kategorilerine uygun bir menopoz tarama ve takip programı oluşturulmalıdır.
68 > OCAK 2012
1. Hemen başlayın ve ömür boyu spor yapın (kemiklerin erimesi önlenir, tansiyon yükselmeleri önlenir, kalp ve damarlar korunur, selülit önlenir, ruhsal durumunuz “genç” kalır). 2. Sigara içmeyin. 3. Güneşe çıkın (güneş kemikleri güçlendirir). 4. Her gün kalsiyum alın. Gerekirse çinko takviyesi yapın. 5. Yeşil renkli sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin. Örneğin bol bol roka yiyin. Roka, dereotu, ıspanak, brokoli çok yararlı ve sağlıklı besinlerdir. 6. Menopoza girdikten sonra değil, öncesinde bol bol süt ürünü tüketmek önemli. Bunun için her gün yoğurt yiyin. 7. Beyaz unlu gıdalardan ve şekerden uzak durun. 8. Menopoz döneminde kilo alabilirsiniz. Kilo vermek için aç kalmayın. Günde üç öğününüzü yiyip, ara öğünlerde de meyve ve tok tutucu hafif şeyler tüketin. 9. Bol su için ama oda sıcaklığında ılık su olmalı.
DOSYA
Üreme Organ Kanserine Yakalanan Kadınlar da Çocuk Sahibi Olabilir
Otuzlu yaşlarında kadın üreme organlarında kanserli doku gelişen, fakat ailesini tamamlamamış bebek sahibi olmak isteyen ve belli şartları taşıyan kadınların, bebek doğurma şansları olabilecek.
70 > OCAK 2012
M
edikal Park Göztepe Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke, “Belli şartları taşıyan rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanserlerinde organ koruyucu tedavi girişimleri uygulamak mümkündür” dedi. Prof. Dr. Ateş Karateke, “jinekolojik kanserler” denilen rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanseri hastalıklarında, günümüzde bebek sahibi olmak isteyen kadınlarda organ koruyucu tedavi uygulamalarının esas alınabileceğini belirterek, gerekçesini şöyle açıklıyor: “Bugün artık kadınlarda akademik kariyer, iş, okul gibi nedenlerle evlenme yaşı ötelendi. Özellikle eğitimli kadınlar 35 yaşından sonra evleniyorlar ve bu yaştan itibaren
çocuk sahibi olmak istiyorlar. Jinekolojik kanserlerin bir bölümü bu yaş grubunda görülmektedir. Özellikle rahim ağzı kanseri, ilk pikini 35-39 yaşları arasında yapmaktadır. Bu yaş aralığında yeni evlenmiş ve çocuk sahibi olmak isteyen bir kadının rahim ağzı kanseriyle karşılaşma olasılığı mevcuttur. Bu kadının hem hayatta kalma yani bu hastalıktan kurtulma hem de çocuk sahibi olma isteğinde bulunması çok doğaldır. Rahim ağzı kanseri tedavisinde artık bu isteğe cevap verilebiliyoruz. Rahim ağzı kanseri olmamış ama rahim ağzı kanseri öncü lezyonları olan kadınları, hem rahim ağızlarını hem de rahimlerini koruyarak, bir organ kaybı olmadan yıllardır zaten çok rahatlıkla tedavi edebiliyorduk. Şimdi
DOSYA
ise rahim ağzı kanseri olma aşamalarını geçtikten sonra rahim ağzı kanseri olmuş kadınların önemli bir kısmında, eğer çocuk isteniyorsa, rahmi almadan tedaviyi gerçekleştirebiliyoruz.”
Rahim Ağzı Kanseri Rahim ağzı kanserinde kadının üreme şansını korumaya yönelik tedavi uygulamanın belli şartlara bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Karateke, bu şartları şöyle sıralıyor: “Öncelikli şart, tümörün küçük olmasıdır. Kadının çocuk doğurma yeteneğinin olması, yani yumurtalıklarında bebek sahibi olabilecek yumurta rezervinin bulunması gerekir. Böyle bir kadında, eğer tümör küçükse ve lenf nodlarına yayılım olmamışsa, rahim ağzı bölgesini bağlarıyla birlikte pelvis yan duvarından, çatı kemiklerinin üzerinden çıkarmak, rahmin çocuğu taşıyan kısmını (korpus) vajen ile tekrar birleştirmek ve lenf nodlarını da alarak böyle bir tedaviyi gerçekleştirmek mümkün.” Rahim ağzı bölgesinde lokalize olmuş, küçük, görüntüleme yöntemlerinde lenflere atmadığını bildiğimiz bir kanseri bu şekilde tedavi etmemiz mümkün. Bu hastaların pelvis ve karın bölgesini MRI değerlendiriyoruz. PET-CT yöntemi ile lenf nodlarına, akciğer CT yöntemi ile de akciğere yayılma olup olmadığından emin olduktan sonra bu tedaviye karar veriyoruz” diyor. Rahim ağzı kanserinin yumurtalıklarla hiçbir ilgisi olmadığını belirten Prof. Dr. Karateke, rahim ağzı kanserinin yumurtalıklara yayılımının hemen hemen hiç olmadığını, bu nedenle de yumurtalıklara herhangi bir cerrahi tedavi uygulamadıklarını dile getiriyor.
Yumurtalık Kanserleri Yumurtalıktan birçok çeşit kanser çıkabildiğini belirten Prof. Dr. Karateke, bu kanser türlerini şöyle anlatıyor: “Yumurtalığın dış ceperindeki epitelden çıkan kanserlere epitelyal over kanserleri denir. Yumurtalıkta, neslimizi devam ettiren yumurta hücreleri (germ hücreleri) vardır. Yumurta hücrelerinden çıkan kanserlere germ hücreli kanserler denir. Germ hücrelerinin etrafındaki dokularada stroma olarak ifade ediyoruz. Bu dokular hormon yapar. Bu hormon yapan dokudan çıkan tümörlere de stromal hücreli kanser denir.” Günümüze kadar, bebek isteyen germ ve stromal hücreli over kanserlerinde üreme şansını kaybetmek istemeyen olgularda organ koruyucu tedavinin standart olarak yapılmakta olduğunu ifade ediyor Prof. Dr. Karateke. Yumurtanın dış çeperindeki epitelinden çıkan epi-
72 > OCAK 2012
telial over kanserlerinde, son beş yıla kadar organ koruyucu tedavi yapılamamasını, bu kanser türünün fazlasıyla öldürücü olduğu gerekçesiyle, hekimin birinci amacının hastanın hayatta kalmasını sağlamak olmasına bağlıyor. Yeni çalışmalar neticesinde epitelden çıkan tümörlerde de organ korumanın mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karateke, yöntemin uygulanması için gerekli olan şartları şöyle açıklıyor: “Tümör, yumurtalıkta tamamen o kistin iç yüzünde kalmış, diğer yumurtalığa herhangi bir şekilde yayılmamış, karın iç zarına, karın dokularına, karın yıkantı suyuna, lenf dokularına yayılmamış ve özellikle iyi huylu seröz ya da müsinöz tip tümörse, yalnızca kanserin çıktığı yumurtalığı alarak, sağlam yumurtalığı ve rahmi bırakarak organ koruyucu tedavi yapmak mümkün.” Karateke, ameliyat ile rahmini kaybetmeyen ve tek yumurtalığa sahip olan kadının üreme yeteneğini devam ettirebileceğini ifade ediyor. Yumurtalıkta, adına kanser denilmeyen ama kanser ile normal doku arasında geçiş özelliğine sahip “borderline over tümörleri”nin de olabildiğini, bu durumda da yine organ koruyucu tedavi yapılabildiğini belirten Prof. Dr. Karateke, Her iki overde (yumurtalık) borderline tümör olsa bile, yumurtalıkları ve rahmi almadan tümörü yok edebiliriz” görüşünde.
Rahim İçi Kanserleri Rahim içi (endometrium) kanserlerinin genç kadınlarda pek görülmeyen bir kanser türü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karateke, bir noktaya dikkat çekiyor: “Polikistik over sendromu (yumurtlama olmaması) olan kadınlarda, 30’lu yaşlarda endometrium kanseri görülebilir. Çünkü uzun süre yalnızca östrojen etkisine maruz kalan rahim içi zarı, zaman içinde kanserleşebilir. 35 yaşlarında kısırlık ya da tüp bebek tedavisi görme aşamasındayken doktorunuzun şüphelenip de aldığı bir biyopsi sonucunda, endometrium kanseri gibi bir hastalıkla karşılaşabilirsiniz” diyen Prof. Dr. Karateke, organ koruyucu tedaviyi gerçekleştirmek için aranan şartları şöyle ifade ediyor: “Kanserin çok yüzeyel olduğu, hormon bağımlı bir kanser olduğu, tümörün rahim duvarına yayılmadığı görüntüleme yöntemleriyle tespit edilebilmelidir. Hastaya yüksek doz progestinler verilerek, hastalığın bu ilaca cevap verip vermediği araştırılır. Eğer cevap veriyorsa ve tümör gerilemişse, histeroskopi (mercek sistemi) ile rahim içi değerlendirildikten sonra, hasta, kısa sürede gebe kalması için tüp bebek merkezine yönlendirilir. Çünkü kadının spontan gebeliğini beklemek için uzun zamanımız yoktur. Tekrar hastalığın nüksetme olasılığı vardır.”
DOSYA
Çoğul Gebeliklerde Embrio Seçimi Prof. Dr. Aydın Arıcı, birden fazla embriyo yerleştirilmesi ve sağlıklı olan embriyonun seçimi ile ilgili bilgi verdi.
74 > OCAK 2012
R
ahime birden fazla embriyo yerleştirilmesinin tek nedeni hamilelik şansını artırmaktır. İstatistiklere baktığımızda açıkça görüyoruz ki, örneğin en iyi kategori olan 35 yaşından genç kadınlara tek bir embriyo transfer edildiğinde o kadının hamile kalma şansı yaklaşık yüzde 20’dir. İki embriyo transfer edildiğinde bu rakam hemen hemen ikiye katlanır ve yüzde 40’a yaklaşır. Üç embriyo transfer edilirse yüzde 50-60 gibi bir rakama ulaşır. İlginç olan ise dört ve sonrasında hamilelik şansı artmaması. Bu durumda çoğul gebelik riski artıyor. İki embriyo transfer edildiğinde ve hamile kalındığında yüzde 70’i tekizdir, yüzde 30’u ikizdir. Üç embriyo transfer edildiğinde yaklaşık yüzde 60’ı tekizdir, yüzde 30’u ikiz, yüzde 10’u da üçüzdür. Avrupa’da devlet tüm tüp bebek masraflarını karşıladığı için ve çoğul gebeliklerin topluma maddi ve manevi yükü çok olduğu için belirli sınırlamalar getirmişlerdir, kaç embriyo transfer edileceğine dair. Almanya, İtalya gibi ülkelerde 35 yaşından genç kadınların ilk tüp bebek denemelerinde sadece tek embriyo transferi şartı vardır. Ve hesaplandığı zaman tek embriyo transferi artı kalan embriyoların dondurulması ve daha sonra donuk embriyoların teker teker transferi aslında toplam hamilelik şansını ilk seferde iki ya da üç embriyo transfer edilmesiyle hemen hemen aynı rakamlara getirmekte. Ancak gerek Amerika’da ve özellikle ülkemizde tüp bebek masrafları oldukça yüksek olduğu için ve birçok çiftin bunu cebinden ödemek zorunda olduğu için mümkün olduğu kadar az denemeyle mümkün olduğu kadar yüksek başarı elde etme gibi bir ihtiyaç vardır. O
DOSYA gibi bir ihtiyaç vardır. O nedenle de ülkemizde genellikle kadın 35 yaşından genç olsa bile 2 ya da 3 embriyo yerleştiriliyor. Ben bunu embriyo kaliteleri iyiyse 2’ye indirmeye başladım. Bence 35 yaşından genç kadınlarda 2 embriyo transferinin yapılması yeterlidir.
Birden Fazla Embriyo Yerleştirilmesi Şart mı? Gereklilik ihtiyaca bağlıdır. Hamilelik olması için gerekli değil. Ama yüksek hamilelik oranları elde edilmesi için gerekli. Açıkçası maddi sorunların olmadığı bir toplumda ideali tek embriyonun transfer edilmesi, hamilelik olmadığı takdirde bunun tekrar edilmesidir. Ya dondurulmuş embriyo transferi olarak ya da yeni bir tedavi siklusu denenerek. Fakat özellikle toplumumuzdaki birçok insana ikiz olması sempatik gelebiliyor. Halbuki ikizlerin dahi hem hamilelik sırasında hem de hamilelik sonrasında çok önemli sorunları olabiliyor. Bunlardan en önemlisi erken doğum. Birçok ikizde erken doğum riski vardır. Ve erken doğumun da getireceği gerek bebeklerde gerek annede birçok fiziki zorluklar var. Erken doğan bebeklerde solunum yetersizliğinden tutun da, kafatası tam olarak gelişmeden doğduğu için beyin içinde kanamaya kadar ve buna bağlı olarak nörolojik bozuklukların olması dahil birçok sorun oluşabilir. O nedenle ben, ikizi bile tavsiye etmiyorum. Ama artık günümüzde iyi bir doğum takibiyle ikizlerin olgunlaşması sağlanabiliyor genellikle. O yüzden ikizler, yüksek risk grubundan çıkmış durumda. Ama ikizin üstündeki herhangi bir çoğul gebelik çok yüksek risk kategorisine girer ve tavsiye etmiyorum.
Karar Ailelerin Son kararın her zaman aileye bırakılması taraftarıyım. Artısını, eksisini, risklerini anlattıktan sonra ve belirli bir sınırlama getirerek son kararı aileye bırakırım. Ben, aileden iki ya da üç tane embriyo arasında seçim yapmasını isterim. Ancak öte yandan sadece bir tane isterse de başarı şansının düştüğünü aileye anlatırım. Bence en sağlıklı olanı iki embriyo yerleştirilmesidir. Bu rakam maksimum 3 olmalı.
Çoğul Gebelik Durumunda Kararı Kim Veriyor? Bebekler de doğmadan önce annenin rızası olmadan yapabileceğimiz bir şey olamaz. Sonuçta evet, kanunen de, etik olarak da annenin rızasının alınması, ikna edilmesi gerekir. Çoğul gebeliklerde, özellikle ikiz üstü gebeliklerde ben aileye şöyle bir örnek veriyorum:
76 > OCAK 2012
“Bakın, şu anda hayalinizde Titanik’in battığını canlandırın. Ve dört kişi, sadece iki kişinin binebileceği bir sandala çıkmaya çalışıyor, yaşam kavgası veriyor. Siz o dördünü sandala koyarsanız, sandalın batıp dördünün de öleceği ortada.” Dördüz bir gebelik varsa anne babaya, bunun hem anne sağlığında sorunlar yaratacağını hem de dört bebeğin dördünün de hasarlı doğma olasılığının çok yüksek olacağını anlatıyorum. Erken doğum riski çok yüksek olduğu için bebeklerde beyin kanaması, akciğer yetersizliği ve başka birçok organ bozukluklarının meydana gelebileceğini ve onları ömür boyu etkileyecek sakatlıkların olma riski çok yüksek olabileceğini, bunun için hiç olmazsa iki tanesinin sonlandırılması gerektiğini öneriyorum.. En azından iki bebeğin nispeten sağlıklı olarak gebeliği sürdürmesi ve doğmalarını sağlıyoruz. O yüzden ikinin üstündeki gebeliklerde ki biz buna selektif redüksiyon diyoruz, yapılmasını tavsiye ediyoruz. Nitekim çoğul gebeliğin devam etmesinin yüzde 5 oranında tüm gebeliğin kaybedilmesine de yol açtığı bilinen bir gerçek. Bence her ne kadar bir hamileliğin olması başarıysa da, ikinin üstündeki hamilelikler bu başarıya gelen gölgedir.
Embriyoları Seçerken Uygulanan Kriterler Şu anda maalesef çok bilimsel kriterlerimiz yok. Ancak genellikle embriyonun ne kadar simetrik ve ne kadar hızla bölündüğüne bakıyoruz. Birinci günlerinde önce bir spermle birleşmiş mi ve bölünme olmuş mu ona bakıyoruz. İlk bölünen embriyolar, daha sağlıklı embriyolar olarak kabul edilir. İkinci gün, ideal olarak dört hücreli olmalarını isteriz ve bunun şekilsel olarak ne kadar simetrik bölündüklerine bakarız ve birinci kalite, ikinci kalite diye gruplarız. Tabii ki birinci kalitelerin hamilelikle sonlanma şansları daha yüksek. Üçüncü güne geçtiğimizde, ideal olarak sekiz hücreli olmalarını isteriz. Yine görünüşlerinin simetrik ve iyi bir şekilde bölünmesi gerekir. Ama bunların dışında embriyoların kalitelerini tam olarak değerlendirecek geçerli bir metod yok. Aslında Amerika’da son 6 ayda yeni bir metod geliştirildi. Sonuçlarının birkaç ay içinde alınacağı bu metoda göre, hem embriyonun içinde yaşadığı ve beslendiği sıvıdan çok küçük bir damla alınıyor. Ve bu embriyonun bir anlamda atıklarını inceleyerek o embriyonun metabolik aktivitesi anlaşılıyor. Kısacası, embriyonun içinde yaşadığı sıvıdaki atıklarından, metabolik aktivitesini anlıyoruz. Bu yöntem sayesinde, tek embriyo transferiyle başarı yüzde 60’a, iki embriyo transferiyle de yüzde 80’e çıkabiliyor başarı. Bu da demek oluyor ki, yeni yöntemler geliştirebilirsek tüp bebekte başarı şansının ötesinde çoğul gebeliklerin de önüne geçebiliriz.
DOSYA
Emzirme E Döneminde Beslenme Anne ne kadar yeterli, dengeli ve kaliteli beslenirse, sütü de o kadar verimli olur.
78 > OCAK 2012
mzirme döneminde annelerin beslenmesi önemlidir. Çünkü bebeğin en az 4 ay boyunca büyüme ve gelişmesini sağlayacak tek besinin anne sütüdür . Anne ne kadar yeterli, dengeli ve kaliteli beslenirse, sütü de o kadar verimli olur. Anne sütünü arttıran iki önemli faktör vardır. İlki bol sıvı alımıdır. Günde 3 litreye yakın sıvı alınmalıdır. Bu sıvı ihtiyacı su, taze sıkılmış veya % 100 katkısız meyve suları, süt, çorba, komposto veya ayrandan karşılanabilir. Ne kadar bol sıvı alınırsa anne sütü hacmi de o kadar artar. Anne sütünün % 87 sinin su olduğu unutulmamalıdır. İkinci faktör ise sık emzirmedir. Anne ne kadar sık emzirirse o kadar sık uyarılarak süt yapımını arttırır. Yeni doğan bebeğin midesi yaklaşık 1 çay bardağı (60 ml) kadardır. Anne sütü çok kolay sindirilebilen bir besindir. Emzirme bittiği an bebeğin dışkıladığını görebilirsiniz. Bu yüzden yenidoğan bebeği annenin 2 saatte bir emzirmesi gerekmektedir. Annelere emzirme dönemi için beslenme önerileri: • Bebeğiniz gibi sık beslenin. Uzun süre aç kalmayın. Ana öğünlerden 2- 2,5 saat sonra küçük ara öğünler yapın. • Yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin. Sabah, öğle ve akşam öğünlerinizde tüm besin gruplarından besin olmasına dikkat edin. • Vitamin ve mineral gereksinmenizi karşılamak için her öğününüzde sebzeler ve/veya meyveler yer alsın.
DOSYA Emzirme Dönemi için Örnek Menü Sabah
• Emzirme döneminde balık omega-3 yağ asidi içeriğinden dolayı oldukça önemli bir yere sahiptir. Omega-3 yağ asidi bebeklerin beyin ve göz gelişiminde oldukça etkilidir . Özellikle yağlı balıkların (somon, levrek vb..) omega-3 yağ asidi miktarı daha fazladır. Yalnız yüksek miktarda cıva içerebilecek balıklara dikkat edin ( köpek balığı, kılıç balığı vb) Ton balığını günde 180 g ile sınırlayın. Eğer hiç balık sevmiyorsanız günde 2 adet ceviz yiyebilirsiniz. Tablet şeklinde omega-3 yağ asitlerinin kullanımı hakkında doktorunuza danışın. • Kafein anne sütüne geçebilir ve bebeği rahatsız edebilir, erken yaşta bebeğinizi kafeinle tanıştırmayın. Kahve veya çayda günde 2 fincanı aşmayın. (Günde 300 mg ın üstünde kafein alınmamalı) Çayı mutlaka açık veya bitkisel çay şeklinde tercih edin. • Kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri tüketiminizi arttırın • İçeriğini bilmediğiniz, hazır besinlerden uzak durun. Salam, sosis, sucuk gibi şarküteri ürünlerinin tüketim sıklığını en azından bu dönemde azaltın. • Eğer gün boyu etli yemek yemediyseniz, mutlaka yumurta yiyin. • Baharatları hayatınızdan çıkarmanıza gerek yok. Bebeğiniz çok hassas olduğunu belli etmedikçe baharatlı, asitli ve gaz yapıcı yiyeceklerden kaçınmanıza gerek yok. Aslında bebeğinize farklı tatlar sunmak, katı besinlere geçiş olduğunda onun daha kolay kabullenmesini sağlayabilir. • Tatlılardan kaçmanıza gerek yok. Daha çok sütlü tatlıları tercih edin. Miktarları abartmayın ve çok fazla boş kalori almayın. Gebelik öncesi kilolarınıza dönme çabalarınızı sabote etmelerine izin vermeyin. • Bu dönemde alkol içerseniz günde 1 kadeh şarap veya 300 cc biradan fazlasını içmeyin. Emzirmeden önce 2-3 saat geçmesini bekleyin. • Stresten uzak durmaya çalışın. Emzirme döneminde diyet yapılmamalıdır. Çünkü anne emzirme ile günde 500 kaloriye yakın enerji sarfeder. Gebelik döneminde vücudun depoladığı yağlar, anne sütünün yapımında kullanılır. Emzirme döneminde annelerin düşük kalorili diyet yapması süt yapımını azaltmakta ve sütün besin değerini olumsuz etkilemektedir. 80 > OCAK 2012
Açık çay 1-2 ince dilim beyaz peynir 4-5 adet zeytin Domates salatalık (söğüş) Reçel/ Bal / Pekmez Ekmek
K uşluk Meyve / Meyve suyu
Öğle 1 kase çorba 4-5 yemek kaşığı pilav veya makarna veya Ekmek Etli sebze yemeği 1 kase yoğurt / ayran Salata
İkindi Meyve / Meyve suyu Beyaz peynirli tost veya iki küçük dilim börek Açık çay
Akşa m 1 kase çorba 4-5 yemek kaşığı sebze yemeği 2-3 köfte büyüklüğünde et 1 kase yoğurt / ayran Salata Ekmek
Gece Meyve 1 su bardağı süt
HASTANE DONANIM
i
stanbul’a dört milyar liralık sağlık yatırımı planlandı. Planlanan yatırımlar kente 14 bin 226 yeni yatak kazandıracak. İstanbul’daki kamu hastanelerinde şu anda yüzde 30 olan nitelikle yatak oranı, 2015 yılında yüzde 100 olacak. 47 sağlık tesisinde Aralık ayında başlayan çalışmalar tamamlanınca 77.320 metrekare alan depreme karşı güçlendirilmiş olacak.
2012 Yılı İstanbul’da Sağlık Yatırımları Açısından Yıldız Bir Yıl Olacak İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, İstanbul’a 4 milyarlık sağlık yatırımı planlandığını ve 2012’nin sağlık yatırımları açısından yıldız bir yıl olacağını açıkladı. Dokucu, 2012 yılında birçok hastanenin projesinin ihale edileceğini ve kentteki tüm hastanelerin 2015 yılının sonuna kadar yenilenerek depreme dayanıklı hale getirileceğini belirtti. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, bugün (22 Aralık 2011 Perşembe) "İstanbul’da Sağlık Yatırımları" konulu bir basın toplantısı düzenledi. İstanbul İl Sağlık Müdürü Dokucu, Topkapı Eresin Otel’de düzenlenen toplantıda, İstanbul'daki sağlık yatırımlarında gelinen noktayı ve 2012’den 2015’e yatırım hedeflerini paylaştı. Dokucu, İstanbul’a 2010-2011 yılında toplam 266 milyon TL sağlık yatırımı yapıldığını, tamamlanan yatırımlarla nitelikli yatak sayısının 4 bin 500’e ulaştığını bildirdi. İkitelli’de yapılacak sağlık kampüsünün tanıtımını yapan Dokucu, planlanan yatırımların kente 14 bin 226 yeni yatak kazandırılacağını söyledi. Dokucu, İstanbul’daki kamu hastanelerinde şu anda
2012’de İstanbul’un Sağlık Yatırımları Kesintisiz Sürecek İstanbul’a 2010-2011 yılında toplam 266 milyon TL sağlık yatırımı yapıldı. Tamamlanan yatırımlarla nitelikli yatak sayısı 4 bin 500’e ulaştı. Devam eden yatırımlarla 3 bin 710 nitelikli yatak daha hizmete girecek. 82 > OCAK 2012
yüzde 30 olan nitelikle yatak oranının da 2015 yılında yüzde 100 olacağını ifade etti.
İstanbul’a Sağlık Yatırımları Hızlanarak Devam Ediyor Nüfusu her yıl giderek artan İstanbul, birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da sürekli gelişen ve birçok yeniliğe öncülük eden bir kent. İstanbul’daki sağlık kuruluşları, dünya standartlarında hizmet veren tesisler olarak, kişi ve toplum sağlığının korunmasında, geliştirilmesinde ve hasta olanların tedavi edilmesinde öncü rol alıyor. İstanbul'da artan nüfus ve gelişen teknolojiye paralel olarak sağlık hizmetleri de bu oranda büyüyor. Günümüzde İstanbul, 13,2 milyonu bulan kendi nüfusunun yanı sıra, ülkenin tamamından hasta başvurusu alıyor. İstanbul'un sağlık kurumlarının hitap ettiği hasta sayısı katlanarak artarken, bir yandan da son yıllarda özellikle Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinden eğitim hastanelerine de hasta başvuruları geliyor. İstanbul'un sağlık konusunda cazip bir merkez haline gelmesindeki en büyük etken ise hastane ve hizmet kalitesinde sağlanan kapasite ve nitelik artışı. Etkin, kaliteli ve sürdürülebilir sağlık hizmetini hedefleyen Sağlık Bakanlığı, bu amaç doğrultusunda “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı uygulamaya aldı. Bu program çerçevesinde vatandaşların kaliteli sağlık hizmetlerine eşit biçimde ulaşabilmelerini amaçlayan “insan odaklı” anlayış ile yapısal, planlı ve sürdürülebilir bir sağlık sistemi hedefleniyor. İstanbul Sağlık Müdürlüğü, “Sağlıkta Dönüşüm Programı” kapsamında kentteki kamu hastanelerini yeniliyor. Proje kapsamında kimi hastaneler tamamen yenilenirken, kimileri de ihtiyaç olan bölgelerde sıfırdan inşa ediliyor ve kamu hastanelerine özel hastane konforu geliyor. Bu kapsamda hastaneleri depreme ve doğal afetlere karşı güçlendirme çalışmaları da devam ediyor. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün kentteki kamu hastanelerini yenilemeye yönelik yatırım çalışmaları; tamamlanan, inşaatı devam eden, projelendirilen, planlanan ve deprem güçlendirmesi yapılan sağlık kuruluşları olarak öne çıkıyor. Devam eden bu süreçte, 2012 yılı İstanbul’da sağlık yatırımları açısından yıldız yıl olacak. 2012 yılında birçok hastanenin projesi ihale edilecek ve İstanbul'daki tüm hastaneler 2015 yılının sonuna kadar yenilenerek depreme dayanıklı hale getirilecek.
266 Milyon TL Sağlık Yatırımı Yapıldı İstanbul Sağlık Müdürlüğü, 2010 yılında 535 yataklı Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni tamamladı, ayrıca Sultanbeyli Devlet Hastanesi’nin güçlendirme çalışmasını bitirdi. Bu projelerin toplam maliyeti, 123 milyon 136 bin 671 TL’ye ulaştı. 2011 yılında, 85 milyon TL maliyetle 544 yataklı Kanuni Sultan Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 26 milyon TL
maliyetle 200 yataklı Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi ve 10 milyon TL maliyetle 100 yataklı Eyüp Devlet Hastanesi B Blok yapımı tamamlandı. İstanbul’daki sağlık yatırımları kapsamında Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 25 yataklı acil servisi ile Şişli Etfal Hastanesi’nin yeniProf. Dr. Ali İhsan Dokucu lenen acil servisi de hizmete açıldı. Böylece 2010 yılında 123 milyon 136 bin TL, 2011 yılında 121 milyon TL ve birinci basamak sağlık yatırımları 21 milyon TL olmak üzere iki yılda toplam 266 milyon TL yatırım yapıldı.
Nitelikli Yatak Sayısı 4 bin 500’e Ulaştı İstanbul’daki sağlık yatırımları kapsamında yenilenen kamu hastanelerine özel hastane konforu geliyor. Kamu hastanelerinde koğuş sistemini tümden kaldıran bu yeni uygulama ile yenilenen hastanelerde odalar en fazla iki kişilik. Her biri nitelikli özel oda statüsündeki bu odalarda banyo, lavabo, televizyon ve buzdolabı bulunuyor. İstanbul’daki mevcut yatak kapasitesi 15 bin. Bunların 4 bin 500’ü nitelikli yatak olarak yeniden yapıldı. İstanbul’daki kamu hastanelerinde şu anda nitelikli yatak oranı yüzde 30. Yeni yatırımlarla beraber 2015 yılında bu oranın yüzde 100 oranında olması ve özel oda statüsünde “nitelikli” 24 bin yatak kapasitesine ulaşılması hedefleniyor. İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nün inşaatı devam eden yatırımları: • 300 yataklı Gaziosmanpaşa Devlet Hastanesi • 359 yataklı Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi A Blok • 620 yataklı Seyrantepe Devlet Hastanesi • 310 yataklı Bahçelievler Devlet Hastanesi • 150 yataklı Esenler Devlet Hastanesi • 380 yataklı Sancaktepe Sarıgazi Devlet Hastanesi • 240 yataklı Gaziosmanpaşa Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi • 51 yataklı Süleymaniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ek Binası Ayrıca ihale süreçleri devam eden 600 yataklı Sultangazi Yeni Hastanesi, 350 yataklı Ümraniye Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi ve 350 yataklı Sarıyer Devlet Hastanesi projeleri tamamlandığında, toplam 3 bin 710 yatak daha hizmete alınmış olacak. 100 yataklı Bayrampaşa Devlet Hastanesi, 50 yataklı Meslek Hastalıkları Hastanesi ve Eyüp Devlet Hastanesi A Blok’ta da depreme karşı güçlendirme çalışması OCAK 2012 > 83
HASTANE DONANIM
devam ediyor. Bu projelerin toplam maliyeti ise 750 milyon TL. İstanbul’a Dört Milyarlık Sağlık Yatırımı Planlandı İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nün devam eden 750 milyon TL yatırımla birlikte, projelendirilen 9551 yatak ve planlanan 4675 yatak hastane projesi de bulunuyor. Plan ve proje aşamasındaki yatırımların maliyeti 4 milyar TL.
İstanbul’da Üç Dev Sağlık Kompleksi Yapılacak Sağlık Bakanlığı Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı tarafından geliştirilen kampüs hastaneler projesi kapsamında, toplam 6307 yataklı 3 sağlık kompleksi de İstanbul’a kazandırılacak. İkitelli’de yapılacak projede, 479 yataklı genel hastane, 347 yataklı onkoloji hastanesi, 451 yataklı çocuk hastanesi, 451 yataklı kadın doğum hastanesi, 279 yataklı kardiyoloji ve kalp damar hastalıkları hastanesi, 347 yataklı nörolojik ve ortopedik bilimler hastanesi, 128 yataklı psikiyatri hastanesi, 200 yataklı fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanesi, olmak üzere toplam 2682 yataklı entegre sağlık kompleksi yer alacak. Ayrıca 2000 yataklı Süreyyapaşa Sağlık Kampüsü ve 1625 yataklı Bakırköy Sağlık Kampüsü planlanıyor. İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nün projelendirilen ve planlanan yatırımları şöyle:
Projelendirilen Yatırımlar; • 2682 yataklı İkitelli Sağlık Kampüsü • 300 yataklı Sultanbeyli yeni hastane yapımı • 400 yataklı İstanbul Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon EAH yeniden yapımı • 800 yataklı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeniden yapımı • 858 yataklı Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeniden yapımı
84 > OCAK 2012
• 920 yataklı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeniden yapımı • 400 yataklı Tuzla yeni hastane yapımı • 200 yataklı Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeniden yapımı • 150 yataklı Mehmet Akif Ersoy EAH Ek Bina yapımı • 75 yataklı Çatalca Devlet Hastanesi yeniden yapımı • 200 yataklı Büyükçekmece Mimarsinan yeni hastane yapımı • 150 yataklı Çekmeköy Devlet Hastanesi Ek Bina yapımı • 300 yataklı Bağcılar EAH Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi yeni hastane yapımı • 102 ünitli, 11 yataklı Ataşehir Ağız Diş Hastanesi yapımı • 300 yataklı Beylikdüzü yeni hastane yapımı • 400 yataklı Şişli Etfal EAH yeniden yapımı • 800 yataklı Haydarpaşa Numune EAH yeni hastane yapımı • 5 yataklı Adalar Devlet Hastanesi yapımı • 300 yataklı Üsküdar Devlet Hastanesi yapımı • 300 yataklı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi • 50 ünitli Sultangazi Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi • 50 ünitli Bağcılar Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi
Planlanan Yatırımlar • 2000 yataklı Süreyyapaşa Sağlık Kampüsü • 1625 yataklı Bakırköy Sağlık Kampüsü • 300 yataklı Esenyurt yeni hastane yapımı • 200 yataklı Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas EAH Ek Bina yapımı • 200 yataklı Fatih Sultan Mehmet EAH A Blok yeniden yapımı • 150 yataklı Bayrampaşa Devlet Hastanesi yeni bina yapımı • 200 yataklı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeniden yapımı • 50 ünitli Eyüp Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi • 50 ünitli Küçükçekmece Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi 77.320 Metrekare Alan Depreme Karşı Güçlendirilecek İl Sağlık Müdürlüğü, sağlık yatırımları kapsamında, İstanbul İl Özel İdaresi ile ortak yürüttüğü çalışmalar sonunda bazı sağlık kuruluşlarını da deprem güçlendirme programına aldı ve bu kuruluşların boşaltılmasına başlandı. Bu kapsamda 2012 Mart ayına kadar 47 sağlık tesisi boşaltılarak, güçlendirme çalışmalarını yürütecek firmalara yer teslimi yapılacak. Çalışma tamamlandığında toplam 77.320 metrekare alan depreme karşı güçlendirilmiş olacak. İstanbul halkının daha güvenilir ve daha kaliteli sağlık hizmeti alabilmesi için yürütülen güçlendirme çalışmalarının tamamlanmasının ardından, söz konusu sağlık kurumları yeniden aynı konumda hizmet vermeye devam edecek. İstanbullular güçlendirme çalışmaları tamamlanıncaya kadar en yakın sağlık kuruluşlarına başvurup sağlık hizmetinden yararlanabilecek.
HASTANE DONANIM
İstanbul Fizik ve Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi’ne Ek Hizmet Binası
İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Yenibosna Ek Hizmet Binası düzenlenen törenle hizmete açıldı.
A
çılış törenine İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu, Bahçelievler Kaymakamı Şevket Cinbir, Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Hastane Başhekimi Opr. Dr. Sırrı Aksu ile çok sayıda davetli ve vatandaşlar katıldı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, törende yaptığı konuşmada, yağmur yağmasına atıfta bulunarak İstanbul için bereketli bir gün olduğunu ve sağlık hizmeti anlamında da bereketli bir günü
yaşandığını söyledi. Sağlık alanında önemli bir tesisisin açılışını yaptıklarını ifade eden Mutlu, “Sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor. Her işin başı sağlık” dedi. İl Sağlık Müdürü Ali İhsan Dokucu da İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi’nin çok önemli ve çok fazla örneği olmayan bir hastane olduğunu bildirdi. İstanbul’da fizik tedavi alanında Erenköy Hastanesi’nin bulunduğunu ifade eden Dokucu, İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Hastanesi’nin bu alanda önemli bir boşluğu dolduracağını söyledi. Hastanenin yapımında katkısı bulunanlara teşekkürlerini sunan Dokucu, 2012 yılının sağlık alanında önemli yatırımların gerçekleşeceği bir yıl olacağını vurguladı.
Ek Binada Yeniden Yürümeyi Öğreten Lokomat Cihazı Bulunuyor İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Yenibosna Ek Hizmet Binası, 70 yatak kapasitesi ve 10 poliklinik ile hizmet verecek. Ek binada, fizik tedavi ve rehabilitasyon, dahiliye, genel cerrahi, ortopedi, nöroloji, nöroşirurji, üroloji ve hidroklimatoloji (havuz tedavisi) poliklinikleri bulunuyor. Hastaların yatarak tedavi edilebilecekleri yeni binada, havuz tedavisi de uygulanabilecek. Ek hizmet binasında, dünyada ve ülkemizde çok az merkezde bulunan bilgisayarlı yürüme aygıtı olan lokomat cihazı da bulunuyor. 86 > OCAK 2012
HASTANE DONANIM
Özel Hastanelere Ağır Yaptırımlar Geliyor SGK, özel hastanelerle yaptığı sözleşmeleri yeniledi. Buna göre hastaneler, yersiz talep oluşturacak reklam ve kampanya yapamayacak.
C
heck-up'tan geçirilen kişiler bakanlığa bildirilecek. Hastadan mevzuata aykırı ek ücret alındığı saptanırsa, yıllık fatura bedeline göre, alınan ücretin en az 5 katı kadar ceza kesilecek. SGK'nın özel hastanelerle yaptığı ve 1 Ocak'ta yürürlüğe girecek '2012 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi'ne göre özel hastaneler reklam, kampanya ve yönlendirme yapamayacak. Sağlık hizmeti sunucularınca Sağlık Bakanlığı'ndan izin alınmak suretiyle gerçekleştirilecek kampanya ya da tarama kapsamında check-up, tetkik, tahlil ya da tedavileri yapılanların isimleri ve T.C kimlik numaraları, liste halinde ve/veya elektronik ortamda; kampanya başlangıç ve bitiş tarihleri ile birlikte kampanya ya da taramanın devam ettiği her ayı takip eden ayın 15'ine kadar SGK'ya bildirilecek.
Mevzuata Aykırılık Cezalandırılacak Mevzuata aykırı yersiz talep oluşturacak reklam ve tanıtım yapılamayacak, tespit edilen bu durumlar ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilerek, gelen cevabi yazı uyarınca sözleşme ve kurum mevzuatı çerçevesinde gerekli işlemler yapılacak.
88 > OCAK 2012
Sağlık hizmet sunucuları, simsar ve benzeri yönlendirici personel bulunduramayacak ve yönlendirme yapamayacak. Cezalarda tekerrür uygulamasına son verilen yeni düzenlenen sözleşmede, bazı fiillerle ilgili hastanenin cirosu ile orantılı cezalar öngörüldü. Usulsüz İlave Ücret Takip Altında Hasta ya da yakınından mevzuata aykırı şekilde ilave ücret alındığı tespit edildiği takdirde, ilave ücret alınan her bir hasta için, cezanın tebliğ edildiği tarihten önceki 1 yıllık fatura ortalaması 100 bin liraya kadar olanlara bin lira, 100 bin-500 bin lira arasındakilere 2 bin lira, 500 bin-1 milyon lira arasındakilere 4 bin lira, 1 milyon lira ve üzerindekilere ise 6 bin liradan az olmamak üzere, fazla alınan ilave ücret bedelinin 5 katı ceza uygulanacak. Ancak fazla alınan ilave ücret ilgiliye iade edilirse öngörülen ceza yarıya düşecek. Yapılan işlemin ait olduğu branş dışında başka bir branşta kuruma fatura edildiği belirlenirse de her bir takip için 3 bin liradan az olmamak üzere işlem bedelinin 5 katı ceza verilecek. Kuruma fatura edilmemesi gereken bir işlemin fatura edilmesi halinde de bir fatura döneminde 3 bin liradan az olmamak üzere işlem bedelinin 5 katı cezaya çarptırılacak.
Sağlık Bakanı Akdağ, Obezite ve Madde Bağımlılığı Konusunda Uyardı
S
ağlık Bakanı Recep Akdağ, obezite ve hareketsizliğin günümüzde önemli bir sorun olduğunu belirterek, "Ne yiyeyim, ne içeyim diye düşünürken birincisi ağzımızın fermuarını çekmesini bilmeliyiz " dedi. Gençlerin sağlık alanında işaret ettiği problemlere değinen Akdağ, şunları kaydetti: "Gençlerin toplu olarak spor yaptığı alanlarda sağlık personeli ve tesisler yetersiz olduğunda hem fikiriz. Sağlık ihtiyacı nispi olarak en az olan gruplar gençlerdir. Mesela 65 yaş üstü ile sizin sağlık ihtiyacınızı karşılaştırabilir miyiz- Özellikle sağlık herkesin hakkı ama bu şekildeki bir hizmetten bahsediyorum. Bu imkanı her zaman bulamıyoruz. Çünkü Türkiye'de personel sayısı, doktor, hemşire sayısı yetersiz. Türkiye'de maalesef yıllarca meslek örgütleri özellikle tabip örgütü doktor sayısının artırılmasına karşı çıktı. Son senelerde bunu yapamıyorlar artık. Vatandaş bizim sesimizi daha iyi anladı." Madde bağımlılığı konusuna da dikkat çeken Akdağ, Türkiye'de madde bağımlılığıyla ilgili ciddi çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, hem koruyucu açıdan hem de tedavi edici açıdan önemli çalışmalar yapmaya devam edeceklerini söyledi. Türkiye'de batılı ülkelerdeki kadar yüksek bir madde bağımlılığı oranı olmadığını vurgulayan Bakan Akdağ, "Tabii sigara hariç. Maalesef sigarada çok kötü bir yerden biz bayrağı devraldık. Ama çok başarılı işler yaptık, yapıyoruz. Bu konuda siz arkamızda durdukça biz geri adım atmayız" diye konuştu.
Doğru Beslenme Çok Önemli "Doğru beslenme çok önemli. Sağlık promosyonu diye bir kavram var. Türkçe'ye biz bunu bir promosyon olarak çevirmiyoruz, çünkü promosyonun anlamı, Türkiye'de Yaygın kullanılan anlamı, gazetelerin, televizyonların, çanak çömlek dağıtmasına indirgenmiştir. Sağlığın teşviki, tam 20 yıldır en önemli hususlardan biri. Ancak bu konuda son 5 yılda ciddi adımlar attık. Yeni yaptığımız kanunla, Sağlık Bakanlığında, 'Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü' kurulacak." Türkiye'de şişmanlık ve hareketsizliğin de çok önemli konular arasında yer aldığını vurgulayan Akdağ, "Şişmanlık, obezite diyebilirsiniz. Bununla birlikte hareketsizlik sağlığımızı son derece Bozan önemli bir husus. Biz bakanlık olarak bunun üzerine çok çalışacağız, büyük medya kampanyalarına başlamak üzereyiz. Diğer kuruluşlarla ilgili çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız" dedi.
HASTANE DONANIM
Göz Cerrahisinde Devrim Niteliğindeki Teknoloji Türkiye’de Dünyagöz, Türkiye’de ‘Lazerle
D
ünyagöz Hastaneler Grubu, Türkiye’yi bıçaksız katarakt cerrahisi ile tanıştırıyor. Türkiye’de ilk kez uygulanacak Femto Saniye Lazer teknolojisi ile katarakt sorunu hem hekim hem de hasta açısından en konforlu şekilde lazer uygulama ile tedavi ediliyor. Aynı ameliyatla uzak ve yakın göz içi mercekleri implantasyonu ile gözlüklerden de kurtulmak mümkün. Dünyagöz Hastaneler Grubu, göz cerrahisinde çığır açacak Femto Saniye Lazer Fako teknolojisini Türkiye’ye getirdi. Daha önce gözlükten kurtulma ameliyatlarında bıçaklı yöntemi ortadan kaldıran ‘Intralase Lazer Teknolojisi’ni Türkiye ile tanıştıran Dünyagöz Grubu, şimdi de katarakt tedavisinde Femto Saniye Lazer teknolojisi ile bıçaksız katarakt cerrahisi dönemini başlattı. Katarakt tedavisinde komplikasyon riskini minimuma indiren ve ameliyat sırasında hastaya yüksek güvenlik ve konfor sağlayan yeni yöntem ile katarakt ameliyatlarında bugüne kadar kullanılan bıçaklı yöntemin aksine artık hastaların gözlerine el değmeden lazerle cerrahi müdahale yapılacak. Böylece ameliyat esnasında ortaya çıkabilecek istenmeyen etkiler en aza indirilmiş olacak. Göz cerrahisinde çığır açan yöntem aynı zamanda ameliyatın en önemli aşaması olan yapay göz içi merceğinin yerleştiği yuvanın kusursuz olarak hazırlanmasını sağlıyor. Bu sayede hastalar tek bir operasyonla kataraktın yanı sıra
Bıçaksız Katarakt Ameliyatı’ dönemini başlattı.
miyop, hipermetrop ve astigmat gibi kırma kusurlarından da gelişmiş göz içi mercek seçenekleri ile kurtulabiliyor.
Lazerle Katarakt Ameliyatlarını Başlatan Doktor Türkiye’de Yeni teknolojinin Türkiye’ye gelmesi dolayısıyla Dünyagöz Etiler Hastanesi’nde bir tanıtım toplantısı düzenlendi. Toplantıya dünyada lazerle katarakt ameliyatlarını ilk yapan doktor Prof. Dr. Zoltán Zsolt Nagy de katıldı. Bıçaksız lazerle tedavinin katarakt hastaları için bir devrim niteliği taşıdığını anlatan Prof. Dr. Nagy, Amerika’dan getirilen yeni teknoloji sayesinde ameliyat sırasında oluşabilecek komplikasyonların en aza ineceğini; bu sayede göz nak-
Prof. Dr. Zoltán Zsolt Nagy
90 > OCAK 2012
line (kornea nakline) kadar varabilen komplikasyonların azaltılabileceğini kaydetti. Femto Saniye Lazer teknolojisinin dünya genelinde sadece aralarında Amerika, İspanya, Kanada, Almanya ve İtalya’nın da bulunduğu az sayıda ülkede uygulandığını ifade eden Prof.Dr. Nagy, cihazın Türkiye’ye getirilmesinde oftalmoloji alanında aktif bir şekilde yer alan deneyimli hekim kadrosuna sahip Dünyagöz Grubu’nun rolünün büyük olduğunu söyledi. Yeni teknoloji ile yapılacak katarakt ameliyatları hakkında bilgi veren Dünyagöz Hastaneler Grubu Medikal Direktörü Prof. Dr. Kazım Devranoğlu ise, dünya ile eş zamanlı olarak bıçak kullanmadan lazerle katarakt ameliyatlarının Türkiye’de de yapılabildiğini söyledi. Prof. Dr. Devranoğlu, “Cihaz, sağlıkta yüksek kaliteyi temsil eden FDA ve CE onayına sahip. Türkiye’ye ilk olarak Dünyagöz Grubu’nda uygulanmaya başlayacak. Bu yeni teknoloji hastalara kataraktın yanı sıra aynı ameliyatta gelişmiş göz içi mercek seçenekleri ile uzak ve yakın gözlüklerinden kurtulma seçeneği sunuyor. Bu teknoloji ile bıçak kullanılarak göz içine girilip gerçekleştirilen katarakt ameliyatlarının zaman içerisinde ortadan kalkacak” dedi.
Konforlu Operasyonlar Katarakt ameliyatlarında önemli olan hususlardan birinin hastanın gözündeki katarakt alındıktan sonra yapay göz içi merceğinin yerleştiği yuvanın kusursuz olarak hazırlanabilmesi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Devranoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun için yeni teknolojide hastanın gözü mikron biriminde çok hassas bir şekilde ölçülüp lazer ışınlarıyla merceğin ön zarının açılması sağlanıyor. Halen kullanılan eski yöntemde ise bu zarın korneanın neresinden ve hangi çapta açılacağı hekim deneyimine bağlı olarak mekanik aletlerle yapılıyor. Bu zar hekimin istediği çapta ve düzgünlükte olmamış ise özellikli mercek kullanımının başarısını azaltıyor. Yeni teknoloji ile hastanın göz merceğinin istenilen çapta lazerle açılan ön zarı kolaylıkla alınıyor ve sonra da hekimin yerleştireceği özellikli göz merceğiyle katarakt ameliyatı tamamlanmış oluyor. Yeni teknoloji hastaya yüksek güvenlik ve konfor sunuyor.”
HASTANE DONANIM
Sağlık Bakanlığı İşaret Diline Hakim Personel Alacak
İşitme özürlü hastalarla iletişimi sağlamak üzere işaret dili bilen personel istihdam edilecek.
E
ngelli vatandaşların sağlık kuruluşlarına kayıt ve kabul işlemleri yapılırken özel durumuna uygun şekilde gerekiyorsa oturması sağlanarak işlemleri yapılacak. Evde bakım hizmetleri kapsamında her ilde ihtiyaca cevap verecek sayıda özürlü nakil aracı temin edilerek hizmete sunulacak. Özürlülere sunulan sağlık hizmetleri konusunda ilgili personel hizmet içi eğitim programlarına alınacak ve eğitimlerinin sürekliliği sağlanacak.
Konuyla İlgili Genelde Yayımlandı Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlık mekanlarının özürlülere yönelik yeniden düzenlenmesi ile ilgili bir genelge yayınladı. Genelgeye göre, sağlık kuruluşlarında asansör, tuvalet, lavabo, müracaat bankosu gibi ortak alanlar her özür grubuna hitap edecek şekilde düzenlenecek. Tekerlekli sandalye transferini kolaylaştıracak ve tekerlekli sandalye manevrasına imkân verecek şekilde gerekli görülen alanlar tutunma barlarıyla desteklenecek. Görme özürlüler için ortak alanlarda takip izi oluşturulacak; özürlü ve yakınlarına tanınan öncelikleri belirten tabelalar kolayca görebilecekleri yerlere asılacak, söz konusu bilgilere görme özürlülerin ulaşmalarını teminen braille alfabesinin de kullanılması sağlanacak 92 > OCAK 2012
Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Çocuk Poliklinikleri Hizmete Açıldı İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin çocuk acil ve çocuk polikliniği hizmete girdi.
i
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu törende yaptığı konuşmada, 40 yıldır hizmet veren Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin yıkılacağını ve yerine 800 yataklı modern bir hastane yapılacağını bildirdi. Mutlu, yeni hastane için şu anda proje çalışmalarının devam ettiğini, bu çalışmanın Mart ayında biteceğini söyledi. Törende konuşan İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu da bugünkü açılışın sağlıkla ilgili dev yatırımların ilk işareti olduğunu söyledi. 2012 yılının sağlık yatırımları açısından atılım yılı olacağını belirten Dokucu, 2015 yılına kadar İstanbul’daki tüm kamu hastanelerinin yenileneceğini ifade etti. Dokucu, “Sağlık ihtiyacı devamlılık arz ettiği için bu alandaki yatırımlar bitmez, bitmeyecektir. Bu nedenle hastane yapmaya devam edeceğiz” dedi.Hastane Başhekimi Prof. Dr. Ali Rıza Odabaş ise daha önceden çocukların hastanenin bodrum katında tedavi gördüğünü belirterek, “İlk önce çocuk polikliniklerini yaptık. 28 odalı bir çocuk polikliniği, 880 metrekare kapalı alanı var. Oldukça sağlam bir polikliniğimiz oldu” şeklinde görüşlerini paylaştı.
Kardiyolojiden Onkolojiye 13 Çocuk Polikliniği Bulunuyor İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Çocuk Polikliniği 880 metrekare kapalı alandan oluşuyor. Çocuk poliklinik binasında alerji, endokrin, hematoloji, kardiyoloji, nefroloji, nöroloji, onkoloji, ortopedi, cerrahi, üroloji, çocuk kontrol polikliniği, romatoloji ve immünoloji poliklinikleri bulunuyor. 28 odalı çocuk polikliniğinde 6 hemşire, 3 diğer sağlık personeli ve 4 bilgi işlem personeli çalışıyor. Hastanenin Çocuk Acil Polikliniği ise 402 metrekare kapalı alandan oluşuyor. Poliklinikte, 12 çocuk acil müşahede yatağı, 4 çocuk acil muayene baskı, 10 monitör, 2 mobil vital monitör ve 5 diagnostik set bulunuyor. Bölümde 12 hemşire ve 6 bilgi işlem personeli görev yapıyor.Çocuk polikliniği ve çocuk acil bölümlerinde 40 uzman çocuk doktoru, 41 asistan çocuk doktoru olmak üzere toplam 81 doktor hizmet veriyor.
HASTANE DONANIM
Dünyagöz’den Uluslararası Göz Tedavileri Sempozyumu
G
öz tedavilerinde son bilimsel gelişmelerin masaya yatırıldığı uluslararası sempozyumda sinir hastalıklarının gözde belirtileri, kozmetik kapak cerrahisinde son tedavi yöntemleri, göz kanserleri ve tümörler çift görme gibi pek çok konuda ilgi çekici buluşlar paylaşıldı. 7 – 8 Ocak tarihlerinde düzenlenen seminere damga vuracak konulardan biri burundan yapılan göz ameliyatları oldu. Amerika’daki Will Eyes Hospital’de görev yapan Prof. Dr. Jurij Bilyk tarafından anlatılan tedavide yönteminde göz ameliyatları endoskopik cerrahi ile burundan girilerek yapılacak.
Burundan Yapılan Göz Tümörü Ameliyatları Prof. Dr. Bilyk, eskiden beyin açılarak yapılan göz tümörü göz kanseri ameliyatlarının artık endoskopik yöntemle beyne hasar vermeden burundan girilerek yapılabildiğini aktardı. Laparoskopik cerrahinin göz tümörlerinin temizlenmesinde uygun bir teknik olduğunu ve bunun hastanın yaşam kalitesini etkilemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Bilyk, gözün arka kısmında beyin içindeki bağlantı noktasında görülen lenfoma kanser türünde bugüne kadar yüzde 90 oranında olan ölüm oranının geliştirilen yeni ilaçlarla yüzde 10’a geriletildiğini de kaydetti.
Hareketli Göz Protezleri
Dünyagöz Hastaneler Grubu tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ‘Söz Gözün Uzmanlarında’ uluslararası sempozyumu, nörooftalmoloji ve oküloplasti alanında dünyanın ve Türkiye’nin en iyi hekimlerini biraraya getirdi.
94 > OCAK 2012
Wills Eye Hospital’dan Prof Dr. Sergott, Michigan State University’den Prof Dr. Eggenberger ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof Dr. Tülay Kansu’nun nöro oftalmoloji alanında tedavileri ve en yeni gelişmeleri aktardığı sempozyumda; Dünyagöz Hastaneler Grubu’ndan Prof. Dr. Akın Banaz, göz tümörleri, göz protezleri ve kapak cerrahisi konusunda bilgi verdi. Op. Dr. Levent Akçay çocuk ve yetişkinlerde göz yaşı kanal tıkanıklıkları hastalıklarını ele alırken Op. Dr. Umur Kayabaşı organik olmayan görme kayıpları konusunda detaylı açıklamalar yaptı.
Ulusal ve Uluslararası Düzeyde Hizmet Türkiye çapında İstanbul, Ankara, Antalya, İzmit, Adana, Samsun ve Gaziantep olmak üzere yedi ayrı ilde, altı tanesi tam teşekküllü toplam 12 hastane ve yurtdışında Hollanda, Almanya, İngiltere’de bulunan klinikleriyle hizmet veren Dünyagöz Hastaneler Grubu, Türkiye’nin Avrupa’daki ilk tam teşekküllü hastanesini Frankfurt’ta açtı. Önümüzdeki dönemde açacağı hastaneleriyle de geniş bir coğrafyaya yayılmayı hedefliyor. Türkiye’de sağlık turizminin öncülüğünü de üstlenen Grup, dünyanın yaklaşık 107 ülkesinden gelen 30 bine yakın yabancı hastaya da hizmet veriyor.
TIBBİ EKİPMAN
Yeni Connex Entegre Duvar Sistemi Vital bulgular dokümantasyonu ve fiziksel değerlendirme için tek sistem.
96 > OCAK 2012
i
stem Tıbbi Cihazlar Sanayi ve Ticaret, konularında dünyanın lider firmalarının ürünlerinin Türkiye’ deki satış ve teknik servis etkinliklerini yürütüyor. Ameliyathaneler, merkezi sterilizasyon üniteleri, hastane ve poliklinikler, muayenehaneler gibi özel deneyim ve bilgi birikimi gerektiren tıbbi alanlarda ihtiyaçlarınızı karşılayacak çok geniş bir ürün yelpazesine sahip olan firma, satış öncesi ve sonrası müşteri odaklı çalışması ile sektörde çok önemli referanslara sahip. İstem’in Türkiye temsilciliğini yürüttüğü Welch Allyn’in üretimi olan yeni Connex Entegre Duvar Sistemi'nin (IWS) gerekli tüm muayene aletlerini ve gelişmiş vital bulgular monitörünü tek bir sistemde sunarak zaman ve alan kazandırıyor. Sistem firmanın Connex Vital Signs Monitör 6000 serisinin gelişmiş monitörleme yeteneklerini Welch Allyn'in otoskop ve oftalmoskopuyla birleştirerek hastanın vital bulgularının elektronik olarak saklanması ve temel diyagnostik muayenelerin tek cihazda yapılabilmesini ve ekipmanların kolay ulaşılabilirliğini sağlıyor. “Vital bulguların elektronik ortamda direkt olarak Elektronik Kayıt Sistemine yollanması klinisyenlerin doğru verilere anında erişimini sağlayarak klinik karar verme mekanizmasını iyileştiriyor ve hasta güvenliğini artırıyor” bilgisini veren firma “Bu şekilde elle veri girişinin ortadan kaldırılarak hata şansının ve veri girişi için harcanan zamanın azaldığını” ekliyor. Welch Allyn, yeni Connex IWS'in geliştirilmesiyle oluşturulan değerleri şu şekilde açıklıyor:
Zaman Kazandırıyor Vital bulgular ekipmanlarını ve fiziksel muayene aletlerini tek sistemde entegre ederek doktorlara hastanın durumunu anında görebilmeyi ve erişebilmeyi mümkün kılıyor bu şekilde tedavi verimi yükseliyor. Vital bulguların dokümantasyonu için daha az zaman harcanması verimliliğin de artmasını sağlıyor. Hasta bilgileri istenilen anda istenilen yerde görüntülenerek hasta akışı ve personel iletişimi geliştiriliyor.
Hatalar Azalıyor Hastane kayıt sistemine vital bulgu verilerinin elektronik olarak transferi verilerin elle girişini elimine ediyor, bu şekilde dokümantasyon doğruluğu ve tedavinin güvenlik seviyesi artıyor. Tedavi sırasında atlanan adımlar olması ihtimali azalıyor çünkü tüm gerekli aletler sistemde mevcut ve anında ulaşılır durumda.
Personel Eğitimi Minimal Oluyor Sistem dokunmatik ekran işleviyle kullanıcının kolaylıkla kullanabileceği şekilde tasarlandığından personel eğitimi minimal oluyor. Büyük ve renkli monitör muayene sırasında hastaya okuma kolaylığı sağlıyor ve hastayla klinisyen arasındaki iletişimin artmasına yardımcı oluyor.
Fiyat ve Diğer Avantajlar Sistem hemşireye zaman kazandırarak personel memnuniyetini artırıyor. Aletler sistemle duvara monte olduğu için sık ve can sıkıcı ekipman araması ortadan kalkıyor ve aletlerin kaybolma veya çalınmasını önlüyor. Sistem isteğe bağlı olarak konfigüre edilip genişletilebiliyor, böylece alıcılar sadece ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan bir sistem için ödeme yapıyorlar.
Teknik Özellikler • Connex Elektronik Vital Bulgular Dokümantasyon Sistemi profesyonellere anında ve daha doğru hasta bilgisi verir. • Connex Elektronik Vital Bulgular Dokümantasyon Sistemi tedavi edilen noktadan, hastanın vital bulgular verisinin Elektronik Kayıt Sisteminizdeki çizelgeye kablosuz aktarımını sağlar. • Connex Entegre Duvar Sistemini veya geleneksel Connex Vital Bulgular Monitörü'nü seçerek Connex Vital Bulgular Yönetim Yazılımı aracılığıyla Elektronik Kayıt Sisteminize kablosuz olarak bağlanırsınız ve ihtiyacınız olduğunda hasta bilgisine anında ulaşırsınız. • Tüm bunlara ek olarak sadece Welch Allyn, yeni teknolojiler geliştirildiğinde ilave parametrelerle sisteminizi genişletebilmenize olanak sağlıyor, böylece yatırımınızı güvence altına alabiliyor ve ihtiyaçlarınız büyüdüğünde sisteminizi yükseltebiliyorsunuz. • Hem Connex Elektronik Vital Bulgular Dokümantasyon Sisteminizdeki hem de Kayıt Sisteminizdeki yatırımınızda önemli bir geri dönüş sağlanıyor. OCAK 2012 > 97
TIBBİ EKİPMAN
r le n ü r Ü ik m o n o rg E n e d ’ İstem Jinekolojik Muayene Masaları ve Donanımları Teknik Özellikleri • Ultra konforlu, dikişsiz, kolay temizlenebilir minder • Sağ - sol yön değiştirilebilir yan çekmeceler • Yuvarlatılmış köşeli özel dizayn • Tam hareketli, ayarlanabilir, gaz amartisörlü sırt bölümü • Gömme, rulo kağıt saklama bölmesi • Kayar, gizlenebilir, çelik ve açılı bacak - topuk destekleri • Kayar, gizlenebilir drenaj tepsisi • 255 kg hasta taşıma kapasitesi • Kullanılmadığında gizlenebilir kaydırmaz özellikli eskabo • Sırt Bölümü arkasında rulo kağıt askısı
Yeşil Serisi Medikal Muayene Lambaları Welch Allyn yeşil serisi medikal muayene lambaları daha beyaz, parlak ve yeşil. Mevcut montaj opsiyonları; • Masaya monte • Duvara monte • Mobil stand
Welch Allyn’den KleenSpec Tek Kullanımlık Vajinal Spekülüm Tek kullanımlık vajinal spekülüm kullanımı için 2 adımlık uygulama Welch Allyn'nin tek kullanımlık speculası ile zamanı düzgün kullanarak ve tekrar etmeden, karışıklık şansını azaltarak çalışabilir. Kablosuz ve içindeki lambası ile çalışılan bölgede daha iyi bir görüntüleme sağlar metale nazaran yüksek kalitede spekülüm ile mükemmel görüntü sağlar.
59001 KleenSpec 590 serisi orta boy spekülüm
98 > OCAK 2012
Welch Allyn’den Yeni VideoPath Kolposkop
Gerçek video kolposkop görüntülemesi Welch Allyn video kolposkop ışık, güç ve videoyu eşsiz kompakt bir sistemde birleştiren kendi kendine yeterli tek başına ünitedir. Welch Allyn solarc lambası diğer halogen lambalardan yüzde 50 daha fazla beyaz ve parlak ışık sağlar.
Teknik Özellikler • Yenilikçi teknolojisi ile yük79910 Şarj edilebilir aydınlatma sistemi sek çözünürlüklü video görüntüsünü hem hasta hem de doktor için daha elverişli, daha kolay elde edilebilir ve tatmin edici bir hale getirmiştir. • Görüntü Berraklığı: Cihazda görüntü kalitesini veya alan görünümünü azaltacak kuplajlar veya ışık huzmesi ayırıcıları olmadığından mükemmel ve yüksek çözünür-lüklü görüntüler yaratır. • 4.5x - 30x büyültme aralığı: Büyütme aralığını indeş olarak ekranda bir düğmeye basarak
görebilirsiniz. Solarc aydınlatma herhangi bir büyütme seviyesinde ışık kaybı olmaksızın doğru doku renklendirmesi için beyaz parlak ışık sağlar. • Kullanımı kolaydır. Polarize filtre ve ekranda büyütme endeksine sahiptir. • Patentli elektronik yeşil filtre, ışık kaybı olmaksızın kırmızıları görüntüden çıkarır. • Video görüntülerinin eş zamanlı görüntülenmesi, doktorlar, hastalar ve personel içerisinde grup katılımını kolaylaştırır. • Motorla çalışan, dijital olarak kontrol edilen kamera modülü sürekli zoom ve fokusu gerçekleştirir. • Patentli yeşil filtresi ile ışık kaybı olmaz. • Polarize filtresi ile ışık kamaşmasını önler. • Kamera modülü ile zoom.
TIBBİ EKİPMAN
Telefonun Radyasyonundan Koruyan Ürün Üniversitelerden Onay Aldı Radyasyondan koruma özelliği olan Pulse Clean, İTÜ ve TÜBİTAK'tan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nden de bilimsel rapor aldı. Pulse Clean, bu raporları alan tek ürün.
G
ilbo Dış Ticaret'in Türkiye Distribütörlüğü'nü yaptığı Japon markası olan ve radyasyondan koruyucu özelliği bulunan Pulse Clean, İstanbul Teknik Üniversitesi ve TUBİTAK'tan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nden de tam not aldı.
Cihaz Sağlıklı Hydroxyl İyonları Yayıyor Dünya Sağlık Örgütü'nün geçtiğimiz Temmuz ayında yaptığı "Cep telefonu kanser yapıyor" açıklaması cep telefonu kullanıcılarını yeni teknoloji arayışlarına itti. Türkiye'de radyasyondan koruyucu özelliği için İTÜ, TÜBİTAK ve Boğaziçi Üniversitesi'nden onayları almış tek ürün olma özelliğini koruyan Pulse Clean, bu noktada cep telefonu kullanıcılarını rahatlattı. Pulse Clean, sağlıklı iyonlar olarak da bilinen Hydroxyl iyonlarını bulunduğu çevreye yayarak pozitif iyon radyasyonunu nötralize ediyor. Günümüzde radyasyonun neden olduğu hastalıklardan mağdur olan çok sayıda kişi olduğunu belirten Gilbo Dış Ticaret Müdürü Mehmet Halit Calayır, Pulse Clean'in radyasyonun etkilerini en aza indirdiğini söyledi. Günlük hayatta karşılaşılan baş ağrısı, yorgunluk, stres, halsizlik ve daha bir çok rahatsızlığın, çevremizde yer alan elektronik cihazların yaydığı radyasyon sonucu ortaya çıktığını belirten Calayır, "Elektronik cihazların çevreye yaydığı radyasyon
100 > OCAK 2012
ve bu radyasyonun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri artık bir çok otorite tarafından kabul görmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün geçtiğimiz Temmuz ayında yaptığı 'Cep telefonları kanser yapıyor' açıklaması bu konunun ciddiyetini bir kez daha gösterdi. Teknolojiden vaz geçmek mümkün değil, öyle ise güvenle kullanmanın yollarını aramamız gerekiyor. Pulse Clean'i Türkiye'ye getirmekteki en büyük amacımız, teknoloji odaklı bir firma olarak teknolojinin güvenle ve huzurla kullanılmasıdır. Japonya'da 14 yıldır kullanılan ve birçok bilimsel kuruluş tarafından onaylanmış bu ürün 7'den 70'e tüm halkımızın hizmetindedir " dedi.
Pulse Clean’e ABD’den En İyi Buluş Ödülü Amerikan Buluşlar Kongresi'nden "En İyi Buluş" ödülünü alan patentli ve bilimsel onaylı ürün Pulse Clean'i "Cüz'i bir fiyata sağlık için yapılan önemli bir yatırım" olarak tanımlayan Calayır "Ürünümüzün kalitesinden ve faydalarından eminiz. Halkımızın ilgisinden çok memnunuz. Uzun ve zorlu bir bilimsel çalışma sürecinden sonra ortaya çıkan Pulse Clean'in özellikle hiçbir etkisi olmayan taklitlerinden sakınılmasını özellikle altını çiziyoruz" diye konuştu.
TIBBİ EKİPMAN
Kas Ağrıları ve Tutulmaları için Sıcağı Sıcağına Çözüm: DEEP HEAT Deep Heat, termal flaster ürünüyle kasların gevşemesine, tutulmaların azalmasına, ağrının giderilmesine yardımcı oluyor ve iyileşmesi için etkilenen bölgeye kan akışını artırıyor.
G
ünümüzde erkek-kadın birçok insan, kas ağrısı ve tutulması gibi rahatsızlıklardan şikayetçi. Kişinin mesleği, yaşam tarzı gibi nedenlerden ya da rüzgar, klima gibi maruz kalınan dış etkenlerden kaynaklanabilen bu rahatsızlıklar yaşam kalitesini ve konforunu olumsuz etkiliyor. İncinen, kas ağrısı ya da tutulması bulunan bölgeyi ısıtmak ve sıcak tutmak ise en pratik çözüm olarak öne çıkıyor. Vücudunuzdaki eklemlere ve kaslara sıcak uygulamak, incinme ya da inflamasyon tedavisinde yardımcı oluyor. Isıtıcı ürünler, termal terapi prensibi ile dolaşımı hızlandırıyor, bölgeye daha fazla kan ulaştırarak daha fazla oksijen ve besin maddesi sağlıyor, böylece kaslara yaralanma bölgesindeki inflamatuar ajanların uzaklaştırılmasına yardımcı olacak enerjiyi veriyor. Deep Heat; insan sağlığı için dünyanın önde gelen markaları ile işbirliği içinde çalışan San Pharma firması tarafından şimdi Türkiye’ye getirildi. Deep Heat, termal flaster ürünüyle kasların gevşemesine, tutulmaların azalmasına, ağrının giderilmesine yardımcı oluyor ve iyileşmesi için etkilenen bölgeye kan akışını artırıyor. Uzun süren etkisi ile de ağrıyı unutmanızı ve hayatınıza devam etmenizi sağlıyor.
8 Saate Kadar Rahatlatıcı Sıcaklık Deep Heat Termal Flaster; çok yönlü bir kullanım alanına sahip. Kas ağrıları, eklem katılığı, sırt ağrısı, gerilme ve burkulmalarda etkili rahatlama için kullanılabiliyor. Aynı şekilde romatizmal ağrılar, adet sancısı, siyatik, fibrozit ve lumbago gibi daha ağrılı durumların tedavisinde de etki gösteriyor. Bağ dokularını (kaslar, tendonlar, ligamentler) ısıtıyor, esnemelerine ve daha kolay hareket etmelerine yardımcı olarak yaralanmanın önlenmesine de yardımcı oluyor. Bel ağrısı, insanların %80’ini yaşamlarının belli bir döneminde etkileyen ve sıklıkla tekrarlayan bir rahatsızlık… Deep Heat Termal Flaster, bel ve sırt bölgesi için özel tasarımıyla ulaşılması güç alanlarda da etkili rahatlama sağlıyor. Ürün, hava ile aktive oluyor. Isıtıcı etkisi birkaç dakika içinde başlıyor ve 8 saate kadar kontrollü, derin ve rahatlatıcı sıcaklık veriyor. Kokusuz olduğu için rahatsız etmiyor, ayrıca leke yapmıyor. İlaç olmadığı için diğer ilaçlarla etkileşmesi gibi bir sorun da oluşturmuyor. Deep Heat Termal Flaster; tekli, dörtlü, sırt ve bel bölgesi için özel tasarlanmış ikili ambalajlarıyla tüm eczanelerde.
102 > OCAK 2012
TIBBİ EKİPMAN
Breathe Right Burun Bantları ile Daha Rahat Uyku İlaç içermeyen burun bantlarının ihtiyaca göre Breathe Right, Breathe Right Mentollü ve Breathe Right Çocuklar İçin seçenekleri de bulunuyor.
B
urun kanallarını açarak daha rahat nefes alınmasına ve burun tıkanıklığının giderilmesine yardımcı olan Breathe Right Burun Bantları, çocuklar ve yetişkinlerin rahat nefes almasına olanak sağlıyor. İlaç içermeyen burun bantlarının ihtiyaca göre Breathe Right, Breathe Right Mentollü ve Breathe Right Çocuklar İçin seçenekleri de bulunuyor.
En Pratik Çözüm Tüketici sağlığı ürünleriyle tüm dünyada yaşam kalitesini arttırmak için çalışan GlaxoSmithKline (GSK) güvencesiyle sunulan Breathe Right, özellikle soğuk algınlığı ve gribin arttığı bu dönemde burun tıkanıklığını azaltmak isteyenlere en pratik çözüm oluyor. Dünyada milyonlarca insanın daha rahat nefes, daha iyi bir uyku için tercihi olan Breathe Right Burun Bantları, burun tıkanıklığına anında ve uzun süren rahatlama sağlıyor. Patentli esnek tasarımı ile burun derisini hassas biçimde yukarı doğru kaldıran Breathe Right, burun deliklerini dışa doğru çekerek geniz yolunu açıyor, böylelikle rahat ve sorunsuz nefes alınmasına yardımcı oluyor. Breathe Right Burun Bantları aynı zamanda ağız yerine burundan nefes alınmasını kolaylaştırarak horlamayı azaltıyor.
İngilere’den İthal Ürün İngiltere’den ithal edilen ve ilaç içermeyen Breathe Right’ın Mentollü seçeneği bulunuyor. Breathe Right Mentol aromatik buğu etkisiyle ferah bir nefes alınmasına yardımcı oluyor. Bandın mentollü buğusunun ortaya çıkması için bandı hafifçe ovmak gerekiyor. Breathe Right’in 5-12 yaş aralığındaki çocukların hassas ciltlerine uygun çocuklar için alternatifi de bulunuyor. Breathe Right Çocuklar İçin Burun Bandı, çocukların daha iyi uyuması için ilaç içermeyen, yan etkisiz bir çözüm sunuyor. Breathe Right Çocuklar Için Burun Bandı, iki farklı rengi ve eğlenceli tasarımıyla dikkat çekiyor.
Daha rahat nefes, daha rahat uyku için eğlenceli iPhone aplikasyonu Breathe Right Burun Bantları’nın iPhone için geliştirdiği eğlenceli “Rahat Uyku” aplikasyonu, daha iyi bir uyku için teknolojiden faydalanıyor. Rahat Uyku uygulaması Koyun Sayma ve Uyku Müziği ile uyumaya yardımcı oluyor. Uygulamada klasik müzikten ninnilere kadar birçok rahatlatıcı melodi bulunuyor, bu melodiler eşliğinde koyun sayarak rahatça uykuya dalınabiliyor.
104 > OCAK 2012
TIBBİ EKİPMAN
Qualcomm’dan, Medikal Cihazlara Yönelik Kablosuz Çözümler
Q
ualcomm Incorporated (NASDAQ: QCOM), Qualcomm Incorporated tarafından tesis edilen ve Qualcomm’un yatırım grubu Qualcomm Ventures tarafından yönetilecek bir yatırım girişimi olan 100 milyon dolarlık Qualcomm Life Fonu’nun oluşturulmasının yanı sıra, önceki adıyla Qualcomm Kablosuz Sağlık şirketinin işlerini yürütecek olan ve tamamen Qualcomm Incorporated’ın sahip olduğu bir bağlı şirket konumundaki Qualcomm Life Inc.’in kuruluşunu duyurdu. Qualcomm Life’ın ilk teklifleri olan medikal cihazlarla birlikte kullanılmak üzere tasarlanmış 2net™ Platformu ve Hub’ı cihaz kullanıcıları, sağlık hizmet uzmanları ve hasta bakıcıların biyometrik bilgilere kolayca erişmesini sağlamak amacıyla bulut tabanlı çözümler aracılığıyla kablosuz medikal cihazları birbirine bağlamak üzere tasarlandı. Platform ve hub; medikal cihaz verilerini aktarma, depolama, dönüştürme ve görüntüleme amacını taşıyor. Ayrıca şirket, 40’tan fazla müşteri ve ortağın medikal cihaz, mobil medikal uygulamalar ve sağlık hizmetleri şirketlerinden oluşan, birlikte çalışabilen ve değer arttıran bir ekosistem yaratmak üzere 2net ekosistemine entegrasyonunun devam ettiğini veya bu ekosistemi kullanmayı düşündüklerini de duyurdu. Qualcomm Life, Washinton D.C. Gaylord Ulusal Eğlence ve Kongre Merkezi’nde (403 Numaralı Pavyon) düzenlenen üçüncü geleneksel mHealth Zirvesi’nde 2net Platformu, Hub ve entegre müşterilerin cihaz ve uygulamalarını vitrine çıkarıyor.
106 > OCAK 2012
Şirket tarafından medikal cihaz müşteri ve ortaklarından oluşan 2net platformu ve Hub bağlantı ekosistemi kablosuz sağlık hizmetlerini hızlandırmak amacıyla 100 milyon dolarlık Qualcomm Life fonu oluşturuldu.
Qualcomm Life Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Rick Valencia, şöyle konuştu: “Qualcomm Life, kısmen kendi kablosuz bağlantı girişimleri; teknoloji seçim hataları, ölçülemeyen konuşlandırma modelleri ve dudak uçuklatan yüksek işletim destek maliyetleri nedeniyle tahammül edilemeyen boyutlara ulaşınca soluğu Qualcomm’da alan medikal cihaz üreticilerine destek olmak için kurulmuştur. 2net Platformunda entegrasyon da dâhil olmak üzere hizmetlerimiz, mobil taşıyıcılara entegrasyon sağlayarak ve alandaki kablosuz medikal verilerin desteklenmesine yönelik işletim düğümlerini çözerek medikal cihaz üreticilerinin omuzlarındaki yükü hafifletmektedir.” Qualcomm Life Küresel Strateji ve Pazar Geliştirme Departman Başkan Yardımcısı Don Jones ise: “2net Platformu ve Hub’ın medikal cihaz bağlantısı tanıtımının, yayılmakta olan kronik hastalıklarla yüzleşen gergin medikal sistemler gözlemlediğimiz sağlık hizmetleri sektöründe muazzam bir değişiklik yaratacak. Zaten pek çok 2net ekosistem üyesi, kronik hastalık yönetimine yönelik izleme işlevlerini sunarak hastalarına sundukları hizmet kalitesini arttırabilmiş durumda” şeklinde görüşünü paylaştı. 2net Platformu, verilerin sağlık hizmetlerinin süreci boyunca erişilebilir olması için şirketlerin medikal cihazlarına kablosuz olarak bağlanmasını kolaylaştırıyor. Veriler; 2net Hub, cep telefonu, başka bir mobil etkin cihaz veya müşteri hizmet platformuna bağlanan uygulama programlama arayüzleri gibi birçok ağ geçidi kanalıyla hastanın medikal cihazından elde ediliyor. Veriler medikal cihazdan bir kez alındıktan sonra şifrelenerek mobil bağlantı üzerinden 2net Platformu’nda depolanıyor. 2net Platformu iletiyi aldıktan sonra ise hasta medikal cihaz verileri, üreticinin uç kullanıcı için seçtiği arabirime aktarılıyor. 2net Platformu, HIPAA güvenlik şartlarını karşılamak için tasarlanmış bulunuyor. ISO 13485 sertifikası sahibi 2net Platformu bu niteliğiyle ABD ile sağlık hizmet sektöründeki uluslararası düzenleme kuruluşlarının kalite şartlarını birleştiriyor.
TIBBİ EKİPMAN
Kan Bağışında, Türkiye Vodafone Vakfı – Türk Kızılayı İşbirliği
İşbirliği, ülkenin yıllık kan ihtiyacı olan 1 milyon 800 bin ünite kanın gönüllü, güvenli ve düzenli kan bağışçılarından sağlanmasına önemli katkı sunacak.
108 > OCAK 2012
T
ürkiye Vodafone Vakfı, mobil teknolojinin insanların iyiliği için kullanılması misyonuyla gönüllü kan bağışçı sayısını arttırmak ve kan bağışının sadece acil durumlara özgü değil düzenli bir alışkanlık haline gelmesi için farkındalık yaratmak üzere Türk Kızılayı ile önemli bir işbirliğine imza attı. İşbirliği çerçevesinde, Vodafone “Kan Bağış Noktası Bilgilendirme Servisi"ni müşterilerine ücretsiz olarak sunacak. Vodafone ve Türk Kızılayı işbirliğinde geliştirilen mobil uygulama ile tüm operatör kullanıcıları kan verebilecekleri en yakın sabit veya mobil Kızılay kan merkezini harita üzerinde görebilecek, Kızılay'ın gönderdiği bilgileri alabilecekler. Hem iOS hem de Android işletim sistemli akıllı telefon sahipleri operatör sınırlaması olmadan bu uygulamadan yararlanabilecek. Bu işbirliği, ülkenin yıllık kan ihtiyacı olan 1 milyon 800 bin ünite kanın gönüllü, güvenli ve düzenli kan bağışçılarından sağlanmasına önemli katkı sunacak. Türkiye Vodafone Vakfı ve Türk Kızılayı, mobil teknolojilerin insanların iyiliği için kullanılması misyonuyla kan bağışında bulunmayı kolaylaştırmak ve teşvik etmek üzere çok önemli bir işbirliğine imza attı. Kan bağışının sadece acil durumlarda değil düzenli olması gerekliliğini vurgulamak ve konuyla ilgili farkındalık yaratmak amacıyla; Vodafone’un teknolojik altyapısından faydalanarak geliştirilen bu işbirliği kapsamında Vodafone abonelerine ücretsiz olarak "Kan Bağış Noktası Bilgilendirme Servisi" sunulacak. Servise üye olan Vodafone aboneleri, hem bulundukları lokasyona gezici Kızılay Bağış Araçları geldiğinde haberdar olacak; hem de kan verme ve düzenli kan bağışıyla ilgili bilgilere ulaşabilecekler. Ayrıca, iOS ve Android işletim sistemli akıllı telefon sahipleri, operatör sınırı olmadan, Vodafone-Türk Kızılayı işbirliğinde geliştirilen mobil uygulamayı kullanarak kan bağışında bulunmayı kolaylaştıran süreçleri takip edebilecekler.
Kan Bağış SMS Servisi Halen Kızılay'a yapılan kan bağışları; “Türk Kızılayı Kan Bağış Merkezleri” ve gezici olarak hizmet veren “Mobil Kan Bağış İstasyonlarında” kabul ediliyor. Vodafone, Türk Kızılayı ile işbirliği çerçevesinde “Sabit veya Mobil Kan Bağış Noktası” bilgilendirme servisini müşterilerine ücretsiz sunuyor. Vodafone, servise abone olan kullanıcıların o anki lokasyon bilgisine erişerek; kullanıcıya en yakın Kan Bağış İstasyonu ya da Merkezi’nin bilgilerini bir SMS ile iletecek. Böylece kan vermeye gönüllü olan Vodafone müşterileri, bu hızlı bilgilendirme ile en yakın noktaya kolayca erişebilecek. Servisi kullanabilmek için abonenin kayıt olması gerekiyor. Bunun için “GONULLU” yazarak 5262 kısa numarasına SMS göndermek yeterli oluyor. Kayıt gerçekleştiği anda aboneye kendisine en yakın sabit kan bağış merkezinin iletişim bilgileri gönderiliyor. Ayrıca kayıtlı aboneler, mobil Kızılay kan bağış araçlarının yakınında oldukları takdirde bir SMS ile bu durumdan otomatik olarak haberdar edilerek kan bağışı yapmaya teşvik ediliyorlar.
SEKTÖRDEN
[
TPU Membran/Bariyer Filmlerin Medikal Sektördeki Yeri
Y.Müh. Necmi Yelkikanat Ateg Mühendislik
110 > OCAK 2012
]
T
2-Eter serisi 3-Ester /Eter konbinasyonu 4-Carbonate serisi 5-Aliphatics serisi gibi
TPU(Thermplastic polyurethane elastomers) Hammaddesinin Tanımı Başlıca Türleri 1-Ester serisi
Eter/Ester Serileri Sürtünme direnci, dinamik yük taşıma kapasitesi, yağlara, sıcak havaya karşı dirençleri yanı sıra düşük ısıda da elastikiyet, oksijen transmisyonuna sahiplerdir. Ultroviyle katkılı çeşitleri de vardır. TPU malzemenin yeterince bilinmemesi veya başka nedenlerle sağlık sektörü koruyucu malzeme alımlarında önemli yanılgılara düşüldüğünü ihale şartnamelerinde görmekteyiz. Ülkemizde, sağlık sektörü uluslararası düzeyde önemli avantajlara sahiptir. Tıp alanında eğitimli genç nüfusumuzun varlığı, devlet, üniversite ve özel hastanelerimizin, modern cihazlara sahip oluşları. Halkımızın yanı sıra çevre ülke halkının hastanelerimizden yaralandıklarını görmek,her türlü övgüye değerdir. Gurur duyduğumuz medikal sektörümüze hizmet sunmanın onurunu taşıyan bir mühendislik firması olarak, sektörün satın alma safhasında dikkat etmesi gereken bazı hususları ilgili mercilerin gündeme taşımayı görev addediyoruz. 1-PVC kaplı koruyucu giysi, örtülerin sağlık sektöründe kullanılmaması gerekmektedir. 2-TPU membran film kaplı alez koruyucu örtü satın alımında, TPU filmin ürün teknik detayının, film kalınlığı, içeriği ve film kalite belgesi istenmelidir. Yurt içi ve dışı alımlarda, Devlet İhale Kurumu’nun ve Devlet Malzeme Ofisi’nin üniversitelerce hazırlanan teknik şartnameler doğrultusunda alımlar yapılmasını öneririz. Zira milli değerlerimizin bilinçsizce veya art niyetli çıkarlar doğrultusunda heba edilmemelidir. Örneğin; Alez koruyucu şartnamelerinde; 1- Kumaşın elyaf terkibi, dokuma türü, kumaşın metrekare birim ağırlığı vurgulanmalıdır. 2- TPU membran film cinsi, kalınlığı, bağlayıcı malzeme cinsi ve ağırlığı belirtilmelidir. 1 ve 2 noda zikredilen hususlar koruyucu ürün kalitesini tanımlayan ana unsurlardır. Ülkemizdeki toplu alım şartnamelerinde de fiyat ve kaliteyi tanımlayan bu değerlerin vurgulanması gerekirken, 750 yıkama garantisi istenmesi bilinçsizliğin veya aldatmanın tescili niteliğindedir. Zira; a-750 yıkama süresi 2,5-3 yıl her gün yıkama-kurutma anlamındadır. b-Hiç bir kumaş,750 defa yıkamaya-kurutmaya dayanamaz. Özellikle örgü kumaşlarda bir tel ipin kopması tüm sistemin çözülmesi anlamındadır.
PU (Thermo plastik poliürethan) polimer (plastik )esaslı çağdaş bir malzemedir. Elastikliği sürtünme mukavemeti, korozyona, solvente, 90 derece ısıya dayanıklılığı, insan tenine rahatsızlık vermemesi nedeniyle günümüzde çok yaygın kullanım alanlarına sahiptir. Medikal sektör başta olmak üzere, tekstil, otomotiv, möble havacılık, reklam malzemesi, suni deri, ayakkabı ve özel ürün ambalajında başarı ile kullanılmaktadır. Günümüzde PVC (Poli vinil klörür) adlı ürün, bir çok sektörde, sertleştirilmiş olarak kullanılmaktadır. Örneğin, pencere kapı konstrüksiyonu, yağmur dereleri, kirli su giderleri gibi. Yumuşak film veya köpürtülmüş halde bez yüzeyi kaplamada kullanılmaktadır. Suni deri, tente, reklam bezleri ve yatak yastık koruyucusu gibi. Bu tür ürünler, yapısal olarak neme-suya, solvente ve ısıya karşı dayanıksızdır. Kısa sürede korozyona uğrar. Çekme ve sürtünme mukavemeti çok düşüktür. İnsan sağlığına verdiği zarar nedeniyle birçok ülkede koruyucu örtü ve giysilerde, kullanımı yasaklanmıştır. Ülkemizde, PVC kaplı örtüler kaba yapısı nedeniyle dayanıklı ürün gibi algılanarak kansorejen etkisi göz ardı edilmektedir. Giysi ve yatak-yastık koruyucularında kullanılması üzücüdür. TPU hammaddesi kimyasal reaksiyonla üretilir. Granül halindedir. Kullanım alanlarına göre farklı türleri vardır. TPU malzemesi, özelliğine göre 3 farklı üretim yöntemiyle istenilen maksada göre şekillendirilir. 1-Exruder (vidalı kovan) de 180-220 C ısıda eritilerek metal kalıplara enjekte edilerek, medikal cihaz, otomotiv yan sanayi parçaları, hava hortumları ayakkabı tabanları, kayak takımları v.s.üretilebilir. 2-Cast sistemiyle (exruderli) TPU malzemesi ile 1 mm kalınlığa kadar levha üretilebilir. 3-Blowing sisteminde (çiftli ekruderli) 0.015— 0.100 mm kalınlıkta film üretilebilir. Bu yöntemle üretilen farklı TPU malzemelerle Bariyer-Membran tür filmler üretilebilir. a-Bariyer tür filmlere, hava/oksijen geçirgenliği yoktur. Havacılıkta, reklam balonları, medikal cihazlarda v.b. sektörlerde kullanılır. b-Membran tür filmler, medikal cihazlarda, korucu giysiler, örtüler, yara bantları, ayakkabı v.s sektörlerinde kullanılır. Hava/oksijen geçirgenliği vardır. TPU membran ve bariyer tür filmler ile ilgili teknik detayları www.ateg.com.tr sayfalarımızda bulabilirsiniz.
KARDİYOLOG
[
Kalp Krizi Riskini Öğrenmenin En Kolay Yolu: Kalsiyum Skorlaması
]
M
odern cihazlarla, ilaçsız ve çok kısa sürede yapılabilen kalsiyum skorlaması, dört yıl içerisinde kalp krizi geçirme riskinin derecesini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması buzdağının görünen yüzünü değil; suyun altını da gösterdiği için uyarıcı önem taşıyor.
Dr. Gürsel Atefl Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenlerinin başında gelen kalp ve damar hastalıklarının önceden fark edilmesini sağlayacak testler hayat kurtarıyor. Derin bir nefes alma süresinde yapılabilen kalsiyum skorlaması, kalp damarlarındaki kireçlenme miktarını ve buna bağlı olan koroner arter hastalığı riskini ortaya çıkarıyor. Kalsiyum skorlaması sonuçları, kişinin gelecek yıllarına ilişkin bilgi veriyor. Kalp krizi riskinin önceden belirlenebilmesini sağlayan yöntemler arasında ilk akla gelen anjiyo. Anjiyo ile kalsiyum skorlamasının birbirinden farklı iki yöntemdir. Anjiyoda kişinin varolan şartları belirlenip, tedaviye gereksinim duyup duymadığına karar veriliyor. Kalsiyum skorlamasında ise kişinin damarındaki gelişmeleri görmek amaçlanıyor. Böylece, ilerleyen yıllarda kalp krizi geçirme riskinin daha iyi belirlenmesi sağlanıyor.
40'lı Yaşlara Dikkat! Belirgin herhangi bir şikayet olmamasına karşın ailede kalp hastalıkları görülüyorsa kişinin kalsiyum skorlaması yaptırması öneriliyor. Koroner arter hastalıkları, 40’lı yaşlardan itibaren giderek artan bir seyir izliyor. Aile öyküsü olan kişilerde, genç yaşlarda da kalp krizi riski olasılığı var. Araştırmalar, damarlarında kalsiyum birikmesine rastlanmayan kişilerin dört yıl boyunca kalp krizi geçirme riskinin çok düşük olduğunu gösteriyor. Kalsiyum skorlamasında istenen, sonucun sıfır olması. Sonuç sıfır değilse, damardaki kalsiyum birikiminin miktarına göre kişide düşük, orta ya da yüksek derecede kalp damar hastalığı riski olduğu düşünülüyor ve
112 > OCAK 2012
çıkan sonuca göre ilaçla tedaviye başlanıyor. Ciddi bir damar tıkanıklığı saptananlara ise koroner anjiyografi uygulanıyor.
Kalsiyum Skorlaması Nasıl Yapılıyor? Hastaya ağızdan veya damardan hiçbir ilaç verilmeden, bilgisayarlı tomografi ile sadece bir tutumluk nefes süresinde yapılan kalsiyum skorlaması, hekimlere göre en önemli tarama testlerinden biri. Modern cihazlarla yapılan ölçüm ile daha az radyasyon alınıyor.
Kalp-damar hastalıkları açısından riskli gruplar; Sigara kullananlar Trigliserid ve HDL düzeyi yüksek kişiler Diyabet ve hipertansiyon hastaları Kilo fazlası olanlar Metabolik hastalıkları bulunanlar Bel çevresi erkeklerde 102, kadınlarda ise 96 santimetreyi geçenler
STÖ GÖZÜNDEN
[
Türk Kimya Sektörü
Ü Murat Akyüz İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı
114 > OCAK 2012
lkemizin sanayileşme ve gelişme göstergeleri arasında kimya sektörü önemli bir yere sahiptir, çünkü kimya sektörü kendisinden hariç birçok sektörün hammadde, ara mamul ve mamul ihtiyacını karşılamaktadır. Kimya sektörü, son yıllarda istikrarlı yapının da verdiği güven ve destekle ciddi bir gelişim sürecine girmiştir. Türkiye, 2011 yılında 134,6 milyar dolarlık ihracatla Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamına imza atarken, Kimya sektörü ihracatını yüzde 29’luk artışla 16 milyar 383 milyon dolara çıkarmıştır. Bu rakamlar çerçevesinde Kimya sektörü ihracatındaki artış oranı ihracat lideri otomotivin de üzerinde gerçekleşmiştir. Tüm bu çalışmalar neticesinde, ihracatı her geçen yıl daha da artarak, Türkiye ihracatının %10’nu oluşturan Türk Kimya Sektörü, dünyanın her yerine ürünlerini ulaştıran iddialı bir sektör haline gelmiştir. 2023 Yılı İhracat Stratejisi çerçevesinde, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında 50 milyar dolar sektör ihracatına ulaşması hedeflenmektedir. Geçtiğimiz yıl kimya sektörünün en fazla ihracat yaptığı ilk üç ülke Mısır, Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri’dir. Bu ülkeleri sırasıyla; Al-
]
manya, Rusya Federasyonu, İtalya, Yunanistan, Azerbaycan – Nahcivan, Malta ve Romanya izlemiştir. Malta’ya olan kimyevi madde ve mamülleri ihracatımız yüzde 612 gibi rekor bir yükseliş göstermiştir. Türk Kimya Sektörü’nün en önemli alt sektörlerinden bir tanesi de şüphesiz ilaç ve eczacılık sektörüdür. İlaç sanayi, en yüksek katma değer sağlayan sektörlerin ön sıralarında yer almaktadır. Sektörün 2011 yılı ihracatı bir önceki yıla göre % 12,2 artarak 576 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ihracat yaptığımız ülkeler ise; Almanya, Irak, İsviçre, Birleşik Krallık ve KKTC’dir. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği, sağlık sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılarımıza yeni fırsatlar yeni pazarlar sunmaya devam etmekte ve uluslar arası organizasyonlarda desteklenmeleri için öncülük etmektedir. 16-19 Kasım 2011 tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf şehrinde düzenlenen “Medica 2011” fuarı, ülkemiz milli iştirak organizasyonu bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilmiştir. Dünya’nın sağlık sektöründe düzenlenen büyük fuarlarından biri olan Medica Fuarı, Messe Düsseldorf fuar alanında gerçekleştirilmiştir.Senede bir kez düzenlenen fuarda 2011 yılında 62 ülkeden 4571 katılımcı yer almış olup, fuar 137.000 yerli ve yabancı profesyonel tarafından ziyaret edilmiştir. Sağlık sektöründe dünyada düzenlenen en büyük etkinlik konumunda olan Medica Fuarına, 2011 yılında milli katılım organizasyonumuz altında 22 firma katılım gösterirken, 67 firma ise bireysel olarak iştirak etmiştir. 23-26 Ocak 2012 Tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde düzenlenecek olan “Arab Health” fuarının milli katılım organizasyonu Birliğimizce ikince kez düzenlenecektir. Yaklaşık 86.000 m2 alanda gerçekleştirilmesi, 60 ülkeden 2.800 katılımcı firmanın ürünlerini sergilemesi ve 66.000 yerli ve yabancı tarafından ziyaret edilmesi beklenen ve dünyada sağlık sektörü ile ilgili düzenlenen ikinci en büyük fuar konumunda olan “Arab Health” Fuarı’nda bu sene Sheikh Rashid ve Za’abeel alanlarında 43’ü milli katılım organizasyonumuz altında yaklaşık 90 Türk firması sağlık ürünleri, gereçleri hastane mobilyaları vb ürünlerini sergileyeceklerdir.
PSİKOLOG
[
Stresle Başa Çıkabilen Çalışanlar Daha Başarılı Oluyorlar
H Ayfle Yan›k Knudsen Psikolog
ayatımızın ortalama üçte birini geçirdiğimiz iş yerlerimiz, olumlu – olumsuz etkileriyle yaşantımızda önemli bir yer tutarak psikolojimizi derinden etkiliyor. Kontrol altında tutulduğunda hayatı daha üretken hale getirmek için motive edici bir etken olan stres, aşırı derecede yaşandığında zihinsel, ruhsal ve hatta fiziksel açıdan sağlığı olumsuz yönde etkileyen bir tehdide dönüşebiliyor. Ekonomik koşulların ağırlaşması ve rekabet koşullarının artması sonucu çalışanlardan beklentiler daha da yükseliyor. İşin ve çalışma koşullarının çalışan üzerinde oluşturduğu baskı strese yol açıyor, aşırı stresin kişiler için de kurumlar için de sorunlara yol açacağı, verimliliği düşürürken, kişinin yakın çevresini ve toplum sağlığını da olumsuz yönde etkileyeceği kesin. İş Yerinde Stresin Nedenleri Gerek çalışanların kendi beklentileri, gerekse patronların beklentileri, insan iç dünyasında gerilimlere yol açabiliyor. Çalışan bireyler için; çok fazla sorumluluk altında olmak, görev dağılımında adaletsizlik olduğunu düşünmek, mesleki ilerleme ile ilgili endişeleri olmak, birlikte çalıştığı ekipte uyumsuzluk yaşamak, alınan ücret ve maaşlar konusunda kaygıların olması, kişinin yaptığı önemsiz ya da var olmayan hataların büyütülmesi, arkasından konuşulması, dışlanması, bilgi saklanması, yanlış giden her şeyin faturasının ona çıkarılması, bağırılması, hakaret edilmesi gibi nedenler stres yaşanmasına neden olur.
116 > OCAK 2012
]
Eğer söz konusu kişi bir işverense şirketinin geleceği, çalışanların uyumsuzluğu ve problemleri, alt yöneticilerin sorunları, finans ve yatırım planlamaları strese neden oluyor. İş verenlerin yüklendikleri stres, genelde çalışanlardan daha fazladır. Ama umumiyetle patron ve çalışanlar birbirini anlamazlar, kendi yüklendikleri stresi önemser, diğerininkini yok sayarlar. Stresin Neden olduğu Olumsuz Sonuçlar Stresle baş edilemeyen durumlarda insanlarda hem bedensel hem de psikolojik sorunlar görülüyor. Başa çıkamadığı streslerin birikmesi sonucu kişide uyku bozukluğu, içine kapanık bir ruh haline bürünme, işe odaklanamama ve görevlere gerektiğinde yoğunlaşamama gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Performans ve verimliliğin düşmesi şirketlerde gizli kayıplara yol açıyor. İşyerinde değersiz ve baskı altında hissetme, gelecek üzerine kaygıların artması, kişinin içine kapanık bir ruh haline bürünmesine neden olabiliyor. İş stresi, sigara ve alkol gibi sağlıksız alışkanlıkları tetiklerken şirketlerde kayıplara yol açıyor. İş Yerinde Stresle Nasıl Baş Edilir? Strese neden olan faktörleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da onunla mücadele etmenin yolları mevcut. İş yerindeki koşulları ve sizi rahatsız eden durumları uygun bir dille yöneticinizle paylaşın. İş yerinde güvendiğiniz arkadaşlarınızdan yardım isteyebilirsiniz. Ne olursa olsun eve iş getirmeyin. Eşinize, sevdiklerinize, çocuklarınıza mutlaka zaman ayırın. Düzenli aralıklarla aile büyüklerinizi arayın ve ziyaret edin. Kendinize ve hobilerinize zaman ayırın. Kitap okumak, müzik dinlemek, yürüyüş yapmak ya da sevdiğiniz bir arkadaşınızla bir kafede oturup sohbet etmek de size iyi gelecektir. Belirli aralıklarla iş yerinde dolaşın, yürüyün ya da merdiven inip çıkın. Mümkünse temiz hava alın, hareket etmeniz kan dolaşımınızın da harekete geçmesine yardımcı olacaktır. Her yolu denemenize rağmen stresiniz devam ediyorsa, daha verimli olabileceğiniz ve kendinizi daha mutlu hissedebileceğiniz bir iş araştırabilirsiniz. Ancak işinizle ilgili ani bir karar vermekten kaçınmalısınız.
DOĞAL SAĞLIK
[
Zencefil, Limon Kabu€u ve Bal Kar›fl›m› ile Vücudunuzun Savunma Kalkanını Güçlendirin
K
ışın artan ani hava değişiklikleri gribal enfeksiyona ve soğuk algınlığına sebep oluyor. Bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olacak, lezzetli içimiyle de son derece keyif almanızı sağlayan Zencefil, limon ve bal üçlüsünün kış aylarını rahat ve zinde geçirmenize yardımcı olacaktır.
Yüzyıllardır Tercih edilen Formül Prof. Dr. Erdem Yeflilada Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı
118 > OCAK 2012
Yüzyıllardır koruyucu etkisiyle bilinen, soğuk algınlığı ve boğaz ağrısında ilk tercih olan zencefil kökü, hoş kokusu ve ferahlatıcı özelliğiyle vazgeçilmez olan limon ile buluştuğunda soğuk algınlığından sindirim sorunlarına kadar birçok rahatsızlığa iyi geliyor. Zencefil safra salgısını artırması nedeniyle bilhassa yağlı yemeklerden sonra sindirime yardımcı olmakta, sancıyı gidermektedir. Yangı giderici etkisi nedeniyle artrit gibi yangılı hastalıklarda şikayetlerin hafifletilmesinde yararlanılmaktadır.
]
Farklı Lezzetler Arayanlara Bilhassa Limon ve balla birlikte hazırlanan çayı soğuk algınlığında, boğaz ağrısında ve öksürüklerde etkilidir. Ayrıca, zencefil, bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanı sıra, zayıflamaya yardımcı bir bitki olarak da biliniyor. Sağlığına özen gösterirken farklı lezzetler deneyerek keyif almak isteyenler için zencefil ve limon kabuğu vazgeçilmez bir ikili.
İŞLETMECİ GÖZÜYLE
[ Dönüşüm Şart Ama Nasıl? - II - ] A Mustafa Çiçek Sağlık İdarecisi muscicek@gmail.com
Sağlıktaki dönüşüm programının amacı; sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun olarak organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve sunumudur. Kıt kaynakların en uygun şekilde kullanılarak daha fazla sağlık hizmeti üretilmesinin sağlanması amacıyla; malzeme yönetimi- akılcı ilaç kullanımı- sağlık işletmeciliği- insan kaynaklarının rantabl yönetimi -koruyucu hekimlik temeline dayalı olarak kurulan dönüşüm programının temel ilkeleri; • İnsan merkezlilik • Sürdürülebilirlik • Kalitenin sürekli gelişimi • Katılımcılık • Uzlaşmacılık • Gönüllülük • Güçler ayrılığı • Dezantralizasyon, olarak belirlenmiştir. Ancak bu denli büyük değişim ve dönüşümün gerçekleştirilmesi ve bu ilkelere uygun olarak yapılan çalışmalarda beklenen çözüm odaklılığının ve kalıcılığın sağlanabilmesinde etkin faktör projenin uygulayıcılarıdır. Uygulayıcıların sahadan gelmesi ve sistemin tamamını içine alabilen ufuk çizgisine sahip olması, ortak aklı özümsemesi, kuvvetler ayrılığı prensibi ile meslekleşmenin gerekliliğine gönülden bağlılıkla inanması, empatik yaklaşımla sistemi kurması gerekir. Çünkü belirli, grup ve mesleklerin he-
gomanyasında yürütülen sağlık projelerinin kalıcılığının olmadığını ve daha çok kaynak israfına yol açtığına şahit olmuşuzdur. Dezantralizasyon Sağlık sistemimizde verimliliğin ve kalitenin artırılmasına yönelik olarak başlatılan “sağlıkta dönüşüm projesinin “ önemli aşamalarından bir tanesi de, belli kriterlere göre seçilmiş kamu hastanelerinden gruplar oluşturmadaki (hastane birlikleri) amaç, üretilen sağlık hizmetlerinde etkinliğin artırılması ve hizmet üretme maliyetlerinin düşürülmesidir. Pozitif sinerji oluşturmak amacıyla kurulmaya çalışılan bu sistemin ana yapı taşlarının neler olacağı yeterince açıklığa kavuşması gerekmektedir. Yönetim boşluğunun doldurulması veya yerinden yönetime geçişin ilk başlangıcı olacak ise şayet, buna her kesimin hazır olması gerekmektedir. Hastane tepe yönetiminin donanımlı ve deneyimli olması için konunun uzmanlarından oluşması sistemin daha sağlıklı işlemesini sağlar. Yeni ek sorunların oluşması, sinerjinin dağılmasına yol açmaması gerekir. Sağlık kurumlarının merkezi yönetimin oluşturduğu hantal yapıdan kurtarıp, gelişen sistemlere uyumlu hale getirmek için yerinden yönetime geçiş sürecinin çok iyi organize edilmesine ihtiyaç vardır. Esasında, Sağlık kurumlarının yerinden yönetiminde gelecek yenilik, kurumların idari, finans ve tıbbi yapısının profesyonel yöneticiler tarafından tek çatı altından ayrı ayrı yönetimidir. Kuvvetler ayrılığı prensibine göre işletilmesi gereken süreçler genel müdürlük(genel koordinatör veya CEO) altında ortak akla dönüşerek hayata geçirilirse özerk yapılaşma oluşumu başlar. İnsan Kaynakları Yönetimi Hemen her alanda insan kaynakları yönetim sürecinin önemli yeri ve görevleri vardır. Sağlık alanındaki insan gücü kaynağının daralması, sağlık sistemlerindeki insan kaynaklar yönetim sürecinin ulusal ve uluslar arası bir boyuta taşınmasına sebebiyet vermiştir. Bu nedenle, sağlıkta dönüşümün temel bileşenlerinin bir diğeri ise yüksek motivasyonlu sağlık insan gücü oluşturmuş olup; YÖK, Milli Eği-
122 > OCAK 2012
İŞLETMECİ GÖZÜYLE
tim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının entegre ve planlı bir sistem dahilinde çalışmasını gerekli kılmaktadır. Örneğin, ülkemizde sağlık teknisyeni, hemşire, doktor açığı varken, diğer birçok branşta yetişen gençlerimiz iş bulmada sorun yaşamaktadır. Sağlıkta dönüşümün amaçlarına ulaşabilmesinde önemli faktörlerinden biri de “sağlık kurumları yöneticiliği” nin fulltime ve profesyonel bir yapıya kavuşturulmasıdır. Güçler Ayrılığı Sağlık hizmeti maliyetlerinin düşürülmesi için maliyet kalemlerinin detaylı dökümü yapılarak üzerinde titizlikle çalışılmasını gerekli kılar. Maliyet analizi çalışması finans yönetiminin görevidir. Finans yönetiminin önemsenmediği kurumlarda sıkıntılar birden ortaya çıkar ve yıkım gücü etili olur. Bununla birlikte her hastane kendi yönetim kararlarından, hizmet kalitesinden ve verimliliğinden sorumlu olacaktır. Bürokratik oligarşiyi zayıflatmanın yolu, iyi oluşturulacak görev tanımları ile güçler ayrılığına işlerlik kazandırmak olmalıdır. Hayata geçirilecek her projede, kazancım ne olacak sorusunu sorma cesaretini gösterebilecek bürokrasiyi devre dışına çıkaran sistemlerin özelliği; adil, şeffaf, izlenebilir ve katılımcı olmasıdır. Yasal prosedürler ve görev tanımları yazılımları sürecinde ortaya çıkan irade, projenin diğer basamaklarında güçler dengesinde hakim güç olarak belirleyicilik sıfatına bürünmektedir. Kıt kaynakların kullanımında belirleyici güçten ziyade, yetki alanlarının girift olmaktan çıkarılarak daha belirgin yapıda olması gerekir. Örnek: Herkes en lüx araçla seyahat etmeyi sever. Ancak aracın maliyeti ile kazanç dengesi arasında denge kurulamaması durumunda öyle bir zaman gelir ki toplu taşıma aracından bile faydalanılamaz bir manzara oluşabilmektedir. Bilinçlendirme Hastalık oluşturacak kaynakların bertarafına ağırlık verilmesine yönelik olarak, koruyucu hekimlik ile aile hekimliği hizmetlerine ağırlık verilmesi en doğru seçenektir. İlaç reçetesi yazmadan hastasını tedavi etme yöntemi seçen hekime itibar az oluyorsa eğitim sistemimizde de bir sıkıntı var demektir. Sağlık memuru ve
124 > OCAK 2012
hemşire olmak için uğraş veren çocuklarımızın yakınlığına ve almış olduğu puanlarına göre tercih edebileceği sağlık meslek liseleri bulamıyorsa sıkıntıların kaynağında yine ülkemizdeki bürokratik yapıdaki bilinç eksikliğinden kaynaklı sorunlar var demektir. Etik kurallara uyum, kıt kaynakların ekonomik ve etkin yönetilmesi mecburiyeti, hastalık hali oluşmadan sağlığın korunması için gerekli tedbirlerin önceden alınması, akılcı ilaç kullanımı ile hastanelerin de dinamik bir işletme olduğu bilincinin geliştirilmesinde her kesimin bir görevi olmalıdır. Hizmette Rekabet Sağlık Sistemlerinin Temel Amaçları: Hastalığın maliyetine karşı finansal koruma sağlamak, Hizmet edilen nüfusun sağlığını geliştirmek,toplumun beklentilerine cevap vermek olduğuna göre bu amaca uygun olarak rekabetçi hizmet anlayışını hakim kılması gerekir. Hizmetlerde rekabet anlayışını geliştirebilmek için rakiplerin güçlü olması prensibi vardır. Sağlık hizmeti üretim yatırımlarında ağırlık kamuda olmasına rağmen özel sağlık kurumlarının hizmet sunumunda bulunduğu hasta sayısı % 35-40’a ulaşmaktadır. Kamu, özel, üniversite denge ortaklığı ile yapılacak birçok iş daha vardır. Birlikten güç doğar anlayışı ile “sağlık turizm”inden alınacak payın çok daha yüksek olması her kesimin beklentisidir. Hizmette rekabette; adil-etik-eşit birlikteliğe daima ihtiyaç vardır. Dönüşüm sağlayalım derken denge ortaklığında oluşabilecek kayıplar ülkemizin yararına olmayacaktır. Sağlık turizminden faydalanabilmek için planlı ve eşgüdümlü hareket etmek gerekir. Sağlık Bakanlığı önderliğinde özel hastane ve üniversite hastaneleri etkin rolü önemsenmelidir. Çünkü bu kurumların manevra kabiliyeti daha yüksektir. Yararlanılan Kaynaklar: 1- T.C.Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm Proğramı, Aralık 2003 2- Vııı Sağlık Kuruluşları Yönetim Kongresi, Hastane birlikleri Honding mi? Suat Teker 3- Türkiye’de Sağlık reformu, sağlıkta dönüşüm projesi, Doç. Dr. Bülent Gümüşel