e-dergi
Ocak Şubat Mart 2019
Sayı: 5
Dosya Konusu / SOYUT
İmtiyaz Sahibi Mersin Fotoğraf Derneği adına Yönetim Kurulu Başkanı Seyfi ARSLAN Yayın Sorumlusu Ufuk AĞMA Yayın Kurulu Abdulla SERT, Kemal TEKİN, Raziye Köksal KARTAL, Ufuk AĞMA Kapak Fotoğrafı Gökhan BULUT E-Posta fotografedergi@gmail.com Ocak Şubat Mart 2019 Sayı: 5
Foto-Graf Mersin Fotoğraf Derneği’nin süreli yayın organıdır.
Yazıların tüm teknik ve hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir. Yayın kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp yayınlamamakta serbesttir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Yazar ve kaynak belirtilerek bu dergiden alıntı yapılabilir.
Bakaç
“Sanat eseri zekanın somut düşünceyi terk etmesinden doğar” Albert CAMUS Gerçeği arama arayışı, Antik Yunan kültürünün en belirgin özelliklerinden biri olmuştur. İnsancıllık, iyinin ve doğrunun tanımı ve irdelenmesi keza Antik Çağı diğer çağlardan ayıran özelliklerdir. Rönesans ile birlikte Ortaçağ Avrupası’nın dini ve feodal otoritesi sarsılmış, hümanizm ve dolayısı ile Antik Çağ yeniden keşfedilmiş, bilimde ve sanatta nesnellik, mantıksallık ve yaratıcılık arayışları ön plana çıkmıştır. “Taklit etmenin en iyi yolunun ayna tutmak” olduğunu söyleyen Platon’dan, gerçeğin kendisinin yapılması hedeflenen Rönesans’a gelinmiştir. “sanat, gerçekliğin yeniden üretilmesidir” tanımlaması yapılabilecek sanat, değişken ve dinamik bir süreçtir. Dolayısı ile sanatta gerçeklik arayışları insanın var olduğu sürece devam edecektir. Sanatçı, eserlerinde içerisinde bulunduğu dünyayı yansıtır. Ekonomik ve bilimsel gelişmeler toplumsal yapıyı da etkiler. Gelişen sosyolojik yapı ve üretim ilişkileri karşısında sanatçının tepkisiz kalması düşünülemez. Bütün sanat akımları, gelişen teknolojinin ve üretim ilişkilerinin toplumda yarattığı sorunlar ile kendilerinden önceki akım ve fikirlere tepki amacıyla ortaya atılmışlardır. Eski Yunan’ın idealize ettiği gerçekliğe, Rönesans matematik ve perspektif kuralları ile ulaşmaya çalışmıştır. 18.yy aydınlanma çağı ve arkasından gelen endüstri devrimi ile gelişen teknolojiye sanatçıların tepkisi, bağımsız ve yaratıcı eğilimlerini geliştirmeleri olmuştur. 19.yy da fotoğraf makinesinin icadı ve geliştirilmesi gerçeklik arayışında yeni düşüncelerin ve yöntemlerin uygulanması gerekliliği sonucunu doğurmuştur. Özellikle 20.yy ile birlikte rönesansın perspektif ve kompozisyon kuralları yerini düşünsel ve duygusal anlatım yollarına bırakmıştır. Kübizm’in doğuşunun, batının resim geleneklerinden ve kurallarından köklü bir kopuşa yol açtığı sanat tarihçilerinin genel görüşüdür. Dışavurumculuk ve Kübizm; perspektif ve derinlik duygusunu betimleme yöntemlerine getirdikleri eleştiri sonucunda, doğanın taklidinin tamamen bırakılması ve onun yerine “çizgi ve renklerin yüzey üzerine yerleştirilerek duyguların ifade edilmesi” olarak da tanımlanabilecek soyut sanata evrilmiştir. 20.yy başında nesnel gerçeklik arayışını renk, çizgi, şekil, espas gibi biçimsel ögelere odaklanarak sanatçının iç dünyasına taşıyan soyut sanat etkisini günümüzde de sürdürmektedir. Sadece resimde değil heykel, mimarlık ve bizlerin uğraşı alanı olan fotoğraf da soyut sanatın etkisi ağırlıklı olarak görülmektedir. Daha önce de değindiğimiz gibi sanat, değişken ve dinamik bir süreç ve sanatçıların içerisinden geçtiğimiz dönemde de gerçeklik arayışları devam etmekte. Albert CAMUS ile başladığımız söze GOMBRICH ile nokta koyalım. “20.yy sanatçıları taştan bir kadın yapmak istemiyor, bir kadını çağrıştıran bir taş yapmak istiyorlar” Foto-Graf ’ın 5. sayısında aynı heyecan ve enerji ile yine birlikteyiz. SOYUT konusunu işlediğimiz bu sayımızda fotoğrafçı, sanat tarihçisi, sanat tarihi ve felsefesi ile ilgili bir çok kitap ve makaleye imza atan (Phd) Dr. Özand GÖNÜLAL, soyut fotoğrafın Türkiye’deki en önemli temsilcisi Gökhan BULUT, Afsad’tan konumuz ile ilgili atölye çalışmalarında bulunan ve yurt içi ve yurt dışında birçok kişisel ve karma sergide yer alan S. Fehmi KATIRCIOĞLU, soyut fotoğraf çekim teknikleri ile ilgili önemli ipuçları aldığımız Prof. Dr. Hakan YAMAN ve üyemiz Hatice ATAÇ yer alıyor. Pusula sayfalarımızda her zaman ki gibi Abdulla SERT çeviri metni ile ve Artalanda ise Raziye KÖKSAL KARTAL, Londra’da bulunan modern sanat müzesi TATE de gerçekleşen, soyut sanat ve fotoğrafın yaklaşık yüzyıllık yolculuğunu izleyiciye sunan “Shape of Lıght – Işığın Şekli” isimli retrospektif karma serginin incelemesi ile bizlerle. FOTO-GRAF, www.mfd.org.tr adresinde… Görüşmek üzere… Ufuk AĞMA
3
GENİŞ AÇI SOYUT RESİMDEN SOYUT FOTOĞRAFA … / (Phd) Dr. Özand GÖNÜLAL 19. yy başlarında Niepce ( 1765 – 1833 ) tarafından gerçekleştirilen ilk doğa fotoğrafının çekilmesiyle birlikte; insan varlığının sanata ilişkin yaratma süreçlerinde yaklaşık M.Ö 40.000 yıllarından itibaren resim uygulamalarında yakalamaya çalıştığı doğa gerçekliğine ulaşılabilmiştir. Fotoğraf tekniğinin ortaya çıktığı yıllarda insanoğlu, resim uygulamalarında şartlanmışlıklardan kaynaklanan doğa gerçekliği yerine, gördüğü doğa gerçeğini resmetme çabasını sergiliyordu.1 Empresyonizm olarak adlandırılan bu üslupsal süreçte, resim uygulamalarında nesnelere ilişkin şartlanılmış bilgi yerine, doğrudan gözleme dayalı olarak elde edilen nesnel bilgi aktarılmaya çalışılıyordu. Sanatçılar, Empresyonizm’e gelene kadar resim uygulamalarında; doğaya ilişkin olarak biçim ve renk bilgisini şartlanmışlık boyutuna taşıyarak, her zaman diliminde aynı renk ve biçimi kullanmışlardır. Ancak Empresyonist anlayışla bu yaklaşım değişerek doğaya ilişkin nesnelerin, gerçekte böyle olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu kavrayış İsmail Tunalı’nın kitabında belirttiği pozitivist – empresyonist varlık kavrayışıdır.2 Bu tamamen göz duyarlılığına dayalı olarak duyumlanan bir üslup anlayışının ifadesidir.3 Dolayısıyla bu durum insan varlığının doğaya ilişkin nesnel gerçekliğe ulaşmak adına gerçekleştirdiği ilk adım ve önemli bir tecrübedir. İşte bu süreçte ortaya çıkan fotoğraf tekniği, doğaya bağlı nesnel gerçeği olduğu gibi yansıtabilme yeteneği dolayısıyla resimde yeni bir kırılma sürecinin başlamasına neden olmuştur. Fotoğraf tekniği hızla gelişerek doğaya ilişkin nesnel gerçekliği yansıtabilmek açısından önemli aşamalar kaydetmiştir.4 Doğa gerçeğini birebir ortaya koyan fotoğraf tekniği karşısında resim, XX. yy başından itibaren yeni bir arayışa girmiştir.5 Bu arayış, Cezanne’ın 1904 yılında Emile Bernard’a yazdığı bir mektupta “ doğada her şeyin küre, koni ve silindire uygun olarak biçimlenmiş” olduğunu ifade etmesiyle kaynağını bulmuştur.6 Bu ifade aynı zamanda, sanata ilişkin yaratma süreçlerinde “naturalist tavrın” geride bırakılarak, “kavramsal tavra” geçişi de sağlamıştır. Başlangıçta Cezanne’ın etkisiyle, doğaya ait nesnelere ilişkin yapısal bir sorgulama başlasa da, kısa sürede nesnenin kavramsal boyutta algılanmaya başlandığı görülmektedir. Juan Gris’in “çivi kavramı olmadan çivi bile yapamam” ifadesi Platon’dan Husserl’e kadar uzanan idealist felsefe ile özdeşleşen bir düşünce boyutunun varlığını ortaya koymaktadır.7
Bu anlayışla oluşan “kavramsal tavrın” sanata ilişkin yaratma süreçlerinde doğaya ait nesnelerin kavram boyutunda kavranabilmesi, devingenlik ve eş zamanlılık anlayışlarının da göz önünde bulundurulmasıyla açıklanabilir. Bu yaklaşım Kübizm’in de doğmasını sağlamıştır. Kübizm soyut bir hareket olarak görülmesine karşın, gerçekten daha gerçek bir yaratma çabasının yansıması olarak değerlendirilmektedir.8 Ancak sanata ilişkin yaratma süreçlerinde, insanın yüksek benliğini bir başka boyutta var edebilmek adına, soyut kavramına karşılık gelebilecek uygulamalar XX. yüzyılın başlarında Kandinsky ile resim tarihi içine girecektir. 9 XX. yüzyılın başında Worringer tarafından, soyut yaklaşımların temelinde “soyutlama” isteğinin yattığı vurgulanmıştır.10 Ancak her ne kadar soyutlama isteği olarak vurgulansa da soyut, Kandinsky’ nin anlık fark edişi ile ortaya çıkmış bir süreçtir. Bu fark ediş doğaya ilişkin nesnel gerçeklikten uzaklaşarak insan varlığının şartlanmışlıklarından kurtulmak isteğinin bir göstergesidir. Böylece yüzeyde gerçekleştirilen uygulamaların temel unsurları olan renk (ışık) ve biçim ona bakan insan varlığının iç dünyası ile doğrudan ve ön yargısız bir ilişki kurmasını sağlayacaktır. Böylece duygulanım boyutu şartlanmışlıklarla değil, algı ile biçimlenecektir ve yüzeyde sanat uygulamalarından olan resim ve fotoğraf, doğa gerçeğinden uzak, insan varlığının algı boyutundaki yaşanmışlıklarının oluşturduğu potada eriyerek bir değer bulacaktır. Resimden daha kesin bir doğrulukla gerçeği belgelemek amacıyla icat edilen fotoğraf, XIX. yy başlarında ortaya çıkmasıyla birlikte bir süre bu gerçekliğe hizmet etmesine rağmen, resim alanında ortaya çıkan akımlardan etkilenerek, yaratma süreci içerisinde yüzeyde sanat adına, farklı bir tekniği yürüten bir yaratma aracı haline dönüşmüştür.11 Soyut üsluptan etkilenen Francis Bruguiere (1880–1945) (Foto:1) ve Alvin Langdon Coburn’in (19821966) uyguladığı tekniklerle ilk soyut fotoğraf çalışmaları (Foto:2) gerçekleştirilmiştir.
Foto 1.Francis Bruguiere
1-İsmail Tunalı, Felsefenin ışığında Modern Resim, İstanbul 1989, s.45 2-İsmail Tunalı, a.g.e., s.45 3-Nazan – Mazhar İpsiroğlu, Sanatta Devrim, İstanbul 1993, s.19 4-J.N Erzen “Soyut Sanat” , Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C3 İstanbul 1997., s.1685, 5-Dilek Pektaş, Çağdaş Grafik Tasarım Gelişimi, İstanbul 1992, s.101 6- Nazan – Mazhar İpsiroğlu, a.g.e., s.27 7-Nazan – Mazhar İpsiroğlu, a.g.e., s. 31
8-Dilek Pektaş, a.g.e., s.40 9-Nazan – Mazhar İpsiroğlu, a.g.e., s.48 10-Wilhelm Worringer, Soyutlama ve Özdeşleyim, İstanbul 1985 11-Dilek Pektaş, a.g.e., s.53
4
GENİŞ AÇI Türkiye’de ise 1980’lerin başında Ahmet Öner Gezgin (Foto:5), Nuri Bilge Ceylan, Adnan Ataç, Ali Rıza Akalın ve Tuğrul Çakar (Foto:6) soyut fotoğrafın önemli temsilcileridir.15
Foto 2. Alvin Langdon Coburn
Deneysel fotoğraf olarak adlandırılan ve I.Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan Dada akımının “anti-sanat” düşüncesinden hareketle gerçekleştirilen soyut fotoğrafın erken örnekleri gazete ve dergilerde yayınlanmış fotoğraflarla yapılan kolaj ve montajlardır.12 Bunların dışında soyut fotoğraf için gerçekleştirilen çalışmalar teknik farklılıklarıyla ortaya çıkan uygulamalardır. Coburn’un ‘vortograph’ı Christian Schad’ın ‘schadopraph’ı (Foto:3) ve Man Ray’ın ‘rayopraph’ları (Foto:4) fotoğrafta soyutu yaratmak için uygulanan tekniklerdir.13 Foto 5. Ahmet Öner Gezgin
Foto 3. Christian Schad “Schadograph”1
Sanat tarihi içinde, sanata ilişkin yaratmalarda ortaya çıkan soyut yaklaşımlar, yaratan kişinin kendi objelerini yaratması olarak değerlendirilmektedir.16 “Soyut Sanat” olarak adlandırılan bu yaratma süreci içerisinde renk, çizgi, kütle, ton gibi çeşitli biçim ögelerinin doğa gerçekliğine ait nesnelere benzeyen biçimde kullanılması sonucu ortaya çıkmaktadır.17 Dolayısıyla bir eserin soyut olabilmesi için, içinde doğaya ilişkin nesnel gerçekliğe ait hiçbir şeyin olmaması, insan varlığının şartlanmışlıklarının dışında tanıması ve açıklanması mümkün olmayan gerçekliklerden uzak özellikler taşıması gerekmektedir.18 İnsan varlığının yüksek benliğini bir başka boyutta yaratmak için tercih ettiği fotoğraf tekniği sonrasında ortaya çıkan fotoğraf nesnesi, yüzeyde sanat ayrımlaması içinde resim ile eşdeğer nesnel özellik taşımaktadır. Gerçekte resim ve fotoğraf farklı tekniklerin uygulanması sonrasında ortaya çıkmasına rağmen yüzeyde sanat kategorisinde yer alan nesnelerdir. Dolayısıyla her ikisinde de kompozisyonu oluşturan unsurlar ve görsel kaygılar aynıdır.
Foto 4. Man Ray Rayograph
Bunların dışında Jon Heartfield, Alexandr Rodchenko ve Moholy Nagy gibi yeni teknik arayışları yanında Andre Kertesz aynalarla deformasyona uğrattığı nü çalışmalarıyla, Ralp Gibson ışık ile, Rene Burri ise renklerle soyut çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.14 12-Çerkez Karadağ, “Sanat Fotoğrafında Üslublar” Afsad 3. Fotoğraf Sempozyum Bildirileri Ankara 1989 S. 167, S. 172 13-Dilek Pektaş, a.g.e., s.54 14-Dr.Zuhal Özel “Fotoğraf akımları içinde gerçekliğin sunumu” www.golge-fanzin/=1274. s.6
15-Dr.Zuhal Özel a.g.m.. s.6 16-Nejat Bozkurt, Sanat ve Estetik Kuramları, İstanbul 1992 , s.69 17-J.N Erzen “Soyut Sanat” , Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C3 İstanbul 1997., s.1685, 18-Lale Kula Özerdan “ Soyut Sanatın Habercileri” , www.itudergi.itu.edu.tr/tammetin/itu b 2006 s.3
5
GENİŞ AÇI Yani resmin kompozisyonunu oluşturan, renk, çizgi leke, gibi unsurlar fotoğraf nesnesinde de bulunmaktadır. Dolayısıyla doğaya ilişkin nesnel gerçekliğe ait yaratmalarda, resim uygulaması ile fotoğraf uygulamasında farklı teknikler kullanılarak ortaya çıkan biçimler, uygulanan tekniğe bağlı olarak farklılıklar göstermesine karşın her ikisinde de soyuta ulaşmanın temel gereği hayalleri zorlamaktır.19 Fakat fotoğrafın teknik zorunluluk gereği objektifin önünde nesnel gerçekliklerin olması gerekmektedir. Ancak soyut fotoğrafta, insan varlığının ne şartlamışlıklarının ne de nesnel gerçekliğe ilişkin hatırlatıcı hiç bir şeyin olmaması gerekmektedir. Bu durum nesnellikten kaçış olarak değerlendirilebilir. Ancak kaçış kelimesi ile açıklanabilecek basit bir özelliğe sahip değildir. Soyut yaklaşımı tercih eden fotoğrafçı, vizörün arkasına geçtiğinde; onun için değer olan leke ise leke, biçim ise biçim, kompozisyon ise kompozisyon peşinde koşar. Vizörden baktığında belirlediği kadraj içerisinde hangi değeri ortaya koyacaksa onu var etmeye çalışır. Bu çalışması sırasında nesnel olandan hareket eder. Objektifin önündeki ya doğaya ilişkin gerçeklikten seçtiği bir bölümü ya da kendi yarattığı bir kompozisyonu kadrajına alır. Bazı araştırmacılar fotoğrafçının kullandığı tekniğin kısıtlılığı nedeniyle ressam ya da heykeltraştan daha az özgür olduğunu söylemektedir.20
Foto 7. Özand Gönülal
Bu sekilde gerçekleştirilen düzenleme ve üzerine açısı ayarlanarak düşürülen ışık ile elde edilen görüntü vizörden bakılarak seçilen kadrajla belirlenen kompozisyon, dijital yonga ya da film üzerine aktarılarak fotoğraf elde edilmektedir. Bunun sonucunda ortaya çıkan fotoğraflarda herhangi bir nesneyi akla getirebilecek hiç bir özellik yoktur. Dolayısıyla bu fotoğrafa baktığımızda herhangi bir mesaj ya da imgenin varlığından söz edemeyiz. Burada yüzeyde sanat ayrımlaması çerçevesinde kompozisyonu oluşturan unsurlarla estetik bir değerin oluşturulması söz konusudur. Bu şekilde kompozisyonda denge, ışık değerleri ve hareket belirgin bir biçimde sergilenmektedir. Bir konsepte dayalı bir manifesto gereği ya da serbest yaklaşımla çekilen fotoğrafların ortak özelliği sadece fotoğrafçının bildiği nesnel bir kurgudan hareket ederek oluşturulmuş olmasıdır. İzleyenin önüne gelen ise renk, biçim, denge ve leke gibi unsurların oluşturduğu bir kompozisyondur. Dolayısıyla izleyici “ ne anlatmaya çalışmış” sorusuna hiçbir zaman yanıt bulamayacaktır. Gerçekte de soyut fotoğrafçının genel olarak böyle bir sorunu da yoktur.
GENİŞ AÇI
Foto 6. Tuğrul Çakar
Ancak gerçekte durum böyle değildir. Çünkü fotoğrafçı her ne kadar nesnel gerçekliğe bağlı olsa da, kendisinin yarattığı nesnel birleşimler ve kullandığı ışık efektleriyle yarattığı leke ve biçimleri kadraj içerisinde soyut anlayışla kompoze edebilir. Ortaya çıkan kompozisyon temelde bir konsepte dayalı bir manifesto gereği olabilir (Foto:7) ya da olmayabilir (Foto: 8). Foto 8. Özand Gönülal
19-Serpil Yıldız “Öznel Bir Dışavurum – Soyut Fotoğraf ” www.hagayret.net. s.1 20-Serpil Yıldız a.g.m.,s.1
6
GENİŞ AÇI Sonuç olarak soyut, gerçekliğe bağlı kalmayı aşarak zihinsel bilgiyi temel alan ya da bilgiyi tümüyle dışlayan bir yaklaşımdır.21 Burada hedeflenen doğa gerçekliğinden uzaklaşmak gibi gelebilir ancak asıl ulaşılmak istenen insan varlığında doğa gerçeklerine ilişkin olarak oluşan şartlanmışlıkların sergilendiği bilgi boyutundan kurtulmaktır. XX. yüzyıl başlarında deneysel fotoğraf olarak adlandırılan çalışmalar sayesinde şartlanılmış birikimler kırılarak, öncelikle doğaya ilişkin nesnelerin farklı şekilde algılanabilirliği ispatlanmaya çalışılmıştır. Ancak soyut kavramıyla tanımlanan yaratma biçimi resim ve fotoğrafın birbirini etkileyen değil, ama aynı anlamı yansıtan nesne olduklarının ispatı olarak değerlendirilebilir. Çünkü soyut öncesi resim ve fotoğrafın doğa gerçekliğini yansıtma biçimi uyguladıkları tekniklerden ötürü farklı olsa da, soyutta bu farklılığı göremeyiz. Çünkü artık her iki uygulama alanında kullanılan, renk ve biçimdir. Her ikisi de nesnel gerçeklerden uzaklaşarak öznel boyutta var olmuşlardır.
KAYNAKÇA Arat , Rıza “Fotoğraftaki Yaklaşımlar Üzerine Bir Deneme” Afsad 3.Fotoğraf Sempozyumu Ankara 1989 s.161-166ş Bozkurt, Nejat Sanat ve Estetik Kuramları, İstanbul 1992 , Erzen J.N “Soyut Sanat” , Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, C3 İstanbul 1997., s.1685, İpsiroğlu, Nazan – Mazhar Sanatta Devrim, İstanbul 1993, Karadağ, Çerkez “Sanat Fotoğrafında Üslublar” Afsad 3. Fotoğraf Sempozyum Bildirileri Ankara 989 S. 167, S.172 Özel ,Dr.Zuhal “Fotoğraf akımları içinde gerçekliğin sunumu” www.golge-fenzin Özerdan, Lale.Kula “Soyut Sanatın Habercileri” www.itudergi .itu.edu.tr / tammetin/itu b 2006 Pektaş, Dilek Çağdaş Grafik Tasarım Gelişimi, İstanbul 1992, Tunalı, İsmail Felsefenin ışığında Modern Resim, İstanbul 1989, Yıldız , Serpil “Öznel Bir Dışavurum – Soyut Fotoğraf ” www.hagayret.net.
7
GENİŞ AÇI fotoğraflar / Özand GÖNÜLAL
8
GENİŞ AÇI
9
PORTRE Gökhan BULUT Röportaj / Kemal TEKİN
akıyor. Akıntının politikası da sektörün elinde. Tek başına fotoğraf sektörü de değil, bütün bir kapitalist sistem fotoğrafın bu yaygın kullanımından nemalanıyor ve bundan vaz geçmek gibi bir niyetleri yok. Neden vazgeçsinler ki? Sistem için ucuz, belki de bedava habercilik, bedava turistik mekan, otel, işletme tanıtımı, bedava ürün reklamı vs yapan devasa bir kitle oluşmuş durumda. Sistem faydalandığı bu durumun parçası olmayı haz verici bir duyguya da dönüştürmüş. Bu koşturmaca içerisinde fotografik bir sanat görüşünün popüler olması, bilinip yaygınlaşması oldukça zor. Önde olan o kadar çok popüler unsur var ki, bize düşen alan gittikçe daralıyor. Popüler anlamda bir getirisi yok. Fotoğraftaki sanat başlıkları bu zorlukları yaşarken, zaten fotoğrafın klasik dönemdeki kalıp görüşlerini aşma zorlukları yaşamış soyut fotoğrafın da bilinirliğini geliştirmesi, yaygınlaşmaya başlaması zor. Yaygınlaşmasına, bilinirliğinin artmasına engellerden bir başkası etmende üretiminin tekil olması, bu yanıyla güçlü olması. Soyut fotoğraf çekilir ama önce tasarlanır. Tasarı tektir, ortaya çıkacak ürünün boyutu, sergileme şekli önceden belirlenir ve bu belirleyici durumun sonucu ürün kendisini hissettirir. Siz sergi için bir format, ebat belirleyip, ulaşabileceği atmosferde izleyiciye sunacağınız fotoğrafınızı dijital ortamda bir sayfada sunduğunuzda amacınız için kullandığınız tüm elemanlar zarar görür. 70x100 cm bir fotoğrafı üretip, 7x10 cm olarak ekrandan gösterdiğinizde fotoğraf tüm etkisini yitirir. İzleyici zaten dijitalleşmiş, sergi izleyicisi kaç kişi var? Özellikle fotoğraf sergilerini kaç tane fotoğrafçı harici izleyici geziyor? Kaç tane eleştirmen var kamuya sergiyi anlatacak? Kaç tane akademisyen var sergiyi çözümleyip, yorumlayıp eleştirel bir yazı yazacak ve kaç kişi var bunu okuyacak? Kendini ifade etmekte bile zorlanılan bir alanda yapılan çalışmaların destekleyici koşullarının olmaması önemli bir etken. Ayrıca, soyut fotoğrafın gerçekliği çözümleme, idealize etme ve bunu ifade etme şekli, salt bir teknik uygulamadan ibaret değil. Bu dünyaya bakışla ilgili bir durum ve çıkan sonucun içeriği buna dayalı oluşuyor. Klee’nin sözünde olduğu gibi “Bu dünya başka türlü görünüyor ve bu dünya başka türlü görünecektir”. Bu kulağa hoş gelen edebi bir cümleden öte, soyut sanatın özetidir. Dünyaya bakışımızı değiştirmemiz gerekiyor, soyut fotoğraf üretmek için. Bu doğru, ideal olandır demiyorum, bu bakışımızla ilgili demeye çalışıyorum. Fotoğraf nesneleri olduğu gibi görür ve bu bir genel algıya dönüşür. Bu algının yaygın olduğu bir alanda soyut fotoğrafın yaygınlaşmasını beklemek hem zor, hem de gerçekçi değildir. Zorlama olarak yapılan bir soyut fotoğraf sergisinde, fotoğrafları savunamayarak “bunlar bozuk fotoğraf ” denilerek ikinci bir hatanın yapıldığını unutmayalım. Fotoğraf genel kabul gören yanıyla sarsılmaz bir noktada, soyut fotoğraf özel bir alanı olarak kendisine yer edinme çabasında. Yeri olduğunda çoğalması gerekmiyor, sürekliliği olması yeterli başarıdır bence.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Fotoğrafa 1988 yılında başladım. İlk zamanlardan beri fotoğrafın sanatın her hangi bir dalı gibi değerlendirilerek yaratıcı yanımıza katkı sunacağı görüşüyle çalışmalarımı sürdürdüm. Düşünsel ve tarihsel sürecinde sınırları kalın çizgilerle çizilmiş olsa bile, ortaya çıkan çerçeveyi zorlayacak soyut fotoğrafı 1989 yılından beri yapmayaanlatmaya çalıştım. Bu açıdan kişisel ve atölye sergileriyle oldukça iyi bir yol almakla beraber genel olarak amacına ulaşamamış bir fotoğrafçı olarak şu günlerimi hala fotoğrafla sürdürmeye çalışıyorum. 1- Fotoğraf, yaşantımıza akıllı telefonların girmesiyle oldukça fazla yer kaplar oldu. Ancak soyut fotoğraf hâlâ pek bilinen bir alan değil gibi sanki. Hatta fotoğrafa uzak bir alan gibi sanki, nedir bu soyut fotoğraf? Analogdan dijitale geçiş fotoğraf sanatı için ve özellikle sektör açısından büyük bir teknolojik evrimdir. Fotoğrafın çekiminden, geniş kitlelere ulaşmasına kadar hemen hemen her bireye kolaylıklar sağlandı ve kolaylaşan bu durum her cihaz kullanıcısını fotoğrafçı yaptı. Bu gelinen nokta yadırganacak, küçümsenecek bir durum değil. Gelinen nokta bu, iyisiyle-kötüsüyle. Bu duruma yapılabilecek eleştiri bağımsız düşünen, kendince değerleri olan kullanıcılar yaratılmamış olması. Her ne kadar fotoğraf çok yaygın bir kullanım aracı olsa da kullanım koşullarını ve yeni değerlerin belirleyicisi olan dev bir sektör var. Öyle bir kültür oluşuyor ki buna karşı gelebilmek, direnç göstermek gerçekten güç. Kolay elde edilebilen fotoğraf kolay ulaşılabilen dijital mecraya
10
PORTRE 2- Modern zamanlarda, Futürizm’den önce, resimle hayatımızın içine iyice girmiş olan renklerle olan ilişki, Kandinsky’le birlikte yeni bir kimlik kazanır. Sanki resim işçilikten öte, bir tasarımın varoluşu gibi adeta, işte tam bu bütünlük içerisinde soyut, somut fotoğraf ilişkisi, soyut fotoğraf ayrımı nerede başlar? Nerede görmeliyiz soyut fotoğrafı?
3- Hareket ettiğimiz kelime soyut olunca üstgerçekçiler (Sürrealizm) işin içine ister istemez giriyor. Hatta -öyle olmadığını biliyorum- saçma (absürd) ile yan yana görenler vardır soyut fotoğrafı. İzlek olmadan soyut fotoğrafı nasıl anlar, tanımlar kişi? Anlamanın birincil koşul olmadığını bilerek soruyorum!
Soyut sanat salt modern çağa özgü değil elbette, ilkel toplumlardan beri var. Garip olan ilkel toplumda daha anlaşılır, daha etkili ve daha yaygın, modern çağda ise daha akademik ve toplumun daha dar alanında kendisine yer bulmuş olması. Bu detaylar sanat tarihi ve soyut sanata ait kuramsal çalışmalarda incelenebilir. Soyut sanatta gerçeklik fotoğrafın gerçeklik algısından farklı yerdedir doğal olarak. Fotoğraf nesnelerin sınırlarını olduğu gibi sabitler ve bu yanıyla “gerçekliğin aynası” olarak tanımlanır. Nesnel gerçeklik fotoğrafın belirleyici özelliğidir. Soyut sanatta ise gerçeklik görünenin ötesinde, görünmeyen, değişmez ve asıl olanın ifadesidir. Gerçeklik zihinde oluşur, zihin bu gerçekliği ifade edeceği şekle büründürür ve bu şekil yeni bir biçim olarak dışa vurulur. Savaşı ele alalım. Capa’nın unutulmaz fotoğraflarını, piyadenin vuruluşunu, dumanlı cephe görüntülerini. Bu fotoğrafların gerçekliğini tartışmak söz konusu olamaz. Ama savaş tek başına vurulan er fotoğrafı mıdır? Bir tank, patlayan bomba, gökyüzündeki uçaklar, bunlar bütünüyle savaşı anlatabilir mi? Savaş bu tekillerden daha başka şeyleri ifade eder. Kültürel çatışmaları, ekonomik kazançları, politik hataları, hırsları, zenginliği, fakirliği. Savaş tek başına bir sembolü barındırmaz içerisinde, görünenin dışında daha büyük, daha geniş bir alanı vardır ve bu hiçbir zaman gözümüzün ulaşabileceği bir nesnel gerçekliğe sahip değildir. Savaş tüm bu bütünün zihnimizde oluşturduğu gerçekliğiyle şekil bulur. Oluşan şekil ifademizin kendisidir. İfade edilecek şey de doğal olarak soyuttur. . Çünkü, görünen bir gerçeklik değil, görünmeyen ama var olan yeni bir gerçeklik kurgusudur sonuç. İşte burada somut soyut ayrımı ortaya çıkmaktadır. Soyut fotoğrafta ortaya çıkan şey yeni ve daha önce zihnimizde yer etmiş herhangi bir nesnel gerçek objeyle örtüşmüyor olmalı. Fotoğraf nesnel gerçek, obje ve ışığa ihtiyaç duyduğundan zorlayıcı bir durum açığa çıkar. Bu zorlayıcı durumun çözümlenmesi yine fotoğrafın kendi elemanlarıyla mümkün olabiliyor. Kullanılacak teknikle zihnimizde oluşturduğumuz şeklin örtüştüğü noktaları bulmak ve fotoğrafın estetik değerlerini yüklemek, ifade gücümüzü pekiştiren birleşimiyle, izleyiciye haz verici noktada soyut bir görüntüye dönüşebiliyor. Bu kısım fotoğrafçının yapmak istediğiyle, elindeki tekniği bir arada değerlendirme yetisiyle ilgili, bunun formülü elbette ki yok. Ama soruya gelecek olursak, çıkan görselin soyut olabilmesi için zaman, mekan ve nesneden koparılmış yeni bir görsel ürün olması, fotoğraf olabilmesi için de tekniğin estetik değerlerinin iyi kullanmış olması gerekir.
Sürrealizmi soyutlamayla yakınlaştırabiliriz ama soyut sanatla yakın duruşunun olduğunu düşünmüyorum, daha farklı bir alan. Absürdle yan yana koyanlarla da nasıl bir tartışma yaşanır fikrim yok. Soyut sanatta anlatmak kelimesi yerini bulamıyor, doğru kavram ifade etmek. İfade gücü kullandığı tekniğin estetik değerlerini iyi değerlendirmeyle başlayabilir. Doğal olarak bir soyut görüntünün tek başına etkisi yoktur, görüntünün izlenebilir olması gerekir. İzlenebilir görüntünün de estetik öğeleri içermesi gerekir. Estetik belirleyici bir durum, izleyicinin görüntüden kopmaması gerekir. Estetik bağ kurabildiğinde izleyici temel ifadeyi yakalayabilir. Temel ifadeyi yakaladığında sorun ortadan kalkar. Soyut bir görüntüde anlatılan bir şey yok zaten, karşımızda kendince var olan yeni bir görüntü var. Bundan sonra izleyici, anlatılan bir şey aramayıp, ifadeyi yakaladığında kendi kendisinin hikayesini kendisine zaten anlatacaktır. Estetik haz burada başlıyor. 4- Görmenin de bir diyalektiği var. İnsan dünyaya görme ile başlar, en temel biyolojik yaklaşımımızdır görmek. Ancak konu fotoğraf olunca, kök, biçim, biçem, bir zincirin halkası mı, sanki değil gibi. Belgesel, sokak vb fotoğrafı gibi alanlarına bakarsak fotoğrafın..? Dünyayı görerek başlıyoruz ama gördüğümüz şeyi anlamak için başka şeylere de ihtiyaç duyuyoruz. Bir bebeğin gördüğü objeyi anlayabilmek, tanımlayabilmek için en hassas duyularının olduğu ağzına alma ihtiyacı gibi. Bir bebek olmasak bile dokunmak istiyoruz tanımlayamadığımız nesnelere. 2001 Uzay Macerası’nda Kara Taş bir bilinmez olarak ilkel kabilenin önüne çıkar ve ilkel insan görerek algılayamadığı bu Şey’e dokunur. Bilinmez bir gezegende, bilinmez bir zamanda bilim insanlarının karşısındadır bu sefer ve bilim insanı algılayabilmek için yine dokunur. Tek başına görme yetemiyor, birikmiş şeyler gerekiyor zihinde. Bu belgesel fotoğraf olsa da böyle, soyut fotoğraf olsa da böyle sanırım. Belgesel fotoğrafın algıda yer edinmesinin zorluğu doğal olarak düşük, objeler bilindik, soyut fotoğrafın ise yüksek, nesnesi yok görüntünün. Yüksek durumun yaratıcısı da zihin, gördüğü şeyin olduğu gibi bir şey olduğu bilindiğinde sorun ortadan kalkıyor. Zaten görünüyor, nesnesinin ne olduğunu bir kenara bırakarak hazzını yaşamak doğru sonuca götürür sanırım.
11
PORTRE 5- Lacan, dil sürçmelerine ‘Tam da onu söyleyecektin. Dil sürçmesi senin söylemek istediğin’ der! Bu suretle, itibarla, bilincimizle, bilinçaltımız sürekli bir şeyleri sorgularken, soyut fotoğraf çok da izleyene, alımlayıcıya uzak bir alan sanki, ilk söylemek istediğimiz, ama sakladığımız! Kurgu ile tekniğin sonra, harika bir bilinçle buluşması gibi! Ancak Sürreal fotoğrafla arası pek de iyi değil. Sürrealler, genelde zemin, mekan ilişkisini daha rahat aktarabiliyor, sorgulayabiliyor. Örneğin Erdal Kınacı bir fotoğrafında gövdenin altına, ahtapot bacakları ekleyebiliyor. Sanat Tarihi bilimsel bir alanda, bu disiplini rezerv edebiliyor. Sizce soyut fotoğraf alanında kaynak noksanlığı var mı, yoksa eğitim noksanlığı mı devam ediyor?
deliryumdan mı bahsediyoruz? Günümüzde artık bu deliryum kabul gören bir alan söz konusu sanat olunca. Pozitivizm’in uzağında..! Aslında soyut karmaşadan çok düzendir. Yalın, çokluktan arınmış bir bütünü ifade ettiğinden daha düzen yanlısı ve anlaşılırdır. Çağımızda soyut sanatı doğal olarak bilgiyle yokluyoruz, bilgi var elimizde ve bu bilgileri üst üste koyduğumuzda daha yücelen bir noktaya doğru ister istemez evriliyor. Bu durum soyut sanat için büyük hata. Biz, bunu yapmaya çalışanlar Klee, Kandinsky, Worringer, İsmail Tunalı okuyabiliriz, Picasso’yu araştırabiliriz, Mondrain’ı çözmeye çalışabiliriz, bunlar bizler için değerli bilgiler barındırır, ışıklı bir yol açabilir önümüze. Bilgi her zaman gerekiyor üretmek için ama izleyici açısında öyle olduğunu düşünmüyorum. İzleyici en yalın haliyle estetiği arar karşısındakinde, estetiğin anlamını çözmeye çalışmaz, ilgilendiği şey her zaman estetiğin görünür halidir. Bizler bu görünürlüğü açığa çıkarabildiğimiz sürece doğru şeyler yaparız, izleyici de bunu gördüğü sürece izler fotoğrafı. Ama konu soyut ve fotoğraf olduğunda ister istemez sorar “bu neyin fotoğrafı” diye. Soyut fotoğrafın en büyük duvarı bu. Bunu açıkladığınızda fotoğrafın büyüsü bozulur, açıklamadığınızda görüntünün fotoğraf olup olmadığı tartışılır. Bu gibi durumlar için güzel anılar biriktirdim şu ana kadar, aklıma geldikçe tebessüm ettiğim. Bir sergide bir izleyici çalışmaların fotoğraf olmadığını, olamayacağını söylemişti. Ben de elindeki kompakt makineyi alıp hemen göz önünde bir fotoğraf çektim ve doğrudan fotoğraf yöntemiyle, dijital manipülasyon olmadan soyut bir görüntüyü çıkardım, inandı ve keyfi arttı sergide. Bu sıkıcı ama bir o kadar da eğlenceli bir durum bizler için. En zoru soyut fotoğraf tanımıdır fotoğrafta. İkisini yan yana getirmek güç, fotoğrafın onca gerçeklik yanını her an her yerde gören gözlere. En güzeli de bunu gösterebilmek, anlatabilmek, hemen orada, istediği kanıtıyla. Sonra sergiye bakışının değiştiğini uzaktan izlemek. Belki de bunun hazzı fotoğrafın diğer kullanım şekillerinde olduğundan daha yüksek.
Soyut fotoğrafta kaynak eksikliği değil, kaynağın kendisi yok maalesef. Kitaplaştırılmış bir görüş, oluşturulmuş bir kuram yok. Ama bu algılanmasını düşünüldüğü gibi zorlaştıran bir etmen değil. Kaynak ve teoriyle anlaşılacak zorlayıcı yapısı yok. Oldukça yalın ve kendiliğinden kendisini hissettirebilecek bir alan. Düşünün ilkel kabilelerdeki soyut görsellerin gücünü. Teknik estetik bir eğitimle bakılmadı bu görsellere ama amacına ulaşmada zorluk çekmediler de. Çünkü onu yaratan o kültürdü. Kültürün parçası olarak oluştuğunda derin teorilere ihtiyacı yok. Biz bir fotoğrafçı olarak soyut fotoğrafın derinlerini irdelemeye çalışabiliriz ama bunun izleyici açısından değeri sanıldığı kadar yüksek olmasa gerek. Bizim irdelememiz daha doğru sonuç yakalayabilme ihtiyacımızdan kaynaklanıyor. İzleyici ise gördüğü şeyden estetik haz bekliyor. Estetik değerleri içerdiği ölçüde sorunu kalmıyor fotoğrafın. Münih’teki sergimizde ileri yaşta bir Alman hanım fotoğrafımla yakından ilgilendi, galeri sahibi tanıştırdı ve tercüman olarak soruları bana iletti, cevapları hanımefendiye. Ama sanırım çeviri zorlayıcı oldu ki hanımefendi sohbetten tatmin olamadı, sorularına tam yanıt bulamadı. Tekrar gitti fotoğrafımın karşısına ve uzun uzun izledi. O kadar uzun kaldı ki ayakta, dayanamayıp iskemle götürdüm, oturarak izlemeye devam etti. O sergidekiler ilk defa soyut fotoğraf sergisi izliyorlardı ve bunu anlamaya çalışıyorlardı. Kendilerine ulaşabilen sağlıklı bir bilgi gelmese de fotoğrafları düşünülen bilgiye dayalı altyapı olmadan etkili bulabildiler. Bizim işimiz sonuç olarak fotoğraf, fotoğrafımızı doğru yapabilirsek doğru sonuçlar da alabiliyoruz. Doğru sonuç almak için alt metinler, üst anlatımlara ihtiyaç kalmayabiliyor.
7- Ben, örneğin şahsen büyük bir firmanın insan kaynakları uzmanı olsam, şirketin bu müdürlüğünün duvarlarını geleneksel fotoğraf anlayışının dışında – ki en sevdiğim alan bu alandır, gelenekle bağı olan fotoğraf - soyut fotoğraf örneklerinin duvarı süslemesini tercih ederim. Bu, hem psikolojik açıdan, hem de şirketin tasarrrufları açısından örnek olabilir. Ancak bu anksiyete olarak da görülebilir. Soyut fotoğraf hep bir gelecek tasarrufu mu?
6- Ranciére, Cahil Hoca adlı kitabında: “… zihinsel düzeyde bir insanın yapabileceği her şeyi yapabileceğimizi biliriz” der. Bizler derin fizik, astronomi bilgisine sahip olmadan soyutun bir karmaşa olduğunu tahmin edebilir ve soyutlama ile karşı karşıya kalabiliriz, soyut fotoğrafı gördüğümüzde. Soyut fotoğrafın en zorlandığı tanımlama alanı nedir, fotoğrafı tanımlarken? Yoksa bilimin ötesinde bir
Şirket duvarları biraz dekoratif unsur arar ama senin gibi bilinçli bir organizasyoncu elbetteki buradan doğru sonuçlar çıkarır. Soyut fotoğraf ya da soyut sanat geçmiş ve gelecekle ilgilenmez, zaman karakterinin içerisinde yoktur.
12
PORTRE Elbette ki böyle bir ayrım yok, böyle bir değerlendirme yapılamaz sanırım. En azından ben böyle bir yetiye sahip değilim.
Zaman, mekan, nesne ile uğraştığında soyut olmaktan çıkar, soyutlama ve başka boyutlarda kendisini göstermeye başlar. Bu açıdan zamanı hiç düşünmedim, zamanı düşünerek soyut resimlere de bakamadım. Bakarken zamanı zaten düşünemezsiniz, bu açıdan bir ufak verisi yoktur. Aksi olsaydı, ilkel çağlara dayanan soyutlaşmış insan figürleri bugünkü güncelliğini koruyamazdı. Bir belgesel fotoğrafa bakarken zamanı mutlaka görürsünüz, zamanı göstermek belgesel fotoğrafın amaçlarından birisidir zaten. Soyutta bunu göremezsiniz, çünkü amacı zamana dayalı durum kurgulamak değil, zamanın ötesinde durumu ifade etmektir, zamansız fotoğraflardır.
10- Soyut fotoğraf deyince olması gereken uslamlama düzeyinde hep noksan kalacak sanki, soyut fotoğrafta bir belirgin “güzel” anlayışı var mı? İdealize edilmiş şeyler güzelse, gördüğümüz yalnız alımlı, çalımlı bir alan mı? Gelecekte beklentiniz nedir bu alandan? Belirgin bir güzellik anlayışı elbette ki yok, olamaz da. Konu sadece soyut fotoğrafla ilgili değil, değerlendirmemiz sanat başlığındaysa belirleyici bir güzellik anlayışı ortaya koyamayız. Kişisel anlamda bir beklentim yok, yeni bir şey yapma becerisi olduğu sürece üretmeye devam edeceğim. Soyut sanat hep vardı, hep de olacak. Soyut fotoğrafta geç de olsa tanımlandı, ilgi var soyut fotoğrafa. Hem yurt içinde hem de yurt dışında var. Ne derece doğru işler çıkıyor, ne derece yanlış bu yapıldıkça ortaya çıkacak ama baştan da söylediğim gibi bu dalın çok geniş, çok kapsayıcı bir düzeyde yapılacağı düşüncesi bende yok. İyi yapıldığı sürece niceliğin anlamı da yok zaten. Önemli olan nitelikli çalışmaların yapılması.
8- Bizim toplumumuz pek duyarlı sayılmaz. Tabi, bu eğitimle ilgili. 1. Dünya Savaşından sonra, pek çizilecek, aktarılacak, yansıtılacak bir şey yok diyen ressamlar. 2. Dünya savaşından sonra, toplama kamplarında insanlara yapılanlardan sonra şiir yazılamaz diyenler, devasa bir modern kültürün, yeniden dirilmesini, şekillenmesini sağladı. Sizce bizim toplumumuzda soyut fotoğrafın etkisi nedir, böyle bir dirilme etkisi sağlar mı, özelde soyut fotoğraf, genelde fotoğraf? Yoksa tek başına bir sanat, disiplin olması yeterli mi? Hoş, ne de olsa artık pek çok kültürel tanımlamalar, çizgilerini yokluktan yana çekmiş gibi..!
MFD adına teşekkür ederim!
Bizim toplumumuza soyut yabancı değil, toplumumuzun en iyi ifade araçlarından birisi. Türküsü vardır “sevdiğine sözü olan bir kilim dokur” diye. Kilimde desenler somut objeler değildir, soyutlaştırılmış görsellerdir ve ritmi, renk dengesini üst seviyelerde barındırır. Dili olup konuşamayan ama derdini uygun yoldan anlatmaya çalışan Anadolu kadını sorununu soyutla aşmış. Bize en yakın kültürlerden İran’da ismini hatırlayamadığım bir araştırmacının oldukça kalın bir cilt kitabını görme şansım oldu. Kitap İran’da doğaçlama ile dokunan gebbe desenlerinin Mondrain tarafından kullanıldığı anlatılıyordu. Görsellere bakınca buna inanmamak mümkün değil ama bunun gerçek olup olmadığına da karar verecek bilgim ve araştırma kabiliyetim olmadı doğal olarak. Yine ister istemez ilkel kabileleri söyleyeceğim. Ne batı, ne kuram, ne akademi var ama soyut tarzla üstün görseller üretmişler. İlkel kabileler bizim kültürümün dışında değil, insanız biz, o insanlarla aynı kültürü yaşadık. Yani soyut bizim kültürümüze uzak, bizlerin anlayamayacağı bir dil değil. En iyi bizim insanımız anlar, yeter ki kendisine yabancılaşmasın. Üzerine yüksek idealler konulması hatalı olur, yüksek idealin altından kalkabilecek bir yapısı elbette yok, olamaz da. Kültür tek başına sanat değil, kültür tüm yaşantımız. Yaşam kalitemizi yükseltecek dirilmeyi –bu dönem içinbaşarabilecek bir olguyu maalesef düşünemiyorum. 9- Bizim derneğin geleneksel sorusu: Fotoğrafta, soyut fotoğrafta, taşra ile kent ayrımı var mı? Hele sanki, soyut fotoğraf olunca bu konu daha da zor bir alanda mı kalıyor?
13
PORTRE fotoฤ raflar / Gรถkhan BULUT
14
PORTRE
15
TAM KARE SOYUT FOTOĞRAF ÇEKİMİNE DAİR BAZI ÖNERİLER / Prof. Dr. Hakan YAMAN Soyut fotoğraf; deneysel, kavramsal ya da bazen nesnel olmayan fotoğraf olarak da adlandırılmaktadır. Bu tür fotoğraflar doğrudan nesnel dünya ile ilişkisi olmayan ve fotoğrafik araç ve gereçlerle yaratılan görsel materyallerdir. Soyut fotoğraflar doğal bir sahnenin bir parçasını bağlamından kopartarak, gerçek olmayan görüntüler yaratan ve asıl temsil ettiği nesne ya da durum ile ilişkili olmayan, renk, ışık, gölge, doku, şekil ya da biçimleri ile bir duygu ya da etki oluşturan görüntülerdir (1). Soyut fotoğraf, diğer soyut sanat dallarında olduğu gibi, sanatsal dışa vurumun en basit öğeleri üzerine odaklanır. Nesne, görsele ilişkin fikrin sadece küçük bir kısmını kapsar. İzleyici ise görüntünün estetiği, çekiciliği ya da özgünlüğüne kapılır (2,3). Soyut ile gerçeküstü kavramlarının birbirlerinden farklı olduklarını vurgulamak gerekir. Soyut görüntüler, görüntülenen nesneler gizlenmiş ya da saklanmış iseler, izleyiciye farklı bir bakış açısı verirlerken, gerçeküstü görüntüler yeni bir şey yaratır. Bu yaratım süreci üretim sonrası aşamalarında ya da çekim sırasında kullanılan özel efektler aracılığıyla olmaktadır. Her iki yaklaşım benzer bir bakış açısına sahipmiş gibi görünse de nihai görüntünün konseptleri farklı olabilir. Soyutlama daha çok sanatsal bir yaklaşıma sahip olmakla birlikte, gerçeküstü fotoğrafçılığı toplumsal ya da siyasal anlamlar da içerebilir (3). Soyut ile gerçeküstü kavramlarının birbirlerinden farklı olduklarını vurgulamak gerekir. Soyut görüntüler, görüntülenen nesneler gizlenmiş ya da saklanmış iseler, izleyiciye farklı bir bakış açısı verirlerken, gerçeküstü görüntüler yeni bir şey yaratır. Bu yaratım süreci üretim sonrası aşamalarında ya da çekim sırasında kullanılan özel efektler aracılığıyla olmaktadır. Her iki yaklaşım benzer bir bakış açısına sahipmiş gibi görünse de nihai görüntünün konseptleri farklı olabilir. Soyutlama daha çok sanatsal bir yaklaşıma sahip olmakla birlikte, gerçeküstü fotoğrafçılığı toplumsal ya da siyasal anlamlar da içerebilir (3). Soyut fotoğraf, sanatsal fotoğrafın bir parçası olmakla birlikte, sanatsal fotoğraf kapsamında yer alan diğer alanlara göre nispeten daha kolay uygulanabildiği ileri sürülmektedir. Çekim maliyetleri daha az olduğu gibi, çekilen objelere gündelik yaşantıda daha kolay erişilebilmektedir ve çekim işlemleri daha kolay koşullarda gerçekleşebilmektedir (5). Diğer bir özelliği ise yoruma tamamen açık olmasıdır. Bu nedenle sanatçının kendine özgü bir görme biçimi olmalıdır. Taklitten ziyade sanatçının kendi bakışı ön planda olmalıdır (5,6,7). Diğer önemli bir yetenek ise previzualizasyon becerisidir. Bu beceri ile fotoğrafçı, fotoğrafı çekmeden önce çekimin nasıl olacağı konusunda bir öngörüde bulunmaktadır. Çekeceğiniz fotoğrafların, kafanızda alt birimlere
bölünerek, mevcut sahne üzerinde en olası, en iyi görsel sonuçlara ulaşması beklenir (6,8). Soyut fotoğrafa yeni başlıyorsanız gündelik nesnelerle başlamanız önerilir. Bu süreçte gündelik yaşamda görmeye alışık olduğunuz nesneleri farklı bir açıdan görmeniz ve soyut fotoğraflamada deneyiminizi artırmanız beklenir (9). Biçim, Yaklaşımlar ya da Teknikler Soyut fotoğrafı çekmeye hazırlanırken konuya esas alınabilecek aşağıdaki konu, biçim ya da yaklaşımlar benimsenebilir ya da denenebilir: 1.Hatlar/Çizgiler: Hat ve çizgiler kompozisyonun önemli bir temel öğesidir. Görselleri bölmeye yarar ve göz için fotoğrafı küçük parçalara ayırır. Yönlendiren çizgiler ise gözü fotoğrafta dolaştırır ya da bir nesneye doğru odaklar. Yumuşak çizgiler akışı ya da geçişi, keskin çizgiler ise yakınlık, dolaysızlık ya da moderniteyi hissettirirler. Dikey çizgiler fotoğrafa sağlamlık hissi verirken, yatay çizgiler denge ve derinlik kazandırırlar. Manzara, deniz kıyıları ya da mimari objeler bu konuda oldukça verimli olmaktadır (3,4,10). (foto 1)
foto. 1
2.Şekil/Form: Hat ve çizgiler kadar şekiller de görselinizde derinlik ve etki yaratır. Burada güçlü düz kenarlar ya da açılı köşeler gibi, bitki ya da taşların yumuşak hatları da olabilir (3,4,10). (foto 2)
foto. 2
16
TAM KARE 6.Doku: Bir nesnenin dokusu nesnenin esasını farklı bir gözle görmenizi sağlar (2). Nesnenin özgün doğası izleyiciye çekici gelecek, heyecan yaratacaktır (5). Doku, etrafın ayrıntılarını dikkate almadan, mekanın geometrik ayrıntılarını vurgular. Özel bir bağlama ihtiyaç duymaz. Arzu ettiğiniz dokuyu kaydetmekte serbestsiniz. Gözünüz geliştikçe, dokular sizi bulmaya başlayacak, kadrajınız görsel fırsatlara doğru evrilecektir. Etrafınızı iyi gözleyiniz, yakınlaşmaya çekinmeyiniz (10). (foto 6)
3.Mekan/3 Boyutluluk: Fotoğraf makineleriyle çekilen hazır ayar ya da üretim sonrası aşamalarında yapılacak olan manipülasyonlarla da bu etkiyi elde etmek mümkündür. Görüntüler özel bir gözlük aracılığıyla izlenebilir. Görselleri iki boyutlu görmeye alışık izleyiciye yeni bir deneyim yaşatmaya aday olan bir yaklaşımdır (3,4,10). (foto 3)
foto. 3
4.Renk: Renklerin bir görselden neler algılayacağımıza etkisi olmaktadır. Mavi sakinleştirici ve merkeze odaklanmayı sağlarken; sarı, canlı ve enerjiktir. Güçlü bir renk şeması olan bir fotoğraf, izleyicinin dikkatini doğrudan soyut bir öğe olarak renge doğru çeker (3,4,10). (foto 4)
foto. 6
7.Açı: Nesnenin kadraj içinde nasıl duracağını belirler. Gözünüzün uygun yere konumlanmasını sağlar ve nesnenizden uzaklaşmasını engeller. Bazen de alışılmamış bir açı ile fotoğraflamak yerine, üretim sonrası aşamalarında yapılacak eksen etrafından döndürme ya da rotasyonlar yeni görüşler ve yönelimler sağlar (6). Geniş açılı lens ile yakın çekimlerde elde edilecek görüntüler ve buna bağlı oluşan distorsiyonlar da nesnelerinize farklı bir bakış sağlayacaktır (11). (foto 7)
foto. 4
5.Renksizlik: Renkleri görüntüden uzaklaştırınca göz alternatif görsel referanslar arar. Siyah beyaz fotoğraflar bu nedenle şekil ve formları ayırt etmekte daha başarılı olmaktadır. Buna ilaveten bir görüntünün ışık ve gölgelerini vurgulayarak, kontrastın derinleşmesini sağlar; nesneyi gerçeklikten uzaklaştırır. İnsanlar dünyayı renklerle görür ve siyah beyaza bakınca fotoğrafa daha dikkatle bakarlar. Bu çerçevede fotoğraf çekmeye hazırlanırken, kadrajınızı siyah beyaz hayal etmeye çalışınız (3,4,10). (foto 5)
foto. 7
8.Yaklaşmak: Bir nesneyi soyutlamanın diğer yolu görüntüyü kompartmanlara ayırmaktır. Makro çekimler bu amaca yardımcı olabilir. Görüntünün rezolüsyonu yeterli ise üretim sonrası kroplama da nesneleri yakınlaştırmanıza yardımcı olacaktır (2,4,5). (foto 8)
foto. 5
foto. 8
17
TAM KARE 9.Perspektif: Fotoğrafları farklı planlarda çekmeniz farklı perspektifler elde etmenizi sağlayacaktır. Örneğin, fotoğraf makinenizi yere koyup çekmek, fotoğraflarınıza yeni bir boyut kazandıracaktır. Bir karıncanın bakış açısıyla nesnelere bakmanız yeni bir bakış açısı kazandıracaktır ve soyut görüntü üretmenize yardımcı olacaktır (11). (foto 9)
Bakış öngördüğünüz punktuma ilerlemeyecektir. Hazırladığınız soyut ayrıntılar ve egzantrikliklere ulaşılmayacaktır (5). (foto 12)
foto. 12
13.Yansıma: Etrafınızdaki yansımalar da soyut fotoğraf çalışmalarınıza katkıda bulunacaktır. Yansımalar her zaman asıl nesnenin görüntüleri gibi net olamasalar da ilginç bir soyut bir fotoğrafı yaratmanızda değişik ve keyifli bir açılım olacaktır (2, 4,5). (foto 13)
foto. 9
10.Işıklar: Dokular ışıkla zenginleştirilebilirler. Örneğin yumuşak ışık, dokuyu yumuşatır ve dişilik kazandırır. Işık gölgeler yaratır ve nesnelerin hat ve çizgilerini güçlendirir (5). (foto 10)
foto. 10
foto. 13
14.İzolasyon/Eliminasyon: Bazen bir görsele ayrıntıyla bakarken, bazı bölgelerinde güçlü olan hat, renk, şekil ya da formlar keşfedersiniz. Arzunuza göre soyut öğeyi çerçeveleyerek ya da kroplayarak bütün fotoğraftan ayırabilirsiniz. Böylece ayırdığınız görüntü keskin çizgi ve kenarlarıyla, yüzey dokusu ve katmanlarıyla kendine özgü karakterini ortaya koyar (4). Görselinizi sadeleştirmek için de çıkarma işlemine başvurabilirsiniz. Bir nesneyi çıkarırken çıkardığınız nesnenin fotoğrafa etkisi iyi değerlendirilmelidir. Bazen de deneme yanılmaya başvurmalısınız. Bazen de fotoğrafa denge kazandıran bir öğenin çıkarılması artakalan görsele gizemli bir hava verir ve soyutlanmasını sağlar (9). (foto 14)
11.Kontrast: Özellikle siyah beyaz fotoğraflarda renk olmadığı için nesneler arasındaki ilişkileri vurgulamak için kontrasttan yararlanılır. Beyaz ya da aydınlık alanları siyah ya da karanlık alanlarla eşleştirmeye çalışın. Bu yaklaşım daha derin tonal kontrast ve daha büyük tonal çeşitlilik yaratır (12). (foto 11)
foto. 11
12.Kıvrımlar/Eğriler: Eğriler ya da doğrular izleyiciye yeni anlamlar ve görsel ilgi odakları yükleyeceklerdir. Bu öğeler olmadığı takdirde gözünüz görselde gezinmeyecektir. Tersine ilk nesnede takılıp kalacaktır. Bu, genelde fotoğrafın en aydınlık ya da karanlık noktasıdır. foto. 14
18
TAM KARE 15.Uzaklaşarak çekim: Çok yükseklerden (uçaktan ya da insansız hava aracı) çekilen yer yüzeyi şekilleri soyut nitelikli görüntüler verecektir. Hatlar, eğriler, doku gibi birçok yönüyle farklı soyut motifler sunacaktır (4). (foto 15)
foto. 17
18.Hareket: Hareket ya da hareketin ifadesi de fotoğrafta kullanılır. Hareketin kullanımı ile görselin sunacağı bilgi kısıtlanır ve böylece soyutlanma sağlanmış olur. Hareket nesnenin, fotoğrafçının, kameranın ya da bunların kombinasyonunun hareketi ile sağlanır. Böylece nesneyi yapan bilgiler kaybolur, geriye renkler, tonlar, doku ve hatlar kalır (2,4). (foto 18)
foto. 15
16.Bulanıklaştırma/Bokeh: Bulanıklaştırma da görsel bilgi kaybına neden olarak, hazırlanan görüntünün soyutlanmasına neden olmaktadır. Bulanıklık hareket ile, lens ile, lens ya da filtrenin önüne uygulanacak yöntemler ile ya da üretim sonrası yazılımlar aracılığıyla yapılır. Bu uygulama ile birçok değişik doku, renk ya da desen elde etmek mümkündür. Camın arkasından görüntüleme yapmak da yeni görsel öğelerin oluşmasını sağlar. Renk değişiklikleri, distorsiyonlar, bulanıklık gibi farklı görüntüler ortaya çıkabilir. Cam dışında başka objeler de (yağmurlu ya da buğulu pencere, plastik, su gibi) ilginç bir filtre olarak işlev görürler (5,7). (foto 16)
foto. 18
19.Diğer öğeler: Simetri, geometri, denge, baskınlık ya da vurgu gibi yöntemler de soyut fotoğrafçılıkta denenebilir (2). Kompozisyon Soyut fotoğrafta önemli bir araçtır. Görseldeki renkler, hatlar, çizgiler ve doku kompozisyon için önem arz etmektedir. Burada nesneler ve çizgilerin dengeleri, izleyicinin fotoğrafta nasıl gezindiği, hangi çizgiyi takip ettiği ya da görselin gözleri hapsedip, hapsetmediğine bakılır. Fotoğraf sıkışık ya da küntse kadrajdaki nesneler yeniden düzenlenir ve farklı bir açıdan bakılmaya çalışılır. Bu tarz müdahalelerle görsel bir denge elde edilmeye çalışılır, ilgi noktası (punctum) oluşturulmaya çalışılarak etki elde edilmeye çalışılır (9). Görsellerin sadeleştirilmeleri soyutlamayı başarılı kılar. Sadelik izleyicide estetik algısını ortaya çıkarmayı sağlar. Ham ve sade güzellik ile dikkat çekilmeye çalışılır. Eserde
foto. 16
17.Çoklu pozlamalar: Ardışık olarak çekilmiş bazı fotoğrafların ya da ayrı ayrı çekilmiş olan fotoğrafların katman katman üst üste bindirilmeleri de soyut görüntüler sağlamanızı sağlar. Bu tarz fotoğrafları, fotoğraf makinelerinin içinde bulunan hazır programlarla ya da üretim sonrası yazılımlarla yapmanız mümkündür. Üst üste kullanacağınız fotoğrafları çekerken, birisini ilgili objeyi keskin, diğerlerini daha az keskin olacak biçimde hazırlayıp, katmanları birleştirdiğinizde değişik bir görsel elde edersiniz (13). (foto 17)
19
TAM KARE sunulan nesne ya da olgu, sadeleştirme ile doğrudan göze sunulur. İzleyici ile eser arasında doğrudan duygusal bağ kurulur. Görseldeki nesneye sıkı odaklanma önemlidir. Böylece saflık ile nesnelerin daha güzel görünmesi sağlanır (2,9). Diğer önemli bir nokta ise, gözün görsel bütünlük ile memnun edilmesidir. Görseldeki nesneler bir araya geldiklerinde görsel bütünleşmiş olur. Görselin hiçbir parçası bütününden daha önemli olamaz ya da hiçbirisi görselin konusundan ayrılamaz. Öğelerin kendi aralarındaki bağlar görseli ahenkli kılar. Ancak düzenlemeler yapılırken tekrar ya da tamamıyla soyutlama izleyicinin dikkatini yok eder. Görsellerdeki bütünlük ve değişkenlik denge içinde olmalıdır. Bu başarılı olursa göze ilginç gelecektir (1,2,3,9). Soyut fotoğrafta konu ya da alan sınırlaması olmamakla birlikte; doğa, beden, manzara, gölgeler, ışıkla boyama (light painting), mimari objeler gibi konular soyut fotoğraf için elverişli olur.
Kaynaklar: 1. Abstract photography. Erişim: http://www.wikizeroo.net/index. php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQWJzdHJ hY3RfcGhvdG9ncmFwaHkphotokonnexion.com/abstract-photographydefinition. Erişim tarihi: 27.11.2018. 2. Guy D. Definition: Abstract Photography. Erişim: http://www. photokonnexion.com/abstract-photography-definition/ . Erişim tarihi: 27.11.2018. 3. Hull C. The Complete Guide to Abstract Photography: 112 Tips. Erişim: http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQWJzdHJhY3RfcGhvdG9ncmFwa Hkphotokonnexion.com/abstract-photography-definition. Erişim tarihi: 27.11.2018. 4. Ekin AC. An Introduction to Abstract Photography. Erişim: https://petapixel.com/2017/03/20/introduction-abstract-photography/ . Erişim tarihi: 27.11.2018. 5. What is Abstract Photography? Erişim: https://www.iphotographycourse.com/blog/what-is-abstract-photography/ . Erişim tarihi: 27.11.2018. 6. Sanders P. Shooting abstract photography. Erişim: https://www. amateurphotographer.co.uk/technique/camera_skills/shooting-abstractphotography-80927 . Erişim tarihi: 27.11.2018.
Üretim Sonrası Düzenlemeler Diğer fotoğraf türü ve alanlarından farklı olarak soyut fotoğrafta fotoğrafik düzenlemelerin her türlüsü serbesttir. Görsellerinizi eğip, bükebilir; kesip, uzatabilir ya da siyah beyaza dönüştürebilir, infraruj fotoğraf kanallarını düzenleyebilirsiniz. Gönlünüze göre her şeyi yapabilirsiniz (3,5,13). Sonuç olarak; Soyut fotoğraf izleyenin görselde yer alan nesne ya da durumun esasını özümsemesini, duygusal bir bağ kurmasını sağlamayı hedefler. Görselde bulunanları tanımaktan ziyade görünümünün yarattığı hissin keyif vermesi arzu edilir (2). Soyut fotoğraf, bu konuya ilgi duyanlara sonsuz olanaklar sağlar. Bu tarz fotoğrafa yeni başlamayı hedefleyen fotoğrafçılara bu konuyla ilgili mevcut deneyimler sunulmaya çalışılmıştır. Bunlar aynı zamanda soyut fotoğrafları değerlendirmek isteyenler için de temel bir çerçeve olarak hizmet edecektir.
20
TAM KARE SOYUT FOTOĞRAF VE FELSEFE / S. Fehmi KATIRCIOĞLU gerek kalmadan bilinen simgeleri kullanmadan özgürlüğün, aşkın, sevginin kıskaçlığın vb. anlatımını nasıl yapacağız? Özetle sorun tinsel evrenimizi optik görüntüler kullanarak nasıl bilinenden daha zengin yapacağımız. Bu da insan, uygarlık, görüntüler evreni kavramlarını özelde bilgiyi ve belirsizliği, kısaca irdelemeyi gerektirmektedir. İnsan bilgi ile bilgisizliği aşarken yaşamdaki belirsizliğin de farkına varmıştır. Bilebilmek artan bilgi donanımı belirsizliği sınırlarken, aynı zamanda insan varlığını ve varoluşunu da açımlamaktadır. Belirsizliğin üzerine bilgi ile giden insanın yaşamda ben de varım deme istenci uygarlığı oluşturmuştur. Bu istem aynı zamanda insanın daha yaşanabilir yeryüzü kılma çabasıdır. Felsefe ve bilimin, doğal olarak deneyimin önderliğinde sürüp giden bu süreç sağlıklı ön deyide bulunmayı olanaksız kılmakta, insanın düş gücünü tetikleyen bir güç oluşturmaktadır. Varlığın anlamına yönlenmenin gölgelendiği, amaç ve aracın iç içe geçtiği yaşamda, belirsizliğe yönelen akış söz konusudur. Özelde sanatçının sezgisi, belirsizlik kaygısını azaltmaya çalışırken, benzer şekilde belirsizliği sanata egemen kılmıştır. Görsel sanatlara yönelen sanatçı “her zaman görüntü çözümlemeleriyle gösterilemeyen nedir?” sorusuna yanıt aramaktadır. Bu soru “doğruluk”, “gerçeklik” gibi kavramları sorgulayarak sonuçta fotoğrafik güzele nasıl ulaşılacağı ile ilgili yöntem araştırmalarına girmeyi zorunlu kılmıştır. Gerçekliği dış dünyadaki nesnellik olarak ele aldığımızda güzele giden doğrunun ölçütü sorunu, olasılıklar evreni içinde belirsizliği yoğunlaştıran, değişik görüşlerin doğmasına yol açar. Fotoğraf makinesine gelen ışık bilgi ile dolu olarak gelir, bu bilgi çözümlendiğinde ortaya fotoğraf dediğimiz optik gerçeklik çıkar. İşte bu gerçek, tindeki okumayı ne ölçüde doğru kılar bizim için asıl soru buradadır. Bu gerçek, fotoğraf sanatçısının aradığı özü ne ölçüde yakalar? Her görüntünün tinde yeşerdiği kadar varlık durumuna dönüşür varsayımı bizi hangi ölçüde gerçek görüntülerle sınırlı evren kavramına sürükler? Dış dünya olaylarındaki rastlantısallık, düzensizlik, insanın aradığı bilinir güzel kavramını sonsuz ve sonuçsuz olasılıklar evreni içinde belirsizliğe itmiştir. Bu belirsizliği doğadan kopartılan görsellikle aştığımızda ortaya çıkan tablonun sanatsal anlamı nedir? Her bir nesneyi tanımından ve görünüşündeki rastlantısallıktan arıtarak, görünüşler dünyasında yorumlanacak bir düş evreni kurulabilir mi ve gerekli mi? İnsanı dış dünyanın belirsizliğinden kurtaracak sığınak; belirsiz, bilinemez şeyleri sanatta düşsel değerlere taşıyarak elde edilir. Bu değerler yaşamın dışında, soyut biçimler evreninde kavranabilir. Yaşamdaki
1959 Kayseri doğumlu S. Fehmi Katırcıoğlu, ilk, orta ve lise tahsilini Kayseri’de tamamladıktan sonra 1982 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesin’den mezun oldu. 2003 yılında temel fotoğraf eğitimi, karanlık oda ve 3.kur eğitim programlarını Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneğinde (AFSAD) tamamladı. AFSAD Gökhan Bulut Soyut Fotoğraf Atölyesi’ne katılan sanatçı, çalışmalarını bu atölyede sürdürdü. 2017 yılından beri AFSAD bünyesinde Soyut Fotoğraf Atölyesi eğitmenliğini yürütmektedir. Soyut fotoğrafları, yurt içi ve yurt dışında birçok karma sergide yer aldı. Ayrıca, 2007 yılında “Gölgeler ve İzler” adlı kişisel sergisini açtı. Yayımlanmış olan “MİM” isimli katalogda soyut fotoğrafları yer almakta ve yayımlanmış altı şiir kitabı bulunmaktadır.
Fotoğraf sanatı bazı karşı çıkmalar olsa da teknolojiye bağlı olarak değişiklikler göstermekte, hızla gelişen kullanım kolaylığı fotoğraf çekmeyi olağanüstü hızla artırmaktadır. Bu artışın görsel kültüre ne kadar katkıda bulunduğu tartışma konusudur. An saptamasından, fotoğraf sanatına dönüşüm fotoğrafın estetik yanını önemli ölçüde güçlendirmiştir. Bu da fotoğrafın felsefe ile olan ilişkisini gündeme getirmiştir. Bu yazıda fotoğrafın anı belgelendirme özelliği dışına taşan anlamlandırmadan söz edilecektir. Fotoğrafik anlatımın dışsal anlatımlara bağlı kalması, özü oluşturan içeriğin dışsal olarak verilmesi fotoğrafa yansıyan görüntülerin kavramı yansıtmasında görsel okumada sıkıntılara yol açmaktadır. Nesnelerin özelliklerinin bilinen fotoğraf uygulamaları ve fotoğraflanması ile aynılardan oluşan fotoğrafik evren, görselliğin sınırlarını alımlayıcılara duyumsatmakta, fotoğraf sanatçısını yeni arayışlara itmektedir. İçsel görünün fotoğraf olarak yansıtılması fotoğrafın teknik sınırlarını zorlamak ve aşmak anlamına gelmektedir. Dışa vurumculuk olarak nitelendireceğimiz bu değişik duyumların yarattığı içsel öz, bedensel anlatımlar ya da beden dili ile sunulmaktadır. Fotoğraf sanatı ile ilgilenenlerin karşılaştığı bir başka zorluk nesne ve işlev arasındaki bağlantıyı oluşturmaktaki güçlüktür. Bir örnekle açıklamak gerekirse; saat zaman ilişkisini gösterebiliriz. Saat fotoğrafı dediğimizde bir nesnenin fotoğrafını çekiyoruz ancak saatin işlevi olan zamanı fotoğraflayamıyoruz. Ancak, saat fotoğrafı çektiğimizde bu bize doğal olarak zaman kavramını yaşam ezberimizle anımsatmaktadır. Burada soru zamanı kavram olarak nasıl fotoğraflayacağımızda odaklanmaktadır. Buna benzer bir örneği özgürlük için de verebiliriz. Soyut bir kavram olan özgürlüğü fotoğraf olarak çekemeyeceğimize göre ne yapılabiliriz? Burada özgürlüğü nesne olarak düşünme eylemi devreye girmektedir. Özgürlük düşüncesini nesne olarak düşündüğümüzde usa hemen güvercin gelmektedir, biz güvercin fotoğrafı çekerek özgürlüğe göndermede bulunmaktayız. Bu benzetmelere
21
TAM KARE karmaşa, belirsizlikten kaynaklanan bu içsel gerilim, soyut biçimlerde insanı erince yönlendirebilir. Başka dünyalara ait gibi görünen görüntüler düşsel yaratının sınırlarını zorlayarak aynılıkların bilinirliğinden ayrıştırarak imgelemi yeniden yeni olasılıklar evrenine sürükler.
Kısaca böyle kurguladığımız soyut fotoğrafta doğadan kopartılmış nesnelerin tine verdiği dinginliği oluşturma çabası içindeyiz. Bu çaba insana dair her şeyin belli ölçüde bilinmesini gerektirmektedir. Kuramsal olarak görsel okumanın zenginleşmesi yaratıcılığı kamçılamakta, yeni bireşimlere yol açmaktadır. Soyutlanmış nesnelerin özellikleri, anlatımı ve yetenekleri yalın görsel anlatıma izin verme konumları anlatım gücümüzü artırmaktadır. Güzel kavramını soyut fotoğrafta derinlemesine irdeleyerek görsel derinliği artırma gayreti içindeyiz. Sunduğumuz örneklerde düşüncelerimiz daha iyi anlaşılabilir.
Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) Soyut Fotoğraf Atölyesi olarak, aşağıdaki işlemlerle soyut fotoğraf oluşturmakta ve soyut fotoğraf görüntülerine de “görence” adını vermekteyiz. • • • • • • • •
Nesnelerin dış görünüşünün yitimi Alışılanın anlam kaybı Nesne işlev ilişkisi Deneysel birleştirme Soyut duyum Görsel belleğin zorlanması Düşsel evren oluşturma çabası Işık gölge ilişkisi
Soyut fotoğrafta kullandığımız görsel dil de aşağıdadır: • Şekiller • Doku • Renkler • Çizgiler • Noktalar • Örüntüler • Karşıtlıklar Yanıtlamaya çalıştığımız sorular da aşağıdaki gibidir: Soyut fotoğraf; • Var olanı ya da kavramı görünmeler dizisine indirgeme eylemi midir? • Dış dediğimiz görüntü, nesnenin asıl doğasını gözlerden saklayan mıdır? • Var olan; içeriği ve dışarığı ile eşdeğer midir? • Görünüş var olanının tüm varlığını emen bir gerçek midir ya da görüngüler dizisinin toplamı mıdır? • Görüntü başka imgelerin göreceli yansıması mıdır? • Görüntü denen yalnızca görünürlüğün bileşimi midir? • Toplumsal yaşama ve sorunlara katkısı nedir? • Sürdürülebilir bir uygulama mıdır? • Fotoğrafın anlatım gücüne yeni olanaklar eklemekte midir?
22
TAM KARE fotoğraflar / S. Fehmi KATIRCIOĞLU
Not: Dergimizin 21.01.2019 tarihli ilk yayınında 23. sayfada S. Fehmi KATIRCIOĞLU fotoğrafları arasında Maya ROCHAT’a ait bir fotoğrafa sehven yer verilmiş olup dergimizin 22.01.2019 tarihli 2. yayınında bu yanlışlık düzeltilmiştir.
23
TAM KARE
24
TAM KARE
25
TAM KARE “İDE” SOYUT FOTOĞRAF SERGİSİ “Şekillerin eridiği, renklerin değiştiği durgun akan su gibidir soyut fotoğraf, şaşırtıları yatağında saklayan. Baktığınızda sevin ya da sevmeyin duyum akışı olur ruhunuza. Deneyimler yitmiştir, bir düş ülkesi açılır gözlerinizin önüne. Gördüklerinizden doğan uyak değil uyumsuzluktan doğan uyum kıvılcım olur ışıldar tininizde. Uyumsuzluk dediğimiz şekillerdeki bozukluk, tanımsız doyumda uyakla sonuçlanır. Bu düşsel eylem, alımlayıcı için bir çağrıdır yeniden yeni hisleri çağrıştıran Bir varoluş bir özgürlük duyumu Bir fikrin İDE’ye dönüşünün öyküsü…
bildirgesi ile yola çıkarak, S. Fehmi Katırcıoğlu eğitmenliğinde Ahmet Kutlay, Aliye Kırtız, Aysel Altun, M. Burak İmir, Çiğdem Akıncıtürk, Esra Tuba Öğdü, Gülten Tanyer, Nejla Can Güler, Nesrin Koçoğlu, Nilgün Beşirli, Nilüfer Zengin, Sadullah Kocaman, Seden Bekit, Şengül Bekmez, Yelda Akcoş Akıllıgöz Zeynep Nur Akçaboy’un çalışmalarının yer aldığı “İDE” Soyut Fotoğraf Sergisi Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) bünyesinde çalışmalarını sürdüren Soyut Fotoğraf Atölyesi’nin emeğinin ürünüdür.
26
TAM KARE FOTOĞRAF VE SOYUT KAVRAMLARININ PSİKOLOJİ LİTERATÜRÜNDE KARŞILIĞI ÜZERİNE BİR TARTIŞMA / Hatice ATAÇ Soyut; genel anlamıyla doğada var olan gerçek nesneleri sadece betimlemek yerine, biçimler ve renklerin, temsili olmayan veya öznel kullanımına işaret etmektedir. Soyut sanat anlayışının temelinde ise, nesnelerin görünen ve bildiğimiz anlamını, biçimin ötesine geçerek, içeriği ortaya çıkarma çabası yatmaktadır. Soyut sanatın özü, harmoniyi, dengeyi ve biçimi oluşturan öğelerin farkına varmaktır. Soyut sanat, diğer bir tanımla temsili olmayan sanat, 20. yüzyılda daha belirgin olarak tartışılmakla birlikte, geçmiş dönem örneklerine de rastlanılmaktadır.
Wassily Kandinsky
Fotoğraf denince ilk aklımıza gelen, var olan bir gerçekliğin yansımasıdır ve biçim bu anlamda nesnel gerçekliğin yansıtıcısı olan bir ayna gibidir. Ancak, gerçekliği yansıtan fotoğrafların tersine, soyut fotoğrafta izleyici genellikle gerçekliği bütün halinde, net ya da tüm açıklığıyla görememektedir. Somut, bütünün ve nesnel gerçekliğin bilgisini; soyut ise parçaların eksik bilgisini anlatmaktadır.
Wassily Kandinsky
Soyut resmin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Wassily Kandinsky’e göre, sanat, dış izlenimlerin rehberliğiyle değil, içsel gereklilikten doğmalı ve büyümelidir. Sanatın esasları konusunda karar veren merci, sanatçının iç sesi olmalıdır. Sanatçıya göre sanatın tinsel (ruhani) bir rolü vardır. Ayrıca Kandinsky, “Sanatta Ruhsallık Üzerine” isimli kitabında, ruhsal titreşim, renklerin psikolojik etkisi, içsel imge, renk algısı ve duyumlar üzerine vurgu yapmaktadır. Ve şöyle belirtir Kandinsky, “Sanatçı ruhunun derinliklerine inmeli, onu inceleyip geliştirmeli ki, sanatının bir temeli, bir anlamı olsun”. Ona göre, ancak sanatçının hayal gücünün içsel gerekliliğinden kaynaklanarak sanat yapılabilir. Alman sanat tarihçisi Wilhelm Worringer ise soyut sanatı doğuran psişik etken ile ilgili olarak; insanın, evren karşısında duyduğu iç huzursuzluk, korkulara işaret eder. Kendini evrenin karmaşıklığı içinde yitik, kuşkulu ve huzursuz bulan bireyin, tüm bunların üstesinden gelme, bir düzeni oluşturma çabalarının soyut sanatın doğuşunda en önemli kaynak olduğunu açıklar.
Francis J. Brugviere
Duyularla kavrananı dile getiren somuta karşın soyut, yalnızca düşünceyle kavranan bir özü dile getirmektedir. Bu noktada sosyal psikolojinin en temel argümanları olan duyum, şema ile algı kavramlarını ve bunların bilişsel işleyişini hatırlamakta fayda olabilir. Başlangıçta sadece biçim olarak düşünülen soyut fotoğraf, aslında sanatçının kendini anlattığı, zihninde oluşturduklarını figüratif olmayan şekilde ele aldığı bir fotoğraf yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda, fotoğraf ana fikrin bir kısmını iletir; izleyici, ima edileni anlayabilmek için çaba göstermelidir. Sıklıkla konunun kendisini veya nesnel gerçekliğini görememekte, ancak fotoğrafın özünü anlayabilmektedir. Konuyu kolaylıkla kavranabilir bir biçimde sunmayan soyut fotoğraf, görselin detayından daha çok renk ve çizgiler yolu ile açıklamada bulunmaktadır.
27
TAM KARE
Trıbute to man Ray (Lee Miller) Nuri Bilge CEYLAN
korkuları, bastırılmış isteklerini, tüm iç yaşantılarını kapsayan bölüm olarak tanımladığı, bilinçaltı dünyası, varlığını ve etkilerini bu yolla açığa çıkartmaktadır. Süreç içinde sanatçının ve izleyicinin hem kendi içlerinde, hem de karşılıklı etkileşimlerinde kendi iç dünyasındaki tüm bu anılan birikimleri, sosyo-kültürel doku ile birleşmektedir. Fotoğrafta sunulan mesajın duyumlanması, sonrasında algılanıp yorumlanması öznel olmaktadır.
Ali Rıza AKALIN
Soyut fotoğrafta ima edilen öz ile soyutlama yapılarak yaratılan düşünce, duygu, his ya da izlenim oluşturulmaktadır. Soyut fotoğraflarda, “fotoğrafçı kendi iç dünyasından, zihnindeki düşlerinden, düşleriyle oluşturduğu imgelerinden yola çıkmış, hayallerinin örtüştüğü biçimlerle yaptığı kurguda, kendini fotoğrafıyla anlatmaya çalışmıştır”. Soyut fotoğraf, izleyicisinde bir nesnenin görüntüsüne ulaşmayı sağlayacak öngörüyü hedeflemez; aksine, fotoğrafçının kurduğu bir hayalden yola çıkarak, sunduğu biçimden, izleyicinin kendi hayal dünyasında bir duygu ve anlam, dolayısıyla içerik yaratmasını bekler. Bir soyut fotoğrafçı, beklenenden daha yalın anlatımların peşinde koşar, yalnızca kompozisyonla ilgilenir. Onun aradığı aklındaki imgeye gönderme yapacak bir biçimdir ve bu biçimi bir şekilde var olan gerçeklikten üretir. Ama o gerçekliğe çeşitli yollarla, öyle müdahaleler yapar ki, çoğu zaman kendisinden başkası o biçimin kaynağı olan gerçekliği hayal bile edemez. Fotoğrafçının, aklındaki biçimi yaratırken, yeni biçimler üretirken yalnızca nesnel gerçekliğe müdahale etmesi gerekmez, fotoğraf tekniklerini kullanarak da müdahalesini yapabilir. Soyut fotoğrafta, fotoğrafçı yönünden oluşturma aşamasında veya diğer taraftan izleyici açısından yorumlamada, bilinçaltı işleyişin etkileri sürecin içine dahil olmaktadır. Freud’un kişinin hayalleri, arzuları
Ahmet Öner GEZGİN
Ahmet Öner GEZGİN
28
TAM KARE
Ralph GİBSON
Özellikle soyut fotoğraf ile ilgili değerlendirmelerde, Jung tarafından ortaya atılan “kolektif bilinçaltı” kavramı tartışmanın içine katılabilir. Jung, tüm insanlık tarafından ortak paylaşılan ve bize miras kalan bilinçaltı biçiminden bahseder. Kolektif bilinçaltı, arketipleri ve evrensel en eski düşünceleri, imajları, sembolleri içeren bir yapıdır. Yani bizler, insanlık tarihi boyunca aktarılanlarla, evrensel öyküler, semboller ve imgeleri içselleştirerek, kişisel bilinçaltımızı oluşturuyoruz. Bu oluşum fantezi, hayal etme, olmayanı kurgulayabilme yetimizi geliştiriyor olabilir. Bize miras kalan arkaik hafızamız ve bilinçaltı süreçlerin farklı kombinasyonları, soyut fotoğrafı oluşturmada ve yorumlama çabasında temel unsurlardır.
Nanni MENSCH
Sonuç olarak somuttan soyuta doğru biçim, bir fotoğrafı oluşturan öğeleri seçme ve düzenleme tarzı olarak değişim gösterir. Soyut fotoğrafta bir nesnenin zaman, mekan ve işlevinden soyutlanarak fotoğraflanması söz konusudur, çıkan görüntünün nesnel gerçeklikle bağı vardır, ancak bu bağlantı biçimsel güzelliği ve özü yansıtmaktadır. Biçimlerin niteliği ve düzenlenişi yani kompozisyonu değiştikçe bizde uyandırdığı duygu ve düşünceler de değişmektedir.
Kaynakça: 1-İsmail Tunalı-Sanatın Psikolojik Anlamı ve Worrınger’in Uslup Analizi 2-Aktüel Psikoloji Dergisi- Zihin ve Sanat Arasındaki İlişki 3-Ali Dönmez- Sosyal Psikoloji Yazıları 4-E.H.Gombrıch-Sanatın Öyküsü 5- Gökhan Bulut, “Soyut Fotoğraf ” makale 6- Serpil Yıldız, “Öznel Bir Dışavurum - Soyut Fotoğraf ” makale
Nanni MENSCH
29
PUSULA SOYUT FOTOĞRAFÇILIĞIN TUHAF HİKAYESİ SİZE İLHAM VERECEK BİR GÖZDEN GEÇİRME (SOYUT FOTORAFTA MERAK EDİLENLER) / Çeviri: Abdulla SERT Soyut Fotoğrafın Bir Anlamı ya da Niyeti Olmalı
https://www.lightstalking.com/the-curious-case-of-abstractphotography-an-overview-to-get-you-inspired/ web sayfasının çevirisidir.
Soyut fotoğrafçılığa saygı ile yaklaşırsanız her seferinde anlamlı görüntüler elde edersiniz. Bunu kabul edin, hayatınızla ilgili detayları her zaman rastgele çekiyorsunuzdur ama bu görüntülerin kameranız ile ne anlatmak istediğinizi yansıtan, derin anlamları olan görüntüler olması için çalışın.
Fotoğrafçılık tutkunuz varsa, soyut görüntüler hakkında merak duyma olasılığınız yüksektir. Bu iyi bir şeydir ama, fotoğraflarınıza soyut demeye başlamadan önce konu hakkında birkaç şey bilmeniz gerekir. Soyut fotoğrafçılığın ne olup olmadığı hakkında kesin bir tanım hala yok ve bir tanımın olmaması, bir çok sanatçı ve amatör fotoğrafçının bu konuya meraklı olmaları ile ilişkilidir. Bu merak, kabul gören genel soyut fotoğraf tanımına uyan sayısız görüntünün yaratılmasına yol açmıştır. Soyut konusunu ciddi bir uğraşı haline getirmeden önce anlamanız gereken; soyut fotoğrafçılığın şekil, renk ve çizgiyi kullanan bir dil olduğu ve tanınmış bir özne ya da nesneyle kuvvetli ya da yetersiz (ama boş olmayan) ilişkili kompozisyonlar yaratmak olduğudur.
Joshua Rivera – on Unsplash
Soyut Fotoğraf Şekil, Işık ve Formla Oynar Taylor Leopold – On Unsplash
Soyut bir anlayışla çevrenize odaklanmanızın en hızlı ve kolay yolu görüntüyü oluşturacak ışığı yakalamanız ve farklı yüzey, şekil ve formlara bu ışığın nasıl düştüğüne odaklanmanızdır. Fotoğraf, bu elemanları hızlı bir şekilde yakalamanız için mükemmel bir araçtır. Tek bir eleman ile çalışın ve kafayı bu işe takın, günün sonunda bu eleman ilgili kayda değer fotoğraflar elde edeceksinizdir.
Bugün paylaştığım görüşler sizlerin cesaretini kırmak amaçlı değildir tam tersine, sizlere soyut görüntülerle ilgili daha iyi bir anlam kazandırmak ve sizlerle beraber izleyicilerinizin önemseyeceği işler yaratmanız için cesaretlendirme amaçlıdır. Soyut Fotoğrafçılık; Basit Veya Yapması Kolay Değildir
Soyut Fotoğrafın Bilim ve Teknoloji İle Kuvvetli Bir İlişkisi Vardır
Soyut fotoğrafçılığı sarmalayan en büyük yanlış kanı, kolay bir şey olduğudur. Ama işin aslı öyle değil. Bir şeyin basit görünmesi onun yaratımının kolay olduğu anlamına gelmez. Soyut görüntüler, izleyiciye mesaj vermek için gerekli en az bilgiyi kapsar ve gerçeklikten kuvvetli bir şekilde ayrılır.
Soyut resim sanatının ortaya çıktığı ilk günlerde, sanatçılar bilim ve teknolojiyi çok önemserler ve takdir ederlerdi. Bu önemseme ve takdir sizlere yeni fırsatlar dünyası açabilir. Bilim ve teknolojinin cansız doğası soyut görüntüler yaratmada müthiş cömerttir.
30
PUSULA Niyetiniz Soyut görüntülerinizin bir niyeti olması hakkında fazla bir şey söyleyemeyiz, entelektüel amaçlar için değil ama bu görüntüler sizler için anlamlı olmalıdır. Eğer bu görüntüler yüreğiniz ve ruhunuzun derinliklerinden gelen duyguyu yansıtmıyorsa, bu görüntüler diğer insanlara sıkıcı gelecek, hatta siz de kendinizi hayal kırıklığına uğramış hissedeceksinizdir. Soyut Fotoğraf Gerçeklikten Uzaklaşır
Jesus In Taiwan on Unsplash
Fotoğraf, gerçekliği yakalayıp kaydetmenin güvenilir bir yolu olarak doğdu. Bu nedenledir ki, fotoğrafın ortaya çıkışından itibaren, gerçekçi resimler anlamını kaybetmeye başladı ve resim sanatı, bugün bildiğimiz sayısız türlere evrildi.
Parçalanmayı Kullanır Hayatımızda yer alan nesnelerin çoğu küçük parçalardan meydana gelir. Bu objelerin soyut özlerini yakalamak için parçalama yapmayı deneyin. Parçalanma, sanatçının bir nesneyi ışık, gölge, yansımalar, suda yansımaları kullanarak parçalama ya da o nesneyi harfi harfine sökme tekniğidir.
Soyut sanatın, 20. yüzyılda ortaya çıktığında, gerçeklikten ayrılmaya kuvvetli bir eğilimi vardı ama bu eğilim gerçeküstü sanatçılarınki gibi düşsel biçimde değildi. Soyutçular dikkatlerini gerçekliğe yoğunlaştırdılar ama algılanan gerçeklikten ayrılmak isteyen bir gerçeklik yaklaşımı kullandılar.
Bir Şeye Benzemeyi Ya Da Size Bir Şeyi Hatırlatmayı Arar Bu, bazı denemeler yapmayı gerektirebilir ama bunun için zaman ayırma ve yaratıcı düşünme ile enteresan sonuçlara kesin olarak varacaksınızdır. Gözlem yaparak, başka şeylere benzeyen bir şeyler bulacaksınız. Örneğin, bazı nesne düzenlemelerini ya da nesnelerin kendisini insan yüzü olarak görme çokça rastlanan bir durumdur (bu çok görünen algısal bir fenomen olup “Pareidolia” olarak adlandırılır.) Hangi nesnelerin size başkalarını hatırlattığını düşünmeye gayret edin ve bu özellikleri kamera ile yakalamaya çalışın. Burada ifade için önemli olan, izleyicilerin eserlerinizi anlamaları için, yarattıklarınızla ilgili sizin bir açıklama yapma gereği duymamanızdır.
Soyut fotoğrafçılık, gerçekliği, nesnellikten uzak bir şekilde göstermek için asla kullanmayacaktır, işte bu yüzdendir ki soyut fotoğrafçılık yaratıcılık ve kendini ifade etmek için en uygun bir sanat türüdür. Eğer görüntüleriniz kolayca çözümlenip okunabiliyorsa ve gerçekliği çok açık biçimde temsil ediyorsa, anlamlı olan ama gerçeklikten uzaklaşmanın özüne erişen görüntüler için çalışma stilinizi daha çok geliştirmeniz gerekir.
Mohammad Alizade on Unsplash
Üç Boyut Yerine İki Boyut Fotoğraf, gerçekliği üç boyutta (bizim gördüğümüz şekilde) yakalamamıza olanak verir. Kübist ressamlar Picasso ve Juan Gris’in sanat yolculuklarının bir döneminde yaptıkları gibi – bir nesneyi (bir nesneyi tüm açılarından
Denise Bossarte on Unsplash
31
PUSULA görülecek tarzda) görüntülemek –soyut sonuçlara ulaşmak ve izleyicilere net bir mesaj vermek sanatçı için zorlayıcı bir yoldur. Yukarıda yazılan iç görüleri önemseyin, o zaman anlamlı soyut fotoğrafçılığın ne olduğu hakkında net bir anlayışa sahip olacaksınız. İlk bakışta, bu görüntülerin bizim nesnel dünyamızdan bir şey ile belirsiz bir bağı ve birleşmesi olduğunu hatırlayın. Soyut bir fotoğraf bir manzaranın küçük bir kısmını yalıtacak, izleyicilerin dikkatini çekecek ve onları daha ilerisini okumaya davet edecektir. Bu cömert karakteri sayesinde, soyut fotoğrafçılık fotoğraf makinesi ile bir karanlık oda ya da bilgisayarda yapılabileceği gibi, Man Ray ya da Laszlo Moholy- Nagy nin fotoğraf negatifi ya da baskısında oynama yaptıkları gibi de yapılabilir. Esinlenmeler Eğer soyut fotoğrafçılık konusunda kavram zenginliğinizi arttırmak istiyorsanız aşağıdaki fotoğrafçıların eserlerini incelemeniz sizlere esin kaynağı olacaktır: • • • • • • • • •
Wassily Kandinsky Carlin Felder Nanna Hanninen Timo Kelaranta Ola Kolehmainen Niko Luoma Kira Leskinen Maija Savolainen Ea Vasko
Diğer kaynaklar • 5 Creative Tips On How To Take Amazing Abstract Photos • Pushing Photographic Boundaries – Insane Abstract and HDR Street Photography • Have Nothing To Photograph? Abstract Photography Is Literally Everywhere… • Peculiar Notions: 22 Eye-Catching Examples of Abstract Photography • Abstract Nature Photography: 3 Effective Tips to Create Captivating Images
32
ART ALAN “SHAPE OF LIGHT “ FOTOĞRAF VE SOYUT SANATIN 100 YILI / Raziye KÖKSAL KARTAL Londra’da bulunan dünyaca ünlü modern sanat müzesi TATE’nin ev sahipliğini yaptığı, mayıs ayında açılan ve geçtiğimiz aylarda kapanışı gerçekleşen “Shape of Lıght – Işığın Şekli ” sergisi, 1910’lu yıllardan günümüze soyut sanat ve fotoğraf tarihinde yer edinmiş 100’den fazla sanatçının 350 civarında eserini belirli başlıklar altında izleyiciler ile buluşturdu. On iki bölümden oluşan sergi modern görsel kültürde dönüm noktaları olan fotoğrafın icadı ve soyut sanatın doğuşunu ilk kez bir arada ele alması açısından önemlidir. 1910 yılından yeni yüzyıla, süreç içerisinde fotoğraf sanatçılarının özgünlüğüne ve yaratıcılığına değinerek soyut sanatın gelişimine verdikleri tepki ve katkıyı ele alan bir toplamdan bahsetmek de mümkündür.
Alvin Langdon Coburn – Vortograph - 1917
kanıtlamaya çalışan sanatçının soyut fotoğrafın farklı köklere sahip olduğunu iddia eden bir yolu aydınlattığını söyleyebiliriz. Benzerliği atıfta bulunmak adına Wyndham Lewis’in Londra’da, Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce kurduğu, modern dünyanın enerjisine uygun bir sanat önerisi olan, kısa ömürlü ama radikal bir hareket olan Vortisizm’e ait resim çalışmaları sergide Vortograf ’lar ile birlikte yer alır. Modern binaların geometrisini önceleyerek açı ve köşegenleri kullanarak zorlu renkleri ve çizgileri ile modern kentin uyumsuz canlılığını “geleneksel uyuma” saldırıda yansıtan bir anlayıştır Vortisizm. Vortistlerin saldırgan söylemleri, açısal tarzı ve modernliğe odaklanmaları onları İtalyan fütüristlerine bağlar.
Sergi Görünümü
Önceliği fotoğraf olan sergi, fotoğraf ile diğer sanat formlarını birleştirip , soyut fotoğrafın tarihini resim ve heykelde soyutlamanın gelişimi ile birlikte ele alırken, disiplinler arası soyutlamanın gelişiminin iç içe geçmiş bir anlatımını benimser; minimalist, sürrealist, kavramsal ve optik sanattan örnekler içerir. İlk salonda, soyut fotoğraf tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olarak görülen, fotoğrafın “güzel sanatlar” kapsamına alınması için çabalayan iki fotoğrafçı grubu - Photo Succession ve The Linked Ring- nun üyelerinden biri olan Alvin Langdon Coburn ‘a ait çalışmalar yer alır. Coburn, ilk soyut fotoğraf türü Vortograf ’ın mucidi olarak kabul edilir . Coburn, kamerasının önüne üç aynayı üçgen bir formasyona bağlayarak onların kaleydeskop gibi davranmasını sağlarken, ortaya çıkan fotoğraflar, güçlü diyagonal çizgiler ve üçgen şekillerle dolu kırık bir gerçeklik gösterir. İşte bu görseller tarihteki ilk Vortograf ’lardır. Bu çizgi ve şekil dili, Vortiscist tarza sahip tablolara benzetilse de Vortograf ’ı icat ettiğinde, Coburn tamamen özgün bir çalışmaya imza atmıştır. Fotoğrafın nesnel gerçeklikten başka bir şeyi yakalamak için kullanılabileceğini
Wyndham Lewis
Vortograflar, görsel alanı birden fazla eşzamanlı perspektife böldüğünden, Kübizm ile de karşılaştırılmasına sık rastlanır. Vortisizmin Kübizm ve Fütürizm’in bir karışımı olduğunu düşündüğümüzde bu karşılaştırma çok da yanlış sayılmaz. Alvin Langdon Coburn’un öncü “vortografları” ile eşleştirilen Mondrian, Braques ve
33
ART ALAN seviyelere yükselterek soyut sanata dönüştürmüştür. Jackson Pollock’a ait soyut expresyonist çalışmalar ile birlikte yer alan Otto Steinert’ın ‘luminogram’ları fotoğraf sanatçılarının farklı efekt ve etkiler yaratmak adına ışık ile oynadığı oyunları gösterir.
Kandinsky’nin tabloları da ilk salonda yerini alır. Fotoğrafın temel bileşenlerinin deneysel kullanımının soyutlama boyutuna ulaştığı bir çok çalışma da sergide karşımıza çıkar. 1925 tarihli soyut bir resim olan Wassily Kandinsky’e ait olan “Swinging” eserinin benzeri, “Homage to Kandinsky “ ismiyle 1937 yılında Marta Hoepffner tarafından fotoğraf kağıdı üzerine konan çubukların pozlanması ile bu kez fotoğraf olarak yinelenmiştir.
Jackson Pollock- Number 23-1948
Kandinsky - Swinging - 1925 Otto Steinert-The Luminogram-II-1952
Kaynağını insan vücudundan alan soyutlamalar karşılığını André Kertesz’in , Imogen Cunningham ve Bill Brandt’ın eserlerinde bulur . Bu çalışmalar Joan Miró’nun büyük bir resmi ile birlikte sergilenir.
Marta
Hoepffner- Homage Kandinsky-1937
to
Man Ray’ın Rayogramları ise bulanık, sürrealist x-ışınları gibi görünen fotogramları oluşturmak için rastgele nesneleri doğrudan fotoğraf kağıdına yerleştirmek suretiyle sonrasında ışığa maruz bırakılarak oluşturulmuş eserlerdir. Nesnel gerçekliğin yanılsamasını beslemekten ziyade bu çalışmalar, fotoğraf sürecinin değiştirilebilir, müdahale edilebilir doğasını göstermektedir. Brassaï İstemsiz Heykeller isimli serisinde genellikle göz ardı edilen, görmezden gelinen yaşam döküntülerini (bir otobüs bileti, bir yaprak) bir makro mercek kullanarak yapıyı ayrıntılandırma ve detaylandırma suretiyle anıtsal
Joan Miro
1933’te Kertesz, aynaları insan bedenlerinin bükülmüş, uzamış ve biyomorfik görüntülerini oluşturmak için kullandığı Distorsiyon adlı bir dizi fotoğraf oluşturur. Fotoğrafların Picasso, Miro gibi sanatçıların resimlerindeki sürrealist insan formlarıyla bir çok ortak nokta taşıdığı aşikardır. Bedensel ve formsal distorsiyonların
34
ART ALAN Surrealist harekette on yıldan fazla yer aldığı düşünüldüğünde ilk bakışta Kertesz Surrealistleri kopyalıyor gibi görülebilir. Fakat Kertesz’in ilk çarpıtılmış fotoğrafının 1917’de yayınlanmış olduğunu biliyoruz. “Sualtı Yüzücüsü” olarak adlandırılan bu görüntü, esrarengiz bir manzaradaki dalgalı, uzatılmış insan formunu gösterir.
Maya Rochat’ın jeolojik ve organik madde fotoğraflarını katmanlaştırdığını, bunun ardından çamaşır suyu, boya, sabun ya da yapıştırıcıyı sürece dahil ettiği çalışması, vinil duvar tasarımı şeklinde yerleştirilmiştir. Değişen ışık yansıtmasıyla bütünleşerek eriyik formlar yaratan eser yalnızca ışığın resimlerle etkileşime girdiğinde akışkanlığını vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda farklı nitelikleri de harekete geçirir. Örneğin gümüş ve siyah bir manzara ışıltılarını yanar döner hale getirir. Bir diğer sanatçı Daisuke Yokota’nın eseri “zaman ve çoklu olasılıklar” ortaya çıkıncaya değin “görsel gürültü” katmanları oluşturmak adına karanlık oda kimyasalları ile tarama, yeniden kopyalama ve daha fazla işleme tabi tutmasıyla görsel bozulma pratiğinin sonucudur. Yaptıkları çalışmalar kategorik sınırların dağılmasını sağlarcasına yaratıcı sürece odaklanırken, soyutlama; varoluşçu hakikatlerden sonra gayretli bir arayış sonrası heyecan verici ve zengin çeşitlilik gösteren bir harekete dönüşüyor. Rochat ve Yokota’nın çalışmaları serginin soyutlanmış keşif arayışına kusursuz bir nokta koyar.
Andre Kertsz – Sualtı Yüzücüsü- 1917
Sürrealizmin başlangıcından üç yıl önce çekilmiş olan bu fotoğraf, genel olarak fotoğrafın gerçekte soyut sanatın yörüngesini etkilemekten nasıl sorumlu olduğuyla ilgili soruları gündeme getirmesi bakımından önemlidir. Serginin sonlarına doğru 1960’lardan günümüze fotoğrafta yeni atılımlar ve yeni teknikler arasındaki bağlantılar Op Art ve Kinetik Sanat’a ayrılmış odalar ile incelenir. Dijital çağın getirdiği yenilikler ve imkanlar sonucu fotoğrafçılık alanında uygulanan “Optik Etkiler” ile üretilmiş eserlere ayrılan son oda ise, mevcut fotoğrafçılık pratiğimizin geçerli imaj kültürümüzdeki ikilemini yansıtır. Hem Maya Rochat hem de Daisuke Yokota, farklı şekillerde, çalışmalarını kimyasallar, ısı, boya ve sürekli yeniden görüntü yazdırma, yeniden ele alma ve yeniden tarama gibi yoğun, neredeyse yıkıcı, dönüştürücü tekniklere tabi tutan iki çağdaş sanatçıdır. Yaklaşımlarının içsel doğası, fotografik imgeyi genişleterek, bir uzlaştırma aracı olarak fotoğraf fikrini genişletir. Diğer tüm uygulamaların yanı sıra, doğaçlama ve kazaya bile izin verir.
Daisuke Yokota - Inversion
Maya Rochat -A Rock is a River
35
İLETİŞİM
Palmiye Mahallesi 1207. Sokak No: 16 Yenişehir Mersin/TÜRKİYE (Metro Sineması arkası, 45 Evler otobüs güzergahı üzeri) Tel : (+90) 324 328 75 61 - 532 300 20 91 Web sayfası : www.mfd.org.tr