MAHMOUD ÝSLAMOV-- KAYIP ÞEHÝR Derginizin 2. sayýsý görünüm olarak 1. sayýya göre daha güzel olmuþ. Ýçerik ilk sayýdaki gibi güzel ve temel deðerler. Ýnþallah 3. sayýnýzýn daha güzel olacaðýný umut ediyor ve bekliyoruz. Allah gayretinizi ve samimiyetinizi artýrsýn.
64
FURKAN ÖZKAN -- ÝSTANBUL Selamünaleyküm derginizi bir vesileyle okudum. Çok güzel konulara deðinmiþsiniz, tasarým çok sade ve ciddi ancak dergilerinizi internette okuma imkâný olursa sevinirim. ALLAH (C.C) yar ve yardýmcýnýz olsun. Ayný zamanda bütün Müslümanlara ayrým yapmadan söz hakký tanýmanýz belki diðerlerine de örnek olur. RÜMEYSA SAKÝN -- ÝZMÝR Derginizi okudum çok baþarýlý ve bir o kadar da samimi buldum. Özellikle dizi yazýsý kýsmýndaki kendimle hesaplaþma bölümü beni çok etkiledi kaç defa okudum ve arkadaþlara da okudum. Ben bir anne olarak neler kaçýrdýðýmýzýn farkýna vardým. Eþimle kendimizi tekrar gözden geçirdik ve çok duygulandým anlatamam. Dünyanýn telaþlarý bizi ne kadar yabancýlaþtýrýyor bunun farkýna vardým. Yazarýnýzýn kitaplarý var mý mail adreslerini eklerseniz sevinirim. Baþarýlar dilerim. MAHMUT KARA -- Þ.URFA Kardeþler elinize saðlýk çok kibar olmuþ. Özellikle konu bütünlüðü harika, klasik dergi anlayýþýnýn çok dýþýnda bizsel konularýnýz çok hoþ. Dizgi ve tasarým çok güzel muvaffakiyetler. ÖZKAN BÝLGÝN -- K.MARAÞ Selamünaleyküm. Ortak zemin gibi bir iletiþim platformunu ümmetin hizmetine sunan emektar kardeþlerime saygýlar, sevgiler. Tebrik ediyor çalýþmalarýnýzýn devamýný diliyorum. Ortak zemin ümmetin zemini olma yolunda ilerliyor. Sevgi barýþ ve kardeþlik duygularýmýzý pekiþtirmeye vesile olmasýný diliyorum. Farklýlýklarýmýz zenginlik kaynaðýmýzdýr. Ýhtilafýmýz dahi Rahmet-i Rahman'ý celb etmelidir. Görüþmek dileðiyle… Allah'a emanet olunuz. Selamlar DUYGU HAMUT -- GAZÝANTEP Dergi için emek verip bu iþe yüreðini koyan herkesi tebrik ediyorum. Tasarým ve yazý olarak her sayýda gittikçe güzelleþen bir çizgi izliyorsunuz. Eminim ki böyle de devam edecek. SADIK ÝÇER -- AÐRI Derginiz çok güzel olmuþ. Baþarýlarýnýzýn devamýný Cenab-ý Allah'tan diler. Daha nice sayýlara ulaþmanýzý temenni ediyorum. Yalnýz söylemem gereken bir þey daha var lütfen baskýlarýnýz renkli olsun daha da cezb edici olur diye düþünüyorum. Allahýn selamý üzerinize olsun. MUSTAFA KARA -- K.MARAÞ Selamlar bu zamanda hizmetin bir baþka boyutu olan yayým çalýþmalarýna yaptýðýnýz rýzayý ilahi adýna olan bu çalýþmalarýnýzdan dolayý Rabbim yardýmcýnýz olsun. Her hizmet ve gayretin bir karþýlýðý vardýr. Yapýlan fayda nisbetinde samimiyet ve niyeti halise nisbetinde Rabbimizin katýnda mükâfatýnýz olacaktýr. Dergimizde malumu ilam kabilinden ziyade herkesin anlayamadýðý çözemediði veya olaylara bakacak ölçü ve bakýþ açýlarý kazandýrma adýna olursa daha güzel olacaðýný düþünüyorum. Selamlar. DENÝZ BOSTANCI --ANKARA Birinci sayýyý inceledim gerçekten de çok güzel bir konu seçimi üzerinde çok güzel yorumlar yapýlmýþ. Emeði geçenlerin kalemine saðlýk.
EDÝTÖR’DEN editor@ortakzemin.com
Rahman ve Rahim Allah'ýn adýyla… Yeni bir sayý ile yeniden karþýnýzdayýz. Ahlaki çözülmenin ve yozlaþmanýn had safhaya ulaþtýðý þu dönemde, Ýslam ahlakýnýn özelliklerini ve güzelliklerini bütünüyle yansýtma adýna fikri bir zeminde yolculuða devam ediyoruz. Bu yolculuk esnasýnda gündelik hayatýmýzý meþgul eden birçok mesele hakkýnda mümkün mertebe söz söylememeye çalýþýyoruz. Bu “neler oluyor hayatta” sorusunun cevabýný bilmediðimizden yada bu konularda herhangi bir fikrimizin olmadýðýndan deðildir. Gayemiz, zihinlerimizi etrafýmýzdaki kirlilikten biraz olsun uzak tutmak ve kendi gündemimizi oluþturmak ve gündemimizi meþgul eden olaylarýn arkasýndaki eksikliðe, derinlerde yatan sebeplere Ýþaret etmektir. Çünkü hayatta attýðýmýz her adýmýn hesap gününde bir noktaya vardýðýný biliyoruz. Bu bilinçten dolayý, bu sayýmýzda kapak dosyasý olarak Haþir, ölümden sonra diriliþ konusunu etraflýca iþlemeye çalýþtýk. Ahiret bilincinin zihinlerde yer ettiði müddetçe ahlaki seviyenin hayli düzeleceði kanýsýndayýz. Haþr ile yeniden diriliþe kapý aralayabilirsek ne mutlu bize… Hac ve Kurban yazýsýyla Osman Tunç aðabeyimiz Hacc'ýn ve kurbanýn eþsiz güzelliðini gözler önüne sermekte. Bir dizi yazý bölümünde Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamýzýn yazýsýnýn ikinci bölümünü yayýnlýyoruz. Hukuki bilinç oluþturma gayesiyle meydana getirdiðimiz Hak ve hukuk köþemizde Prof. Dr. Ahmet Aðýrakça hocamýzýn 'Ýnsan Haklarý Ve Birlikte Yaþama' baþlýklý yazýsýný göreceksiniz. Yine Ýslam dünyasý köþesinde 'Diyar-ý Musa Mýsýr' baþlýðýyla Mýsýr'ý yaþayan, Ýslam tarihi uzmaný arkadaþýmýz Cuma Karan'ýn kaleminden okuyacaksýnýz. 'Toplum Ve Aile'de Mehmet Zeki Aydýn hocamýzýn 'Çocuk Tehdit Edilmemelidir' baþlýklý yazýsýný istifadenize sunuyoruz. 'Ýz Býrakanlar' da bu sayýda Ömer b. Abdulaziz'i iþledik. Yine 'Düþünce-Deneme-Yorum' sayfalarýmýzda çeþitli konulardaki yazýlarý, özelliklede Nevzat Eminoðlu'nun 'Bediüzzamandan Kardeþlik Çözümü' baþlýklý yazýsýný istifadenize sunuyoruz. Kýsacasý dergimiz bu sayýsýnda da dopdolu bir içerik ve özellikte… Þu unutulmamalýdýr ki; Ortak Zemin dergimiz yalnýzca okuma ve yazmaya yönelik kültürel bir uðraþ deðildir. Sorumluluklarýmýzý hatýrlatýcý, Salih amellere çaðýrýcý, hakký ve sabrý tavsiye edici bir kaygýnýn ürünüdür. Bundan dolayýdýr ki; bireyselleþmenin, bencilleþmenin ve dünyevileþmenin insanlarýmýzý acýmasýzca öðüttüðü tükettiði bir dönemde; ORTAK bir ZEMÝN'de koruyucu, kurucu, kuþatýcý, kucaklayýcý bir ruhla; mensubiyet idrakini, aidiyet þuurunu, düþünce haysiyetini, ve kýble hassasiyetini diri tutmamýz gerekiyor. Rabbimizden niyazýmýz bu diriliþ ruhunun bizleri çepeçevre sarmasý…
EDÝTÖR DEN
www.ortakzemin.com
SÝZDEN GELENLER
MUHAMMED EMÝN YILMAZ -- ÝSTANBUL Dergiyi baþtan sona her iki sayýsýný da inceledim. içerik olarak çok iyi bir trend yakalanmýþ. ileriki sayýlarda inþallah gevþeme olmadan çizginizi devam ettirirsiniz. Tasarýmý da göz ardý etmeden içeriði dolu olarak ileriki sayýlarýnýzý bekliyoruz. Ýlk iki sayý için yüreðinize, kalemlerinize saðlýk...
ORTAK ZEMÝN Üç Aylýk Kültür Ve Düþünce Dergisi YIL: 1 SAYI: 3 Ocak – Þubat – Mart 2008 Fiyatý: 2.50 YTL ISSN: 1307- 6558 Sahibi Ve Yazý Ýþleri Müdürü Ýbrahim KORKUT Genel Yayýn Yönetmeni Selami YÜKSEL Yayýn Kurulu Hasan HALHALLI Ahmet ÇELÝK Muhammed YASÝN M. Emin KORKUT Selami GÖRGÜN Ramazan KURT Ahmet PAYAM Hukuk Danýþmaný Av. Süphan ERKAN Reklâm ve Abone Enver YALÇIN Yayýn Türü Bölgesel & Süreli Yayýn Grafik & Tasarým Performans AJANS www.performansajans.com Baský ve Tarih Nokta ofset Matbaacýlýk 0.342 215 27 20-21 Ocak 2008 Ýrtibat adresi Þekeroðlu Mh. Eskisaray Cad. Þekerci Durdu Ýþ Haný Kat:1 No: 115 Þahinbey / Gaziantep Tel ve Faks:342 231 42 62 info@ortakzemin.com Posta Çeki Hesabý Ýbrahim korkut Hesap No: 544 97 32 Yazýlarýn Tüm Sorumluluðu Yazarlarýna Aittir. Yayýn Kurulu Yazýlar Üzerinde Deðiþiklik yapabilir.
1
ÝZ BIRAKANLAR ÝÇÝNDEKÝLER
ÝÇÝNDEKÝLER
“Engelli ” ve “özürlü” kavramýyla ifade edilen olgu, insanoðlunun bir sýnavý ve çilesidir. Varlýklarýn en mükemmeli ve en üstünü olan insanýn Allah katýndaki deðeri iman, ibadet, Salih amel, takva ve güzel ahlak nispetindedir. Çünkü Allah insanlarý bu
KAPAK DOSYASI 05 HACC VE KURBAN OSMAN TUNÇ 08 AYET ve HADÝS PENCERESÝNDEN HAÞÝR RAMAZAN KURT HACC VE KURBAN Hac ve kurban, tarihin unutulmayacak þekilde kaydettiði iki büyük inkýlabýn iki kelimeyle ifadesidir. Bu iki inkýlabýn da iki kahramaný vardýr. Hz. Ýbrahim ve oðlu Ýsmail.. Baba ve oðul zamanýný eskitemeyeceði bir hatýrayý çölün en kýzgýn kum tanelerine nakþettiler. Çöl ki azgýn kum fýrtýnalarýyla, ruhuna yabancý olan devrimleri yüzüstü devirir. Ayný kum taneleri hac ve kurban manasý etrafýnda pervane gibi dönerek o manayý korumak için kendini adeta görevli bildi.
10 ESMA-i HÜSNA VE HAÞRi GEREKTÝREN YÖNLERi GÜLÞEN GAZEL 12 GÜNDEMÝMiZDEKÝ HAÞÝR ÞEYMA KALKANDELEN 13 HAÞR ÝLE DÝRÝLMEK YA DA DOÐRULMAK HAKAN SARIDÝKEN 14 DÝRÝLÝÞÝMÝZDE ''ACBUZZENEB'' MU'CÝZESÝ AYNUR KARAN 16 HÝÇ GÜZEL OLMASAYDI, ÖLÜR MÜYDÜ PEYGAMBER ? TAHA KILINÇ 18 ÇOCUKLARIMIZA ÖLÜMÜ NASIL ANLATALIM ? AYÞE KIZIKLI
ÝSLAM'DA ÝLÝM VE ÝLÝM ADAMI Ýslam dini, hayatýn her safhasýný kapsayan ve bu konu hakkýnda tavsiyeler ihtiva eden bir din olduðu için, elbette ilim ve ilim adamýnýn deðeri ve mahiyeti hakkýnda da bazý tavsiyeler ve hükümler ihtiva eder. Bu kitap, ilme ve ilim adamýna ait Hz. Peygamber'in hadislerini bir araya getiren bir monografi özelliðini taþýmaktadýr. Yazar, bu çalýþmanýn ilim ve ilim adamýyla i l g i l e n e n h e r ke s e v e b u a r a d a ö z e l l i k l e akademisyenlere bir rehber olabileceði ve onlarý bu konuda yeni bir çalýþmalar yapmaya teþvik edeceði ümidini taþýmaktadýr.
açýdan deðerlendirmekte, onlarýn fiziki yapýlarýna, renklerine, ýrklarýna, cinsiyetlerine, saðlam veya engelli oluþlarýna bakmamaktadýr. Ýnsanýn dünya yaþamýnda karþýlaþtýðý hiçbir sýkýntý ve zorluk yoktur ki, ahiret yaþamý için bir kazaným sayýlmasýn, hastalýk, sýkýntý ve zorluk istenmez, fakat bütün önlemler alýnmasýna raðmen gelirse de sabretmek gerekir. Bu eserde kur'an'da engellilerin hangi baðlamda geçtiði, engelli olmanýn sebeplerinin neler olduðu, engellilik karþýsýnda ne yapýlmasý ve engellilerle sosyal iliþkilerin nasýl olmasý gerektiði, dinimizin engellilere tanýdýðý kolaylýk ve ruhsatlar üzerinde durulmuþtur. Konular ayet ve hadis ýþýðýndan özet olarak, anlaþýlýr ve bilimsel bir yöntemle sunulmaya çalýþýlmýþtýr.
Prof. Dr. Servet Armaðan / Gündönümü Yayýnlarý. (212) 635 47 24
Doç. Dr. Ýsmail Karagöz / Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Yayýnlarý (312) 295 73 06
20 ÖLDÜRÜLEMEYEN ÖLÜM OSMAN TUNÇ
MAHMUT GÜNDEÞ 22 DÜNYA - AHÝRET BÜTÜNLÜÐÜ Doç.Dr.ÞEHMUS DEMÝR 24 HER NEFÝS MUTLAKA ÖLÜMÜ TADACAKTIR RAMAZAN ÇETÝN 25 YENÝDEN DOÐUÞ “RUH GÖÇÜ” MEHMET Ali KIZIKLI
BÝR DÝZÝ YAZI
ÖMER MUHTAR
Ýçimde biriken kan çýktýkça damarlardan her zerreme halepçe diye yazdý
27 HZ. PEYGAMBER'Ý ÖRNEK ALMAK VE SÜNNETE TÂBÝ OLMANIN ANLAMI ÜZERÝNE - 2 Prof.Dr. MEHMET GÖRMEZ ÝNSAN HAKLARI VE BÝRLÝKTE YAÞAMA Ýnsanoðlu Cenab-ý Allah tarafýndan yaratýlýrken kendisine özgür bir irade verilerek yaratýlmýþtýr. Kendi iradesini yaratýlýþý gereði kullanacaðýndan bu iradeye kimsenin tahakküm etme hakký sözkonusu olamaz. Dolayýsýyla birey salt insan olmakla elde ettiði bu hakký sonuna kadar kullanmada tamamen özgür olup onun irade ve söz söyleme hakký kýsýtlanamaz. Ýnsan taþýdýðý bu tabii özgürlüðüyle kendisine karþý iþlenecek suçlarý bertaraf etme gücüne de sahip olmalýdýr. Prof.Dr. AHMET AÐIRAKÇA
HAK & HUKUK
MAZLUM HALEPÇE
31 ÝNSAN HAKLARI VE BÝRLÝKTE YAÞAMA Prof.Dr. AHMET AÐIRAKÇA
ÝSLAM DÜNYASI 33 DÝYAR-I MUSA “MISIR” CUMA KARAN
TOPLUM VE AÝLE 37 ÇOCUK TEHDÝT EDÝLMEMELÝDÝR Prof.Dr. MEHMET ZEKÝ AYDIN 39 TOPLUMSAL BÝR HASTALIK “ENANÝYET” ZABÝT DURMUÞ
Bu küçük roman; bir tarihin dönüm noktasýdýr. Halepçe, insanlýk tarihinde barbarlýðýn ne ilk ne de son halkasýdýr. Ýnsanlýk düþmaný insanlar, milletler, uluslar kendi bekalarý için mazlum ve ezilmiþ halklarýn sýrtlarýna basarak, onlarý yok ederek varlýklarýný sürdürmek istemiþler ama tarihin kirli sayfalarýnda yer almýþlardýr. Bu kitapta anlatýlan olay son dönemin en korkunç, en gaddar, en acýmasýz soykýrýmlarýndan biridir. Halepçe olayý çok trajiktir. Bir ülkenin kendi halkýna karþý yaptýðý en büyük suçlardan biridir. Ýnsanlýðýn bu ayýba karþý duyarlý olmasý noktasýnda yazarýn tarihi roman içerikli bu eserine kayýtsýz kalýnmamalý. Bir baþka yerde, bir daha halepçeler olmasýn… Müþtehir Karakaya / Kent Yayýnlarý (212) 519 00 09
20. Asýr kurtuluþ hareketleri hakkýnda yazý yazan herkes ister istemez Ömer Muhtar'dan söz etmek zorunda kalýr. Gerçekten O'nun son derece kýsýr imkanlarla sürdürdüðü mücadele, çok güçlü ve iyi donatýlmýþ, dünyanýn en büyük ordularýndan birine sahip olan bir devlete karþý yapýlan bir mücadeleydi. Bu mücadele, birbirine kuvvetçe denk olmayan iki taraf arasýnda meydana gelmiþ ve yirmi yýl boyunca sürüp giden savaþlarda , zayýf tarafýn baþarýlarý çok daha fazla olmuþtu. Bu da Ömer Muhtar gibi çok yönlü bir liderin etrafýnda toplanan mücahidlerin baþarýsýydý. Ömer Muhtar hakkýnda küçümsenmeyecek kadar bir hayli yazý yazýlmýþ, baðýmsýz eserler telif edilmiþ, sayýsýz makaleler kaleme alýnmýþtýr. Fakat Türkiye'de her nedense bu hususta pek fazla bir yayýn görülmemektedir. Ýþte bu eser yazarýn titiz araþtýrmasý neticesinde ortaya çýkan nadide eserlerden biridir.
Prof. Dr. Ahmet Aðýrakça / Beyan Yayýnlarý (212) 512 76 97
KÝTABÝYAT
Ayet Ve Hadisler Iþýðýnda ENGELLÝLER
63
ÝZ BIRAKANLAR ÝÇÝNDEKÝLER
HATA 412-PROGRAM ÝÇ SÝSTEMDE ÇALIÞMIYOR... ÝZ BIRAKANLAR 41 ÖMER BÝN ABDULAZÝZ
ÖYKÜ
M.EMÝN KORKUT
62
DÜÞÜNCE-DENEME-YORUM - Müþteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGI yüklemek için ne yapmam gerekiyor. - Yetkili: Ýlk adým olarak KALBÝM dosyanýzý açmanýz gerekiyor. Açtýnýz mý? - Müþteri: Evet. Ancak su anda GEÇMÝÞ ACILAR.EXE, DÜÞÜNDÜKÇE.EXE, HASET.EXE VE GÜCENME.EXE isimli programlar da çalýþýyor. Onlar çalýþýrken SEVGÝ yükleyebilir miyim? - Yetkili: Problem deðil. Yüklediðiniz anda SEVGÝ otomatik olarak sisteminizden GEÇMÝÞ ACILAR.EXE'yi silecektir. Bir süre daha geçici hafýzanýzda kalabilir ama artýk diðer programlarý etkilemeyecektir. SEVGÝ er geç DÜÞÜK GÜVEN.EXE'yi silerek YÜKSEK GÜVEN.EXE isimli bir modül yükleyecektir. Ancak, siz HASET.EXE ve GÜCENME.EXE'yi mutlaka kapatmalýsýnýz. Bu programlar SEVGÝ'nin yüklenmesine engel olur. Onlarý kapatabilir misiniz lütfen? - Müþteri: Tamam, kapattým. SEVGÝ otomatik olarak yüklenmeye baþladý. Bu normal mi? - Yetkili: Evet ama unutmayýn ki bu sadece bir temel program. Üst versiyonlarýnýn yüklenmesi için baþka KALP'lerle baðlantý kurmanýz gerekiyor. - Müþteri: Ooooops... Daha þimdiden bir hata mesajý verdi. Ne yapmam gerekiyo - Yetkili: Mesaj ne diyor - Müþteri: HATA 412-PROGRAM ÝÇ SÝSTEMDE ÇALIÞMIYOR. Bu ne demek - Yetkili: Endiþelenmeyin. Bu sýradan bir problem. SEVGÝ programýnýn baþka KALPLERDE çalýþmaya hazýr olduðunu ama henüz sizin KALBÝNÝZDE çalýþmadýðýný söylüyor. Þu komplike programcýlýk terimlerinden biri, ama daha sade bir dille "Programýn baþkalarýný SEVEBÝLMESÝ için öncelikle sizin kendi sisteminizi SEVMENÝZ gerektiði" anlamýna gelir. - Müþteri: Yani ne yapmam gerekiyor - Yetkili: "KENDÝNÝ KABULLENME " isimli dosyanýn altýndaki KENDÝNÝ AFFETME.doc, KENDÝNE GÜVENME.TXT, DEÐERBÝLME.TXT ve ÝYÝLÝK.doc isimli dosyalarýn üzerine týklayýp hepsini "KALBÝM" dosyasýna kopyalayýn. Bir de KENDI KENDINE KRITIK.EXE 'YI tüm dosyalardan ve daha sonra da çöp kutunuzdan silerek tamamýyla yok olduðundan emin olun. - Müþteri: Baþardým. Hey! KALB'im gerçekten tertemiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.AVI þu anda monitörümde oynuyor ve SICAKLIK.COM, BARIÞ.EXE ve MEMNUNÝYET.com KALB'imin içine kopyalanýyor. - Yetkili: O zaman SEVGÝ yüklendi ve çalýþýyor. Þu andan itibaren her þeyle baþa çýkabilmeniz gerekiyor. Yalnýz telefonu kapatmadan son bir þey... - Müþteri: Nedir? - Yetkili: SEVGÝ programý ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanýþtýðýnýz herkese verin. Karþýlýðýnda onlar da baþkalarýyla paylaþacak ve sonucunda size tertemiz modüller geri dönecektir. Mutlu yýllar! - Müþteri: Size de!!
45 BÝR PEYGAMBER AHLAKI “HÝLM” DÝLEK BATMAZ 46 NERELERDESÝN PINAR AK 47 BEDÝÜZZAMAN’DAN KARDEÞLÝK ÇAÐRISI: “EY TÜRKLER VE KÜRTLER!” Av. NEVZAT EMÝNOÐLU 51 KENDÝMÝZLE HESAPLAÞMA - 2 ADEM ÖZKAN 53 MUTLULUÐUN FORMÜLÜ SELMA ÖZYOLCU 54 KONUÞMAK YADA KONUÞMAMAK MURAT BAÞEÐMEZ 55 DOSTUM SENÝ UNUTMAK ÝSTERDÝM SELAMÝ GÖRGÜN
BEDÝÜZZAMAN’DAN KARDEÞLÝK ÇAÐRISI: “EY TÜRKLER VE KÜRTLER!” Bediüzzaman Said Nursi, Anadolumuzun yetiþtirdiði dünya çapýnda ve milletinin fedaisi bir deðerimizdir. Maalesef birçok aydýnýmýz dünyanýn öbür ucundaki, bize yabancý, alakasýz kiþilerin fikirlerini çare diye sunarken, içimizden çýkmýþ ve bizim için büyük bedeller vermiþ kahramanlarýmýzdan ve harika çözüm sunan eserlerinden bihaberdirler. Ben Kürt Sorununun çözümüne, bu büyük fikir adamýmýzýn tespit ve çözüm önerilerini, kamuoyuna, aydýn ve yetkililere sunmakla, katkýda bulunmak istiyorum
KÜLTÜR & SANAT
Av. NEVZAT EMÝNOÐLU
56 ÇUKUROVA’NIN ÝNCÝSÝ “ADANA” DÝLEK DEMÝR
BÝLÝÞÝM 58 NEDEN BÝR BÝLGÝSAYAR GÜVENLÝK DUVARI KULLANMALISINIZ ? AHMET ÇELÝK
ÞÝÝR 60 ARZ-I HAL 60 YOLA ADANAN 61 HESAP
M.AKÝF KARLIGÜL GÜLÝSTAN ÇOBAN Ali ÖZKANLI
61 ORTADOÐU’DA ÇOCUK OLMAK HASAN HÜSEYÝN KAYNAK
ÖYKÜ 62 HATA 412-PROGRAM ÝÇ SÝSTEMDE ÇALIÞMIYOR...
DÝYAR-I MUSA “MISIR” Tarihte bazý yerler vardýr ki tarih ondan bahseder, bazý yerler ise o tarihten bahseder. Yine bazý beldeler vardýr ki tarih olmuþ ve sadece tarihin sayfalarýna geçmiþtir. Bazý yerler de vardýr ki hep tarihtir, tarihidir ve hep vardýr. Ýþte diyar-ý Musa dediðimiz Mýsýr, bahsetmeye çalýþtýðýmýz durum içerisinde hep ikinci seçenekte yer alarak; tarihten bahseden ve bizzat tarihin kendisi olan bir tarih mahzenidir. Hangi tarafa baksan bir dönemin, bir inancýn, ve bir medeniyetin eserlerinin bir arada görülebileceði dünyanýn nadir yerlerinden birisidir.
63 KÝTAP TANITIMI CUMA KARAN 64 SÝZDEN GELENLER
ÞÝÝR HESAP
ORTADOÐU’DA ÇOCUK OLMAK
Rabb'im diriltecek tekrar bizleri, Sakinlikle gelin hesap yapalým. Alýnda görünür secde izleri, Amellerle Salih kullar olalým.
Ruhumuzu sýkan bir þey, Yollar ýssýz yalýn ayak... Bombalar düþüyor baþýmýza, Solgun bir his besliyoruz, Geleceðe ait ölüm þarkýlarý besteliyoruz, Ortadoðu'da çocuk olup her gün ölüyoruz, Haçlý zihniyetinin günahlarýný hep biz çekiyoruz, Geceleri rüyamýzda ölüme koþuyoruz, Ellerimizde silahtan oyuncaklarýmýz… Korksak da boþu boþuna, Kimsemiz yok ki Allah'tan baþka! Artýk kuþlar dahi küstü bize, Ölüm yaný baþýmýzda... Kana'yý, kana buladýlar, Bebeler aðýzlarýnda emzikleri cennete uçtular. Binalar kaldýrýp baþlarýný sonra yana düþtü, Yýkýldý, gözlerimizin önünde dünyamýz, Ellerimizden kaydý bak, mutluluðumuz! Yarýna kutsallýk adýna yok oldu, inancýmýz, Hislerimiz düþmanlýða kurgulandý, Bize gözyaþý ve kan kaldý.
Tövbe kapýsýnda açýlsýn eller, Yalan deðil hakký söylesin diller, Yalnýz Allah için eðilsin beller, Þükürlerle Rabb'e kulluk sunalým. Atýlsýn kalplerden öfkeler, kinler, Kibirler kýrýlýp yok olsun benler, Ölünce topraða karýþýr tenler, Sabýrlarla sözde sabit duralým.
Ali ÖZKANLI
Miladi 2008 ve Hicri 1429 Yýlýnýn Tüm Ýslam Alemine ve Ýnsanlýða Hayýr Getirmesini Cenab-ý Zülcelal’den Umumen ve Daimen Niyaz ediyoruz.
Hasan Hüseyin Kaynak
61
ÝZ BIRAKANLAR GÜNDEM
ÞÝÝR 60
HACC VE KURBAN
ARZ-I HÂL
YOLA ADANAN
Rûhumda ara sýra esen bir meltem deðil Bilakis katre katre hep var olan hüzündür
Kabil Habil'i öldürdüðü günden beri yollardayým Kanýyor yorgun parmaklarým Daðda güvercin yuvasý buldum Ve aðlýyordu iki yolcudan biri Sýrrýný kimseye açmadým inan Yanaðýna elimi koyup Ant verdiðim o günden beri
Yýllardýr hayâlimde tuttuðum yaþattýðým Nuru hiç eksilmeyen ay parçasý yüzündür Kalbim sapasaðlamdý sonradan oldu harâb Harâbeye çeviren senin þehlâ gözündür Dilim inci dökerdi hep saçar idi mercan Lâl u ebkem eyleyen senin bir çift sözündür Aþk sardý bu yüreði sevdâ vurdu bu gönlü Gurbet gurbet dolaþan avâre öksüzündür Seninle aydýnlanýp bulmadýðýndan hayat Zulmet gecenin deðil aslýnda gündüzündür Benim de yalnýzlýðým ve dahi felaketim Sensiz geçtiði için bilesin gündüzündür Yazýn bayramdýr benim için bil ey sevgili Beni ihtiyarlatan yaþým deðil güzündür
Kabil daða kaçtýðý günden beri yollardayým Her nerede asamý yere vurup Diz çöktüysem Yalnýzlýðýn azizliðine bürünüp Duaya durduysam Orada… Dudaklarýmýn gerisinde Bir “ah” kývrandý Dudaklarýmýn tel örgüsünde Bir “ah” kanadý Gözyaþlarýn avuçlarýmda hatýra kaldý Buz tutmuþ aðaçlar Billurdan heykeller gibi Ardýmdan bakakaldý Kabil Habil'i öldürdüðü günden beri yollardayým
Bal þerbeti misâli gönlüme dolan o þey Hâlis sevgindir onun kaynaðý da özündür
M.Akif KARLIGÜL
Gülistan ÇOBAN
05 OSMAN TUNÇ
Hac ve kurban, tarihin unutulmayacak þekilde kaydettiði iki büyük inkýlabýn iki kelimeyle ifadesidir. Bu iki inkýlabýn da iki kahramaný vardýr. Hz. Ýbrahim ve oðlu Ýsmail.. Baba ve oðul zamanýn eskitemeyeceði bir hatýrayý çölün en kýzgýn kum tanelerine nakþettiler. Çöl ki azgýn kum fýrtýnalarýyla, ruhuna yabancý olan devrimleri yüzüstü devirir. Ayný kum taneleri hac ve kurban manasý etrafýnda pervane gibi dönerek o manayý korumak için kendini adeta görevli bildi Kabe'nin inþasý, Hacer ve Ýsmail… Susuzluk ve çöl, çocuk ve zemzem… Ýnsanlýk adýna en aðýr imtihaný verdi Hz. Ýbrahim. Ateþ imtihanýndan daha aðýr, daha çetin, daha güçlü bir sýnavdý verdiði Hz. Ýbrahim'in. Ateþ ki O'na bir gül bahçesi olmuþtu. “Ey ateþ, Ýbrahim'e karþý soðuk ve selametli ol”… Bütün fanilerden, sönüp kaybolanlardan yüzünü çevirip, her þeyi kuþatan her þeye gücü yeten, her þeyi gören ve bilen bir tek Allah'a yönelen Ýbrahim, insanlýk imtihanýnda baþarýnýn doruðuna ulaþmýþtýr.” “Ben kaybolup gidenleri sevmem” diyen Ýbrahim “Þüphesiz ki ben, hakka eðilerek yüzümü; gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben Allah'a ortak koþanlardan deðilim” demiþti. Ebü'l-enbiya (peygamberlerin babasý) ünvanýna hakkýyla layýk olan bu ulü'l- azm peygamber tarih boyunca devam edecek olan kutsal bir geleneðin kurucusu oldu. Kur'an, bu kutlu geleneði Ýbrahim'le baþlatýldýðýný þu ayetlerle ifade eder: “Bir zaman Ýbrahim'e Kabe'nin yerini gösterip þöyle vahyettik: Bana hiçbir þeyi ortak koþma. Evim olan Kabe'yi tavaf edenler, civarýnda oturanlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için temizle. Ýnsanlarý hacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yerlerden gelen çeþitli vasýtalarla sana varsýnlar.” ( Hac: 26-27) Ýnsanlarý hacca çeken þey nedir? Neden dünyanýn dört bir yanýndan insanlar çeþitli vasýtalarla bu “ekinsiz vadi” de toplanýyor? Deðiþik dillerden ve
renklerden insanlar… Çünkü, “Orada apaçýk deliller vardýr. Kim oraya girerse emniyette olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kabe'yi ziyaret etmek farzdýr. Kim inkar ederse þüphesiz ki Allah alemlere muhtaç deðildir.” (Ali-imran: 97) Evet orada Ýbrahim'in makamý vardýr. Deðiþik renklerden olan ve deðiþik dilleri konuþan insanlar bu ulvi makamda kucaklaþýrlar. Dünyanýn dört bir yanýndan kopup gelen insanlar burada birbirleriyle tanýþýr, dertleþir ve yardýmlaþýrlar. “Müminler ancak kardeþtir” hakikati burada aynýyla tecelli eder. H a c c ý n , ka rd e þ l i k , t a n ý þ m a , d a y a n ý þ m a , yardýmlaþma gibi maslahatlarýnýn unutulmasý, ihmal edilmesi, onu statik bir formasyona hapsederek asýl amacýndan uzaklaþtýrmýþtýr. Ruhsuz ve anlamsýz þekiller, bir gayeye müteveccih olmayan hareketler günahlarý silip süpüreceði yerde, Bediüzzaman Said Nursi'nin tespiti ile bazen günahlarý arttýrmaya vesile olur. “ Haccýn ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti deðil, gadap ve kahrý celbetti. Böyle bir haccýn karþýlýðý ise, günahlarýn affedilip silinmesi yerine günahlarýn artmasý oldu. Hacda özellikle Müslümanlarýn birbirleriyle tanýþarak çeþitli konularda fikir birliðine varmalarý, yardýmlaþma esasýna dayanan iþbölümü yapmalarý gibi sosyal sahadaki geniþ ve kuþatýcý toplumsal faydalarýn ve yüksek Ýslam siyasetinin ihmal edilmiþ olmasý düþmana milyonlarla Müslümaný Ýslam aleyhinde kullanma imkaný ve fýrsatýný verdi.” Bediüzzaman Said Nursi, I. Dünya Savaþýnda yenik düþen Osmanlý imparatorluðunun yenilgi sebepleri üzerinde dururken, düþmanýn geniþ Ýslam coðrafyasýnda, birbirinden kopuk ve habersiz yaþayan Müslümanlarý Ýslam ordusuna karþý savaþa sokarak Müslümaný Müslümana kýrdýrtmanýn acý ve hazin tablosunu çizdikten sonra bunun temel sebeplerini, Hacc
e unp but
rso izimae@we bsi te nizina di.com k tey we si te zina i.com s eni sime@@web si teniizinad i.com e ma web i ten inad com su e@ d i. m bs niz komsi tem @we bsi te nizinaadi.co m e o n b ga te we cana a@w ebsi i tenizi inadi.c ba stum a@w ebs teniz i o n w d ca ma@ webs i hanaliye@ ide val
G A oo Se eso gleW a p m In al h rch -Sc sn te e It ru B rn llo -A b ur et -F c t h fCr yb co ew Ja ui e on e y se rS a b de r- ea -E -In -A W rc Vis fo ba eb h- um Tig ch Sq A x - er o.u ua xa Se -A ksh Se ar le ar c h x a ch W - be -
GÜNDEM
AR A KA MA YI M T OT om c . i YA OR ad i.com n i m d iz i ten zina di.co P I LA ebssi teniizina i.com w n b d @ e e YO R imea@w ebsi t nizina di.com d n m e a ke tagim a@w bsi t izin RU INA i.co or glum @we si ten izinad i.com b i ten nad om o ime e Z @w bs nizi nel di.c
Z Z RU SI Y O IR I N ER SI V IL A M E-
06
ibadetinin yüce anlamýndan soyutlanarak mahrum kemirip bitiren cahiliyye adetlerinin iptali, kadýn býrakýlmasýnda aramaktadýr. Hacdaki amacýn haklarý, idare edenlerle idare edilenler arasýndaki sadece þekil ve merasimden ibaret bulunmadýðýný, iliþkiler, yöneticilerde aranmasý gereken nitelikler, asýl amacýn ve hedefin, dünya Müslümanlarýnýn piyasa ekonomisini belirleyen faktörler vs. Hacc ve Arafat.. Arafat daðý hepimizin daðýdýr. birbirlerini tanýma, birbirleriyle kenetleþme ve Arafat daðý ve “cebeli rahme”... Rahmet saçan yardýmlaþma içinde iþ bölümüne gitmeleri gibi Ýslam dað.. Bir kurtuluþ manifestosu okundu buradan. toplumunun yararlarý çerçevesinde bir Ýslam Bütün bir insanlýða hitaptý bu. Arabýyla Acemiyle, siyasetinin izlenmesi olduðuna iþaret etmektedir. Siyahýyla Beyazýyla, her rengiyle ve her diliyle bütün bir Hacc ibadetinin bu sosyal ve siyasal fonksiyonu i n s a n l ý k t ý m u h a t a p olan... Evrensel bir yitirildiði içindir ki, Çanakkale'de Ýngilizler, Hint beyannameydi bu.”Ey insanlar” diye baþlýyordu. Müslümanlarýný dindaþlarý olan Osmanlýlara karþý “Ey insanlar! Kanlarýnýz ve mallarýnýz birbirinize savaþa sokabilmiþlerdir. Ayný þekilde Ruslar, tatar ve Kafkas Müslümanlarýný Müslümanlara karþý haramdýr. Cahiliyye döneminden arta kalan her þey kullanmýþlardýr. Bütün bu acý olaylarýn sebebi ayaðýmýn altýndadýr.” “Ey insanlar! Allah'ýn kitabýný aranýzda uyguladýðý Müslümanlarýn birbirini tanýmamýþ olmalarýdýr. Ýþte haccýn en büyük hikmetlerinden biri, dünyanýn her müddetçe, baþýnýzdaki, kývýrcýk saçlý bir köle de olsa tarafýndan gelen Müslümanlarýn birbirlerini dinleyin ve itaat edin. Ne Arabýn Aceme ne Acemin Araba bir üstünlüðü yoktur. Bütün insanlar tanýmalarý, birbirlerinden haberdar olmalarý, Adem'dendir. Adem de topraktandýr.” Müslüman toplumlarýn yeryüzündeki “Kadýnlar hakkýnda Allah'tan daðýlýmlarýný bilmeleridir. korkun. Sizin onlar üstünde hakkýnýz I.Dünya savaþýnda olduðu gibi onlarýn da sizin Müslümanlarýn birbirlerinden Dünyanýn dört bir üzerinizde haklarý vardýr.” habersiz olarak birbirleriyle “Ey insanlar! Size iki þey yanýndan kopup gelen savaþtýrýlmýþ olmalarýnýn feci býrakýyorum ona sýmsýký akýbetlerini Bediüzzaman Said insanlar burada birbirleriyle sarýldýkça yanlýþ yola Nursi þu þekilde dile g e t i r m e k t e d i r : “ Ý þ t e H i n t, tanýþýr, dertleþir ve yardýmlaþýrlar. sapmazsýnýz. O da Allah'ýn kitabý (Kur'an) ve Resulünün düþman zannederek, halbuki “Müminler ancak kardeþtir” sünnetidir.” pederini öldürmüþ baþýnda Hacc yapan mü'minler oturmuþ aðlýyor. Ýþte Tatar, hakikati burada aynýyla tecelli eder. Arafat meydanýnda “cebel-i Kafkas, öldürülmesine yardým Haccýn, kardeþlik, tanýþma, rahme “yönünden gelen, ettiði þahýs biçare valideleri Arafat daðýndan yankýlanan olduðu “Ba'de harabil-basra” dayanýþma, yardýmlaþma gibi bu evrensel içerikli hitabeyi anlýyor. Ayak ucunda aðlýyorlar. maslahatlarýnýn unutulmasý, ihmal duyabiliyorlar mý? Ýþte Arap, yanlýþlýkla kahraman Hacc ve Kurban... Arafat kardeþini öldürüp, hayretinden edilmesi, onu statik bir daðýnda yankýlanan ses. Hacc aðlamayý da bilmiyor. Ýþte Afrika, ve Kurban... Çocuk ve býçak... formasyona hapsederek asýl biraderini tanýmayarak öldürdü Korku ve ümit... Semadan gelen þimdi vaveyla ediyor. Ýþte Ýslam amacýndan emir býçaktan keskin, kýldan ince... dünyasý, bayraktar oðlunu gafletle Kurban ve sonsuz bir teslimiyet... ve uzaklaþtýrmýþtýr. bilmeyerek öldürmesine yardým etti, bir peþinden gelen gýpta verici özgürlük... anne gibi saçlarýný çekip aðlayýp sýzlýyor. Kurbanýn ince anlamýný anlamayanlar Milyonlarca Müslüman'a böylece bütünüyle onun mücerret bir kan dökülmesi biçiminde hayýr olan Hacc yolculuðu yerine, her yönüyle þer olan düþman bayraðý altýnda uzun seyahatler kaba bir yoruma tabi tuttular. Teslimiyetin yakýcý anlamýný yakalayamayan nasipsiz bir þair isyan yaptýrýldý.” Evet Hacc yaparken, haccýn anlamýný, gaye ve duygularýný þöyle açýða vurur: “Din þehit ister asuman kurban hikmetini de bilmeliyiz. Yoksa ayný hatalara yeniden Her zaman her tarafta kan kan kan..” düþeriz. Haccýn manasý, günah çýkarmak için bol bol Kabe ve Mekke... Safa ve Merve... Arafat ve gözyaþý dökmek midir? Haccýn yerine getirilmesi için uyulmasý gereken “menasik”in yaný sýra onun hikmeti Mina... Meþ'arü'l-haram ve Müzdelife... Haccýn fiziki ve gayesi üzerinde de durmalý deðil miyiz? Ruhsal yapýsýný oluþturan unsurlardýr bunlar. Arafatta vakfeye arýnmanýn yanýnda haccýn toplumsal ve siyasal duruþ ise asýl ruhunu teþkil eder. Safa ve Merve arasý, sonsuza açýk bir koþu amaçlarýný da düþünmeliyiz. Hz. Peygamberin sýrtýný “Cebel-i Rahme”ye menzildir sanki. “ Safa ve Mer ve Allah'ýn vererek okuduðu veda hutbesini her mü'min alametlerindendir. Kim Hacc için Kabe'yi ziyaret eder kendisine hitab ediyormuþ gibi yeniden veya umre yaparsa, Safa ile Merve'yi tavaf dinlemelidir. Bu anlamlý hutbede Ýslam etmesinde bir mahzur yoktur. Bir kimse kendi isteðiyle nizamýnýn özeti sunulmuþtur. Temel insan fazladan hayýr yaparsa, muhakkak ki Allah, þükrün haklarý, Ýslam kardeþliði, Ýslam ahlaký, toplumu karþýlýðýný veren ve her þeyi bilendir.”(Bakara: 158) Ýhramlý kiþi fanilik sýnýrlarýný aþmak, aþkýn olana
59
E T S I AT S FIR
için iyi bir seçimdir ve Windows 98, Windows ME, Windows 2000 ve Windows XP ile sorunsuz çalýþýrlar. Windows XP'nin en güncel sürümü olan Windows XP Service Pack 2'yi (SP2) kullanýyorsanýz, sistemde yerleþik olarak bir güvenlik duvarý bulunmaktadýr ve varsayýlan olarak açýktýr. Yukarýdaki tabloda güvenlik duvarý yazýlýmlarýnýn karþýlaþtýrýlmasýnda windowsun kendi güvenlik duvarý sonuncu gelirken. Microsoft'un sitesinden yapýlan þu açýklama (Windows XP'de yerleþik bir güvenlik duvarý bulunduðundan ek bir güvenlik duvarý gerekli deðildir.) insaný hayrete düþürüyor. Neredeyse her internet kullanýcýsýnýn vazgeçilmez aracý haline gelen güvenlik duvarý yazýlýmlarý dünyasýnda, çok ses getirmese de çok etkili olabilen ürünlerinde mevcut olduðunu yukarýdaki tabloda görebiliyoruz. Comodo'nun güvenlik duvarý yazýlýmý þu anda 2,4 sürümüyle daðýtýmda. Türkçe dil desteði de bulunan bu ürünü http://www.comodo.com adresinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz. .
Yararlanýlan siteler : http://www.microsoft.com http://www.matousec.com http://www.bildirgec.org
performans
Biliþim Sistemleri Tanýtým Hizmetleri Web Tasarým Web Programlama Grafik Tasarým Ýnteraktif Cd tasarýmý
www.performansajans.com Adres : Karagöz Mah.Eski Saray Cad. Þekeci Durdu Ýþ Haný Kat:1 No:116 Tel: 0 342 231 42 62 E-mail: info@performansajans.com
AR Y A ÝS G L Ý B ARI R Ý B D UV Z ? N E I NED VENLÝK ALISIN GÜ LLANM KU
korkutucudur. Ne iyi ki, bir güvenlik duvarý kullanarak virüs bulaþmasý riskini azaltabilirsiniz. Nasýl bir güvenlik duvarý seçebilirim?
Bir güvenlik duvarý, Internet'ten gelen ve Internet'e giden bilgileri inceler. Tehlikeli veya kuþku Derleyen:Ahmet Çelik uyandýrýcý bir kaynaktan gelen bilgileri belirler. ahmet@ortakzemin.com Güvenlik duvarýný doðru biçimde kurarsanýz, güvenlik boþluðu olan bilgisayarlarý arayan korsanlar bilgisayarýnýzý saptayamaz.
Günümüzde kullanýlan üç temel güvenlik duvarý türü vardýr. Bir güvenlik duvarý seçerken ilk adým, Internet'e bir güvenlik duvarý olmadan hangi türün sizin için en iyisi olduðunu belirlemektir. baðlanmak, bir maðazaya girerken otomobilinizi Seçenekleriniz þunlardýr: çalýþýr durumda ve kapýlarý kilitlenmemiþ olarak · Güvenlik duvarý yazýlýmlarý býrakmak gibidir. Kimse fark etmeden girip · Yönlendirici donanýmlar çýkabilirsiniz; ancak birinin fýrsattan yararlanmasý da olasýdýr. Internet'te korsanlar, korumasýz bilgisayarlarý · Kablosuz yönlendiriciler bulmak için virüs, solucan veya Truva atý gibi kötü Baþlamak için þu sorularý yanýtlayýn amaçlý kodlar kullanýr. Bir güvenlik duvarý, 1.Güvenlik duvarýný kaç bilgisayar kullanacak? bilgisayarýnýzýn bu ve diðer güvenlik saldýrýlarýndan korunmasýna yardýmcý olabilir. 2.Hangi iþletim sistemini kullanýyorsunuz? (Bu Bir korsan neler yapabilir? Bu, saldýrýnýn niteliðine baðlý olarak deðiþir. Bazý saldýrýlar, basit þakalar yapan küçük muzýrlýklarken, bazýlarý kötü amaçlarla düzenlenir. Bunlar arasýnda çok ciddi sonuçlar doðurabilecek olanlarý vardýr: bilgisayarýnýzdan bilgi silmeye, bilgisayarýnýza zarar vermeye ya da þifre ya da kredi kartý numarasý gibi kiþisel bilgileri çalmaya çalýþmak gibi. Bazý korsanlar yalnýzca güvenlik açýðý olan bilgisayarlara saldýrmayý sever. Virüsler, solucanlar ve Truva atlarý
Microsoft Windows®, Apple Macintosh veya Linux'ýn bir sürümü olabilir.) Ýþte bu kadar. Þimdi hangi türde güvenlik duvarý kullanmak istediðiniz hakkýnda düþünmeye hazýrsýnýz. Her birinin güçlü ve zayýf yönleri olan çeþitli seçenekler bulunmaktadýr. Biz sizler için güvenlik duvarý yazýlýmlarýný inceledik. Güvenlik duvarý yazýlýmlarýnýn bir karþýlaþtýrmasýný aþaðýdaki tabloda görmektesiniz Güvenlik duvarý yazýlýmlarý tek bir kiþisel bilgisayar
yetmeyen batý dünyasýnýn filozoflarý, insaný ebediyyen öldürmekle inkarýn ölüm sonrasý karanlýðýný örtbas etmek istediler bir bakýma. Bir bakýma da kaçýþtý bu. Ýnsanýn bizzat kendi kendisinden kaçýþý… Sartre, sonsuzluk düþüncesini öldürmek için sonsuzluðun geriye olan uzayýþýný “varlýk özden öncedir ” önermesiyle kesip atarken, ebediliðin ileriye doðru uzanan kordonunu ise “insaneylem” makasýyla kesmeye çalýþtý. Böylece geçmiþi ve geleceði olmayan bir insan tipi üretti. Sartre'ye göre insanýn varlýðý hareketiyle (eylem) kaimdir. Ýnsan yaþadýðý ve hareket ettiði sürece vardýr. 10. ve 20. yüzyýl filozoflarý insan hayatýný karanlýða boðdular. Batýnýn bu inkar fýrtýnasý altýnda kalan karanlýk dünyasýný, ancak güneþ ülkesi insanlarý sonsuz bir aydýnlýðý bembeyaz ihramlarýnda emen ýþýk pelerinli müminler aydýnlatabilir. Ýnsanlýðýn kurtuluþ reçetesi insanlarýn mutluluk müjdesi Arafat daðýnda yankýlanan seste gizlidir. O sese kulak kabartýlmalý, o sese doðru gitmelidir. Avrupalýnýn karanlýk ruhunu aydýnlatacak nur… ölmüþ ruhlarý yeniden yaratacak iksir… Asyalýnýn daðýnýklýðýna son verecek, ona çekidüzen verecek mucizevi el (yed-i beyza)… Afrikalýnýn en siyahisiniburnu kesik bir kölede olsa- liyakat ölçüleri içerisinde baþ tacý yapan anlayýþ… ve bütün bunlarý baþarabilecek insan modeli, Arafat meydanýnda yapýlan peygamber hitabesinde belirlenmiþtir. Ýnsanlýk, bu manayý anlayabilecek, anladýktan sonrada bunu yaþama uygulayabilecek kavrayýþ ve dirayete sahip erlere muhtaçtýr.
ÝZ BIRAKANLAR
BÝLÝÞÝM 58
ulaþmak için yedi kez “sa'y” yapar. Sonsuza doðru akýp giden saadet ve mutluluk pýnarlarýnda yýkanýr sanki her defasýnda. Temizlenir, arýnýr, dünya kirlerinden.. her defasýnda biraz daha uhrevileþerek dinçleþir, gençleþir adeta.. Ýhrama bürünmüþ mü'minler ölümle kardeþ olmuþ gibidirler. Dünyaya ilk geliþlerini andýran sadelik ve hafiflik içerisindedirler.. Ölümü bir elbise rahatlýðýyla omuzlarýnda taþýyan mü'minlere korku yoktur. Onlar maðlup olmazlar artýk. Maðlubiyetlerin ve hezimetlerin anasý “ölüm korkusu ve dünya sevgisi”. Dünyayý aþan ve korkuyu yenen mü'minler için altýndan ýrmaklar akan cennetler vardýr. Bal ve süt akýtan ýrmaklar onlarýndýr. Adn ve Firdevs cennetleri onlarýndýr. Onlara hüzün de yoktur keder de yoktur. Ölümle hayatý iç içe koyan, hayatý ölümle yeniden dirilten, ölümü ve hayatý birbirinden ayýrmayan, buna ihtiyaç ta duymayanlar ebediliðin sýrrýna eren erlerdir. Ölümü yokluk ve hiçlik saymayan, onu yeni bir hayatýn müjdecisi olarak algýlayan mü'minler mutluluða ermiþlerdir. Ölümü bir karabasan gibi ensesinde hisseden çaðýmýz insanlarýný, ölüm sözcüðünden bile ürperti duyan, rahatsýz olan insanlarý ne Dante'nin “a'raf”ý, ne Eflatun'un “ideler dünyasý”, ne Tolstoy'un “Diriliþ” anlayýþý ve ne de Dostoyevski'nin ümitle baðladýðý “Gök krallýðý” tatmin edemiyor artýk. Kafka'nýn bunalýmý, Camos'un saçmalýðý ve Sartre'nin inkarcýlýðý ise Batý insanýný biraz daha dalalete sürükledi ve sürüklüyor. Ölümü öldüremeyen, buna güçleri de
07
KÜLTÜR & SANAT
AYET, HADÝS PENCERESÝNDEN HAÞÝR
KAPAK DOSYASI
DERLEYEN : RAMAZAN KURT
08
Varlýk alemini yoktan var eden Rabbimiz, ölümünden sonra varlýk alemini haþredecektir. Þimdi meseleye birkaç ayet ve hadis penceresinden bakalým. HAÞÝR * Allah'a döndürüleceðiniz, sonra da herkese hak ettiðinin eksiksiz verileceði ve kimsenin haksýzlýða uðratýlmayacaðý bir günden sakýnýn. (Bakara-281) * And olsun ki, sizi ilk defa yarattýðýmýz gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiðimiz þeyleri arkanýzda býrakacaksýnýz. Yaratýlýþýnýzda ortaklarýmýz sandýðýnýz þefaatçýlarýnýzý da yanýnýzda göremeyeceðiz. And olsun, aranýz açýlmýþ ve (tanrý) sandýðýnýz þeyler sizden kaybolup gitmiþtir.(En'am-94) *Her insan topluluðunu önderleri ile birlikte çaðýracaðýmýz o günde kimlerin amel defteri saðýndan verilirse, onlar, en küçük bir haksýzlýða uðramamýþ olarak amel defterlerini okuyacaklar. (Ýsra-71) * Biz, kýyamet günü için adalet terazileri kurarýz. Artýk kimseye, hiçbir þekilde haksýzlýk edilmez. (Yapýlan iþ,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz. (Enbiya-47) *Kýyamet vakti de gelecektir; bunda þüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldýracaktýr.(Hac-7) *Göðün ve yerin O'nun buyruðu ile durmasý da O'nun (varlýðýnýn) delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çaðýrdý mý hemen (kabirlerinizden) çýkýverirsiniz. (Rum-25) *Yeryüzü, Rabbinin nûru ile aydýnlanýr, kitap konulur, peygamberler ve þahitler getirilir ve aralarýnda hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez. (Zümer-69) “Yeryüzü”, mahþer olarak yorumlanýrken, “kitap” da, amel defterleri veya levh-i mahfuzla tefsir edilmiþtir. Getirilen þahitlerin de peygamberlerin ümmetiyle, melekler ve salih insanlar olduðu açýklanmýþtýr. * Þüphesiz (hakký bâtýldan ayýran) hüküm günü, hepsinin bir arada buluþacaðý gündür. (Duhan-40) *Sûr'a üfürülür; iþte bu, geleceði vâdedilen gündür. Herkes, yanýnda bir sürücü ve bir de þahitle beraber gelir. (Kaf-20-21) *O gün Allah onlarýn hepsini diriltecek ve yaptýklarýný kendilerine haber verecektir. Allah onlarý bir bir saymýþtýr. Onlar ise unutmuþlardýr. Allah her þeye þahittir. (Mücadele-6) * Mahþer vaktinde sizi toplayacaðý gün, iþte o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanýr ve yararlý iþ yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu
57 (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacaklarý, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere sokar. Ýþte büyük kurtuluþ budur. (Teðabun-9) * Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduðu gün, Rahmân'ýn izin verdiklerinden baþkalarý konuþmazlar; konuþan da doðruyu söyler. Ýþte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun. (Nebe'-38-39) * Ýþte o gün kiþi kardeþinden, kaçar. Annesinden, babasýndan. Eþinden ve çocuklarýndan. O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardýr. O gün yüzler vardýr ki pýrýl pýrýldýr. Güler ve sevinir. Yine o gün birtakým yüzleri de keder bürümüþ. Hüzünden kapkara kesilmiþtir. (Abese-34-41) *Onlar düþünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler! Büyük bir günde. Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardýr. (Mutaffifin-4-6) *Bilin ki O, (kâinat yokken) ilk olarak yaratan, (ölümden sonra tekrar hayatý) geri getirendir.(Buruc13) *Kabirlerde bulunanlarýn diriltilip dýþarý atýldýðýný düþünmez mi? (Adiyat-9) HAÞRÝN ÝSPATI *Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarlarý çatýlarý üzerine çökmüþ (alt üst olmuþ) bir kasabaya uðradý; "Ölümünden sonra Allah bunlarý nasýl diriltir acaba!" dedi. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz sene býraktý; sonra tekrar diriltti. Ne kadar kaldýn? dedi. "Bir gün yahut daha az" dedi. Allah ona: Hayýr, yüz sene kaldýn. Yiyeceðine ve içeceðine bak, henüz bozulmamýþtýr. Eþeðine de bak. Seni insanlara bir ibret kýlalým diye (yüz sene ölü tuttuk, sonra tekrar dirilttik). Þimdi sen kemiklere bak, onlarý nasýl düzenliyor, sonra ona nasýl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaþýlýnca: Þimdi iyice biliyorum ki, Allah her þeye kadirdir, dedi. (Bakara-259) * Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsýn. Ölüden diriyi çýkarýr, diriden de ölüyü
TAÞKÖPRÜ - MERKEZ CAMÝÝ - HÝLTON
uzunluðunda ve 13 metre yüksekliðindedir. 21 zerafet ve güzellik mabedi olan camii, insanda kemerinden 14'ü ayaktadýr. Ortadaki büyük ebedi ve ulvi duygular uyandýrýr. kemerde iki aslan kabartmasý görülmektedir. Adana'yý anlatýrken yaylalardan bahsetmeden Dünyanýn halen kullanýlan en eski köprüsü olarak geçmek olmaz þüphesiz. Adana'yý kuzeyden bilinmektedir. çevreleyen Toros daðlarýnda birçok yayla vardýr. Bu Tarihi Ulu Camii de bir baþka deðerdir Adana yaylalarda yazýn bir iç turizm faaliyeti yaþanmaktadýr. için. Ramazanoðlu Beyliði döneminde Halil Bey Olukbaþý, Horzum, Çulluuþaðý, Göller, Çatýroðlu, tarafýndan 1507 yýlýnda yaptýrýlmýþtýr. Ulu Camii, Ýnderesi, Çatak, Kýzýldað, Meydan, Baþpýnar, Tekir, kesme taþtan yapýlmýþtýr. Üzerinde bir sýra sülüs hatlý Börücek, Belemedik, Armutoðlu, Fýndýklý ve Kamýþlý kitabenin yer aldýðý anýtsal portal, mukarnaslý ve Adanalýyý yazýn serinleten baþlýca yaylalardýr. istiridye niþlidir. Portale bitiþik olarak yapýlan sekiz Adana, mesire yerleri noktasýnda da zengin bir köþeli minaresi, dönemin ilginç bir mimari örneðidir. yerdir. Daðýlcak, Yerköprü, Sarýçam, Eðner, Barajiçi, Adana'nýn sembolü olan "Büyük Saat Kulesi" Ali Menderes, Seyhan nehrinin iki yaný ile Çatalan Baraj Münif Caddesi üzerinde bulunmaktadýr.1881 yýlýnda Gölü çevresi, halkýn yararlanmasý için düzenlenmiþ Adana Valisi Ziya Paþa tarafýndan yapýmýna baþlýca mesire yerlerinden bazýlarýdýr. baþlanmýþtýr.1882 yýlýnda vali Abidin Paþa tarafýndan Ý k l i m, b i t k i ö r t ü s ü v e d o ð a l y a þ a m tamamlattýrýlmýþtýr. ortalamalarýnýn müsait olmasý nedeniyle, Çukurova Bahri Paþa Çeþmesi, Yað Camii, Ramazanoðlu bölgesi yaban hayatý bakýmýndan çok zengindir. Konaðý, Hasan Aða Camii, Bebekli Kilisesi, Misis Binlerce yýl krallarýn, sultanlarýn ve beylerin avlaðý Mozaik Müzesi, Yýlan Kale, Kurtkulaðý Kervansarayý, olmuþtur. Çukurova'ya has, adýna türküler yakýlan Anavarza Kalesi ve Örenyeri, Kozan Kalesi, turaç kuþu bu bölgede yaþayan hayvanlar içinde en Hoþkadem Camii, Karasis Kalesi, Akören Örenyeri, önemlilerinden olup, koruma altýna alýnmýþtýr. Þar Örenyeri Aðyatan Gölü, Akyatan Kuþ Cenneti ve Çukurova bölgesinin zengin bir mutfaðý Ayas Antik Kenti Adana bölgesinin önemli tarihi ve vardýr. Mutfaðýn bu kadar zengin olmasýnýn turistik deðerdeki yerleridir. nedeni çeþitli kültürlerin etkisinde kalmasý ve Adana'nýn her yerinden görünen, Seyhan nehri onlarýn yemekleriyle kendi yemeklerini damak kýyýsýnda, Taþköprü ile adeta bütünleþmiþ bir inci zevklerine uygun olarak birleþtirmesidir. Adana'yla güzelliðindeki muazzam "Merkez Sabancý özdeþleþen adana kebap ve þalgam, Adana ve Camii",Türkiye ve Ortadoðu'nun en büyük camiidir. Türkiye'nin de sýnýrlarýný aþarak baþka memleketlerde Geniþ bahçesi, büyük avlusu ve altý minaresiyle bir de kendilerinden söz ettirmektedir.
ÇUKUROVA’NIN ÝNCÝSÝ
Adana üzerinde 1352'de kurulan Ramazanoðlu Beyliði 1517 yýlýna kadar devam etmiþtir. Bu tarihte, Mýsýr seferine giden Yavuz Sultan Selim, Adana'yý Osmanlý Ýmparatorluðu'na baðlamýþtýr.1535 yýlýnda DÝLEK DEMÝR doðu seferine çýkan Kanuni Sultan Süleyman'a 1638'de Baðdat seferine çýkan padiþah IV.Murat'a, 1833'te Osmanlý Devletine baþkaldýran Mýsýr valisinin oðlu Ýbrahim Paþa'ya ve ordusuna ev sahipliði yapmýþtýr. Akdeniz'de yaklaþýk olarak 160 km kýyýsý bulunan Adana, eski çaðlardan beri Avrupa'yý Asya'ya I.Dünya Savaþýnda Osmanlýnýn yenik düþmesi baðlayan önemli ulaþým yollarý üzerine kurulmuþtur. üzerine yurdun diðer bölgeleri gibi Adana da Batýlý Adana, Toros daðlarýnýn güneyinde yer alan devletler tarafýndan iþgale uðramýþtýr. Özellikle Çukurova bölgesinde, Seyhan nehri üzerine Fransýzlarýn Adana ve bölgede yaþayan Ermenileri kurulmuþ bir kenttir. Ýl merkezini kuzeyden güneye kýþkýrtmalarý sonucu Adana'da zulüm ve iþkence bölerek geçen Seyhan nehri, Akdeniz'e dökülür. dönemi baþlamýþtýr. Bunca baskýya dayanamayan Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin suladýðý ovalar Adanalýlar, örgütlenerek "Kilikya Milli Kuvvetler oldukça verimlidir. Bu özellikler nedeniyle geçmiþten Teþkilatý"ný kurmuþlardýr. 1920 yýlýnýn Kasým ayýnda, bugüne birçok medeniyet bu bölgede yaþamýþtýr. Fransýzlar yenilgiye uðramýþlar ve Fransýz hükümeti ile Sahillerimizde yer alan Karataþ ve Yumurtalýk "Ankara Antlaþmasý" imzalanmýþtýr. Bu antlaþmaya ilçelerimiz antik kent olmasý yaný sýra, bugün de uygun olarak 5 Ocak 1922'de Fransýzlar, Çukurova'dan tamamen ayrýlmýþlardýr. ilimizin önemli tarih ve turizm merkezleridir.
ADANA
Adana'nýn tarihi serüvenine baktýðýmýzda, onun Kilikya bölgesinin en önemli þehirlerinden birisi olduðunu görmekteyiz. Adana, Hititlerden Osmanlý'ya gelmiþ geçmiþ birçok medeniyetlerin beþiðidir. Adýný, Yunan mitolojisine göre , Gök Tanrýsý Uranus'un oðlu Adanus'tan almýþtýr. Toroslardan doðan, ovada geniþ kývrýmlar yaparak Akdeniz'e dökülen Seyhan (Sarus) nehrinin kýyýsýnda kurulmuþtur. Adana'nýn merkezinde bulunan Tepebaðý Höyüðü, insanoðlunun yerleþik hayata geçtiði Neolitik döneme aittir. Tarihi M.Ö. 6000'lere kadar dayanan, dünyanýn en eski yerleþim birimlerinden birisidir. Adana, Kiznuwtna Krallýðý'nýn merkezi iken M.Ö. 1350'lerde Hitit Federasyonuna dahil olmuþtur. M.Ö. 9.yy.da Asurlularýn, M.Ö. 7.yy.da da Ýranlýlarýn eline geçmiþtir. M.Ö. 333'de Büyük Ýskender ve ordusuna ev sahipliði yapan Adana, Ýssos Savaþýndan sonra Makedonyalýlarýn, Ýskender'in ölümünden sonrada da Selefkilerin eline geçmiþtir. M.Ö. 1. yy.da bölgede eyalet valisi olarak görev yapan ünlü hatip Çiçeron zamanýnda, Roma devletinin hakimiyetine giren Adana, Doðu Roma'nýn en önemli ticaret merkezi olmuþtur. M.S. 260'da Sasanilerin , M.S. 4.yy.da Bizanslýlarýn, 8.yy.da Abbasilerin, 10.yy.da yine Bizanslýlarýn, 11.yy.da Selçuklularýn, 12.yy.da Ermenilerin, 14.yy.da da Memluklularýn eline geçmiþtir. Memluk devleti zamanýnda, Orta Asya'dan Çukurova'ya gelen Türkler, bu verimli ve sulak topraklar üzerine yepyeni bir medeniyet kurulmasýnda öncülük etmiþlerdir.
Adana'nýn tarihi deðerlerine baktýðýmýzda gözümüze çarpan ilk eser þüphesiz tarihi "Taþköprü"dür. Seyhan nehri üzerinde kurulan Taþköprü, 385 yýlýnda Roma Ýmparatoru Hadrianus tarafýndan yaptýrýlmýþtýr. Yüzyýllarca Avrupa ile Asya arasýnda önemli bir köprü olmuþtur. Harun Reþit'in oðlu olan 7. Abbasi halifesi Memun (766-809) tarafýndan onarýlmýþtýr. Daha sonra deðiþik zamanlarda da onarým gören Taþköprü, 319 metre
çýkarýrsýn. Dilediðine de sayýsýz rýzýk verirsin. (Al-I Ýmran) toplayamayacaðýmýzý mý sanýr? Evet, bizim, onun parmak uçlarýný bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter. (Kýyamet-3-4) *Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çýkarýyor; yeryüzünü ölümünün ardýndan O canlandýrýyor. Ýþte HAÞÝR KONUSUNDA BÝRKAÇ HADÝS siz de (kabirlerinizden) böyle çýkarýlacaksýnýz. (Rum19) *Ka'b Bin Malik (r.a.) 'dan ; Allah Resulü (S.A.V.) *Allah'ýn rahmetinin eserlerine bir bak: Arzý, buyurdu: ölümünün ardýndan nasýl diriltiyor! Þüphesiz O, ölüleri Mü'minin ruhu cennet aðacýna konup de mutlaka diriltecektir. O, her þeye kadirdir. (Rumbeslenecek olan bir kuþtur. Onu yeniden dirilteceði 50) günde Allah onu cesedine gönderip dirilteceði *Rüzgârlarý gönderip de bulutu harekete güne kadar orada kalacaktýr. MALÝK,NESAÝ geçiren Allah'týr. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de * Ebu Rezin El-Ukayli (r.a.) 'dan ; ölümünden sonra topraða onunla hayat veririz. Dedim ki: “Ey Allah'ýn Resulü! Allah yaratýklarý Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktýr. (Fatýr-9) nasýl diriltecek, bunun örneði nedir?” Þöyle buyurdu: “ *Kendi yaratýlýþýný unutarak bize karþý misal Kavminin bulunduðu yerdeki vadiden önce çorak getirmeye kalkýþýyor ve: "Þu çürümüþ kemikleri kim iken sonra yemyeþil olduðunu hiç görmedin mi?” diriltecek?" diyor. De ki: Onlarý ilk defa yaratmýþ olan “Evet ” dedim. “Ýþte bu, Allah'ýn (yeniden) diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayý gayet iyi bilir. yaratmasýnýn ayeti(örneði)dir. Ýþte ölüleri de týpký (Yasin-78-79) bunun gibi diriltir.” REZÝN HAÞRÝ AKILDAN UZAK GÖRMEK *(Resûlüm! Kâfirlerin seni yalanlamalarýna) þaþýyorsan, asýl þaþýlacak þey onlarýn: "Biz toprak olduðumuz zaman yeniden mi yaratýlacaðýz?" demeleridir. Ýþte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir; iþte onlar (kýyamet gününde) boyunlarýnda tasmalar bulunanlardýr. Ve onlar ateþ ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacaklardýr! (Ra'd-5) *Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldiðimiz zaman (diriltilip) cezalanacak mýyýz? (Saffat-53) HAÞÝR ALLAH'IN KUDRETÝNE KOLAYDIR *Ve hepsi sýra sýra Rabbinin huzuruna çýkarýlmýþlardýr: Andolsun ki sizi ilk defasýnda yarattýðýmýz þekilde bize geldiniz. Oysa size vâdedilenlerin tahakkuk edeceði bir zaman tayin etmediðimizi sanmýþtýnýz, deðil mi? (Kehf-48) * Ýlkin mahlûkunu yaratýp (ölümden) sonra bunu (yaratmayý) tekrarlayan O'dur, ki bu, O'nun için pek kolaydýr. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sýfat O'nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir. (Rum-27) *Þüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onlarýn yaptýklarý her iþi, býraktýklarý her izi yazarýz. Biz, her þeyi apaçýk bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayýp yazmýþýzdýr. (Yasin-12) *Gökleri ve yeri yaratan, bunlarý yaratmakla yorulmayan Allah'ýn, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceðini düþünmezler mi? Evet O, her þeye kadirdir. (Ahkaf-33) *O gün yer yarýlýr, onlarýn üzerinden süratle yarýlýp açýlýr. Bu, bize göre kolay olan bir haþirdir. (Kaf-44) *Ýnsan, kendisinin kemiklerini bir araya
*Sehl Bin Sa'd (r.a.) 'dan ; Allah Resulü (S.A.V.) buyurdu: Kýyamet gününde insanlar has un çöreði gibi bembeyaz, lekesiz ve herhangi bir iþareti bulunmayan bir yerde haþredileceklerdir. BUHARÝ, MÜSLÝM *Ýbn Abbas (r.a.) 'dan ; Allah Resulü (S.A.V.)buyurdu: “ Ya l ý n a y a k , ç ý p l a k v e s ü n n e t s i z haþredileceksiniz.” Bir kadýn dedi ki:Böyle bir durumda birbirimizin avret yerine bakacak mýyýz? “Ey fülane kadýn! O gün içinizden herkesin kendisini meþgul edecek iþi olacak” buyurdu. BUHARÝ, MÜSLÝM, TÝRMÝZÝ VE NESAÝ *El-Mikdad (r.a.) 'dan ; Allah Resulü (S.A.V.) buyurdu: “Ýnsanlar kýyamet gününde düþük olarak dünyaya gelen yavrudan, bitkin ihtiyara kadar, Adem'in yaratýlýþýnda, Yusuf'un güzelliðinde ve Eyyub'un kalbinde olarak 33'er yaþlarýnda ve sürmeli olarak haþr olunacaklardýr.” TABERANÝ, Mu'cemu'lKebir'den. * Cabir (r.a.) 'dan ; Allah Resulü (S.A.V.) buyurdu: Her kul öldüðü hal üzere dirilecektir. MÜSLÝM *Ýbn Mes'ud (r.a.) 'dan ; Allah Resulü (S.A.V.) buyurdu: “Kýyamet gününde, kulun ayaklarý Rabbinin huzurundan, þu beþ þey soruluncaya kadar bir yere kýpýrdamaz: Ömrünü nasýl harcadýðýndan, gençliðini nerede harcayýp yýprattýðýndan, malýný nereden kazanýp nereye harcadýðý ve ilmiyle amel edip etmediðinde sorulacaktýr”. TÝRMÝZÝ Ashab-ý kehfin köpeði onlarla olunca beraber, Kavuþtu haþr olma þerefine mü'minlerle beraber. SADÝ ÞÝRAZÝ
KAPAK DOSYASI
KÜLTÜR & SANAT 56
Pyramos nehrinin adýný Ceyhan, Sarus nehrinin adýný da Seyhan olarak deðiþtirmiþlerdir.
09
“Ýman edip salih ameller iþleyenlere; altýndan ýrmaklar akan cennetlerin kendileri için olduðunu müjdele. Onlara ne zaman bunlardan bir meyve rýzýk olarak verilirse; “Bu, daha önce rýzýklandýðýmýz þeydi” derler. Onlara birbirine benzeyen (böyle nimetler) verilecek.”(Bakara ,25) Atomdan Güneþ'e, en küçük varlýktan en büyüðe kadar herþeyi müthiþ bir düzenle idare eden Cenab-ý Hak hikmetsiz iþ görmemektedir. Bu hikmeti görüp, Rablýðýna iman ederek ona karþý kulluðunu yerine getiren kullarýna karþýlýk; kainattaki varlýklarda iþleyen mükemmel hikmeti görmezlikten gelip Allah'a küfür ve dalaletle
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
KAPAK DOSYASI 10
C
enab-ý Hak tarafýndan mükemmel bir donanýmla yaratýlýp dünya alemine gönderilen insan, tüm varlýklarýn en þereflisi ve en üstünüdür. Yetenekleri ve duygularý kainatý kaplayacak kadar geniþ, kalbi ve ruhu alemin özünü kavrayacak kadar üstün niteliktedir. Ancak fani, geçici bir dünya hayatý insanýn mahiyetindeki bu özelliklerin geliþmesine, dal budak salmasýna yetmeyecek kadar kýsadýr. Eðer ölümden sonraki diriliþ olmasaydý insanýn tüm bu duygu ve yeteneklerinin hiçbir manasý ve deðeri kalmayacak, hepsi kýsacýk dünya hayatýndan sonra insanla birlikte topraða karýþýp yok olacaktý. Bundandýr ki Cenab-ý Hak, Hak isminin gereði olarak insana haksýzlýk etmeyecek; onun için haþri kuracak ahiret alemini yaratacaktýr… Yaratacaktýr ki, insanýn tüm duygu ve yetenekleri ahiretin cennetmisal yurdunda neþv-ü nema bulsun, dalbudak salsýn. Gözlerimizi yeryüzüne çevirip etrafýmýza baktýðýmýzda, her köþesi milyonlarca tür nimetle süslenmiþ bir tablo takýlacaktýr nazarýmýza. Öyle bir tablo ki Cenab-ý Hak, her bir varlýðý Rahman, Kerim, Latif, Cevvad gibi isimlerinden süzülen rahmet, kerem ve lütuf fýrçalarýyla boyayýp, sayýsýz nimetlerle perverde etmektedir kullarýný. Allah'ýn, yeryüzünde yaratýp kullarýna ikram ettiði nimetler Rahman, Kerim, Latif gibi isimlerinin birer parýltýlarý, küçük birer nümuneleridir. Eðer ölümden sonraki diriliþ olmasaydý, biçare insanlar hakiki lezzetleri tadamayacak, sonu elemle neticelenen sönük dünya zevkleriyle kendilerini avutup çaresizlik içerisinde ölümle yok olacaklardý. Ayný zamanda bu isimlerin sahibi, ebedi hazinelere malik olduðundan geçici dünya hayatý ebedi nimetleri ikram etmek için uygun bir yer olmadýðý için bu güzel isimlerin hakiki manalarý gizlenecek Cenab-ý Hakk'ýn kemal sýfatlarýna (haþa) noksanlýk gelecekti. Ondandýr ki bu isimlerin gereði olarak Cenab-ý Hak, insanlara dünyada yaptýðý lütuflarý ölümden sonraki ahiret hayatýnda cennet yurdunda da yapacak ebedi alemlerde sonu elemle neticelenmeyen ebedi ikramlarla yeniden perverde edecektir kullarýný.
ESMA-i HÜSNA VE HAÞRi GEREKTÝREN YÖNLERi GÜLÞEN GAZEL
55
Selami Görgün sgorgun@ortakzemin.com
Hayat hepimiz için, herkes için günden güne zorlaþýyor. Ýnsanlarýn birbirleri ile iletiþiminin vazgeçilmez unsuru olan sevgi ve saygý gibi kavramlar, günlük hayatta yerini ve deðerini giderek daha da yitiriyor. Ýnsanlarýn birbirini dinleme, algýlama katsayýlarý gittikçe düþüyor. Giderayak herkes bencilleþiyor. Herkes kendi sesini duyar olmuþ. Karþýmýzdakinin ne dediðini dinlemek için, susmamýzýn gereði unutulmuþ. Kendi sesimizin büyüsüne kapýlmýþ gidiyoruz. Hep haklý olduðumuzun kanýsý deðerlerimizi alt üst ediyor.
isyan eden edepsizler mevcuttur. Eðer ahiret olmasaydý kulluk noktasýnda müminlerin çektiði sýkýntýlar ba’d-ý heva olacak; kafirlerin isyanlarý ise yanlarýna kar kalacaktý. Ondandýr ki Hakim, Adil ve Deyyan gibi isimlerinin gereði olarak Cenab-ý Hak haþri yaratacak insanlara adaletle hükmedecek; imanla yaþayanlarý cennetle mükafatlandýrýp, küfür ve dalaletle ömürlerini geçirenleri ise cehennemle cezalandýracaktýr. Bir çekirdeðin aðacýn bütün hayat programýný; bir yumurtanýn civcivin canlýlýk özelliklerini ve hafýza kuvvetinin insanýn tüm hayat maceralarýný içinde taþýmasý Cenab-ý Hakk'ýn varlýklar üzerinde iþleyen muhafaza kanununu göstermektedir. Herbir varlýðýn yaþam kanunlarýný ve hayat maceralarýný muhafaza altýnda tutan Allah (c.c.), insanlarýn yaþam maceralarýný da muhafaza altýnda tutup kayýt altýna almaktadýr. Eðer öülmden sonraki diriliþ olmasaydý, insanýn þuursuz diðer varlýklardan farký kalmayacak… dünyada yaptýðý iþlerin hiçbir deðeri olmayacak… Baþýboþ ve gayesizce bir hayat geçirecek… Bonunda vazifesini tamamlayýp topraða karýþan bitkiler gibi yok olup gidecek…
Karþýmýzdakileri kýrabileceðimize ihtimal bile veremez duruma geldik. Evet, dostum, haklý olmak hakkýný her zaman kendimizde bulmak, giderek daha da vahim duruma düþüyor. Baþkalarýný anlamak ve onlara da bir hak vermek gittikçe zorlaþýyor. Düþlerimiz birer buz parçasý olup eridiler. Kendi faþistliðimizin girdabýnda can çekiþmemiz bile duyulmuyor. Çünkü kendi doðrularýmýzýn büyüsüne kapýlmýþ gidiyoruz. Kendi bencillik çemberimizde ve kendi zindanýmýzda yaþýyoruz, her nereye gitsek bizimle beraberler. Evet, benim deðerli ve deðer verme cesaretini esirgemeyen dostum, seni unutmak isterdim, seni kýrmamak için, seni unutmak, seni kalbimin ve kirlenen duygularýmýn acizliðinde periþan etmemek isterdim. Eskiden ne güzeldi; bir anlaþmazlýða düþtüðümüzde bir hata yaptýðýmýzda özür dilemeyi bilirdik, özrü kabul etmesini bilirdik ve birbirimizi affetmesini ve yeniden kucaklaþmayý bilirdik. An gelirdi ki kendi haklýlýðýmýzdan feragat eder, gönül almak isterdik. Dostumuzu kaybetmektense feragati tercih ederdik. Ya þimdi ya þimdi dostum kamusal alanýmýz, görev aþkýmýz, yetki duygumuz, sahiplenme onurumuz var. Ýþte dostum bunlar bizi bizden alýkoyup daha da bencilleþtiriyor. Dostluk sadakatimize ne oldu, biz bunu niye kolayca tercih ettik. Evet dostum, bu mektubumu ilk önce kendime sonrada sana yazdým beni anlaman için ve ilerideki hatalarýmýz için. Ve son sözüm dostum: ötekiler yoksa bizde yokuz, ötekini daima haksýz gördüðümüz için, hakký hayatý yok. Gerçek (hakikat) ile adalet arasýndaki ince çizginin silindiði aný yaþýyoruz. Gelin haksýz olarak gördüðümüz insanlara bir kaç günlük bir hak verelim. Kendimizi ötekinin yerine koyalým, kendimiz olarak deðil öteki olarak yaþayalým. Ötekilerin tepkisini ölçelim. Çünkü biz de baþkalarý için ötekiyiz. Vesselam…
KONUÞMAK YA DA KONUÞMAMAK
Konuþan deðil; dinleyen ve düþünen bir toplum olma bilinci edinmek belki de en baþta gelen sorumluluklarýmýzdan birisi olmalýdýr.
54 Murat BAÞEÐMEZ
Nereye giderseniz gidin, her yerde insanýn iðneden ipliðe, incir çekirdeðine kadar farklý ve incelikli konularda konuþmalarýný duyarsýnýz. Felsefeyi yutmuþ gibi her konudan bahsetmeden geçmeyen, her fýrsatta laf yapan bir mahlûkla karþý karþýyasýnýzdýr. Konuþmak, ilk anda bir maharetmiþ gibi görünse de, iþin detayýna inildikçe kazýn ayaðýnýn hiç de öyle olmadýðý anlaþýlabilir. Konuþmak eylemi için bir yýðýn övgü dolu sözleri hemen temin edebilirsiniz. Ancak boþ konuþmanýn, laf-ý güzafýn her nedense pek yerilmediðini görmek o kadar zor olmasa gerek. Herkes, her þeyden konuþarak bir sürü þeylerden dem vuruyor. Gündelik hayatýn en ince ayrýntýsýna kadar kafa patlatýrcasýna konuþmak seçkin bir konumun belirleyicisi olmuþ durumda. Ýnsanlar arasýndaki baðý konuþmaya indirgemenin basitliði insaný daha da kahrediyor. Konuþmayý her seferinde haklý kýlacak günümüz modern dünyasýndaki tek ölçüt de: Para ve güçtür. “Paran kadar konuþ” sözü de günümüz çarpýk anlayýþýnýn ürünü olsa gerek. Gerçekte insanlar arasý ünsiyeti temin eden konuþma deðil; samimi ve içten duygulardýr. Günümüz modern anlayýþýnda üretimi arttýrmak, pazarlamak ve satmak aþamalarýnda konuþmaya duyulan ilgi her geçen gün belirgin bir vaziyet almaktadýr. Birçok ciddi iþletmenin her birinde halkla iliþkiler bürosunun yer almasý, reklâm ve kampanyalarda sürdürülen konuþmalarýn hayatýmýzý içinden çýkýlmaz hale getirmesi, iþte tam da burada toplumlarýn bu içi boþ, amacý gayr-i insani yönelimlere sürüklenmesi, konuþmayla gelen bir bozulmayý beraberinde getirecektir. Salt laf-ý güzaf, insani hasletleri desteklemek bir yana kösteklemek gibi bir olumsuz durum meydana getirecektir. Bugün dünyada sürdürülen gayr-i insani düzenin devamý için buna þiddetle ihtiyacý olduðu apaçýk ortadadýr. Yüce Kitabýn ilk ayetinin ''Oku!'' ile baþlamasý, Kur'an-ý Kerim'in bu emirle taçlandýrýlmasý, konuþmaya raðmen konumlandýrýlmýþ bir retoriði sergiler. Konuþmaya biçilen elbisede sürekli menfi bir duruþ sergilenmektedir. Þuara süresinde, þairler için “Onlar inanmadýklarýný dilleriyle söylerler.” veya “Onlar bu nuru aðýzlarýyla söndürmek istiyorlar.” Ayetinde, konuþmakla kaim deðerlerin derdest olduðu göze çarpar. Konuþan deðil; dinleyen ve düþünen bir toplum olma bilinci edinmek belki de en baþta gelen sorumluluklarýmýzdan birisi olmalýdýr. Böylelikle Kur'an-ý Kerim'de belirtilen yerilenlerden deðil; övülenlerden olma ümidini kazanabiliriz.
kullarýna; “Bugün mülk kimin?”(Mümin Suresi 16.) hitabýnda bulunarak saltanatýnýn haþmetini ve Rablýðýnýn mükemmelliðini insanlara tasdik ettirecektir. Nihayetinde dünya hayatýndayken Rablýðýný kabul edip boyun eðenleri mükafatlandýrýp; inkar ederek isyan içinde yaþayanlarý cezalandýracaktýr.
Muhyi ismiyle ölmüþ kurumuþ topraklarý her bahar mevsiminde yeniden dirilten ve rengarenk bitkileri yetiþtiren Allah (c.c.), Mümit ismiyle kýþýn bu bitkilerin hemen hepsini gelecek bahar mevsimine kadar tekrar öldürmektedir. Keza her gün insanýn vücudundaki milyarlarca hücreyi öldürüp milyarlarca hücreyi dirilten de Muhyi ve Mümit isimleriyle yine Allah'týr. Eðer ölümden sonraki diriliþ olmasaydý vazifelerini tamamlayýp ölen tüm varlýklar yokluða gidecek, dünyada gördükleri vazifelerinin hiçbir anlamý kalmayacaktý. Varlýklarýn en þereflisi olan insan ise en acýnacak duruma düþecek en deðersiz varlýklar gibi belki bir yaprak gibi topraða karýþýp yok olacaktý. Bundandýr ki Muhyi ve Mümit isimlerinin gereði olarak Cenab-ý Hak ruhlar aleminden sonra dünya hayatýnda dirilttiði insanlarý öldürüp kýyamet günü tekrar diriltecek, haþir meydanýna toplayacak, yaptýklarýndan hesaba çekecek ve sonu cennete yada cehenneme uzanan ebedi bir hayatý onlara En küçük bir varlýðýn en küçük ihtiyacýný bile bahþedecek… görüp gideren Cenab-ý Hak kullarýna karþý son “Allah'ý nasýl inkar ediyorsunuz ki sizi ölü bir derece þefkatli ve merhametlidir. Rahim isminden süzülen sýnýrsýz þefkatiyle kullarý için yeryüzünü halde iken diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra sizi da ancak ona elvan elvan nimetlerle donatan Allah (c.c.), d i r i l t e c e k , s o n r a emelleri ve arzularý sonsuza uzanan insanýn döndürüleceksiniz.”(Bakara Suresi 28) Allah'ýn sonsuzluk isteðini geri çevirmeyecek… Rahim isimlerinin bir yönü dünyaya bakýyorsa da isminin gereði olarak, kutlu bir dava yolunda binlerce yönü haþre ve ahirete bakmaktadýr. dolayý yukarýda saydýðýmýz ve canýndan ve malýndan geçercesine çalýþýp, Bundan bütün isimler haþrin ebedi bir saadetin özlemi içinde yaþayan ve sayamadýðýmýz onu vermesi için dua dua Rablerine yalvaran yaratýlmasýný ve ebedi bir hayatýn varlýðýný kullarýnýn bu çabalarýna ve dualarýna büyük lütuf gerektirmektedir; sonu ceza da olsa mükafat ve ikramlarla karþýlýk verecek; tüm günahlarýný da. Nitekim Cenab-ý Hak da bütün Esma-i baðýþlayarak onlarý ebedi saadet yurduna, Hüsnasý'nýn gereði olarak ölümden sonraki diriliþi gerçekleþtirecek, ölüp giden tüm cennete koyacaktýr. insanlarý “ol” emriyle tekrar diriltip huzuruna Kainatý ve kainattaki tüm varlýklarý mükemmel toplayacak ve dünyada yaptýklarýndan dolayý bir þekilde yaratýp yine mükemmel bir þekilde onlarý muhasebe edecektir. O halde insanlar idare ederek Rablýk saltanatýný gösteren Allah dünyada baþýboþ ve gayesiz bir þekilde yaratýlýp (c.c.), insanlarýn iman ve kullukla kendisine kendi hallerine býrakýlmamýþlardýr. Bu yüzden yönelmelerini istemektedir. Herbir varlýðý farklý kendilerini bir gaye için yaratan yaratýcýlarýnýn boyun eðip teslimiyetle Ona vazifelerde eksiksiz çalýþtýrýp vazifesi bitenlerin emirlerine hayatýna son vererek onlarýn yerine yenilerini baðlanmalarý hem dünya, hem de ahiret getirmektedir. Herþeyi terbiye eden O (c.c.) olduðu saadetleri açýsýndan faydalý olacaktýr. Aksi gibi herbir varlýðýn dizgini de Onun elindedir. Eðer takdirde ahirette karþýlaþacaklarý manzara haþir olmasaydý Cenab-ý Hakk'ýn varlýklar üzerinde kendilerine piþmanlýktan baþka hiçbir þey iþleyen yüce Rablýk saltanatý dünya hayatýyla getirmeyecek; ebedi hayatlarýný zindana sýnýrlý kalacak, bu saltanatýn haþmetini insanlar çevirecektir. hakikatiyle göremeyecekti. Bundandýr ki Rab isminin gereði olarak Cenab-ý Hak haþri yaratacak, büyük bir mahkeme kuracak, tüm Bitkilerden hayvanlara, atomlardan güneþlere, zerrelerden insanlara kadar her bir varlýðý idaresi altýnda tutan Allah (c.c.) yeryüzünün idaresini insanýn eline vermiþtir. Manevi duygularý sýnýrlandýrýlmayan insan bu yönde bazen öyle taþkýnlýklara girerki kendini güçlü zannederek zayýflarýn üzerinde hakimiyet kurmaya çalýþýr ve onlara Firavun ve Nemrutlar gibi en onulmaz zulümleri reva görür… Eðer ahiret olmasaydý zulmetmekten zevk alan bu taþkýn insanlarýn zulümleri yanlarýna kar kalacak; mazlumlarýn çektiði sýkýntýlarsa boþuna çekilmiþ olacak ve dünya zayýflar için yaþanmaz bir yer haline gelecekti. Bundandýr ki; Celil, Kahhar, Adil, Sultan gibi isimlerinin gereði olarak Cenab-ý Hak haþri yaratacak herkesi inceden inceye hesaba çekecek; mazlumun hakkýný zalimden alýp, zalimi ebedi azapla cezalandýrýrken, mazlumun çektiði sýkýntýlarý ebedi saadeti için birer þefaatçi yapacaktýr…
KAPAK DOSYASI
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
dünyada aldýðý lezzetler birer acý; çektiði acýlar ise yaþamýný karartan birer musibet haline gelip elemine elem katacaktý… Bundandýr ki Hafiz isminin gereði olarak Cenab-ý Hak haþri yaratýp büyük bir mahkeme kuracak; amel defterlerini açarak kayýt altýna alýnan tüm amellerinden insanlarý hesaba çekecektir.
11
H
uyandýðýmýzda “bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a hamdolsun” diyerek haþri hatýrlayabiliriz. Namazlarýmýzda secdelerimizden kýyamlarýmýza doðrulurken haþri hatýrlayabiliriz. Cemaatle kýldýðýmýz ÞEYMA KALKANDELEN namazlarýmýzda imamýn arkasýnda saf saf cemaat olurken haþri hatýrlayabiliriz. Güneþin her gün doðuþ ve batýþýnda haþri hatýrlayabiliriz. Velhasýl bize haþri hatýrlatacak þeyleri her zaman dikkatle bulabiliriz.
aþir, kýyamet gününde diriltilerek bütün varlýklarýn hesaba çekilmek üzere bir meydana sevk edilip toplanmasýný ifade eder. Topraðý yarýp silkinerek Rahmanýn huzuruna sevk edilmek ve o gün “Kim bizi kabirlerimizden dirilten” diye sorup, bu þaþkýnlýkta fikredip hatýrlayarak kendi kendimize “Evet bu bize Rahmanýn vaat ettiði ve elçilerin de doðru söyledikleri gündür” dediðimiz gün. Dünya kurulduðundan kýyamete kadar, zulmeden zalimlerle zulme uðramýþ mazlumlarýn, ezenle ezilenlerin, çalan ve çalýnanlarýn, vuranla vurulanlarýn velhasýl tüm varlýklarýn, o gün mülkün tek sahibi Kahhar olan Allah'ýn huzurunda hesap için toplanacaðý gün.
Müslümanlar olarak bugün bizi bileyecek tefekkürlere o kadar muhtacýz ki… Bu tefekkür harikalarýný yaþamamak için sanki nefsimiz ve þeytan elele vermiþ. Hep ahiretimize yaramayacak bir þeylerden sonra baþka bir þeylerle meþgul olup; yarýn için ne takdim ettiðimizle, ne takdim edeceðimizle alakadar olmuyoruz. “Ey iman edenler! Allah' tan korkun ve kiþi yarýn için ne yapýp gönderdiðine baksýn. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptýklarýnýzdan haberdardýr. Allah'ý unutup da Allah'ýn da kendilerini unutturduðu kimseler gibi olmayýn. Onlar, yoldan çýkan kimselerdir. (Haþr, 18-19) “Cehennem de o gün getirilmiþtir. Ýþte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanýn ona ne yararý var? “Keþke hayatým için bir þeyler yapýp gönderseydim” der.(Fecr, 23-24)
Doðruyu, güzeli, düþünmemiz gerekenleri düþünebilmek, akýl sahipleri olabilmek, tevbe edenler, salihler, þükredenler, zikredenler sýnýfýna dahil olabilmek ahsen-i takvim olarak kalabildiðimizin iþaretidir. Bugün düþüncelerimizin, sevgi ve meþguliyetlerimizin en önünde Allah ve Rasulü olmasý gerekirken, maalesef bu sevgiler; evlerimizin arabalarýmýzýn, evlatlarýmýzýn, akraba ve Ýnsan böyle bir günün varlýðýna iman etmezse ahbaplarýmýzýn, eþ ve dostlarýmýzýn, altýn ve biliriz ki mümin deðildir. Böyle bir günün varlýðý dövizlerimizin, okul ve derslerimizin, örgü ve mümine, her halinde güç kuvvet verir. Ve “Ey dantellerimizin fersah fersah gerisinde kalmýþtýr. Rabbim böyle bir günün varlýðýndan dolayý sana hamdolsun” diyerek O'na þükranlarýný ifade eder. Bilelim ki, Allah için dünyada iken rahatýmýzý bozup, gayret edip, terler dökmezsek, kýyamet Ahirete dair þeyleri (haþr, mizan, sýrat, cennet, gününde Allah'tan haya edip çekinerek çok terler cehennem v.s) tefekkür etmek imanýmýzý dökeriz. Halbuki dünyada iken zorluklara tahammül kuvvetlendiren hasletlerdendir. Kamil mümin edip terlemenin verdiði zahmet, kýyametteki kýyamet gelmeden evvel kýyametini yaþamayý, bekleyiþ ve sýkýntý sebebiyle terlemenin verdiði ölüm gelmeden evvel ölmeyi, hesaba çekilmeden zahmetten daha ehvendir. evvel hesaba çekilmeyi baþarabilen; ömrü boyunca nefsiyle mücadeleyi þiar edinendir. Aslolan Bu nedenledir ki müminlerden olmaya hem de ve mümine yakýþan da budur. Hayatýnda tefekkür daim olmaya çalýþýp, dünyanýn þu kýsa günlerinde etmeyen nefsini hesaba çekmeyen bir müminin ahiretin uzun günleri için say u gayret edelim. kalbinde rikkat ve ürperme yer edinemez. Gücümüz yettiðince gayret edip Allah'ýn dininde yardýmcýlarý olursak sevincimize nihayet olmayan Allah'a imaný kuvvetlendirmek, peygambere karlar elde ederiz. Birliðimizin, dirliðimizin, imanýn tadýna varabilmek ve haþri öncesiyle ve vahdetimizin, birbirimizi sevmemizin, su-i zan sonrasýyla yaþayabilmek bize manevi nur ve kuvvet beslememe ve arkadan birbirimizi çekiþtirmeme verecektir. reçetemizin en baþýndaki ilaçlarýndan biri dünyada haþri yaþayabilmek olsa gerek. Gündemimizde Haþri hayatýmýzda canlandýrdýðýmýz haþri ne kadar canlý ve diri tutabilirsek o nispette nispette rabbimize kurbiyyet artacaktýr. körelen saðýrlaþan maneviyatýmýzýn, üzerine ölü Üzerimize doðan her günde haþri tefekkürle topraðý serpilen ruh dünyamýzýn diriliþ ve canlý tutabiliriz. Baharda tohumun topraðý canlanýþýný müþahede edeceðiz inþallah. yarýp çýkmasýyla haþri hatýrlayabiliriz. Uyuyup
MUTLULUÐUN FORMÜLÜ SELMA ÖZYOLCU
Her insan hayatý boyunca güzel yaþayýp, mutlu olmayý diler. Mutlu olmak için çeþitli yollar dener. Bazý insanlar ise mutluluðu Allah'tan bekler. Yani kendisi bir þey yapmadan gelmesini bekler. Elbette her þey Allah'ýn elindedir. Fakat insan Allah'ýn verdiði mutluluk formüllerini iyi deðerlendirmelidir. Böyle yüksek bir þeyi kazanmak için gayret etmelidir, onu aramalýdýr. Zira Cennet ucuz deðil. O an aldýðý nefes için bile mutlu olmalýdýr. Var olmanýn þükrünü yapmalýdýr. Kendisinden daha zor durumda olan insanlarý da düþünüp mutlu olmalýdýr. Herkes kendinden daha fenasýný bulabilir. Aslýnda mutluluk, üzüntü gibi hayatýn her anýndadýr. Mutlu olmayý bilen her þeyde bir mutluluk bulur. Bilmeyen her þeyde üzülecek bir taraf bulur. Nasýl caný sýkkýn olan bir insan yaþadýðý mutluluktan zevk almazsa, mutlu olan insan da yaþadýðý üzüntüden mutsuzluk duymaz. Çünkü mutlu olan insana yaþamak mutluluk verir. Bir de bu manevi mutluluðun yaný sýra ilahi mutluluk vardýr. Ýþte o mutluluk insanýn hayatýný güzelleþtiren, yaþamayý cazip kýlan en güzel histir. Allah'ýn varlýðýný bilmek, her zor anýnda yardýmýna koþabilecek birinin olmasý insana büyük bir huzur verir. Ýþte ilahi mutluluk böyle büyük bir mutluluktur. Bu mutluluða ulaþmanýn yolu çok kolaydýr. Yeter ki o insanýn içinden gelsin, bu mutluluk için cesareti ve içinde Allah sevgisi bulunsun. Ýçinde Allah sevgisi bulunan her insan Allah'a layýk bir kul olmak için bütün emirlerini uygular. Uyguladýðý bu emirler doðrultusunda Allah'a layýk bir kul olur ve bunun verdiði sevinçle kendini mutlu hisseder. Namaz kýlarken Allah'ýn huzuruna çýktýðýný bilmek insana ilahi bir mutluluk verir. Ýlahi mutluluðun tadýný tatmayanlar geçici mutluluklarla yetinirler. Ama bu mutluluk ilahi mutluluk gibi ömür boyu huzur vermez. Geçici mutluluk o anlýk bir mutluluktur, gelip geçicidir. Örneðin caný bir konuda sýkýlan bir insan kendini mutsuz hisseder ve sýkýntýsýný giderebilmek için herhangi bir eðlence merkezine gider. Ýçindeki sýkýntý onu sefahate götürür. Zira sýkýntý sefahatin muallimidir. 3-5 saatlik bir eðlence sonrasý o sýkýntýnýn geçtiðini zanneder. Ama gelip geçici olan o mutluluk bittiði an sýkýntý tekrar aklýna gelir. Evet bütün sýkýntýlarýn tek bir çaresi vardýr. O da ilahi bir mutluluktur. Oysa o insan Allah'a layýk bir kul olmak isterse, içinde Allah sevgisi bulundurup ona itaat etse hem bu dünyadaki mutluluðu hem de öbür dünyadaki mutluluðu yaþar. Eðer insanýn içinde ilahi bir huzur varsa en küçük þeylerden mutlu olur. Ama o insanýn içinde ilahi huzur yoksa, Allah'a iyi bir kul olma gayesi yoksa yaþadýðý her aný deðersiz yaþar ve en büyük mutluluktan bile zevk almaz. Ayrýca bu insanlar ahiret hayatýný da tehlikeye atmýþ olurlar. Oysa bunun tam tersini yapanlar, yani Allah yolunda olup farzlarýný yerine getirenler, O'na layýk bir kul olmak isteyenler ve O'na hiç bir beklenti içinde olmadan itaat edenler hem bu dünyadaki hem de ahiret hayatýndaki sonsuz mutluluða ulaþýrlar-mutluluðu yaþarlar''Farzlarýný yerine getiren, kebireleri iþlemeyen kurtulur'' formülüne sýký sarýlýp iki dünya saadetini kazanmak duasýyla...
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
KAPAK DOSYASI 12
GÜNDEMÝMiZDEKÝ HAÞÝR
53
gelecek zatýn da kendisine program edineceði Risale-i nur ve Nurlardaki projelerin uygulayýcýlarý olan biz Müslümanlar… Herhalde çoook muhasebe etmemiz gerekiyor…. Sýcak yataklarýmýzý terk ederek seher vaktine hazýrlanmak!.. Kur'an'la yeniden her gün baþ baþa kalmak..! Peygamber (a.s.m) Efendimizin ümmeti olmak þerefinin gereðini yerine getirebilmek..! Ve bizleri, bütün kainatý yaratan ve yarattýktan sonra bizi bir an olsun yardýmsýz býrakmayan ve her anýmýzdan haberdar olan ve emrine uyduðumuz takdirde bizler için cenneti ihzar eden, her sabah, öðle, ikindi, akþam ve yatsý bizi huzuruna çaðýran ve “bütün ubudiyetlerin fihristesi namazý” bize nimet olarak veren RABBÝMÝZÝN huzuruna çýkacaðýmýz günden önce..!
“Ýnsanlarýn hesap günleri yaklaþtý. Böyleyken onlar hala gaflet içindeler, bunu tefekkürden yüz Ey anneler ve babalar..! Evlatlarýnýzýn beynini çeviricidirler”(4) yýkayan internet kafelerden, fuhþiyat içeren t.v. programlarýndan ve onlarý bekleyen binlerce “De ki: Yaptýklarý iþler bakýmýndan en çok ziyana tehlikelerden korumak için sizin ne gibi uðrayanlarý, kendileri muhakkak iyi yapýyorlar projeleriniz, stratejileriniz var..? sanarak dünya hayatýnda sa'yleri boþa gitmiþ olanlarý size haber vereyim mi? Onlar Rablerinin Ey Müslüman cemaatlerin idarecileri. Yukarýdaki ayetlerini ve O'na kavuþmayý inkar ile kafir olup da saydýðýmýz ve sayamadýðýmýz tehlikelere karþý neler hayýr namýna bütün yaptýklarý boþa gitmiþ yapýlmasý konusundaki projeleriniz nelerdir? Hala bu bulunanlardýr ki biz kýyamet gününde onlar için hiçbir asrý ve gelecek asrý aydýnlatacak olan Risale-i ölçü tutmayacaðýz.”(5) Nurlardan insanlarý ne kadar uzak tutacaksýnýz… Bu önyargýlardan ne zaman kurtulacaksýnýz..? Ve bu “Allah, içinizden iman edip de güzel güzel amel eserleri okuduklarýný söyleyen cemaatleri idare eden ve hareketlerde bulunanlara yemin ile vaad etti ki aðabeylerimiz… kendilerinden evvel gelenleri nasýl kafirlerin yerine getirdi (hakim kýldý) ise onlarý da yeryüzünde Acaba; “Eðer hedef-i maksadý; Ýslamýn ziya-yý muhakkak (müþriklerin) yerine geçirip hükümran kalp ve nur-u fikriyle ittihad; ve mesleði muhabbet; edecek, onlara kendileri için beðendiði dini (Ýslam'ý) ve þiarý terk-i iltizam-ý nefs; ve meþrebi mahviyet; ve h e r h a l d e p a y i d a r k ý l a c a k , o n l a r ý n tarikatý hamiyet-i Ýslamiye olsa; kabildir ki, bir mürþid korkularýn(ý üzerlerinden kaldýrdýk)dan sonra (hallerini) ve hakiki þeyh olsun. Lakin eðer mesleði, tenkis-ý gayr kat'i bir eminliðe çevirecektir. (Ta ki) onlar (bu güvenlik (baþkasýný eksik görme) ile meziyetini izhar ve içinde) bana ibadet etsinler, bana hiçbir þeyi ortak husumet-i gayr (baþkasýna düþmanlýk yapma) ile tutmasýnlar. Kim bundan sonra nankörlük ederse muhabbetini telkin ve inþikak-ý asayý(kuvvetin artýk onlar fasýklarýn ta kendisidir.”(6) parçalanmasýný) istilzam eden hiss-i taraftarlýk ve meyelan-ý gýybeti intac eden, kendi muhabbetini Ve bunun gibi kudsi ayetlerin verdiði haberlere baþkasýna olan husumete mütevakkýf gösterilse; o kulak vererek hayatýmýzý yönlendireceðiz. bir müteþeyyih-i müteevviðdir (þeyhlik iddiasýyla aðalýk taslayan), bir zi'b-i mütegannimdir. (koyun Son olarak da; Bediüzzaman'ýn ifadesiyle postuna bürünmüþ kurt) Davula bedel, tarikata veya “Evvela, rýza-yý ilahi ve iltifat-ý rahmani ve kabul-ü kitaba el vurur ki bahþiþ ve þabaþ alsýn. Din ile rabbani öyle bir makamdýr ki, insanlarýn teveccühü dünyanýn”sayd”ýna(avýna) gider. Ya bir lezzet-i ve istihsaný, ona nisbeten bir zerre hükmündedir. menhuse veya tehevvüs-ü süfli veya bir ictihad-ý Eðer teveccüh-ü rahmet varsa, yeter. Ýnsanlarýn hata onu aldatmýþ; o da kendisini iyi zannedip büyük teveccühü, o teveccüh-ü rahmetin in'ikasý ve meþayihe ve zevat-ý mübarekeye su-i zan yolunu gölgesi olmak cihetiyle makbuldür; yoksa arzu açmýþtýr.”(3) ifadesiyle bizleri dehþetli bir þekilde ikaz edilecek bir þey deðildir. Çünkü kabir kapýsýnda eden Bediüzzaman'ý, ne zaman dinleyerek söner, beþ para etmez.”(7) deriz vesselam... birbirimize olan tavýr ve düþüncelerimizi deðiþtirerek, 21. lema'daki kudsi projeyi tahakkuk ettireceðiz. Evet bu ifsad komitelerine karþý Bediüzzaman'ýn vermiþ olduðu mücahede ve
Kaynakça: 1-Hucurat-10 2-Ý.Ýcaz-syf-241. 3-Ý.Dersler-syf 136
4-Enbiya-1 5-)Kehf-103,104,105 6-)Nur-55 7-)Mektubat-syf-471
HAÞR ÝLE DÝRÝLMEK YA DA DOÐRULMAK HAKAN SARIDÝKEN
KAPAK DOSYASI
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
52
toplumlardaki en önemli özellikler doðruluk, adalet, ahlak, hayâ v.b. gibi bizi biz yapan ve bizi insan olarak yaratan RABBÝMÝZÝN emirlerini hayat sahasýnda iyi tatbik edemeyiþimizden, nefsi ve þeytani düþüncelerimizin bir türlü arkadaþlýðýna son veremeyiþimizden olsa gerektir herhalde ki; yalan yanlýþ haberlerle insanlarý birbirine düþman etme müesseseleri çok prim yapýyor. Yapýyor ki 24 saat aralýksýz bizi birbirimize düþman etme stratejileri geliþtiriyorlar. Geliþtirdikleri stratejilerinin de maalesef uygulama alanlarý müminlerin evleri, yaþam tarzlarý içtimai hayatlarý. Bu fasýklýðý kendisine meslek edinenler ve onlarý yapmýþ olduklarý bu iþlerde bütün gücüyle destekleyen ifsad komiteleri; mallarýyla canlarýyla siyasetleriyle projeleriyle bizden öncekileri, bizleri ve bizim evlatlarýmýzý ifsad etmek için ne gerekiyorsa yapýyorlar… Ya bizler ne yapýyoruz..?
13 Yeryüzü fitne ile çalkalanýyor ve köhne arz aðýrlaþmýþ insanýn çirkinlikleriyle. Bekleyen melek, vaktin yaklaþmasýyla kulak kesilmiþ 'Emr'e. Ve iþte muhatap kalmayýnca kendine, nuru taþýnýr semaya Kur'an'ýn. Ýþte 'O Emir' duyulur. Ýsrafil (a.s.)'in nefesiyle son kez nefes alýr arz ve avanesi. Üç saat, üç yapým ve üç toplanma cereyan eder toprakta. Can tutan, can taþýyan toprakta. Döner topraða ruhlar ve acbü'z-zenebler yeniden libaslar biçer onlara. Dirilik ve hayat bahþedilir topraða, toprakta acbü'z-zeneb tohumlarýndan yeniden inþa olur “i n s a n”. Kalpleri titreten bir ses duyulur… daha önce duyulmamýþ ve þimdi herkesin duyduðu bir ses. Ýsraf etmeyen Ýsrafil'in(a.s) 'Sûr'udur bu. Güneþ, tüm aydýnlýklar ve hatta O'nun(c.c.) dýþýnda hayat denen her þey derlenip toplansýn artýk. Daðýlan yýkýlan bir þey yok aslýnda her þey derlenip toparlanýyor þimdi..
yorulur insan ve bu sürüp gider böyle. Ta ki Ahsen olana kadar kývam. Ve insan üstünde Adem(a.s.)'den kalma bir toprak kokusuyla doðrulur yerinden. Geç de olsa bilir ki Adem(a.s)'dendir katýðý. Boþ yere þüphelenmiþtir toprakta adem olan zavallý maymundan. Bir kargaþa bir telaþ baþlar birden. Meydan benzetmek gibi olmasýn ki kendisidir mahþerin. Ne oldu? Neredeyim? Nereye?, Ne yapacaðým? Sorularla dolu zihinler. Ýnsanýn dünyada kendine sormadýðý sorulardýr bunlar aslýnda. Hep diri kalan þuurlarýyla mü'minler var arþýn gölgesinde dinlenen. Þuursuzca yaþayan yada güya yaþayan, küfrüyle huzura varanlar var… Telaþ, kan ve ter… - Kýyamet baþýmýzda! kýyamet baþýmýza! der biri.
- Ýman etsek kýyamet mi kopardý. Kýyamet mi Hem kýyamet hem diriliþ gizlidir Ýsraf etmeyen kopardý baþýmýza. Ey Toprak al bizi al ve senden meleðin nefesinde… Ýlk Sûr sesi duyulur. Daha olalým sende yok olalým, sende kaybolalým. Al bizi… berzahta iken ruhlara öðretilen 'libaslarýnýza dönün' al bizi… sesidir bu. Baþka seslere ve sözlere saðýr eden bir emirdi bu ve ruhlar dönerler beden elbiselerine. Ve hesap edilmeyen Hesap… Ve bir Sûr daha duyulur Ýsrafil'in(a.s.) nefesinden. Ýster hayal deyin ister sahih bir rüya ne derseniz Kalkýn ! Uyanýn ! Dirilin ! Ey Yaratýcý'nýn isimlerine melce deyin ama inanýn. Ýnanýn Sûr sesi artýk bize çok yakýn. beden-i insan doðrul ve kendince deðil, Sûru tek parça iken duymak da var, moleküllere “Emredildiði gibi dosdoðru ol.” ayrýlarak da. Sadece çok yakýn. Sonun, sonsuzluðun ve hesabýn baþlayýþýný çýðýran son ses, üçüncüsü, O meleðin nefesiyle üfürülmüþtür Sûra. Acbü'z-zeneb'leredir bu emir. Özü taþýyan tohumlaradýr. Bütün zerreler sözüne karþý konulmaz Yaratýcý'nýn, iradeler üstü bir iradenin iþaretiyle toplanýrlar. Toplanýrlar bir bir, Ýsm-i Hafîz cilvesiyle her þeyi muhafaza eden, örten topraktan. Ayrýlýr topraktan Asi ve Þahid tüm hücreler. Musa(a.s.)'nýn kalbi mütmaindir artýk. Yoðrulur,
Haþirde, emirle mutlaka dirileceðiz, doðrulacaðýz yerimizden. Belki vakit varken Haþir'den önce ruhumuzda yaþamalýyýz haþri. Kur'an'ýn nuruyla dirilmeli ve doðrulmalý, doðrultmalýyýz her yanýmýzý belki. Sûr'u duymadan Nur'u duymalýyýz belki. “Emrolunduðu gibi dosdoðru ol” mak, dosdoðru kalmak ve dosdoðru kalkmak duasýyla...
adem@ortakzemin.com
ADEM ÖZKAN
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
KAPAK DOSYASI
DÝRÝLÝÞÝMÝZDE ''ACBUZZENEB'' MU'CÝZESÝ
KENDÝMÝZLE HESAPLAÞMA - 2
Aynur KARAN
14
Bitki misali topraktan yaratýlan topraða giden ve yine topraktan yaratýlacak olan insan oðlundan materyalist gözlükle etrafa bakanlar, þimdi olduðu gibi, 14 asýr öncede de adeta kendi ilk yaratýlýþýný unutup;“Çürümüþ olduðu halde þu kemikleri kim diriltecek(1) diyorlardý. Böyle bir sorunun cevabý da ilahi olmuþtu; ”De ki onlarý ilk defa yaratan yine onlarý diriltecek çünkü o her türlü yaratmayý bilendir.”(2) Bunu akýllarýna sýkýþtýramayanlara Allah, hemen ardýndan gelen ayette “bitki misalini” vererek onlarýn adeta inanýlmaz gördükleri bu durumu Allah için sýradan, çok basit olduðunu gözlerine sokarcasýna ispatlýyor: “(O Allah ki) ki size yeþil aðaçtan bir ateþ yaptý da iþte siz ondan yakýp duruyorsunuz”(3) yani haþri inkar eden insan oðluna gözünün önündeki yeþil aðacý misal vererek kýþ gelince ölen ve kemik haline gelen aðaçlarý, baharda dirilten, tekrar yeþillendiren, hatta aðaçlarýn her birini yaprak çiçek ve meyve yönüyle üç haþrin numunelerini gösteren Cenab-ý Hakkýn Kudretine karþý inkar ile ona meydan okunmaz. Ayrýca bu yeþil aðaç misalinde haþrin delillerinden bir çok delil ile beraber, bir delil de þudur.” Aðaç gibi sert ve kaba bir maddeden ateþ gibi ince hafif ve nurani bir maddeyi çýkaran rabbimize, odun gibi kemiklere ateþ gibi bir hayat ve nur gibi bir þuur vereceði nasýl akýldan uzak görülebilir ki!” Bir baþka delil de; Hava, toprak, su ve ateþ gibi, eski ifadeyle “anasýr-ý erbaa” dediðimiz temel maddelerin onun emrinde olduðu, onun kuvveti ve onun izniyle hareket ettiðini, hiçbir aðacýn, yapraðýn, çiçeðin ve hiçbir þeyin baþýboþ olup tabiat gereði kendiliðinden hareket etmediðini gösteren cenabý hakkýn, topraktan yapýlan ve sonra topraða dönen insaný, topraktan yeniden çýkaramamasý imkansýzdýr. Evet Ayet i kerimede; “onlarý ilk defa kim yaratmýþ ise ikinci defa tekrar yaratacak yani diriltecek de O”dur”(4) Ýfadesinde geçen“ilk” tabiri üzerinde þöyle bir tefekkür edip duralým:Ýlk yaratýlýþýmýzdan önce biz yoktuk hiçbir mahlukat da yoktu. Tabir caizse her þey sýfý rdan yaratýldý. Yoktan var edildik. Önce gökleri ve yeri ardýndan içindeki mahlukatýn tümünü
yaratan Allah-u teala, mahlukatýn içindeki eþrefi mahlukat olan insaný –haþa- yaratmaya kadir deðil midir? Kesinlikle o buna kadirdir. Çünkü; “O “Hallak”týr, yani çokça yaratandýr, Alimdir, her þeyi hakkýyla bilendir.”(5) dolayýsýyla bizi ilk defa yoktan yaratan ikinci defa yaratamamasý mümkün deðil çünkü ikinci yaratýlýþý yukarda deðindiðimiz gibi, bitki misali bir tohum üzerine bina etmiþ söz konusu tohum günü gelince bitki gibi toprak altýnda yeþerecek. Ýnsaný da Allah Resulü Hadislerinde aynen bir bitki gibi, onun bedenine yerleþtirmiþ olduðu bir tohumla tekrar dirileceðini bildirmiþtir. "Acbü'zzeneb" denilen bu tohum, kiþi ölüp topraðýn altýna girdikten sonra da bütün bedeni çürüdüðü halde kuyruk sokumunda yer alan ve týp literatüründe “Co coccygis” olarak bilinen bu kýsým, asla çürümediði bugün bilimsel olarak da hiç þüphe býrakýlmayacak þekilde ispatlanmýþtýr. Said Nursi Hazretleri buna þöyle bir açýklama getirir:“ Ýnsanlar öldükten sonra ruhlarý baþka makamlara gider. Cesetleri çürüyor; fakat insanýn cesedinden bir çekirdek, bir tohum hükmünde olacak "acbüzzeneb" tabir edilen küçük bir cüz'ü bâki kalýp, Cenâb-ý Hak onun üstünde cesed-i insanîyi haþirde halk eder, onun ruhunu ona gönderir. Ýþte bu mertebe o kadar kolaydýr ki, her baharda milyonlarla misali görülüyor.”(6) Kuyruk sokumu ile ilgili hadisler, insan embriyosunun tamamýnýn kuyruk sokumundan oluþtuðu gibi kýyamet gününde de insanýn topraktan yaratýlýnca Allah'ýn emriyle yeniden kuyruk sokumu kemiðinden teþekkül edeceðini açýklamýþtýr. Yani ilk yaratýlýþ ile ikinci yaratýlýþ ayný tohum, ayný kýsým olan kuyruk sokumu kemiði üzerinde olacaktýr. Kuyruk sokumu kemiði ile ilgili bazý hadisler þu þekildedir: Ebu Hüreyre'den naklen Hz. Peygamber'den þöyle rivayet edilmiþtir: “Sura üfürmeler arasýnda kýrk vardýr” Hadisi Ebu Hüreyre'den iþiten ravi: “kýrk gün mü?” diye sordu. Ebu Hüreyre: “Bilemiyorum” dedi. Ravi: “kýrk ay mý?” diye sordu. Ebu Hüreyre: “Bilemiyorum” dedi. Ravi: “Kýrk yýl mý?” diye sordu. Ebu Hüreyre yine; “Bilemiyorum” dedi. Ebu Hüreyre bu
“Ey iman edenler! Eðer bir fasýk size bir haber getirirse onu araþtýrýn. (Yoksa) bilmeyerek bir kavme sataþýrsýnýz da yaptýðýnýza piþman kimseler olursunuz”(1) Fýsk; haktan udul, ayrýlmak, hadden tecavüz, hayat-ý ebediyeden çýkýp terk etmektir. Fýskýn menþei, kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye, kuvve-i þeheviye denilen üç kuvvetin ifrat ve tefritinden neþ'et eder. Evet, ifrat veya tefrit, delillere karþý bir isyandýr, Yani sahife-i alemde yaratýlan delail(deliller), uhud-u ilahiye hükmündedir. O delaile muhalefet eden, Cenab-ý Hakla fýtraten yapmýþ olduðu ahdini bozmuþ olur. Ve keza, ifrat ve tefrit, hayat-ý nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalýðýný intac eden esbabdandýr. Ve keza, ifrat ve tefrit, hayat-ý içtimaiyeye karþý isyan ateþini yakan iki amildir. Evet, bu amiller hayat-ý içtimaiyeyi nizam ve intizam altýna alan rabýtalarý, kanunlarý keser atar. Evet, þehvet veya gazap, haddini aþarsa, ýrz ve namus payimal olur, masumlar mahvolur. Ve keza ifrat ve tefrit, dünya nizamýnýn bozulmasýný intac edip fesad ve ihtilale sebebiyet veren iki ihtilalcidir. Evet fasýk olan kimsenin kuvve-i akliye ve fikriyesi itidali kaybedip safsatalara düþerse, itikada ait rabýtalarý kesmekle, hayat-ý ebediyesini yýrtar atar. Ve keza, kuvve-i gadabiyesi hadd-i vasatý tecavüz ederse, hayat-ý içtimaiyenin hem yüzünü, hem astarýný yýrtar, alt üst eder. Ve keza, kuvve-i þeheviyesi haddi aþarsa, heva-i nefse tabi olur, kalbinden þefkat-icinsiye zail olur; kendisi berbat olacaðý gibi, baþkalarýný da berbat edecektir. Bu itibarla, fasýklar hem nev'inin zararýna, hem arzýn fesadýna çalýþmýþ olur.(2) Müminler arasýna devamlý atýlan ifsad tohumlarýnýn þahsi, içtimai ve uhrevi hayatýmýza ne kadar zararlý olduðunu; ve özellikle kardeþlik baðlarýna Müslümanlar arasýnda çokça ihtiyaç duyulduðu bu ahir zamanda bize aktarýlan bilgilerin, haberlerin çok iyi tetkik edilmesi gerekliliði üzerinde durulmasý gereken önemli bir husus olduðunu unutmamamýz gerekir. Bizleri uyanýk tutacak yukarýdaki esaslarý ve buna benzer birçok esaslarý zihnimizde daima canlý tutmalýyýz. Özellikle toplumun her kademesinde yalan yanlýþ haberler, gýybetler toplumumuzu ne kadar acý hallere düþürdüðü yaþadýðýmýz günler þahiddir. Babanýn evladýna, evladýn babasýna, kocanýn karýsýna, komþunun komþusuna, cemaatlerin cemaatlere yabanileþtiðinin en önemli sebeplerinden biriside herhalde mümin bir toplum çizgisinden uzaklaþmak olsa gerekir. Müslüman
51
4- Özgür Birliktelik: Cemahir-i Müttefika-i Ýslamiye Bediüzzaman, Ortadoðu için ideal hedef olarak öngördüðü yapý “Birleþik Cumhuriyetler ve ya Birleþik Devletler sistemi”(14) dir. Ortadoðu da coðrafi birliði bulunan her milleti mesela Araplar, Türkler, Farslar, Kürtler vs. her biri kendi Cumhuriyeti içinde, birleþik bir yapýnýn doðal unsurlarýdýr. Nursi, özellikle Kürtlerin bu yapýnýn onurlu bir ferdi olmalarý için iki yönlü bir çaba içindedir. Birincisi: Kendi tabiriyle “milyonlarla fertleri bulunan, binler seneden beri yaþayan, milliyetini ve lisanýný unutmayan, deðerli ve sahipsiz bir kavim olan Kürtler”(15) e, Türk, Arap, Fars vs. kardeþlerinin sahip çýkmasý, yardým etmesini saðlama. Ve þöyle seslenir: “ Ey Türkler ve Araplar! Sizde olan hakkýmýzý dava ediyoruz. Yani Kürt gibi küçük taifelerin menfaati ve saadet-i dünyeviyeleri ve uhreviyeleri, sizin gibi büyük muazzam taife olan Arap ve Türk gibi hâkim üstadlara baðlýdýr. Ben Ýslam toplumlarýný çok çark ve dolaplarý bulunan bir fabrika suretinde tasavvur ediyorum. O fabrikanýn bir çarký geri kalsa veya bir arkadaþý olan baþka bir çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. Birbirinizin þahsi kusurlarýna bakmamak gerektir.”(16) Ýkincisi: Kürtlerin bu meþru haklarýna kavuþmasý için yaptýðý projeler, giriþimler, çalýþmalar. Kürtlere þöyle seslenir: “Ayrý ayrý su damlalarý gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikri milliyetle birleþtirip milli bir çekim gücü teþkil ile Kürt gibi büyük bir kütleyi küre gibi döndürüp büyük Ýslam güneþi sisteminde, bir aydýnlýk gezegen gibi umumi ahengi oluþturunuz. ”(17)
yapsam, sizin iki bin sene önceki ecdadýnýzý ve iki asýr sonraki evladýnýzý þu gürültühane olan asr-ý hazýr meclisine davet etsem, acaba eski ecdadýnýz demeyecekler miki “Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatýmýz siz misiniz? Bizi akim bir kýyas ettiniz ve bizi kýsýr býraktýnýz. Hem sol tarafýnýzda duran, istikbal medeniyetinden gelen evladýnýz saðdakileri tasdik ederek demeyecekler miki: “ Ey tembel pederler! Siz misiniz hayatýmýzýn suðra ve kübrasý? Siz misiniz þu þanlý ecdadýmýzla bizi rabt eden haddi evsatý? Ne aldatýcý bir kýyas oldunuz. Ýþte Ey Kürtler ve Ey Türkler! Manzara-i hayal üstünde gördünüz ki, þu büyük mitingde, iki taraf da sizi protesto ettiler.”(18) Arapça olarak þunu der: “ve ektumu eþyaen…” Yani: bazý þeyler de var ki onlarý da gizliyorum. Þayet onlarý da söylesem barýþ için bir yer býrakmamýþ olurum.” Ayrýca Kürtlere de tam yüz yýl evvel þunu demiþti: “Ey Kürtler! Eðer hürriyete çalýþmasanýz yüz yýl sonra ancak özgürlüðün nimetlerini görürsünüz.”(19) Kürtlere kendi dillerinde son vasiyetim diye þunlarý der: “Wesyeta paþin: xwendin, xwendin, xwendin. Desthev girtin, desthev girtin, desthev girtin.”(20) Yani son sözüm: “okumak ve dayanýþma” diyerek üçer defa tekrarlar. Son olarak bütün akýl ve insaf dünyasýna Farsça seslenir: “Pes kunem çun zira keen ra in bes est.”(21) Yani akýllý olanlar için bu söylediklerim yeterlidir. Köye seslendim. Þayet köyde sesimi duyan varsa…
Kaynaklar:
DÖRT KARDEÞ DÝLDEN SON ÇAÐRI VE SON VASÝYET Nursi sorunun taraflarý olan Kürtlere, Türklere ve tüm akýl ve insaf dünyasýna sesleniyor. Geçmiþ asýrlarýn ihtiþamlý ve adil birlikteliði ile gelecek yüzyýllarýn uygar ve özgür nesilleri önünde, mahcubiyetimizi resmediyor adeta:“Ey Türkler ve Kürtler! Acaba þimdi bir miting
1- Sözler, Zehra yay. 144 2- Mektubat, Zehra yay. 364365-366 3- Emirdað Lahikasý, Zehra yay. 451 4- a.g.e 452 5-a.g.e 420 6- Ýçtimai Dersler, Zehra yay. 34 7- a.g.e 507 8- a.g.e 23 9- a.g.e 169 10- a.g.e 169
11- a.g.e 189-190 12- a.g.e 94 13- a.g.e 107-108 14- Emirdað Lahikasý, Zehra yay.,352 15- Mektubat, Zehra yay. 490 16- Ýçtimai Dersler, Zehra yay., 59 17- a.g.e 188 18- a.g.e 120 19- a.g.e 88 20- a.g.e 509 21- a.g.e 522
süreyi: gün, ay, yýl ile sýnýrlamak istemedi. Ebu Hüreyre, hadisi þöyle devam etti: “Daha sonra Allah gökten bir su indirir, insanlar bir bitki gibi yetiþirler. Ýnsan bedeninde bir kemik hariç her þey topraða karýþmýþ ve yok olmuþtur. O kemik de kuyruk sokumu kemiðidir. Kýyamet gününde yeniden yaratma bu kemikten olacaktýr.”(7) Yine Ebu Hüreyre'den nakledilen bir baþka hadiste: “Toprak her insanýn tüm bedenini yer, ancak kuyruk sokumu kemiði hariç. Ýnsan bu kemikten yaratýlmýþtýr, yeniden yaratýlmasý da yine bu kemikten olacaktýr.” Hadisin deðiþik bir lafzý ise þöyledir: “Bir kemik hariç insan bedeni topraða karýþýr ve yok olur. O da kuyruk sokumu kemiðidir. Kýyamet gününde yeniden yaratýlýþ da o kemikten olacaktýr.” Müslim'de yer alan bir diðer rivayetin lafzý þudur: “Ýnsanda bulunan bir kemiði toprak hiçbir zaman yemez. Ýnsan kýyamet gününde ondan yaratýlýr” Ashap bunun hangi kemik olduðunu sordu. Hz. Peygamber kuyruk sokumu kemiði olduðunu söyledi.” (8) Ebu Davud Sünen'inde ise; þöyle rivayet etmiþtir: “Toprak her insaný yer, ancak kuyruk sokumu kemiðini yemez. Ýnsan ondan yaratýlmýþtýr ve yine ondan var edilecektir”.(9) Baþta Ýmam Malik olmak üzere.(10) Nesai,(11) Ýbn Mace,(12) Ahmed b. Hanbel(13) gibi büyük hadis imamlarý Kitaplarýnda ayný lafýzlarla çeþitli yerlerinde bu hadisi nakletmiþtir. Ebu Said Hz. Peygamber'den topraðýn kuyruk sokumu kemiði haricinde insaný yediðini nakletmiþtir. Hz. Peygamber kuyruk sokumu kemiðinin bir hardal tanesi gibi olduðunu ve insanýn bu kemikten yaratýldýðýný belirtmiþtir. Ve kiþi ikinci diriliþte o tohumun üzerinde bedeni bina edilip canlanýp hayat bulacaktýr. Farzý muhal olarak ahiretteki diriliþi zor veya akýldan uzak görünse de ilk yaratýlýþa nispeten ikincisi daha kolaydýr. Çünkü birincisinde yoktan var edildik. Ýkincisinde ise zaten var olan ve hiç çürümeyen tohum üzerinde yeþereceðiz. Yani zorluk ve kolaylýk söz konusuysa ikinci dirilme birincisine nispeten daha kolay, eðer zorluk söz konusu olacaksa birincisi daha zordu. Dolayýsýyla asýl akýldan uzak olan ahiretteki ikinci diriliþ deðil, bu düþüncenin bizzat kendisidir. -Ki haþa Allah için zorluk ve kolaylýk söz konusu olamaz.. O sadece bir þeye; 'kün feyekun' der, ol dedi mi o da oluverir. Bir þeyi isterse yoktan var eder, isterse yine yarattýðý ve sadece sebep olan tohumun üzerine bina eder. Yeter ki bir þeyi o emir buyursun ve istesin. Günü zamaný saati gelince bir bitki misali topraktan yeþerecek, neþvü nema bulacak, yani ameline semere verecektir.
KAYNAKLAR 1- Yasin-78 2- Yasin-79 3- Yasin-80 4- Yasin-79 5- Yasin-81 6- Said Nursi,Sözler, 29. Söz, Zehra yayýncýlýk
7- Buhari, Tefsir, Zümer suresi ayet 3, Nebe suresi ayet 18 8- Müslim, Fiten, 141-143 9- Ebu Davut, Sünen, 22 10- Ýmam Malik, Muvatta, Cenaiz, 48 11- Nesai, Cenaiz,117 12- Ýbn-i Mace, Zühd, 32 13- Müsned, 2/322
KAPAK DOSYASI
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
50
Rüya görüyorsunuz. Hem de milliyet fikri ile müttefik ve güçlüdürler. Siz ihtilafla þimdilik boþsunuz. Hem de galebe etmek istiyorsanýz, onlar sizi maðlup ettiði silah ile yani akýl ile milliyet fikriyle, ilerleme meyliyle, adalet eðilimiyle maðlup edebilirsiniz. Bence þimdi kýlýç vuran, o kýlýcýn aksi döner yetimlerine dokunur. Þimdi galebe kýlýç ile deðildir. Kýlýç olmalý, lakin aklýn elinde. Hem de dostluðun sebebi vardýr. Zira komþudurlar. Komþuluk dostluðun komþusudur. Hem de onlar uyandýlar. Dünyaya yayýldýlar. Ýlerleme tohumlarýný topladýlar. Vatanýmýzda ekecekler. Bizi medeniyete mecbur, geliþmeye teþvik ile bizdeki milliyet fikrini uyandýrýyorlar. Ýþte þu noktalara binaen onlarla ittifak etmek lazýmdýr. Hem de bizim düþmanýmýz ve bizi mahveden, cehalet aða, oðlu fakirlik efendi ve torunu husumet beydir. Ermeniler bize düþmanlýk etmiþlerse þu üç müfsidin kumandasý altýnda yapmýþlar.”(13)
15
TAHA KILINÇ
Ölüm, her insanýn mutlaka baþýna gelecek olan, ama çoðu kez aslýnda hiç de gündemimizde bulunmayan bir olgu. “Beþ dakika sonrasý için garantin var mý?” diye sorduðumuz bir insanýn, hemen sonrasýnda ertesi günkü planlarýndan rahatlýkla bahsedebilmesi de, kendimizi bu gerçeðe aslýnda sadece 'teorik' olarak yakýn hissettiðimizi ortaya koyuyor. Ölüm, belki de en yakýcý bir biçimde, sevdiklerimizin / yakýnlarýmýzýn baþýna geldiðinde yaþanýlýr oluyor bizim için. Onda da bir nebze… Bu yazýnýn amacý, 'nass'ýn verilerinden yola çýkarak ölüm gerçeðinin nasýl açýklandýðýna dair bazý çýkarýmlarda bulunmak aslýnda. Ama ölümün yüzü öylesine soðuk ki, konuya bile mutlaka bir 'ön giriþ' yapmak gerekiyor. Üstteki paragraf, bu mecburiyetin ifadesi…
“Bir Müslüman ölümü nasýl karþýlar, ölüm onu nasýl karþýlar?” sorusu temel sorumuz. Kur'ân, bunun cevabýný en genel biçimde þöyle verir: “Allah onlardan razýdýr, onlar da Allah'tan” Bu cevap sadece ölüm için deðildir. Ýnsanýn aklýna gelen her türlü soru için de verilmiþtir: “Cennette canýmýz sýkýlmayacak mý?”, “Cennette sevdiklerimizle beraber olabilecek miyiz?”, “Cennette kadýnlara ve erkeklere ne var?”, “Cennette…” Ýnsanoðlu “tartýþmaya en düþkün varlýk”týr ya, sorularý da bitmez. Kur'ân bütün bu sorularla beraber, ölümle ilgili korkularýmýza, endiþelerimize, sorularýmýza da ayný cevabý verir: “Siz yeter ki Müslüman olun, Allah'ý razý edin, O sizi razý edecektir.” Yani korkulacak bir durum yoktur, biz bize düþeni yapalým yeter. *** Þimdi Kur'ân'ýn rehberliðinde, Rabbimizin ölüm hakkýnda bize verdiði bazý mesajlarý gözden geçirelim. Belki bu, O'nun istediði gibi bir hayat yaþama noktasýnda bizi þevklendirir. Buyurunuz: “Allah'a hakiki anlamda kulluk edenler, ölümü arzular.” (Bakara.94 – Cuma.6) “Ýman edip salih amel iþleyenlerin ölümü, inkârcýlarýnki gibi olmayacaktýr.” (Câsiye.21) “Zalimlerin ölümü feci olacaktýr. Meleklerin ellerinde güçlükle can verirken, baþlarýna gelecek olanlar kendilerine haber verilecektir. Piþman olsalar da, geri dönme imkâný bulamayacaklardýr.” (Nisa.
NURSÝ'YE GÖRE SORUNUN ÇÖZÜMÜ 1Medeni Tahammül ve Tolerans: Kürt Kimliðinin Tanýnmasý Bediüzzaman, her milletin kendi milli kimliðini, kültürünü ve dilini özgürce ifade etmesini, temel insani bir hak olarak görür. Bunlarý anayasal güvence altýna alan hükümet tarzýný benimser. Bunu, medeni ilerlemeyi ve pozitif rekabet duygusunu saðlayan güç olarak deðerlendirir. Hatta “adem-i merkeziyet/yerinden yönetim”i, ileri medeni seviyenin bir gereði olarak takdir eder. O, bu görüþlerini, II. Abdulhamid'in yeðeni ve büyük bir devlet adamý ve aydýn olan Prens Sabahattin'in 'adem-i merkeziyet'i savunan makalesini cevaplarken dile getirir. Medyanýn tahrikleriyle hain ilan edilip, yurdu terk etmesine neden olan makaleyi, “Prens Sabahattin Bey'in Su-i telakki Olunan Güzel Fikrine Cevap” ismiyle deðerlendirir. Genel olarak “güzel fikir” diyerek takdir eder: “ Hükümet, her milletin milli kimliðini teþkil eden dili ve kültürü ve düþünce seviyelerine münasip teþebbüse baþlamalý. Ta ki makine-i terakkiyat-i medeniyetin buharý hükmünde olan müsabakayý intac edecek bir hissi rekabet peyda olsun.”der. Þu mahzurunu da belirtir:“ milletlerin birbirini kabullenme, karþýlýklý hoþgörü ve medeni seviye oluþmadan, irfan seviyeleri bir olan medeni Alman devleti gibi olmadan, ademi merkeziyetin uygulanmasý, güçlü olan millet, ilkel hislerin sonucu olan istila güdüsüyle, zaifi ilhak edip keþmekeþi doðurur. Ya da bölünme ve parçalanmaya götürür. Onun tevili güzel, fikren taakkul edebiliriz, amma istidadýmýzla amelen tatbik edemeyiz. Tatbikine çok zaman lazým.”(8) der. 2-Sulh-u Umumi, Afv-ý Umumi, Ref-I Ýmtiyaz Üstad Nursi Osmanlý'da Ýttihat ve Terakki nin Meþrutiyet devrinde ihtilaller, ayaklanmalar, cinayetler, idamlarýn olduðu karmaþayý yaþamýþ. Ülke de birlik ve huzurun temini için önemle þu esaslarýn üzerinde duruyor: “Herkesin bir fikri var. Ben de hürüm. Selameti millet için bir fikrim var: Ýþte sulh-i umumi afv-ý umumi ve ref'i imtiyaz lazým. Ta ki her biri, bir imtiyaz ile baþkasýna haþerat nazarýyla bakmak ile nifak çýkmasýn. Fahr olmasýn, derim ki: Biz ki Kürd'üz aldanýrýz, fakat aldatmayýz. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz.”(9) Fertlerin, milletlerin ve devletlerin hatalarýyla yüzleþmeleri, yanlýþlarýný görmelerinin büyüklük olduðunu belirtir. O bu konuda þöyle der. “En büyük hata, insanýn kendisini hatasýz zannetmesidir. Eski hal muhal ya
yeni hal ya izmihlal.”(10) 3-Þiddetin ve “Öteki”ye Düþmanlýðýn Reddi Said Nursi Kürtlerin, kendi milli kimliklerine, tarih, dil ve edebiyatlarýna sahip çýkmalarýný, ulusal kurumlarý oluþturmalarýný önemle vurgular. Kürtlere zarar vermeyecek ve onlarý tehlikeye atmayacak barýþçýl ama etkin bir yaklaþým gösterir. Ayný zamanda kardeþleri ve komþularý olan Türk, Arap, Fars ve Ermenilere zarar vermeyen, düþmanlýk doðurmayan bir anlayýþý önemle savunur. “ Ey Aslan Kürtler! Beþ yüz senedir yattýðýnýz yeter. Artýk uyanýnýz, sabahtýr. Yoksa sahra-i vahþette, vahþet ve gaflet sizi yaðmalayacaktýr. Hem milliyet denilen Rüstem-i Zal ve Selahaddin-i Eyyubi gibi Kürt dahi kahramanlarýyla bir çadýrda oturan her biriniz milliyet fikriyle umum milletin bir somut örneði olunuz. Kavimlerin mutluluk sebebi olan hürriyet, sizi meclis-i imtihana davet ediyor ki; rüþtünüzü ve vesayete ihtiyacýnýzýn olmadýðýný görmek istiyor. Ýmtihana hazýrlanýnýz. Varlýðýnýzý birliðinizle gösteriniz. Milli gayret duygusu ile fikir ve þahsi vicdanýnýzý, milletin kalp ve ortak aklý gibi gösteriniz. Yoksa sýfýr çekecek, hürriyet diplomasýný elinize vermeyecektir. Milli namus emrediyor ki kuvveti aklýn yardýmýna, hissi fikrin arkasýna gönderiniz. Ta ki aklýn medeni cesaret meydanýnda, namusu milli payi-mal olmasýn. Kýlýcýnýzý fen ve sanat cevherinden yapmalý. Hem anadil denilen milli duygularýn aynasý, ihmalinizle gayet müþevveþ olan lisanýnýz, tuba aðacý kabiliyetinde iken böyle kurumuþ ve periþan olmuþ ve medeniyet lisaný olan edebiyattan geri kalmýþ olduðundan, diliniz teessüfle sizi milli onurunuza þikâyet ediyor.”(11) Þiddet ve düþmanlýðý hiçbir þekilde meþru görmez. Hükümetin ve Türklerin yaptýklarýndan serzeniþte bulunan Kürt ileri gelenlerine:“Ey Kürtler! Kendinizden þikâyetçi olunuz. Her kabahati Türklere atmakla çok aldanýrsýnýz. Görüyorum ki bizde pýnar yoktur. Onun için uzaktan gelen kokuþmuþ bir suyu içiyoruz. Öyleyse gayret ediniz, çalýþýnýz. Milliyet fikrini kazýcý yapýnýz. Eðitim ve erdemi eline veriniz. Þu yerlerde de bir küngan (sondaj, boru) atýnýz. Ta bir kemalat pýnarý bizde de çýksýn. Yoksa daima dilenci olacaksýnýz. Ya da susuzluktan öleceksiniz. Hem de dilencilik para etmez. Ýnsan dilenci olursa nefsine olsun. Bence merhamet dilencileri ya haksýz veya tembeldir. Eðer siz insan olsanýz, Türkler nasýl olursa olsunlar size fenalýklarý dokunmaz. Fakat iyilikleri gelir.”(12) Yine “Ermeniler bize düþmanlýk ile hile ve hýyanet ediyorlar.” diye soran Kürtlere; insanlýk, iman ve feraset dolu þu sözleri söylüyor: “ Düþmanlýðýn nedeni olan istibdad/baský dönemi öldü. Baskýnýn bitmesiyle dostluk hayat bulacak. Size bunu katiyen söylüyorum ki þu memleketin saadeti ve selameti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya baðlýdýr. Fakat zelilane dost olmak deðil, milli izzeti muhafaza ile sulh elini uzatmaktýr. Hem de onlar uyanmýþlar. Siz uykudasýnýz.
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
KAPAK DOSYASI 16
HÝÇ GÜZEL OLMASAYDI, ÖLÜR MÜYDÜ PEYGAMBER?
muhalefetiyle ne kadar da paralellik arz ediyor deðil mi? Bize düþen ise, o gün fazla kavranmayan veya kavranmasýna fýrsat verilmeyen ama bir asýrdýr haykýrýlan ayný gerçekleri erbabýna hatýrlatmaktýr. Çünkü gerçek eskimez. Hak eninde sonunda yerini bulur. Evet, Nursi'nin tabiriyle ” ana-babanýn terbiye etmediði kiþiyi, zaman terbiye eder.”(7)
49
2-Etkiye Karþý Tepki: Türkçülüðe Karþý Kürtçülük Üstad Bediüzzaman büyük bir öngörü ile tam bir asýr önce, 1907 de, dönemin padiþahý II. Abdülhamit'e 'Kürtler Yine Muhtaçtýr' baþlýklý bir dilekçe ile müracaat eder. Sorun henüz tam ortaya çýkmadan, önlem ve önerilerden oluþan, bir birlik ve kardeþlik projesi sunar. Ancak, mevcut yönetim dilekçenin konusu olan üniversite projesinin önemini kavrayamaz. Bu proje Sultan Reþat tarafýndan takdir edilip uygulama aþamasýnda iken 1. Dünya harbi çýkar. Bediüzzaman þunu haykýrýr: “Þu medeni dünyada ve bu ilerleme ve müsabaka çaðýnda, diðer kardeþleri gibi ilerlemeye ayak uydurmalarý için hükümetin gayretleriyle Kürdistan'ýn kasaba ve köylerinde mektepler tesis ve inþa buyurulmasý ayný þükranla meþhut ise de, Türk dilini bilmeyen çocuklar yalnýz medrese ilmini ilerleme kaynaðý bilmeleri ve okul öðretmenlerinin yerel dili bilmemelerinden dolayý, eðitimden mahrum kalmaktadýrlar. Bu ise vahþeti, keþmekeþi; dolayýsýyla garbýn þematetini(Batýnýn oyunlarýný) davet ediyor. Eskiden beri her yönden Kürtlerin gerisinde bulunanlar, bugün onlarýn duraklama halinden istifade ediyor. Bu ise ehli hamiyeti düþündürüyor. Ve bu üç nokta, Kürtler için
müstakbelde bir müthiþ darbe hazýrlýyor gibi ehli basireti (öngörü sahiplerini) daðdar etmiþtir”(3) Bediüzzaman memleketin kurtuluþuna yaptýðý hizmetlerden dolayý baþta Meclis Baþkaný M.Kemal olmak üzere milletvekillerince T.B.M.M'ye davet edilir. 11 maddelik hitabede bulunur ve daha önce II. Abdulhamid'e sunduðu Türk-Kürt kardeþliði projesini burada da sunar: “…… Ben Van'da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: "Türkler Ýslâmiyet'e çok hizmet etmiþler. Sen onlara ne niyetle bakýyorsun?" dedim. Dedi: "Ben Müslüman bir Türkü, fâsýk bir kardeþime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarým. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar. Bir zaman geçti, (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, Ýstanbul'da mektebe girmiþ. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazý ýrkçý muallimlerden aldýðý aksülâmel (etki-tepki) ile o da Kürtçülük damarýyla baþka bir mesleðe girmiþ. Bana dedi: "Ben þimdi gayet fâsýk, hatta dinsiz de olsa bir Kürdü Salih bir Türke tercih ediyorum." Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardým. Tam kanaati geldi ki, Türkler bu millet-i islâmiyenin kahraman bir ordusudur…”(4) Nursi, daha sonra Demokrat parti döneminde, Cumhurbaþkaný Celal Bayar ve Baþbakan Adnan Menderes'e de bu konuda çok önemli mektuplar gönderir. Sorunun neden ve çözümüne dair giriþimlerini ömrünün sonuna kadar sürdürür. Ýþte “Reis-i Cumhur ve Baþvekile” isimli mektubundan birkaç bölüm:” Bir Ýslâm üniversitesi Asya'da lâzýmdýr. Tâ ki Ýslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, Ýran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan'daki milletleri, menfi ýrkçýlýk ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan Ýslâmiyet milliyeti ile “mü'minler kardeþtir” Kur'ân'ýn bir kanun-u esasîsinin tam inkiþafýna mazhar olsun…”(5) Baþbakan A. Menderes'i de ayný konuda uyarýr: “Frenk illeti tâbir ettiðimiz ýrkçýlýk, unsurculuk fikriyle Avrupa, âlem-i Ýslâm'ý parçalamak için içimize bu freng illetini aþýlamýþ. Þimdiki terbiye-i Ýslâmiyet'in za'fiyetiyle ve terbiye-i medeniyenin galebesiyle ekseriyet kazanarak baþýna geçerse, ekseriyet teþkil etmeyen ve ancak yüzde otuzu hakikî Türk olan ve yüzde yetmiþi baþka unsurlardan olanlar, hakikî Türklerin aleyhine cephe almaya mecbur olacaklar. Madem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr Demokratlar! Siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i Ýslamiyeyi nokta-i istinad yapmaða mecbursunuz Yoksa sizin yapmadýðýnýz, eskiden beri yapýlan cinayetleri, nasýl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip, Halkçýlar ýrkçýlýðý elde edip tam sizi maðlûp etmeye bir ihtimali kavî ile hissettim. Ve Ýslâmiyet namýna telâþ ediyorum. Ta, bu yaraya bir merhem vurmalý. O vakit âlem-i Ýslâm'ýn teveccühünü kazandýklarý gibi, baþkalarýnýn zâlimane kabahati de onlara yüklenmez fikrindeyim.“ (6) Bu mektubun içeriði hala ne kadar güncel! Mektubun muhatabý olan dönemin Baþbakaný ve hükümetinin durumu ile muhalefetinin konumu, günümüz iktidar ve
97 – En'âm.93 – A'râf.37 – Enfal.50 – Ýbrahim.17 – Ýsra.75 – Mu'minûn.100 – Münâfikûn.10 – Muhammed.27) “Mü'minler ise kolayca ve müjdeler alarak can vereceklerdir.” (Nahl.32) “Ýnsanlarýn canýný, görevli melekler alýr. Herkes için görevlendirilmiþ melekler vardýr. Onlar görevlerinde asla kusur etmezler.” (En'âm.61 – Secde.11) “Bir mü'minin hayatý da ölümü de Allah içindir. Mü'min, ölene kadar Rabbine kulluk eder.” (En'âm.162 – Hicr.99) *** Evet, Kur'ân'ýn söyledikleri çok açýk. Rabbimiz adeta 'açýk çek' veriyor ve Müslümanca bir hayat yaþayanýn korkmasýna neden bulunmadýðýný belirtiyor. Kur'ân'ýn tasdikleyicisi ve açýklayýcýsý olan Hz. Peygamber'in hadislerinde ise, daha ayrýntýlý ama özünde yukarýdaki ayetleri izah eden ifadelere rastlýyoruz. Ýþte birkaçý: “Mü'minlerin en akýllýsý, ölümü en çok hatýrlayan ve ona en iyi hazýrlýk yapandýr.” “Anî ölüm, kâfir için ilahî gazabýn aniden yakalamasýdýr, mü'min için ise rahmettir.” “Bir mü'min can çekiþme haline girdiðinde, rahmet melekleri beyaz bir ipekle gelirler ve þöyle derler: Rabbin senden razý, sen de Rabbinden razý olduðun halde çýk. Allah'ýn rahmetine ve reyhanýna
ve sana gazabý olmayan Rabbine kavuþ.” “Mü'min kul ölünce dünyanýn yorgunluk ve aðrýlarýndan kurtulur. Fâcir ölünce, ondan da kullar, memleket, aðaçlar ve hayvanlar kurtulur.” “Ölüyü üç þey takip eder: Ailesi, malý ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalýr. Ailesi ve malý döner gider, ameli kendisiyle kalýr.” “Bir insan ölünce ameli kesilir, þu üç kimse hariç: Sadaka-i câriye (býrakan) veya faydalanýlan bir ilim (býrakan) ya da kendisine dua eden salih evlat (býrakan).” *** Sözün özü: Ölüm, her canlýya yazýlan, her canlýnýn tadacaðý bir hal. Allah'ýn bu dünyanýn düzenini kurarken koyduðu bir kural, kaçýnýlmaz gerçek. Ondan korkmak, ürkmek, adý anýlýnca konuyu deðiþtirmek yerine, onu tanýyýp karþýlaþmaya hazýrlanmak en iyisi. Böyle yapýldýðý takdirde, “insan nasýl ölür?”, “ölürken acý çeker mi?”, “kabirde ne yapacaðým?” gibi sorular da anlamsýzlaþýr. Çünkü bizi, seçme hakký býrakmadan yaratan ve kullarýna karþý merhametli olduðunu her vesileyle bildiren Rabbimiz Allah, kendisine ihlâsla baðlananlar için 'kötü' bir takdirde bulunmaz, bulunmayacaktýr. Bu yüzden, þairin meþhur beytini yazýma baþlýk yaptým. Tam þekli þöyle: “Ölüm güzel þey, budur perde ardýndan haber; Hiç güzel olmasaydý, ölür müydü Peygamber?” Öyle deðil mi?
KAPAK DOSYASI
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
48
ettiði gibi, tearüf içindir, teavün içindir, tenakür için deðil, tahasum için deðildir!.. Fikr-i milliyet iki kýsýmdýr. Bir kýsmý menfîdir, þeametlidir, zararlýdýr; baþkasýný yutmakla beslenir, diðerlerine adâvetle devam eder, müteyakkýz davranýr. Þu ise, muhasamet ve keþmekeþe sebebdir. Ýkincisi: Müsbet milliyet, hayat-ý içtimaiyenin ihtiyac-ý dâhilîsinden ileri geliyor; teavüne, tesanüde sebebdir; menfaatli bir kuvvet temin eder; uhuvvet-i Ýslâmiyeyi daha ziyade teyid edecek bir vasýta olur. Evet, menfi milliyetin, tarihçe pek çok zararlarý görülmüþ. Ezcümle: Emevîler bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karýþtýrdýklarý için, hem âlem-i Ýslâm'ý küstürdüler, hem kendileri de çok felâketler çektiler. Hem Avrupa milletleri, þu asýrda unsuriyet fikrini çok ileri sürdükleri için, Fransýz ve Alman'ýn çok þeametli ebedî adâvetlerinden baþka; Harb-i Umumî'deki hâdisat-ý müdhiþe dahi, menfî milliyetin nev'-i beþere ne kadar zararlý olduðunu gösterdi. Þimdi ise, en ziyade birbirine muhtaç ve birbirinden mazlum ve birbirinden fakir ve ecnebi tahakkümü altýnda ezilen anasýr ve kabail-i Ýslâmiye içinde, fikr-i milliyetle birbirine yabani bakmak ve birbirini düþman telakki etmek, öyle bir felâkettir ki, tarif edilmez. Büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa'nýn doymak bilmez hýrslarýný, pençelerini açtýklarý bir zamanda, onlara ehemmiyet vermeyip belki manen onlara yardým edip, menfi unsuriyet fikriyle þark vilayetlerindeki vatandaþlara adâvet besleyip onlara karþý cephe almak, çok zararlarý ve mehâliki olur …”(2)
17
ÇOCUKLARIMIZA ÖLÜMÜ NASIL ANLATALIM ? AYÞE KIZIKLI
18
“Reis-i Cumhur ve Baþvekil'e” “ Madem elli beþ sene bu meseleye bütün hayatýný sarf etmiþ ve bütün dekaik ve neticeleriyle tetkik etmiþ bir adamýn, bu meselede reyini almak ve fikrini sormak lazým gelirken; Amerika'da, Avrupa'da bu meseleye dair istiþareye kendinizi mecbur bildiðinizden, elbette benim de bu meselede söz söylemeye hakkým var. Hamiyetkar olan bütün bir millet namýna sizden bekliyoruz…” Said Nursi (Celal Bayar ve Adnan Menderes'e mektup. Emirdað Lahikasý) “Bu kitap siyaset tabiplerine teþhis-i illete(sorunun sebep ve çözümüne)dair hizmetle muvazzaftýr”. (Münazarat'ýn Önsözü) Said Nursi
Dini eðitimin çocuklara verilmesi gerektiðine inanan aileler ya bu konuda yetersiz olduklarýndan gerektiði kadar ilgilenmeyip çocuðu ihmal etmektedirler. Veya çocuklarýna dini eðitim verirken çocuðun ilgi, ihtiyaç, geliþim seviyesi bilinmediðinden yanlýþ metotlarý uygulamaktadýrlar. Olmasý gereken ise; anne baba önce bu alanda kendi bilgi birikimini ve donanýmýný arttýrýp çocuðunu eðitmesi, örgün eðitim çaðýna geldiðinde de din eðitimi alanýndaki uzmanlarla ve kurumlarla iþ birliði yapmasýdýr. Her çocuk Allah'a inanmaya yetenekli ve dini inancý benimsemeye eðilimli bir fýtratta doðar.(1) Anne babalara düþen doðru metotla yeterli bilgiyi zamanýnda vermektir. Her yaþtaki çocuðun ölüme gösterdiði tepki farklýdýr. Bundan dolayý çocuða ölüm, yaþýnýn gerektirdiði þekilde anlatýlmalýdýr. Ölüm çocuk için soyut bir kavram olduðundan, çocuðun ölüme mana vermesi ve anlamaya baþlamasý 5– 6 yaþlarýnda olur. Daha ilk yaþlardan baþlayarak ölümü yaratan Zatý tanýtýp sevdirmeliyiz. Çünkü çocuðun, Allahý sevmeden Onun yarattýðý ölümü doðru anlamasý mümkün deðildir. Çocuk 2–3 yaþlarýnda iken ölümün çok az farkýndadýr. Ölümden anladýðý hareket etmeden yatmaktýr. Oyunlarýnda bunu gösterir. Ölümden kaygý duymayýp, ölümü tasavvur edemez. 3 – 4 yaþlarýnda; sahip olduðu þeylerin elinden gidebileceðini, çevresinde yaþayan canlýlarýn son bulduðunu anlar. Fakat kendisinin ölebileceðini düþünmez. Ölüm uzun süreli ayrýlýk, dönülmeyen yolculuktur. 5 – 6 yaþlarýnda; ölüm çocuk için uyanýlmaz bir uykudur. Ölüm bu yaþtaki çocuða korkutucu gelmeye baþlamýþtýr. Çocuk, hastalýk ve yaþlýlýk ile ölüm arasýnda bir iliþki olduðunu kavramaya baþlar. Anne babasýna sýk sýk ölüm ile özellikle anne babasýnýn da ölüp ölmeyeceði ile alakalý cevaplamasý zor sorular yöneltir. Çocuklarýmýza ölümü nasýl anlatmalý ve onlara bu konuda nasýl yaklaþmalýyýz? Çocuðun dini eðitimini sadece anneye býrakmamakla beraber, iyi bir annenin onlarca öðretmene bedel olduðunu, 6 yaþlarýna kadar en iyi ve en kolay öðreticinin de anne olduðunu düþünürsek temel görev anneye düþmektedir.
BEDÝÜZZAMAN'DAN KARDEÞLÝK ÇAÐRISI: “EY TÜRKLER VE KÜRTLER!” NEVZAT EMÝNOÐLU
Bediüzzaman Said Nursi, Anadolumuzun yetiþtirdiði dünya çapýnda ve milletinin fedaisi bir deðerimizdir. Maalesef birçok aydýnýmýz dünyanýn öbür ucundaki, bize yabancý, alakasýz kiþilerin fikirlerini çare diye sunarken, içimizden çýkmýþ ve bizim için büyük bedeller vermiþ kahramanlarýmýzdan ve harika çözüm sunan eserlerinden bihaberdirler. Ben Kürt Sorununun çözümüne, bu büyük fikir adamýmýzýn tespit ve çözüm önerilerini, kamuoyuna, aydýn ve yetkililere sunmakla, katkýda bulunmak istiyorum Bediüzzaman Said Nursi yakýn tarihimize yaptýðý katký ile arkasýnda býraktýðý ve 46 dile çevrilen 130 parça eseri ile milyonlarýn gönlünde taht kurmuþ bir kiþilik. Onun, özellikle sosyal sorunlarýmýza dair oldukça hayati, çözüm önerileri yeterince bilinmiyor maalesef. Hele belli odaklarca yükseltilen menfi/ilkel milliyetçilik, toplumumuzda gittikçe Türk ve Kürt ayrýþýmý doðurduðu bu zamanda ortak deðerlerimizi temsil eden böyle bir þahsiyetin çözüm modeli daha da bir önem kazanýyor. Aydýn þahsiyet ve yazarlarýn da, referans gösterdikleri Nursi'nin somut tespit ve çözüm önerilerini kamuoyu ve yetkililerle paylaþmak istiyorum. Bu, gecikmiþ de olsa, milli bir sorumluluk ve Nursi'ye karþý bir vefa borcudur ayný zamanda. Nursi tarihimize mal olmuþ ve Kürt-Türk iki kesimin de ortak güvenini kazanmýþ nadir þahsiyetlerden biridir. Nursi toplumun imanýný, vicdanýný ve hakký terennüm' ediyor. Ve uyanmýþ insanlýðý, bir arada tutacak “hak” tan baþka, hiçbir ortak deðer olmadýðýný ifade ediyor. Ortak payda ve insafýn sesi olan böyle insanlara çok muhtacýz ve anlaþýlan o ki gelecekte de çok ihtiyaç duyacaðýz. .
NURSÝ'YE GÖRE KÜRT SORUNUNUN TEMEL KAYNAÐI 1- Menfi Milliyetçilik: Kürt Kimliðinin Ýnkârý En az bin yýldýr beraber yaþayan Türkler, Kürtler ve diðer milletler, tarih boyunca ýrkçýlýk anlamýnda sorun yaþamadýlar. Tam tersine birbirlerinin milli kimliðini kabul temelinde yardýmlaþtýlar. Tarihe þöyle bir göz attýðýmýzda þu gerçek hemen görülür. Örneðin ilk baþta Arap olan Emevi ve Abbasiler liderliðinde, Türkler, Kürtler ve Farslar birbirlerinin milli kimliklerini kabul ile beraber parlak dönemler yaþadýlar. Ardýndan Selçuklu Türkleri önderliðinde ayný kabullenme ve dayanýþmayý görüyoruz. Sonra Eyyubi Kürtleri Öncülüðünde o birlik ve baþarý kendini tekrar gösteriyor. En son ve ihtiþamlý örneði, Osmanlý Türkleri hâkimiyeti herkesin malumudur. Osmanlý'da da Kürtler kendi ulusal kimlikleri ve coðrafi bölgeleri olan Kürdistan ismiyle kabul gördüðünü bilmem söylememe gerek var mý? Ýþte daha sonralarý batýdan kaynaklý milliyetçi akýmlarýn etkisiyle Kürt kimliðinin inkarý, çatýþmalara kaynaklýk ederken, kapitalist Batý Devletlerinin müdahale edebileceði bir zemini de oluþturdu. Bediüzzaman Said Nursi menfi(negatif, ilkel) milliyetçilik diye tanýmladýðý ve baþka ýrklarý inkâr ve yutmaya dayanan ýrkçýlýk fikri, kapitalist Avrupa'nýn bir nevi frenk illetidir der. Dýþarýdan içimize girmiþ bir hastalýk olarak görür: “Günümüz medeniyeti, Cemaatlerin rabýtasýný, «Unsuriyet, menfi milliyeti» tutar. Unsuriyetin þe'ni, baþkasýný yutmakla beslenmek olduðundan, «Tecavüzdür»...Ýþte bu hikmettendir ki: Beþerin saadeti selb olmuþtur.”(1) Þu ayet-i kerime (Hucurat:13) kat'î bir surette menfi bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyor. Yani: "Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmýþým; tâ birbirinizi tanýmalýsýnýz ve birbirinizdeki hayat-ý içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabile kabile yaptým ki; yekdiðerinize karþý inkâr ile yabani bakasýnýz, husumet ve adâvet edesiniz deðildir!" þu âyetin ilân
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
KAPAK DOSYASI
Anne karnýnda baþlayan ve beþ-altý yaþlarýna kadar devam eden eðitim, insan üzerinde hayatý boyunca etkili olmaktadýr. Bilimsel anlamda bunu kabul eden uzmanlar okul öncesi eðitimin gerekli olduðunu savunmaktadýrlar.
47
PINAR AK
Hani her þeyin bittiði gibi sevgi de biterdi bir gün? Zaman ilerledikçe unuturduk hani gülen yüzleri? Hani kekeme gözlerin kalpteki mührü vurgunlar býrakmadan silinirdi mutlaka. Hepsi yalanmýþ bunlarýn… Çünkü anladým ki vurgunlar yenilir her intibahtan sonra. Nakýþ nakýþ iliklere iþlenir sevgi tortusu. Her þey varken deðerlidir. Bazý þeylerin deðeri ise yokluðunda anlaþýlýr… Deðerini geç fark ettiðim, azim kokan gözlerin kulaklarýmý çýnlatýyor þu anda öðretmenim. Sessizliðin ateþten gömlek… Kavþaklarýmda mayýnlý yollarla karþýlaþýyorum. Kaktüs misali acýtýyor beni yokluðun. Þimdi ise bana pusula olan adýmlarýný arýyorum… Hatýrlar mýsýn öðretmenim? Hani mavi önlüðümle okul bahçesinde körebe oynadýðým zamanlardý. Kývrým kývrým saçlarým, gözlerimin önünü kapatýrdý yine… Yüzümde bir telaþ vardý hep. Zil sesleriyle yarýda býraktýðým oyunlarýn üzüntüsünü çekerdim. Sobe diyerek noktalardým oyunumu. Þimdi ise seni bulup sobe demek istiyor artýk titrek ellerim. Oyunumun son ebesi olur musun öðretmenim? Yine böyle bir gündü… Göz çapaklarýmda elem kokuyordu. Kaybettiði birinin üzüntüsünü çekiyordu minik yüreðim. Ýþte o zaman sen benim acýlarýmý damýtmýþtýn kelimelerinle. Saniyeleri kovalayan dakikalar seni de aðlatmýþtý sonunda. Ve ortak olmuþtun acýyla bakan gözlerimdeki yaþa. O günü hiç unutamadým… Bir öðretmen gözyaþý dökebilir miydi öðrencisiyle beraber? Dökebilirmiþ iþte, öðrencilerin sýrtýndaki yükü hafifletebilirmiþ okulun batmayan güneþi… O günden sonra ben de öðrendim gerçek sevginin ne olduðunu. Sen bana her þeyi öðretmiþtin; ama içlerinden en güzeli buydu öðretmenim. Göz bebeklerimin içinde saklanýyor þu anda sevgim, saygým, her þeyim… Ýliklerimde gizlenen hayallerime sen renk vermiþ ve “Durma ilerle! “ diyerek rotamý sen belirlemiþtin öðretmenim. Sevgiyi kanýma sen iþlemiþtin tebessümünle. Þunu da hatýrlar mýsýn öðretmenim? “Her þey bitmek için baþlar” demiþtin ve bana her þeyin deðerini sen kavratmýþtýn. Geleceðime baþarý damgasý vurmuþ ve nasýr tutmuþ hayallerimi denize atmýþtýn. Yeni hayallerimle kendime apayrý bir yol çizdim gözlerinin ýþýðýnda. Hani o yolda beraber ilerleyecektik öðretmenim, þimdi neredesin? Yine bir gün sonbahar bakýþlarýn vardý gözlerinde. Hazan mevsimi yaþýyordun sanki. Bize, baþka bir okula gideceðini söylemiþtin. Ýþte o an ilkbaharda kýþý keþfettim… Bütün sözcüklerim içimde kaldý, konuþamadým. Gözümdeki yaþlarla, nereye gittiðimi bilmeden koþabildim sadece… En sonunda düþtüm içimi kemiren karanlýðýma. Ve yine kalkmak için çýrpýnan içimdeki çocuða sen elini uzatmýþ ve hep bizimle olacaðýný, hiçbir yere gitmeyeceðini söylemiþtin. Gerçekten de gitmemiþtin baþka bir okula; ama bizim okula gelmen de kýsmet olmamýþtý bir daha. Çünkü sen ebedi hayata gözlerini açmýþtýn. Nasýl dönebilirdin ki tekrar okuluna… En mutsuz anýmda bile göz bebeklerim gülmüþtü senin varlýðýnda. Mutluluk göz yaþlarýmý sunmuþtum sonsuzluða. Nerelerdesin öðretmenim? Farklý bir iklim yaþamýþtý özgürlüðüm seninle. Buram buram hayat kokmuþtum. Sen ise yarýnlarýmýn kalp atýþlarý olmuþtun. Gözlerin bana baþarý anlamý vermiþti. Þimdi baþarý merdivenlerimi milim milim týrmanýp gözlerinin rengini Not:Bu deneme “Kalemder” in düzenlemiþ coðrafyamda arýyorum. Farkýndayým ki sen gölgemin içinde gizleniyor ve beni olduðu; “En iyi öðretmen-öðrenci hatýrasý” yarýþmasýnda birinciliðe layýk görülmüþtür. gözlüyorsun. Baþarýlarýmý ayakta alkýþlýyor kalbin. Durmak yok diye çýrpýnýyor yüreðin. Þimdi nadasa býraktýðým bakýþlarýmda sen varsýn öðretmenim. Kýnalý yüreðim sana emanet…
Doðuþtan Allah’ý sevmeye, dini inancý benimsemeye eðilimli olan çocuða seviyesine uygun bir dil kullanýp ölüm gibi anlaþýlmasý, yorumlanmasý güç olan kavramlarý anlayabilecekleri seviyeye indirgeyerek anlatmak dedesi ise veya kendisine tatlý sesi ile masallar gerekir. anlatan ninesi ise; O öldü ama yine Cennette beni Çocuðun ölüm ile alakalý sorularýna uygun kucaðýna alýp sevecek, saçlarýmý okþayýp, baðrýna cevaplar verelim, baþýmýzdan savmayalým. basacak, yine dedem beni gezmeye götürecek, Düþüncelerini önemsediðimizi, soru sormasýnýn ninem yine dizine oturtacak. zekâsýndan kaynaklandýðýný söyleyip, kendisini Ölümden sonra gidilecek yerin bu kadar güzel sabýrla dinleyerek deðer verdiðimizi hissettirelim. Unutmayalým ki bu dönemlerde inanç noktasýnda olduðunu bilen ve öðrenen çocuk, þöyle bir soru alýnan olumsuz telkinler kiþinin hayatý boyunca sorabilir. Niçin buraya geldik, buraya gelmeden Cennete gitseydik olmazmýydý? Bu tarz olan sorulara inanca karþý zaafiyetine neden olmaktadýr. Yemek yememeye baþlayan bir kýz çocuðuna da yine seviyeye uygun basit ifadelerle cevap babasý neden yemek yemediðini sorar. Kýz, yemek verilmelidir. Örneðin; bu dünyada Allahý seven yemenin büyümek için olduðunu, büyüyünce kiþilerin, Onun istediði þeyleri yapan kiþilerin bu yaþlanacaðýný ve her yaþlý gibi bir gün kendisinin de güzellikleri hak ettiðini anlatabiliriz. Böylece çocuðu öleceðini söyler. Babasýna da yemek yememesini Allah’ýn sevdiði insan olmaya da teþvik etmiþ oluruz. tavsiye eder. Kendi mantýðý ile ölümden kurtulmanýn Yine ölüp te toprak altýna gireceðini düþünüp çaresini yemek yememekte bulur. ölümden ürken çocuða; insaný bu kadar güzel, Ölümden ve anne babasýndan ayrýlmaktan mükemmel ve üstün yaratan Allah’ýn bu güzelliklerin korkan çocuklar Cennet inancý ile teselli olur, toprakta kaybolmasýna izin vermeyeceðini, eðer ümitsizlikten kurtulur, sükûnete ererler. Bunun için verdiði bu güzel organlarýmýzý toprak altýnda çürütüp ölümden sonra nereye gidileceðini soran çocuða yok edecekse niye insaný bu kadar güzel, ahiret inancýný basit ifadelerle anlatýp, Cenneti mükemmel ve üstün yarattý deyip, insana verilen bu güzelliðin ve mükemmelliðin sadece bu dünya için sevdirmek gerekir. deðil baþka bir dünya için olduðunu, baþka dünyaya Ölümden sonra yaþamýn baþka bir dünyada gidiþin de ölümle olduðunu söyleyebiliriz. devam ettiðine inanan ve Cenneti seven çocuk Çocuklara ölümü açýklarken hikâyelerden ve çevresindeki ölümlere karþý þöyle düþünecektir: Eðer ölen kiþi arkadaþý ise; Buradan gitti veya alýndý, ama günlük yaþamdan örnekler verebiliriz. gittiði yerde Cennet kapýlarý ona açýldý. Þimdi o Olumsuz ifadeler kullanmaktan ziyade ümit Cennette kuþlar gibi uçuyor. Her isteði yerine verici, sükûnet verici, zaif ve nahif bünyelerini getiriliyor. Yaptýðým dualarý Allah ve arkadaþým sarsmayacak ifadeler kullanmalýyýz. Kýsacasý; ölümü ve ölümden sonraki hayatý duyuyor. Ben de ölsem kuþlar gibi uçacaðým, her sevdirecek, hoþ gösterecek bir tablo çizerek bu isteðim yerine getirilecek. hakikatleri çocuklarýmýza anlatmalýyýz. Eðer ölen kiþi kendisini seven, okþayan, baðrýna KAYNAKLAR: 1- Buhari. Cenaiz 79, Müslim, Ýman 264 2- Nursi, B.Said, Lem'alar,(Zehra Yay.),242 basan anne babasý ise veya kendisini parka götüren
KAPAK DOSYASI
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
46
NERELERDESÝN..?
Annenin çocuðun eðitimi üzerindeki etkisini Bediüzzaman hazretleri þöyle ifade eder.“Evet, insanýn en birinci üstadý ve tesirli muallimi, onun validesidir. Bu münasebetle, ben kendi þahsýmda kat'î ve daima hissettiðim bu manayý beyan ediyorum: Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldýðým halde, kasem ediyorum ki, en esaslý ve sarsýlmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldýðým telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fýtratýmda, adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleþmiþ. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiðini aynen görüyorum. Demek, bir yaþýmdaki fýtratýma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinâtýný, þimdi bu seksen yaþýmdaki gördüðüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müþahede ediyorum.” (2)
19
DÝLEK BATMAZ
MAHMUT GÜNDEÞ
20
Onlar dünya hayatý ile ferahlanmaktadýrlar, halbuki ahiret hayatýnýn yanýnda dünya hayatý ancak deðersiz bir metâdan ibarettir. (Ra’d suresi,26.Ayet)
Efendimiz (a.s.) mescide doðru giderken, birkaç sahabenin bir köþede konuþup, gülüþtüklerini farkeder. Onlarýn dertsiz tasasýz görünmelerine ve birbirlerine birþeyler anlatýp gülüþmelerine karþýlýk, “Lezzetlerin tadýný kaçýrýp yok eden ölümü çokça zikredin” der. Malum ki zikir birçok manaya gelir ve esas manasý ise hatýrlamaktýr. Hatýrlamanýn bir nevi de seslendirmektir, sanýrým bu yüzden seslendirmek manasýnda da kullanýlýr. Efendimiz o güzide insanlar aracýlýðýyla bütün insanlara uyarýda bulunuyordu; ölüm çokça hatýrlanmalý, mevzularda yer almalý ve insanýn düþüncesinde temel köþe taþlarýndan birini teþkil etmeliydi. Nefis, kendi lezzetini kaçýrmak ve sahte rahatýný bozmak istemez, unutmak onun kendine karþý en büyük hilesidir. Terbiye edilmemiþ bir nefis, kendisine zatý itibariyle bakar ve bütün sermayesini kendisi bilir, neticede de en çok kendisini sever, en hassas olduðu konu da kendi varlýðýnýn idamesidir. Bu yüzdendir ki zahiren kötü görünen hiçbirþeyi kendine yakýþtýrmaz. Olumsuz gördüðü herþeyi kendinden uzak tutup hayatýnýn oyununu devam ettirmek ister. Bu yüzden nefse göre, bütün ölümler baþkalarý içindir ve tabi ki ölümün en açýk iþaretçilerinden olan yaþlýlýk da baþkalarýnadýr. Nefsimize göre hiçbir zaman ciddi bir hastalýk bizi bulmayacaktýr. Bütün bela ve musibetler çevreye daðýtýlýr, kendine asla pay almak istemez. Çünkü musibet, hastalýk ve yaþlýlýk daima ona ölümü hatýrlatýp geçici ve surî lezzetinin tadýný kaçýrýr. “Muðayyebat-ý hamse” denilen ve bizlerce bilinmesi mümkün olmayan gayba ait beþ giz vardýr. Bunlarýn ikisi ölümle alakalýdýr. Biri kiþinin kendi ölümü, diðeriyse dünyanýn ölümüdür. Kiþi nerde ve ne zaman öleceðini bilemez, ayný þekilde dünyanýn
Allah’u Teala þöyle buyurur; “ Onlar öfkelerini yenerler, insanlarýn kusurlarýný baðýþlarlar” (Ali imran 134) Enes Bin Malik (ra)'ten rivayete göre rasullullah (sav) þöyle buyurmuþtur: “ ben cennette yüksek köþkler gördüm ve bunlarýn kimlere ait olduðunu Cebrail (as)'a sordum O'da öfkesini yenenlere, baþkalarýnýn kususrlarýný baðýþlayanlara, dedi.”
Takvayý amaçlayan bir mümin öfkesiyle mücadeleyi kendisine þiar edinmelidir ve Hz. Mevlana'nýn dediði gibi ayýplarý, kusurlarý örtmede gece gibi olmalýdýr. Lokman (as) oðluna þöyle demiþtir: Bir baþka hadis-i þerifte þöyle buyurulmuþtur: - Evladým! Üç þey ancak üç yerde bilinir. “sizin en güçlünüz öfkelendiði zaman kendine hakim Yumuþak huyluluk öfke anýnda, kahramanlýk savaþta, olabilendir. En yumuþak olanýnýzda elinde intikam kardeþlik dar zamanda. alma imkaný olduðu halde insanlarý kusurlarýný baðýþlayandýr. Bilmeniz gereken bir husus ta þu ki: Yumuþak baþlýlýk öfkeyi yutmaktan daha faziletli bir sýfattýr. Ýbn-i ömer (ra)'ýn rivayetine göre Rasullullah (sav) Çünkü öfkeyi yutmak, kendini yumuþak davranmaya þöyle buyurur; “ insan, Allah rýzasýný umarak yuttuðu zorlamaktan ibarettir. Þüphesiz onun hayli öfkeden daha ecirli lokma yutmamýþtýr. (Ýbni Mace, mücahede ve zorlamaya ihtiyacý vardýr. Fakat Zuhd) kendini bir müddet buna alýþtýran ve yumuþaklýðý huy Ebu hureyre (ra)'den riyayete göre bir adam haline getirenden öfke sadýr olmaz. Þayet sadýr geldi ve ya rasullullah bana az ve öz bir amel bir olacak olsa bile zorlanmadan kendisine ve öfkesine tavsiye et dedi. Peygamberimiz (sav): hakim olabilir. Kendisine yumuþak davranmaya “ Öfkelenme, buyurdu. Sahabi üç defa zorlayan kimse, neticede Cenabý Hakkýn sorusunu takrarladý. Peygamberimiz her defasýnda sýfatlarýndan olan “Halim” sýfatýna kavuþur. ayný cevabý verdi. (Buhari, edeb 76) Abdullah bin amr (ra) Rasullullah (sav)'e sordu: “ Yine Allah Rasulü (sav) buyurur: “ Müslüman Hilim hangi amel beni Allah'ýn gadabýna uðramaktan sýfatý sayesinde nafile namaz kýlan ve nafile oruç uzaklaþtýrýr.” Efendimiz (sav) þöyle cevap verdi. tutanlarýn derecesine eriþir.” Öfkelenmemen. (Ýhya, 111, 161) Aiþe (ra) der ki: “ Rasulullah (sav)'in kendisine eziyet eden kimseden intikam almaya yöneldiðini Ýbn Mesud (ra)'ýn rivayetine göre Rasullullah (sav) hiç görmedim. Ancak Allah'ýn haram kýldýðý bir þeyi bir gün þöyle sordu: açýktan iþleyerek fýska düþen kimseler müstesna. - Siz kimi pehlivan sayarsanýz ? Bizde: Öyle zamanlarda öfkesi sizin hiçbirinizin öfkesine - Kimsenin yenemediðini, dedik benzemez tarzda öfkelenirdi. Ýki iþ arasýnda O zaman Allah'ýn Rasulu: muhayyer býrakýldýðý zaman günah olmadýkça kolay - Hayýr öyle deðil, gerçek pevlivan, öfkelendiði olaný tercih ederdi. zaman öfkesini yenebilendir. (Ýbn-i hanbel, v 367) Bu konuda sözün özü þudur:Haksýz yere Bir adam peygamberimiz (sav)'e sordu: öfkelenmek kendini bilmeyenlerin sýfatýdýr. - En korkunç þey nedir ? Allah'ýn Rasulü: Yumuþak huyluluk ve baðýþlama ise Melik ve - Allah'ýn gadabýdýr, buyurdu Gafur olan Allah'ýn sýfatýdýr. Akýl sahiplerinin iþlerin - Öyleyse beni Allah'ýn gadabýndan koruyacak hayýrlýsýný seçmeleri gerekir. olan nedir? Öfkelenmemen, buyurdu. (Ýbn-i hanbel, 11 175)
DÜÞÜNCE - DENEME - YORUM
KAPAK DOSYASI
BÝR PEYGAMBER AHLAKI HÝLM
ÖLDÜRÜLEMEYEN ÖLÜM
Bir baþka rivayette de þöyle buyrulmuþtur. “ Kim intikam almaya gücü yettiði halde öfkesini yutarsa Allahu Teala onun kalbini güven ve imanla doldurur.” Ýsa (as) Yahudilerden bir grubun yanýna uðramýþtý. Yahudiler ona kötü sözler söyledi. Ýsa (as) ise onlara güzel sözlerle mukabele etti. Ýsa (as)'a denildi ki: - Onlar sana kötü sözler sarf ediyorlar, sen ise onlara iyi söz söylüyorsun. Ýsa (as) dedi ki: - Herkes, yanýnda ne varsa onu harcar Yahudilerden birkaç kiþi Hz. Peygamber (sav)'e geldiler. Selam yerine “es-same aleyküm” “ Ölüm üzerinize olsun” dediler. Orada bulunan Hz. Aiþe (ra): - Ölüm ve Allah'ýn laneti size olsun diye mukabele etti. Rasulullah (sav), Hz. Aiþe'ye hitaben: - Ya Aiþe, Allah teala her iþte yumuþak davranmaktan hoþlanýr” buyurdu. Aiþe (ra) Peygamberimize: - Ne söylediklerini duymadýn mý? dedi. Efendimiz: - Bende onlara size olsun dedim buyurdu.
45
Gençliðinde zenginlik, zerafet, dünyaya düþkünlük ve güzel giyinmekle þöhret bulmuþ, herkes onun gibi giyinmek, davranmak ve O'nun gibi yaþamak için can atýyordu. Medine valiliði ile deðiþmeye baþlamýþ, halife olduðu zaman elinde ne varsa satýp Beyt'ül-mal'a vermiþti. Hatta bir tek elbisesi vardý, yýkandýðýnda kuruyuncaya kadar beklerdi. Her türlü dünyevi zevk ve eðlenceye dalabilecek dünya hayatýnýn tadýný çýkarabilecek bütün imkânlara sahip olduðu halde O, bütün bunlarý elinin tersiyle itmiþti. Dört hanýmý on yedi çocuðu vardý. Çocuklarýnýn Ýslami bir anlayýþla büyümeleri, o terbiyeyi almalarý için azami gayret gösteriyordu. Adaleti: Valilerden birine: ”Þayet benden hakký yansýtmayan bir mektup gelirse onu yere çal gitsin.” demiþti. O, adaletini þöyle izhar ediyordu: “Bir tek gün adaletle hükmedebilirsem ondan sonra Allah ruhumu alsýn.” Ýþin aslý ise bunlarý diyen bir insanýn adaletle hükmetmediði bir tek gün göremiyoruz. Mazlum zulme uðradýðý zaman zalimin yüzüne rahatlýkla haykýrabiliyor ve adil Halife'ye derdini anlatabiliyor, hakkýný arayabiliyordu. Halk arasýnda dolaþan görevlilerine þöyle baðýrmalarýný emretmiþti: “Nerede borçlular, evlenmek isteyenler, nerede fakirler, mazlumlar…? Nerede? Geliniz ey hak ve ihtiyaç sahipleri, haklarýnýzý alýnýz.”
Dualarýndan, Hutbelerinden Parçalar ve Güzel Sözleri “Allah'ým, ahirette beni senin rahmetinden uzaklaþtýracak, bir dünya nimeti verme.” “Allah'ým, bana, sana itaat etmek için yöneldiðim hedefleri beni senden uzaklaþtýracak arzulardan daha tatlý göster.” “ …Ben asla hüküm verici deðilim. Ancak Allah'ýn emirlerini insanlar arasýnda uygulayacaðým. Þunu bilin ki, Allah'a asi olmuþ kimseye itaat edilmez. Ben sizin en hayýrlýnýz deðilim. Ancak, Allah’ýn aranýzda yükünü en aðýr kýldýðý kimseyim…” “Ey Ýnsanlar! Size Allah'tan korkmanýzý tavsiye ederim. Biliniz ki Allah korkusu her þeyden daha hayýrlý ve daha kalýcýdýr…”
Takvasý ve Ýbadetleri, Ölümü Düþünmesi: O'nun ilmî, Ýslamî yaþayýþý ve takvasý bilinirdi. Her an içinde Allah korkusunu hisseden Ömer'in adil davranmasý tabiî olmalýdýr. Allah korkusu insanýn dengeli ve dikkatli davranmasýný saðlar. Ömer, dünyaya sýrt çevirmiþti. Allah'ýn kendisini devamlý kontrol ettiðini düþünürken birden aðlamaya baþlar, 'neden aðladýðýný' soran evladýna: “Evladým! Vallahi cehennem ehlinden olmaktan korktuðum için aðlýyorum.” derdi. Her an her saniye Allah korkusuyla yaþýyordu. Mezid el-Havþeb þöyle derdi: - Vallahi Hasan el Basri ve Ömer bin Abdülaziz kadar cehennem ateþinden korkan baþka bir kimse görmedim. Sanki cehennem yalnýz o ikisi için yaratýlmýþtý. Ýbn Said, Ömer bin Abdülaziz'in hep þöyle dediðini nakleder: “Allah'ým kýyamet gününden korktuðumdan daha çok baþka bir þeyden korkarsam beni bu korku anýmda koruma!” Ýlimde o kadar yetiþmiþtir ki, O'nun kendine has içtihadlarýyla hüccet kabul edilen görüþleri vardýr. Enes bin Malik þöyle der: “Arkasýnda namaz kýldýðým þahýslardan namazý tam olarak Rasulullah (SAV)'in namazýna benzeyen þu genç (Ömer'i kastederek) adamdan baþka bir yöneticiye rastlayamadým.” Kureyþ'ten gelen bir adama þöyle der: “Ebu Halid! Dünyada bir þeyi arzu eder de Ona kavuþamazsan ölümü hatýrla. Ölüm, bu arzunu ve isteðini azaltýr. Yine dünyada bir þeyi görüp de Onu canýn çekerse yine ölümü hatýrla. Ölüm senin Ondan vazgeçmeni kolaylaþtýrýr.”
Ömer bin Abdülaziz halkýn yalnýz sosyal ihtiyaçlarýný deðil yarýn hesap gününde Allah'ýn rýzasýný kazanacaklarý þekilde bir hayat sürmeleri için de gerekli gayreti göstermiþ, onlarý takvaya, Allah'tan korkmaya, Kuran ve Sünnet'e baðlanmaya teþvik eder, ahirete Ömer bin Abdulaziz, Hicri 101/Miladi 720 yýlýnda 39 hazýrlanmalarýný tavsiye ederdi. Hâlbuki önceki Emevi yaþýnda iken vefat etmiþtir. 2 yýl 5 ay Halifelik yapmýþtýr. Hükümdarlarý kendilerine zarar dokunmadýkça halkýn meyilleri, düþünce ve inançlarý, uhrevi anlayýþlarý, KAYNAKLAR: ahlaki davranýþlarý ile ilgilenmezlerdi. Vali ve 1-Ömer bin Abdülaziz ; Ekrem Saðýroðlu ; Yasin yayýnlarý ; kumandanlarýna gönderdiði mektuplarda, 2002 namazýn vaktinde kýlýnmasýný, Ýslami eðitim ve 2-Ýslam'da ilk Tecdid Hareketi ve Ömer b. Abdülaziz;Ahmed ilimlerin halka öðretilmesini, iyiyi emir ve Aðýrakça; Buruc yay. ;1995 3-Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ans. ; 11. cilt kötülüklerden sakýndýrma hususunda çok titiz 4-Büyük Ýslam Tarihi ; Çað yay. ; 2. cilt davranmalarýný istemiþtir.
KAPAK DOSYASI
ÝZ BIRAKANLAR 44
Abdülaziz döneminde ise þunlardý: “Bu gece Kuran'dan ne ezberleyeceksin? Dün gece Teheccüd namazýna kalktýn mý? Kaç günde Kuran'ý hatmediyorsun?” O'nun en önemli çalýþmalarýndan biri de Hadislerin toplanmasýný saðlamasýdýr. Hilafet makamýnýn bütün aðýrlýðýna ve büyük sorumluluðuna raðmen Ömer bin Abdülaziz ilim meclislerinden asla geri kalmamýþ, ilmî sohbetler düzenlemiþ, ilmi teþvik etmiþti. Ömer b. Abdülaziz; Ýslam toplumunun ýslahýna, Müslümanlarýn tekrar Ýslam'a yönelmelerine, Kuran ve Sünnet'in ümmetin bütün fertleri tarafýndan hakkýyla yaþanmasýný temin etmeye çalýþmakla yetinmedi. Ýslam devletinin sýnýrlarý içinde yaþayan Gayr-ý Müslimleri Ýslam'a davet etmek, onlarýn da Allah'ýn ahkâmýna baðlanmalarýný saðlamak için çalýþmalar yaptý. Ferdi Ve Ailevi Yaþayýþý:
ölümü olan kýyametin ne zaman vuku bulacaðý da bilinemez. Þüphesiz ki bunlarýn esrar perdesinin ardýna itilmesinde türlü hikmetler vardýr. Ölümle yüzleþeceði zamaný bilen insan hayatý zevkedemez, daima ölüm anýný düþünüp sosyal hayattan kopar, herþey madem burda býrakýlacaktýr o halde anlamsýzdýr ve gereksiz görünür. Belki de dünyadan tamamen soyutlanýr, herþeyin yüzünde her an fanilik damgasýný görür. Oysa Allah, dünyaya çalýþýp rýzkýmýzý kazanmamýzý, sosyal hayatta adaleti tesis edip ekseriyetin refaha kavuþacaðý bir düzeni saðlamamýzý ister. Dünyayý kalben terkedip sinemize dünya sevgisi yerleþtirmememizi lakin rýzka baðlanan hayatýn devamý için de gayret ve sa'yimizi eksik etmememizi bekler. Böyle bir hayat için de ölüm ve kýyametin gizlenmesi hikmetinin gereðidir. Fakat diðer bir ucu ki, insan ölümden bihaber kýlýnmýþ, ta ki dünya tarlasýnda da rahat edebilsin. Fakat tarlada olduðunu unutmasý için deðildir. Dünya ahiretin tarlasý ise ve tarla da dinlenme yeri deðilse elbette buraya yorulmaya gönderilmiþiz. Hasad zamanýna dek böyle olmalýydý. Lakin nefsin rahatý alýp zahmeti terketmeye meylinden ötürü, ölümün gizlenmesi ile sadece dünyaya perestiþ eder duruma düþmüþ nefisler. “Allah dirilten ve öldürendir, elbet bir gün ruhu bedenden alacaktýr ama o zamana dek bizim vazifemiz bu dünya hayatýný ibadetimizi unutmadan sürdürmektir” demek yerine, “Ölüm daha çok uzak, ölümü hiç düþünmesem de olur ve düþünmek istemiyorum, dünyada yapacak çook þey var” diyerek ölümden kaçabileceðini sanýr. Efendimiz dünyaya gelen insaný anlatýrken, insanýn dünya aðacýnýn altýnda bir müddet istirahat edip sonra yolculuðuna devam edecek bir yolcu
misali olduðunu ifade eder. Yolcu elbette o aðacýn altýnda kalmayacak ve yoluna devam edip asýl memleketine gidecek. Orda daimi kalacakmýþ gibi oraya kurulmaz, zira istirahatinin geçiciliðini bilir. Ýþte en bahtiyar, kalben en huzurlu insan da bu yolculuðunun farkýnda olup dünyaya bir gölgelik gibi bakabilendir. Böyle bakabildiðimizde dengeyi yakalayabilecek ve dünyayý imar ederken ahiretimizi tarumar býrakmayacaðýzdýr. Bütün herþeyi dünyada biriktirip ahirete hazýrlýk yapmayan, diyar-ý ahere önden birþeyler yollamayan elbette gitmek istemeyecek ve buradaki dünyalýk zenginliðini terkedip oradaki manevi fakirliðe talip olmayacaktýr. Öte yandan ölümün yüzüne gülüp, ölümün de kendi yüzlerine güleceði kiþiler servetlerini oraya gönderenlerdir. Mevti, vuslat aný veya asýl memlekete gitme, bütün sevdikleriyle buluþma ve gerçek rahata eriþme noktasýnda bir vasýta olarak görenler de bu yüce insanlardýr. Ölüm her an bizi ensemizden yakalayabilecekken ve yaþadýðýmýz zaman-ý ahirde hayat bu kadar ölümü hatýrlatmaktan uzak iken belki de biraz ölümü düþünme zamanýmýz gelmiþtir. Düþünce sistemimizin felc edildiði bu den'i hayattan bir müddet sýyrýlýp vicdanýmýza misafir olup ölümle yüzleþmek kendimiz için büyük bir iyilik olacaktýr. Hz. Ömer'in tavsiyesi üzerine hesaba çekilmeden önce bir hesaba çekmeli kendimizi, hakimliði de vicdan yapmalý. Enfusi muhasebenin neticesinde hâl ne olursa olsun dürüstçe ve mertçe kabullenilmeli, durduðumuz yeri basiretle görmeli ve gitmemiz gereken yön akl-ý selim ile tayin edilmeli. Tâ ki ruz-i mahþerden, tekrar hak istenildiðinde kabul edilmeyecek olan günden önce kendi kendimize bir þans verme fýrsatýmýz olsun.
21
Doç. Dr. Þehmus Demir*
Halifelik Dönemi ve Ýlk Ýcraatleri:
hususlarda halkýn ve valilerin dikkatini çekerek titizlikle durmuþ, bunun önüne geçmeye çalýþmýþtýr. Savaþ Anlayýþý: Ýslam savaþýr, ama asla saldýrgan ve düþmana zarar verici deðildir. Savaþa bizzat katýlan düþman askerlerinin dýþýnda kalan kimselere dokunmak yasaktýr. Ýhtiyar, kadýn ve çocuklara karþý silah kullanýlmaz. Ayrýca sivil halkýn mallarýna el uzatmak Ýslam'ýn uygun görmediði bir husustur. Ömer b. Abdülaziz bunlara son derece dikkat eder ve kumandanlarýna böyle davranmalarýný tavsiye ederdi. Hatta þehir merkezleri içinde savaþmayý yasaklamýþtý. Ýslam'ýn öngördüðü savaþ açma usulünü aynen uyguluyordu. Bir kumandanýna gönderdiði mektubunda: “Bir kaleyi muhasara ettiðiniz vakit önce onlara Ýslam'ý teblið ve Ýslam'a girmeye davet ediniz. Kabul etmezlerse cizye vermelerini tavsiye edin, eðer Ýslam'ý kabul etmeyip cizye de vermezlerse onlara savaþ açmanýz sizin tabii hakkýnýzdýr.” Mali Uygulamalarda Yenilik: Emevi ailesinin devlet hazinesinden istedikleri gibi tasarrufta bulunmalarý, hibe etmeleri, daðýtmalarý þeklinde alýþýlagelen gelenekleri kökünden söküp attý. Beyt'ül-mal'dan alýnacak bir dirhem bile ümmetin malý ve hakký olduðunu anlatýp durdu. Kendisine günlük yetecek kadar iki dirhem maaþ baðlattý. Hatta birgün Beyt'ül-mal'dan misk dolu bir þiþe getirilir. Bunun hazineden getirildiðini öðrenince 'kokusu burnuna gelir' korkusuyla hemen iki parmaðýyla burnunu tutar. Ömer b. Abdülaziz'in, hilafete geçmeden evvel yýllýk geliri, kýrk bin dinar idi. Hilafeti zamanýnda ise yýllýk harcamasý üç yüz dirheme indirilmiþti. Gençliðinde babasý Abdülaziz ve kayýnbabasý Abdülmelik'ten büyük miraslar kalmýþtý. Halife olur olmaz bütün o mallarýný ve mülklerini Beyt'ül-mal'a devretmiþti. Ardýndan Emevi ailesinin haksýz yere elde ettiði mal ve mülklere el koydu, Beyt'ül-mal'a iade etti. Beyt'ül-mal'dan bütün halk eþitçe istifade ediyordu. Emevi hanedanýnýn hükümdarlarý tarafýndan uygulanan bencil ve ezici mali politika, yerini kalbi Allah ve ahiret korkusuyla dolu olan, yüreði Ýslam için sýzlayan, Ýslami adaleti ümmet arasýnda ve yeryüzünde uygulamaya susayan bir devlet baþkanýn adil bir mali politikasýna býrakmýþtý. Böylelikle Müslümanlar kendilerini müreffeh, huzur ve emniyet içinde buldular. Öyle ki zekâta muhtaç olanlar artýk zengin olmuþlar, zenginlerin ve mal sahiplerinin zekâtlarýný kimlere verecekleri bir problem haline gelmiþti. Zekât verecek kimse bulunamýyordu. Hatta halk, o kadar çok zengin olmuþtu ki Basra Valisi, Halife'ye þunlarý yazdý: “Ýnsanlar öyle bolluk içinde yüzm eye baþladýlar ki artýk onlarýn azmalarýndan korkuyorum.”
Kendisine verilen lüks ve yüksekçe makam koltuðunu reddederek, yerdeki kilimin üzerinde oturur. Güzel yataklar, kokular, bir sürü lüks ve güzel elbiseler getirilince, hepsini reddeder ve Beyt'ül- mal'a gönderir. Ýlk icraat olarak Mýsýr ve Kuzey Afrika valilerini halka zulmettikleri için görevden alýr. Emevi idarecilerinin altmýþ yýl devam ettirdikleri, en vahim uygulamalarýndan biri olan ve âdet haline getirdikleri “hutbede Hz.Ali ve evladlarýna küfretmeyi” yasaklar. Hutbenin sonunda bu kýsým yerine: “Þüphesiz ki Allah adaleti, iyiliði ve akrabaya yardým etmeyi emreder.hayası zlı gi, cirkin isleri, fenalı k ve azgı nlı gi da yasaklar. O, düþünüp tutasýnýz diye size öðüt veriyor.” (Nahl 90) ayetini okur. Ömer Bin Abdülaziz'in emri ve gayreti ile Hz.Ali ve Ehl-i Beyt'ine yapýlan küfürler sona ermiþ ve halk bu hakikatleri o günden sonra anlamaya baþlamýþtý. Adaletin tüm yönleriyle gerçekleþtiði bu dönemde Ömer, kendinden evvelki zalim ve zorba idarecileri, vali ve kumandanlarý azlederek yerine muttaki kimseleri tayin etti. Bu salih kiþileri görevlendirirken Kuran ve Sünnet'e uygun icraatlarda bulunmak ve Allah'ýn razý olacaðý bir Ýslamî devlet yönetimini gerçekleþtirmek ve Allah'ýn adaletini insanlar arasýnda yeryüzünde tatbik etmek emeli ile yapmýþtý. Vahyin ve Ýslam'ýn ruhu ve özü O'nun yaþayýþýnda, sözlerinde ve kaleminde görülüyordu. Ömer'den önce gerek bedeviler ve gerekse bazý Sosyal Ve Kültürel Uygulamalarý: idareciler cahiliye devrindeki âdetlere yer yer meyletmiþ, hatta bazý kabileler birbirlerine savaþ Halife Ömer, Ýslam toplumuna müthiþ bir þekilde açmýþlardý. Cahiliye âdetlerinin ve özellikle kabile ve ýrk yeni yöneliþler ve kültürel deðiþimler yaþattý. Önceki taassubunun yeniden hortlamasý Allah'ýn hükümdarlar zamanýnda halk arasýndaki muhabbetler; Müslümanlara bahþettiði Ýslam kardeþliðinin tekrar binalar, iþletmeler, yemek ve ziyafetlerdi. Ömer bin yýkýlmasýna sebep olabilirdi. Ömer b. Abdülaziz bu gibi
ÝZ BIRAKNLAR
KAPAK DOSYASI 22
DÜNYA - AHÝRET BÜTÜNLÜÐÜ
Hicri 99/ Miladi 717 yýlýna gelindiðinde ölüm döþeðindeki Süleyman bin Abdülmelik zorunlu þartlardan dolayý Ömer b. Abdülaziz'i “kendisinden sonra Yezid ibn Abdülmelik'in veliahd olmasý þartýyla” halife tayin eder. O, bu görevi istememesine raðmen bütün Müslümanlar O'na bey'at eder. Ýlk hutbesinde: “Ey Ýnsanlar… Allah'a itaat edene itaat etmek gerektir. Allah'a isyan edene itaat edilmez. Allah'a itaat ettiðim müddetçe bana itaat ediniz. Allah'a isyan ettiðim anda bana itaat etmeyiniz.” sözlerini söyler. Ömer b. Abdülaziz halife seçilmiþti. Fakat takva sahibi gerçek mümin ve büyük bir sorumluluk duygusuna sahip olan bir kiþi idi. Hilafetin nasýl bir makam olduðunu, Hz Peygamber'in (SAV) Ýslam Devletindeki vekâleti olduðunu ve en mühimi Cenab-ý Hakk'ýn “Ulu'l-Emr” diye tavsif ettiði kimselerin iþgal etmesi gereken bir mevki olduðunu idrak ediyordu. Aynen dedesi Ömer bin Hattab gibi, “Dicle kenarýnda bir kurt koyun kapsa kendisini sorumlu gören, bütün ümmetin iþlerini yürütmek ve onlara yapýlan her türlü iç ve dýþ zulmü önlemeyi kendine görev bilen” bir kiþi idi. Kendisinden önceki Emevi hükümdarlarýndan farklý olarak hükümdar-halk arasýndaki duvarlarý yýktý. Halk, Halife ile doðrudan görüþebilmiþ, böylelikle zulme uðramýþ kiþilerin haklarýný arayabilmelerini ve meþru isteklerini Halife'ye iletebilmelerini saðlamýþtý.
43
muhalefetlerine raðmen hilafet saltanata dönüþtürülmüþ, buna karþý çýkan bir çok sahabe ve ileri gelen tabiilerin direnmeleri büyük zulümlerle kýrýlmýþ ve Emevilerin yaklaþýk altmýþ yýllýk bir saltanat dönemi, nihayet “Beþinci Halife Emir'ül-Mü'minin” Ömer Ýbn Abdülaziz'in hilafete gelmesiyle sona ermiþ ve hilafetten saltanata dönüþtürülen makam, tekrar saltanattan hilafete çevrilmiþti.
vurgular. Zira bütün aktivitelerde Allah rýzasýnýn ve dolayýsýyla ahiretin gözetilmesi, tüm davranýþlarýn ibadet niteliðini kazanmasýna neden olur.
VE… ÖMER BÝN ABDÜLAZÝZ… Hicri 63 (M. 682-683)'te Medine'de doðmuþtur. Anne tarafýndan nesebi Hz. Ömer'e dayanýr. Annesi Ümmü Asým, Hz. Ömer'in oðlu Asým'ýn kýzýdýr. Büyük ve mutlak müçtehidlerin yetiþtiði dönemde gençliðinin ilk yýllarýný geçirmiþ ve bu fakihlerden en mükemmel þekilde istifade etmiþ, onlardan ilim tahsil etmiþti. Babasýnýn Medine valisi iken Mýsýr'a tayin edilmesi üzerine kendisi yine Medine'de kalýp, tahsiline ve eðitimine devam etmiþti. Ömer b. Abdülaziz, daha çocukluðundan beri kalbi iman ve Allah korkusu ile dolu bir kiþiydi. Rivayete göre; çocuk yaþta iken bir gün aðladýðý görülmüþ. Annesi gelip O'na niçin aðladýðýný sormuþ, O da :“Ölüm ve sonrasýný hatýrladým da onun için aðlýyorum.” demiþti. Hatta babasý, hac farizasýný yerine getirmek için Medine'ye geldiðinde oðlunu Salih Ýbn Keysan'dan sormuþ o da þunu söylemiþti: “Kalbinde Allah korkusunun bu kadar yerleþtiðini gördüðüm kimse yoktur. Ömer b. Abdülaziz gibi takvasý ve mesuliyet duygusu bu kadar geliþen baþka birine az rastlanýr.” Amcasý Abdülmelik Ýbn Mervan O'nu, kýzlarý arasýnda faziletli ve takvasý ile tanýnan ve tam ona layýk bir eþ olan Fatýma ile evlendirmiþti. 25 yaþýnda iken Medine ve Hicaz valiliðine getirildi. Gerek takvasý gerek adaleti ve gerekse ilmi seviyesi itibariyle diðer Emevi vali ve emirlerine benzemeyen Ömer Bin Abdülaziz, Medine'ye varýr varmaz devrin en büyük fakihlerinden on fakihi toplayarak onlarý kendisine müþavir ve yardýmcý edindiðini, onlara danýþmadan ve Ýslami hükmünü iyice ortaya çýkarmadan herhangi bir iþ görmek istemediðini, ayrýca memurlarýndan birinin zulüm ve haksýzlýðýný görür veya iþitirlerse mutlaka kendisine bildirmelerini söyler. Ömer b. Abdülaziz'in Medine valiliði sýrasýnda Hicaz bölgesinde tam bir Ýslamî adalet saðlanmýþ, ümmet rahat ve huzura kavuþmuþtur. Kûfe ve Basra'da Haccac-ý Zalim'in zulüm ve baskýlarýndan kaçanlar buralara kaçýp sýðýnmýþlardýr. Said Ýbn Cübeyr gibi birçok muhaddis ve fakih Kûfe ve Basra'da þehit edilmiþ, birçoðu da kaçmýþtý. Ömer Bin Abdülaziz yapýlan bu zulmü gelenlerden öðrenince büyük üzüntü duymuþ ve durumu Velid Ýbn Abdülmelik'e bir mektupla bildirmiþti. Buna karþýlýk Haccac ise mevkiini korumak için Velid'e bir mektup yazarak “Irak'ýn fitne ve fesatçýlarýnýn Mekke ve Medine'ye iltica ettiðini, bu durumun onlarý güçlendirip hükümet merkezinin ve gücünün zayýflamasýna yol açtýðýný” bildirir. Ýki farklý mektup alan Velid ise Ömer Bin Abdülaziz'e durumun ne olduðunu sormadan, yapýlan zulümlere kendi iktidar ve mevkiini tercih ederek, emirliði elinden gider diye korktuðundan adil bir vali olan Ömer Bin Abdülaziz'i Hicaz valiliðinden azleder.(hicri 93 – miladi 712)
Y
üce Allah insanlarý, kulluk vazifesini icra etmeleri amacýyla yaratmýþtýr. Bu görevi yerine getirmeleri ve nihai kurtuluþa erebilmeleri için, kulluðun gereklerini insanlara bildiren elçiler göndermiþtir. Bu elçiler, insanla fýtratý arasýna girmiþ olan engellerin ortadan kaldýrýlmasý amacýyla uðraþ vermiþlerdir. Ne var ki, birçok peygamberin görev süresinin tamamlanmasýndan sonra insanlar ilahi vahyi çarpýtmýþ ve beþeri düþünce ve ideolojilerin ilahi yasalarý engellemesine neden olmuþlardýr. Ýslam dini de kendisinden önce gelen dinlerin sapmalarýný düzeltmeye çalýþmýþ ve dosdoðru, fýtrata uygun dini ihya etmeye çalýþmýþtýr. Ýslam dýþýndaki dinler, dünya – ahiret bütünlük ve dengesini dünya veya ahiret lehinde bozmuþlardýr. Ýslam dini, dünya ile çeliþkileri olmayan bir dindir. Dünya ve ahireti, din ile hayatý bir bütünlüðe kavuþturmuþtur. Bu nedenle, ünlü filozof Kant'ýn ifadeye dökmüþ olduðu, “Ýnanca yer bulmak için bilgiyi inkar ettim”(1) düþüncesinin Ýslam literatüründe yeri yoktur. Ýslam, dünyaya aðýrlýk verip ahireti ihmal etmeyi kabul etmediði gibi, ahirete aðýrlýk verip dünyayý ihmal etmeyi de reddeder. Zira dünya da ahiret de Allah'ýndýr. Birini elde etmek amacýyla diðerinden soyutlanmak gerekmez. Fert, sadece kulluk yapmak amacýyla yaratýldýðýna göre, ilahi yasalarýn istisnasýz bütün tavýrlarýnda belirleyici rol almalarý gerekmektedir. Bu nedenle Ýslam, Müslümanýn hayatýnda dini görünümlü olmayan aktivitelerin varlýðýný kabul etmez. Ýslam dini, müntesiplerinden bireysel, toplumsal, ekonomik, siyasi, iktisadi ve benzeri hayatýn bütün alanlarýnda ilahi kanunlara uygun davranýþlar sergilemelerini istemektedir. Ýslam, insanýn bütün davranýþlarýný tevhid anlayýþý içerisinde birleþtirmiþtir. Bu nedenle, Marx'ýn; “Din afyondur” veya “Din, her türlü ilerlemeye karþý bir fren niteliði taþýr ”(2) gibi sözlerinin Ýslam dini için bir geçerliliðinden söz edilemez. Ýslam tarihi boyunca Ýslam devletlerinin dine baðlýlýklarý ölçüsünde geliþip güç kazandýklarý, hakimiyet sahalarýnýn geniþlediði, dinden sapma kaydettikleri ölçüde de güç kaybettikleri ve geriledikleri gerçeði buna delil niteliði taþýr. Ýslam, dünya için çalýþýlmasýný, dünyanýn imar edilmesi gerektiðini, ancak bu çalýþma içerisinde gözetilmesi gereken yerin ahiret olmasý gerektiðini
Ýslam, iyilik ve kötülüðü nesnelerin kendinde aramak yerine, bireyin onunla kuracaðý münasebetin niteliðinde arar. Sözgelimi; mal, servet, kadýn vb. þeyler hakkýnda Allah Rasulü (s.a.) övücü ifadeler kullanmýþ olmakla birlikte, yerici ifadeler de kullanmýþtýr. O halde bu ve benzeri þeylere ilahi yasanýn öngördüðü perspektiften bakýlmasý ve öylece deðerlendirilmesi halinde övgüye layýk bir nitelik kazanmalarýna sebep olur. Aksi bir bakýþ açýsý ve deðerlendirme tarzý ise, yerilmesi gereken bir nitelik kazanmalarýna neden olur. Ýslamýn gayesi, insaný dünyaya ve kullara kulluk derecesinden yaratýcýsýna kulluk mertebesine çýkarmaktýr. Aksi takdirde insan maddenin, dünya ile sýnýrlý dünyanýn pençeleri arasýna sýkýþýp, bedeni – hissi arzularýn ötesine geçemeyen bir robot haline gelir. Kur'an, insanýn ruh ve bedenden müteþekkil bir varlýk olduðunu belirtir. Þüphesiz ruh, ilahi nefhayý, beden ise balçýðý, çamuru ve basit maddeyi temsil eder. Bunlarýn her birinin kendine göre ihtiyaç ve ödevleri vardýr. Kur'an, ruhla bedenin birbirinden baðýmsýz olarak yapacaðý herhangi bir aktiviteyi kabul etmez. Dünya – ahiret… Biri diðerini takip eden iki olgu… Fakat Kur'an, bunlarýn da birbirinden baðýmsýz olarak düþünülmesini reddeder. O halde Ýslam dini, dünya – ahiret, beden – ruh gibi birbirine zýt görünen uçlarý belirli eksenlerde birleþtirmiþ ve ayný saha içerisinde iþlev görmelerini saðlamýþtýr.(3) Kur'an-ý Kerim, bu birlikteliði þu þekilde ifade eder: “Allah'ýn sana verdiðinden ahiret yurdunu gözet!; ama dünyadan da nasibini unutma!” (Kasas, 28/77). Bu ayette, ayný amel içerisinde dünya ve ahiretin birleþtirildiði, dikkati çeken önemli bir husustur. Bu ayette bir parçalanmýþlýða izin verilmemekte, dünya ve ahiret bir bütün olarak algýlanmaktadýr. Ne dünya ahiret için, ne de ahiret dünya için bir alternatif deðildir. Ýþlenen her amel, dünya ve netice olarak da ahiret hedefli olmalýdýr.(4) * Atatürk Ünv. Ýlahiyat Fak. Tefsir Anabilim Dalý Öðretim Üyesi Kaynaklar: 1- Aydýn, Mehmet, Din Felsefesi, Dokuz Eylül Ü. Yay., Ýzmir 1987, s. 77. 2-Geniþ bilgi için bk. Lenin, V. Ý., Din Üstüne, çev. Ferhat Gelendeþ, Baþak Yay., Ankara 1988, s. 7-8,20. 3-bk. Al-i Ýmran, 3/59; Hicr, 15/26-29,33; Kehf, 18/37; Hac, 22/5; Rum, 30/20; Fatýr, 35/11; Saffat, 37/11; Mü'min, 40/67; Rahman, 55/14. 4- Kutub, Muhammed, Ýnsan Psikolojisi Üzerine Etüdler, s. 306; Paçacý, Mehmet, Kur'an'da ve Kitab-ý Mukaddes'te Ahiret Ýnancý, Ýstanbul 1994, s. 117.
KAPAK DOSYASI
ÝZ BIRAKANLAR 42
Hz.Osman'ýn 12 yýllýk hilafetinin ilk altý yýlý büyük fetihlerin yansýra huzur ve emniyet dönemi olmuþ, diðer altý yýlý ise tam bunun aksine üzücü olaylarla geçmiþtir. Ýslam devletinin özellikle fetihlerle gelirleri artmýþ, refah seviyesi yükselmiþ, bu da bazý sefahatlerin yayýlmasýna sebep olmuþtu. Zira refah ve servetin, idare ve devlet tarafýndan kontrol altýna alýnamayýnca azgýnlýklara ve çeþitli ahlaki zaaflara yol açmasý son derece tabiidir. Bunun sonucu olarak Hz Osman devrinde yapýlan bazý icraatlar Ýslam Devleti içinde birçok çözülme ve zayýflamalarýn meydana gelmesine sebep oldu. Sonuçta “Ýdareden memnun olmayan” bir kitle oluþtu. Bu kitlenin daha da ileriye giderek Hz.Osman'ý þehit etmesi bir dönüm noktasý oldu. Bundan sonraki dönemlerde Ýslam Devletinde zayýflamalar, dinden uzaklaþmalar, kan dökme, sefâhât, hurâfeler artmaya baþladý. Özellikle Hz.Ali devri fitne, fesad ve mücadelelerle geçmiþ, beþ yýla yakýn hilafeti esnasýnda O, bir gün bile olsun huzur ve sükûn bulamamýþtý. Hz.Ali döneminde “Hariciler” denilen bir grup türemiþti. Bu grup sonunda Hz Ali'yi þehit etmiþti. Bundan sonrasýnda, Ýslami olmaktan çok bir Arap devleti olan, ýrkçý zihniyetle hareket eden Emevi Devleti'nin var olduðunu görüyoruz. Ýdarecilerin karakterleri ve Ýslami hayattan uzaklaþýp zevk ve eðlencelere dalmalarý,halk arasýnda tekrar cahiliye âdetlerinin yayýlmasýna sebep olmuþtu. Emevi Devletinin Ýslam'a ters düþen en açýk tarafý ise Ýslam'ýn yasakladýðý 'Arap ýrkçýlýðýna' sahne olmasýydý. Emeviler döneminde Ýslam Halifeliði artýk tamamen bir saltanat haline dönüþtürülmüþ, babadan oðula geçen bir makam olmuþ, Ýslam ahkâmýna aykýrý birçok uygulama yapýlmýþtýr. Örneðin; ganimetlerin taksiminde yapýlan haksýzlýklar, valilerinin haksýz yere yaptýklarý zulümlere karþý onlarýn arkasýnda durmalarý, Ýslam hukukunun yasakladýðý; kesilen kafalarý bir yerden bir yere göndermek, cenazeye hakaret etmek, cenazeyi yakmak gibi hareketler bunlardan birkaçýydý. Hatta Muaviye devrinden baþlayarak þarkýlý ve müzikli eðlence toplantýlarý son derece yayýlmýþ, zamanla içki âlemleri tertip edilmeye baþlanmýþtýr. Yezid'in eðlence ve çalgý aletleri, þarkýcýlarý vardý. Rasulullah'ýn þehrine zalim valiler tayin etmiþti. Zamanla iþ o derece çýðýrýndan çýkmýþ ki; Yezid, kendisine bey'at etmeyen Medine'deki Sahabilerin üzerine ordu göndermiþ, bir çoðunu þehit etmiþ, Medine'yi yaðmalamýþlar, hatta daha da ileriye giderek; Kâbe'yi taþa tutmuþlar ve yakmýþlardý. Hz.Hüseyin(RA) hunharca þehit edilmiþ, mübarek baþý Yezid'in önüne getirilmiþti. Aslýnda þunu da bilmek lazým ki; devlet yönetimi Ýslami yaþayýþtan uzaklaþmasýna raðmen, halk sahabe torunlarýnýn etrafýnda toplanarak devlete ve yönetime karþý tavýr takýnmýþlar, ama ne yazýk ki zamanla etkilenmeye baþlamýþlardý. Bundan sonrasý Emevi Devleti için ve dolayýsýyla da Ýslam Devleti için tamamen iktidar mücadelesine dönüþmüþtür. Ama Ýslami yönetim, artýk tamamen saltanata dönüþmüþ, Ýslam'dan önceki cahiliye devri âdetleri toplum içinde yayýlmaya baþlamýþtý. Ýslam toplumu Hz. Peygamber (SAV) ve Hz.Ömer (RA) zamanýndaki yaþantýsýný Emevi Devleti toplumu anlayýþýna terk etmiþti. Sonuçta birçok sahabinin ve ehl-i beytin
23
HER NEFiS MUTLAKA ÖLÜMÜ TADACAKTIR
24
ÝZ BIRAKANLAR
KAPAK DOSYASI
RAMAZAN ÇETÝN
Ey dost! Sana bu mektuplarý yýldýzlarýn tebessüm ettiði, çiçeklerin yýldýzlarý öptüðü, gecenin sözünü en güzel söylediði, ahengin kendini ele verdiði, duygularýn akýþýný kimsenin görmediði bir saatte yazýyorum. Kalbimiz ve yüreðimiz aþk ve sevgiyle bir oldukça, sevgiyi, muhabbeti var eden oldukça ebede aksýn bu sevdamýz. Sevgiyle derman bulsun yaramýz… Ey dost! Þunu unutma ki; “Her nefis mutlaka ölümü tadacaktýr.” Her gelen mutlaka gidecektir. Mademki varolmuþuz, öyleyse ölüm vardýr. Aþk ile ölene bütün hayat bahardýr. Bilesin ki kýyamet günü ceza ve mükâfat belli olacak, her þey apaçýk olacak, gizli bir þey kalmayacak. Mahþer günü hesaplar ayan beyan belli olacak, iyiliklerin mükâfatý verilecek, fenalýklarýn cezasý olacak. Her kim ki, ateþten uzaklaþýr cennete girerse, her kim ki sevgiyle, ihlâsla muradýna ererse, iþte esas zenginlik ve yücelik odur, iþte kazanç o gündür. Bilelim ki hayatý dünya aldatýcý bir seraptan baþka bir þey deðildir, mümin hayata ve ebediyete bakýþýndan bellidir. Ne ekersek onu biçeriz, nasýl biçtiysek öyle dikeriz. Yanlýþ diktiysek nasýl sökeriz. Mademki ölümün nerede geleceði belli deðil öyleyse hazýrlýk yapmalý, yolumuzu, yurdumuzu belli etmeli. “dünyada bir garip bir yolcu gibi yaþamalýyýz.”Hayatý ebedi sanmamalýyýz. Tüm insanlýðý sevgi ve muhabbetle kucaklamalý, ebedi yarýn için hazýrlanmalýyýz. “Hiç kimse yarýn ne kazanacaðýný bilemez. Hiç bir nefis nerede öleceðini bilemez.”(1) Ey dost! Ecel saati öyle bir saat ki ne ileri ne de geri gider. Vakit ne zamansa o zaman gelir. “onlarýn ecelleri gelince ne bir saat geri ne de bir saat ileri giderler.”(2) Elimizde olan þeyleri deðiþtirebiliriz, deðiþen hayatý lehimize çevirebiliriz. ama elimizde olmayan þeyleri nasýl deðiþtireceðiz? Hele ölüm saati geldiðinde ne yapacaðýz. Rabbimiz (cc) bizlere þöyle seslenir. “Ey müminler! Mallarýnýz, çocuðunuz, çocuðunuz, sizi Allah'ý zikretmekten alýkoymasýn. kim bunu yaparsa muhakkak o hüsrana uðrayandýr. Birinize ölüm çatýp da “Ya Rab! Benim ölümümü biraz geciktirsen de sadaka verip sülehadan olsam” demeden evvel bizim size vermiþ olduðumuz rýzktan infak edin. Allah belirli zaman gelince hiçbir nefsi geri býrakmaz. Allah yaptýklarýnýzdan haberdardýr.”(3) Ýþte duydun Rabbin sözünü haydi artýk hakka çevir yüzünü. O bizim her þeyimizden haberdardýr, içimizde dýþýmýzda, bilsek de bilmesek de o vardýr. Zaman tükenip de vakit dolmadan, ömür yapraklarý sararýp
solmadan, hakka ve hakikate sýmsýký sarýlmalý, yapýlmasý gereken ne varsa yapmalý, sorumluluðumuzu iyi bilmeliyiz. Yarýn mizanda ne aðýr gelecekse, gözümüz ve gönlümüzü hangi þey aðartacaksa onun peþinden koþmalýyýz. Haþir günü yüzümüz kara çýkaracak, bizi utandýracak her hal ve hareketten uzak durmalýyýz. Rabbin razý olacaðý ameli Salih iþlemeliyiz. “þüphesiz insan hep ziyanda kalmýþtýr, kaybetmiþtir. Ancak iman edenler, ameli Salih iþleyenler, birbirlerine hakký ve sabrý tavsiye edenler müstesna.”(4) Onun için gel ziyana uðrayanlardan olmayalým, nefsimize uyup helak olmayalým. Kendi benliðimizde bitip kaybolmayalým. Sapkýn bir kavim olmaktansa hakla ve hakikatle yolunu aydýnlatmýþ erenlerden olalým. Habib-i Kibriya'yý kendimize mürþit bilelim. Bizi cehenneme götürecek, Allah'tan koparacak hayattan iþ ve sözlerden kendimizi uzak tutalým. Ýþte önümüzde Rabbin ayetleri, iþte yerlerin, göklerin delilleri, iþte hayatýn apaçýk belgeleri. Bilmem ki daha ne isteriz. neyin peþinden gideriz. Ey dost! Gel el açýp Rabbimize yalvaralým, kalbimizin sesini ona duyuralým ve diyelim ki “Ey rabbimiz! Ýman ettik, bizi yarlýða ve bize acý. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” senin rahmet ve bereketin her þeyi kuþatmýþtýr, her þey senin sevginle var olmuþtur. Bizi de yolunda yar eyle, kalbimizi sýratý müstakime kalb eyle! Eðer sýrat-ý müstakimden þaþarsak, eðer doðru yoldan kayarsak bize kim yol gösterir, bize kim el uzatýr. Sahibimiz kim olur. Sevdiðimiz kim olur. Kesinlikle unutma ki bu yolun vardýr dönüþü, bir gün doðacaktýr ebediyet güneþi. Kalbimizi hakkýn zikriyle yumuþatmalý, gönlümüzü güzeller güzelinin muhabbeti kuþatmalý. Eðer kalbimiz katýlaþýp da körleþirse, eðer ruhumuz sevgisizlikten heba olup çürürse, eðer yolumuz imansýz kararýrsa, eðer mezarýmýz karanlýkta kalýrsa, eðer hesabýmýz mahþerde zorlaþýrsa, söyle dostum biz bu âlemi ne yapalým? Onun için Efendimizin(sav) “Dünyada bir garip bir yolcu gibi yaþa. Akþama ulaþtýðýnda sabahý bekleme, sabaha ulaþtýðýnda da akþamý bekleme. Hastalýðýn için sýhhatinden, ölümün için hayatýndan istifade et. Vaktini boþ geçirme”(5) Aðzýmýzýn tadýný bozacak ölümü sýk sýk hatýrlamalý, bir gün ölümün bizi yakalayacaðýný aklýmýzdan çýkarmamalý. Sevgi ve muhabbetle kal… KAYNAKÇA:
1- Lokman,34 2- Nahl,61 3- Münafikün,9-11 4- Asr,1,2,3 5- R.Salihin,s.13
41
þekilde uygulamakla mümkün olabilir. Yoksa kendisinin “Ben Halifeyim” veya halkýn “Sen Halifesin” demeleriyle gerçek halife olunamaz. Þu gerçek yön de vardýr ki: Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Osman Ve Hz Ali (R.Anhum)'dan sonra Ömer bin Abdülaziz'den baþka Ýslam'ýn emrettiði gerçek hilafeti yaþayan ve Ýslami hükümlere uyarak Ýslam Devletini yöneten kimse maalesef pek nadir mekorkut@ortakzemin.com olmuþtur. Tabi O'nun gibi mükemmel bir þahsiyeti daha iyi M.EMÝN KORKUT anlayabilmek için kendinden önceki dönemlerde yaþananlarý ve o dönemlerdeki durumu bilmek faydalý Ömer Bin Abdülaziz'in Hilafeti, Ýslam tarihindeki ilk olacaktýr: “ihya, tecdid ve deðiþim” hareketidir. Bu ilk hareket de Ömer Bin Abdülaziz Öncesi Toplum: Hilafet makamýný iþgal eden bu deha þahsiyete nasip olmuþtur. Ondan sonraki dönemlerde meydana gelen Bir zamanlar yaðmanýn, adam öldürmenin, “Ýhya Hareketleri” ise hep ilim adamlarý tarafýndan talanýn, faizin, fuhuþun son derece mübah görüldüðü, gerçekleþtirilmiþtir. Ömer Bin Abdülaziz dönemi, Ýslam'dan kadýn haklarýnýn çiðnendiði, zulmün ve sömürünün uzaklaþmayý kýsa bir müddet de olsa durduran ve zirveye ulaþtýðý Hicaz Bölgesinde, Hz. Peygamber Müslümanlarýn tekrar Ýslam'a dönmelerini saðlayan (SAV)'in geliþiyle, artýk Allah'ýn hâkimiyetinden ve Ýslam'ýn hükmünden baþka hiçbir kanun ve hüküm geçerli bir dönemdir. Dört büyük halife devrinden sonra, hilafetin deðildi. Kabile hayatýnýn yerini sistemli bir devlet þekli saltanata dönüþmesi neticesinde tekrar Ýslam'dan bir almýþ ve Yemen'den Þam'a kadar giden bütün uzaklaþmanýn meydana geldiðini görüyoruz. Toplum kervanlar büyük bir emniyet içinde gidip fertlerinin hepsi olmasa bile, yönetimi ellerinde gelebilmiþlerdi. Ýslam devletinin idari temelleri; bulunduranlarýn ve hükümdar ailesinin Ýslam'a sýrt Hz.Peygamber devrinde atýlmýþ, Hz Ebubekir çevirdikleri bir gerçektir. Ancak Ömer Bin Abdülaziz gibi devrinde geniþlemiþ, Hz.Ömer devrinde de âdil, Allah'tan korkan, mü'min, salih ve âlim bir devlet yerleþmiþtir. Hz Ömer devri, Ýlahi adaletin ve Ýslam adamýnýn baþa geçmesiyle tekrar toplum fertlerinin kanunlarýnýn en mükemmel þekilde uygulandýðý, Ýslam ahkâmýnýn bütünüyle devlet müesseselerine, teoriden Ýslam'a yöneldiklerini görüyoruz. Hz.Peygamber'in Halifesi olabilmek ancak ve idealden pratiðe döküldüðü devir olarak Kuran ve Sünnet'in ahkamýný tam ve mükemmel bir bilinmektedir.
ÝSLAM'IN ÝLK MÜCEDDÝDÝ VE BEÞÝNCÝ HALÝFE :ÖMER BÝN ABDÜLAZÝZ
Firavun, bunun en tipik örneðidir. Ben sizin en büyük rabbinizim demiþti. Bu eðilimin daha çok lider ve önder durumundaki makam ve mevki sahibi kiþilerde, aþýrý geliþtiði görülüyor ve bunlarýn enaniyeti, sonuçlarý bakýmýndan daha tehlikelidir. Enaniyetin ferdi olduðu kadar, toplumsal þekli de vardýr. Bir toplum yada toplum içindeki bir grup kendisini, diðerlerinden, üstün görüp, üstün tutabilir. Ýslam özellikle bu türden olan, asabiyet ve kabilecilik temeline dayanan davranýþ ve tutumlarý ortadan kaldýrmayý hedef almýþtýr. Bu tutum toplumlarda adaletsizliði ve çýkarcýlýðý ön plana iter.
Enaniyetli insanlar tüm hayatlarýný Allah rýzasýnýn olmadýðý birtakým ideolojiler üzerine kurarlar ve buna 'hayat felsefesi' adýný verirler. Bu ideolojilerinin doðru olduðunu kendilerinin asla hata yapmayacaklarýna öylesine inanmýþlardýr ki sonunda onlara doðrular gösterildiðinde dahi enaniyetlerinden dolayý bu ideolojilerinden ve hayat felsefelerinden vazgeçmezler. Çizmiþ olduklarý hayat felsefelerinde, kendilerinin gözlerinde büyüttükleri o kadar çok etken vardýr ki bir türlü hakikatleri göremezler. Mesela, zenginlik, güzellik, mevki, eðitim durumu, kültür, mal ve çocuklar gibi bir çok konu. Ama sahip olduklarý her þey Allah'ýn kendileri için belirlediði kaderleri doðrultusunda geliþmektedir. Övündükleri her þeyi Allah (c.c) onlara birer imtihan konusu olarak vermiþtir. Ve Ahirette de edilen bu tavýrlardan dolayý tek tek hesaba çekileceklerdir. Allah(c.c) b u o l a y ý þ ö y l e a n l a t ý y o r : “ Ke n d i l e r i n i (övgüyle)temize çýkaranlarý, görmedin mi? Hayýr! Allah, dilediðini temizleyip yüceltir. Onlar, bir hurma çekirdeðindeki iplikçik kadar bile haksýzlýða uðratýlmazlar.” (Nisa:49)
Cahiliyye devrinde insanlarýn soy, nesep, mal, makam ve þöhret ve hatta kadýn gibi kendileri övünç kaynaðý olan bu maddeler, maalesef günümüz toplumunda da büyük bir hastalýk halini Enaniyetli insanlar, eleþtirilmekten ve almýþ ve geçmiþten günümüze þöyle bir göz hatalarýnýn söylenmesinden hiçbir zaman attýðýmýzda cahiliye unsurlarý, hemen hemen hiç hoþlanmazlar. Bu tür insanlara eleþtiri deðiþmemiþ hatta geliþerek devam etmiþtir. yapýldýðýnda, prestijlerini kaybetme endiþesiyle mimiklerinin doðallýðý bozulur, ses tonu deðiþir, Kalbini ve bedenini saf olarak Allah'a farklý tikler ortaya çýkar. Halbuki salih ve samimi yönelten insanlarda böyle bir haslet olmaz. Eðer müslümanlar ise hemen boyun eðip kul var ise þöyle kendisini bir kontrol etsin ve kalbini olduðunu, hata yapabileceðini kabullenip yüce yoklasýn. Þeytan sizi aldatmasýn. Hepimizce Allah'a (c.c) tövbe eder ve acziyetini kabullenir. malumdur ki, kendini beðenme ilk defa þeytanýn yaptýðý bir iþtir. Bu yüzden cennetten kovulmuþ ve Sonuç olarak, Enaniyet þeytanýn en önemli rahmetten uzaklaþtýrýlmýþtýr. özelliklerinden biridir. Allah'ýn (c.c) huzurunda da kibri ve itaatsizliði yüzünden kovulmuþtur. Ýslam bir Küfür ve inkarýn en önemli sebebi kibirdir. Hz ahlaki kusur olan kibri yasaklamýþtýr. Böyle bir kibir Peygamber(S.A.V) döneminde inkar eden zengin haramdýr. Allah'ýn rahmetinden kovulma ve ileri gelen insanlar, kibir neticesinde inkar sebebidir. Ancak bir kibir daha vardýr ki Kur'an; etmiþlerdir. Bu durum Kuran'ý Kerim'de þöyle bunu bize 'Müstekbir' kelimesiyle ifade etmiþtir. anlatýlmaktadýr. “En sonunda sýrt çevirdi. Büyüklük Müstekbirler, Allah'ýn arzýnda kendi isteklerini tasladý ve þöyle dedi. Bu eskilerde kalan bir tesis etmek için gayret gösteren azgýnlar ve sihirden baþka bir þey deðildir.” (Müddessir, 23-24) zorbalardýr. Bunlar Allah'ýn kullarýný kendi köleleri yapmak için Allah'ýn (c.c) dinine karþý Hz Peygamber, kibirlilerin cehenneme büyüklenirler. gireceðini þöyle anlatmýþtýr. “Cennet ile cehennem münakaþa ettiler. Cehennem þöyle Hangi durum ve þartta olursa olsun, dedi: “Bana zalimlerle kibirliler girecek” Cennet enaniyetle ve müstekbirce davranmak, onu þöyle cevapladý: “Bana zayýflarla yoksullar geçmiþten bugünümüze kadar daima çirkin bir girecek” Bunun üzerine Allah (c.c) birisine: “sen hadise olarak görülmüþ ve yerilmiþtir. Rabbim tüm benim azabýmsýn seninle dilediðime azap Müslümanlarý böyle hasletlerden muhafaza etsin. ederim” buyurdu. Diðerine de: “Sen benim rahmetimsin, seninle dilediðime rahmet ederim.Sizin her biriniz için dolu dolu insanlar var” (Müslüm Cennet, 34-35)
YENiDEN DOÐUÞ “RUH GÖÇÜ” MEHMET ALÝ KIZIKLI Her þeyi maddede arayanlarýn gözleri maneviyatta kördür. Materyalist fikirlerin hayata hâkim olduðu bir dönemde, ölüm sonrasý hayatýn varlýðýný kabul etmeyip, her þeyin dünyada yaþanýp biteceðine inanan insanlarýn savunduðu bir inanýþ; Reenkarnasyon veya tenasüh veya ruh göçü… Reenkarnasyon, ezelde yaratýlan ve tekâmül etmeleri, olgunlaþmalarý için dünyada bir bedene gönderilen ruhun olgunlaþmasý için 60 – 70 yýlýn yeterli olmayacaðý bu yüzden öldükten sonra tekrar dünyaya gelip tekâmülüne devam edeceðine inanmaktýr. Ceza ve mükâfatýn da ancak bu dünyada olacaðýný savunan bu görüþe göre önceki hayatýnda iyi insan olup mükâfatý hak eden ruhlar baþka bir insanýn bedeniyle dünya hayatýna devam eder nimetlere ve mutluluklara kavuþur. Önceki hayatýnda kötü insan olup cezayý hak eden ruh, bela musibet ve sýkýntýlara düçar olup, hayvan veya bitki olarak dünya hayatýna devam eder. Bu konuya Ýslam âlimleri birçok reddiye yazmýþlar ve inananlarýn küfre gireceðini söylemiþlerdir. Batýl inanýþlarýn yaygýn olduðu Hint inançlarýndan biri olan bu inanýþ eski Mýsýr'da da oldukça yaygýndý. Mýsýr firavunlarýnýn cesetlerinin mumyalanmasýnýn sebebi de bu inanýþtan kaynaklanmaktaydý. Yeniden dünya yaþamýna dönecek olan ruhun kendi bedenini bulmasý için cesetler saðlam kalsýn diye mumyalanýrdý. Bediüzzaman hazretleri bu konuyu þöyle ifade etmektedir: “…gark olan Firavuna der: “Bugün senin gark olan cesedine necat vereceðim” ünvanýyla, umum Firavunlarýn, tenasüh fikrine binaen, cenazelerini mumyalamakla maziden alýp müstakbeldeki ensâl-i âtiyenin temâþâgâhýna göndermek olan mevt-âlûd, ibretnümâ bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber…”(1) Reenkarnasyon son yýllarda Müslümanlar arasýnda da yaygýnlaþmaya baþladý. Efendimiz (a.s.m.)'in gaybaþina gözüyle görüp haber verdiði gibi, Ýslam'dan önceki batýl inanýþlar Ýslam âleminde yeniden dirilmeye (tenasüh etmeye) baþladý. Bu inanýþýn savunucularý yazýlý ve görsel medyayý kullanarak, düzmece bir takým senaryolarla insanlarýn zihnini bulandýrýp þüphe tohumlarýný atmaya çalýþmaktadýrlar. Güya harika yeteneklere sahip bazý çocuklarý örnek göstererek önceki hayatýný hatýrladýðýný savunurlar. Veya kimi insanlarýn hipnoz edilerek baþka yer ve zamanlara gidip o zamanda olan bazý olaylarý hatýrlamalarý ve hiç bilmedikleri konular hakkýnda bilgi sahibi olmuþçasýna konuþmalarýný örnek verirler. Cinler, zayýf bünyeli ve hassas kiþileri daha kolay etkileri altýna alýp, davranýþlarýný kontrol edip yönlendirebilirler. Çocukluk dönemi ve hipnoz aný kiþinin bünyesinin ve direncinin en zayýf olduðu anlardýr. Böyle anlarda cinler bu durumdaki insanlara musallat olup, etkisi altýna alýp istediði gibi konuþturup, istediðini yaptýrabilir. Reenkarnasyonu savunanlar Kur'andaki bazý ayetleri kendilerince yorumlayarak delil getirmektedirler. “Sonra þükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardýndan yeniden diriltmiþtik.”(2) Bu ayet ilk bakýþta sanki bu inanýþý savunuyor gibi gözüküyor. Ayeti yorumlayan müfessirler; bu ayet, verilen nimetlere nankörlük eden, küstahlaþan ve Hz. Musa(a.s.)'a karþý gelen kavme gösterilen bir mucizeyi anlatmaktadýr derler. Ayetin öncesi ve sonrasý ayetlere de baktýðýmýzda bunu açýk bir þekilde görebiliriz. “Sizler ölü idiniz, biz sizi dirilttik, sonra da yeniden öldürüp yeniden dirilteceðiz.” Bu ayeti yorumlayan müfessirler, insanýn yoktan, hiçten yani ölü bir durumdan sonra, cansýz ve ölü maddelerden yaratýldýktan sonra öleceðini ve ahirette yeniden diriltileceðini söylerler. Kur'an-ý Hâkim reenkarnasyonu þöyle çürütüp reddeder. “Onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim; Beni geri çevir, belki yapmadan býraktýðýmý tamamlar, iyi iþ iþlerim” der. Hayýr, bu söylediði sadece kendi lafýdýr. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarýnda geriye dönmekten onlarý alýkoyan bir engel vardýr.”(3) Haþir inancýmýza göre, her ferdin hesabý kendi hayatýna göre olacaktýr. Deðiþik cesetlere girip çýkan ruh, hangi hayat sahibi þahsiyetle haþrolacak ceza veya mükâfat görecek? Cenab-ý Hakk'ýn rahmeti sonsuzdur, baðýþlamasý boldur. O tövbe eden herkesin günahýný, azlýðýna ve çokluðuna bakmaksýzýn affedeceðini va'deder. Önceki hayatýnda kötü bir insan olup ta, affedilmek için hayvan olarak hayatýna devam etmesine gerek yoktur. Peygamberler tarihine baktýðýmýzda, peygamberlere tabi olan insanlar arasýnda öncesinde çok þerli olup ta sonrasýnda melekleri de geride býrakacak kadar terakki eden insanlarý görürüz. Ayný insanda ve ayný ruhla… Kudreti sonsuz olan Kadir-i Mutlak(c.c), her ceset için bir ruh yaratabilir. Bunun yerine sýnýrlý sayýdaki ruhlarý bütün cesetlerde dolaþtýrmak inancý O' na acizlik ve güçsüzlük isnat etmektir. Sonuç olarak diyebiliriz ki; reenkarnasyon fikri, ölüp yok olmaktan korkan insi þeytanlarýn aldatmacasýndan baþka bir þey deðildir. KAYNAKLAR : 1- Nursi, B.Said, Sözler,(Zehra Yay.),428 2- Bakara, 56 3- Müminun, 99–100
KAPAK DOSYASI
TOPLUM & AÝLE 40
büyük felaket ve yýkýmdýr. Bu düþünce cemaatleri de toplumlarý da birbirinden uzaklaþtýrýr ve birbirine düþman eder. Eðer bu düþünce lider konumundaki kimselerde mevcut ise bu daha da büyük bir felakettir.
25
TOPLUM & AÝLE
KAPAK DOSYASI 26
Ölüm Haberi Duyunca
"Ölümün kendine hâs büyük bir korkusu vardýr. Sizden birinize bir kardeþinin ölüm haberi geldiðinde þöyle desin:
TOPLUMSAL BÝR HASTALIK
ENANÝYET ZABÝT DURMUÞ
"Biz Allah'a aidiz ve tekrar O'na dönücüleriz. Ey Rabbimiz! Onu sâlihlere ilhak et, ve zürriyetine geride kalanlarla beraber halef ol, yani muîn ol, ona ve bize dîn gününde maðfiret et! Ey Rabbimiz onun ecrinden bizi mahrum etme, onun arkasýndan bizi fitneye duçar etme!" (1)
(1) el-Ezkâr, 132 (Ýbn es-Seniy'den)
Enaniyet: Kiþinin kendisine aþýrý deðer vermesi, kendi çýkarýný daima ön planda tutmasý anlamýna gelen ahlaki bir terim. Sözlükte ise; benlik, bencillik, egoistlik gibi anlamlara gelen 'enaniyet'; kibir, gurur, kendini beðenme ve övünme, kendini yeterli görme, baþkalarýný küçük görme, kendi üstünde ve ötesinde otorite ve makam tanýmama gibi olumsuz eðilimlere yol açan bir duygudur. Kuran-ý Kerim'de bu konuyla ilgili olarak þöyle bir olay anlatýlmaktadýr “Andolsun ki Allah size birçok yerlerde ve çokluðunuzun sizi böbürlendirdiði fakat bir faydasý da olmadýðý, yeryüzünün geniþ olmasýna raðmen, size dar gelip de boðularak arkanýza, döndüðünüz Huneyn gününde yardým etmiþti. Bozgundan sonra Allah peygamberine, müminlere güvenlik verdi ve görmediðiniz askerler i n d i rdi, inkar edenleri azaba uðrattý, inkarcýlarýn cezasý budur.” (Tevbe, 2526) Toplumlarda, cemaatlerde ve fýrkalarda; ben bilirim, benim yaptýklarým doðru, diðer grup ve düþünceler yanlýþtýr, varsa yoksa benim doðrularým diye bir düþünce içine girmek en
39
Diðer bir yöntem de çocuða küserek onu yola getirmektir. “Ben senin baban olmayacaðým.”, “Ben senin annen deðilim, kendine baþka anne bul” sözlerinden çocuk çok kötü etkilenir ve korkar, güveni sarsýlýr. Böyle sözler, çocuk için çok aðýr bir c e z a d ý r. Ç o c u k a n n e y i b a b a y ý kýzdýrdýðýnda, ona soðuk davranýlmasý normaldir. Az konuþmasý, sorularýna kýsa cevaplar vermesi veya vermemesi sakýncalý olmayabilir. Ancak, günlerce sürdürülen küslük ise olgun bir davranýþ deðildir. Toplumumuzda yaygýn yanlýþlardan birisi de baðýrmalar, beddualar sýralamaktýr. “Allah'ýndan bul! Ýnþallah sen de çocuklarýndan çekersin!” gibi sözlerle çocuk yetiþtirilmez. Bir süre s o n r a ç o c u k l a r, a n n e b a b a n ý n beddualarýný ezberler ve kulak arkasýna atarlar. Ancak, Allah'la korkutmak bazen kalýcý tedirginliklere sebep olabilir. “Cehennemde yanarsýn, çarpýlýrsýn” gibi sözler, küçükleri ürkütür. Korkmakla kalmaz, Allah'ý acýmasýz bir varlýk olarak tanýrlar. Bununla ilgili kaynaklarda çeþitli olaylar anlatýlmaktadýr. Tehditlerin çocuk üzerindeki psikolojik etkisi kötüdür. Ancak bu çocuðun davranýþlarýna kesin sýnýrlar çizmenin kötü olmasý demek deðildir. Anneler, babalar bazen bunu yanlýþ yorumlar v e çocuða her türlü davranýþýnda "hayýr" ,
Tehdit, çocuðun kiþilik kavramýný, kendine güvenini zayýflatýr. "Bir daha böyle yaparsan, bak neler olacak" veya "Bir daha kardeþine vurursan, seni döverim." gibisinden tehditler, çocuðun tedirginlik duymasýna yol açar. Böyle yapmakla, çocuða korkmayý ve bizden nefret etmeyi aþýlamýþ oluruz. Çocuklar, büyüklerin sembollerle konuþtuklarýný çok geç fark ederler. Baþlangýçta kendilerine söylenen her þeyi harfi harfine alýr ve onlara öylece inanýrlar. Büyüklerin, baþkalarý hakkýnda veya baþkalarýna karþý söyledikleri ileri geri sözler de çocuklar tarafýndan olduðu gibi kabul edilmektedir. Örneðin, “Senin gözlerini oyarým.” diyen bir kiþinin sözünü bir çocuk gerçek kabul ederek korkuya kapýlabilir. Bir defasýnda þaka yoluyla, kýzýma söylediðim, “Ben senin baban olmayacaðým.” sözüne ne kadar üzüldüðünü görünce asla böyle bir þaka yapmamaya karar verdim.
HZ. PEYGAMBER'Ý ÖRNEK ALMAK VE SÜNNETE TÂBÝ OLMANIN ANLAMI ÜZERÝNE - 2* Prof.Dr.Mehmet GÖRMEZ**
3 . Meþhur Tatar âlimi Þihabuddin Mercanî'ye göre Ýslâm Peygamberinin en büyük mucizesi, onun getirdiði mesaja uygun olarak ortaya koyduðu hayat tarzýdýr. O, bu mucizeyle yeryüzünün en bereketsiz topraklarýnda en bedevî toplumdan en medenî toplumunu meydana getirmiþtir. Mercanî bu görüþünü þöyle bir örnekle açýklar: “Kur'an hafýzý olduðunu iddia eden üç kiþiden birisi hafýz olduðunu ispat etmek için birkaç adil þahit getirse, diðeri keramet göstererek Kur'an'ýn harflerini ve sayfalarýný konuþturarak hafýz olduðunu onlara söyletse, üçüncüsü ise Kur'an'ý Fatiha'dan Nas'a kadar ezberinden okusa bize düþen üçüncüye itibar etmektir.” Binaenaleyh Rasul-i Ekremin, getirdiði mesaja uygun olarak yaþamýþ olmasý, örnek bir hayat sergilemesi, rivayet kitaplarýnýn nübüvvetini ispat sadedinde yer verdikleri bütün mucizelerinden daha üstün ve daha muteberdir.(36) Bu sebepledir ki Kur'an-ý Kerim onu, insanlýða numune-i imtisal olarak takdim ederken azim bir ahlâk üzere olduðunu da ilân etmiþtir.(37) Ancak sünnete ittiba çerçevesinde bu örnek hayatýn ve bu azim ahlâkýn Ýslâm toplumlarýna nasýl rehberlik ettiðini anlamak için baþa dönerek, yani sünnet ve hadisin kaynaðý olan Rasul-i Ekreme dönerek þu soruyu sormak gerekir: Hz. Peygamberin tutum ve davranýþlarýna yön veren, Kur'an'ýn sözünü ettiði azim ahlâkýn ilkeleri midir, yoksa azim ahlâkýn asýl belirleyicisi söz konusu tutum ve davranýþlarýn kendisi midir? Baþka bir ifade ile ahlâk mý Hz. Peygamberin davranýþlarýný belirlemiþtir, yoksa Hz. Peygamberin davranýþlarý mý ahlâký belirlemiþtir? Ýþte bu iki soru ve bunlara verilecek cevaplar, hem sünnete tâbi olmak ve Hz. Peygamberi örnek almanýn farklý anlamlarýný ortaya koyacak, hem de sünnet-ahlâk iliþkisi konusunda daha önce sorduðumuz sorularýn cevabýný bulmamýza yardýmcý olacaktýr. Tarihte ikinci görüþ, yani Hz. Peygamberin her türlü söz ve davranýþýnýn ahlâký belirlediði þeklindeki görüþ aðýrlýk kazanmýþ ve Hz. Peygambere benzemeye çalýþmak (teþebbüh) örnek almaya (teessi), yani taklit ittibaya tercih edilmiþtir. Fakih ve usûlcülerin tasnifleri kitaplarýn sayfalarýnda kalmýþ, hatta bu düþünce usûl yazarý musannifleri de etkilemiþtir. Meselâ Ýslâm düþüncesinin kendisinden önceki dönemini yorumlayarak kendisinden sonraki dönemlere þekil vermekte oldukça etkili olan Gazalî yirmi bir yaþýnda, usûle dair kaleme aldýðý el-Menhul adlý eserinde, uyulmasý gereken sünnetin alanýný geniþleterek, her fiilinde Hz. Peygambere benzemeyi (teþebbüh) sünnet telâkki eden anlayýþa karþý çýkmýþ ve þöyle demiþtir: “Bazý hadisçiler her fiilinde peygambere benzemeyi (teþebbüh) sünnet zannettiler ki, bu oldukça yanlýþtýr”.(38) Gazalî burada Hz. Peygambere benzemek (teþebbüh) ile onu örnek almayý (teessi) tefrik eder. Ona göre bir emire itaat etmek, emirlerini yerine getirmek (imtisal); o baðdaþ kurup oturduðunda baðdaþ kurarak oturmak, o yattýðýnda yatmak demek deðildir. Hz. Peygamberden mücerret olarak bir fiilin sadýr olmasý, bu fiilin yapýlmasýný bildiren bir karine olmadýkça bizim için vücup ifade etmez. Böyle bir karine olmadýðý zaman da bakýlýr eðer söz konusu fiil; yemek içmek kalkmak oturmak, yaslanmak gibi mutat bir davranýþ ise hiçbir hüküm ifade etmez.(39) Gazalî el-Mustasfa'sýný kaleme aldýðýnda sünnet anlayýþýnda herhangi bir deðiþiklik olmamýþtýr. Orada da Hz. Peygamberin kasdýný öðrenmeden, mücerret fiillerin örnek alýnamayacaðýný, bu kasdýn da ancak sözlü yahut hâl karinesiyle anlaþýlabileceðini ifade etmiþtir.(40) Gazalî ayný eserinde, Hz. Peygamberi tazim etmenin vacip olduðunu, tazim etmek için de onu her fiil ve davranýþýnda örnek almak gerektiðini savunanlara cevaben þöyle demiþtir. “Bir kralý tazim etmek onun emir ve yasaklarýna boyun
BÝR DÝZÝ YAZI
BiR DiZi YAZI
“Beni çok üzüyorsun, canýmdan bezdirdin, býktýrdýn” þeklindeki yakýnmalar; “Beni birazcýk seviyorsan acý bana!” gibi acýndýrma yollarý; “Yataklara düþeceðim!” diye süren yalvarmalar, ancak anne babanýn güçsüzlüðünü ortaya koyar. Bu yolla çocuk, tedirgin olur ama uslanmaz. Bir süre sonra çocuk bunlara alýþýr ve böylece anne babanýn otoritesi kaybolur.
*Yazýnýn ilk Bölümü 2. Sayýmýzda Yayýnlanmýþtý. **Diyanet Ýþleri Baþkan Yardýmcýsý, Ankara Ünv. Ýlahiyat Fak.
TOPLUM & AÝLE 38
tehdidiyle çocuðu yýldýran anne-baba, çocuðunu sürekli tedirgin etme pahasýna, ancak kýsa bir süre için uslandýrabilir.
"olmaz" demekten kaçýnýrlar. Çocuk ileri gitmeye baþladýðý zaman, davranýþlarýna bir sýnýr koyar, hatta gerekirse onu azarlayarak bu çizgiyi aþmamasýný saðlayabilirsiniz. Ama çocuðunuzda hiçbir zaman, ilerde þunu þunu yaparsa sonucunun kötü olacaðýný söyleyerek gözünü korkutmayýn. Tehditler gelecekteki olaylarla ilgilidir, oysa çocuk, içinde bulunduðu aný yaþar. Bu nedenle, çocuðun gelecekte yapacaklarýyla ilgili tehditler, onun davranýþlarýný düzeltmeye yaramaz.
27
ÇOCUK TEHDÝT EDÝLMEMELÝDÝR Prof. Dr. Mehmet Zeki Aydýn*
TOPLUM & AÝLE
BÝR DÝZÝ YAZI 28
eðmekten ibarettir; yoksa o baðdaþ kurup oturduðu tavsiyelerde önerilen zamanlara dahi riayet gerekir. z a m a n, b a ð d a þ k u r u p o t u r m a k, s e d i r e Meselâ kan aldýrmak sünnettir. Ancak bunu salý günü oturduðunda sedire oturmak deðildir. Hz. aldýrmak ikinci bir sünnettir. Zira Hz. Peygamber bir Peygamber bazý þeyleri nezretmiþse bizim de ayný hadisinde “Her kim on yedisine geldiðinde salý günü þeyleri adamamýz gerekmez. O bir þey satmýþ yahut kan aldýrýrsa bu onun için bir yýllýk tedavi olur.”(45), satýn almýþsa bizim de ayný þeyi satmamýz veya satýn diðer bir hadisinde ise “Her kim çarþamba ve almamýz ona tazim olmaz.”(41) cumartesi kan aldýrýr da alaca hastalýðýna Ne var ki ayný Gazalî, Þam'da ikamet ederken yakalanýrsa sadece kendi nefsini kýnasýn.”(46) kaleme aldýðý Kitabu'l-Erbain fî Usûli'd-Din adlý buyurmuþtur. Hatta Gazalî'nin anlattýðýna göre bazý eserinde bu fikrinden tamamen vazgeçmiþtir. Artýk hadisçiler bu hadis zayýftýr diyerek cumartesi kan onun gözünde teessi (örnek almak) ile teþebbüh aldýrmýþ ve alaca hastalýðýna yakalanmýþlardýr. (benzemek) karýþmýþ, taklit ile ittiba arasýnda hiçbir (Bunlardan biri) gece rüyasýnda Rasulullah'ý görmüþ fark kalmamýþtýr. Sünneti uygularken âdet-ibadet ve hâlini ona þikâyet etmiþtir. Hz. Peygamber ayýrýmý yapmak ise ona göre sünneti anlamamak kendisine neden cumartesi kan aldýrdýðýný sorunca olmuþtur. “Zira senden bu hadisi nakleden zayýf bir ravidir.”, Gazalî'nin bu kitapta yazdýklarýna göre, dinin diye cevap vermiþtir. Bunun üzerine Hz. Peygamber onuncu aslý sünnete ittibadýr. Sünnete ittiba ise de “Olsun neticede o, bu hadisi benden âdet-ibadet ayrýmý yapmadan Hz. nakletmiyor mu?”, diye karþýlýk verince Peygamberi, her türlü harekât ve hadisçi tövbe etmiþ, Allah Rasulü de þifa sekenatýnda örnek almaktýr. Yeme için dua etmiþ ve sabah kalktýðýnda Hz. Peygamberin içme, oturma kalkma, uyuma ve saðlýðýna kavuþmuþtur.(47) tutum ve davranýþlarýna yön veren, konuþma þeklinde dahi ona uymayý Gazalî'nin, el-Mustasfa'da bir Kur'an'ýn sözünü ettiði azim ahlâkýn sünnet kategorisi içinde rivayetin kabul edilmesi için ilkeleri midir, yoksa azim ahlâkýn asýl deðerlendiren Gazalî, “Ben belirleyicisi söz konusu tutum ve sýraladýðý þartlardan ayrýlýp zayýf peygambere ittiba derken, davranýþlarýn kendisi midir? Baþka bir ifade ile hadislere pirim veren rüyalara sadece ibadet ile ilgili konularý ahlâk mý Hz. Peygamberin davranýþlarýný itibar etmesinin sebeplerini ve kastediyor deðilim. Taabbudî belirlemiþtir, yoksa Hz. Peygamberin sünnete ittiba konusundaki konularda sünneti ihmal zaten davranýþlarý mý ahlâký belirlemiþtir? Ýþte bu iki görüþlerinde köklü deðiþikliklerin kabil-i imkân deðildir. Mutlak soru ve bunlara verilecek cevaplar, hem sünnete mantýðýný bütünüyle burada ittibadan (el-ittibau't-tam) söz tâbi olmak ve Hz. Peygamberi örnek almanýn irdeleme imkânýna sahip deðiliz. edebilmek için bütün âdetlerde Ancak bunun en açýklanabilir izahý farklý anlamlarýný ortaya koyacak, hem de de Hz. Peygambere uymak kanaatimizce selâmet limaný sünnet-ahlâk iliþkisi konusunda daha gerekir.”(42) der. o l a r a k g ö r d ü ðü tasavvufî önce sorduðumuz sorularýn cevabýný U s û l e d a i r e s e r i n d e H z. düþüncedir. Zira ehl-i tasavvuf, her bulmamýza yardýmcý olacaktýr. davranýþý þuurlu hâle getirmeyi, Peygamber baðdaþ kurup oturduðu anlamsýz bir alýþkanlýk ve tekrar için baðdaþ kurup oturmayý sünnet olmaktan çýkarmayý gaye edinmiþtir. olarak deðerlendirenlere þiddetle karþý Bunu da sebep ve hikmetlerini araþtýrarak çýkan Gazalî, el-Erbain'de býrakýn þalvar giymeyi, sarýk sarmayý veya týrnak kesmeyi; þalvarý aklîleþtirmek yolu ile deðil, en yüce örnek (eloturarak giymeyi, sarýðý ayakta sarmayý, elin meselu'l-ulya) yolu ile gerçekleþtirmek týrnaklarýný keserken þehadet parmaðý ile baþlayýp istemiþlerdir. Bu en yüce örnek de Hatemu'lbaþ parmakla bitirmeyi(43) ayaðýn týrnaklarýný Enbiya Hz. Muhammed'den baþkasý olamazdý. Gazalî'ye göre bu þekilde âdet-ibadet ayýrýmý keserken de sað ayaðýn küçük parmaðý ile baþlayýp sol ayaðýn küçük parmaðý ile bitirmeyi sünnet olarak yapmadan Hz. Peygambere her türlü harekât ve telâkki etmektedir. Dahasý Muhammed b. sekenatýnda uymak anlamýnda sünnete tâbi olmak, Eslem'den Hz. Peygamberin karpuz yediðini insanýn ruhu, kalbi ve davranýþlarý arasýnda tabiî bir bilmediði için karpuz yemediðinden dolayý sitayiþ ile dengenin oluþmasýný saðlar. Zira fenomen alan ile söz etmekte, ayaklarýna mest giyerken unutup sol ilâhî/kutsal alan, baþka bir ifade ile mülk ve melekût ayakla baþladýklarý için kýrk ölçek buðdayý keffaret arasýnda yakýn bir iliþki vardýr. Ayný yakýn iliþki insan olarak ödeyenleri meth ü sena etmektedir. Gazalî, vücudunun organlarý (cevarih) ile insan kalbinin “hangi amellerde sünnete ittiba gerekir” sorusuna durumu arasýnda da söz konusudur. Kalbin hâli, ýsrarla “sünnet (hadis) varit olan her konuda”, diye fiziksel varlýðýn dýþ etkenlerinden derin bir þekilde cevap verir. Ona göre, meselâ týp konusunda etkilenir. Kalp, eþyanýn tabiî görüntüsünü veren tabiplik taslayan Muhammed b. Zekeriyya er- ayna gibidir. Ancak bu aynanýn tabiî görüntüyü Razî'nin tavsiyelerine uyup da yüceler vermesi için cilâlanmýþ olmasý, aydýnlatýlmýþ ve âleminin bütün sýrlarýna vâkýf olan Hz. uygun bir dengede tutulmuþ olmasý gerekir. Peygamberin tavsiyelerine uyulmamasý Kalbin cilâsý nefsin her türlü kötülükten doðru bir davranýþ olarak addedilemez.(44) korunmasýna baðlýdýr; parlaklýðý ve aydýnlýðý zikir Sadece týbba dair tavsiyelerine deðil, bu ve marifet ile elde edilir; zikir ve marifet ise ancak
37
T
* Sivas Cumhuriyet Ünv. Ýlahiyat Fak. Din Eðitimi Anabilim Dalý öðretim üyesi
oplumumuzda, çocuklarý disipline etmek için çeþitli yöntemler uygulanmaktadýr. Korkutma yöntemi de bunlardan biridir. Korkutmalar bazen tehdit hâline gelmektedir. Anne baba bazen, küçük çocuklarýný evden gitmekle korkutmak için, “Annesiz kalýrsýn, üvey anne ellerinde büyürsün, o zaman anlarsýn deðerimi!” diyerek tehdit etmektedir. Bu
Hafýz Abdulbasit Abdussamet
Þehid Hasan el Benna
Her yerde ramazan farklý olur ancak Mýsýr'da ramazan daha bir baþkadýr. Teravihlerin hatimle sekiz rekat olarak üç saatte bitirildiðini, iki saat teheccüd namazýyla gecelerin ihya edildiðini görürüz.. Özellikle de ramazanýn son on gününde büyük camiler binlere varan cemaatiyle “ramazan kerim” parolasýnýn sýkça duyulduðu, hayýrlarýn bolca yapýldýðý, bu ayýn manevi iklimini yaþamak insana ayrý bir haz verir. Mýsýr kiþi istese de istemese de sabra alýþtýðý yerdir. Ýnsanlarýn sýcakkanlý ve çok sakin olduklarýný her þeye sabýr ve tahammülle göðüs gerdiklerini iþlerin bugün olmasa da yarýn anlamýna gelen “bukra” ya ertelenmesi kavga dövüþün pek rastlanmadýðý bir yer olmasý bunlara genetik olarak alýþýk olmadýðýmýz bizler için ilk aylar çekilmez olsa da sonradan sabrýn o büyülü gücüyle insan ister istemez buna alýþýveriyor Mýsýr'da eðitim müþavirliðine gittiðimizde eðitim müþavirliði sekreteri bize Mýsýrý tanýtýrken iki formül kullandý. Birinci formül: MSR: mýsýr Arapçada üç harften oluþur. M,S,R M: Meþakkat S: Sabýr R:Rahe (rahatlýk) olmak üzere üç kelime. Burada bürokrasi çok yavaþ yürüyüp iþler zordur. Her þeyde sabýrlý olmak gerekir acelenin ve kýzgýnlýðýn hiçbir faydasý yok. Ýnsanlar son derece rahattýr. En olumsuz durumda bile rahatlýklarýný korumaktadýrlar. Kýzgýn birini görünce bu Türktür derler veya kýzan biri ben Türklerin torunuyum diyerek karþý tarafý korkutmaya çalýþýrlar. Trafik kazalarý ölümcül olmadýktan sonra bir önemi yoktur. Kusurlu taraf pardon(maleyþ) diyerek herkes yoluna devam eder, dolayýsýyla arabalarýn çoðunun dýþ tarafý hasarlýdýr. Ýkinci formül: ÝBM: Ý:Ýnþallah: ne isterseniz isteyin bulunmasa dahi hiçbirzaman olumsuz cevap vermezler, cevap inþallahtýr. Ancak çoðu zaman sonuç olumsuzdur. B:BUKRA: Resmi iþlemlerde çoðu zaman bir talepte bulunacaðýnýz zaman iþiteceðiniz ilk kelime “bukra” yani yarýn gel. M:MALEYÞ(PARDON): En kötü durumla karþýlaþtýðýnýz zaman söylenen ilk söz “maleyþ” yani pardon. Kýsacasý þu cümle ile yazýmýzý bitirir isek her halde mübalaða etmiþ olmayýz;”Mýsýr anlatýlmaz, yaþanýr”
sünnete uygun ibadet ile gerçekleþir. Bütün bunlardan baþka kalbin tabiî bir dengede tutulmasý gerekir. Zira insan vücudunun bütün organlarý bir denge kanununa tâbidirler. Gazalî, ayný eserinde sünnete bu þekilde tâbi olmanýn nefsi kötülüklerden korumak gibi gizli bir anlamý yanýnda, bazý hikmetlerinin de anlaþýlamayacaðýný savunur. Zira dünyada pek çok þey vardýr ki ancak kendi gerçekliðinin bilgisi ile bilinir. Binaenaleyh sünnet olan her davranýþýn arkasýndaki hikmet, insan zihni tarafýndan kolay kolay anlaþýlamaz. Zira peygamberin her davranýþý nübüvvetin nuru ile yönlendirilmiþtir. Eðer peygamber iki davranýþtan birini diðerine tercih ediyorsa nübüvvetin ýþýðý ve melekût âleminden kendisine vahyedilen bilgi ile yani, gerçekliðin bilgisini elde ettiði için öyle hareket etmiþtir.(48) 4. Usul, fýkýh ve kelâm âlimlerinin çabalarýna raðmen ehl-i hadisin s ü n n e t e i t t i b a ko n u s u n d a k i anlayýþýnýn aðýrlýk kazanmasýnýn birtakým sosyolojik sebepleri de yok deðildir. Hatta Ziya Gökalp bu hususu hars ve medeniyet kavramlarý ile izah etmiþtir. Gökalp'e göre hadisten kelâma ve fýkha geçiþ harstan medeniyete çýkýþtýr. Ehl-i hadisin bidayette tefakkuhu kabul etmemesi, henüz hars ile medeniyetin karýþmamasýndan kaynaklanmýþtýr. Ona göre sadece hadis deðil, bütün Ýslâmî ilimler baþlangýçta sadece hars mahiyetinde müþahhas ve canlý iken, bilâhare mücerret ve zihnî ilimler teþekkül etmiþtir. Zira henüz kavimler arasýnda ihtilâf baþlamadýðý için bunlarýn harsî bir marifet hâlinde kalmasý kâfi gelmiþtir. Fakat bu ihtilâf baþladýktan; mantýk, riyaziyat ve mabedettâbia (metafizik) gibi mücerret ilimlere ülfet husule geldikten sonra ananeden ziyade akla kýymet verilmeye baþlamýþtýr. Gökalp'e göre iþte bu noktada ehl-i hadis tefakkuha baþlamýþ, müteþabihatýn bile teviline gidilmiþ ve kelâm ilminin doðmasý bir zaruret olarak ortaya çýkmýþtýr. Baþka bir ifade ile dinin medenî bir mantýða tâbi tutulmasý, harsýn inhilâline sebep olmuþtur.(49) Bu tespit her açýdan doðru kabul edilse dahi ehl-i hadisin tarih boyunca savunduðu sünnet anlayýþý göz önünde bulundurulursa, harsýn inhilâle uðradýðý söylenemez. Kaldý ki dinin medenî bir mantýða tâbi tutulmasý, ehl-i hadisin teþekkülünden önce deðil sonradýr. Bilâkis ehl-i hadis, hadisin tabiî tarihi içinde baþlayan bu harekete bir itiraz ve baþkaldýrýdýr. Ancak tarih içinde dýþa karþý kelâm, içe karþý hadis kullanýlmýþtýr. 5. Yeryüzünde Ýslâm Peygamberi kadar bütün söz ve davranýþlarý, hayatýnýn en ince
teferruatý tarih sayfalarýna kaydedilen baþka bir þahsiyet olduðunu bilmiyoruz. Yine yeryüzünde Ýslâm ümmeti kadar, peygamberinin aðzýndan dökülen hikmetli sözleri ve onun tarafýndan sergilenen örnek tutum ve davranýþlarý sonraki nesillere aktaran ve bunu aktarmak için yüz binlerce cilt literatür oluþturan baþka bir ümmet tanýmýyoruz. Ne var ki sözlü ve yazýlý kültürle oluþan bu malzemenin çokluðu, bazen asýl mesajýn buharlaþmasýna ve kaybolmasýna sebep olabilir. Onun hayatýný ve çalýþmalarýný anlatan tarih ve siyer kaynaklarý, fizik ve ahlâkî özelliklerini tasvir eden delâil ve þemailler, ona olan aþkýmýzý ve sevgimizi ifade eden naatlar, mevlitler ve hilyeler, nihayet onun söz ve davranýþlarýný nesilden nesle rivayet eden camîler, müsnedler, sünenler, mucemler, musannefler ve bu eserlerde yer alan rivayetleri denetlemek için oluþan rical, tabakat, cerh ve tadil ile ilgili çalýþmalar ve daha burada zikretmediðimiz sayýsýz telifler ve tasnifler hep onun sünnetini ve mesajýný bize ileten araçlardýr. Gerek onu bize anlatan kaynaklara ve gerekse onun sünnetinin sözlü ve yazýlý malzemeleri olan hadislere karýþan yalan yanlýþ bilgiler, yahut ona ait bilgileri bize aktaran ravilerin eksiklik ve yanlýþlýklarý mesajýn sapmasýna ve topyekûn ortadan kalkmasýna yol açmamýþtýr. Ancak gerek sözlü rivayet iþinde ve gerekse bu rivayetlerin metinleþme aþamasýnda insan faktörünün getirdiði eksiklikler ile birlikte bu muazzam bilgi yýðýnýný deðerlendirebilecek metot yokluðu veya yanlýþlýðý, mesajýnýn anlaþýlmasýna deðil daha çok karýþmasýna ve hatta buharlaþýp yok olmasýna yol açabilir. Binaenaleyh Rasul-i Ekreme itaat etmek, ona tâbi olmak, onu rehber edinmek ve örnek almak demek herhâlde herhangi bir hadis kaynaðýný alýp orada söylenenleri harfiyyen tatbik etmek olmadýðý aþikârdýr. Ancak aþikâr olan bir husus daha var ki, o da bu kaynaklar bugün hâlâ onun rehberliðini ve örnekliðini bize anlatan eserler olarak karþýmýzda durmakta ve insanlar söz konusu rehberliði anlamak ve Rasul-i Ekremin bize dönük yüzünü tespit etmek için bu muazzam külliyata baþvurmaya devam etmektedir. Ne var ki, gerek elimizdeki hadis kaynaklarý ve gerekse bu kaynaklarýn anlaþýlmasý için kaleme alýnmýþ devasa þerhler, her seviyeden
BÝR DÝZÝ YAZI
ÝSLAM DÜNYASI 36
kabrinin üzerinde ezher mescidinin hemen karþýsýna inþa edilen bu mescit her gün ziyaretçilerin akýnýna uðruyor. Özellikle belli zamanlarda, mübarek gün ve gecelerde burasý izdihamdan girilmez gelenlerin aðlayýþ ve baðýrýþlarýndan dolayý adeta insanlar birbirini duymaz oluyor. H.1173 yýlýnda mescit yeniden inþa edilmiþtir. g)Rifai Mescidi: Rifai tarikatýnýn büyük zatlarýndan birinin kabrinin içinde yer aldýðý bu mescit Sultan Hasan mescidinin hemen yanýnda inþa edilmiþtir. Rifai tarikatýna giren dönemin padiþahý tarafýndan büyük ihtiþamýyla adeta maneviyat abidesine sembol olarak yapýlmýþtýr. Her Cuma namazýndan sonra kadýnlarýnda arkada yer alarak yaptýklarý sesli zikir ve okuduklarý ilahiler, kendinden geçen insanlar görenleri farklý bir aleme taþýrken yaný baþýnda defnedilmiþ, Ýran þahý Rýza pehlevinin kabrini görünce de uzun süre bu çeliþkiye anlam veremiyorlar h) Ýmam Þafi Mescidi: Büyük Ýslam fýkýhçýsý Þafii mezhebinin koruyucusu olan Ýmam Þafii hazretlerinin kabrinin de içinde yer aldýðý bu mescit fazla söze gerek býrakmýyor. Oradaki manevi hava her þeyi anlatmaya yetiyor da artar bile. i) Seyyid Ahmet b. Ali el-Bedevi: Güzel olan Tanta þehrine manevi güzellik katan Seyyid Ahmet Bedevi hazretlerinin kabrinin bulunduðu yerdir. Bu zat dünyada tasarrufu devam eden dört zattan biri olarak bilinir. Ý. Süreyya Sýrma'nýn ifadesiyle bizim Konya'daki, Mevlanamýz gibidir. Mýsýr'ýn manevi güzelliklerini maneviyat önderlerini ve manevi mekanlarýný elbette anlatýp bitiremeyiz. Ancak numune olarak deðindik. Mýsýr'ýn þu noktalarýna da deðinmesek konu eksik kalmýþ olur: Hani derler ya; “Kuran Arabistan'da indi Mýsýr'da okundu Ýstanbul'da yazýldý” iþte Mýsýr'da okunan Kur’an-ý her yerde duymak mümkün. Hem de Abdussamed'in makamýyla kuranýn o deruni iklimine girerek dinlemenin nadir yerlerinden biridir Mýsýr. Metroda þehir içi arabalarda hatta alýþ-veriþ kuyruklarýnda insanlarýn ellerinde kuraný görmek, iki dakikalýk boþ zamanda da olsa dudaklarýnda kuran tilavetini duymak ülkemizde alýþýk olmadýðýmýz ancak özlemini duyduðumuz bir atmosfere insaný kendiliðinden götürdüðünü görmek zor olmasa gerek. Mýsýr sadece Kur’an’ýn okunduðu deðil ayný zamanda doyasýya yaþandýðý ve bu uðurda bin bir çileye katlanýlan çilekeþ insanlarýn yer aldýðý bu uðurda hayatlarýný verebildiði hatta Seyyid Kutub gibi bazýlarýna bir mezarýn bile çok görüldüðü þehit Hasan el-Benna'nýn o bitmez tevhid mücadelesinin her þeye raðmen devam ede geldiði yerdir. Bugün bu ruhla yetiþen ve kendilerini Müslüman kardeþler olarak nitelendiren gençleri iþlerindeki samimiyetten bunlarý tanýmak mümkündür. Bu yapýtlarýndan olsa gerek siyasi parti haline gelen Müslüman kardeþler bugün geniþ halk desteðiyle mevcut iradeyi zorluyor.
29
58-- Bu konuda geniþ bilgi için bk. Özafþar, Mehmet Emin, Hadisi Yeniden Düþünmek, s. 196-331.
Sadece bir heykelin bin iki yüz ton olduðunu ordaki rehberden duyduðum da þaþkýnlýðýmý uzun süre üzerimden atamadýðýmý hatýrlýyorum. Ýnsan için “Ey cismi küçük, cürmü büyük” sözü, bu yerlerde ne kadar da kendini açýklýyor. NÝL: Allah'ýn emriyle içine býrakýlan Hz. Musa'yý Firavunun sarayýna taþýyan kaynaðýný cennetten alan dört nehirden biri olan mübarek bir nehir “NÝL” . Mýsýr'ýn hayat kaynaðý…Bir dile gelseydi acaba bize neler söylerdi. Söylemesine gerekte yok aslýnda sessiz ancak gür ve vakar akýþýyla binlerce yýldýr Afrika'daki sularý alýp adeta bereketli topraklarýna zemin hazýrlarcasýna kývrýmlar çizmesi yetiyor, hatta artýyor bile. KAHÝRE: Hz. Ömer döneminde inþa edilen yerlerden biri olan Fustat'ýn þu anda içinde yer aldýðý binlerce tarihi eseri içine alan, yirmi milyona yaklaþýk nüfusuyla adeta Mýsýr'ýn eski ve yeni yüzünü yansýtan, nevi þahsýna münhasýr bir þehir. Ýslam öncesi ve Ýslam sonrasý nice komutanlarýn buraya girmek için can attýklarý bir þehir. Görenleri büyüleyen adeta tekrar, tekrar kendine çeken manevi cazibesiyle her göreni bir daha kendine çekebilmiþtir. ÞARME'L ÞEHR: Mýsýr'ýn modern hayata açýlan yüzüdür. Turizmin merkezidir. Kýzýldeniz'in kenarýnda yer alan þehirlerin incisidir. Dünyanýn bütün ihtiþamýyla sergilendiði en çok da Ýsraillerin istifade ettiði yerdir. Sýradan bir mýsýrlýnýn veya sakallý birinin Ýsraillerin güvenliði için kolayca giremediði bir yerdir. Ýsraillerin burasýnýn çok ucuz ve güvenliði sebebiyle eðlenmek amacýyla gidip döndüðü yerdir. Korumasý Mýsýrlýdan, eðlenmesi Ýsrailli içindir. Ýslam Sonrasý Tarihi Mekan Ve Mescitlerden Bazýlarý: a) Amr ibn As Mescidi: Mýsýr'ýn fatihi, Araplarýn dahisi olarak bilinen Amr ibn As tarafýndan yapýlmýþ, ondan sonra birçok kez geniþletilen ortasýnda büyük bir avlunun yer aldýðý kare þeklinde büyük ve geniþ bir mescittir. b) Tulunoðlu Ahmet Mescidi: Tulunoðlu Ahmet döneminde yapýlan kendine has Camii mimarisiyle, ve dünyada tek ve eþsiz olan helezonik minaresiyle her köþesi insaný ayrý bir döneme götürmeye yeterli bir þaheserdir. Ayrýca bu caminin tabanýndaki ahþaba kufi hatt ile kuranýn hepsinin yazýlmýþ þekliyle ta günümüze kadar gelmesi, bu mescide ayrý bir anlam kazandýrmýþtýr. Yine bu mescitte kýblegahýnda mermer üzerine yazýlmýþ ezan lafýzlarýna “aliyyun veliyullah” ibaresinin eklenmesiyle, ta dokuz asýr evvel Fatými þii devletinin de izini burada görmek insaný tarihin o karmaþýk dönemine götürmeye yeter de artar bile. c) Sultan Hasan Mescidi ve Medresesi: Dört mezhebin eðitiminin yapýldýðý, kapýlarý üzerine yazýlý olan “el-medresetü'l Hanefiyyetu, el-medresetu'l Þafiiyyetu, el-medrsetu'l Malikiyyetu, el-medresetu'l Hanbeliyyetu” þeklinde dört mezhep fýkhýnýn öðretildiði ve büyük salonlarý þu anda kapalý olan bu üniversite, bugün avlusunda yer alan büyük þadýrvanýyla Cuma ve diðer vakitler de namaza açýk
bir þekilde ibadet mahalli olarak o dokuz asýrlýk geçmiþinden duruþuyla görmeye gelenlere ders vermeye devam ediyor, hem de lisan-ý haliyle. d) El Ezher Mescidi: Fatými Þii halifesi Muiz Lidinillah'ýn emriyle Fustat'ý fethederek yakýnýna Kahireyi kuran veziri, kumandaný Cevher es-Sýkýlli tarafýndan þehrin Cuma camisi olarak H.359 yýlýnda yaptýrýlmýþtýr. Sonradan Sünni öðretimin yapýlmaya baþlandýðý bu mescit zamanla üniversitesini doðurmuþ ve bu üniversite o günden beri asýrlardýr bütün alem-i Ýslama ilim adamý yetiþtirmeye her türlü olumsuz þartlara, bugün de olduðu gibi, her türlü siyasi baskýlara raðmen dimdik ayakta kalmayý baþarmýþtýr. Ezher mescidi, bugün bile varakalarýnda Ezher üniversitesinin deðerli ve gönüllü hocalarýnýn, özel ve umuma açýk derslerine ev sahipliði yapmanýn gururunu taþýyor. e) El-Ezher Üniversitesi: Mýsýr milli eðitimi ikiye ayrýlýr; Ezheri(dini) ve ezheri olmayan diye. Ezheri eðitim ta ana okulundan baþlar ilk, orta, lise ve üniversite ile devam eder. Bir üniversitede olabilecek bütün bölümleri içerir. Liseyi bitiren bir ezheri öðrenci müfredat gereði hafýz olmak zorundadýr. Ezher'in fen, matematik, týp, sosyal, edebiyat, ilahiyat v.s bölümlerini kazanan öðrenci zaten hafýz olarak baþlamýþ ve öylece mezun olur. Siyasi baskýlara raðmen son yýllarda gelir getiren vakýf mallarýna el konulmasýyla dýþardan gelen öðrencilere yardým azalmýþ olsa da yine yüz binlerce öðrenci bu yardýmlar sayesinde o menbadan istifade etmeye çalýþmaktadýr. Son yýllarda ülkemiz dýþýnda diðer Ýslam ülkelerinden gelen öðrenci sayýsýnda bilinenin aksine gittikçe artýþ gösterdiði söylenebilir. Ezher þeyhi cumhurbaþkanýndan sonra protokolde ikinci sýrayý alýr. Þimdiye kadar ki bütün ezher þeyhleri ezherin hocalarý tarafýndan seçimle baþa gelirken ilk kez þu andakinin cumhurbaþkanýnýn atamasýyla seçilmesi; bu kurumun siyasileþtiði þeklindeki haklý söylemlere gerekçe olmuþtur. f) Hz. Zeynep Mescidi: Hz. Zeynep kerbelada þehit edilen 72 kiþilik ehli beytten kurtulan üç kiþiden biridir. Yezidin o hunharca zulmü karþýsýnda büyük bir cesaret göstererek onun karþýsýna dikilmiþ haksýzlýðýný zulmünü yüzüne vurmuþtur. (H. 65 684-85) yýlý civarýnda Mýsýr'da vefat etmiþ Kanatýru's-Siba' denen yere defnedilmiþtir. Resulullah'ýn torunu, Hz. Ali'nin kýzý olan Hz. Zeynep'in
ÝSLAM DÜNYASI
BÝR DÝZÝ YAZI 30
okuyucuya bu imkâný vermemekte, hatta bu hadiseyi pek çok kareden oluþan bir resme rehberliði anlamak için söz konusu eserlere benzetecek olursak her hadisin veya her hadisenin müracaat edenler her defasýnda bilgi ve rivayet bütün kareleri tamamlanmýþ, resmini bize veren yýðýný içinde kaybolmakta ve sukût-i hayale herhangi bir hadis kitabý mevcut deðildir.(56) Bu uðramaktadýrlar. Bu hâl karþýsýnda bazýlarý hadis açýdan bakýldýðýnda hadis kaynaklarý resmi kitaplarý okumanýn doðru olmadýðýný, yapýlmasý tamamlayan kareleri ihtiva etmek açýsýndan hiç gereken þeyin bu kitaplardan hareketle kaleme kimsenin müstaðni kalamayacaðý eserlerdir. Ancak alýnmýþ fýkýh ve ilmihal kitaplarýna sarýlmaktan baþka her bir kareyi, resmin kendisinin yerine koyarak bir çare olmadýðýný ifade etmekte, bazýlarý da bizzat peygamber adýna deðer üretmek doðru olmasa rivayet malzemesinden Rasul-i Ekremin rehberliðini gerektir. Bunu söylerken her resmin bütün karelerini tespit etmeye kalkýþmakta ve sonunda rivayet sayýsý doðru olarak bulabileceðimizi kastetmiyorum. kadar farklý uygulamalar ortaya çýkmaktadýr. Resmin kareleri tamamlandýktan, yahut var olanlarý Binaenaleyh sünnetin hadise indirgenmesi, her bir araya getirdikten sonra da yapýlacak iþler vardýr. hadisin sünnet hatta sünnetler ihtiva ettiði görüþü, Öncelikle hiçbir karesi boþ kalmayacak þekilde hadislerin bütünlük sorunu ve hadislerin anlaþýlmasý resmin tamam olup olmadýðýna bakýlmalý, resme ait ve yorumlanmasýnda yaþanan metodoloji sorunu, olmayan kareler dýþarýda býrakýlmalýdýr. Çeþitli hadis Hz. Peygamberin örnekliði ve sünnete tâbi ilimlerinden de yararlanarak her kare kendi olmanýn doðru anlaþýlmasýný engelleyen yerine konulmalýdýr. Yer deðiþtirmiþ karelerin önemli faktörlerdir. Þimdi de bu bir resmi ifade etmeyeceði bilinmelidir. Yeryüzünde Ýslâm hususlara sünneti bize taþýyan Ayrýca her karenin resimdeki yeri resmin Peygamberi kadar bütün rivayetler açýsýndan kýsaca üzerinde yer aldýðý pano ile birlikte söz ve davranýþlarý, hayatýnýn deðinelim: deðerlendirilmelidir. Resmin kendisi a) Sünnetin hadise panoya ait deðilse, hiçbir karenin en ince teferruatý tarih sayfalarýna indirgenmesi: Bilindiði gibi Hz. kaydedilen baþka bir þahsiyet kýymet-i harbiyesi yok demektir. Son Peygamberin sünneti, fiilî ve olarak boþ kareler rivayet dýþý olduðunu bilmiyoruz. Yine yeryüzünde rivayet olmak üzere iki farklý m a l z e m e l e r l e gelenekle sonraki nesillere Ýslâm ümmeti kadar, peygamberinin tamamlanmalýdýr.(57) aktarýlmýþtýr. Ancak ikinci asrýn aðzýndan dökülen hikmetli sözleri ve Hadislerde bütünlük sorununu sonlarýndan itibaren rivayet onun tarafýndan sergilenen örnek tutum çözmek için sadece ayný hadisin g e l e n e ð i f i i l î g e l e n e ð i ve davranýþlarý sonraki nesillere bütün tariklerini toplamak yetmez; denetlemeye baþlamýþ, daha ayrýca kavramsal bütünlük, konusal aktaran ve bunu aktarmak için yüz bütünlük, hadis-sünnet bütünlüðü, önceleri hadis sünneti taþýyan bir binlerce cilt literatür oluþturan Kur'an-sünnet bütünlüðü açýsýndan malzeme iken, bilhassa ehl-i baþka bir ümmet hadisin gayretleriyle rivayet deðerlendirilmeli ve gai yoruma tâbi dönemlerinde her hadisin sünnet tutulmalýdýr.(58) tanýmýyoruz. KAYNAKLAR: olduðu, yahut sünnetler ihtiva ettiði fikri 36— Kösoðlu, Nevzat, “Yeni Bir Kültür ve Medeniyet Ayýrýmý”, Türk Yurdu, XVIII, sayý: 127-128. a ð ý r l ý k k a z a n m a y a b a þ l a m ý þ t ý r. 37-- Kalem, 4. Binaenaleyh hadisler tasnif edilirken bazen 38-- Gazalî, Menhûl, 226. 39-- Age, 226. sünnet/örneklik ihtiva edip etmediðine bakýlmadan, 40-- El-Mustasfa, II. 217. 41-- Gazalî, El-Mustasfa, II. 218. ihtiva ettiði varsayýlan sünnetler tefrik edilmeden 42-- Gazalî, Kitabu'l-Erbain, 55. tasnif edilmiþtir. Bu sebeple sözgeliþi Allah'ý sevmek, 43-- Age, 56. 44-- El-Erbain, s. 58. peygamberleri sevmek ve Arap'ý sevmek ile ilgili 45-- Ebu Davud, Týbb, s. 3. 46-- Ýbn Mace, Týbb, s. 22. hadisler iman bölümlerine girmiþ ve hatta ehl-i 47-- El-Erbain, s . 60-61. hadisin imanýn þubeleri ile ilgili eserlerinde yan yana 48-- Gazalî, age, 61; Mackeen Abdulmecid, “Some Thoughts on the Meaning The Sunna”, Islamic Quartely, 241-249. yer alabilmiþtir.(50) El-hayau mine'l-imân (haya of “Following 49-- Gökalp, Ziya, Hars ve Medeniyet, s. 12-16. 50-- El-Lâlkaî, Ýtikadu Ehl-i's-Sünne, I. 36; Kutlu, Sönmez, Ehl-i Hadisin Ýman imandandýr) hadisi(51) ile el-bezazetu mine'l-iman s. 16-24. (kötü ve pejmürde giyinmek imandandýr) hadisi de Anlayýþý,51-Müslim, Ýman, I.63. 52-- Hakim, Müstedrek,I.51; Ebu Davud,Sünen,IV.75; Ýbn Hanbel,Müsned,I.173; yine iman bölümlerinde birlikte zikredilebilmiþtir.(52) Beyhakî,Þuabu'l-Ýman, V.228. 53-- Buhari, Taharet, 1. Temizliðin imanýn yarýsý olduðunu bildiren hadisle(53) 54-- Ýbnu'l-Carud, el-Munteka, I.23; Ýbn Huzeyme, Sahih, I.49; Hakim, Müstedrek, k u l l e t e y n m i k t a r ý s u y u h i ç b i r n e c a s e t i n I.224. 55-- Ebu Davud, Sünen, III.345; Taberani, el-Kebir, IV.170 kirletemeyeceðini ifade eden hadisin ayný 56-- Müslim, III.1607; Beyhakî, Þuabu'l-Ýman, V.80; Taberani, Evsat, IV.56; Ýbn kategoride yer almasýnýn sebebi de bu olsa gerektir. Hanbel, Müsned, II. 415. 57-- Hadisçilerin tasniflerini meydana getirirken bunu hiç düþünmedikleri Yemekten sonra ellerimizi yýkamak ile(54) ellerimizi söylenemez. Nitekim Ahmed b. Hanbel þöyle demiþtir: “Bir hadisin bütün tariklerini bir araya getirmediðiniz sürece onu anlayamazsýnýz; hadisin farklý tarikleri birbirini tefsir yýkamadan önce parmaklarýmýzý yalamanýn eþit eder.” [Hatib, el-Cami li Ahlâki'r-Ravi, II, 212] Ali Ýbnu'l-Medini ise “Bir konudaki bütün derecede iki ayrý sünnet olarak telâkki edilmesi tarikler bir araya getirilmeden rivayetin hatasýz anlaþýlmaz.” [age, II, 212] derken resmin bütünlüðünü aramak gerektiðini ifade etmiþtir. Yahya b. Main'in “Biz bir hadisi otuz de bundandýr.(55) vecihten yazmazsak onun ne ifade ettiðini anlayamazdýk” [ay] sözü, bugün hâlâ bizim için de geçerliliðini devam ettirmektedir. Ýbn Dakiki'l-'Ýd ise þöyle der: “Doðru olan ayný b) Hadislerin bütünlük sorunu: Hz. hadisin bütün tariklerini toplamak ve farklý tarikleri birbiriyle denetlemektir. Hadisten Peygamberden rivayet edilen her sözü kastedilen maksat ancak bu þekilde ortaya çýkar.” [Ýbn Dakik, el-Ýhkâm, I, 16.] Ancak bu iþin rivayet ve tasnif dönemlerinde ne kadar güç olduðu tahmin edilebilir. Her hadisçinin veya onun hakkýnda sözlü olarak ifade edilen her sadece kendi kriterlerini esas almasý da bunu güçleþtirmiþtir.
35
neyi varsa onunla beraber 100- 200 metre daðýn derinliðine oyulmuþ tünel gibi uzun bir mezara konulmuþ ve bu mezarýn bulunduðu yerin duvarlarýna yine doðumundan ölümüne kadar geçen bütün hayatýný kabartma ve renkli resimlerle beraber hiyeroðrafi yazýlarla bu duvar taþlarýna iþlenmiþtir. Þimdiye kadar bu þekilde yüzlerce mezar açýlmýþ ve bir bu kadarý daha hala açýlmayý bekleyen mezarlarýn bulunduðu bir vadidir burasý. PÝRAMÝTLER: Onlarca piramidin yer aldýðý mýsýr bugün en yüksek ve en büyükleri olan 3 piramit yan yana Kahire ile birleþen Gazi de yer alýr. Yapýlýþý gerek mimari olarak ve gerekse de o günün þartlarýnda ki teknik ile nasýl yapýldýðý bugün bile gizemini bütün yönleriyle koruyor. Ýnsan boyundan yüksek onlarca metre eninde ve boyunda olan ve o muhitte yer almayan koca, koca kayalarýn nerden, nasýl getirildiði… O piramidin 1 kilometre kare alan üzerine rasgele yýðýlmayýp içinde Firavun'un kabrinin yer alacaðý ve ona çýkýlacaðý bir þekilde ve hassas geometrik ölçümlerle nasýl yapýldýðý… Bütün bu sýrlarýn hala çözülememiþ olmasý bu yapýtlarda cinlerin kullanýldýðý ihtimalini gittikçe güçlendiriyor. Bu ihtimali kabul etsek bile bu durum yapýtlarýn inþasýnda yüz binlerce insanýn telef olduðu gerçeðini yok saymamýz anlamýna gelmez. Bu sebeple Ali Þeriati'nin de ifadesiyle “Dünyanýn harikasý” deðil olsa olsa “Firavunlarýn zulüm harikasýdýr!” desek tarihi açýdan daha doðru bir ifade olacaktýr. TUR-Ý SÝNA: Allah'ýn Ku’randa kendisiyle yemin ettiði Hz. Musa'nýn Allah'la konuþtuðu beni Ýsrail oðullarýnýn baþýna kaldýrdýðý Allah'ýn tecellisiyle eriyen ve bu belirtileri þu anda bile koruyan mukaddes bir dað. Güneþin doðuþunun seyredildiði dünyanýn nadir yerlerinden biridir. Allah-u Teala'nýn Hz. Musa'ya “Ayakkabýný çýkar, çünkü sen mukaddes bir vadidesin” dediði vadi iþte bu daðýn vadisidir. Bugün çok eski bir kilisenin inþa edildiði yerin bu yer olduðu söylenir. Vahye mazhar olduðu Allah'ýn tecellisiyle dayanamayýp eridiði Sina daðýdýr. Týrmanýþý ve iniþi yaklaþýk 10 saat alan bu mübarek dað gerçekten ilahi bir tecellinim bütün haþmetini üzerinde taþýmaktadýr. MABETLER: Bir ilah kabul edilmeyince her Firavun'un kendisini ilah olarak tanýttýðý ve bunun sonucu olarak insanlarý adeta büyüleyecek ve bir o kadar da ürpertecek koca, koca yüzlerce mabedin sergilendiði bir yerdir Mýsýr. Luxsor ve Avsan bu mabetlerin yoðunlaþtýðý yerlerden bir kaçýdýr. Tek parça halinde mermerden sadece firavunlarýn veya aileleriyle beraber yapýlmýþ yüzlerce koca, koca heykellerin nasýl yapýldýðý adeta bir sýrdýr.
HAK & HUKUK
ÝSLAM DÜNYASI 34
oraya hayat veren, sessiz ve hak ettiði o vakur akýþýyla dört mevsim akan Nil-i mübarek… On binlerce yýl öncesinin yaþam eserlerinin sergilendiði, mumyalarla dolu dünyanýn tek ve en büyük “Medeniyet Müzesini”… Dünyanýn ilk barýþ antlaþmasý olarak ilköðretim kitaplarýnda okuduðumuz “Kadeþ savaþýnýn” bütün seyrinin canlandýrdýðý Luxsor þehrindeki mabedi… Ýlkyazý olarak kabul edilen hiyegrofi yazýsýnýn iþlendiði her tarafta gözüne iliþen koca koca abideleri… Bütün bunlar, üzerinde durulmasý gereken yüzlerce baþlýktan sadece birkaç tanesi. Sadece Ýslam tarihinin ve Müslümanlarýn deðil, ayný zamanda diðer dinlerin de tarih ve mensuplarý için çok þey ifade eden Mýsýr'ýn, bugün dahi o tarihi azametinden fazla bir þey kaybettiði söylenemez. Eskiden Mýsýr dediðimizde veya bu ismi duyduðumuzda aklýmýza hep þu isimler gelirdi: Firavun, Hz. Musa ve Harun, piramitler, Tur-i Sina, Sina çölü, Nil, Kahire, ElEzher. Ancak oralarý gezip görmek ve orayý uzun süre yaþamak nasip olduktan sonra bu saydýðýmýz kavramlar kadar baþka kavramlarýn da varlýðýna þahit olduk. Ayrýca duymuþ olduðumuz bu kavramlarýn zihnimizde býrakmýþ olduðu iz ile, gerçeðin bundan daha ilerde oluðunu yaþadýk. Mesela, doðal zenginlik kaynaklarýyla ünlü gaz ve demirin memleketi olmanýn yanýnda mumyalarýn memleketi o l d u ð u n u, s a d e c e Fi r a v u n ailesinin deðil Luxsor müzesinde Timsahlarýn mumyalarýný da görünce a n l a r s ý n ý z. Yu ka r ý d a z i k r e t t i ð i m i z kavramlardan bir kaçýný tarihinden ziyade zihni çaðrýþýma yansýyanlarý bir iki cümle ile biraz daha yakýndan taný(t)maya çalýþalým: FÝRAVUN: Kuranda geçen bu kelime bir lakap olup,Türklerin hükümdarlarýna Hakan, Bizanslýlarýn Kayzer dedikleri gibi eski mýsýrlýlar da Firavun derlerdi. Mýsýr'da 500 yýldan fazla hüküm süren ailenin krallarýna verilen ünvandýr. Kuranda bahsedilen “ Firavun-u Musa” II. Ramses'tir. “En büyük rabbiniz benim” diyen ve Beni Ýsrail oðullarýna bin bir azabý çektirip bu sebeple Hz. Musa'nýn kendisiyle mücadele ettiði kiþidir. VADÝU'L MÜLK: Firavun ailesinin kabirlerinin yer aldýðý Nil'in kenarýnda yer alan, dað yamacýna oyulmuþ krallarýn vadisidir. Bunlarýn inancýnýn bir gereði olarak mumyalanan kiþiler ahirette dirilecekleri için, doðumundan ölümüne kadar savaþtýðý malzemelerden tutun üzerinde yattýðý altýndan yapýlmýþ sedire kadar
31
ÝNSAN HAKLARI VE BÝRLÝKTE YAÞAMA Prof. Dr. Ahmet Aðýrakça* Ýnsanoðlu Cenab-ý Allah tarafýndan yaratýlýrken kendisine özgür bir irade verilerek yaratýlmýþtýr. Kendi iradesini yaratýlýþý gereði kullanacaðýndan bu iradeye kimsenin tahakküm etme hakký sözkonusu olamaz. Dolayýsýyla birey salt insan olmakla elde ettiði bu hakký sonuna kadar kullanmada tamamen özgür olup onun irade ve söz söyleme hakký kýsýtlanamaz. Ýnsan taþýdýðý bu tabii özgürlüðüyle kendisine karþý iþlenecek suçlarý bertaraf etme gücüne de sahip olmalýdýr. Devlet otoritesi varlýðýný korumak bahaneleriyle tarihte ve günümüzde zaman zaman insanlarýn bu tabii haklarýný kýsýtlamak ve kitleleri kendi egemenliði altýna almak istemiþtir. Ýslam dini kiþinin bireysel haklarýný annesinden doðmadan daha cenin iken garanti altýna almýþ ve onun din, can, mal, akýl ve ýrzýný korumayý taahhüt etmiþtir. Batý dünyasý ise insan haklarý kavramýný on yedinci yüzyýldan sonra bazý filozof ve düþünürlerin, bireylerin sosyal ve toplumsal haklarýný dile getirmelerinden sonra ele almýþ ve 1789 Fransýz Ýhtilali'nden sonra korumaya baþlamýþtýr. Ýnsanýn kendi haklarýný savunmasý, kendisine olan güveniyle paralellik arz eder. Hz. Peygamber devrinden itibaren kiþilik haklarýnýn ihlali ile ilgili en küçük bir belirti karþýsýnda sahabeler bu bireysel haklarýný savunmuþ ve bireyin hukukuna tecavüze müsamahayý reddetmiþlerdir. Kadýnlara verilecek mehir ile ilgili olarak Hz. Ömer gibi celadetli ve sert mizaçlý bir insana karþý bütün kadýnlarýn hukukunu savunan yaþ lý bir kadýnýn itirazlarýna Ömer teslim olmuþ ve "bu kadýn olmasaydý Ömer periþan olurdu" demek zorunda kalmýþtý. O günden beri hür iradeye önem veren insanlar kiþiliðin haysiyetini korumak maksadýyla son derece net tavýrlarla devletin haksýzca uygulamalarýna karþý bireysel haklarý savunmuþ ve gerektiðinde organizeler oluþturmuþlardýr. Hukuk karþýsýnda eþitlik, kardeþlik, özgürlük, bireyin güvenliði, zulme karþý direnme, insanlýða aykýrý ve haysiyet kýrýcý cezalardan kurtulma, baðýmsýz yargý organlarýna baþ vurma özgürlüðü, keyfi ve sebepsizce * Uluslararasý Müslüman Alimler Birliði Türkiye Temsilcisi
huzurlu bir toplum olamaz. Bu toplumun fertleri insan haklarýný koruyamamýþ ve birlikte yaþamayý becerememiþler demektir.
.
DiYAR-I MUSA (as)
MISIR
Tarihte bazý yerler vardýr ki tarih ondan bahseder, bazý yerler ise o tarihten bahseder. Yine bazý beldeler vardýr ki tarih olmuþ ve sadece tarihin sayfalarýna geçmiþtir. Bazý yerler de vardýr ki hep tarihtir, tarihidir ve hep vardýr. Ýþte Diyar-ý Musa dediðimiz Mýsýr, bahsetmeye çalýþtýðýmýz durum içerisinde hep ikinci seçenekte yer alarak; tarihten bahseden ve bizzat tarihin kendisi olan bir tarih mahzenidir. Hangi tarafa baksan bir dönemin, bir inancýn, ve bir medeniyetin eserlerinin bir arada görülebileceði dünyanýn nadir yerlerinden birisidir. Mýsýr yerüstü zenginlikleri kadar, yer altý da tarihle medeniyet eserleriyle dolu doðal zenginlikleriyle dünyanýn nadir yerlerinden biridir. Kazdýðýn yerden bir yandan zulmün eseri olan bir kayanýn veya piramitlerin inþasýnda hayatýný kaybeden yüz binlerce esirin kemiðine rastlarken, diðer taraftan da, peygamberlerin nübüvvet þuasýndan, Tur-i Sina'dan parlayan ilahi bir nurun yansýmasýný görmek mümkündür. Bir yandan ýssýz ve sessizliðiyle korkutan Sina Çölü, diðer yandan Hz. Musa'ya kucak açan ve Firavuna mezar olan Kýzýldeniz… Bu ve buna benzer zýtlýklarýn birleþtiði, ilahi lütuf ve ilahi azabýn birleþtiði yerdir Mýsýr. Mýsýr deyince elbette çok þeyler yansýr insanýn zihin dünyasýna. Beþ yüz yýl süren Firavun sülalesi ve zulmü… Bu zulmün eseri olan piramitler, sayýsýz mabetler… Hz. Musa ve Hz. Harun'un firavun ile olan kutsal mücadelesi ve kýzýl denizden geçiþleri… Firavun'un denizde gark oluþu ve mucize olarak cesedinin günümüze kadar ulaþýp Ýngiltere'de müzede sergileniyor olmasý… Ben- i Ýsrail'in uslanmaz, sözünde durmaz karakterlerinin neticesi olarak sabaha kadr yürüdükleri halde ilahi azapla bir karýþ mesafe alamadýklarý, yerinde sayýp durduklarý Sina çölü… Ýlahi nurun tecellisiyle adeta erimiþ yað gibi ve Hz. Musa'ya “Kelamullah” unvanýnýn verildiði ve hala o manevi tecellinin izlerinin göründüðü Tur-i Sina… Kýþýn bile bir damla yaðmur düþmezken ta Afrika'nýn derinliklerinden suyunu toplayýp adeta cennetten akarcasýna Mýsýr'ý boydan boya sulayan,
CUMA KARAN*
* Ýslam Tarihi Uzmaný
ÝSLAM DÜNYASI
HAK & HUKUK 32
Ýnsanýn kendi tutuklamalara karþý direnme, görevlerine son verildiði ve kamu görevinden uzaklaþtýrýldýklarýnda haklarýný savunma, istediði yere istediði zaman serbestçe ve hiçbir haklarýný kýsýtlama ile karþýlaþmadan seyahat edebilme, istediði gibi giyinme ve istediði gibi istediði zaman rahatça ibadet edebilme gibi hususlar insan haklarýnýn bazýlarýdýr. savunmasý, Düþünce ve söz söyleme hakký, ifade ve din seçme özgürlüðü, istediði kimselerle istediði kendisine olan yerde toplanma, toplantýlar düzenleme, bilimsel, akademik, sosyal ve siyasi konularda karþýlýklý görüþ alýþ veriþinde bulunmak için dernek ve vakýf kurma, bu gibi vakýf ve güveniyle derneklere üye olma veya üyelikten çýkma, bu kuruluþlarýn yönetimlerinde faal görevler paralellik arz üstlenme, seçme ve seçilme hakkýna sonsuz bir özgürlükle sahip olma, gizli oy kullanma, eder. Hz. istediði iþte çalýþma gibi hususlar da insanýn tabii haklarýdýr. Bireyin istediði yerde istediði biçimde ve istediði kýlýk kýyafette eðitim görme ve bu eðitimde fýrsat eþitliðine sahip olma Peygamber hakký, istediði kimse ile evlenme, istediði sayýda çocuk edinme, istediði alanda telif devrinden yapma ve istediðini yazma ve istediðini konuþma haklarý insanýn vazgeçilmez temel hak itibaren kiþilik ve hürriyetleridir. Gayet tabii olarak herkes bu haklara sahipken bu konularda bir baþkasýnýn haklarýna haklarýnýn ihlali asla tecavüz edemez. Bütün bu özgürlükler tek tek her bir bireyin vazgeçilmez insani ile ilgili en küçük haklarý olduklarýna göre, bunlarý korumak herkesin görevidir. Kiþi ister amir ister memur konumunda olsun mutlaka bir baþkasýnýn hukukunu koruma veya bu hak ve hukuku ihlal bir belirti etme durumu ile karþý karþýya kaldýðýnda mutlak surette empati yapýp, zihninden geçirdiði hak ihlaline kendisinin düçar edilmek istendiðini düþünmesi gerekmektedir. Eðer kiþi karþýsýnda hangi makamda olursa olsun ister hükümdar, isterse devlet yönetiminin herhangi bir sahabeler bu kademesinde olsun infaz etmeye kalkýþtýðý bir ceza veya özgürlük kýsýtlamasýnýn doðuracaðý sonuçlarý kendi vicdanýnda tartýþmaz ve ayný maðduriyete kendisinin düçar bireysel haklarýný edilmesi halinde göstereceði tepkiyi düþünmezse insanlýk onuru ve haysiyeti konusunda savunmuþ ve düþüncelerini ve davranýþlarýný gözden geçirmesi gerekir. bireyin hukukuna Haksýzca maðdur edilmek, birlikte yaþamaya engel bir husustur. Haklarýný tecavüze kýsýtladýðýnýz ve haksýzlýk yaptýðýnýz kiþinin yüzüne bakmanýz mümkün olabilir mi? Hakkýný müsamahayý gasbettiðiniz, insanlýk onurunu zedelediðiniz bir kimse gözünüzün önünde maddeten veya manen maðdur duruma düþer de emsali kimselerin sahip olduðu haklardan reddetmiþlerdir. kendisi mahrum býrakýlýrsa vicdanýnýz rahat olabilir mi? Buna siz sebep olmuþsanýz bir gün Kadýnlara ayný durum ile karþý karþýya kaldýðýnýzda yaptýklarýnýzýn yanlýþlýðýný anlamanýz gerekmez mi? Ayný toplum içerisinde yaþayan kimselerin kanun ve hukuk karþýsýnda eþit olmamalarý verilecek mehir halinde o toplumda insanlar huzur içinde beraber ve toplumsal barýþý koruyarak ile ilgili olarak yaþamayý baþarmalarý ne kadar mümkün olabilir? Birilerinin haklarýnýn gasbedildiði, Hz. Ömer gibi maðdur edildiði, hak ve hukuklarýnýn kýsýtlandýðý bir ortamda insanlar birbirlerine mutlak surette kin ve nefret beslerler, bu da son derece insani ve tabii bir duygudur. Ýnsanlarýn celadetli ve sert birbirlerine kin ve nefret duyduðu, birbirine kýzdýðý böylesi bir ortam, barýþ ve güven ortamý mizaçlý bir olabilir mi? insana karþý Bugün bu insan hak ve özgürlüklerinin kýsýtlandýðý, insanlarýn zulme maruz bütün kadýnlarýn kaldýðý bir toplumda hukuk aracýlýðýyla haklarýný alamadýklarýnda zalim ve gaddarlarýn, bu mazlumlarýn mahkemelerde de haklarýný alamadýklarýný bildikleri hukukunu için kendi haklarýný kendilerinin almak üzere ihkak-ý hakk etmeye kalkýþacaklarýný savunan yaþlý bir bildikleri için sürekli olarak korumalarla, zýrhlý ve kurþun geçirmez araçlarla dolaþýr ve toplum içine karýþmaktan korkarlar. Çünkü "hain korkak olur" sözünün anlamýný onlar kadýnýn daha iyi bilirler. Hainliklerinden ve baþkalarýnýn haklarýný çiðnediklerinden dolayý bu hak itirazlarýna sahiplerinden hep çekinir ve korkarlar. Tarih boyunca mahkemelerde hakkýn elde edilmediði toplumlarda ihkak-ý hakk olaylarýndan dolayý haksýz ve zalimlerin saldýrýlara Ömer teslim maruz kaldýklarý bilinen bir husustur. Ancak bir baþkasýnýn hak ve özgürlüðünü kýsýtlayan olmuþ ve "bu birileri varsa ve bu haksýzlýklar hukuk ve mahkemeler aracýlýðýyla giderilip bu haklar geri kadýn olmasaydý alýnabiliyorsa kýsmen de olsa toplumsal barýþ saðlanabilir ve insanlar güven içinde Ömer periþan yaþayabilirler. olurdu" demek Dolayýsýyla amir konumunda olanlar korkmadan, korumalarý olmadan emniyet içinde rahatça dolaþma imkaný bulurlar. Ama hukuk yoksa, bir devlet hukuk devleti deðil zorunda de zorba bir devlet ise ve orada insan haklarý ihlal edilip çiðneniyorsa bu toplumun fertleri kalmýþtý. birlikte yaþama problemleri ile boðuþup dururlar. Böylesi bir toplum da asla mutlu ve
33