Babaeski’nin Esir Günleri ve Kurtuluşu 9 Kasım 1922
Güncellenmiş Mimar Mucit ÖZTABAK
1
Babaeski’nin Esir Günleri ve Kurtuluşu 9 Kasım 1922
Güncellenmiş Mimar Mucit ÖZTABAK
2
Bir Kasabanın İşgâl Yılları: 2 Kasım 1918 Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-İ Osmaniyesi Kuruldu 10 Temmuz 1919’da Birinci İkinci Edirne Kongresi Yapıldı 16 Ekim 1919’da İkinci Edirne Kongreleri Yapıldı. 31 Mart 1920-Lüleburgaz Kongresi 30 Nisan -Heyet-İ Nasiha’nın (Nasihat Heyetleri) 5 Bin Kişilik Lüleburgaz Miting Yapıldı 9 -14 Mayıs 1920 Büyük 3. Edirne Kongresi 24 Temmuz1922 Cafer Tayyar Paşa'nın Esir Alınışı Trakya’nın Savunması Neden Gerçekleştirilemedi? Mustafa Kemal Doğu Trakya’nın Yunan İşgalinden Kurtulması Hakkındaki Planları 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması Sağlandı. Trakya’nın Devir Teslimi Ekler kaynakça
Yazarın ve yayıncının izni olmaksızın yazarın adını belirmek sureti ile Elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi kayıt sistemi ile kopyalanması, yayılması ve depolanması serbesttir. BABAESKİ’DE KURTULUŞ SAVAŞI Hazırlayan: Mimar Mucit ÖZTABAK Babaeski Belediyesi yayınıdır Babaeski – Ocak 2004 Versiyonunun 2020 Güncelenmiş halidir.
Mimar Mucit ÖZTABAK Günceleme-Babaeski-Ağustos 2020
3
Bir Kasabanın İşgâl Yılları Babaeski: Trakya, Birinci Dünya Harbinde işgal edilmemiş ise de, savaştan sonra Yunanistan bırakılması söz konusu olmuştur. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesinde doğrudan Trakya ile ilgili bir madde bulunmuyordu. Antlaşmanın 15‘nci maddesinde yer alan “Bütün Demir Yollarında İtilaf Devletleri (İngiltere, Rusya ve Fransa) kontrol subayları görevlendirilecektir.” hükmü Trakya’daki demir yollarını da kapsıyordu. Meriç Nehri boyunca yerleşmiş olan (İngiltere, Rusya ve Fransa) devlet askerleri ve Bulgaristan’daki Fransız silahlı kuvvetlerinden ayrılan birlikler, 6 Kasım 19181’de sınırı geçerek Uzunköprü’deki Osmanlı silahlı kuvvetleri komutanlarıyla görüştüler. Amaçları daha sonra gelecek Fransız kuvvetlerine yerleşecek yer ve yiyecek sağlamaktı. Ertesi gün gelen Fransız subayları ise 9 Kasım günü Uzunköprü’ye üç Fransız bölüğünün geleceğini bildirerek bunlar için 70 oda, 3 ton sebze, 5 ton yakacak hazırlanmasını istediler. Osmanlı devleti bu hali çok tehlikeli gördüğü için 7 Kasım’da ilgililere verdiği emirde, Fransızların isteğine şimdilik boyun eğilmemesini, fakat zorla yerleşmek istedikleri takdirde sadece protesto ile yetinilmesini bildirdi.2 Öte taraftan Fransızların tutumu İngilizlere duyurulmasına rağmen Fransızlar, 9 Kasım 1918’den başlayarak Uzunköprü ile Sirkeci arasındaki demiryoluna ele koymuş hatta hattın işletmesine el koymuşulardı. Ayrıca Fransızlar 16 Kasım da Bakırköy’e de yerleşmişlerdi3. Trakya Bölgesi’nin İtilaf Devletleri (İngiltere, Rusya ve Fransa) tarafından işgali bu bölgede yerli Rumları da harekete geçirmiştir. Yerli Rumlar çeteler kurarak Trakya’da yaşayan Türklere baskı ve şiddet uygulamalarını arttırdılar. Yunan çeteleri Rum din adamları tarafından da desteklendi. Rumlar bir yandan İtilaf Devletlerinin (İngiltere, Rusya ve Fransa) desteği ve bir yandan kendi çabaları ile Trakya’yı Yunanistan’la bireştirme çabasındaydı. Yunan hükümeti ile işbirliği içinde olan Patrikhane ve din adamları bu alanda pek çok gayret harcamaktaydılar. Çorlu Metropoliti Patrikhaneye bir muhtıra göndererek, Trakya’nın ilhakını (katılmasını) istemişti. Bununla birlikte Doğu Trakya’da bu amacı gerçekleştirmeye çalışan iki kurum kurmuşlardı. Bunlardan ilki olan ‘Yardım Komitesi’, Doğu Trakya Rumlarına maddî yardımda bulunuyordu. Trakya Komitesi olarak anılan ikinci komite de, çeteler kuruyor; asayişi bozuyor ve bu suretle de yabancı müdahalesine ortam hazırlıyordu4. Akın Veysi -Trakya’nın Türklere Devir Teslimi, 1996- Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik etüt Başkanlığı yayınları sayfa 1 de bu Tarihi 4 Kasım 1918 olarak veriyor. 2 Akın Veysi age : “Bu iş için elli subay ve 3000 asker görevlendirildi. Fransız kıtaatının bütün ihtiyaçları Osmanlı Devleti tarafından karşılandı” diyor 3 Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yay., Ankara, 1973, s. 65. 4 Selahattin Tansel A.g.e. , s.153 1
4
2 Kasım 1918 Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi kuruldu Doğu Trakya’da işgâllere karşı örgütlenmek maksadıyla Edirne Mebusu Faik Bey (Kaltakkıran), Edirne Belediye Reisi Şevket Bey, Avukat Şeref (Aykut) Bey ile tüccardan Yolageldili Kasım Efendi ve bazı vatansever Edirneliler 2 Kasım 1918 günü5 İstanbul’da bir araya gelmişlerdir6.
Fotoğraf: 1 kaynak; Bıyıklıoğlu
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesinde iki gün sonra 2 Kasım 1918’de Trakya’nın bütün kasabalarından ileri gelenler bir araya gelerek Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi adıyla bir örgüt kuruldu7. Babaeski İlçesi Müdafaa-i Hukuk Reisi Hüsnü ve azalarının isimleri şöyleydi. Hulusi, Hüseyin Hüsnü, Hurşit Bey, Ali Arslan (Giray), Mehmet Adil (Onat), Şevket8
Trakya’da işgaller karşısında örgütlenme ve kongre hareketleri 2 Aralık 1918 tarihinde“Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi”nin kurulmasıyla başlamıştır. Bu cemiyetin bölge halkını örgütlemesi ile de Trakya’da Kongreler süreci hızlanmıştır. “Trakya Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi” 22 Ocak 1919’da İstanbul’da bir toplantı yapmış ve önemli kararlar almıştır. (Kocatürk, 2000: 12-19) Söz konusu cemiyet birinci kongresini 10 Temmuz 1919’da, ikinci kongresini 16 Ekim 1919’da, üçüncü kongresini 15 Ocak 1920’de gerçekleştirmiştir. (Kocatürk, 2000: 68,129) 31 Mart-2 Nisan 1920’de Lüleburgaz Kongresinden sonra 9-13 Mayıs 1920’de Büyük Edirne Kongresi yapılmıştır. (Tanör, 1992: 25) 6 Tevfik Bıyıklıoğl; Trakya’da Milli Mücadele, C. I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987, s. 123-124; Mehmet Şeref Aykut, Trakya’da Milli Mücadele Tarihi Malta Hatıratı ve Malta’da Türkler, (Haz. Hasan Berke Dilan), Alfa Yay., İstanbul, 2010, 7 Söz konusu cemiyet birinci kongresini 10 Temmuz 1919’da, ikinci kongresini 16 Ekim 1919’da, üçüncü kongresini 15 Ocak 1920’de gerçekleştirmiştir. (Kocatürk, 2000: 68,129) 31 Mart-2 Nisan 1920’de Lüleburgaz Kongresinden sonra 9-13 Mayıs 1920’de Büyük Edirne Kongresi yapılmıştır. (Tanör, 1992: 25) Tanör, B. (1992); Türkiye’de Yerel Kongre İktidarları,1918-1920, AFA Yayınları, İstanbul. 8 Nazif Karacam, Ulusal Kurtuluş Savaşında Trakya, 1984, sayfa:60; Mehmet Şeref Aykut, Trakya’da Milli Mücadele Tarihi Malta Hatıratı ve Malta’da Türkler, (Haz. Hasan Berke Dilan), Alfa Yay., İstanbul, 2010, 5
5
Fotoğraf: 2-- Babaeski Belediyesi arşivi.
İgâline karşı silahlı direniş kararı alan Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi, faaliyetlerini halka duyurmak ve daha iyi örgütlenmek maksadıyla gazete çıkarmaya karar vermiş, “Trakya-Paşaeli Gazetesi” adıyla 6 Kanun-ı evvel (Aralık) 1918 tarihinde ilk sayısını yayınlamış ve bu gazete cemiyetin yayın organı olmuştur.9 Bu kapsamda, 6 Kanun-ı evvel (Aralık) 1918 tarihinde birinci sayısını yayımlayan “Trakya-Paşaeli Gazetesi” “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi’nin” programını şu şekilde yayınlamıştır: (bkz. Trakya-Paşaeli Gazetesi, 6 Kanun-ı evvel(Aralık) 1918) EK-1 “1. Trakya’nın Osmanlı Padişahlığındaki rabıta ve tamamiyeti mülkiyesinin temin maksadıyla Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi namında bir cemiyet teşkil edilmiştir. 2. Cemiyet’in merkez-i idaresi Edirne şehridir. 3. Heyetin idaresinin itimatnamesini haiz zevattan mürekkep irsal edeceği mesul murahhaslar vasıtasıyla memalik-i ecnebiyede ve pay-ı tahtta maksadını müdafaa edecektir. 4. Cemiyet’in gayesi; Cemiyet-i Akvam nazariyesinin müessisi olan Wilson Prensipleri’ne riayetle memleketin hak ve hâkimiyet ve tamamiyetini kanun idaresinde müdafaa ve istihsaldir. 5. Cemiyet bir reis ve on iki azadan mürekkep bir heyet-i idare ile tedvir edilir. 6. Cemiyet’in bütün teşebbüsatı senedat ve vesaik üzerine müesses olarak haricen ve dâhilen neşriyat ve telkinat ile meşru davasını ve tarihe müstenit olan hakkını müdafaa ve istihsal eylemektir. 7. Cemiyet’in Osmanlı Padişahlığı’nda mevcut fırkalardan hiçbirisiyle alakası yoktur. Fakat Fransızların bu işgali uzun sürmedi. Fransız kıtaatı 14 Ocak 1919’da yerini Yunanlılara bıraktı. Hadımköy’den Kuleliburgaz’a kadar bütün istasyonlar bir piyade taburu ve bir süvari alayı tarafından işgal edildi.10 Trakya komitesi, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Fener Patrikhanesi’nde sen-sinod üyesi olan Kırklareli, İnöz (Enez), Gelibolu, Çanakkale, Çatalca, metropolitleri11 tarafından kurulmuştu. Örgütün temel amacı, Trakya’nın Yunanistan’a ilhak edilmesi(katılması) için her türlü aracı kullanmaktı. Bu sebeple metropolitler, gerçekle ilgisi olmayan nüfus istatistiklerini, Savaş sırasında sözde Arnavut, Boşnak, Pomak gibi göçmenlerin sayısının Osmanlı Devleti tarafından olağandan abartıldığı iddialarıyla Patrikhane aracılıyla Avrupa’ya, ‘Paris Barış Konferansı’na ve Amerika’ya ulaştırdılar. Bu komite ile birlikte çalışan Yardım Komitesi, aynı zamanda Rusya ve Yunanistan’dan Rum göçmenler getirerek İzmir, Trakya, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da Rum nüfusunu artırmak olan ‘Kordos Komitesi’ ile de irtibat sağlayarak, Doğu Trakya’ya gelen Rum göçmenlere, evlerini tamir (Bıyıklıoğlu, 1987:124-125) Veysi Akın -Trakya’nın Türklere Devir Teslimi-1996- Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik etüt Başkanlığı yayınları sayfa: 1-4-5-6-7-8-21-23-135 11 Metropolit, Hristiyanlıkta bir bölgenin tüm kiliselerinden sorumlu piskopos veya başpiskopos 9
10
6
ve çift hayvanları almak için uzun vadeli yardımlarda bulunuyor, ziraat aletleri veriyordu12. Rum azınlıklar, başta Trakya olmak üzere Anadolu’nun birçok yerinde işgâlciYunan askerleri ile işbirliği içinde bulunmakta idi. Fener Rum Patrikhanesi Rum azınlıkların bu faaliyetlerini ört-bas etmek amacıyla İzmir’in işgali öncesinde olduğu gibi Edirne’de Rumların katledilmek istendiklerine dair yalan iddialar ortaya atmıştır. Bu iddialar Babıâli tarafından dikkate alınmış ancak yapılan soruşturmalar sonucunda, Patrikhanenin iddialarının asılsız olduğunu ortaya koyulmuştur13. Yardım Komitesi ve Trakya Komitesi tarafından oluşturulan Rum çeteler, yıldırma ve korkutma yoluyla Trakya halkının işgallere karşı koyma azmini kırma, onları moral olarak yıkmaya çalışıyorlardı. Bu çeteler daha çok Rumların yoğun olarak bulunduğu Keşan, Çorlu, Uzunköprü, Gelibolu, Pınarhisar, Şarköy, Vize, Malkara ve Kırklareli yörelerinde faaliyet gösteriyorlardı. Bu çeteler arasında Trakya’da Türk ve Müslüman halka yaptığı baskı ve zulümlerle en çok öne çıkanı ‘Dimitri Çetesiydi’14. Rum çetelerinin saldırılarını, eşkıyalıklarını etkisiz duruma getirmeye çalışan jandarma birlikleri de yok değildi. Ancak ateşkes antlaşması sonrasında silahsızlandırılmaları bu güçlerin etkili olmalarını engellemekteydi. Gerçi halk elindeki silahları saklamıştı. Ancak genel bir mücadele emrinin olmaması halkı belirsizliğe sokmaktaydı. Bununla birlikte halk kendiliğinden olanaklar yaratarak, Kırklareli, Babaeski, Lüleburgaz, Keşan, Uzunköprü, Çorlu gibi kentlerde jandarma birliklerine destek yaratmaktan geri durmuyordu15. Yunan kuvvetlerinin Hadımköy-Çatalca hattını işgalleriyle birlikte Rum çeteleri Trakya’da yaşayan Türk ve Müslüman halka karşı yağma, gasp, ırza geçme ve öldürme gibi faaliyetlerini arttırdılar. Asayiş ve güvenliği bozma, halkı korkutma ve yıldırma gibi amaçlar taşıyan bu eylemler sonucunda Türk ve Müslüman halkın bölgeden zorunlu olarak göç etmesini sağlamaya çalıştılar. Edirne, Keşan, Kırklareli, Pınarhisar, Uzunköprü, Lüleburgaz, Babaeski, Hayrabolu, Tekirdağ, Çorlu ve Çerkezköy gibi yerleşim yerlerinde Yunan asker ve çeteleri yolda karşılaştıkları, Türk ve Müslüman halkın paralarını alıyor çiftlik ve ağıllarındaki hayvanlarını çalıyorlardı. Türk ve Müslüman tüccardan zorla para toplama gibi yağma ve gasp suçlarını işliyorlar, Türk halkının saygı gösterdiği din adamlarına şiddet uygulayarak halk nezdinde küçük düşürüyorlardı. Suçsuz kişileri yalan bahanelerle tutuklayarak bu kişileri hapishanelerde dövüp işkence etmekte ve öldürmekteydiler16 Yunanlıların Doğu Trakya’yı işgalleri sonrasında birçok Osmanlı Devlet memuru Doğu Trakya yerleşim bölgesinden daha güvenli gördükleri İstanbul’a nakillerini istemiştir17. Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi cemiyetin kuruluşunda başlangıçta silahla savaşmaktan çok Trakya davasını milletler arası hukuk çerçevesinde barış konferansında hal etmeyi düşünüyordu. Fakat Yunan orduları Karaağaçtan saldırınca iş değişti. Trakya’da bulunan ordunun
Ali Güler, Yunan ve Rum Terörü, Emre Yay., İstanbul, 2003, s.106-107. Bülent Atalay, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri(1908-1923), Tarih ve Tabiat Vakfı Yay., İstanbul, 2001, s. 143 14 Nazif Karaçam, ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Trakya, Bir Mücadelenin Perde Arkası’, Yaylacık Matbaası, İstanbul, 1984, s. 51. 15 N.Karaçam, a.g.e., s. 57 16 Arşiv Belgelerine Göre Balkanlarda ve Anadolu’da Yunan Mezalimi II, TCBaşbakanlık Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 30,Ankara, 1996, s. 261-269. 17 Osman Akandere, “ Milli Mücadele Döneminde Marmara Bölgesi’nde Faaliyet Gösteren Müfrezeler, Milis Kuvvetler ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 19 (Yıl: 2008), s.521. Yine 1 Aralık 1920 itibariyle Doğu Trakya Bölgesi’nden İstanbul’a göç eden halkın sayısı 40.000 i bulmuştur. 12 13
7
başında Cafer Tayyar Paşa18 bulunuyordu. Cemiyet bütün yetkiyi paşaya vermiş, savaş için ne gerekiyorsa cemiyet mali durumunu üslenmişti. Çünkü Mustafa Kemal‘in gönderdiği mesaj doğrultusunda halk kenetlenmiş oldu. Kurulan bu cemiyetler birbirinden bağımsız hareket eden bölgesel nitelikli kuruluşlardı. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında İtilaf Devletlerinin izlemiş olduğu işgal siyaseti karşısında, Trakya halkının ileri gelenleri de Osmanlı Devleti’nin geleceğinden umut keserek çeşitli kurtuluş çareleri aramaya başladı. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında başlayan işgaller, Edirne ileri gelenlerinin Trakya Paşaeli Cemiyeti’ni kurma girişiminde bulunmalarında ne kadar haklı olduklarını göstermektedir. I. Dünya Savaşı sırasında gizli anlaşmalarla Rusya’ya vaat edilen Trakya toprakları, Rusya’nın savaştan çekilmesiyle birlikte bu topraklar üzerinde geçmişten beri emeli olan Bulgaristan ve Yunanistan Devletleri Doğu Trakya topraklarını biran ele geçirmek için harekete geçmişlerdir. Bu sebeple Doğu Trakya’da yaşayan Türkler iki ateş arasında, hem Bulgaristan hem de Yunanistan işgalinden korunmak için farklı stratejiler geliştirmek zorunda kalmışlardır. I. Dünya Savaşı’nın sonunu getirecek gelişmelerin Makedonya cephesinde yaşandığı sırada Sadrazam Talat Bey, bu savaşta müttefikimiz19 olan Alman Dışişleri Bakanlığı ile görüşmek üzere Berlin’e gider. Bu ziyaret esnasında ve dönüşünde edindiği bilgiler neticesinde I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ve müttefiklerinin bu savaştan yenik ayrılacağı gerçeğini görerek, dönüşünde Edirne İstasyonu’nda Edirne Valisi Zekeriya Zihni Bey ile görüşürken Edirnelileri, Trakya’nın geleceği hakkında kaygılandıracak ifadelerde bulunarak ve halk teşkilatı kurulmasını ister. Bunun temel nedeni, Osmanlı Devleti ile I. Dünya Savaşı’nda ittifak kurmuş olan Bulgaristan’ın bu savaşta yenilmiş olmasına rağmen galiplerin aracılığı ile Doğu Trakya topraklarında hak iddia etmeye başlamasıydı. İstanbul’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Reşat Hikmet Bey, Edirne Mebusu Faik Bey’i (Kaltakkıran) makamına davet ederek ona Bulgaristan’da yapılan Edirne Kongresi adıyla anılan kongrede alınan kararlardan bahseder.20 Bu kongrede Amerika Birleşik Devletleri sefiri Mr. Mörfi’nin aracılığı ile Doğu ve Batı Trakya’nın Bulgaristan’a verilmesi için girişimde bulunacağını, bu planın kongrede Bulgarlar tarafından kabul edildiği ve desteklendiği haberini verir21. Bu kongrede hazırlanan muhtıra, Edirne ileri gelenlerini Edirne’nin istikbali konusunda kaygıya düşürür, geçmişteki yaşantılarının da vermiş olduğu tecrübeyle Bulgarların emellerine ulaşmalarını engellemek amacıyla bu kişiler bir cemiyet kurarak beliren Bulgar işgalini engelleme girişiminde bulunmaya karar verirler.
Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri,(1989) Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Yayını, s.143, “Cafer Tayyar (Eğilmez) Bey; 1878 yılında Priştine’de doğmuş, 13 Mart 1898’de Harp Okulu’na girmiş, 1904’de Harp Akademisinden mezun olarak stajını yapmak üzere 3’üncü Ordu’ya katılmıştır. 1905-1908 yılları arasında Kosova Mıntıka Komutanlığına bağlı 72’nci Alay 2’nci bölük Komutanı olarak görev yapmış, 1908’de 3’üncü Ordu 17’nci Alay 1’inci Tabur Komutanlığı görevine atanmıştır. 1909’da Genelkurmay 3’üncü Şubeye atanan Cafer Tayyar Bey 1910’da Kosova Kolordusu, 1911’de İpek Sancağı Mutasarrıfı, 1913’de Üsküdar Ciheti Komutanı, 1914’de 4’üncü Kolordu Kurmay Başkanı, 1916’da 2’nci Kolordu Komutanı, 1918’de 1’inci Kolordu Komutanı olarak görev yapmıştır. 1’nici Kolordu Komutanı iken Trakya’daki Milli Mücadele hareketini yönetmiş, ancak bu görevde ilken İstanbul Hükümeti tarafından görevden alınmıştır. 25 Temmuz 1920’de Trakya Bostanlı’da Yunan kuvvetlerine esir düşmüş Eylül 1920’de esaretten döndükten sonra Trakya Kuvayımilliye Komutanı sıfatıyla Büyük Millet Meclisine Edirne milletvekili olarak girmiştir. 24 Eylül 1923’de generalliğe terfi eden Cafer Tayyar Paşa 1923’de aynı zamanda 7’nci kolordu Komutanlığına atanmış, 1924’de milletvekilliğini tercih ettiği için 1925’de ordudan ayrılmış, 9 Ocak 1928’de de emekli olmuştur.” 19 Almanya, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu ve İtalya'dan oluşmaktaydı fakat savaş başladıktan sonra İtalya; İtilaf Devletlerine katıldı. 20 Özgür MERT-İŞGALDEN KURTULUŞA DOĞU TRAKYA Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 58, Bahar 2016, 21 Mehmet Şeref Aykut, Trakya’da Milli Mücadele Tarihi Malta Hatıratı ve Malta’da Türkler, (Haz. Hasan Berke Dilan), Alfa Yay., İstanbul, 2010, s.29. 18
8
Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi cemiyeti.( Kaynak 05 Nisan 2018 tarihli Lüleburgaz Gazetesi.)
Edirne’de bu amaçlarla kurulan cemiyete Edirne Mebusu Faik(Kaltakkıran), Edirne Belediye Reisi Şevket (Dingillioğlu) ve Avukat Şeref (Aykut) beylerle tüccardan Kasım (Yolgeldili) Efendi ve bunlara katılan bazı Edirneliler arasında Trakya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı verilmesi uygun bulunmuştu22. Fiilen kurulmuş olan bu cemiyetin Edirne Valiliği’ne verdiği kuruluş beyannamesinde, cemiyetin adı Trakya-Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi olarak değiştirilmiştir23. Cemiyet kuruluşunda ilk olarak öncelikle Edirne’ye yönelik olarak Bulgar tehdidiyle ilgileniyordu. Yunanlıların, ‘Etnik-i Eterya Cemiyeti’ aracılığı ile Trakya’ya yönelik hâk iddia etmeleri, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında yerli Rumların Türk ve Müslüman halka baskılarını artırmaları, bir Yunan taburunun Hadımköy’e kadar demiryolunu işgali ve Trakya’nın Türklerden alınacağı yönünde söylentilerin ağırlık kazanması cemiyetin Doğu Trakya’ya yönelik Yunan tehdidi ile daha yakından ilgilenmesini sağladı. Cemiyet, Yunanlıların Trakya şimendifer hattına yerleşmeleri ile birlikte yerli Rumların Türk-Müslüman halka karşı yağma, talan ve tecavüzlerini Trakya-Paşaeli gazetesi aracılığı ile gündeme taşımıştır24. Bununla birlikte bölgede yaşayan Türk ve Müslüman halkın Rum, Bulgar ve Musevilere oranla sahip oldukları nüfus ve arazinin çokluğu ile ilgili istatistikler cemiyetin kurucularından ve yönetim kurulunda olan Edirne Belediye Reisi Şevket Bey tarafından İstanbul gazetelerine ulaştırıldı25. Cemiyet, Avrupa ve ülke kamuoyunda bir Trakya davası oluşturmuş ve bu davanın çözümünde Trakya halkının vereceği kararın etkili olması konusunda başarılı bir kampanya yürütmüştür. Cemiyet kurulduktan kısa bir süre içinde sadece Edirne merkezinde değil Edirne’ye bağlı sancak kaza ve nahiyelerde de örgütlendi. Edirne dışında Lalapaşa, Havsa, Uzunköprü, Ömerbey Nahiyesi, Maksudeli Nahiyesi, Kavaklı, Kırkkilise (Kırklareli), Lüleburgaz, Babaeski, Vize, Pınarhisar, Demir Köprü, Gelibolu, Şarköy, Mürefte, Evreşe, İpsala, Malkara, Keşan, Tekfurdağı (Tekirdağ), Çorlu, Muratlı, Çerkezköy, Saray, Adapazarı, Bundan başka İstanbul, Gümülcine, Dedeağaç, Kırcaali, Dimetoka, Orta Köy’de şubeler açarak teşkilatlanan cemiyet Trakya’nın tümünü temsil eder hale Haluk Selvi, Milli Mücadele’de İlk İşgaller İlk Direnişler, Yeditepe Yay., İstanbul, 2011, s. 67. Zekai Güner, Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri (1 Aralık 1918-13Mayıs 1920), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1968, s. 13. 24 Trakya -Paşaeli, 30 Aralık 1919, s. 2; Trakya- Paşaeli, 18 Şubat 1919, s. 2; İkdam, 8Haziran 1919, s. 1. 25 İkdam, 9 Şubat 1919, s. 1. 22 23
9
gelmiştir. Trakya’da sağlamış olduğu bu güç sayesinde cemiyet idare heyeti 22 Ocak 1919’da26 İstanbul’da Doğu Trakya’nın Yunan askerlerinden arındırılması için bir toplantı düzenledi17. Bu ilk işgal hareketinden sonra Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi’ derhal harekete geçmiş ve Trakya temsilcileri ve İstanbul’daki üyeleri ile 22 Ocak 1919 tarihinde İstanbul’da yaptığı toplantıda; 27 Trakya’nın, parçalanmaz bir bütün olduğu ve gerçek sahiplerinin Türkler olduğu, bu konuda gerekirse oylama yapılabileceği, Trakyalıların işgale karşı birleşmeleri ve Doğu Trakya’ya gelen Yunan askerinin çıkarılması için harekete geçilmesi kararlarını almışlardır.28 1’inci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey Mustafa Kemal Paşa’nın 9 Ocak 1920 tarihli seferberlik ve harekât planı hakkındaki emrini uygulama kararı almış ve Trakya’da uygulamaya koymuştur. Bu çerçevede; 16 Mart 1920’de İstanbul ile bağlantı kesilmiş, Trakya’da seferberlik ilan edilmiş, bu suretle Trakya Anadolu ile birlikte hareket etmeye başlamıştır.29 Cafer Tayyar Bey, 16 Mart günü tümenlere ve askeri birliklere gönderdiği emirlerle şu tedbirlerin alınmasını istemiştir:30 “1. Her tümen kendi bölgesindeki silah ve cephane depolarından faydalanarak, seferberliği ikmal edecektir. Ancak askere çağırılacak olanların sayısı eldeki silah sayısından fazla olmayacaktır. 2. Her tümen kendi bölgesindeki Ziraat Bankası ile mal sandıkları, evkaf ve tapu dairelerindeki paralara el koyacaktır. 3. Her tümen bölgesinde sıkıyönetim ilan edecektir. 4. Asar ambarlarında, hükümete ait tohumluk ve hububat ve sair erzaka el konacaktır. 5. Her tümen bölgesinde, tüccarın elinde bulunan zahire ve hububat ile askere yarayacak eşyanın, büyük ölçüde alınıp satılması ve başka tarafa nakli men olunacaktır. 6. Her tümen kendi bölgesindeki telgrafhanelerle telgraf hatlarının muhafazasına çok dikkat edecek ve muhaberelerin kesilmemesini sağlayacaktır. 7. Hangi suretle olursa olsun hiçbir kimse silahını hiçbir kimseye teslim etmeyecektir.” Ayrıca Kolordu, 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’un işgal edilmesi ile birlikte Doğu Trakya’da seferberlik ilan etmiş, Trakya’nın teşkilatlanması maksadıyla yapılacak olan Lüleburgaz ve Edirne Kongrelerine öncülük etmiştir.31 Trakya-Paşaeli temsilcileri bu amaçlarını gerçekleştirmek üzere 1919 Şubatı’ndan itibaren kendi aralarından seçtikleri temsilcileri Paris Barış Konferansı’na göndererek, Yunan Başbakanı Venizelos’un Paris Barış Konferansı onlar meclisinde Rumların Trakya’da çoğunlukta olduğu tezlerini çürütmek için Osmanlı hükümeti nezdinde girişimde bulundular. Osmanlı Hükümeti aracılığı ile ‘Paris Barış Konferansı’’na katılma arzularını Fransa Hükümeti’ne bildirmişlerse de konferansa katılmak için Fransa Dışişleri Bakanlığı’ndan gerekli izin alınamadı.32 Seçilen temsilciler, Trakya halkının haklarını savunmak üzere Paris’e yola çıktılar. Cemiyet tarafından oluşturulan temsilciler heyetinde Trakya Milletvekili Kocabaş Arif, Mahmut Nedim, Bulgar Sobranyası Milletvekili Celâl ve İskeçeli Hüseyin Sabri Bey bulunmuştur. İstanbul’dan ilk olarak Roma’ya giden heyet, burada Paris’e gidebilmek için vize alamaması sebebiyle dört ay Roma’da kalarak Paris Barış Konferansı nezdinde temaslarda bulunmuştur33. Trakya-Paşaeli Cemiyeti, seçtikleri heyetin Paris Barış Konferansı’na katılmalarının engellenmesinde Yunanistan’ı sorumlu görmekteydiler. Bu sebeple Yunanistan hükümetinin bu eylemlerini, Türk ve dünya kamuoyuna duyurmak amacıyla, bu cemiyetin tüm şubeleri bulundukları yerlerde toplantılar düzenleyerek bu durumu protesto etti. Trakya Paşaeli Cemiyeti şubeleri dönemin (Kocatürk, 2000: 12-19) Kocatürk, U.(2000); Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi 1918-1938, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara. 27 Mehmet Serez, Atatürk Milli Mücadelede Tekirdağ, Tekirdağ Valiliği Yayınları, Tekirdağ, 1988, s.23. 28 (Bıyıklıoğlu, 1987:152-153) 29 (Peremeci, 1939:400) 30 (Güner, 1998:112-113) 31 (Keleş,1994:158) 32 İkdam, 12 Şubat 1919, s. 1. 33 Zekai Güner, Milli Mücadele Başlarken Türk Kamuoyu Basın, Siyasi Partiler, Cemiyetler, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999, s. 196 26
10
İkdam gazetesinde yayınlanan protesto telgraflarında Trakya –Paşaeli heyetinin Paris Barış Konferansı’na kabulünü İtilaf Devletleri nezdinde istediler. “Trakya Trakyalılarındır” sloganı ile Türk ve Müslüman halkın Trakya’nın nüfusunun çoğunluğunu oluşturduğunu, Trakya bölgesinin Osmanlı Devleti sınırları içinde kalması gerekliğini ve bundan başka bir kararı da kabul etmeyeceklerini kesin bir dille ortaya koydular34. Babaeski halkı da İzmir’in işgalini protesto amacıyla yaklaşık on bin kişinin katıldığı bir miting düzenlemiştir. 19.Mayıs.1919’da yapılan miting sonunda kazanın ileri gelenlerinin imzalarını taşıyan ve Sadaret Makamına ve itilaf Devletleri temsilciliklerine gönderilen protesto telgrafında şunlar söylenmektedir:35 “Adalet ve milli haklar temellerine muhalif olarak İzmir’in Yunan askeri tarafından işgalini büyük bir teessürle aldık. Milyonlarca evladımızın mahvına sebep olan ve bu umumi harp sonunda biz Yunanlılara değil, büyük devletlere yenilmiş ve onların adil kararlarına uymak mecburiyetinde kalmış ve adalet ise İzmir’imizin ebediyen Türker’de kalma suretiyle tecelli edeceği açık bulunmuş olduğundan, yapılan işgali şiddetle protesto eder, hükümetimizin bu konuda yapacağı bütün teşebbüslere varlığımızla desteklemeye hazır olduğumuzu ve yapılan işgali operatif bir maksat için geçici ise bunun büyük devletler askeri tarafından yapılmasını istirham ve Yunan askerlerinin İzmir’den çekilmelerini büyük bir sabırsızlıkla bekleriz.’36 5 Temmuz 1919’da Yunanlıların işledikleri cinayeti araştırmak üzere mülkiye müfettişi Fahrüddin Bey ile iki İngiliz subayı, seksen altı İngiliz askeri ve bir İtalyan polis komiseri Çorlu’ya gelmişlerdi. Bunun yanı sıra Çorlu’daki Yunanlıların bölge halkına darp ve yaralama olaylarında bulundukları hatta Babaeski merkez karakol kumandanı Hamdi Çavuş ve arkadaşının yolculukları esnasında istasyonda alıkonularak hapis ve darba tâbi tutuldukları ve benzeri davranışlarla başkalarının da karşlaştığı anlatılmaktadır. Yunanlıların bu uygunsuz davranışlarından kaynaklanan sikayetlere son vermek üzere oluşturulan komisyonun meydana gelen cinayet ve fenalıkların hepsinden Yunanlıların sorumlu olduğuna kanaat getirdiği ve vatanın menfaatlerinin savunulmasına ait tedbirlerin düşünüldüğü Edirne valisince bildirilmekteydi. Dâhiliye Nezareti de kendisine ulaştırılan bu bilgileri Hariciye Nezareti’ne H: 10 Sevval 1337 - M: 9 Temmuz 1919’da yazmıştı.37 10 Temmuz 1919’da birinci ikinci Edirne kongresi yapıldı. Trakya’nın işgaline karşı alınacak önlemler burada tartışılmıştır. Trakyalılar işgallere karşı nüfus istatistikleriyle Trakya’nın büyük bir kısmının Türk-Müslüman olduğunu rakamlarla ispatlama çabalarıyla İtilaf Devletleri nezdinde kamuoyu oluşturmaya, işgallerin haksızlığını ortaya koymaya çalışmaktaydı38. İkdam, 22 Haziran 1919, s.1 Izmir’in Işgaline Trakyalıların Tepkisi Izmir’in işgaline Trakya’da büyük bir tepki oluşmuş olup yine Anadolu örneğinde olduğu gibi burada da Yunanlılar çeşitli vesilelerle şiddetli bir şekilde protesto edilmiştir. Işgal haberinin duyulmasıyla birlikle Trakya-Paşaeli Müdâfaa-i Heyet-ı Osmaniyesi, işgali tel’in etmek üzere resmi makamlara protesto telgrafları çekmek, mitingler düzenlemek gibi faaliyetlerle kamuoyunu uyandırmaya ve harekete geçirmeye çalışmıştır Izmir’in işgali olayı duyulur duyulmaz Trakya-Paşaeli Müdâfaai Heyet-i Osmaniyesi’nin mümessilliklerinden işgalin haksız bir davranış olduğunu, Izmir’in çok önemli bir limanımız olduğunu, Izmir’in işgalinin kabul edilemeyeceğini vurgulayan telgraflar çekilmiştir. Bu telgraflardan birkaç örnek verebiliriz. “Babaeski Mümessili ve Belediye Başkanlığından: Ezelden beri Türk ve Müslüman kanıyla yoğundan bedbaht Izmirimizin hak ve adalete ve Wilson Prensiplerine muhalif olarak işgalini bütün mevcudiyetimizle protesto ederiz. Bizden Izmir’i almaktan ise bizi esir ve bütün Türk ve Müslümanlarını denize gark ediniz. Izmir ilhakının reddi için her fedakârlığa hazırız. Ihtiyar ve çocuklarımızdan gayrı bütün kazalarımız ayak üzerindedir. Bizi Izmir’e götürünüz. Vatan uğrunda, biz öleceğiz.”[47 Trakya-Paşaeli Gazetesi, 21 Mayıs 1919, Nr. 25] 36 Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, C. il, Sayı: 8, s. 7, Belge No: 4, Buradaki imza sahiplerinden bazıları şunlardır: Belediye Reisi Omer, Müftü Vekili Hasan, Eşrafdan Rasim, Kuleli adına Şükrü, Kadıköy ahalisi adına Muhtar Mehmet . Y.a.g.e., s. 7; istiklal Gazetesi. 18.Mayıs.1919. 37 BOA, D: 52/3; V: 23 DH.KMS. 10/ Sevval /1337 Ek 4. 38 Sebahattin Selek, Anadolu İhtilâli, C. I, Kastaş AŞ Yay., 8. Baskı, İstanbul, 1987, s. 189. 34 35
11
Cemiyet, Doğu ve Batı Trakya’daki Müslüman-Türk halkına yönelik Yunan baskı ve zulümlerini kamuoyuna duyurabilmek için belgeler, grafikler ve haritalar hazırlayarak bunları yerli ve yabancı gazetelere dağıtıyor ve Trakya-Paşaeli gazetesinde ve İstanbul’da milli mücadele taraftarı Türk gazetelerinde yayınlatıyordu19. Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin İstanbul’daki temsilcileri, dönemin İkdam ve Vakit adlı Millî Mücadele taraftarı İstanbul gazeteleri ile görüşmeler düzenleyerek, Paris Konferansı’nda Yunanlılar ve Bulgarların Trakya toprakları üzerindeki hâkimiyet mücadeleleri hakkında Türk Kamuoyunu bilgilendiriyor, Trakya’nın halkının beşte dördünün Türk olması nedeniyle bu bölgenin Yunanistan ve Bulgaristan’a verilemeyeceğini savunuyordu. Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin üyeleri, bölgedeki Türk nüfusunun Yunan ve Bulgar nüfusuna oranla kıyaslanamayacak kadar fazla oluşuna güvenerek İtilaf Devletlerinin bu bölgeyi Yunanistan ve Bulgaristan’a vermekten vazgeçeceklerine emindiler. Onlara göre, ayrıca bölgede yaşayan Türkler, bölgede yaşayan Yunan, Bulgar ve Musevileri birleştirici bir unsur görevini görmekte olduğundan Trakya’da huzur ve güvenin, bölgenin sadece Osmanlı hâkimiyetinde kalmasıyla sağlanabilinirdi39. Trakya-Paşaeli Cemiyeti üyeleri bu düşüncelerine İtilaf Devletlerini inandırmak ve desteklerini sağlamak amacıyla İstanbul’da bulunan İtilaf Devletlerinin temsilcileri ile sürekli olarak irtibatta bulunmaktaydılar. 31 Temmuz 1919 tarihinde Trakya-Paşaeli Cemiyeti adına Edirne Mebusu Faik, Bulgar Sobranyası’nda Gümülcine mebuslarından Mahmut Celal, Kemal ve Trakya Komitesinin İstanbul murahhaslarından (delege.) Hüsnü Tahsin ve Galip Bahtiyar Beylerden oluşan heyet o dönemde ABD temsilcileri ile yakın ilişki içinde bulunan Halide Edip Hanım’ın arabuluculuk etmesiyle İstanbul’a gelen Amerikan Tahkikat Komisyonu ile görüştüler. Bu görüşmede Trakya’nın tarihi, coğrafi ve ekonomik olarak Türklere ait olduğunu ispatlamaya çalışarak, bölgede halkoylamasına gidilmesini ve Bulgar ve Yunan idaresinde bulunan Trakya’nın boşaltılarak, Trakya’nın geleceği belli olana kadar bölgenin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesi ve Trakya’dan zorla göçe tabii olmuş, Trakya Müslümanlarının eskiden oturdukları yerlere geri dönmelerini istemişlerdi40. Trakya-Paşaeli Cemiyeti üyelerinin bu görüşmeden amacı 1. Dünya Savaşı’nın sonlandırılmasında etkili olan Wilson ilkelerinin Trakya için uygulanmasıydı.41 Heyet Roma’da kaldıkları süre içerisinde İtalyan Dışişleri Bakanlığı’nda, ikinci ve üçüncü derecedeki memurlarla görüşebilmiştir. Trakya hakkında belge, broşür, grafik ve haritaları İtalyan gazetelerine ve İtalya’nın siyasi çevrelerine dağıtarak Trakya’daki Türklerin haklı davalarını dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmışlardır42.Trakya-Paşaeli temsilcilerinin bu kadar umutlu konuşmalarının asıl sebebi, umut etmekten başka çarelerinin olmamasıydı. Çünkü Osmanlı Devleti, cemiyetin Trakya’nın Yunan işgalinden kurtulmasını gerçekleştirmek amacıyla basın yayın yoluyla mücadele etme ve İtilaf Devletleri nezdinde girişimde bulunarak Trakya’nın kaderini bu devletlerin olmayan adalet duygularına bırakmaktan başka bir politika izlemesine engel olmaktaydı. Bu kısıtlamalara rağmen Trakya’nın kurtuluşu için her yolu denemeye kararlı olan cemiyetin temsilcileri M. Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye ile işbirliği içinde olmaya da özen göstermekteydi. Mustafa Kemal Paşa, Amasya Genelgesi öncesinde Edirne’de I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa’ya (Eğilmez) bir telgraf çekerek, Anadolu’da işgal altında bulunan yerlerde kurulan bütün müdafaa-i hukuk cemiyetlerinin bütün delegelerinden meydana gelmiş bir kurul oluşturma kararı alındığından bahisle Trakya-Paşaeli Cemiyeti’ni temsilen iki kişinin kimliklerinin gizli tutularak Sivas’a gönderilmesini istemişti43. TrakyaPaşaeli Cemiyeti, Sivas Kongresi’ne temsilci göndermedi. Ancak bu kongre sonrasında cemiyet adına Şükrü Bey tarafından, Mustafa Kemal Paşa’ya çekilen telgrafta, Sivas Kongresi sonrasında Damat Ferit Paşa’nın istifaya zorlanarak yerine Ali Rıza Paşa Hükümetinin kurulmasını sağlamasından ötürü cemiyetin takdirini belirtmiş, telgrafın devamında cemiyetin amacının Trakya’yı korumak olduğu ve Sivas Kongresi’nde alınan kararların cemiyet tarafından benimsendiği belirtilmiştir. Yine cemiyet adına İkdam, 31 Temmuz 1919, s. 2. İkdam,1 Ağustos 1919, s. 2. 41 İkdam, 1 Ağustos 1919, s. 1. 42 Güner,a.g.e., s. 196. 43 Mustafa Kemal Paşa’nın Edirne’de 1 inci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar’a Telgafı”, Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl:31, Sayı: 82 (Ekim 1982), Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1982, s. 13-14. 39 40
12
Belediye Başkanı Şevket Bey, Şükrü Bey’in belirttiği hususları doğrulayan bir telgraf göndermiştir. Mustafa Kemal Paşa’da cemiyetin Anadolu’daki Milli Mücadele hareketi ile işbirliği girişimini olumlu karşılayarak 12 Ekim 1919’da “Rumeli ve Anadolu’da aynı ruh ve vicdan ile mevcudiyet ve istiklâli milliyi” sağlamak amacıyla işe başlamış olan bu cemiyete teşekkürlerini bildirmiştir. Aynı gün Trakya Paşaeli Heyet-i Merkeziyesi Başkanlığına çektiği telde, Doğu ve Batı Trakya bölgelerinde, sulh konferansı esasına göre, Müslümanlar ile Bulgar ve Yunanlıların oturdukları yerlerden Türklerin atılmaması için gereken her türlü hareketi yapacaklarını bildirmiştir44. 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan Sivas Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal Pasa, Edirne Valiliği’ne gönderdiği bir telgraf ile Sivas Kongresi kararlarını bildirmisti. Buna göre çesitli illerde Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak ve diğer adlarla kurulmus olan milli teşkilatlar Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti altında birlestiriliyor ve bu karar uyarınca da yeniden teşkilatlanmaya gidilmesi isteniyordu.45 Edirne Valisi Salim Paşa ve Polis Müdürü Fuad Bey 7 Ekim gecesi bir yabancı otomobiline binerek Bulgar işgali altındaki Karaağaç’a firar etmişlerdi. Bu durum Edirne Belediye Reisi Sevket Bey tarafından telgrafla Mustafa Kemal Paşa’ya bildirildi. Vali vekâleti de İhsan Adli Bey’e bırakıldı.46 Aynı gün Belediye’de yapılan toplantıda Edirne’de Müdafaa-i Hukuk Milliye Cemiyeti’nin görevlerinin temsil hakkının T.P.M.H.C.’nin Heyet-i Merkeziyesi’ne bırakılmasına oy birliğiyle karar verilmiş ve İhsan Adli Bey bir beyanname yayınlamıstı. Beyannamede Sivas Kongresi’nde alınan kararlar onaylanmakla birlikte memleketin içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulması için seçimlerin yapılması, milli meclisin toplanması gerektigi vurgulanmaktaydı. Edirne Vali Vekili İhsan Adli Bey ile Mustafa Kemal Paşa arasında Edirne’deki son durum hakkında bir dizi telgraf haberleşmesi gerçekleşmişti. İhsan Adli Bey, Sivas’taki Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği 10 Ekim 1919 tarihli bir telgrafta Edirne’de hükümet, ordu ve bütün milletin bu milli mücadelenin içinde ve Mustafa Kemal Paşa’ya meşru gayesinde her anlamda destekçi olmaya ant içtiklerini anlatmaktaydı.47 16 Ekim 1919’da ikinci Edirne Kongreleri Yapıldı. Trakya’nın işgâline karşı alınacak önlemler burada tartışılmıştır. Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi cemiyetin Trakya’nın her yerinde kısa zamanda teşkilatlandı. Yunan askerlerinin çıkarılması için bir heyet teşkil edildi. Heyet başta Sadrazam Tevfik Paşa olmak üzere Hükümet ve Mebbussan’dan ileri gelenlerle görüşmelerde bulundu. Görüşmelerden olumlu bir netice alınamadı. Çünkü hükümet o günlerde aynı endişeleri taşımıyordu. Hükümete göre işgal geçici bir haldi. Yunan askerleri şehirleri değil sadece demir yolu hattını işgal etmişlerdi48. Yerli Rumlar’ın taşkınlıklarını önlemek ve Yunan işgâli karşısında alınacak tedbirler görüşmek maksadıyla 15 Ocak 1920’de Edirne’de her kazadan gelen delegelerle bir kongre toplandı. TrakyaPaşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, yapılan kongrede silahlı milli teşkilat işini müzakere ederek Doğu Trakya’nın Türk topraklarından ayrılmasına karşı koymak üzere Doğu Trakya’da bekçi-korucu adı altında 3000 kişilik bir milli teşkilat kurmaya karar verdi. Ayrıca yerli, yabancı kuvvetlerin içeride yapabilecekleri oldu bittilere ve konferansın Doğu Trakya’yı Osmanlı’dan koparacak kararlarına karşı Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nden ayrı olarak “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Edirne Heyet-i Muvakkatesi”nin ve şubelerinin kurulmasına karar verildi.49 Yukarıdaki kararların alınmasında Mustafa Kemal Paşa’nın I. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e çektiği 3 Ocak 1920 tarihli telgrafı etkili olmuştu. Tekirdağ Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın kurulması tasarlanan 3000 kişilik bekçi- korucu teşkilatı için payına düşen 300 kişilik teşkilatın oluşmasına karşı çıkması, Kolordunun elinde kendi ihtiyaçlarından fazla Yücel Özkaya, “Yararlı ve Zararlı Dernekler”, Millî Mücadele Tarihi Makaleler, (Haz. Berna Türkdoğan), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2002, 93-94. 45 Kamil Erdeha, Milli Mücadele’de Vilayetler ve Valiler, Istanbul: 1975, s.426. 46 Mustafa Kemal Atatürk, a.g.e., C:III, s.1256, Vesika No: 272., Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, M.E.B., C: III, Istanbul: 1967, 47 Mustafa Kemal Atatürk, a.g.e., C:III, Vesika No: 273; Zekai Güner, a.g.e., s.98. Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, M.E.B., C: III, Istanbul: 1967, 48 Akın, Veysi, age 49 Tevfik Bıyıklıoglu, a.g.e., C:I, s.205; Zekai Güner, a.g.e., s.108 44
13
milli teşkilata verilecek silah ve cephanenin olmaması sebeplerinden dolayı kurulması düşünülen teşkilat İstanbul’un resmen işgaline (16 Mart 1920) kadar Mondros Mütarekesi’nden sonra Gelibolu’dan Doğu Trakya’ya kaydırılan bu üç tümendeki yedek subay ve erlerin çoğu terhiz edilmiş her piyade taburunda ancak iç hizmete yetecek kadar er bırakılmıştı. Silah durumu da aynı oranda azaltılmış her tümende 2000 tüfek ve 8 top bırakılmıştı. Diger tüfeklerin mekanizmaları ile topların kamaları ve cephaneleri Ingilizler tarafından alınarak Edirne, Uzunköprü, Çorlu, Lüleburgaz, Keşan, Tekirdağ, Akbaş, Şarköy ve Hadımköyü’nde depolara konmuştu. Akbas deposu Balıkesir Heyet-i Merkeziye azasından Köprülü’lü Hamdi Bey emrindeki bir Kuva-yı Milliye müfrezesi tarafından basılarak 26/27 Ocak 1920 gecesi sallarla Lapseki’ye nakledilmesi üzerine Gelibolu yarımadasındaki bütün depolar boşaltılarak İngilizler tarafından Çanakkale’ye taşındı ya da denize dökülerek yok edildi. İstanbul’un işgalinden sonra Cafer Tayyar Bey Kolordusu’na seferberlik ilanı verince, kamaları İngilizler tarafından alınıp götürülmüş olan sahra topları için Edirne Sanat Mektebi atölyesinde Cavit Usta ve yedek subay Fuad tarafından yeni kamalar yapılarak bu toplar Yunanlılara karşı kullanıldı. 16 Mart 1920 yılında İstanbul’un işgali Doğu Trakya’nın Ankara ile olan münasebetin geçici olarak kesilmesine neden olmuştur. Bunun üzerine Doğu Trakya’daki I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa İstanbul ile ilişkilerini keserek Ankara’dan kendisine verilen direktifleri yerine getirmeye başlamıştır. İlk olarak Seferberlik ilan edilerek kademe kademe uygulanmaya başlandı. İdare-i genelge yayınlanarak genel durum kamuoyuna açıklandı. Böylelikle Doğu Trakya’nın Anadolu ile birlik olduğu ispat edildi. Bulgarlar ile anlaşmaya varılarak onların tarafsızlığını sağlamak için Şakir Bey (Kesebir) görevlendirildi.50 İstanbul’un işgalinden önce Ankara’da Heyet-i Temsiliye reisliğinden verilen emirlerle Trakya kasaba ve köylerine seçme zabit örgütleri oluşturularak halk azınlık çetelerinden korunmaya çalışılmıştı. Bu verilen bu emre ve İstanbul’un işgali sonrasında seferberlik uygulamasına karşı koyan Tekirdağ Mutasarrıfı Füruzan ile onunla birlikte hareket eden 55. Fırka kumandanı Alaaddin’in görevlerine son verilerek 55. Fırka Kumandan Vekâletine Kolordu Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay Cemil (Uybadın) tayin edildi51. Bu emirlerin hemen ardından Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de 18 Mart 1920’de bir beyanname yayınlayarak halkı Millî Mücadele’ye katılmaya davet etmiştir. 1’inci Kolordu Komutanı’nın seferberlik ilanı Trakya’nın tamamına yayımlanmış olmasına rağmen bazı bölgelerde sıkıntılar yaşanmıştır. Seferberlik ilanına, Tekirdağ Mutasarrıfı Füruzan Bey karşı çıkmış ve bölgesinde bu emri uygulamamış, seferberlik emri için Dâhiliye Nezareti’nden emir gelmesini şart koşmuştur.52 Bu arada, “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi” İstanbul temsilcileri, Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’da bulunduğu sırada ziyaret etmişler ve işgale karşı neler yapılması gerektiği konusunda fikirlerini almışlar hatta Mustafa Kemal Paşa’yı bu hareketin başına geçmeye davet etmişlerdir. Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine şu cevabı vermiştir. “Tehlikede olan yalnız Trakya değildir. Bütün Türk vatanı kaybolmak üzeredir…. Böyle parça parça çalışacağımıza, bütün memleket mukadderatını idare edecek, ele alacak bir teşekkül meydana getirip beraber çalışsak nasıl olur?” O, bu sözlerin uygulamasını Sivas Kongresinde aldığı kararla tüm cemiyetleri tek çatı altında birleştirerek somutlaştırmış ve topyekûn mücadelenin en önemli adımını atmıştır.53 “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyeti Osmaniyesi” bir süre sonra, Paris Barış Konferansı’na bir heyet göndermiş ve bu heyete Trakya Mebuslarından Kocabaş Arif, Mahmud Nedim, Mebus Celâl (Perin) ve İskeçeli Hüseyin Sabri Beyler dâhil olmuştur. Heyet konferansta; Doğu ve Batı Trakya’nın Osmanlı idaresiyle birleştirilmesi, Doğu Trakya’nın Osmanlı hâkimiyeti altında bırakılıp Batı Trakya’nın başka devletin hâkimiyetine verilmesi durumunda bütün gayreti Batı Trakya üzerinde toplayarak buranın da Osmanlı hâkimiyetine bağlanması için çalışılması, Doğu Trakya’nın da Osmanlı hâkimiyetinden alınarak başka bir devlete verileceği anlaşılırsa, Batı ve Doğu Trakya’nın birlikte Osman Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler Kurumu Yayınları, No:6, Resimli Ay Matbaası, İstanbul, 1939, s. 401. 51 Kâmil Erdeha, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993, s. 439-441. 52 (Bıyıklıoğlu, 1987:212-213) 53 (Bıyıklıoğlu, 1987:156) 50
14
İngiltere’nin himayesi altında istiklâli veya milletler cemiyetinin garantisi altında tarafsız bir halde istiklâli savunulması tezlerini savunmuş, fakat bir netice elde edilememiştir.54 Bu süreçte 1’inci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey55 Trakya’nın savunmasına yönelik Mustafa Kemal Paşa’dan yardım istemiş, özellikle de asker, silah ve cephane bu isteklerin başında gelmiştir. Ayrıca, 1’inci Kolorduya subay tayini, kuvvayı milliye’ye fiili yardımda bulunma, para, elbise ve teçhizat eksiklerinin tamamlanması da bu istekler arasında yer almaktadır.56
Fotoğraf: 3“Şevket Ödül, Yunan ve İngiliz gizli servislerinin sürekli aradığı biridir o yıllarda” “Lüleburgaz’ın işgali sonrasında İstanbul’a geçen Şevket Ödül, Şehzadebaşı’nda ve Beyoğlu’nda saklanarak Mustafa Kemal’den gelen emirlerle Anadolu’ya silah kaçırmıştır” (Kaynak 05 Nisan 2018 tarihli Lüleburgaz Gazetesi.)
31 Mart 1920-Lüleburgaz Kongresi 1920 yılının Ocak ayının ortalarında Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal’in Kolordu komutanlıklarına gönderdiği ‘Paris Barış Konferansı’ sonrasında olası bir Yunan saldırısına karşı önlem planına uygun olarak merkez heyetiyle kaza heyetinden birer üyenin katılımıyla Edirne’de bir kongre toplamıştı. Bu kongrede Paris Barış Konferansı’nda Doğu Trakya’yı Osmanlı Devleti’nden ayıracak bir kararın çıkması durumunda silahla karşı koymak üzere Trakya-Paşaeli Cemiyetinden ayrı olmak üzere Müdafaa-i Hukuk Heyeti Muvakkatesi’nin ve şubelerinin kurulmasına karar verilmiştir. Edirne Kongresi’nde alınan bu karar Trakya’nın silahlı Müdafaası için atılan ilk adım olarak nitelendirilmiştir. Edirne Kongresi’nde alınan bu karar Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin 31 Mart 1920 tarihinde düzenlediği Lüleburgaz Kongresi’nde kesin karara bağlandı. 31 Mart 1920’de Lüleburgaz’da57Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Trakya Delegeleri ve yöneticileri 67 58kişinin katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıya Babaeski’yi temsilen Ahırköyü Ahmet Merter, Edirne’yi temsilen Kasım Yolageldili katıldı.59 Bu Kongrede eski geçiciheyetin yerine Trakya “Müdafaa-i Hukuku Milliye Merkez Heyeti” kurulmuştur. Bu heyet Trakya milletvekilleri, kolordu komutanı ve her kazadan gelen ve Trakya-Paşaeli (Bıyıklıoğlu, 1987:157) Trakya mebuslarından(Gelibolu) Şakir (Kesebir), Hayreddin ve Süleyman Faik Beyler demektedir (Bıyıklıoğlu, 1987:215) 56 (Bıyıklıoğlu, 1987: 232 57 Kırklareli Kitabı Türkiye’de Turizm ve Beldeler Dergisi 1988 sayı:15-51 58 Bıyıklıoğlu, 1987:216) 59 Avcıoğlu Doğan, Milli Kurtuluş Tarihi, Ankara-1991, Cilt:3, Sayfa:976 54 55
15
Cemiyetine üye olanlar arasındaki iki kişiden oluşmaktaydı. Kurulan bu heyetin ayrı çalışma arzusunda olduğunu belirtmesi dikkat çekicidir. Alınan son karar ise olağanüstü hallerde yeni bir kongrenin toplanacağı kararını almasıydı. Bu karar aslında Büyük Edirne Kongresi’ne çağrı niteliğini taşımaktaydı. Büyük Edirne Kongresi’nin kararlarından Mustafa Kemal Paşa, I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa ve Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti tarafından düzenli olarak haberdar edilmekteydi. TBMM Başkanı, Mustafa Kemal Paşa, Edirne Kongresi’nin bitmesinden bir gün sonra Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti Başkanlığına çektiği telde, Osmanlı Hükümeti tarafından Paris’e gönderilen Osmanlı delegelerinin TBMM tarafından yetkilerinin tanınmadığını, toplanan San Remo Konferansı’nda Edirne’nin Yunanlılara bırakıldığından söz ederek, Edirne Kongresi’nde Yunanlılara karşı alınan savunma kararının yerinde olduğunu belirtmişti60. Mustafa Kemal Paşa, bu telgrafta açık ve net olarak Anadolu halkı üzerinde siyasi karar alma erkinin TBMM olduğunu, Trakya ve Anadolu’daki Yunan ve itilaf devletleri tarafından gerçekleştirilen işgallere karşı tek yolun askerî savunma olduğunu ifade etmekteydi. Lüleburgaz Kongresi’nde Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti’nin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden bağımsız kararı alması, Büyük Edirne Kongresi’nde ise Osmanlı Hükümeti ile birlikte San Remo Konferansı’nda(18-27 Nisan 1920) birlikte etmek üzere bir heyetin kurulması dönemin siyasi özelliklerine bağlanabilir. Lüleburgaz Kongresi’nden kısa bir süre önce İstanbul İtilaf Devletlerince işgal edildi. Böylelikle Anadolu ve Trakya’nın bağlantısı kesildi. Millî Mücadele hareketinin başarıya ulaşmasının zaman alacağı gerekçesiyle dara düşen cemiyet üyelerinin ellerine geçen her türlü fırsatı değerlendirme telaşının etkili olduğu söylenebilir. Trakya Paşaeli Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyeleri arasında Trakya’nın Yunan işgalinden kurtuluşu yolunda izlenecek yöntemler konusunda farklı görüşler savunulmakla birlikte, cemiyet üyelerinin birbirinden farklı birkaç alternatif düşünceye sahip oldukları görülmektedir. Bunlardan ilki Bulgar işgalinden Fransız işgaline geçen Batı Trakya ile Doğu Trakya’dan oluşan bir hükümet kurmak61 ikinci fikir de yalnız Doğu Trakya’nın istiklâlini temin etmekti. İlk fikri savunanlar içinde bulunan zor durumun psikolojik etkileri sebebi ile bağımsız yaşama inancını kaybederek Trakya’nın, Anadolu’da başlayan Milli Mücadele hareketinin gücüyle kurtulamayacağı endişesine kapılmışlardır. İlk fikri savunan cemiyet üyelerinden Faik, Galip Bahtiyar ve Avukat Şeref Beylerden oluşan heyet, Trakya’da Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanı General Franchet D’esperey ile müzakere ortamı oluşturdu. İlk olarak Batı Trakya’da Fransız mandası altında bir Trakya Cumhuriyeti’nin oluşturulması, bu deneme başarıya ulaştığında bu plana Doğu Trakya’nın da dâhil olması konusunda fikir birliğine varmışlardı. Ancak Batı Trakya halkı arasında bu fikrin yer bulmaması, Batı Trakya’da Yunanlılara karşı komitacılık faaliyetinde bulunan Yüzbaşı Fuat’ın karşı duruşu ve M. Kemal Paşa tarafından bu tür faaliyetlerin tepki ile karşılanması bu fikrî savunan Trakya-Paşaeli heyetinin geri adım atmasına yol açmıştır62. Bu fikir ayrılıklarının temelinde içinde bulunulan işgal tehdidine karşı Trakya aydınının işgale karşı ne yapılabilir? Sorununa çözüm yolları bulma ve alternatifler üretme telaşı içinde olmasından kaynaklanmaktaydı. Osmanlı Devleti’nin fiilen sona erdiğinin, kendi halkının can ve mal güvenliğini sağlayamadığının görülmesi, İstanbul’un işgali ile birlikte Anadolu ile Trakya’nın bağlantısının kesilmesi bu panik havasının giderek artmasına sebep olmuştur. Osmanlı Hükümeti ise meselenin hala siyasi yollardan halledileceği kanaatinde idi. Trakya’ya Yunan taarruzu üç cepheden yapıldı. Tekirdağ, Uzunköprü ve Karaağaç Yunanlıların Tekirdağ cephesinde İngiliz torpido gemileri ve uçakları da yardım ettiler. Bu cephede önemli bir Türk mukavemeti görülmedi. Diğer iki cephede uzun ve çetin çarpışmalar oldu. Altı gün süren savaştan sonra bütün Trakya işkâl edildi.63 Yücel Özkaya, İstiklâl Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk AraştırmaMerkezi Yayınları, Ankara 2011, s. 66. 61 Mustafa Kemal, Nutuk Söylev, Cilt: I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s. 6. 62 Komitacı BJK’nin Kurucusu Fuat Balkan’ın Anıları, (Haz. Turgut Gürer), GürerYayınları, İstanbul, 2008, s.109114.fv 63 Akın, Veysi age s: 60
16
Mondros Mütarekesi’ni imzaladığı sırada Trakya’da iki kolordu bulunmaktaydı. Bunlardan Edirne’de bulunan I. Kolordu Miralay Cafer Tayyar Bey’in komutanlığındaydı. Merkezi Edirne’de bulunan I. Kolorduya bağlı olarak 49 bir tümen Kırklareli ve dolaylarında bulunurken 60. Tümen Uzunköprü, Keşan ve İpsala bölgesinde konuşlanmıştı. 14. Kolorduya bağlı olan 55. Tümen Tekirdağ ve dolaylarına yerleştirilmişti64. Sivas Kongresine kadar durumu izleyen I. Kolordu komutanlığı bu andan itibaren Heyet-i Temsiliye Başkanlığı ile içinde bulunulan durumu müzakere ederek belirlenen esaslar dâhilinde hareket etmeye başladı. Bu esaslar, Bulgarların bitaraflığını temin etmek, Trakya’da yaşayan Hıristiyan halkın Türk ve Müslüman halka olan tecavüzlerine karşı önlem almak ve Anadolu’da ilişki kurarak harekâtta birlik temin etmekten ibaretti. Ankara’da kurulan milli hükümet ile yeniden telgraf muharebesi temin edildiği gibi bütün köylere de millî teşkilât yapıldı ve 31 Mart 1920’ de Lüleburgaz kasabasında umumi bir kongre toplandı. İki gün müzakereden sonra: “ Trakya azim bir Türk ve Müslüman ekseriyeti ile meskûn olup ırkî, tarihi, siyasi ve iktisadî esbaba ve bütün devletlerce kabul ve ilan edilen milliyet ve adalet esasatına tevfikan Türk hâkimiyetinde kalmak lazımdır. Bu hakka karşı vaki olacak işgal ve ihtilâl harekâtına mukavemet ve müdafaa edilecektir.” kararı verildi. Ve her livadan ikişer kişiden oluşan bir merkezi heyet oluşturulması ile Trakya mebusları ile kolordu kumandanının bu heyetin doğal üyesi olduğu kabul edildi. Ve bu heyete ‘Trakya Mudafaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyesi’ adı verildi ve Ankara’da toplanacak millî meclise Trakya temsilcisi olarak üç kişi gönderilmesine karar verildi. Heyet-i Temsiliye’nin tavsiyesi üzerine seçilen 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ve İsmet Beyler zaten Anadolu’da bulunuyor, Cafer Tayyar Paşa’da millî meclis üyesi olarak Trakya’da kalıyordu.65 Bununla birlikte Edirne’de kurulan İngiliz Muhipleri Cemiyeti şube başkanları ve Hürriyet ve İtilaf Partisi üyeleri Trakya’daki halkı silahlı savunmaya geçmelerinden alıkoymak için her türlü propagandayı denemekteydiler41. Doğu Trakya’daki Rum çetelerinin her bir faaliyeti, bölgede yaşayan halka karşı giriştikleri mallarını yağma talan etmeleri, halkın çiftliklerini yakma girişimleri, zorla göçe tabi tuttukları ve Müslüman halka olan tecavüzleri, bu bölgede görev alan polis ve emniyet müdürlükleri ve askerlik şubeleri tarafından düzenli olarak Dâhiliye Nezareti’ne(İç işleri Bakanlığı) bildirilmekteydi66. Osmanlı Hükümetlerinin bu duruma karşı aldığı tavır İtilaf devletleri nezdinde ricacı olmaktan ileriye gitmemekteydi.
Türk İstiklal Harbi II, I. Kısım 15 Mayıs-4 Eylül 1919, Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1963, s. 107. Peremeci, a.g.e., s. 403. 66 Başbakanlık Osmanlı Arşivi-Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umum Müdüriyeti -Asayiş, Dosya No:59, Gömlek No: 95. 64 65
17
Fotoğraf: 4 İnönü ve Karabekir.
Cafer Tayyar Bey’in ateşkes anlaşması hükümlerine uymaması, itilaf devletleri temsilcilerinin İstanbul Hükümeti’ne baskı yapmasına ve daha sonra da görevden alınmasına neden olmuştur. Bu süreçte, Albay Muhiddin (Kurtiş) Bey, 20 Nisan 1920 tarihinde İstanbul Hükümeti tarafından Cafer Tayyar Bey’in yerine 1’inci Kolordu Komutanlığı’na tayin edilmiş, bu arada İstanbul Hükümeti tarafından görevden alınan Cafer Tayyar Bey’e TBMM tarafından "Rumeli Umum Kumandanlığı" görevi verilmiştir. 67 Albay Cafer Tayyar Bey 22 Nisan 1920 tarihinde Sadrazam Damat Ferit Paşa ile bir görüşme yapmış, 30 Nisan 1920 tarihinde Edirne’ye dönmüştür.68 Albay Muhiddin Bey’e bu görevi Sadrazam ve Harbiye Nazırı Damat Ferit tarafından şu telgraf ile bildirilmiştir.69 “Albay Muhiddin Bey’e 1- Edirne’de, 1’inci Kolorduyu Hümayun Kumandanlığı’na tayininiz hususuna, 21 Nisan 1920 de iradei seniye çıkmıştır. 2- Hemen vazifenizi deruhte etmek üzere, icabı kadar maiyeti askeriye ile beraber Edirne’ye hareketle intizam ve inzibatın ve merkezi hükümetle olan muhaberatın müvaredat ve münakalatın tanzim ve teminine ihtimam olunmasını ve şayet efrad ile beraber Edirne’ye hareketimizde müşkülat çıkarsa mümkün ve lazım olan maiyetinizle hareket edilmesi. 30 Nisan -Heyet-i Nasiha’nın (Nasihat Heyetleri): Osmanlı Hükümetleri bu yolla bir sonuç alınamadığını anlayınca, Damat Ferit Paşa Hükümeti döneminde Anadolu ve Rumeli olmak üzere iki Heyet-i Nasiha’nın (Nasihat Heyetleri) gönderilmesi kararı verildi. Buna göre, bu heyetlere iki ayrı şehzadenin başkanlık etmesi kararlaştırılmıştı. Anadolu ve Rumeli’ye gönderilecek bu heyetin amacı Anadolu ve Rumeli’de uzun savaşlar sonucunda yorgun (ATASE, İSH., K: 644, G: 110, B:110-1) (Kocatürk, 2000: 154-159) 69 (Bıyıklıoğlu, 1987:237) 67 68
18
düşen halka padişahın selamlarını ileterek, onların durumlarını yakından görmek ve Anadolu ve Rumeli’de Türk ve Müslüman halkla birlikte yaşayan farklı din, ırk ve kültüre sahip unsurlar arasında ortaya çıkan yanlış anlama ve gerginlikleri gidermekti70. Bu amaçla gönderilen Rumeli Heyeti, Şehzade Cemalettin Efendi’nin başkanlığında Harbiye Nezareti Müsteşarı (Savaş Bakanlığı) Fevzi Paşa ve Harbiye Nazırı Cevad Paşalar ile diğer iki kişiden oluşmaktaydı. Heyet ilk olarak 30 Nisan’da Edirne’ye vardı71. 2 Mayıs’ta Kırklareli, 3 Mayıs’ta Lüleburgaz ve 6 Mayısta Tekfurdağ ziyaret edildi. Bu ziyaretlerde Şehzade Cemalettin Efendi’ye Türk ve Müslüman halkın ilgisi büyük olurken, gayrimüslim din adamları ve gayrimüslim halkın ilgisi Edirne ve Tekfurdağ’da sınırlı kaldı. 9 Mayıs’ta Rumeli Nasihat Heyeti İstanbul’a döndü. Nasihat Heyetlerinin oluşturulmasındaki amaç Müslüman Türk halkı ile diğer gayrimüslimler arasındaki uyumu sağlamaktı. Rumeli Nasihat Heyeti, Türk ve Müslüman halkın hükümdarına olan saygısı, zor savaş koşuları altında ezilmesinin yanında Rum çetelerin baskı ve zulümleri altında kalması dolayısıyla halk tarafından coşkuyla karşılanmışlardı. Bu zor dönemlerinde hükümdarlarının onları ziyaret etmeleri onlara moral kaynağı olmuştu72. Heyeti Nasiha’yı karşılamaya gelenler arasında Ermeni, Rum ve Musevi din adamları ve gayri Müslim halktan olanlar da vardı. Ancak davranışlarında samimi olmadıkları Doğu Trakya’da Türk ve Müslüman halka karşı gerçekleştirdikleri baskı ve zulümlerini sürdürerek göstermişlerdir73. Trakya’nın işgalinden hemen öncesinde daha önce Vali tarafından işten el çektirilen Tekirdağ Mutasarrıfı Firuzan Bey bir Yunan Vapuru ile İstanbul’dan gelerek Tekirdağ’da bulunan 55. Tümenin I. Kolordudan ayrılması ve İstanbul’a bağlanması emrini de getirdi. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey’de görevinden alınarak yerine 60. Tümen komutanı Albay Muhittin Bey atandı. Cafer Tayyar Bey’de Lüleburgaz Kongresi’nde Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun Başkanı seçilmesi sebebiyle Trakya’da Yunan işgaline karşı oluşturulmaya çalışılan millî kuvvetlerin başında kaldı. İtilaf Devletleri’nin kendilerine verdiği destekten yararlanmak isteyen Yunanlılar Doğu Trakya’daki kuvvetleri silah gücü ile dağıtmak istiyorlardı. Trakya’daki I. Kolordu yok denecek kadar iskelet halinde idi. Cafer Tayyar Paşa işgal öncesinde Trakya halkını silâhaltına çağırmışsa da istenilen sonuç alınamadı. Milli teşkilat da ilerlemiyordu. Bu durumda etrafı sarılı olan Doğu Trakya’nın savunması güçlük göstermekteydi. İstanbul Hükümeti işgal öncesinde yayınladığı fetvalarla Türk halkının direniş azmini kırmakla birlikte, Tekirdağ Mutasarrıfı Firuzan Bey’de direnmeye karşı koymuştu.74 5 Bin Kişilik Lüleburgaz Miting Yapıldı. Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında 2 yılda 5 kongre toplayarak Trakya’daki mücadeleyi Anadolu’daki mücadeleye taşıyan Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Lüleburgaz Kongresi’nden sonra ortaya çıkan gelişmeler sonucunda Trakya Mitingi düzenledi. 9 Mayıs 1920’de düzenlenen mitinge o günkü koşullarda 5 bin kişinin katılması o dönemde Lüleburgaz’daki siyasal örgütlenmeyi ortaya koyması açısından önem taşıyor.75 9 -14 Mayıs 1920 Büyük 3. Edirne Kongresi San Remo Konferansı sonrasında Doğu Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgali olasılığı üzerine halkın olası bir işgale karşı koyma isteği konusundaki fikrini almak ve buna dayanarak gerekli önlemleri almak amacıyla Trakya-Paşaeli Cemiyeti 9-14 Mayıs 1920 tarihinde Büyük Edirne Kongresi’ni toplamıştır.
Mevlüt Çelebi, Heyet-i Nasiha Anadolu ve Rumeli Nasihat Heyetleri, Akademi Kitabevi, İzmir, 1992, s. 5. İkdam, 28 Nisan 1919; İkdam, 30 Nisan 1919. 72 Çelebi, a.g.e., s. 61-63. 73 İkdam, 2 Mayıs 1919; V. Türkan Doğruöz, Milli Mücadelede Kırklareli, Kırklareli, 2007, s. 80-83. 74 Fahri Belen, Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Türk Kurtuluş Savaşı, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1973, s. 193. 75 08-11-2017 Tarihli Lülleburgaz Görüğnüm Gazetesi 70 71
19
236 (217 [Karacam] üyenin katıldığı76 bu kongrede Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi kesin dille reddedilerek, Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgal edildiği takdirde silahla karşı koyulacağı tekrarlanmıştır. Batı Trakya’nın Türkiye’nin bir parçası olduğu kendi geleceğini kendisinin tayin etmesi gerektiği, Doğu Trakya Türkiye’den koparılacak olursa, bütün Trakya’da bağımsızlık ilan edileceği, Yunan işgaline karşı konulacağı yolunda karar alındı ve Cafer Tayyar Paşa millî kumandan ilan edildi. Büyük Edirne Kongresi’nde dikkat çeken kararlardan birisi kongrenin İstanbul Hükümeti ile işbirliği yaparak Galip Kemalî, Galip Bahtiyar ve Salih Cevdet Beyleri Avrupa’da temsil etme yetkisi verilmesiydi. Kongrenin başlangıcında tartışılan bir başka konu da delegelerin düşüncelerini özgürce dile getirebilmeleri için uygun koşulların sağlanması ve kimsenin düşüncesinden dolayı suçlanmaması için gerekli önlemlerin alınması konusudur.77 9 Mayıs Birinci gün ele alınan bir başka konu ise Yunan işgali karşısında Bulgarların nasıl hareket edecekleri konusudur. Bu toplantıda Cafer Tayyar Bey, Yunan kuvvetlerinin Trakya’da işgal hareketleri sırasında nasıl bir strateji izleyeceklerini delegelere detaylarıyla açıklamış, Yunan ordusunun gücü ve eksikliklilerini belirtmiştir. Ayrıca Trakya’daki birliklerin yeterli olduğu, seferberlik halinde nasıl hareket edileceği, erzak ve iaşe konusunun nasıl çözüleceği konularında da açıklamalarda bulunmuştur. Bu konuşmalara karşı, siyasi çözüm arayışı içinde olan ve İstanbul ile temasa geçmek ve oradan onay almak isteyen delegeler görüşlerini açıklamışlar ancak konu tamamen askerî nitelikleri içerdiği için yoğun olarak alınacak savunma önlemleri üzerinde durulmuştur.78 Kongresi’nin 10 Mayıs ikinci günü Trakya’nın İstanbul Hükümeti ile birlikte hareket etmesi gerektiği fikrini savunan delegelerin konuşmaları ile başlamış, bu delegeler savaş ve seferberlik ilanı kararını ancak padişahın verebileceğini ifade etmişlerdir. Cafer Tayyar Bey bu delegelere karşı yaptığı konuşmada siyasetin iflas ettiği artık askerî tedbirlerin alınması gerektiğini ifade ederek, kendilerinin savaş ilan etmediği, ancak savunma maksatlı önlemlerin alınması gereği belirtilmiştir. Ayrıca delegeler tarafından şu konuşma ve öneriler yapılmış ve delegelerin geneli Trakya’nın silahlı savunulmasından yana tavır almıştır. Gelibolu delegesi Şakir (Kesebir)Bey; “ Bu memlekete düşman gelirse müdafaa edilir, biz de müdafaa işinde bir şey düşünemeyiz. Memleketimizi, müdafaa etmeyeceğiz sözleri fırkacı laflarıdır.” diyerek mutlaka silahlı savunma yapılması gereğini ortaya koymuştur. Bu arada söz alan Babaeski Müftüsü, savunma tertibatı alınırken dikkat edilmesi gereken en önemli hususun burada yapılacak olan mücadelenin planlı ve iyi idare edilerek yapılması gerektiği, aksi halde sonucun felaket olacağını, kararın mutlak müdafaa, sonra seferberlik, arkasından gerekirse dövüşmek olacağını belirtmiştir. Bazı delegelerin, durumun Padişaha sorulması gerektiği, Padişahın emri olmadan bir şey yapılamayacağı şeklindeki çıkışları da dikkat çekmektedir.79 Şakirbey Haklısınız. Hep birlikte kareket edilmelidir deyip, ‘Müftüler ne diyorlar? Dedi. Söz alan Bababeski Müftüsü “ Müşterek karar, Karşılıklı güven demektedir. Kararınız müdefa, sonra seferberlik, arkasından gerekirse dövüşmektir. Benim aklım pek ermez. Gazetelerde gördüm. Gazetelerde D’Espere mi, Vespere mi, buraya bir kumandan gelmiş. İşte o adam demiş ki: “size tebliğ edilecek emirleri size zorla kabul ettireceğim siz de kabul edeceksiniz !” Demek ki siz tehtit altındasınız bu da müdafaayı icap ettirir, uzun uzadıya düşünmeye lüzum yoktur. Sözüm bitti” dedi. Kongreden “Yaşa, hoca efendi sesleri arasında kürsüden indi… Kongrenin 11 Mayıs üçüncü gününde ele alınan en önemli konu San-Remo Konferansı’na Trakya’dan katılacak delegenin seçimi meselesidir. Yapılan uzun tartışmaların sonunda konferansa
Özlü (2012). İstiklal Savaşı’nda Doğu Trakya’da Teşkilatlanma Süreci, Lüleburgaz Ve Edirne Kongreleri, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:6 ss: (24-51) 77 (TİTEA, K:27, G:9, B:9-140001) 78 (TİTEA, K:27, G:9, B:9- 140001) 79 (TİTEA, K:27, G:9, B:9- 144001) 76
20
katılımcı üye gönderme kararı alan kongre, Galip Bahtiyar Bey, Galip Kemali Bey ve Salih Cevdet Bey üzerinde mutabık kalmış ve delegelere verilecek yetkiler belirlenmiştir.80 12 Mayıs Kongrenin dördüncü gününde Cafer Tayyar Bey, ordunun hazırlanmasında halkın desteği ve katkısının belirlenmesi konusunu açmış ve seferberlik halinde yapılacak hususları, askerlerin toplanması, beslenmesi, asayişin sağlanması, silahların belirlenmesi ve menzil teşkilatı hakkında halkın bilgilendirilmesi gerektiği konusu üzerinde durmuştur. Ayrıca kıyıların korunması ve askere gidenlerin ailelerine yapılacak yardım konusu da bu toplantıda ele alınmıştır. Kongrede ele alınan bir başka konu da Trakya Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti’nin görevleri ve amaçları hususudur. Bu cemiyetin Trakya Paşaeli Cemiyetinden ayrı olarak özellikle Doğu Trakya’nın müdafaası için kurulduğu belirtilirken, esas olarak bu iki cemiyetin birleştirilmesi ve doğu ve batı Trakya’nın birlikte hareket ederek mücadele etmesi gereği üzerinde durulmuştur. Kongre bu iki cemiyetin Trakya Paşaeli Cemiyeti adı ile görevine devam etmesi kararını vermiştir.81 Edirne’de 1’inci Kolordu Komutan Vekili Albay Muhiddin’in Ankara’da Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Aliyyesine yolladığı 12 Mayıs 1920 tarihli mesajda; “Versailles’a gönderilen barış temsilcilerimiz tarafından anlaşma imza edilsin veya edilmesin Trakya’nın bir Yunan işgaline karşı müdafaasına Kolorduca kesin karar verildiği, Trakya’nın savunmasına yönelik Bulgarlar ile müzakere yapıldığı ancak kesin sonuç alınamadığı, kolordunun yapacağı savunma görevinden bir sonuç elde edilebilmesi için aynı anda İzmir’de ve İzmit’te Yunanlılara karşı taarruza geçilmesinin ve bu konudaki görüşlerin bildirilmesini istemektedir.” 82 13 Mayıs 1920 tarihinde kongrenin beşinci ve son toplantı gününde ikinci, üçüncü ve dördüncü oturumlarda daha önce Lüleburgaz Kongresi’nde seçilen Trakya Paşaeli Merkez Heyeti’nin yeniden seçilmesi konusu tartışılmış ve kararlar alınmıştır. Bahaeddin Bey, kongrenin Trakya’yı hakkıyla temsil ettiğini, kongreden çıkacak merkez heyetinin de hakkıyla memleketi temsil edeceğini belirtmiş, İhsan Bey ise, mevcut İdare Heyeti’ne her livadan ikişer, kazalardan birer üye seçilmesini, bu üyelerin silahaltına çağırma giydirme, besleme ve diğer işlere bakmasını önermiştir. Cafer Tayyar Bey, merkez heyetinin Lüleburgaz Kongresi’nde seçildiğini, b heyetin görevini yapıp yapmadığının sorgulanmasını görevini yapmıyorsa yeni ve herkese güven verecek bir heyet seçilmesi gerektiğini belirtmiştir.83 Osmanlı Hükümeti tarafından Sulh Konferansı’nın inisiyatifine bırakılan Trakya’nın kaderi SanRemo kararları ile belli olmuştu. Bütün Trakya Yunanistan’a terk ediliyordu. Trakya- Paşaeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti ve Edirne 1. kolordu Kumandanlığı, muhtemel bir işgal tehlikesi karşısında tedbirler almak için harekete geçti. Bu teşkilatın çabaları ile birlikte 9-14 Mayıs 1920 tarihleri arasında Büyük Edirne Kongresi toplandı. Toplanan kongrede işgalcilere karşı kesin karar sorumluluğu taşıyan bir yönetim heyeti kabul ediliyor ve durum Ankara’ya bildiriliyordu. Karşılığında Mustafa kemal, şu telgraf ile yanıt vermişti: Ankara, 14/15 Mayıs 1920 “Birinci Kolordu Komutanlığı’na Yunan işgaline karşı Trakya’nın savunulması için Birinci Kolorduca verilen karar BMM’nin görüşüne bütünüyle uygundur. Bu konuda Bulgarlarla yapılmakta olduğu bildirilen anlaşma girişimleri yerindedir. Yunan işgali gerçekleşirse, Aydın cephesinde bir takım girişimlerde bulunulması ve aydınlatıcı ve yarar verici her öğeden Yunanlılara karşı yararlanma durumu önemle göz önünde bulundurulmaktadır efendim. BMM Başkanı Mustafa Kemal”84
(TİTEA, K:27, G:9, B:9- 140001) (TİTEA, K:27, G:9, B:9- 141001) 82 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C. I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987, s. 209-289. (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, 1955: Vesika nu.369) 83 (TİTEA, K:27, G:9, B:9- 142001) 84 (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, 2006: 349) 80 81
21
Ayrıca, 9 Mayıs 1920 günü toplanan Edirne Kongresi’nde de Cafer Tayyar Bey’e "Trakya Millî Kumandanı" unvanı verilmiştir. (Kocatürk, 2000: 152-153) Mustafa Kemal Paşa, 14 Mayıs 1920 tarihinde Trakya Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti Başkanlığı’na yolladığı şu telgraf ile bu fiili duruma karşı savunma yapılacağını belirtmiştir. (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, 2006: 348) Ankara,14 Mayıs 1920 “Trakya Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyeti Başkanlığı’na 1- Edirne Olağanüstü Meclisinin Yunan işgalinin ihtimaline karşı, Trakya’nın, savunma esası çerçevesinde verdiği karar uygundur. 2- Paris’te ki Osmanlı delegeleri milletin hiçbir biçimde vekilliğine haiz değildir. Bunların, memleketimizin hiçbir parçası hakkında barış konferansının vereceği kararı uygun bulmada yetkisi yoktur. Bu sebeple, bunlar tarafından kabul ve imza edilecek bir antlaşma maddeleri tamamen yok gibidir. Barış konferansı kararları belli olunca buna karşı yapılacak hareket Büyük Millet Meclisince belirlenecek ve size de gerekli bildirimde bulunulacaktır. Bununla birlikte son bilgiler, Edirne ilinin Yunanlılara verilmesi konferansça karar verildiği biçimindedir. Bu kararı değiştirecek siyasi değişiklik ancak tarafımızdan silahla ve şiddetle savunulduktan sonra mümkün olabilecektir efendim. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal” Cafer Tayyar Paşa, Trakya’da halk tarafından oluşturulmuş olan komitelere yiyecek ve askerî malzeme sağlamak amacıyla Bulgarlar ile müzakerelerde bulunmaktaydı. Bundan amacı ise Yunan ordularını saldırıları sırasında geriden tehdit ve kendi zayıf kuvvetlerini takviye etmekti. İzmir’in işgal edildiği 15 Mayıs 1919 tarihinde Kırklareli, Tekirdağ ve Keşan’da 49. 55 ve 60. Tümenler mahrumiyet ve perişanlık içinde 776 subay, 4267 er, 40 makineli tüfek, muhtelif çapta 52 top, 2346 hayvan mevcutları vardı85. Sonuç olarak işgal öncesinde Doğu Trakya büyük bir güvensizlik içindedir. Doğu Trakya halkı Yunan asker ve çetelerinin faaliyetleri sebebiyle bölgeyi terk etmekte iken, bölgede kalanlar kendi can ve mallarını koruyacak devlet gücünden yoksun, kendi kaderine terk edilmiş durumdadırlar Siyasi faaliyetler için bir heyet oluşturuldu. Ve bu heyet Avrupa’ya giderek Teşebbüslerde bulundu. Kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı. Askeri önlemler olarak da Cafer Tayyar Eğilmez Bey Trakya Milli Kumandanlığına getirdi. 25 Mayıs’tan itibaren de seferberlik ilan edildi.86 217 delegenin katıldığı Büyük Edirne Kongresinde ateşli konuşmalar yapanlar arasında Lüleburgaz temsilcisi, Saray müftüsü ve Babaeski müftüsü dikkat çektiler.87 Bu önemli kararların alındığı bu kongrede merkez heyetine Kırklareli’nden Şevket Dingilioğlu, Nazmi Bey, Lüleburgaz’dan Şevket Ödül, Babaeski’den Hamdi Kuleli seçildiler. Trakya ve Anadolu ayrımı yoktur, Türk vatanı birdir ve bölünmez; seçilenlerin temel ilkesiydi88 San-Remo Konferans kararı sonrası İtilaf Devletleri Yunanistan’a Anadolu ‘da ileri harekât ve Trakya’yı işgal izni verdiler. 22 Haziranda Konferanstan bu izni alan Venizelos aynı gün yunan ordusuna işgal emri verdi. Trakya ya yığınak yapıldı. Anadolu’da bulunan İzmir tümenine Trakya’daki Harekâta katılma emri verildi. Ayrıca iki tümende hazır duruma getirildi. Yunanistan hükümeti de 3 Temmuz’da Trakya’yı işgal kararı alarak işi resmileştirdi. Yunanlıların 20 Temmuz 1920’de kolay bir şekilde işgal edebilmeleri için gerekli ortam bizzat Osmanlı hükümeti tarafından hazırlanmıştı. San Remo Konferansı sonrasında İtilaf Devletlerinin barış tekliflerini Osmanlı Devleti’ne zorla kabul ettirmek için harekete Türk İstiklal Harbi, s.107. Akın, Veysi, age 87 Karacam, Nazif, age s:60 88 Avcıoğlu,Doğan., age, C:3,s:976 85 86
22
geçen Yunanlılar Bursa, Afyon ve Uşak’ı ele geçirmişlerdi. Aynı zamanda Almanya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve İtalya'dan desteklerini de alarak dinç ordularıyla bir haftalık bir süre içinde Edirne’yi ele geçirerek Cafer Tayyar Paşa komutasındaki Türk birliklerini Edirne’den Bulgaristan’a çekilmeye mecbur etmişlerdir. Osmanlı Hükümeti Doğu Trakya’nın işgalinin İtilaf Devletleri tarafından Paris Barış Konferansı’nda kararlaştırıldığı gerekçesi ile bölgede Yunan işgaline karşı hiçbir karşı mücadeleyi uygun görmemiştir. Aynı zamanda Yunanlılara karşı oluşabilecek her türlü direniş hareketini de engellemiştir. Osmanlı hükümeti, İzmir’in işgalinde olduğu gibi kendi varlığını İtilaf Devletlerinin tepkisini çekmeme politikasında görmesi sebebiyle Trakya’da direniş hazırlıklarına engel olmuştur. Daha önce İstanbul Hükümeti’nin Tekfurdağı’na Mutasarrıf olarak atadığı Füruzan ve Tekfurdağ 55. Tümen Komutanı Alaattin Paşa’nın Trakya’da millî mukavemet cephesinin oluşmasını engelleyici tavırlarından bahsedilmişti. Buna ek olarak verilebilecek diğer önemli bir örnek Edirne I. Kolordu komutanı Muhiddin Paşa’nın 20 Temmuz 1920 tarihlerinde Yunan taaruzu konusunda İstanbul hükümetini bilgilendirdiği dört adet telgrafına karşılık Osmanlı Heyet-i Vükelâsı (Bakanlar Kurulu)tarafından verilen emirdir. Bu emir, Osmanlı hükümetinin Yunanlıların Doğu Trakya’yı işgaline yönelik tavrını net olarak göstermektedir. Muhiddin Paşa Doğu Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgal edildiğini haber veren telgrafında: “Bugün 20 Temmuz sabah saat beş buçukta Yunanlıların Marmara sahilindeki Ereğli Kasabasını bombardıman etmekle beraber Sultançiftliği cihetine asker icra etmeleri ve bir diğer filo ile Tekfurdağı’na gelerek şehrin şark sırtlarını mermi indihazına başlamasıyla beraber arkalarındaki nakliye sefainin yaklaşmakta olması şimdiye kadar bize karşı tayyare taaruzu vesaire ile takındıkları ni vaziyet harbi karine böylelikle fiiliyata dökmekle müsteiranbi’lteali ruhaniyete peygamberin ve daimi pakı hilafeninpenahilerini müsteniden muharebeye ibtidar edilmeye maruzdur.” sözleriyle Yunan işgaline karşı mukavemet edilip edilmeyeceği konusunda emir beklemekteydi89.I. Kolordu Komutanı Muhiddin Paşa’nın bu telgrafına karşılık Sadrazam Damat Ferit Paşa imzalı Heyet-i Vükela Müzakerata Mahsus Mazbatanâme kararı 22 Temmuz 1920 tarihinde Edirne I. Kolordu Komutanlığı’na gönderilmiş ve 24 Temmuz 1920’de adı geçen Komutanlığı’nın eline geçmiştir90. Bu telgrafnamede; “Edirne’de 1. Kolordu Komutanlığı’na: Yunanlıların Tekfurdağı’na asker ihracına ve hududtamüsadematta devam etmekte olduğuna dair telgrafnameniz vasıl oldu. Şarkî Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgali konferansın müekkit mukadderatından olmakla bil’ fayda sıfle-i nimaahaliye-yiİslamiyenin perişaniyesini intaç edecek müsedemata verilmeyecek harekâtımızın ona göre tayini ve tanzimi harpten katiyen ictinab edilmesi tavsiye hususu”91 San Remo Konferansı’nda Osmanlı Devleti’ne imzalatacakları barış antlaşmasının koşullarını ileten İtilaf Devletleri bu barış antlaşmasının koşullarını Türk milletine zorla kabul ettirmek amacıyla Yunanlıları askerî ve ekonomik olarak destekleyerek Anadolu’nun içlerine kadar harekete geçmelerini sağladılar. Yunanlılar bu askerî hareketlerinin sonucunda Bursa, Balıkesir, Nazilli ve Uşak’ı ele geçirince Anadolu’da elde ettikleri bu başarının etkisiyle Doğu Trakya’yı da işgal etmeye karar verdiler. Bunun öncesinde Hadımköy- Uzunköprü demiryolunu işgal eden Fransızlar bu demiryolunun denetimini Yunanlılara devretmişlerdi. Bu amaçla Lüleburgaz’a yerleşen bir Yunan taburu, yerli Rumlarla da takviye edilmişti92. Osmanlı Hükümeti Doğu Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgal edileceğini önceden bilmesi veya işgal edildiği gün bu durumu bilmesine rağmen Türk kamuoyundan . Başbakanlık Osmanlı Arşivi-Meclisi Vukela,00219-00161-0004 . Bu söz konusu Meclis-i Vükela Mazbatası kararını yayınlayan eserlerde bu belgenin Edirne ile İstanbul arasında telgraf hattının kesilmesi sebebiyle I. Kolordu Komutanlığı’na ulaşıp ulaşmadığının bilinmediği belirtilmiştir. Tansel, a.g.e.,s. 149; Bıyıklıoğlu, a.g.e., s. 357 91 Başbakanlık Osmanlı Arşivi-Meclisi Vükela, 00219-00161-0007. 92 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, Ulusal Kurtuluştan Türkiye Cumhuriyeti’ne, Cilt 2, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1992, s. 229. 89 90
23
saklamıştır. Bunun en önemli kanıtı Trakya’nın işgali ile ilgili Trakya’daki askerî kurumlar ve Posta Müdüriyetinden telgraflar ulaşmasına rağmen93 Türk kamuoyu işgalin ayrıntılarını işgalden üç gün sonra İstanbul gazetelerinden Yunan kaynaklarına dayanarak öğrenebilmesidir. İstanbul’da yayınlanan İkdam gazetesi 22 Temmuz 1920 tarihli nüshasında verdiği haberde, Yunan Kralı Alexandır’ın Averof zırhlı kravözörü ile Bandırma’ya ulaştığını, Edirne ile telgraf iletişiminin iki gündür kesilmiş olduğu, Edirne’den Çatalca’ya sevk edilen tren’in Hadımköy’e gidebildiğini haberini vererek94adeta Türk kamuoyunu Trakya’nın işgal haberine hazırlamaktaydı. Yunan ordusunun işgalinin başlamasından hemen sonra 23 Temmuz 1920 tarihinde Trakya Millî Kumandanı Albay Cafer Tayyar Bey ve 1’inci Kolordu Komutanı Muhiddin Bey; Sazlıdere’deki 1’inci Kolordu karargâhında bir araya gelmiş ve harekete geçmeyi planlamışlardı. Ancak erlerin büyük çoğunluğunun firar etmesi yüzünden plan uygulanamamıştır. Bu arada Kolordu karargâhı da Lalapaşa’ya alınmıştır.95 Bu gazete tarafından 23 Temmuz 1920 tarihinden itibaren Yunan askerî kaynaklarına dayanarak verilen haberlere göre, Yunan kuvvetlerinin Tekfurdağ, Sultanköy ve Marmara Ereğlisi’nden olmak üzere Trakya’yı işgal etmek için üç tümen kullandıkları belirtilmekteydi9652. Bu gazetenin verdiği habere göre, Yunan Kralı Alexandır, 2 İngiliz diretnotu ve 2 Yunan torpidosu ile birlikte Tekfurdağ (Tekirdağ) sahiline çıkmaya hazırlanırken sahile sandallar ile ihraç olunmaya başlanan Yunan askeri Türk müfrezelerinin birleştirilmiş sahil topu ateşi ile karşılaşır. Ancak Yunan torpidolarının ateşi ile Türk müfrezeleri susturulur. Bir filo ile karaya çıkan Yunan askerine ek olarak ikinci ve üçüncü filolar sahile çıkarken çok kısmi bir silah ve el bombası ile mukavemet görür. Mukavemette bulunan sınırlı sayıdaki Türk milisleri Tekfurdağ’ın içlerine kadar çekilmek zorunda kalırlar. Ereğli’ye ihraç olunan Yunan birlikleri hiçbir mukavemet görmemişler ve Çorlu’ya hareket etmişlerdi. Bu ilk işgalin ardından 1’inci Kolordu Komutanlığı kendisine bağlı olan ve Çorlu bölgesindeki 55’inci Tümen’e, Edirne Karaağaç’taki 49’uncu Tümen’e mevzilerini savunma emri vermiş, ayrıca emrindeki 60’ıncı Tümen’e de bir emir vererek; Kolordu karargâhının Edirne’den Sazlıdere’ye taşındığını, Tümen’in Uzunköprü bölgesindeki tüm demiryolu ve karayolu köprülerini imha ederek kullanılamaz hale getirilmesini bildirmiştir. (ATASE, İSH, K:1014, G:59, B:59-32) Bu emir üzerine Uzunköprü civarındaki köprüler imha edilmeye çalışılmış, ancak tam olarak başarıyla sonuçlandırılamamış ve kısa süre sonra 24 Temmuz günü Uzunköprü Yunan ordusu tarafından işgal edilmiştir. (Niyazi Güreşçi ile yaptığım söyleşide Babaeskili direnişçilerden Adil Onat’ın Babaeski yakınlarında Kadranca köprüsüne sabotaj yaptıkarını duymuştum dedi.) Yine Sultanköy’e çıkarma yapan Yunan birlikleri de bir mukavemet görmemişlerdi97. Yunan Kralı, daha önce çıkan Yunan alayı, Rum kilisesi metropolit cemaati ve bir kısım Rum azınlığın karşılama merasimi eşliğinde Tekfurdağ sahiline çıkar98. Aynı gün Ereğli’den hareket eden Yunan kuvvetleri Çorlu’yu ele geçirirdi. 22 Temmuz günü Lüleburgaz’ı ele geçirip Babaeski’ye kadar ilerlemeyi başarırlar. Cafer Tayyar Paşa emrindeki kuvvetler Yunan ordusunun daha fazla ilerlemesini engellemek amacıyla Kuleliburgaz’da Meriç Nehri üzerindeki köprüyü bombardıman eder99. Tekfurdağ’dan hareket eden Yunan sol grubu 24 Temmuz günü Malkara ve Keşan hattına kadar gelip ve bu iki kasabayı işgal eddiler.100
Başbakanlık Osmanlı Arşivi- Meclisi Vukela, 000 219-000161-0001, Başbakanlık Osmanlı Arşivi-Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti-Asayiş, Dosya No: 44, Vesika No: 11. 94 İkdam, 22 Temmuz 1920, s. 1. 95 (Bıyıklıoğlu, 1987: 364) 96 İkdam, 23 Temmuz 1920, s. 1. 97 İkdam, 23 Temmuz 1920, s. 1. 98 İkdam, 23 Temmuz 1920, s. 2. 99 İkdam, 25 Temmuz 1920, s. 1. 100 İkdam, 25 Temmuz 1920, s. 1. 93
24
24 Temmuz’da Hayrabolu, Alpullu ve Babaeski’yi ele geçirerek Havsa ve Hasköy üzerinden Kırklareli ve Edirne’ye taarruz hazırlıklarına başlamıştı101. Yunanlılar 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’a asker çıkardılar ve hızla ilerleyerek 24 Temmuz da Babaeski ele geçirdiler.102 Veysi Akın, Cafer Tayyar Paşa'nın Esir Alınışı ve Esaret Hayatı’ adı Makalesinde Şöyle Anlatmaktadır: “Trakya'nın Yunanistan'a ilhakı kararının San-Remo Konferansı (18-27 Nisan 1920)'nda alınması üzerine, bölgeye yönelik Yunan taarruzu; 20 Temmuz 1920 sabahı Edirne, Uzunköprü ve Tekirdağ (Tekfurdağı) cihetinden üç cepheden başlatıldı. Edirne ve Uzunköprü cephelerinde kuvvetli savunma hattı oluşturulmuş olmakla beraber, Tekirdağ cephesi çok zayıf bırakılmıştı. Denizden yapılan çıkartına harekâtı sonrasında Tekirdağ-Çorlu hattını tutan Türk birlikleri bozguna uğradılar. Aynı gün panik havası içerisinde önce Lüleburgaz'a ve daha sonra da Babaeski'ye doğru çekilen bu kuvvetlerin kaçışları, diğer iki cephede savaşan bırlikterin durumunu da tehlikeye soktu. Bunun üzerine buradaki kuvvetlerin bir kısmı alınarak, Kırklareli (Kırkkilise) ve diğer yerlerden gelenlerle Babaeski savunma hattı oluşturulmak istendi (23 Temmuz 1920). Planlanan Babaeski savunma hattı, kuvvetlerin zamanında bölgeye ulaşamaması sebebiyle gerçekleştirilemedi. 23 Temmuz akşamı durumun vahametinin anlaşılması üzerine, Cafer Tayyar Bey ile Kolordu Kumandanı Muhiddin Bey bir toplantı yaparak; son durumu değerlendirdiler. Toplantıda, Muhiddin Bey'in Edirne'de kalması ve Cafer Tayyar Bey'in de Babaeski hattına giderek mukavemette bulunması kararlaştırıldı. Cafer Tayyar Bey, bu gaye ile aynı akşam otomobille Babaeski'ye hareket etti ise de, geç saatlerde Havsa'ya ulaşabildi ve geceyi burada geçirmeye karar verdi 11. Bölgedeki hadiseler, aynı saatlerde daha da vahimleşti. Çorlu-Lüleburgaz İstikametinden gelen Yunan kuvvetleri önce Alpullu, Mandıra ve Çerkezmüsellimi işgal ettiler; ardından da Babaeskı istasyonuna ulaşarak, bu hatta hakım oldular103. Bu kuvvetlerden kaçarak Lüleburgaz İstikametinden gelen 55.nci tümen birlikleri de, aynı gece Havsa mıntıkasına çekilerek, Kuleli-Yolageldi hattını tuttular. Tümen Karargâhından Yarbay Yümni, Kurmay Başkanı Ziya ve Yüzbaşı Necmeddin Beyler, 23-24 Temmuz gecesi Havsa'ya gelerek, Cafer Tayyar Bey ile görüştüler. Cephenin son vaziyetini bildirdiler. Birliklerin seri bir şekilde dağıldıklarına inanmayan Cafer Tayyar Bey, ertesi sabah yanına muhafızlarını alarak sivil kıyafet giyinmiş olarak, ileri keşif harekâtı için Babaeski cephesine gitti104. 24 Temmuz sabahı saat 09 sularında Babaeski'nin 6 km. kuzeybatısında Dardere105 denilen mevkide, Yunan 3ncü Süvari Alayının bir bölüğü ile karşılaştı.106 Burada, iki birlik arasında kuvvetli bir rolisademe başladı. Akşama kadar süren çarpışmalarda Yunanlılar, 6 er ve 1 subayı şehit ettiler, 2 er ve 1 subayı da esir aldılar107. Çar pışmalarda Cafer Tayyar Bey de yaralandı. Akşam karanlığından ıstifade ederek, yanında l. Şube subaylarından Halid Bey olduğu halde geri kalan askerleri ile Havsa istikametine çekildi. Yunan birlikleri de takip halinde idiler. Açılan ateş sonucunda Halid Bey yaralandı, Cafer Tayyar Bey de atının kösteklenmesiyle yere düşerek, sağ gözü ve sağ omzundan yaralandı108. Yanmda bulunanlar yakın takipte olduklarından yardımına koşamadılar ve öldü zannıyle mıntıkayı terk ettiler. Takipteki Yunan süvari bölüğü de yerde cansız yatan Cafer Tayyar Bey'i şahsen tanımadıkları için müdahale etmeyerek, bölgeden ayrıldı109. Burada iki üç saat kadar baygın olarak kalan Cafer Tayyar Bey, ayıldıktan sonra atsız, silahsız ve korumasız olarak, Bostanlı Köyü (Havsa) arazisine gelerek, bir çobana tesadüf etti. Çoban tanımadığı bu yaralıyı köyüne götürdü. Köylüler de kendisini teşhis ederek Yunan askerlerine teslim ettiler110. Yunan askeri kayıtlarına göre ise, Cafer Tayyar Bey müsademe mıntıkasında uzun bir süre baygın kaldıktan sonra, Bostanlı Köyü yakınlarında dolaşırken bir Rum çobanı tarafından şüpheli görülerek yakalanmış ve köye götürülmüştür. Köylüler de kendisini tanıyarak, Yunan askerlerine teslim etmişlerdir (27 Temmuz 1920)111. Yunan kaynaklarının değişik bir rivayetine göre ise, yaralandığı İkdam, 26 Temmuz 1920, s. 1. Akın, Veysi age s: 103 Yunan Askerı Ansıklopedisi'nden istiklal Harbımizle İlgili Hadısatın Türkçe Tercümesi (Yunan Askeri Ansiklopedısı) l, s 140. 104 İleri, 31 Temmuz 1336/1920 No· 913. s. 2, Bıyıklıoğlu. a.e, s 363-364 Cafer Tayyar Bey'in yanındaki müfrezenin mevcudu Yunan kayıtlarında 20, Türk kayıtlarında ise 30 olarak. göstenlmektedir 105 Günümüzde Tekederesi veya Kulelı deresi olarak adlandırılmaktadır. 106 Yunan Askerı Ansık/opedısı /, s 324 107 İleri, 31 Temmuz 1336/1920 No 913. s. 2, 11 Ağustos 1336/1920 No: 924, s 2, Yunan Askerı Ansıklopedisi /, s 141. 108 İleri, 11Ağustos 133611920 No: 924, s. 2 109 Askerı Tarih Stratejık Etüd Başkanlığı (ATASE) Arşivi, K. 609 D· 1 F 1-4 Trakya'nın işgali sonrası 12 Eyliıl 1920 günü, Trakya-Paşaeli Cemıyti idarecilerinden Şakır (Kesebir) Bey ile İsınet (İnonu) Bey'ın mulakatı) 110 İleri, 31 Temmuz 1336/1920 No: 913, s 2. 111 Yunan Askerı Ansiklopedisi 1, s 141, Albay Bujac, 1918-1922 Yunan Ordusunun Seferleri, Çev Ibrahim Kemal, Istanbul 1939, s 173 101 102
25
mahalden ayrılarak, askerlerden kurtulabilmek için çevrede bulunan bir mısır tarlasına gizlenmiş; aç ve susuz olarak iki üç gün burada kalmıştır. Bitkin bir haldeyken en yakın köy olan Bostanlı'ya ulaşarak, ahaliden yiyecek ve Bulgaristan'a kaçınlması için yardım istemiş; köylüler de bu teklifi kabul etmeyerek, kendisini Yunan makamlarına teslim etmişlerdir112. Her üç kaynağın verdiği malumattan anlaşılacağı üzere; yaralı olarak Bostanlı köyüne ulaşmış bulunan Cafer Tayyar Bey, 27 Temmuz 1920 tarihinde köylüler tarafından Yunan makamlarına teslim edilmiştir113. Cafer Tayyar Bey, Yunan ordusunun 28nci Alayına bağlı bir süvari birliği tarafından Bostanlı Köyü'nden teslim alınarak, Havsa'da bulunan İzmir Tümenine, daha sonra da Edirne'deki Trakya İşgal Ordusu Kumandanlığına teslim edildi114. Bir gün sonra da Yunan Başkumandanlığı resmi bir tebliğ ile hadiseyi halka şu şekilde duyurdu115: "28 Temmuz Tarihli Yunan Tebliğ-i Resmisi: Cafer Tayyar Edirne'nin şarkında, Kırkkilise karibinde ve Havsa'nın garbında kâin Bostanlı karyesinde esir edilmiştir. Başkumandan Paraskevopulos" 5 Nisanda ailesinin bulunduğu İstanbul'a geldi116. Kısa bir süre sonra da TBMM çalışmalarına katılmak gayesi ile Ankara' ya giderek, ll Nisan 1923 tarihli oturumda TBMM Reisi tarafından Meclise takdim edildi. Hazirunun kürsüye davet etmesi üzerine, kısa bir konuşma yaparak, esaretten kurtarıldıklan için kendi ve bütün esaretten dönenler adına milletvekilierine teşekkürlerini sundu117. Aynı tarihlerde Meclisın kendisıni feshi kararı vermesi üzerine Ankara'da fazla kalamayarak, İstanbul'a döndil ve yeniden aday olarak Edirne'den TBMM II. Dönem Milletvekilı seçildi118.
25 Temmuz 1920 Yunan orduları Babaeski’den Edirne’ye doğru ilerlerken bir kol Havsa üzerine doğru, diğer kol, Taptık Köyü ile Köseömer Köyü üzerinden Kocahıdır Köyünde karargâh kuruyor. Bütün yollar geçitler tutuluyor. Kuş uçurtmuyorlar, Devriyeler bütün köylerde ordunun bildirisini halka duyuruyor. İdari teşkilat kuruluyor. Herkes tespit ediliyor. Herkese yeni hüviyet veriliyor. Bir yerden bir yere gitmek için izin belgesi gerekiyor.119 Meriç Nehri çevresinde Yunan kıtaları katî bir taarruz merkezinde karar almışken, 25 Temmuzda Edirne Valiliği başkanlığında Edirne’deki Müslüman halkı temsilen Müftü, Rum Metropoliti, Ermeni ve Musevi ileri gelenlerden bir komisyonun Karaağaç’ta bulunan Yunan komutanından 24 saatlik bir ateşkes sunulması karşılığında Edirne’nin Yunan kuvvetlerine teslimini önermişti. Ancak komisyonun bu teklifi Yunan Komutanı tarafından reddedilir120.Yunanlılar bir gün sonra 26 Temmuzda hiçbir mukavemetle karşılaşmadan Edirne’yi işgal ederler. Edirne’nin Yunan kuvvetlerince işgal edildiği gün Rum azınlıklar Metropolithane kilisesinde büyük bir dinî tören düzenlerler ve sonrasında 21 pare top atışı yapılır. Edirne’nin işgali sırasında Cafer Tayyar Paşa kuvvetlerinin büyük bir kısmı esir edilirken, geri kalanlardan on iki bin kişi Bulgar toprağına kaçmaya başarılı olurlar. Ancak bunların önemli kısmı Cafer Tayyar Paşa’nın daha önce Yunanlılara karşı ittifak yaptığı Bulgar çetelerinin olduğu İkdam gazetesinin yayınlamış olduğu haberde belirtilmekteydi121. Yine İkdam gazetesinin haberine göre, Esir edilen Türk askerleri zorla askere alındıklarını ve ilk fırsatını bulduklarında ordudan firar girişimind bulunduklarını ifade ederek Cafer Tayyar Paşa’yı zorla kendilerini silâhaltına almak ailelerine de ağır vergiler uygulamakla suçlamaktaydılar. Emriyle İzmir’in işgalinde olduğu gibi Yunan işgaline karşı konulmaması istenmekteydi. Muhiddin Paşa’nın Yunanlıların Tekfurdağı’na asker çıkarılır çıkarılmaz zayıf mukavemette Ileri, 31 Temmuz 1336/1920 No 913, s 2, Yunanistan Talııdrıuno~ gazetesinin 29 Temmuz 1920 günü haberıne istınaden. 113 Cafer Tayyar Bey, köyliılerın bu davranışını cehilletlerine bağlamaktadır. Esaret döneminde Atina'da yanında bulunan Zeynel Besim (Sun) Bey'ın kendisıne yönelttiğı "Inşallah günün birinde vatana döneceğız, sizi tutarak Yunanlılara teslım eden köye de elbette bir uğrayacaksınız Onlara ne dıyeceğınizi merak edıyorum" sorusuna o, şu cevabı vermışti Hiç bir şey söylemeyeceğim, sadece intikam alacağım O köyde bır okul açtıracağım Eğer cahil olmasalardı, bir kumandanı tutup kendı ellerıyle düşmana teslim ederler miydı?" Konu Venizolistile ilgılı olarak bkz. Zeynel Besım Sun, "Cafer Tayyar Paşa'dan Hatıralar", Yakın Tarihimız IV/45, (3 Ocak 1963), s 162. 114 Yunan Askeri Ansiklopedisi, s 14 I. 115 Ileri, 31 Temmuz 1336/1920 No 913, s. 2. 116 Vatan, 6 Nısan 1339/1923 No 12, s 1 117 Turkiye Buyuk Mıllet Meclısı Zabıt Cerıdesı, Donem I, C 29, s 30 118 Vatan, 26 Nisan 1339/1923 No 32, s 3 119 Akın, Veysi age s: 120 Alemdar, 27 Temmuz 1920, s. 2. 121 İkdam, 29 Temmuz 1920, s. 1. 112
26
bulunmasının nedeni Osmanlı Hükümeti’nden gelecek cevabı beklemesiydi. Bununla birlikte telgrafın I. Kolordu’ya ulaşma tarihi ile daha önce bahsettiğimiz gibi Edirne’den Yunan Kolordusuna ateşkes isteğinde bulunmak üzere bir komisyonun gönderilmesi tarihinin aynı olması bu yüzdendir. 25 Temmuz’da Edirne’nin tam bir mukavemet olmaksızın teslim olmasında telgrafın yaratmış olduğu etkinin payı büyüktür. Bununla birlikte Trakya’nın beş gün gibi kısa bir süre içinde teslim olmasını Osmanlı devlet adamlarının içinde bulundukları gaflete bağlamak diğer nedenlerin göz ardı edilmesi anlamına gelir. Yunanlılar Edirne’yi işgal ettikleri 26 Temmuz günü Kırklareli’yi de işgal ederler. 29 Temmuzda İnöz (Enez) ve çevresini işgal eden Yunanlılar122, 4 Ağustosta Trakya’nın işgalini hemen hemen tamamlamışlardı123. Gerek Anadolu’da gerekse Trakya’da yaşanan bu işgallere karşı pek çok bölgede protesto mitingleri yapılmış ve bölgesel mücadele hareketlerine destek verilmiştir. Bu çerçevede Edirne’nin işgalinden hemen sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin önünde bir miting düzenlenerek Trakya’daki işgaller protesto edilmiş ve Trakya’ya destek mesajları verilmiştir.124 10 Ağustos 1920’de Müttefik Devletler ile Osmanlı Devleti arasında Sevr (Sévres) Barıs Antlaşması imzalandı. Sevr’den sonra Yunanistan Batı ve Doğu Trakya ile İmroz ve Bozcaada’nın ilhakını resmîleştirmiş ve buraları bir umumî valinin idaresine vermisti. Belediye seçimlerinde Trakya’yı hariç tutarak Trakya belediye reislerini Yunan hükümeti tayin etmişti. Merkezi Edirne’de olan “Trakya Umumî Valiliği”ne bağlanana Doğu ve Batı Trakya’da yeni idare teşkilatı kurulmuştu. Umumî valilik, Edirne, Kırklareli, Tekirdag, Gelibolu, Meriç (Dedeagaç), Rodop (Gümülcine) adıyla altı sancağa ayrılmıştı. Edirne sancağı Edirne, Karaağaç, Lalapasa, Uzunköprü ve Havsa kazalarına bölünmüştü.125 Trakya’nın savunması neden gerçekleştirilemedi? Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hemen sonrasında Trakya’nın savunmasını gerçekleştirmek amacıyla Trakya- Paşaeli Cemiyeti kurulmuşsa da bu cemiyet millî savunmayı gerçekleştirmek için gerekli adımları atma konusunda birçok sorunla karşılaşmıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından hemen öncesinde mevcut iktidarı elinde bulunduran İttihat ve Terakki yöneticileri Osmanlı Devleti’ni I. Dünya Savaşı’na sokma sorumluluğunu üzerlerine alamadıklarından ülkeyi terk etmişlerdi. İktidarın yeni sahibi olan Hürriyet ve İtilaf Partisi yöneticileri İtilaf Devletlerinin ateşkes antlaşması sonrasındaki işgallerine karşı kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetlerini ittihatçı olmakla suçluyorlar ve bu cemiyetlerin işgallere karşı halk üzerinde millî mücadele lehine kamuoyu oluşturmalarına engel oluyorlardı. Edirne’de de Hürriyet ve İtilaf Partisi şubesinin kurucuları TrakyaPaşaeli Cemiyetini İttihat ve Terakki partisinin bir devamı olarak görmüşler, Damat Feri Paşa’nın izinde giderek ülkenin kurtuluşunu İngilizlerle kurulacak dostluğa bağlamışlardır. İtilaf Devletlerinin işgal ettikleri diğer bölgelerde olduğu gibi bu partinin Edirne şubesinin kurucuları Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgaline karşı bir direniş cephesi oluşturma çabasına sürekli engel olmuşlardır126. Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin kurucuları kendilerini Trakya’nın Yunanlılar tarafından işgaline engel olmaya adamalarına rağmen buna engel olma konusunda ortak bir fikir etrafında birleşememişlerdir. İngiltere, Amerika veya Fransa gibi devletlerin mandasını kabul etme, Osmanlı Devleti’nden ayrı bir Trakya Cumhuriyeti kurma gibi millî birlik ve bütünlüğü yaralayan fikirleri savunan üyelerin varlığı Trakya’nın savunması için gerekli önlemlerin alınması konusunda zaman kaybedilmesine sebep olmuştur. Cemiyetin bazı üyeleri ise daha Yunanlılara karşı bir savunma cephesi oluşturulamamışken, Doğu Trakya’da Yunanlılara karşı oluşturulacak millî hareketin liderliğini kendilerine mâl etme konusunda kendi aralarında kısır tartışmalara girmişlerdir. Özellikle Cafer Tayyar Paşa’nın Trakya’daki başlatılacak Millî Mücadele hareketinin tek lideri olma gibi kişisel ihtirasları sebebiyle cemiyetin diğer üyelerine karşı sorumluluk kabul etmeyen davranışları ve cemiyetin önde Alemdar, 2 Ağustos 1920, s. 2 Alemdar, 4 Ağustos 1920, s. 2 124 (TİTEA, K:27, G:14, B:9-14001) 125 Tevfik Bıyıklıoglu, a.g.e., C:I, s. 377-378. 126 Aykut, a.g.e., s. 46. 122 123
27
gelen üyelerinin bu durumu içlerine sindirememeleri Yunanlılara karşı oluşturulmaya çalışan savunma cephesinin başarısız olmasına sağlayan önemli bir etmendir. Cafer Tayyar Paşa’nın Trakya halkı ve Trakya-Paşaeli Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ileri gelenleri ile yaşadığı uyumsuzluk Mustafa Kemal’e kadar taşınmıştı. Doğu Trakya ve Anadolu’daki diğer bölgelere silah sevkiyatını sağlayan Karakol Cemiyeti’nin lideri Kara Vasıf, Cafer Tayyar Paşa’yı Doğu Trakya’nın savunmasını gerçekleştirmek için silahlı örgüt kurmamak, silahlanma konusunda üzerine düşeni yapmamakla suçlamaktaydı. Cafer Tayyar Paşa ise Edirne Valisi, bölge Kaymakamlarını bi-taraf olmakla halkı ise kolorduya yeteri kadar yardım etmemekle suçlamaktaydı. Mustafa Kemal Paşa da Nutuk adlı eserinde, Cafer Tayyar Paşa’yı İtilaf Devletlerinin Doğu Trakya’nın silahlanmasına engel olma çabalarına karşı gerekli dirayeti göstermemekle127, hatta Doğu Trakya’nın işgali öncesinde İtilaf Devletlerinin de verdiği güvence ile bir devletin mandası altında Trakya Devleti kurulması fikrinden etkilenip Yunan işgali esnasında üzerine düşeni yapmamakla suçlamaktadır128. İkdam gazetesi, Edirne Yunanlılar tarafından ele geçirildikten sonra esir düşen Türk askerlerinin, kendilerinin zorla askere alındıklarını ailelerine ağır vergiler yüklenildiğini ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmadığını buna karşılık Cafer Tayyar Paşa’nın emri altında bulunan Bulgar komitacıların ise yiyeceklerinin mükemmel olarak sağlandığını ve bol para elde ettikleri ifadelerine yer vermekteydi129. Yunanlıların Hadımköy-Çatalca demiryolunu işgali sonrasında ordunun geniş çaplı bir işgale hazırlanması, ordunun sevk ve idaresinde başarısız olduğu, halkın psikolojik olarak Yunanlılarla mücadele için yeterince hazırlanmadığı görülmektedir130. Esir edilen askerlerin işgal sonrasında Cafer Tayyar Paşa aleyhinde ifade vermeleri, işgale karşı oluşturulan ordunun bir bölümünün iyi disipline edilemediğini ortaya koymaktadır. Uzun zamandan beri birçok cephede savaşmak zorunda kalmış subay ve erler üzerindeki bıkkınlık işgal öncesinde ordudan kaçışların baş göstermesine sebep olmuştu131. Bu konuda Mustafa Kemal Paşa Büyük Millet Meclisi’nde 20 Nisan 1921 tarihinde gizli oturumda şunları söylemiştir. “ Efendiler; bu sorunun çözümünün geciktirilmesi beni çok üzüyor. Bu önemli konuda, Bulgaristan ve Trakya’da gerekli önlemleri almış bulunuyoruz….. hepimiz ruhen ve kalben Trakya’ya bağlıyız…. Bu sorunun ivedilikle çözüme bağlanmasını dileriz.” Bu arada Büyük Millet Meclisi’nde, Trakya’nın savunulmasına yönelik kurulacak örgütler ile ilgili hazırlanan tasarı ve bu örgütlere sağlanacak yardımlar ile ilgili görüşmeler ele alınmış ve 4 Mayıs 1921 tarihinde gizli oturumda onaylanmıştır.132 Mustafa Kemal Doğu Trakya’nın Yunan işgalinden kurtulması hakkındaki planları Osmanlı devlet adamlarının Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan itibaren sürdürmüş oldukları teslimiyetçi politikasının yanında, Hürriyet İtilaf Partisi ve Alemdar gazetesi gibi İstanbul gazetelerinin Trakya’da oluşturulmaya çalışılan Millî Mücadeleyi baltalayıcı tutumları önemli bir yer tutmaktadır. Trakya-Paşaeli Cemiyeti işgal sonrasında TBMM’yi Türk milletinin tek temsilcisi olarak kabul etmiştir. Cemiyet, TBMM’nin dış politikasının temeli olarak belirlediği Mısak-ı Millî ilkelerinden sapmayarak işgal öncesine oranla daha akılcı siyasi yol ve yöntem izlemiştir.133 Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan yeni Türk Devleti’nin, Türk milletinin bağımsızlığını temin edeceğine inanan Kasım Efendi, Şevket Bey, Ali Seyfi (Tülümen) ve arkadaşları Bulgaristan-Kızanlıkta çalışmalarına tekrar 127
Gazi Mustafa Kemal, a.g.e., s. 538- 546. Gazi Mustafa Kemal, Nutuk Söylev, C. II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s. 656-661. 129 İkdam, 31 Temmuz 1920, s.1. 130 İsmet Görgülü,“Trakya’daki Milli Mücadele’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Etkileri”, XI. Milli Egemenlik Sempozyumu, Edirne ve Trakya’nın Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki Yeri, Önemi ve Büyük Millet Meclisi Çalışmalarına Etkileri (22 Nisan 2000, Edirne), TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları, No:88, s. 43. 131 Edip Başer, Mütareke’den Sonra İstanbul Hükümetleri ve Trakya Politikaları, IQ Kültür Sanat ve Yayıncılık, İstanbul, 2009, s.82-83. 132 (Sonyel, 1995:178-179) 133 Özgür Mert-İşgalden Kurtuluşa Doğu Trakya 128
28
başlamışlardı. Bu arada Trakya- Paşaeli Cemiyeti’nin üyelerinden Şakir (Kesebir) ve Ekrem (Demiray) Beyler Anadolu’ya geçmeyi başarmışlardı. Bulgaristan’daki cemiyet üyeleri, Şakir Bey ve Ekrem Bey aracılığı ile Mustafa Kemal tarafından belirlenecek yöntem ve stratejilere uygun hareket etme konusunda fikir birliğine varmışlardır134. Mustafa Kemal, Doğu Trakya’nın Yunan işgalinden kurtulmasını, Anadolu’nun bağımsızlığının gerçekleşmesinde görüyordu. Doğu Trakya ile Anadolu’nun geleceğini birleştiren Mustafa Kemal, Batı Trakya’nın Balkan Savaşları’nda Osmanlı Devleti’nin elinden çıktığından bu bölgenin Türkiye’ye katılmasını ancak Türkiye’nin bağımsızlığı kazanıldıktan sonra Batı Trakya’nın geleceğinin bölgede yaşayanların katılacağı bir halk oylamasıyla belirlenmesini istemekteydi. Mustafa Kemal’in bu düşünceleri Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde deklare edilen Mısak-ı Milli ile somutlaştırılmıştır135. İstanbul’da Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin girişimiyle Trakyalılar Teavün Cemiyeti Havriyesi kuruldu. Ankara’da Şakir Bey’den boşalan Trakya Cemiyeti ile ilgili işleri, İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgali sonrasında tutuklanarak Malta’ya sürgün olarak gönderilen Edirne Mebusları Faik Bey ve Şeref Bey salıverilmeleri sonrasında Bolu Mebusu Kırklarelili Dr. Fuat (Umay) ile birlikte üstlenmişlerdir136. Trakya-Paşaeli Cemiyeti, Doğu Trakya’nın işgalinden sonra öncesinden çok farklı ve tutarlı bir politika izlemiştir. Wilson ilkeleri ölçü alınarak Trakya’nın bağımsızlığını sağlama veyahut büyük bir devletin mandasını sağlayarak Batı ve Doğu Trakya Devleti kurma gibi Millî Mücadeleye zarar veren, zihin bulanıklığı yaratan fikirler terk edilmiştir. Cemiyet Mısak-ı Millî’yi gerçekleştirmeyi hedef alan ve bundan ödün vermeyen, Anadolu’nun geleceği ile Doğu Trakya’nın geleceğini birleştiren bir politika izlemiştir. Yunan temsilcileri daha önce Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından Versay’da barış konferansına sunulan İzmir ve Doğu Trakya nüfusuna ilişkin istatistiklerin tetkik edilmiş olduğundan bu meselenin tekrar açılmasını uygun görmediklerini dile getirmişti137. 1.Trakya-Paşaeli Cemiyeti, bu konferansta alınacak karara büyük önem verdi. Bunun en önemli göstergesi konferansın toplanmasından çok öncesinde Yusuf Kemal Bey Avrupa’da görüşmelerine devam ettiği sırada 15 Mart 1922’de İstanbul’da bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda, Trakya’nın üçte iki kısmında Türklerin yerleşik olarak bulunduğu, hukuk, tarih ve ekonomik açıdan Türklerin olması itibariyle Doğu Trakya’nın TBMM’ye verilmesini içeren altı maddelik karar İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcilerine verildi. Aynı zamanda bu kararın Yusuf Kemal Bey tarafından 22 Martta toplanacak Dışişleri Bakanları Konferansı’na bildirilmesi için bir heyet seçildi138. 22 Mart 1922’de Paris konferansı toplandı. Paris’te toplanan konferansta İngiltere’yi Lord Curzon, Fransa’yı Poincaré, İtalya’yı da Marchese della Toretta temsil ediyordu. Müzakereler 22-26 Mart tarihleri arasında dokuz oturum olarak yapıldı. 139 Türk-Yunan sınırı; Marmara denizinde Tekirdağ’ın hemen batısında Ganos (Gaziköy) yakınlarından başlayarak Istranca dağlarının batı seridini takip edecek, Bulgaristan hududuna çıkacaktı. Tekirdag Türkler’e; Gelibolu, Babaeski, Kırklareli ve Edirne Yunanistan’a verilecekti. Itilâf Devletleri bu plana göre tamamen Türk olan Doğu Trakya’yı ikiye bölüyorlardı. TBMM Hükümeti cevap olarak verilecek metni 4 Nisan 1922’de gizli oturumda müzâkereye açtı. Verilecek cevapta mütareke ön şartı olarak Yunanistan’ın Anadolu’yu bosaltması isteniyordu. Barıs sartlarının söz konusu edilmedigi metinde Trakya’dan da bahsedilmiyordu. Bu durum karşısında başta Trakyalı birçok milletvekilinin itirazına yol açtı. TBMM Hükümeti 5 Nisan 1922’de Itilâf Devletleri’ne resmen cevap verdi. Ancak İtilâf Devletleri, 15 Nisan 1922 tarihinde Türk teklifini kabul etmediklerini bildirdiler.140 Bıyıklıoğlu, a.g.e., s. 380-388. Zeki Arıkan,“Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trakya Sorunu”, XI. Milli Egemenlik Sempozyumu, Edirne ve Trakya’nın Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki Yeri, Önemi ve Büyük Millet Meclisi Çalışmalarına Etkileri (22 Nisan 2000, Edirne), TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları, No:88, s. 67-70. 136 Bıyıklıoğlu, a.g.e., s. 396. 137 Alemdar, 26 Şubat 1921, s. 1. 138 İkdam, 16 Mart 1922, s. 1. 139 Aksin; a.g.m., s. 102; Veysi Akın, a.g.e., s. 12-13; Tevfik Bıyıklıoglu, a.g.e., C: I, s. 416-417 140 Akın, Veysi, Trakya’nın Türklere Devir Teslimi, Genelkurmay Askerî ve Stratejik Etüt Baskanlıgı Yayını, No:96/76, Ankara 1996. s. 17-18. 134 135
29
Bulgaristan’da ve Çatalca’da, Doğu Trakya’ya karşı verilen talîmâtlara göre harekete geçebilmek için bir yıl hazırlık ve haber alma isleriyle geçmişti. Bu süre içerisinde Doğu Trakya’ya halkın manevi kuvvetini yükseltecek haberler, gizli teşkilât kurabilecek adamlar ile onların vasıtasıyla gazete ve bildiriler gönderildi. Trakya’da üsteğmen İbrahim Zihni [Akıncılar] Bey, Süvari Yüzbaşı Hüseyin [Akkerman] Bey ve Emekli Süvari Üsteğmen Çolak Sabri Bey’den oluşan üç kişilik bir gizli direniş teşkilâtı kuruldu. Bu arada Kasım Efendi ve Şevket Bey’in önderliginde Bulgaristan’da Doğu Trakya için üç müfreze kurulmuştu. Batı Cephesi Yunanlılar’a taarruza hazırlanırken Bu müfrezeler de Nisan 1922’de harekete geçme emrini aldı. Müfrezeler ilk akın sırasında Türk köylüleri üzerinde Yunan intikam ve zulmünü harekete geçirmemek için Yunan kuvvetleriyle silâhlı çarpışmadan kaçınmışlardı. Bu heyet yayınlamış olduğu beyanname de; Doğu Trakya’nın geleceğinin Mısak-ı Millî ile tayin olduğu ve Doğu Trakya’nın taksiminin kabul edilemeyeceğini ilan ederek,141 Paris Konferansı öncesinde İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanlarına Doğu Trakya’nın geleceğinin Anadolu ile bir olduğu anlatılmaya çalışıldı. Böylelikle İtilâf Devletlerinin düzenledikleri bu konferansın Mısak-ı Millî lehine karar vermesi hususunda yönlendirilmeye çalışıldı. Paris Konferansında İtilaf Devletleri temsilcilerinin barış önerilerinde Edirne, Kırklareli ve Babaeski’yi Türkiye sınırları dışında bırakmasına yönelik olarak en büyük tepkiyi yine Trakya -Paşaeli Cemiyeti gösterdi. Trakya ve Edirne’nin büyük bir çoğunluğunun nüfus olarak Türk ve Müslüman olduğuna tekrar vurgu yapılarak Edirnesiz Sulh Yapılamaz propagandasıyla142 yedi maddeden oluşan bir protesto muhtırası yayınlandı. Bu muhtırada; Doğu Trakya’daki Türk nüfusun sadece kalabalıktan ibaret olmayıp, bölgede ırken, medeniyet ve kültürel olarak her ne varsa burada yaşayan Türklerin eseri olduğu belirtildi143. Trakya-Paşaeli Cemiyeti, Doğu Trakya’nın, Mısak-ı Millî de belirlenen sınırlar çerçevesinde, Doğu Trakya’nın Anadolu’nun bir parçası ve çoğunluğunun Müslüman Türk olduğu konusunda başarılı bir propaganda yürütmüştür. Doğu Trakya’nın TBMM’ye teslimine kadar da bu çizgisini sürdürmüştür. Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin yayınlamış olduğu muhtıralarda da belirtildiği gibi Paris Barış Konferansı’nda İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanlarının getirmiş olduğu barış önerilerinin TBMM tarafından kabulü mümkün değildi. Ancak TBMM toptan reddetme yerine, karşı önerileri içeren bir yanıt vermeyi yeğleyerek ateşkesin ilke olarak kabul edilmekle birlikte, mütareke ile birlikte Anadolu’nun boşaltılmasının 4 ay içinde gerçekleştirilmesini istemişti. Doğu Trakya’da bekletilen Yunan ordusuna da yansımıştır. Doğu Trakya’daki Yunan kuvvetlerinin bir kısmı geri çekilirken, bir kısmı da cepheye gönderilmek üzere Mudanya’ya sevk edilmekteydi. Yunan Hükümeti, 2 Eylül 1922’de İngiltere’ye müracaat ederek, Anadolu’yu tamamen tahliye etmek şartıyla mütareke isteğini bildirdi144. İtilaf Devletleri Yüksek Komiserleri, TBMM İstanbul mümessili Hamid Bey’e Yunanlıların Anadolu’yu boşaltmak şartıyla mütareke isteğini iletmişlerdi. Hamid Bey aracılığı ile İtilaf Devletlerinin mütareke istekleri ve önerileri Ankara’da İcra Vekilleri Reisi Rauf Bey (Orbay) tarafından telgraf ile Mustafa Kemal’e 5 Eylülde Eşme’de Başkomutanlık görevini yerine getirirken ulaştırıldı. Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusunun tamamen dağıldığını direnme gücünün kalmadığını belirterek, Anadolu için bir mütareke önerisini reddetmiş, mütareke şartı olarak, mütarekeden sonraki 15 gün içinde Trakya’nın 1914 sınırlarına kayıtsız şartsız TBMM Hükümetinin idare memurlarına ve askerî kuvvetlerine teslimini istemiştir. Mustafa Kemal’in 1914 sınırlarından kastı Meriç Nehri’nin batısında Kuleliburgaz-Karaağaç demiryolunu ve Dimetoka’yı da içine alan sahayı ifade etmekteydi145. Mustafa Kemal’in telgrafında belirttiği gibi Yunan ordusu tamamen dağıldığından Türk ordusu kısa süre içinde 9 Eylül de İzmir’e ulaşmıştı. Türk ordusu İzmir’e ulaşır ulaşmaz yüzünü Çanakkale üzerinden İstanbul’a, dönmüş, 11
İkdam, 19 Mart 1922, s. 1. İkdam, 29 Mart 1922, s. 2. 143 İkdam, 3 Nisan 1922, s. 1. 144 Akın, a.g.m., s. 219. 145 Bıyıklıoğlu, a.g.e., s. 435. 141 142
30
Eylül’de Bursa kurtarılmıştı. Bursa üzerinden Çanakkale’ye yönelen Türk süvarileri tarafsız bölgede İngiliz askerleri ile karşı karşıya gelmişlerdi146. Mustafa Kemal’in Doğu Trakya üzerine yürümekten vazgeçirilememesi üzerine, yine Mustafa Kemal’in dostu olarak tanınan başka bir Fransız Franklin Boullion görüşmek üzere İzmir’e geleceğini bildirmişti.147 İtilaf Devletleri, 20-23 Eylül 1922 tarihlerinde Paris’te toplanarak Doğu politikalarını tekrar gözden geçirme gereğini duydular. Paris Konferansı’nın 23 Eylül’de tamamlanmasından sonra İtilaf Devletleri tarafından Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilmek üzere bir nota hazırlandı. Bu notada, İngilizler tarafından tarafsız bölge olarak adlandırılan Boğazlar Bölgesinin Türk ordusu tarafından aşılmaması ve Trakya üzerine askerî. Harekât yapılmaması istenilmekteydi148. İtilaf Devletlerinin notası ve Franklin Bullion’un Mustafa Kemal ile görüşmek üzere İzmir’e geleceği haberleri Türk ordusunun Çanakkale’de İngilizlerin belirlemiş olduğu sınırı taciz etmelerini engelleyememiştir. 27 Eylül tarihinde bir Türk kıtası Ulupınar hattını aşarak Çanakkale’nin hemen güneyindeki sırtlarını tutmuşlar ve keşif kollarını kasabanın bir kilometre mesafesindeki tel örgü hattına kadar sürmüşlerdi. Bu hareket esnasında paniğe kapılan İngilizler iki uçak ile kale çevresinde gün batımına kadar keşif uçuşunda bulunmakla beraber Boğazda bulunan İngiliz donanmasından iki dretnot Anadolu sahiline yaklaşarak toplarını Türk kıtaatı üzerine doğrultmuştu149. Bu durum Mustafa Kemal Paşa ve Türk ordusunun tarafsız bölge diye bir tabiri tanımadıklarının, asıl hedefin Doğu Trakya’nın kayıtsız şartsız Yunan ordusu tarafından boşaltılması isteğinin bir göstergesiydi. Mustafa Kemal, sonuna kadar diplomatik ilişkilerin sürdürülmesine olan inancını koruyarak İtilaf Devletlerinin 23 Eylül tarihli notasının içeriği ile ilgili fikirlerin İzmir’e gelecek Franklin Bullion tarafından dinlenilmesini de uygun bulmuştu. Franklin Boullion İzmir’de Mustafa Kemal ile görüşmesinde gayri resmi olarak Trakya ve Boğazlar konusunda güvence vermişti. Frank Boullion ile Mustafa Kemal arasındaki görüşmeler itilaf Devletlerinin 23 Eylül tarihli notalarından daha etkili olmuş, Mustafa Kemal, Doğu Trakya’nın Mütareke imzalanıncaya kadar İtilaf Devletleri tarafından işgalini teklif ederek, Türk askerinin Doğu Trakya’ya Mütarekeden sonra girebileceğini, Türk ordusunun Çanakkale’de bulunduğu mevzilerde stabil olarak kalacağı güvencesini vermişti150. Franklin Boullion-Mustafa Kemal görüşmesi sonrasında Franklin Boullion aracılığı Fransa Başbakanı Poincare’ye 29 Eylül 1922 tarihli Türk notası verildi. Trakya’nın Meriç’in batısına kadar biran evvel boşaltılmasının sağlanması için 3 Ekimde Mudanya’da İtilaf Devletlerinin generalleriyle bir konferansın toplanması teklif olundu. Mudanya Konferansı’na TBMM’yi temsil etmek üzere Batı Orduları Komutanı İsmet Paşa’nın atandığı belirtilmekle birlikte, söz konusu tarihin uygun görüldüğü takdirde konferans için İtilaf Devletlerini temsilen görevlendirilecek generallerin bildirilmesi istenildi151. Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın toplanması, TBMM için büyük bir diplomatik zaferdir. Bir yıl öncesinde Kırklareli-Enez çizgisinden ödün vermeyen İtilaf Devletleri 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e Türk ordusunun girmesi ile birlikte 23 Eylül 1922 tarihli notaları ile birlikte Edirne dâhil Meriç Nehri’nin batısındaki tüm Doğu Trakya’nın Yunan ordusu tarafından boşaltılmasını kabul etmek zorunda kalmıştır.
Kemal Arı, “ Mudanya Bırakışması’na Uzanan Süreçte Girişimler ve Doğu Trakya Sorunu”, Osmanlı’dan İşgal Günlerine Mütarekeden Cumhuriyet Günlerine Mudanya, (Haz. Zeynep Dörtok Abacı), Gaye Kitabevi, Bursa, 2008, s. 99. 147 Turan, a.g.e., s. 274. 148 Eyyuboğlu, a.g.e., s. 110-111. 149 “Çanakkale’ye Birliklerimizin Yaklaşması Üzerine İngiliz Birliklerinin Telaşa Kapıldıklarına Dair Rapor”, Harp vesikaları Tarihi Dergisi, Yıl:17, Sayı: 68, Vesika No: 1470, (Aralık 1968), Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1968. 150 Eyyuboğlu, a.g.e., s. 106-107. 151 Türk İstiklâl Harbi, Batı Cephesi, 6. Kısım IV. Kitap İstiklâl Harbinin Son Safhası(18 Eylül 1922: 1Kasım 1923), C. II, Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1969, s. 50. 146
31
Mudanya Konferansına katılan Türk heyetinin, konferansta savunduğu istekler, Edirne ve Meriç dâhil olmak üzere Yunan ordusu ve idaresinin Doğu Trakya’dan çıkarılması, Doğu Trakya’nın idaresinin 20 gün içinde teslim edilmesi, Türk ve Müslüman halka baskıda bulunulmamasıydı152 Doğu Trakya’ya ikinci akın ise (30 Ağustos 1922) Büyük Zafer’in kazanılmasından sonra Eylül 1922’de yapıldı. Hüseyin Bey ve İbrahim Bey müfrezeleri Yunan kuvvetleriyle çarpışarak düşman nakliyatlarına engel oldular. Istranca üzerinde ilerleyen Murat [Başkaya] Bey müfrezesi Saksagana Deresi’nde Kırklareli’nden çekilen bir Yunan müfrezesiyle yaptığı çarpısmada başarı sağlayarak Yunanlıların Trakya’dan götürmek istedikleri Türk rehineleri de kurtardı.153 İtilâf Devletleri temsilcileri 20-23 Eylül 1922 tarihlerinde Paris’te bir araya geldiler. İstanbul, Trakya, Edirne, Boğazlar ve Gelibolu yarımadası problemlerini müzâkereye açtılar. 23 Eylül 1922 tarihli İtilâf Devletleri notası barış konferansının toplanacağını bildirerek TBMM Hükümeti’ni davet ediyordu. Müzâkereler esnasında Boğazlar’daki tarafsız bölgeye asker gönderilmemesi sartıyla Edirne dâhil Meriç’e kadar Trakya topraklarının Türkiye’ye iadesi hakkındaki Türk arzusunu uygun bir şekilde görüştüklerini bildirmekteydiler. Ayrıca konferansın toplanmasından önce İtilâf generalleri ile Türk ve Yunan askerî temsilcilerinin ittifak ile tespit edecekleri bir hatta Yunan askerlerinin çekilmesini temin için nüfuz kullanacakları vaat ediliyor ve bunun tespiti için Izmit veya Mudanya’da bir toplantı yapılmasını istiyorlardı.154 Bu muhtıraya cevap olarak Türk notasında da İstanbul ve Çanakkale’de istikametinde devam eden ileri harekâtın durduruldugu bildiriliyor ve Trakya’nın Edirne dâhil olmak üzere Meriç’in batısına kadar derhal tahliyesiyle TBMM Hükümeti’ne İadesi isteniyordu. Ayrıca 3 Ekim’de Mudanya’da, bir konferansın toplanması teklif olunarak, murahhas olarak İsmet Pasa’nın katılacagı ve uygun görüldügü takdirde de, kendileri adına katılacak generallerin tayinleriyle isimlerinin bildirilmesi isteniyordu.155 Mütâreke konuşmaları için müttefik generalleri, 3 Ekim 1922 günü Mudanya’ya gelerek Türk delegesi ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa [İnönü] ile buluştular,156 Mustafa Kemal Paşa, Doğu Trakya boşaltılıp Türkiye’ye teslim edilmediği takdirde Trakya’ya geçen Yunan kuvvetlerinin peşinden Rumeli’ye geçmekte kararlıydı. İtilâf Devletleri’nin Türkiye’yi bu kararından vazgeçirebilecek güçleri ve hakları yoktu. 3 Ekim’de başlayan konferansta Türk hükümeti adına görevlendirilen İsmet Paşa Kurmay Başkanı General Asım [Gündüz] ve Harekât Şubesi Müdürü Yüzbaşı Tevfik [Bıyıklıoğlu] Beylerle konusma masasında yer almıştı. Konferansta İngiltere’yi General Harington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı da General Mombelli temsil edecekti.157 6 Ekim’de hazırlanan taslakta İtilâf generalleri Edirne dâhil olmak üzere Doğu Trakya’nın Ankara Hükümeti’ne devir teslimini kabul etmekle beraber Karaağaç konusunda Türk istekleri kabul edilmiyordu. 7 Ekim’de Fransa ve İtalya Türk isteklerini kabul etmiş olmasına rağmen İngilizlerin tavrı belli değildi. Bu sebeple Türkler, konferansın dağılma tehlikesine karşı bazı tedbirler aldılar. İzmit’teki öncü birlikler Yarımca’ya daha sonra da Yakuplu’ya kadar ilerlediler. Gerideki kuvvetlerin yürüyüşleri de devam etmekteydi. Çanakkale cephesinde süvâri kıtaatı yerini piyâdelere bırakmış ve piyâdeler şehre yaklaşmışlardı. Bu iki taraftaki kuvvetler herhangi bir nedenle konferansın dağılması halinde harekete geçerek Boğazlar’ı işgal edebilecek duruma getirildiler.158 10 Ekim 1922’de Doğu Trakya’yı TBMM Hükümeti adına teslim almaya görevli olarak 159 atandı . Refet Paşa’nın iki görevi vardı. İlki Doğu Trakya’da TBMM hükümetini kurmak, diğeri ise bir an evvel bölgede millî idarî teşkilatın kurulmasının yanında Doğu Trakya’nın tesliminde görev alacak Akın, a.g.m., s. 220. Tevfik Bıyıklıoglu, a.g.e., C: I, s.401,404; “Mütareke ve Milli Direnmede Edirne”maddesi, a.g.e., s. 3283. 154 Veysi Akın, a.g.e., s. 26-29; Gotthard Jaeschke, Türk Kurtulus Savası Kronolojisi Mondros’tan Mudanya’ya Kadar (30 Ekim 1918-11 Ekim1922), TTK, Ankara 1989, s. 196. 155 Veysi Akın, a.g.e., s. 31. 156 Tevfik Bıyıklıoglu, Trakya’da Milli Mücadele, C:I, TTK, Ankara 1992, s. 442; Gotthard Jaeschke, a.g.e., s. 198. 157 Tevfik Bıyıklıoglu, a.g.e., C:I, s. 444-445. 158 Veysi Akın, a.g.e., s. 38-50. 159 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi-Bakanlar Kurulu Kararı, Fon Kodu: 30 18 1 1, Kutu No: 5 Dosya No: 30, Sıra No: 15. 152 153
32
olan askerî birliklerin düzenini sağlamaktı. Bütün idarî teşkilatın ise ilk olarak Edirne’de kurulması planlanmıştı160. 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes antlaşması sağlandı. 10 Ekim 1922 tarihinde İsmet Paşa ile Ankara arasındaki yazışmalar sonrasında TBMM son durumu değerlendirerek projeyi kabul etti ve Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya anlaşmayı imza yetkisi verdi. Anlaşma 11 Ekim 1922’de sabaha karşı imzalandı Doğu Trakya’yı teslim alacak olan askeri birlikler, Mülki ve idari amir ve memurlar belirlendi. Mustafa Kemal Paşa, konferans hazırlıkları ve çalışmaları devam ederken Refet Paşa(Bele) Bu arada idarî teşkilatın kurulması konusunda Refet Paşa’ya yardımcı olmak üzere Gelibolu Mebusu Şakir Bey (Kesebir) 14 Ekim 1922’de Edirne Valiliği’ne atandı161. Trakya’nın devir teslimi Mudanya Ateşkes antlaşması 14/15 Ekim 1922’den itibaren yürürlüğe girdi.162 Mudanya Ateşkes Antlaşması hükümleri gereğince, Yunan kuvvetleri Doğu Trakya’nın boşaltılması antlaşmanın yürürlüğe girdiği tarih olan 15 Ekim 1922 tarihinde başlayacaklar ve on beş gün içinde Meriç Nehri’nin batısına çekilmiş olacaklardı. İtilaf Devletleri çekilme süresince meydana gelecek her türlü olayı engellemek amacıyla Meriç’in sağ kıyısı ile Karaağaç sol sahilinde bazı noktaları işgal edeceklerdi. Doğu Trakya’yı, üç ayrı mıntıkaya ayırdılar ve her mıntıkanın ayrı İtilaf kuvvetleri ve heyetleri tarafından işgali kararlaştırıldı. Buna göre; 1-İtalyanların işgal edeceği mıntıkalar; Çorlu, Çerkezköy ve çevresi 2-Fransızların işgal edeceği mıntıkalar: Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz havalisi 3-İngilizlerin işgal edeceği mıntıkalar: Tekirdağ (Tekfurdağ), Keşan, Hayrabolu, ve Havalisi163 Yunan ordusu, 15 Ekim sabah saatlerinden itibaren en uzak noktalardan, tren yolu boyundaki kasabalarda toplanmaya başladı. İstasyon civarında bekletilen bu birlikler, en kısa sürede vagonlara bindirilerek Yunanistan'a sevk ediliyordu. Tekirdağ ve civarındaki birlikler ise, deniz yolu ile gönderiliyordu.36 Bu arada siviller de naklediliyordu.164 Asker ve sivillerin birlikte tahliyesi, Rum ahâlide panik havası doğurdu ve kargaşaya sebep oldu. Tren hattı boyu ve karayolu güzergâhındaki kasabalar ve liman şehirleri, asker ve muhacir toplama merkezlerine dönüştü.165 Anlaşma metninde yer aldığı gibi Doğu Trakya’nın Yunanlılar tarafından tahliyesi, müttefiklerce işgali başladı. Yunalıların tahliyesinin düzenli olarak tahliyesini sağlamak amacıyla üç tabur İngiliz, üç tabur Fransız, bir tabur İtalyan piyadelerinden olmak üzere yedi tabur Müttefik askeri görevlendirilmiştir. Müttefik piyade taburları 14 Ekim 1922 Akşamı Trakya’da daha önce belirlenmiş olan mıntıkalara varmışlardı166. 11 Ekimde imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin 15 Ekim’de yürürlüğe girmesi ile Doğu Trakya Türk ve Müslüman halkının yaklaşık 3,5 yıl boyunca Yunanlılara karşı sürdürmüş olduğu bağımsızlık savaşının sonuna gelinmekteydi. 16 Ekim 1922’de Doğu Trakya’da Yunan Kuvvetleri tahliye edilmeye başlanmıştı. Yunan birlikleri boşalttıkları yerleri Müttefik Devletler birliklerine bırakıyorlardı. Bununla birlikte Doğu Trakya’yı Müttefik Devletleri askerî birliklerinden teslim alacak Türk askerî birliklerinin yerleşecekleri mıntıkalar ve sayıları da belirlenmişti. Buna göre; Doğu Trakya’ya geçecek Türk Jandarmalarının İzmit ve Gebze’ de asayişi temin ettikten sonra İzmit’ten Tekirdağ trenleriyle Tekirdağ’a geçmeleri planlanmaktaydı. İnöz (Enez) ile Dimetoka arasındaki Meriç sahilleri ve Kırklareli’ye beş bölük, Uzunköprü’ye beş bölük, Tekirdağ’a beş bölük, Dimetoka ile Edirne arasına on 160
Hakimiyet-i Milliye, 16 Ekim 1922, s. 1 Hakimiyet-i Milliye, 16 Ekim 1922, s. 1 İkdam, 15 Ekim 1922. 162 Akın, a.g.m., s. 223. 163 Akın, a.g.m., s. 223. 164 Veysi Akın, a.g.e., Mudanya Mütarekesi ve Trakya'nın Kurtuluşu / Yrd. Doç. Dr. Veysi Akın 165 38 ATASE Arşivi, K.1686, D. 50, f. 19, ve F. 21-1. 166 İkdam, 15 Ekim 1922. 161
33
üç bölük, Çorlu’ya beş bölük, Keşan’a beş bölük, Mudanya’ya üç bölük ve Şimendifer hattının korunması için de ayrıca beş bölük görevlendirilmişti167. 16 Ekim 1922 tarihinden itibaren İtalyan tahliye komisyonu Sinekli’den itibaren Çerkezköy ve Çorlu havalisine vararak aynı gün akşam 21.00 itibaren son Yunan askeri birliklerinin Çerkezköy istasyonundan hareket etmesini sağlarken, Tekirdağ’da aynı gün İngiliz birlikleri tarafından işgal edildi. Tekirdağ’a ulaşan İngiliz birlikleri aynı zamanda Muratlı ve diğer merkezlerde ikinci tahliye komisyonu oluşturmuştu. Tekirdağ limanındak, irili ufaklı birçok Yunan vapurları ile Yunan askerleri ve yerli Rumlar Selanik ve adalara nakil edildi. Bununla birlikte bir kısım Yunan askeri ve yerli Rumlar karadan Dedeağaç’a nakil edilmişti168. Fransızlar ise ancak 17 Ekim günü Lüleburgaz’ı işgal etmeye başlamışlardı. Doğu Trakya’nın boşaltılmasında görev alan işgal birliklerinin yanında ayrıca dördü İngilizlerden, dördü Fransızlardan ve dördü İtalyanlardan oluşan bir heyet tahliyelere eşlik etmek üzere Trakya’ya gelmişlerdi. Yine aynı gün Çatalca havalisinde hiçbir Yunan kuvveti kalmamıştı169. Yunanlıların tahliye sırasında Türk halkına karşı giriştikleri yağma, talan ve kaçırma eylemleri TBMM tarafından yakından takip edilmekteydi. Doğu Trakya’nın teslimi için görevlendirilen Refet Paşa İstanbul’da tahliyeden sorumlu İtilaf Devletleri generalleri nezdinde girişimde bulunarak Yunan askerlerinin ve yerli Rumların Trakya’dan ayrılırken gerçekleştirdikleri mezalimlere engel olunmasını istemişti. Refet Paşa, İtilaf Devletleri generallerine sunduğu raporda, Doğu Trakya’daki Müslüman halkına ait hayvanlar, nakliye araçları ve zahirenin Yunan ordusuyla birlikte götürüldüğünü, bununla birlikte muhtelif köy ve kasabalarda Müslüman halkın Yunan ordusu tarafından nakil edildiğini bildirmişti. Bunun üzerine İngiliz Generali Harrington, Yunan ordusunun yanında götürdüğü Müslüman halka geri iadesi için Yunan Başkomutanına tebligatta bulunacağını Müslüman halkın mallarının trenle nakline engel amacıyla 23 Ekim’de bir komisyonun oluşturulacağı sözünü vermişti170. Refet Paşa’nın girişimi sonrasında İtilaf Devletleri Generalleri kendi aralarında bir toplantı yaparak kararlar aldılar. Tahliye işlemlerinin daha güvenli bir şekilde yapılması için boşaltılan yerlerde Türkler geçici hükümetler kurarak bölgede asayiş ve güvenliği sağlamaya çalıştılar171. Yunan ordusunun ve yerli Rumların Doğu Trakya’daki Müslümanlara karşı zulüm, işkenceleri Hadımköy-Çatalca hattını işgalleri ile başlamış Doğu Trakya’nın boşaltılmasına kadar devam etmiştir. İtilaf Devletlerine TrakyaPaşaeli Cemiyeti’nin çabaları ile bu durum sürekli anlatılmaya çalışılmış, ancak bu konuda girişimde bulunulan İtilaf Devletleri temsilcileri bu girişimlere karşı sürekli olarak kulaklarını tıkamışlar, Yunan mezalimlerini görmezlikten gelmişlerdi. Rumlarla birlikte Ermenilerde ayrılıyorlardı. Karayolunda yapılan sevkıyatta düzensizlikler vardı. Bu başıbozukluğun cezasını Türkler çekiyordu. Yağma hareketleri neticesinde eşyaları gasp ediliyor, kendileri de araba ve hayvanlarıyla muhacir sevkıyatında angaryada çalıştırılıyorlardı. Kirden kararmış kırmızı fesleri, yağmurdan sırılsıklam elbiseleri ile karayolu üzerinde doğudan batıya doğru batıdan doğuya doğru boş arabalarıyla sefer yapan Türklerin kullandığı her arabanın içinde tüfeğini bacaklarının arasına sıkıştırmış bir yunan askeri oturuyordu. Sürücüler bitkin ve perişan halde durmadan gidip geliyorlardı. Lüleburgaz’dan Edirne’ye kadar yol güzergâhındaki bütün köyler metruk bir görünümdeydi. Erkekleri angaryada kullanılan kadın ve çocuklar korkularından sokaklara çıkamaz olmuşlardı. Bunun yanı sıra birçok köy ve orman yakılmış, köy ve kasabalarda kati, sürgün, tecavüz ve tevkif hadiseleri yaşanmakta idi. Yunan hükümeti de tonlarca buğdayın Yunanistan’a kaçırılması ile meşguldü. Niyazi Güreşçi anlatıyor. “Yunan giderken 40-45 gün içinde Babaeski’den çıktı. Ekinler ve mısırlar Rumlar tarafından terk edildi. Mahpuslara eziyet edip para istediler. Şeker bankasının arkasında han vardı. Oradan Angariye olarak Rumları Edirne’ye taşıdık. İkdam, 18 Ekim 1922. İkdam, 17 Ekim 1922. 169 İkdam, 18 Ekim 1922. 170 Hakimiyet-i Milliye, 28 Ekim 1922, s. 1. 171 Akın, a.g.e., s. 224. 167 168
34
Babaeski’den Karaağaca 2 günde gittik. (Nazıroğlu Mehmet, ben, Çömez Tahir Ağanın iki oğlu, Nazif ağanın çocuğu). Gece bizi kesecekler diye Taptığa kadar kaçtık. Geceyi orada fırında geçirdik. Oradan bostanlıya oradan haznedar, Demirkapı ve buraya geldik.” İlk olarak 30 Ekim 1922 günü Müttefik Devletler Uluslar arası Komisyonu ve TBMM Hükümeti Edirne Valisi Şakir Bey Çorlu’da toplanarak Çorlu, Vize, Saray ve Silivri kazalarında Türk idaresinin yeniden kurulduğuna dair tutanağı düzenlediler.172 Nihayet 1 Kasım 1922’de Yunanlıların Doğu Trakya’dan tahliye edilmiş, Trakya’da asayişten sorumlu Yunan jandarması ve Türklere devir teslim yapacak memurlar kalmıştı173. Bununla birlikte Doğu Trakya’nın Müttefik Devletleri tarafından Türk TBMM idaresi ve sivil memurlarına teslimine başlandı. Doğu Trakya’nın, boşaltılması sonrası Refet Paşa, müttefik generaller ile bir toplantı yaparak, kasaba ve şehir merkezlerinin teslim tarihlerini belirlemişti. Şakir Bey, bununla birlikte, ihtiyaç duyulduğunda İstanbul’a gelerek tahliye ve devir teslim ile ilgili olarak Refet Paşa’yı bilgilendirmekteydi. Şakir Bey’in boşaltma ve devir teslim işlemleri ile ilgili olarak en çok yakındığı durum Yunanlıların tahliye sırasında Müslümanların mallarına yağma ve talan girişimlerinde bulunmaları Bölge halkına ait hayvanları da yanlarında götürmüşlerdi. Hatta Yunanlılar, hükümete ait defter ve evrakı bile yanlarına almışlardı. Yunan ordusundan arta kalanlar Türk köylerini yakmaya devam etmekteydiler. Bu arada İstanbul’da bulunan Yunan askerleri de Tekirdağ ve Edirne’ye gönderilmekteydiler174. Bu gelişmelerin yanında Doğu Trakya’nın İtilaf Devletleri komisyonlarınca Türk İdaresine teslim edilmeye devam edilmekteydi. 8 Kasım 1922’de Lüleburgaz kasabası da Edirne Valisi Şakir Bey tarafından teslim alınmıştı. Yıllardan beri Yunan zulmü altında kalan Lüleburgazlılar teslim günü kadınlı-erkekli Lüleburgaz sokaklarını ellerinde Türk sancakları ile doldurmuşlardı. Türk halkının bu coşkusuna Yunan idaresi boyunca gördükleri zulüm sebebiyle Lüleburgaz’da yaşayan Musevilerde katılmıştı. Onlarda Türkler gibi zafer takı hazırlamışlar ve bu takın önünde kurban kesmişlerdi. Lüleburgaz’ın ardından aynı gün Pınarhisar’ın teslimi gerçekleştirilmiş, 9 Kasım’da Babaeski 10 Kasım’da Kırklareli’ye Türk jandarması dâhil olarak TBMM idaresi kurulmuştu175.
172
Hakimiyet-i Milliye, 31 Ekim 1922, s.1. Akın, a.g.m., s. 224. 174 Hakimiyet-i Milliye, 7 Kasım 1922. 175 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi- Başbakanlık Muemelat Evrakı: Fon Kodu: 030 10 .0.0, Kutu No: 204, Dosya No: 393, Sıra No: 5 ; İkdam, 10 Kasım 1922. 173
35
Resim: 1Pınarhisar, Babaeski ve Kırklareli’nin teslim alındığına dair Refet Paşa’nın 12
TBMM Hükümeti İdaresi'nin Trakya'da daha çabuk teessüs edebilmesi için, yürürlükteki Livâ kanununa bağlı kalınmadan, fevkalade bir yönetim tarzı uygulanıyordu. Buna göre, Edirne Valiliği ve Mutasarrıflıklar doğrudan Trakya'yı tesellüme memur Refet Paşa'ya bağlanmıştı. Kazalar da Mutasarrıflıklara ve Vilayete bağlı olarak çalışacaklardı. Ayrıca Edirne'nin teslim alınmasına kadar Çorlu muvakkat vilayet merkezi seçilmişti.176 Doğu Trakya halkı Yunan esareti altında kaldığı dönemdeki acılarını TBMM’nin yönetiminin tekrar kurulmasıyla yaralarını tekrar sarmaya çalıştı. Yunalılardan kalan yıkık dökük Trakya’yı yeniden imar etti. Cumhuriyetin izleyen yıllarında aldığı göçler yapılan kültürel alanlardaki devrimlerle birlikte sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan yeni bir Trakya oluştu. Müttefik generallerin kararına göre kasaba, 8 Kasımda Türk idaresine bırakılacaktı. Daha sonra bu tarihte bir değişme yapılarak üstünlük Türk memura bırakıldı. Vali Şakir Bey, maiyetindeki memur ve jandarmalar ile birlikte Babaeski’ye gitmek için 9 Kasım saat 15.00’ te Lüleburgaz istasyonundan ayrıldı. Alpullu’da kısa bir mola vererek buranın memur ve jandarmaları bırakıldıktan sonra yola devam edildi. 176
ATASE Arşivi, K. 2087, D. 67, F. 1.
36
Babaeskililer İstikbal hazırlıklarını tamamlamışlar kurtarıcılarını bekliyorlardı. Çocuk genç ve ihtiyar kasaba halkı caddeleri ve istasyonu doldurmuş vaziyette idiler. Trenin gelişi ile büyük bir alkış tufanı koptu. Yaşasın ve tekbir sesleri arasında kurbanlar kesilerek Vali ve jandarmalar karşılandı. İstasyonda Hafız Cafer Efendi kasabalılar adına hoş geldin diyerek kısa bir konuşma yaptı. Takiben Musevi Cemaati adına küçük bir kız valiye bir demet çiçek vererek şiir okudu. Babaeski mektepleri adına da bir genç konuşma yaptı. Bu genci takiben Vali Şakir Bey, alkışlar arasında söz alarak karşılama töreni ve ilgiden dolayı teşekkür etti. Fransız kumandan La Şorye ve zabitan heyetinin kendilerini tanıtmasından sonra şehre girildi. Yapılan söyleşide Huriye Giraylar177 “biz öğrenciydik ve okul olarak gelecek heyeti karşılamaya gittik. Ellerimizde bayraklar vardı. Gelenler kalpaklıydılar. Bir de baktım dedem Mehmet Aslan Giray gelenler arasındaydı. Dede, dede diye bağırdım. Öğretmenim sus bağırma ayıp dediğini hatırlıyorum”. Belediye dairesine gelindiğinde saat 17.30 olmuştu. Burada vali ve beraberindekileri muvakkat belediye heyeti karşıladı. Halkın tezahüratı arasında belediye binasına Türk bayrağı çekilerek merasime son verildi. Bilahare istirahata çekilen vali kasabadan gelen heyetleri kabul etti. Gece Şakir Beyin şerefine 150 kişilik bir yemek ziyafeti verildi. Memur ve jandarmalar da halk tarafından misafir edildiler. Babaeski 23 Ekim’de Yunanlılardan tahliye edilerek Fransız kuvvetleri kontrolüne bırakılmıştı. Tahliyeyi müteakiben kasabanın idaresine el koyan Türkler, muvakkat bir belediye idaresi kurarak belediye reisliğine Mehmet Adil Bey178’i getirdiler. Saat 20.00 sularında Babaeski Kaymakamı Hayri Bey ile Fransız işgal Kuvvetleri Komutanı arasında bir devir teslim tutanağı hazırlanılarak imza edildi. Aynı gece Türk Memur ve jandarmaların göreve başlamaları ile Babaeski TBMM hükümeti idaresine geçmiş oldu. Babaeski Jandarma bölüğü 1 subay 12 piyade 5 süvari, Pavlu Köyü 7 piyade 1 süvari, mandıra 5 piyade, Karacaoğlan 6 piyade 2 süvari, Babaeski istasyonu 2 piyade, mandıra istasyonu 2 piyade, Alpulu istasyonu 2 piyade, Taşağıl İstasyonu 2 piyadeydi. Devir teslimi sonrası Babaeskililer, kurtuluştan duydukları memnuniyeti dile getirerek Trakya’yı tesşim almaya memur Refet ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşalara birer telgraf çektiler ve şükranlarını sundular. Refet paşa da cevaben Belediye Reisi Mehmet Adil Bey’e çektiği bir telgraf ile kasaba halkına teşekkürlerini belirtti. Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Tarafından çekilen cevabi telgraf ise şöyle idi.
177 178
Huriye Giraylar: Mehmet Adil Bey
37
“Babaeski Belediye Riyaseti’ne Sevgili Trakya’mızın Tahliyesi münasebetiyle şahsım ve kahraman ordumuz hakkındaki hissiyatınıza teşekkür ederim. Selamımın Babaeski ahali-i muhteremesine iblagını rica eylerim efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Mustafa Kemal.” Daha sonra Havsa’nın ve Edirne’nin tesellümü ile ilgili son hazırlıklar Babaeski’de yürütülüyordu. Edirne’nin tesellümden evvelki son toplanma yeri Babaeski’ye vali Şakir Bey 22 Kasımda saat 18.00 da trenle geldi. Misafirler O gece kasabalıların evlerinde ağırlandılar. Hazırlık yapılması içinde bir memurunu önceden Edirne’ye yolladı. 23 Kasım da jandarmalar Edirne yakınlarına geldiler. 24 Kasım sabahı Vali Şakir Bey ve memurlar Edirne’ye gitmek üzere Babaeski’den hareket ettiler. 179 Kurtuluş savaşında Babaeski’den 7, Lüleburgaz’dan 3, Kırklareli’nden 16, Hayrabolu’dan 5 kişi şehit oldu.
KAYNAKÇA: MAKALELER
179
Akın, Veysi, age s: 1-4-5-6-7-8-21-23-135
38
Akandere, Osman, “ Milli Mücadele Döneminde Marmara Bölgesi’nde Faaliyet Gösteren Müfrezeler, Milis Kuvvetler Ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 19, Yıl: 2008, Konya, 2008. Akın, Veysi, “ Mudanya Mütarekesi Ve Trakya’nın Kurtuluşu”, Türkler Ansiklopedisi, C. XVI, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002. Arıkan, Zeki, “Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trakya Sorunu”, XI. Milli Egemenlik Sempozyumu, Edirne ve Trakya’nın Ulusal Kurtuluş Savaşındaki Yeri, Önemi ve Büyük Millet Meclisi Çalışmalarına Etkisi (22 Nisan, 2000-Edirne), TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları, No: 88. Görgülü, İsmet, “ Trakya’daki Milli Mücadelenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Etkileri”, TBMM Kültür XI. Milli Egemenlik Sempozyumu, Edirne ve Trakya’nın Ulusal Kurtuluş Savaşındaki Yeri, Önemi ve Büyük Millet Meclisi Çalışmalarına Etkisi (22 Nisan, 2000-Edirne), TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları, No: 88. SÖYLEŞİLER: Mehmet Çakan Huriye Giraylar Niyazi Güreşçi KİTAPLAR Akandere Osman, “ Milli Mücadele Döneminde Marmara Bölgesi’nde Faaliyet Gösteren Müfrezeler, Milis Kuvvetler ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 19 (Yıl: 2008), Akın Veysi -Trakya’nın Türklere Devir Teslimi, 1996- Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik etüt Başkanlığı yayınları Arı Kemal, “ Mudanya Bırakışması’na Uzanan Süreçte Girişimler ve Doğu Trakya Sorunu”, Osmanlı’dan İşgal Günlerine Mütarekeden Cumhuriyet Günlerine Mudanya, (Haz. Zeynep Dörtok Abacı), Gaye Kitabevi, Bursa, Arıkan Zeki,“Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trakya Sorunu”, XI. Milli Egemenlik Sempozyumu, Edirne ve Trakya’nın Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki Yeri, Önemi ve Büyük Millet Meclisi Çalışmalarına Etkileri (22 Nisan 2000, Edirne), TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu Yayınları, No:88, Arşiv Belgelerine Göre Balkanlarda ve Anadolu’da Yunan Mezalimi II, T.C Atalay, Bülent, Fener Rum Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri(1918-1923), Tarih ve Tabiat Vakfı Yayınları, İstanbul, 2013. Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, 2006: 349 Avcıoğlu Doğan, Milli Kurtuluş Tarihi, Ankara-1991, Cilt:3, Aykut, M., Şeref, Trakya’da Milli Mücadele Tarihi Malta Hatıratı ve Malta’da Türkler, (Haz. Hasan Berke Dilan), 1. Baskı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2010. Babaeski-Turizm ve Beldeler Dergisi, 1981 Başer, Edip, Mütarekeden Sonra İstanbul Hükümetleri Ve Trakya Politikaları, IQ Kültür Ve Sanat Ve Yayıncılık, İstanbul, 2009. Bayın Bilgen; Mıllı Mücadele Dönemınde Edırne (1918-1922) Yüksek Lısans Tezı Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekim 2005 Belen, Fahri, Askerî, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle, Türk Kurtuluş Savaşı, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1973. Bıyıklıoğlu Tevfik; Trakya’da Milli Mücadele, C. I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987, Çelebi Mevlüt, Heyet-i Nasiha Anadolu ve Rumeli Nasihat Heyetleri, Akademi Kitabevi, İzmir, 1992, Doğruöz, V. Türkan, Milli Mücadelede Kırklareli, Kırklareli, 2007. Erdeha, Kamil, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi Kitabevi, İstanbul,1993. Erdoğan Hasan, Dünden Bugüne Havsa,2000-Havsa Eyyuboğlu, İsmail, Mudanya Mütarekesi, Atatürk’ün 120. Doğum Yıldönümüne Armağan, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2002
39
Gökbilgin, Tayyip, Mondros Mütarekesinden Büyük Millet Meclisi’nin Açılmasına Milli Mücadele Başlarken, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,2001. Güler, Ali, Yunan ve Rum Terörü, Emre Yayınları, İstanbul, 2013. Güner Zekai, Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri (1 Aralık 191813Mayıs 1920), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1968, Güner, Zekai, Milli Mücadele Başlarken Türk Kamuoyu Ve Basın, Siyasi Partiler, Cemiyetler, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999. Güneş, İ.(2000); “Millî Egemenliğe Dayalı Yeni Devletin Kurulmasında Edirne Milletvekillerinin Katkısı”, 11’inci Millî Egemenlik Sempozyumu, TBMM Kültür ve Sanat Yayın Kurulu, Nu.88, Ankara. Hürriyet Gazetesi “Atatürk Albümü” İstanbul-1974 kaynak A.Sami Sezer. Karacam Nazif Atatürk Kırklareli’nde, İstanbul-1969 Karacam Nazif, Bütün yönleri ile Kırklareli ve İlçeleri,-İst-1970 Karacam Nazif, Efsaneden Gerçeğe Kırklareli, 1999, Karaçam Nazif, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Trakya, Bir Mücadelenin Perde Arkası, Yaylacık Matbaası, İstanbul, 1984. Karal, E.Z. (1956); “Tevfik Bıyıklıoğlu’nun Trakya’da Millî Mücadele Adlı Eseri Hakkında”, Belleten, C.XX, s.176-177. Keleş, Z. (1994); Cafer Tayyar Eğilmez(1877-1958), Kurtuluş Savaşına Yön Verenler, Cumhuriyetin Kuruluşunun 70. Yıl Armağanı, Gazi Üniversitesi Yayını, s.158. Kırklareli Kitabı Türkiye’de Turizm ve Beldeler Dergisi 1988 Kocatürk, U.(2000); Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi 1918-1938, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara. Kocatürk, U.(2000); Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi 1918-1938, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara. Komitacı BJK’nın Kurucusu Fuat Balkan’ın Anıları,(Haz. Turgut Gürer), Gürer Yayınları, İstanbul, 2008. Mert Özgür -İŞGALDEN KURTULUŞA DOĞU TRAKYA Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 58, Bahar 2016, Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, M.E.B., C: I-II_III, Istanbul: 1967, Onar, M. (1995); Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı Yazışmaları I-II, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara. Özkaya Yücel, “Yararlı ve Zararlı Dernekler”, Millî Mücadele Tarihi Makaleler, (Haz. Berna Türkdoğan), Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2002, Özkaya, Yücel, İstiklal Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2011. Özlü (2012). İstiklal Savaşı’nda Doğu Trakya’da Teşkilatlanma Süreci, Lüleburgaz ve Edirne Kongreleri, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:6 Öztoprak, İ. (2006); Kurtuluş Savaşı İle İlgili Yunan Belgeleri, Ankara üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara. Peremeci Osman Nuri, Edirne Tarihi, Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler Kurumu Yayınları, No:6, Resimli Ay Matbaası, İstanbul, 1939, Peremeci, O. N. (1939); Edirne Tarihi, Resimli Ay Matbaası, İstanbul. Selek, Sebahattin, Anadolu İhtilali, 8. Baskı, C. I, Kastaş A.Ş Yayınları, İstanbul, 1987. Selek, Sebahattin, Milli Mücadele’de Ulusal Kurtuluş Savaşı, C. I, Ağaoğlu Yayınevi, 1970. Selvi, Haluk, Milli Mücadelede İlk İşgaller, İlk Direnişler, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2011. Serez, Mehmet, Atatürk Milli Mücadelede Tekirdağ, Tekirdağ Valiliği Yayınları, Tekirdağ, 1988. Sonyel, R.S. (1995); ‘Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisinin Türkiye’deki Eylemleri’, Türk Tarih Kurumu Yayını. Sonyel, R.S. (1995); ‘Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, Mondros Bırakışmasından Büyük Millet Meclisi’nin Açılışına Kadar’, Türk Tarih Kurumu Yayını. Sun Zeynel Besım, "Cafer Tayyar Paşa'dan Hatıralar", Yakın Tarihimız IV/45, (3 Ocak 1963), Tanör, B. (1992); Türkiye’de Yerel Kongre İktidarları,1918-1920, AFA Yayınları, İstanbul, Tansel, Selahattin, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yayınları, İstanbul, 2001. Topuz Hıfzı -Gazi ve Fikrîye, Kasım 2001
40
Turan, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, Ulusal Direnişten Türkiye Cumhuriyeti’ne, C. 2, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul, 1992. Türk İstiklal Harbi, 1. Kısım (15 Mayıs- 4 Eylül 1919), C. II, Genel Kurmay Basımevi, Ankara,1963. Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi, 6. Kısım, IV. Kitap, İstiklal Harbinin Son Safhası(18 Eylül 1922- 1 Kasım 1923), C. II, Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1969. Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, (1989); Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Yayını. Uçarol, R. (1987); Siyasi Tarih, İstanbul Yunan Askerı Ansıklopedisi'nden istiklal Harbımizle İlgili Hadısatın Türkçe Tercümesi (Yunan Askeri Ansiklopedısı) l,
41
42
Ek2TRAKYA PAŞAELİ MÜDAFAİ HUKUK CEMİYETİ TRAKYA’DAKİ KURUCU HEYETLERİ
İSTANBUL: Galip Bahtiyar (Göker) Bey, Hüseyin Sabri Bey, Nedim Bey, Faik (Kaltakkıran) Bey, Hüseyin Tahsin Bey. EDİRNE: (Merkez) Reis Edirne Müftüsü Mestan Efendi, Azalar: EdirneBelediye Reisi Şevket Bey, Maksud Beyzade Derviş Bey, Müftüzade Cemal Bey, Nazmi Beyzade İsmail Bey, Faik (Kaltakkıran) Bey, Doktor Rıfat Osman Bey, Mustafa Paşazade Fethi Bey, Komanlızade Ömer Efendi, Mustafa Beyzade Neyyir Bey, Aza ve Veznedar: Yolageldili Kasım Efendi, Aza ve Katip: Hafız Rıza Efendizade Ali Seyfettin (Tülümen) Efendi. TEKÎRDAĞI (Tekirdağ): Mümessil: Eşraftan Adil Beyefendi, Reis: Müftü Ömer Raci Efendi, Azalar: Belediye Reisi Halis Bey, Emin Bey, Hacı Hüseyin Ağazade Mehmed Efendi. ÇORLU: Mümessil: îhsan Bey, Reis: Müftü Şaban Sırrı Efendi, Azalar: Müderris Hafız Şükrü Efendi, Müfti-i Sabık Hafız Aşur Efendi, Eşraftan Münih Bey,_ Eşraftan Hulusi Beyzade Ali Bey, Bakkal Mustafa Mazhar Efendi, Sandık Emini: Uncu Ahmed Efendi, Katip: Rüşdiye Mektebi Başmuallimi Hüsnü Efendi. LALAPAŞA: Reis: Müftü Adem Vasfi Efendi, Azalar: Erşaftan Ahmed Beyefendi, Taşlı Müsellim Karyesinden Emin Ağa. Şuleoğlu Hüseyin, Sandık Emini: Mehmed Efendi. LÜLEBURGAZ: Mümessil: Müftü Ömer Efendi, Reis: İmam Veli Efendi, Azalar: Doktor Ahmet Bey, Mestan Efendizade Mehmet İrfan Bey, Sadık Efendizade Enver Bey, Aza ve Veznedar: Belediye Reisi İsmail Efendi, Tüccardan Bakkal Berri Efendi, Tüccardan Bakkal Ali Haydar Efendi. MALKARA: Mümessil: Ali Bey, Hcyet-i Maliye ve Reisi: Eşraftan Hacı Rakım Beyzade Ali Bey, Azalar: Şeyh Ali Efendi, Müftü Kazım Efendi, Sandık Emini: Sakir Efendi. UZUNKÖPRÜ: Mümessil Eşraftan Hafız İsmail Efendizade Mustafa Efendi, Reis: Müftü Abdurrahim, Azalar: Eşraftan Sofyalı Hüseyin, Abdullatif, Derviş Ahmed, Hacı Yunusoğlu Mustafa ve Dimetokalı Emin Beyzade Ali Beyefendi. İPSALA: Mümessil: Hüseyin Beyefendi, Reis: Müftü Abduikadir Efendi. Azalar: Hüseyin Sadık, Yunus, Nizam ve Hüsnü Beyefendiler, Veznedar: Rıza Efendi. SARAY: Mümessil: Emirzade Sadık Bey. Reis: Müftü Ahmed Nuri Efendi. Azalar: Saatçızade Hüseyin Basri Efendi, Veznedar: Kınmîzade Kamil Efendi, Murad -Giray ve Süleyman Beyler. KIRKKÎLÎSE: Mümessil: Müftü Bahaeddin Efendi. Azalar: Eşraftan Zahid Bey, Muhiddin Bey, Doktor Fuad Bey, Cemal Bey. Avukat Şükrü Efendi, Tosunzade Arif Efendi, Eşraftan Hilmi Bey, Salim Efendi. Raif Bey, Bankacı Ahmed Efendi ve Hatip Mehmet Efendi. BABAESKİ: Hurşid Bey, Sultan Efendi(Mehmet Giray), Şevket Bey, Adil Bey (Onat), Hüsnü Efendi, Hulusi Efendi. HAVSA: Edip Bey. Recep Efendi. Hüsnü Efendi, Edhem Efendi, ibrahim Efendi, Nüib Elendi, Ahmet Bey (İpsala'yı vekaleten). PAVLI: Said Efendi. Mehmet Efendi. HAYRABOLU: Hafız Hasan Efendi, Osman Efendi, Zeynel Bey, Mehmed Tevfik Bey, İsmail Efendi. KAVAKLI: Şerif Efendi, Haydar Efendi. VÎZE: Hurşid Efendi. Hüsnü Efendi. ÎNOZ (ENEZ): Arif Bey, Osman Bey. PINARHİSAR: Hasan Efendi, Emin Efendi, Mehmed Efendi. ÇATALCA: Cemal Bey, Osman Bey. ÇERKESKÖY: Molla Mehmed Efendi. KEŞAN: Müftü Raşit Efendi, Mehmed Adil Bey, Belediye Reisi Mustafa Bey, Lütfullah Efendi. EVREŞE; Belediye Reisi Şevket Bey. İĞNEADA: Eşraftan ismail Bey, Tüccardan Hacı Ali. GELİBOLU: Şevket ve Mestan Beyler.
43
SARAYAKPINAR: Mustafa Bey. ÖMERBEY NAHÎYESÎ (Uzunköprü): Reis: Muhacir Kadıköyü'nden Hatip Osman Efendi, Azalar: Mandıra'dan Molla Hüsnü Efendi, Kırkkavaklar'dan Hafız Şaban Efendi, Çongara'dan Nazaroğlu Mehmet Ağa. Aza ve Veznedar: Hafız Şerif Efendi, Bıldır Karyesinden Said Ağa, Siyahi'den Said Oğlu ibrahim Ağa, Sultanşah'dan Salim Çavuş. MAKSÜDLU NAHÎYESİ: Reis: Müderris Osman Efendi; Azalar: Küneli Hacı Ahmed Ağa, Hacı İsmail Ağa, Veznedar: Kuvvetbeyli Molla Mehmed Efendi, Harmanü'dan Recep Ağa, Karapınarlı Mistik Ağa. ZALUF NAHiYESÎ: Reis: Aslıhan'dan Hafız Süleyman Efendi, Aza: Sazlı Malkoç'dan Derviş Ağa, Veznedar: Yeniköylü Muhtar Ali Efendi, Çakmak'tan Hacı İsmail Efendizade Ali Efendi, Hamidler'den Sakir Ağa.
Ek3Cafer Tayyar Paşa’nın kurtuluş savaşı sonrası siyasi faaliyetleri ve Babaeski için önemi: 1959 yılında o zaman tahminen 60-65 yaşlarında gözüken Tevfik Çavuş ile Bostanlı köyünde yapılan bir söyleşide Tevfik Çavuş, Cafer Tayyar Paşanın tutsaklığı ile ilgili anısını şöyle anlatıyor. “Ben Cafer Paşa’nın askeri idim. Edirne Karaağaç’ta cephede bulunuyordum. Yunan ordusuna karşı çok iyi çarpıştık. Cafer Paşa elinde tabancası ile askerlerin önünde düşmana karşı gidiyordu. Bir gün Yunan Ordusu Tekirdağ’dan geliyor dediler. Hatta Cafer Paşanın birkaç gün önce Tekirdağ tarafına gittiğini duymuştuk. Bizim bölük komutanımız bizi toparlayarak artık çarpışmanın hiçbir fayda vermeyeceğini bölüğün olduğu gibi Bulgaristan’a gideceğini söyledi. Biraz durduktan sonra “Trakyalı olanlar ve kendisine güvenen varsa kendi köylerine gidebilirler “ dedi. Benimle birkaç kişi daha köylerimize gitmek için bölükten ayrıldık. Köye gelince silahımı, elbiselerimi ve cephaneyi bir yere gizledim ve sivil olarak giyindim. Köye geldiğimin ikinci günü öğle vaktiydi. Evden çıkıp kahveye doğru geldim. Caminin orda çimenlikte bir kaç kişi oturuyordu. Bir gün öncede de Yunan ordusu, her tarafı sarmış. Kocahıdır Köyüne karargâh kurmuştu. Buraya 10 km yakınında Yunan devriyeleri arama-tarama yapıyordu. Köyümüzde Şakir Ağanın kâhyası bir Rum’du. Bir de baktık ki bu Rum kâhya bir askeri paşayı getiriyor. Yanımıza geldiklerinde hemen tanıdım ve büyük bir heyecan içinde orada bulunanlara “ Kalkın bu Cafer Tayyar Paşa’dır “ diyerek koştum elini öptüm. Buradaki herkes ayağa kalktı ve hürmet etti. Caminin gölgesine bir şilte getirip, oturttular ve ayran getirdiler. Köyün muhtarı Mehmet Ağayı çağırttık. Rum kâhya durumu muhtara anlatıyor. “Bu sabah koyunların başında küçük bir çocuk vardı. Bu adam dokurcunların yanında oturuyormuş, çocuğu çağırmış ve su istemiş. Matarasını uzatmış, çocuk matarayı alıp pınardan doldurup getirmiş ve vermiş. Bu su karşılığında bir sarı lira vermiş çocuğa. Ben arkadan geldiğimde çocuk bana sarı lirayı gösterince nerden bulduğunu sordum. Dokurcunları gösterdi, “orada bir adam var, o verdi” deyince, beraber gittik baktım ki bu adam orada yatıyor hem de yaralı, aldım buraya getirdim”dedi. Bunları söyleyen Rum çoban biraz sonra bizden ayrıldı gitti.
Muhtar beni ve bir iki kişiyi yanına alıp caminin öbür tarafına götürdü ve “ Şimdi ne yapacağız? “ diye sordu. Cafer Tayyar Paşa yaralı idi. Yunan ordusu 10 km. yakınımızda bulunuyordu. Yunan müfrezeleri yolları tutmuştu. Kuş uçurtmuyorlardı. Muhtarlara gerekli talimatı veriyorlardı. Hiç kimse izinsiz köyden ayrılmayacağı emri veriyorlardı. Rum çobanın yanında bu Cafer Tayyar Paşadır sözü ağzımdan kaçtı. Paşayı gizlemek çok tehlikeliydi. Çünkü tedavi edilmesi gerekiyordu, yarası azabilir tedavi için hiçbir yere götürülemeyebilirdi. İkinci tehlike Rum çobanı çok yakınımızda bulunan yunan ordusuna gidip durumu anlatabilir korkusu köyü yakabilirler, işkence yaparak yine söyletebilirler korkusuna kapıldık. Yerli Rumlar çok tehlikeli idiler. Gerek paşanın sağılığı ve gerekse köyün emniyeti bakımından paşayı yunan ordusuna haber verip, teslim etmek en uygun olduğuna kara verip vermemekte tereddütler içindeydik. Birden bir gürültü duyuldu caminin arkasına çıktık baktık ki bir bölük atlı Yunan müfrezesi (Bostanlı Köyüne) gelmiş ve paşanın yanına kadar varmışlar. Burada paşa kendilerine karşı direnmek ister fakat faydasız. Bizimde elimiz böğrümüzde kaldı. Paşa’yı elindeki tabancasını aldıktan sonra bir ata bindirip Kocahıdır’daki karargâha götürdüler. Ertesi gün duyduk Arizbaba çiftliğine, oradan da Atina’ ya götürmüşler. İki yıl sonra Yunan ordusu işgal ettiği bu topraklardan gitti. Bizim Türk askeri geldi. Cumhuriyet kurulduktan sonra bizi yargıladılar. Tekirdağ’ a götürüp orada iki yıl hapis yattık. Bu arada muhtar öldü. Biz iki arkadaş verilen cezayı bitirdikten sonra köye geldik. Şimdi hayatta tek ben varım. “ 1946 yılında Cafer Tayyar Paşa, Rahmetli Fevzi Çakmak Paşa’nın kurduğu Millet Partisinden Edirne Milletvekili adayı olarak Edirne’ye ve Havsa’ ya gelmiş, buradan da Bostanlı’ ya gitmiş ve Tevfik Çavuş ve köylülerle görüşmüş. Bu sohbette Tevfik Çavuş ile yan yana oturmuş ve konuşmuştu. Bu sohbet sırasında hiç açı günlerden söz edilmedi, sadece günün getirdiği siyasi havadan konuşuldu.
44
. Kadıköy-Oruçlu-Terzili köylerinde yaptığım araştırmada köylüler bu olayı “Milli Ordu Komutanı Cafer Tayyar Bey düşman kuvvetlerinin konumunu bizzat görmek üzere birkaç askeri ile Babaeski yakınlarında keşfe çıkar ancak düşman süvarilerince fark edilir. Acılan ateş sonrası kendi yaralanır üç askeri şehit düşer.” Şeklinde anlatırlar. Delillerini mezarlar olarak gösterirler. Şehitlerin mezarlarından bir yeri Kadıköy-Oruçlu-Terzili köylülerince bilinmekte olmasına rağmen korunmamış edilmemiş, diğer ikisi için bir mezar yapılıp “İstiklal Savaşı Şehitlerinden Ön çavuş Nuri 14-8-1922 ”(?) adlı mezar taşı değiştirilip yeri belirlenmiş. 1980’li yıllarda da Bulgaristan göçmeni İstanbul’lu bir bayan tarafından onarılıp koruma altına alınmış, diğer kaybolan mezar yakınına da çeşme yaptırılmış. 25 Temmuz 1920 Yunan orduları Babaeski’den Edirne’ye doğru ilerlerken bir kol Havsa üzerine doğru, diğer kol, Taptık Köyü ile Köseömer Köyü üzerinden Kocahıdır Köyünde karargâh kuruyor. Bütün yollar geçitler tutuluyor. Kuş uçurtmuyorlar, Devriyeler bütün köylerde ordunun bildirisini halka duyuruyor. İdari teşkilat kuruluyor. Herkes tespit ediliyor. Herkese yeni hüriyet veriliyor. Bir yerden bir yere gitmek için izin belgesi gerekiyor. Bu işgal yunanlıların Anadolu’da kesin yenilgisi üzerine itilaf devletleri 22 Mart 1922 de TBMM Hükümetinden resmen anlaşma ve ateşkes isteğinde bulundular. 26 Mart’ta yapılan Ateşkes önerisi arasında 4. madde de şu istekleri vardı.”Trakya’da Tekirdağ’ı Türkiye’ye Kırklareli, Babaeski ve Edirne’yi Yunanistan’a bırakacak şekilde tesbit edilmesi…” Yunanlıların Anadolu macerası 9 Eylül 1922 tarihinde Türk Ordusunun İzmir’e girmesi ile hız kazandı. 3 Ekim 1922 de Mudanya’da Ateşkes görüşmeleri başladı.12 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı. Yunanlılar Trakya’yı 15 gün içinde boşaltmayı ve Meriç Nehrinin Ege Denizi’ne döküldüğü yerden Bulgaristan sınırına kadar nehrin doğu tarafından çekilmeyi kabul ettiler. Yunanlıların antlaşma gereği yapılan taşınma ve boşaltmasında karayolunda düzensizlikler vardı. Bu başıbozukluğun cezasını Türkler çekiyordu. Yağma hareketleri neticesinde eşyaları yunanlılarca çalınıyor, kendileri de araba ve hayvanlarıyla göçmen gönderme işinde ücretsiz çalıştırılıyorlardı. Kirden kararmış kırmızı fesleri, yağmurdan sırılsıklam elbiseleri ile karayolu üzerinde doğudan batıya doğru batıdan doğuya doğru boş arabalarıyla sefer yapan Türklerin kullandığı her arabanın içinde tüfeğini bacaklarının arasına sıkıştırmış bir yunan askeri oturuyordu. Sürücüler bitkin ve perişan halde durmadan gidip geliyorlardı. Lüleburgaz’dan Edirne’ye kadar yol güzergâhındaki bütün köyler terkedilmiş bir görünümdeydi. Kadın ve çocuklar korkularından sokaklara çıkamaz olmuşlardı. Bunun yanı sıra birçok köy ve orman yakılmış, köy ve kasabalarda kati, sürgün, tecavüz ve tevkif hadiseleri yaşanmakta idi. Yunan hükümeti de tonlarca buğdayın Yunanistan’a kaçırılması ile meşguldü. Niyazi GÜREŞÇİ anlatıyor. “Yunan giderken 40-45 gün içinde Babaeski’den çıktı. Ekinler ve mısırlar Rumlar tarafından terk edildi. Mahpuslara eziyet edip para istediler. Şeker bankasının arkasında han vardı. Oradan Angariye (zorla ücretsiz) olarak Rumları Edirne’ye taşıdık. Babaeski’den Karaağaca 2 günde gittik. (Nazıroğlu Mehmet, ben, Çömez Tahir Ağanın iki oğlu, Nazif ağanın çocuğu). Gece bizi kesecekler diye Taptığa kadar kaçtık. Geceyi orada fırında geçirdik. Oradan bostanlıya oradan haznedar, Demirkapı’dan buraya geldik.” Bunun üzerine savaşı kazanan devletlerin temsilcileri boşaltma işlerini kontrol etme kararı aldılar. Göçmenlerin beraberindeki götürecekleri eşya ve hayvanların kendilerin olduğunu ispata mecbur tutulacaklardı. 30 Ağustos Zaferinden sonra zulüm ve soygun hareketlerini arttırmış bulunan Yunanlılara engel olmak için, Emekli Piyade Üstğm. Murat Başkaya, 120 kişilik birliğiyle bir başka koldan da Jandarma Bnb. Faik, Yzb. Derviş, Mehmet Köylü, Top. Bnb. Sabri, İstihkâm Üstğm. Mürefteli Şakir Yorulmaz’ın dâhil oldukları birkaç yüz kişilik birliğiyle Çatalca’dan hareket ederek Kırklareli ve Edirne civarında büyük yararlıklar gösterdiler. ”Çatalca Müfrezesi“ olarak anılan bu birlik en büyük hizmetini Kırklarelililere yapmıştır. Bu müfrezeye dâhil Mehmet Köylü’de Babaeski’ye bağlı Katranca Köyü Demiryolu köprüsünü havaya uçurmuşlardır.
45