Osmanlı Külliyelerinin Genel Özellikleri ve Günümüz Ortamında Değerlendirilmesi
MANASTIRLAR
HAZIRLAYAN NAZLI CAYMAZ 20090331009
Manastır kelimesi, “tek, yalnız” manasına gelen Grekçe monostan türetilen ve münzevi hayat tarzını benimseyenlerin yaşadığı mekanları ifade eden ‘monasterion’un Türkçe’deki şeklidir.
Manastırlar, Hristiyanlık'ta, Budizm'de ve Hinduizm'de önemli yer tutar. Genelde şehirden ve uygarlıktan uzakta, ulaşılması zor alanlara kurulurlar. Dağ zirveleri , kaya oyukları , yer altı mağaraları ve vadiler en fazla karşımıza çıkan konumlardır. Bunun amacı, inzivaya çekilen kişilerin beşerî sorunlardan olabilecek en az düzeyde etkilenmesi ve şehirlere yapılacak olası askerî saldırıları en az zararla atlatmaktır. Antik çağlardan günümüze manastırlar , eğitilmesi gereken kişiler ,sürgün mahkumları , din adamı olması için aileleri tarafından manastıra verilen kişilerin din eğitimi aldığı yapılar olup , en önemli gelir kaynakları olan bağışlarla ayakta dururlar. Hemen hemen bütün manastırların efsanevi bir kuruluş hikayesi veya iyileştirdiği hastalıkları vardır. Tarihte manastırların güç kaybetmeye başlaması Avrupa’da Derebeyliklerin yok olmasına tekabül eder ki , bu da din olgusunun sorgulandığı süreçlerin karşımıza çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Manastır Binası Mısır’da erken dönem için inşa edilen manastırlar, onların içi ve etrafından bahsederken, aslında Hıristiyan manastırlarının her coğrafyada hemen hemen aynı özelliklere sahip olduklarını belirtmek gerekir. Bir kere her manastır bir duvarla çevrilidir ve kiliseyi de içine alır. Manastır girişinde bir bekleme salonunu bulunmaktadır. Manastır yemekhanesi ise keşişlerin sürekli bir toplantı meclisi gibidir. Manastırda kitapların konulacağı bir kameriye bulunur. Giysiler için bir dolap, mutfak, kiler, ekmekçi dükkanı, klinik manastır yapısının ana unsurlarıdır. Ayrıca demirhane, marangozhane, tabakhane, ayakkabıcı dükkanı ve topluluğun üçerli ve dörderli olarak bölüştürüldüğü evler manastırlarının en önemli yapılarıdır. Manastırın bir de bahçesi bulunmaktadır.
İstanbul’da Manastır Hayatı İmparatorluğun başkenti olan Constantinople, Bizans’ın diğer doğu eyaletlerine oranla manastırlar ile daha geç tanışmıştır. Constantine zamanına tarihlenen başkentte çok fazla manastır yoktur. En önemli manastırlardan biri Bithynia* sınırındaki Rufinus tarafından kurulan Rufinianae Manastırı’dır. Kuşkusuz erken dönem için başkentte kurulan manastırların en önemlisi Stoudios Manastırı’dır. 5. yüzyılın ortasında Stoudios tarafından kurulmuştur ve ilk üç yüzyıl daha ziyade kendi işleriyle meşgul olmuş ve pek ismini duyurmamıştır. Bu cemaat zamanla başkentin en büyük ve en etkili topluluğu olacaktır. 798 yılından itibaren 826 yılında ölünceye değin bu manastırın başrahibi olan Theodoros imparatorluğun kilise ile ilişkilerine çok fazla müdahale etmiştir. Manastırın içinde eğitim faaliyetlerine ve hastalarla ilgilenilmesine dikkat etmiştir. Bundan dört yüzyıl sonra ise artık manastırlar ve onların başkeşişleri İmparatorluk-Kilise ilişkilerinde büyük oranda söz sahibi olmuşlardır. İmparator Justinian zamanında bile, 536 yılında başkentte sadece erkekler için 67 manastırın varlığını düşündüğümüzde, onların sosyal, siyasi ve dini hayata ilişkin önlenemez etkilerini biraz olsun anlayabiliriz. * Bithynia:Bugünkü Bursa, Kocaeli,Sakarya, Bilecik, İznik, Düzce, Yalova, Bolu , Kastamonu, Bartın ve Zonguldak illerinin bulunduğu coğrafi alanın antik çağ ve sonrasındaki adıdır.
Aya Triada Manastırı (Heybeli Ada Ruhban Okulu) Aya Triada Manastırı, Heybeliada’ nın Ümit Tepesinde bulunmaktadır. Bir çok yazılı kaynak manastırın ilk defa İstanbul Patriği Aziz Fotios tarafından 9.yy’da kurulduğunu belirtmektedirler. Manastır Hristiyanlığın Kutsal Üçlüsü’ ne (Aya Triada ) ithaf edilmiştir. Bizans döneminde manastır bazen bir ibadet ve dinlenme yeri; bazen de saraydan ve üst düzeyden kişilerin sürgüne gönderildiği bir yer olarak yaşamını sürdürmüştür. Eski yıllardan beri varolan bu manastırın kilisesi birçok defa tahrip olup, yeniden inşa edilmiştir. Ortodoks din adamı yetiştirilmesi amacıyla ilk defa 1844 yılında, Patrik IV. Germanos’ un destekleriyle Aya Triada Manastırı bünyesinde teoloji eğitimi veren bir okul açılmıştır.
İç mimarisi Heybeliada'daki Ayia Triada Kilisesi'ni andıran ibadethanenin merkez sahnı, tavandan sarkan üç avizeyle (iki kristal, bir pirinç) aydınlatılır. Tavan göbeğindeki çok dallı pirinç avize, kilisenin kuruluşundan beri vardır. Merkez sahında (karşılıklı iki sıra halinde) yer alan altışar sütun üzerinde, madalyon içinde on iki havarinin tasvirleri görülür. Kilisenin, on iki sütunla simgelenen havarilerin gücüyle ayakta durduğuna inanılır. Tavan göbeği (yine madalyon içinde) İsa figürüyle tezyin edilmiştir; tasvir, Büyükada'nın Ortodoks kiliseleri içinde en büyüğüdür. Altın yaldız kaplı ahşap oyma haç ve üzerindeki İsa yontusu, 18. yüzyıl eseridir. Gül ve kuş motifleriyle bezeli, altın yaldız kaplı "altar" (ana sunak) kapılarının üstünde, Hazret-i İsa'nın simgesi olan güneş tasviri yer alır; tasvirin göbeğinde (gözyaşı damlası şeklindeki madalyon içinde) Hazret-i İsa görülür. Üstü kemerli sırma çerçeveli sekiz ikonayla (18. yüzyıl) tezyin edilmiş kapıların iki yanında, üçer kodu iki pirinç şamdanla gümüş gömlekli iki ikona yer alır.
Hristos Manastırı (Hz. İsa)
Manastır Büyükada’dadır. Hristos, Hz. İsa’nın Rumcadaki adıdır ve manastır ona adanmıştır. Manastırın kuruluş tarihi de Bizans dönemine kadar çıkarılır. Ancak hali hazırdaki yapının temellerinin 1597 yılında atıldığı kabul edilir. Zaman içinde değişik tamiratlar görerek günümüze kadar ulaşmıştır. 6 Ağustos’ta Hz. İsa yortusunda manastır ziyaretçi akınına uğramaktadır. İçi oldukça bakımlıdır. Giriş kapısının hemen önünde uzanan 9 mezarlık ve bir kuyu da ilgi çekicidir.
Kadınlar Manastırı Bizans Dönemi’nde kadın sürgünler ve inzivaya çekilecekler için yapılmış bir yapılar topluluğu bulunmaktaydı. Kilise, yemekhane, kütüphane, gözetleme kuleleri, sarnıçlar yatakhaneler ve sahilde bir iskeleden oluşan manastır kompleksi, günümüzde hangi yapıdan olduğu anlaşılamayan bazı tonoz kalıntılarından ibarettir. Manastır arazisi içinde bugün özel bir kayıkhane, bir ev ve plaj bulunmaktadır. Yapının ilk inşası 573-574 yıllarındadır. Daha sonra 8. yüzyılda İmparatoriçe Eirene tarafından restore edilmiş ve genişletilmiştir. Bugün mevcut olmayan manastırın kıyıya paralel uzanan 250 metrekarelik bir alanı kapladığı ve iki tarafa doğru kanatlar biçiminde uzanan bir yapı olduğu belirtilmektedir. Merkezde kilisenin yer aldığı, kuzey ve güney kanatlarda 70 derecelik açıyla odaların yerleştirildiği belirtilmektedir. Manastır, kilise ve onun çevresini saran rahibe hücrelerinden oluşmaktaydı. Hücreler halk arasında "kamares"ya da kamaralar yani "odalar" diye de anılırdı. Yine rahibelerle ve manastırın iç kısmı ile teması yasak olan ve manastırın korumasını üslenen erkek muhafızların da sahil tarafında kaldıkları bir bina bulunmaktaydı. Bugün manastırdan yalnızca, taş ve tuğla kullanımıyla yapılmış birkaç tonoz kalıntısı görülebilmektedir. Büyükada’da bulunan manastırın kalıntıları 19. yüzyıla gelindiğinde hala ayaktaydı. Ancak bu yüzyılda açılan demir madeni kalıntıları ortadan kaldırmış. Yoğun yapılaşma ve yol nedeniyle manastırdan günümüze çok az kalıntı ulaşabilmiştir.
Aya Yorgi Rum Manastırı Aya Yorgi Rum Manastırı (Yücetepe) Patrikhane kayıtlarına göre inşa tarihi 1751’dir.Bu tarihte yapılmış olan en küçük kilise,şapel ve dua yeri eski kilise diye bilinir ve iki katlı,kiremit ölçülü küçük bir yapıdır.Tepede çan kulesinin hemen arkasındaki kesme taştan yapılmış olan ise yeni Aya Yorgi Kilisesidir ve 1905’de inşa edilmiştir. Büyükada'nın en yüksek tepesinde, halk arasında Aya Yorgi adı ile bilinen, Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı bin yılı aşan bir maziye sahip olup M.S. 963 senesinde Bizans İmparatoru Nikiforos Fokas zamanında inşa edilmiştir. Aya Yorginin mucizevi ikonası ise, Büyükada'daki İmparatoriçe İrini'nin Kadınlar Manastın tarafından hediye edilmiştir. Manastırın IV. Murat’tan sonra (1623-1640) ruh ve sinir hastalıklarının tedavisi amacıyla kullanıldığı bilinmektedir.
Hagios Georgios (Aziz Georgios) Karyptis Rum Ortodoks Manastırı Aya Yorgi Kilisesi, 19. yüzyıl yapısıdır ve üç çanıyla ünlüdür. Burgazada`nın batısında, arkası gittikçe yükselen bir yamaçta bulunur. Manastır daha aşağıda yamaçta olup dikdörtgen planlı biri bodrum olmak üzere 3 kattan meydana gelen taş bir binadır. Koridor üzerine sıralanmış odalardan oluşan diğer manastırların aksine 7 ayrı kapıdan girilen bölümlerden oluşur. XVII.yy`da yapıldığı sanılan bu manastırın büyük bir kısmı 1920-23 yılları arasında beyaz rus göçmenleri tarafından kullanıldığı sırada yanmıştır. Manastırdan daha yukarıda, yolun hemen altındaki çam ağaçlarıyla kaplı düzlükte bulunan kilise haçvari planlıdır. Manastırla birlikte yapıldığı tahmin edilmektedir. Bizans zamanındaki ilk kilise daha aşağıda bulunmaktaymış. Pek harap olduğundan yıktırılmış ve yerine yeni bir kilise, bu ikinci kilise de 1894 depreminde yıkılınca 1897`de şimdiki kilise inşa edilmiştir. Şimdi manastır adada sayıları gittikçe azalan Rum vatandaşlar tarafından ev olarak kullanılmaktadır.
Christos (Metamorfis) Manastırı
19. yüzyıl ortlarında Burgazada`nın tepesinde büyük ve eski bir kilise ile manastırın ve kulenin kalıntıları görünüyormuş. Son zamanlarda bulunan bir belgeye göre bu harabeler 1603 yılında yapılan manastırdan kalmadır. Çünkü aslı İmparator Makedonyalı Vasil (Basileios) tarafından 865-866 yılları arasında yaptırılmış olan manastır, IV. Murat zamanında sultanın emriyle burada yapılan ayinler sırasında yakılan ateşlerin "İstanbul`da yangın var" endişesiyle telaş yarattığı gerekçesiyle yıkılmıştır. Buradaki eski kalıntılarıyla birlikte sonradan yapılan kilise mevcuttur. Kilisenin hemen yanında bir de Rum mezarlığı bulunmaktadır.
Bozcaada Ayazma Manastırı Yunanca "hagiasme" kelimesinden gelen Ayazma, kutsal su anlamına geliyor. Bozcaada’nın ayazması adanın güney kısmında yer alıyor. Burada çift oluklu tarihi bir çeşme, 8 yaşlı çınar ağacı, küçük bir manastır ve 2 tane tek katlı yapı bulunuyor. Ayazma’daki Rum Ortodoks cemaate ait manastır, Rum azize Aya Paraskevi adına yapılmış ve onun adını taşıyor. 1734 yılında Manolaki Manolidis tarafından yapılan manastır, sadece özel günlerde ibadete açılıyor. Manastırın alt kısmında bir dilek mağarası bulunuyor. Ziyaretçiler burada mum yakıp adak adıyorlar. Rumlar yerleşim yerlerinin uzağında kurdukları ufak kiliselere de manastır diyorlar. Söylendiğine göre Bozcaada’da zamanında 36 manastır varmış. Günümüzde bunlardan sadece 2 tanesi ayakta, diğerleri yıkık durumdadır.
Sivriada Manastırı Üzerinde eski bir Bizans manastırı yıkıntısından başka bir yapının olmadığı metruk Marmara adası olan Sivriada’ya Bizans İmparatorluğu döneminde din adamları ve imparatorların sürgüne gönderildiği rivayet ediliyor. Ayrıca yine Bizans döneminde inzivaya çekilmek isteyen din adamları dönemin hareketli yaşamından biraz olsun uzaklaşabilmek için bu adayı tercih etmişlerdir. Ada sürgünlerden ve inzivaya çekilen din adamlarından sonra uzun süre yalnızlığa terk edilmiştir. 10. yy.dan beri var olduğu tahmin edilen, melek Mihail’e adanmış Sivriada manastırı; adanın günümüze ulaşmış en önemli tarihi kalıntısıdır. Bugün sadece bazı duvar kalıntıları görülebiliyor. Yapılan incelemelerde adanın doğuya bakan ve limanın bulunduğu kıyıda bir manastıra ait kesintisiz duvar yapısı- ve ortadan kesilmiş bir sarnıç yapısı- batı kıyısında olasılıkla manastırın bir bölümü ya da şapel olan kale biçiminde yapı kalıntılarına rastlanmıştır.
St. Studios Manastırı Yedikule semtinde yer alan yapı, İstanbul`daki Bizans Dönemine ait en eski yapılardan biridir. V. yüzyılda inşa edilmiştir. Manastır ve kilise, kurucusundan dolayı Studios olarak tanınmıştır. Manastır, Bizans Döneminde önemli bir dini merkez olarak önemini korumuştur. Latin istilası sırasında kilise-manastır büyük ölçüde yıkıma uğrayıp harap olmuş, XIII. yüzyılda ise gerekli onarımlar yapılıp etrafı kalın duvarlarla çevrilmiştir. İstanbul`un fethinden sonra yapı 1486 yılında İlyas Bey tarafından camiye çevrilmiştir. Daha sonra çeşitli zamanlarda meydana gelen deprem ve yangın nedeniyle büyük ölçüde zarar gören yapının 1908`de çatısının çökmesiyle birlikte yapı onarılmayarak günümüze bu hali ile gelmiştir. Bazilikanın özgün sütun, başlık ve mimari öğelerinden bir bölümüyle zengin döşeme süslemeleri korunabilmiştir.
Pantokrator Manastırı Döneminin İstanbul`undaki en büyük manastırlardan olan Pantokrator Manastırının yapımı 1136'da tamamlanmıştır. Latin işgali sırasında Katolik rahipler tarafından bu manastıra el konulmuştur. Mimarı Nikeforos adında bir ustadır. Manastır-kilise, pek çok imparator ve eşlerinin cesetlerinin defnedildiği yer olmuştur. İstanbul’un fethinden sonra, manastır medrese, kilisesi de cami haline getirilmiştir. Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde manastır hücrelerinin camiye çevrilen kilisenin batı ve kuzey taraflarında bulundukları da yazılıdır. Daha sonra Fatih Külliyesi’nin medreseleri tamamlanınca, medrese hücreleri kapatılmış; fakat yapı, cami olarak hayatına devam etmiştir. Caminin kapısı üzerindeki kitabede 1118 yılında başlanıp, 1143 yılında tamamlandığı ve 1453 yılında da camiye çevrildiği yazılıdır. 18.yy sonunda sonunda ciddi bir tamirden geçirilen cami uzun yıllar harap durumda kaldıktan sonra 1966`dan itibaren büyük ölçüde restore edilmiştir. Bugün Pantokrator Manastırı’ndan toprak üstünde kalmış bir iz mevcut değildir. ancak, caminin çevresinde, daha önceleri manastır yapısının altında oldukları tahmin edilen sarnıçlar bulunmaktadır. Pantokrator Manastırı’nın bir kütüphanesinin olduğu ve bu kütüphaneden çıkarılmış birkaç kitabın varlığı bilinmektedir. Manastırın ve külliyeyi oluşturan yapıların su ihtiyacı, geniş hacimli sarnıçlardan karşılanmaktaydı
Andonyan Ermeni Katolik Manastırı Andonyan Ermeni Katolik Manastırı ve Mektebi, Beşiktaştadır. Okul, 'Andonyan Vank Ermeni Mektebi' adıyla da tanınır. Manastır, merkezi Lübnan'da olan Andonyan Birliği tarafından, Katolik Kilisesi'ne rahip yetiştirmek üzere kurulmuştur. Binanın inşa tarihine dair net bir bilgi bulunmamakla birlikte, manastırın 1860'larda faaliyette olduğu bilinmektedir. Her türlü ihtiyacı, arazisinde yetiştirilen ürünlerle karşılanan manastırın bünyesinde bir kütüphane ve matbaa vardı. Andonyan Ermeni Katolik Manastırı ve Mektebi' nin hangi tarihte kapandığına dair net bir bilgi yoktur. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün arşivindeki bir dosyada, okul binasına 1920'li yıllarda Anadolu'dan gelen göçmenlerin yerleştirildiğinden söz edilmesi, okulda eğitimin bu dönemde durmuş olduğunu düşündürür. Binanın zamanla harabeye dönmesi, çatısının yer yer çökmesi engellenememiştir. Yıkılmaya yüz tutmuş haldeki manastır, bir şirket tarafından içinde anıt ağaçların da olduğu bahçesiyle birlikte 30 yıllığına kiralandı. Manastır binası, 'korunması gerekli eser' olarak tescil edildi.
Ayios Fokas Manastırı Bizans döneminde Ortaköy büyük Ayios Fokas Manastırı'nın bulunduğu yerdir. 9. yy’da, burada Ermeni asıllı Ortodoks patriği VII. İoannes Grammatikos'a ait muhteşem bir saray bulunuyor. Semt bu yüzden, o dönemde de çok ünlüdür. Ne var ki, sarayda gizli ayinler ve ahlaka aykırı eğlenceler yapıldığı y sarayda büyücülük faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle saray, I. Basileos tarafından satın alınıp, manastıra dönüştürülmüştür. Manastırın kilisesi, I. Basileios döneminde inşa edildi. Yeri tam olarak tespit edilememekle beraber, Ortaköy'de halen mevcut olan modern Ayios Fokas Kilisesi'nin yerinde olduğu iddia edilirken, Cristoforo Buondelmoııti'nin meşhur haritasında açık biçimde Diplokionion'un hemen güneyinde, yani Beşiktaş'ta gösterilir. Bu manastırın varlığı Bizans’ın son yıllarına kadar devam etmiştir.
Balıklı Meryem Ana Rum Manastırı Silivrikapı’daki Balıklı Rum Manastırı, Bizans döneminde sur dışında kalan en önemli ibadethanedir. Balıklı Meryem Ana Rum Manastırı, içince mucizelere sebep olduğuna inanılan ve aynı adla anılan ayazmanın yanında inşa edilmiştir. Tarihi 457 yılına kadar gider. Roma İmparatoru Jüstinyen tarafından 559560 yıllarında Ayasofya'nın inşaatından artan malzeme ile yeniden yapıldığı söylenir. Depremler ve savaşlar, manastırın bir çok kez tekrardan yapılmasını gerekli kılmış. Ermeni ve Rumlar arasında manastırı ele geçirmek için ciddi mücadeleler yaşanmış. Manastır hala faal durumda. Yurtdışından gelen rahibelere ev sahipliği yapıyor. Ayazmanın suyunun yüz ve göz hastalıklarına iyi geldiğine inanılıyor. Rivayete göre bu kiliseye şaşı gelenler, görme kaybı bulunanlar sağlıklı çıkıyormuş.
Deyrulzafarân Manastırı Deyrulzafarân Manastırı, Mardin'in 4 km doğusunda, 5. yy’da yapılan bir Süryani manastırı ve Süryanilerin öne mli merkezlerinden biridir. Üç kattan oluşan Manastır 5. yy’dan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yy’da kavuşmuştur. Farklı zamanlarda yapılan eklentilere rağmen Manastır’ın adeta tek bir zamanda inşa edildiği havasını veriyor. Mor Hananyo Kilisesi (Kubbeli Kilise), Azizler Evi, Meryem Ana Kilisesi ve Güneş Tapınağı manastırın önemli yapılarını oluşturur. İlk tıp fakültesinin burada kurulduğu söylenmektedir. Kurulduğu dönemden kalma mozaikler bugün de durmaktadır. Canlı bir tarih görünümünde olan manastırın en büyük özelliklerinden biri de içinde 52 Süryani patriğinin mezarlarının bulunmasıdır. Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biriydi.
Mor Gabriel (Deyrulumur) Manastırı Mor Gabriel (Deyrulumur) Manastırı, dünyanın ayakta duran en eski Süryani Ortodoks manastırıdır. Mardin ilinin Midya t ilçesinde bulunmaktadır. Manastır ilginç fresk ve figürlerle bezenmiştir. Büyük kilisenin bitiminden sonra, o tarihlerde manastır rahiplerince manastırın dışında yapılmış derin ve büyük sarnıç hala kullanılmaktadır. Ayrıca manastırın içinde 6. yy’dan kalma Azizler evi, Meryem Ana Kilisesi ve Teodora Kubbesi yapıları mevcuttur.
Mor Loozor Manastırı Mor Loozor Manastırı, Mardin ilinin Mid yat ilçesine bağlı Mercimekli köyü sınırları içerisinde bulunan Süryani manastırıdı r. Manastırın 5. veya 6. yüzyılda, Süryani ruhanilerinden olan Şemun dı-Zayte tarafından kurulduğu veya yenilendiği düşünülmektedir. Çoktan terk edilmiş olan manastırın yapıları halen ayaktadır.
Kaymaklı Manastırı Kaymaklı Manastırı, Trabzon’un 3 km güneydoğusundadır. Manastır kesme taşlardan yapılmış ve 2450 m2 alan üzerine kurulmuştur. Kaymaklı Manastırı Hz.İsa adına 1424’de Ermeniler tarafından yapılmıştır. Yapılar topluluğu dikdörtgen alan içerisinde, ortada tek apsisli kilise, kuzey batıda çan kulesi, güney doğuda ise küçük bir şapel ve manastır hücrelerinden oluşmaktadır. Manastır yapıları birçok defa onarım görmüştür. En eski kısım kilisenin beşken apsis bölümüdür. Kilise içindeki freskler 18.yy’a aittir. Bu manastır 1914-1918 tarihlerinde bir yangın geçirmiş ve bu tarihten sonra da terkedilmiştir. Günümüzde şahıs malı olarak kullanılan bu mabet, burada oturan ailece az bir değişikliğe uğratılmasına rağmen korunmaktadır. Bu kilise yapıldığı zaman tepeden düşen bir adam ölmeyip, sapasağlam kaldığı için ‘Fenalığı engelleyen’ olarak da adlandırılır.
Kuştul Manastırı Kuştul Manastırı, Trabzon ili Maçka ilçesinde bulunan; turizm açısından önem taşıyan bir manastırdır. Kuştul Manastırı, 752 tarihinde yapılmış olup 1203'te yağmalanıp bir süre terk edildikten sonra 1393'te tekrar faaliyete başlamıştır. 1904'teki yangında tamamen yanınca üçüncü kez yapılmıştır. Günümüze pek az kalıntısı gelen manastırın içindeki mağaranın kuzeyine yaslanmış küçük kiliseciğin çok eski olmadığı bilinmektedir. Manastırın içine girilince, iç avlunun sağında ve solunda iki-üç katlı manastır odaları yerleştirildiği görülmektedir. Kuzeydekilerin misafir odaları, güneydekiler keşiş odaları olarak tanımlanmaktadır. Eski fotoğraflardan manastırın; büyük bir kilisenin yanında haç planlı başka bir kilise ile manastır yapılarından oluştuğu anlaşılmaktadır. Batı cephesinden bir merdivenle içine girilen manastır; geniş holleri ve salonlarıyla dikkat çekmektedir. Haç planlı kilisesi zamanla yıkılmış ve hiçbir iz bırakmadan yok olmuştur. Bu yok oluşun manastırın define avcılarınca tahrip edilmesinden kaynaklandığı iddia edilmektedir. Manastırın batıya uzanan dehlizleri olduğu belirlenmişse de bugün kullanılmaz durumdadır.
Vazelon Manastırı Vazelon Manastırı, Maçka’nın 14 km güneybatısında ve Köprüyanı Köyü civarındadır. Sık bir orman içinde bulunup, Sümela Manastırı’na benzer biçimde yapılmıştır. Vazelon Manastırı’nın sakin bir yerde seçilmesi, ona daha kutsal bir hava vermek istenmesindendir. Manastır Yahya Peygambere adanmıştır. Bu nedenle Yahya Manastırı da denmektedir. Tahminen 4. yy’da yapılmaya başlanmış, 17. yy’da günümüzdeki şeklini almıştır. İmparator Jüstinien, 6. yy’da Persler tarafından yıkılan manastırı tamir ettirmiştir. 644 yılında hücreler tamamen tamir edilip kütüphanesi zenginleştirilmiştir. Vazelon Manastırı 13.-20. yüzyılları arasında Maçka’nın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini sürdürmüştür. Manastır zamanında bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve en zenginiydi. 19. yy’da tekrar onarılmıştır ve girişteki ek kısmının da bu dönemde yapıldığı sanılmaktadır. Manastır ve bölümlerinin
üzerleri ahşap olduğundan bugün çürümüş ve yıkılmıştır. Bina 1923 yılında terkedilmiştir. Günümüzde Sümela Manastırı’ndan sonra onarılıp, turizme kazandırılması düşünülmektedir.
Kızlar Manastırı (Panagıa Keramesta) Bu manastır, TrabzonHamsiköyü yolu üzerinde kiremitli köyü vadisi üzerinde yer almaktadır. Yerin isminin manası şimdiye kadar anlaşılamamıştır.Buraya ilk kez kimlerin geldiğini belirten bir kitabe yoktur. Sumela veya Vazelon manastırlarının bir minyatürü olan bu yapıda, kutsal bir mağara ile tamamlanır. Kaya içerisine yapılan bu manastırın günümüze yalnızca batı ve kuzey duvarları gelebilmiş, diğer bölümleri tamamen yıkılmıştır. Günümüze kadar gelen taş bölümler, bu manastırın Orta çağ'da yapılmış olduğu hissini uyandırıyorsa da, yapı 1858 yılında inşa edilmiştir
Kızlar Manastırı (Panagia Thaoskepastos) Trabzon’u doğu ve güneyden çepeçevre kuşatan Boztepe üzerindeki Kızlar Manastırı oldukça büyük, geniş bir yapı topluluğu görünümündedir. İki teras üzerine kayanın işlenerek inşa edilmesi nedeni ile çatısı kayadan oluşturulan manastır adını da "Tanrı’nın Örttüğü- Koruduğu” (Theoskepatsu) bu özelliğinden almıştır. Kale görünümünde, şehre hâkim bir durumdadır. İmparator III. Aleksios’un (1349–1390) yaptırdığı manastır, 18. ve 19. yy ilaveler yapılarak ve onarılarak son şeklini 19. yüzyılda almıştır. 19. yüzyıldan sonra kompleksi tamamlayan bir avlu etrafında sıralanan yapılar, ana kaya kilisesine bitişik hizmet binaları , hücreler, öğrenci odaları, avludaki çan kulesi, daha geç bir devre ait ikinci bir kilise ve en dıştaki misafir odalarıdır. Bunun yanı sıra ek kiliseler ile ne oldukları anlaşılamayan birçok yapılarla da burada karşılaşılmıştır. Bu manastırda birçok Trabzon manastırında olduğu gibi bir kaya şapelinin etrafında inşa edilmiştir. Günümüzde geniş kütlesi ile ayakta kalabilmiştir. Kalın ve kesme taştan yüksek duvarlı manastırın girişi güneydedir. İki teras üzerine kurulan manastır kompleksi yüksek koruma duvarları ile çevrilmiştir. Kaya kilisesinin içinde ve girişindeki dış duvarlarda bulunan freskler bugün oldukça bozulmuş durumdadır. 1923 yılına kadar kullanılan manastır, daha sonra terkedilmiştir.
Alahan Manastırı Alahan Manastırı Mersin ili Mut ilçesi civarında büyük bir kilise örenidir. Alahan Manastırının olduğu yerde İsa’nın havarileri tarafından bir tapınağın yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bugünkü manastır öreni 5. yyda inşa edilmiştir. Manastırı yaptıran kişi manastırda lahdi ve bir kitabesi olan Tarasis adlı bir rahiptir.Ancak finansman büyük ölçüde Bizans imparatoru tarafından sağlanmıştır. Kimi kaynaklar manastırın M.S. 440-442 yılları arasında, kimi kaynaklar da M.S. 474 ten sonra inşa edildiği görüşündedir. Manastırın parlak döneminin Arap akınları başlayınca, yani 7. yyda sona erdiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte manastırın uzun süre ayakta kaldığı bellidir. 17. yyda ünlü gezgin Evliya Çelebi manastır için Usta elinden yeni çıkmış gibi duruyor tanımlamasını yapmıştır. Alahan Manastırı geniş bir alana yayılan bir komplekstir. Bu kompleks, Batı Kilisesi (Evangelist Bazilika), Manastır ve Doğu Kilisesi, kaya oyma keşiş odaları ile çevredeki mezarlardan oluşmuştur. Kompleksin taş işçiliği ve motiflerle bezeli zengin süslemeleri dönemin en usta ellerinden çıktığını göstermektedir. Ne var ki, Batı Kilisesi yıkılmıştır. Doğu Kilisesi ise bir ören olarak varlığını sürdürmektedir. Kilise 70 yıl sonra (532-537) inşa edilecek olan İstanbul'daki Ayasofya kilisesi ile ortak özelliklere sahiptir. Alahan manastırı 2000 yılında Dünya Kültür Mirası aday listesine eklenmiştir. Türkiye listesinin 12. sırasındadır.
Aya Nikola Manastırı Aya Nikola Manastırı, Kırklareli ilindeki Kıyıköy, Vize kasabasında bulunan dünyanın en eski taş oyma manastırlarından biridir. 6. yüzyıldaki Jüstinyen dönemine (M.S. 527-565) ait olup, kaya manastırlarının en iyi örneklerindendir. Kayalara oyulmak sureti ile oluşturulan manastırın zemin katı kilise, daha aşağıda bulunan bodrum katı ise ayazmadır. Ayrıca keşişlerin dinlenme ve ihtiyaç hücreleri de mevcuttur. Manastır kayalara oyularak meydana getirilerek kademe halinde hücreler olup, kuzeyindeki merdivenlerle altındaki ayazmaya inilmektedir. Manastır üç bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan birinci bölüm büyük bir kilise, ikinci bölüm kilise arkasındaki ayazma, üçüncü bölüm ise nartekse bitişik olan iki ayrı mekandır. Kayalar içerisine oyularak yapılan manastıra tuğla ve taştan yeni mekanlar eklenmiştir.
Aya Maryeros (Derinkuyu-Yeraltı) Manastırı Derinkuyu (Yeraltı Manastırı), Derinkuyu ilçesinde yer alır. Yer altında kurulan bu manastırın mazisi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Bu yeraltı şehrinde düzgün yollar, sarnıçlar, birçok odalar, savunma yerleri ve muazzam bir soğuk hava tesisi bulunmaktadır. Kapadokya’daki 36 yeraltı şehrinin en büyüğüdür. Bu yeraltı şehri 8 katlıdır. Burada Misyonerler okulu ile günah çıkarma yeri mevcuttur. Aya Maryeros diye bilen yeraltı manastırının etrafı yüksek duvarlarla çevrilidir. Manastırın yapılış tarihi bilinmemektedir. Ancak Manastır, kilise hayatından sonra akıl hastalarının tedavilerinde kullanılmıştır. Bir kaynağa göre de dünyanın ilk akıl hastanesidir. Türkiye’nin değişik noktalarından getirilen akıl hastalarının tedavi edildiği bir mekan olarak da kullanılması 1970’li yıllara kadar devam etmiştir. Yerli ve yabancıların ziyaretçi akımına uğramaktaydı. Manastır, tahrip olup kapatılınca ziyaretlerde sona ermiştir. Aya Maryeros’a taş merdivenlerle yeraltına doğru inilir. Buraya inildiğinde dört yanının ikisinde düz duvar ikisinin de apsis (camideki minber gibi) olduğu görülür. Ahşap işlemeciliğindeki titiz işçilik göze çarpar.
Gümüşler Manastırı Niğde'nin Gümüşler kasabasında bir kaya manastırıdır. Roma devrinde yapılmıştır. Büyük bir kaya kilisenin içine oyulan manastır Kapadokya bölgesindeki günümüze iyi korunarak gelmiş ve en büyük manastırlardan birisidir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen ören yerinde, saldırılara karşı alınan önlemler manastırın önemli bir din merkezi olduğunu gösteriyor. Manastır tüf kayalıklar içerisine oyularak yapılmıştır. Kare planlı avlunun çevresinde manastırın bölümleri yer alır. Günlük işlerin yapıldığı odaların kapıları avluya açılır, kuzeydeki büyük oda mezarlık olarak kullanılmıştır. Avludan yine kaya oyma bir koridordan geçilerek kiliseye geçmek mümkündür. Kilise içerisinde kaya oyuğu şeklinde dört sütun ve duvarlarda freskler mevcuttur. Resimler, Hazreti İsa’nın hayatını anlatır. Manastırın sol apsisinde (ucunda) yer alan Meryem, halk arasında da ‘Gülen Meryem’ olarak bilinir. İs tabakası altında kaldığı için resimler iyi korunmuştur. Freskler ve mimari özellikleri, manastırın 11. yy'a tarihlenebileceğini göstermektedir.
Barlaam Manastırı Barlaam Manastırı, Hatay ilinin Yayladağı ilçesinde harap hâlde bir manastırdır. Manastır, Türkiye-Suriye sınırına yakın bir konumdadır. Keldağ
Hititlerden başlayarak, Seleukosların ve Romalıların da kullandığı Kutsal yerlerdendir. MÖ. 3.yy’da burada bir Dorik tapınak vardı. MS 4. yüzyılda aziz olarak ilan edilmiş Barlaham (Barlaam) manastırın bulunduğu yere gelmiş, Zeus heykelini yıkarak keşişlerden oluşan bir topluluk kurmuştur. 6. yüzyılda bugünkü manastırın güneydoğu köşesine bir kilise yapılmış; ama bu kilise 526 Antakya Depremi'nde yıkılmıştır. Manastır 950-1050 yıllarında Gürcü papazlar tarafından tekrardan yapılmıştır. 1268 yılına kadar faaliyet gösteren manastır, bu tarihte terk edilmiştir.
Horomos (Ğoşavank) Manastırı Horomos manastırı, Ani’nin kuzeydoğusunda, Arpaçay’ın yanındadır. Ermenistan Kralı I. Abas(943-953) yaptırmıştır. 982′de yağmalanıp yakılmış, kısa zamanda yeni şapel ve kilise inşa ettirilmiştir. Manastırın, Türklerin Ani’yi 1064′te fethinden hemen sonraki hikayesi bilinmemektedir. Horomos, 13.yy’da önemli bir mezarlık olmuştur. Manastırın büyük kütüphanesi ve etkin hatt odası “scriptorium” vardı ve başpiskoposlarının burada ikamet ettiği sanılır. 14.yydan 17.yya kadar, manastırın tarihi bilinmez, bu ara dönemde terk edilmiş olması mümkündür. 1788′de manastır yenilenmiş, çan kulesi yapılmıştır. Manastır 1920′ye kadar işlevini görmeye devam etmiştir. Manastır iki ayrı grup yapıdan oluşur. Ana bölümü Arpaçay’a bakan uçurumların kenarında, yarımadanın en yüksek bölgesinde takviyeli duvarlarla çevrilmiş bir alanın içindedir. Ana kompleksin altında ve kuzeyindeyse bir yükseltinin üstüne sıralanmış üç kilise vardır. Çevrili alanın içinde şu an viran olan iki grup bina halen varlığını sürdürmektedir. İlk grup, manastırın en önemli kilisesi olan ve jamatunu, yani dış holü. Diğeri ise “The house of the relıcs” olarak bilinen ikinci gruptur. Önceden jamatunun önünden kapalı alanın girişinin etrafını bir dış avluya çeviren duvar geçermiş. Bu dış avlunun içinde misafirler için bir han olduğu düşünülen bir bina ve kapalı alanın güney ucunda ise keşişlerin kullandıkları bir sıra hücre varmış.
St.Simeon Stylite Manastırı St.Simeon Stylite Manastırı M.Ö. 6.yy’da yapılmıştır. Antakya-Samandağ Yolu ile Asi Irmağı arasında bir dağ üzerinde bulunur. Manastır kalıntıları Aknehir beldesinde 479m yüksekliğinde bir tepe üzerindedir. Bu manastır kayalar üzerine oyulmuş ve kesme taşlardan yapılmıştır. Birbirine paralel iki duvarla çevrili üç yandan girişi olan sekizgen bir avlu çevresinde düzenlenmiştir. . Günümüze son derece iyi bir konumda gelen yapının duvarları içerisine kayalara oyulmuş oturma yerleri dikkati çekmektedir. Mozaik döşemeli zemin kaçak kazılar sonucu yok edilmiştir. Manastırın tapınak kalıntıları, sarnıçlar, aziz odaları, mahzenleri ve onlara ait mimari parçalar çevreye dağılmış durumdadır. Manastır, Antakya’da St. Simeon’un bir sütun üzerinde 45 yıl yaşadığı yer olarak ün yapmıştır. St. Simeon ömrünün 45 yılını bu sütunun tepesinde yaptırdığı örtülü korunaklı bölümde geçirmiş ve bu süre Guinnes Rekorlar kitabında yer almıştır.
Şebinkarahisar Meryemana Manastırı Şebinkarahisar İlçesi, Kayadibi Köyünde bulunan manastır Bizans dönemine aittir. Sarp bir kayalığın tam ortasında büyükçe bir oyuk içersine yapılmasıyla Trabzon Sümela Manastırı anımsatan yapının buradan etkilenerek inşa edildiği tahmin edilmektedir. Sümela Manastırından sonra Türkiye’de bulunan en büyük kayaya oyulmuş manastırdır. Bir çok yapı kompleksinin bir arada bulunduğu manastırda yer yer düzgün kesme taş kullanılsa da aslında yapı düzgün olmayan yerli moloz taşlardan inşa edilmiştir. Yatakhane, dersane, kilise, yemekhane, çeşme ve diğer yapı komplekslerinin birarada olduğu manastır yapısı dıştan dikdörtgen, içten bazilika plan ile kubbeli haç planının birleştirildiği karma plan şeklindedir. Müze binası olarak kullanılan yapının hemen kuzeyinde bodrum üzerine üç katlı tarihi bir bina daha vardır ki burası da papaz evi olarak bilinmektedir. Yapısı bakımından yekpare bir kayanın içi oyularak yapılmış olan manastır 4 katlı olup, dördüncü katı kilisedir, diğer katlar çeşitli hizmetlere elverişli 32 odadan oluşmaktadır. Duvarları resimlerle süslenmiştir. Zamanında şifahane olarak da kullanılmıştır. Ancak yangın ve depremler nedeniyle büyük ölçüde tahrip olmuş durumdadır.
Rahibeler ve Rahipler Manastırı Göreme Açık Hava Müzesi’nin solunda yer alan peribacasının içine oyulmuş, 6-7 kattan oluşan mekanlar ‘Rahibeler Manastırı’ olarak anılır. Manastırın 1. katında yemekhane, mutfak ve birkaç oda; 2. katında freskli ancak yıkılmış bir şapel, 3. katında ise bir tünel vasıtasıyla ulaşılabilen kilisesi bulunmaktadır. Kilise, 3 apsisli, çapraz kubbeli ve 4 sütunludur. Ana apsiste yeralan templon oldukça iyi korunmuştur. Kilise’nin kuzeydoğu köşe tavanı hariç, diğer kısımları kubbelidir. Duvarlarda direk ana kaya üzerine kırmızı boya ile geometrik süslemeler resmedilmiştir. Kuzey haç kolunda ise bir kaide üzerinde ayakta duran, sol elinde kitap, sağ eliyle takdis yapan İsa tasviri yer alır.Kilise, İsa tasvirinin sol elinin aşağısında yer alan kazıma tekniğiyle yapılmış 1055 tarihine göre 11. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir.Manastıra katlar arasındaki bağlantı tünellerle sağlanmıştır. Tehlike anında tünelleri kapatmak üzere -yeraltı şehirlerinde olduğu gibi- sürgü taşları kullanılmıştır. Kızlar Manastırı’nın karşısında yer alan Rahipler Manastırı ise 3-4 kattan ibarettir. Erozyon nedeniyle katlar arasındaki geçişler kapandığından sadece giriş katındaki birkaç oda gezilebilmektedir. Kapadokya’da manastır hayatı 1000 yıl kadar sürmüştür
Sümela Manastırı Sümela Manastırı, Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan derenin batı yamaçlarında Kara (Eski Yunanca adı: Mela) tepesi üzerinde deniz seviyesinden 150 m yükseklikteki eski Yunan Ortodoks manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela veya Theotokos Sumeladır. Kilisenin MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği sanılmaktadır. Anadolu'da sıkça rastlanılan Kapadokya kiliseleri tarzında yapılmıştır, hatta Trabzon'da Maşatlık mevkiinde benzeri bir mağara kilisesi daha vardır. Kilisenin ilk kuruluşu ile manastır haline dönüşümü arasındaki bin yıllık dönem hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. 14. yüzyılda Türkmen akınlarına maruz kalan kentin savunmasında ileri karakol görevi üstlenen manastırın statüsünde Osmanlı fethinden sonra bir değişiklik olmamıştır. Rus işgali sırasında Maçka civarındaki diğer manastırlar gibi bağımsız bir Pontus devleti kurmak isteyen Rum milislerin karargahı olmuş, nüfus mübadelesi ile bölgedeki Hristiyanların Yunanistan'a gönderilmesinin ardından boşaltılan Kilise, bir yangın sonucu harap olmuştur. Kültür Bakanlığı tarafından yakın zamanda onarılana dek kaderine terk edilmiştir.
Manastır kayalar üzerine oturtulmuş bir yapı olup, Kaya Kilisesi ve yapılar olarak iki bölümden oluşur. Kilise tavanları 17.18. yüzyılda yapılan fresklerle süslenmiştir. •Kilise içinde Meryem figürleri Gürcülerin kullandıkları Gürcü madonna şeklinde resmedilmiştir. •Asıl kilisenin absid kısmında, güney duvarında yukarıda Meryem'in doğuşu ve mabede sunuluşu, tebliğ, İsa'nın doğuşu, mabede sunuluşu ve hayatı, altta İncilden resimler. •Güney kapısında Meryem'in ölümü ve havariler. •Kilisenin doğuya bakan yukarı kısmında 2. sırada Genesis, Ademin yaratılışı, Havva'nın yaratılışı, Tanrı'ın tembihi, İsyan (Adem ile Havvanın yasak meyveyi yemeleri), Cennetten kovulma. 3. sırada: Yeniden dirilme, Thomas'ın şüphesi, Kabirde bir melek, Nikaia konsülü. •Absid kısmının dışında, yukarıda Mikail, Cebrail bulunmaktadır. Kiliseye gelmeden önce sol tarafta bulunan çeşme, Sivri Kemeri ve Takçe İslami yapılardandır.
KAYNAKÇA
http://tr.wikipedia.org
http://www.tarihimekanlar.net
http://hagiabyzantion.blogspot.com/
TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ İNANÇ TURİZMİ MERKEZLERİNDEN BİRİ: SUMELA (MERYAMANA) MANASTIRI – MEHMET ZAMAN
II. ANDRONİKOS DÖNEMİ KONSTANTİNOPOLİS MANASTIRLARININ TOPLUMLA İLİŞKİSİ - ESRA GÜZEL ERDOĞAN
ORTAÇAĞ DOĞU HIRİSTİYANLIĞINDA MİSTİK HAYAT- MURAT TURAL
MOR LOOZOR MANASTIRI - ŞÜKRAN YAŞAR
MARDİN VE ÇEVRESİNDE SÜRYANİLER – ZEYNEP GÜL KÜÇÜK
İSTANBUL ADALARINDA KORUNMASI GEREKEN TARİHİ DOKU – NURİYE GARİPAĞAOĞLU
ORTAÇAĞ MANASTIR SİSTEMİ: DOĞU VE BATI MANASTIRLARI – SEMA DOĞAN
DERİNKUYU YERALTI ŞEHRİ – DEMET OKUYUCU
HAZIRLAYAN NAZLI CAYMAZ 20090331009