ve birden koşmaya
başladılar
sayı: 1
“zırhımda titanyum içimde çelik sinir telleri.”
alihan poyraz fatih ceyhan
ön kapak çizimi aleyna özden
vayyyyy be. ne yorgunluk ama. ben fatih. şu an okuyor olduğunuz bu giriş yazısının bu paragraftan sonraki iki paragrafı benim kalemimden son iki paragrafı da alihan tarafından kaleme alındı. bu fanzinin tüm hakları da saklıdır. fena sakladım moruk. yerini söylemem. bir şeyler demeye serüvenin başlangıcından başlamayı isterdim ama o kısımdan alihan bahseder herhalde. bölümlerimizi birbirimizden habersiz yazıyoruz. ilk olarak ekibin mehmet aurelio’su olan aleyna özden’e acayip teşekkür ediyorum. hem çiziyor hem fikir alıp veriyor hem alihan’ın sevgilisi hem de yemek yapmaktan üşenmiyor. kralsın aleyna. sa ol ve de var ol. çok saattir arka kapak için bir şeyler ayarlamaya çalışıyorum. göz kapaklarımı zor taşıyorum ama uyumayacağım. en azından bu yazı bitene kadar uyumayacağım. yanında bulunmaktan en çok keyif aldığım iki insanla aynı ortamda yazıp, çiziyor olmaktan acayip memnunum. muhtemelen bu yaptığımız iş dışında da başka bir ekip çalışmasında bulunmayacağım ömür boyu. bu işi de artık alihan ile aramızda ekiplik durum olmadığı için, beraber aynı damarlarda ilerleyen kandan olduğumuzdan yapıyorum. şunun keyfini hepinizin alıyor olmasını isterdim. acayip duygusalım bu aralar. yeni bir yalan buldum kendime. ondan böyle oluyor. ama keyifliyim. sözü alihan’a bırakıyorum. hi there, i’m using whatsapp. 15 ağustos 2017’de başlayan ev arkadaşı yolculuğumuz koşarak devam etsin istedik diye fanzin yaptık. yaptığımız işi markalaştırmadan sadece kendimiz yapmak istediğimiz için yaptık ve yapacağız. arka planda taşşaklı işleriyle bize bambaşka renk katan sevgilim, yaptıkları için ve geçen sene sevgilim olmayı kabul ettiği için teşekkür ederim. neden sorusuna en doğru cevap “canımınız istedi moruk” olacaktır herhalde ya, kafamıza göre bir iş çıkartmak istedik hem de sikko sikko genel yayın yönetmeni, editör, yarak, kürek ünvanlar olmadan saçmalayabilme ve küfür edebilme özgürlüğüne sahip olmayı istedik. “fanzin kültürü şöyle moruk.”, “şunlar şu fanzinde takılıyor bunlarla konuşmayı keselim.” ve “yeni sayımıza eser atar mısınız?” gibi söylemler (yeni yeni bir şeyler çıkartmaya başlamışken biz de düştük bu tongalara enayi gibi) bize kocaman bir sıkıntı haline gelmeye başladı iyice ve birden koşmaya başladık. çekirdeği alıp napıyo bu aq salakları demeye hazır olun. şov başlıyor…
BİR HAP ATIP ŞU KIRGINLIKLARA BİR SON VERELİM fatih ceyhan
Babaannem bir haftasını takip ettiği dizide neler olacağını düşünerek geçiriyor. Acayip keyifliyim. Dilim uyuşuyor. Bazen kalp atışlarımı sayabiliyorum. Acayip keyifliyim. Tanımadığım birinin spotifyde en son dinlediği şarkıyı dinliyorum. Sigarayı bıraktım. Yaz oradan 5 kilo daha bünyeye. Acayip keyifliyim. Babamın emeklilik yaşı geldikçe bozulan şeyleri tamir etme skilli açılıyor. Bir hoparlörü tamir ederken izledim. Acayip keyifliyim. Kendi evime geçtiğimde sirke yapmayı öğreneceğim. Sorumlu olduğum çok kişi var. Sorumlusu olduğum oldukça suç. Acayip keyifliyim. Bu aralar aklıma çok fazla şiir fikri geliyor ama unutuyorum. Çok unutkanım. Kime anlatsam kendisinin de unutkan olduğunu söylüyor. Acayip keyifliyim. Gittikçe büyüdüğüm mahallenin bağlarından kopuyorum. Aklıma ilk iş kavga gelmiyor. Acayip keyifliyim. Aşık olabiliyorum. Kadınlara kolay kapılıyorum. Mesela geçenlerde sevdiğim bir kadının başkası tarafından sikildiğini öğrendim. Acayip keyifliyim. Yine bu aralar çok gülüyorum. Bu duruma bedenime hücum eden bir kanser türünün güldürerek öldürme etkisi olmasının sebep olduğuna inanıyorum. Acayip keyifliyim. Çok fazla işçi sınıfı derdi anlatıyorlar. Kaç yaşında emekli olacağından bana ne. Acayip keyifliyim. Çok kilo aldım. Ölçtüm iki yıl önceki halimle bu halim arasında 14 kilo var. Acayip keyifliyim.
En çok intihar etmeyi düşünüyorum. Ev arkadaşım da düşünüyormuş. Acayip keyifliyim. Seni seviyorum ama seni de sikecekler biliyorum. Acayip keyifliyim. Kardeşimde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu varmış. Genetik olabilirmiş diyorlar. Bu yaştan sonra bu şüpheyle yaşayamam. Acayip keyifliyim. Lan böylesi şiir yazmaktan daha eğlenceliymiş. Acayip keyifliyim. Boşu boşuna dört yıldır üniversite okuyorum. 65 yaşına kadar bir fabrikada demir dövmeye mahkum birkaç akrabam bu duruma içten içe sırıtsa da on beş yıl daha boşu boşuna üniversite okuyacağım amına koyduklarım. Acayip keyifliyim. Hayır kardeşim, o bahsettiğin filmi izlemedim ve izlemeyeceğim. Acayip keyifliyim. Seni istedikleri gibi siksinler yine de seni seviyorum. Acayip keyifliyim. Katip, arzuhalım yaz yare böyle acayip keyifliyim. Umursamaz olmak işime geliyor ama arkadaşlarım önemsenmek istiyor. Acayip keyifliyim. Istanbul (not Constantinople) şarkısını dinleyerek kafamı sallıyorum. Acayip keyifliyim. “Oğlum ben seni çözdüm ya, sen şöylesin” diye lafa giren birkaç dallamaya vermek üzere çantamda plaket taşıyorum. YILIN AMINA KOYUCUSUSUN BİRADER SEN. Nasıl çözdün ama iki dakikada beni. Acayip keyifliyim. Selda Bağcan dinliyorum şimdi de. Sabah düzgün bir kahvaltı yapacağım.
Zifir 10 Nikotin 8 Karbon Monoksit 10 alihan poyraz
bu kenti bu noktadan aleve vermek ister miyim? iki buçuk lira farkla yirmi yedi yaşında kokainden ölmek ya da bu toprakları yaratmak falan küçük dağları biliyorum limitlerim olmalı ama diyorum ben dişlerimle dişlileri düşlüyorum ben şimdi konunun hır konumu kendimi harlıyorum kaçıyorum kendini yargılayamayanlardan çünkü bilin sesi çok çıkan haklı değildir her zaman kendi yargısını hak sanan kendi yargısında boğulur bilin bunu öz değil sözdür kabulü işin ve kolayca kanabilir bir insan istediğine çünkü kandan gelen kana gider işte silinsin diyorum bu fikirlere silinsin hatta lütfen katlanamıyorum bu bakışlarınıza da ve karşı çıktıklarınıza karşı çıkmanın ilk kuralı ona özenmektir hatırlıyorum ve diyorum bilinsin sizin şiir diye ortaya koyduklarınıza karşı ben çocuğu koyuyorum
evet bir savaş ilanıyım ben dedim bilen çünkü kandı ilk emdiğim meme uludum içimden bir bozkırdım bu yüzden her bozkır kadar savaş demektir benim adım
içim kurulu düzeni tez antitez ve benim milenyum üzerine düşündüklerim şehrin içinden geçişim sokak köpekleri tekme ve devlet üzerine yaşım yani yirmi iki yani programın gerisindeyim üzerine karanlık şiiri bol bir tarikatken farklı bir benin bana sıktığı mermiden sıçrayıp da kendim olmamı ve rahme düşüşümü açıklamayan aşk nasıl olur da beni sana yamardı her şey hiçbir şeydir alnıma işleyin ve lafı gelmişken sanatımı kısıtlayan tek şey beynimdir çünkü beynim jilet değmedikçe bileğime keskinliği bilmezken bir bar köşesinde kusarken beynim nasıl olur da bu kini ve halsizliği ve en içten dileklerimi bilirdi
poyrazdım poyrazların gölgesinde ve öğrenirken ismimi sillelerden teğet geçtiğimde ısırdım hayatın baldırlarını ilk kanımdı oraya akıttığım benimle savaşacaksa bir şahış önce onunla neden savaşmayacağımı bilmeli çünkü benim kurallarım prestijimdir derim mesela bir kere değiştirilebilir yanlış kitleye hitap ediyorumdur dinlemiyorsa kimse beni çözdüğüm bu sikko şifreyi sesimle biliyorum ben de biliyorum kuşları çiçek böcek demeyi kitap reklam para için dinlenmeyi fakat şiirim benim şah damarımdır diğer bütün damarlarımı patlattım yücel diye ve tükürerek bütün o pis suratlara git gide sertelerek savunacağım seni annem hala yaşıyor ve bir keresinde ölebileceğini düşündüm o günden beri affetmiyorum kendimi
SORGAZM ilk attıran kazanır Evvvet. En sevdiğimiz noktadayız. Fatih olarak açıklamayı şu an ben yapıyorum. Alihanla birbiriyle alay etmekten ve salak salak konuşmaktan inanılmaz keyif alan iki insanız. Bazen birbirimizi rahatsız edecek noktaya bile getiriyoruz bunu ama asla vazgeçmiyoruz. Kavgalara kadar gidebiliyor konu. Fanzin çıkarma fikrimiz varken bu durumu fanzine de yansıtmak istedik. Bu içerikte de birbirimiz hakkında asla merak etmediğimiz üçer tane soru soracağız. Tamamen götlük amaçlı. Sorularda ve cevaplarda herhangi bir sansür bulunmuyor. Konu sınırlanması da bulunmuyor. Yırtık iki tane insanın şamatasından ibaret tamamiyle. Önce ben Alihan’ın sorularını cevaplayacağım. Sonra da Alihan benim sorularımı cevaplayacak. Keyiffffli okumalar.
Fa t i h ’ i n D ü nya s ı AP: Şiire mi önce başladın masturbasyona mı? FC: İlk masturbasyon beşinci sınıfta mayıs ayının sonu gibiydi. Karneye yakın. Şiir benim için biraz daha geç dönem uğraşı. 17 yaşında falan daha yeni yeni bir şeyleri bir araya getiriyordum. Ama ikisi de aynı yola çıkar benim için. Attırma meselesi. Fiyk fiyk fiyk. AP: Genç masturbasyonculara önerilerin neler? FC: Öncelikle ilk önerim bırakmaları. Uzun zaman yüz-göz olmayınca çenesine vuruyor insanın. Çene=sosyallik. Belki daha ilerisi. Ha illa diyorlarsa bizler birer asosyal otuzbirci gamer orospu evladı olacağız o zaman çıkarsınlar kağıdı kalemi. Not almaya başlasınlar. Geçenlerde altmışlı yaşlarındaki bir arkadaştan aldığım bilgiye göre prostat kanserini önlüyormuş moruk. Reçetesi günde 1. Tıbbi bu bilgiyi geçecek olursak eğer ırk yelpazenizi geliştirin. Hep amerikan hep yüksek prodüksiyonlu olmaz. Kameralarınızı bir gün Slovenya’ya çevirin. Bakın ne kadar tatlılar, ne kadar nazikler, ne kadar partnerlerinin isteklerine önem veren insanlar var. Haftada bir gün Türk endüstrisinden de 1-2 video patlatabilirler. Nasıl olunmaması gerektiğini anlamak için harika örnekler var. Amk Türkoları. Az insan olun. Başka ne diyebiliriz diye düşünüyorum. Eğitiminizi aksatmayın
gençler ya. Tam ders çalışırken dur bir postada atayım ondan sonra devam ederim bataklığına düşmeyin. Ders mers çalışamazsınız ondan sonra. Bu ne oğlum sayfa posta gazetesindeki haydar dümen’in sayfasına döndü. Japondan uzak durun. Bir şey anlaşılmıyor. Ne diyeyim daha yeter bu kadar. AP: Neslinizin gençlik döneminde pornografik görüntülere ulaşma zorluğundan dolayı daha büyük bir iş başardığını düşünüyor musunuz? Eski nesil ile yeni nesili kıyaslarsanız kim büyük işler başarabilir? FC: Bizim neslin şu krallığına bakar mısın hayal gücüyle neler başarmış bir nesil bu. Bu duruma ulaşmanın zorluğu bizim zamanımızda bunu bir bağımlılık yapmıyordu. Şimdiki nesle baktığımızda her şey ellerinin altında. Bir google aratmasına istediği herkesin krokisine ulaşabiliyor. Ulan bizde düşün dur acaba şurası şöyle miydi burası böyle miydi. Gelene kadar elli yola sapıyorduk. Şimdiki nesil için bu bir artık bağımlılık. Haroin gibi, sigara gibi, alkol gibi. İşe koyulmadan izlenecek videolar hazırlanıyor, kayganlaştırıcılar, oturulacak yerin rahatlığı, bilmem daha neler. Hepsinin bir ön hazırlığı var. Eminim gün içerisinde akşam şu kategoriden izlerim diye düşünen insanlar var artık. Ulan bizde böyle miydi. Kuru kuru yaptık ne yaptıysak. İnsana dokunuyor. Bunları göz önüne aldığımızda tabii ki bizim nesil daha büyük işler başarabilir. Bunlar rahata alışmış. Üşenme dürtüleri aktif bunların. Bizim gibi hayal edemedikleri sürece hiçbir şeyi bizim kadar iyi yapamazlar. Nokia 6600
A l i h a n I n Wo n d e r l a n d F C : Hiç okurkerken erekte olduğun bir şiir oldu mu? Cinsel öğeler kullanılmadan iyi yazılmış olmasıyla şiir cinsel obje kimliği taşıyabilir mi? A P : okurken erekte olmaktan ziyade çok keyiflendiğim için bi 31 patlattığım birkaç şiir oldu. Kan Kalesi, Sahtiyan, Çağdaş Bir Ürperti bunlara örnek olabilir. Yeni tanıştığım ve bana yeni kapılar aralayan kilometre taşı bir şiir okuduğumda bi 31 patlar.
Bir şiirin cinsel öğeler kullanılmadan çağrışım yoluyla cinselliği yansıtabilmesinin biraz bireyselliğe bağlı olduğunu düşünüyorum. Okuyucu kendi perspektifinden bir şeyler bulabilirse iyi yazılmasına bile gerek duymadan şiire cinsel bir anlam yükleyebilir. Sonuçta damacanaspor bir ülkedeyiz kağıdı bile sikebilirler. FC: Hayatına giren ilk siyasi figür neydi? (Dedenin muhtar adayı olabilir ya da küçükken götürüldüğün bir miting) Atatürk hariç. AP: Hayatıma giren ilk siyasi figür Bülent Ecevit’tir. Dedem Karaoğlan’a gönül vermiş bir göçmendi ve başka partiden adama kız bile vermem modlarında takılırdı. Karaoğlan’ın bir iki şiirini bulup ona okumuşluğum var küçükken. Dedo sağ olsun severim Ecevit’i. FC: İleride geçmişe baktığında deliler gibi kahkaha atabilmek için şu an saçma sapan şeyler düşünüyor musun? Bir örnek de alabilirsek keyifleniriz. AP: Ben açık hava fotoğrafçısıyım ve dışarıda fotoğraf çekerken ya da mecraya doğru giderken düşünmeye çok vaktim kalıyor. Ben de nasıl kolaydan para vursam diye düşünüyorum ya da senaryolar yazıyorum. Mesela benim patrona silah çekiyorlar ben de önüne atlayıp oscarlık bi konuşma çakıyorum hemen. “abi o benim babam gibi, beni vurun abi” tarzı küçük emrah’lıklar yapıyorum. Sonra kurtarıyorum patronu o da helalinden bikaç milyon atıyor bana. Böyle böyle yolda canım sıkılırken kimi zaman ben poyraz, alihan poyraz tarzı james bond hikayeleri olsun, ev arkadaşımı vurmuşlar da gidip analarıyla cima eylemek olsun gibi eylem içeren gereksiz, oğlumla taşşak geçebilmek için düşündüğüm tonla şey var.
GEÇMİŞTEKİ KOMBOLARIM fatih ceyhan
6. sınıftayken beni “lan bizim orada bir paket sigaraya adam öldürecek insanlar var akıllı ol” diye tehdit eden bir çocuğu bedavaya dövdürmüştüm. Acayip keyifliydi. O zamanlar gövde gösterisi yapmak, diğerlerinden üstün görünmek ne kadar cazip geliyordu. Mahalledeki arkadaşlara okulda asla yapmadığım şeyleri yapmış gibi anlatmak; okuldaki arkadaşlara da mahallede asla yapmadığım şeyleri yapmış gibi anlatmak... -Offf var ya geçen mahallede şöyle oldu. -Off o da bir şey mi bizim mahallede böyle oldu. -Lan bizim okulda Samet laboratuvarda kızla öpüşmüş. -Lan o da bir şey mi bizim Samet kazan dairesindeki kazanı... İsmi değiştirin bari lan. Ne çok aynı isimli insan vardı farklı mahallelerde. Bütün taşaklı şeyleri aynı isimdeki insanlar yapıyordu. Acaba arkadaşlarımız tarafından kaçımız kaç tane sidik yarışında iddia arttırmak için öne sürüldük ve o öne sürülen iddialardaki olaylarımızdan kaçını yalan olarak anlatmıştık. Meraktan ölüyorum. -Oğlum Elvan’ın babasının silahı varmış lan. -O da bir şey mi lan bizim Elvan’ın babası Türk Silahlı Kuvvetleri. O zamanlar okulda yaşadığımı iddia ettiğim bu tür yalan olayları mahallede benden yaşça büyük insanlara anlattığım zaman pek umursamıyordular. Ulan insanı hiç mi etkilemez diye düşünüyordum. Bu keyfin yakın yaştakilerle çıkarılabileceğini şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Beş yaş büyüktü benim yaşıma en yakın olan. Nasıl anlaşıp geldik bu yıla kadar hala şaşıyorum. İyi dövüşüyorlardı ama. 9 yaşındaki kardeşim Ahmet okuldan geldiği zamanlar anlatmaya başladığı okuldaki garip olaylarla geldi bu konu aklıma. Ahmet’in hayal gücü pek bilgisayar odaklı geliştiğinden “Abi arkadaşlarla yarıştık. Oğuz birinci oldu. Ona Portal robotu verdiler. Ben ikinci oldum. Bana da Portal silahı verdiler.” gibi hikayeler söz konusu oluyor. Portal dediği bir video oyunu. Bir şey sallıyorsun bari sen birinci ol enayi. “Aferin lan” diyorum ben de “bu Portal silahı işimize yarayacak.” Seviniyor. Kralsın Portal Ahmet.