10 minute read

Bölüm 20 Mesih’ in Dönüşüne Sevgi

Esinleme 14’te, ilk meleğin bildirisinde büyük bir ruhsal uyanıştan söz edilmektedir; “Bundan sonra göğün ortasında uçan başka bir melek gördüm. Bu melek, yeryüzünde yaşayanlara - her ulusa, her oymağa, her dile ve her halka - iletmek üzere sonsuza dek kalıcı olan Müjde’yi getiriyordu. Yüksek sesle şöyle diyordu: “Tanrı’dan korkun! O’nu yüceltin!

Çünkü O’nun yargılama saati geldi. Göğü, yeri, denizi ve su pınarlarını yaratana tapının!” (Esinleme 14:6,7).

Bir melek, taşıdığı bildiriyle yapılması gereken işin yüce karakterini, onun gücünü ve yüceliğini temsil eder. Meleğin göğün ortasındaki uçuşu, ‘yüksek ses’, bildirinin ‘her ulusa, her oymağa, her dile ve her halka iletilmesi’, bütün bu olayın ne denli hızlı ve yaygın bir şekilde gerçekleştiğini gösteriyor. Bildirinin iletilmesiyle birlikte yargı da başlayacaktır.

Bildiri, yalnızca son günlerde duyurulabilecek olan müjdenin bir parçasıdır, çünkü yalnızca bildirinin duyurulmasıyla birlikte yargı saati gelmiş olacaktır. Daniel’e, peygamberliğin son günlere ilişkin kısmını son zamanlara dek kapatması ve mühürlemesi söylenmişti (Daniel 12:4). Peygamberliklere göre o zamana dek yargıyla ilgili bir bildiri duyurulamazdı.

Pavlus Mesih’in gelişini kendi zamanında beklememesi için kiliseyi uyardı. İmandan büyük dönüş gerçekleşmedikçe ve ‘yasa tanımaz adam’ ortaya çıkmadıkça Rabbimizin gelmesini bekleyemeyiz (2.Selanikliler 2:3’e bakın). ‘Yasa tanımaz adam’, ‘Mahvolacak adam’, 1260 yıl boyunca hüküm süren papalığı temsil etmektedir. Bu süre 1798’de sona ermiştir. Mesih’in gelişi o zamandan önce gerçekleşemezdi. Pavlus, Hıristiyanlık döneminin tümünü 1798 yılına kadar dikkatle uzattı. Mesih’in ikinci gelişinin duyurulması, bu yıldan sonra başlayacaktır.

Geçmiş çağlarda hiç böyle bir bildiri verilmemişti. Gördüğümüz gibi Pavlus bunu vaaz etmedi. Rab’bin gelişi için uzak geleceğe işaret etti. Reformcular da bunu duyurmadılar. Martin Luther yargının kendisinden 300 yıl kadar sonra gerçekleşeceğini belirtmişti. Ancak 1798 yılından beri Daniel kitapçığının mührü açılmış ve birçok kişi yargı bildirisinin artık yakın olduğunu duyurmuştur.

Farklı ülkelerde eşzamanlı

On altıncı yüzyılın Reformu gibi Advent (Rab’bin Gelişi) Akımı da farklı ülkelerde aynı anda ortaya çıktı. İmanlılar peygamberlikleri incelemeye başladılar ve sonun yakın olduğuna ilişkin ikna edici kanıtlar gördüler. Farklı imanlı toplulukları, sadece Kutsal Yazıları çalışarak Kurtarıcı’nın gelişinin yakın olduğu inancına vardılar.

Miller’ın peygamberlik açıklamalarından üç yıl kadar sonra, ‘dünya müjdecisi Dr.Joseph Wolff’ Rab’bin gelişinin yakın olduğunu duyurmaya başladı. Almanya’da İbrani bir ana babadan dünyaya gelmiş olan Wolff, daha genç yaşlarında Hıristiyanlığın gerçeklerine iman etmişti. Babasının evinde, dindar Yahudilerin Mesih’in gelişinin yüceliğine ve İsrail’in yeniden kurulmasına ilişkin konuşmalarına kulak kabartıyordu. Bir gün Nasıralı İsa’dan söz edildiğini duyan Wolff, O’nun kim olduğunu sordu. “Çok yetenekli bir Yahudi” diye cevap verdiler, “ama kendisinin Mesih olduğunu iddia etti, Yahudilerin önderleri de O’nu ölüme mahkum etti.”

“Neden Kudüs mahvoldu ve biz esaret altındayız?” diye sordu çocuk.

Babası, “Ne yazık ki, Yahudiler peygamberleri öldürdüler” dedi. Çocuk düşünceyi o anda kavradı; “Belki İsa da bir peygamberdi ve Yahudiler O’nu masum olduğu halde öldürmüşlerdi.” Wolff, Hıristiyan kilisesine girmesi yasak olduğu halde, vaazları dinlemek için kapı önünde gezinirdi. Yedi yaşındayken imanlı bir komşularına İsrail’in gelecekte Mesih’in gelişiyle kazanacağı zaferle övünüyordu. Yaşlı adam nazik bir dille şöyle cevap verdi: “Canım oğlum, sana gerçek Mesih’in kim olduğunu söyleyeyim: O Nasıralı İsa’dır... Atalarınız O’nu çarmıha germiştir. Eve gidip İşaya’nın otuz üçüncü bölümünü oku; İsa Mesih’in Tanrı’nın Oğlu olduğunu göreceksin ”

Wolff eve gitti ve ayeti okudu. O peygamberlik Nasıralı İsa’nın yaşantısında nasıl da yetkin bir şekilde yerine gelmişti. Hıristiyan komşunun sözleri doğru olabilir miydi? Çocuk babasına peygamberliğin açıklamasını sordu, ama öyle sert bir sessizlikle karşılaştı ki bir daha asla bu konuya değinmeye cesaret edemedi.

Henüz on bir yaşındayken eğitim almak, inancını ve mesleğini belirlemek için hayata atıldı. Tek başına ve parasız olduğu halde rotasını çizmeye koyuldu. Dikkatle çalışarak kendini geliştirdi ve İbranice öğretmeye başladı. Roma’nın inancını kabullenmeye yönlendirildi. Roma’daki Propaganda Kolejinde çalışmalarını sürdürmeye gitti. Orada kilisenin bozukluğunu görüp reform yapılmasını istedi. Bir süre sonra açığa alındı. Asla Katolikliğin tutsaklığı altına girmemeye kararlıydı. Bu arada Katolik kilisesi Wolff un adam olmayacağını ilan ederek onu dışladılar. Sonra İngiltere’ye giderek İngiliz Kilisesine katıldı. İki yıllık çalışmadan sonra kendi ruhsal hizmetine başladı.

Wolff peygamberliklerin, Mesih’in güç ve yücelik içinde ikinci gelişini vurguladığını görüyordu. İnsanları vaat edilen Mesih olarak Nasıralı İsa’ya, O’nun ilk gelişine ve günahlar için kurban oluşuna yönlendirirken, aynı zamanda ikinci gelişini de öğretiyordu.

Wolff Rab’bin gelişinin yakın olduğuna inanıyordu. Peygamberlik dönemlerine ilişkin kendi yorumları, Rab’bin dönüş tarihini, Miller’ın belirttiği zaman dilimine yerleştiriyordu. “Rabbimiz bize zamanların belirtilerini vermedi mi? İncir ağacının yapraklarına bakarak yazın yaklaştığını anladığımız gibi kendi gelişinin belirtilerini de aynı şekilde bilmemizi istemedi mi? Tıpkı Nuh’un gemiyi hazırladığı gibi bizler de zamanların belirtilerine bakarak ye-terince bilgi sahibi olabiliriz.”

Yaygın yorumların karşısında

Yaygın Kutsal Yazı yorumlama sistemine ilişkin Wolff şöyle yazdı: “Hıristiyan kilisesinin büyük bir kısmı Kutsal Yazı’ nın düz anlamından ayrılmaktadır. Yahudileri okurken diğer ulusları, Kudüs’ü okurken kiliseyi, yeryüzünü okurken gökyüzünü anlamak zorunda olduklarını sanıyorlar. Rab’bin gelişini okurken de, imanlı toplulukların gelişimini anlıyorlar. Onlara göre Rab’bin dağına çıkmak, Metodistlerin büyük toplantısı anlamına gelmektedir.” Wolff, 1821’den 1845’e dek Mısır’ı, Suriye’yi, Filistin’i, Buhara’yı, İran’ı, Hindistan’ı ve Amerika’yı gezdi.

Kitaptaki güç

Dr. Wolff en barbar ülkelerde korunmasız yolculuk etti; zorluklara katlanarak sayısız tehlikeye düştü. Açlık çekti, köle olarak satıldı, üç kez ölüme mahkum edildi, soyguncuların eline düştü, ve birkaç kez susuzluktan ölümle burun buruna geldi. Bir keresinde soyuldu ve dağlarda yüzlerce kilometre yürümek zorunda .bırakıldı. Yüzünü kar döverken ayakları donmuş toprakta mahvoldu.

Vahşi ve düşman oymaklar arasında gezerken dikkatli olması için uyarıldığında kendisinin zaten silahlı olduğunu söylüyordu: “Mesih’in gayretine ve duaya sahibim. O’nun yardımına güveniyorum. Tanrı’nın ve komşumun sevgisi yüreğimde, Kutsal Kitap elimdedir. Kitap’taki gücü hissediyorum. O’nun kudreti beni destekliyor.”

Wolff bildiriyi yeryüzünde insanların yaşadığı büyük bölgelere ulaştırmak için mücadele etti. Yahudiler, Türkler, Hindular, başka ulustan ve ırktan insanlar arasında Tanrı’nın Sözünü yaydı. Çeşitli dillerde Mesih’in gelişinin yakın olduğunu haber verdi.

Buhara’da, ayrı bir halk grubu Rab’bin yakında geleceği öğretisine inanıyordu. “Yemenli Araplar, Mesih’in ikinci gelişini ve yücelik içinde egemenlik süreceğini bildiren Si’ra adında bir kitaba sahiptirler. 1840 yılında büyük olayların gerçekleşeceğine inanıyorlar.”

“Ayrıca Dan oymağından İsraillilerle karşılaştım. Onlar Rehab’ın çocuklarıyla birlikte yakında Mesih’in bulutlar içinde geleceğine inanıyorlar. ”

Buna benzer bir inanca başka bir müjdeci Tatar halkının arasında rastlamıştı. Tatar bir rahip, müjdeciye Mesih’in ne zaman ikinci kez geleceğini sordu. Müjdeci bu konuda hiçbir şey bilmediğini söyleyince, rahip bir Kutsal Kitap öğretmeninde böyle bir cahilliğe şaştığını belirtti. Peygamberliğe dayanan kendi inancına göre Mesih’in 1844 yılında döneceğini söyledi.

Dönüş bildirisi ingiltere’de 1826 yılında dönüş bildirisi İngiltere’de vaaz edilmeye başladı. Dönüşün tam zamanı genellikle belirtilmiyor, ama Mesih’in yakında güç ve yücelik içinde döneceği duyuruluyordu. Bir İngiliz yazar İngiltere Kilisesinin 700 kadar hizmetlisinin, ‘Egemenlik müjdesini’ duyurmaya adandığını yazmıştır.

Rab’bin geliş tarihi olarak 1844 yılını gösteren bildiri İngil-tere’de de yayıldı. Amerika

Birleşik Devletlerinden gelen Advent yayınları geniş bir şekilde dağıtıldı. 1842’de Amerika’da advent inancını kabul etmiş olan İngiliz Robert Winter, Rab’bin gelişini ilan etmek amacıyla memleketine dönüş yaptı. Birçok kişi onunla birleşerek İngiltere’nin çeşitli yerlerinde bildiriyi yaydı.

Güney Amerika’da, Cizvit bir İspanyol olan Lacunza, Mesihin yakın dönüşünün gerçeğini kabul etti. Roma’nın eline düşmemek için kendisini Rabbi Ben-Ezra adında Yahudi bir imanlı olarak temsil eden bir kitap yazdı. Kitabı 1825’te İngilizce’ye çevrildi. Böylece İngiltere’de uyanan ilginin derinleşmesini sağladı.

Esinleme bengel’e açıklanıyor

Almanya’da öğreti, Lutherci bir hizmetli ve Kutsal Kitap bilgini olan Bengel tarafından öğretiliyordu. Esinleme 21’den bir vaaz hazırlarken, Mesih’in ikinci gelişinin ışığı onun zihnini aydınlatmıştı. Böylece Esinleme’nin peygamberliklerini anlamaya başladı. Peygamber tarafından sunulan sahnelerin önemi ve yüceliğiyle şaşkına dönerek bir süre için konudan uzak durmayı seçti. Ancak kürsüde konuşurken zihni bütün canlılıkla yeniden tazelendi. O andan başlayarak kendisini peygamberlikleri incelemeye adadı. Sonunda Mesih’in gelişinin yakın olduğu inancını kabul etti. Bengel’in bulduğu ikinci geliş tarihi, sonraları Miller’ın bulduğu tarihe çok yakındı.

Bengel’in yazıları kendi Würtemberg devletinde ve Alman-ya’nın diğer kısımlarında yayıldı. Advent bildirisi, diğer ülkelerde ilgi gördüğü gibi, Almanya’da da aynı zamanda işitildi.

Cenevre’de ikinci gelişi Gaussen vaaz ediyordu. Gaussen ruhsal hizmetine ilk başladığı zaman kuşkuculuğa eğilimliydi. Gençliğinde peygamberlikle ilgilenmişti. Rollin’in Eski Tarih adlı eserini okurken, Daniel’in ikinci bölümü dikkatini çekti. Peygamberliğin yerine gelişindeki kusursuzluk onu hayrete düşürdü. Salt akılcılıkla tatmin olmayacağını anlayarak Kutsal Kitap’ı incelemeye koyuldu.

Rab’bin gelişinin yakın olduğu inancına vardı. Bu gerçeğin öneminden etkilenerek insanlara duyurmayı arzuladı. Ancak Da- niel’in peygamberliklerinin anlaşılamaz olduğuna ilişkin yaygın inanç ciddi bir engel oluşturuyordu. Cenevre’de müjdeleyen Farel gibi o da çocuklarla çalışmaya başladı; böylece ailelerin ilgisini çekebileceğini umuyordu. Kendisi şöyle anlatıyor: “Çocuklarla bir çember oluştururum; eğer grup genişlerse, dinlediklerini, hoşnut kaldıklarını, ilgilendiklerini ve konuyu açıklayabildiklerini görürsem, ikinci bir çember daha oluştururum. Bu arada büyükler de, konunun oturup incelemeye değer olduğunu görürler. Bunu yaptıklarında dikkatlerini çekmiş olurum. ”

Gaussen çocuklara seslenirken, büyükler de onu dinlemeye geldiler. Kilisesi dinleyicilerle, eğitimli ve yüksek mevkiden insanlarla, Cenevre’yi ziyaret eden yabancılar ve gezginlerle dolup taştı. Böylece bildiri oradan başka yerlere de yayıldı.

Gaussen, bunlardan cesaret alarak peygamberlik kitaplarının incelenmesini teşvik etmek amacıyla derslerini yayınladı. Daha sonra bir teoloji okulunda öğretmenlik yapmaya başladı. Pazar günleri de kilisedeki hizmetine devam ediyor, çocuklara seslenerek onları Kutsal Yazıda eğitiyordu. Profesörlük kürsüsüyle, yayın yoluyla ve çocuk eğitimiyle birçok yıl boyunca insanların dikkatini Rab’bin gelişinin yakın olduğunu ilan eden peygamberliklere çekmeyi başardı.

İskandinavyali çocuk vaizler

Bildiri İskandinavya’da da duyuruldu. Birçok kişi günahlarını itiraf ederek bıraktı ve Mesih’in adında bağışlanmayı diledi. Ancak devlet kilisesinin din adamları bu akıma karşı durdu. Bildiriyi vaaz edenlerin bir kısmı tutuklandı.

Rab’bin yakında geleceğinin vaaz edildiği birçok yerde Tanrı, bildiriyi küçük çocuklar aracılığıyla yaydı. Yaş sınırını doldurmadıklarını için devlet onlara engel olamıyor, onlar da istedikleri gibi konuşabiliyordu.

İnsanlar mütevazı işçi konutlarında uyarıyı dinlemek amacıyla toplanıyordu. Bazı çocuk vaizler sadece altı ya da sekiz yaşındaydılar; onların yaşamı Kurtarıcı sevgisine tanıklık ettiği halde yalnızca o yaşın zekasını ve yeteneklerini taşıyorlardı. Ancak insanların önüne çıktıklarında kendi doğal yetilerinin ötesinde bir etkiyle hareket ediyorlardı. Seslerinin tonu ve davranışları değişiyordu; ciddi bir yaklaşımla yargı uyarısında bulunuyorlardı; “Tanrı’dan korkun; O’nu yüceltin, çünkü yargılama saati gelmiştir.”

İnsanlar titreyerek dinliyordu. Tanrı’nın Ruhu yüreklerine sesleniyordu. Birçoklan Kutsal Yazıları araştırmaya başladı; ahlaksız bir yaşam sürenler ve zayıf karakterliler değiştiler. Öyle dikkate değer bir değişim oluyordu ki. devlet kilisesinin hizmetlileri bile Tanrı’nın bu akımda etkin olduğunu kabullenmek zorunda kaldılar.

Kurtarıcının geliş haberlerinin İskandinavya’da duyurulması Tanrı’nın isteğiydi. Tanrı bunu yapmak için çocukları Ruhuyla kutsamıştı. İsa Kudüs’e yaklaştığında kahinler ve yöneticiler tarafından korkutulan halk, Kudüs’e giriş anında sevinçle bağırmayı bıraktılar. Ancak tapmak avlularındaki çocuklar nakaratları kaparak “Davut Oğlu’na Hozanna!” diye bağırmaya başladılar (Matta 21:8-16). Tanrı Mesih’in ilk gelişinde çocukları nasıl kullandıysa, ikinci gelişinin bildirisini de onlar aracılığıyla yaydı.

Bildiri yaydıyor

Amerika büyük advent akımının merkezi haline geldi. Miller ve dostlarının yazıları, uzak diyarlara taşındı. Müjdeciler girebildikleri tüm bölgelere bildiriyi taşıdılar. Sonsuz müjdenin bildirisi uzak diyarlara yayıldı. “Tanrı’dan korkun! O’nu yüceltin’ Çünkü O’nun yargılama saati geldi” diyorlardı.

Mesih’in 1844 yılının ilkbaharında geleceğine ilişkin peygam-berlikler, insanların zihinlerinde derin bir yer etti. Birçokları peygamberlik dönemlerine dayanan iddiaların doğru olduğuna inanıyordu. Gururlarını kurban ederek gerçeği sevinçle kabul ettiler. Bazı kilise görevlileri maaşlarını ve topluluklarını İsa’nın gelişini duyurmak amacıyla bırakarak birleştiler. Ne var ki oldukça az sayıda görevli bu bildiriyi kabul ettiği için yayma işi genelde sıradan ve mütevazı imanlılara kaldı. Çiftçiler tarlalarını, tamirciler gereçlerini, meslek adamları konumlarını bıraktılar. Yoğun çalışmalara, yorgunluğa, acılara isteyerek katlandılar; insanları böylece tövbeye ve kurtuluşa davet ettiler. Advent gerçeği, binlerce kişi tarafından kabul edildi.

Salt kutsal yazı ikna eder

Vaftizci Yahya gibi vaizler ağacın köküne baltayı dayadılar ve ‘tövbe meyvesinin’ verilmesini istediler. Ünlü vaizlerin yaygın huzur ve güvenlik bildirilerine kıyasla Kutsal Yazının yalın tanıklığı çok az sayıda kişinin karşı koyabileceği bir ikna gücüne sahiptir. Birçok kişi tövbe ederek Rab’be yöneldi. Uzun zamandan beri dünyasal unsurlara bağlanmış olan yürekler artık gökyüzüne dönüyordu. Yürekleri yumuşamış ve yatışmış olan insanlar hep birlikte seslerini yükselttiler; “Tanrı’dan korkun! O’nu yüceltin! Çünkü O’nun yargılama saati geldi.”

Ağlayan günahkarların, “Kurtulmak için ne yapmalıyım?” diye sordukları işitiliyordu. Dürüst olmayanlar, kendilerini düzeltmeye başladılar. Mesih’te huzur bulanların büyük bir kısmı başkalarının da aynı bereketi paylaşmasını istediler. Ana babaların yürekleri çocuklarına, çocukların yürekleri ana babalarına döndü (Malaki 4:5,6). Gurur ve kibir engelleri ortadan kalktı. Günahlar içtenlikle itiraf edildi. İnsanlar her yerde Tanrı’ya feryat etmeye başladılar. Günahlarının bağışlanmasından, akrabalarının ya da komşularının iman etmesinden güç alan birçok kişi bütün gece boyunca duada mücadele ettiler.

Zengin ve yoksul, yüksek ve alçak tüm sınıflar ikinci geliş öğretisini işitmeye can atıyordu. Tanrı’nın Ruhu, O’nun gerçeğini güçlendiriyordu. Kutsal meleklerin varlığı topluluklarda hissediliyor, imanlıların arasına her gün birçok kişi katılıyordu. Ciddi sözleri dinlemek için geniş kalabalıklar toplanıyordu. Gökyüzü ve yeryüzü sanki birbirine yaklaşıyor gibiydi. İnsanlar evlerine dudaklarında övgülerle dönüyor, geceleri sevinçli sesler yankılanıyordu. O toplantılara katılan hiç kimse, derin bir ilgiyle yüklü sahneleri unutamıyordu.

Bildiriye direniş

Mesih’in belirli bir zamanda geleceği duyurusu, kürsüdeki vaizden en katı günahkara kadar birçok sınıfta büyük bir direnç oluşturdu. Birçok kişi Mesih’in ikinci gelişi öğretisine karşı hiçbir çekinceleri olmadığını, sadece kesin bir zaman belirlenmesine karşı çıktıklarını söylediler. Ancak Tanrı’nın her şeyi gören gözleri onların yüreğini okuyordu. Mesih’in yeryüzünü doğrulukla yargılamak için geleceğini işitmek istemiyorlardı. Onların işleri yürek-leri araştıran Tanrı’nın yoklamasına dayanamadı; Rab’le karşılaşmaya korkuyorlardı.

Tıpkı Mesih’in ilk gelişindeki Yahudiler gibi onlar da İsa’yı karşılamaya hazırlıklı değillerdi. Yalnızca Kutsal Kitap’ın açık iddialarını reddetmekle kalmadılar, Rab’be yönelenlerle de alay ettiler. Şeytan Mesih’in yüzüne, halkının O’nu pek az sevdiğini ve dönmesini istemediğini vurdu.

Advent inancını reddeden birçok kişi, Mesih’in şu sözlerini dayanak olarak gösteriyordu: “O günü ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilemez” (Matta 24:36). Rab’bi bekleyenler tarafından bu metnin net bir açıklaması yapıldı ve karşı tarafın metni nasıl yanlış kullandığı da açıkça gösterildi.

Rab’bin bir sözünün başka bir sözüyle çelişmemesi gereklidir. Kimse O’nun geleceği günü ve saati bilmese de, bunun yakın olduğunu bilmekle yükümlüdür. Rab’bin gelişinin ne zaman yaklaştığını bilmemek, Nuh’un zamanında tufanın gelişinin yaklaştığını bilmemek kadar ciddi sonuçlar doğuracaktır. Mesih şöyle diyor: “Bu nedenle neler aldığını, neler işittiğini hatırla. Bunları yerine getir, tövbe et! Eğer uyanmazsan, ben hırsız gibi geleceğim. Sana hangi saatte geleceğimi hiç bilmeyeceksin” (Esinleme 3:3).

Pavlus Kurtarıcı’nın uyarısına kulak verenlere sesleniyor: “Çünkü siz de çok iyi bilirsiniz ki, Rab’bin günü, gece hırsız nasıl gelirse öyle gelecektir. Siz hepiniz ışığın oğulları, gündüzün oğullarısınız. Geceye ya da karanlığa ait değiliz” (1.Selanikliler 5:2-5).

Ne var ki gerçeği reddetmek için mazeret arayanlar, kulaklarını bu açıklamaya tıkadılar. Alaycılar ve hatta Mesih’in hizmetkarı olduğunu söyleyenler, “Kimse o günü ya da saati bilemez” deyip durdular. İnsanlar kurtuluş yolunu ararken, din adamları onlarla gerçeğin arasına Tanrı Sözünün yanlış yorumlarıyla girdiler.

Kiliselerdeki en adanmış insanlar genellikle bildiriyi ilk kabullenenlerdi. İnsanların din adamlarınca kontrol edilmediği, kendi kendilerine Tanrı’nın Sözünü inceleyebildiği yerlerde advent öğretisi Kutsal Yazıyla sınanarak kabul gördü.

Birçok kişi kocaları, karıları, ana babaları ya da çocukları tarafından yanlış yönlendirilerek, Adventist’lerin ‘sapkın’ öğretilerini dinlemenin günah olduğuna ikna edildiler. Melekler bu kişileri sadık bir şekilde gözetmeye devam ettiler, çünkü üzerlerine Tanrı’nın tahtından başka bir ışık daha yansıyacaktı.

Bildiriyi kabul etmiş olanlar Kurtarıcılarının gelişini beklediler. Kurtarıcının ortaya çıkacağı zaman yakındı. O saati sakin bir ciddiyetle beklemeye başladılar. Bunu yaşayanlar değerli bekleme saatlerini unutamazlar. O zaman gelmeden birkaç hafta önce dünyasal işler bir kenara bırakılmaya başladı. İçten imanlılar, gözlerini dünyasal sahnelere kapatarak yüreklerini dikkatlice araştırdı. ‘Göğe alınma kaftanları’ yapılmadı (Ek’e bkz.), ama herkes Kurtarıcıyla karşılaşmak için içsel bir hazırlık olması gerektiğini biliyordu. Beyaz kaftanlar içsel paklığı, Mesih’in kanıyla yıkanmış karakterleri simgeliyordu. Keşke Tanrı halkı hala aynı şekilde yüreklerini araştırsa ve hala aynı içten imana sahip olsa!

Tanrı halkını sınamayı tasarlamıştı. Peygamberlik dönemlerinin hesaplanışındaki bir yanlışı kapattı. Beklenen zaman (yani 1844 baharı) gelip geçti ve Mesih geri dönmedi. Kurtarıcı’yı büyük bir arzuyla bekleyenler acı bir hayal kırıklığına uğradılar. Ancak Tanrı O’nu bekler gibi görünenlerin yüreklerini sınamıştı. Birçok kişi korkuya kapıldı. Bu kişiler Mesih’in geleceğine asla inanmamış olduklarını ilan ettiler. Gerçek imanlıların kederleriyle ilk alay edenler de onlar oldu.

Ne var ki İsa ve göksel ordu, hayal kırıklığına uğramış olan bağlılara sevgi ve acımayla bakıyordu. Gözle görüleni görülmeyenden ayıran perde bir kalksa, meleklerin imanlıları Şeytan’ın saldırılarından nasıl da koruduğu gözler önüne serilecekti.

This article is from: