8 minute read

Bölüm 23 Tapinağin Açik Gizemi

Advent inancının temelini ve orta direğini oluşturan ayet Daniel 8:14’tür; “İki bin üç yüz akşam, sabah olacak; sonra Kutsal Yer yeniden kutsanacak.” Bu sözler Rab’bin yakında geleceğine inanan herkesin bildiği sözler haline geldi. Ama Rab bu kez de ortaya çıkmamıştı. İmanlılar Tanrı Sözünün yanılmaz olduğunu biliyorlardı; o halde peygamberliği yorumla biçimleri yanlıştı. Ama yanlışlık nerede olabilirdi?

Tanrı, halkını büyük advent akımında yönlendirmişti. Şimdi onların karanlıkta ve hayal kırıklığı içinde kalmalarına, sahte ve fanatik diye adlandırılmalarına izin vermeyecekti. Her ne kadar birçok kişi peygamberlik dönemlerine ilişkin hesaplamayı bıraksa ve bu hesaplara dayanan akımı inkar etse de başkaları Kutsal Yazı ve Tanrı’nın Ruhu tarafından desteklenen imanı ve deneyimi reddedemediler. Öğrendikleri gerçeklere sımsıkı sarılmak onların göreviydi. Yanlışlarını bulmak amacıyla içten dualarla Kutsal Yazıları incelemeye başladılar. Peygamberlik dönemlerinde herhangi bir yanlış hesaplama göremediklerinden, tapınak konusuna daha yakından bakmaya karar verdiler.

Tapınağın yeryüzünü temsil ettiğine ilişkin yaygın görüşe Kutsal Yazıdan herhangi bir destek bulamadılar. Ama tapınağın tam bir açıklamasını, doğasını, yerini ve hizmetlerini anladılar. “İlk antlaşmanın tapınma kuralları ve dünyasal tapmağı vardı. Bir çadır kurulmuştu. Kutsal Yer denen birinci bölmede kandillik, sofra ve adak ekmekleri bulunurdu. İkinci perdenin arkasında En Kutsal Yer denen bir iç bölme vardı. Altın buhur sunağı ve tümüyle altın kaplamalı antlaşma sandığı buradaydı. Sandığın içinden altından yapılmış man testisi, Harun’un filizlenmiş asası ve antlaşmanın taş levhaları vardı. Sandığın üstünde, günahların bağışlandığı yeri gölgeleyen yücelik keruvları dururdu” (İbraniler 9:1-5).

‘Tapınak’, En Yüce Olan’ın yeryüzündeki konutu olmak üzere Tanrı’nın buyruğuyla Musa’nın yaptığı tapınma çadırıydı. Musa’ya verilen buyruk şuydu: “Aralarında yaşamam için bana kutsal bir yer yapsınlar” (Çıkış 25:8). Tapınma çadırı görkemli bir yapıydı. Dış avlunun yanı sıra, çadırın kutsal ve en kutsal yer adında iki bölmesi vardı. Bu bölmeler birbirinden güzel bir perdeyle ya da örtüyle ayrılırdı. Ona benzer başka bir perde, aynı şekilde çadırın girişini örterdi.

Kutsal ve en kutsal yerler

Kutsal yerin güney kısmında hem gece hem de gündüz ışık veren bir kandillik, kuzey kısmında ise adak ekmeklerinin üzerinde durduğu bir masa bulunurdu. Kutsal yeri en kutsal yerden ayıran perdenin önünde altın bir buhurdanlık vardı. Bu sunaktan çıkan kokulu buhur, İsrail halkının dualarıyla birlikte Tanrı’nın huzuruna yükselirdi.

En kutsal yerde ise, içinde On Buyruğun bulunduğu altınla kaplı antlaşma sandığı vardı. Sandığın üzerinde saf altından iki keruvun gölgelediği merhamet kürsüsü bulunurdu. Bu bölmede Tanrı’nın varlığı, iki keruvun arasında yücelik bulutu şeklinde belirirdi.

İbraniler Kenan diyarına yerleştikten sonra, çadırın yerini Süleyman’ın tapınağı aldı. Bu tapınak kalıcı ve geniş bir yapıdan oluşmasına karşın, içinde aynı unsurlar bulunurdu ve benzer bir şekilde döşenmişti. Tapınak - Daniel’in zamanında harap olmasının dışındaRomalılar tarafından İ.S. 70 yılında yıkılıncaya kadar varlığını korudu. Kutsal Kitap’ın sözünü ettiği yeryüzündeki tek tapınak budur. Bu tapınak ilk antlaşmanın tapınağıdır. Peki ama yeni antlaşmanın da bir tapınağı yok mudur?

Gerçeği araştıranlar tekrar İbraniler kitapçığına dönerek aynı sözlerde aslında ikinci ya da yeni antlaşmaya ait tapınaktan da söz edildiğini gördüler. “İlk antlaşmanın tapınma kuralları ve dünyasal tapmağı vardı.” Bir önceki bölümün başını okuduklarında şu sözleri gördüler: “Söylediklerimizin özü şudur: göklerde, yüce Olan’ın tahtının sağında oturan, kutsal yerde, insanın değil, Rab’bin kurduğu asıl tapınma çadırında görev yapan böyle bir başkahinimiz vardır” (İbraniler 8:1,2).

Yeni antlaşmanın tapınağı burada açıklanmaktadır. İlk antlaşmanın tapınağı Musa tarafından yapılmıştır, oysa bu tapınağı yapan Rab’dir. O tapınakta dünyasal kahinler hizmet etmektedir. Oysa bu tapınakta Yüce Kahinimiz olan Mesih hizmet etmektedir. İlk tapınak yeryüzünde, oysa bu tapınak gökyüzündedir.

Musa’nın yaptığı tapınak, bir örneğe göre yapılmıştı. Rab şöyle buyurdu: “Konutu ve eşyalarını sana göstereceğim örneğe tıpatıp uygun yapın. Her şeyi dağda sana gösterilen örneğe göre yapmaya özen göster.” İlk tapınağın ‘aslı göklerdeydi’, Kahinler, ‘göktekilerin örneği ve gölgesi olan bir tapınakta hizmet ediyorlardı.’ “Çünkü Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup elle yapılmış kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı’nın önünde görünmek üzere asıl göğe girdi” (Çıkış 25:9,40; İbraniler 9:23; 8:5; 9:24).

Gökyüzündeki tapınak, Musa’nın yaptığı tapınağın sadece aslıydı. Yeryüzündeki tapınağın yüceliği, Mesih’in bizler için Tanrı’nın tahtının önünde hizmet ettiği göksel tapınağın yüceliğini yansıtmaktadır. Göksel tapınakla ve insanın kurtuluşuyla ilgili önemli gerçekler, yeryüzündeki tapınağa ve onun hizmetlerine bakılarak anlaşılabilirdi.

İki bölme

Gökyüzündeki tapınağın kutsal bölmeleri, yeryüzündeki tapınakta iki bölme şeklinde temsil ediliyordu. Yuhanna’ya, Tanrı’nın gökyüzündeki tapınağının bir görüntüsü verildi.

‘Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşaleyi’ gördü. ‘Altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek’ gördü. Tahtın önündeki altın sunakta tüm kutsalların dualarıyla birlikte sunmak üzere kendisine çok miktarda buhur verildi (Esinleme 4:5; 8:3). Peygamber burada gökyüzündeki tapınağın ilk bölmesini gördü. ‘Yedi meşaleye’ ve ‘altın sunağa’ tanık oldu.

Bunlar yeryüzündeki tapınakta yer alan altın kandillik ve buhurdanlıktı.

“Sonra Tanrı’nın gökteki tapınağı açıldı ve tapınakta O’nun antlaşma sandığı görüldü” (Esinleme 11:19).

Böylece, konuyu çalışanlar gökteki tapınağın varlığının kanıtlarına kavuştular. Yuhanna onu gökte gördüğünü söylüyordu.

Gökteki tapınağın en kutsal yerinde Tanrı’nın yasası durmaktadır. Yasayı barındıran sandık, önünde Mesih’in günahkarlar için kanını sunduğu merhamet kürsüsüyle örtülü durmaktadır. Böylece, Tanrfnın kurtarış tasarısında adalet ve merhametin nasıl birleşmiş olduğu görülür. Bu birleşme tüm gökyüzünü hayrete düşürmektedir. Meleklerin görmeyi arzuladığı merhametin sırrı işte budur. Tanrı hem adil davranıp hem de tövbe eden günahkarı aklamıştır. Mesih, kalabalıkları yıkımdan kurtarıp onları kendi doğruluğunun lekesiz giysileriyle örtmüştür.

Mesih’in insan için yalvarışta bulunma görevi, Zekarya’da dile getirilmektedir: “Ona her şeye egemen Rab şöyle diyor de: İşte Dal diye adlandırılan adam! Bulunduğu yerde filizlenecek ve Rab’bin Tapınağı’nı kuracak. Evet, Rab’bin Tapınağı’nı kuracak olan O’dur. Görkemle kuşanacak, tahtında oturup egemenlik sürecek. Tahtında oturan kahin olacak. İkisi arasında tam bir uyum olacak” (Zekarya 6:12,13).

‘Rab’bin Tapınağı’nı kuracak.’ Mesih kendisini kurban ve aracı olarak sunması, Tanrı kilisesinin temeli ve yapıtaşıdır. “Bü-tün yapı, Rab’be ait kutsal bir tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor” (Efesliler 2:20,21). ‘Görkemle kuşanacak.’ Kurtulanların şöyle bir ezgisi olacak: “Yücelik ve güç sonsuzlara dek, bizi seven, kanıyla bizi günahlarımızdan özgür kılmış olan ve bizi bir krallık haline getirip Babası Tanrfnın hizmetinde kahinler yapan Mesih’in olsun. Amin” (Esinleme 1:5,6).

‘Tahtında oturup egemenlik sürecek. Tahtında oturan kahin olacak.’ Yücelik egemenliği henüz başlamamıştır. Mesih’in aracılık hizmeti sona ermeden önce Tanrı O’na ‘sonu olmayan’ bir egemenlik vermeyecektir (Luka 1:33). Şu anda Mesih Babasıyla birlikte tahtta oturmaktadır. ‘Acılarımızı taşıyan ve elemlerimizi yüklenen’ artık tahtın üzerinde oturmaktadır. ‘Her alanda bizim gibi sınanmış, yine de günah işlememiş bir başkahinimiz vardır.’ ‘Kendisi sınandığında acı çektiğine göre, sınananlara yardım edebilir’ (İşaya 53:4; İbraniler 4:15; 2:18). Yaralı elleri, delinmiş göğsü ve zedelenmiş ayakları olan Rab, kurtarmak için böyle bir bedel ödediği düşkün insan için şimdi de yalvarışta bulunmaktadır.

‘İkisi arasında tam bir uyuın olacak.’ Baba’nın sevgisi kaybolan insanlık için kurtuluş çeşmesidir. İsa öğrencilerine ‘Baba’nın kendisi sizi seviyor’ demişti. Tanrı, ‘Mesih’te, dünyayı kendisiyle barıştırıyordu.’ ‘Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki biricik Oğlunu verdi’ (Yuhanna 16:27; 2.Korintliler 5:19; Yuhanna 3:16).

Tapınağın sırrı çözülüyor

Gökyüzündeki gerçek tapınma çadırı, yeni antlaşma tapınağıdır. Mesih’in ölümüyle tipik hizmet son bulmuştur. Buna göre Daniel’in 8:14’te sözünü ettiği tapınak yeni antlaşmanın tapınağı olmalıdır. Böylece, ‘İki bin üç yüz akşam, sabah olacak, sonra Kutsal Yer yeniden kutsanacak’ peygamberliği, aslında gökyüzündeki tapınağa işaret etmektedir.

Peki ama, tapınağın kutsanması ne demektir? Gökyüzünde kutsanması gereken herhangi bir şey var mıdır? İbraniler 9’da hem yeryüzündeki hem de gökyüzündeki tapınakların kutsandığı öğretilmektedir: “Nitekim Kutsal Yasa’ya göre, hemen her şey kanla temiz kılınır ve kan dökülmeksizin bağışlama olmaz. Böylelikle aslı göklerde olan örneklerin bu kurbanlarla ama gökteki asıllarının bunlardan daha iyi kurbanlarla temiz kılınması gerekti” (İbraniler 9:22,23).

Tapınağın kutsanması

Asıl tapınağın kutsanması Mesih’in kanıyla oldu. “Kan dökülıneksizin bağışlama olmaz.”

Başarılması gereken iş, bağışlama ya da günahın kaldırılmasıdır.

Ancak gökteki tapınakla günahın nasıl bir bağlantısı olabilir? Bu bağlantı, simgesel hizmete bir gönderme yapılarak öğrenilebilir. Çünkü yeryüzündeki kahinler ‘göktekilerin örneği ve gölgesi olan bir tapınakta hizmet’ etmektedirler (İbraniler 8:5).

Yeryüzündeki tapınağın hizmeti iki kısımdan oluşuyordu. Kahinler kutsal yerde her gün hizmet ederlerdi. Başkahin tapınağın kutsanması için yılda bir kez en kutsal yerde özel bir kefaret işlemi yapardı. Tövbe eden günahkar gün be gün sunularını getirir, elini kurbanın kafasına koyar, günahlarını itiraf eder ve bunların kendisinden masum hayvana aktarılmasını sağlardı. Sonra da hayvan boğazlanırdı. “Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır” (Levililer 17:11). Tanrı’nın çiğnenen yasası, suç işleyen kişinin can vermesini gerektirirdi. Günahkarın canını temsil eden kan, kahin aracılığıyla kutsal yere götürülür ve perdenin önüne serpilirdi. Perdenin arkasında ise günahkarın çiğnediği yasa bulunurdu. Bu tören yoluyla günah simgesel olarak tapınağa aktarılmış olurdu. Bazı durumlarda kan kutsal yere götürülmezdi, et kahin tarafından yenilirdi. Her iki tören de günahın kişiden tapınağa aktarılmasını sağlardı.

Bu işlem yıl boyunca böyle devam edip giderdi. İsrail’in günahları böylece tapınağa aktarılır ve tümüyle ortadan kaldırılmaları için özel bir işlem gerekli olurdu.

Büyük kefaret günü

Yılda bir kez, büyük Kefaret Gününde, kahin tapınağın kutsanması için en kutsal yere girerdi. İki erkeç getirilir ve kura çekilirdi. Erkeçlerden biri Rab’be sunulurdu (Ayet 8). Rab’be sunulan erkeç, insanların günahları uğruna boğazlanırdı. Kahin onun kanını alıp perdeden içeri götürerek hem merhamet kürsüsünün hem de buhurdanlığın üzerine serperdi.

Harun, “İki elini erkecin başına koyacak, İsrail halkının bütün suçlarını, başkaldırılarını, günahlarını açıklayarak bunları erkecin başına aktaracak. Sonra bu iş için atanan bir adamla erkeci çöle gönderecek. Erkeç İsrail halkının bütün suçlarını yüklenerek ıssız bir ülkeye taşıyacak. Adam erkeci çöle salacak” (Levililer 16:21, 22). Salınan erkeç bir daha İsrail halkına dönmezdi.

Bu tören İsrailliler’e Tanrı’nın kutsallığını ve günahtan ne kadar çok iğrendiğini

gösterecek şekilde tasarlanmıştı. Bu kefaret işlemi devam ederken her insan kederlenmeliydi. Her türlü iş ve güç bir kenara bırakılırdı: İsrail o günü dua, oruç ve yürek araştırmasıyla geçirirdi. Günahkarın yerine bir kurban kabul edilir, ama günah kurbanın kanıyla ortadan kalkmazdı; sadece tapınağa aktarılırdı. Kan sunusu yoluyla günahkar, yasanın yetkisini tanımış, günahını itiraf etmiş ve gelecek olan Kurtarıcıya imanını ifade etmiş olurdu. Ancak yasanın mahkumiyetinden tümüyle özgür kılınmış sayılmazdı. Kefaret Günü başkalım, sunuyu topluluktan alıp en kutsal yere girerdi. Sununun kanını merhamet kürsüsüne ve yasanın üzerine serperdi. Sonra da aracı olarak günahı kendi üzerine alır ve tapınaktan uzaklaştırırdı. Ellerini erkecin başı üzerine koyarak bütün bu günahları kendisinden erkece aktarırdı. Erkeç bütün günahları alıp götürür, halk da o günahlardan sonsuza dek ayrılmış kabul edilirdi.

Göksel gerçeklik

Yeryüzündeki tapınakta yapılan bu hizmetler gerçekte göksel tapınakta da yerine gelmektedir. Kurtarıcı göğe alındıktan sonra yüce kahinimiz olarak görev yapmaya başlamıştır: “Çünkü Mesih, asıl kutsal yerin örneği olup elle yapılmış kutsal yere değil, ama şimdi bizim için Tanrı’nın önünde görünmek üzere asıl göğe girdi” (İbraniler 9:24).

Kahinin ilk bölmedeki kutsal yeri dış bölmeden ayıran ‘perdedeki’ hizmeti, Mesih’in göğe alındığında girdiği hizmeti temsil etmektedir. Kahin günlük hizmetinde Tanrı’nın önüne günah sunusunun kanını ve İsrail’in dualarıyla yükselen buhuru getirir. Mesih günahkarların uğruna kendi kanını, kendi doğruluğunun kokusunu ve günahkarların tövbelerini Baba’nın önüne getirerek O’na sunar. Gökteki tapınağın ilk bölmesindeki hizmet işte böyledir.

Mesih’in öğrencilerinin imanı, göğe yükselirken O’nu izle-miştir. Ümitleri buradan kaynaklanmaktadır: “Canlarımız için gemi demiri gibi sağlam ve güvenilir olan bu ümit, perdenin öte tarafına geçer. İsa, Melkisedek düzenine göre sonsuza dek başkahin olup bizim uğrumuza oraya öncümüz olarak geçti. Erkeçlerin ve danaların kanıyla değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi” (İbraniler 6:19,20; 9:12).

On sekiz yüzyıl boyunca bu iş tapınağın ilk bölmesinde sürüp gitmektedir. Mesih’in kanı tövbe eden imanlıların adına Baba’nın bağışlamasını ve kabullenmesini sağlamış, ama onların günahları yine de kayıt kitaplarında kalmıştır. Yılın sonundaki kefaret işlemi gibi Mesih de kefaret işlemini tamamlamalı ve tapınağı günahtan arındırmalıdır. İşte bu işlem, 2300 günlük dönem sona erdiğinde başlamıştır. O zaman Yüce Kahin tapınağı kutsamak için en kutsal yere girmiştir.

Yargılama işi

Yeni antlaşmada, tövbe edenin günahları iman yoluyla Mesih’in üzerine oradan da göksel tapınağa aktarılır. Tıpkı yeryüzündeki tapınağın kutsanması gibi, göksel tapınakta da biriken günahlar kaldırılır. Ancak bu işlem tamamlanmadan önce kayıtlara bakılarak kimlerin tövbeyle Mesih’e iman ettiğinin ve bu kefaretin yararlarına hak kazandığının anlaşılması gereklidir. Dolayısıyla tapınağın kutsanması, Mesih’in gelişinden önce bir sorgulama işlemini içerecektir. Çünkü O geldiğinde, herkesi eylemlerine göre ödüllendirecektir (Esinleme 22:12).

Dolayısıyla peygamberliğin ışığını izleyenler, Mesih’in 2300 günün sonu olan 1844 yılında yeryüzüne gelmek yerine, gelişine hazırlık amacıyla kefaret işlemini tamamlamak için göksel tapınağın en kutsal yerine girdiğini gördüler.

Mesih hizmetinin sonucunda, halkının günahlarını kanıyla göksel tapınktan kaldırdığında, bunları Şeytan’ın üzerine aktaracak ve son cezayı O’nun çekmesini sağlayacaktır. Erkeç, kimsenin yaşamadığı bir yere gönderilirdi ve İsrail halkına bir daha asla dönmemesi sağlanırdı. Aynı şekilde Şeytan, sonsuza dek Tanrı’nın ve O’nun halkının huzurundan atılacaktır. Günahın ve günahkarların yıkıma uğradığı zaman O da yok edilecektir.

This article is from: