9 minute read

Bölüm 27 Günümüzdeki Ruhsal Uyanişlar ne Kadar

Başarili?

Tanrı Sözünün sadık bir şekilde vaaz edildiği yerlerde, O’nun tanrısal kökenini onaylayan sonuçlar alındı. Günahkarlar vicdanlarının sızladığını hissettiler. Zihinler ve yürekler derin bir ikna duygusuyla doldu. İnsanlar Tanrı’nın doğruluğunu hissettiler ve “Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?” diye feryat ettiler (Romalılar 7:24).

Çarmıh’ın gerçekleri kendilerine açıklanırken, Mesih’in günahları için nasıl kefaret ettiğini gördüler. İsa’nın kanı aracılığıyla ‘daha önce işlenmiş günahlar’ bağışlandı (Romalılar 3:25).

İman eden bu kişiler vaftiz oldular ve yeni bir yaşama kavuştular. Tanrı’nın Oğluna iman ederek O’nun izinden gitmeye, O’nun karakterini yansıtmaya ve kendilerini O’nun gibi pak kılmaya karar verdiler. Önceden nefret ettikleri şeyleri artık seviyor, önceden sevdikleri şeylerden artık nefret ediyorlardı. Gururlular yumuşak huylu, alaycılar ciddi ve ağırbaşlı oldular. Sarhoşlar ayıldı, kirliler paklandı. İmanlıların arasında şu ayetler gerçekleşti:

“Süsünüz, örgülü saçlar, altın takılar ve güzel giysiler gibi, dıştan olmasın. Gizle olan iç varlığınız, sakin ve yumuşak bir ruhun solmayan güzelliğiyle sizin süsünüz olsun” (1 .Petrus 3:3,4).

Uyanışları niteleyen unsur, günahkarlara seslenmesidir. İnsanlar Mesih’in uğruna acı çekmeye layık görüldükleri için sevinç duyarlar. İsa’nın adını ananların yaşam biçimlerinin nasıl değiştiği herkesçe görülür. Önceki çağlardaki ruhsal uyanış dönemlerinin göze çarpan nitelikleri bunlar olmuştur.

Ne var ki günümüzdeki uyanışların çoğunun bunun tersi olduğu görülmektedir. Birçok kişinin tövbe yoluyla iman ettiğini söylediği ve kiliselere geniş kalabalıkların katıldığı doğrudur. Ancak gerçek ruhsal yaşamın geliştiğine ilişkin sonuçlar aynı kalabalıkta değildir. Bir süre için alevlenen ışık kısa zamanda sönüp gitmektedir.

Çağdaş uyanışlar sık sık duyguları harekete geçirmekte, yeni ve ürkütücü şeylere duyulan sevginin artmasına neden olmaktadır. Bu yüzden yeni iman edenler. Kutsal Kitap gerçeğini işitmek için pek küçük bir arzu duymaktadır. Dinsel bir toplantının sansasyonal niteliği yoksa, onları pek az çekmektedir.

Gerçekten iman eden bir kişinin yaşantısında, Tanrı’yla ilişki ve sonsuz gerçekler merkezi önem taşıyacaktır. Günümüzün popüler kiliselerinde Tanrı’ya adanmış olma ruhu var mıdır? Yeni imanlılar dünyanın gururunu ve sevgisini reddetmemektedir. Benliği inkar etmeye ve elemler adamı olan İsa’yı izlemeye istekli değildirler. Tanrısal olgunluk birçok kilisede görülmemektedir.

İmanın yaygın bir şekilde gerilemesini bir yana bırakacak olursak, bu kiliselerde

Mesih’in gerçek izleyicileri de vardır. Tanrı’nın son yargısı gerçekleşmeden önce, Rab’bin halkı arasında elçisel dönemden beri görülmemiş büyüklükte bir uyanış olacaktır. Tanrı’nın Ruhu dökülecektir. Birçok kişi Tanrı’nın ve O’nun Sözünün sevilmediği kiliselerden ayrılacaktır. Birçok hizmetliler, Rab’bin ikinci gelişine hazırlayan büyük gerçekleri sevinçle kabul edeceklerdir.

Canların düşmanı, bu oluşuma engel olmayı arzulamaktadır; dolayısıyla bu akımdan hemen önce, sahtesini sunmaya çalışacaktır. Kendi yetkisinin altına alacağı kiliselerde Tanrı’nın özel bereketi dökülüyor gibi görünecektir. Kalabalıklar, “Tanrı harika bir şekilde çalışıyor” diye sevineceklerdir; oysa bu işin kaynağında başka bir ruh olacaktır. Şeytan dinsel bir maskeyle Hıristiyan dünyasını etkisi altına almaya çalışacaktır. Duygusal heyecanlar yoluyla gerçek olan sahte olanla birleşecek, insanlar yanlış yönlendirilecektir.

Oysa Tanrı Sözünün ışığında bu akımların doğasını belirlemek hiç güç değildir. İnsanlar Kutsal Kitap’ın tanıklığına sırt çevirirse, benliği ve dünyayı inkar etmeye ilişkin temel gerçekleri reddederse, orada Tanrı’nın bereketinin olamayacağı gün gibi açıktır. Ayrıca “Onları meyvelerinde tanıyacaksınız” kuralına göre bu akımların Tanrı’nın Ruhundan kaynaklanmadığı besbellidir (Matta 7:16).

Tanrı Sözünün gerçekleri, Şeytan’ın hilelerine karşı bir kalkandır. Bu gerçeklerin göz ardı edilmesi, yeryüzüne bu denli yayılmış olan kötülüğe kapı açmıştır. Tanrı’nın yasasının önemi büyük oranda gözden yitirilmiştir. Tanrısal yasanın yanlış kavranması, iman etme ve kutsal kılınma gibi kavramlarda yanılgıların ortaya çıkmasına, olgunluk standardının düşmesine neden olmuştur. Tanrı Ruhunun günümüzdeki ruhsal uyanışlarda bulunmamasının sırrı bu noktada aranmalıdır.

Özgürlük yasası

Birçok din öğretmeni, Mesih’in, ölümüyle yasayı ortadan kaldırdığını iddia etmektedir. Bazıları yasayı ağır bir yük olarak temsil etmekte, yasanın ‘tutsaklığı’ karşısında müjdenin ‘özgürlüğünü’ ortaya atmaktadır.

Ne var ki peygamberler ve elçiler, Tanrı’nın kutsal yasasına böyle bakmıyorlardı. Davut şöyle demiştir: “Özgürce yürüyeceğim, çünkü senin koşullarına yöneldim ben” (Mezmurlar 119:45). Elçi Yakup, On Buyruğu, ‘mükemmel yasa’ , ‘özgürlük yasası’ olarak nitelemektedir (Yakup 1:25). Yuhanna, Esinleme kitapçığında Tanrı’nın buyruklarına uyanlar için şu bereketleri duyurmaktadır: “Kaftanlarını yıkayan ve böylelikle yaşam ağacından yemeye hak kazanarak kapılardan geçip kente girenlere ne mutlu!” (Esinleme 22:14).

Yasayı değiştirmenin ya da kenara atmanın bir yolu olsaydı, Mesih’in insanı günahtan kurtarmak amacıyla ölmesine gerek kalmazdı. Tanrı’nın Oğlu, ‘Kutsal Yasa’yı önemseyip yüceltmek’ için geldi (İşaya 42:21). Mesih şöyle demiştir: “Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim... gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek... Ey Tanrım, istemini yapmaktan zevk alırım ben, Yasan yüreğimin derinliğindedir” (Matta 5:17,18; Mezmurlar 40:8).

Tanrı’nın yasası değişmezdir; onu yazanın karakterini açıklar. Tanrı sevgidir; O’nun yasası da sevgidir. “Sevgi Kutsal Yasa’nın yerine getirilmesidir.” Mezmurcu, “Yasan gerçektir... bütün buyrukların doğrudur” diyor. Pavlus şöyle duyuruyor: “Yasa gerçekten kutsaldır. Buyruk da kutsal, doğru ve iyidir” (Romalılar 13:10; Mezmurlar 119:142,172; Romalılar 7:12). Böyle bir yasa, Yasa’yı koyan Kişi kadar kalıcıdır.

İnsanları iman ve kutsal kılma yoluyla Tanrı’yla barıştırmak, onları Tanrı Yasası’nın ilkeleriyle uyuşturma amacını güder. Başlangıçta insan, Tanrı Yasası’yla tümüyle uyum içindeydi. Ancak günah, onu Yaratıcısından uzaklaştırdı. İnsan yüreği Tanrı’nın yasasıyla savaşır hale geldi; “Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır; Tanrı’nın Yasasına boyun eğmez, eğemez de...” (Romalılar 8:7). Bu yüzden, “Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki Ona iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun... Bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliğini göremez” (Yuhanna 3:16,3).

Günahın bilincine varmak

Tanrı’yla barışmanın birinci adımı, günahı kabullenmektir. “Günah demek, yasaya karşı gelmek demektir.” “Çünkü Yasa sayesinde günahın bilincine varılır.” (1.Yuhanna 3:4; Romalılar 3:20). Kişi günahını görmek için karakterini Tanrı’nın aynasında sınamalıdır. Böylece O’nun karakterindeki yetkin doğruluğu ve kendi karakterindeki kusurları görecektir.

Yasa insana günahını gösterir, ama hiçbir çare sunmaz. Günahlının payının ölüm olduğunu duyurur. Kişiyi günahın mahkumiyetinden ve kirliliğinden özgür kılan tek gerçek, Mesih’in müjdesidir. Kişi yasasını çiğnediği Tanrı’ya tövbeyle ve kendisi uğruna kurban olan Mesih’e imanla yaklaşmalıdır. Böylece ‘önceki günahları’ bağışlanır ve Tanrı çocuğu olur (Romalılar 3:25).

Peki artık Tanrı yasasını çiğneme özgürlüğü var mıdır? Pavlus şöyle diyor: “Öyleyse biz iman aracılığıyla Kutsal Yasa’yı geçersiz mi kılıyoruz? Hayır, tam tersine, Yasa’yı doğruluyoruz. Kesinlikle hayır! Günah karşısında ölmüş olan bizler artık nasıl günah içinde yaşarız? Tanrı’yı sevmek, O’nun buyruklarını yerine getirmek demektir. O’nun buyrukları da ağır değildir... Öyle ki, Yasa’nın gereği, doğal benliğe göre değil, Ruh’a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin. “Ne kadar severim yasanı! Bütün gün düşünürüm üzerinde” (Romalılar 3:31; 6:2; 1.Yuhanna 5:3; Romalılar 8:4; Mezmurlar 119:97).

Yasa olmadan insanlar, günahın bilincine varamazlar ve tövbeye gereksinim duyamazlar. Mesih’in, kendileri için dökülen kanma ne kadar ihtiyaçları olduğunu fark edemezler. Dolayısıyla kurtuluş ümidi, yürekte kökten bir değişim ya da yaşam reformu olmadan kabul edilir. Böyle yüzeysel bir şekilde iman edenlerin sayısı artmaktadır. Mesih’le asla birleşmeyen kalabalıklar kilisele-re katılmaktadır.

Kutsal kılınmak ne demektir?

Tanrısal yasanın göz ardı edilmesinin ya da reddedilmesinin sonucunda kutsal kılınmaya ilişkin hatalı kuramlar oluşmuştur. Öğretide yanlış ve pratikte tehlikeli olan bu sonuçlar genel olarak beğeni toplamaktadır.

Pavlus şöyle diyor: “Tanrı’nın isteği şudur: kutsal olmanız.” Kutsal Kitap, kutsal kılınmanın ne olduğunu ve nasıl edinilebileceğini açıkça öğretiyor. Kurtarıcı öğrencileri için şöyle dua etmişti: “Onları gerçekle kutsal kıl. Senin sözün gerçektir.” Pavlus, şöyle diyor: “Tanrı’nın müjdesini bir kahin sıfatıyla yaymaktayım. Öyle ki uluslar, Kutsal Ruh’la kutsal kılınarak Tanrı’yı hoşnut eden bir adak olsun” (1 .Selanikliler 4:3; Yuhanna 17:17; Romalılar 15:16).

Kutsal Ruh’un işlevi nedir? İsa öğrencilerine şöyle demişti: “Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi her gerçeğe yöneltecek” (Yuhanna 16:13). Mezmurcu, “Senin yasan gerçektir” diyor. Tanrı’nın yasası ‘kutsal, adil ve iyi’ olduğundan o yasaya göre biçimlenen bir karakter de kutsal olacaktır. Mesih böyle bir karakterin yetkin örneğidir; “Tıpkı benim de Baba’nın buyruklarını yerine getirdiğim gibi”, “Çünkü ben her zaman O’nun hoşnut edeni yaparım” (Yuhanna 15:10; 8:29). Mesih’in izleyicileri O’na benzer olmalıdır. Kutsal Yasa’nın ilkelerine dayanarak Tanrı lütfuyla ka-rakterlerini biçimlendirmelidirler. Kutsal Kitap’a göre kutsal kılınma bu demektir.

Yalnızca iman yoluyla

Bu kutsal kılınma süreci yalnızca Mesih’e iman yoluyla ve içimizde bulunan Tanrı Ruhunun gücüyle gerçekleşebilir. İmanlı, günahın etkisini hissedecek, ancak ona karşı sürekli bir savaş yürütecektir. Bu noktada Mesih’in yardımına gerek vardır. İnsan zayıflığı tanrısal güçle birleşmelidir. İman şöyle der: “Tanrı’ya şükürler olsun! Rabbimiz İsa Mesih’in aracılığıyla bizi zafere ulaştıran O’dur” (1 Korintliler 15:57).

Kutsal kılınma, devam edip giden bir süreçtir. Günahlı insan, iman ettiği zaman Tanrı’yla barışır. İmanlı yaşamı o anda başlamıştır. Bundan sonra ‘yetkinliğe doğru ilerlemeli’, ‘Mesih’in doluluğundaki olgunluk düzeyine erişmeli’, ‘Tanrı’nın Mesih İsa aracılığıyla yaptığı göksel çağrıda öngörülen ödülü kazanmak için hedefe doğru koşmalıdır’ (İbraniler 6:1; Efesliler 4:13; Filipililer 3:14).

Kutsal Kitap’a uygun kutsallığı yaşayanlar alçakgönüllülük göstereceklerdir. Sınırsız olan Rab’bin yetkinliğine kıyasla kendi değersizliklerini göreceklerdir. Peygamber Daniel, gerçek bir kutsal kılınma örneğidir. Pak ve kutsal olma iddiasında bulunmak yerine, gerçekten günahlı olan İsrail’le özdeşleşerek Tanrı’nın huzurunda onlar için yalvarışta bulunmayı seçti (Daniel 10:11; 9:15, 18,20; 10:8,11).

Çarmıhın gölgesinde yürüyenler için kendilerini yüceltmek, ya da günahsızlık iddiasında bulunmak gibi yanılgılar söz konusu olamaz. Bu kişiler, kendi günahlarının Tanrı Oğlunun yüreğini parçaladığını hissederler, bu da onları alçakgönüllülüğe yönlendirir. İsa’ya en yakın yaşayan insanlar, insanlığın günahkarlığını ve zayıflığını en yoğun şekilde hissedenlerdir. Böyle kişilerin tek ümidi çarmıha gerilen ve ölümden dirilen Kurtarıcı’nın yardımıdır.

Şu anda dinsel dünyada öncelik kazanan kutsal kılınma kavramı, benliği yüceltme ve Tanrı yasasını göz ardı etme gibi nitelikler taşımaktadır. Bu görüşe sahip olanlar, kutsal kılınmanın bir anda olup bittiğini, kendilerinin iman yoluyla yetkin kutsallığa ulaştıklarını, söylerler. “Sadece iman et; bereket senindir” derler. Dolayısıyla kutsal kılınan kişinin pek bir gayret göstermeyeceği varsayılır. Aynı zamanda Tanrı yasasının yetkisini de inkar ederler; buyruklara uyma zorunluluğundan özgür olduklarını öne sürerler. Ancak, Tanrı’nın doğasını ve isteğini ifade eden ilkelerle uyum sağlamadan kutsal olmak mümkün müdür?

Tanrı Sözünün tanıklığı, eylem içermeyen iman öğretisine karşı durmaktadır. Gökyüzünün buyruklarına uymadan O’nun bereketlerini isteyen bir iman olamaz. (Bkz. Yakup 2:14-24).

Kimse Tanrı’nın öngördüğü buyrukları çiğneyerek kutsal olabileceğini düşünmesin. Bilinen günahlar, Ruh’un tanıklık eden sesini keserek insanı Tanrı’dan ayırır. Yuhanna sevgiye o denli çok ağırlık vermesine rağmen, Tanrı yasasını çiğneyerek kutsal olduğunu iddia eden sınıfın gerçek yüzünü ortaya koymaktan çekinmedi. ‘“O’nu tanıyorum’ deyip de O’nun buyruklarını yerine getirmeyen yalancıdır ve kendisinde gerçek yoktur. Ama O’nun sözüne uyanın Tanrı’ya olan sevgisi gerçekten yetkinleşmiştir. Tanrı’da olduğumuzu bununla anlarız” (1.Yuhanna 2:4,5). İşte her kişinin yaptıklarının sınavı buradadır: Kişi, Tanrı’nın buyruklarını küçümsüyor ve alaya alıyor mu? “Bu buyrukların en küçüklerinden birini kim çiğner ve başkalarına öyle yapmayı öğretirse, Göklerin Egemenliğinde en küçük sayılacak” (Matta 5:18,19).

Günahsız olduğunu iddia eden kişi aslında kutsallıktan çok uzaktır. Tanrı’nın sınırsız paklığını ve kutsallığını, günahın kötülüğünü ve çirkinliğini hiç tanımamıştır. Böyle bir kişinin Mesih’le kendisi arasındaki uzaklık ne kadar büyükse, kendi gözündeki doğruluğu da o denli büyüktür.

Kutsal kitap’a göre kutsal kılınma

Kutsal kılınma tüm varlığı - ruhu, canı ve bedeni içeren bir etkinliktir. (Bkz. 1.Selanikliler 5:23). İmanlılar bedenlerini Tanrı’ya diri, kutsal ve O’nu hoşnut eden bir kurban olarak sunmalıdırlar (Romalılar 12:1). Bedensel ve zihinsel gücü zayıflatan her uygulama, insanı Yaratıcı’ya hizmet etmekten alıkoyar. Tanrı’yı tüm yürekleriyle sevenler,

Tanrı’nın isteğini yerine getirmek amacıyla kendi varlıklarının her yönünü O’nun yasalarıyla uyumlu kılmak için çaba göstereceklerdir. Göksel Babalarına getirdikleri hiçbir sununun, benliğin tutkularıyla ve eğilimleriyle zayıflamasına ve kirlenmesine izin vermeyeceklerdir.

Günaha verilen her prim, zihinsel ve ruhsal algılamayı kör- leştirecektir; Tanrı’nın Sözü ve Ruhu, kişinin yüreğini artık pek fazla etkileyemeyecektir. “Sevgili kardeşler, bu vaatlere sahip olduğumuza göre, bedeni ve ruhu lekeleyen her şeyden kendimizi arındıralım; Tanrı korkusunda yaşayarak kutsallıkta yetkinleşelim” (2.Korintliler 7:1).

Hıristiyan adını taşıyanların acaba kaçı, oburlukla, şarap düşkünlüğüyle ve yasak zevklerle kendilerini lekelemektedir? Kilise sık sık kötülüğü teşvik etmekte, Mesih’in sevgisinin desteklemediği unsurlarla hazinesini geliştirmektedir. İsa günümüzdeki kiliselere bir girse ve iman adına düzenlenen şölenleri bir görse, tapınaktaki para bozanları kovduğu gibi onları da kovmaz mı? “Bedeninizin, Tanrı’dan aldığınız ve içinizde olan Kutsal Ruh’un tapmağı olduğunu bilmiyor musunuz? Siz kendinize ait değilsiniz. Bir bedel karşılığı satın alındınız; bunun için Tanrı’yı bedeninizde yüceltin” (l.Korintliler 6:19,20). Bedeni Kutsal Ruh’un tapmağı olan kişi, kötü bir alışkanlığın kölesi olmayacaktır. O’nun gücü Mesih’e ait olacaktır. O’nun mülkü Rab’bindir. Kendisine emanet edilen sermayeyi nasıl kötüye kullanabilir?

Hıristiyan adını taşıyanların yıllık giderlerinin büyük bir kısmı, benliğe yönelik zevklere gidiyor. Tanrı, ondalıklar yoluyla soyuluyor. Yoksullara yardım etmek ya da müjdeyi desteklemek için Tanrı’nın sunağına bırakılması gereken sunular, zevk sunağına bırakılıyor. Eğer Mesih’e iman ettiğini söyleyen herkes gerçekten de kutsal kılınmış olsaydı, gereksiz ve zararlı zevklere harcanan kaynaklar Rab’bin hazinesine girerdi. İmanlılar yumuşak bir karakter ve özveri örneği sergilemelidirler. O zaman dünyanın ışığı olacaklardır.

“Doğal benliğin tutkuları, gözün tutkuları ve maddi yaşamın verdiği gurur”, kitleleri kontrol etmektedir (1.Yuhanna 2:16). Me-sih’i izleyenlerin daha kutsal bir çağrısı vardır.

‘“İmansızların arasından çıkıp ayrılın’ diyor Rab. ‘Murdar olana dokunmayın ve ben sizi kabul edeceğim.’ Tanrı’nın vaadi şudur: ‘Size Baba olacağım, siz de oğullarım ve kızlarım olacaksınız’” (2.Korintliler 6:17,18).

İnsan, her iman ve itaat adımında Dünyanın Işığına daha da yaklaşır. Doğruluk Güneşinin parlak ışınları Tanrı’nın kullarının üzerine parlar, onlar da bu ışınları yansıtmalıdır. Yıldızlar bize, aracılığıyla parladıkları göksel bir ışık olduğunu anlatırlar. İmanlılar da aynı şekilde taht üzerinde övgüye ve yüceliğe layık olan Tanrı’nın oturduğunu göstermelidirler. Tanrı’nın karakterindeki kutsallık onların tanıklığında belirgin olmalıdır.

Mesih’in bereketleri sayesinde Sınırsız Gücün tahtına yakla-şabiliyorsunuz. “Öz Oğlunu bile esirgemeyen, O’nu hepimizin uğruna ölüme teslim eden Tanrı, O’nunla birlikte bize her şeyi de bağışlamayacak mı?” İsa şöyle diyor: “Sizler, kötü yürekli oldu-ğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, gökteki Baba’nın, kendisinden dileyenlere Kutsal Ruh’u vereceği çok daha kesin değil mi?” “Benim adımla benden ne dilerseniz ya-pacağım.” “Dileyin, alacaksınız. Öyle ki sevinciniz tam olsun” (Romalılar 8:32; Luka 11:13; Yuhanna 14:14; 16:24).

Tanrı’nın onayını ve bereketini alacak şekilde yaşama ayrıcalığına herkes sahiptir. Göksel Babamız hiçbirimizin mahkumiyet ve karanlık altında kalmamızı istemez. Başımız eğik, yüreğimiz benlikle dolu yaşamak, gerçek alçakgönüllülüğe tanıklık etmemektedir. İsa’ya yaklaşabilir, paklanabilir ve yasanın önünde utanç ve kederden özgür kılınabiliriz.

Adem’in oğulları İsa aracılığıyla ‘Tanrı’nın oğulları’ olmuşlardır. “İsa onlara ‘kardeş’ demekten utanmıyor. İmanlının yaşamı Tanrı’da imanla, zaferle ve sevinçle dolu olmalıdır. ‘Rab’bin verdiği sevinç sizi güçlü kılar.’ “Her zaman sevinin. Durmadan dua edin. Her durumda şükredin. Çünkü Tanrı’nın Mesih İsa’da sizin için istediği budur” (İbraniler 2:11; Nehemya 8:10; .Selanikliler 5:16-18).

Kutsal Kitap’a göre tövbe yoluyla iman etmenin ve kutsal kılınmanın meyveleri bunlardır. Yasada ortaya konulan büyük doğruluk ilkelerine bu kadar kayıtsız kalınmasının sonucunda bu kadar az sayıda meyveye tanık olunmaktadır. Bu nedenle daha önceki uyanışlarda gözlemlenen Ruh’un derin ve kalıcı işlerine pek rastlanmamaktadır.

Bizler Tanrı’ya bakarak değişiyoruz. Tanrı’nın insanlara kendi yetkinliğini ve kutsallığını sergilemek amacıyla açıkladığı bu kutsal buyruklar göz ardı edildiği ve insanların zihinleri daha çok insan kaynaklı öğretilere ve kuramlara çekildiği için, kiliselerdeki olgunlukta bir gerileme olmuştur. İmanın özünün ve gerçek olgunluğun yeniden canlandırılması için Tanrı yasasının doğru yere konulması gereklidir.

This article is from: