Fotogari mart

Page 1

Emekçi Kadınlarımız– İçimizden Biri “Erdal GÖKSENİN” – Foto-Edebiyat– Akılda Kalanlar – Foto-Teknoloji – Foto-Tarih – Fotoğraf Çekerken Ödemiş Fotoğraf Gönüllüleri ücretsiz dergisidir. 2014/4 MART

Fotoğraf: Mustafa KARAHAN


“ÖFOG’lu olmak: Küçük Menderes havzasının kültürel mirasını, insan zenginliğini ve doğasını fotoğraf sanatı yoluyla anlatmak; hayatımızı sürdürdüğümüz Ödemiş'i yaşanır kılmak, fotoğraf sanatı anlamında üretmek ve paylaşarak farkındalığı artırmaktır.” Levent Aybars Özdemir

Bu sayıda…  Emekçi Kadınlarımız  İçimizden biri “Erdal GÖKSENİN” Yayın Yönetmeni Harun ÖKENEL Yayın Kurulu Levent Aybars ÖZDEMİR Nezihe UZUNKOL Serkan ŞİNAR Safiye ÖZÇELİK Cemile COŞKUN Erdal GÖKSENİN İbrahim KOCA Yaşar GÜNAYDIN Bülent DURTAŞ İmtiyaz Sahibi Ödemiş Fotoğraf Gönüllüleri’dir.

 Fotoğraf Çekerken  Foto-Edebiyat  Foto-Tarih – Naciye Suman  Akılda Kalanlar  Foto-Teknoloji – Aynasız makineler



“Berfo ANA” Dolu dolu bir Fotogari’yi sizlerle buluşturmanın keyfi inanın anlatılmaz. Bu keyfi bu sayıda sonuna dek yaşadığımı söyleyebilirim. Aldığımız olumlu-olumsuz tüm eleştiriler, dergicilik yolumuza ışık tutuyor ve her sayıda daha sağlam adımlarla koştuğumuzu düşünüyorum bu yolda. İçeriği her sayıda dolu tutabilmek çok kolay değil elbette. Düştüğümüz, sendelediğimiz zamanlarda olabilir. Ancak her zaman tüm ümidim, çabam Fotogari’yi kalıcı ve sürekli kılabilmek. Üyelerimizin, aramıza yeni katılan fotoğrafçıların, okurlarımızdan gelen desteğin bizi güçlü tuttuğu ve bize can suyu olduğunu unutmamak gerekiyor. Okur sayımız her geçen gün artıyor. Tabii ki yeterli bir sayı değil amacımız her geçen gün yeni okurlar, yeni dostlar edinmek. Bu emeli aklımızdan çıkarmadan çalışıyoruz. Bu sayıya gelince konumuz “EMEKÇİ KADINLARIMIZ”. Annelerimiz, eşlerimiz, kız kardeşlerimiz, kızlarımız… Malum 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; ÖFOG olarak bunu unutmamız, es geçmemiz söz konusu olamazdı. Eğitim-Sen Ödemiş temsilciği ile birlikte bir fotoğraf sunumu yaptık. Kadınlarımızın hayatlarından anları birçoğu da eğitimci olan Ödemişli hemşerilerimizle paylaştık. Ülkemizin içinde bulunduğu böylesi günlerde emeğin, emekçinin, kadının,


insanın öneminin daha iyi anlaşılması tüm umudumuz. Maalesef çocuklarımız, toprakla oynaması gerekirken toprağın altına yatırdığımız çocuklarımız oldu bu ay içerisinde. En kötüsü de o çocukların yasını tutan, acısını yaşayanları anlamak, onlara sahip çıkmak gerekirken onları onbinlerce insana yuhalatan, vicdanı taş kesilmişleri görmek. Bir insanın, bir çocuğun ölümünden sonra “çıkar bir “başınız sağ olsun” dersem acaba oy kaybeder miyim?” hesabı yapanları görmek en acısı. Evlat kaybetmenin ne denli büyük bir acı olduğu aşikâr, kim olursa olsun, evlat kaç yaşında olursa olsun bir ana için daha büyük bir acı olamaz herhalde! Bu yüzden bu sayımızda kapak fotoğrafımız “Berfo Ana”. Fotoğraf için Mustafa Karahan’a da ayrıca teşekkür ediyorum.

Bundan sonraki sayılarımızda daha güzel, daha güneşli, daha mavi günlerde buluşmak dileğiyle…

Harun Ökenel


9 Mart Pazar günü ÖFOG üyeleri İzmir – Basmane ve çevresini fotoğrafladı.


8 Mart Dünya Kadınlar gününde Ödemiş Eğitim-Sen’in Ahrandı Restoran’da düzenlemiş olduğu yemekte ÖFOG olarak “Emekçi Kadınlarımız” konulu bir fotoğraf sunumu gerçekleştirdik.


23 Mart Pazar Günü Beydağ’a gittik! Beyköy, Adaküre ve Erikli köyleriyle beraber Beydağ Barajı’nıda fotoğrafladık.



Fotoğraf: Hakan SELÇUK


Fotoğraf: Bülent DURTAŞ

Suçtur Kadın Olmak! Burçe ÖKENEL Kadının toplum içerisindeki yeri ve önemi azımsanmayacak kadar büyüktür. Nitekim toplumları, nesilleri meydana getiren, onları doğuran ve büyüyen, topluma kazandıran da kadınlardır. Kadın, sağlıklı, huzurlu, bilgili ve eğitimli bir neslin yetişmesinde en önemli kişidir.

Kadının çalışması ve para kazanması özgürlüğün ilk adımıdır. Buna karşın, genel olarak kadına ilişkin görevler ya da işler söz konusu olduğunda, ilk akla gelenler onun geleneksel görevleri olan annelik ve ev kadınlığı olmaktadır. Oysa insanlığın var oluşundan bu yana kadın, annelik


ve ev işlerinin yanı sıra üretim hayatına da katkıda bulunmaktadır.

Son 25 yıl içerisinde, dünya genelinde çalışma yaşamına katılan kadın sayısında önemli artışlar kaydedilmiş olmakla beraber kadının çalışma hayatında aynı doğrultuda bir iyileşme olmamıştır.

Fotoğraf: Harun ÖKENEL Ekonomik hayata katılma, kadınlar için yeni bir olgu değildir. Kadın dünya kurulduğundan bu yana çalışmaktadır. İlkel toplumlardan gelişmiş toplumlara kadar uzanan toplumsal gelişim süreci içinde kadın gerek evin içinde, gerekse evin dışında ekonomik hayata aktif olarak katılmıştır.

Fotoğraf: Levent Aybars ÖZDEMİR Kadın denildiğinde aklımıza gelen ilk imge nedir? Mesela, suçtur kadın olmak… Çünkü herkesin sahip olmak istediği bir bedeni vardır. Korumak zorunda olduğun bir namusun ve sevmeye yasaklı törelerin.


Adam gibi adam derlerde, kadın gibi kadın demezler mesela taş gibi derler. Soğuk olmak zorundadır, hissetmemesi gerekir, iyi gözükmelidir ama öyle çok iddialıda olmaması gerekir. Erkeğin yanında yerini bilmelidir.

Susarsın bir şey bilmiyor derler, susmazsın dili uzun derler.

Erkek olmak doğuştan bir güçtür, kadın olmak eksikliktir, güçsüzlüktür. Eksik etektir kadın aklı ermez, gözü açılmamalı sırtından sopa karnından sıpa eksik olmamalıdır.

Tüm bu saydıklarımı değerlendirdiğimde kadınların öğrenilmiş çaresizlikleri olduğunu gerektiğinde kullanılmak üzere bekletilen “zatenli” cümleler olduğunu görüyorum. “ zaten başarmamız zordu.” “zaten orada olamazdık…” gibi.

Fotoğraf: Hakan ÖKENEL Kadın olmak suçtur bu hayatta. Seversin deli derler, sevmezsin kötü dersler. Elde ederler basit olursun, elde edemediklerinde konuşmalara meze olursun.

Fotoğraf: Mustafa KARAHAN


kez, öğrenilmiş çaresizlikle yüz yüzedir. Bizimde annelerimizden devraldığımız ve kızlarımıza beklide farkında olmadan aktardığımız çaresizliklerimiz var. İnsanın kendi beynini programlayabileceğinin kabul edildiği bir dönemde, her iki cümlesinden birisini “kadın olmanın zorluğu” sindirilmişliğimiz ve daha doğarken ölmüşlüğümüz “ ile ilgiliyse başkaları kadınlar için ne yapabilir ki?

Fotoğraf: İbrahim Nabi ORUÇ

Köpekbalıklarıyla yapılan bir deney vardır; köpekbalığı bir cam bölmeyle ikiye ayrılan devasa bir akvaryuma bırakılır. Bölmenin diğer tarafında küçük balıklar vardır. Köpekbalığı küçük balıklara saldırır fakat her seferinde aradaki bölmeye çarpar. Aradaki bölme kaldırılıp küçük balıklar özgürce yüzmeye başladıklarında köpekbalığı saldırmayı denemez artık çünkü o balıkları yakalayamayacağına inanmıştır bir

Fotoğraf: Mustafa KARAHAN


Kadın hakları konusunda birbirine öyle zıt ve uzak görüşler var ki, birinin ak dediğine ötekisi kara diyor. Peki hangisinin doğru olduğunu nasıl tespit edeceğiz? Neye göre karar vereceğiz? Kadın haklarını kadın-erkek ayrımı ile mi çözeceğiz? Mesela feministlerin yaklaşımları gerçekten kadınların yararına mıdır? Kapitalist ekonominin pazarlama ve reklam

cemiyetteki yeri ve rolü ile kadınların maddi ve manevi haklarının korunmasıdır. 8 mart ve dışında yaptıklarımıza göz atacak olursak; • Evli evine çekilecek.

köylü

• Daha önceden siyasi tecrübe geçirmiş olan iyi eğitimli aydın donanımlı olanlar “bizden bu kadar, bu ülkede, bu ortamda çalışmak imkansız“ tavrı içinde kendi meslek hayatlarının veya özel hayatlarının sınırlarını çizecekler, davetli oldukları toplantılarda konferans vermekle yetinecekler.

Fotoğraf: Nagihan ÜGE stratejilerinde kadının yeri nedir? Dünya genelinde kadın mağduriyeti niçin bu kadar yaygın? bu sadece cinsiyet kaynaklı bir meselemidir? Bu ve bunlar gibi sayısız soruların bizi sevk etmesi gereken nokta, evvela kadın-erkek ayrımı yapmadan bireyleri ötekileştirmeden insan haklarına saygı ve bunun yanında

köyüne

Fotoğraf: Sadık YILMAZ


• Kimileri evlerine başlarına dönecekler.

ocak

• TV dizilerinin sadık izleyicileri olacaklar, konu komşularıyla tertipledikleri bol karbonhidratlı günlerde dizi Kahramanlarını, mankenlerin aşk dedikodularını konuşacaklar.

programları yoluyla şöhret ve kazanç sahibi olma cinliklerine kapılacak.

Fotoğraf: İbrahim KOCA

Fotoğraf: Özlem ÖZULUS • Kimileri yokluk, yoksulluk dertleriyle, dert küpüne dönen aile içi sorunlarla boğuşacaklar. • Kimileri kuaför, estetik ameliyatı sauna, jimnastik salonu peşinde koşacaklar. • Kimileri gelinim olur musun? size anne diyebilir miyim? Bir yıldız doğuyor gibi abuk sabuk TV

Bugünde böyle karamsar olmak, morla bozan tablolar çizmek hiç hoş değil ama gidişat kanaatimce böyle... Kadınlar haklı davalarında kararlılık ve istikrarla tam bir dayanışma ve birliktelik içinde olmadıkça uzaya çıkmış olsak da mevcut sonucun değişmesi mümkün görünmüyor. Kadınlar isterlerse kendi zaaflarını aşıp dayanışma içinde olurlarsa siyasette ve yönetimde ağırlıklarını koyarak dünyanın ağlayan çehresini değiştirebilirler. Tabi isterlerse…


Fotoğraflar: İbrahim KOCA


Fotoğraf: Bülent Durtaş

Fotoğraf: Levent Aybars ÖZDEMİR


Fotoğraf: Hakan ÖKENEL


Fotoğraf: Nagihan ÜGE

Fotoğraf: Yasemin KOÇYİĞİT


Fotoğraf: Yasemin KOÇYİĞİT


İçimizden biri...

ERDAL GÖKSENİN 1950 Ödemiş doğumluyum. İlkokulu, ortaokulu Ödemiş’te okudum… Demirci İlköğretmen Okulundan 1968 yılında mezun oldum. Anadolu üniversitesi Eğitim Önlisans programını tamamladım… 26 yıllık meslek yaşamımda sınıf öğretmenliği ve yöneticilik yaptım… Aktif fotoğrafla tanışmam 1968 de aldığım Lubitel marka fotoğraf makinesiyledir… Zaman içinde fotoğraf baskılarını sorgulamalarım 1978 yılında karanlık oda oluşturmaya, film yıkamadan, fotoğraf oluşturmaya getirdi… Renkli fotoğrafın baskısıyla 1981 yılı sonunda fotoğraf oluşturma çalışmalarım sona erdi… Hayat mücadelesi ve sevdiğim bir arkadaşımın oğlunun sünnet fotoğraflarının çekiminde yaptığım bir çekim hatasının üzüntüsü 2007 yılına kadar fotoğrafa uzak kalmama sebep oldu… Kızımın hediyesi Sony Cyber-shot fotoğraf makinesi içimdeki özlemi dışarıya vurmamı, Ödemiş’te düzenlenen fotoğraf kursları bilgilerimi güncellememi sağladı… Karma sergilere katıldım… Öfog grubumuzun sunum çalışmalarına fotoğraflarımla katkı verdim… Kendimi “Sokak Fotoğrafçısı” olarak niteleyebilirim… Olanaklarım elverdiğinde bireysel sergimi açmak hedeflerimden biridir…




Fotoğraflar ERDAL GÖKSENİN’in çalışmalarından karışık olarak seçilmiştir.


Fotoğraf: Harun ÖKENEL

KADIN Kimi der ki kadın, Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın, Yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, Boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran… Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal! O benim kollarım , Bacaklarım Yavrum, annem, karım, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır. NAZIM HİKMET RAN


www.fotogari.com


Levent Aybars ÖZDEMİR

“Fotoğraf çekmek, aynı anda beynin, gözün ve kalbin bir olayı hedeflemesidir.” Henry Cartier Bresson Yaşadığım bir anı, yaşanan toplumsal veya doğa olayını anlatan içeriği zengin tek bir fotoğraf çekilebilir, ama böylesi pek enderdir. Anlamı ortaya çıkaran konu öğeleri genellikle dağınıktır, onları zorla bir araya toplamaya ise hakkımız yoktur. Çoğu zaman dağınık duran bu öğeleri doğru karar anını sezerek bir araya getirmek mümkündür. Doğru anı yakalayabilmek için zihin, göz ve kalp sürekli devinim halindedir. Kimi zaman bu ana birkaç saniye içinde kimi

zamanda saatler, bazende günler gerekebilir, bu işin reçetesi yoktur, tıpkı teniste olduğu gibi her an hazır olmak gerekir. Gerçek bize öylesine bir bolluk sunuyor ki, olayın ortasında bir şeylerden vazgeçmek, sadeleşmek zorunda kalabiliyoruz. Ama her zaman doğru şeyden mi vazgeçiyoruz? Bazen en güçlü görüntünün yakalandığı sanılır, ancak olayın nasıl gelişeceğinden emin olunmadığından çalışmaya devam edilir. Çabuk ve mekanik şekilde deklanşöre basmaktan, beyni gereksiz taslaklarla dolmaktan, tüm çalışmanın berraklığını kaybetmekten sakınmak gerekir.

Bellek çok önemlidir, olayla aynı hızda dörtnala ilerlerken çekilen her fotoğrafın bellekte bıraktığı şey çok önemlidir; çalışma esnasında eksik bir şey bırakılmadığından öğelerin olması gereken yerlerinde olduğundan emin olmak gerekir, çünkü sonrası çok geç olacaktır, o anı tekrar yaşamak mümkün değildir. O an geçip bittiğinde tam olarak neden fotoğrafın oluşmadığı bilinir, ama fotoğraf kaçmıştır, bunun için gözün rehavet içine düşmesini önlemek gerekir, her an tetikte olmak gerekir. Sadece fotoğraf belirli bir anı sabitler.


Fotoğrafçı içinse kaybolan şey, o andan itibaren sonsuza dek yok olur, yaptığımız işin temel özü buradadır. İşimiz not defterimiz olan makinemiz yardımıyla gerçeği doğru anda, doğru olarak kaydetmektir. Kesinlikle çekim aşamasında ve sonraki zamanda küçük oyunlarla o gerçeği değiştirmemektir. Tüm teknik hileler keskin bir göz tarafından fark edilir.

Dolayısıyla konuya tilki adımlarla yaklaşmak, söz konusu olan doğa bile olsa tırnakları içeri çekip kedi gibi yavaş adımlarla yaklaşmak gerekir. İtişip kakışmadan, balık avlamadan önce suyu bulandırmamak gerektiği gibi, ışığa saygı göstererek, yetersizse bile flaş gibi yardımcı ışık kaynakları kullanmamak gerekir, yoksa fotoğraf dayanılmaz bir saldırgan kişiliğe dönüşür. Fotoğrafçılığın belirlenmiş kuralları yoktur, her zaman çok dikkat çekici olan makineyi de kendimizi de unutturmamız gerekir. Fotoğrafta konuyu asla yok sayamayız, konu kendini zorla farkına vardırır, kendi özel dünyamızda olduğu gibi, dünyada olup biteninde bir konusu vardır, algılarımız açık olmalı, duygularımızda dürüst

olmalıyız, Önemli olan, konular arasında seçim yapmak, gerçekliğin derinliği içinde doğru konuyu sezmektir. Fotoğrafçının mekân atmosferine saygı göstermesi, canlı ortamı belirleyen mekânla bütünleşmesi, özellikle insani gerçekliği öldüren yapaylıktan sakınması gerekir. Portre çekerken biliriz ki, bir yüzün ifadesinden daha uçucu ne vardır ki? Bir yüzün verdiği ilk duygu genellikle doğru olandır. Tekniğinizi geliştirin, ama netlik için ölçüsüzce kullanmayın ki yapaylık duygusuzluğuna düşmeyin.

Levent Aybars ÖZDEMiR


Hanımdan da kaybettirmeyecektir. Naciye Suman, 23 Nisan 1881’de Üsküp’te bir paşa kızı olarak dünyaya gelir. Babası, Salih Paşa’dır. 22 yaşına geldiğinde, o zamanlar yüzbaşı olan İsmail Hakkı Bey’le evlenir. Balkan Savaşı’nın sonuna gelindiğinde;

İLK KADIN FOTOĞRAFÇIMIZ NACİYE SUMAN

Nusret, Fikret ve Nedret isminde üç çocuk dünyaya getirmiştir ve dördüncüsüne ise dokuz aylık hamiledir.

Naciye Hanım bugünkü belge ve

Osmanlı İmparatorluğu ise en

bilgilerin ışığında gönül

zayıf dönemlerini yaşamaktadır.

rahatlığıyla profesyonel olarak

Avrupalının gözündeki “hasta

fotoğrafçılık yapan ilk kadın

adam”, Balkan savaşlarında ağır

fotoğrafçımızdır diyebiliriz. Yarın

yenilgi alarak yaklaşık 500 sene

yeni bir kaynak, yeni bir isim

idaresinde tuttuğu Rumeli’deki

ortaya çıkana kadar. Nasıl ki

toprakları kaybedince, çileli bir

Plüton’un artık bir gezegen

dönem başlar. İsmail Hakkı Bey ve

sayılmayışı, onun varlığından ve

karnı burnundaki Naciye Hanım,

değerinden bir şey

her şeylerini bırakıp sadece

kaybettirmemişse, Naciye

kendilerini kurtararak, Anadolu’ya


doğru göç edenler arasına katılır.

keyifle vakit geçirdikleri bir alana

Naciye Hanım çocuğunu oralarda

dönüştürürler.

doğurmak istemediği için, İsmail Hakkı Bey eşini ve çocuklarını bir asker arkadaşına teslim ederek, askerleriyle Viyana’ya sığınır. Dördüncü çocuk Macaristan sınırında, trende dünyaya gelir.

Fakat İsmail Hakkı Bey, uzun süre İstanbul’da kalamaz. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, yeniden cepheden cepheye koşacaktır. Bu uzun savaş yılları, ülkenin erkekleri kadar, cephe gerisinde kalan kadınlarının da sırtına ağır yükler bindirir. Kadınlar, o güne kadar erkeklerin payına düşen görevleri de üstlenmek durumunda kalırlar. Bu yılların güçlü karakterlerinden biri olan Naciye Hanım da ailesine bakmak zorundadır artık. Naciye Hanım,

İstanbul’a geldiklerinde Beşiktaş Yıldız’daki Sait Paşa konağını tutarlar. İsmail Hakkı Bey ise Viyana’da kaldığı zaman zarfında fotoğrafçılığı öğrenir. Ailesinin yanına dönerken fotoğraf malzemelerini de beraberinde getirerek, konağın çatı katını adeta bir stüdyoya çevirir. İsmail Hakkı Bey’in fotoğraf merakı sayesinde, tüm aile fotoğrafçılığı kolayca benimser ve çatı katını

işte bu zorlu ve uzun savaş yıllarında, paralarının tükenmesi üzerine aileden kalma gümüş bir tepsiyi satmak zorunda kalır. Ancak bu üzücü olay, önemli kararlar alacağı bir dönüm noktası olur. “Ben insan değil miyim, ben hayatımı kazanamaz mıyım? Çocuklarıma bakamaz mıyım? İlla ki bunları satarak mı yaşayacağız” der ve bir fotoğrafhane açmaya karar verir. Zaten bunun için gerekli her şey çatı katında


mevcuttur. Sadece tabela

fotoğrafhanelerinden olan Resne

yaptırmak kalıyor ki, onu da zaten

ve Yeraltı fotoğrafhanelerinin

kendisi bir askerle beraber

tehdit edilip, vitrinlerinin

giderek yaptırır. Bu kararı

kırılmasına sebep olmuşsa da,

verdiğinde yanında eşi yoktur. O

Naciye Hanım kolay kabul görür.

dönemi düşünelim. Bir paşa kızı,

O dönemde kadınların erkek

hiç kimseye sormadan iş kuruyor

fotoğrafçılar karşısında

ve çalışıyor. 1919 yılında bunun

peçelerini açmaları pek hoş

kolay kabul edilemeyecek bir adım

karşılanmadığı için, fotoğrafhane

olduğunu göz önünde bulundurmak

hanım müşteriler için önem

gerekir. Naciye Hanım gelebilecek

kazanır. Kadınlar, Naciye Hanım’ın

eleştirilerin hiçbirine aldırmaz.

karşısında rahatlıkla yüzlerini ve omuzlarını açıp, saçlarını dökerek poz verirler. Bu özel fotoğraflarını, cephede savaşan eşlerine, özlem dolu mektuplarıyla birlikte gönderirler. Böylelikle Naciye SUMAN Türk kadınının fotoğraf sanatındaki öncü ismi

Konağın önüne astıkları tabelada “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi-

olmuştur.

Bülent DURTAS

Naciye” diye yazar. İlk gün 10 kişi gelir. Tüm ailenin refah içinde yaşayacağı yılların sadece başlangıcıdır bu. Naciye Hanımın bu iş girişimi en ufak bir engele çarpmaz. Aslında o yıllarda, halkın fotoğrafa olan mesafeli duruşu, İlk Müslüman

Bu bilgiler Naciye SUMAN’ın kızı Nedret EKŞİGİL’in röportajlarından derlenmiştir.


www.facebook.com/fotogari www.fotogari.com


Fotoğraf: Ahmet VARDAR


Fotoğraf: Ahmet VARDAR

Fotoğraf: Ayhan SÖZEN


Fotoğraf: Çetin ÖZKAN

Fotoğraf: Erdal BİÇERLİ


Fotoğraflar: Hülya ÖZDEMİR


Fotoğraf: Nagihan ÜGE

Fotoğraf: Özkan Başar ÖZKAYA


Fotoğraflar: Serhat DONDURAN


Fotoğraf: Seyit Ali GEÇİCİ

Fotoğraf: Türkan CEYLAN


Fotoğraflar: Turan DÖNER


www.ofogder.com

Akılda Kalanlar ÖFOG facebook grubuna Şubat ayı içerisinde yüklenen fotoğraflar arasından Bülent Durtaş tarafından seçilmiştir.

https://www.facebook.com/groups/ofog.35/

www.ofogder.com


AYNASIZ FOTOĞRAF MAKİNELERİ

Değerli Fotogari okuyucuları, bu ayki sayımızda teknik bölümümüzü aynasız fotoğraf makinelerine ayırdık. Son zamanlarda birçok markanın üretime başladığı bu sevimli makineleri gelin hep birlikte tanımaya çalışalım. Bu tip makinelerin en önemli özelliği alışık olduğumuz DSLR makinelerinde olduğu gibi her hangi bir ayna sisteminin olmayışıdır. Bu tip fotoğraf makineleri filmli fotoğraf makinelerinin yoğun olarak kullanıldığı dönemde telemetreli ya da ayrı bakaçlı makineler olarak bilinmektedir. Günümüz de ise

daha çok bakaçsız ya da elektronik bakaçlı modellerden oluşmaktadır. Aynasız fotoğraf makinelerinin daha küçük ve hafif yapıları, her konu için uygun bir objektif kullanımına uygun olmaları, video çekim olanakları, yüksek görüntü kaliteleri onların birçok fotoğraf sanatçısı tarafından tercih edilmesini sağlamaktadır. Kullanım kolaylığı hafifliği bu hafifliğiyle ve küçük boyutlarına rağmen çok kaliteli fotoğraf ve video üretmeleri onları DSLR fotoğraf makinelerinin karşısına ciddi bir rakip olarak çıkmasını sağlıyor.


AYNASIZ FOTOĞRAF MAKİNELERİNİN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI AVANTAJLARI: Boyut: Aynasız fotoğraf makineleri af sensörü, penta prizma ve ayna bulundurmadıkları için daha küçük ve hafif gövdelere sahip. Sensör: Aynasız fotoğraf makineleri de bazı DSLR modelleri gibi APSC sensor kullanmaktadırlar. DSLR fotoğraf makineleriyle aynı kalitede fotoğraf ve video üretebilmektedirler. Hız: DSLR fotoğraf makinelerinde bulunan ayna sistemi fotoğraf çekerken hareket ettiği için nispeten daha yavaştırlar. Aynasız

fotoğraf makinelerinde ayna sistemi bulunmadığı için daha hızlı fotoğraf çekebilmektedir. Sürekli Canlı Ön İzleme: DSLR fotoğraf makinelerinde canlı ön izleme ayna sisteminin kalkmasıyla gerçekleşiyor. Aynasız modellerde ise hem fotoğraf hem de video çekerken sürekli olarak canlı ön izleme yapmak mümkündür.

DEZAVANTAJLARI: Lens: Aynasız fotoğraf makineleri DSLR fotoğraf makinelerinden farklı bayonet kullandıkları için DSLR fotoğraf makineleri için üretilen lensleri aynasız sistem kullanan makinelerde kullanmak mümkün değildir.


Fotoğraf makinem kimseyi ürkütmesin, fotoğrafını çektiğim kişiler daha rahat poz verebilsin, uzun fotoğraf maratonlarında makinem beni yormasın ve tüm bunların yanında kaliteli fotoğraflar elde edebileyim diyorsanız AYNASIZ FOTOĞRAF MAKİNELERİ tam da size göre. AF: Aynalı sistemler auto focus, odaklanma özelliklerini Phase Detection ile yapılırken Aynasız fotoğraf makinelerinin bazı modellerinde Kontrast Detection adı verilen bir sistem kullandığı için DSLR modellere göre kontrast detection Af sistemi daha yavaştır.

Aynalı fotoğraf makinelerinin çekim anında çıkardığı o sesten asla vazgeçemem diyenlerdenseniz eğer hiç düşünmeyin bile Bir daha ki sayımızda daha farklı bir konuda buluşmak dileğiyle... Işığınız bol olsun...

Bülent DURTAS



Bitmeden…

Fotoğraf: Harun ÖKENEL



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.