İşte Spinoza’yı ayrıksı hale getiren ve bu çalışmanın da ana problemini teşkil eden fark, Spinoza’nın duygu ve akıl ile ikisi arasındaki ve ikisiyle politik toplum arasındaki ilişkilere dair görüşleridir. Zira modernlik aklı sorgulanamaz bir kesinlik halesiyle donatmış ve yukarıda da anlatıldığı gibi, en korkunç yöntemlerle duygu üzerinde hâkimiyet kazanmaya çalışmıştır. Oysa Spinoza, modernlerin çoğundan farklı olarak, bütün rasyonalizmine karşın, duygu ve akla dair tamamen farklı bir perspektif önermektedir. Bu perspektifin gereği, duyguya ve bedene hak ettikleri epistemolojik, etik ve politik statüyü geri iade etmekten başka bir şey değildir. Bu çalışmada sırasıyla, bu iki kavramın, antropolojik etik ve politik anlamlarına dair bir soruşturma yürütülmeye çalışılacaktır.