ENERJİ GÖRÜNÜM REHBERİ

Page 1

ENERJİ GÖRÜNÜM

REHBERİ


Maltepe Anadolu Lisesi Adına Sahibi: Selami Aksakallı Koordinatör : Zehra Öztürk Tüm Tasarım Basım

: Ömer Faruk Gürses, ÖFG : Transkop Ozalit

© Enerji Görünüm Rehberi, 2015, Maltepe Anadolu Lisesi Maltepe, İstanbul, Türkiye Adres :Maltepe Anadolu Lisesi, İdealtepe Mah. Avcılar Cad. Dağçiçeği Sok. No: 24-2, 34841 Maltepe/İSTANBUL Telefon Fax Web Sayfası E-mail

: 0216 417 29 62 : 0216 417 29 65 : www.maltepeanadolu.meb.k12.tr : maltepe302063@gmail.com

Bu kitapçık “Safe Energy, Energy for Future Projesi” kapsamında Maltepe Anadolu Lisesi tarafından hazırlanmıştır.


İÇİNDEKİLER Enerji Verimliliği Enerji Piyasalarında Serbestleşme

ENERJİ POLİTİKA VE STRATEJİLERİMİZ

Enerji Diplomasisi ve Yürütülen Projeler

Enerji Borsası

Yeni Başlayan ve Hedeflenen Projeler

ÜLKEMİZ ENERJİ GÖRÜNÜMÜ DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ

Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) İnovasyon Projeleri

GİRİŞ SUNUŞ


GİRİŞ İ

nsanların ihtiyaçlarının karşılanmasında ve gelişmesinin sağlıklı olarak sürdürülmesinde gerekli olan enerji özellikle sanayi, konut ve ulaştırma gibi sektörlerde kullanılmaktadır. Ancak enerji, yaşantımızdaki vazgeçilmez yararlarının yanı sıra üretim, çevrim, taşınım ve tüketim esnasında büyük oranda çevre kirlenmesine de yol açmaktadır. Nüfus artışına, sanayinin gelişmesine paralel olarak kurulan büyük ölçekli enerji üretim ve çevrim sistemleri ekolojik dengeyi önemli ölçüde etkiledikleri gibi sınırlar ötesi etkileri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle çevre sorunları ulusal olduğu gibi uluslararası nitelikler de taşımaktadır. Yine bu nedenle enerjiye bağlı sorunların giderilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasında, uluslararası işbirliğinin rolü önem kazanmaktadır. Bugünün enerji kaynakları yenilenemeyen enerji kaynakları (kömür, petrol, doğalgaz ve nükleer enerji) ve yenilenebilen enerji kaynakları (odun, bitki atıkları, tezek, jeotermal enerji, güneş, rüzgâr, hidrojen, hidrolik, gelgit ve dalga enerjisi) şeklinde sınıflandırılmaktadır. Dünya'da büyük ölçüde yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanılıyor olması (ticari talebin %90'ı fosil yakıtlardan, %10'u ise hidrolik ve nükleer enerjiden sağlanmaktadır), çevre sorunlarını önemli ölçüde arttırmıştır. Bu nedenle çevresel etkileri az olan yenilenebilen enerji kaynaklarına yöneliş, her bakımdan avantajlı olmaktadır. Ancak bazı teknik sorunların çözümlenebilmesi için zamana ihtiyaç vardır ve bu da söz konusu geçişin oldukça uzun bir süre alacağını göstermektedir. Çizelge 1.1'de dünyanın geçmişteki enerji tüketiminde kaynakların rolü ve gelecekteki kaynaklara göre enerji tahminleri gösterilmiştir.

Çizelge 1.1. Kaynaklara göre dünya enerji arzı tahminleri *109 TEP: milyar ton eşdeğer petrol

Enerji Görünüm Rehberi

4


Arz güvenliği ve kaynak çeşitliliği sağlamanın yanında, ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemelere uyulabilmesi, yükümlülüklerin yerine getirilmesi, ikim değişikliği, sera etki, küresel ısınma, asit yağmurları vb. gibi yerel, bölgesel ve küresel ölçekli çevre sorunlarının üstesinden gelebilmek için enerji üretiminde kaynak seçiminin doğru, güvenilir ve fizibilite yapılması oldukça önemlidir. Teknolojinin ilerlemesi, nüfusun artması, insanın dünyaya hâkim olma düşüncesi enerjiye olan talebin hızını artırmaktadır. Muhakkak her enerji elde etme türünün çevreye belli oranda negatif etkisi olmaktadır. Diğer taraftan gelecek nesiller için fosil yakıt yataklarından, kömürün 250 yıl petrolün ise 50 yıl sonra tükeneceği düşünüldüğünde bunların yerine yeni enerji kaynaklarının ikame edilmesinin ne kadar gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda her yıl yüzde 7 artan enerji talebi, yeni enerji kaynakları bulunamaması halinde Türkiye'nin büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Türkiye'de Planlı kalkınma döneminde, büyüyen ekonomiye, gelişen ve çeşitlenen sanayi faaliyetlerine ve değişen demografik yapıya paralel olarak ülkemizin birincil enerji ve elektrik tüketiminde önemli artışlar kaydedilmiştir. Enerji, ekonomik ve sosyal kalkınma için temel girdilerden birisi durumundadır. Artan nüfus, şehirleşme, sanayileşme, teknolojinin yaygınlaşması ve refah artışına paralel olarak enerji tüketimi kaçınılmaz bir şekilde büyümektedir. Buna karşılık enerji tüketiminin mümkün olan en alt düzeyde tutulması, enerjinin en tasarruflu ve verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Sürdürülebilir bir kalkınma yaklaşımı içinde, ekonomik ve sosyal gelişimi destekleyecek, çevreyi en az düzeyde tahrip edecek, asgari miktar ve maliyette enerji tüketimi ve dolayısıyla arzı hedef alınmak durumundadır. Günümüzde, kişi başına enerji tüketimi bir gelişmişlik göstergesi olmaktan çıkmış; amaç, kişi başına enerji tüketimini artırmak değil, bir birim enerji tüketimi ile en fazla üretimi ve refahı oluşturmak haline gelmiştir. Enerji sektöründe temel amaç, artan nüfusun ve gelişen ekonominin enerji ihtiyaçlarının sürekli ve kesintisiz bir şekilde ve mümkün olan en düşük maliyetlerle, güvenli bir arz sistemi içinde karşılanabilmesidir. Enerji Görünüm Rehberi

5


SUNUŞ T

ürkiye yalnızca ekonomideki büyümesiyle değil, bölgesindeki hiç bir gelişmeye kayıtsız kalmayan ve katkı yapabilme güç ve kabiliyetini giderek daha çok hissettiren, yapıcı politik duruşu ve tutumuyla da dikkatleri üzerine çeken bir ülkedir. Ülkemiz ekonomisinde son 10 yılda önemli atılımlar gerçekleştirilmiş olup ekonomik büyüklük olarak önemli büyümelere şahitlik edilmiştir. 2014 yılının başı itibarıyla Dünyanın 16. ve Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olan Ülkemiz, en güçlü ekonomilerin temsil edildiği G-20’nin faal bir üyesidir. Ülkemiz ekonomisi 2003-2013 döneminde ortalama yüzde 5 büyümüştür. Sahip olduğumuz bu ekonomik büyümenin sağlanmasında enerji sektörü hayati bir rol oynamıştır. 2003-2013 arasında birincil enerji talebimizin yılda ortalama yüzde 5 ile büyümüş olması enerji tüketiminin ekonomiyle beraber büyüdüğünü göstermektedir. Gerçekleşen ekonomik gelişme ve artan refah seviyesinin sonucu olarak enerji sektörünün her alanında hızlı bir talep artışı olmaktadır. Türkiye, İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı Enerji Görünüm Rehberi

6

gerçekleştiği ülke durumundadır. Önümüzdeki 10 yılda da enerji talebinin iki katına çıkmasını bekliyoruz. Enerji sektöründe tüm kuralların yeniden yazıldığı bir dönemden geçilmektedir. Büyük enerji ithalatçısı ülkeler ihracatçı konumuna geçmekte, büyük enerji ihracatçısı ülkeler ise talep büyümesinin merkezi haline gelmektedir. Ekonomik büyüme, enerji talebi ve çevre ilişkisi her zamankinden önemli bir hale gelmiş olup en zengin kaynaklara sahip ülkeler için bile enerji verimliliği ve çevresel etki uyumu ana gündemi oluşturmaktadır. Dünyada dengelerin değiştiği, enerji sektörünün son derece dinamik olduğu bu dönemde, enerji talebi artmaya devam eden Ülkemizin belirleyeceği enerji stratejisi çok kritik ve uzun dönemli etkileri olacak bir konudur. Enerji ve tabii kaynaklar alanını yönetirken, dışa bağımlılığı azaltmak, iki katına çıkacak olan enerji talep artışını sorunsuz karşılamak ve arz güvenliğini sağlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Enerji arz güvenliği için kritik bir unsur olarak gördüğümüz, son on yılda hızlanarak enerji sektörümüzün çehresini ciddi şekilde değiştiren serbestleşme


çabaları ile kurulmaya çalışılan rekabetçi piyasa yapısı, enerji politikalarımızın en önemli odak noktalarıdır. Bu bağlamda rekabetçi, şeffaf, tüketicinin korunduğu, çevresel sürdürülebilirliği de dikkate alan bir enerji sektörü önceliğimiz olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Enerji arz güvenliğinden kaynaklanan riskleri azaltmak ve enerjinin daha verimli üretilmesini ve kullanılmasını sağlamak amacıyla serbest piyasa şartlarının oluşturulması ve rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesi, enerji sektöründeki önemli talep artışını karşılamada başlıca stratejilerimiz olmaya devam edecektir. Ülkemizin enerji talebini karşılamak için sınırlı olan doğal kaynaklarımızı rasyonel bir şekilde kullanmaya, yeni teknolojilerle enerji üretimini çeşitlendirmeye ve mevcut teknolojilerin verimliliğini arttırmaya, alternatif enerji kaynaklarını değerlendirmeye yönelik politika ve stratejilerin uygulanmasına büyük önem veriyoruz. Ayrıca, enerji ithalatımızın azaltılması noktasında toplumda enerji verimliliği bilincinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesi de politikalarımızda ayrı bir önem taşıyor. Ülkemizin zengin doğal kaynaklarından azami ölçüde ve sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda istifade etmek orta ve uzun vadede önceliğimiz olmaya devam edecektir. Bu bağlamda çevre ile uyumlu, öncelikle iş sağlığı ve güvenliği koşullarını sağlayan sürdürülebilir bir madencilik için etkin ve uygulanabilir politikaların oluşturulması, doğal kaynaklarımızın ekonominin büyümesine ve ülke refahına katkıda bulunacak şekilde yönetilmesinin öncelikli şartıdır. Türkiye, son 10 yıldır bölgesindeki birçok önemli projede yer alan bir ülke haline gelmiştir. Doğusundaki kaynakların batıya ulaştırılmasında güvenli bir liman ve köprü konumunda olan Ülkemiz enerjide hedeflerini belirledi ve bu hedefler doğrultusunda ilerliyor. Enerji Görünüm Rehberi

7


DÜNYA

ENERJİ GÖRÜNÜMÜ

Dünya’da büyük ölçüde yenilenemeyen enerji kaynaklarının kullanılıyor olması (ticari talebin %90’ı fosil yakıtlardan, %10’u ise hidrolik ve nükleer enerjiden sağlanmaktadır), çevre sorunlarını önemli ölçüde arttırmıştır. Bu nedenle çevresel etkileri az olan yenilenebilen enerji kaynaklarına yöneliş, her bakımdan avantajlı olmaktadır. Enerji Görünüm Rehberi

8


D

ünyada nüfus artışı, kentsel gelişim ve sanayileşmeye paralel olarak birincil enerji tüketimi de giderek artmaktadır. Nüfus ve gelir artışı, enerji tüketiminin artmasına neden olan temel etkenlerin başında gelmektedir. Yapılan projeksiyonlar, 2035 yılında dünya nüfusunun 8,7 milyara yükseleceğini göstermektedir. Bu durum, 1,7 milyar insana daha enerji arzı sağlanması gerektiğini ortaya koymaktadır. Öngörülen nüfus artışının yüzde 90’ından fazlasının OECD dışı ülkelerden kaynaklanacağı tahmin edilmektedir. Söz konusu ülkelerin, gelişmekte olan sanayi ve kentleşmelerine bağlı olarak küresel Gayri Safi Hâsıla artışına yüzde 70 ve küresel enerji talep artışına yüzde 90’ın üzerinde katkı sağlayacağı öngörülmektedir.

Dünya Nüfus, Gelir ve Birincil Enerji Talebi İlişkisi Birincil Enerji Nüfus

Gelir

Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA) tahminlerine göre 12,7 milyar ton eşdeğer petrol (TEP) olan dünya birincil enerji talebinin 2035 yılında; - Mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 47 oranında artışla 18,7 milyar TEP, - Yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 35 oranında artış ile 17,2 milyar TEP, - 450 ppm senaryosuna göre yüzde 16 oranında bir artışla 14,8 milyar TEP’e , ulaşması beklenmektedir. Söz konusu senaryoların tamamına göre 2035 yılına kadar olan dönemde fosil yakıtların (petrol, doğal gaz, kömür) payları nispeten azalmakla birlikte, bu yakıtlar hâkim kaynaklar olmaya devam edecektir.

2035 Yılı Enerji ve İklim Senaryolarına Göre Dünya Birincil Enerji Talebi Projeksiyonları milyon TEP

Enerji Görünüm Rehberi

9


Dünya birincil enerji kaynaklarının yüzde 81’ini oluşturan fosil yakıtların 2035 yılındaki payı, mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 80’e, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 75’e ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 63’e düşecektir. Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre 2035 yılı birincil enerji talebinde kömürün payı, mevcut politikalar ile devam edilmesi durumunda yüzde 30, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 25 ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 16’dır. Petrolün ve doğal gazın payı her üç senaryoda da önemli derecede farklılıklar göstermemekte ve petrolün payının yüzde 27 ve doğal gazın payının yüzde 23 olacağı tahmin edilmektedir. Nükleer enerjinin birincil enerji kaynakları içinde payı yüzde 5,6 iken, 2035 yılında mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre yüzde 6’ya, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 7’ye ve 450 ppm senaryosuna göre yüzde 11’e çıkması beklenmektedir. Projeksiyonlar, nükleer enerjinin enerji kaynakları içindeki payını arttıracağını göstermektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının 2035 yılındaki payının, mevcut politikalar senaryosuna göre yüzde 14 oranında, yeni politikalar senaryosuna göre yüzde 17 ve 450 ppm senaryosuna göre ise yüzde 26 olacağı beklenmektedir. 2035 Yılı Birincil Enerji Talebi Projeksiyonu

Birincil Enerji Tüketiminin Bölgelere, Kaynaklara ve Sektörlere Göre Dağılımı Projeksiyonlar, enerji tüketimindeki artışın yüzde 93’ünün OECD üyesi olmayan ülkelerden kaynaklanacağını göstermektedir. Elektrik üretimi için kullanılan enerji miktarının 2030 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 2,1 olmak üzere yüzde 49 oranında artacağı beklenmekte olup bu artış, küresel birincil enerji büyüme oranının yüzde 57’sine karşılık gelmektedir. Sanayide kullanılan birincil enerji tüketiminde yüzde 31 oranında artış öngörülmekte olup bu oran, dünya birincil enerji büyüme oranının yüzde 25’ini oluşturmaktadır. 2030 yılına kadar olan süreçte; yenilenebilir kaynaklar yıllık ortalama yüzde 7,6 büyüme payları ile en hızlı büyüme oranına sahip enerji kaynaklarıdır. Nükleer enerji yıllık ortalama yüzde 2,6 ve hidroelektrik yıllık ortalama yüzde 2,0 büyüme oranına sahip olacaktır. Bu iki kaynağın büyüme oranı, toplam birincil enerjinin büyüme oranından daha fazladır. Fosil yakıtlar arasında en fazla büyüme oranına sahip olan kaynak yıllık ortalama yüzde 2 büyüme oranı ile doğal gazdır. Doğal gazı sırasıyla yıllık ortalama yüzde 1,2 büyüme oranı ile kömür ve yıllık ortalama yüzde 0,8 büyüme oranı ile petrol izlemektedir. Dünya Enerji Arz ve Talep Projeksiyonları

Enerji Görünüm Rehberi

10


Bazı Ülkelerin Elektrik Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı Dünyada elektrik üretiminde kullanılan kaynakların dağılımları incelendiğinde elektrik üretimi için en yaygın olarak kullanılan kaynağın kömür olduğu görülmektedir. Kömürden sonra en fazla kullanılan kaynak ise doğal gazdır. ABD, Çin, Hindistan ve Almanya’da kömür, Rusya’da doğal gaz, Fransa’da nükleer enerji ve Kanada’da yenilenebilir enerji, elektrik enerjisi üretiminde en fazla paya sahip olan kaynaklardır. Fransa, Almanya, ABD, Kanada ve Rusya elektrik üretiminde nükleer enerjiyi önemli oranda kullanan ülkelerdir. Fransa’da nükleer enerji elektrik üretiminde yüzde 75 gibi yüksek bir oranla kullanılmaktadır. Hidrolik, güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynakları ise yüzde 16’lık bir oranla ikinci sırada gelmektedir. Almanya’da elektrik üretimi için kullanılan en önemli kaynak kömür olup, elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 46’sı kömürden, yüzde 16’sı nükleerden ve yüzde 25’i yenilenebilir enerjiden sağlanmaktadır. ABD’de, başta kömür olmak üzere (yüzde 38), doğal gaz (yüzde 29) ve nükleer enerji (yüzde 19) elektrik üretiminde kullanılan ana kaynaklardır. ABD’de bunların yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynakları da elektrik üretiminde yüzde 13’lük bir oranla kullanılmaktadır. Kanada’da; yenilenebilir enerji, elektrik üretiminde yüzde 63 oranı ile önemli bir paya sahip olup elektrik enerjisinin elde edilmesinde yüzde 15 nükleer enerji, yüzde 10 kömür ve yüzde 11 doğal gaz kullanılmaktadır. Çin ve Hindistan, sırasıyla yüzde 76 ve yüzde 71 olmak üzere yüksek oranlarda kömürden elektrik enerjisi üreten iki ülkedir. Yine her iki ülkede elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin kullanımı yüzde 20 ve yüzde 16’lık oranlar ile ikinci sırada yer almaktadır. Hindistan’da doğal gazın payı yüzde 8 iken Çin’de doğal gaz ile elektrik üretimi yüzde 2 gibi düşük bir orana sahiptir. Rusya’nın elektrik üretiminde en fazla kullandığı kaynak yüzde 49 oranı ile doğal gaz olup diğer kaynaklar; nükleer enerji, yenilenebilir enerji ve kömürdür. 2014 Eylül ayı sonu itibarıyla Ülkemizde elektrik üretimi için kullanılan temel kaynaklar doğal gaz, kömür, petrol ve yenilenebilir enerjidir. Ülkemizde elektrik enerjisinin yüzde 47,8’i doğal gazdan, yüzde 29’u kömürden ve yüzde 21,8’ü yenilenebilir enerjiden elde edilmektedir. Bazı Ülkelerin Elektrik Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı

Enerji Görünüm Rehberi

11


Enerji Yatırımları Dünya enerji talebi her ülkede farklı oranlarda olmakla birlikte küresel ölçekte sürekli artmaktadır. Bu talebi karşılamak için küresel enerji yatırımları her yıl artış göstermektedir. UEA verilerine göre enerji sektörüne 2014 ile 2035 yılları arasında küresel ölçekte üçte ikisi OECD dışı ülkelerde olmak üzere toplam 40,2 trilyon dolar yatırım yapılacağı tahmin edilmektedir. Yatırımların; • 16,4 trilyon Dolar’ının elektrik sektörüne, • 13,7 trilyon Dolar’ının petrole, • 8,8 trilyon Dolar’ının gaz sektörüne, • 1 trilyon Dolar’ının kömür sektörüne, • 0,3 trilyon Dolar’ının biyoyakıt sektörüne , yapılması planlanmaktadır. 2014-2035 Yılları Arasında Yeni Politikalar Senaryosu Dikkate Alındığında Kaynaklara Göre Enerji Arzı Altyapısı için Yapılacak Yatırımların Dağılımı

ÜLKEMİZ ENERJİ GÖRÜNÜMÜ T

ürkiye özellikle hidrokarbon kaynakları itibariyle zengin olmayan bir ülkedir. Tükettiği toplam yıllık enerjinin ancak %27’sini yerli kaynaklarıyla karşılayabilen Türkiye’de enerjiye olan talep de ülke nüfusunun artışına ve ekonomisinin büyümesine paralel olarak artmaktadır (uzun yıllar ortalaması olarak %5,5-6’lar düzeyinde). Toplam enerji talebini karşılamada %73’ler düzeyinde dışa bağımlılık Türkiye’nin enerji politikası ortaya konulurken özellikle dikkate alınmış (bknz. Enerji Strateji Belgesi, 2009), yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımına ve enerji verimliliğinin artırılmasına öncelik verilirken, yerli kaynakların aranması ve yenilenebilir kaynak potansiyelinin tespiti çalışmaları da yoğunlaştırılmıştır. Türkiye’nin Enerjide Dışa Bağımlılığı

Enerji Görünüm Rehberi

12


Enerji Görünüm Rehberi

13


Son yıllarda yıllık talep artışı %8’i geçtiği görülmüş olan Türkiye’nin 2009 yılı genel enerji üretimi toplamı yaklaşık 106,1 mtep (milyon ton petrol eşdeğeri) olarak gerçekleşmiştir. Enerji Bakanlığı projeksiyonu 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin enerji tüketiminin yıllık 222 mtep’e ulaşmasını öngörmektedir. Yürürlükte olan enerji politikası 2020 yılı itibariyle bu talebin karşılanışında yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının oranını mümkün olduğunca artırmayı ve önümüzdeki 10 yıllık süre içerisinde enerjide ülkenin dışa bağımlılığında belli bir azaltmayı öngörmektedir. Türkiye Genel Enerji Talebi Artış Projeksiyonu -2020 Senaryosu [Yakıt Türleri Dağılımıyla]

Geçtiğimiz bazı yıllarda %8’lere ulaşmış olan talep artışı dikkate alınırsa, ilave talep de karşılanırken ithalatta bir azaltmanın amaçlanması iddialı bir hedef olarak değerlendirilebilir. Aşağıdaki grafikte görülen 2008 yılındaki düşüşün sebebi küresel ekonomik kriz nedeniyle tüm piyasalarda olduğu gibi enerji piyasalarında da yaşanmış olan talep daralmasıdır. Bu daralmanın etkisi 2009 yılında da görülmeye devam edilmiştir (106,1 mtep); ancak 2010’dan itibaren talep artışının önceki yıllarda görülmüş olan normal seyrine yaklaşması beklenmektedir.

Yan sayfadaki tablo Türkiye’nin ispatlanmış enerji kaynak ve potansiyellerini gösteriyor. Bu tabloda okunabilecek olan şeylerden birisi Türkiye’nin hidrokarbon kaynaklarının kendi ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğuysa, bir diğeri de Türkiye’nin başka kaynak ve potansiyellerinin bulunduğudur. Hidroelektrik potansiyeli bu kaynakların başında gelmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu bir diğer kaynaksa kömürdür. Büyük çoğunluğu itibariyle kalorifik değeri itibariyle ısınma amaçlı kullanıma elverişli olmayan düşük kaliteli bu rezervlerin daha çok elektrik üretiminde (temiz kömür teknolojisi standartları sağlanarak) kullanılması hedeflenmektedir. Türkiye’nin sahip olduğu rüzgar potansiyelinin elektrik üretiminde kullanılması için gösterdiği çabalar sonuç vermiş ve 2005 yılından bugüne (Mart, 2011) tümüyle özel sektör tarafından yaklaşık 1400 MW’lık toplam kapasitede rüzgar enerjisi üretim tesisi kurulup hizmete alınmıştır. Enerji Görünüm Rehberi

14


Kaynak

Rüzgar

Kömür

Jeotermal

Su

Güneş Doğal Gaz Asfaltit Petrol Biyokütle

Rezerv / Potansiyel Çok verimli: 8.000 MW; Orta verimli: 40.000 MW

Açıklama Rüzgâr potansiyelinin son veriler ve yeni değerlendirmeler ışığında verimlilik durumuna göre 48 000 MW ‘a kadar çıkabileceği tespit edilmiştir.

Altı yıl öncesine kadar 8,5 milyar ton olarak ifade edilen linyit reLinyit: 12,4 zervi son yıllarda yapılan arama çalışmalarıyla artmış ve 2009 itimilyar ton Taşbariyle 12,4 milyar tona ulaşmıştır. Arama çalışmaları yoğun bir kömürü: 1,33 biçimde sürdürülmekte olup, kısa bir süre sonra bu rakamın daha milyar ton da yükselmesi öngörülmektedir. Bu miktar elektrik üretimine uygunluğu teyit edilmiş jeotermal potansiyelini göstermektedir. Son yapılan bazı değerlendirmelerde toplam jeotermal potansiyeli içerisinde yer alan diğer bazı kaynak650 MW ların da elektrik üretim amaçlı kullanılabileceği ifade edilmektedir. Toplam jeotermal potansiyeli ise 31 500 MW olarak hesaplanmaktadır. 130 Milyar Bu miktar tüm bilinen su kaynakları kullanıldığında normal şartkWh/yıl larda üretilebilecek yıllık elektrik miktarını göstermektedir. Bazı uzmanlarca 80 Mtep’e kadar çıkabileceği belirtilen bu miktar, son yıllarda yapılmış değerlendirmelere dayanarak tespit edilmiş 33 Mtep/yıl yıllık güneş enerjisi potansiyelini milyon ton petrol eşdeğeri olarak vermektedir. 8 milyar m3 İspatlanmış üretilebilir rezerv 82 milyon ton İspatlanmış üretilebilir rezerv (Son 4–5 yılda yoğunlaşmış arama çalışmalarının sonucu olarak bu rezerv değerinin de önümüzdeki 43 Milyon ton 2–3 yıllık çalışma periyodunda çok önemli miktarda artış göstermesi beklenmektedir.) 8,6 Mtep/yıl -

Şimdilerde rüzgâr enerjisi yatırımları yoğun bir biçimde devam ederken yapılan yeni (2011 yılı başında) yasal düzenlemeyle diğer yenilenebilir kaynaklarla da (jeotermal, biyokütle, güneş, vd.) elektrik üretimine destekler sağlanmıştır. 2010 yılı itibariyle yaklaşık 209 milyar kWh olan Türkiye elektrik üretiminin 2020 yılında 400 milyar kWh’ı aşacak olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye arz güvenliğini artırma amaçlı elektrik üretiminde kaynak çeşitliliği sağlamak ve iklim değişikliği açısından sorumluluklarını yerine getirmede elini rahatlatabilmek için nükleer enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Türkiye elektrik üretiminde nükleer enerjinin de 2023 öncesinde elektrik üretiminde belli bir paya (en az %5) sahip olmasını hedeflemektedir (Strateji Belgesi,2009). Suyun dışında rüzgar, jeotermal, biyokütle ve güneş gibi yenilenebilir kaynakların da belli bir paya sahip olmasıyla Türkiye elektrik üretiminde gerekli çeşitlendirmeyi sağlamış olmayı hedeflemektedir. Türkiye Elektrik Talep Tahmin Projeksiyonları Yıl 2010 2013 2016 2019

Enerji Talebi (Düşük Talep Senaryosu)

Elektirik Talebi (Yüksek Talep Senaryosu)

Milyar kWh 209,0 249,9 303,2 367,3

Milyar kWh 209,0 253,6 314,8 390,0 Enerji Görünüm Rehberi

15


Türkiye Elektrik Üretiminde Kaynakların Payı [Yıllara Göre] 2002 Kaynaklar

Milyon kWh

2004 %

Milyon kWh

2006 %

Milyon kWh

2008 %

Milyon kWh

2010 %

Milyon kWh

%

Kömür

32,149.30

24.8 34,448.00 22.9

46,649.70

57,715.7

29.1 53,090.00 25.3

Fuel İl+ Motorin+ Nafta+Lp

10,917.40

8.4

5.2

4,494.40

7,518.4

3.8

Doğal Gaz

52,496.50 40.6 62,242.00 41.3

80,691.20

98,685.4 49.7 96,474.40 45.9

Su-Hidro-

33,683.70 26.0 46,083.50 30.6

44,244.00

33,269.9 16.8 51,504.50 24.5

Su Dışındaki Yenilenebilir

152.60

0.1

7,774.00

150.80

0.1

220.50

1,228.7

0.6

5,245.20

3,220.80

2.4

1.5

Toplam Üretim

129,399.50

150,698.30

176,299.80

198,418.1

210,181.50

İthalat

3,588.20

463.40

573.20

789.4

1,882.50

İhracat

435.10

1,144.00

2,235.70

1,122.2

2,674.50

132,552.70

150,017.40

174,637.40

198,085.2

209,389.50

Genel Toplam

(Not: Elektrik üretiminde kullanılan kömürün bir bölümü ithal kömürdür.) Birincil Enerji Talebi Ülkemiz birincil enerji talebi 2012 yılında 120,1 milyon TEP olarak gerçekleşmiştir. Birincil enerji talebi içerisinde doğal gazın payı yüzde 31, kömürün payı yüzde 30, petrolün payı yüzde 26, hidrolik enerjinin payı yüzde 4, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının payı yüzde 3 ve diğer kaynakların payı ise de yüzde 6’dır. Birincil enerji talebimizin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde; yüzde 25’i sanayi, yüzde 26’sı konut ve hizmet sektörü, yüzde 17’si ulaştırma ve yüzde 26’sı çevrim sektöründe kullanılmıştır. Birincil Enerji Tüketiminin Sektörlere Göre Dağılımı

Enerji Görünüm Rehberi

16


2023 yılında birincil enerji talebimizin yüzde 90 oranında artarak 218 milyon TEP’e ulaşması beklenmektedir. Kömürün yüzde 37, doğal gazın yüzde 23, petrolün yüzde 26, hidrolik enerjinin yüzde 4, nükleer enerjinin yüzde 4, yenilenebilir ve diğer enerji kaynaklarının payının yüzde 6 olması öngörülmektedir. 2023 Yılında Birincil Enerji Talebi

Elektrik Enerjisi Sektörü

Elektrik Enerjisi Üretimi Ülkemizde, yüksek büyüme oranlarının sonucu olarak yıllık elektrik enerjisi tüketim artışı uzun yıllardan beri ortalama yüzde 7 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Elektrik enerjisi talebinde 2012 yılında yüzde 5,2; 2013 yılında ise yüzde 1,6 artış olmuştur. 2002 yılında 132,6 milyar kWh olan elektrik tüketimimiz yaklaşık iki kat artarak 2013 yılında 246,4 milyar kWh’e ulaşmıştır. 2013 yılında 240,1 milyar kWh olan elektrik üretimi, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibariyle 190 milyar kWh olarak gerçekleşmiş olup, bu üretiminin yüzde 47,8’i doğal gazdan, yüzde 17,2’si hidrolikten, yüzde 29’u kömürden, yüzde 3,1’i rüzgâr ve yüzde 2,9’u ise diğer kaynaklardan sağlanmaktadır. 2014 yılının yağış açısından kurak geçmesinin bir sonucu olarak hidrolik kaynaklardan elektrik üretiminde bir azalma görülmüştür. Talebin sorunsuz karşılanması amacıyla hidroelektrik santrallerindeki elektrik üretiminin azalması doğal gaz santralleri ile dengelenmiştir. Ülkemiz Elektrik Enerjisi Üretim Değerleri

Enerji Görünüm Rehberi

17


2014 Yılı Eylül Ayı İtibarı ile Elektrik Enerjisi Üretiminin Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı

Üretim kapasite projeksiyonlarına göre elektrik talep artışı önümüzdeki on yıllık süreç içinde de devam edecek olup, yıllık ortalama talep artışının yüksek talep senaryosunda yüzde 7,5 ve düşük talep senaryosunda yüzde 6,5 seviyelerinde olması öngörülmektedir. Son yıllarda, belirli bir anda talep edilen en yüksek elektrik enerjisi talebi (puant talep); 2009 yılında 29.870 MW, 2010 yılında 33.392 MW, 2011 yılında 36.122 MW, 2012 yılında 39.045 MW , 2013 yılında 38.274 MW 2014 yılı Ağustos ayında 41.003 MW , olarak gerçekleşmiştir. Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü 2002 yılında 31.846 MW olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz 2013 yılında 64.008 MW’a, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla ise yaklaşık iki kat artarak 68.230 MW’a yükselmiştir. Mevcut kurulu gücümüzün yüzde 34,4’ü hidrolik, yüzde 31,1’i doğal gaz, yüzde 20,6’sı kömür, yüzde 5,1’i rüzgâr ve yüzde 8,8’i ise diğer kaynaklardan oluşmaktadır. 2013 yılında işletmeye alınan santraller ile elektrik enerjisi kurulu gücümüze 6.948 MW’lık kapasite eklenmiştir. Ayrıca Ülkemizde 2002 yılında 300 olan elektrik enerjisi üretim santrali sayısı, 2013 yılı sonu itibarıyla 907 ’ye, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla ise 1.059’a yükselmiştir. Mevcut santrallerin 504 adedi hidrolik, 30 adedi kömür, 87 adedi rüzgâr, 14 adedi jeotermal, 231 adedi doğal gaz, 49 adedi yenilenebilir ve atık, 9 adedi çok yakıtlı (katı ve sıvı), 42 adedi çok yakıtlı (sıvı ve doğal gaz), 20 adedi sıvı yakıtlı ve 73 adedi lisanssız güneş santrali olup 2014 yılı içerisinde Eylül ayı sonu itibarıyla 4.222 MW’lık kapasite artışı olmuştur. Ülkemiz Toplam Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü

Enerji Görünüm Rehberi

18


2014 Yılı Eylül Ayı Sonu İtibarı İle Kurulu Gücün Birincil Enerji Kaynaklarına Göre Dağılımı

Elektrik Enerjisi Altyapısı 2002’de 41.933 km olan elektrik enerjisi iletim hattımız yapılan yatırımlarla 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 52.664 km’ye çıkarılmıştır. Elektrik enerjisi dağıtım hattımız ise 2002 yılında 812.399 km iken bugün itibarıyla 1.150.000 km’ye ulaşmıştır. Şebeke uzunluğumuz toplam 1,2 milyon km’yi geçmiş olup, dünyanın en büyük beşinci, Avrupa’nın ise en büyük ikinci şebekesidir.

Enerji Görünüm Rehberi

19


Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Arzı İçindeki Payının Artırılması Ülkemiz coğrafi konumu ve jeolojik yapısı nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Bu kaynaklardan azami ölçüde yararlanmak hem enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak hem de yeni istihdam alanlarının oluşumuna zemin hazırlayacaktır. 2002 yılında 12.305 MW olan yenilenebilir enerji kaynakları kurulu gücümüz 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarı ile iki kat artarak 27.585 MW’a ulaşmıştır. 2002 yılında yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimiz 34 milyar kWh iken, 2013 yılında yüzde 104 artışla 69,5 milyar kWh’a çıkmıştır. 2014 yılı ilk dokuz ayı içinde işletmeye alınan yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı santrallerin kurulu gücü 2.002 MW olup bunların; •724,3 MW’ı rüzgâr, •1.166 MW’ı hidrolik, •47,6 MW’ı jeotermal, •64,1 MW’ı çöp gazı, biyokütle, atık ısı, prolitik yağ ve güneş , elektrik üretim santralleridir. 2013 ve 2014 yıllarını birlikte değerlendirdiğimizde devreye alınan 11.170 MW’lık santralın yaklaşık yarısı yenilenebilir kaynaklara dayalıdır. Bu durum yenilenebilir enerji uygulamalarımızın olumlu sonuçlarının en güzel göstergelerinden biridir. 2002 yılında 12.241 MW olan hidrolik kurulu gücümüz yüzde 78 artışla 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 23.455 MW’a ulaşmıştır. Bugün itibarıyla ekonomik olduğu belirlenen 140 milyar kWh/yıllık Ülkemiz hidrolik enerji potansiyelinin yüzde 44’lük kısmı işletmede, özel teşebbüs tarafından yapımı sürdürülen projeler dahil olmak üzere yüzde 31’lik kısmı ise inşa halindedir. 2002 yılında neredeyse yok sayılacak düzeyde (18,9 MW) olan rüzgâr enerjisi kurulu gücü 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla 3.484 MW’a ulaşmıştır. Yıllar İtibarıyla Hidrolik Enerji Kurulu Gücü

Yıllar İtibarıyla Rüzgâr Enerjisi Kurulu Gücü

Enerji Görünüm Rehberi

20


Bir diğer yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarımıza dahil edilmesine yönelik sürdürülen çalışmalarla 2002 yılı sonu itibarıyla sadece 17,5 MW olan jeotermal kurulu gücümüz ise bugün itibarıyla 358,4 MW’a ulaşmıştır. Diğer taraftan jeotermal uygulamalar 2002 yılına göre 2014 Eylül ayı itibariyle sera ısıtmada yüzde 526 artış ile 3.130 dönüme ve konut ısıtmada yüzde 198 artış ile 89.563 konuta ulaşmıştır. 2007 yılında yürürlüğe giren 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ile beraber özel sektör de bu çalışmalarda yer almaya başlamıştır. 2014 Ekim ayı itibarıyla 16 adedi elektrik üretimi ve 80 adedi ısıtma ve termal turizme uygun toplam 96 adet jeotermal saha yatırımcıya devredilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılması çalışmaları kapsamında güneş enerjisinden de azami seviyede yararlanılması planlanmaktadır. Bu kapsamda güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik hukuki ve teknik düzenlemelerin tamamlanması sonrasında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından 10-14 Haziran 2013 tarihleri arasında lisans başvuruları alınmıştır. Bu başvurularda, 600 MW olarak belirlenen kapasite için yaklaşık 9.000 MW’lık kurulu güce karşılık gelen 496 adet başvuru yapılmıştır. Nükleer Güç Santralleri Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) verilerine göre günümüzde dünyada elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yüzde 11’i nükleer enerjiden sağlanmaktadır. Ayrıca yarısı Fransa, ABD, Rusya ve Çin’de olmak üzere dünyada 437 nükleer güç santrali ünitesi (reaktör) işletmede, 72 tanesi ise inşa halinde olup 106 nükleer reaktörün daha yapılması planlanmaktadır. Fransa elektrik üretiminin yüzde 77’sini, Almanya yüzde 17’sini, ABD yüzde 19’unu nükleer enerjiden karşılamaktadır. Dünya Elektrik Üretiminin Kaynaklara Göre Dağılımı

Dünyada Nükleer Güç Santralleri

Enerji Görünüm Rehberi

21


Dünya Nükleer Güç Santral Dağılım Oranları

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında elektrik enerjisi ihtiyacımızın bugünkü düzeyin iki katına ulaşarak yaklaşık 416 milyar kWh’e yükseleceği tahmin edilmektedir. Bu doğrultuda, yerli ve yenilenebilir enerji ile enerji verimliliğinden azami düzeyde yararlanma çalışmalarımızın yanı sıra; nükleer enerjinin enerji arz kaynaklarımız arasına dahil edilmesi, artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması ve ithal yakıtlara bağımlılıktan kaynaklı risklerin azaltılması açısından büyük önem arz etmektedir. Petrol ve doğal gazda dışa bağımlı Ülkemizde, nükleer santral mevcut değilken petrol ve doğal gaz zengini G. Afrika, Rusya, ABD, Kanada ve Meksika gibi ülkelerde nükleer santrallerin bulunması önemli ve anlamlıdır. Bu gerçekler karşısında Ülkemizde, 2023 yılına kadar iki nükleer güç santralinin işletmeye alınması ve üçüncü santralin inşasına başlanması planlanmaktadır. Böylece, nükleer enerjinin kurulu gücümüz içerisindeki payının 2023 yılına kadar elektrik tüketimi içerisindeki payının en az yüzde 18’e, kurulu gücümüz içerisindeki payının ise en az yüzde 10’a çıkartılması hedeflenmektedir. Bu amaçla; Mersin İli Akkuyu Bölgesinde nükleer güç santralı kurulmasına yönelik 12 MaEnerji Görünüm Rehberi

22

yıs 2010 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında yapılan anlaşma çerçevesinde projenin yürütülmesi için 13 Aralık 2010 tarihinde Akkuyu Nükleer Güç Santrali Elektrik Üretim A.Ş. adında proje şirketi kurulmuştur. Projeye ilişkin arazi tahsis işlemleri tamamlanmıştır. Proje Şirketi, EPDK’ya Elektrik Üretim Lisansı başvurusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Başvurusunu 2011 yılında yapmıştır. Mart 2014’te ÇED Raporu tamamlanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunulmuştur. 2014 yılı Kasım ayı içerisinde raporla ilgili nihai kararın çıkması beklenmektedir. ÇED ve İmar Planı çalışmaları tamamlandığında, Akkuyu sahasında mevzuatın öngördüğü hazırlık çalışmaları başlayacak, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)’ten inşaat lisansı da alındığında ise inşaat çalışmaları bütün yönleriyle başlayacak olup santralin ilk ünitesinin 2020 yılında elektrik üretimine başlaması planlanmaktadır. Akkuyu Nükleer Güç Santralinin lisanslanması çalışmaları ilgili şirket ile TAEK arasında yürütülmektedir. Proje şirketi tarafından lisanslanması çalışmaları kapsamında hazırlanan Güncellenmiş Yer Raporu 22 Mayıs 2012 tarihinde TAEK’in değerlendirmesine sunulmuştur.


Yapılan incelemeler sonucunda sunulan rapordaki bilgi eksikliklerinin giderilmesi istenilmiş, 26 Haziran 2013’de yeniden TAEK’e sunulan Yer Raporu incelenerek 06 Aralık 2013 tarihinde uygun bulunmuştur. Santralin gerek inşaatı gerek işletimi sırasında mümkün olduğunca Ülkemiz personelin eğitilmesi, çalıştırılması ve insan kaynakları potansiyelimizin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsamda 2010 yılından beri Rusya’ya nükleer mühendislik eğitimi almak üzere öğrencilerimiz gönderilmektedir. Şu anda toplam 257 öğrencimiz Rusya’da nükleer mühendislik eğitimi almaktadır. Bu eğitim sürecinin sonunda eğitim gören öğrenci sayımız 600 olacaktır. Bununla birlikte, nükleer teknolojilerinin geliştirilmesi ve nükleer mühendislik eğitiminin Ülkemize transfer edilmesi ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Akkuyu Nükleer Santral Projesi kapsamında bugüne kadar Ülkemize yaklaşık 2 milyar Dolar sermaye girişi olmuştur. İlerleyen zaman içerisinde bu miktar daha da artacaktır. İkinci nükleer güç santralinin Japonya ile birlikte Sinop’ta inşa edilmesine karar verilmiştir. 03 Mayıs 2013 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmıştır. Akabinde Projenin hayata geçirilmesi amacıyla, Bakanlığımız ile Projeyi yürütecek ve

Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), MHI, ITOCHU ve GDF-SUEZ şirketlerinden oluşacak Proje Şirketi arasında imzalanacak Ev Sahibi Hükümet Anlaşması (HGA) müzakereleri sonuçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında İşbirliği Zaptı 22 Ağustos 2014 tarihinde Ankara’da ve 27 Ağustos 2014 tarihinde Tokyo’da imzalanmıştır. Hükümetlerarası Anlaşma, İşbirliği Zaptı ve Ev Sahibi Hükümet Anlaşması metni Dışişleri Bakanlığı tarafından Başbakanlığa gönderilmiştir. EÜAŞ Sinop Nükleer Santral projesi için fizibilite çalışmaları ile ilgili olarak 26 Eylül 2012 tarihinde EÜAŞ ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) arasında "Sinop Nükleer Güç Santralı İçin Yer Değerlendirme Parametrelerine Yönelik Araştırmalar" adı altında protokol kapsamında deprem kataloğu oluşturma çalışmalarına başlanmış ve mikro deprem istasyonlarının kurulumu tamamlanarak istasyonlar devreye alınmış olup, istasyonlardan gerçek zamanlı veri akışı devam etmektedir. TÜBİTAK-MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü tarafından TÜBİTAK Marmara R/V gemisi kullanılarak denizdeki Oşinografik parametrelerin ölçüm çalışması ile karadaki sismik ve paleosismolojik çalışmalar 2014 Ağustos ayında tamamlanmıştır. EÜAŞ ile Japon Atom Power Company (JAPC) arasında 05 Aralık 2013 tarihinde imzalanan protokol kapsamında, 9 Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’ne

Enerji Görünüm Rehberi

23


ait sismik araştırma gemisi Koca Piri Reis’le denizde bulunan faylar ve bunların karakteristiklerini belirlemek amacıyla uluslararası standartlara uygun olarak, Sinop sahasında kıyı ötesi (off-shore) veri toplama çalışmaları 05-31 Ekim 2013 tarihleri arasında tamamlanmış olup, veri analiz aşaması devam etmektedir. Diğer taraftan ÇED çalışmalarının yaptırılmasına yönelik olarak Japon Konsorsiyumu (JAPCO) tarafından 2014 Haziran ayı sonunda danışman firma ile imzalanan sözleşme ile ÇED

Yerli Enerji Kaynaklarının Arzının Artırılması Çalışmaları

B

akanlığımız tarafından yapılan arz planlamalarında, 2023’e kadar yerli linyit ve taşkömürü kaynaklarımızın tamamının elektrik üretim amaçlı değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Aynı şekilde teknik ve ekonomik olarak yapılabilir hidroelektrik potansiyelimizin tamamının elektrik üretim amaçlı kullanılması, rüzgâr kurulu güç kapasitesinin 20.000 MW’a çıkarılması ve jeotermalde 1.000 MW kurulu güce ulaşılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, Onuncu Kalkınma Planı Enerji Görünüm Rehberi

24

çalışmalarına başlanmıştır. Sinop Nükleer Güç Santrali Projesinde, EÜAŞ’ın Projede önemli bir hisse oranına sahip olması nükleer teknolojinin Ülkemize transfer edilmesi, sanayimizin geliştirilmesi ve insan kaynağımızın yetiştirilmesi gibi hususlar için önem arz etmektedir. Akkuyu ve Sinop Nükleer Santral Projelerinde nükleer standartlara uygun ekipman üretip malzeme tedarik edebilecek yerli firmalarımıza en az 16 milyar Dolarlık iş imkanı doğabilecektir.

çalışmalarında aşağıdaki ifadeler eklenmiştir. Türkiye ekonomisinin yüksek ve istikrarlı büyüyebilmesi için, mümkün olan bütün yerli kaynakların enerji üretimi amacıyla değerlendirilmesi öncelikli bir husustur. Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan ve Bakanlığımızın sorumlu olduğu “Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı” kapsamında, yerli kaynakların enerji üretimindeki payının artırılması suretiyle enerjide dışa bağımlılığın azaltılması amaçlanmaktadır. Söz konusu bu amaçları gerçekleştirmek için çeşitli hedefler belirlenmiştir. Bu hedeflerden biri de, 2013 yılında 32 milyar kWh olarak gerçekleşen yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretiminin 2018 yılında 57 milyar kWh’e çıkarılmasıdır. Belirlenen hedeflere ulaşabilmek için sorumlu ve ilgili kuruluşların ayrıntılarıyla


belirlendiği alt politikalar belirlenmiştir. Yerli kömürlerin elektrik üretimi amacıyla değerlendirilebilmesi için, başlıca altı temel politika belirlenmiştir. Bu politikalar özetle aşağıdaki gibidir. •Afşin-Elbistan gibi büyük linyit havzaları ile daha düşük kapasiteli diğer rezervlerin değerlendirilmesi için özel bir finansman yöntemi geliştirilmesi ve uygulanması, •Kamu elinde olup redevans usulüyle yeni ihale edilecek sahaların özel sektöre devrinin sağlan-

(EÜAŞ) olmak üzere, ilgili kuruluşlarımızın imkânları seferber edilerek kömür arama ve rezerv geliştirme hamlesi başlatılmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar neticesinde, Ülkemiz linyit rezervleri toplamda yaklaşık 14,6 milyar tona çıkmıştır. TKİ uhdesinde 2,1 milyar ton linyit rezervi bulunmakta olup bu rezervlerin elektrik üretim amaçlı kullanımı için özel sektöre redevans usulü ile ihale edilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.

ması, •Kömür aramalarına hız verilerek rezervlerin artırılması, •Yerli kömürün temiz kömür teknolojileri ile üretilmesi, gazlaştırılması, sıvılaştırılması gibi alanlarda Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmesi, •Yerli kömürlere dayalı elektrik üretim tesisi yatırımlarına yönelik teşvik uygulamasının izlenerek ihtiyaçlara göre güncellenmesi, •Kamu elinde bulunan linyit yakıtlı termik santrallerin rehabilite edilmesi. Ayrıca, Ülkemizin kömür potansiyelini daha doğru bir şekilde belirleyebilmek için ise 2005 yılından itibaren başta Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü

Önceki dönemlerde termik santral kurma şartı ile ihaleleri yapılarak çalışmalara başlanılan Bolu-Göynük (270 MW), Eskişehir-Koyunağılı (290 MW), Şırnak-Silopi ve Şırnak-Merkez (toplam 675 MW) sahalarındaki projelerin tamamlanıp devreye alınması planlanmış olup bu yöndeki çalışmalar devam etmektedir. Buna ilaveten 2012 yılında Adana/Tufanbeyli’deki (600 MW) sahamızın da aynı kapsamda ihalesi yapılarak ihaleyi kazanan firma ile 2012 Haziran ayında sözleşme imzalanmıştır. Aynı şekilde Soma-Deniş (450 MW) sahasının 2012 Ağustos ayında ihalesi yapılarak kazanan firma ile 2012 Ekim ayında sözleşme imzalanmıştır. Bursa Davutlar ve Harmanalanı (toplam 270 MW) sahaları için 2012 Kasım ayında ihaleye çıkılmış ve kazanan firma ile 21 Kasım 2012 tarihinde sözleşme imEnerji Görünüm Rehberi

25


Çayırhan II. Saha Rezerv Belirleme ve Gezalanmıştır. Kütahya Tunçbilek’teki (toplam 300 MW) sahamız için 2013 Mart ayında ihale liştirme Sondajlı Etüt Projesi ile toplam 250.960 yapılarak kazanan firma ile 26 Mart 2013 tari- metre sondaj yapılmış olup, sahada bulunan göhinde sözleşme imzalanmıştır. Yine, Bingöl Kar- rünür rezerv 213 milyon ton olarak belirlenmişlıova’daki (toplam 150 MW) sahamız 2013 Mayıs tir. Afşin-Elbistan Kömür Havzası Susuzlaşayında ihale edilmiş ve ihaleyi kazanan firma ile 15 Ağustos 2013 tarihinde sözleşme imzalanmış- tırma Projesi kapsamında Afşin-Elbistan A ve B tır. Bu kapsamda redevans yöntemiyle elektrik Termik Santralleri ile Kışlaköy Kömür İşletmeüretim amaçlı özel sektöre devredilen kömür sinde işletme ve iş güvenliğini sağlamak amacıysahalarına toplamda 3.005 MW kurulu gücünde la yapılan çalışmalar tamamlanmıştır. Tamamyerli linyit yakıtlı termik santral kurulması plan- lanan Proje kapsamında toplam derinliği 33.736 lanmaktadır. m olan 193 adet drenaj kuyusu açılmıştır. Ayrıca, Elektrik üretiminde kullanılan yerli kay- Afşin-Elbistan Kömür Havzası E Sektörü Hidnaklarımızdan linyitten elde edilebilecek elekt- rojeoloji Etüdü ve Kışlaköy Sektörü su seviyesi rik enerjisi üretim potansiyelinin yaklaşık olarak kontrolü amaçlı gözlem kuyuları yapımı kapsa22.000 MW olduğu öngörülmektedir. mında 60 adet kuyuda toplam 5.489 m sondaj Bu kapasitenin devreye alınmasıyla bir- yapılmıştır. likte yaklaşık 14 milyar Dolar karşılığı olan 30 Diğer yandan, Denizli, Afyonkarahisar, milyar m3 doğal gaz ithalatının önüne geçilmiş Aydın, Tekirdağ, Edirne, İstanbul, Muş, Ankara, olacaktır. Amasya ve Kastamo Yer altı kömür nu’da linyit arama ve üretim miktarının ar- Türkiye ekonomisinin yüksek ve is- rezerv belirleme çalıştırılması için projeler tikrarlı büyüyebilmesi için, mümkün malarına devam edilyürütülmektedir. Bu olan bütün yerli kaynakların enerji üre- mektedir. projelerin yanında, te- timi amacıyla değerlendirilmesi öncelik- Toplamda 1,31 milmiz kömür teknolojile- li bir husustur. Onuncu Kalkınma Planı yar ton taşkömürü ri konusunda çalışma- kapsamında yer alan ve Bakanlığımızın rezervi bulunan Zonlar sürdürülmekte olup sorumlu olduğu “Yerli Kaynaklara Da- guldak Havzasında, 11 özellikle kömürün gaz- yalı Enerji Üretim Programı” kapsamın- milyar kWh/yıl elektlaştırılması konusuna da, yerli kaynakların enerji üretiminde- rik üretim potansiyelihız verilmiştir. Kömü- ki payının artırılması suretiyle enerjide ne sahip olan rezervin rün daha çevre dostu dışa bağımlılığın azaltılması amaçlan- yüzde 21’lik kısmı deolarak tüketilmesi ve maktadır. ğerlendirilmiş durumdeğişik kullanım alandadır. Bu potansiyelin larının oluşturulması değerlendirilmesinde, için Ar-Ge projeleri yürütülmektedir. Yürütülen yüksek verimin sağlanmasına ve çevrim teknoloprojeler sayesinde düşük kalorili kömür rezerv- jilerinin kullanılmasına önem verilmektedir. lerimiz de ekonomiye kazandırılmış olacaktır. 5177 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeDüşük kalorili linyitleri yakabilecek bir sistem lerle özel sektörün Zonguldak Havzasında redetasarımı geliştirmek üzere Türkiye Bilimsel ve vans yoluyla üretim yapabilmesinin önü açılmış, Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile böylece havzadaki taşkömürü ve diğer yer altı çalışmalara başlanmıştır. kaynaklarımızın en iyi şekilde değerlendirilmesi, EÜAŞ bünyesinde 7,9 milyar ton linyit üretim ve istihdamın arttırılması ile bölge ekorezervi bulunmaktadır. Bu rezervin yaklaşık 4,8 nomisine canlılık kazandırılmıştır. Bu kapsamda milyar tonu Afşin-Elbistan havzası içinde yer al- 31 taşkömürü, 3 kuvars kumu ve 1 boksit olmak maktadır. Bu rezervlerin özel sektörün de katı- üzere toplam 35 saha redevans yoluyla özel seklımıyla elektrik enerjisi üretimi için değerlendi- tör işletmeciliğine açılmıştır. rilmesi hususundaki çalışmalar devam etmekte Sosyal devlet olma ilkesinin gereği olaolup bu linyit rezervinin tek elden Hükümetle- rak 2003-2014 yılları arasında her yıl ortalama 1 rarası Anlaşma (IGA) yöntemi ile ülke ekonomi- milyon 800 bin aileye kömür yardımı yapılmışsine kazandırılmasına yönelik çalışmalar sürdü- tır. 2014 yılı Eylül ayı sonu itibariyle teslimatı rülmektedir. gerçekleştirilen 915 bin ton kömür ile birlikte Enerji Görünüm Rehberi

26


toplam dağıtılan kömür miktarı 18,2 milyon tona ulaşmıştır. Günümüzde deniz araştırmaları teknolojisinin büyük hızla ilerlemesiyle bir çok ülke, kutuplarda da dahil olmak üzere tüm denizlerde doğal kaynakların tespit edilmesi ve işletilmesi yönünde yoğun bir yarışın içerisine girmiştir. Bu değerlendirmeler ışığında, denizlerdeki doğal kaynakların aranması ve araştırılması amacıyla modern ve ulusal yeni bir araştırma gemisinin temin edilmesi yönündeki girişimlerin gerçekleştirilmesi sonucunda, açık denizlerde, iki ve üç boyutlu derin sismik araştırma kapasitesinde bir gemiye sahip olacak olan Ülkemiz bu yönden uluslararası derin deniz aramacılığı yarışı içine etkin bir şekilde girmiş olacaktır. Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) tarafından yürütülen ihale işlemleri sonucunda 24 Nisan 2012 tarihinde SSM ve yüklenici firma arasında Sismik Araştırma Gemisi Tedarik Sözleşmesi imzalanmıştır. Geminin yapımına 2012 yılında başlanmış olup, 2015 yılında tamamlanacaktır. Yeni sismik araştırma gemisi ile depremsellik, maden, petrol, doğal gaz arama, deniz kirliliği ve deniz altından geçen boru hatları ve diğer mühendislik hizmetlerine yönelik çalışmalar yapılabilecektir. Bunun yanı sıra, derin sularda yapılacak arama ve araştırmaların sığ deniz alanlarında da yapılabilmesine olanak sağlayacak olan 21 metre boyundaki MTA Selen Araştırma Gemisi 2011 yılı başında hizmete girmiştir. Bu araştırma gemisi ile sığ sularda jeoloji, jeofizik, hidrografi ve oşinografi çalışmaları yürütülmekte ve bu çalış-

malar için ihtiyaç duyulan görüntüleme, ölçüm ve örnekleme işlemleri gerçekleştirilmektedir. Her geçen gün artan petrol ve doğal gaz ihtiyacımızı yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan karşılama yönündeki çalışmalarımız doğrultusunda son yıllarda geliştirdiğimiz yeni arama stratejisi ile Ülkemizin yeterince aranmamış basenlerine, özellikle Karadeniz ve Akdeniz deniz alanlarına yapılan yatırımlara büyük bir ivme kazandırılmıştır. Son teknolojiye sahip Barbaros Hayreddin Paşa Sismik Arama Gemisi 31 Aralık 2012 tarihinde satın alınmış olup, 2014 yılı programı kapsamında faaliyetler sürdürülmektedir. Eylül 2013 tarihi itibarıyla Ülkemizde 30 yerli 19 yabancı olmak üzere toplam 49 petrol şirketi, 295 adet arama ve 89 adet işletme ruhsatı ile ham petrol ve doğal gaz arama faaliyetinde bulunmuştur. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Ülkemizin ham petrol ve doğal gaz arzına katkıda bulunmak amacıyla yurtdışında da Azerbaycan, Irak, Libya, Afganistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca, Rusya, Orta Asya, Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika’da iş geliştirme faaliyetlerine devam edilmektedir. Petrol ve doğal gaz yurtiçi arama yatırımlarımız ise 2002 yılına oranla yaklaşık 10 kat arttırılmıştır. 2002 yılı sonu itibarıyla 42 milyon Dolar olan yurtiçi toplam arama yatırımımız, 2013 yılı sonunda 396 milyon Dolar olarak gerçekleşmiş olup 2014 yılında 672 milyon Dolar olarak planlanmıştır. 2002 yılında 47.000 metre olan sondaj metrajı 2013 yılında 197.100 metre olarak gerçekleşmiştir.

TPAO Yurtiçi ve Yurtdışı Yatırımları (Milyon $)

Enerji Görünüm Rehberi

27


Son dönemde önem kazanan ve ABD’de gelişim gösteren kaya gazı (shale gas) gelecekte doğal gaza alternatif olabilecek bir kaynaktır. 2007 yılında başlatılmış olan Ülkemiz kaya gazı potansiyelinin belirlenmesi çalışmaları aralıksız sürdürülmektedir. Yapılan araştırmalar Ülkemizde özellikle Güney Doğu Anadolu ve Trakya Havzasında başta olmak üzere kaya gazı potansiyelinin varlığını ortaya koymaktadır. Kaya Gazı (Shale Gas) Potansiyelinin Yüksek Olduğu Bölgeler

Enerji Görünüm Rehberi

28


Doğal Gaz Sektörü Doğal gazın kullanılmaya başlandığı 1987 yılında 500 milyon Sm3 olan yıllık yurtiçi doğal gaz tüketimimiz 2013 yılı sonu itibarıyla 45,9 milyar Sm3 olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan 2002 yılında 4.510 km olan doğal gaz iletim ve dağıtım boru hattı uzunluğu, devam eden hatların tamamlanarak işletmeye alınması ile 2014 Eylül sonu itibarıyla 93.500 bin km’ye ulaşmıştır. Ülkemiz Doğal Gaz İletim ve Dağıtım Hattı Uzunluğu

Enerji Görünüm Rehberi

29


2002’de sanayi ile konutta 5 şehrimize, sadece sanayide ise 9 şehrimize giden doğal gaz iletim hattı, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla 73 şehrimize ulaşmıştır. Ayrıca 200’ün üzerinde ilçemizde doğal gaz kullanılmaktadır. Doğal gazın ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefi doğrultusunda diğer il ve ilçelerimize doğal gaz ulaştırılmasını sağlamaya yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bu kapsamda, mevcut doğal gaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan merkez nüfusu 10.000’in üzerindeki ilçelere doğal gaz ulaştırılmasını sağlamak amacıyla yapılacak yatırımlara ilişkin usul ve esasları belirlemek üzere 2013/4347 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 28 Nisan 2013 tarih ve 28631 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu çerçevede, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı ve bu Karara bağlı usul ve esasları yerine getirmiş ilçelerin tamamına doğal gaz arzı sağlanacaktır. Mevcut doğal gaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan Birinci Derecede Kalkınmada Öncelikli Yörelerde bulunan ve aynı zamanda Yatırım Teşvik Uygulamaları bakımından 5 ve 6. Bölgelerde yer alan illerde kurulmuş olan Organize Sanayi Bölgelerindeki işletmelere doğal gaz temin etmek üzere gerekli besleme hatlarının inşa edilmesi için BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün görevlendirilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı 17 Ocak 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, uygulama süresi 17 Temmuz 2014 tarihinde sona ermiştir. Bu kapsamda Çankırı ili Yakınkent OSB’nin başvurusu uygun görülmüş olup Bingöl, Tokat ve Sinop ilerinde bulunan 6 adet OSB’nin başvuruları değerlendirilmektedir. Doğal gazın yurtdışından tedariğinde ülke çeşitliliğinin artırılması çalışmaları kapsamında; 2014 yılı Eylül ayı sonu itibari ile BOTAŞ’a ait doğal gaz ithalatı verileri değerlendirildiğinde Rusya’dan ithal edilen doğal gaz oranının düştüğü görülmektedir. Enerji Görünüm Rehberi

30

Doğal gaz iletim altyapısının temel tüketim alanlarını kapsayacak düzeyde genişletilmesi ve doğal gaz kullanımının özellikle konut sektöründe giderek yaygınlaşması bu kaynak açısından arz güvenliği konusunu çok daha önemli hale getirmiştir. Hem arz güvenliğinin sağlanması hem de mevsimsel talep dalgalanmaları depolama kapasitesinin artırılmasını zorunlu kılmış, bu yöndeki çalışmalar 2014 yılında da sürdürülmüştür. Bu kapsamda, mevcut Kuzey Marmara ve Değirmenköy sahalarındaki depolama tesislerinin kapasite artırma projelerine devam edilmiştir. Kuzey Marmara depolama tesisleri ticari kullanıma açılmıştır. Bu çalışmaların yanı sıra Tuz Gölü Yeraltı Doğal Gaz Depolama Projesine başlanmıştır. Proje kapsamında hâli hazırda 8 kuyu açılmış olup, 6 kuyuda çözeltme işlemi sürmektedir. Proje tamamlandığında toplam 12 kuyu depo olarak kullanılacaktır. 12 deponun tamamlanması ile toplamda yaklaşık 1 milyar m3 çalışma gazı kapasitesine ulaşılacak ve günlük maksimum 40 milyon m3 gaz Ülkemiz doğal gaz şebekesine verilebilecektir.


Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) ve İnovasyon Projeleri Enerji ve tabii kaynaklar alanında yerli kaynakların ve yeni teknolojilerin kullanımına öncelik vermek, sektörde verimlilik ve rekabet gücünün arttırılmasını sağlamak, hızla gelişen enerji sektöründe tasarım, mühendislik ve yenilik oluşturma kabiliyetini destekleyici mekanizmalar geliştirmek ve üniversite-sanayi işbirliklerini güçlendirmek amacıyla proje ve faaliyetler yürütülmektedir. Devam Eden Projeler:

• • • •

Biyokütle ve Kömür Karışımlarından Sıvı Yakıt Üretimi (TRIJEN) Tunçbilek Gazlaştırma Sistemlerinin Optimizasyonu MİLRES Milli Rüzgâr Enerji Sistemleri Geliştirilmesi ve Prototip Türbin Üretimi Projesi Rüzgârdan Üretilen Elektriksel Gücün İzlenmesi ve Tahmini Projesi (RİTM)

Enerji Görünüm Rehberi

31


Yeni Başlayan ve Hedeflenen Projeler: •MİLTES Milli Termik Santral Teknolojileri Geliştirilmesi ve Yerlileştirilmesi •MİLGES Milli Güneş Enerjisi Santrali Geliştirilmesi •MİLHES Milli Hidroelektrik Santral Sistemleri Geliştirilmesi Projesi •MİLKAS Milli Kükürt Arıtma Sistemi •LED ve OLED Üretim Teknolojilerinin Geliştirilmesi Projesi •Gaz Türbini Kanatlarının Yerli İmalatı Projesi •STATCOM-1 •STATCOM-2 •Yeni Nesil HVDC Back-to-Back Sistemi Geliştirilmesi •Termik Santraller için Türk Linyitlerine Uygun Yakıcı Geliştirilmesi Ar-Ge projeleri sonucunda geliştirilecek teknoloji ve çözümlerin, özellikle yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimi alanında kullanımı ile bu konulardaki dışa bağımlılığın azaltılması amacıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile TÜBİTAK arasında 13 Ağustos 2012 tarihinde imzalanan protokol kapsamında, önümüzdeki 10 yıllık dönem içerisinde Ar-Ge projeleri gerçekleştirilecektir. Enerji sektöründe; enerji politikalarına, arz güvenliğine, yerli enerji teknolojileri ve endüstrisine hizmet edecek şekilde oluşturulacak bilimsel ve teknolojik bilgiyi ürüne ve sisteme dönüştürmesi amacıyla teknoloji geliştirme ve yenilik odaklı araştırma, geliştirme, iyileştirme içeren proje çalışmalarının desteklenerek izlenmesi, sonuçlandırılması ve değerlendirilmesi amacıyla Enerji Sektörü Araştırma-Geliştirme Projeleri Destekleme Programı (ENAR) geliştirilmiştir. ENAR’a dair 08 Haziran 2010 tarihinde çıkarılan yönetmeliğin işler hale getirilmesi amacıyla yapılan değişiklikler 21 Şubat 2013 tarihinde ENAR Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik yayımlanmış olup proje başvuruları alınmıştır. Günümüzde biyolojiden sağlığa, malzeme biliminden metalürjiye, temel parçacıklardan evrene kadar bilimsel çalışmaların odağında buluEnerji Görünüm Rehberi

32

nan hızlandırıcı teknolojileri kapsamında yürütülen çalışmalar sayesinde Proton Hızlandırıcısı Tesisi (PHT) 30 Mayıs 2012 tarihinde devreye alınmıştır. PHT ile birlikte Ülkemizde ilk defa radyoizotop ve radyofarmasotik üretimi, kalite kontrolü ile Ar-Ge faaliyetleri için tasarlanmış bütünleşik özellikte bir hızlandırıcı teknolojisi altyapısına kavuşulmuştur. Termik santrallerimizden yayılan baca gazlarının çevreye olan etkisini en alt seviyeye indirmek amacıyla da Ar-Ge çalışmaları sürdürülmektedir. Bu kapsamda baca gazlarından çevreye yayılan SOx, NOx gibi zararlı gazlarının bertarafında; elektron hızlandırıcısının kullanılmasına yönelik bir pilot tesis kurulma çalışmaları tamamlanarak ilk etap deneyler yapılmıştır. Kurulan pilot tesis ile SOx yüzde 99 ve NOx yüzde 80 oranında azaltılmıştır. Baca gazı ışınlama konusunda ilk kez bu pilot ünitede denenen yeni teknolojiyle elde edilen verimin çok önemli bir kazanım olduğu değerlendirilmektedir. Ülkemiz linyitlerinin daha etkin bir şekilde değerlendirilmesi amacıyla Ar-Ge çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çerçevede farklı teknolojilere sahip kömür gazlaştırma tesis projeleri ve ilgili projelerin fizibilite etütleri, Ülkemiz kömürlerinin kuru yöntemler ile zenginleştirilmesi ve hümik asit elde edilmesi faaliyetleri yürütülmektedir. Stratejik bir önemi bulunan bor madeni kapsamında, sahip olduğumuz bor rezervlerinin etkin bir şekilde değerlendirilmesi ve pazarlanması için bor madeninin konsantre bor olarak değil, bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün olarak ihraç edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle bor ve eşdeğeri ürünlerin geliştirilmesi kapsamında; kalsine tinkal, bor oksit, zirai bor, çinko borat, susuz boraks gibi ürünler geliştirilmiş ve üretimine başlanmıştır. Bunların yanı sıra, Ar-Ge kapsamında patente konu olabilecek, önemli sonuçlar elde edilen çalışmalar da yapılmakta olup cam sanayinde iki ayrı ürün olarak kullanılan sodyum borat ve sodyum karbonat yerine bor içerikli sodyum karbonatın tek bir ürün olarak üretimi için süreç geliştirilmiştir. Ayrıca borun ileri teknoloji uygulamaları-


nın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla yürütülen Ar-Ge çalışmaları kapsamında, borlu çimento klinker hammaddesine kolemanit ilavesi ile üretilen borlu aktif belit çimentosu geliştirilmiş, patent belgesi alınmış ve TSE standardı oluşturulmuş olup ticari üretim veya kamu yatırımlarında kullanılmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir. Bakanlığımız ile TÜBİTAK işbirliği içinde 100 W ve 1 KW gücünde iki adet doğrudan sodyum bor hidrürlü yakıt pili (DSBH-YP) prototip üretimi ile, araç uygulamasında kullanılmak üzere 3 KW gücünde PEM tipi yakıt pili üretimi gerçekleştirilmiştir. BOREN tarafından desteklenen projeler kapsamında; bor kaplama, bor katkılı malzeme, borun hijyen, sağlık, tarım, enerji vb. uygulamalarına yönelik ArGe çalışmaları yürütülmektedir.

Enerji Diplomasisi ve Yürütülen Projeler E

nerji koridoru ve terminali konseptimizi sağlamlaştıran yurtdışı temaslarımızda, önceki yıllardaki Türkiye algısı ile şimdiki Türkiye algısı arasında büyük ölçüde farklılıklar bulunduğu görülmektedir. Ülkemiz Orta Doğu, Hazar Bölgesi ve Orta Asya gibi dünyanın ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerince zengin kaynak ülkelere coğrafi olarak yakın bir konumda bulunmaktadır. Kaynak ülkeler ile tüketici ülkeler arasında doğal bir köprü konumunda olan Ülkemiz, enerji kaynaklarının ve taşıma güzergâhlarının çeşitlendirilmesini sağlamaya yönelik projelerde önemli bir aktör olarak yer almaktadır. 2035 yılına kadar yüzde 35’i aşan oranda artması beklenen dünya enerji tüketiminin büyük bir bölümünün içinde bulunduğumuz bölgeden karşılanması öngörülmektedir. Dünya petrol rezervlerinin yüzde 53’ü ve doğal gaz rezervlerinin yüzde 71’i Türkiye’yi çevreleyen Hazar Havzası ve Orta Doğu ile Rusya Federasyonu’nda bulunmaktadır. Orta Asya’daki rezervler dünya enerji talebini karşılamada önemli bir

alternatif kaynak olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemiz, gerek coğrafi, gerekse jeopolitik konumu ile Orta Doğu ve Orta Asya’nın üretiminin dünya pazarlarına ulaşmasında hem bir köprü hem de bir terminal olma özelliği taşımaktadır. Jeopolitik açıdan çok önemli bir bölgede bulunan Türkiye, doğu-batı ve kuzey-güney enerji koridorlarını hızla hayata geçirmektedir. Başta kendinin ve devamında Avrupa ülkelerinin artan hidrokarbon ihtiyacını karşılamak için Hazar, Orta Doğu ve Orta Asya’da bulunan zengin rezervlerin Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden de Avrupa’ya ulaştırılmasını sağlayacak projeleri geliştirmeye ve uygulamaya koymaya devam etmektedir. Türkiye, üretici bölgelerden enerji arzı sağlayan önemli bir enerji ticareti merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Bu doğrultuda: •Geçmişte ilk transit ham petrol boru hattı olarak Irak–Türkiye Ham Petrol Boru Hattı Sistemi ve akabinde Bakü–Tiflis–Ceyhan Ana İhraç Petrol Boru Hattı hayata geçirilmiştir. Taşıma kapasiteleri toplamı 120,9 milyon tonu bulan bu iki proje ile Azerbaycan ve Irak petrolü Ceyhan Enerji Görünüm Rehberi

33


Limanına taşınmakta ve buradan da dünya pazarlarına ulaştırılmaktadır. Bunun yanı sıra, üretime bağlı olarak Türkmen ve Kazak petrolleri de Bakü–Tiflis–Ceyhan Ana İhraç Ham Petrol Boru Hattı üzerinden zaman zaman taşınmaktadır. •Doğal gaz alanında ise 2007 yılında Bakü–Tiflis–Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Türkiye–Yunanistan Doğal Gaz Enterkoneksiyonu faaliyete geçirilmiştir. •Ülkemizin artan doğal gaz talebinin karşılanabilmesi amacıyla Azerbaycan Hükümeti ve Azerbaycan’ın Şahdeniz Sahasını geliştiren Şahdeniz Konsorsiyumu ile görüşmeler yürütülmüş ve 25 Ekim 2011 tarihinde 2018 yılından başlayarak yıllık 6 milyar m3 Azeri gazının Ülkemize arzını öngören anlaşmalar imzalanmıştır. Ayrıca, yıllık 10 milyar m3 Azeri gazının inşa edilecek yeni bir boru hattı ile Ülkemiz üzerinden Avrupa’ya transit taşınması için 26 Haziran 2012 tarihinde Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı diğer adıyla TANAP Projesine ilişkin Azerbaycan ile Ülkemiz arasında bir Hükümetlerarası Anlaşma ve Hükümetimiz ile Proje Şirketi arasında bu Hükümetlerarası Anlaşmaya ek bir Ev Sahibi Hükümet Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmalar ile TANAP Projesinin hayata geçirilmesini sağlayacak hukuki altyapı tesis edilmiştir. Şah Deniz Faz II, Güney Kafkasya Boru Hattı Genişleme Projesi (SCPX), TANAP ve Trans Adriyatik Enerji Görünüm Rehberi

34

Doğal Gaz Boru Hattı’nın nihai yatırım kararları Aralık 2013’te Bakü’de düzenlenen bir törenle alınmıştır. 20 Eylül 2014 tarihinde ise TANAP Projesine gaz iletecek olan SCPX’in temel atma töreni yapılmıştır. •TANAP Projesi ile yıllık 32 milyar m3 kapasiteye sahip, Gürcistan sınırımızdan Yunanistan sınırımıza uzanacak 1.800 km uzunluğunda bir boru hattının inşası planlanmaktadır. Projeye ilişkin mühendislik çalışmaları Türkiye’de yerleşik ve 30 Mayıs 2014 tarihinde tadil anlaşması imzalanan Ev Sahibi Hükümet Anlaşması doğrultusunda BOTAŞ’ın yüzde 30 hisse ile ortak olduğu TANAP Doğal Gaz İletim A.Ş. tarafından sürdürülmektedir. •Projede gelinen aşamada: Güzergâh çalışmaları tamamlanmış olup yürütülen mühendislik çalışmaları neticesinde nihai güzergâh belirlenmiştir. Projenin mühendislik çalışmaları kapsamında Temel Mühendislik çalışmaları (Front End Engineering Design – FEED) Nisan 2014 tarihi itibariyle tamamlanmıştır. TANAP Projesi ÇED Raporu Temmuz 2014’te onaylanmıştır. •Kamulaştırma işleri ile ilgili olarak; BOTAŞ Atanmış Devlet Kuruluşu olarak görevlendirilmiş olup; TANAP Kamulaştırma Direktörlüğü birimini ihdas etmiştir. İnşaat öncelikli toplam 600 km’lik kısım için Kamulaştırma çalışmala-


rına baz teşkil edecek Kamulaştırma dosya kontrolleri tamamlanmış olup kadastro onayları alınmıştır. •TANAP’ın ana hat boruları alım sözleşmeleri 14 Ekim 2014 tarihinde Sayın Başbakanımızın da teşrifleri ile gerçekleştirilen törenle imzalanmıştır. Buna göre, yaklaşık 1.800 kilometrelik ana hat borusunun tedarikinin yüzde 80'i Türk çelik boru üreticisi firmalar tarafından yapılacaktır. •TANAP Projesinin inşaasına 2015 yılının ilk yarısında başlanması, 2018 yılında Eskişehir ve Trakya’da belirlenen çıkış noktaları üzerinden Türkiye’ye ve 2019 yılında ise Avrupa’ya gaz arzının sağlanması hedeflenmektedir. 24 Aralık 2011 tarihinde Azerbaycan ile imzalanan Mutabakat Zaptı ile Azeri gazı ve Azerbaycan’ı transit geçen diğer gazlar (Türkmen gazı) da Ülkemiz ve Avrupa pazarına TANAP Doğal gaz Boru Hattı ile taşınabilecektir. Ülkemiz ile Hazar Bölgesinde önemli doğal gaz kaynaklarına sahip Türkmenistan arasında 30 Mayıs 2013 tarihinde Türkmen gazının Türkiye’ye sevk edilmesi konusunda bir işbirliği anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmaya istinaden çalışmalara başlanmıştır. Irak ve Doğu Akdeniz gazının Ülkemize taşınması konusu da hem iç piyasa hem de uluslararası projelerimiz açısından önemini korumaktadır. Bu kapsamda Bakanlığımızca güncel gelişmeler takip edilmektedir. Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı Projesinde ilgili anlaşma, protokol ve mutabakat zabıtlarında değişiklik öngören ve bu anlaşmaların süresini 15+5 yıl uzatan değişiklik anlaşması 19 Eylül 2010 tarihinde Bağdat’ta imzalanmış, 27 Temmuz 2011 de de yürürlüğe girmiştir. Anlaşma, Ülkemiz için tarife değişikliğinin uygulanması bakımından önem arz etmektedir. Irak’ta mevcut şartlar sebebiyle Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı’nın 46”lik bölümünden Mart 2014’ten bu yana petrol sevkiyatı gerçekleştirilememekte olup, diğer 40”lik hattan günlük yaklaşık 200.000 varil Irak petrolü uluslararası pazarlara ulaştırılmak üzere Ceyhan Terminali’ne nakledilmektedir. Arz güvenliğimizin çeşitlendirilmesi bağlamında önemli bir yere sahip olan BOTAŞ ile Cezayir firması SONATRACH firması arasında 14 Nisan 1988 tarihinde imzalanan 20 yıl süreli LNG Alım Satım Anlaşması’nın süresi 2014 Aralık ayında sona erecektir. Mezkur Anlaşma’nın,

4,4 Milyar m3/yıl doğal gaz eşdeğeri LNG miktarı muhafaza edilerek 10 yıl süre ile uzatılmasına ilişkin teknik müzakereler tamamlanmış olup, Anlaşmanın imza töreninin Aralık 2014’te gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Ülkemizin Afrika Açılım Stratejisi’ne paralel olarak, Bakanlığımız 2012-2014 yılları arasında Cibuti, Kamerun, Nijer, Sudan, Kenya ve Gambiya ile enerji ve madenler alanında işbirliğimizi geliştirmek üzere Mutabakat Zabıtları imzalamıştır. Bu tarz Anlaşmalar ile sadece kamunun değil aynı zamanda özel sektörün de bu ülkelere yatırım yapabilmesinin önü açılmıştır. Önümüzdeki dönemde; Nijerya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Gabon, Somali, Ekvator Ginesi, Uganda, Tanzanya, Moritanya, Gana, Botswana, Mozambik, Zambiya ve Burkina Faso ile benzer anlaşmalar imzalanmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca, Kıta’nın geri kalmışlığına ve karşılaştığı doğal felaketlere/iç siyasi krizlere kayıtsız kalınmamasının bir insanlık borcu olduğu düşünüldüğünde, çeşitli Afrika ülkelerine Bakanlığımız tarafından elektrik, madencilik ve petrol alanlarında mesleki eğitimler verilmeye devam edilmektedir. Yatırımların arttırılması ve işbirliğinin hızlandırılması hedefi perspektifinde özel sektörümüzü de dahil ederek oluşturduğumuz “Enerji Takımları” ile öncelik yine Afrika kıtasına tanınmıştır. Aynı zamanda Ülkemizin uluslararası arenada, uluslararası kuruluşlar nezdinde görünürlüğünün artırılması da önceliklerimizden biridir. Yürütülen diplomasi çalışmalarının sonucu olarak, kurucu üyesi olduğumuz Uluslararası Enerji Ajansı (UEA)’nın Bakanlar düzeyindeki Toplantısı’nın Başkanlığını 2013 yılında Ülkemiz üstlenmiştir. 2016 yılında düzenlenecek olan 23. Dünya Enerji Kongresi’nin ve 2017 yılında düzenlenecek olan 22. Dünya Petrol Kongresi’nin İstanbul’da gerçekleştirilmesine hak kazanmamız da söz konusu çalışmalarımızın bir sonucudur. Bu yıl Haziran ayında Moskova'da düzenlenen 21. Dünya Petrol Kongresi'nde 2017 yılında düzenlenecek Dünya Petrol Kongresi'nin devir teslim törenini gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Ayrıca yenilenebilir enerji alanında, Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB), Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği (EWEA) ve Küresel Rüzgâr Enerjisi Konseyi (GWEC) işbirliğinde 2015 yılında "Kıtalararası Rüzgâr Enerjisi Kongresi" İstanbul'da düzenlenecektir. Bilindiği üzere Ülkemiz 01 Aralık 2014 tarihi itibariyle G20 Dönem BaşEnerji Görünüm Rehberi

35


kanlığı'nı üstlenecektir. Bakanlık olarak katılım sağladığımız "G20 Enerjinin Sürdürülebilirliği Çalışma Grubu" toplantıları önümüzdeki yıl Bakanlığımız Başkanlığında düzenlenecektir. Söz konusu toplantıların başarılı ve verimli olması ve G20 Dönem Başkanlığımıza gereken katkıyı sağlamamız amacıyla, ilgili kurumlarımızla işbirliği içinde gerekli çalışmalar yerine getirilecektir. Ayrıca, elektrik ithalat ve ihracat potansiyelini arttırmak, elektrik arz güvenliğini desteklemek ve enterkonnekte şebekelerin diğer teknik avantajlarından yararlanmak açısından, elektrik şebekelerinin enterkoneksiyonu hususu büyük önem arz etmektedir. Ülkemiz açısından öncelik

imkânı da sağlanmış bulunmaktadır. Senkron paralel deneme işletme çalışmalarının bir sene içerisinde tamamlanması öngörülmüş ancak bu süreç, görülen lüzum üzerine ENTSO-E tarafından uzatılmıştır. TEİAŞ’ın ENTSO-E bağlantısına yönelik yürüttüğü teknik çalışmalar sonucunda Türkiye elektrik sistemi ile ENTSO-E Kıta Avrupası Senkron Bölgesi arasında kalıcı senkron işletmenin önünü açan ve deneme işletmesinin başarılı olduğunu vurgulayan ENTSO-E Türkiye Bağlantısı Proje Grubu’nun raporu, ENTSO-E Kıta Avrupası Bölgesel Grubu (ENTSO-E RG CE) tarafından 04 Eylül 2013 tarihindeki toplantısında onaylanmış

ve temel amaç, Avrupa Elektrik Şebekesi İletim Sistem İşletmecileri Kıta Avrupası Senkron Bölgesi (ENTSO-E CESA) ile senkron-paralel çalışmasını temin etmektir. Söz konusu proje AB Trans-Avrupa Enerji Şebekeleri kapsamında Öncelikli Proje Eksenleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede Türkiye Elektrik Sistemi, 18 Eylül 2010 günü ENTSO-E Kıta Avrupası Senkron Bölgesi Şebekesine bağlanmış bulunmaktadır. Türkiye Elektrik Sistemi, ENTSO-E üyeleri olan Bulgaristan Elektrik Sistemine iki adet 400 kV iletim hattı ile Yunanistan Elektrik Sistemine ise bir adet 400 kV iletim hattı ile bağlanmıştır. Türkiye Elektrik Sisteminin, ENTSO-E sistemine Senkron Paralel Bağlantısı ile elektrik arz kalitesi ve güvenilirliği artarken, piyasa katılımcılarının Avrupa Elektrik Piyasasına erişim

ve Türkiye elektrik sisteminin ENTSO-E Avrupa Kıtası Senkron Bölgesi ile kalıcı işletmenin önü açılmıştır. ENTSO-E Avrupa Kıtası Bölgesel Grubu, Türkiye elektrik sisteminin performansını izlemekte, bölgedeki elektrik sistemlerine muhtemel olumsuz etkilerini incelemektedir. Bu kapsamda TEİAŞ’ın alması gereken bir dizi özel önlemler de tanımlanmaktadır. ENTSO-E Avrupa Kıtası Bölgesel Grubu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi sulama yüklerinin sistemde ani gerilim dalgalanmalarına neden olması ve sistemdeki önemli arızalar nedeniyle, Türkiye elektrik sistemi performansında istenen kriterler sağlanamadığı için, izleme süresinin bu sorunların ortadan kaldırılmasına kadar uzatılmasına karar vermiştir. Türkiye Proje Grubu’nun raporunda ka-

Enerji Görünüm Rehberi

36


lıcı işletmenin sağlanması için öncelikle Türkiye’nin iki bölgesinde Özel Koruma Sistemlerinin tesisi, Türkiye’nin güney doğusunda STATCOM/ SVC tesisinin tamamlanması, on-line güvenlik analizlerinin uygulanması ve telekomünikasyon altyapısının geliştirilmesi ve bu çerçevede “ENTSO-E Kıta Avrupası Senkron Bölgesi ve Türkiye Elektrik Sistemi arasındaki enterkoneksiyon için Prosedür Aşamaları ve Önlemler Anlaşması’nın raporda belirtilen gereklilikleri de içerecek şekilde uzatılması öngörülmektedir. ENTSO-E ile gerçekleştirilen elektrik ticaretinde Kapasite Tahsisi, ihale yöntemi ile yapılmakta olup, fiyatlar aylık olarak gerçekleştirilen

söz konusu standart ve yükümlülükleri bağlayıcı hale getirecek olan Uzun Dönem Anlaşma’nın imzalanması öngörülmektedir. Müzakereleri devam eden Uzun Dönem Anlaşmanın imzalanması ile birlikte ENTSO-E ile bağlantı kalıcı olarak sürdürülebilecektir. Batı ve Doğu’daki mevcut yoğun üretim ve tüketim ağlarının arasında bulunan konumu ile Türkiye, ENTSO-E ile kalıcı bağlantının sağlanması ile enerji köprüsü konumunu daha da güçlendirecektir. TEİAŞ’ın ENTSO-E ile kalıcı bağlantının sağlanmasının yanı sıra TEİAŞ’ın ENTSO-E’ye gözlemci ve/veya üyelik statüsü de gündemdedir.

ihaleler sonucunda ortaya çıkmaktadır. Kapasite tahsisi ile ilgili bütün işlemler internet üzerinden yapılmakta ve ilgili bütün bilgiler piyasa oyuncuları ile paylaşılarak kolay erişilebilir ve şeffaf bir sürecin sürdürülmesi hedeflenmiştir. Senkron paralel işletmenin başlangıcında uygulanan, Avrupa’dan Türkiye yönüne (ithalat) 400 MW, Türkiye’den Avrupa yönüne (ihracat) 300 MW enterkoneksiyon kapasitesi, bugüne kadar alınan önlemler ve Türkiye elektrik sistemindeki iyileştirmeler sonucu artan işletme kalitesi ile Avrupa’dan Türkiye (ithalat) yönüne 550 MW’a, Türkiye’den Avrupa yönüne (ihracat) 400 MW’a çıkarılmıştır. TEİAŞ’ın ENTSO-E RGCE İşletme El Kitabında bulunan standartlar ve yükümlülükler ile ilgili uyumunun değerlendirilmesini takiben

Komşumuz Gürcistan ile Ülkemiz arasında 400 kV’lık Borçka-Ahıska İletim Hattı’nın tesisi tamamlanmıştır. Bilindiği üzere AB ile tam üyelik müzakerelerimiz halen devam etmektedir. Enerji faslı ise henüz müzakerelere açılmamış olmakla birlikte, müzakereye açılması halinde Ülkemiz gerek teknik çalışmalar gerekse AB direktifleri doğrultusunda gerçekleştirdiği mevzuat düzenlemeleriyle bu faslı sorunsuz kapatabilecek düzeyde ilerlemeler kaydetmiş durumdadır. Yürütmekte olduğumuz bu çalışmalardan da anlaşılacağı üzere Bakanlığımız, katılım müzakerelerini sürdürdüğümüz AB için enerji tedariğinde kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi açısından stratejik öneme sahiptir. Bildiğiniz gibi, enerji faslı siyasi sebeplerle müEnerji Görünüm Rehberi

37


zakereye açılamamaktadır. Ancak, Avrupa Komisyonu Ekim ayında yayınladığı 2014 İlerleme Raporu’nda Ülkemizin enerji alanında AB ile ileri düzeyde uyum sağladığını belirtmiştir. Diğer önemli bir AB Kurumu olan Avrupa Parlamentosu da, 18 Nisan Genel Kurulunda aldığı karar ile Ülkemizin enerji sektöründe elde ettiği gelişmeler sebebiyle 15. Faslın açılması gerektiğini ifade eden ilke kararı almıştır. Söz konusu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, teknik düzeyde sağlanan ileri uyum ve işbirliği ile Ülkemiz enerji alanında AB standartlarını yakalamış durumdadır. TEİAŞ’ın ENTSO-E’ye gözlemci statüsünde daha sonra da tam üyeliği konusunda Kasım 2014’te Brüksel’de Avrupa Komisyonu, ENTSO-E Sekretaryası, Bakanlığımız, TEİAŞ ve AB Bakanlığı arasından teknik çalışma grubu toplantısı düzenlenecektir.

Ülkemiz, 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ve Ağustos 2009’da Kyoto Protokolü’ne EK-I ülkesi olarak resmen taraf olmuştur. Ülkemizin 2012 yılına kadar olan dönemde Kyoto Protokolü çerçevesinde emisyon azaltma yükümlülüğü bulunmamasına rağmen enerji sektöründe enerji verimliliğinin geliştirilmesi ve potansiyelinin değerlendirilmesi, yenilenebilir kaynakların daha fazla kullanımı, temiz kömür teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve nükleer enerjinin elektrik enerisi üretim portföyüne dahil edilmesi hususları enerji ve çevre bağlantısı içinde sorunları ele almada başlıca politikalarımızdır.

2014 yılı AB Türkiye İlerleme Raporu’nda ayrıca Türkiye’nin doğal gaz boru hattı ve elektrik enterkoneksiyon projelerinde yeterli ilerleme sağladığı kaydedilmekte ve Türkiye’nin söz konusu alanlarda çalışmalarını sürdürmesi konusunda desteklendiği ifade edilmektedir. Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin oranının yüzde 27’den 2013 sonu itibariyle yüzde 29’a çıkması, elektrik alanında elektrik dağıtım varlıklarının özelleştirilmesi, elektrikte 2015’te tüm tüketicilerin serbest tüketici olacak olması, doğal gazda hane halkı tüketiciler için serbest tüketici sınırının 100.000 m3’e düşürülmesi kayda değer gelişmeler olarak belirtilmektedir.

olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi amacına yönelik olarak, maden işletme sahalarında gerçekleştirilen faaliyetlerin işletme projesi ve çevreye uyum planında belirtilen çalışmalara uygun olarak yürütülüp yürütülmediği Maden Kanununun ilgili maddeleri uyarınca gerçekleştirilen mahallinde tetkikler esnasında kontrol edilmektedir. Madencilik faaliyetlerinin başlangıcından sonuna kadar yapılan bu kontrollerle çevre ile uyumlu, sürdürülebilir madencilik faaliyetinin gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. Bu kontroller kapsamında 2013 yılında toplam 6.898 sahanın, 2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla toplam 4.755 sahanın denetimi yapılmıştır.

Enerji Görünüm Rehberi

38

ENERJİ VE MADENCİLİK FAALİYETLERİNİN ÇEVREYE DUYARLI HALE GETİRİLMESİ

Bu kapsamda; •Enerji kaynaklarının yol açtığı kirlenmenin azaltılması konusunda ulusal ve uluslararası boyutlarda çalışmalar yapmak, bunu teşvik etmek, •İklim ve enerji politikalarını oluşturmak, dünyada ve AB’de yürütülen emisyon ticareti faaliyetlerini takip etmek, ilk etapta yerel ve sektörel emisyon ticareti konusunu değerlendirmek ve buna göre gerekli faaliyetleri başlatmak, ulusal ve uluslararası iklim değişikliği ve düşük karbonlu kalkınma politikaları ile Bakanlık politikalarının uyumlu hale getirilmesini sağlamak, •AB Çevre Mevzuatının yerli mevzuata uyarlanması çalışmalarına katılmak, •Çevrenin enerjiye olan ekonomik maliyeti ve çevre politikalarının enerji yatırımları üzerindeki etkilerini araştırmak, •Enerji ve tabii kaynaklar alanındaki faaliyetleri çevreye duyarlı hale getirmek ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Madencilik faaliyetlerinin çevreye olan


ENERJİ POLİTİKA VE STRATEJİLERİMİZ

Ü

zun avantajları kullanılarak ve ülke gerçekleri ile lkemiz, pek çok önemli uluslarara- küresel ölçekli dinamikler çerçevesinde yönetilsı projeyi yürütmektir. Ülkemiz, enerji altyapı mektedir. yatırımlarının gerçekleştirilmesini ve enerji pi- Enerji arz güvenliğini esas alan temel yasalarının rekabete dayalı olarak yeniden yapı- strateji ve politikalarımız; landırılması sürecini yönetmekte olup; enerji ve •Yerli kaynaklara öncelik vermek suretiyle kaymaden kaynaklarını verimli, etkin, güvenli, za- nak çeşitliliğini sağlamak, manında, çevreye duyarlı ve iş sağlığı ve güven- •Yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı liği öncelikli olacak şekilde değerlendirerek dışa içindeki payını arttırmak, bağımlılığı azaltmayı ve ülke refahına en yüksek •Enerji verimliliğini artırmak, katkıyı sağlamayı görev edinmiştir. •Serbest piyasa koşullarına tam işlerlik kazandır Enerji arz güvenliğinden kaynaklanan mak ve yatırım ortamının iyileşmesini sağlamak, riskleri azaltmak ve enerjinin daha verimli üre- •Petrol ve doğal gaz alanlarında kaynak çeşitlilitilmesini ve kullanılmasını sağlamak amacıyla ğini sağlamak ve ithalattan kaynaklanan riskleri serbest piyasa şartlarının oluşturulması ve re- azaltacak tedbirleri almak, kabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesi, •Jeopolitik konumumuzu etkin kullanarak, enerji sektöründeki önemli talep artışını karşıla- enerji alanında bölgesel işbirliği süreçleri çerçema da başlıca stratejilerimiz olmaya devam ede- vesinde Ülkemizi enerji üssü ve koridoru haline cektir. getirmek, Strateji ve politikalarımız; enerji arz gü- •Enerji ve tabii kaynaklar alanlarındaki faaliyetvenliği, alternatif enerji kaynakları, kaynak çe- lerin çevreye duyarlı halde yürütülmesini sağlaşitliliği, yerli kaynakların ekonomiye kazandı- mak, rılması, sürdürülebilirlik, enerji piyasalarında •Doğal kaynaklarımızın ülke ekonomisine katkıserbestleşme ve enerji verimliliği temellerine da- sını artırmak, yanmaktadır. •Endüstriyel hammadde, metal ve metal dışı ma Bu politikalarımız, jeopolitik konumumu- denlerimizin üretimlerini arttırarak yurt içinde Enerji Görünüm Rehberi

39


değerlendirilmesini sağlamak, •Maliyet, zaman ve miktar yönlerinden enerjiyi tüketiciler için erişilebilir kılmak, şeklinde özetlenebilir. Ülkemizce; enerji sektöründeki gelişmeler dikkatle izlenmekte ve bunun neticesinde gerekli tedbirler alınmaktadır. Ülkemiz enerji arz güvenliğinin sağlanmasına büyük önem verilmekte, artan enerji talebi dikkate alınarak enerji arz güvenliğimize yönelik politikalar çerçevesinde çalışmalarımız sürdürülmektedir.

Türkiye’nin Enerji Politikaları Bir ülkenin enerji politikası o ülkenin gerçeklerine dayanan, politik ve ekonomik tercihleriyle uyumlaştırılmış bir vizyonu ortaya koymak durumundadır. Bu bağlamda, her ülkenin kendine özgü bazı özel imkân ve zenginlikleri kadar yine kendine özgü kısıtları da enerji politikasının şekillenmesinde rol oynar. Türkiye, son yıllardaki enerji politikasında, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması ve bu kaynakların elektrik üretiminde etkin bir biçimde kullanılmasını öngörmüştür. Yine son yıllarda enerji politikasında üzerinde önemle durulan bir başka nokta ise doğalgazın kullanım alanı olmuştur. Doğalgazın elektrik üretiminden ziyade, evlerde ve sanayide kullanımı teşvik edilmektedir. Bu, hem elektrik üretiminde yerli kaynak oranını yükseltmek istemenin doğal sonucu, hem de üretilen elektriğin ucuza mal edilmesi ihtiyacının bir gereğidir. Daha önce özellikle büyük şehirlerin büyük problemi olarak bilinen hava kirliliği de bu politikayı destekleyen bir zemin sunmuştur. Bu tutum 2009’da açıklanmış olan yeni strateji belgesine de yansıtılmış, önümüzdeki dönemde doğalgazın yakıt olarak kullanılmasıyla üretilen elektrik tüketiminin oransal olarak giderek azaltılması ve sınırlandırılması hedeflenmiştir. Bugün Türkiye’nin enerji politikasını oluşturan temel hassasiyetler ve ilkeler şunlardır: • Genel olarak enerjinin zamanında, yeterli miktarda ve olabildiğince çev¬reyle uyumlu bir biçimde tedarikinin güvence altına alınması; • Enerji talebinin mümkün olduğunca yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılanması konuEnerji Görünüm Rehberi

40

sunda gerekli tedbirlerin alınması ve arama çalışmala¬rının yoğunlaştırılması; • Enerji üretim -özellikle elektrik üretiminde- ve tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi; • Üretim ve tüketim süreçlerinde enerji verimliliğinin artırılması yönünde gerekenleri yapmak ve gerekli tedbirleri almak; • Verimlilik ve etkinliği hedefleyen enerji sektörünün liberalleştirilmesi çalışmalarını sürdürmek; rekabetçi ve şeffaf bir enerji sektörü oluşumu açısından gerekli iyileştirici tedbirleri almaya devam etmek; • Karşılıklı bağımlılık bağlamında benimsenmiş olan “enerji koridoru” ve “enerji terminali” rolüyle uyumlu olarak Türkiye’nin coğrafi ve jeopolitik konumundan etkin bir biçimde yararlanmak; • Artan enerji talebinin karşılanmasının güvence altına alınması için arz güvenliğine öncelik vermek, bu güvenliğin artırılmasına yönelik projeler geliştirilmesine önem vermek (doğalgaz depolama kapasitesini artırmayı ve iletim sistemini güçlendirmeyi hedef alan projeler gibi); • Çevreyle daha uyumlu yeni enerji teknolojileri konularındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarını teşvik etmek, desteklemek; • Genel çevre şartlarında iyileşme sağlama ve benimsenmiş olan sera gazı emisyon hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak enerji üretiminin tüm safhalarında temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanılma¬sını temin için gerekli tedbirleri almak; • Arz güvenliğini ve kaynak çeşitliliğini arttırma politikasıyla uyumlu olarak elektrik üretimi amaçlı nükleer elektrik santrallerinin kurulması yönünde gerekli girişimleri sürdürmek. 2009 yılında yayımlanmış olan Strateji Belgesi’yle hedefler belli bir açıklıkta belirtil¬miştir (Örneğin, 2023 itibariyle üretilen elektriğin en az %30’unun yenilenebilir kay¬naklardan elde edilmesi, yine 2023 yılı itibariyle 20.000 MW’lık rüzgâr ve 600 MW’lık jeotermal kurulu gücüne sahip olunması bu hedefler arasındadır. Bir başka hedef ise, şu anda %34’ü devrede olan 130 milyar kWh hidroelektrik potansiyelinin tümünün 2023 yılı itibariyle kullanılabilir duruma gelmesinin sağlanmasıdır.) Gerekli mevzuat altyapısına sahip olmak, doğru bir enerji politikasının sürdürülebilmesinin olmazsa olmaz bir koşuludur. Türkiye 2001 yılında başlayan adımlarla enerji sektörünü dö-


nüştürecek mevzuat altyapısına sahip olabilmek için gerekli adımları atmış durumdadır. Bu anlamda özellikle 2001 yılında çıkartılmış olan Elektrik Piyasası ve Doğalgaz Piyasası yasaları önemli adımlardır. Bu adımları 2003 yılında Petrol Piyasası Kanunu, 2005 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunu, 2007 yılında da Enerji Verimliliği Kanunu ve Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu izlemiştir. Tüm bu ve benzeri yasalar ve ilgili ikincil mevzuatlar, Türkiye’nin enerji sektörünü derinden etkileyecek ve dönüştürecek yasalar olmuştur. Aynı zamanda bu yasalar sektördeki uygulamaları, AB’deki uygulamalarla uyumlaştırmıştır. Tablolarda görülmeyen bir başka potansiyeli ise Türkiye’nin coğrafi konumu sağlamaktadır. Petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerle, bu kaynaklara ihtiyacı giderek artmakta olan ülkeler (genellikle Avrupa ülkeleri) arasında yer alan coğrafi konumu, ülkeye ‘enerji koridoru’ rolü oynama potansiyeli sağlıyor. Enerji Güvenliği Bağlamında Türkiye’nin Rolü

Petrol ve Doğalgaz Taşıma Projeleri Enerji Güvenliği Bağlamında Türkiye’nin Rolü Bu rol artık Türk enerji politikasının temel bir parçası haline gelmiştir. Türkiye, coğrafi ve politik konumu itibariyle petrol ve doğalgazın nakli için güvenli bir koridor sağlayan güvenilir bir ‘partner’ olarak görülmektedir. Avrupa Birliği’nin enerji açısından kaynak ülke ve güzergâhlarını çeşitlendirme politikası Türkiye’nin bu pozisyonunu güçlendirmektedir. AB ülkelerine büyük ölçüde Rusya’dan sağlanan doğalgaz arzında geçen yıllarda yaşanan krizler, Türkiye üzerinden alternatif gaz arzının AB ülkeleri açısından ne kadar hayati bir konu olduğunu açıkça göstermiştir. Son yıllarda enerjiyle ilgili konuşmaların birçoğunda vurgulanmakta olduğu gibi, enerji arzı güvenliği birçok ülkenin politik gündeminin ilk ve ana maddelerinden birisini oluşturmaktadır. Güvenli bir nakil yolu ya da koridoru ise arz güvenliğinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Potansiyel bir enerji koridoru olarak Türkiye, coğrafi ve politik olarak bölgede gerçekten de benzersiz bir konuma ve bu konumla örtüşen bir vizyona sahiptir. Enerji Görünüm Rehberi

41


Türkiye’nin Hazar ve Orta Asya’ya bakışı, yaklaşımı, enerji hedefleri, Türkiye-AB ilişkileri

İ

lk zikredilmesi gereken alt başlık ‘çeşitlendirme’dir. Enerji ithalatçısı ülkeler perspektifinden bakıldığında bu enerji kaynağı türü olarak çeşitlendirme, enerjinin ya da enerji kaynağının temin edildiği ülke açısından çeşitlendirme ve enerji nakil hatlarının geçtiği ülke ve bölgelerdeki riskler açısından güzergâh çeşitlemesidir. Üretici ve ihracatçı ülkeler perspektifinden buna pazar çeşitlemesi konseptini de ilave etmek gerekir. Enerji güvenliği konusuna atfedilen önemin son on beş yıllık dönemde artma¬sında tüketilen kaynaklar arasında doğalgazın payının artması büyük rol oynamıştır. Doğu’yla Batı Arasında Enerji Koridoru Olma Yolunda Türkiye

Enerji Görünüm Rehberi

42


Güvenli bir enerji nakil güzergâhına sahip olmak enerji güvenliği sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak mütalaa edilmelidir. Bu yaklaşım, özellikle boru hattı geçişi için güvenli bir güzergâhı sağlayabilecek uygun coğrafi konuma sahip ülkelere enerjikoridoru rolü oynama imkânı sunmaktadır. Bulunduğu coğrafyanın kendisine sunduğu bu imkânı keşfetmiş olan Türkiye 2000’li yıllarla birlikte sahip olduğu bu imkândan yararlanmasını mümkün kılacak politikalar geliştirmiştir. Enerji konuları Türk dış politikasındaki ağırlığını artırmış, giderek önemli ölçüde Türk dış politikasının ana dinamiği, taşıyanı ve belirleyeni haline gelmiştir. Bu çerçevede Türkiye, enerji üreten ülkelerle enerji ithal etmek durumundaki Avrupa ve diğer dünya ülkeleri arasında yer alan pozisyonuyla bir ‘enerji koridoru’ ve ‘enerji terminali’ rolünü başarılı bir diplomasi arka planıyla destekleyerek sürdürmektedir. ‘Enerji koridoru’ ya da ‘enerji terminali’ projeleri büyük uluslararası projeler olmaları niteliğiyle politik desteğin yanı sıra devletin en üst düzeyde diplomasi desteği ve katkısı olmadan gerçekleştirilmesi pek mümkün olmayan projelerdir. Bu bağlamda örneğin bir enerji projesi olarak Bakü – Tiflis – Ceyhan (BTC) ham petrol boru hattı projesi dünya çapında bir mühendislik projesidir. BTC projesi ‘enerji koridoru’ fikrinin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu gösteren öncü bir projedir, kendisinden sonra benzer boru hattı projeleri geliştirilmesini cesaretlendirmiş olan projedir; bu tür projelerde yerli ortakların (Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’ın) ve bu ülkelerden projeye katkı vermiş olan şirketlerin üzerine düşeni yapabilecek ol¬duğunu gösteren projedir. 1760 kilometre uzunluğunda ve 1,2 milyon varil (dünya petrol talebinin yaklaşık %1,4’ü) günlük taşıma kapasitesiyle BTC projesi 2006 mayısından itibaren Hazar petrolünün Rusya’dan geçmeyen bir güzergahla Akdeniz kıyısındaki Ceyhan terminaline ve oradan da dünya pazarlarına ulaşmasını mümkün kılmıştır. BTC’nin İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki tanker taşımacılığı yükünü azaltan etkisi de ayrıca işaret etmeğe değerdir. Dünyada belli olan ham petrol talebi¬nin başka kanallarla taşınmaya başlaması, kaçınılmaz bir biçimde boğazdan olan taşımayı da azaltıcı bir etki yapar. Dolayısıyla, büyük yıllık taşıma kapasitesiyle BTC’nin Türkiye’nin boğazlara yönelik tanker trafiğini azaltma politikalarına da hizmet eden bir işlevi bulunmaktadır.

Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı projesi de Azeri gazının Rusya üzerinden geçmeyen bir güzergahla Avrupa’ya taşınmasını mümkün kılan önemli bir projedir. Bu projeye paralel biçimde 296 kilometrelik Bandırma’dan başlayan Türkiye – Yunanistan boru hattı bağlantısı da gerçekleştirilmiş ve böylece 2007 yılından itibaren Azeri gazının Yunanistan’a taşınması mümkün hale gelmiştir. Şimdi beklenen gelişme yapılmış olan anlaşmalar uyarınca bu hattın İtalya’ya uzatılmasıdır. Dolayısıyla artık Hazar petrolü ve doğal gazının Türkiye üzerinden taşınması fiilen gerçekleşmiş olmaktadır. Şimdilerde Türkiye Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi, Samsun Ceyhan Ham Pet¬rol Boru Hattı Projesi, Türkiye-Yunanistan-İtalya (ITGI) Doğalgaz Boru Hattı Projesi ve Transadriyatik (TAP) gibi diğer uluslararası projelerin en doğru ve iyi şartlarda gerçekleşmesini sağlamak üzere belli bir enerji diplomasisi yürütmektedir. Bu projeler kadar önemli bir diğer projeyse hakkında farklı senaryolar geliştirilmeye çalışılanHazar Geçişli Doğal (TransCaspian) Gaz (boru hattı) Projesidir. Bu projenin önemi Türkmen gazının ismi yukarıda sayılmış olan (NABUCCO, ITGI, vd.) projeler aracılığıyla Türkiye’ye ve / ya da Türkiye üzerindeAvrupa’ya taşınmasını mümkün kılması dolayısıyladır. Türkmen gazı boru hattı ya da diğer bir formülle (CNG olarak tankerlerle taşınması, vd.) Bakü’ye taşınmadıkça NABUCCO gibi büyük kapasiteli projelerin (Azeri gazıyla yetinemeyecekleri varsayımıyla) başlangıç için bile mutlaka ilave gaz temini sorunuyla karşı karşıya olduklarıysa bir gerçektir. En rasyonel ve ekonomik olduğu neredeyse tartışılmaz görünen boru hattı formülü Hazar Denizi’nin statüsüne dair Azeri ve Türkmen tarafları arasında var olan hukuki anlaşmazlıklara takılmaktadır. Doğal gazın CNG olarak özel tankerlerle taşınması durumundaysa taşımanın maliyeti ihmal edilemez bir oranda artmaktadır. Türkiye’nin sorunun bir çözüme bağlanmasına ilişkin 2009 yılında başlattığı girişimse bugüne kadar bir sonuç sağlamamış görünmektedir. Günümüz koşullarında Türkiye gibi net enerji ithalatçısı olan AB için enerji diplomasisi her zamankinden daha önemlidir. Bu nedenle, AB’nin uzun dönemli enerji politikası, gelecekteki enerji ihtiyacının karşılanmasında ‘çeşitlilik’ ölçütünün karşılanmasını öngörmektedir. Bugün AB doğalgaz ithalatının yaklaşık %23’ünü Rusya’dan karşılamaktadır; AB için bu oranın giEnerji Görünüm Rehberi

43


derek yükselmesi (giderek azalmakta olan iç üretim ve giderek yükselmekte olan talep nedeniyle) beklenmektedir. Türkiye’nin bugün tükettiği doğal gazın yaklaşık %96’sının ithal kaynaklarla karşılandığı ve bu ithalatın büyük ölçüde (yıllara göre değişmekle birlikte %50’ler dolayında; 2010’da %46 düzeyinde) Rusya’dan olduğu düşünüldüğünde, AB’nin Türkiye’den daha iyi durumda olduğu ortadadır. Şimdiye kadar hem AB için ve hem de Türkiye için ana tedarikçi birçok boru hattı güzergâhıyla Rusya olmuştur. AB’nin enerjiyle ilgili yetkilileri ve önde gelen Avrupalı enerji oyuncuları, hem kaynak ülke açısından, hem de güzergâh bağlamında çeşitlendirme arayışlarını sürdürmektedir. Bu arayışlar esas itibariyle doğalgaz içindir. Petrolün gerek deniz yolu ve gerekse kara yoluyla tankerlerle taşınabilmesi (doğalgaz açısından bu ancak LNG için söz konusudur) boru hatlarıyla petrol taşımacılığını kritik bir gereklilik olmaktan çıkarmaktadır. Avrupalılar açısından Türkiye; Azerbaycan, Irak, İran, Türkmenistan, Mısır ve hatta Rusya’dan doğalgaz nakli açısından daha güvenli bir alternatif güzergâha sahip görünmektedir. Avrupalıların hem 2005 yılı kışında ve hem de 2009 Ocak ayında yaşadıkları doğalgaz krizi tarafların gözünde Türkiye’nin oynamak istediği ‘enerji koridoru’ rolünün tercih edilirliğini ve önemini artırmıştır. Türkiye’nin son sekiz yılda dış politikasındaki çok yönlüleşme, bölgenin tarihi ve kültürel dokusunu politikalarına daha çok yansıtma şeklinde ifade edebileceğimiz gelişmelere paralel biçimde diğer ülkelerle enerji ilişkilerinde de var olan tüm işbirliği potansiyellerini harekete geçirmek isteyen bir tutum sergiliyor. Hem dış politikada ve hem de onunla ilişkili olarak enerji planındaki bu açılımın en dikkate değer yansımalarından birisi Rusya’yla olan ilişkilerde yaşanmaktadır. Türkiye daha önce petrol ve kömür ithal ettiği Rusya’dan 1987’den itibaren doğalgaz ithal etmeye başladı. 2003’te devreye alınan Mavi Akım boru hattıyla ithal edilen doğalgaz miktarı cok ciddi bir düzeye yükseldi (2009’da yaklaşık 19,5 milyar metreküp; toplam ithalatın %55’i). Rusya’yla enerji alanındaki işbirliği girişimleri nükleer santral (Akkuyu) yapımı ve hidrokarbon arama üretim projelerinde ortaklık (Irak, Barda sahası) alanlarına da yayılıyor. Bir diğer önemli işbirliğininse, bir by-pass projesi olarak Samsun-Ceyhan ham petrol boru hattının hayata geçirilmesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Enerji Görünüm Rehberi

44

İstanbul Boğazı; uzunluk: 31 km; genişlik: 700 – 1500 m. arasında değişiyor. 4 yerde 45 dereceyi aşan toplam 12 dönüşle boğaz özellikle büyük tankerler için tehlikeli bir güzergâh sunuyor. Karadeniz’le Marmara’yı bağlayan ‘kanal projesi’nin de İstanbul’u tanker trafiğinden kurtarıcı boyutu itibariyle dikkate değer bir ‘by-pass projesi’ olduğunun altı çizilmelidir. Yakın geçmişte İstanbul Boğazı’ndan olan gemi geçişlerinde büyük artış olmuştur. Geçen gemi ve tanker toplam sayısı 2004 sonrasında yıllık ortalama olarak yaklaşık 54 bin’dir. Bu sayının yaklaşık 10 bin kadarı ham petrol ve petrol ürünü gibi tehlikeli madde yükü ta¬şıyan tankerlere aittir. Bu durum Türkiye’nin boğazlardan geçen tanker trafiğinin yükünü hafifletmeyi mümkün kılacak by-pass projelerini desteklemesinin sebebidir. ‘Koridor’ ya da ‘köprü’ konseptleri daha önceden de zaman zaman kullanılmıştır. Ancak bu konseptler hiçbir zaman son dönemdeki kadar güçlü bir biçimde benimsenmemiştir. 2002 sonu itibariyle başlayan güçlü tek parti iktidarı döneminde daha önce başlatılmış BTC projesinin inşası hızlandırılabilmiş ve diğer projelerin tasarlanıp hayata geçirilmesi konusunda etkin bir tutum ortaya konabilmiştir. Bu konseptin öngördüğü rolün güçlü bir biçimde benimsenmesi, belli ekonomik avantajlar sağlamasının yanı sıra Türkiye’nin AB’ye tam üyelik çabalarına da katkı yapmıştır. Türkiye’nin AB’nin enerji güvenliğinin sağlanmasında göz ardı edilemez bir yeri olduğu açıktır. Son yıllarda tam üyelik müzakerelerinde bir durgunluk yaşandığı gözlenmektedir; ancak çok ağır bir ilerlemeden söz edilebilir ki, Türkiye’nin buna seyirci kalması beklenemez.


E

Enerji Verimliliği

nerji verimliliği, arz güvenliğini sağlamadaki önemli hususlardan biridir. Enerji üretiminden iletimine, dağıtımından kullanımına kadar olan bütün süreçlerde verimliliğin artırılması, israfın önlenmesi ve enerji yoğunluğunun hem sektörel hem de makro düzeyde azaltılması Ülkemiz enerji sektörünün en önemli gündem maddeleri arasındadır. 2007 yılında Enerji Verimliliği Kanunu’nun yürürlüğe konulması ile enerjinin ve enerji kaynaklarının verimli kullanımını teşvik eden ve zorunlu kılan düzenlemeler getirilmiş ve uygulamalara başlanmıştır. 2008 yılında çıkarılan Başbakanlık Genelgesi ile kamuda verimsiz lamba kullanımı yasaklanmıştır. Kamuda verimli aydınlatmaya geçiş ile her yıl yaklaşık 50 milyon lira tasarruf edilmektedir. 2023 yılına kadar enerji yoğunluğunun en az yüzde 20 azaltılması hedefine yönelik olarak enerji verimliliği çalışmalarını desteklemek amacıyla Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 25 Şubat 2012 tarih ve 28215 sayılı Resmi Gazete ’de yayımlanmıştır. Enerji Yönetim Programı kapsamında düzenlenen eğitimler neticesinde Eylül 2014 tarihi itibarıyla 6.000’e yakın kişi enerji yöneti-

cisi olarak sertifikalandırılmıştır. Ayrıca, Enerji Verimliliği Kanunu uygulamaları kapsamında, mevcut sistemlerde verimliliği arttırmak üzere hazırlanan Verimlilik Arttırıcı Projelerin (VAP) ve gönüllülük esasına dayalı olarak enerji yoğunluğunu üç yılda ortalama olarak en az yüzde 10 azaltabilen endüstriyel işletmelerin desteklenmesi uygulamalarına 2009 yılında başlanmıştır. 09 Mayıs 2014 tarih ve 28995 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2014/6058 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yıllık asgari 500 TEP (ton eşdeğeri petrol) enerji tüketimi olan mevcut imalat sanayi tesislerinde gerçekleştirilecek, birim ürün başına en az yüzde 20 oranında enerji tasarrufu sağlayan ve yatırım geri dönüş süresi azami 5 yıl olan enerji verimliliğine yönelik yatırımlar ile atık ısı kaynaklı olarak, bir tesisteki atık ısıdan geri kazanım yolu ile elektrik üretimine yönelik yatırımlar (doğal gaza dayalı elektrik üretim tesisleri hariç) 5. bölgede yapılacak olan yatırımlara sağlanan teşviklerden yararlandırılacaktır. Enerji üretiminde verimliliği arttırmak amacıyla yıllardır işletilen kamuya ait termik ve hidrolik santrallarımıza ait verim değerleri hesaplanmış ve yeni teknolojiler kullanılarak verimi yükseltmek ve üretim kapasitesini arttırmak için 2005 yılından itibaren rehabilitasyon çalışmaları başlatılmıştır. Yapılan ulusal çalışmaların yanı sıra Avrupa Enerji Şebekesi (European Energy Network, EnR) Üyeliği ve İşbirliği, Sanayide Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi, Binalarda Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi, Elektrikli Ev Aletlerinde Enerji Verimliliğinin Artırılması Projesi gibi uluslararası işbirlikleri geliştirilmiş ve çok uluslu proje faaliyetlerine katılım sağlanmıştır.

Enerji Görünüm Rehberi

45


ENERJİ HANIM PROJESİ Enerji ve su kaynaklarının tüketiminde rol oynayan en önemli tüketici gruplarından biri ailedir. Isınma , aydınlatma, temizlik, kişisel bakım gibi faaliyetlerin yürütülmesinde aileler büyük ölçüde enerji tüketmektedirler. Ailede günlük faaliyetlerin sürdürülmesinde ve tüketiminde karar verici kişi olarak ise kadınların önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu nedenden dolayıdır ki, enerji verimliliği konusunda bilinçlendirilmesi gereken en önemli hedef kitlemiz kadınlarımızdır. “Enerji Hanım” Projesinde enerji verimliliği çalışmalarına vurgu yapılarak, başta evlerde olmak üzere ülke genelinde kadınlarımızın enerjiyi verimli kullanmayı öğrenmesi ve bu yolla önce ev ekonomisine, sonra ülke ekonomisine katkıda bulunmasının sağlanması projemizin ana temasını oluşturmaktadır. -Kadınların enerji verimliliği ve tasarrufu konusunda toplumda söz sahibi olması, -Kadınların enerji verimliliğinin gelecek kuşaklara anlatılmasında etkin rol üstlenmesinin sağlanması, -Enerji Verimliliği Bilincinin ülke genelinde veri bazlı ve sistematik bir yaklaşımla ölçülmesi, araştırılması, raporlanması, -Enerji Verimliliği Bilincinin sistematik bir şekilde, ülkenin tüm kesimlerine anlatılması için net bir eylem planı oluşturulması ise başlıca hedeflerimizi oluşturmaktadır. Bu hedeflere ulaşmak için ise Kampanya kapsamında 20 ilde 20 bin kadına ulaşılarak, on binlerce kadının bilinçlendirilmesi ve evlerdeki enerji tüketiminin azaltılması sağlanacaktır. Eğitim Kapsamında Ziyaret Edilecek İller: Adana, Ankara, Bursa, Denizli, Gaziantep ,İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Van, Hakkari, Kayseri, Konya, Malatya, Mersin, Trabzon, Edirne, İzmit, Sinop, Kars, Şanlıurfa. Proje Hakkında Detaylı Bilgi / Video İçin Aşağıdaki Qr Kodu Telefonunuza Okutunuz.

http://enerjihanim.com/tr/anasayfa Enerji Görünüm Rehberi

46

ENERJİ ÇOCUK PROJESİ Konu: Enerji ve su kaynaklarının tüketiminde rol oynayan en önemli tüketici gruplarından biri ailedir. Aile fertlerinden olan çocuklar ise enerjinin günlük tüketiminde oldukça önemli bir kitleyi oluşturmaktadırlar. Enerji verimliliği çalışmalarına vurgu yapılarak, başta evlerde olmak üzere çocukların bulunduğu her ortamda enerjinin çocuklar tarafından verimli kullanılması amacıyla çocuklarımızın enerji kullanımı ve tüketimi konusunda bilinçlendirilmesi ve çocukların enerji verimliliği konusunda ülke ekonomisine katkıda bulunmasının sağlanması Amaç:Geleceğin ailelerini kuracak olan çocukların şimdiden enerji verimliliği konusunda bilinçlendirilmesi çok önemli bir konudur. Bu bağlamda; * Çarpan etkisiyle on binlerce çocuğun enerjiyi verimli kullanmayı öğrenmesi, bu yolla önce ev ekonomisine, sonra ülke ekonomisine katkıda bulunmasının sağlanması. * Çocukların enerji verimliliğini gelecekteki nesillere anlatılmasında etkin rol üstlenmesinin sağlanması proje amacımızı oluşturmaktadır. Hedef: Ülke genelinde on binlerce çocuğa tiyatro, çizgi film, bilgisayar oyunları ve diğer görsel faaliyetlerle ulaşılarak bilinçlendirme çalışmasının yapılması ve evlerdeki enerji tüketiminin azaltılması hedeflenmektedir. Proje Hakkında Detaylı Bilgi / Video İçin Aşağıdaki Qr Kodu Telefonunuza Okutunuz.

http://enerjicocuk.org/tr/anasayfa


ENERJİ VERİMLİ SANAYİ PROJESİ “Enerji Verimli Sanayi” Projesi ile, Organize Sanayi Bölgelerinde farkındalık yaratılarak, işletmelerdeki çalışanlara verimlilik anlayışı yerleştirilerek sanayideki ufak değişikliklerle verimliliğin elde edilmesi proje konumuzu oluşturmaktadır. Amaç: Organize Sanayi Bölgelerinde hayata geçecek proje kapsamında işletmelerin, enerji verimliliğini sağlayacak uygun projelerin ortaya konulması için, enerji etütlerinin yapılması, enerji tasarrufu açısından enerji verimliliğinin değerlendirilmesi, enerji tasarruf odaklarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. İçerik: Sanayi kuruluşlarında Enerji Verimliliğinin sağlanması için fırın, kazan, buhar, kurutma, soğutma, ısıtma, havalandırma, iklimlendirme, fan, basınçlı hava, pompa, elektrik, motor, aydınlatma ve soğutma kulesi sistemlerinde yapılması gereken çalışmaların ve uygulamaların bölgesel toplantılar yapılarak ilgili yöneticilere anlatılması. Proje Hakkında Detaylı Bilgi / Video İçin Aşağıdaki Qr Kodu Telefonunuza Okutunuz.

ENERJİ VERİMLİ ULAŞIM PROJESİ Türkiye’de son 25 yıldaki büyüme eğilimlerinin sürmesi durumunda 2020 yılında, yolcu trafiğinin bugün ki düzeyinin yaklaşık 3,3 katına (540 milyar yolcu/km), yük trafiğinin ise 2,5 katına (300 milyar ton/km) çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu tahmin edilen artış göz önüne alındığında ulaştırma sektöründe enerji verimliliğini arttırıcı çalışmaların bir an önce hayata geçirilmesi için yapılacak çalışmalar proje konusunu oluşturmaktadır. Ülkemizde toplam enerji tüketimi içerisinde %14’lük paya sahip olan ulaştırma sektöründe, verimlilik sağlayıcı çalışmaların ortaya koyulması ile bu alanda tüketilen enerji miktarının düşürülmesi proje amacımızı oluşturmaktadır. Proje kapsamında belirlenen hedefler şu şekildedir. • Motorlu taşıtların yenilenemez enerji kaynaklı yakıt tüketimini azaltmak, • Toplu taşımada ve yük taşımacılığında demiryollarının payını artırmak, • Şehir içi ulaşımda gereksiz yakıt israfını önlemek, • Doğaya salınan zararlı gaz emisyonu seviyesini düşürmek Proje Hakkında Detaylı Bilgi / Video İçin Aşağıdaki Qr Kodu Telefonunuza Okutunuz.

http://enerjiverimlisanayi.com/tr/anasayfa

http://enerjiverimliulasim.com/tr/anasayfa

Enerji Görünüm Rehberi

47


Enerji Piyasalarında Serbestleşme

P

iyasada rekabetin tesis edilebilmesi için piyasaya ürün arz eden özel sektör şirketlerinin sayısı ve piyasaya sundukları ürün miktarı önem taşımaktadır. Ülkemizde, enerji sektöründe rekabete dayalı piyasaların oluşturulması stratejisi çerçevesinde, elektrik, doğal gaz ve petrol sektörlerinde sürdürülebilir bir büyümeyi temin edecek yatırım ortamının oluşturulmasına yönelik önemli aşamalar kaydedilmiş, enerji sektöründe rekabete dayalı ve işleyen piyasaların oluşturulmasına ilişkin önemli adımlar atılmış, sektörde faaliyet gösteren kamu kuruluşları yeniden yapılandırılmış ve serbestleşmeye yönelik kuralların uygulanmasına başlanmıştır. Gelişmelere ve uygun mevzuat altyapısının hazırlanmasına paralel olarak özel sektör tarafından gerçekleştirilen enerji üretim tesisi yatırımları ivme kazanmıştır. Ülkemizde istikrar ve güven ortamının oluşması ve Bakanlığımız enerji politikalarının başarıyla uygulanması sonucu enerji yatırımları kamuya yük oluşturmayacak şekilde özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. Ülkemiz enerji sektörünün 2023 yılına kadarki toplam yatırım ihtiyacının 122 milyar Doları aşacağı tahmin edilmektedir. Bu çerçevede, ihtiyaç duyulan yatırımların mümkün olduğu kadar özel sektör tarafından yapılmasını sağlayacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi yönünde gerekli çalışmalar yürütülmektedir. Yapılan çalışmalarla elektrik kurulu gücünde özel sektörün payı 2002’de yüzde 32 iken, bugün yüzde 65,1 düzeyine ulaşmıştır. Ülkemiz Kurulu Gücünün Kamu ve Özel Sektöre Göre Dağılımı

2014 yılı Eylül ayı sonu itibarıyla elektrik enerjisi üretiminde özel sektörün payı yüzde 71 seviyesine ulaşmıştır. Enerji Görünüm Rehberi

48


Ülkemiz Elektrik Üretiminin Kamu ve Özel Sektöre Göre Dağılımı

Başvuru, inceleme değerlendirme ve uygun bulma aşamaları dışında bugün itibarıyla kurulu gücü 85.329 MW olan 1.637 adet özel sektör üretim tesisine lisans verilmiştir. Bunun yanında, lisanslandırma süreci devam eden özel sektör üretim tesisi 1.128 adet olup, kurulu gücü 97.247 MW’tır. İçinde bulunduğumuz yılda 6.493 MW’a ulaşan 291 adet başvuruya lisans verilmiştir. Ayrıca 10-14 Haziran 2013 tarihleri arasında güneş enerjisine dayalı elektrik üretimine dair lisans başvuruları kabul edilmiş olup yaklaşık 9.000 MW kurulu güce sahip 496 adet önlisans başvurusunun teknik değerlendirmesi devam etmektedir. Elektrik sektöründe arz güvenliği ve sistemin geleceği açısından en çok önem verilen konu üretim yatırımlarının gerçekleşmesidir. Son 10 yılda lisans alan projelerden yaklaşık 28.405 MW kurulu gücündeki yeni kapasite sisteme dâhil edilmiştir. 2003 yılında devreye giren elektrik üretim kapasitesinin yaklaşık olarak yarısı doğal gaz kaynaklı iken son yıllarda bu kapasitenin üçte biri doğal gaz kaynaklı, geri kalanı ise rüzgâr, hidrolik ve kömür kaynaklı olarak gerçekleşmektedir. 2014 yılı Eylül sonu itibariyle özel sektöre ait toplam 4.488 MW güç artışı olmuştur. 4.457 MW 163 adet yeni ve ilave santral ile 30,9 MW 77 adet lisanssız santral devreye girmiştir. Bunların 2.576,4 MW’ı termik, 1.119,6 MW’ı hidrolik, 724,3 MW’ı rüzgâr, 20,3 MW’ı güneş, 47,6 MW’ı jeotermal kaynaklıdır. Elektrik enerjisi sektöründeki yüksek

oranlı talep artışını karşılamada en önemli stratejilerimizden biri rekabete dayalı yatırım ortamının geliştirilmesidir. Bu doğrultuda serbest tüketici limiti 5.000 kWh’den 4.500 kWh’e indirilerek teorik piyasa açıklık oranı yüzde 85’e yükseltilmiştir. Üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesine ilişkin işlemler 4046 sayılı Kanun kapsamında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından yapılmaktadır. 2013 yılı itibariyle 21 elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi tamamlanmış olup bu şirketlerin kamu kaynaklarını etkin ekonomik ve verimli kullanılmasını sağlamak, elektrik enerjisi arz güvenliği ve kalitesinin iyileştirilmesi hedeflerinde tespitlerin yapılması amacıyla denetimler Bakanlığımızca yürütülmektedir. Genel Aydınlatma kapsamında yıllık yaklaşık 1 milyar TL’nin üzerinde ödemeler Bakanlığımızca yapılmakta olup bu alanda enerji verimliliği yönünde çalışmalarımız devam etmektedir. Kamu uhdesindeki elektrik üretim tesislerinden yaklaşık 7.500 MW’lik hidroelektrik tesisleri dışında kalan diğer tüm elektrik üretim tesislerinin özelleştirilmesine yönelik çalışmalar Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) ile koordineli bir şekilde sürdürülmekte olup, özelleştirme işlemlerinin kömür yakıtlı santrallere öncelik verilerek devam etmesi öngörülmektedir. Bu kapsamda, ÖİB tarafından toplam 2.213 MW kurulu gücünde Hamitabat Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. ile Seyitömer ve Kangal Termik santrallerinin özelleştirme ve devir işlemleri tamamlanmıştır. Toplam kurulu gücü 2.276 MW olan Kemerköy, Yeniköy, Yatağan ve Çatalağzı termik santralleriEnerji Görünüm Rehberi

49


nin ihaleleri yapılmış olup özelleştirme işlemleri devam etmektedir. Doğal gaz sektöründe rekabete dayalı serbest piyasanın oluşumu, belirli bir geçiş dönemini gerektirmektedir. Geçiş dönemi sürecinin arz güvenliği açısından risk oluşturmasını engellemek için dünyadaki yönelimleri ve diğer ülkelerin geçiş döneminde karşılaştıkları güçlükleri ve deneyimleri de dikkate alarak Ülkemizde piyasa oluşumuna ilişkin gelişmeler yakından takip edilmektedir. Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nda değişiklik taslağı 04 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla TBMM’ye gönderilmiş olup, en kısa sürede yasalaşması öngörülmektedir. 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu hukuki olarak Boru Hatları İle Petrol Taşıma A.Ş. Genel Müdürlüğü’nün (BOTAŞ) tekel konumunu ortadan kaldırmıştır. Kanunda öngörüldüğü üzere şehir içi dağıtım lisansları için EPDK tarafından ihaleler düzenlenmektedir. Doğal gaz alım anlaşmalarının özel sektöre devri ile ilgili olarak 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nun Geçici ikinci Maddesi çerçevesinde, 30 Kasım 2005 tarihinde yapılan Kontrat Devri ihaleleri neticesinde BOTAŞ’ın 18 Şubat 1998 tarihli BOTAŞ ve Gazprom Export LLC arasında Doğal Gaz Alım Satım Anlaşmasına ait 4 milyar m3/yıl miktarında devredilen doğal gaz, dört adet özel firma tarafından Ülkemize ithal edilmeye başlanmıştır. Mavi Akım Boru Hattı vasıtasıyla 15 Aralık 1997 tarihli BOTAŞ ve Gazprom Export LLC arasında mevcut Doğal Gaz Alım Satım Anlaşması kapsamında ithal edilen doğal gazın 6 milyar m3/yıl’lık kısmının devri için 08 Eylül 2011 tarihinde açılan ihaleye satıcı onayının alınamaması nedeniyle geçerli teklif verilememiş ve ihale iptal edilmiştir. Bu kapsamda yeni bir devir ihalesine çıkılmasına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. Bununla birlikte, 14 Şubat 1986 tarihli BOTAŞ ve Gazprom Export LLC firması arasında Doğal Gaz Alım Satım Anlaşması’nın 31 Aralık 2011 tarihinde sona eren süresinin uzatılmaması ile Batı Hattı’ndan yılda 6 milyar m3 doğal gazın özel sektör tarafından ithal edilmesi imkanı sağlanmıştır. Nitekim söz konusu miktar özel sektör tarafından 2013 yılından itibaren Ülkemize ithal edilmeye başlanmıştır. Böylelikle, özel şirketler tarafından Türkiye-Bulgaristan sınırında Malkoçlar Batı Hattı vasıtasıyla Rusya Federasyonu’ndan Ülkemize ithal edilen doğal gaz miktarı toplam 10 milyar m3/yıl’a ulaşmıştır. Enerji Görünüm Rehberi

50

Diğer taraftan yapılan mevzuat değişikliği çerçevesinde LNG ithalatı BOTAŞ ve diğer piyasa katılımcıları için serbest bırakılmış ve daha önce Kanun ile düzenlenmemiş olan ithalat (spot LNG) faaliyeti düzenleme altına alınmıştır. Ayrıca, alınacak tek bir ithalat (spot LNG) lisansı kapsamında birden fazla ülkeden ithalat yapılabilmesinin önü açılmıştır. Petrol piyasasının daha sağlıklı bir yapıya kavuşması adına planlanan çalışmalar kapsamında 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu çalışmaları devam etmektedir.

Enerji Borsası Ülkemiz elektrik sektörünün serbestleşmesi sürecinde, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile daha etkin, şeffaf ve güvenilir bir enerji piyasanın kurulması, geliştirilmesi ve işletilmesi ön görülmüştür. Bu kapsamda Ülkemiz elektrik piyasasının aktörlerinin ve ürünlerinin yer alacağı, gün içi piyasa temelli olmak üzere Enerji Piyasası İşletme Anonim Şirketi (EPİAŞ) bünyesinde Enerji Borsasının kurulması planlanmıştır. Enerji Borsası konusundaki en yakın örneklerden biri olan ve Avrupa’da faaliyet gösteren Avrupa Enerji Borsası (EEX AG) ile görüşmeler gerçekleştirilmiş ve Ülkemiz Enerji Borsasının geliştirilmesi amacıyla 05 Temmuz 2012 tarihinde EEX AG temsilcileri ile tarafların muhtemel katkılarına yönelik Mutabakat Zaptı imzalanmıştır. Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi Esas Sözleşmesi ve Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi Teşkilat Yapısı ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik hazırlanmış olup A grubu pay sahibi olarak TEİAŞ’a yüzde 30’luk pay, B grubu pay sahibi olarak Borsa İstanbul’a yüzde 30 pay ve C grubu pay sahibi olarak da Piyasa Katılımcılarına yüzde 40 pay tahsis edilmiştir. C grubu pay sahibi olmak isteyen tüzel kişilerin başvuruları alınmış olup toplam arzın 2,59 katı değerinde gerçekleşen 114 başvurunun değerlendirme işlemi devam etmektedir. Enerji Borsası ile ilk olarak elektrik piyasasında daha sonra ise doğal gaz, petrol ve diğer enerji piyasalarında fiyatın şeffaf bir şekilde oluşması sağlanacaktır. Bu sayede yatırım öngörülerinin sağlam ve doğru bir şekilde yapılmasına, ulusal ve uluslararası yatırımcıların doğru yönlendirilmesine katkı sağlanacaktır.


Bu kitapçık “Safe Energy, Energy for Future Projesi” kapsamında Maltepe Anadolu Lisesi tarafından hazırlanmıştır.


Bu kitapçık “Safe Energy, Energy for Future Projesi” kapsamında Maltepe Anadolu Lisesi tarafından hazırlanmıştır.


ENERJİ GÖRÜNÜM

REHBERİ


Bu kitapçık “Safe Energy, Energy for Future Projesi” kapsamında Maltepe Anadolu Lisesi tarafından hazırlanmıştır.


ENERJİ GÖRÜNÜM REHBERİ


Bu kitapçık “Safe Energy, Energy for Future Projesi” kapsamında Maltepe Anadolu Lisesi tarafından hazırlanmıştır.


E G NÖ R EÜ N RÜ M J İ

R E H B E R İ




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.