Demokratik Halk İktidarı İçin İşçi-Köylü Sayı 47 Partizan Özel Sayısı

Page 1

“Kürt açılımı” ve olası gelişmeler üzerine

Kürt ulusal sorunu öncelikli sorun olarak gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Dönem dönem çatışmalar ve tartışmalar biraz geri plana düşse de, esasta mevcut olan gerçeği

değiştirmiyor. Çünkü TC’nin hem bölgesel hem de batılı emperyalist devletlerle olan ilişkilerinde Kürtlere dair izlediği politikalar önemli bir yer işgal etmektedir.

Hatırlanacağı gibi, DTP’nin yerel seçimlerde elde etmiş olduğu başarının Kürt ulusal sorununun “barışçıl” temelde çözümü noktasında yeni bir başlangıç oluşturduğu düşüncesi yurtsever Kürt kamuoyu cephesinde büyük bir yankı yaratmıştı. Kürt cephesinde “çözüme” dönük yaratılan bu iyimser havaya karşın, TC bu süre içinde ne yaptı? DTP binalarını, partililerin evlerini basarak yüzlerce insanı gözaltına alıp tutukladı. Bu durum ka-

muoyuna DTP içinde “PKK operas-

yonu” olarak yansıtıldı. Operasyonlar

hala yer yer devam ediyor.

Gerillaya dönük ise operasyonlar tüm

hızıyla sürdü/sürüyor hem de sınırları aşan boyutta. Keza TC, Irak yönetimi ve ABD arasında kurulan üçlü meka-

nizmanın toplantıları da devam ediyor. Kısacası “çözüme” dair yayılan ve ya-

yılmak istenilen havaya paralel imha

PA RT İ Z A N

ve kuşatma siyaseti sürüyor. Sayfa 8

Faşizme, emperyalizme, feodalizme, şovenizme ve her türden gericiliğe karşı

2009/3

İŞÇİ-KÖYLÜ GAZETESİ 1 AY KAPATILDI

SUSTURULAMAZ!

IMF’nin gözü son lokmamızda Özel Sayı:

* 7-20 Ağustos 2009

* Fiyatı: 1.50 TL

4 Emperyalist-kapitalist sistemin krizi-

nin derinleştiği dönemlerde “genel geçer kural” olan; sömürünün, yağma ve talanın daha azgınca gerçekleştirilmesi kuralı, içinde bulunduğumuz kriz açısından da değişmedi. Bunun ülkemizdeki yansımalarının faturası ise her geçen gün daha da ağırlaşarak sürüyor.

4 Emperyalizmin yeminli uşakları tara-

fından gerçekleştirilen sosyal yıkım saldırıları, en başta da işsizliğin, açlığın ve yoksulluğun her gün daha geniş kesimleri kapsamasını da beraberinde getiriyor. Buna karşın, krize karşı önlem adı altında yapılan düzenlemelerle, sermayenin krizden mümkün mertebe kârlı çıkması yönlü çabalar gösteriliyor.

SINIFSAL BAKIŞ Ertosunların hatırına CMP ve TKMP Sayfa 3

EMEKÇİNİN SESİ İşçi sınıfı birleşik, kitlesel ve militan bir süreçle haklarını alabilir Sayfa 4

KUTUP YILDIZI Görev ve sorumluluklara dair bazı notlar (2) Sayfa 11

DÜNYAYA BAKIŞ Emperyalist doktrinlere karşı, ezilenlerin doktrini Sayfa 13

PARTİZANCA Devrimci, öğrenmeye aç insandır... Sayfa 2

C

M

Y

K

Tarımda yeni yıkım modeli başladı

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker yaptığı açıklamada tarımda reform niteliğinde yeni bir stratejiye geçildiğini söyledi. “Tarım havzaları üretim ve destekleme modeli” adı verilen uygulamaya göre tarımda ürün ve havza bazlı destekleme yöntemi izlenecek. Buna göre belirlenen yirmi dört ürün otuz bölgede en uygun olduğu yerlerde desteklenecek. Uygulama öncelikle bir veri bankasının oluşturulmasıyla başlayacak.

* ISSN: 1303-0078

4 Bu çabaların başında ise, uzunca za-

4 IMF ile bu anlaşmanın imzalanması

Sınıf mücadelesinin karargâhlarından biri olan hapishanelerde, halk düşmanları, korkulu rüyası devrimcileri önce tabutluklara koydu sonra da hepsini ölüme mahkûm etti. Bugün bu tabutluklar, devrimcileri birer birer ölüme yolluyor. Bu güzel insanlar, bir bir cinayete kurban gidiyorlar. Hasan Kert, İsmet Ablak ve daha onlarcası… Devlet eliyle yavaş yavaş öldürüldü onlar. Şimdi diğerleri ölüm sınırındalar. Sayfa 6

mandır gündemde olan, ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen IMF anlaşması geliyor. IMF reçeteleri ve projeleriyle yönetildiğimiz bilindik bir gerçekken, bu son anlaşmayla da, zaten krizle beli çökertilmiş emekçiler için yeni bir yıkım hazırlanıyor, cebindeki son kuruş, boğazındaki son lokma da alınmak isteniyor.

düşünülen 28 Eylül’de Türkiye’de yapılacak olan toplantıya kadar tüm ezilenlerin, emekçilerin yeni bir IMF Anlaşmasına karşı bilinçlendirilmesi, harekete geçirilmesi için çalışmalarımızı yoğunlaştıralım!

Toprağın özellikleri, verimi, arazinin yapısı, bölge iklimi ve nüfusuna dair bilgiler tek bir tuşla ulaşılabilecek şekilde depolanacak. Böylelikle bir tarım ürününün yetişebileceği en uygun toprak ve iklim özelliklerinin tespit edilerek burada desteklenmesini planlayan bakanlık, bu destekleme modelinin tarımda verimliliği artıracağı iddiasında.

Her ürünün her yerde değil, verimli olabileceği yerlerde destekleneceğini söyleyen Eker, projeyi “Tarım alanlarını, mahsul profilini ve teşvik uygulamalarını radikal biçimde ilk defa rasyonel kriterlere göre değiştiren bu proje devrim niteliğinde” sözleriyle özetledi.

Nabucco; Tarihi bir adım mı, fiyasko mu?

Sayfa 5

13 Temmuz’da 14 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla Nabucco Boru Hattı Projesi’nin “taahhüt ve destek anlaşması” imzalandı. Gerçek anlaşmanın 6 ay sonra imzalanması planlanıyor. Henüz hangi ülkenin ne kadar gaz vereceği belli değilse de ve hattın tam kapasiteli taşıyabileceği gaz miktarı, Avrupa’nın “dişinin kavuğunu” bile doldurmayacakken bu anlaşma, çok şaaşalı ve abartılı olarak kamuoyuna yansıtıldı. Bu abartılı yaklaşımlar ateşe atılan Türkiye halkının gözünü boyamaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Mart ayında AB ülkelerince alınan bir kararla Nabucco’ya para harcanmayacağı ilan edilmişken (Cumhuriyet, 29/03/09), Rusya’ya karşı pek

Hapishanelerde insanlar ölüme mahkum ediliyor!

Kadın ölümleri artıyor

Kurşunlanıyor, bıçaklanıyor, boğuluyor, kesiliyor, yakılıyoruz… Artık biz olmasak gazetenin 3. sayfaları boş kalacak adeta. Ölümü, en dehşet veren yüzleriyle tanıyoruz. Erkek egemen zihniyetin karanlığında yok oluyoruz teker teker… Çığlığımız; cinsel kimliğimizin altında eziliyor. “Sahip çıkılmayan”, “davulcuya zurnacıya gitme” potansiyeline sahip ya da sevgilimiz olduğu, eşimizden ayrıldığımız, evlenmek istemediğimiz için ölümü hak ediyoruz! Sayfa 10 fazla bir seçenek bulunamadığından dolayı bu projeye tekrar hayat verilmiştir. Rusya’nın Baltık Denizi’nden Almanya’ya uzanan boru hattı (Kuzey Akım), Güney Akım gibi projeler ile Rusya’nın Orta Asya hâkimiyeti gibi etkenler AB’nin (ve dolayısıyla ABD’nin de) elini zayıflatmıştır. Bunun üzerine Nabucco’ya devam edilmesi kararlaştırılmıştır. Bunun şaşalı bir şekilde yansıtılması ise, gerçeklerin üzerini örtme, zayıflığını gizleme çabasının ürünüdür. Emperyalistler arası çelişmeler içerisinde enerji hatlarının önemini hatırlarsak Nabucco gibi küçük bir projenin neden abartıldığını daha iyi kavrayabiliriz. Sayfa 9


2

YAfiAMDAN NOTLAR

7-20 A¤ustos 2009

Emek cephesinde, f›rt›na öncesi sessizlik hâkim! Küresel mali kriz dünyay› kas›p kavurmaya devam ediyor. Ancak kavrulanlar yine sistemin her krizinde oldu¤u gibi, dünyan›n ezilenleri-yoksullar›. Açl›k, yoksulluk, sefalet, iflsizlik! Her kriz döneminde dünyan›n ezilenlerinin pay›na düflenler bunlard›. Ve bu “kural” 1929 büyük buhran›ndan bu yana yaflanan en derin krizde de de¤iflmiyordu.

Sar›-reformist sendikalar›n yüzü iyice a盤a ç›kt› Bu kural ülkemiz emekçileri aç›s›ndan da de¤iflmedi. Patronlar›n krizi daha yüksek kâra dönüfltürme hamleleri, ülkedeki iflsizler ordusuna her gün yenilerini katmay› sürdürdü/sürdürüyor. Ezilen emekçi y›¤›nlar›, daha derin bir yoksullu¤a, açl›k s›n›r›n›n alt›nda yaflamlara mahkum eden sald›r›lar, h›z›n› her geçen gün art›r›yor. ‹flten ç›karma sald›r›lar›n›n yo¤unlaflmaya bafllamas›, iflini-ekme¤ini-gelece¤ini gasp ettirmek istemeyen emekçilerin direnifllerini de gündeme getirdi. ‹flçi direniflleri ayn› zamanda, sar›-reformist sendikal önderliklerin gerçekliklerini de, bir kez daha gözler önüne serdi. Direnifle geçtikleri günlerde iflçilerin meflru bir tepki olarak ortaya koyduklar›, baflta iflyeri iflgalleri olmak üzere, bir dizi eylem, kelimenin tam anlam›yla, bu sendikal önderlikler taraf›ndan bo¤uldu, önü kesildi. Patron-sendika-polis adeta s›k› bir ittifak içinde, iflçilerin direnifllerini engellemek, ileri tafl›nmas›n›n önünü kesmek için el ve a¤›z birli¤i yapt›lar. Ancak hem egemen s›n›flar›n do¤rudan temsilcileri hem de onlar›n dolayl› temsilcisi olan sar›-reformist sendikal önderlikler engelleme çabalar›, iflçilerinemekçilerin direnifllerini sürdürmeleri önünde engel olamad›. T›pk›, Sinter, E-Kart, Entes, Sega direnifllerinde oldu¤u gibi. Direniflteki iflçiler elbette büyük zorluklarla da yüz yüzeler. Bu zorluklar›n bafl›nda ise, ekonomik zorluklar geliyor. Hele de uzun süreli direnifllerde daha çok kendini hissettiren bu zorluk, kalabal›k say›larla bafllanan direnifllerde, bir süre sonra direnifli b›rakarak, baflka ifle girme, yani yaflam›n› sürdürmek için gelir sa¤lama zorunlulu¤unu da beraberinde getiriyor. S›n›f bilincinden uzak olanlarda daha s›k ortaya ç›kan bu durum, haliyle direniflte olan di¤er iflçileri de etkiliyor. ‹flte tüm bunlar› ve de genel olarak krizin emekçilere yans›mas›n›, kriz bahaneli sald›r›lar karfl›s›nda emek cephesinden neler gelifltirilebilece¤ini konuflmak üzere, direniflteki iflçileri ziyaret ettik. Ziyaret etti¤imiz direnifllerden biri de, son süreçte direnifllerle birlikte an›lan Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde Aral›k 2008’den beri direniflte olan Sinter iflçileriydi. Yaklafl›k 400 kifliyle bafllayan Sinter direniflinde say› otuzlara kadar inmifl bulunuyor. Direniflin ilk günlerinde iflyerini iflgal eden iflçiler, sendikan›n, patron ve polisle yapt›¤› görüflmelerin ard›ndan yapt›¤› “iflgal kanunsuzdur. ‹flyerini boflalt›n, d›flar›da devam edin” aç›klamas›yla birlikte, att›klar› ileri ad›mdan sendikan›n uzlaflmac› tutumu nedeniyle, geri çekilmek zorunda b›rak›lm›fllard›. Direnifl sonraki günlerde kimi eylemlerle gündeme gelse de, çok say›da b›rakan›n olmas›, hayli moral bozuklu¤u yaratm›fl. ‹flçilerle direniflin ayr›nt›lar› üzerine sohbet etmek pek mümkün olmuyor. Çünkü sendikadan “izin almak” gerekiyor! ‹flçiler haber ya da söylefli yapmak üzere gelen gazetecilere mümkün mertebe uzak duruyorlar. Birini ikna edip konuflmaya bafllad›¤›n›zda ise, iflçilerden biri yan›n›za gelerek, “sendikadan izin al›p almad›¤›n›z›” soruyor. He-

men her ziyarete gidiflimizde yaflanan bu durum, yine her zaman oldu¤u gibi “genel sohbet edece¤iz” denilerek bir nebze afl›l›yor. Böylece birkaç iflçiyle biraz sohbet etme olana¤› yakal›yoruz.

Suskunluk 12 Eylül’ün ürünüdür! Görüfltü¤ümüz iflçilerin ortak görüflü, kriz bahaneli sald›r›lara karfl›, iflçiemekçi cephesinden yeterli bir karfl› koyuflun olmad›¤› yönünde. Bunun nas›l afl›laca¤›n› ise kendince flöyle özetliyor bir iflçi: “Bask›lar›n, sald›r›lar›n iyice artmas› gerekiyor. Arts›n ki, sessizlik bozulsun!” O s›rada söze baflka bir iflçi giriyor ve politik bir yaklafl›mla: “Ülkedeki sessizli¤in nedeni, 80’li y›llardan itibaren yarat›lan korku ortam›d›r, korkunun toplumda hala hakim olmas›d›r” diyor ve ekliyor: “Yani 12 Eylül iflini iyi yapm›fl. Hedefledi¤i gibi, itaatkar bir toplum yaratm›fl!” Söz ülkedeki polisin son süreçte insanlar› pefl pefle katletmesine geliyor. Polise verilen s›n›rs›z yetkilerin bu katliamlara yol açt›¤›n›n fark›ndalar. Sohbetimizi toparlarken, hem iflçi ve emekçilere hem de topyekun olarak, Kürt, Türk çeflitli milliyetlerden halka dönük kapsaml› sald›r›lar›n nas›l geri püskürtülebilece¤ine de¤iniyoruz. Sald›r›lar›n nas›l geri püskürtülebilece¤i noktas›ndaki yaklafl›m, tüm emek cephesinin kat›laca¤› ve son dönemde daha s›kça dile getirdi¤i bir yol: Birleflik ve ortak mücadele!

“‹flsiz ve aç kalma korkusu, insanlar› tepkisizlefltiriyor” Sürece iliflkin genel bir sohbet etmek üzere gitti¤imiz bir baflka direnifl ise, Entes direnifli oldu. 1.5 y›ld›r çal›flt›¤› iflyerinden keyfi bir biçimde ç›kar›lan Gülistan Kobatan’› direniflinin 77. gününde ziyaret ettik. Direniflini tek bafl›na sürdüren Kobatan’›n ziyaretçisi oldukça fazla. Gülistan’› sadece duyarl› kesimlerin de¤il, sanayi içinde ifl arayan ya da bölgede kötü koflullarda çal›flan iflçilerin de ziyaret etti¤ini ö¤reniyoruz. Emekçiler gün boyu fabrika önünde tek bafl›na direniflini sürdüren Gülistan’›n yan›na, önce meraktan yaklafl›yorlarm›fl. Sonras›nda ise bafll›yorlarm›fl kendilerinin içinde bulunduklar› koflullardan dert yanmaya. Gülistan, ayn› zamanda ülkede 盤 gibi büyüyen iflsizli¤in ve emekçilerin içinde bulunduklar› dayan›lmaz koflullar›n da somut yans›mas› olan bu durumu flöyle aktar›yor: “‹fl arayan o kadar çok ki. Buradan akflama kadar say›s›z iflsiz geçiyor.” Söz dönüp dolafl›p, sürece emekçiler cephesinden verilmesi gereken yan›t›n neden verilmedi¤i, verilen yan›t›n ise, sald›r›lar› geri püskürtme gücünden yoksun oluflu meselesine geliyor. “‹nsanlarda iflsiz ve aç kalma korkusu var” diyor Gülistan ve devam ediyor: “Ama sessiz kald›kça her fleyin daha kötüye gidece¤ini düflünmüyorlar. Kadercilik, flükürcülük var. ‘Daha kötüsü de olabilir’

diye düflünüyor insanlar.” Neden böyle düflündükleri sorumuzu ise: “Egemen s›n›flar baflta medya olmak üzere, birçok araçla ve çeflitli propagandalarla kitlelerin beynini uyuflturuyor. ‹nsanlar küçük yafllardan itibaren, neredeyse tüm yaflamlar› boyunca bu politikalara maruz kal›yorlar” fleklinde yan›tl›yor.

‹flçi direnifllerinin önündeki engel: Sendikalar Entes’te kuruluflundan bu yana hiçbir sendikal örgütlenme olmad›¤› için, Gülistan da iflyerinde sendikal› de¤ilmifl do¤al olarak. Ancak bilinçli bir iflçi oldu¤u çok aç›k. Zaten sanayi bölgesinde iflçiler içinde örgütlenme yapan OS‹MDER’in de aktif üyesi. Bilinçli olmas›ndan dolay› da, sendikalar›n iflçi düflman› tutumunun çok iyi fark›nda. Bu fark›ndal›¤› ise flu sözlerle aç›kl›yor: “Sendikalar›n tek düflündükleri üye aidatlar› ile iyi bir yaflam sürmek. Mücadelenin önündeki en büyük engellerden biri bugün sar›-reformist sendikal önderliklerdir.” Bir kad›n direniflçi olarak, krizin kad›nlar› nas›l etkiledi¤ini de soruyoruz. Krizin genel anlamda herkesin günlük yaflam›n› olumsuz etkiledi¤ini söylüyor. ‹nsan bedeninin yeterli beslenememekten kaynakl› güçsüzleflti¤ini, çünkü insanlar›n midesine art›k çok fazla besin girmedi¤ini vurguluyor. Devam›nda ise, bu durumun insan sa¤l›¤›na do¤rudan etki yapt›¤›n›, ancak iflsiz ve sigortas›z insanlar›n sa¤l›k sorunlar›n› çözmede de çaresiz kald›¤›n› söylüyor. Kad›nlar›n nas›l etkilendi¤i sorusuna ise: “Kad›nlar krizden en fazla etkilenen kesimlerdir. Çünkü eve daha çok ba¤lanmak zorunda kal›yorlar. Patronlar en küçük krizde, ‘sen evine git, çocuklar›nla, kocanla ilgilen’ diyerek, önce kad›nlar› kap› önüne koyuyor. Bunun nedeni en baflta da, kad›n›n yard›mc› ifl gücü olarak alg›lanmas›d›r.” Ancak sadece, zaten her dönemde var olan bu kad›n-erkek ayr›m›n›n de¤il, kriz dönemlerinde baflka ayr›mc›l›klar›n da körüklendi¤ini söylüyor. Gülistan, böl-parçala-yönet politikas›n›n, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayr›mc›l›¤›nda ve k›flk›rt›c›l›¤›nda da görüldü¤ü gibi, krizle birlikte iyice k›flk›rt›ld›¤›n›n, bu ›rkç›-floven politikalar›n

yükseltilmesiyle birlikte hedeflenenin, kitleleri gerçek gündeminden uzaklaflt›rmak oldu¤unun da fark›nda. Bunun için de, bu politikalara alet olmadan, tüm emek güçlerinin bir araya gelip, taban inisiyatifini de gelifltirerek, ortak bir mücadele hatt› örmesinin zorunluluk oldu¤unun alt›n› çiziyor. Bu süreçte esas sorumlulu¤un ise, toplumun ilerici ve devrimci güçlerine düfltü¤ünü söylemeyi de ihmal etmiyor. Evet direniflçi iflçilerin genel sürece ve bu sürecin nas›l geri püskürtülece¤ine dair görüflleri özetle bunlar. Ayn› günlerde görüfltü¤ümüz ve halen devam eden E-Kart grevindeki iflçilerin de dedi¤i gibi, flu an f›rt›na öncesinin sessizli¤i var. Yani, emek cephesi f›rt›na incesi sessizli¤i yafl›yor. Ancak flu kesin ki, f›rt›nan›n kopmas› giderek yak›nlafl›yor. (Kartal)

Sega direnifli devam ediyor Tuzla Deri Organize Sanayi içinde bulunan Sega Otomotiv Kimya Fabrikas›’ndan ç›kar›lan iflçilerin, iflyeri önünde bafllatt›klar› direnifl sürüyor. ‹flçilerin direniflteki kararl› tutumu ise, Sega patronlar›n› ve müdürlerini oldukça rahats›z ediyor ve bu rahats›zl›¤› her f›rsatta d›fla vurmaktan çekinmiyorlar. Patron direniflteki iflçilerle görüflmeme tavr›na ek olarak, tüm patronlar gibi, içerdeki iflçilere de, ç›kar›lan iflçiler aleyhinde anti-propaganda yapmay› ihmal etmiyor. ‹flçilere bir milyar ayl›k verdi¤i, ancak onlar›n 500 milyon daha zam istedi¤i gibi yalanlarla hak gasp›n› meflrulaflt›rmaya çal›flan patrona ve müdürlere en güzel cevab› ise yine kap› önündeki iflçiler, her fleye karfl›n direnerek veriyor. Sega iflçilerini, direniflin bafllamas›ndan bu yana defalarca ziyarete gittik. Yapt›¤›m›z ziyarette, 12-13 kifli olarak her gün düzenli olarak direnifl yerine geldiklerini söyleyen iflçiler, ekonomik durumlar›ndan dolay› daha flimdiden ciddi s›k›nt›lar yaflamaya bafllad›klar›n› söylüyor. ‹çlerinde evli ve çocuklu olanlar özellikle de, onlar okullar aç›ld›¤›nda çocuklar›n›n okul masraflar›n› nas›l karfl›layacaklar›n›n telafl›na düflmüfller daha flimdiden. Ancak tüm bu s›k›nt›lar›na karfl›n, haklar›n› almakta kararl› olduklar›n› da her vesileyle yinelemeden duram›yorlar. Sega direniflindeki geliflmeleri önümüzdeki süreçte de aktarmaya devam edece¤iz. (Kartal)

PART‹ZANCA DEVR‹MC‹, Ö⁄RENMEYE AÇ ‹NSANDIR! Gazetemizin daha önceki say›lar›nda okuma ve yazma eylemleri üzerine yine bu köflede bir tart›flma bafllatm›fl ve bu konudaki düflüncelerimizi sizlerle paylaflm›flt›k. Bu gündem ile alakal› olan ve içinden geçti¤imiz süreçte birçok noktada eksikli¤ini hissetti¤imiz konular›n bafl›nda okuma ve yazmaya ilgisizlik gibi ayn› zamanda bunlar›n kayna¤› da olan ö¤renmeye ilgisizlik gelmektedir. Oysaki s›n›f savafl›m›n›n bugün ihtiyac› olan çok yönlü (ekonomik-teorikpolitik-örgütsel-yönetsel-tarihsel-kültürel-sanatsal) bilginin varl›¤›na duyulan ihtiyac›n vazgeçilmez oldu¤unu kavramak ve bu yönlü pratik ad›mlar atmak proleter devrimcilik görevi lay›k›yla yerine getirmek aç›s›ndan oldukça önemlidir. Bir bilgiye varmak onu elde edip ustaca uygulamak için öncelikle bu bilgilere ihtiyaç oldu¤u bilincine sahip olmak ve ona ulaflmak için güçlü bir istek duymak gereklidir. Her ihtiyaç da kendi içinde bir zorlamay› yani ihtiyaç duyulana do¤ru gitme irade ve kararl›l›¤›n› göstermeyi gerektirir. Yani var olandan daha fazla çaba, daha fazla yo¤unlaflma daha fazla ilgi ve ihtiyac› gerektirir. Kolay yoldan ö¤renme (ezberci) ve eski (küçük burjuva) yaflam tarz›ndan ve al›flkanl›klar›ndan s›yr›lmak için de bu zorlama gerekir. Dünyay› de¤ifltirmeyi amaçlayanlar olarak bizler kendi yaflam al›flkanl›klar›m›z›n yönünü de de¤ifltirmeliyiz. Marksizm, bir bilim ise devrimin temel konular›nda sa¤lam ve yeterli düzeyde bilgilere sahip olunmadan yürütülecek mücadelenin ve örgütsel çal›flman›n baflar›s›z olaca¤› bir gerçektir. Bu bilimin çok yönlü bilgisine ulaflmak için süreklili¤i sa¤lanm›fl düzenli ve planl› bir inceleme ve araflt›rma çal›flmas›na ve de tart›flmaya ihtiyaç vard›r. Kesintili, düzensiz, da¤›n›k bir çal›flma hedefsiz-plans›z bir yo¤unlaflma ihtiyac›m›z olan kapsaml› bilgi sorununu gideremez. Yo¤un ve büyük bir çaba, güçlü ve sars›nt›s›z bir istek, duyarl›l›k dolu bir ilgi olmadan devrimin ihtiyaç duydu¤u bilgilere ulafl›lamaz. Kavramam›z gerekir ki devrimci bilgilere sadece Marksist eserlerden ve kaynaklardan ulafl›lamaz. Baflka bir ifade ile bilgiye ulaflma sadece bu çal›flmayla s›n›rland›r›lamaz. Ayn› zamanda düflman›n politik-askeri prati¤inden, devrimci çal›flma içinde ortaya ç›kan hatalar, eksikliklerden ve elde edilen baflar›lar üzerinden ve en önemlisi de kitlelerden, onlar›n engin tecrübe ve deneyimlerinden ö¤renilir. Ancak fluras› da bir gerçek ki, bizde bu çal›flman›n önünü t›kayan kimi engeller kimi zaman ortaya ç›kmaktad›r. Bu engellerin bafl›nda “bilmedi¤i halde biliyormufl gibi hareket etmektir” gelmektedir. Küçük burjuvazinin bilgisizli¤ini, cahilli¤ini örtbas eden bu tutuma kaynakl›k eden esas neden küçük burjuva dünya görüflü, tafl›nan küçük burjuva gururdur. Peki neden böylesi bir tutuma giriyoruz? Bunun birinci nedeni alm›fl oldu¤umuz burjuva-feodal e¤itim, bu e¤itimin flekillendirip biçimlendirdi¤i niteliklerimiz ve küçük-burjuva kiflilik özellikleri iken ikinci nedeni ise cehaleti gizlemek için girilen küçük burjuva gurur ve kibirdir. Bu durumda biliyormufl gibi hareket ederek eksik ve yetersiz oldu¤umuzu gizlemeye çal›fl›r; güçlü, bilgili, yetenekli oldu¤umuzu gösterme ihtiyac›n› duyar›z. Kendi bilgisinin d›fl›nda kimsenin bilgi ve tecrübesine güvenmemek de bu noktada yaflanan baflka bir eksiktir. Yoldafllar›n›n bilgisini küçümseme, onlardan ö¤renmeyi önemsememe, onlara ciddi yaklaflmama gibi pratiklerle yans›yan bu anlay›fl s›n›f savafl›m›nda bilginin s›n›rs›z ve sonsuz bir hareketi oldu¤unu ve bu sürecin içinde her zaman kendisinin olamayaca¤›n› düflünmemektedir. Oysa b›rakal›m yoldafllar›m›z, halk›m›z› s›n›f düflmanlar›ndan bile ö¤renmek gerekir. Ö¤renmeye aç›kl›k ve uygulamada kararl›l›k belirlenen devrimci hedeflere varmak içindir. Ö¤renmeye aç›kl›k devrimci görevin önemli bir parças› oldu¤u gerçe¤i kavranmad›¤›nda yanl›fl ve yetersiz pratik örgütlemekten, baflar›s›z bir çal›flma yürütmekten kurtulamay›z. S›n›f savafl›m›n›n sorunlar›na ›fl›k tutacak ortaya ç›kan sorulara devrimci yan›t olacak bilgilere ihtiyaç vard›r. Devrimimizin her türlü sorununda do¤ru ve yeterli görüfllere sahip olmak neden gereklidir? Politik çizgimizin, politikalar›m›z›n rahatça savunulmas› ve kitleler içinde yay›lmas› içindir. Bugün b›rakal›m ciddi bir görevi yerine getirmek, s›radan bir teknik ve akademik bir ifl için bile ciddi bir bilgilenmeye-ö¤renmeye ihtiyaç duyuldu¤u bir dünyada yafl›yorsak öyleyse cahil ve bilgisiz bir devrimcilik yap›lamayaca¤›n› kabul edip yo¤unlafl›lmal›d›r. Ve daha güçlü devrimci pratik örgütlemek için devrimci bilgiye ihtiyaç olu¤u bilinciyle hareket edilmelidir. Z›tlar›n birli¤i her fleyin içinde vard›r. Diyalekti¤in bu temel yasas› bilme ve yapma için de geçerlidir. Her ö¤renme prati¤i ayn› zamanda bir ö¤retme prati¤inin zeminidir. Keza her ö¤retme prati¤i de ayn› zamanda kendi içinde yeni bir ö¤renme ihtiyac›n› getirir. Dolay›s›yla devrimci mücadele de ö¤renmeye aç›k ve istekli olmak, devrimci bilgiye sahip olmak ayn› zamanda güçlü bir zeminde kitlelere ö¤retme ve kavratma görevini yerine getirmenin de potansiyelini yarat›r.


3

GÜNDEM

7-20 A¤ustos 2009

Süreç ölü topra¤›n› atmay› zorunlu k›l›yor Kökeni Latince “krisis”den gelen kriz kavram›, yüzy›llar boyu t›pta hastal›k sürecinin dönüm noktas› olarak kullan›lm›fl. Arapça’da, “buhran” olarak geçen deyimin, özellikle de Ortaça¤’da, t›p disiplininde, ölümcül hastal›k an›nda, ölüm ile yaflam aras›ndaki o ince ayr›m› ifade etmek için kullan›ld›¤› söyleniyor. Kriz ifadesini sistemle aç›klamaya kalkt›¤›m›zda ise, bunu sistemin kendini yeniden üretememesi olarak tercüme etmek gerekiyor. Dünya emperyalist-kapitalist sisteminin bugün iyice derinleflen kriziyle birlikte yaflanan geliflmeler de zaten, bize, sistemin kendini yenilemekte ne kadar zorland›¤›n› gösteriyor. Sistemin kendini yeniden üretememesinin sonucu olarak ortaya ç›kan kriz, bunu ortaya ç›karanlardan ziyade, dünyan›n ezilenlerine do¤rudan yans›mas›n› sürdürüyor. Bunun sonucudur ki, dünya çap›ndaki açlar›n say›s›na her ay yeni milyonlar ekleniyor. Krizi kendi üzerlerinden, emperyalizme ba¤›ml› ülkelere kayd›rma çabas› içindeki emperyalistlerin, açlar›n yer yer yükselen öfkesi karfl›s›nda duyduklar› panikten kaynakl› kimi önlemler gündeme getirseler de, bu önlemlerin maddi boyutunu karfl›lamak için “ellerini ceplerine atmad›klar›” da görülmekte. Aksine, emperyalist-kapitalist sistemin krizinin derinleflti¤i dönemlerde “genel-geçer” olan, sömürünün, ya¤ma ve talan›n daha azg›nca gerçeklefltirilmesi kural›, bu krizde de de¤iflmedi. Bunun ülkemizdeki yans›malar›n›n faturas› ise her geçen gün daha da a¤›rlaflarak sürüyor. Emperyalizme giderek daha ba¤›ml› hale gelmenin sonucu olarak ortaya ç›kan bu durum, tüm dünyada oldu¤u gibi, ülkemizde de emekçi kesimler üzerinde tüm yak›c›l›¤› ile hissediliyor. Emperyalizmin yeminli uflaklar› taraf›ndan gerçeklefltirilen sosyal y›k›m sald›r›lar›, en baflta da iflsizli¤in, açl›¤›n ve yoksullu¤un, her geçen gün daha genifl kesimleri kapsamas›n› da beraberinde getiriyor. Buna karfl›n, krize karfl› önlem ad› alt›nda yap›lan düzenlemelerle, sermayenin krizden mümkün mertebe kârl› ç›kmas› yön-

lü çabalar da sürüyor.

“uyum” program› olmas›d›r.

Bu çabalar›n bafl›nda ise, uzunca zamand›r gündemde olan, ancak bir türlü gerçeklefltirilemeyen IMF anlaflmas› geliyor.

Bu programla birlikte her fleyden önce, önümüzdeki üç y›l boyunca emekçilerin yaflam koflullar›n›n iyice çekilmez hale getirilmesi hedefleniyor denebilir.

Orta vadeli y›k›m program›! TÜS‹AD’›n, bir an önce gerçeklefltirilmesi için, her vesile ile hükümet üzerinde “bas›nç” uygulad›¤› anlaflma, henüz imzalanmam›fl olsa da, sermaye daha flimdiden gözünü, IMF ile 28 Eylül’de Türkiye’de yap›lacak olan toplant›ya dikmifl bulunmakta. IMF ile yap›lacak anlaflman›n, emekçi kesimlere dönük yeni ve daha kapsaml› sald›r›lar› içerece¤i ise, kriz sürecinde birçok ba¤›ml› ülke ile yap›lan anlaflmalardan zaten bilinmekte. Yani beklenen anlaflma, bugüne kadar yap›lanlardan daha a¤›r flartlar içerecek ve bu a¤›r flartlar›n bedeli de yine iflçi-emekçi y›¤›nlara do¤rudan yans›yan, daha boyutlu sosyal y›k›m sald›r›lar›ndan baflka bir fley olmayacak. Kamuda -sendikalar›n ihaneti sayesinde- yap›lan düflük zaml› T‹S anlaflmalar›, su, elektrik, do¤algaz ve daha bir dizi temel tüketim maddelerine yap›lan yüksek ve pefl pefle zamlar, asl›nda genifl y›¤›nlar üzerindeki y›k›m›n bundan böyle alaca¤› boyuta da iflaret etmekte. Kitlesel iflten ç›karmalar, esnek çal›flma, zorunlu izne ç›karma vb. yapt›r›mlar›n da h›z kesmeden sürdü¤ü bu sürece, hükümetin yan›t› ise -geçti¤imiz günlerde kimi bas›n-yay›n organlar›na da yans›d›¤› üzere- yeni ekonomik (sald›r›) programlar› haz›rlamak fleklinde oluyor. Bu son ekonomik program›n, gündeme gelen programlardan fark› ise, bunun IMF ile yap›lacak anlaflma öncesi IMF yapt›r›mlar›na

SINIFSAL BAKIfi ERTOSUNLARIN HATIRINA CMP VE TKMP Gestapo flefi edas›yla genel müdürlük yapt›¤› s›rada, F tipi sald›r›s› gibi tarihi önemde bir sürece kat›lm›fl olma bahtiyarl›¤›na eriflen Ali Suat Ertosun, HSYK’da farkl› biçimde aya¤›na dolanan hesaplar yüzünden o dönem de karfl›s›na ç›kar›l›nca, savunmadan kaçamad› ama “as›l” adresi o günlerden farkl› olarak aç›ktan itiraf etmek durumunda kald›: “Bu karar salt benim karar›m de¤ildir. Hükümetin karar›d›r, MGK’n›n karar›d›r, öz olarak devletin karar›d›r.” (30.07) Ertosun’un gerek 19 Aral›k katliam› gerekse de sonras›nda ölüm oruçlar› döneminde flehit düflen 120’ye yak›n devrimciyle ilgili soruya verdi¤i yan›t da devletin yaklafl›m› ve politikas›n› yans›tmas› bak›m›ndan önemlidir. Ertosun, “Orada 60 gündür fliddetle direndiler. E¤er bu operasyon yap›lmasayd› daha fazla insan d›flar›da ölürdü. (…) Acaba bugün F tipi cezaevleri olmasayd› Türkiye’nin hali ne olurdu?” demektedir. Bu sözlerinde hangi oranda do¤ruluk pay› bulundu¤u söylenebilecektir? fiiddetten kast etti¤i kararl›l›k olsa gerektir. Zira 19 Aral›k’la ilgili aç›lan çeflitli davalardaki “bilirkifli” raporlar› ve mahkeme kararlar›yla sabitlenmifltir ki katliamlar esnas›nda, o dönem yap›lan spekülasyonlar›n aksi-

ne, silahl›, bombal›, herhangi bir “ateflli” direnifl olmam›flt›r. fiiddet, 19-22 Aral›k’ta en vahfli ve gaddar biçimiyle, devletin tutsaklara karfl› dili olmufltur. D›flar›da daha fazla insan›n ölece¤ine dair saptama ise son derece anlaml›d›r. Katliam operasyonu öncesindeki 60 günde devletin “misilleme” anlam›nda u¤rad›¤› sald›r›lar s›n›rl› olmas›na karfl›n “art›fl” beklentisi oluflmufltur. “Açl›k yalan›”n› ortaya atan kendileridir ve fakat ölümlere ba¤l› sald›r›lar› öngörmektedirler… Kendilerine yönelik “suikast”lardan fena halde korkmaktad›rlar. D›flar›daki çok çeflitli eylemlerin “fliddet” dozuyla beraber “ölüm”lerin artaca¤› olgusu da hesaba kat›l›rsa esas olarak toplumsal hareketlili¤in ileri bir boyut almas›ndan m› korkulmufltur? Bu bahiste nihayet en yak›c› sözü sonda söylemekte ve F tiplerinin ülkeyi/devleti “kurtar›c›” bir rol oynad›¤›ndan bahsetmektedir. Ertosun’un bas›n toplant›s›n›n ard›ndan birçok husus (HSYK, Mustafa Duyar, Engin Ayd›n, Cemal Temizöz, Adli T›p vd.) burjuva bas›nda tart›flma konusu olmufl ancak F tipleriyle ilgili söylediklerini ele alan olmam›flt›r. Bu durum ona s›ra gelmedi¤inden ya da

En baflta da, istisnas›z tüm emekçi kesimlerin gelirlerinden yüksek mebla¤larda kesinti öngören yeni program tasla¤›, özellikle de, ilaç, muayene vb. sa¤l›k hizmetlerindeki katk› pay›n› oldukça üst seviyelere çekerek (mesela emeklilerde ilaç kat›l›m pay›n›n % 15’e, çal›flanlarda ise % 30’a ç›kar›lmas› gibi), sa¤l›ktaki y›k›m›n boyutlar›n› daha da üst seviyelere ç›karmakta.

sam›nda, özellefltirme/ticarilefltirme yoluyla sermayeye “devredilmesi”, gerçekte ise kârl› K‹T’lerin emperyalist ve yerli sermayeye pefl kefl çekilmesi olarak özetlenebilecek sömürü politikalar›n›n, tar›mdaki uygulamalar› uzunca zamand›r, tar›mdan kamu deste¤inin çekilmesi ve tar›m›n uluslararas› emperyalist tekellerin ve piyasan›n insaf›na terk edilmesi fleklinde gerçekleflmektedir. 24 Ocak kararlar› kapsam›nda, 12 Eylül AFC’dan itibaren tar›m, “yap›sal uyum programlar›” ad› alt›nda ve IMF ile DB denetiminde, sistemli biçimde piyasa mekanizmalar›n›n hizmetine sunulmaya çal›fl›lm›flt›r.

Emperyalizmin yeminli uflaklar› taraf›ndan gerçeklefltirilen sosyal y›k›m sald›r›lar›, en baflta da iflsizli¤in, açl›¤›n ve yoksullu¤un, her geçen gün daha genifl kesimleri kapsamas›n› da beraberinde getiriyor. Henüz teknik çal›flma aflamas›nda olan ekonomik program tasla¤›, ciddi bir karfl› koyufl gerçeklefltirilemezse, krize karfl› önlem ad› alt›nda, aflamal› biçimde “Orta Vadeli Program” ad› alt›nda, gerçekte “orta vadeli y›k›m” olarak sunulacak.

F›nd›kta talan politikalar› a¤›rlaflt›r›l›yor Y›llard›r uygulanan IMF ve DB politikalar› kapsam›nda tar›mda hayata geçirilen bir dizi y›k›m politikas›n›n son duraklar›ndan biri de f›nd›k oldu. Kamu iflletmelerinin ve kamu hizmetlerinin, emperyalist neo-liberal politikalar kap-

henüz birkaç gün geçmifl olmas›ndan de¤ildir. Kimsenin bu konudaki sözlerine ciddi manada itiraz edece¤i yoktur. Özellikle son cümlesi konusunda büyük bir mutabakat oldu¤u ve zat-› muhteremin devlet madalyas› ve berat›n› da bu yüzden ald›¤›, neticede HSYK koltu¤unu da bu nedenle iflgal etti¤i iyi bilinmektedir. DSP-MHP-ANAP döneminin has adam›, Ergenekoncular›n dostu, AKP’lilerin madalyalar beratlarla terfi ettirip en yüksek makamlara getirdi¤i adam asl›nda devletin resmini çizmektedir. Prototiptir. HSYK’da “denge”lerin oynanmas›na izin vermeyen bir rolle kamuoyunun gündemine gelmifltir. Yaflanan klik çat›flmas›n›n devletin âli ç›karlar› karfl›s›nda nas›l da tuzla buz oldu¤una “kanl›” ve canl› bir örnektir Ertosun. Hapishaneler bu tür âli ç›karlar›n önde gelenleri aras›ndad›r. Bu yüzden Ertosun’un sözlerini ciddiye almak gerekir. F tiplerinin “k›smi” olarak baflar›s›ndan söz edilmelidir. Devrimci, komünist tutsaklar›n örgütlenmesine ciddi oranda sekte vurulmufl, hareket kabiliyeti zaafa u¤rat›lm›flt›r. F tiplerine karfl› oluflturulan direnifl hatt› büyük bedeller u¤runa taviz ve gedik vermeden süreci devam ettirmekle beraber, ileriye yönelik hamle yapma flans› bulamam›fl ve pasif bir konuma geriletilmifltir. Güçler dengesine ait nesnel durumun zorluklar›, özneye ait iradenin flekillenmesinin önündeki engellerin afl›lamamas›yla beraber sürecin uzamas›na neden olmufltur. Konuyla ilgili içe ve d›fla dönük farkl› çevrelerce çeflitli muhasebeler yap›lm›fl ama bunlarla sa¤l›kl› bir yere varmak

Yine ayn› politikalar kapsam›nda, tar›mda sübvansiyonlar›n yan› s›ra, üreticiye verilen do¤rudan ve/veya dolayl› destekler de h›zla kald›r›lm›fl, üretici kooperatifleri tasfiye edilmifltir. Emperyalist patentli bu program, sistemin krizinin giderek derinleflme sinyalleri vermeye bafllad›¤› 2000’li y›llar›n bafl›ndan itibaren, IMF ve DB denetiminde olma kofluluyla, daha kapsaml› bir strateji olarak hayata geçirilir olmufltur. En son 14 Temmuz’da, Tar›m ve Köyiflleri Bakanl›¤› taraf›ndan aç›klanan “F›nd›k Stratejisi” ise, f›nd›k üreticilerini art›k tamamen yok etme stratejisidir. F›nd›k üreticisi zaten y›llard›r devlet taraf›ndan desteklenmemifltir ve bugüne kadar,

mümkün olamam›flt›r. Sorunun kritikli¤i ve sürecin hassasiyeti, konuya iliflkin de¤erlendirme ve polemi¤i sürekli geriye atmaktad›r. Söylenecek çok sözün oldu¤u iyi bilinmektedir. Ne var ki bugün henüz o gün de¤ildir… Yeminli halk düflman› Ertosun, F tiplerinin “baflar›l›” oldu¤unu söylerken iflin do¤rusu kamuoyunu yan›ltmaya, halk› kand›rmaya çal›flmaktad›r. F tipleri esas amac›na ulaflamam›flt›r. Devrimci tutsaklar›n teslim al›nmas›, kimliklerinden soyutlanarak, kifliliksizlefltirilmesi ve buradan yola ç›karak tüm topluma yönelik bir y›ld›rma harekât›na giriflilmesi konusunda istenilen ve beklenen amaç do¤rultusunda yol al›namam›flt›r. Bu plan devrimcilerin gelifltirdi¤i direnifl sayesinde püskürtülmüfl, yapt›r›mlar kabul edilmemifl, teslim alma operasyonu bofla ç›kar›lm›flt›r. Di¤er yandan, devrimcilerin önceki hapishane koflullar›na göre daha kötü flartlara mahkûm edilmeleri, tecrit alt›na al›nmalar›, birçok haklar›n› kullanamaz hale gelmeleri, özellikle her türlü iletiflimlerinin büyük ölçüde s›n›rlanmas› vb. vb. elbette hak ve özgürlük alan›nda geri bir konuma düflme anlam›na gelmektedir. Düflman›n elinde bulunuldu¤u koflullarda böylesi süreçler kolayl›kla engellenebilen olgular de¤ildir. Sorun, onura yönelik sald›r›lar karfl›s›nda gerileme gösterip göstermeme halidir. Sorun, bu durumda taviz verip vermemektir. Di¤er geliflmeler karfl›s›ndaki ilerleme ve gerilemenin, asli ve tali pozisyondaki güçler dengesinin durumuyla ilgisi oldu¤u kadar, ülkedeki s›n›f mücadelesinin tansiyo-

y›l boyu ayakta kalabilmek için tüccara ve tefeciye yüksek mebla¤larda borçlanmak zorunda kalm›flt›r. Al›nan yeni kararlarla birlikteyse, üretici tamamen yok edilmek istenmekte, böylece f›nd›¤›n do¤rudan serbest piyasa ekonomisi içindeki tekelleri palazland›rmas› hedeflenmektedir. F›nd›k üreticisini yok etmeye dönük bu strateji aç›kland›¤› günden beri çeflitli kesimlerden tepki almaya devam etse de, üretici kooperatiflerinin ortadan kald›r›lm›fl olmas›, üreticilerin güçlü örgütlülüklere sahip olmamas›, 12 Eylül sonras› hayata geçirilen sistemli politikalar sonucu köylünün kendi sorunlar›na yabanc›laflmas›, tar›mdaki bu son sald›r›y› geri püskürtmede ciddi bir engel oluflturmaktad›r. Tar›mda, en son f›nd›k özgülünde gündeme gelen bu ya¤ma ve talan politikas›n›n tart›fl›ld›¤› günlerde, iflçi emekçilerin haklar›na dönük yeni sald›r› yasalar› onaylan›yordu. Sermayenin uzunca zamand›r göz dikti¤i ‹flsizlik Sigortas› Fonu, “sermayeye ve bütçeye destek fonu”na dönüfltürüldü. Böylece ayn› y›l içinde ç›kar›lan ‹stihdam Paketi’ne ek olarak ç›kar›lan bu yasayla birlikte, ‹flsizlik Sigortas› Fonu’nda biriken 40 milyar TL’nin de sermaye taraf›ndan talan edilmesinin yolu aç›ld›. IMF’ye ve ülke komprador burjuvazisine verilen sözlerin bir bir yerine getirilmeye çal›fl›lmas›yla birlikte, emekçi kesimlere art›k aç›k aç›k iflsizli¤in, sefaletin, yoksullu¤un kabullendirilmesi, kölece bir yaflam›n dayat›lmas› hedeflenmektedir. Tüm bu sald›r›lar›n üstü ise, uzunca zamand›r oldu¤u gibi, bu süreçte de sistem içi suni çat›flmalar ve yarat›lan yine bir dizi suni gündemle örtülmek isteniyor. Sar› reformist sendikal önderliklerin, iflçi s›n›f›n›n üretimden gelen gücünü kullanmak yerine, s›n›fa ihanet içindeki tutumlar›n›n da sistemin sald›r›lar›n› kolaylaflt›rd›¤› bu süreç, art›k toplumsal muhalefetin üzerindeki ölü topra¤›n› atmas›n› zorunlu k›l›yor. Ölü topra¤›n› atmada öncelikli görevin, ilerici-devrimci güçlere düfltü¤ünün alt›n› ise, bir kez daha ve kal›n harflerle çizmek gerekiyor.

nuyla da dolays›z ba¤lant›s› oldu¤u gözden kaç›r›lmamal›d›r. Faflist diktatörlük, 9 y›la yak›nd›r F tiplerindeki tecrit-tretman iflkence ve zulmünü devrimci tutsaklar üzerinde en koyu biçimde uygulamaktad›r. Sistem hiçbir zaafa u¤rat›lmadan, herhangi bir taviz verilmeden iflletilmektedir. Tecrit duvar›nda delinme, izolasyon çat›s›nda aç›lma, F tipi rejiminde aksama olmam›flt›r. Bu manada, 2006 y›l›ndaki genelgeye ek olarak ve büyük oranda onun tekrar› niteli¤inde 2007 y›l›nda ç›kar›lan (22 Ocak tarihli) bakanl›k genelgesinin de hiçbir yönüyle böyle bir ifllevi yoktur. Dahas›, yan›lt›c› misyonlar biçilen bu genelge do¤ru dürüst uygulamaya dahi konulmam›flt›r… 3–4 flehirde bafllayan k›sa sürede di¤er hapishanelerdeki tadilatlarla geniflleyen ve yeni yap›lanlarla beraber ülke çap›nda egemen sistem halini alan F tipleri, devrimci tutsaklara karfl› sald›r› üssü konumunu sürdürmektedir. Çok çeflitli yapt›r›m ve cezalarla süren tecrit ve tretman sald›r›s› alt›nda, devaml› hak ve özgürlükler gasp edilmekte, sürekli bask› alt›nda tutulmaktad›rlar. Kamuoyunda ses getiren Güler Zere kampanyas›yla dikkat çekti¤i üzere, son aylarda yaflam›n› yitiren tutsak ve hatta belli oranda adli mahpus say›s› da giderek artmaktad›r. Burada dikkat çekilmesi gereken husus özellikle devrimci ve yurtsever tutsaklara yönelik olarak Adli T›p Kurumu raporu ve/veya c.baflkanl›¤› aff› gibi durumlardaki çifte standartt›r. Devrimcilerin elbette icazet, merhamet/af gibi talepleri yoktur ama devletin bu konudaki tavr›, ter-

cih konusunda, izlenen politika hususunda net bir foto¤raf ortaya ç›karmaktad›r. Hapishanelerin, özellikle de F tiplerinin kurulufl sürecinde uzman raporlar›nda yer verilen sa¤l›kla ilgili etkilere dair sonuçlar geçti¤imiz y›llarda ortaya ç›kmaya bafllam›flt›. Bunlar›n her geçen sene kendisini daha fazla gösterece¤i aç›kt›r. Faflist diktatörlük ekti¤ini biçmenin, hasat› toplaman›n keyfini ç›karmaktad›r… F tiplerindeki tecrit ve tretman sistemi k›r›lmak, bozulmak, y›k›lmak zorundad›r. Bu sistem komünist, devrimci, ilerici, yurtsever bütün direniflçilerin ö¤ütülmesi, tüketilmesi, kendine yabanc›laflt›r›lmas› için tasarlanm›flt›r. Bu hücre sisteminden hem bedenen hem de psikolojik olarak sakatlanmadan ç›kmak, yaflam›n› yitirmeden kurtulabilmek giderek zorlaflmaya bafllam›flt›r. S›n›f mücadelesinin sertleflece¤i koflullarda bunun giderek zorlu bir durum arz edece¤i aç›kt›r. Bu görülmek zorundad›r. ‹flte tam da bu dönemeçte, devrimci güçlerin uzun y›llar›n ard›ndan geç kalan bir görevi tamamlamak ad›na att›¤› ad›m önemlidir. ‹çeride ve d›flar›da oluflturulan platformlar›n kal›c› olmas› ve ifllevli hareket etmesi son derece önemlidir. Platformlar bir an önce belirli/somut bir mücadele hatt› oluflturulmal›, güçleri birlefltirmeli, çeflitli kampanyalar arac›l›¤›yla eylemli bir hat örgütlemeye koyulmal›d›r. Bunu yapaca¤›na dair güçlü bir irade beyan›yla ortaya ç›kan CMP (Cezaevleri Merkezi Platformu) ile TKMP (Tecrite Karfl› Mücadele Platformu)’nun baflar›l› olamamas› için hiçbir sebep yoktur!


4

‹fiÇ‹/KÖYLÜ HABERLER

7-20 A¤ustos 2009 r çevirenle a t a s ›r f Krizi

“Grev mezun olmak istemedi¤imiz bir okul” 162. Gün Onlar, 1980 AFC’si sonras›, bas›n emekçilerinin sessizli¤ini “grev” 盤l›klar›yla, tam 162 gün önce yani 13 fiubat’ta bozdular. Erdo¤an’›n damad›n›n da ortak oldu¤u Turkuvaz Medya Grubu’na ba¤l› ATV-Sabah’ta, sendikal› olduklar› için iflten ç›kart›lan bas›n emekçileri, her Cumartesi oldu¤u gibi 25 Temmuz’da da sokaktayd›. Patronun, grevin sona erdirilmesi için ‹stanbul 2. ‹fl Mahkemesi’ne açt›¤› dava sonuçlanm›fl ve grevin sona erdirilmesine karar verilmiflti. ‹flyerlerindeki grev pankartlar›n indirildi¤ini söyleyen bas›n emekçileri, flimdiye kadar hep yasalara uygun hareket ettiklerini ancak önlerine hukuk yoluyla engel ç›kar›ld›¤›n›

söylediler. Buna ra¤men yine hukuk yoluyla bu engelleri aflmak için mücadele edeceklerini belirterek, “Hukuk mücadelesini kazanana dek eylemlerimize devam edece¤iz” dediler.

169. Gün Hak alma mücadelelerini sonuna kadar sürdürmek de kararl› olan ATV-Sabah iflçileri 1 A¤ustos’ta yine alanlardayd›lar. Uzun zamand›r kolluk kuvvetleri taraf›ndan yürüyüflleri engellenen emekçiler, bu kez cadde boyunca alk›fl ve sloganlarla coflkulu bir flekilde yürüdüler. Yürüyüfle çevreden yo¤un ilgi ve kat›l›m oldu. Galatasaray Lisesi önünde bas›n aç›klamas›n› okuyan Nuh Köklü, hukukun eninde so-

GARANT‹ BANKASI

nunda egemenlerin ç›kar›na sonuçlanaca¤›n› kitaplardan okuduklar›n› ama flimdi mahkeme kap›lar›nda bunu ö¤rendiklerini ifade etti. Tek iflleri olan gazetecili¤i, patronlar›n ç›kar› için de¤il kamuoyuna olan borcu için yapt›klar›n› belirten emekçiler, “Grev, hiç mezun olmak istemedi¤imiz bir okul adeta!” dediler. Genel-‹fl’te örgütlenmek için 8 ayd›r anayasal mücadele veren ev emekçisi kad›nlar ve GençSen de birer konuflma yapt›lar. (‹stanbul)

ATV-Sabah emekçileri, her Cumartesi saat 19.30’da Taksim’deler!..

***

Yorum yok, gerçekler ortada...

On befl liral›k sendika Türk Metal Sendikas› ile Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Genel Müdürlü¤ü aras›nda yürütülen Toplu ‹fl Sözleflmesi görüflmelerinin, anlaflmazl›kla sonuçlanmas› üzerine Ankara, K›r›kkale ve Çank›r›’da eylem yapan iflçiler 30 Temmuz’dan itibaren greve ç›kma karar› ald›lar. Greve saatler kala protokole on befl lira fazladan ek zam yapan genel müdürlükle anlaflan Türk Metal Sendikas› iflçileri flaflk›na çevirdi. MKEK iflyerlerinde çal›flan yaklafl›k üç bin iflçiyi kapsayan görüflmelerin t›kanmas› üzerine Ankara’da MKEK Genel Müdürlü¤ü’ne K›r›kkale ve Çank›r›’da ise bölge müdürlüklerine yürüyen Mühimmat, Silah, A¤›r Silah ve Çelik Sanayi, Barut, Bölge Müdürlü¤ü, Pirinç ve Hurdal›k fabrikalar›nda çal›flan iflçiler protesto eylemi gerçeklefltirdi. K›r›kkale’de yemekhanede toplanan yaklafl›k befl yüz iflçi iflyerlerine “‹nsanca yaflayacak ücret istiyoruz”, “Tencere tava de¤il silah üretiyoruz”, “‹flçisine tepeden bakan bu tavr› k›n›yoruz”, “Genel müdür sözünü tut” pankartlar›n› ast›lar. Ankara’da ise Genel Müdürlü¤e yürüyen iflçiler ad›na konuflan 2 No’lu fiube Baflkan› Halil ‹brahim Alpo¤lu, tüm iflyerlerinde greve bafllayacaklar›n› bildirdi.

Eylemle bafllad› anlaflmayla sonuçland› 30 Temmuz’dan itibaren greve bafllayaca¤›n› duyuran sendika, greve saatler kala MKEK yönetimiyle anlaflmaya vard›. Daha üzerinde tart›fl›lan ve Türk Metal’in yeterli bulmad›¤› Türk-‹fl’le hükümet aras›nda imzalanan sözleflmeye göre kamu iflçileri birinci alt› ay için yüzde 3, ikinci alt› ay için yüzde 5.5, di¤er alt› aylar için de yüzde 2.5’ar oran›nda zam alacaklard›. Bu protokole ek olarak makine kimyan›n çal›flanlar›na yapt›¤› 15 TL’lik zamla grev karar›ndan vazgeçen Türk Metal böylece Türk-‹fl’in imzalad›¤› protokolü aflm›fl olmakla övünürken on befl liran›n iflçilerin yaflam›nda nas›l bir de¤ifliklik yarataca¤› merak konusu. Bununla birlikte iflçilerin çal›flma koflullar› esnek çal›flma dayatmas›, izin günleri, fazla mesai ve vardiyalara iliflkin hükümler kabul edilmeyerek eski fleklinde b›rak›ld›. (Ankara)

“Maytap fabrikas›nda çal›flt›¤›n› bilmiyorduk, bilseydik izin vermezdik. O da buna izin vermeyece¤imizi bildi¤i için bize çal›flt›¤› yeri söylememiflti. Ölüm haberini televizyondan ald›k. Hemen olay yerine gittik, kimse kalmam›flt›. Her fley bir anda toparlanm›fl ve durumlar yat›flt›r›lm›flt›. Ard›ndan Adli T›p’a baflvurduk bize ‘Bafl›n›z sa¤ olsun’ de-

Kocaeli Belediyesi’nde son sözü iflçiler söyledi Kocaeli Belediyesi iflçileri üzerinde uzunca zamand›r devam eden sendika de¤ifltirme bask›lar›na karfl› son sözü iflçiler söyledi. Kocaeli Belediye yönetimi, bünyesinde çal›flan iflçileri, Belediye‹fl’ten istifa etmeye ve sar› kimli¤i çok aç›k olan, Hizmet-‹fl’e üye olmaya zorlamaktayd›. ‹flten ç›karma, sürgün vb. tehditler eflli¤inde gerçekleflen bu bask›lar, belli say›da iflçinin Belediye-‹fl’ten istifas›n› gündeme getirmifl ve sendikan›n belediyedeki yetkisi tehlikeye girmiflti. Üyeleri üzerindeki bask›lara karfl› ç›kan Belediye-‹fl Sendikas›, belediyede çal›flan iflçi-

EMEKÇ‹N‹N SES‹ ‹fiÇ‹ SINIFI B‹RLEfi‹K, K‹TLESEL VE M‹L‹TAN B‹R SÜREÇLE HAKLARINI ALAB‹L‹R Her kriz döneminin kendine özgü süreci içerisinde gerçekleflen ve egemen s›n›flar›n bu süreçte egemenliklerinin yeniden tesisinin sa¤lanabilmesini ve bunun için de mevcut yap› içerisinde düzenlemelerin yap›lmas›na yol açan tedbir paketlerinin aç›klanmas› aç›kça ortadad›r ki emekçi s›n›flar›n daha fazla sömürülmesi anlam›na geliyor. Devlet taraf›ndan onlarca kalem üzerinde yap›lan de¤iflikliklere bak›ld›¤›nda hiçbirinin iflsizli¤i önleme amac› tafl›mad›¤›n› görüyoruz. Yine egemen s›n›flar›n her türlü talebinin karfl›land›¤›n›, vergilerde, k›sa çal›flma süresinin uzat›lmas›nda, SGK

diler. Biz bafl›m›z›n sa¤ olmas›n› de¤il olay›n sorumlular›n›n yarg›lanmas›n› istiyoruz” diyor Davutpafla patlamas›nda bir yak›n›n› kaybeden Gülay Bal. 19 ay önce Davutpafla’da meydana gelen patlamada hayat›n kaybedenlerin ve yaralananlar›n ailelerinin eylemleri 25 Temmuz’da 5. haftas›na girdi. Taksim Tramvay Dura¤›nda eylemlerine devam eden aileler ve yak›nlar› ad›na aç›klamay› bu hafta Zübeyir Bal’›n ye¤eni Gülay Bal yapt›. Bal, yaflanan olaylarla ilgili Ankara’ya baflvurduklar›n› ve hiçbir yan›t alamad›klar›n belirtti. Sorumlular› yarg›lamayarak koruma alt›na alan mercilerin de yarg›lanmas› istendi. Eylem aç›klaman›n ard›ndan yap›lan sohbetlerden sonra sona erdi.

prim ödemelerinde sa¤lanan kolayl›klara bak›ld›¤›nda krizin hakikaten egemen s›n›f sözcülerinin rüyalar›nda göremeyece¤i f›rsatlar› yaratt›¤›n›, krizle birlikte iflten att›klar› yüz binlerce çal›flan›n mali “yükünden” kurtulduklar›n›, daha az iflçiyle ayn› iflin yap›lmas›n›n sa¤lanarak sömürünün artt›¤›n›, tüm bu kriz 盤›rtkanl›klar›n› yaparken kriz öncesi kârlar›n› aratmayacak flekilde yüksek kâr elde ettiklerini aç›kça görüyoruz. Di¤er yandan iflçi s›n›f›n›n belli bafll› yaflad›klar› sald›r›lara bakt›¤›m›zda; sendikas›zlaflt›rma, mevcut sosyal haklar›n al›nmaya çal›fl›lmas›, toplu ifl sözleflmelerinde s›f›r zam dayatmalar›, hatta ücretlerde

lerin büyük bölümünün de deste¤i ile Kocaeli’de bir dizi eylem gerçeklefltirmiflti. Gelinen noktada, iflçilerin Belediye-‹fl Sendikas› ile birlikte gerçeklefltirdikleri eylemler sonuç vererek, Hizmet‹fl’e üye olan iflçiler de, bu sendikadan istifa edip, tekrar Belediye-‹fl’e üye olmaya bafllam›fllard›. Sonraki günlerde de Belediye-‹fl’e üye olmaya devam eden iflçilerle birlikte, 2.376 üyeye ulaflan Belediye-‹fl Sendikas›, yaklafl›k üç ay süren bir mücadelenin ard›ndan, Kocaeli Belediyesi’nde yetkili sendika olmaya da hak kazanm›fl oldu. (Kartal)

% 30 kesintiye gidilmesi (Erdemir), ço¤u fabrikada zam almadan ifle devam edilmesi, kamu ifl sözleflmelerinde enflasyonun alt›nda bir ücret zamm›nda anlafl›lmas›, k›dem tazminatlar›n›n kald›r›lmas›n›n gündeme gelmesi, özel istihdam bürolar›yla iflçi kiralaman›n yasalaflt›r›lmaya çal›fl›lmas›, iflsizlik fonuna göz dikilmesi vb. gibi birçok sald›r›ya maruz kald›¤›n› görüyoruz. Emek cephesinin bir araya gelerek bu sald›r›lara karfl› ortak hareket edilmesinin önünde önemli bir f›rsat olabilecek ve bu kamu ifl sözleflmeleri döneminde tüm bu sald›r›lar› da kapsayacak ortak bir mücadele hatt›n›n zemini o kadar meflru bir yerde duruyorken, Türk-‹fl yönetimi iflçi s›n›f›n›n yeni karfl›laflmad›¤› bir ihanetle gizli kapakl› hükümetle anlaflmaya varmas› ise, hükümet nezdinde al›nan tedbirlerin bir parças›. Soka¤a ç›kmay› özleyen ve buna haz›r oldu¤unu daha önce-

Eylemlerinin 6. haftas›nda, 1 A¤ustos’ta da alanlara ç›kan ma¤dur yak›nlar› “Davutpafla’y› unutturmayaca¤›z” pankart› ile eylem yapt›. Patlamada hayat›n› kaybeden Lezgi fiimflek’in ye¤eni Ercan fiimflek, bu hafta bas›n aç›klamas›nda üzüntülü, öfkeli ve bir o kadar da kararl› olduklar›n› vurgulad›. Patlaman›n sorumlular›n›n yarg›lanmas›n› istemeyen Adalet Bakanl›¤›’n›n engellemelerine ra¤men yürüttükleri hakl› mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Aç›klaman›n ard›ndan davaya iliflkin aç›klama yapan Davutpafla’da yak›nlar›n› kaybeden ailelerin avukat› Özlem Özden Bölge ‹dari Mahkemesi’ne baflvurduklar›n› ve daha önceden engellenen soruflturmalar›n tekrar baflvurularak onayland›¤›na belirtti. Aç›klaman›n ard›ndan eylem sona erdi. (‹stanbul)

Hakl›y›z, kazanaca¤›z! Emekçilere yönelik sald›r›lar artarken iflçiler sald›r›lara karfl› direniflte kararl›. Gerçekleflen hak gasplar›na karfl› Halkal› K⤛t Fabrikas› iflçileri greve gitti. Selüloz-‹fl ile fabrika patronu aras›nda süren T‹S görüflmelerinden sonuç al›namay›nca, iflçiler, 35 y›l sonra ilk defa greve ç›kt›lar. Patronun 2009 y›l› için s›f›r, 2010 y›l› için 80 TL zam dayatmas›na karfl›, 17 Temmuz günü iflçiler “grev” pankart›n› ifl yeri önüne asarak direnifle geçti. Direniflte ›srarl› olan iflçiler, patronun T‹S görüflmelerinde istenilen haklar› vermemesi halinde direnifle devam etmekte kararl›. Fabrikan›n her y›l büyüme göstermesi ve kâr›n› art›rmas›, iflçilerin ekonomik durumunu olumlu yönde etkilememektedir. Aksine kazançlarla birlikte iflçilerin haklar› daha çok gasp edilmektedir. (H. Merkezi)

ki iflçi eylemliliklerinde coflkusuyla ve kitleselli¤iyle gösteren iflçi s›n›f›n›n soka¤a dökülmesi böylece engellenmek istendi. Çünkü egemen s›n›flar biliyorlar ki, iflçi s›n›f›n›n soka¤a dökülmesi uyuyan devin uyanmas› ve bilinçlenmesi anlam›na gelmektedir. Ve sadece ücret talebinin bu taleple s›n›rl› kalmayaca¤›, yap›lacak bir grevin emek örgütlerinin toparlanmas›n› ve tüm di¤er sald›r›lara karfl› da mücadele edilmesini do¤uraca¤› ve bu da sistemin krizinin iyice derinleflmesi anlam›na gelece¤i egemenler aç›s›ndan da netti. Günümüzde emek cephesinin en acil sorunu ise bu minvalde, iflçi ve emekçi kesimlerin ortak bir direnifl hatt›n› ortaya koyamamas› ve kendi taleplerini oluflturamamas›d›r. Bugüne kadar yap›lan eylemlilikler parçal› ve kendine özgü talepler içerdi¤i görülmektedir. Emek cephesindeki bu da¤›n›kl›¤›n ve parçal› duruflun iflçi s›n›f› lehine

hak almada veya kazan›lm›fl haklar› korumada yeterli olmayaca¤› bilinmelidir. Ortada bu kadar sald›r› varken, gerçekleflen eylemliliklerin nicelik ve nitelik olarak yetersizli¤i ve bunun d›fl›nda bu sürecin sessizce geçirilmesi anlafl›labilir de¤ildir. Bu nedenle faaliyet alanlar›m›zda bu konu üzerinde çal›flmaya yo¤unlaflmak gerekti¤i apaç›kt›r. Mevcut da¤›n›kl›¤›n toparlanmas›, militan bir sürecin yarat›lmas›n›n zorunlulu¤u bu süreçte en çok ihtiyaç duyulan birlikteli¤in ortaya konulmas›, iflçi s›n›f› ad›na sorumlulu¤umuzdur. Emek örgütlerinin bu süreçte etkili bir yan›t veremedi¤i görülmektedir. Tüm olumsuzluklara ra¤men bir yol haritas› çizmek ve ç›k›fl noktas› yakalamak için bir araya gelerek mücadele hatt› ortaya koyman›n zaman› çoktan gelmifltir. Di¤er yandan de¤inilmesi gereken önemli bir sorun ise, iflsizliktir. Bu konuyu görece di¤erlerin-

CNBC-e’nin, bankac›l›k sektöründe 12 bankan›n kâr tahminlerine yönelik anket, önce ikinci çeyrekte, sonra da y›l sonunda yeni bir kâr rekoru k›r›labilece¤ini gösterdi. Beklentiye göre yar›y›l kârlar›n›n y›ld›z› Garanti Bankas› olacak. Aralar›nda iki kat›l›m bankas›n›n da bulundu¤u 12 bankaya iliflkin kâr tahminlerine göre, bankalar 2009’un ilk yar›s›na yönelik faaliyetlerden toplam 6 milyar 573 milyon lira kâr aç›klayacak. Böylece geçen y›l›n ayn› döneminde 5 milyar 578 milyon lira kâr bildiren bankalar›n kârl›l›¤›nda yaflanan 12 ayl›k art›fl yüzde 18’i bulacak. Anket sonuçlar› ikinci çeyrekte kârl›l›¤›n› en fazla art›ran bankan›n ise Garanti Bankas› olaca¤›n› gösteriyor.

Krizin sefas› patronlara, cefas› çal›flanlara! Küresel krizi bahane eden patronlar, krizin yükünü çal›flanlar›n s›rt›na yükleme çabalar›n› sürdürüyorlar. Bir yandan ola¤anüstü kâr aç›klayan flirketler, di¤er yandan iflçilere esnek çal›flma, iflten ç›karma, üretime ara verme gibi yapt›r›mlar dayat›yorlar. Böylece, krizin sefas›n› patronlar sürerken, cefas›n› bir kez daha çal›flanlar çekiyor. Ekonomi haberleri dikkatle takip edildi¤inde, son süreçte en fazla kâr eden flirketler aras›nda, ayn› zamanda ülkenin önde gelen zenginlerinden olan ve say›s›z ifl kolunda faaliyet sürdüren Sabanc› ailesine ait flirketler bulunmakta. Ancak, Sabanc› flirketleri en kârl› iflletmeler aras›nda yer ald›¤› kadar, çal›flanlar›na dönük kriz bahaneli sald›r›larda da bafl› çekmekte. Sabanc› flirketlerinde çal›flan iflçilere dönük son kriz yapt›r›m› ise, Kocaeli’de bulunan, BriSa’da, yani Bridgestone Sabanc› Lastik Sanayi ve Ticaret Afi’de çal›flan 1176 iflçinin, “talep daralmas›” bahanesiyle, 10 gün süreyle zorunlu olarak y›ll›k izne ç›kar›lmalar›yla gerçekleflti. BriSa yönetimi ise, iflçilere dönük bu yapt›r›m›, “yurt d›fl› ve yurt içi pazarlarda görülen talep daralmas›” olarak aç›klad›. (Kartal)

den ay›ran ise bu kesimin örgütsüz oluflu ve flu anda var olan iflsiz say›s›n›n her geçen gün art›fl göstermesidir. ‹flsizli¤in flu anki mevcut hali göz önünde bulunduruldu¤unda dünyadaki en yüksek oranlar›n›n bafl›nda geldi¤i görülecektir. Ve flu anki oranlar, henüz daha iflin bafl›nda olundu¤unu göstermektedir. Ekonomik toparlanman›n 2010 y›l›nda dahi çok zorlu geçece¤i, iflsizli¤in 2011 y›l›na kadar art›fl›n› sürdürece¤i burjuva ekonomistlerce kabul görmektedir. Bu nedenle yap›lacak çal›flmalar›m›zda iflsizlere ifl, mevcut çal›flanlara da ifl güvencesinin sa¤lanmas›na yönelik bir çal›flman›n yap›lmas› ayn› derecede önemlidir. Ve bunun da az önce bahsetti¤imiz birleflik, kitlesel ve militan sürecin bir parças› olmas› gerekti¤i aç›kt›r. Süreci tersine çevirecek politikalar›n kararl› ve militan durufl sergilemeksizin hayat bulmas› mümkün de¤ildir.


5

‹fiÇ‹/KÖYLÜ HABERLER

7-20 A¤ustos 2009

Tar›mda yeni y›k›m modeli bafllad›

Üretici ad›na karar alamazs›n›z!

Köylünün ve tar›m›n durumunu daha kötüye götüren reformlar›n emperyalist flirketlerin ç›karlar› için gerçeklefltirildi¤i gayet aç›kt›r.

Tar›m ve Köyiflleri Bakan› Mehmet Mehdi Eker yapt›¤› aç›klamada tar›mda reform niteli¤inde yeni bir stratejiye geçildi¤ini söyledi. “Tar›m havzalar› üretim ve destekleme modeli” ad› verilen uygulamaya göre tar›mda ürün ve havza bazl› destekleme yöntemi izlenecek. Buna göre belirlenen 24 ürün 30 bölgede en uygun oldu¤u yerlerde desteklenecek. Uygulama öncelikle bir veri bankas›n›n oluflturulmas›yla bafllayacak. Topra¤›n özellikleri, verimi, arazinin yap›s›, bölge iklimi ve nüfusuna dair bilgiler tek bir tuflla ulafl›labilecek flekilde depolanacak. Böylelikle bir tar›m ürününün yetiflebilece¤i en uygun toprak ve iklim özelliklerinin tespit edilerek burada desteklenmesini planlayan Bakanl›k, bu destekleme modelinin tar›mda verimlili¤i art›raca¤› iddias›nda. Her ürünün her yerde de¤il, verimli olabilece¤i yerlerde desteklenece¤ini söyleyen bakan Eker, projeyi “Tar›m alanlar›n›, mahsul profilini ve teflvik uygulamalar›n› radikal biçimde ilk defa rasyonel kriterlere göre de¤ifltiren bu proje devrim niteli¤inde” sözleriyle özetledi.

Y›k›m›n ad› “Tar›mda Reform” Devlet tar›m havzalar› üretim ve destekleme modeliyle tar›mda çal›flan nüfusu azaltmay›, tar›msal üretimini denetim alt›na

almay›, küçük ve orta ölçekli üreticiden deste¤ini çekmeyi, tar›m havzalar›n› serbest rekabet yöntemiyle tar›m flirketlerine açmay› hedeflemektedir. Türkiye’nin de imzac›s› oldu¤u Dünya Tar›m Örgütü tar›m sözleflmesi uyar›nca AB, IMF, DB gibi kurulufllar›n Türkiye’den yaflama geçirmesini istedikleri tar›m politikalar› bugün de telaffuz edildi¤i gibi geçmiflte de “Tar›mda reform” ad›n› takip eden “verimlilik artacak”, “çiftçi mutlu olacak”, “Türkiye tar›mda büyüyecek” sloganlar› ayn› flekilde ifade edilmifltir. 2000 y›l›nda Tar›m ve Köyiflleri Bakan› Hüsnü Yusuf Gökalp’in Tar›m ve Köy gazetesine verdi¤i demeçte, “Tar›m ve Köyiflleri Bakanl›¤› olarak ‘Tar›m Reformu’ çerçevesi alt›nda uygulamaya koydu¤umuz projelerdeki as›l hedefimiz; çiftçi ve üreticilerimizin gelirleri artt›r›larak refah düzeylerinin yükseltilmesidir” fleklindeki sözleri bugün “Tar›mda bir devrim yap›yoruz” diyen bakan Mehdi Eker’in sözlerinden hiç farkl› de¤il. Köylünün ve tar›m›n durumunu daha kötüye götüren reformlar›n emperyalist flirketlerin ç›karlar› için gerçeklefltirildi¤i gayet aç›kt›r. 22 Aral›k 1999 y›l›nda IMF’yle gerçeklefltirilen “stand by” anlaflmas›n›n 40. maddesinde uzun vadede tar›mda desteklerin kald›r›larak Do¤rudan Gelir Deste¤i’ne geçilece¤i ifade edilmektedir. 41. maddesi ise TMO’nun al›mlar›n› azaltmak için iç piyasa koflullar›n› serbest ticarete ve yabanc› piyasa fiyatlar›na göre belirlenmesi flart koflulmufltur. AB’nin Türkiye için haz›rlad›¤›, “1999 Düzenli Raporu”nda tar›mla ilgili de¤erlendirmelerde Türkiye’de tar›msal desteklemelerin fazla oldu¤undan ve d›fl piyasa-

Alpagut iflçileri al›nterlerinin karfl›l›¤›n› istiyor

En a¤›r koflullara sahip iflkolu olan madenlerde, düflük ücretle çal›flmaya karfl› iflçiler greve ç›kt›. Ustalar›n 800, usta yard›mc›lar›n›n 653 ve di¤er iflçilerin 567 TL ücret ald›¤› Türkiye Kömür ‹flletmeleri’nden özellefltirme yoluyla özel sektöre sat›lan Çelikler Alpagut Dodurga Linyit ‹flletmesi’nde 200’e yak›n iflçi greve ç›kt›. Greve ç›kan maden iflçileri günlüklerine 5 TL zam isterken Alpagut patronu ise bu talebi reddederek en fazla yüzde 8 zam yapaca¤›n› söylüyor. Patron, iflçilerin taleplerine karfl› bir yandan kulaklar›n› t›karken iflçiler, patronun Adana’dan iflçi getirdi¤ini söylüyorlar. Üstelik ustalara 1150, yard›mc›lar›na ise 1050 TL maafl vererek! ‹flin a¤›rl›¤›na dayanamayan Adanal› iflçilerin madenden ayr›ld›klar› Alpagut Madenleri’nde iflçilerin grevi sürerken patrondan ikinci bir teklif geldi¤i ö¤renildi. “‹leri gelen 10 iflçinin” iflten ç›kart›lmas› durumunda geri kalan iflçilerin tüm taleplerinin kabul edilece¤ini söyleyen patron, iflçilerin iflten ç›kart›lmas› kabul edilmezse sadece yüzde 12 zam önerdi. ‹flçilerin bu yeni teklife yan›t› ise net oldu: ‹flten ç›karma olmayacak, ücretlere ise günlük 5 TL zam! (H. Merkezi)

ya karfl› koruman›n yüksekli¤inden flikâyet edilmektedir. Dünya Bankas›’n›n 1998 “Tar›msal Destek Politikas› Önerileri: Reform ‹çin Öneriler” isimli raporunda Türkiye’den flunlar› istemifltir. ✔ Çiftçilerin gübre, tohum, yem vb üretim girdilerini piyasa fiyatlar›yla almalar› sa¤lanmal›d›r. ✔ Tüm tar›msal desteklerin yerine do¤rudan gelir deste¤i sistemine geçilmelidir. ✔ Çiftçilerin kay›t alt›na al›nmas› sa¤lanmal›d›r. ✔ Tar›msal ithalat ve ihracatta nicel k›s›tlama uygulanmamal›d›r. ✔ Destekleme fiyatlar› ve al›mlar› kald›r›lmal›d›r. Tar›msal ürün fiyatlar› dünya fiyatlar›na getirilmelidir. Tar›m Bakanl›¤›’n›n “Tar›m havzalar› üretim ve destekleme modeli” dedi¤i proje emperyalist flirketlerin bu isteklerini yerine getirmek için uygun ortam› haz›rlamas›ndan baflka bir fley de¤ildir. Emperyalist direktiflerin Türkiye’de nas›l yaflama geçirildi¤ine bakal›m.

F›nd›k üreticisinin kaderi tefeci tüccar›n insaf›na b›rak›l›yor Tar›mda yeni destekleme modeli ilk sinyallerini f›nd›kta verdi. F›nd›k üretiminde hedeflenenin üzerine ç›k›ld›¤›ndan yak›nan Tar›m ve Köyiflleri Bakan› bunun nedeni ruhsats›z üretim yapan alanlara ba¤lad›. Bu maksatla 236 bin dönüm ruhsats›z alanda f›nd›k ekimi yasaklanacak, bu alanlarda bulunan f›nd›k a¤açlar› teflvikle sökülecek. Üretici alternatif ürüne yönlendirilecek. Bu y›l f›nd›¤a hiç para ayr›lmazken ödemeler 2010 y›l›nda bafllayacak. Yani ruhsats›z alanlar tamamen yok edilirken ruhsatl› alanlar da 406 bin dönüme indirilmeye çal›fl›l›yor. F›nd›k hasad›n›n bafllamas›na günler kalan devletin art›k destek al›m› yapmayaca¤›n› duyurmas› üreticinin bu y›l daha fazla periflan olaca¤›n› gösteriyor.

Mehdi Eker

Çay üreticisini kim temsil ediyor?

Türkiye söküyor Avrupa dikiyor Türkiye’de ç›kard›¤› yasalarla “çiftçiden deste¤i çek”, “üretim alanlar›n› daralt” “az ekim çok ithalat politikas›n› uygula” diyen baz› Avrupa Birli¤i ülkeleri Türkiye’den f›nd›klar›n› sökmesini isterken Latin Amerika’da ve Avrupa’da f›nd›k ekimine h›z verdi. Tüm tar›m ürünlerinde oldu¤u gibi Türkiye’de f›nd›k sektörünü de bitirmeye çal›flan AB’li emperyalistler Türkiye’nin söz sahibi oldu¤u ürünlerde tekelini k›rarak onu tamamen ba¤›ml›laflt›rmay› amaçlamaktad›r. “Tar›m havzalar› üretim ve destekleme modeli”nin emperyalist tekeller için büyük f›rsat, köylüler içinse destekleme de¤il köstekleme modeli oldu¤u aç›kt›r. Devletin üreticiyi desteksiz b›rakmas› tefeci tüccar sömürüsünü katmerlefltirecek. Serbest piyasa koflullar›na terk edilen küçük ve orta üretici rekabet edemeyerek yok olurken havzalarda tar›m flirketleri yuvalanacak. (Ankara)

Otobüs floförleri yine sokakta Bursa Büyükflehir Belediyesi kendisine ait BURULAfi sar› belediye otobüslerine “belediye floförü al›yoruz” diyerek, Evin Tafl›mac›l›k denen tafleron flirkete 2007 Temmuz ay›nda iflçi ald›. ‹nsanca yaflayacak bir maafl vermemeleri ve çal›flma koflullar›n›n zorlu¤u sonucu, floförlerin TÜMT‹S’e üye olmalar› ile birlikte iflten at›lmalar› da bafllad›. fioförler, sendikal› olarak ifle dönmek için 2008 Haziran’›ndan, 2009 yerel seçimlerine kadar sokakta çeflitli eylem ve etkinlikler gerçeklefltirdi ve mücadelelerini sürdürdü. Ancak yerel seçimlerde yeni seçilen Belediye Baflkan› Recep Altepe’nin, sendika yetkilileri ile yap›lan görüflmede sorunu çözece¤ine söz vermesi ile eylemlerine ara veren floförler 4 ay geçmesine karfl›n herhangi bir geliflmenin olmamas› üzerine sendikalar›yla birlikte yine

sokaklara ç›kt›lar. 27 Temmuz günü Büyükflehir Belediyesi önünde TÜMT‹S, floför ve aileleriyle birlikte bir bas›n aç›klamas› yaparak, yeni Belediye Baflkan›’n›n sözünde durmas›n› ve Yarg›tay’›n ifle iade karar›n› yerine getirmesini istediler. Aç›klamay› yapan TÜMT‹S Genel Sekreteri Gürel Y›lmaz, talepleri yerine gelmedi¤ini ve BURULAfi Müdürlerinin “sendikadan istifa et” bask›s› sürdü¤ünü belirterek “422 gündür mücadele veriyoruz. Sorun görülene kadar da devam edece¤iz” dedi. (Bursa)

Son süreçteki yasalarla devlet, köylüyü tefecilerin kucaklar›na atmaktad›r. Köylünün son olarak tercih edece¤i kredi ve tefeciden faizle para çekme iflleri tar›m alan›nda gerçeklefltirilen emperyalist po-

Üretime yönelik gerçekleflen sald›r›lara karfl› Çay Üreticileri Sendikas› bir aç›klama yapt›. Üreticinin sorunlar›n›n sadece çay sat›fl›nda yaflanmad›¤›n›n belirtildi¤i aç›klamada Çay-Kur’un özellefltirilmesi için ilk ad›m›n “Ulusal Çay Konseyi” ile at›ld›¤›na ve oluflturulan bu kurumun Çay-Kur yerine ikame edilmek istendi¤ine de¤inildi. Bafl›nda AKP Milletvekili ve özel çay iflletmecisi Ali Bayramo¤lu’nun oldu¤u kurumda, üreticiyi temsil eden hiçbir flahsiyetin olmad›¤› da vurgulanarak kurumun verece¤i hiçbir karar›n ve uygulayaca¤› hiçbir politikan›n üretici lehine olmayaca¤› belirtildi. (H. Merkezi)

Köylüler mücadeleye Emperyalist politikalar kapsam›nda tar›ma yöneltilen sald›r›lar giderek artarken üreticinin sorunlar› bu sald›r›larla birlikte 盤 gibi büyüyor. GDO (Geneti¤i De¤ifltirilmifl Organizma) kapsam›nda zirai ilaçlarda gerçekleflen art›fl ve yine ç›kar›lan denetim yasalar› “halk›n g›da güvenli¤inin” kontrol alt›na al›nmas› gündemde yer al›yor. GDO üretimine karfl› Denizli Ziraat Odas› bir bas›n toplant›s› gerçeklefltirdi. Gerçeklefltirilen bas›n toplant›s›nda aç›l›fl konuflmas›n›n Güney Ziraat Odas› Baflkan› Nafiz Bozcao¤lu yapt›. Ard›ndan söz alan Denizli Ziraat Odas› Baflkan› Hamdi Gür, GDO tasar›s› yasalaflmas› halinde, ülkenin tar›mdaki yerel çeflitlili¤inin yok olaca¤›na ve buna ba¤l› olarak üreticinin topraklar›n› kaybedece¤ine de¤indi. Mevcut sald›r›lara karfl› üreticiyi harekete geçirmek için imza kampanyas› bafllatt›klar›n› vurgulayan Gür, tüm üreticileri harekete mücadeleye ça¤›rd›. (H. Merkezi)

Haklar›m›z için... Bursa’da sar› otobüs floförlerinin direnifli Haziran 2008’den bu yana kararl›l›kla sürüyor...

Peki, eflek buna raz› m›? Tar›ma yönelik sald›r› politikalar› ile giderek yoksullaflan köylülerin yaflad›klar› s›k›nt›lar bitmiyor. Ç›kar›lan tar›m yasalar› ile üretim art›k çok daha zor.

Yafl çay taban fiyat›n›n aç›klanmas›yla birlikte çay üreticilerinin beklentileri bir kez daha bofla ç›kt›. Düfltükleri borç batakl›¤›ndan kurtulmak için umutla hasat› bekleyen köylüler, üretim için yapt›klar› harcamalar›n dahi karfl›layamayacak durumda. Hat›rlanaca¤› gibi Çay-Kur ve Fiskobirlik’in özellefltirilmesi ile birlikte köylü giderek üretemeyecek duruma düflmüfltü. Köylüler bu s›k›nt›lar› yaflarken yafl çay üreticileri d›fl›nda herkes çeflitli oluflumlarda konufluyor, fikir yürütüyor, projeler üretiyor.

litikalar ile daha da artmaktad›r. Burdur’un A¤lasun ilçesinde ‹lhan Tafltekin adl› üretici kredi borcunu ödemedi¤i için haciz edildi. Üretim alan›nda köylünün ortak sorunlar›ndan biri olan kredi borcu üreticinin bo¤az›n› s›kmaktad›r. Tafltekin’e gelen haciz memurlar› Tafltekin’in elinde bulunan efle¤ini haczettiler. Haczedilen eflek, A¤lasun Hükümet Kona¤›’n›n önünde sat›fla sunuldu.

(H. Merkezi)

Antalya Serbest Çal›flma Bölgesi’nde yat imalat› yapan TSMM firmas›nda çal›flan iflçiler maafllar›n› alamad›klar›ndan kaynakl› iflyeri önünde bir oturma eylemi gerçeklefltirdiler. Her ay›n beflinde maafllar›n› ald›klar›n› belirten iflçiler, sosyal haklar›n›n engellendi¤ini ve iflten ç›kar›lmakla tehdit edildiklerini için eylemi gerçeklefltirdiklerini söylediler. Oturma eylemini yaklafl›k 100 iflçi gerçeklefltirdi. ‹çeride maafllar›n› alamayan iflçilerin oldu¤unu ve kriz döneminde iflten ç›kar›lmayla tehdit edildiklerini söyleyerek, içerideki arkadafllar›na direnifl ça¤r›s›nda bulunan iflçiler tehditlerin y›ld›ramayaca¤›n› belirttiler. TSMM Genel Müdürü Hakan Okan’›n “maafllar›n 10 gün gecikti¤i ve bu gecikmenin büyük bir gecikme olmad›¤›” söylemine iflçiler tepki gösterdi. ‹flyerlerinde sosyal haklar›n engellenmesine karfl› eyleme devam edeceklerini söyleyerek maafllar›n›n ödenmesini istediler. (H. Merkezi)


ÖZGÜRLÜ⁄ÜN SES‹

6

7-20 A¤ustos 2009

‹nsanl›k bu kez de Derecik Taburu’na gömülmüfltü! Toplu mezarlar, faflizmin gerçeklefltirdi¤i katliamlarda s›kça baflvurdu¤u bir yöntemdir. Dünyan›n birçok ülkesinde, hem geçmiflte hem de günümüzde hala hüküm süren tüm faflist yönetimler, yaratt›klar› iç ve d›fl düflmanlar›, en insanl›k d›fl› yöntemlerle katlettikten sonra, katliam›n izlerini yok etme ad›na, kolay ortaya ç›kmayaca¤›n› düflündükleri yerlerde, toplu mezarlara gömmeyi tercih ederler. ‹zleri en etkin yok etme biçimlerinden biri de cesetlerin, hiçbir parças› kalmayacak ya da tan›nmayacak biçimde yak›lmas› olsa da, toplu mezarlar her zaman daha “pratik çözüm” olagelmifltir. Hitler faflizmi hem yakma hem de toplu olarak gaz odalar›nda katletme yöntemini hayata geçirerek, faflizmin katliam yöntemlerine bir de gaz odalar›n› eklemiflti. Hitler faflizminin, komünistlere, Yahudilere, çingenelere, yani ari ›rktan olmayanlara ve fakat özellikle de sistem muhaliflerine dönük gerçeklefltirdi¤i soyk›r›m s›ras›nda hayata geçirdi¤i yöntemlerin büyük bölümünde, Ermeni soyk›r›m›ndan etkilendi¤i söylenir.

‹nsanl›k y›llard›r ayaklar alt›nda 1924’te fieyh Sait isyan› ile bafllayan, 1938 Dersim isyan›na kadar geçen sürede, çocuk-kad›n-yafll› denmeden, on binlerce Kürt, ak›l almaz yöntemlerle katledildi. 1990’l› y›llar, Kürt Ulusal Hareketi’ne karfl›

Gözalt›nda bir ölüm daha... Ülkemizde polis terörü durmak bilmiyor. Çeflitli bahanelerle polis taraf›ndan kimisi öldürülüyor kimisi ise a¤›r flekillerde yaralan›yor. Yap›lan bunca vahflete ra¤men egemenler kolluk güçlerini korumakta eksik kalm›yorlar. Son olarak ‹zmir’in Gümüflpala Semti’nde ç›kan kavga sonucu polisler taraf›ndan gözalt›na al›nan 24 yafl›ndaki Abdurrahman Sözen karakolda “hayat›n› kaybetti.” ‹ddiaya göre Sözen, “polisin silah›n› ele geçirerek intihar etti”. Yap›lan otopsi raporunda ise intihar ihtimalinin az oldu¤u ve kamera kay›tlar›n›n incelenmesine karar verildi. Sözen’in annesi Emine Sözen polisin ev bask›n›nda, o¤lunun ayakkab›s›n› dahi giymesine f›rsat vermeden tekme tokat arabaya konularak, gözalt›na ald›¤›n› söyledi. O¤lunun polisler taraf›ndan öldürülmüfl olabilece¤ini ifade eden anne Sözen, “O¤lum karakola sa¤lam girdi ancak cenazesi ç›kt›. Ayakkab›s›n› dahi giymesine izin vermeyen polisin su verdi¤i ve o esnada polisin silah›n› alarak intihar etti¤i iddias› inand›r›c› gelmiyor” dedi. Abisi Ramazan Sözen ise kardeflinin herhangi bir psikolojik sorunu bulunmad›¤›n› vurgulayarak, “Kardeflim pasaport ifllemlerini tamamlam›flt›. Bir hafta sonra çal›flmak için Almanya’ya gidecekti. ‹ntihar edecek herhangi bir durumu yoktu. Kardeflim gözalt›na al›nd›¤› gün uzun saçl› Mehmet isimli bir polis taraf›ndan ‘Seni gebertece¤im, seni yaflatmam’ gibi tehditlerde maruz kald›¤›na flahit oldum. Kardeflimi polisler öldürdü” diye konufltu. Yap›lan katliamlar›n görmezlikten gelinmesi elbette flafl›lacak bir durum de¤ildir. Egemenlerin kolluk güçlerini koruma yöntemleri tükenmemektedir. Bu ne ilk ne de sondur. Sözen’in ölümünden sonra istenen kamera kay›tlar› olmad›¤›n› iddia edildi. (H. Merkezi)

topyekun imha hareketinin, a¤›rl›kl› olarak kontrgerilla yöntemleri ile gerçeklefltirildi¤i y›llar oldu. Faflist TSK, bu y›llar boyunca bölgede uygulanan OHAL’in de verdi¤i yetki ve güce dayanarak, insanl›k ad›na var olan tüm de¤erleri ayaklar alt›na almaktan çekinmedi. Bu süreçte hayata geçirilen katliamlar› gözlerden saklaman›n arac› ise, bir kez daha toplu mezarlard›. Hem de TSK’n›n taburlar›n›n bulundu¤u alanlar›n içine aç›lan toplu mezarlard› bunlar. Varl›¤› bilinen ama bir türlü “ispatlanamayan” toplu mezarlar, son dönemde h›z›n› art›ran egemen s›n›flar aras› hegemonya mücadelesiyle birlikte bir bir a盤a ç›k›yor.

Devlet vatandafl›n› öldürür de toplu mezara da koyar! Ortaya ç›kan son toplu mezar ise, Hakkâri’nin fiemdinli ilçesine ba¤l› Ortaklar (Bêsosin) Köyü Ormanc›k (Bêgalte) Mezras›’na 1994 y›l›nda askerlerin yapt›¤› bask›nda gözalt›na al›nd›ktan sonra kendilerinden haber al›namayan ve ailelerinin tüm giriflimleri sonuçsuz kalan 12 köylüye ait. Ortaklar Köyü’nde bulunan jandarma karakoluna ba¤l› askerler, 24 Temmuz 1994 tarihinde yaflanan bir çat›flman›n ard›ndan Ormanc›k Mezras›’na bask›n düzenler. Bask›nda 14 köylü gözalt›na al›n›r. Gözalt›na al›nanlardan Kerem ‹nan köy meydan›nda, Aflur Seçkin ise mezraya

ba¤l› Habufl Tepesi’nde öldürülür. Di¤er 12 kifli ise Derecik (Rubarok) Taburu’na götürülür ve burada günler süren iflkenceden sonra katledilerek, tabur içinde aç›lm›fl olan genifl bir çukura gömülür. Köye yap›lan bask›n›n tan›klar›, ayr›ca hamile kad›nlar›n dövüldü¤ünü, hatta bunlardan birinin dayak s›ras›nda çocu¤unu düflürdü¤ünü, daha sonra ise köydeki evlerin, hayvanlarla birlikte atefle verildi¤ini söylüyorlar. Gerek köylülerin gerekse ‹HD’nin ayn› y›llarda yapt›klar› baflvurular sonuçsuz kalm›fl. Dönemin baflbakan› ve kontrgerillan›n “anas›” Tansu Çiller, olay›n üstünün örtülmesi için özel bir çabaya girerken, ‹nsan Haklar› ‹nceleme Komisyonu Baflkan› “sosyal demokrat” Sema Piflkinsüt de iddialar›n pefline düflmemeyi “tercih” etmiflti. Ayn› y›llarda cumhurbaflkan› olan Demirel ise, tüm kontrgerilla katliamlar›nda oldu¤u gibi, bu olayda da kendini kontrgerillaya siper ederek, konuyu kendisine tafl›yanlara, “devlet vatandafl›n› öldürmez” cevab›n› vermifl. Ortaya ç›kan bu toplu mezarlar, devletin vatandafl›n› sadece öldürmekle kalmay›p, ordusunun taburu içinde açt›¤› çukurlara gömerek, katliamlar›n› örtbas etmeye çal›flt›¤›n›n da somut kan›t› olmakta. Derecik Taburu’na gömülenlerin korucu olmalar› ise, meselenin bir baflka boyutuna

dikkat çekmeyi gerektiriyor. Kendi ulusuna karfl› silahlananlar, yine ellerine silahlar› verenler taraf›ndan katledilmifller, bir anlamda da ihanetlerinin kurban› olmufllard›r. Bu katliamlar›n ortaya ç›kmas›na gelince, bu ne kontr-gerillan›n da¤›t›lmas› ne de katliamlar›n gerçek sorumlular›n›n a盤a ç›kar›laca¤› anlam›na gelmektedir. Bir yandan emperyalist patentli Kürt aç›l›m› buna zorlarken, di¤er yandan faflist devletin temel dayanaklar›ndan biri olan TSK içinde, yine emperyalistlerin konjonktürel ç›karlar› do¤rultusunda bir yeniden yap›land›rma söz konusudur. Toplu mezar vb. olaylar›n, bu yeniden yap›land›rmada aktif görev ald›¤› art›k iyide iyiye netlik kazanan Taraf Gazetesi’nce a盤a ç›kar›lmas› ise, tesadüf de¤ildir!

“Adli T›p’›n kendisi Adli T›p’l›kt›r!” Devletin faflist niteli¤i ve zaten ezilenin iktidar olmad›¤› toplum düzeni, “yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤›” önündeki en büyük engeldir. Çünkü, ancak gerçek halk demokrasisinin oldu¤u bir yerde, halk ad›na “ba¤›ms›z” kararlar verilebilecektir. Son günlerde, hak gasp› ve “ölüm kararlar›” nedeniyle burjuva medyada dahi kendisine çokça yer verilen Adli T›p Kurumu’nun (ATK) yap›lanmas›, incelenmesi gereken bir olgudur. “Yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤›”na, yap›lanmas›n›n bafl›ndan sonuna kadar ayk›r› olan ATK’n›n do¤rudan Adalet Bakanl›¤›na ba¤l› oldu¤unu ve Adalet Bakanl›¤›n›n da devletin bir kurumu oldu¤unu göz önünde bulundurursak, bunu daha net görmüfl oluruz. Yani Adalet Bakanl›¤›, ATK arac›l›¤›yla do¤rudan yarg›ya müdahale edebilmektedir. Bu da zaten var olmayan “yarg› ba¤›ms›zl›¤›”n›n, aç›ktan çi¤nenmesi anlam›na geliyor. Nas›l m›? Yarg› taraf›ndan ATK’n›n, 4810 say›l› Adli T›p Kurumu Kanunu ve CMK’n›n 64/3 hükmünde “resmi bilirkifli” olarak tan›nmas›na dayanarak… Yani ATK, “resmi bilirkifli” olarak, yarg› süreçlerinde adli rapor gerektiren davalarda verdi¤i raporlarla karar› etkiliyor, bu da, kurumun ba¤l› oldu¤u bakanl›¤›n yarg› süreçlerindeki kararlara müdahale edebilme hakk› oldu¤unu gösteriyor. Ayr›ca devlete ba¤l› bu “resmi bilirkifli” (ATK), “devlet bilirkiflisi” olarak halk ad›na yap›lmas› gereken yarg›lamalarda devlet ad›na kararlar verdiriyor. Bu da egemenlerin “adaletini” pekifltiriyor!

Dikkat çekilmesi gereken di¤er bir nokta: ATK çal›flanlar›n›n haz›rlad›klar› raporlar›n, bilimsel ve akademik yeterliliklerinden dolay› de¤il, devlete ba¤l› bir “çal›flan” olduklar› için di¤er uzman raporlar›ndan daha üstün say›lmas›d›r. (Güler Zere özgülünde yaflananlar bu gerçe¤e bir örnektir!) Bu durum, yarg›n›n, raporu adli sonuç için de¤il, sadece devletin verilmesini uygun gördü¤ü karar› ö¤renmek için istedi¤ini gösterir. Devletin faflist niteli¤i ve zaten ezilenin iktidar olmad›¤› toplum düzeni, “yarg›n›n ba¤›ms›zl›¤›” önündeki en büyük engeldir. Çünkü, ancak gerçek halk demokrasisinin oldu¤u bir yerde, halk ad›na “ba¤›ms›z” kararlar verilebilecektir. Bugün bu koflullarda, devlet, ATK arac›l›¤›yla istedi¤ini “cennete” istedi¤ini “cehenneme” gönderebilmektedir.

Adli T›p la¤vedilsin! 23 Temmuz günü ‹stanbul Tabip Odas›’nda bir araya gelen TTB, SES, Adli T›p Uzmanlar› Derne¤i (ATUD), TH‹V, ‹HD ve ÇHD; Adli T›p Kurumu tart›flmalar›na iliflkin bir bas›n toplant›s› düzenlediler. ATK’n›n toplum nezdinde

tüm güvenirlili¤ini yitirdi¤inin belirtildi¤i toplant›da bugünkü ATK’nin la¤vedilerek yeniden yap›land›r›lmas› gerekti¤i vurguland›. TTB ad›na konuflan Prof. Dr. Gençay Gürsoy, ATK’n›n, Hüseyin Üzmez ve Güler Zere davalar›nda oldu¤u gibi çifte standartl› raporlar haz›rlad›¤›n› söyledi. ATUD ad›na söz alan Serhat Gürp›nar, defalarca ATK’n›n yanl›fl kararlar› için 盤l›k att›klar›n›, bu 盤l›klar›n ma¤durlar›n 盤l›¤› oldu¤unu ancak devletin buna kulak t›kad›¤›n› söyledi. SES Genel Baflkan› Bedriye Yorgun ise, “ya davulcuya ya zurnac›ya” denilerek suçu meflrulaflt›ran bir siyasi iktidar›n bu sorunu çözemeyece¤ine inand›klar›n› söyledi. ATK’daki sorunlar›n en baflta “kadrolaflma” sonucu oldu¤unu söyleyen Yorgun, flunlar› ekledi: “Art›k flunu aç›kça söyleyebiliriz; Adli T›p, Adli T›p’l›k olmufltur ve bir an önce masaya yat›r›lmas› gerekmektedir.” Bu sorunun yeni bir fley olmad›¤›n› hat›rlatan TH‹V sözcüsü Prof. Dr. fiebnem Korur Fincanc›, barda¤› tafl›ran son damlan›n tutsak ‹smet Ablak’›n yaflam›n› yitirmesi oldu¤unu söyledi. (‹stanbul)

“Kürt aç›l›m›”nda ilk ad›m! Devlet; hangi konuda olursa olsun, ne zaman a¤z›n› “iyi fleyler olacak, flu aç›l›m›, bu paketi” diye açm›flsa mutlaka ard›ndan hep katliamlar, cinayetler, operasyonlar, zamlar vs. gelmifltir/gelmektedir. Son zamanlarda egemenlerin temsilcilerinin dillerinden düflürmedi¤i, paral› kalemflorlar›n göklere ç›kard›¤› “Kürt aç›l›m›” da bu gerçeklikten ba¤›ms›z de¤ildir elbette! Kürtler, bu devletin kendilerine uygulad›¤› zulüm yüzünden binlerce ac›y› yüreklerine ekmifllerdir. Bu yeni “aç›l›m” da, zulüm görenlerin ruhunu okflayan yüzünün arkas›nda birçok zulmü saklayarak Kürtlerin karfl›s›na dikilmifltir. Daha “aç›l›m” tam olarak dahi aç›lmam›flken, gerçek yüzünü göstermeye bafllam›flt›r. fi›rnak’›n Beytüflflebap ilçesi ile I¤d›r’da yaflanan cinayetler bunun birer kan›t›d›r. Beytüflflebap’ta, Necman Ölmez ve Ferhat Edifl adl› iki DTP üyesi, bafllar› ezilmifl ve kurflunlanm›fl bir halde bulundu. Cinayetin ifllendi¤i yere gelen ölenlerin yak›nlar› “deliller zarar görür” denilerek alana yaklaflt›r›lmazken savc›l›k ve olay yeri inceleme ekibi bu “delillerin zarar görmemesi” için yapt›klar› üstünkörü incelemenin ard›ndan olay yerinden ayr›ld›. Ancak sonradan alana girenler olay yerinde sadece askerlerin kulland›¤› M-16 mermisi buldular. Oysa DTPlilerin ticari bir tart›flmaya kurban gittikleri söyleniyordu. I¤d›r’da ise araçlar› özel harekât timi taraf›ndan durdurulan befl DTPli önce yere yat›r›larak arand› sonra da gözalt›na al›nd›. Ancak bu uygulamaya karfl› ç›kan bir DTP üyesi genç, boynundan vurularak yol kenar›ndaki dereye at›ld›. Gözalt›na al›nanlar avukatlar›yla görüfltürülmüyorlar. ‹nsanl›k d›fl› cinayetler ve artan bask›lar… ‹flte devletin sözünü etti¤i “Kürt aç›l›m›” bundan ibaret! (H. Merkezi)

Gebze’de bar›nma hakk› mitingi Son y›llar›n en büyük rant projelerinden biri olan Kentsel (Rantsal) Dönüflüm Projesi kapsam›nda bar›nma haklar›n› korumak için örgütlenen, Gebze Cumhuriyet ve Adem Yavuz Mahallesi halk›, bu rant projesine karfl› bir miting gerçeklefltirdi. Mitinge, evlerinden ç›kart›lmak istenen Ar›zl› Mahallesi depremzedeleri ve Dikmen Vadisi halk› da kat›ld›. 27 Temmuz’da gerçeklefltirilen miting, kitlenin Gebze Trafo Meydan›’nda toplanarak, yürüyüfle geçmesi ile bafllad›. Yaklafl›k bin kiflinin kat›ld›¤› yürüyüfl, polis taraf›ndan engellenmeye çal›fl›lsa da, baflar›lamad›. Yürüyüfle, Gebze halk› yo¤un bir kat›l›m sa¤larken, çevrede bulunan evlerin balkonlar›ndan da alk›fllarla destek verildi. Yaklafl›k 1 saat süren yürüyüflün ard›ndan, bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Ayr›ca mitinge kat›lan Dikmen Vadisi halk› ve Ar›zl› sakini depremzedeler ad›na da birer konuflma yap›ld›. Mitingde konuflma yapanlardan biri de, Dikmen Vadisi Bar›nma Hakk› Bürosu avukatlar›ndan Ender Büyükçulha idi. Büyükçulha yapt›¤› konuflmada “Biz Melih Gökçek’e karfl› tam 4 y›l mücadele ettik ve sonunda mücadelemizi kazand›k. Mücadelenize engel olmaya çal›flacaklar, kardefli kardefle düflürecekler, birlik olursan›z kimse sizi yenemez. Mücadelenizde her zaman yan›n›zday›z. Siz daha flansl›s›n›z ki tapular›n›z var. Dikmen Vadisi halk›n›n tapusu bile yoktu ama onlar çok iyi biliyorlard› bar›nma haklar›n›n oldu¤unu. Bar›nma hakk›n› biz Ankara’ya ö¤rettik, bütün Türkiye’ye de ö¤retiriz” dedi. Miting, kitlenin bar›nma haklar› için mücadele edecekleri sözü vermesi ve konuflmalar›n ard›ndan çekilen halaylarla sona erdi. (Kartal)

Baz istasyonu ‘halka ra¤men’ kurulamad›! Sistemin, kâr h›rs› u¤runa insan yaflam›n› hiçe sayan özü kendini her alanda hissettiriyor. Bu özün temel al›nmas›na dayal› pratiklerden birini de, halk›n yaflam alanlar›n›n tam orta yerine kurulan baz istasyonlar› oluflturuyor. Bina sahiplerinin, üç-befl kurufla yapt›klar› anlaflmalarla kurulan baz istasyonlar›, yayd›klar› yüksek dozda radyasyonla birlikte, uzunca zamand›r halk›n sa¤l›¤›n› tehdit etmeye devam ediyor. Ancak baz istasyonlar›n›n oluflturdu¤u bu tehlike, yoksul semtlerdeki halk taraf›ndan gi-

derek daha fazla bilince ç›kar›l›yor. En son Kocaeli Derince Ç›narl› Mahallesi’nde de yafland›¤› gibi, halk art›k birilerinin kâr h›rs› u¤runa, sa¤l›klar› ile oynamas›na izin vermiyor. Ç›narl› Mahallesi halk›, mahalledeki bir arazinin üzerine baz istasyonu inflaat› bafllay›nca, inflaat› engellemek için harekete geçti. Mahalle halk›n›n tepkisi üzerine inflaat›n temelini kazan kepçeler mahalleyi terk etti. Ancak üç gün sonra çevik kuvvet polisleri eflli¤inde geri geldi. Turkcell’e ait bir baz istasyonu kurmaya çal›flan inflaat ekipleri, polis deste¤inde temeli

kazmaya devam edince, halk kepçelerin önünü kesti. Bu geliflme üzerine halka sald›ran polis, iki kifliyi gözalt›na ald›. Ancak ne polis sald›r›s› ne de gözalt›lar, halk›n tepkisini engelleyebildi. Polisle halk aras›nda uzunca süre arbede yaflanmas› üzerine, baz istasyonu inflaat›n›n durduruldu¤u aç›kland›. “Kanser olmak istemiyoruz” diyen mahalle halk›, flimdi imza toplayarak, zaten ruhsats›z oldu¤unu ö¤rendikleri baz istasyonu inflaat›n›n, tamamen iptal edilmesi için mücadele ediyor. (Kartal)


7

‹NSAN HAKLARI

7-20 A¤ustos 2009

Hapishanelerde insanlar ölüme mahkûm ediliyor! S›n›f mücadelesinin karargâhlar›ndan biri olan hapishanelerde, halk düflmanlar›, korkulu rüyas› devrimcileri önce tabutluklara koydu sonra da hepsini ölüme mahkûm etti. Bugün bu tabutluklar, devrimcileri birer birer ölüme yolluyor. Bu güzel insanlar, bir bir cinayete kurban gidiyor. Hasan Kert, ‹smet Ablak ve daha onlarcas›… Devlet eliyle yavafl yavafl öldürüldü onlar. Hastayd›lar, kimi kanser kimi engelli… Hepsi hapishanelerin sa¤l›ks›z koflullar›nda çeflitli hastal›klara yakaland›lar. Bilerek tedavi edilmediler. fiimdi ölüm s›n›r›ndalar. ‹nayet Mete, Erol Zavar, Aynur Epli, Gülazer Ak›n, Samet Çelik, Bekir fiimflek, Gazi Da¤, Halil Günefl, Halil Y›ld›z, Memduh Y›ld›z, ‹smet Ayaz, Nizamettin Akar, Yusuf Kaplan, ‹zzet Turan, Mustafa Gök, Nesimi Kalkan, Rasim Aflan, Remzi Ayd›n… Hepsi hasta, hepsi ölümle pençelefliyor. Devlet bilinçli bir flekilde onlar›n ölüme sürüklüyor ve seyrediyor! Güler Zere de bu tutsaklardan biri. Yani devrimci; egemenlere karfl› halk›n yan›nda yerini alm›fl ve bu u¤urda tutsak düflmüfl. Durumu en a¤›r olanlardan biri. Yaflama flans› çok düflük ama hala tutsak yani “ölüm”le cezaland›r›ld›. Hapishane koflullar›nda yakaland›¤› kanser hastal›¤› yine ayn› yerde onu ölüm derecesine gelene kadar ilerledi. fiimdi Adana’da Balcal› Hastanesi’nin penceresiz mahkûm ko¤uflunda, ölümü bekliyor. Ama dedik ya o bir

devrimci yani halk için savaflan biri! O yüzden de yaln›z b›rak›lmad› yoldafllar› ve dostlar› taraf›ndan. Bir anda hapishanelerin zulmünün yüzü oldu. Birçok insan›n yüzünü tekrar hapishanelere yöneltti. Hasta ve yorgun bedeni tüm

iflkence, tecrit ve hak gasplar›n›n flahidi oldu. Türkiye’nin her yerinde Güler ve di¤er hasta tutsaklar için çeflitli eylemler düzenlendi. ‹stanbul’da, Dersim’de, Adana’da, Mersin’de… Onlar yaln›z de¤iller çünkü!

Temmuz günü 226. haftada da alanlardayd›. Bu hafta yap›lan eylemde fiemdinli Derecik ‹ç Güvenlik Taburu’nda yaflananlar protesto edilerek dönemin tabur komutan› Yarbay Ali Çamurcu ve Astsubay Fatih Akçay’›n yarg›lanmas› istendi. Bas›n aç›klamas›n› okuyan ‹HD ‹stanbul fiubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Efe, zorunlu göç politikalar›n›n artt›¤›na ve göç etmeyenlerin ise zorla koruculaflt›rmaya çal›fl›ld›¤›na vurgu yapt›. 227. Hafta Kay›p aileleri eylemlerinin 226. haftas›nda Galatasaray Lisesi önünde eylem yapan demokratik kitle örgütlerinin eylem alan›na ku-

CMP’den hasta tutsaklar için ça¤r› Geçti¤imiz ay, yapt›¤› bir bas›n aç›klamas› ile kuruluflunu ilan eden Cezaevleri Merkezi Platformu(CMP), hasta tutsaklara iliflkin bir aç›klama yaparak devrimci, demokratik ve ilerici kamuoyuna duyarl›l›k ça¤r›s› yapt›. Son 6 ay içersinde 7 tutsa¤›n tedavi edilmeyerek katledildi¤ine de¤inilen aç›klamada, “hapishane idareleri cumhuriyet savc›l›klar› ve adli t›p kurumu (teflhis ve tedavi merkezleri) anlay›fl birli¤i içinde hareket etmektedir. Güler Zere örne¤inde bu iflbirli¤i tüm ç›plakl›¤› ile gözler önüne serilmifltir. 4. evre kanser hastas› olan Güler Zere’nin tedavisinin tutukluluk koflullar›nda mümkün olmad›¤›, ciddi yaflam riski bulundu¤u nedeniyle derhal tahliye olmas› gerekti¤i yönünde 4 ayr› rapor bulunmas›na ra¤men, Elbistan Cumhuriyet Savc›s› Orhan Irmak taraf›ndan Zere ‹stanbul Adli T›p Kurumu 3. ‹htisas Dairesi’ne sevk edilmifl ve buradan “tutuklu-

✔ ‹çerde ve d›flar›da hücreleri parçalaman›n bilinci ile hapishanelerdeki sald›r›lar protesto edildi ve tutsaklar›n yaln›z olmad›¤› 31 Temmuz Cuma günü yap›lan bir yürüyüfl ile gösterildi. Zere ve di¤er hasta devrimci tutsaklar›n serbest b›rak›lmas› amac›yla yap›lan yürüyüfle 42 kurum kitlesel destek verdi. Taksim Tramvay Dura¤›nda biraraya gelen kitle Galatasaray Lisesi’ne do¤ru yürüyüfle geçti. ‹stiklal Caddesi’ni kapatan kitle “Kanser hastas› Güler Zere’ye ÖzgürlükHasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n” yaz›l› pankart açt› ve “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Hasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n”, “Erol Zavar’a özgürlük” sloganlar›n› hayk›rd›. Oldukça coflkulu geçen eyleme çevrede bulunan kitle alk›fllar› ile destek verdi. Galatasaray Lisesi’ne var›ld›¤›nda ise cadde yol boyu kesilerek konuflmalar yap›ld›. Bas›n metnini okuyan ÇHD ‹stanbul fiubesi Yönetim Kurulu üyesi Taylan Tanay, Güler Zere’nin durumunun oldukça kötü oldu¤unu ve derhal serbest b›rak›lmas› gerekti¤ini söyledi. (‹stanbul)

1 A¤ustos günü Erol Zavar’a Yaflama Hakk› Koordinasyonu taraf›ndan çeflitli illerde yap›lan eylemlerde hasta tutsaklara uygun tedavi koflullar›n›n yarat›lmas› gerekti¤i belirtilerek, hastal›k durumu ciddi olanlar›n serbest b›rak›lmas› istendi. ‹stanbul’da Galatasaray Meydan›’nda biraraya gelen kitle Güler Zere, A. Samet Çelik ve Erol Zavar’›n serbest b›rak›lmas›n› istedi. Koordinasyon ad›na yap›lan bas›n aç›klamas›nda konuflan Yeflim Kantekin, “Devlet yetkililerini uygulad›klar› çifte standarda son verip a¤›r hasta olan tutsaklar›n tedavilerinin uygun koflullarda yap›labilmesi için tahliyelerine karar verilmesine ça¤›r›yoruz” dedi. Ankara’da ise Adli T›p Kurumu ve Adalet Bakanl›¤›’na “beyaz kefen” gönde-

rildi. Koordinasyon üyeleri K›z›lay Postanesi önünde bas›n aç›klamas› yapt›. “AKP ve Adli T›p hukuka bilime göre de¤il, devrimci düflmanl›¤› ile karar veriyorlar” pankart› açan kitle ad›na aç›klama yapan Genel-‹fl Genel Baflkan› Erol Ekici, tecridin kald›r›lmas›n› istedi. ‹zmir’de de Konak Eski Sümerbank önünde bir araya gelen kitle “Tecrit öldürür, dayan›flma yaflat›r! Güler, Samet, Erol’u yaflatal›m” pankart› açt›.

Güven Park’ta yap›lan bas›n aç›klamas›na

luk flartlar›na devam edilmesi” yönünde rapor haz›rlat›lm›flt›r. Dr. Nur Birgen’in bafl›nda oldu¤u 3. ‹htisas Dairesi Susurluk hükümlüsü ‹brahim fiahin gibi kontra fleflerinin tahliye edilmesini sa¤layan raporu haz›rlam›flt›r. Ölüm Orucu eylemi gerçeklefltirdi¤i nedeni ile Wernike Korsakof hastas› olan ve hapis yatamayacak durumda olan hastalar hakk›nda “hapis yatabilir” raporlar› veren yine ayn› kiflinin bafl›nda oldu¤u 3. ‹htisas Dairesi’dir. Kontrgerilla art›klar› bu flekilde bir bir tahliye edilirken devrimci tutsaklar ölüme gönderilmektedir” denildi. CMP taraf›ndan yap›lan aç›klama “Baflta Güler Zere olmak üzere, Samet Çelik, Erol Zavar, Aynur Epli, Gazi Da¤, Gülizar Ak›n, Halil Günefl, Halil Y›ld›z, ‹smet Ayaz, Memduh K›l›ç, Nizamettin Akar olmak üzere yaflam tehlikesi bulunan tutsaklara özgürlük talebini daha yüksek sesle hayk›ral›m” ça¤r›s›yla son buluyor.

✔ Ankara’da da eylem yapan Güler Ze-

“Hasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n”,

re’ye Özgürlük Platformu, hapishanelerden cenaze almak istemediklerini ve ad›nda adalet geçen bir bakanl›¤›n koltu¤una heves edip oturanlar›n adil davranmalar›n› söyledi.

“Yaflas›n devrimci dayan›flma” sloganla-

rulan 3G tan›t›m paneli k›nand› ve eylem daha dar bir alanda gerçekleflti. Oturma eyleminde konuflma yapan Emine Kaya, babas› Ahmet Kaya ve amcas› Mahmut Kaya’n›n 1996’da bir gece vakti askerler taraf›ndan gözalt›na al›nd›¤›n› ve bir ma¤arada infaz edildi¤ini belirtti. Kaya’n›n ard›ndan konuflma yapan kay›p yak›n› Güler Bu¤day kay›p yak›n› ve bar›fl annesi olarak kay›plar› buluncaya kadar mücadele edeceklerini ve sorumlular›n bu kararl›l›k karfl›s›nda derhal yarg›lanmas›n› istedi. Kay›p yak›nlar›n›n konuflmas›n›n akabinde bas›n metnini okuyan kay›p Tolga Baykal Ceylan’›n annesi Kadiriye Baykal Cey-

lan 29 Kas›m 1995’te gözalt›na al›narak infaz edilen Emin Aslan ve Süleyman Seyhan’›n faillerinin Ergenekon kapsam›nda yarg›lanmas›n› istedi. (‹stanbul)

ve zaferle, adlar›n› halk›m›z›n ba¤r›na kaz›d›lar. Ölümü her an yenilgiye u¤ratarak büyüyen direniflte flehitler kervan›na kat›lan 12 yi¤it devrimci direniflin 13. y›l›nda gerçeklefltirilen eylemle an›ld›. Bu vesile ile birçok ilde yap›lan eylemlerle ’96 Ölüm Orucu ve Süresiz Açl›k Grevi flehitleri an›ld›. ‹stanbul’da ise TUYAB taraf›ndan yap›lan eylem, saat 15.00’de Yenibosna Cemevi’nden bafllayan yürüyüfltü. “96 Ölüm

r›n› atarak, Güler Zere’nin resimlerini ve hasta tutuklu ve hükümlülerin isimlerinin bulundu¤u temsili tabut tafl›d›.

Ç›plak aya¤a arama sald›r›s› Hapishanelerden mahkeme ve hastanelere götürülüp getirilen devrimci tutsaklara yönelik rutinleflen sald›r›lara bir yenisi daha eklendi. Sincan 1 Nolu F tipinde tutuklu bulunan Halil fiahin, Yaflar ‹nce, Tayyar Ero¤lu ve Cengiz Kahraman 31 Temmuz günü mahkemeye götürülürken jandarma sald›r›s›na u¤rad›lar. Mahkemeye getirilirken zaten ayakkab›lar› zorla ç›kar›l›p aranan tutsaklar›n ç›plak haldeki ayaklar› da aramaya tabi tutulmak istendi. Ayaklar›n› havaya kald›rmalar›n› altlar›n› kontrol edeceklerini söyleyen jandarman›n tavr›n› mant›k d›fl› ve keyfi oldu¤u gerekçesiyle kabul etmeyen tutsaklar zorla arkadan kelepçelenip yerde tekmelendiklerini ifade ettiler. Mahkemede bu durumdan flikâyetçi olan ve suç duyurusunda bulunan Halil fiahin, ayaklar› ç›plak oldu¤u halde

96 Ölüm Orucu flehitleri ölümsüzdür Ölüm Orucu ve süresiz Açl›k Grevi direniflinin 63. gününde 21 Temmuz 1996’da Ümraniye E Tipi Hapishanesi’nde Aygün U¤ur ilk flehit oldu. Bedel ödemenin ve ödetmenin verdi¤i inançla devam eden direniflte Altan Berdan Kerimgiller, ‹lginç Özkeskin, Hüseyin Demircio¤lu, Ali Ayata, Müjdat Yanat, Tahsin Y›lmaz, Ayçe ‹dil Erkmen, Yemliha Kaya, Hicabi Küçük, Osman Akgün ve Hayati Can flehitler kervan›nda yerlerini alarak direnifl

Erol Zavar’a özgürlük!

çok say›da kurum da destek verdi. Kitle

Gerçekleri gizleyemezsiniz! 226. Hafta Önce katlimizi istediler, flimdi de ihanetimizi… Bir bir yok ettiler arkalarda analar› gözü yafll› b›rakarak, evlatlar›n›n ak›betini dahi söylemeyerek. Kimisi asit kuyular›na, kimisi ise akla dahi gelmeyecek bir topra¤›n alt›na. Y›llard›r ülkemiz topraklar›nda çeflitli milliyetlerden halk›m›za yönelik bugüne kadar onlarca katliam gerçeklefltirildi. Diller, kültürel, e¤itimler yasakland›, yozlaflt›rma ve asimilasyon politikalar› ile toplum ajanlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›. Durum böyle olunca halk›n içine ekilen nifak tohumlar› kara kara büyümeye bafllad›. Her hafta Cumartesi günü saat 13.00’de eylemlerini devam ettiren kay›p yak›nlar› 25

Güler Zere’ye özgürlük

Orucu ve Süresiz Açl›k Grevi fiehitleri Ölümsüzdür” pankart› açan kitle, flehitlerin resimlerinin oldu¤u dövizleri tafl›yarak yürüyüfle geçti. Yürüyüfl Yenibosna Mezarl›¤›’ndaki Osman Akgün’ün mezar› bafl›nda sona erdi. Burada Akgün flahs›nda tüm devrim flehitleri ad›na sayg› duruflu gerçekleflti. Ard›ndan TUYAB ad›na yap›lan aç›klamada 12 k›z›l karanfilin direniflin simgesi oldu¤u ve ülkemiz hapishanelerinde düflmana karfl› kald›r›lan isyan

jandarman›n “ya aya¤›n› kald›r›rs›n ya da arkadan kelepçeleriz” fleklinde tehdit etti¤ini, kabul etmedikleri için hakarete u¤ray›p darp edildiklerini anlatarak, sevkler s›ras›nda yap›lan aramalar›n art›k sald›r› gerekçesi haline getirildi¤ini vurgulad›. Ayr›ca avukat›n›n hapishaneye gönderdi¤i dosyan›n cezaevi yönetimi taraf›ndan kendisine verilmedi¤ini belirten fiahin, savunma hakk›n›n bu flekilde engellenmek istendi¤ini söyledi. Suç duyurusunda bulunmalar›na ra¤men flikâyetlerinin iflleme konulmad›¤›n›, vücutlar›ndaki darp izleri iyilefltikten sonra adli t›pa sevk edildiklerini dile getiren fiahin, “bunlar göstermektedir ki cezaevi, mahkeme, jandarma bir bütün olarak hareket etmektedir” diyerek uygulamalar› k›nad›. (Ankara)

bayra¤›n›n ad› oldu¤u vurguland› ve Osman Akgün’ün yazm›fl oldu¤u bir fliir okundu. Anma Önder Babat Kültür Merkezi Müzik Toplulu¤u’nun söyledi¤i marfllarla ve Esenyurt ‹flçi Kültür Evi fiiir Toplulu¤u’nun okudu¤u fliirlerle devam etti. Yine ayn› mezarl›kta bulunan Yemliha Kaya’n›n mezar› bafl›nda da sayg› duruflu gerçekleflti. Burada at›lan sloganlar›n ard›ndan söylenen marfllarla anma sona erdi. (‹stanbul)

Tecrite karfl› birleflik mücadele karar› Gazetemizin bir önceki say›s›nda tüm hapishanelerdeki DHKP/C, Direnifl Hareketi, MKP, MLKP, T‹KB ve TKP/ML davas› tutsaklar› imzal› bir aç›klama yay›nlam›fl ve “tecrite karfl› etkin ve sonuç al›c› bir mücadele hatt› örme görevinin gere¤i olarak hapishaneler cephesinde devrimci mücadelenin ortak gücü olan” Cezaevleri Merkezi Platformu’nun kuruldu¤unu duyurmufltuk. Bu oluflumun ard›ndan biraraya gelen ESP, DHF, ÖMP, Halk Cephesi, Odak Dergisi ve Partizan da CMP’yi selamlayarak Tecrite Karfl› Mücadele Platformu’nu kurduklar›n› kamuoyuna aç›klad›lar. 29 Temmuz 2009 tarihinde TMMOB’da biraraya gelen Platform bileflenleri ad›na yap›lan aç›klamada hapishanelerde yaflanan katliam ve direnifl süreçleri özetlenerek hasta tutsaklar›n durumuna de¤inildi ve “içerde tedavi olmay› bekleyen, tedavisi ancak hapishane duvarlar›n›n d›fl›nda mümkün olan birçok tutsak ölümle burun burunad›r” denildi. Aç›klama flu flekilde devam etti; “Tecrit en barbar, en ac›mas›z iflkence yöntemidir. Tecrite karfl› mücadele etmek devrimci ve demokrat kurumlar›n, ayd›nlar›n, sanatç›lar›n ve her fleyden önce kendine insan›m diyen herkesin görevidir. Bizler görevlerimize s›rt›m›z› döndükçe ölümler sürecektir. Buna engel olmal›y›z. Afla¤›da imzas› bulunan kurumlar olarak tek tek yürüttü¤ümüz tecrite karfl› mücadeleyi birlefltirerek Tecrite Karfl› Mücadele Platformu’nu kurmufl bulunmaktay›z. Kararl›y›z, tecrit zulmüne son verene kadar mücadelemiz sürecektir.” Ard›ndan Tecrite Karfl› Mücadele Platformu ve Cezaevleri Merkezi Platformu’nun bas›n metinleri da¤›t›larak aç›klama sona erdi. (‹stanbul)


8

7-20 A¤ustos 2009

POL‹T‹KA

Tar›m Bakanl›¤› “Yeni F›nd›k Stratejisi”ni aç›klad›: HER GÜN B‹R AVUÇ FINDIK ‹Y‹ GEL‹R, TAB‹ BULAB‹L‹RSEN! Bugünlerde Karadeniz Bölgesi, devletin almad›¤› önlemler nedeniyle afete dönüflen sel felaketi ile gündemde. Gündemde sel felaketi kadar hatta daha uzun vadede ondan daha y›k›c› olacak “Yeni F›nd›k Stratejisi” de (YFS) var. Kamuoyuna aç›kland›ktan bir gün sonra yürürlü¤e giren, boyal› bas›nda s›radan bir habermiflçesine yer alan strateji, Tar›m Bakanl›¤›’n›n alt›na imza att›¤› o “muhteflem” f›nd›k stratejisi.

Ülkemizde f›nd›k üretimi Bugün Karadeniz’de yaklafl›k 400 bin aile 643 bin hektar alanda f›nd›k üretimi yap›yor. Üretim ülke nüfusunun 7-8 milyonunu do¤rudan ya da dolayl› olarak ilgilendiriyor. F›nd›k üretiminde 1960’lara kadar olan sürede dünya f›nd›k piyasas›nda arz-talep dengesi Türkiye lehine oldu. 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’ndan sonra kendini toparlayan emperyalist ülkeler di¤er kuruyemifl üretimiyle Türkiye’nin bu avantaj›n› k›rd›. Bu k›r›lma, dünya f›nd›k talebini arz›n alt›nda b›rakt›. Devlet 1964’te piyasaya müdahale etmek zorunda kald›. Bu müdahale 2000 y›l›na dek sürdü. Dönem hükümetleri planl› f›nd›k üretimi yerine siyasi ç›karlar do¤rultusunda politikalar izlemifl, bu politikalar sonucu f›nd›k dikim alanlar› h›zla genifllemifltir. 1960’ta 200 bin hektar olan üretim alan›, 1970’te 370 bin, 1980’de 400 bin, 1990’da 500 bin günümüzde ise 642 bin hektar alana ç›km›flt›r. 80’li y›llarda f›nd›k üretimi iç tüketim ve ihracat hacmini aflarak büyük miktarda stok yaratt›. Devlet “çözüm” için dikim alanlar›n› s›n›rland›rmay› gündeme getirdi. Bu kapsamda 1983’te 2844 say›l› “F›nd›k Üretiminin Planlanmas› ve Dikim Alan›n›n Belirlenmesine ‹liflkin Kanun” ç›kar›ld›. 2000 y›l›nda f›nd›k üreticisi yeni uygulamalarla karfl›laflt›. Bizimki gibi yar›-sömürge ülkelerin tar›msal üretimini kendi ç›karlar› do¤rultusunda flekillendiren emperyalistler, DB patentli Tar›m Reformu Uygulama Projesi

(ARIP-geçti¤imiz Mart ay›nda sonland›r›ld›) politikas›n› dayatt›. Ve de uyguland›. Bu emperyalist politikayla birlikte köylüler devlet deste¤inden, kooperatiflerden, örgütlenmeden ar›nd›r›larak savunmas›z b›rak›ld›. Sus pay› olarak da DGD verildi. ARIP politikas› çerçevesinde; Tar›m Sat›fl Kooperatifleri ve Birlikleri Yasas› ile Fiskobirlik’in (16 birlikle beraber) devlet ya da di¤er kamu kurulufllar› taraf›ndan desteklenmesi yasakland›. Fiskobirlik’in 50 bin tondan fazla al›m yapamayaca¤› belirtilerek s›n›rlama getirildi. ARIP politikas›n›n uygulanmas› için DB’den sa¤lanan 600 milyon dolar krediye karfl›l›k f›nd›k alanlar›n›n 5 y›l içinde 100 bin hektar daralt›laca¤› taahhüt edildi. F›nd›k üretiminde dönüm noktas› olan bu uygulama, zamana yay›lm›fl bir süreç izledi. Alternatif ürüne geçmeyen üreticiler; düflük taban fiyat› uygulamas›yla yoksullu¤a itildi. Umut kap›s› olarak gördü¤ü Fiskobirlik’in borçlar› silinmeyerek, kredi bulmas› engellenerek güvensiz-sorunlu bir kurum intibas› uyand›r›lmaya çal›fl›ld›. Buna ra¤men Fiskobirlik’e giden üreticilere ceza kesilerek Fiskobirlik devre d›fl› b›rak›ld›. 2006 hasat zaman› yaklaflmas›na ra¤men devletin al›m fiyat› belirlememesi, üreticileri “hortumcu” ilan etmesi, Fiskobirlik’i devre d›fl› b›rakmas›, emperyalist tekeller ve alivrecilerin ç›karlar›n› korumas›, f›nd›k üreticisini alanlara tafl›m›fl ve devlet 100 bin kiflilik mitingle protesto edilerek, Karadeniz sahil yolu 2 gün trafi¤e kapat›lm›flt›.

Devlet, f›nd›k üretiminden çekiliyor Emperyalist tar›m politikalar›n›n özünde tar›m›n küçültülmesi oldu¤unu bunun için de ilk elden devletin tar›msal üretimden çekilmesinin hedeflendi¤ini biliyoruz. 2000’den sonra özellikle AKP hükümetinin bizzat uygulay›c›s› oldu¤u bu politikalar sonucu devletin tar›msal üretimden çekilmesi h›z kazanm›flt›r. Yeni diye

ortaya at›lan fakat 2004’te DB dayatmas› ile uygulanan, baflar› oran› % 5’te kalan “Yeni F›nd›k Stratejisi” bu h›z›n bir parças›d›r. Devlet, emperyalist tar›m politikalar› ile üreticiyi “üretmemek daha kârl›” dedi¤i konuma getirmifltir. Bu aflamada aç›klanan YFS’nin üreticiye dönük olumlu bir yan›n› aramak beyhude bir çabad›r. Ki stratejinin içeri¤i de bunu kan›tlamaktad›r. YFS içeri¤inde “TMO bundan sonra al›m yapmayacak, fiyat serbest piyasada belirlenecek” ifadeleri mevcut. “Yeni strateji”de yer alan ruhsatl›-ruhsats›z diye s›n›fland›r›lan dikim alanlar›n›n 3 y›l süreyle desteklenece¤i aç›klan›rken 3 y›l sonra ne olaca¤› ise belirsiz b›rak›lm›flt›r. Ancak devletin hem destekleme al›m›ndan çekilmesi hem de fiyat›n serbest piyasaya b›rak›lmas› göz önüne al›nd›¤›nda 3 y›l sonras› çok da belirsiz de¤ildir. F›nd›k üretiminden çekilen devlet, bu strateji ile üreticilere “sizi üç y›l daha desteklerim, sonra bafl›n›z›n çaresine bak›n” demektedir.

Emperyalist tekeller üretimde hâkim hale getiriliyor Devletin üretimden çekilmesini lefl kargalar› misali kenarda bekleyen emperyalistler ve yerli uflaklar› alivrecilerin y›llard›r istedikleri AKP hükümeti taraf›ndan gerçeklefltiriliyor. Devlet, YFS ile f›nd›k üretimini emperyalist tekellere b›rak›yor. Emperyalistler f›nd›k üretiminde ilk olarak fiyat›n serbest piyasada belirlenmesi ile hakimiyetini art›r›yor. F›nd›k fiyatlar›n› bundan sonra çok uluslu flirketler belirleyecek, üretici ürününü bu fiyattan satmak zorunda b›rak›lacak. Emperyalistlerin hakimiyetini art›rd›¤› bir di¤er nokta; fiyat›n› belirledi¤i üründen ne kadar alaca¤›na, ne kadar üretilece¤ine de kendisinin karar verecek olmas›d›r. Yani f›nd›k emperyalistlerin ihtiyac›na göre üretilecektir.

Emperyalistlerin hakimiyetini art›ran di¤er bir nokta da ülkenin f›nd›k ticaretindeki söz hakk›n›n artmas› olacakt›r. fiu halde dünya f›nd›k üretimi ve ticaretinin % 75’ini elinde bulunduran Türkiye, devletin f›nd›k üretiminden çekilmesiyle bu vasf›ndan ar›nacak, haliyle ülkenin f›nd›k ticaretinde emperyalistlerin söz hakk› artacakt›r.

Küçük üretici üretim d›fl›na itiliyor Arz-talep dengesinin sa¤lanmas› hedefiyle dikim alanlar›n›n daralt›lmas› ve alternatif ürünü “çözüm” olarak üreticinin önüne sunan devletin, planl› f›nd›k üretiminden anlad›¤› bu olsa gerek. F›nd›kta arz fazlas› sorunu, f›nd›k bahçelerinin yayg›nlaflmas›na göz yuman dönem hükümetlerinin suçuyken; fatura, bugün orta ve küçük üreticiye kesiliyor. Kald› ki “arz fazlas›” hemen her y›l devlet taraf›ndan fiyatlar›n düflürülmesinde bilinçli olarak kullan›lm›flt›r. fiimdi YSF ile arz-talep dengesinden bahseden devlet, 1983’te bu sorunun “çözümü” için yasa ç›karm›fl, bu yasaya göre 13 ilde dikim izni verilirken bugün bu il say›s› 39’a ç›km›flt›r. Bu tabloda suçlu üretici de¤il yasay› kay›t üzerinde b›rakan devletin ta kendisidir. YFS ile 39 ilde bulunan 642 bin hektar f›nd›k bahçesi 406 bin hektara düflürülecek. 176 bin hektar alanda söküm yap›lacak. 60 bin hektar alan ise Tar›m Bakanl›¤›’n›n gözünden kaçt›¤›n›n de¤il, yok say›ld›¤›n›n ifadesidir. Devlet bu strateji kapsam›nda 3 y›l s›n›rl› destekleme yapacak. Ruhsatl› 209 bin üreticiye dönüm bafl› 150 lira, söküm ve alternatif ürüne geçifl yapacak 290 bin üreticiye de (ruhsats›z) 600 lira destekleme yapacak. Yap›lan bu desteklemeyi üreticiler, “maliyeti ancak karfl›lar›z” diye yorumlarken, devletin esas amac›n›n da bu oldu-

¤u gözden kaç›r›lmamal›d›r. Devletin hedefi aç›kt›r. Orta ve küçük üreticiyi üretim d›fl›na itmek. Alternatif ürün olarak belirlenen ve teflvik edilecek olan ürünler geçti¤imiz ay aç›klanan havza bazl› teflvik sistemindeki ürünlerdir. Biliniyor ki havza bazl› sistemdeki ürünler, havzalarda teflvik görecek. Bugün sökülecek olan f›nd›k bahçelerinin büyük ço¤unlu¤u havza d›fl›nda kal›yor. Havza bazl› sistemdeki ürünlerin hemen hemen hiçbiri f›nd›k bahçelerinin bulundu¤u alanda yetiflmezken 750 metre üzerindeki rak›mda ise f›nd›¤›n alternatifi hiç yoktur. Yani 750 metre üzerindeki 82 bin hektarl›k alanda üretim yapan köylüler do¤rudan üretim d›fl›na itilirken, alternatif ürün yetifltirme ihtimali olan bahçeler bu itilmeden muaf de¤illerdir. Tablo gösteriyor ki, AKP hükümeti hasat öncesi aç›klad›¤› strateji ile orta ve küçük üreticiyi “herkes kazanacak” demagojisiyle üretim d›fl›na itiyor. Baflka bir ifade ile f›nd›ktan baflka geçim kayna¤› olmayan bölge halk› yoksullu¤a sürüklenirken bölgeden göçlerin de önü aç›lm›fl oluyor. Bunun anlam› tek kelime ile sosyal y›k›md›r. Devletin alt›na imza att›¤› strateji de budur.

“KÜRT AÇILIMI VE OLASI GEL‹fiMELER ÜZER‹NE Kürt ulusal sorunu öncelikli sorun olarak gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Dönem dönem çat›flmalar ve tart›flmalar biraz geri plana düflse de, esasta mevcut olan gerçe¤i de¤ifltirmiyor. Çünkü TC’nin hem bölgesel hem de bat›l› emperyalist devletlerle olan iliflkilerinde Kürtlere dair izledi¤i politikalar önemli bir yer iflgal etmektedir. Baflta ABD emperyalizmi olmak üzere Almanya, Fransa -ki bu iki emperyalist güç AB emperyalistlerinin politikalar›n› esasta belirleyen güçlerdir- ve yine komflu devletleri Suriye, Irak ve ‹ran gibi gerici faflist devletlerle sürdürülen iliflkilerde de bu sorun her zaman önemli bir yerde. Dolay›s›yla sorunun “çözümüne” dair sürdürülen tart›flmalarda, ortaya konulan tüm “çözüm” önerilerinde bölgesel ve uluslararas› aktörlerin oynad›¤› roller de hesaba kat›lmak zorundad›r. Hat›rlanaca¤› gibi, DTP’nin yerel seçimlerde elde etmifl oldu¤u baflar›n›n Kürt ulusal sorununun “bar›flç›l” temelde çözümü noktas›nda yeni bir bafllang›ç oluflturdu¤u düflüncesi yurtsever Kürt kamuoyu cephesinde büyük bir yank› yaratt›. Kürt cephesinde “çözüme” dönük yarat›lan bu iyimser havaya karfl›n, TC bu süre içinde ne yapt›? TC bu süre içinde DTP binalar›n›, partililerin evlerini basarak yüzlerce insan› gözalt›na al›p tutuklad›. Bu durum kamuoyuna DTP içinde “PKK operasyonu” olarak yans›t›ld›. Bu operasyonlar hala yer yer devam ediyor. Gerillaya dönük ise operasyonlar tüm h›z›yla sürdü/sürüyor hem de s›n›rlar› aflan boyutta. Keza TC, Irak yönetimi ve ABD aras›nda kurulan üçlü mekanizman›n toplant›lar› da devam ediyor. K›sacas› “çözüme” dair yay›lan ve yay›lmak istenilen havaya paralel imha ve kuflatma siyaseti sürüyor. Tabi bu iyimser havan›n yay›lmas›nda TC Cumhurbaflkan›’n›n “iyi fleyler olacak”, “tari-

hi f›rsat” söylemleri, hükümet kanad›nda kimi flahsiyetlerin ve burjuva yazarlar›n, patronlar›n zaman zaman yapt›klar› aç›klamalar›n rolü de asla göz ard› edilmemelidir. Oysa bu tür durumlarda de¤erlendirmelerimiz söylemden çok prati¤e, yani nesnel duruma dayanmal›d›r. Tüm bunlar hesaba kat›lmadan mekanik tarzda de¤erlendirmeler yap›l›rsa yan›lg›l› sonuçlara ulaflmak kaç›n›lmaz hale gelir. Peki, bugün böyle bir tehlike var m›d›r? Evet, bizce vard›r. Böyle bir tehlikenin oluflmas›n›n temel nedeni, TC’nin efendisi olan ABD ile bölgesel düzeydeki stratejik iliflkisi, Kürt topraklar› üzerinde denetim kuran bölgedeki gerici ve faflist devletlerle olan ç›kar birli¤i, Irak Kürdistan›’nda oluflan Kürt federal hükümeti ile gelifltirmeye çal›flt›¤› iliflkiler ve bu güçlerin PKK’ye karfl› izledikleri mesafeli politikalar vb. tüm faktörlerin de¤erlendirmelerde önemli oranda göz ard› edilmesidir. Oysa bugün sözü edilen üçlü mekanizma ve bunlarla dirsek temas halinde olan Kürt federal hükümetinin aralar›nda yapt›¤› toplant›lar›n merkezinde PKK gerçe¤i vard›r. TC cephesinde yaflanan son tart›flmalar bölgede yürütülen bu diplomasi trafi¤inden ba¤›ms›z de¤ildir. Özet olarak söylenmek istenen fludur: Irak Kürdistan›’nda gelifltirilen pratik hamlelerin bir karfl›l›¤› olmal›d›r. Egemen s›n›f sözcülerinin sözünü ettikleri “demokratik aç›l›m” söylemleri de yap›lan bu pazarl›klar›n bir sonucu olsa gerek. TC’nin Kürt federal hükümetiyle kurmaya çal›flt›¤› (resmi ve gayr› resmi) iliflkilerin karfl›l›¤›nda masada PKK vard›r. Elbette ki TC’yi bu politikaya yönelten de ABD emperyalizmidir. ABD emperyalizminin bölgedeki Kürtler üzerinde yapt›¤› hesaplar ortadad›r. Kürt ulusal sorunu ve PKK hakk›nda düflüncelerini ABD yönetimine sunan Lehigh

Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Profesörü Henri Barkey, 22 Haziran’da The Wall Street Journal’da benzer içerikte bir makalede yay›mlad›. ‹flte “Kürdistan üzerinde çat›flmay› önleme” bafll›kl› makalede dile getirilen düflünceler: 1) Ankara-Erbil iliflkilerinin gelifltirilmesi, 2) PKK’lilerin soruflturmaya u¤rama kayg›s› olmadan Türkiye’ye

dönmelerini ya da Kuzey Irak’ta kalmalar›n› sa¤layacak flekilde af ç›karmas›, 3) PKK’nin silahlar›n› ABD’li subaylara teslim etmesi, Erbil’in Washington’un askeri yetkililerinin silah b›rakan PKK’lilere geleceklerini garanti etmesi, 4) Bu ad›mlar at›ld›¤›nda bölgesel Kürt yönetiminin Kuzey Irak’ta kalan silahl› PKK’lilere art›k izin vermeyece¤ini ilan etmesi ve kamplar›n› kuflatarak hareketlerini ve

ikmal sa¤lamalar›n› engellemesi, 5) PKK’nin büyük k›sm› silahs›zland›r›ld›¤›nda örgütten geriye kalanlara karfl› ABD’nin kendi hava kuvvetlerini kullanmas›. Tabi bunlarla birlikte, Kürt sorununun çözümü içinde Türkiye’nin baz› aç›l›mlar yapmas›n›n sa¤lanmas›, bu konuda ABD’nin bask› yapmas›. Tam da “çözüme” dönük tart›flmalar›n yap›ld›¤› bir ortamda, “PKK terör örgütü, A. Öcalan terörist bafl›”, “DTP terör yandafl›”, “Devlet teröristlerle pazarl›k yapmaz” söylemleri havada uçufluyor. Peki, bu “bar›fl” nas›l olacak? E¤er ortada bir “çözüm” önerisi varsa, sorun olan bu meselenin taraflar› olmas› da gerekmiyor mu? TC’nin kiminle savaflt›¤› ortada. Ortada olan di¤er bir fley ise; TC’nin muhatab›n› muhatap almadan Kürt sorununda kendi “çözüm” projesini oluflturma, bu yönlü inisiyatif alma çabas›d›r. Böylece A. Öcalan’›n sunaca¤› “yol haritas›” etkisizlefltirilmeye çal›fl›l›yor, göstermelik baz› k›r›nt›larla ve ikiyüzlü söylemlerle kamuoyu deste¤inin kazan›lmas› hedefleniyor. ‹çiflleri Bakan›’n›n “Kürt aç›l›m›na” dair düzenlemifl oldu¤u bas›n toplant›s›nda ifade edilenler de bu hileli yaklafl›m›n iflaretlerini içeriyor. “Demokratik haklar›n geniflletilmesi, tüm partilerle, sivil toplum örgütleriyle sorunun tart›fl›lmas›, görüfllerinin al›nmas›” söylemleri kula¤a hofl gelen içi bofl söylemlerdir. Mecliste DTP d›fl›nda olan partilerin soruna nas›l yaklaflt›¤› ortadad›r. Ayn› durum sivil toplum örgütü denilen ço¤u kurum için de geçerlidir. Hal böyle olunca ortada çok da iyimser bir hava yaratman›n, devlet veya hükümet kanad›nda yap›lan baz› mu¤lâk aç›klamalar (‹çiflleri Bakan›’n›n aç›klamas› gibi) içindeki kimi söylemlere “umut” veya “çözüm” elbisesi giydirmenin bir anlam› yoktur. TC parlamentosunda en baflta DTP’nin

varl›¤›n› içine sindiremeyen, onlarla resmi olarak görüflmeyen bir T. Erdo¤an gerçe¤i vard›r. Varsayal›m bu yaklafl›m terk edildi. Kürtçe köylerin isimleri iade edildi, Kürtçe seçmeli ders oldu, TV yay›n›ndaki Kürtçe yay›n›n s›n›rlar› geniflletildi vb. Tüm bu ad›mlar›n at›lmas› -tüm demokratik içeri¤ine ra¤men- Kürt ulusal sorununun çözümü anlam›na m› geliyor? Elbette ki hay›r. Bu yönlü tarihte olumlu ve olumsuz tecrübeler vard›r. Bu tarihi tecrübeleri bilimsel bir bak›fl aç›s›yla yorumlay›p, bugün ne yap›lmak istendi¤ini asgari düzeyde anlamak mümkündür. Egemen s›n›flar da çok iyi biliyor ki; Kitleleri hayali beklentiler içine sokmak, sürece yay›lm›fl öldürücü bir hastal›k gibidir. Canl›-diri olan›, yaflam› gelece¤e tafl›yan her fleyi öldürür. Y›llardan beridir yap›lmaya çal›fl›lan da budur. Bilindi¤i gibi, Kürt realitesi sözde de olsa kabul edileli y›llar oldu. Ama hala Kürtler ad›na yasal zeminde, siyaset yapman›n bedeli a¤›rd›r. Bu ortamda parlayan her fleyi alt›n olarak görme, kitlelere bu temelde mesajlar verme anlay›fl›ndan uzak durulmal›d›r. Unutulmamal›d›r ki, yarat›lacak her sahte umut, yeni umutsuzluklar› ve yeni devrimci ataklara karfl› daha mesafeli davranmay› beraberinde getirir. TC devleti, Kürtçe seçmeli ders, TV. yay›n›ndaki Kürtçe s›n›rlamalar› kald›rma, Kürtçe köylerin ismini iade etme, da¤lardaki “Ne mutlu Türk’üm diyene” yaz›lar›n› silme ve DTP’ye dönük daha esnek bir tutum içine girme konusunda baz› ad›mlar› süreç içinde atabilir. Hem de bu hamleleri hiç kimseyi muhatap almadan yap›labilir. “Türk modeli” dedikleri de bu olsa gerek. Bu “modelin” Osmanl›n›n ve Kemalistlerin hileli politikalar›n›n bir ürünü olaca¤›ndan hiç kimse kuflku duymamal›d›r.


7-20 A¤ustos 2009 13 Temmuz’da 14 ülkenin temsilcilerinin kat›l›m›yla Nabucco Boru Hatt› Projesi’nin “taahhüt ve destek anlaflmas›” imzaland›. Gerçek anlaflman›n 6 ay sonra imzalanmas› planlan›yor. Henüz hangi ülkenin ne kadar gaz verece¤i belli de¤ilse de ve hatt›n tam kapasiteli tafl›yabilece¤i gaz miktar›, Avrupa’n›n “diflinin kavu¤unu” bile doldurmayacakken bu anlaflma, gayet flaaflal› ve abart›l› olarak kamuoyuna yans›t›ld›. Washington Post gazetesi, Nabucco’nun “… daha güvenli bir Avrupa için önemli bir ad›m” oldu¤unu yazd›, The Times ise “Nabucco, Bat› Avrupa’y› özgürlefltirecek” iddias›nda bulundu. AB Komisyonu Baflkan› J.M. Barrosso, Nabucco’nun imza gününde, bu projenin Avrupa güvenli¤i için önemine iflaret ederek Türkiye’yi de AB’ye yak›nlaflt›raca¤›n› söyledi. Mart ay›nda Nabucco’dan çekildi¤ini ilan eden Macaristan’›n Baflbakan› G. Bajnai ise -180 derece dönüfl yaparak- “Bu proje AB tarihinde görülmemifl, oldukça komplike ve çok farkl› ortaklar› olan bir projedir” dedikten sonra, projenin krizden ç›k›flta bile önemli bir iflleve sahip olaca¤›n› iddia etti. (Taraf, 14/07/09) Türkiye’nin uflak medyas›n›n da tavr› çok farkl› olmad›. “Türkiye’nin bölgesel güç olma yolunda önemli bir ad›m att›¤›”, “enerji koridoru olma misyonunun, bat› ile kaynaflmay›, bar›fl› ve medeniyetler ittifak›n› gelifltirece¤i”, “zenginlik ve refaha kavuflulaca¤›” vs. söylendi. Bu abart›l› yaklafl›mlar atefle at›lan Türkiye halk›n›n gözünü boyamaktan öte bir anlam tafl›mamaktad›r. Mart ay›nda AB ülkelerince al›nan bir kararla Nabucco’ya para harcanmayaca¤› ilan edilmiflken (Cumhuriyet, 29/03/09), Rusya’ya karfl› pek fazla bir seçenek bulunamad›¤›ndan dolay› bu projeye tekrar hayat verilmifltir. Rusya’n›n Balt›k Denizi’nden Almanya’ya uzanan boru hatt› Kuzey Ak›m, Güney Ak›m gibi projeleri ile Rusya’n›n Orta Asya hâkimiyeti gibi etkenler AB’nin (ve dolay›s›yla ABD’nin de) elini zay›flatm›flt›r. Bunun üzerine Nabucco’ya devam edilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r. Bunun flaflal› bir flekilde yans›t›lmas› ise, gerçeklerin üzerini örtme, zay›fl›¤›n› gizleme çabas›n›n ürünüdür. Emperyalistler aras› çeliflmeler içerisinde enerji hatlar›n›n önemini hat›rlarsak Nabucco gibi küçük bir projenin neden abart›ld›¤›n› daha iyi kavrayabiliriz.

Nabucco ve emperyalist dalafl Enerji sorunu, kapitalizmin birincil sorunlar›ndand›r. Gerek sanayi gerekse ulafl›m, enerji ile mümkün olabilmektedir; bu enerji kaynaklar›n›n ço¤unlu¤unu da petrol ve do¤algaz oluflturmaktad›r. Kuzey Afrika, Ortado¤u ve Orta Asya, dünyan›n petrol ve do¤algaz rezervlerinin yaklafl›k dörtte üçünü bar›nd›rmaktad›r. Bu nedenlerle bu bölgeler, emperyalist dalafl›n merkezinde yer almaktad›r. Bu bölgelerin hâkimiyeti, dolays›z olarak, dünyan›n hâkimiyetini etkilemektedir. Bu bölgelere infla edilen boru hatlar› ise hegemonyan›n somut ad›mlar›ndan birini oluflturmaktad›r. Kimin daha fazla boru hatt› varsa, o, enerjiye (ve dünyaya) daha fazla hâkimdir. Hegemonya u¤runa bölgesel savafllar›n ç›kart›ld›¤› bu bölgeler, dünyan›n en fazla silahlanan (silahland›r›lan) bölgeleridir. Dünya silah ticareti ve tüketiminin yaklafl›k yar›s›n› tek bafl›na elinde tutan ABD, silah ihracat›n›n yüzde 40’›n› Ortado¤u’ya

9

POL‹T‹KA yapmaktad›r. Orta Asya ülkeleri ile ‹ran ise silahlar›n›n büyük k›sm›n› Rusya’dan karfl›lamaktad›r. Yani, enerji hatlar› ve kaynaklar› üzerindeki dalafl, do¤rudan, silahlanma yar›fl›n› da tetikliyor. Bu da daha fazla ac›, bask› ve yoksulluk anlam›na geliyor. Günümüzde en fazla enerji hatt›na ve kayna¤›na sahip olan veya yöneten iki devlet, ABD ve Rusya’d›r. Dolay›s›yla enerji hatlar› ve kaynaklar› üzerindeki dalafl›n en büyük aktörleri de bu iki emperyalisttir. Di¤er emperyalistler ise bu saflaflmaya göre tav›r belirlemifl durumdad›r. ABD, Ortado¤u’da, Rusya ise Orta Asya’da hâkim konumdad›r. 1990’lar›n bafl›nda Orta Asya için ata¤a kalkan ABD, 2000’lerde buray› –neredeyse tamamen- Rusya’ya

hale gelen AB’yi telafla düflürmüfltür. AB, bu telafl içerisinde çeflitli projeler tasarlam›flt›r. MEDGAZ (Cezayir-‹spanya boru hatt›), Galsi (Cezayir-‹talya), Trans-Maflr›k (M›s›r-Suriye,-Irak-Türkiye-Avrupa), Türkiye-Yunanistan hatt›n›n ‹talya’ya uzat›lmas› ve Nijerya’n›n enerjisinin Avrupa’ya ulaflt›r›lmas› gibi projeler planlanmaktad›r (Cumhuriyet Strateji, 29/01/08). Bunlardan bir tanesi de Nabucco’dur. Ki Trans Maflr›k Boru Hatt› Projesinin Nabucco’ya dahil edilmesi planlanmaktad›r. Ancak tüm bunlar AB’nin enerji sorununu çözmeye yetmemektedir. Bunlar içerisinde Nabucco’nun yeri kapasitesi dolay›s›yla çok gerilerdedir. Nabucco Projesi’nde gaz›n temin edilmesin-

n›n en önemli nedeni, Rusya’n›n önlenemeyen yükseliflinin yaratt›¤› havay›, manipüle etme çabas›d›r.

Nabucco ve Türkiye TC, 2000’li y›llarla birlikte emperyalizmin “ileri karakolu” olmaktan öte –tabiri caizse- ABD D›fliflleri Bakanl›¤›’n›n bir uzant›s› haline gelmifltir. Özellikle AKP arac›l›¤› ile bölgedeki halklar, ABD politikas› paralelinde yönlendirilmeye çal›fl›lmakta; ideolojik olarak da emperyalizmin temsilcili¤ine soyunulmaktad›r. TC, her geçen gün emperyalizme daha fazla ba¤lan›rken “zenginleflmenin, refah›n, bar›fl elçili¤inin, medeniyetler aras› köprü olman›n vs.” propagandas›n› yaparak kitleleri manipüle etmeye de-

NABUCCO;

Enerji hatlar› ve devrimci mücadele

Nabucco, BTL (BaküTiflis-Ceyhan Boru Hatt›) gibi hayal edilenden daha az›yla yetinmek zorunda kalan ve gelecek y›llardaki siyasal durumun geliflmesine bel ba¤layan bir projedir. Enerji kaynaklar›n› çeflitlendirmek zorunda kalan AB, böylesi küçük projelere imza atmak zorunda kalm›flt›r.

Tarihi bir ad›m m›, fiyasko mu? tekrar b›rakmak zorunda kald›. ABD’nin Trans Hazar (Kazakistan-Hazar-Azerbaycan-Gürcistan-Karadeniz-Avrupa Boru Hatt› Projesi) ile Trans Afgan (Orta Asya petrollerini ve gaz›n› Hint Okyanusu’na tafl›may› hedefleyen boru hatt› projesi) projeleri ’90’lar›n ortalar›nda planland›¤› halde -hala- hayata geçirilememifllerdir. Askeri üslerini de Orta Asya’dan çekmek zorunda kalan ABD, Rusya’n›n Orta Asya hâkimiyetini k›rmak için “canla baflla” çal›flmaktad›r. Rusya’n›n bu hâkimiyeti, ABD’nin hegemonya stratejisi olan “Büyük Ortado¤u Projesi”nin önemli bir aya¤›n›n “k›r›lmas›na” neden olmufltur. Rusya, AB’nin do¤algaz›n›n % 40’›n›, petrolünün % 30’unu karfl›lamaktad›r. (TMMOB, MMO Raporu, Yay›n No: 2008/469) Dolay›s›yla AB, ABD yanl›s› bir enerji politikas›n› esas almas›na ra¤men, Rusya’ya olan ba¤›ml›l›ktan bir türlü kurtulamamaktad›r. 90’lar›n sonunda Bat› ve Kuzey Afrika’ya yönelmifl olmas›na ra¤men, buradan elde edebilece¤i enerji, ihtiyac›n› karfl›lamaktan çok uzakt›r. ABD’nin Ortado¤u’dan temin etti¤i enerji de ihtiyac›n› tam olarak karfl›layam›yor veya Rusya’ya olan ba¤›ml›l›¤›n› azaltm›yor. AB’nin, Rusya’ya olan bu enerji ba¤›ml›l›¤› dolay›s›yla, Rusya’ya olan yapt›r›m gücü de çok zay›flam›flt›r. Rusya’ya yeni boru hatlar› ile AB ve ABD’yi s›k›flt›rmaya devam etmektedir ve AB içerisindeki çatlaklar›n da yard›m›yla Güney Ak›m ve Kuzey Ak›m projelerini hayata geçirmifltir. Ukrayna ve Belarus üzerinden geçen hatlarla birlikte Avrupa’y› dört koldan sarabilecektir. Bu durum, enerjide gittikçe daha fazla Rusya’ya ba¤›ml›

de esasta iki ülkeye güvenilmektedir: ABD yanl›s› Azerbaycan ile Rusya’ya gaz›n› satm›fl olan Türkmenistan. Azerbaycan’›n do¤algaz rezervi de üretimi de çok düflük; ayr›ca Rusya ile imzalanm›fl gaz anlaflmas› da bulunuyor. Türkmenistan ise 2002 ve 2007 y›llar›nda Rusya ile imzalad›¤› gaz anlaflmalar› sonucu 25 y›l boyunca Rusya’ya gaz satmay› taahhüt etti. ‹ran’a her y›l 10 milyar m3 gaz satan Türkmenistan, Çin’e de y›lda 40 milyar m3 satmay› taahhüt eden anlaflmay› 2007’de imzalad›; boru hatt›n›n inflas› devam etmektedir. Dolay›s›yla Nabucco’ya gelecek gaz›n kayna¤› hala belirsizli¤ini koruyor. Irak –merkezi hükümeti- Nabucco’ya her y›l 15 milyar m3 vermeyi taahhüt etti. Bu rakam, hatt›n tam kapasite çal›flaca¤› 91 milyar m3’ün yaklafl›k yar›s›n› oluflturuyor. Dolay›s›yla k›sa vadede bir çözüm olamaz. AB (27 ülke), y›ll›k 375 milyar m3 do¤algaz ithal ediyor. Bu ithalat, tüketimin yaklafl›k % 49’unu karfl›l›yor. (Yani y›lda 575 milyar m3 gaz tüketiyor) Dolay›s›yla Nabucco’nun tam kapasitesi bile, Avrupa’n›n gerek y›ll›k ithalat› gerekse de y›ll›k tüketimi içerisinde çok düflük bir paya sahip. Nabucco’nun kapasitesi, Rusya’ya olan ba¤›ml›l›¤› bitirmek bir yana azaltaca¤› da flüphelidir. Çünkü her y›l Rusya’dan 150 milyar m3 gaz alan Avrupa’n›n (TMMOB, MMO Raporu Yay›n No: 2008/469), gaz tüketimi her y›l artt›¤› gibi, Kuzey ve Güney Ak›m projeleri tam kapasiteye ulafl›nca Rusya’ya olan ba¤›ml›l›k çok fazla artacakt›r. K›sacas› Nabucco, BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hatt›) gibi hayal edilenden daha az›yla yetinmek zorunda kalan ve gelecek y›llardaki siyasal durumun geliflmesine bel ba¤layan bir projedir. Enerji kaynaklar›n› çeflitlendirmek zorunda kalan AB, böylesi küçük projelere imza atmak zorunda kalm›flt›r. Nabucco’nun, AB ve ABD’li emperyalistlerce (ve uflaklar›nca) pohpohlanmas›-

de, boru hatlar›n›n emperyalistlerce oluflturulacak özel askeri birliklerince korunmas›n› kabul etmesi, emperyalistler ve iflbirlikçileri aras›ndaki s›cak çat›flmalara da haz›rl›k yapt›¤›n› göstermektedir. Ki tüm bunlar›n, Türkiye halk›na daha fazla bask› ve sefalet getirece¤i aflikârd›r. Türkiye, küçük de olsa çeflitli boru hatlar›na ev sahipli¤i yapmakla belirli bir gelire de sahip olmaktad›r. Ancak, bu hatlar›n stratejik önemde oldu¤u hele de Nabucco gibi bir projenin, Avrupa güvenli¤ini etkileyece¤i vs. fleklindeki abart›lar, esasta, kitleleri manipüle etmekten baflka bir anlam tafl›mamaktad›r. Türkiye, buna ra¤men, bölgedeki rolünü (ve misyonunu) daha fazla art›rman›n bir ad›m› olarak Nabucco gibi küçük projelerin üstüne atlamaktad›r.

vam etmektedir. TC’nin son y›llarda boru hatlar›ndaki art›fla paralel bu tür propagandalar› art›rmas› yeni yönelimine ve yeni imaj›na uyumludur. “Demokrasi Aç›l›m›”, “Alevi Aç›l›m›”, “Kürt Aç›l›m›” vs. derken, emperyalizmin sular›nda iyice aç›lan TC, emperyalist dalafl›n merkezine de aç›lmay› baflarm›flt›r. Boru hatlar›n›n artmas› sonucu da bu dalafltaki rolü artmaktad›r. Türkiye’de faaliyette bulunan 6 boru hatt› bulunmas›na ra¤men bunlar›n ço¤u Türkiye’nin ihtiyac›n› bile karfl›lamaktan uzakt›r. Türkiye gaz ihtiyac› için Cezayir ve M›s›r’dan gemilerle -s›v›laflt›r›lm›fl- gaz getiriyor. Tüm bu hatlar›n toplam kapasitesi, Ukrayna gibi enerji hatlar› aç›s›ndan stratejik konumda olan bir ülkeye (Rusya’n›n Avrupa’ya verdi¤i gaz›n % 80’i Ukrayna’dan geçiyor) ulaflam›yor. Dolay›s›yla Türkiye’nin jeo-stratejik konumunun, enerji hatlar›na yans›yarak enerji koridoru olma yönünden de stratejik konumuna sahip oldu¤u iddias› palavrad›r. Y›ll›k 37 milyar m3 (2006 y›l›) gaz tüketen Türkiye, bu ihtiyac›n› bile zor karfl›larken, baflka ülkeler için stratejik önem arz etmesi mümkün olamaz. ‹ran, k›fl›n gaz› kesince yaflanan “gaz krizleri” hat›rlan›rsa durum daha iyi anlafl›labilir. Bu temelde “enerji koridoru, köprüsü vs.” olma hayali ile uydurulan palavralar da “aç tavu¤un kendisini bu¤day ambar›nda sanmas›n›n” ürünüdür. Yan› s›ra gerek Osmanl› gerekse TC, emperyalistler aras› dalafl ve çeliflmelerden faydalanmaya çal›flarak güçsüzlü¤ünü gidermeye çal›flm›fl; ancak bu durum emperyalizme artan bir ba¤›ml›l›k yaratm›flt›r. Günümüzde ise ABD yanl›s› politikalar› ile Rusya ve fianghay ‹flbirli¤i Örgütü’nün (fi‹Ö) karfl›s›nda oldu¤unu alenen göstermekten çekinmeyen TC daha ileri gitmekten de çekinmemektedir. TC’nin Nabucco projesinin imza törenin-

Enerji hatlar› ve kaynaklar› emperyalist dalafl›n dolays›z bir parças› oldu¤undan dolay›, bu hatlara ve kaynaklara sahip olan bölgelerin halklar›, dalafl›n bedelini sömürünün yo¤unlaflmas›yla ödemektedirler. Bu bölgelerin halklar› birbirine k›rd›r›larak, ekonomileri çökertilerek veya zay›flat›larak emperyalizme sürekli bir ba¤›ml›l›k yarat›lmaktad›r. Dolay›s›yla bu bölgelerdeki devrimci ve ulusal mücadeleler do¤rudan veya dolayl› olarak emperyalistlerle karfl› karfl›ya gelmek zorundad›r. Türkiye, stratejik yönden olmasa bile boru hatlar› nedeniyle önemini art›rmaktad›r. PKK’nin silahs›zland›r›lmas› ve Kürt sorununun güvenlik sorunu olmaktan ç›kart›lmas› için baz› ödünler ve k›r›nt›lar verilmesinde Türkiye’nin yeni yöneliminin (misyonunun) ve boru hatlar›n›n sa¤layaca¤› politik getirinin de katk›s› vard›r. TC, bu boru hatlar› sayesinde bölgedeki gücünü ve etkisini art›rman›n hesaplar›n› yapmaktad›r. Suriye ve Irak’a karfl› suyu bir silah-koz olarak –y›llarca- kullanan TC, ayn› fleyi flimdi de, tüm bölge devletlerine yönelik olarak enerji hatlar› arac›l›¤› ile yapman›n hayallerini kuruyor. Bu temelde, emperyalizmin adeta bir eyaletine dönüflen TC, boru hatlar›n›n güvenli¤i için emperyalistlerin askeri gücünü kullanmak istiyor. Bu durum, dolays›z olarak devrimci ve ulusal mücadeleyi etkilemektedir. Türkiye’nin jeo-stratejik önemi, devrimcileri ve komünistleri emperyalistlerle fiili bir çat›flmaya zorlayacakken, enerji hatlar›n›n emperyalistlerin ordular›nca korunacak olmas› bu çat›flmay› kaç›n›lmaz k›lmaktad›r. Haliyle bu durum silahl› mücadelelerin de önemini (anti-emperyalist mücadele gibi) art›rmaktad›r. Gerek emperyalistlerin gerekse iflbirlikçilerinin silahl› mücadelelerin tasfiyesini birinci görevler aras›nda alg›lamalar›nda, enerji hatlar› ve kaynaklar›n›n güvenli¤ini (ve kâr›n›n devam›n›) sa¤lama amac›n›n önemli bir yeri bulunmaktad›r. TC, bu kâr u¤runa Kürt ulusal sorununun varl›¤›n› resmi düzeyde kabullenmifl ve göstermelik de olsa ad›m atmaya bafllam›flt›r. Enerji hatlar›n›n sa¤lad›¤› silahlanma ve sömürü yo¤unlaflmas› da devrimci mücadelelerin seyrini, boyutunu, biçimini dolays›z olarak etkilemektedir ve etkilemeye de devam edecektir. “Bir damla kan›n bir damla petrole” özdefllefltirildi¤i bir co¤rafyada, “petropolitik” koflullar devrimci ve ulusal nitelikli mücadelelerin silahl› olmas›n› da zorunlu k›l›yor. K›sacas›, enerji hatlar› ve kaynaklar›n›n bulundu¤u bölgelerde, s›n›f savafl›m› çok boyutlu ve çetin geçmeye mahkûmdur. Bu bölgelerin emperyalist dalafl›n merkezinde yer almas› bu durumu zorunlu k›lmaktad›r. Sonuç olarak Nabucco projesi, gerek emperyalistler aras› dalafl›n geldi¤i boyutu gerekse de bölge halklar›n›n gelece¤ine yönelik planlar› göstermesi bak›m›ndan da önemli bir konudur. Bu proje arac›l›¤› ile emperyalizmin daha fazla teflhir edilmesi zorunludur. Türkiye bu proje ile halklar› daha fazla çat›flma alanlar›na sürüklemektedir. Dolay›s›yla bu tür anlaflmalara karfl› ç›kmak, muhalefet oluflturup örgütlenmek ülke özgüllü¤ünün bir gereklili¤idir.


10

YEN‹ KADIN

7-20 A¤ustos 2009

“Naciye yoldafla dair söylenecek çok fley var” S›n›fl› toplumlar›n ortaya ç›k›fl›, dünyan›n yükünü de ezilen s›n›f›n omzuna bindirdi. ‹nsanl›k tarihi, ezilenlerin omuzlar›ndaki bu a¤›r yükü atmak için verdikleri mücadelelerle yaz›lmaya devam ediyor. ‹nsan›n insan üzerindeki sömürü ve bask›s›n›n da tarihi olan insanl›k tarihi yaz›l›rken, bu bask› ve sömürüyü çift kat yaflayan, ezilen s›n›f›n kad›n›n›n verdi¤i mücadelenin, hiç kuflku yok ki ayr› bir yere konmas› gerekiyor. Çünkü ezilen s›n›f›n kad›n›, sadece egemen s›n›flar›n do¤rudan sömürüsüne karfl› de¤il, ayn› zamanda toplumlara, yine egemenler taraf›ndan empoze edilen ve sömürünün devam›na hizmet eden feodal-gerici de¤er yarg›lar› baflta olmak üzere, bir dizi kuflat›lm›fll›¤a karfl› da mücadele etmek zorunda kal›yor. Bu kuflatmay› yarmay› baflarabilenler, özgürleflmeye giden yolun ilk ad›m›n› tamamlad›ktan sonra, nihai kurtulufla götürecek olan, s›n›f mücadelesindeki yerini almakta gecikmiyor. Kad›n erkek omuz omuza mücadelenin, sadece kendini de¤il, tüm ezilenleri kurtulufla götürecek yegane yol oldu¤unu, giderek daha fazla bilince ç›kararak, ad›m ad›m mücadelenin ön saflar›ndaki yerini al›yor. Feodal de¤er yarg›lar›n›n kuflatmas›n› yararak, s›n›f mücadelesinin içinde yer alma cüretini gösterenlerden biri de, geçti¤imiz günlerde yitirdi¤imiz Naciye Büyük’tü. Tan›yanlar›n, Naciye “ablas›” veya “anas›”, kendini daha çocuk yafllarda hayata teslim olmaya zorlayan feodal de¤er yarg›lar›n›n yapt›r›m› ile karfl›laflm›flt›.

Ancak o, feodalizmin hiçbir yapt›r›m›na uymamakta kararl›yd›. Ve nitekim bafl kald›rmakta gecikmeyerek, öncelikle kendi ayaklar›n›n üzerinde durma mücadelesine giriflti. Daha küçük yafllarda yaflad›¤› bask›lar, ac›lar, Naciye’nin s›n›f bilincinin geliflmesinde önemli bir etken olur. S›n›f bilinciyle birlikte, kurtuluflun tek bafl›na olamayaca¤›/olmamas› gerekti¤i düflüncesi de olgunlaflmaya bafllam›flt›r. Sivas’›n Bo¤azören köyünde yoksul Kürt emekçisi bir ailenin ço-

lerin bir parças› olmakta zorlanmam›flt›. Naciye Büyük, devrimcilerin ve devrimci yaflam›n bir parças› olmay›, sonraki y›llarda mülteci olarak yaflamaya bafllad›¤› yurtd›fl›nda da sürdürdü. 19 Temmuz 2009’da, geçirdi¤i beyin kanamas› sonucu yaflam›n› yitirdi¤inde, “bütün gücüyle devrim mücadelesine omuz veren, devrimin hamal› olmay› adeta kendine görev edinen, devrimcilere ve yoldafllar›na karfl› öz-

geri kitlelerle bile çabucak iliflki kurabiliyordu. Her geçen gün kendini gelifltiriyor, kiflisel eksikliklerini gidermeye çal›flarak, devrimci bir yaflam ve karakteri benimsiyordu. Naciye yoldafl›n çok ayr› bir di¤er özelli¤i de, bizim d›fl›m›zdaki tüm devrimci anlay›fllarla dayan›flma ve birlik içerisinde üretmeye olan inanc›yd›. Buna çok özel bir önem vermekteydi. Ona dair söylenecek çok fley var. O inançl› bir yoldafl, bir ana, çok iyi bir dost ve örnek gösterilecek yüreklilikte inançl› bir parti taraftar›yd›. An›s› mücadelemizde yaflayacak. Seni unutmayaca¤›z proletaryan›n yi¤it anas›...

Proletaryan›n yi¤it anas› NAC‹YE’nin an›s›na… Naciye yoldaflla 1989 y›l›nda, Kartal Halk Ekmek’te çal›flt›¤›m›z s›rada tan›flt›k. Tan›flmam›zdan hemen sonra Naciye yoldafl ifl yerinde örgütlü mücadele içerisinde yer alarak, mücadelenin geliflmesi için tüm içtenli¤i ve yüreklili¤i ile çal›flm›flt›r. Naciye yoldafl küçük yafltan itibaren feodalizmin gericili¤inden dolay› ciddi bedeller ödemesine ra¤men, yaflama, mücadeleye ve partiye olan inanc›n› büyüterek, kendini gelifltirmiflti. Al›fl›lm›fl›n d›fl›nda, alçakgönüllü, sab›rl› ve özverili idi. Hepimize bir ana s›cakl›¤› ile yaklafl›yor, en

her zaman genç kalplerimizde yaflayacaks›n!” slogan› ile alana getirildi. Yap›lan sayg› duruflunun ard›ndan TKP/ML YDK ad›na bir bildiri okundu. Bildiride “Onu erken kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Naciye yoldafl dürüstlü¤ü, direngenli¤i ve fedakarl›¤›yla hep kalplerimizde yaflayacakt›r” denildi. Ayr›ca Partizan bildirisi de da¤›t›ld›. Anma di¤er demokratik kurum ve kurulufllar›n tek tek yapt›¤› veda konuflmas›n›n ard›ndan ailesinin özel iste¤i nedeniyle okunan dualarla devam etti. Partizan and› ve Parti marfl›n›n sloganlarla okunmas›n›n ard›ndan Naciye yoldafl memleketi Sivas’a u¤urland›. (Stuttgart Partizan okurlar›)

Naciye yoldafl›m›z› ölümsüzlü¤e u¤urlad›k

cu¤u olarak dünyaya gelen Naciye Büyük, yaflad›¤› s›n›fsal, cinsel ve ulusal bask›larla birlikte, yaflam›n neredeyse tüm ac›lar›n› tan›m›flt›. Tüm iste¤ine ra¤men t›pk› di¤er k›zkardeflleri gibi okutulmayan, 14 yafl›nda zorla evlendirilen Naciye ablam›z, milyonlarca kad›n›n yazg›s›n› katm›flt› yüre¤ine. Bunun içindir ki, kendi ayaklar›n›n üzerinde durma çabas›n› sürdürdü¤ü ‹stanbul’da, tan›flt›¤› günlerden itibaren devrimci-

verili bir devrimci” olarak an›yordu onu yoldafllar›. Yurtd›fl›nda AT‹K Yeni Kad›n üyesi olan Naciye Büyük’ün, bir zamanlar ‹stanbul Kartal’da, Halk Ekmek Fabrikas›’nda birlikte çal›flt›¤› ve yine birlikte faaliyet sürdürdü¤ü yoldafllar›n›n haf›zalar›ndaki yerini nas›l korudu¤unu ise, o dönemdeki bir yoldafl›n›n, Naciye’yi kaybetmemizin ard›ndan kaleme ald›¤› flu sat›rlardan anl›yoruz:

15 Temmuz’da gece geç saatlerde geçirdi¤i beyin kanamas› sonucu hastaneye kald›r›lan ama tüm çabalara ra¤men koma halinde kalan yoldafl›m›z› 19 Temmuz’da kaybetmenin ac›s›n› yaflad›k. Bu ac›y› içimize gömerek yoldafl›m›z› ölümsüzlü¤e u¤urlaman›n haz›rl›klar›na girifltik. Dostlar›n›n da katk›lar›yla 21 Temmuz günü Mezarl›k Salonunda veda töreni düzenlendi. K›z›l bayra¤a sar›l› ve üzerinde Partizan yaz›l› tabut dostlar›n›n ve yoldafllar›n›n omuzunda “Seni unutmayaca¤›z! Naciye abla

YORUMSUZ

* 3 Temmuz: Ankara’da Beyaz›t Araflt›rma Hastanesi’nde annesinin yan›nda refakatçi olarak kalan 15 yafl›ndaki genç k›za hastanenin temizlikçisi ameliyathanede tecavüze kalk›flt›. K›z›n ba¤›r›fllar›yla olaya müdahale eden hastane görevlileri k›z› kurtard›.

* 20 Temmuz: Bursa’n›n Karacabey ilçesinde kendisinden boflanmak isteyen eflini sokak ortas›nda öldüren Nesim Y. tutukland›.

*

20 Temmuz: Siirt’in Pervari ‹lçesi’nde silahla vurulan 18 yafl›ndaki N.B hastaneye kald›r›ld›. Çat Köyü’nde N.B (18) isimli genç kad›n silahla vurulmas› sonucu a¤›r yaraland›.

* 21 Temmuz: Ordu’nun Ulubey ilçesinde 24 yafl›ndaki Songül Mert, tart›flt›¤› efli taraf›ndan tabancayla vurularak öldürüldü. Songül bir ay önce ikinci çocu¤unu do¤urmufltu.

*

25 Temmuz: Konya’n›n Çumra kasabas›nda aralar›nda ç›kan tart›flma nedeniyle Emrah Genceo¤lu, efli Gülay’› b›çaklayarak öldürdü.

*

27 Temmuz: Afyon’da hemflirelik yapan Özlem Özcan K. annesiyle al›flveriflten dönerken boflanmak istedi¤i efli taraf›ndan av tüfe¤iyle vurularak öldürüldü.

*

Kad›n ölümleri art›yor! Seslerini duyan var m›? Kurflunlan›yor, b›çaklan›yor, bo¤uluyor, kesiliyor, yak›l›yoruz… Art›k biz olmasak gazetenin 3. sayfalar› bofl kalacak adeta. Ölümü, en dehflet veren yüzleriyle tan›yoruz. Erkek egemen zihniyetin karanl›¤›nda yok oluyoruz teker teker… Ç›¤l›¤›m›z; cinsel kimli¤imizin alt›nda eziliyor. “Sahip ç›k›lmayan”, “davulcuya zurnac›ya gitme” potansiyeline sahip ya da sevgilimiz oldu¤u, eflimizden ayr›ld›¤›m›z, evlenmek istemedi¤imiz için ölümü hak ediyoruz! Bir yandan ifl aray›nca “krize yol aç›yor” bir yandan krizin toplumda art›rd›¤› fliddet en çok bizim pay›m›za düflüyor. ‹nsanlar›n bir araya gelerek birbiriyle güzel fleyler paylaflmas›ndan korkan egemenler, her gün ölümlerimizin

artarak “topluluk” oluflturmas›ndan rahats›z olmuyor; hatta ölüm-

Bu sendikada taciz var! Sinema Emekçiler Sendikas›’nda (Sine-Sen) yaflanan, bir kad›n sinema emekçisinin, eski sendika yöneticisi taraf›ndan taciz edilmesi ile ilgili bir araya gelen kad›nlar, “Sine-Sen’de Tacize Hay›r Platformu” kurmufllar ve bu olay› defalarca dile getirerek protesto etmifllerdi. Son olarak tacize ma¤dur kalan sinema emekçisi kad›n, yaflad›klar›n› yarg›ya tafl›yarak sendikadaki baflka bir kad›n›n da, yöneticinin tacizine maruz kald›¤›n› belirtti. 31 Temmuz günü görülen

yorlar. 19 Temmuz’da “toplulu¤umuza” biri daha eklendi: Dilek Daflo¤lu. Bak›rköy Ruh ve Sinir Hastal›klar› Hastanesi’nde hemflirelik yapan SES üyesi Dilek, ayr› yaflad›¤› efli taraf›ndan bizim hiç de yabanc›s› olmad›¤›m›z bir flekilde, kafas›na kurflun s›k›larak öldürülmüfltü. 30 Temmuz Perflembe günü Dilek’in çal›flt›¤› hastanenin bahçesinde bir araya gelen SES, ‹stanbul Tabip Odas› (‹TO) ve Türkiye Psikiyatri Derne¤i (TPD) cinayeti, protesto etti. Aç›klamada aile içi fliddetin meflru görüldü¤üne ve son zamanlarda gösterdi¤i art›fla dikkat çekildi. 4 Mart 2009 tarihinde, (H. Merkezi) insanl›k d›fl› bir biçimde öl-

mahkemeye tacizci sendika yöneticisi kat›lmazken, birçok kad›n örgütünün bir araya gelerek oluflturdu¤u platform hem mahkemeye kat›larak hem de adliye önünde bas›n aç›klamas› düzenleyerek tacize u¤rayan kad›na destek verdi. Mahkeme, san›¤›n ihtar edilerek tekrardan duruflmaya ça¤r›lmas›na karar verilerek ertelendi. Sendikan›n erkek egemen anlay›flla iflledi¤ine vurgu yapan platform, tacizci yöneticinin üyeli¤inin halen silinmedi¤ine dikkat çekerek; sendika tüzüklerinde kad›nlar› taciz ve kötü muameleden koruyacak maddeler var olmad›¤› sürece bu tip olaylar›n devam edece¤inin alt›n› çizdi. (H. Merkezi)

Baflbakan, Münevver

Karabulut cinayetini “çözdü”!

leri meflrulaflt›rarak topra¤›m›z›n üzerine bir kürek toprak daha at›-

“Seher suçluysa, biz de suçluyuz!” Çal›flt›¤› Zekai Tahir Burak Hastanesi’nde yaflanan bebek ölümlerine karfl› mücadele yürüten SES Ankara fiubesi Kad›n Sekreteri Seher Tümer; “yasad›fl› slogan att›¤›” gerekçesiyle, üç ay önce gözalt›na al›narak tutuklanm›flt›. 27 Temmuz’da, Ankara Kad›n Platformu, duruflma öncesi Tümer için bir araya gelerek bir bas›n aç›klamas› düzenledi. Platform, ayr›ca, KESK’ li

kad›nlara yönelik gözalt› ve tutuklamalar› endifle ile izlediklerini belirterek, kad›nlar›n her yerde sald›r›ya maruz kald›¤›n›n alt›n› çizdi. Ankara Kad›n Platformu’nun yapt›¤› bas›n aç›klamas›yla kad›nlar› kat›l›m göstermeye ça¤›rd›¤› mahkeme 28 Temmuz’da gerçekleflti. Mahkeme, Tümer’in tutukluluk halinin devam›na ve bir sonraki duruflman›n 27 A¤ustos’ta görülmesine karar verdi. (H. Merkezi)

dürülüp bir çöp konteyn›r›na at›lan Münevver Karabulut cinayetinde “yeni geliflmeler” yaflan›yor. Katilin kimli¤inin en bafltan beri bilindi¤i halde yakalanmad›¤›, göz göre göre kaçmas›na müsaade edildi¤inin ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan sorunlu Adli T›p’ta da bir “kar›fl›kl›k” oldu¤u ifade edilmifl ve cinayet adeta arapsaç›na dönmüfltü. Cinayetin ayd›nlanmas› için sonuna kadar mücadele etmeye kararl› olan Münevver’in ailesine kamuoyunun deste¤i art›nca; babas› büyük patronlardan olan katili “aklamak” egemen s›n›f›n

sözcülerine kald›. “K›zlar›na sahip ç›ksalarm›fl!” diyerek “ak›l ve ahlak” hocal›¤›na soyunan ‹stanbul eski

emniyet müdürü Celalettin Cerrah’›n ard›ndan bu kez de TC Baflbakan› Erdo¤an’› “avukat” makam›nda görüyoruz! “Öyle k›z›m›z nereye giderse gitsin, olmaz. Yaln›z b›rak›rsan

k›z›n› ya davulcuya ya zurnac›ya” diyerek TC adaletinin aylard›r u¤rafl›p da bir türlü bulamad›¤› san›¤› buldu! Suçlu, “K›z›m›z nereye giderse gitsin” diyen ailesiymifl me¤erse! Bu sözüyle erkek egemen zihniyetin, kad›na ve kad›na dönük fliddete bak›fl aç›s›n› da “mert” bir flekilde dile getirdi Erdo¤an. Münevver’in ailesi Erdo¤an’›n bu sözlerine tepki gösterdi. Ac›lar›na bu flekilde sayg›s›zl›k yap›ld›¤›n› belirten ailenin ard›ndan kad›n örgütleri de bu sözlere protestolarla yan›t verdiler. (H. Merkezi)

28 Temmuz: Van’›n Gevafl ilçesinde 15 yafl›ndaki bald›z›na 7 ay boyunca b›çak tehdidiyle tecavüz etti¤i ileri sürülen eniflte tutukland›.

*

28 Temmuz: Cerrahpafla T›p Fakültesi’nde okuyan efli Ayfle Y›lbafl’› öldüren Astsubay Hüseyin Günefl Özmen’e a¤›rlaflt›r›lm›fl ömür boyu hapis cezas› verildi

*

1 A¤ustos: ‹stanbul Beyo¤lu’nda Zübeyde Y›ld›z isimli kad›n, çal›flt›¤› iflyerinde, bofland›¤› efli taraf›ndan b›çaklanarak öldürdü.

*

1 A¤ustos: ‹stanbul Gaziosmanpafla’da Ayfle Köse isimli kad›n efli taraf›ndan çocuklar›n›n gözü önünde silahla vurularak öldürüldü.

Seç seçebilirsen... * Geçti¤imiz haftalarda Diyarbak›r’da polis bir eve bask›n yapt›¤› s›rada orada misafir olarak bulunan Demokratik Özgür Kad›n Hareketi (DÖKH) üyesi bir kad›n› taciz etmifl, bunun üzerine ülkenin birçok yerinde protesto eylemleri örgütlenmiflti. Kamuoyu bask›s›n›n da etkisi ile olay›n üzerine gidiyormufl gibi bir izlenim yaratmaya çal›flan Diyarbak›r Emniyet’inin suçlular› saklamak için son giriflimi tacize u¤rayan kad›na 5 bin 500 foto¤raf aras›ndan tacizci polisleri teflhis ettirmeye çal›flmak oldu. DÖKH üyesi kad›n 5.500 polis aras›ndan iki kifliden flüphelenebildi. (H. Merkezi) * DTP Kad›n Meclisi; 2 A¤ustos Pazar günü, Sar›gazi Demokrasi Caddesi’nde, Diyarbak›r’da DÖKH üyesi kad›na yönelik yap›lan cinsel iflkenceyi meflaleli bir yürüyüflle protesto etti. Yap›lan bas›n aç›klamas›nda, 30 y›ldan beri süren savafltan en çok kad›nlar›n etkilendi¤i ve a¤›r bedelleri ödedi¤i söylenildi. Eyleme Partizan ve di¤er devrimci kurumlar da destek verdi. (Sar›gazi Partizan)


‹NANDIKLARININ ÖZNES‹ OLMA ÇABASI VE AZM‹YLE

MEHTAP YOLDAfi

Zorlu yollar›n yolcusuyuz. Bu yollar›n yükü a¤›rd›r. Çünkü özgür gelece¤i yaratman›n düfllerini tafl›r›z omuzlar›m›zda. Ama flunu da biliriz ki, yükümüzün a¤›rl›¤› yürüyüflümüzü biçimlendirir. ‹nanc›n, bilincin, özverinin, cesaretin ve azmin ad› oluruz bu kavga yürüyüflünde. Kimi zaman duraksad›¤›m›z da olsa, yeniden koyuluruz yollara. Biliriz ki menzile varmak için, namludan ç›kan mermi durmaz, geri dönmez. Düfllerin menziline yürüyenler için de kavga böyledir. Düflmek de var bu yollarda. Ama biliriz, düfllerimizi gerçe¤e dönüfltürecek yürekler devam ettirecektir bu zorlu yürüyüflü. Devrimcilik, devrime inançla var olur. ‹nanç, kuru, soyut bir kavram ya da olgu de¤ildir. Devrim düflüncesine götüren nesnel gerçekli¤i kavramaktan geçer inanç olgusu. Devrimci düflüncede ›srar, kararl›l›k ve pratik durufl inanc›n derinli¤iyle ilintilidir. ‹nsan, inand›¤› düflüncelerin öznesi olabildi¤i ölçüde, devrimci mücadelenin de öznesi olabilir. Koflullar ne olursa olsun, inanan bir kifli, her daim enerjisini, çabas›n› kavgas›na harcayarak, kendisini ve kavgan›n eylemini somutlaflt›r›r. Tereddütsüzce partinin kararl› bir militan› olman›n k›vanc›yla yüklenir zamana. Her türden sald›r›lara, engellere ra¤men pusulas› elinde, menzile yürüyüflünü sürdürür. Mehtap yoldafl denildi¤inde hat›rlanmas› ve söylenmesi gereken ilk fleyler bunlard›r. 2000 A¤ustos’unda Karadeniz’de gerilla saflar›nda yerini alm›flt› yoldafl. Gerilla olarak kavgan›n içinde yer alman›n ilk s›k›nt›lar›n›, güçlüklerini, uyumsuzluklar›n› o da yaflam›flt›. Birçok noktada kifli kendi gerçekli¤iyle hesaplaflmak zorundad›r. Bu hesaplaflma do¤ru yönde yap›ld›¤›nda, ileriye dönük ad›mlar at›l›r ve geliflme sa¤lan›r. Mehtap yoldafl, ö¤renci kökenli oldu¤undan edindi¤i al›flkanl›klarla, kad›n olman›n toplumsal özellik-

leriyle gerilla alan›ndayd›. Do¤al olarak tafl›d›¤› özellikleri ölçüp biçmek, al›flkanl›klar›n› kalburdan geçirip elemek durumundayd›. Bu alan›n askeri disiplini ve yaflamsal zorunluluklar›yla cebelleflti yoldafl. Ama gelifliminin dinami¤i de oradayd›. Yapmas› gerekenle, kendi gerçekli¤i aras›ndaki aç› büyüktü. Bu aç›yla korkusuzca yüzleflti. Zay›f yanlar›n›, eksikliklerini gördü. Amaca ulaflman›n önündeki engellere bakt›¤›nda bir ölçüde kendini gördü. fieyh Bedrettin’in dedi¤i gibi “düflen için tafl bahane de¤ildir” sözünün ruhunu yakalamaya bafllam›flt›. Mehtap yoldafl, sanc›l› bu süreçlerden baflar›yla ç›kmas›n› bilmiflti. Mehtap yoldafl, ilk y›llar yollar›n uzunlu¤undan, engebeli ve zorlu oluflundan geceleri karanl›ktaki yürüyüfllerden, k›fl›n oldukça sert ve so¤uk flartlar›ndan, yaz›n ise bunalt›c› s›caklar›ndan dolay› zorland›, etkilendi. Ama ›srarc› özelliklerinden dolay› bunlara karfl› durmas›n› bildi ve kazand›. Bu cebelleflme içinde güçlendi, yo¤ruldu. Al›flkanl›klar›n kendinde çizdi¤i s›n›rlar›n fark›na vararak, kendini aflman›n iradesine ulaflmas›n› bildi. Devrimcileflerek devrimin öznesi olunaca¤›n›, yaflayarak ö¤rendi. So¤uklarla hele de so¤uk k›fl günlerinde so¤uk suyla aras› hiç iyi olmad›. Giresun’da karlarla, buzlarla kapl› büyük derelerdeki bir yolculuk esnas›nda yaflananlar onun ›srar›na bir örnektir. ‹z b›rakmamak için buz gibi sulardan yol al›nmas› gerekiyordu. Mehtap yoldafl bir anl›k dikkatsizlik sonucu kay›p suya y›¤›ld›. Bu esnada elindeki silah düflüp suya kap›ld› ve derince bir yere girdi. Silah›n› düflürmenin verdi¤i s›k›nt›yla s›rt›nda çantas›yla sudan kalk›p, dondurucu çukura atlad›. S›r›ls›klam bir flekilde silah›n› alarak gülücükler saçt› ortal›¤a. Birçok yoldaflta belli ölçülerde özgüven sorunu vard›r. Mehtap yoldaflta da önemli denebilecek oranda özgüven sorunu vard›. Ama birçok eksikli¤ini nas›l aflt›ysa, bu yönlü de güçlenmesini bildi. Bir yanda görevler alma iste¤i, di¤er yanda “acaba yapabilir miyim?” düflüncesiyle içten içe yaflanan tereddüt... Görev ve sorumluluk bilincini bu çeliflkilerle, süren çat›flmalar içinde gelifltirdi. Ald›¤› her görevi kavrad›¤› ölçüde yapabilen bir düzeyde s›n›rlamad› kendini. Bir ad›m daha ilerisini düflünerek davrand›. Ad›m ad›m kendini de¤ifltirmeyi ve düfllerinin öznesi olmay› baflard›. Karadeniz’den Dersim’e uzanan mücadele yürü-

KUTUP YILDIZI Görev ve sorumluluklara dair baz› notlar (2) Çal›flmalar›m›zda kural›na uygun olarak ifllemeyen, emek yo¤unlu¤unu, kazanma bilincini içermeyen pratik yaklafl›mlara sessiz kalmamal›y›z. Faaliyetlerimizde e¤itmeyi, birlefltirmeyi ve mutlaka ama mutlaka harekete geçirmeyi merkezine koyan ça¤r›lar› b›kmadan usanmadan yapmal›y›z. Ve yapt›¤›m›z her iflin bilincinde olmal›y›z. Çünkü bilinç, ayn› zamanda bilinmeyeni ö¤renme gücüdür. Bilinmeyeni bilmek, bilme eyleminde sürekli derinleflmek özgüveni yarat›r. fiu bir gerçek ki, sömürü ve zulüm düzeninin çark›n› yaln›z sonuçlar›yla de¤il, nedenleriyle birlikte kavramak, ortaya bir çözüm gücü de ç›kar›r. S›kça ifade edildi¤i gibi, bask› direnmelere yol açar. Evet, böyle bir nesnel zeminin oldu¤u do¤rudur. Ama daha da önemlisi direnme ve kazanma bilinci-

11

KAVGA OKULU

7-20 A¤ustos 2009

nin geliflmesi örgüt, örgütlülük, genifl y›¤›nlar› harekete geçirme bilincinin kökleflmesine vesile olur. “Bir fleyi önce kafada kazanmak gerekir” söyleminin anlam› da budur. Çünkü kafada kazanmak, özgüven yarat›r. Yol, yöntem ve araç yaratma çabas›n› daha da zenginlefltirir. Bu da kayg›s›z, tereddütsüz bir hedefe kilitlenme sürecine hizmet eder. ‹flte tam da burada iki s›n›f aras›nda süren savafl›mda kendimizi ve mücadele etti¤imiz gücü ne kadar tan›yoruz sorusu gündeme gelir. Yani, kendi burjuva al›flkanl›klar›m›zla ne kadar hesaplafl›yoruz? Kavgan›n orta yerinde miyiz, yoksa k›y›s›nda m›? Mücadele etti¤imiz güçler cephesindeki geliflmeleri ne düzeyde izliyoruz vb. Tabi ki tüm bunlar›n içinde kendi kendimizi tan›ma konusundaki objek-

yüflünde, Partinin belirledi¤i güzergâha göre flekillendi ve ön saflarda yerini ald›. Partiye göre flekillenmenin somut haliydi bu. Art›k farkl› bir Mehtap vard›. Zincirlerini k›rmak, kabu¤unu de¤ifltirmek, düfllerinin öznesi olmak zorlu bir sürecin sonunda yaflamsal ö¤elere dönüflmüfltü yoldaflta. Kendine güvenini kazanm›fl, karar verirken daha kendinden emin, daha zorlu görevleri alma konusunda kararl› ve azimliydi. Düflen yoldafllar›n ard›ndan gözyafllar›na hakim olamazd›. O gözyafllar› yoldafllara ba¤l›l›¤›n, sevginin ad›yd› da. Düflenleri anlatmak, yoldafllar›na tafl›mak iste¤iyle hemen ka¤›da kaleme sar›lmas› bundand›. Gerilla olmak, gerillaya kat›lmakla olmuyor. Önemli olan onun ruhunu kavramakt›r. Savafl›, partinin savafl çizgisi ve siyaseti, gerillan›n halk savafl› stratejisi içindeki yeri, önemi, savafl›n yasalar›, gerilla bölgesinin savafl flartlar›, kitle gerçekli¤i, düflman ve savafl›n özgün durumlar›na kadar bir dizi noktaya asgari kavray›fla sahip olmak gerekir. Bunlar zamanla kavranacak fleylerdir. Mehtap yoldafl bu noktalarda eksikliklerinin fark›ndayd›. Gerilla alan›na uyum sorununu çözdükten sonra bu konular üzerine yo¤unlaflm›flt›. Siyasi olarak yetmezliklerini bildi¤i için neyle bafllayaca¤›ndan yana s›k›nt›s› olmad›. Gerilla olman›n sadece gerilla koflullar›na uyum sa¤lamakla s›n›rl› olmad›¤›n›, onun ideolojik-politik özüne ulaflman›n as›l oldu¤unu kavr›yordu. Her yoldafltan çok fleyler ö¤rendik, ö¤reniyoruz. Sekizinci Konferansta Halk Savafl›nda, gerilla savafl›nda ›srar›n, kitlelerle bütünleflme fliar›n›n s›cakl›¤›nda oldu¤umuz bir süreçte, gerilla ruhunda yönelime yan›t olanlar›m›zdand› Mehtap yoldafl›m›z. Her türden gericili¤in, tasfiyecili¤in, düflünsel dejenerasyonun, inançs›zl›¤›n yafland›¤› bir dönemde, devrim yolunda inad›na yürümek, savaflmak ve kararl›l›¤› ortaya koymak, en güçlü yan›tt›r düflman s›n›flara. Mehtap yoldafl; inanc›n, kararl›l›¤›n, azmin ve özne olma bilincinin ›fl›¤›nda Halk Savafl›’na ba¤lanmakt›r. Kendini aflarak, yenilemenin, bir kad›n olarak köhnemifl zincirleri parçalay›p devrimci mücadelemizin öncüsü olmay› baflarman›n ad›d›r Mehtap yoldafl. S›n›rlar›n› aflmakt›r, sistemin bedenimize, zihnimize vurdu¤u kabuklar› k›rman›n ad›d›r. Her fleye ra¤men zoru baflarman›n imkans›z olmad›¤›n›n ad›d›r. Mehtap yoldafl, inand›klar›n›n öznesi olmak için inad›na yürümenin, ›srar›n ad›d›r. (Bir yoldafl›)

tif tutum oldukça önemlidir. Kendi yarat›c›l›¤›n›, e¤ilimini zay›f ve güçlü yanlar›n› iyi bilen bir militan, pratik çal›flmalarda çok daha baflar›l› olur. Çünkü nerede ne yapaca¤›n› bilir. Planlama ve uygulamada daha isabetli ve kararl› olur. “Subjektif davrand›m”, “yapabilece¤imi düflünüyordum” söylemlerini çal›flmalar›m›zda s›kça duyar›z. ‹flte tüm bunlar›n alt›nda yatan kendimizi yeteri kadar tan›mama gerçe¤idir. Kendine dair de¤erlendirmelerde yan›lg› içine düflenlerin, kendi d›fl›ndaki militanlar› ve daha da önemlisi y›¤›nlar› da tan›mas› zordur. Gerçekli¤imizi kavramak, yaln›z zay›f ve güçlü yanlar›m›z›n tespitini içermiyor. Bunun yan› s›ra misyonumuzun fark›na varmak, yüklendi¤imiz tarihsel eylemin sorumlulu¤unu bilince ç›karmak oldukça önemlidir. Aç›k olan flu ki: Derinlikli bir alg›lay›fl veya kavray›fl düzeyi bizi u¤runa savaflt›¤›m›z y›¤›nlar› her bak›mdan tan›ma sürecine sokar. Çünkü y›¤›nlar›n özlem ve istemleri keflfedilmeden, onlarla iletiflim kurmak, s›n›f ç›karlar› için harekete geçirmek oldukça zordur. Her fleyden önce devrimin mili-

tanlar›, kavga yoldafllar›n› tüm emekçi s›n›flar› ve düflmanlar›n› tan›mal›d›rlar. Elbette ki tan›ma eylemi ne dönemseldir ne de bir s›n›r› vard›r. Bilakis mücadele boyunca sürer, mücadelenin süreklili¤i ise tecrübe ve deney kazand›r›r. S›kça kulland›¤›m›z “somut flartlar›n somut tahlili”, “yeteneklerine göre konumland›rma” vb. söylemlerin sosyal pratikte gerçekle uyumlu hale gelmesi, çözümleme ve tan›ma eyleminin en ileri düzeyde hayat bulmas›yla sa¤lanabilir. Analizci yöntem her de¤iflimi, her geliflmeyi zaman›nda izler ve ona göre tedbirler al›r. Yani, hiçbir fley dura¤an de¤ildir. S›kça kullan›lan nehrin donmas› örne¤inde oldu¤u gibi, hiçbir fley bir anda olmaz. Her fleyin oluflumu belli bir süreci kapsar. Bireylerdeki geliflme ve çürüme de bu bilimsel bak›fl aç›s› içindedir. Militan kriteri ölçüsünde yap›lacak tüm de¤erlendirmeler, bireylerdeki zay›f ve güçlü yanlar› keflfetme sürecine hizmet eder. Tüm bunlar kolektif çabayla, denetimle, yap›c› samimi elefltiri ve özelefltirilerle sa¤lan›r. Üzerinde ciddiyetle durulmas› gereken di¤er önemli sorun-

KAVGADA ÖLÜMSÜZLEfiENLER Katip Saltan: ‹flçi olarak çal›flt›¤› Almanya’da Proletarya Partisinin faaliyetlerine kat›lan Katip Saltan, yurtd›fl›nda çal›flan iflçi ve emekçilere Demokratik Halk Devrimi’nin propagandas›n› yapar. Bu faaliyeti düflmanlar›n› da art›r›r ve 19 A¤ustos 1980’de faflistler taraf›ndan b›çaklanarak katledilir. Hüseyin Do¤an: 1972 y›l›nda iflçi olarak gitti¤i Almanya’da 4 y›l sonra AT‹F saflar›nda örgütlenir. Bundan sonra tüm enerjisini mücadeleye verir. Ulm’de ayn› amaçlar için mücadele yürüten Ulm Halk Oca¤›’n›n kurucular›ndand›r. 16 A¤ustos 1982’de yaflam›n› yitirir. Hasan Ataç: Dersim’de çok küçük yafllarda tan›flt› devrimciler ve onlar›n düflünceleriyle. Ve yine genç yafl›nda tan›flt›¤› iflkencehanelerde Partisine yak›fl›r flekilde tav›r belirledi. 13 A¤ustos 1985’te ‹stanbul’da çat›flmada katledildi¤inde de geriye bu onurlu tavr› ve militanl›¤› b›rakt›. Ordu Mesudiye fiehitleri: 16 A¤ustos 1993’te Topçam’›n Ortaalan Köyü mezras› bir direnifle tan›k olacakt›. Ad›n› sonraki y›llarda da yine Halk Ordusu savaflç›lar› ile defalarca iflitece¤imiz bu bölgede bir ihbar sonucu TC güçleriyle girdikleri çat›flmada Nurgül Bölükbafl ve Muzaffer Kahraman flehit düfltü. Nurgül Bölükbafl: Hemflirelik Yüksek Okulu’ndan mezun olduktan sonra bir insan›n kurtulufl yolunun en ilerisinde yer almak için neler yapabilece¤ini gösteren Nurgül, hastal›¤›n› da ayn› kararl›l›k ve da¤lara olan sevdas›yla aflt›. Ancak 1993 Nisan’›nda kat›ld›¤› halk ordusu saflar›nda, özlemini gideremeyecek kadar az bir zaman kalarak Mesudiye flehitlerinden biri oldu. Muzaffer Kahraman: Nurgül gibi Ordulu olan Muzaffer’de en belirgin özellik ise kitle ba¤lar›n›n gücüydü. Bu iliflkinin temelinde yatan hiç kuflkusuz halk sevgisi ve güveniydi. Ezilenler kendilerini gerçekten seven ve güvenenleri hemen anlar ve ayn› duygularla

lardan biri de okuma ve incelemede yaflanan zaafl› durumdur. Halk deyimiyle “zaman su gibi ak›p gidiyor”. Peki su gibi ak›p giden bu zamana biz ne kadar hâkimiz? Bu zaman› öncelik ve sonral›klar›m›za göre ne düzeyde planl›yoruz? E¤er önceli¤imiz veya önceliklerimiz aras›nda halk, devrim ve parti varsa, zaman›m›z› planlamada mutlaka tüm bu görevlerimizi hesaba katar›z. Yok e¤er bu sorunlar daha geri plandaysa, zaman›m›z›n ço¤unu TV izlemekle, sohbetlerle, maç yorumlar›yla geçiriyoruz demektir. Demek ki, zaman› do¤ru kullanmak, önceli¤in do¤ru tespiti ve bu tespite uygun olarak yap›lacak planl› çal›flmayla mümkündür. Elbette ki bu de¤erlendirmeleri yaparken üretim içinde olan, olmayan veya daha esnek bir çal›flma içinde olan devrimci militanlar›n bu özgünlükleri hesaba kat›lmal›d›r. Üretim içinde olmayan veya daha esnek çal›flan bir militan, e¤er birçok görevini lay›k›yla yapamamas›n› zaman sorununa ba¤l›yorsa bilin ki orada ideolojik bir problemden kaynakl› olarak kendili¤indenci, plans›z bir yaflam vard›r. Öncelik olgusu tart›fl›l›r hale gelmifltir.

yaklafl›r karfl›s›ndakine. Muzaffer de öyle, halk taraf›ndan sevilen, yarat›c› bir yoldaflt›. Deneyimli bir gerilla olan Muzaffer, flehit düfltü¤ünde 20 yafl›ndayd›. Hakan Karabulut: Tokat Topçam da¤lar› bir kez daha da¤lara sevdal› bir yüre¤i yoldafllar›ndan, halk›ndan kopar›yordu 9 A¤ustos 1998 tarihinde. 10 yafl›nda gitti¤i Almanya’da 18 yafl›nda tan›flm›flt› Proletarya Partisi’nin düflünceleriyle. Ve sonraki on y›l boyunca içinde da¤lara olan sevdas›n› büyütmüfl, nihayet Haziran 1998’de kavuflmufltu sevdal›s›na/niflanl›s›na. Büyük özlemlerle geldi¤i ülkenin da¤lar›nda Tokat Topçam Dedeliköy civar›nda ç›kan çat›flmada flehitler kervan›na kat›ld›. Muharrem Horoz: 1989’da bafllayan ve 3 A¤ustos 2001’de Ölüm Orucu eyleminde noktalanan mücadele yürüy ü fl ü n ü onurla sürdüren Muharrem, flehit düflüflünün ard›ndan MK bildirisinde de söylendi¤i gibi “savafl›n, prati¤in militan›, komutan› ve kadrosuydu ve özellikle ’96’dan tutsak düfltü¤ü güne kadar yaflam›nda gece ve gündüzün anlam›n› yitirdi¤i, durmaks›z›n koflturan, yorulmaks›z›n çal›flan nadide bir devrim adam›” olarak yaflad›. Ölüm Orucu’nda 236 gün difle difl mücadeleyi çelikten bir iradeyle yürüten ve flehit düfltü¤ünde MK Yedek Üyesi olan Muharrem’in son sözleri de bu militanl›¤›n yans›mas›yd›, yan›ndan ayr›lmayan abisine “silahlar nerede? Abi çabuk silah›m› getir. Yoldafllar orada m›? Yoldafllar› görüyor musun, ben göremiyorum” diyerek mücadeleye ve yoldafllar›na ba¤l›l›¤›n› son nefesinde de gösteriyordu. Son nefesini verirken yoldafllar›n› göremiyordu, ancak yoldafllar› hala onun ayak izlerini takip ediyor… Düzgün Öztürk: Proletarya Partisi’nin taraftar› olan Öztürk 8 A¤ustos 2001tarihinde ölümsüzleflti.

Burada öncelikle üzerinde durulmas› gereken ideolojik cephede yaflanm›fl olan bu k›r›lmalar›n giderilmesidir. Tabi ki bu da bir planlamay› ve zaman› do¤ru kullanmay› gerektirir. Her türlü plan› planl›ca bozan, bugünün iflini yar›na b›rakmay› meslek edinen, “önemli de¤il, bir ara hallederiz” söylemine abone olanlar›n zamanlar›n› do¤ru bir tarzda kullanmalar› beklenemez. Bu bak›fl aç›s›na sahip olan devrimci militanlar›n prati¤ine mutlaka müdahale edilmelidir. Zaman› kötü bir tarzda kullanarak devrimcilik yapamay›z, bilakis devrimcilik emek, çaba isteyen planl›, disiplinli çal›flmay› içeren tarihsel bir eylemdir. Neyi, ne ölçüde istedi¤imiz sorusuna, sorular›na verece¤imiz do¤ru yan›tlar, önceliklerimize göre zaman›m›z› planl› bir tarzda kullanma sürecimize de ›fl›k tutacakt›r. Hep zaman yoklu¤undan flikâyet edenler, var olan zamanlar›n› nas›l kulland›klar›n› gözden geçirmelidirler. Zaman› dolu dolu kullanmak için günlük sosyal yaflam›m›z› gözden geçirmeye, “bugün devrime, partiye” hizmet anlam›nda ne yapt›m sorusuna yan›t aramaya çal›flmal›d›rlar.


12

ENTERNASYONAL

7-20 A¤ustos 2009

Hindistan’daki isyan üzerine notlar

Hindistan’da HKP(Maoist) önderli¤inde yükselen halk savafl› ve kitle seferberli¤i hem Hindistan’›n hem de dünyan›n gündeminde daha fazla yer kaplamaktad›r. 2 Maoist partinin birleflmesiyle birlikte kurulan HKP(Maoist) bir yandan büyük askeri eylemlere imza atarken öte yandan on binlerce kitleyi seferber ederek kitle isyanlar›na öncülük ediyor, kurtar›lm›fl bölgelerinin say›s›n› artt›r›yor, bu bölgelerde izledi¤i alternatif kalk›nma planlar› ile genifl yoksul kitlelerin ilgisini ve dikkatini üzerine çekiyor ve mücadelesini h›zland›r›yor. Yükselen mücadeleye karfl› Hindistan devleti de önlemlerini almakta ve yeni bir Sri Lanka örne¤ine imza atmak için askeri operasyonlara yo¤unlaflmaktad›r. Dünya genelini sarsan ekonomik krizden ciddi flekilde etkilenen Hindistan’da devletin gündeminde olan neo-liberal sald›r›lar, özellefltirme politikalar› ve ülkenin yeralt› ve yer üstü kaynaklar›n›n emperyalist flirketlerce talan ve ya¤ma edilmesi hedefleri genifl kitlelerin öfkesini üzerine çekerken bu öfkeyi örgütlü bir güce dönüfltürebilecek savaflç› bir komünist partinin alternatif olarak belirmesi Hindistan egemen s›n›flar›n› rahats›z etmektedir. Devletin yöneliminin fark›nda olan Maoistler de karfl›-taktikler belirleyerek bu dönemden güçlenerek ç›kmay› hedeflemektedir. HKP(Maoist) MK SB’nin 12 Haziran tarihli aç›klamas›nda savafl›n gelifltirilmesi ve yayg›nlaflt›r›lmas› ça¤r›s› yap›lmakta, kitlelerin seferber edilmesine özel önem verilmekte, devrimci iktidar mücadelesinin ‹ngiliz sömürgecili¤ine karfl› verilen mücadeleden daha sert ve yo¤un geçece¤i tespiti yap›lmaktad›r. ‹ngiliz düflünce kurulufllar›ndan FT’nin yazar› John Elliott’un 16 Temmuz’da yay›nlad›¤› makalesinde Elliott, devletin iddialar›n›n aksine Maoistlerin öncülü¤ünde isyan eden Lalgarh halk›na karfl› düzenlenen askeri operasyonlar›n baflar›l› olmad›¤›n› belirtmekte, 11 Temmuz’da 30 jawan›n (özel ha-

rekat polisinin) öldürülmesinin buna bir delil oldu¤unu vurgulamaktad›r. Hindistan’›n tüm idari birimlerinin üçte birinde, 29 eyaletin yar›s›ndan fazlas›nda askeri faaliyet yürüten Maoistler Nepal s›n›r›ndan afla¤›ya do¤ru genifl bir alandaki ormanl›k bölgenin büyük k›sm›n› kontrol etmektedir. Bat› Bengal, Jharkand, Chattisgarh, Orissa ve Andhra Pradesh; savafl alanlar› aras›nda öne ç›kan eyaletlerdir. Maoist önderlerden Kishenji Temmuz bafl›nda BBC’ye verdi¤i röportajda 2011’de silahl› mücadeleyi kesinlikle Kalküta eyaletine yayacaklar›n› belirtmektedir. Lalgarh isyan›yla ilgili olarak 70’lerin ortas›ndan bu yana Bat› Bengal’de ilk kez üs alan› olufltu¤unu belirten Kishenji devletin en zay›f oldu¤u alanlara yo¤unlaflt›klar›n› ve düflman›n en zay›f bölgelerinin kendilerinin en güçlü olduklar› alanlar oldu¤unu ifade etmektedir. Times of India gazetesine 27 Nisan günü aç›klama yapan Maoist önderlerden Bimal ise Bengal-Jharkand-Orissa s›n›r bölgelerinin ve Kuzey Bengal’in öncelikli bölgeler aras›nda oldu¤unu belirtmekte, buradaki genifl ormanl›k bölgenin kendilerine avantaj getirdi¤ini ifade etmekte ve bu bölgenin Kuzeydo¤u Hindistan’a, Butan’a ve Bangladefl’e ulafl›m› mümkün k›ld›¤›n› göstermektedir. Bimal, Maoistlerin askeri e¤itimi 1981’de Tamil Kaplanlar›ndan (LTTE) ald›klar›n›, bugün ise Bangriposi’ye kadarki 800 kilometrelik koridorda 30 km.lik bir toprak parças› hariç etkin flekilde hareket ettiklerini aç›klamaktad›r. Bu bölgelerin ülkenin en geri kalm›fl bölgeleri oldu¤unu ve faaliyetçilerinin uzun süredir buralarda çal›flma yürüttü¤ünü belirten Bimal yoldafl, Lalgarh isyan›n›n yafland›¤› Bat› Bengal’de, bir di¤er kurtar›lm›fl bölgenin yer ald›¤› Andhra Pradesh’e nazaran toprak a¤alar›n›n etkin olmad›¤›n› ancak siyasi partilerin ezen olarak ortaya ç›kt›¤›n› ifade etmektedir. 2000 y›l›na kadar BJP’ye karfl› mücadele ettiklerini, ard›ndan ise sosyal-faflist HKP(Marksist)’e karfl› hareket ettiklerini ancak her zaman yoksulun yan›nda yer ald›klar›n› ve

yoksul kitleleri sosyal konularda seferber edip örgütlediklerini vurgulamaktad›r. Son 5 y›lda büyük bir at›l›m gerçeklefltiren Maoistler bu baflar›ya Halk Savafl›na yo¤unlaflarak ulaflt›lar ve bunun sonucunda Hindistan Baflbakan› Manmohan Singh taraf›ndan iç güvenli¤e yönelik en büyük tehdit olarak tan›mland›lar. Özellikle son 1 y›lda gerçeklefltirdikleri sald›r›larla büyük çapl› eylemleri gerçeklefltirebilecek ve kay›p almadan geri çekilebilecek bir askeri kapasiteye ulaflabildiklerini kan›tlamaktad›rlar. Yeni Delhi’deki “Savunma Çal›flmalar› ve Analizleri Enstitüsü”nden Ramana Maoistlerin üç özelli¤inin onlara avantaj sa¤lad›¤›n› belirtmektedir: Gizlilik, h›z ve flafl›rtmaca. Bunun sonucunda inisiyatif her zaman gerillalar›n elinde olmaktad›r. Penjap eyaletinin polis flefi olan ve 2 y›l Chattisgarh’ta istihbarat konusunda hükümete dan›flmanl›k yapan Singh Gill ise devletin silahl› kuvvetlerinin izledi¤i kötü stratejinin kay›plara neden oldu¤unu, düflman› iyi ve sürekli olarak gözlemleyen Maoistlerin daha iyi istihbarata ulafl›p etkili sald›r›lar düzenledi¤ini vurgulamaktad›r. Lalgarh’da isyan ederek devlet güçlerini kovan halk kendi iktidar›n› kurarken devletin sald›r›lar›na karfl› da direnmektedir. Askeri kampa içme suyu götüren araçlar›n gerillalar taraf›ndan 23 Temmuz’da imha edilmesi vb. örnekler devletin iflinin hiç de kolay olmad›¤›n› göstermektedir. Bununla beraber ülkenin dört bir yan›nda kitle örgütleri, insan haklar› dernekleri, ö¤renciler, avukatlar, sanatç›lar, akademisyenler Lalgarh halk›yla dayan›flmak için platformlar kurmakta ve siyasi bir çözüm yerine askeri bask›ya baflvuran hükümeti protesto etmektedir. 1100 köyde sürekli olarak eylemler düzenleyen, kendi kaderini ellerine alan, siyasi seçimini yapan halk›n karar›na sayg› gösterilmesi gerekti¤ini ifade etmekte, Lalgarh halk›n›n isyan›n›n sadece kendileri için de¤il benzeri sorunlara sahip olan tüm halk›n taleplerini yans›tt›¤›n› vurgulamaktalar. Lalgarh’ta, Hindistan tarihinin en kahramanca kitle ayaklanmalar›ndan birini gerçeklefltiren kitleler Polis Mezalimine Karfl› Halk Komitesi’nde örgütlendiler ve 13 maddelik taleplerini s›ralad›lar. Bunlar aras›nda alt kastlara yönelik bask›lara son vermenin yan› s›ra köylerde geceleri yap›lan polis bask›nlar›na son verilmesi, polisin köylerden çekilmesi, okul ve hastane binalar›n› iflgal etmemesi, Maoist oldu¤u iddias›yla tutuklananlar›n serbest b›rak›lmas›, suç iflleyen polislerin cezaland›r›lmas›, polis bask›n› sonucunda yaralananlar›n ve zarar görenlerin zararlar›n›n giderilmesi gibi talepler yer almaktad›r. Eylemler sonucu yerel yönetim 13 talebin 10’unu kabul etmek zorunda kalm›fl, ancak polis kamplar›n›n geri çekilmesini reddetmifltir. Bu baflar› karfl›s›nda örgütlü mücadelelerini sürdüren halk daha iyi bir yaflam için çal›flmaya devam etmifltir. Mücadele so-

nucunda yönetim boyun e¤mifl ve polis kamplar›n› geri çekece¤ini belirtmifltir. Bunun üzerine komite barikatlar› kald›rm›fl ancak sözüne uymayan polisin köylere geri gelip halka iflkence yapmas› üzerine mücadele isyan biçimine bürünmüfltür. Komite, halka polis ve askere g›da vermemesi ça¤r›s›nda bulunmufl, bunun etkisiyle 2. Tabur neredeyse açl›ktan ölme noktas›na gelmifl, merkezlerinden gelen destek son anda yetiflebilmifltir. Maoistler de Lalgarh’taki isyan›n halk›n kendi iktidar› için halk taraf›ndan örgütlendi¤ini aç›klamakta, hareketin içinde farkl› siyasal hareketlerin ve kitle örgütlerinin yer ald›¤›n› aç›klamakta, Maoistlerin isyana destek sunup öncülük etti¤ini belirtmekteler. Maoistler taraf›ndan resmi olarak desteklenen komite, kitle temelli bir komitedir ve çeflitli tabakalardan yoksullar›n haklar›n› temsil etmektedir. Halk›n ç›karlar›n› sadece Maoistlerin savunmas› Maoistlerin halk içinde sayg›nl›¤›n› artm›flt›r ve saflar›na bölgeden çok say›da insan kat›lm›flt›r. Ancak Maoistler komiteleri kendilerinin kontrol etmedi¤ini ›srarla vurgulamaktad›r. Kurulan komitelerin hepsini köylüler seçimle kurmufllar ve her karar› kendi içlerinde alm›fllard›r. Her köyde kurulan 10 kiflilik komitenin en az yar›s›n› kad›nlar oluflturmaktad›r. Her köy komitesinden 1 erkek ve 1 kad›n merkezi koordinasyon komitesinin üyesidirler. Bu nedenle Lalgarh’daki mücadele yeni demokratik kat›l›mc› demokrasinin ortaya ç›kt›¤› ve kristalize oldu¤u önemli bir örnektir. Bu çal›flmalar sonucunda köylerde çok çeflitli kitle örgütleri kurulmufl, binlerce insan taleplerini aç›ktan ifade edebilmifltir.

Lalgarh isyan›nda kad›nlar da öne ç›km›fl, inisiyatifi ellerine alm›flt›r. Son y›llarda gerçekleflen Singur isyan›nda kad›nlar›n kitlesel kat›l›m›n›n kap›s›n›n aç›ld›¤›n›, Nandigram isyan›nda kad›nlar›n militan kat›l›m›n›n geliflti¤ini belirten Maoistler Lalgarh’ta mücadeleye kad›nlar›n kat›l›m›n›n öncekilerine nazaran büyük oranda artt›¤›n›, ayn› zamanda kad›nlar›n mücadeleye önderlik sürecine de etkin flekilde dahil oldu¤unu belirtmekteler. Lalgarh mücadelesi kad›nlar›n önderlik kapasitesinin önündeki büyük engelleri aflm›fl, üretime kat›lan kad›nlar siyasette ve karar alma mekanizmas›nda da yer alm›fl, kimi kabilelerde geleneksel olarak gelen anaerkil özellikler güçlenmifltir. Maoistler 160’dan fazla komitede kad›nlar›n niceliksel ço¤unlu¤u elde etti¤ini ve halk iktidar›n›n bu biçiminin tüm parlamenter ve bürokratik hayalleri alt üst etti¤ini de ifade etmekteler. Maoistler devletin art›k halk› ikna etmesinin mümkün olmad›¤›n› ve devletin neo-liberal kalk›nma projelerinin halk›n sömürüsüne dayand›¤›n› gördüklerini belirtmektedir. Bununla birlikte gerçek kalk›nma projelerine öncülük eden komitenin su kuyular› açt›¤›, temiz içme suyuna herkesin ulaflmas› için çaba harcad›¤›n›, hastane kurarak halka sa¤l›k hizmeti verdi¤ini ifade etmekte ve tüm bunlar›n halk›n eme¤iyle ve halktan toplanan az bir parayla baflar›labildi¤ini vurgulamaktalar. Hindistanl› Maoistlerin kahramanca mücadelesinin önümüzdeki dönem geliflerek güçlenmesi ve Hindistan devrimine önderlik eden proletarya partisinin genifl kitlelerin umudu haline gelmesi için koflullar oldukça müsaittir.

“Üçüncü ve nihai ayaklanma için haz›rlan!” Halk Cumhuriyeti” slogan› kabul edildi. Parti üçüncü ve nihai halk ayaklanmas› için haz›rl›k ça¤r›s›nda bulundu. Sivil üstünlü¤ü tesis etmek ve antlaflmalara ayk›r› hareketleri önlemek için hükümete ültimatom verildi ve hükümet flayet 4 gün içinde cevap vermezse bir ay boyunca sokaklarda ve parlamentoda sürecek eylem karar› al›nd›. Bu hedeflere ulaflmak için ulusalc›lar›n, cumhuriyetçilerin, ilericilerin ve komünistlerin ortak hareket etmesi ça¤r›s›nda bulundu.

Üç hafta süren Birleflik Nepal Komünist Partisi (Maoist) Merkez Komite toplant›s› 1 A¤ustos günü sona erdi. Baflbakan oldu¤unda Halk Kurtulufl Ordusu’nun (PLA) baflkomutanl›¤›ndan ayr›lan Prachanda yoldafl yeniden PLA’n›n baflkomutanl›¤›na atand›. Toplant›da Parti Kongresinin 29 Ocak’ta toplanmas›na da karar verildi. Toplant›da ayr›ca parti önderli¤indeki kurumlar yeniden örgütlendi. Buna göre parti baflkan› Prachanda’n›n yan› s›ra 3 baflkan yard›mc›s› (Baidya, Bahhatarai, Shrestha), 1 parti genel sekreteri (Ram Bahadur Thapa) ve 2 sekreter (Gajurel ve Bogati) atand›. Ayr›ca Daimi Komite de MK içinde kuruldu. Toplant›da acil talep olarak “Federal

Parti ayr›ca 15 maddelik bir etik kanunu kabul etti. Buna göre merkezi önderlerin özel mülkiyete sahip olmas› yasakland› ve mevcut varl›klar parti mülküne al›nd›. Parti önderli¤indeki yoldafllar›n çocuklar›n› yurt d›fl›na okumaya göndermesi yasakland›. Ayr›ca bireysel ba¤›fl al›nmas› da yasakland› ve önderliktekilerin 3 ayda bir gelirlerini beyan etme zorunlulu¤u getirildi. Bu kurallar› denetlemek için komisyon oluflturuldu. Bu kararlar parti taban›ndan gelen önderlerin lüks yaflam tarz›na yönelik elefltiriler dikkate al›narak al›nd›. 2 A¤ustos tarihinde kararlarla ilgili aç›klama yapan Prachanda yoldafl ise bu süreçten kaçacaklar›na flehit düflmeyi tercih edeceklerini belirtti ve Himalayalar kadar büyük zorluklar olsa da mücadeleyi sürdüreceklerini vurgulad›. 3 A¤ustos günü toplanan Daimi Komite ise bir ay boyunca sürecek olan eylemler üzerine kararlar ald› ve planlar yapt›. Buna karfl› hükümet de güçlü bir istihbarat örgütü kurmak için harekete geçti.


7-20 A¤ustos 2009

13

DÜNYA HALKLARINDAN ✔ YEMEN

YOKSULLARIN ÖFKES‹ BÜYÜYOR! ‹flsizler marketleri boflaltt›! Güney Afrika ‹flsizler Hareketi, “Unemployed People’s Movement” (UPM) üyeleri, 22 Temmuz’da Durban kentinde iki süpermarkette protesto eylemi gerçeklefltirdi. Ço¤unlu¤u kad›nlardan oluflan, yaklafl›k 200 kifli iki süpermarkete girerek g›da maddesi ald›lar ve paras›n› ödemeden ç›kt›lar. Eylemciler eylem s›ras›nda bir yandan da, ›rkç› Apartheid rejimine karfl› verilen mücadele döneminin marfllar›n› söylüyorlard›. Polisin, iflsizlerin bu eylemine dönük tutumu ise gayet sert oldu. Göz yaflart›c› gaz ve coplarla yap›lan sald›r› s›ras›nda, kitlesel gözalt›lar gerçekleflirken, eylemcilerin “h›rs›zl›k” suçundan yarg›lanaca¤› söyleniyor.

Gözalt›na al›nmaktan kurtulan eylemciler ise, polis karakollar› önünde toplanarak, gözalt›na al›nanlar›n serbest b›rak›lmas›n› talep etti. ‹flsizler Hareketi’nin sözcüsü ise bir aç›klama yaparak, bu eylemin sadece bir “bafllang›ç” oldu¤unu söyledi. ‹flsizler tüm iflsizlere tam sosyal güvence talep ediyorlar. Sözcü ayr›ca, ülkede iflsizli¤in her geçen gün artmas›na karfl›n, hükümetin hiçbir önlem almad›¤›n› vurgulad›.

150 bin iflçi zam için grevde Güney Afrikal› yoksullar›n eylemleri ülke genelinde gerçeklefltirilen grevlerle devam ediyor. ‹flsizlerin eylemlerinin gerçekleflti¤i gün-

lerde, maafllar›na zam isteyen 150 binden fazla iflçi grev yapt›. Ayr›ca, baflkent Johannesburg’ta

da binlerce kiflinin kat›ld›¤› bir yürüyüfl gerçeklefltirildi. Emekçilerin grevine birçok kesim de yo¤un destek verdi. Güney Afrika Belediye ‹flçileri Sendikas› (Samwu) taraf›ndan yap›lan

aç›klamada, “‹flçiler kamu hizmetlerinin gelifltirilmesinin yan› s›ra iflçilerin çal›flma koflullar›n›n da iyilefltirilmesini istiyorlar” denildi. Grev günü, Johannesburg’taki Metro hizmete kapat›l›rken, metroda görev yapan polisler de greve destek verdiklerini aç›klad›lar. Greve giden iflçilerin ba¤l› oldu¤u Samwu, maafllara, % 15 oran›nda zam talep etmekte. Sendika daha önce yap›lan görüflmelerde hükümetin getirdi¤i % 11.5’lik zam oran›n› ret etmiflti. Daha önceki günlerde de, inflaat iflçileri % 13’lük zam talep etmifl ve talepleri yerine getirilmezse, Dünya Kupas› için yap›m aflamas›nda olan stadyumlar› y›kacaklar›n›

söylemifllerdi. 1 hafta boyunca greve giden inflaat iflçileri, bu kararl› tutumlar›n›n sonucunda, % 12 zam alarak, önemli bir kazan›m elde etmifllerdi. Güney Afrika genelinde son dönemde gerçeklefltirilen grevleri, iflsiz eylemleri ve birçok bölgede kolluk güçleri ile muhalifler aras›nda ortaya ç›kan çat›flmalar, esas olarak cumhurbaflkan› baflta olmak üzere, hükümete tepki temelinde yükseliyor. Cumhurbaflkan› Zuma ve hükümet yetkilileri, emekçilerin eylemleri karfl›s›nda birçok söz vermifl olmalar›na karfl›n sözlerini yerine getirmediler. Bu durum ise, yoksul y›¤›nlar›n öfkesini büyüterek, ciddi bir halk muhalefetini ortaya ç›kard›. En son 500 bin kiflilik ifl olana¤› yarat›laca¤› sözünün geri çekilmesi ise, barda¤› tafl›ran son damla olmufl gibi görünüyor.

Emekçiler radikal çözümler peflinde!

Küresel mali krizle birlikte dünyan›n dört bir yan›nda gerçeklefltirilen sosyal y›k›m sald›r›lar›, emekçilerin giderek daha radikal çözümler aramas›n› da beraberinde getiriyor. Avrupa’n›n birçok kentinde son dö-

nemde art›k “ola¤an” hale gelen kitlesel fabrika iflgallerinde iflçiler, patronlar›n sald›r›lar›n› fabrikalar› havaya uçurma tehdidi ile yan›tl›yor. ‹flçilerin giderek militanlaflan eylemlerinin bir örne¤i ise, Güney Kore’de yaflan›yor. Ssangyong Otomobil fabrikas› iflçileri 21 May›s’ta iflgal ettikleri fabrikada, polisin tüm sald›r›lar›na karfl›n, eylemlerini sürdürüyor. Tüm dünyada yank›s›n› bulan bu eylem, kitlesel iflten ç›karmalar ve iflyerinin kapanmas› riski-

nin do¤mas› ile gündeme geldi. Fabrikada çal›flan toplam 7100 iflçiden 2600’ünün ç›k›fl› verildi. Bunlar›n 600’ü durumu kabullenmeyerek, fabrikay› iflgal etme yoluna gitti. ‹flgal süresinde iflçiler ile polis aras›nda çok say›da çat›flma yafland›. Ancak polisin tüm sald›r›lar›na karfl›n, iflçiler eylemlerinden geri ad›m atmad›. Fabrikada oldukça yüksek miktarlarda patlay›c› madde bulunuyor. Bunun içindir ki, polis do¤rudan fabrika içine bir operasyon yapmaya çekiniyor. Çünkü t›pk› Fransa’daki s›n›fdafllar› gibi, burada da iflçiler fabrikay› havaya uçuracaklar›n› söylemekten çekinmiyorlar. Temmuz ay›n›n son günlerine do¤ru hala devam eden iflgalin zora

Binler Nazilere karfl› yürüdü 20 Temmuz Cumartesi günü Berlin Friedrichshain’de 4000 kifli, 12 Temmuz günü 4 Nazi taraf›ndan S Bahn’da dövülerek a¤›r bir flekilde yaralanan 22 yafl›ndaki üniversite ö¤rencisi ile dayan›flmak ve Nazi sald›rganl›¤›n› protesto etmek için yürüdü. Yürüyüflte CDU/SPD Koalisyon Hükümeti, Senato, polis ve burjuva medya protesto edildi. Sendikalar, devrimci kurumlar ve Anti Faflist Sol Berlin (ALB)’nin yürüyüfle kat›l›m

sa¤lad› bildirildi. Yüzlerce polisin yo¤un “güvenlik” önlemi ald›¤› yürüyüflte göstericilere tazyikli su s›k›ld›, 10 anti-faflist gösterici gözalt›na al›nd›. Son y›llarda Almanya’da t›rmanan yabanc› düflmanl›¤›na ve ›rkç›l›¤a sessiz kalan Alman hükümeti, daha önce Avrupa merkezli Nazi yürüyüfllerine dahi izin vererek ayr›mc›l›¤› destekledi¤ini ve gelifltirdi¤ini göstermeye devam ediyor. (AT‹K Haber Merkezi)

DÜNYAYA BAKIfi Emperyalist doktrinlere karfl›, ezilenlerin doktrini ABD emperyalizmi, daha 1980’lerin bafl›ndan itibaren, Ortado¤u’ya dönük askeri sald›rganl›k politikalar›na iyiden iyiye a¤›rl›k vermeye bafllad›. Dönemin ABD Baflkan› Carter, ayn› dönemde ‹ran Körfezi’nin denetimini ele geçirmeye dönük her çaban›n, ABD emperyalizminin ç›karlar›na dönük bir sald›r› olarak alg›lanaca¤›n› ve her yöntemle karfl›l›k verilece¤ini söylüyordu. “Her yöntem”le kast edilenin askeri yöntem oldu¤u ise çok aç›kt›. Bu yönelime, sonraki süreçte Carter-Doktrini ad› verildi. ABD emperyalizmini o y›llarda böylesi aç›k bir meydan okumaya iten nedenlere gelince; birinci neden, k›sa süre önce gerçekleflen ‹ran devrimiydi. Bir di¤er neden ise Sovyetler Birli¤i’nin Afganistan’a dönük as-

keri (iflgal) sald›r›s›yd›. ABD, Sovyetler’in Afganistan’a dönük bu ç›karmas›na tepki göstermekte gecikmiyordu. Bu tepkiyi ise, ülkenin, dünyan›n ithal edilebilecek petrollerinin dörtte üçünü bar›nd›rmas› ve böylelikle de büyük stratejik önemde olmas› fleklinde aç›kl›yordu. ABD emperyalizmi sonraki y›llar boyunca da, bölgedeki ç›karlar›n› koruma çabalar›n› sürdürdü. Bu çabalar dahilinde, Taliban, El-Kaide gibi dinigerici örgütlenmeler oluflturdu. Rus Sosyal Emperyalizmi’nin çöküflüyle birlikte tüm dünyada oldu¤u gibi, bölgede de dengelerin de¤iflmesi söz konusuydu. Kendi büyütüp-besledi¤i güçler ve rejimlerle ç›kar çat›flmalar› da eklenmiflti dengelerdeki de¤iflime. Carter Doktrini, sistemin kri-

dayal› olarak bitirilmesi için, hükümete bask› yapan patronlarla hükümet temsilcileri aras›nda bir dizi görüflme gerçeklefltirilmesine karfl›n, iflçilerin kararl› tutumu eylemlerini bitirmeye dönük bu çabalar› bofla ç›kar›yor. 3000’den fazla polis ve 100’ün üzerinde özel tim, iflçilerin otomobil lastiklerinden oluflturduklar› barikatlar›, fork lift vb. araçlarla kald›rmaya çal›flsa da, iflçilerin ellerine geçirdikleri çeflitli boyutlardaki metal parçalar›n› f›rlatmalar› nedeniyle, bunu tam olarak baflarmakta zorlan›yorlar. ‹flçilerin karfl› koyuflunu bast›rmakta zorlanan polis, fabrikan›n çat›s›na ç›kan iflçilerin üzerine helikopterlerle göz yaflart›c› gaz att›.

Atina’da parti binalar› isyan ateflinde yand›

Ayr›ca fabrikan›n suyunu, gaz›n› kesti, içeri yiyecek-içecek sokulmas›n› da engelledi. ‹flçilerin uyumas›n› engellemek için hoparlörlerden aral›ks›z olarak yüksek volümlü gürültü yapt›, iflçilere sürekli derhal fabrikay› boflaltmalar› için ça¤r›lar yap›ld›. % 51’lik hissesi, Çin Shanghai Otomobil Sanayi Birli¤i’ne ait olan fabrikan›n yönetimi taraf›ndan yap›lan aç›klamada ise, fabrikan›n iflgal süresi içindeki kayb›n›n 261 milyar Won, yani 135 milyon Dolar, oldu¤u belirtildi. Ssanangyong fabrikas› iflçilerinin iflgali sürerken, kolluk güçlerinin de fabrikay› boflaltmak için kapsaml› bir sald›r› haz›rl›¤› yapt›¤›, bunun için “uygun” bir zaman› bekledikleri bildiriliyor.

önemli oranda hasar gördü¤ü bildiriliyor. Sald›r›lar› henüz üstlenen olmad›. (AT‹K Haber Merkezi)

anlaflmad›r. Bu geliflme ise, -asl›nda yeni olmayan- silahlanma/silahland›rma çabalar›n›n giderek daha genifl bir alana yay›ld›¤›n› ve askeri sald›rganl›k politikalar›ndaki t›rman›fl›n olanca h›z›yla sürdürdü¤ünü göstermekte. Ancak askeri sald›rganl›k politikalar›n›n istenilen sonucu ver(e)medi¤i, iflgallerin emperyalistler aç›s›ndan bir bata¤a dönüfltü¤ü, bir gerçeklik olmay› sürdürüyor. Afganistan iflgali ise bu batakl›¤›n en derini olma özelli¤ini koruyor. Afganistan iflgaline, enerji zenginliklerinin yan› s›ra, buradaki büyük uyuflturucu rant› nedeniyle giderek daha fazla dahil olan ‹ngiltere ve Almanya gibi, AB’nin bafll›ca emperyalist güçleri, artan askeri kay›plar› karfl›s›nda, iflgal bölgesindeki askerlerine s›n›rs›z “öldürme” yetkileri veren kararlar alsalar da, ülkelerinde yükselifle geçen iflgal karfl›tl›¤›n›n önünü kesmekte giderek zorlan›yorlar. Emperyalistler, ç›karlar› do¤rultusunda hedef tahtas›na koyduklar› ve/veya dönemsel ç›karlar›na göre yeniden yap›land›r›lmak istedikleri ülke-

✔ N‹JERYA Nijerya üniversitelerindeki doçentler, maafl art›fl› talebiyle haftalard›r grevde. Greve akademisyen olmayan personel de kat›ld›. Ülkedeki tüm üniversitelere yay›lan grevin öncelikli talepleri aras›nda, ö¤renim harçlar›n›n kald›r›lmas› da bulunuyor. Sefalet ücretiyle yaflamak zorunda b›rak›lan Nijeryal›lar›n büyük bölümü, yüksek harçlar nedeniyle ö¤renimine devam edemiyor.

✔ F‹L‹P‹NLER ABD güdümlü Arroyo rejiminin toplumsal muhalefete dönük artan sald›r›lar› ve ülkede hayata geçirilen ABD patentli politikalar, genifl y›¤›nlar›n protestolar›yla karfl›lanmay› sürdürüyor. Binlerce kiflinin kat›ld›¤› protesto eylemlerinden biri de, 26 Temmuz’da parlamento binas› önünde gerçeklefltirildi. Bina önünde toplanan binlerce kifli, devlet baflkan› Arroyo’nun istifa etmesini talep etti. Çevrede genifl bir y›¤›nak yapan polisin eylemcilere sald›rmas›yla birlikte, polis ile kitle aras›nda çat›flmalar yafland›.

✔ ‹NG‹LTERE ‹ngiltere’nin Wight adas›nda kurulu bulunan bir rüzgar enerjisi fabrikas›n›n iflçileri, iflyerinin kapat›lmas›n› engellemek için, fabrikay› iflgal ettiler. Fabrikan›n kapanmas›, 525 kiflinin iflsiz kalmas› anlam›n geliyor. Ayr›ca fabrika ‹ngiltere’nin tek rüzgar enerjisi fabrikas› olma özelli¤i tafl›yor. Bunun içindir ki, iflçilerin eylemine destek verenlerin bafl›nda, çevreciler geliyor.

✔ BATI BENGAL Bat› Bengalli emekçilerin grevleri sanayi merkezlerini sarsmaya devam ediyor. En son Haldia Liman› iflçilerinin % 80’lik bir maafl art›fl› için greve gitmelerinin ard›ndan, birçok sektörde de grev karar› al›nd›. Kimya, otomobil, iletiflim ve daha birçok alan›n faaliyet sürdürdü¤ü sanayi merkezlerinde gerçeklefltirilen grevlerin bafll›ca talebini ise, ücretlerde ciddi bir art›fl yap›lmas› oluflturuyor.

Yunanistan’daki isyan atefli bu sefer de iktidar ve muhalefetteki parti binalar›n› sard›. Geçti¤imiz pazartesi gecesi en büyük iktidar ve muhalefet partilerinin binalar›, gaz silindirleri ve yan›c› madde kar›fl›mlar›yla atefle verildi. Polis taraf›ndan “Sol radikal gruplar”›n yapt›¤› belirtilen sald›r›lar›n hedefinde iktidardaki muhafazakar Yeni Demokrasi Partisi (ND), ana muhalefet sosyal-demokrat PASOK partisi ve afl›r› muhafazakar LAOS ofisleri vard›. Binalar›n ön cephelerinin

zinin derinleflmeye bafllad›¤› 2000’li y›llar›n bafllar›nda, Afganistan iflgali ile tekrar gündeme geldi. Afganistan iflgalini Irak iflgali izledi. ABD emperyalizmi hayati önemdeki ç›karlar›n›, uydurma gerekçelerle gerçeklefltirdi¤i iflgallerle “koruma alt›na” al›yordu! Doktrin art›k Carter’in ad›yla de¤il, de¤iflik versiyonlarla sahneye sürülüyordu. Son versiyonu ise geçti¤imiz günlerde Hillary Clinton taraf›ndan ortaya kondu. Clinton, ‹ran’›n atom silah› gelifltirme program›na karfl›, bölgenin petrol zengini ülkeleri üzerinde bir nükleer koruma oluflturacaklar› tehdidinde bulanarak, ‹ran’a komflu Arap ülkelerini -yani bir dizi monarfliyi, emirli¤i ve de iflgali alt›ndaki Irak’›- daha güçlü silahlarla donatacaklar›n› söylemekten çekinmiyordu. Emperyalistlerin, uflak-iflbirlikçikukla rejimleri kendi ç›karlar› do¤rultusunda silahland›rma e¤iliminin, sadece Ortado¤u ile s›n›rl› olmad›¤› bilinmekte. Bunun en son örne¤i, geçti¤imiz günlerde ABD ile Hindistan aras›nda yap›lan dev nükleer

Güney Yemen’in ba¤›ms›zl›¤›n› isteyen, ayn› zamanda da kötü yaflam koflullar›n› protesto eden binlerce eylemciye atefl açan devlet güçleri, 16 kifliyi katletti. Güney ve Kuzey Yemen 1990 y›l›nda birleflmiflti. Olaylar, güneyli ayr›l›kç›lar›n bulundu¤u, ayn› zamanda da yaflam koflullar›n›n giderek kötüleflti¤i, Yemen’in güneyinde bulunan Cinzibar kentinde gerçekleflti.

lere, askeri politikalar›n d›fl›nda, dolayl› yollarla müdahale etmeyi de sürdürüyorlar. Bu dolayl› müdahale, son y›llarda birçok ülkede gündeme gelen renkli devrimler ve/veya bunlar›n önünü açan geliflmelerdir. Uzunca y›llard›r, özellikle de eski do¤u blo¤u ülkelerde hayata geçirilen bu politika, k›sa süre önce ‹ran’da da kendini hissettirdi. ABD’li emperyalist tekellerin hizmetindeki Musavi, ‹ran’a “demokrasi”, “özgürlük” getirece¤i yalanlar›yla sunuldu. ‹ran gerici rejiminin katliam boyutundaki sald›r›larla cevaplad›¤› eylemlerin ivmesi, k›sa sürede düfltü. ‹lerici sendikalar, devrimci ve komünist güçler ise, eylemler daha yükseliflini sürdürdü¤ü günlerde, “ne emperyalizm ne de gerici-faflist rejimler” fliar›n› dile getirmifl ve tüm emekçi halk kesimlerini, her ikisine karfl› mücadelede birleflmeye ça¤›rm›flt›. Bu ça¤r› bugün ‹ran d›fl›nda, baflta Avrupa olmak üzere birçok ülkede yap›lan eylemlerin de fliar› olmay› sürdürüyor. K›sacas›, emperyalistlerin, bölgedeki -ve de dünyadaki- enerji zengin-

liklerinin paylafl›m› noktas›nda ortaya ç›kan her engeli, hangi yöntemle olursa olsun “aflma” yönelimi geniflleyerek sürüyor. Bu yönelim, en son Irak’›n kuzeyindeki -Kürt özerk bölgesinde (Irak Kürdistan›) yaflanan seçimlerde de ortaya ç›kt›. Asl›nda emperyalistlerle bir derdi olmayan Talabani-Barzani ikilisinin, bölgedeki petrol vd. enerji kaynaklar› üzerindeki denetimi ellerinde tutma çabalar›, burada da emperyalist patentli bir “de¤iflim” rüzgar› esmesini getirdi, bir anlamda yeni bir “renkli devrim” provas› yap›lmaya çal›fl›ld›. Son olarak; dünyadaki tüm geliflmeler, emperyalist doktrinlerin, içeri¤inin giderek daha sald›rgan bir hal ald›¤›n› göstermekte. Çünkü krizi derinleflen emperyalistlerin ç›karlar› art›k tüm dünyada tehdit alt›nda. Bu tehdit yoksullu¤u, açl›¤›, sefaleti her geçen gün büyüyen ezilenlerin, türlü yöntem ve araçlarla verdi¤i mücadelelerle daha da büyüyor. Ezilenler art›k, emperyalist doktrinlere karfl›, kendi doktrinlerini hayata geçirme cüretini gösteriyor!


7-20 A¤ustos 2009

TAR‹H

14

Bas›n tarihiyle bafla bafl giden sansür yolculu¤u ‹nsan›n yaz›l› bas›n serüveni ilk haber toplama ve da¤›tma gazetesi olan ve Roma Senatosu taraf›ndan Milattan Önce 59 y›l›nda 2 bin kopya olarak ç›kar›lan Acta Diurna ile bafllar. ‹mparatorlu¤un merkezi alanlar›nda oluflturulan panolara as›lan Acta Diurnalar, fethedilen topraklar, siyasal geliflmeler, toplumsal olaylar ve gladyatörlerin dövüfllerinin sonuçla-

Takvim-i Vekâyi, Osmanl›’n›n az›nl›k politikalar›na da paralel bir flekilde Kürtçe, Arapça, Farsça, Frans›zca, Rumca, Ermenice, Bulgarca vd. dillerde de yay›nlar yapm›flt›r. (Müslüm Yücel, Tekzip) Gerçek anlamda, ilk resmi olmayan, özel sermayeli gazete ise 21 Ekim 1860’ta A¤âh Efendi ve fiinasi taraf›ndan yay›mlanan Tercü-

Ülkemizde “sansürün kald›r›l›fl›n›n y›ldönümü” ve gazeteciler günü olarak “kutlanan” 24 Temmuz tarihi, II. Abdülhamit’in 1908’de ilan etmek zorunda kald›¤› 2. Meflrutiyet’in y›ldönümüdür ayn› zamanda. r›n› içermekteydi ve okuma bilen Romal›lar taraf›ndan yüksek sesle okunarak, halka duyurulurdu. Haber amaçl› gazetelere ise ilk olarak 17. yüzy›l›n bafllar›nda rastl›yoruz. Deri üzerine yaz›lan bu ilk gazeteden günümüzün saatte binlerce bask› yapan gazete vb. bas›l› yay›nlara giden yolda, o günlerde yaz›l› ve sanal bas›n›n da aileye kat›lmas›yla medya (yaz›l›, görsel ve iflitsel tüm kitle iletiflim araçlar›) ad›n› alarak dev bir sektör olaca¤›n› ve toplumsal ve siyasal hayata bu denli etki edece¤ini kimse bilemezdi tabi. Ancak aynen yukar›da yaz›lanlar gibi oldu ve bas›n tarihi bu yolu izleyerek bugün 4. Kuvvet denilen alan› oluflturdu. Ancak bas›na bu yol boyunca yol arkadafll›¤› olmasa da yol düflmanl›¤› denilebilecek bir unsur daha refakat ediyordu. SANSÜR!

K›sa bir bas›n tarihi turu ‹lk gazetenin MS 700 y›l›nda Pekin’de ç›kt›¤› ifade edilir. Bugün anlad›¤›m›z anlam›yla ilk gazete ise Fransa’da 30 May›s 1631’de “Gazette de France” ad› ile bas›lm›flt› ve içeri¤i daha çok siyasal yaz› ve haberlerden oluflmaktayd›. ‹lk günlük gazete ise 1777’de yine Fransa’da “Mercure de France” ismiyle yay›mlanm›flt›r. Fransa’y› takip eden ülke ise ‹ngiltere’dir. Osmanl›’da ilk gazeteyi ise yine Frans›zlar ç›kartm›flt›r. ‹lk Türkçe gazete de 11 Kas›m 1831’de II. Mahmut’un giriflimiyle yay›mlanan Takvim-i Vekâyi’dir. Ve 10 y›l boyunca yar› resmi Ceride-i Havadis gazetesinin 1840’ta yay›n hayat›na bafllamas›na kadar tek gazete olmufltur. Devletin ilk resmi yay›n organ› olan

mân-› Ahval’dir. Ki bu gazetede Osmanl› toplumunun geri kalma nedenleri ve memleketin durumu tart›fl›l›yordu. Yani ülke s›n›rlar› içinde bas›n serüveni Avrupa’n›nkinden iki yüzy›l› aflk›n bir süre sonra bafllam›fl oldu. Nitekim Uzakdo¤u’nun ilk matbaalar›n› bir kenara b›raksak dahi Gutenberg’in ilk bas›mevini kurdu¤u 1440 ile ‹brahim Müteferrika’n›n matbaas›n›n faaliyete geçti¤i 1727 y›llar› aras›ndaki 287 y›ll›k zaman dilimi düflünüldü¤ünde bu durum flafl›rt›c› olmasa gerek.

‹lk sansür örne¤i Yukar›da da de¤indi¤imiz gibi, bas›n serüvenine her zaman efllik eden bir yol düflman› olmufltur. Nitekim Osmanl›’da da ilk gazetenin bas›m›yla birlikte sansür de gündeme gelmifl ve bundan sonra bas›n nereye, sansür oraya bugüne kadar gelen yolu arfl›nlam›fllard›r. Osmanl›’n›n ilk sansürü de ilk gazetesi olan Tercüman-› Ahval’e lay›k görülmüfltür. Gazetede Ziya Pafla’n›n kaleme ald›¤› san›lan ve e¤itim sistemine sert elefltirilerde bulunan bir yaz› nedeniyle May›s 1861’de (yani yay›n hayat›ndaki bir y›l›n› dahi doldurmadan) iki hafta süreyle kapat›ld›. Bu olay Türk bas›n›nda yay›n durdurman›n ilk örne¤i oldu. 792 say› yay›mlanan Tercüman-› Ahval 11 Mart 1866’da yay›n›na son verdi. Ancak ilginçtir ki, Osmanl›’da bas›n alan›nda ilk düzenleme do¤rudan gazetelere yönelik de¤il matbaa ilgili olmufltur. “1857 tarihinde yürürlü¤e giren ‘Matbaa Nizamnamesi’ ile matbaa açmak isteyenlere önce hükümetten izin almalar› zorunlulu¤u getirilmifltir. O dönemde gazetelerin ço¤unlukla kendi kurduklar› matbaada ba-

s›ld›¤› düflünülürse, bu nizamnameyle h›zla ço¤almakta olan gazetelerin kolayl›kla kurulmas›n›n önüne geçilmek istendi¤i anlafl›l›r.” (Osmanl› Dünyas›nda Yerel ve Yabanc› Bas›n…) Tercüman-› Ahval ve onu takip eden Tasvir-i Efkar ve di¤erleri, gazetelerin devlet mekanizmas›n› denetlemek, kamuoyu oluflturmak ve yönlendirmek görevini üstlenmifl ve bu ba¤lamda yönetim karfl›t› bir yay›n politikas› izlemeye bafllam›fllard›r. Öyle ki, 1 Ocak 1867’de Filip Efendi’nin sahibi oldu¤u ve Ali Suavi’nin yönetti¤i ve ülke tarihinin ilk muhalif gazetesi say›labilecek Muhbir isimli gazete dönemin yöneticilerini sert bir flekilde elefltirdi¤i ve meclis sistemini istedi¤i için yay›n›na ara vermek zorunda kalm›flt›r. ‹lk sansür yasas› ise 11 May›s 1876’da “Âli Kararnamesi” ile gündeme geldi. “Gazetelerin, yay›nlanmadan önce denetlenmesini emreden bu kararname üzerine, ‘Basiret’ gazetesi flöyle bir ilanla ç›km›flt›: ‘Matbaam›z›n makinesi bozuldu¤undan, gazetemiz birkaç gün yay›nlanmayacakt›r.’ ‘Sabah’ gazetesi ise ilk gün ‘sansür’ün yasaklad›¤› yaz›lar›n yerini ‘bofl’ b›rakarak yay›nland›. Ancak, tüm bu direnifller, tarih boyunca hemen her dönemde, sansürün bas›n›n üzerinde ‘Demokles’in K›l›c›’ gibi sallanmas›n› önleyemedi.”

Sansürün “kald›r›l›fl›” Ülkemizde “sansürün kald›r›l›fl›n›n y›ldönümü” ve gazeteciler günü olarak “kutlanan” 24 Temmuz tarihi, tüm toplumun oldu¤u gibi bas›n›n üzerinde de “ali k›ran bafl kesen” olarak gördü¤ümüz II. Abdülhamit’in 1908’de ilan etmek zorunda kald›¤› 2. Meflrutiyet’in y›ldönümüdür ayn› zamanda. Meflrutiyetin ilan›yla birlikte 1876 tarihli sansür kararnamesi de rafa kalk›yordu resmi olarak. Bu, ayn› zamanda özgür bas›n›n savunucusu gazetecilerin de bir baflar›s›yd› ve bu tarihten sonra gazetelere halk›n ilgisi artt›. “Baz› gazeteler sat›fllar›n› 2 binlerden 5 binler düzeyine ç›kard›. Fiyat› 10 kurufl olan ‹kdam karaborsada yar›m liraya kadar al›c› bulabildi. Bir ay içinde 200 yeni gazete için yay›n hakk› al›nd›.”

‹lk gazeteci cinayeti Sansürün “kald›r›ld›¤›” tarihten tam bir y›l sonra 1909’da, sansürün nas›l iflledi¤ini aç›kça gösterecek bir olay yaflan›yordu. Meflrutiyet taraftar› olmakla birlikte ‹ttihat ve Terakkicilere muhalif olan ve Mevlanzâde R›fat’›n yay›mlad›¤› “Serbestî” gazetesinin bafl›na geçen Hasan Fehmi ‹ttihatç›lara yönelik yazd›¤› sert yaz›lar›n›n bedelini ilk bas›n flehidi olarak ödedi. Fehmi’yi tehditlerle susturmaya çal›flan ‹ttihatç›lar, Hasan Fehmi’ye boyun e¤diremeyince Galata Köprüsü üzerinde 1909 y›l›nda “faili meçhul” bir cina-

yete kurban ettiler. Hasan Fehmi, elbette bir ilkti ama sonuncu da olmad›. 1909’dan 2007’ye onlarca gazeteci katledildi ya da gözalt›nda kaybedildi. Ahmet Samim’den (Sada-y› Millet/1910) Sabahattin Ali’ye (Marko Pafla/1948); Ali ‹hsan Özgür’den (Politika/1978) Mehmet Sait Erten’e (Azadi Denk/1992), Haf›z Akdemir, Yahya Orhan, Hüseyin Deniz, Musa Anter’den (Özgür Gündem/1992) Nam›k Taranc› (Gerçek/1992) ve Erol Akgün’e (Devrimci Çözüm/1994), Metin Göktepe’ye (Evrensel/1996) ve en nihayetinde Hrant Dink’e (Agos/2007) kadar bu 100 y›l içinde 68 gazeteci katledildi. Bu bedelin en a¤›rlar›n› ise kuflkusuz Kürt gazetecili¤i yapan bas›n emekçileri ödedi. Sadece 1990-1994 y›llar› aras›nda katledilen 32 gazetecinin 20’si T. Kürdistan› illerinde öldürüldü.

Sansür sürüyor Her ne kadar 24 Temmuz sansürün “kald›r›l›fl›n›n” y›ldönümü ve bas›n günü olarak “kutlan›yor” olsa da, sansürün ilk gazetenin bas›m›ndan bugüne sürdü¤ünü söylememek mümkün de¤il. Üstelik bugün aç›s›ndan sansürün iki türlü sürdü¤ünü söylemek gerekir. Birincisini, bildi¤imiz “klasik anlamda”, gazete, dergi, televizyon vd. muhalif medya kurumlar›na yönelik kapatma, toplatma, maddi olarak “köfleye s›k›flt›rma”, da¤›t›m›n› engelleme yasaklama, bas›n emekçilerine yönelik gözalt›, tutuklama, katletme gibi yöntemler oluflturuyor. Son y›llarda özellikle Kürt bas›n›na yönelik en bariz haliyle yaflanan bu sald›r›lardan elbette devrimci ve sosyalist bas›n da nasibini almakta. Osmanl›’dan TC’ye kadar tüm demokratikleflme söylemlerine, her zaman daha fazla bask› ve anti-demokratik uygulama efllik etmifltir. Bugün de yaflananlar bundan farkl› de¤ildir. Gazetemiz ‹flçi-köylü’nün sadece 8 ay içerisinde 3 defa birer ayl›k kapatma cezas› almas› da bunun sonucu de¤il midir? Yani 8 ay içersinde yaln›zca 5 ay yay›n hayat›na devam edebilmifltir ‹flçi-köylü. Sansürün ikinci yöntemini ise, medyan›n tekelleflmesi oluflturuyor. Egemen sömürücü s›n›flar›n sahip oldu¤u dev medya kurulufllar›n›n elbette halktan yana, do¤ru bir habercilik anlay›fl›na sahip olmas› beklenemez. Bu nedenledir ki, halk› ilgilendiren, onlar›n gerçek gündemlerini bu gazetelerde bulmak mümkün de¤ildir. Buna bir yan›yla oto-sansür demek mümkündür. Da¤›t›m flirketleriyle, her kesime yönelik gazeteleriyle (örne¤in Ay-

Geçmiflten notlar... ✔ 7 A¤ustos 1900: Almanya Komünist Partisi kurucular›ndan Wilhelm Liebknecht yaflam›n› yitirdi. ✔ 7 A¤ustos 1997: TKP/ML, MLKP ve T‹KB dava tutsaklar›ndan 5 kifli Ümraniye Hapishanesi’nden görüfl yerinden firar etti. ✔ 8 A¤ustos 1991: ‹zmir‘de binlerce Metafl iflçisi aileleriyle birlikte yürüdü En büyük demir-çelik fabrikalar›ndan biri olan Metafl 16 ayd›r kapal›yd›. ✔ 10 A¤ustos 1992: Özgür Gündem gazetesi köfle yazar› Hüseyin Deniz Ceylanp›nar’da vurularak öldürüldü. ✔ 12 A¤ustos 1969: Ere¤li DemirÇelik ‹flletmeleri’nde 4 bin 400 iflçi greve gitti. ✔ 15 A¤ustos 1951: Naz›m Hikmet, Bakanlar Kurulu karar›yla Türk vatandafll›¤›ndan ç›kar›ld›. ✔ 15 A¤ustos 1984: PKK, Hakkâri’ye ba¤l› Eruh ve fiemdinli ilçelerinde jandarma karakollar› ve resmi dairelere bask›n yaparak silahl› mücadeleyi bafllatt›. ✔ 16 A¤ustos 1908: Ankara-Ba¤dat demiryolu iflçileri greve ç›kt›. ✔ 18 A¤ustos 1961: Türkiye‘de ilk kez bir banka soyuldu. Bankay› soyan Necdet Elmas 30 A¤ustosta Dar›ca’da yakaland›. ✔ 19 A¤ustos 1966: Varto’da 6,9 büyüklü¤ündeki depremde 2 bin 394 kifli öldü. ✔ 20 A¤ustos 1954: Zonguldak Kozlu’da grizu patlamas›. 9 iflçi öldü, 36 iflçi yaraland›. d›n Do¤an 7 gazetesiyle ülkede yay›mlanan gazetelerin tiraj›n›n % 40’›na sahip) medya üzerindeki bu tekelleflme sansürün önemli bir yönünü teflkil ediyor. Sonuç olarak; bas›n özgürlü¤ü alan›nda Tanzanya ve Kuveyt gibi ülkelerle sonuncu s›ralardaki yerini koruyan Türkiye’de anlams›z bir flekilde, anlams›z bir bas›n özgürlü¤ü y›ldönümünü kutluyor. Çocuklar›n katledildi¤i, tutukland›¤› bir ülkede çocuklara özel bir bayram› olan bir devlet için çok olmasa gerek!

Kültür-Sanat

VURMA BANA! ‹Ç‹M‹N OYUNCAKLARI KIRILIYOR! 23 Nisan günü, elinde tafl izi olan bir çocuk, arkas›nda bir özel tim… K›sa bacaklar›, tafl›m›yor onu; kurtulmaya gücü yetmiyor. Ve özel timin eline düflüyor küçük çocuk. Sonras›nda ad›n›n Seyfi Turan oldu¤unu ö¤rendi¤imiz bu çocuk, özel tim taraf›ndan dipçikle dövülerek hastanelik ediliyor. Böylelikle özel tim, “kad›n

da olsa çocuk da” gere¤ini yapm›fl oluyordu. Faflist TC’nin Kürtlere karfl› zulümlerinde s›n›r tan›mad›¤›n› gösteren bu olay, çeflitli eylemlerle protesto edilmiflti. Seyfettin’in dövülmesinin üzerinden 100’ü aflk›n gün geçti. Ancak Seyfi, hala olay›n etkisi alt›nda ve konuflmakta zorluk çekiyor. O konuflam›yor ama onun yerine 95 flair bir araya gelip onun için bir fliir yazd›lar. Semih Poroy da desenlerini çizdi. “Sen çirkin bir Pinokyo’sun adam ellerin çünkü ölümlere uzuyor kan adam, küçük adam bilmiyorsun, çocuklar illâki büyüyor” Bu dizeler; içlerinde Hicri ‹zgören, Cezmi Ersöz, Dinçer Sezgin, Nevzat Çelik ve Küçük ‹skender’in de bulundu¤u 95 flairin bir araya gelerek, Seyfi için yazm›fl olduklar› fliirden. 21 bölümden oluflan fliir, Seyfi’nin yaflad›klar› üze-

rinden genel olarak egemenlerin halka yönelik zulme, özelde de çocuklara dönük fliddete karfl› bir öfke tufan› adeta! 95 fiair, 23 Nisan’da polis dipçi¤iyle ölesiye dövülen 14 yafl›ndaki Seyfi ve tüm fliddet ma¤duru çocuklar için yazd›klar› 21 bölümlük fliiri flu sözlerle anlatt›:

“Bebek olmadan önce, henüz do¤mam›flt›k. Henüz do¤mad›¤›m›z zamanda fliddet ve nefret kelimelerini ö¤renmemifltik. Uyumam›fl, büyümemifltik. Kafam›zda hayat k›r›lmam›flt›. Herhangi bir ‘dipçik’ kafam›z› k›rmam›flt›. Kafam›z bile yoktu. Bir çocu¤un kafas›n› dipçikle k›ran adamlar›n kafas› oldu¤unu ve bu kafan›n içine fliddet ve nefretin nas›l doldu¤unu bilmiyorduk. Do¤duk, bebek olduk. Bebekler, yüzy›llard›r ninni dinler ve ninni fliirdir. En k›ymetliden bilinir bebekler, isimleri itinayla verilir, masalla, taflla, ›fl›kla, efsaneyle; en fazla hayatla

büyürler. Bebekler t›pk› fliirdir; az palazland›¤›nda çocuk deriz onlara, çocuk. Büyüdük, çocuk olduk. Ve kafalar› dipçikle k›r›lan, otuz y›l içeri at›l›p, ‘e¤itim’ ve ‘bali’yle hayatlar› karart›lan çocuklar için birer ya da ikifler dizeyle bir fliir yaz›yoruz; vicdan›m›z ve masumiyetimizi korumak için diyerek yola ç›kt›k. Biz, doksan befl flair, gelece¤i kuracak olan kafas› taammüden sald›r›ya u¤-

rayan on dört yafl›ndaki S. T.’nin varl›¤›nda, her türlü nefret ve fliddeti ak›l d›fl› sertlikte yaflamak zorunda kalan çocuklara yirmi bir bölümlük bir fliir hediye ediyoruz bugün. Bebekler ve çocuklar, o kanayan dünya çocuklar›, din, ›rk, milliyet, fiiiri çok be¤endi¤ini söyleyen baba Turan, o¤lunun uzun süredir konuflamad›¤›n› ve tedavisinin de engellendi¤ini belirterek flairlerden bu konuda yard›mc› olmalar›n› istedi.

(H. Merkezi)

YOZLAfiMAYA KARfiI SOKAK FEST‹VAL‹ Kültürel yozlaflmaya karfl› “Uzaklar yak›nlafl›yor, kültürler bulufluyor!” slogan› ile Bar›fl ‹klimi taraf›ndan Sultanbeyli Belediyesi’nin deste¤i ile bafllat›lan sokak festivali 26 Temmuz Pazar günü Gazi Mahallesi’nde gerçekleflti. Sabah erken saatlerde Gazi Park›’nda bir araya gelen kitle buradan söylenen mü-

zik dinletisi ile oldukça iyi bir vakit geçirdi. Etkinlikte Galata Ritimhanesi, AZOT, Grup S›lam, Siya Kortê, Bar›fl ‹klimi ve Masis gibi gruplar sahne ald›. Çok say›da kiflinin kat›ld›¤› festival gece geç saatlere kadar sürdü. (‹stanbul)


m… ‹zleni Bu y›l 9.su gerçeklefltirilen Munzur Kültür ve Do¤a Festivali öncesi Partizan fiehit ve Tutsak Aileleri ile birlikte bölgede bir çal›flma yürüttük. Dersim… Yüzlerce yoldafl›m›z›n kan› ile sulanan ba¤r›nda büyük bir hazine gizleyen Dersim. Direniflin ve kavgan›n her daim vatan› Dersim. Gelecek düflleri olanlar› koyaklar›nda, da¤lar›nda saklayan Dersim... Kavgam›z›n ilk filiz verdi¤i boy att›¤›, cemrenin toprakla ilk bulufltu¤u yerlerden Dersim. Da¤›nda, tafl›nda, a¤ac›nda suyunda eme¤imizin, al›nterimizin, yüzlerce yoldafl›m›z›n an›lar›n› tafl›yan Dersim… Her kar›fl›nda bir tarih yatan, her kömünde bir destan yaz›lan, direniflimizin topra¤a, suya can verdi¤i Dersim… Bindi¤imiz otobüste Partizanc› bulma s›k›nt›s› yaflamadan coflkuyla geçmifle, bugüne ve gelece¤e dair hasretlerimiz, özlemlerimiz ve düfllerimizle yol al›yoruz. Dersim’e gitmenin heyecan› ile hiçbir engelle karfl›laflmadan ulafl›yoruz. Yapt›¤›m›z düzenlemeden sonra önceki y›llarda oldu¤u gibi analar›m›zla birlikte yollara düflüyoruz. Geçti¤imiz yollar›n, gördü¤ümüz vadilerin, karfl›laflt›¤›m›z insanlar›n yoldafl kokusu ve özlemi efllik ediyor bize yol boyunca. Yoldafllar›m›z›n flehit düfltü¤ü, bir dönem faaliyet yürüttü¤ü topraklardan geçmek insana bambaflka bir heyecan veriyor gerçektende. Önceki y›llarda oldu¤u gibi bu y›l da amac›m›z festival için kitle çal›flmas› yapmak, köylüleri festivale davet etmek, sorunlar›n›, s›k›nt›lar›n› paylaflmak, yanlar›nda oldu¤umuzu hissettirmek ve politikalar›m›z› onlara tafl›mak. Ve her evinde, odas›nda, tafl›nda tarihimizin bir parças›n› tafl›yan köylere giriyoruz. ‹lk kucaklaflma; “Merhaba biz Partizan’dan geliyoruz.” Önce kuflkulu, sorgulayan bir çift göz ard›ndan s›ms›cak, içten, insan› saran bir karfl›lama. Köylülerin adeta gözleri ile kucaklayan, insan› içine çeken bak›fllar›… Bizi büyük bir hasretle ve sevinçle karfl›l›yorlar. Heyecandan nerede a¤›rlayacaklar›na karar veremiyorlar. Ard›ndan ancak birbirini çok iyi tan›yan, yedi¤i-içti¤i ayr› gitmeyen dostlar›n, yoldafllar›n

15

FEST‹VAL GÜNDEM‹

7-20 A¤ustos 2009

Dersim sana yine gelece¤iz... aras›nda gerçekleflebilecek koyu bir sohbet bafll›yor. Özellikle son y›llarda gerillan›n bölgede giderek artan etkisini çok s›cak bir flekilde hissediyoruz köylerde. Gözler çakmak çakmak, yüzler umutla gülümsüyor. Sevdi¤ine yeniden kavuflan sevdal›lar›n halleri yaflan›yor ço¤u köyde. Sohbet s›ras›nda bir vesile ile laf aras›na s›k›flt›r›yorlar gerillaya dair duygular›n›, heyecanlar›n›. Kimisi ise sevincini gizleyemiyor, do¤rudan söze döküyor duygular›n›. Özellikle son birkaç y›l içinde gerillan›n pratik olarak içine girdi¤i yönelim ve bölgeye dönük müdahaleleri ciddi bir heyecan ve coflku yaratm›fl. Bunu konuflmalardan dile getirilen taleplerden, sohbetlerden anlamak mümkün. Kimi yerde uzun uzun oturup kaynafl›yoruz. Kimi yerde ise gazetemizi, dergimizi vererek ça¤r›m›z› yaparak uzaklafl›yoruz. Zaman›m›z›n k›s›tl› olmas›ndan dolay› yaflad›¤›m›z hareketlilik birço¤unu üzüyor ve çocu¤una doyamadan ayr›lmak zorunda kalan bir annenin küslü¤ünü yafl›yor. Abart›s›z denilebilir ki gitti¤imiz köylerin hemen hepsinde büyük bir heyecanla ve sevinçle karfl›land›k. Bize k›rg›n olan, elefltiren ve daha mesafeli duranlar bile gazetemizi ald›, bizi içeri davet etti, sofras›n› açt›, misafirperverli¤ini tüm samimiyeti ile gösterdi, sorunlar›n› dillendirdi. Faaliyetimiz boyunca kendimizi anlatmak için hiçbir f›rsat› kaç›rmad›k. Da¤ yollar›nda yürüyenlere, tarlalarda çal›flanlara, yafll›lara, gençlere, çocuklara… Analar›m›z›n köylerde yafll›larla kurdu¤u iliflkiler, s›ms›cak sar›l›fllar, sohbetleri görülmeye de¤erdi do¤rusu. Analar›m›z›n yafl›na ald›rmadan da¤lar› tafllar›, afl›nd›rmas›, yokufllar› t›rmanarak en ücra bölgelere yürüyerek düflüncelerimizi ideallerimizi ulaflt›rmas› bölge halk› üzerinde büyük bir etki yarat›yor. Bunu birçok yoldafl›m›z›n köylülerle yapt›¤› de¤erlendirmelerden, sohbetinden duyduk ö¤rendik. “Sizinkiler geldi geçen gün, yanlar›nda yafll› analar da vard›. Bu yaflta onlar da geziyorlar” sözleri hayranl›k ve sayg› ile iç içe a¤›zlardan dökülüyor.

Kurdu¤u k›l çad›rda kalan keçi besleyen genç bir kad›n “Ana biz de Partizanc›y›z bu yola can›m›z feda. Sana büyük sayg› duyuyorum keflke herkes senin gibi olsa “sözleri bu etkilenimin bir özeti niteli¤indeydi. Dolaflt›¤›m›z bölgelerde belki de en çok duydu¤umuz cümle “Biz de Partizanc›y›z” oldu. Daha önce bu cümleyi

böylesine s›k duydu¤um ve bu kadar mutlu oldu¤um baflka bir faaliyet olmam›flt›. Kendimi y›llard›r yaflad›¤›m evimde hissettim diyebilirim… Köylerde analar, babalar bize evlatlar›na sar›l›r gibi, gençler de yoldafl s›cakl›¤› ile kucakl›yordu. Özellikle Dersim’in simgesi buram buram bilgelik ve tarih kokan yafll› analar›m›z›n, ninelerimizin bizi teker teker gözlerimizden öpmesi bambaflka bir duyduydu. fiaka ile kar›fl›k gülen gözlerle “Tee 30 y›ld›r bir alikopteriniz yok, o¤lum tek silahla olmaz bu devrim” cümleleri hem bir elefltiriyi hem bir özlemi yans›t›yordu. Gezdi¤imiz her köyde yoldafllar›m›z›n

ayak izlerini, s›cakl›¤›n›, duvarlara, tafllara b›rakt›klar› hasreti duyumsad›k. Köylülere, analara her sar›ld›¤›m›zda onlara sar›ld›k, ci¤erlerimize onlar›n kokusunu çektik. Yozlaflman›n yayg›nlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›¤› bölgenin atefli geçmifle oranla küllense de içindeki köz alttan alta yanmaya devam ediyor. Genç bir kad›n›n biz köyden ç›karken bize yetiflerek arkadafllar›n tart›flt›¤› nenesi için “ Siz ne olur nenemin kusuruna bakmay›n. Ben Partizanc›y›m. Benim onlara can›m feda bana bugün gel deseler gitmeye haz›r›m, sizi çok seviyorum” sözleri közün halen çok s›cak oldu¤unu gösteriyordu. Faaliyetimiz boyunca yüksek yaylalara, köylere, mezralara girdik. ‹stanbul’da ‹stiklal Caddesi’nde kurflunlanarak öldürülen Devrimci Hareket dergisinden Önder Babat’›n mezar›n› ziyaret ettik ve MKP flehidi Aynur An’›n mezar› bafl›nda bir anma gerçeklefltirdik. Yine flehit yoldafllar›m›zdan Cahit O¤uz’un, Mercan’da flehit düflen 17’lerden Gülnaz Y›ld›z’›n ailesini, 1992’de gerillada flehit düflen yoldafl›m›z Fecire Y›ld›r›m’›n mezar›n› ziyaret ettik. Yine faaliyetimiz s›ras›nda flehit yoldafllar›m›zdan Gazel Meral’in mezar›n› ziyaret ederek burada bir anma gerçeklefltirdik. Mercan da¤lar›nda flehit düflen yoldafl›m›z Yusuf Ayata’n›n ailesini ziyaret ettik. Erzincan’da geçti¤imiz günlerde yap›lan operasyonda tutuklanan yoldafl›m›z›n ailesine konuk olduk. Girdi¤imiz her köyde belkide yüzümüzü en fazla güldüren yoksul damlarda koflturan çocuklara de¤inmeden geçemeyece¤im. Özgür, Umut,

Direnç, ‹syan, Baran, Rojda, Rojin, Zilan… Peflimizi b›rakmayan köyün her taraf›na bizimle birlikte gelen çocuklar; gelece¤in savaflç›lar› komutanlar›… Düflmanla küçük yaflta tan›flan, küçük omuzlar›nda yaflam›n a¤›r sorumluluklar›n› yüklenen çocuklar, çocuklar›m›z. Yaflad›klar› ile politikleflen çocuklar… Karakola yak›n bir bölgede bulunan köye giren askerler yolda Baran’› görür. Yüzbafl› Baran’a çikolata vererek kand›rmay› baflar›r. Baran geri ad›m atm›flt›r. Yüzbafl› sorar: “Baran söyle bakay›m, buraya gelen giden var m›, bizim gibi askerler geliyor mu?” Çikolatay› yedim ama de¤iflmedim edas› ile Baran politik tavr›n› koyar ve cevab› yap›flt›r›r: “Askerler geliyor. Ama onlar sizin gibi de¤il, onlar T‹KKO’cu…” Gerillan›n bölgedeki etkisi giderek art›yor. Anlat›lanlara göre birçok yerde köylüleri toplayarak halk toplant›lar› yap›l›yormufl. Birçok yerde orman kesimlerine yönelik çeflitli yasaklamalar getirilmifl. Bir bölgede 50 y›ld›r devam eden bir toprak sorunu gerillan›n müdahalesi sonucu çözülmüfl. Köylülerle toplant›lar yap›lm›fl ard›ndan gerilla karar› aç›klam›fl ve sorun çözülmüfl. ‹hbarc› ve iflbirlikçi a¤›na yönelik yap›lan müdahaleler f›s›lt› gazetesi ile yay›lanlardan… Dersim sana yine gelece¤iz... (Bir Partizan okuru)

B‹Z‹M ANALAR! HER ZAMAN, HER DA‹M B‹Z‹MLE OLAN ANALAR!

Dursun, Dursun yas esfaplar›m›z Y›¤›n derleyin, Bir metal kadar Bir metal oluncaya kadar Bununla vuraca¤›z, Gündüz gece Bununla çi¤neyece¤iz Gündüz gece Kin kap›lar›n› K›r›ncaya kadar Pablo NERUDA fiairin de dizelerinde betimledi¤i gibi, analar, bizim analar›m›z. Plaza de Mayo’nun avurtlar› çökmüfl, elleri k›r›fl k›r›fl, yorgun bedenleriyle kaybedilen, kaybettirilen evlatlar›n› arayan analar, analar›m›z direniyorlar. Yürekleri Atlas okyanusundan daha büyük, ac›lar›n› saklad›klar› gözleri inatç›, dilleri gelece¤i hayk›r›yor. Ve on y›llard›r, kokuflan can çekiflen fiili gericili¤ine sesleniyorlar. “Venseremos!”

Bizim analar›m›z da böyledir. Dünyan›n neresinde olursa olsun içinde hep ayn› ac›, ayn› öfkenin k›v›lc›mlar›… Ayn› türküyü söylüyorlar. Devrimin isyan kokan çocuklar›n› anlatan ihtilal türkülerini; fliirler yazm›fllard› evlatlar›na “yar›nlar sizindir” diye… Bizim analar›m›z… Eylül günlerinde tan›d›lar onlar› ilk. Postal ve süngü ile ya¤malan›rken insanl›¤›n tarihi, ülke iflkence ve katliamlarla terbiye edilmeye çal›fl›l›rken onlar vard›. Metris’in, Mamak’›n, Davutpafla’n›n kap›lar›nda; “B›rakmay›z, izin vermeyiz” diyen. ‹flkencelerde, mengenelerde s›k›flt›r›lmak istenmiflti yafll› bedenleri, kör karanl›k hücrelerde teslim al›nmak, y›ld›r›lmak istenmiflti. Dilleri susmuyordu. Bedenleri susturulmal›yd›. Çocuklar›yla ayn› kaderi paylaflm›fllard›. Gözalt›lar, iflkenceler, tutuklamalar… Ama onlar, bizim analar›m›zd›. Yafll› bedenlerini çocuklar›n›n savundu¤u düflüncelerin atefli sarm›flt›. Söner mi bu yang›n? Söndürebilirler mi? Böyledir bizim analar›m›z. Düflmana inat yas tutmam›fllar. Evlatlar›n›n cenazelerinde bile düflmana karfl› bafllar›n› dik tutmufllar, gözyafllar›n› içlerine o kocaman okyanusa ak›tm›fllar, belli etmemifller. Analar›m›z… Devrimci analar›m›z, evlatlar›n›n omuz bafllar›nda dövüflmüfller, kavga alanlar›nda düflman›n›n yüzüne tükürmüfller. Çünkü onlar zulümlerden ac›lardan ç›k›p gelmifller. Kavgan›n ortas›nda yeniden do¤mufllar. Evlatlar›n›n yan›nda, onlara onurlu kavgalar›nda yoldafl olmufllard›r. Her zaman, her daim bizimle olan analar›m›z. *** Sar› s›cak bir yaz günüydü. Günler hasada dönüyordu. Topra¤›n rahminden filizle-

nen yaflam, bereketini tüm cömertli¤iyle sunuyordu ona emek veren köylüye. Ekinlerin baflaklar› alt›n sar›s› renginde, yoksul köylü k›fl haz›rl›¤› telafl›ndayd›. Partizanc›lar tüm coflkunlu¤uyla önlerine konulan görevler do¤rultusunda mütevazi bir flekilde köylülere örgütlenmelerinin gereklili¤ini-önemini anlat›yordu. Gecenin karanl›¤› yar›nlar›n ayd›nlat›ld›¤› tart›flmalarda anlam buluyordu. Yine bir günün karanl›¤›nda koyulduk yola. K›vr›ml› patikalarda ak›p giden s›k ormanlar›n aras›ndan belirsiz orman yoldan yol ald›k. Dereleri geçtik, tepeleri aflt›k ve nihayet köyün ›fl›klar› görünmüfltü. Bizde yorgunlu¤un en zirvesine ulaflt›¤› an al›r götürür görünen köy ›fl›klar›. Yorgunlu¤un yerini bir an önce bizi bekleyen, hiçbir zaman bize kucak açmaktan geri durmayan halk›m›zla kucaklaflman›n arzusu al›r. Bizim için de bu böyle olmufltu. Yaklafl›yoruz köye. Herhangi bir olumsuzlu¤un olmad›¤›n› anlay›p, çevreyi denetimimize ald›ktan sonra çal›yoruz kap›y›. Evin gelini utangaç bir ses tonuyla “Kamo” diyor. “May me, Mayme Partizan” diyoruz. Ve aç›l›yor kap›. Bize bakan gözler, sevgi dolu, hasret dolu “neredesiniz?” diyen bak›fllar umut dolu. Seri flekilde giriyoruz içeri, içerdekiler de yüzlerindeki gülümsemelerle aya¤a kalk›yorlar. Tek tek soruyorlar Partizanlara hallerini, hat›rlar›n›…(Bu geleneksel bir fleydir Dersim’de. Eve toplu misafir geldi¤inde her birinin tek tek hal hat›rlar› sorulur.) - Sekena kivra? (Nas›ls›n›z kirve?) - R›nda ana, de sekena? (‹yiyiz ana, siz nas›ls›n›z?) Hal hat›r ifli bitmiflti ki, yan odada kalabal›k birilerinin oldu¤unu, gelen seslerden anlam›flt›k. Gözlerimizi o tarafa dikip, kulaklar›m›z› o yana kabartt›k. Evde bizden baflka misafirler de vard›. Yan odaya geçip misafir-

lerle tan›flmak, bildirilerimizi onlara da ulaflt›rmak istiyoruz. Eylemlerimizi onlara da anlatmak istiyoruz. Bu taleplerimiz kabul gördü¤ünde hemen yan odaya geçmek için hareketleniyoruz. Ne biz ne de gelen misafirler beklemiyorduk böyle bir an›. Onlar bizden, biz de onlardan habersizdik ancak sanki y›llard›r tan›fl›yormuflças›na kucaklaflt›k. Onlar›n evlatlar›yd›k, analar›m›z, babalar›m›zd›. Devrimci analar›m›z, önce çocuklar›n› savundular, sonra onlar›n düflüncelerini, kimisi evlatlar› içeride, kendileri meydanlarda, kimisi evlatlar› da¤larda, kendileri meydanlarda direne direne, dövüfle dövüfle yoldafllaflt›lar bizlerle. O¤ullar›n›, k›zlar›n› kaybetmenin ve kaybedilme ihtimalinin a¤›r yükünü omuzlar›nda tafl›yarak yoldafl oldular bizlere. Evlatlar› ölüm oruçlar›na yatt›¤›nda bile ölece¤ini bildi¤i halde “dikkatli ol yavrum, onurunu çi¤netme” diyerek kullanm›fllard› anal›k haklar›n› ve böyle yoldafllaflm›fllard› evlatlar›yla. Heyecanl›, coflkulu ve biraz da duyguluyduk. Bu tesadüfî olan karfl›laflma iyi denk gelmiflti. Soruyorlard›, onlar da duymufllard› köylere girifllerimizi, faaliyetlerimizi. Yürüttü¤ümüz faaliyetleri duyanlardan biri soruyor. Ana: Neler yap›yorsunuz? Faaliyetlerinize sevindik, devam› gelsin ama kendinizi korumay› da bilin. Yan›t; Ana, faaliyetlerimiz devam edecek. Siz merak etmeyin… Ana; Bize aç›klad›¤›n›z kararlar›n takipçisi olacak m›s›n›z? Bir daha gelecek misiniz? Yan›t; Evet Ana, bundan sonra daha çok gelece¤iz. Kararlar›m›z›n da takipçisi olaca¤›z. Ama sizin de bizim kararlar›m›z› sahiplenmeniz, kendi kararlar›n›z olarak görmeniz gerekir. Birbirinizi sahiplenmeniz gerekir. Bizim kararlar›m›z, ancak böyle yaflam

bulur. Egemenler bizlere sald›r›yor. Evlerimizi yak›yor, ormanlar›m›z› yak›yor, kültürümüzü, dilimizi yok say›yor, bizleri insanl›ktan ç›karmak için her alanda sald›r›yor, yozlaflt›rmaya çal›fl›yor. Bunlar için örgütleniyor. Bizim de örgütlü hareket etmemiz gerekiyor. Ana; Biz elimizden geleni yapar›z. Sizi de kararlar›n›z› da sahipleniriz, destekleriz. Bu yafll› halimle ben oralara gelemem ama bu paray› al›n, bir kurflun al›p benden taraf s›k›n ci¤erama. Ve Partizanlar ald›lar bu emri. ‹lkbaharla birlikte bafllad›lar faaliyetlerine. Kitlelere gittiler, eylem yapt›lar, yak›na ama ileriye bir ad›m att›lar. Gelen emir düflenlerimiz içindi. Yoksul emekçi halk›m›z içindi. Mücadeleyi gelifltirip, yayg›nlaflt›rmak için bu emre uymal›yd›lar. Uydular ve uyacaklar. Analar›m›z›n onlardan iste¤i de bu idi.

(Dersim’den bir Partizan okuru)

BAfiSA⁄LI⁄I NAC‹YE YOLDAfiIMIZI GÜNEfiE U⁄URLADIK! Almanya’n›n Stuttgart kentinde, ezilenlerin ve göçmenlerin eflitlik ve demokrasi mücadelesini sürdüren sevgili yoldafl›m›z NAC‹YE BÜYÜK, 19.07.2009 tarihinde geçirdi¤i beyin kanamas› sonucu yaflam›n› yitirdi. Tüm yoldafllar›na, ailesine ve yak›nlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz.

PART‹ZAN OKURLARI


PA RT İ Z A N Faşizme, emperyalizme, feodalizme, şovenizme ve her türden gericiliğe karşı

Partizan Özel Sayı: 2009/3 Umut Yayımcılık ve Basım Sn. Ltd. Şti. Yönetim yeri: Gureba Hüseyin Ağa Mh. İmam Murat Sk. No: 8/1 Aksaray-Fatih/İstanbul Tel: (0212) 521 34 30 Faks: (0212) 621 61 33 Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Çilem ÖNSEL Baskı: SM Matbaacılık Adres: Çobançeşme Mh. Sanayi Cad. Altay Sk. No: 10 A Blok Yenibosna Bahçelievler İstanbul Tel: 0212 654 94 18

BÜROLAR Kartal: İstasyon Cd. Dörtler Ap. No: 4/2 Tel: (0216) 306 16 02 Cep: 0 537 270 75 60 Ankara: Sıhhıye Mh. Süleyman Sırrı Sk. Yunt Ap. No: 19/7 Çankaya Tel: (0312) 430 67 65 Cep: 0 543 453 89 84 İzmir: 856 Sokak, No: 48/203 Kemeraltı Konak, Tel: (0232) 446 78 07 Cep: 0 555 561 04 03 Malatya: Dabakhane Mh. Turgut Temelli Cd. Barış İşhanı Kat: 3 No: 94 Erzincan: Ordu Cd. Ordu İşhanı Kat: 3 Tel: (0446) 223 67 18 Bursa: Selçuk Hatun Mh. Ünlü Cd. Sönmez İşsarayı Kat: 2 No: 185 Heykel, Tel: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 Mersin: Silifke Cd. Çavdaroğlu İşhanı Kat: 3 No: 1/8 Cep: 0 545 685 25 27 Avrupa Büro: Weseler Str 93 47169 Duisburg-Almanya Tel: 0049 203 40 60 958 Faks: 0049 203 40 60 959

Munzur’un akışı ve direnişi durdurulamaz! Bu yıl 9.su düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali büyük bir coşku ve on binlerce insanın katılımı ile gerçekleştirildi. 30 Temmuz-2 Ağustos tarihlerinde düzenlenen festivalin bu yılki ana gündemi “Munzur Vadisi birinci derece doğal SİT alanı ilan edilsin” talebi oldu. Bu kapsamda dört gün boyunca çeşitli paneller, söyleşiler, etkinlikler, tiyatro, film, belgesel gösterimleri ve eylemler gerçekleştirildi. Önceki yıllardan farklı olarak, festival, ilçelerde daha yoğun bir gündemle gerçekleştirildi. Tunceli merkezde etkinlikler devam ederken aynı zamanda Ovacık’ta iki gün, Hozat-Pertek-Mazgirt ve Nazimi-

ye’de birer gün konserler, paneller, söyleşiler düzenlendi. Festival 30 Temmuz günü Mazgirt Köprüsü’nde konukların karşılanması ile başladı. Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, milletvekilleri ve TUDEF adına temsilcilerin yaptığı konuşmaların ardından semah gösterimi yapıldı. Hasan Sağlam, Koma Afat ve diğer sanatçıların seslendirdiği ezgilerin ardından konvoy yolun devam etti. Festivalin ilk gününde on binlerce insanın olduğu stadyumda, Sezen Aksu, ezgilerini seslendirdi ve Mikail Aslan’la Zazaca düet yaptı. Festival kapsamında Dersim halkının kültürünü, kimliğini ilgilendiren birçok ko-

dahalenin hukuksal bir zemini olmadığını söyleyerek dağıtımımıza daha da coşkulu bir şekilde devam ettik. Konserin başlamasıyla birlikte konser alanında yerimizi aldık. Konser esnasında polisin kameralarıyla yakın çekim yapmasına müdahale ettik. Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun dinletisinden sonra Partizan ve İşçi-Köylü şapkalarıyla sahnedeki yerini alan Grup İsyan Ateşi, kitleyi türkü ve marşlarıyla coşturdu. (Pertek’ten bir Partizan)

HOZAT

PERTEK

Festivalin 2. günü, Partizancılar olarak, erkenden Pertek ilçesinde standımızı hazırladık. Bu esnada polis, stant başında duranlara kimlik kontrolü yaptıktan sonra kitaplarımızın listesini aldılar. Ardından ellerindeki arama iznine dayanarak standımızın arkasında arama yaptı. Polisin keyfi uygulamalarının moralimizi bozmasına müsaade etmeden hızlıca gazete dağıtımını örgütledik. Kalabalık bir biçimde çıktığımız dağıtımda, önce esnafı sonra mahalleleri gezdik. Dağıtımın ardından standımızın yanındaki Halk Cephesi standına yönelik polis baskısına devrimci dayanışma göstererek hep birlikte karşı koymamız, polisin geri adım atmasını sağladı. Daha sonra ESP’li arkadaşlarımızdan toplu biçimde gözaltına alınanlar da oldu. Konser alanı çevresinde ve içerisinde sesli ajitasyon eşliğinde bildiri ve gazete dağıtımı yaptık. Ajitasyon öncesi dağıttığımız bildiri ve gazetelere halk çok ilgi göstermezken ajitasyona başladıktan sonra standımıza ve gazetelere olan ilgi oldukça arttı. Bu esnada polisin sesli yayın(!) yapmamızı izin olmadığı gerekçesiyle engellemeye çalışmasına karşılık böyle bir mü-

Festivalin 3. günü gerçekleştirilecek etkinliklere katılmak üzere Hozat’a gittik. Hozat’a vardığımızda davullu zurnalı bir karşılamanın ardından festivale gelenlerle birlikte toplu bir şekilde kahvaltı yapıldı. Kahvaltının ardından bulunduğumuz alanda sesli ajitasyon eşliğinde yayınlarımızın dağıtımını yaptık. Çevremizdeki insanlardan olumlu tepkiler almamızın yanında Partizan’a gönül vermiş ancak bir süredir iletişim kuramadığımız kişilerle ve şehit aileleriyle de sohbet etme olanağı bulduk. Kahvaltı aralarında yapılan dağıtımın ardından ise yine toplu bir şekilde standımızın bulunduğu alana doğru yürüyüşe geçtik. Flamalarımız, marşlarımız ve sloganlarımız eşliğinde standımıza kadar yaptığımız yürüyüş, Hozat halkı tarafından olumlu karşılandı. Mahallelerde kitlesel gazete dağıtımına çıktık. Özellikle Dersim’e yeni gelen yoldaşlarda halkın bizi sahiplenmesi ve bize kapılarını açması, bize güvenmesi oldukça olumlu bir etki yarattı. Akşam saatlerinde başlayan konserle birlikte oldukça coşkulu anlar yaşandı. Halaylar çekildi, marşlar söylendi. Koruculuk, barajlar ve yozlaşma karşıtı sloganlar atıldı. Standa gelen insanlarla sohbetler edildi. Partizan geleneğinin yaratmış olduğu saygı ve sevgi, Hozat

nuda paneller, film gösterimleri düzenlendi; resim sergileri açıldı, çeşitli dinletiler gerçekleştirildi. Yine festival çalışmaları kapsamında F tipi hapishaneler ve çevre konulu paneller düzenlendi, ’96 Ölüm Orucu ve Süresiz Açlık Grevi şehitlerini anma etkinliği yapıldı. Festival kapsamında Cuma günü hariç her akşam merkezde ve Dersim’in değişik bölgelerinde konserler ve müzik dinletileri düzenlendi. Cuma günü Pertek ve Ovacık’ta Cumartesi günü de Hozat, Nazimiye ve Mazgirt’te festival düzenlendi. Festivale ilçelerden on binlerce insan katıldı. Festival hazırlığının önceki yıllara oranla zayıf

oluşu dikkatlerden kaçmadı. Festivali duyurmak amacıyla yapılan hazırlıkların yetersizliği programlara katılımı da olumsuz yönde etkiledi. Festivalin on binlerce Dersimliyi bir araya getirmesi ve çeşitli gündemleri tartıştırması anlamında ne kadar önemli bir yerde durduğu bu yıl ilçelerde yapılan organizasyonlarda, bir kez daha görüldü. Festival, Dersim halkının baskılara, asi-

halkında somutlaşıyordu. Grup Yorum, Ahmet Aslan, Kemale Amed ve Grup İsyan Ateşi’nin söyledikleri türkülerle ve marşlarla insanlar coşkulu anlar yaşadı. (Hozat’tan bir Partizan)

daha fazla iç içe, yan yana olma isteklerinin olduğunu gördük. (Ovacık’tan bir Partizan)

OVACIK

31 Temmuz ve 1 Ağustos günlerinde Partizan olarak Ovacık’taki festival etkinliklerinde faaliyet yürüttük. İlk gün etkinlikler Gözeler’de başladı. Ovacık’a geçerken bazı hazırlıklarda eksik kalmamız faaliyetimizi olumsuz etkiledi. Gözeler’deki kitleye ve yakın köydeki köylülere gazete dağıtımı yaptık. Akşam, etkinliğin Ovacık merkezde devam etmesinden kaynaklı merkeze geçtik, standımızı açtık. Merkezdeki mahallelere dağıtıma çıktık, sohbet ettik. Konser başlamadan merkezdeki kitleye topluca gazete dağıtımı yaptık. Konserde de gazetenin gezerek dağıtılmasının olumlu olduğunu gördük. Standımızdaki kitaplar ilgiyle karşılandı. Ertesi sabah Koyungölü Köyü’ne geçtik. Özellikle köydeki dağıtım oldukça verimli geçti. Her evde oturup sohbet ettik. Dağıtımın ardından tekrar Ovacık merkeze geçip standımızı açtık. Geniş dağıtımımızı yaptık, konser anında dahi gazetemiz ilgiyle karşılandı. Standımıza ilgi yine yoğundu. Özellikler köylülerle sohbet etmek bizler için oldukça faydalı oldu. Onların mücadeleye yaklaşımları, devrimci geleneği ve

Munzur ’u yok etmek isteyen kara ellere karşı beyaz eller

1 Ağustos Cumartesi günü Munzur’un yok edilmek istenmesine karşı bir yürüyüş düzenlendi. Kışla Meydanı’nda toplanan binlerce insan Munzur nehri üzerinde yapılmak istenen barajlara yönelik tepkisini ortaya koydu. “Munzur’a beyaz eller yürüyüşü” adıyla barajın yapılacağı yere gerçekleştirilen yürüyüş halkın katılımı ile bir çığ gibi büyüdü. “Munzur özgürdür özgür akacak”, “Munzur’da barajlara hayır” sloganlarını haykıran binlerce insan baraj yapımlarını protesto etti. Kemerbel’e kadar yaklaşık dört kilometre boyunca büyük bir coşku ile düzenlenen yürü-

C

M

Y

K

DERSİM MERKEZ

Dersim merkezde yayınlarımızı sergileyip tanıttığımız standımızı festivalin başlangıcından 5 gün önce açarak kitlelerle iletişime geçtik. Standımıza ilginin olumlu olduğunu gördük ve çok sayıda Dersimliyle sohbet ettik. Bunun yanı sıra düzenli olarak esnafı, kafeleri ve mahalleleri gezerek gazete dağıtımına çıktık. Konserlerde ve etkinliklerde de yaygın gazete-dergi dağıtımında bulunduk. Standımızda ayrıca Tutsak Partizanların el ürünlerini sergiledik ve destek amacıyla satışını gerçekleştirdik. Festivale katılanların tutsak yoldaşların ürünlerine ilgisi fazlaydı ve ürünlerle ilgilenenlerle mücadelemizle ilgili sohbet etme imkânı bulduk. Festivale yurtdışından ve büyükşehirlerden Dersimlilerin ilgisi oldukça fazlaydı. Bunun yanı sıra T. Kürdistanı’ndan, özellikle de Amed’ten çok sayıda katılım vardı. Ayrıca Er-

menistan’dan ve Batı Avrupa’dan çok sayıda katılımcı da festivali izledi. * Yayınevimizin en son kitabı olan ve Cafer Demir tarafından yazılan “Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminde Dersim” kitabı standlarımızda en çok ilgiyi gören kitaplar arasındaydı. Standımızda bizlere eşlik eden Cafer Demir de kitaplarını imzalayarak bizlere destek sundu. 1 Ağustos günü saat 17’de Dersim merkezdeki standımızda düzenlediğimiz imza gününde C. Demir okuyucularıyla buluştu, kitabı ve Dersim tarihi üzerine sohbet etti. Verimli geçen etkinlik Munzur’da barajlara karşı yürüyüşün başlaması üzerine eyleme katılmak üzere sonlandı.

NAZIMİYE

Festivalin 2. günü Pertek ve Ovacık’ın yanı sıra Nazımiye’de de etkinlikler düzenledi. Sabah erken saatlerde Nazımiye’ye yola çıkan Partizan ve YDG okurları ilçe merkezinde stand açtı ve dergi-gazete dağıtımı yaptı. Nazımiye halkının ilgi gösterdiği standımızda çok sayıda insanla sohbet etme imkanına sahip olduk. Etkinlikler konserlerle son buldu.

Kadına yönelik şiddet ile ilgili panel

Festivalin ikinci günü Belediye binasında “Kadın ve Aile İçi Şiddet” konulu bir panel düzenlendi. Birçok panelistin katılımcı olarak bulunduğu panelde ilk sözü EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan aldı. Gürkan yaptığı konuşmada şiddetin kaynağına ve kadına yönelik şiddetin üretim ilişkileri ile olan bağına değindi. Ardından DKH temsilcisi Aslı Mutlu söz aldı. Aile içi şiddetin meşrulaştırılmasını konu alan Mutlu, kadına yönelik şiddetin dünya genelinde tüm kesimlere uygulanan ekonomik, dinsel ve psikolojik şiddetin meşrulaştırılmasından ayrı düşünülmemesi gerektiğini belirtti. EKD tem-

F Tipi hapishaneler ve tecrit tartışıldı!

yüş konuşmalar ve konserlerle devam etti. Etkinlik boyunca binlerce insan, Munzur nehrine taş attı, yere yatarak “Munzur özgür akacak” sloganını haykırdı ve Munzur’u koruyacağına dair hep bir ağızdan ant içti. Etkinlik çeşitli müzik gruplarının Kürtçe ve Türkçe seslendirdiği ezgilerle coşkulu bir şekilde sona erdi. (Dersim Partizan)

milasyona karşı önemli bir direnişi ve anlamlı bir çıkışı olmaya devam ediyor. Festival kapsamında sıklıkla dile getirilen “Munzur özgür akacak” söylemi önümüzdeki günlerde de yaşam bulmaya devam edecek.

Festival kapsamında F tipi hapishaneler ve tecrit konulu bir panel gerçekleştirildi. 31 Temmuz Cuma günü Reyna Be Cafe’de gerçekleştirilen panele DHF, HKM, ESP temsilcileri ile Av. Selçuk Kozağaçlı ve Av. Behiç Aşçı katıldı. Cafer Demir’in yönettiği panelde 19 Aralık hapishaneler katliam ve direnişi, tecrit ve buna karşı yapılması gerekenler tartışıldı. Tecridin devrimcileri teslim alamadığı ve tüm saldırılara rağmen hapishanelerde direnişin devam ettiği dile getirildi. (Dersim Partizan)

silcisi Arzu Torun ise aile içi şiddet ile namus kavramına değindi. Prof. Dr. Neşe Özgen ise konuşmasında şiddetin evrensel ve yerel kaynaklarını konu aldı ve sadece 2009 yılının ilk 6 ayında 90 kadının öldürüldüğünü söyledi. GABB uzmanı Yurdusev Özsökmenler ise konuşmasını kadınlar arasında yapılabilir çalışmalara yaşananlardan örnekler vererek bitirdi. Panelde son olarak Av. Meral Hanbayat söz aldı. Hanbayat yaptığı konuşmada töre cinayetleri, aile içi şiddet, tecavüz vb. olaylara ilişkin yasalarda yapılan değişiklikler hakkında bilgilendirmelerde bulundu. (Dersim’den bir Partizan)

96 Ölüm Orucu ve Süresiz

Açlık Grevi şehitleri anıldı

Festivalin ikinci gününde ESP, HKM ve Partizan tarafından yapılan bir eylemle ’96 şehitleri anıldı. 31 Temmuz Cuma günü saat 19.00’da stantların açıldığı alanda “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganı ile başlayan eylemde kısa bir yürüyüş gerçekleştirildi. Ardından ’96 Ölüm Orucu ve Süresiz Açlık Grevi sürecini anlatan sinevizyon gösterimi, alkışlar eşliğinde sunuldu. İlgiyle izlenen sinevizyon gösteriminden

sonra, direniş sırasında şehit düşen devrimcileri temsilen birer kişi onların son sözlerini alnında kızıl bant ve resimlerle canlandırdı. Sinevizyon gösteriminin ardından kurumlar adına yapılan basın açıklamasında; siperdaşlığın önemine vurgu yapıldı. Hapishanelerde saldırıların devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada hasta tutsakların serbest bırakılması istendi. (Dersim Partizan)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.