“Açılım” sınırları aştı: Esat ve Erdoğan’ın tasfiye kardeşliği Kürt ulusal sorununun yaşandığı tek alanın TC sınırları içerisinde olmadığı bilinmektedir. Emperyalist anlaşma masalarında dört parçaya bölünen Kürt coğrafyası, dört parçanın bağlandığı devletler arasında ve elbette bölgeye müdahil olan emperyalistlerin yönelimleriyle çatışmalara ve/veya ortaklaşmalara sahne olmaktadır. Kürt coğrafyasının dört parçaya ayrılmış ol-
ması ve yine PKK’nin geldiği durumda, çok farklı düzeylerde olsa da her parçada soruna müdahale edebilme düzeyini yakalaması, gerek emperyalistleri gerekse de bölgedeki gerici devletleri, soruna müdahalede “sınırları aşmaya” itmektedir. Bir parçada yaşanan gelişme diğer ülkelerde de etkiye yol açmakta, gerici egemenleri buna uygun konumlanışa zorlamaktadır. Suriye lideri Beşar Esat’ın Türkiye’ye yaptığı ziyaret ve
açılıma kendi cephesinden tavır alıp, destek sunması bu durumun sonucudur. Diğer yandan peşinen belirtmek gerekir ki gericiler arasındaki bu fikir birliği ne Kürt ulusuna ve ne de bölgede yaşayan diğer halklara bir fayda getirecektir. Çünkü ezen egemen sınıflar sadece ezilenlere karşı ortaklaşırlar. Sınıf mücadelesinin bu kuralının, Türkiye-Suriye egemenleri açısından bir istisnası olmayacaktır. Sayfa 3
İşçi-köylü Sayı:
* 2-15 Ekim 2009
49
4 Esenyurt’ta direniş kazanacak Esenyurt’ta son zamanlarda hareketli günler yaşanıyor. Büyük bir sanayi havzası olan ve geniş bir işçi-emekçi nüfusun yaşadığı Esenyurt, uzun bir aradan sonra sessizliğini bozdu. Belediye’nin sendikalı işçileri işten atmasıyla başlayan direniş süreci boyunca işçilerin yanında olan Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm: “Direnişin kamuoyunda sürekli canlı tutulması gerekiyor. Her kurumun bulunduğu yerden yapacağı küçük katkılar çok önemli. Direniş, Esenyurt halkının desteği ile başarıya ulaşacaktır” sözleri ile sürecin ana halkasına dikkat çekiyor. Sayfa 4
* Fiyatı: 1.50 TL
* ISSN: 1307-878X
IMF ve DB’nin geleceğimizi karartmasına izin vermeyelim! Yaşanan tüm krizlerin hazırlayıcıları ve sorumluları arasındaki IMF ve Dünya Bankası “krizi çözme” sloganıyla İstanbul’da yeni saldırı politikaları belirlemek üzere toplanıyorlar. Onların rahatlarını kaçırmak ve saldırılarına teslim olmayacağımızı göstermek bizlerin ellerindedir! 6 IMF ve Dünya Bankası toplantıları bu yıl ülkemizde yapılıyor. Dünyanın dört bir yanından 13.000 banka ve tekel temsilcisi, yeni sömürü ve zulüm politikaları için bir araya gelecekler. Kendi yarattıkları krizin yükünü işçi ve emekçilere yıkmak, hep birlikte dünyayı ve ülkemizi nasıl yağmalayacaklarını planlamak için toplanacaklar.
4 Şeker sektörü yok ediliyor! Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba’da bulunan şeker fabrikaları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satışa çıkarıldı. Şeker üretimi tarım alanındaki özelleştirme saldırılarından en çok etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Yapılan özelleştirmeler her ne kadar ülkenin kalkınması olarak adlandırılsa da, kamuoyunda bu olay bir başarı olarak lanse edilse de işin gerçeği başkadır. Zira özelleştirmenin yapıldığı sektörler hemen hemen iflasın eşiğine gelmekte; kazanan tabi ki emperyalist şirketler olmaktadır. Sayfa 5
4 Sel gider, sefalet kalır! 9 Eylül’de yaşanan ve resmi rakamlara göre 35 can alan sel felaketinin üzerinden geçen onca gün sonra bile yolu hala sularla kaplı, çamur diz boyu Ayazma’da… Sefaletin o ağır havası her yere işlemiş. Selin arkada bıraktığı yıkıntılar arasında ilerledikçe sefalet daha yoğun olarak dikkatleri çekiyor. Ayazma halkı ise bir yandan kendi başına yaralarını sarmaya çalışıyor bir yandan da tepkisini dile getiriyor. Sayfa 2
İşçi-köylü’den Emperyalistlerin ve uşaklarının korkularını büyütelim! Sayfa 2
C
M
Y
K
6 Bizler biliyoruz ki, IMF ve Dünya Bankası emperyalizmin sömürü ve talan kurumlarıdır. Bu toplantılara karşı çıkmak onurunu ve geleceğini düşünen her insanın görevidir.
6 İşçisi, işsizi ve köylüsüyle; memuru, emeklisi, aydın ve öğrencisiyle tüm ilericileri ve emekçi halkımızı kendisine yönelen bu saldırılara karşı durmaya çağırıyoruz.
Zulmün olduğu yerde direnişler de olacaktır Devlet, son dönemlerde baraj yapımları ve koruculuk dayatmasıyla Dersim’i yok etmek istediğini bir kez daha göstermiştir. 1938’de Cumhuriyetin en kapsamlı operasyonlarından biri yapıldığında bölgede yaşayan tüm insanları yok etmekle özdeşleşen bir politika sürdürdüler. 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Cuntası ile birlikte tüm bölgeyi kapsayan yok etme politikası ordu eliyle uygulanmaya çalışıldı. Ancak tüm bu zulüm politikalarına karşı Dersimliler önlerine çıkan zorlukları hem sürgünde hem de Dersim’de aştılar/aşmaya devam ediyorlar. İşte bu zulüm politikalarından biri de baraj-
larla Dersim coğrafyasının sular altında bırakılarak insansızlaştırılmasıdır. Bu uygulamaya karşı birçok ilde çeşitli eylemler örgütlenmektedir. Bursa’daki “Tunceli Dernekleri” de hem Dersim’den göç eden Dersimlilerin kendi sorunlarını görmesini sağlamak hem de kamuoyu oluşturmak için açlık grevi eylemi başlatmıştır. Bu çerçevede yapılan tüm eylemlere sadece Dersimliler değil, devrimci, demokrat ve çevreciler de destek verdiler. Eylemlerde 10 Ekim’de Dersim’de yapılacak merkezi mitinge de çağrı yapıldı. Sayfa 6
Emekçinin Gündemi
Sınıfsal Yaklaşım Krizlerini sürekli, ölümlerini yakın
IMF ve Dünya Bankası
kılalım; Zirveler kabus olsun,
toplanıyor;
düzenlerini başlarına yıkalım!
Şimdi direniş zamanı...
Sayfa 3
Evrensel Bakış
Pusula Değişerek değiştirmeliyiz!
Sayfa 4
Sayfa 11
Yeni uzlaşmalar ve çelişkilerle G20 Zirvesi Sayfa 13