zİN İlmihali

Page 1



zİN ve MAHİYETİ zİN Kelimesi. Tarihi ve Kökeni. Tarihi: Eskiden. Kökeni: FanATik ‘AT’ eki çalışanlarının ve magaZİN gazeteciliğinden kovulmuş basın emekçilerinin ortak aldığı bir kararla Türkçe’ye fanzin olarak geçmiştir. Magazinciler başlarda “Neden magazinin Zin’i kelimenin başında değil abi? Bunun adı ZinFan olsun. Zinfan daha akılda kalıcı.” Diye itiraz ettilerse de, at yarışı tutkunları “O zaman zİN, zİN olmaktan çıkar!” diye çemkirmeleri sonucu Fan hecesi kelimenin başına eklenmiştir. Çıkan kavgada taraflar birbirine havlamış sesi daha yüksek çıkan taraf her zaman olduğu gibi kazanmış ve kelime Fan-zİN olarak literatürdeki yerini almıştır. Başka bir söylentiye göre hikaye, yabancı bir ülkeden gelen ilk fanzinin üzerinde ‘fanzine’ yazması ve onu görenlerin sürekli bir yanlış anlaşılma sonucu ‘Fanzin ne?’ olarak okumaları sonucu o işi icra eden kişinin Türkçe öğrenerek ‘Fanzin bu işte amk!’ diye çileden çıkması sonucu vuku bulmuştur. O zamanlar Japonya’da ise olay tamamen farklı boyutlardaydı. Yukarıdan aşağıya doğru yazdıkları için Japonlar inançsızdır. zİN kelimesi hala tam olarak oturmamıştır Soldan sağa yazılan iki kelimenin alt alta getirilmesiyle sadece anlamsız iki harf elde edebilmişler ve söyleyemedikleri için bu işten vazgeçmişler. Söylerler ki kelimenin şekli için hala savaşlar sürmekteymiş... Bu zİNin her müridi bilir ki; kavgayla başlayan kavgayla biter.


Zinin Tanımı zİN, bir yöntemdir. Bazı zİNciler varolmak için ona başvurdular. Var olmaya yetmek hayatta hissetmekten daha serttir. Var edemeden yok ettiler kendilerini. Hepsi hala yaşıyor olmalı. zİN, bir kaynaktır. Bazı zİNciler için asıl aşamadan bir önceki aşamaydı. Onu bir alt basamak olarak gördüler. Sonraki basamak çok yüksekti. Tırmanmaktan korktular. Bulunduğun basamağı sevme zorunluluğuna alışma sancısı onları kül etti... zİN, bir fikirdir. Kimileri kendi zincirlerini kırmadan yola düştüler. Fakat demir ağırdı. Demiri taşımaktan boyunları eğikti. Yola öyle odaklıydılar ki fikri unuttular. Omuzlarındaki baş demir bir gülle! Kendini kurtarmadan başkalarını azat etmeye çalışırken kafalarının ağırlığı altında ezilip gittiler. zİN, bir biçimdir. Bazıları için bir yapabilme biçimiydi. zİNe yöneldiler. Zayıf bir başarı hissi hissettiler ilk. Görünür olma dürtüsü ağır bastı. Şimdi sadece görünüyorlar ve oldukça kalabalıklar. Ama kalabalık, kalabalıktan başka bir şey değildir.


zİNin Önemi. (Bu kısım sevgili hocamızın çok değerli bir sohbetinden olduğu gibi aktarılmıştır.) “Üç tane portakalı sıkıyorsun. İçine buz, muz ve limon. Biraz Nane. Nane tadını biraz bozuyor ama içince de hiçbir işe yaramıyor.” “Abi, zİNin önemini anlatacaktın.” “Ha? zİN abartılmış bir duygu biçimidir. Bence o kadar da önemli değil.” “Bu mudur yani?” “Ya ne olacağıdı?” “Abi şive yapma. Biraz ciddiyet.” “Herkesin zİN i kendine önemli yaz gitsin.” “Şekil.” (Müritlerden biri anlatıyor.) “O kadar çok sigara içiyordu ki, Sonunda Sylvan hoca onu uyardı. Ona dedi ki; ‘Moruk sen eyc of ta oduncu olsan üstüne tıklandığında “Keş – Sararım” dersin.’ Bunun üzerine öyle pis güldük ki karnımız ağrımıştı.” “Ee ne oldu ona? Bıraktı mı?” “Hiç. Sonrakini de ona sardırdık.”


zİNlerin Tasnifi 10’ar 10’ar beşi ters beşi düz olmak suretiyle üst üste koyup paket lastiğiyle iki tur çapraz sarıldıktan sonra desteleri yan yana dizip ikişerli sıra halinde sağ yüzeyleri güneşe, sol yüzeyleri merküre paralel bakacak şekilde altlı üstlü, fazla nem bulundurmayan fakat daha az nemli lakin kuru olmayan ortamlarda küçük kutular yahut ağzı kendiliğinden yapışkanlı plastik naylon poşetler içinde el değmeden dizlerin arasına sıkıştırılarak tasnif edilmesi en uygun tasnifleme şekli olarak belirlenmiştir. Bu şekilde tasniflenmeyen zİNler, kullanıcının elinden alınacak ve Zin tasnifçilerince tahnit sıvısı kullanmak suretiyle sonsuz bir çürümemeye hapsedilişinin dokuzuncu yılında saygı ve minnetle anıyoruz.


Lapçukiiler soyunun aşkı memnu kolundan Süleyvani tarikatının lideri hakkında kısa bir kıssa. Hatta kıssssa.

Lapçukî kötü belediyecilik ve paraya dayalı edebiyat anlayışının hüküm sürdüğü, yüzyıllar öncesine dayanmayan kadim bir topluluğun üyelerine denirdi. O zamanlar ülkeye henüz zİN gelmemişti. Edebiyat ‘satar-satmaz’ sarmalında boğuluyor, kafalı kafalı dergilerin zulmü altında titriyordu. Kötü belediyeciler edebiyatseverleri üzerine bastığında paçanı çamur eden gevşek zemin taşına layık görüyorlardı. Lapçukiiler geldiğinde heybelerinde zİNi getirmişlerdi. Şehirlerin çamurlu sokaklarında zİN dağıtmak için yürüdüklerinde ayaklarından çıkan lapçuk lupçuk sesleri üzerine belediye ve dergiciler onlara Lapçuk ismini taktı. Lapçukiiler zİN taşıyorlardı. Gerçek edebiyat. Kaynağından halka... zİN dağıtıyorlardı. En başta amaçları temizdi. Sanatı paragözlerin pençesinden, edebiyatı klişelerden kurtarmayı hedeflemişlerdi. İnsanlara ‘çok’un o kadar da iyi olmadığını anlatmaya çalıştılar. Her yerden geldiler. Varoştan, şehirlerden, köylerden, üniversitelerden... Her kafeyi gezdiler, her rafı taradılar.


O kadar çoğaldılar ki amaçlarını yitirdiler. Anlamsızlaştılar. Birçoğu yolunu kaybedip o büyük pastadaki payının peşine düştü. Birçoğu ‘çok’a bok satan birer markete dönüştüler. İçlerinden çok azı bu büyük çürümeye direnmeyi başarabilmişti. Direnmeye bile direnecek kadar asi olanlar ve tembeller akışı değiştirdi. Lapçukiler bölündü ve binlerce kola ayrıldılar. Kardeş kanı döküldü ve başladı zİNcilerin savaşı. Saf kalmayı başaranlar 4 kola ayrılıp kendi yollarını izlediler. Süleyvani tarikatının kurucusu olan hocamız ise o dört kolun birleştiği GORO’dur. Taktik yemez, jetonunuzu alır. Bu arada hala katılmadıysanız; Gerçek Lapçukîler Zinnette 40 tane okuyucuyla ödüllendirilecek.


-MenkıbeBULAŞIK

Siz ne kadar istemeseniz de bir şeyler kirlenmeye devam ediyor. Kabul edilebilir bir aksaklık; insanlık tarihinin başından beri yaşanan olağan bir durum. Geçmişe saplanmadan, olayın tarihine takılmadan, kısaca anlatmak gerekirse; bulaşık yıkıyorum. Lavabonun içine dizilmiş bardaklar, birkaç kirli tabak ve en korkulan şey yağlı bir tava. Az kullandığım bir odada unutulmuş bir çay bardağı o kadar uzun süredir orada duruyor olmalı ki, dibinde kalan çayın üzerinde Bursaspor’lu bir küf yüzüyor. Fakat hepsi bugün son bulacak ve yarıl sabah pırıl pırıl bir mutfağa uyanacağım. Sonunda bitti. Fakat giderle göz göze geldiğim an insanlık tarihi kadar eski başka bir şeyle karşılaştım. Korku! Her şeyin bir saniyeliğine donup kaldığı ilkel bir güdü... Yakınlarda terlik arama hissi… Ne yapmalıyım; bırakıp gitmeli miyim yoksa elime bir poşet geçirip kaderime razı mı gelmeliyim? Hemen ardından içten gelen ve tiksinerek söylenen istemsiz bir “ananı…”


Neyse ki giderde oluşan minik girdapta dönüp duran şey bir domates sapıymış. Olay açıklığa kavuşunca hemen konuyu değiştirip, özür mahiyetinde sordum domates sapına: “Annen baban var mıdır?” Tabi ki de yanıt vermedi. Ya cevap verseydi? Ya bana o sap sesiyle “annem babam topraktır.” deseydi? Bitkilerle konuşabildiğimi kabul eder, işi gücü bırakıp bir tarikat kurardım. Süleyvani tarikatı. Lapçukîler soyunun aşkı memnu kolundan. Birkaç çiçekle konuşup keramet gösterirdim. “Su verin!” dedi. Yardakçılarım etrafımda koşturup elden ele bitkileri sularken ben çoktan paraya para değil Sylvan Dinarı demeye başlamış olurdum. Neyseki kötü biri değilim. Hayal kurmayı bırakıp musluğu kapattım.

İlla tapınacaksanız, yola değil amaca tapın.


Yazar Hakkımda: Sylvan Clownson; İstanbul’un küçük bir semtinde işçi sınıfı bir sağ lob ile burjuva bir sol lobdan dünyaya geldi. Sizi ilgilendiren kısmı: Hala yaşıyor.

Yazarın başlıca kitapları: E.A.Poe – Bütün Hikayeleri Tolkien – Yüzüklerin Efendisi Sait Faik – Lüzumsuz Adam Bu saydıklarımın yanı sıra farklı yazarlardan 500’ü aşkın kitabı daha bulunmaktadır.

Çevirmem Hakkında: Süleyvan Palyaçoğlu; yazarın sağ koluna taktığı isim. Solak olduğu için kendisi önemsiz hissediyor. Hayır sağ kolum seni de seviyorum. Başıca çevirileri: Topaç (2002) Bir takım dümenler (2010), Sigara (2005), parmakların arasında bozuk para (2018). Bazı jonglörlük denemeleri yaptıysa da başarılı olamadı (2018)



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.