Palaspandıras 23.

Page 1

1

23


İLETİŞİM İÇİN. oguzcanonver@gmail.com abdulkadirgiynas@gmail.com twitter.com/ppalaspandiras twitter.com/heygiynas issuu.com/papafanzin 2


RALPH WALDO EMERSON Çeviri: Mahmut Sefa İpek

Sfenks O Sfenks ki uyuşuktur, Sarılıp bağlanmıştır kanatları, Kulağı ağırdır onun Kuluçkaya yatmıştır üzerinde dünyanın – “Kim söyleyecek bana sırrımı Asırların sakladığı? – Kahini bekledim ben, Dalar ve uyuklarken onlar; – Kaderi bu oğlanın, İnsanın bu anlamı; Bilinen meyvesi bilinmeyenin, Daedalian’ın planı; Uyuma dışında bir uyanma Uyanma dışında bir uyku Ölümü aşıyor hayat Derinin de derininde Güneş ışığı kadar dik Biter palmiye; O fil ki bakınır Gözü pek ve sakin; Güzel bir hareket içinde Deveran eder kanatları ardıç kuşunun, Yuvasının kibar yaprakları Şakır senin sessizliğini

3


Dalgalar ki arsız Bir bakıma tatlı Hoşnutça oynar meltemlerle Buluşur eski oyun arkadaşları Seyahat eden atomlar İlkel bütünler Sebatla çizer sebatla sürer Hayat dolu kutuplarınca “Deniz, dünya, hava, ses, sessizlik Bitki, dörtayak, kuş Efsunlu bir müzik ve Tek mabut tarafından – Her biri bezeniyor Beraberler hala Gece maskelemiş o sabahı O buhar O tepe “Kendinin annesi olan bebek Yıkanmış yatar keyif içinde Süzer kendi hesapsız saatini O güneş ki oyuncağı onun Tüm varlığın huzurunu cilalar Bulutlar olmadan, gözünün içinde Ve dünyanın toplamı Yumuşak minyatür yalanlar içinde “Ama insan siner ve utanır Sıvışır ve perdeler; Süründürür ve delikten baktırır Aldatır ve çalar Düşkün, melankoli, Kıskanç süzüşü etrafını Bir beceriksiz, bir yardakçı, O zehirledi bu toprağı

4


Konuştu büyük ana Seyrediyor onun korkusunu Şivesinin tınısında Soğuk ürpertmiş gök kubbeyi ‒ “Kim koydu ilacı oğlumun bardağına Kim kurcaladı oğlumun ekmeğini Kim ola bu kederle ve delilikle Bu oğlanın kafasına giren?” ‒ Duydum bir şair cevabı Yüksek sesli ve neşeli, “Söyle tatlı Sfenks! senin ağıtların Latif şarkılardır bana. Kara sevda gizlenmiş altına Bu resimleri zamanın, Solar giderler yücelen Anlamının ışığı içinde. “Bu canavar, bu yağmacı insan Aşkıdır en iyisinin; Yarılır Ejderhanın mağarası Sarhoş Mübareğin ışıklarından Doğanın Her Şeyi Unutturan Irmağı Transa geçiremez tekrar onu, Mükemmeli gören ruhun, Onun nafile arayan gözleri “Fersah fersah Dalmalı İnsan’ın ruhu; Varmayacak bitimsiz menzilinde Hiçbir amacına Buldu mu bir kere Duyulmamış güzelliğiyle Onu çizen cennetleri Yeni cennetler için Elinin tersiyle iter eskiyi.

5


Meleklerin mahvı gurur, Şifaları utanç; En tatlısı o hazzın, pusuda Dikenlerinde pişmanlığın Bir sevgilim var mı benim Asil ve özgür, ‒ Daha asil olsun isterdim Beni seveceğine. Ezeli ve ebedi almaş Anda izler, anda uçar ve ızdırabın, hazzın altında, ‒ Haz ve ızdırap yatar. Aşk çalışır odağında Kalbi kabartan daima; Akan hızı güçlü nabzın Günün kıyılarına. “Küt Sfenks! Kendine sakla beş duyunu Çapakla büyüyor senin görüşün Sedefotu, mür ve kimyon Sfenks’e, Onun çamurlu gözlerini temizlemek için Yaşlı Sfenks ısırdı onun kalın dudaklarını, -Dedi ki, “Kim öğretti beni sana ismime varıncaya kadar? Ben senin ruhunum, koldaşın; Senin gözünün bakışıyım.

6


Senin sanatın cevaplanmamış soru, Senin usturuplu gözünü görebilecek Daima, sormuş ve sormuş; Ve her cevap birer yalan. Yani sorunu doğayla sor, Hadi sor, sen giyinmiş sonsuzluk; Zaman yanlış cevap.” Kabarttı Sfenks neşesini, Ve artık taş üstüne çömelmedi; Mor bulut içine eridi Yaldızlandı ayın içinde, Sarı alevin içine sivrildi Serpilen kızıl içinde olgunlaştı Köpüren dalgaların içine aktı Monadnoc’un üzerinde durdu Binlerce ses yoluyla Söyledi evrenin yaşlı kadınını: “Kim söylemiş anlamımı, çoğundan birini Ki tüm benliğimin ustası olan.”

7


Walt Whitman

Çeviri: Barış Özgür

sana her kimsen sen, korkarım yürüyüşünü yürüyorsun düşlerin, korkarım o zannedilmiş gerçekler kayıp gidecekler altından ayaklarının ve ellerinin, hatta şimdi bile savruluyor seni sen yapan şeyler, oyuncakların, seslenişin, evin, alışverişin, adetlerin, dertlerin, kostümün, çılgınlıkların, cürümlerin, uzaklara senden, beliriyor önümde asıl ruhun ve bedenin, öne çıkarak ilişkilerin dışına, ticaretin dışına, dükkanların, çalışmanın, çiftliklerin, giyimlerin, o evin, satın almanın, satmanın, yemenin, içmenin, acı çekmenin, ölmenin. her kimsen sen, şimdi elimi üzerine yerleştiriyorum, şiirim ol benim, kulağına fısıldıyorum dudaklarım bitişik, çok kadın sevdim ve çok erkek, ama sevmedim senden iyisini. ah ne üşengeçtim ve ahmak, sana doğrultmalıydım dosdoğru yolumu çok eskiden beri, kızışacaksam da yalnız sen, şakıyacaksam da yalnız seni.

8


hepsini bırakacağım ve geleceğim ve sana ilahiler dizeceğim, seni kimse anlamadı, ama ben anlıyorum, kimse sana adil olmadı, sen bile adil olmadın kendine, kusurdan başkasını bulmadı sende kimse, yalnız ben kusur bulmuyorum sende, baş eğmenden başkasını beklememişti kimse senden, yalnız benim o sana baş eğdirmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen, yalnız benim o üzerine hiçbir efendi, sahip, daha iyi, tanrı yerleştirmeyen, ötesinde kendiliğinden kendinde bekleyenden. ressamlar toplaşan topluluklarını çiziyorlar ve hepsinin merkez-figürünü, merkez-figürün başından altın renkli bir nur çemberi yayılıyor, ama ben bir sürü baş çiziyorum, altın renkli bir nur çemberi olmadan çizmiyorum ama hiçbir başı, elimden her bir kadının ve erkeğin beyninden tütüyor, sonsuza dek akarak parıltıları. ah ne şarkılarını söyleyebilirdim heybetinin ve zaferlerinin! hiç bilmedin nesin, hayatın boyunca uyuklayıp durdun üzerinde kendinin, göz kapakların sanki kapalı çoğu zaman, her ne yaptıysan alaylarla döndü bak çoktan. (gürlüğün, bilgin, duaların, alaylarla dönmediyse, neyle döndü o zaman?)

9


o alaylar sen değilsin, onların içinde ve arasında pusuya yattığını görüyorum senin, hiç kimsenin izlemediği yere kadar izliyorum seni, sessizlik, o masa, o çırpınan ifade, o gece, o her zamanki rutin, saklıyorsa da seni diğerlerinden ve kendinden, benden saklamıyor, o tıraşlı surat, o sarsak göz, o bulanık karmaşa, tedirgin etse de başkalarını, beni etmiyor, o şımarık kisve, o şekilsiz duruş, sarhoşluk, hırs, erken ölüm, ayırıyorum bunları bir kenara. erkekte ve kadında sende karşılığını bulmamış hiçbir yetenek yoktur, erkekte ve kadında hiçbir erdem, hiçbir güzellik, sendeki kadar iyi değil, hiçbir atılganlık, hiçbir dayanıklılık, sendeki kadar iyi değil başkalarında, hiçbir haz beklemiyor başkalarını, seni bekleyene eşit olan. bana gelince, hiç kimseye hiçbir şey vermiyorum, sana dikkatlice verdiklerim hariç, kimsenin zafer şarkılarını söylemiyorum, tanrının bile, daha erken söylediğimden zafer şarkılarını senin.

10


her kimsen sen! sahip çık her fırsatta kendinin olana! bu doğunun ve bu batının gösterileri yavan kalıyor senin yanında, bu uçsuz bucaksız çayırlar, bu bitmez tükenmez nehirler, bunlar kadar uçsuz bucaksız ve bitmez tükenmezsin sen de, bu hiddet, elementler, fırtınalar, doğanın kıpırtıları, apaçık yok oluşun ıstırabı, osun sen hakim veya hakime haklarındaki, kendi hakkının doğadaki, elementlerdeki, acıdaki, tutkudaki, yok oluştaki hakimi veya hakimesi. prangalar bileklerinden düşüyor, gevşemeyen bir elverişlilik buluyorsun, genç ya da yaşlı, kadın veya erkek, kaba, aşağı, reddedilmiş geri kalanlarca, her neysen sen duyuruyor o kendini, doğumdan, yaşamdan, ölümden, definden sağlanıyor o anlamlar, kısıtlanmadan hiçbiri, arasından öfkelerin, kayıpların, azmin, cehaletin, can sıkıntısının, her neysen sen seçiyor o kendi geçidini.

11


Empathy We broke into tears When you said You killed forty thousand Elephants To save South Rhodesian Grasslands For we were well aware Of the cost Of ammunition Michael Goertzen

12


Empati Gözyaşlarına boğulduk Söylediğinde Kırk bin fili Öldürdüğünü Kurtarmak uğruna çayırlarını Güney Rodezya’nın Çok iyi biliyorduk çünkü Cephanenin Maliyetini Çeviri: Selcan Peksan

13


CHRONOTOPE Olağanın fabrika ayarlarına dönüyor ırk ve gamalı hat italik bir cümleden astarlı bir alkış topluyor mobun sessizliği Bilançolarda bak her şey bir aryadan kırıntılar mönüde döşümde gezdirdiğim vivaldi, naftalin hüzünlerinde kış menide düşümün sokakları Sade bir şamanla hayat buluyor ad benzeri bir hayat, uzaklar seslenince yalnızca kendinin duyabildiği kadar menzilin ham manevrasında dilediğiniz saltanat Ben bu kokuyu biliyorum, bu korkudan aş eren posterdeki jelatin oracıkta müstakil bir evren sunuyor posterdeki eros Merhamet arayan şehirlerde sönüyor spreyin gösterdiği mutlak: Bütün uygarlık bir cankurtaran ulumasından ibaret Muhakkak isinin izinde sisli bir laboratuar gibidir cinselliğin ilk tahlilde sıfır eraş kognitif tıkanmalar sonrasında animal reaksiyonu beşeriyetin beden değil benden değil bu parolasını unutan barbar çocuk horoskop kılığında yoruldum maskenizi tanımlamaktan bugün bendensiniz yarın otobanlar sararır libidonuzda çaresiz.

Seyhan Kurt

14


NAFİLE DAİRESEL HAREKET yılların şişkinliğiyle sevilen kişiye işkenceyi koca bir yük var üstümde yüzünde tiksindiren yüzünün hayatiyetiyle zonklaması kararım beğenmemeye bakarız birbirimize birazcık utanmayla bende ve sağda zonk zonk atan sinire bakıp üzerimde acı verici aşağılanmaya tahammülü beklerim şiddet ve ansızın gayza dönen en riyasız sevgiler buralarda onda ve sağda 600 yıl büyük şu toprak senin üzerinde zavallılığın yüzünden zavallılığa mı alıştın ay kıyamam ne şeker şeysin sen öyle ne renk çorap giydin sen bu gece bu fantezi alanını küçülttüm. iki kız kardeş sevdiğin kişi hasta diye haber gönderdiler elleri ayakları sargılarla bağlı yüzü bezle sarılmış nereye çıkıyorsun sana dışarı çık diye bağırmadan diğerlerini yanına almadan ne yapsam anlarsın bu esir edişimin bir sonu olmadığını derin bir soluk alarak tutarak çığlığı içimde ciğerime çektim kenarıma çekilmedim bakire içine böyle girersem için dışına çıkacak başka nolsun bu fantezi alanını yamulttum

15


defalarca defalarca yutkunarak yutarak etlerini ellerini aralayıp birazcık rahatlaman için delik deşik damarlarını kusarak sakladığını ve eğilerek üzerine daha kısık bir sırıtışla her şey üst üste gelmedi mi paşam haplandık sen de yamuk görüyorsun yaşamak sorun oldu geri gideni reddettin vurdun çoluk çocuk zıvananı geride kalanı sorma tam bilemezler ama sen bu şiiri çok seversin bak o burjuva kızların şekerli kokularını mançiz sanıp içine çekiyorsun senin adın boşuna mı şair katili vezirden geliyor bizi hicvedenin götünü keseriz ha biz araya bir kız girse bozulacak bu kardeşliğimizi bozamazsın. ben sen de benim kadar kendini feda etmeyesin diye kendimi feda ettim benim sertliğimi tatmamış olan benim nelere bulaştığımı bilemez senin dara düşmeni hiç istemem. sen nafile dairesel harekete girmezsen (benim kontratımı imzalamazsan) mezarıma ağzında çiçeklerle gelmen gerektiğini anlayamaz bana öyle iyi bir esir olamazsın. ben artık şu şeylerle şu insanlarla kibirlerle hilelerle bu konuşmayla birlikte değilim.

Oğuzcan Önver

16


Sesli Şiir ve Şair Sesi üzerine Bir akşam yan koltukta açtığı sekmelerdeki haberleri bitirmeye çalışan arkadaşıma, -birkaç gün önce Efe ile okuduğumuz- Ahmet Güntan’ın Gölgeye hitap1 şiirini sesli okumaya kalkıştım. O şiiri sesli okumanın zor olduğunu biliyordum. Ama insanın aş ermesi gibi bir şey canının belli bir şiiri o anda okumak istemesi. (ve sesli) Arkadaşım ona yollamamı istedi. Kendi başına okuyacaktı. Hayır kendi başına okumayacaktı. Bekletecekti o maili bir süre. Şiirin o anda okunması gerekiyordu. Israr ettim. Çirkin bir ısrardı. Bilmiş bir ısrardı. Dinlediğine hiç pişman olmayacağının bilgisine sahip bir ısrardı. (Bir yıl evvel İstanbul’da çeşitli yerlerde yapmaya çalıştığım, yapma fırsatını kolladığım şiir okuma akşamlarına dair iyi ve kötü anılarım vardı. Kötü anılar iyilerin önüne geçtiğinden uzun bir süredir bu etkinliğe kendi ajandamda yer açamıyordum. Bir süredir de bunun üstüne düşünmüyordum, ta ki, New York’ta gerek barlarda, gerek küçük sanatçı atölyelerinde ya da mahalle kitapçılarında; sesli, her türlü katılıma açık, -ücretsiz- şiir okuma akşamları düzenlendiğini görene dek. Sadece New York’ta değil, kısa zamanda görebildiğim birçok eyalette de bu ‘akşam eğlenceleri’nden vardı. Yaygındı. Çok etkilendim. Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Fransa seyahatleri sırasında düştüğü notlardaki hayret ve takdir, düzenlenen etkinlikler açısından benim notlarımda da görülebilirdi ama değinmek istediğim tam olarak bu değil. Bizde aslında başından beri olan, toplaşıp sesli şiir okuma adetinin aniden yok olmasına sebep olan neydi? 12 Eylül darbesi ve suikastlar ve katliamlar ve diyebilir miyiz? Peki, kalanlar için biraraya gelip şiir okumanın yerini ne aldı? Hashtaglerle sokağa dökülmek mi? ) Gölgeye hitap şiirini sesli okuma girişimimden bir gün sonra, (07.02.15) Mashable’da denk geldiğim bir yazı2 başka sorular sormama vesile oldu. Bu tesadüfün yarattığı yaptırıcı inançla, Amerikan şiir dünyasının her şeyi bir kenara bırakarak şiir okuma tekniklerine nasıl takılmış/asılmış olduğunu görmemiz ve kimi soruları kendimize yöneltebilmemiz için metni -akışı bozmayacak kimi kısaltmalarla- buraya taşımaya karar verdim. 1 2

Kontra fanzin sayı 5 http://mashable.com/2015/02/07/poet-voice/

17


Neden şairlerin sesleri dayanılmaz şekilde sinir bozucu? Matt Petronzio ‘‘Ben üniversitedeyken, New York’un yukarı batı yakasında bir kafede salı akşamları tez hocam Catherine ile buluşurduk. Hocam, oturduğumuz küçük masada yeni yazdığı şiirleri bana sesli, tane tane okurdu. Bu, benim için bir şiirin nasıl duyulabileceğine dair bir çalışma; ritimlerdeki herhangi bir aksaklığı ya da satır sonlarını ve buna benzer şeyleri ayırt edebileceğim bir egzersizdi. (Ayrıca evet, tam da düşündüğünüz gibi, şairler siyah çayın etrafında toplaşıp ölümle ilgili şiirler okurlar.) Sesli şiir okumaya özel bir gecede başladım. İki satır okumuştum ki, Catherine beni durdurdu. ‘Onu şiirmiş gibi okuma!’ dedi. ‘Benimle konuşur gibi oku.’ Diğer bir deyişle, normal insan gibi oku. Farkında olmadan, bir ‘şair sesi’yle okuyordum. –kendi işlerini okurken çoğu şairin kullandığı, o yüce, hatta robotik sesle. Bu, biraz dramatik de olabilir, dayanılmaz şekilde performatif de. Bunun içinde şiiri akademik bir dile sürükleyerek onun müzikalitesini yokeden zorlatılmış ses değişiklikleri ve gereksiz durmalar var. Bu, şair çevrelerinde azgın bir virüs gibidir.

… Bunun genellikle farkında olmadan yapıldığını söyleyebilirim. Peki, şairlerin yapmacık şair sesine eğilimli olmasında bilinçaltının ne gibi bir rolü vardır? Cevap, dilbilimde yatıyor olabilir.

18


Biz, şiirleri bu şekilde okuyoruzdur çünkü diğer şairler bu şekilde okuyordur –ve böylece istemeden öyle okunması gerektiğini öğreniyoruz. Georgetown Üniversitesi’nde dilbilim hocası Deborah Tennan ekliyor: ‘’Çağdaş şiir, konuşma diline yakın olduğundan, şairler tonlamalarını sınırlayıp onu ‘bir şiir’ gibi okuma ihtiyacı duyuyor… Çünkü sen diğerleri gibi duyulmak istiyorsun; yani kendini özleştirdiğin biri gibi … Ama şiirin nasıl bir ton istediğini düşünmüyorsun.’’ Şair Lisa Marie Basile geçen Eylül ayında Huffington Post’ta bununla ilgili çarpıcı bir tablo sunmuştu. ‘‘Şair sesi, kişinin büyük kusurlarını kusması olabilir. Bu tonu okuryazar belli bir çoğunluk kendine yakıştırıyor ve farkettirmeden, bizim sınıflarımıza, kitapçılarımıza, çevremize; beyaz erkek gücünün fikri ve beklentileriyle sokuldu. Şair sesi bugüne değin yeterince sorgulanmadı. Nedenini acilen düşünmek gerekir.’’ ‘‘Ben senin için burada değilim. Bir performans sergiliyorum ve epey iyiyim.’’ Basile bu şekilde alıntılıyor. Birçok yönden kasıntı olan daha da kibirli oluyor ve bu nedenle o ses yanlış yönlendirmeye açık bir güç haline geliyor.

19


Çağdaş şiir yazma ve okuma stillerine eğilen edebiyat dergisi SOUND, Marosa di Giorgio’nun ‘Morların Tarihi’ adlı şiirini Basile’in önce şair sesle sonra o olmaksızın seslendirdiği bir vidyo yüklemiş. http://soundlitmag.com/2014/03/28/call-for-poetry-voice/ Vidyonun ikinci kısmında, Basile’in nevi şahsına münhasır sesinde hala biraz yapmacıklık var ama daha az kendini beğenmiş. Şair, bir şey olmaya zorlatılmamış kendi sesiyle, kendi cümleleri üzerinde nasıl duracağını daha iyi çözebilir ve bu, şiire bambaşka bir güç, ekstra bir anlam katabilir – beklenen tonlamaların dışına çıktığınız anda bunu fark edersiniz. Şair Dorothea Lasky bir röportajında ‘sesli şiir okurken gücümü ve hevesimi ortaya koyduğumu düşünüyorum.’ diyor. ‘Şiirimin muazzam bir hayvan gibi grotesk ve güzel olmasını istiyorum. Ben, şiirlerimin benden daha büyük ve daha güçlü olmasını istiyorum.’ Şair sesten zevk almak ya da ondan nefret etmek kişisel bir tercih olabilir. Ama Basile’e katılıyorum; şairlerin en azından neden o sese sahip olduklarını irdelemesi gerekir. Tamam, meselenin dilsel olduğu söylendi fakat bu bilgi bir işimize yarayacak mı?

Sevinç Çalhanoğlu

20


Ebced Hesabıyla Savaş İki sayı, tek olmakta ve çift olmakta eşitseler ‘az’ın değilseler ‘çok’un sahiplerinin yeneceğine inanırım. Eşitlik her yöndeyse, sayıların çift olması halinde ‘savaşa çağıranın’ tek olması halindeyse ‘savaşı katılanın’ savaştan galip ayrılacağını düşünürüm.

Fırat Demir

21


maske düşürenin dostu olmaz bu şiirin çekimleri sırasında -biri hariç- hiçbir canlıya -maalesef- zarar verilmemiştir. artı sonsuz süper ego eksi sonsuz id çünkü bu böyledir amına koyim herkes hisseder bırakın lan milleti yemeyi facebook kafalılar kemik diyorum sesi diyorum pat çat çatort kottottorthoşttoçkt aklınızdan geçenler akıllardan geçti çıkar diye ürküyorsunuz, ürkmeyin, çıkacak size saygı duymayanları yok etmek istediniz azıcık nazik davranıldı, azıcık iyilik yaptınız hıh tamam, alt ettiniz sandınız, ulan siz var ya siz hepinmizin ciğerini biliyorum

foyanız

artı beyaz alter eksi kara persona ah keşke kendisizlik sevmek ve işte nekadaryatışabilinirses sıkı fıkıymış, sert ünsüz ki girişeyim köprülere monta bişey olsun acı var rocky acımak yok aparkatlar uçuşsun

22


ah be memeler ne acayipti ve ne süt, bitti ve işte gamına koyayım tüm o bitişişlerin bitikliklerin bittiklerin bugün terbiyesizim hoyratım yatıştırılabilinemezbirbilinmez bugün saklambaç yerken kozmik olsaydıkçıydık vavzzz şırrakkkk perde bir şarkı yeni çıkmış fısıl çısıl kımıl fısh hısh shshsh akış feat. bilinç, öyle böyle değil uvshshshshhs fiona apple’ın i want you’da morlandığı gibi gibilenenler için:

yayayyaylıların ahohüfofovofu ile iletkenlik ilendi iyi iyi, içlere sığışıp ölümler kurgulatmaç baya iyi ne güzel alter egomuzsun sen intihar abi o son sonlanmaya başlamayacaktıkçılar için solo atıyoruz: ⁞ bulutlara koşarken dinlenecek şarkılar ya da şarkılaşırken tadılacak denizler harla sunar ⁞

23


selfiex görünümlü ilgi alma müptelalarına kötürümlük duyucaz. anlıycaz onları, üzülücez kızıcaz onlara. selfiex’lereyse hep özenicez saygı duyucaz, kıskanıcaz onları. yaşasın müntehirler. yaşansın her haller. şöyle de bi şey var, hiç mantıksız değil. işler öyle bi noktaya geldi ki. işte o noktada topluma faydalı olacak -topluma sokayım- cinayet resimleri çizmeyi tercih eden bi süperkahrol. bilirsin birkaç leş tipi tahtalıköy insanımsılık heyetine yollamak iyidir. hatta elzemdir de neyse. yaşasın iyigilcil planlar ve yaşansın iyi geceler. bu gece hangi şarkısın? hastane odalarından kaçarkenki dimağ pırıllığıyla kebap rakı kür üçlüsü çekmek ve birtakım yatalaksızlıklar. kulak veya dil kesmiycez. bu bilgi bize kazandırmaz. kaybettirmez de. dünya yansa da üstüne işemesem diyorum bazen. ama bazı iyi insanlar var işte. onlar için itfaiyeci olurum dövüşürüm yaşarım. senaryolar beyinsel. beyinler durulsal keşkesel. kaç cihanda da huzursuz bazı ruhlar. bunu bişeye dönüştürerek biraz kok koklayabiliriz belki. o da biraz. o son psikiyatrsızlığa hiç gitmeyecektik. miço olup sulara açılacaktık dasti. bu ne nebulukluk böyle. bu hepbenimleilgileninler bu göstermekiçinyaşamalar bukendinibilmezlikler buinternetmeler busikimsonikpaylaşıklar bustratejikgündelikler bukolpa:)))))))’lar buhayatpazarlamadırcılar buneyapsankaçamamalar buüstünebulaştırmalar bumezarınıkazarkeny üzünegülmeler buyapaydelirişlerçağı bu bu bunlar herkesi yapay delirtecek. ama biz harbili delirenlerin hastası olucaz. yanımızdan geçecekler, sarılmak istiycez onlara, sarılamiycaz. arabaları durdurup tirat atacaklar, sokak insanlarına surat surat bağıracaklar. yıkılsın tımarhaneler açılsın sinirler. günaydın. bugün ne renkler? gladyatörlerin astronomlarla atışması gibi bağıran kekler akışıyor yeryüzüstünde. gözler kısık, ateşte. kaloriferler robdöşambr içinde. yani insan bazen gerçekten lanet ediyor ğammınnna koyyim. gibi fokur fokur suikasti göndermeler. hoop elde var cep. ve deniz kumu. buyur burdan yakınalım. başlarken nerdeydik, tertemizim ciğerler ve beyinler ve tenler ve tırnaklar ve böbrekler ve göz altları ve diş sıkıları ne hale geldik. ben bu busuzlukla frontal lobumu yudum da geldim. çıkardım kafamı duvarlara tosladım da gidemedim. yani. tabii. haklı. evelyn mchale yani. just do it. ulan diyorum ben diyorum bu diyorum nöronların diyorum sinapsların diyorum koyuna diyorum amayım. 24


⁞ bulutlara koşarken dinlenecek şarkılar ya da şarkılaşırken tadılacak denizler harla sundu ⁞ ğğğğfffff… zarartıcı hayvanları izledik terli zevkli doymuş şimdi ne yapsak da geleceği hicapsız geçmişlesek her yeni günde yeni bir isim yeni bir şehir ülke? aynalara çıksak ya da caddelere baksak da katman ezsek tezcanlı tezcanlı evrim geçiriversek de 15 milyar yıl sonraki halimizi bi görsek bunlar olmalı bunlar mantıklı problem bunların hala olamamışması olm çok sıkılıyorum lan bu -memeklerden -mamaklardan ne biliym bir kumru ordusu kurup fethe çıkamamaktan her meclisi lağvedip dünyayı kuzeyavrupalılaşt ıramamaktan bulutlara binip pike çekememek acı şu gün batımı renklerini yiyememek üzücü aynı anda diş fırçalatıp insanyayı ferahlatamamak yıpratıcı sincap fidesi ekip antivirüs yetiştirememek dev çıldırtıcı yakamoz içememek at olamamak kangurularla sekememek insan kalmak kalınmalıydı kalıntılandırılamamak boğuşuk zihni olduramamak icabında öldürememek kahretken yazıya çiziye ihtiyaç duymayan harbici umutsuzlar için çalıyoruz (morrissey vuhuğheğevvvvuğulamasıyla kezlerce): psikanalizler yalan söylemez ama psikanalizlerle yalan söylenir bebek what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğımuuuğvvuğuv what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğğğmmmmovovovvoğ ×2 this was my fucking favourite poor altern but that’s it şimdi kendimi iyi hissetmem için kendime bazı yalanlar söylemek isterdim yazık ki bunlara inandıramayacak kadarım artık son kez şarkı girsin yoksa ölümler doğdu doğacak 25


yazıya çiziye ihtiyaç duymayan harbici umutsuzlar için çalıyoruz (morrissey vuhuğheğevvvvuğulamasıyla kezlerce): psikanalizler yalan söylemez ama psikanalizlerle yalan söylenir bebek what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğımuuuğvvuğuv what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğğğmmmmovovovvoğ ×2 this was my fucking favourite poor altern but that’s it şimdi kendimi iyi hissetmem için kendime bazı yalanlar söylemek isterdim yazık ki bunlara inandıramayacak kadarım artık son kez şarkı girsin yoksa ölümler doğdu doğacak kafasında çınlayan müziği asla volkanikleyemiyceğini bilen ve acısını ömrünce kahredecek ruhlar için çalamıyoruz: çok üzülüyoruz. Çağrı Çığ Sığırcı 26


dövüşkent keçeliler güldürüsünde maymun okşuyorlar tek nefeslik kır düğünümü şımartıp pakladınız bulvarın ismi kan avuntuların defninde panam çarpışırken tavan arasından rüzgar eserdi bana kinini ver ödleklik dargeçitlerinin önünü kesip ekin bitlerini yoldum aklımın hücreme geri dönüyorum batı’nın yirmilikleri ıkınıyor çancının lifli kasları sızlanırken büyük göçmen rozetinde yayvan ağızlı katil sinekler emziriyor bel kemerinde mağribi bir sonun şallak yıldızı kırklanmış hırkalarımızla sobeleniyoruz, balya öbeklerinin derinine oturttuk ruh çatlaklarımızı, sirkat davasında aşı boyalı keşişleri soydular

27


kaba etleri yarılmış, kolları, incecik bacakları delik deşik bir sabahın körü motel avlusunun inci çiçekleri açtı kil taşından tapınaklar ördüler umut cerrahları akordeonu teperken kulakları inanmadan din’lerdi geceyle gündüzün alaşımını mirim, bu orkestralar, bu hapisli avlular onlarındır isis’in asasında mumyalanmış nilüferler, firuze bok böcekleri demetlenir saman yığınları içinden peri hastalıklı gecekonduların rahab’ına yürünürdü söyle ne yapar ne eder yapayalnız bir orman kar günü boğazlanmak için gıdıklanmaz mı öğleüzeri yürek kapakçıkları bir mahşer alayının çilli şapkalarında ilk sayfadan taranırken

28


öz ezici yamaçların dehlizlerinden içi çekilmiş kutsallıklar söktüm, avareşelim makyajları kurumadan sığlıklarda yuvalanır kuru sıkı fetva uluyor dereler uyansın tabansızdır kitabımın satırları misket oyuğundan çiğ yetiştirir adam doğrar günaşırı piyonsuz satrançta en önden veziri asmışlar gemiler savruk tayfaların üstünde yürüdükleri dev çarıklar olmasa kim cesaret eder denizlerde toprağa basarmışçasına sakalını karartmaya kainat benim uçurumumsa parmaklarımı fosforladım, yükseliyorum oysa her aşk kurtarılmayı bekleyen bir kahramanlıktı sen rehinleri oynadın yakalarını koklayıp üşüştün başlarına son defa öpüp ısırdın kalın çerçeveli gözlüklerinden Kerem Advan

29


basit makinalar sürtünmeyi sıfır alalım yani yalnız yaşlanarak ölünür servili yani teorik bir temenni dünyamız olsun gönüllerin süs diye asıldığı eşlik ışıkları, haleler, seyir hikayleri, sülük tamlamaları ve bilgisi: toplu yalandan sızanın elverdiği sürtünmeyi sıfır alalım ya da deriler çoktan takılmıştır tarağa mutsuzlar karşısaldırıya ağlakları döverek başlamıştır ve çiçeklere işenecektir cephane kılınacaktır içkokuları hacim kaplayan yalana karşısaldırılarda hepsi bunların ya da dişli çarklar mıdır geç yapılmış tercihlerle boyanmış? İsmayil Sakin

30


31


32


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.