Sayı 3 | 2016
Türkçe Sağlık Dergisi | Türkisches Gesundheitsmagazin
MEME Kanserİ Belirtileri Nedenleri çeşitleri ve sonrası yaşam
2016’nın Estetik Trendleri Saç Ekimi Hakkında Merak Ettikleriniz
WELTWEITER EINSATZ FÜR ARME
Uluslararası İnsani Yardım Organizasyonu
GEMEINSAM FÜR
EINE BESSERE WELT Mit einer monatlichen Spende von 10€ helfen Sie Bedürftigen weltweit
Mit
monatlich 10€ (33cent am Tag)
unterstützen Sie unsere Arbeit weltweit für Notleidende langfristig und nachhaltig. Ein kleiner Beitrag mit großer Wirkung.
Wa
n
rbrunne
ch er
Ges
ung
s
se
E
ink ommenssi
un
No
dheit
thilfe
Waisen
Ka
ta
rakt
Die beste Ta t um Allahs willen zu ge winnen ist d ie dauerhafte Ta t.
Bildung
(Hadith)
Online-Spende www.wefa.org
Tele-Spende
+ 49 (0) 221 880 64 80
Spendenkonto: Kölner Bank eG BIC: GENO DED1 CGN IBAN: DE30 3716 0087 0252 5250 25 /WEFAev
Yeni bir sayı ve konular ile karşınızdayız. Bu sayımızda meme kanseri konusuna değindik. Çünkü bu konu gerçekten çok önemli. Meme kanserinin tanı ve tedavi sürecinde bireyler, birçok yanlış bilgi edinebiliyor ya da etkisi olmayan çeşitli yöntemlere başvurabiliyor. Bu da gereksiz endişelere veya kanserin ilerlemesine neden olabiliyor. Günümüzde estetik açıdan en büyük problemlerin başında saç dökülmesi gelmektedir. Genelde genetik olmasının yanı sıra, strese bağlı olarak da dökülebilen saçlar nedeniyle kişilerin psikolojik olarak büyük çöküntüler yaşaması olağandır. Kişinin dış görünüşünü tamamen değiştiren dökülme nedeniyle çok sayıda kişi farklı tedavi yöntemlerine başvurmak zorunda kalmıştır. Bu sayımızda ele aldığımız diğer bir konu, teknoloji ile birlikte gelişen saç ekim yöntemleri ve etkileridir. Önemli sorulardan bir tanesi, eski FUT tekniği mi yoksa gelişmiş teknolojilerin kullanıldığı FUE tekniği mi? Bu sorularınıza biraz olsun açıklık getirmeye ve sizleri bilgilendirmeye çalıştık. Sağlık alanında Türkçe yayın yapan bir dergi olarak sorumluluk yüklendiğimizi biliyoruz. Alanında uzman doktorların hazırladığı yazıların yanı sıra, sağlık Alanındaki en yeni bilgileri ve gelişmeleri de size aktaracağız. Dergimiz, profesyonel bir dağıtım ağı ile Berlin‘in yanı sıra Köln ve Frankfurt şehirlerinde de dağıtılmaya başlandı. Bu sayımızla birlikte sadece Almanya‘da değil, Hollanda‘da da okuyucularımızla buluşacağız. Bundan sonra dergimiz çok daha yakınınızda olacak.
Künye / Impressium
Editörden
Platform- Sağlık
Değerli Okuyucular,
Dergisi
Werrastr. 36 12059 Berlin +49 30 589 106 98 www.platform-saglik.com info@platform-saglik.com
Redaktion:
Hakan Yazanel Erdem Nedim Enes Çıtak Ayşe Altuğ Betül Çıtak Reklam: Hakan Yazanel reklam@platform-saglik.com Danışman: Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Hastaneleri, Memorial Sağlık Grubu, Tasarım ve düzenleme: Ajans B Baskı: Concept Medienhaus GmbH Bülowstraße 56 - 57
Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle...
10783 Berlin
foto
Impressium
www.conceptmedienhaus.de Kapak Pixabay, Falco | sayfa 6, Pixbay, Skeeze | sayfa 7 alt Pixbay, frolicsomepl | sayfa 7 üst pixbay, 1103997 | sayfa 10 - 11 Pixbay, ThePixelman | sayfa 12 Pixbay, 25891 | sayfa 13 Pixbay, ColiN00B | sayfa 14 pixbay, PublicDomainPictures | sayfa 26 pixbay, PublicDomainPictures| sayfa 15 Pixbay, feelphotoz | sayfa 16 üst Pixbay, JESHOOTS | sayfa 16 Pixbay, Annca | sayfa 18 Pixbay, stevepb | sayfa 19 Pixbay, TawnyNina | sayfa 20 Fotolia, | sayfa 22 Pixbay, heblo | sayfa 23 Fotolia, Monkey Business | sayfa 27 Pixbay, Shanon | sayfa 28 Fotolia, bg-pictures | sayfa 29 Pixbay, stevepb | sayfa 30 Pixbay, tasha | sayfa 31 Pixbay, esudroff | sayfa 34 üst Pixbay, marionbrun | sayfa 36 Pixbay, RyanMcGuire | sayfa 37 Pixbay, mojzagrebinfo | Hakan Yazanel | pixabay.com
Platform- Sağlık Dergisi Berlin‘de 10.000 Adet basılmıştır. PlatformDergisi bir Ajans B yayın organıdır Dergide çıkan yazıların ve içerikleri, sorumluluğu ve doğruluğu yazara aittir.
www.reehber.de
Gelecek Sayıda Bel Ağrısı
Balık tüketmek kilo vermeye de yardımcı
Erkek Kısırlığı
Kalbinizi Koruyun
Televizyon Dost mu Düşman mı?
Botoks Tedavisi Sayesinde Aşırı Terlemeye son
6 İçİndekİler
2016’nın Estetik Trendleri
Meme kanserİ
Yüz - Sağlığın Aynası Hastalıkların Yüzden Tanimak
Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinemese de gelişen teknoloji, değişen yaşam koşulları, çalışma şartları, yetersiz beslenme ve kilo gibi birçok etken bu hastalığa yol açabiliyor.
20 24 Böbrek Hastalarına Uzman Tavsiyesi: Tuzu Azalt Suyu Çoğalt
8 10
Belirtileri, nedenleri ve çeşitleri
Evcil Hayvan Beslemek Ne Kadar Sağlıklı?
SONRASI YAŞAM
Çocuklarda Antibiyotik Kullanımı
12
18
14
2 haftada yaza hazırlanın!
28
Mİgren Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?
26
Ağız Kokusu
BEBEK SAHİBİ OLMA HAYALLERİNİZ GERÇEK OLSUN
32
Saç Ekİmİ Hakkında Merak Ettikleriniz
Gençleşmek isterken gözünüzden olmayın
30 34
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 5
2016’nın Estetik Trendleri Herkesin bir hayali var. Yeni bir iş, yeni bir ev, yeni bir görünüm... Op. Dr. Mesut TÜRKER
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 6
Lokman Hekim Hastaneleri
2016 yılına yönelik hayalleriniz arasında fiziksel görünümünüze yatırım yapmak varsa önerilerimize mutlaka göz atın. Estetik dünyasındaki doğallık trendi 2016 yılında da sürecek. Abartılı silikonlar, dolgun dudaklar, uzaylı gibi kaşlar ve minicik burunlar yerini; tamamen doğal estetik dokunuşlara bırakıyor. Yeni yılın estetik trendi, doğum yapmış annelerin vücutlarında oluşan dezenformasyonla alakalı talepleriyle şekillenecek. Gebelik ve doğum bir bayan için hayatının en özel dönemlerinden biridir fakat bir çok bayan doğum sonrası dönemde, estetik sorunlarla baş başa kalıyor.
Bu estetik sorunların hepsi tam anlamıyla yok edilebilir değilse de estetik cerrahi bu konuda tamamen çaresiz de değildir. Yeni doğum yapmış annelerin talepleriyle bu yıl, doğum sonrası oluşan selülit, vajende oluşan estetik sorunlar, göğüslerde oluşan tahribat, karın bölgesindeki çatlaklar, sarkmalar ve ten rengindeki değişiklikler estetik cerrahların en fazla mesai harcayacağı alanlar olacak. YÜZ ESTETİĞİNDE ABARTIDAN UZAKLAŞILIYOR Yeni yılın en belirgin estetik trendleri arasında yüz estetiğinde abartıdan uzaklaşmak yer alıyor. Nano yağ enjeksiyonlarıyla yapılan, belli belirsiz, doğal ama
etkili dokunuşların bu yıl ön planda olmasını bekliyoruz. Dolgun ve
doğallıktan uzak, silikonlu iri göğüsler artık geçmişte kaldı. 2016 yılında göğüsler doğal ve küçük bir görünüme kavuşuyor. Plastik cerrahlar olarak, son derece güvenli, hastanın meme dokusuna uyumlu, dokunulduğunda bile anlaşılmayan meme büyütme ameliyatları yapabiliyoruz. Son yıllarda, göğüs büyütme ameliyatlarında, silikon protezlere alternatif olarak,
hastadan alınan yağ dokusu, özel işlemlerden geçirilerek, göğüs bölgesine enjekte edilmektedir. Meme dokusunu, protez kullanmadan, yağ enjeksiyonuyla, yarım beden kadar büyütmek mümkün. İNATÇI YAĞLARA LİPOSUCTİON İLE ÇÖZÜM Özellikle bayanların son yıllarda büyük ilgi gösterdiği “liposuction” yöntemi bu yıl da popülerliğini koruyacak. “Ne kadar diyet yaparsam yapayım, şu bölgedeki yağlarımdan bir türlü kurtulamıyorum” diyen kişiler için en uygun seçenek liposuction olmaya devam edecek. Bu sistemle, sorunlu bölge belirlenir ve liposuction o bölgeye uygulanır. Liposuctiondan sonra o bölgede yağ hücreleri sayıca azalacağından dolayı o bölge eskisi gibi orantısız biçimde şişmanlamayacaktır. BAKIŞLAR DAHA GENÇ VE ENERJİK Genelde 40 yaş üstünde göz çevresinde yaşlanma izleri ortaya çıkıyor. Son estetik yöntemler sayesinde yüzdeki yorgun ve yaşlı görünümden kurtulmak mümkün. Hem de estetik yaptırdığınız hiç anlaşılmadan. Göz kapağı kaldırma ya da yüz germe ameliyatlarının yanı sıra botoks ve dolgu ile gözaltı morluklarının yok edilmesi de 2016’da estetik trendleri arasında yer alacak.
BOTOKS TAHTINI KORUYOR Son 15 yıldır göz çevresi, kaş ortası ve alın bölgesinde kas hareketlerine bağlı olarak mimik kırışıkların tedavisinde başarı ile kullanılan botoks, 2016 yılında da yine revaçta olacak.
Ancak doğallık botoksta da ön planda. Yani mimik kaybı olmadan, fark edilmeyen botoks uygulamaları yapılacak. DOLGU KULLANIMI ARTIYOR Dolgu kullanımı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün hızla artıyor. Pratik olması, çok kısa sürede uygulanabilmesi, 1-2 günde geçen hafif şişlikler dışında problem çıkarmaması, ameliyatlara göre ekonomik olması dolguya olan ilginin ana sebebi. Kaliteli dolgu, doğru planlama, iyi bir teknik kullanımı, pek çok problemin tedavisinde çok kısa sürede çok iyi hatta çarpıcı sonuçlar elde edilmesine olanak tanıyor. Doğru hasta seçimi yapılırsa kişi kısa sürede genç bir görünüme kavuşur ve güzelleşir. DOĞUMSAL ANORMALLİKLERE SON Rekonstrüktif cerrahi; doğumsal veya sonradan edinilmiş anomalilerin, şekil ve fonksiyon bozukluklarının giderilmesine ve vücut imajının düzeltilmesine çalışan bir cerrahi daldır. Bu dal son yıllardaki popülerliğini bu yıl daha da artıracak. Doğuştan dudak / damak yarığı, yapışık parmak gibi veya kaza, yanma, yaralanma, tümör gibi sebeplerle kazanılmış normal olmayan ve/veya eksik olan dokular
rekonstrüktif cerrahi ile estetik
ve fonksiyon olarak normale getirilir. Kalça kaldırma, karın germe, yağ emme, kol germe, baldır kalınlaştırma, yüz estetiği, alın germe, kaş kaldırma, göz kapakları estetiği, kulak estetiği, burun estetiği, yüz germe, çene estetiği, elmacık kemiği büyütme operasyonları da bu yıl popülerliğini koruyacak
Yüz - Sağlığın Aynası Hastalıkları Yüzde Tanımak Prof.Dr. İsmail Özkanlı
Dentalist Diş ve İmplantoloji Merkezi
Zencefil, Pelin Otu, Rezene, Tere gibi bitkiler tüketmeliyiz.
Her Hastalık Mide`de baslar. Mide-Bağırsak Sistemimiz hasta ise, aldığımız Gıdalar tam olarak öğütülemezler ve Vücut Besinleri alamaz, Bu nedenle sağlıklı bir MideBağırsak(Sindirim) sistemine sahip olmamız, sağlıklı kalmamız acısından kaçınılmazdır. Mide- Bağırsak Hastalıkları yüzümüzde dudaklarımızdan ve dudaklarımızın kenarlarından tanınırlar.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 8
Hasta bir Mide´nin Mide Asidi salgılaması yetersizdir. Bu nedenle, Mide Asidini düşüren Mide Tabletlerinin kullanılması, Mide için çok zararlıdır. Mide Asidi yetersizliğinde alınan Gıdalar iyi bir şekilde dezenfekte olamazlar ve hem B12 Vitamini, hem de Demir eksikliği oluşur vücutta ve Amino Asit yetersizliği de oluşur. Ayrıca Hasta bir Midede, kandaki Asit Mideye değil, dokuya, böylece Eklemlere verilmektedir. Bu da vücutta Gut Hastalığı ve artirit denilen eklem kireçlenmelerine neden olur. B12 Vitamin eksikliği dudak kenarlarında(etrafında) oluşan
12 Parmak Bağırsağındaki sorunlar doğrudan üst dudağımızdan anlaşılır. yara ve patlaklardan anlasilir. Vücudun kan yapması acısından B12 Vitamini çok önemlidir. Mide Asidi üretim hücrelerimiz tarafından sağlanırlar. Mide Asidi yetersizliğini de dudakların etrafından anlarız. Mide Asidi yetersizliğinde dudakların etrafı solgun ve cansız bir renktedir. Vücutta Mide Asidi üretimini arttırmak için yemeklerden 15 dakika önce acı ve buruk tadında Anason,
İnce Bağırsak sorunları kendini üst- dudaklardan, kalın bağırsak
Ağır Bağırsak hastalıklarında üst dudaktaki ince, dikey kırışıklıklar(çizgiler) yok olurlar. Dudaktaki ince çizgiler, düz bir bütün satıh halini alırlar ve dudağın üst düzeyi düz ve gergin, parlak veya mat bir hal alırlar ve dudakta çeşitli renkte lekeler oluştururlar. Dudak Mukozasında ki ve yüz rengindeki bulanıklıkta hastalıkları işaret eder. Sağlıklı insanlarda dudakların renginde net ve
Crohn(Morbus Crohn) hastalığı ise öncelikle üst dudağın kenarlarının şeffaf, sütlü kahverengi almasından anlaşılırlar. Genelde bu hastalığa yakalananların yüzde ellisinde, kalın bağırsak ta hastalanır. Bu da ayni şekilde alt dudağında sütlü kahverengi almasından anlaşılır. Morbus Crohn hastalığı Demir ve Amino Asit yetersizliğinden oluşur.
12 Parmak Bağırsağındaki sorunlar doğrudan üst dudağımızdan anlaşılır
Dudaklardaki mor lekeler ise cilt ve organ sorunlarına işaret eder.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 9
sorunları ise alt- dudaklardan gösterirler. Üst dudaklar, normalde ince, eşit araklılarla ve eşit sekilerle, dikine kırışlardan oluşan bir resim göstermelidirler. Bu dikey olan kırışıklıklara, yatay oluşan kırışıklıklar karışıyorsa ve bir Ağ sekilende kırışıklıklar oluşmuşsa, bu oluşum Bağırsak faaliyetlerinde bir zorlamaya ve mukozada yapısal değişimleri işaret ederler. Bu yanlamasına oluşan, yatay kırışıklıklar genelde Narkozdan, Klorlu temizlik maddelerinden, sac boyalarından ve güldürücü gazların kullanılmasından dolay oluşmaktadırlar. Bu vücudumuza giren Kimyasal zararlı maddeleri vücuttan tekrar atmak için „Nux Vomica isimli Globoli doğal ilacından 19 Hafta boyunca ( bir hafta alıp, üç hafta ara vererek) kullanmak gerekmektedir. Bu tedavinin sonunda yatay kırışıklıklar tamamı ile kaybolurlar.
güçlü bir kirkiti renk oluşturmalıdır. Eğer dudakların kırmızısı, gümüş, gri, pudralı veya mavi tonda ise, bu mukoza dediğimiz sümüksel salgının yetersiz çalıştığına bir işarettir ve alınan Gıdaların yeterli bir şekilde vücut tarafından emilmediğini gösterir. Dudaklardan yüz cildine, yüz tenine geçişte koyu tonda çizgiler görülüyorsa, bu bağırsak sertinde yapılan kan transportunda fazla miktarda bir yüklenme var demektir.
Evcil Hayvan Beslemek Ne Kadar Sağlıklı? Modern toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de evcil hayvan besleme alışkanlığı giderek artıyor. Pek çok insan evinde kedi, köpek, kuş gibi hayvanları besliyor. İnsanlara stresten kurtulmak, daha mutlu olmak, çevreyle uyumlu olmak gibi faydaları olan evde beslenen hayvanlar, sağlık açısından ise bazı riskler taşıyor. Uzm. Dr. Özgür DEMİRHAN Evlerde beslenen bazı evcil hayvanlarla ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar bulunuyor.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 10
Kedi Ve Köpeği Aşılayın Kedi ve köpek bakımında en önemli başlangıç noktası aşılama ve bağırsak parazitlerinin tedavisidir. Aşılama, bulaşması çok kolay olan ölümcül hastalıklardan korunmada en önemli faktördür. Bu yüzden aşılama yapılmayan hayvanlar ve dolaylı yoldan beraber
yaşayanlar büyük risk altındadırlar. Bulaşabilecek hastalıklar, ölümcül özellik taşıyabilmekte ve tedavileri mümkün olamayabilmektedir. Parazitler, kedi ve köpeğin hayatının ilk evrelerinde öldürücü olabilmektedir ve bu parazitler bizlere de bulaşabilmektedir. Bu yüzden kedi ve köpeklerin hayatlarının ilk dönemlerinden itibaren parazitlerinden arındırılması gerekmektedir. Parazit tedavisi, ömür boyunca sürmesi gereken ve de dikkat edilmesi gereken bir tedavidir.
En Büyük Tehlike Kuduz
Kuşlar Önemli Hastalık Taşımaz
Tüy Ve Deri Döküntüleri
Kuduz hiç şüphesiz hayvanlardan geçebilecek en tehlikeli hastalıklardan birisidir. Özellikle kedi ve köpeklerin ısırması veya tırmalaması yoluyla bulaşmaktadır. Aşı yaptırmak kuduzdan korunmada alınabilecek en önemli önlemlerden birisidir.
Kuşlar, evde beslemek için en fazla tercih edilen hayvanlardır. Önemli bir rahatsızlığa sebebiyet veren hastalık taşımazlar. Nadiren, özellikle yaşlılarda ve immun sistemi düşük kişilerde ağır akciğer enfeksiyonlarına neden olabilirler.
Tüm bu hastalıkların yanı sıra, her türlü hayvan ve bunların tüyü alerjik yakınmalara yol açabilmektedir. Evcil hayvanların tüy ve deri döküntüleri sıklıkla alerji nedeni olabilmektedir. Bazen bu hayvanların salyası ve dışkıları da alerjenik nitelik taşımaktadır. Bu yüzden evde beslenen hayvanların temizliğinin düzenli yapılması gerekir.
Evcil hayvanlardan geçebilecek hastalıklar özellikle hamile kadınları ve bebekleri etkilemektedir. Kedilerden geçebilen toksoplazmozis adındaki hastalık, hamilelerde düşüklere neden olabileceği gibi bebeğin beyninde de bazı hasarlara yol açabilmektedir. Bu parazit kediye bir zarar vermez. Kedinin vücudunda üreyen parazitler dışkı ile dışarı atılır. Temas edilmesi halinde bulaşmaktadır. Bu hastalığı önlemek için aşılarının düzenli yapılmış olması önemlidir. Kedinin dışkısını yaptığı kum düzenli değiştirilmelidir.
Sürüngenler Sürüngenler de son zamanlarda beslenmeye başlanan hayvanlardandır. Özellikle iguana tercih edilmekte olup bu canlının bulaştırabileceği en önemli hastalık Salmonella adı verilen bir bakteridir. Gıdalar yoluyla insanlara geçmektedir. Bu hastalık kendini ishal, bulantı gibi belirtilerle göstermektedir. Yaşlılar, beş yaşından küçük çocuklar ve hamile kadınlar ise bu hastalık açısından yüksek risk grubunda bulunmaktadırlar. Hamile kadınlarda düşüklere neden olabilmektedirler. Bu yüzden hamile kadınların bu tür sürüngenler ile temas etmemesi uygun olur.
Dikkat Edilmesi Gerekenler Sonuç olarak; - Beslenen hayvanın temizliğine, - Barındığı ortamın (kafes gibi) temizliğine, - Temizliği yaparken eldiven kullanılmasına, - Aşılarının eksiksiz olmasına, - İlk dönemlerinden itibaren parazitlerinden arındırılmasına, - Evlerinde hamile, bebek veya alerjik kişiler bulunuyorsa beslemek için seçilen hayvanın türüne dikkat edilmelidir.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 11
Hamile Ve Bebekler Etkileniyor
Böbrek Hastalarına Uzman Tavsiyesi: Tuzu Azalt Suyu Çoğalt Böbreklerimiz vücudun filtre görevini görür. Böbrekler bir günde yaklaşık 200 litre kan temizler. Üre ve kreatinin gibi zehirli atıkların idrar yolu ile dışarı atılmasını sağlar. Böylece vücuttaki mineral dengesi kurulmuş olur. Böbrek fonksiyonlarında herhangi bir nedenle azalma olduğunda böbrek yetersizliğinden söz edilir Doç. Dr. İzzet YAVUZ
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 12
Lokman Hekim Hastaneleri
Böbrek yetmezliği oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Akut böbrek yetmezliğinde hastalık bir anda nükseder ve çeşitli belirtiler ile kendini gösterir. Akut böbrek yetmezliğinde tedavi şansı büyüktür ve böbrekler eski sağlığına kavuşur. Ancak böbreklerin yavaş yavaş iflas ettiği kronik böbrek yetmezliklerinde hastalık son evrelerinde teşhis edilebildiği için böbreklerin eski sağlığına kavuşmaları söz konusu değildir. Kesin tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli bekleyen hastalar bu süre zarfında diyalize bağlı olarak yaşarlar. Ancak bu süre zarfında beslenme ve diyet çok önemlidir. Özellikle de tuz tüketiminden kaçınmak gerekir. Tuz Azalırsa Hipertansiyon Da Azalır Böbreklerin az çalışması
vücuttaki tüm dengeleri alt üst ederken, çalışmaması hayatın sona ermesine neden olur. Kronik böbrek hastalığına yol açan nedenlerden birisi hipertansiyon, diğeri ise şeker hastalığıdır. Tuzu azaltırsak
hipertansiyon da azalır, hipertansiyon azalırsa böbrek yetmezliği azalır. Tuzu Azaltılmış Besinleri Tercih Edin Son yıllarda, Türkiye’de olduğu gibi birçok gelişmiş ülkede
günlük tuz alımının 18 gram düzeyine ulaşmış olduğu belirtiliyor. Bu tuzun büyük bir kısmı ekmek, peynir, ev yapımı salça, hazır aperatif, soğuk etler gibi gıdalardan kaynaklanıyor. Sağlığımız için bu tuz oranı yüksek gıdaların alımının azaltılması gerekir. Daima taze ve tuz eklenmemiş besinler tercih edilmeli, hipertansiyon problemi olanlar, mutlaka satın aldıkları hazır ürünlerin etiketlerini okumalı ve tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinleri tercih etmelidirler. En basit bir şekilde sofrada tuzluk kullanmamakla tuz alımı yüzde 15 azaltılabilir. Artık yemeklerin tadına bakmadan tuz kullanma alışkanlığından da vazgeçilmelidir. Baharat ve maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi aroma sağlayıcılar, tuz yerine tercih edilmelidir. Ayrıca tuz tüketimini kısarken,
su tüketimi de vücut ağırlığına ve terlemeye göre ayarlanmalıdır. Normal kiloda erişkin bir kadın günde 1,5-2 litre, erkekler ise günde 2-2,5 litre su içmelidir. Çay, meyve suyu ve soda gibi içecekler günlük tüketimin dışında tutulmalıdır.
Diyaliz Hastallarında Tuz Alımı Diyaliz hastaları sıkı tuz kısıtlaması yapmalıdırlar. Böylelikle tansiyon ilaçlarını kullanmalarına da gerek kalmaz. Yemek pişirme ve yeme sırasında hiç tuz ve ev salçası kullanmamalıdırlar. Varsa, tuzsuz ekmek, tuzsuz peynirzeytin tüketmeli ve hazır gıda tüketiminden kaçınmalıdırlar. Ayrıca diyaliz hastaları günlük 1 litre su tüketmelidirler. Ancak, 2 diyaliz arasında 2,5 kilodan fazla su alınmaması gerekir.
zorlanıyor. Bu da vücutta sodyum oranını azaltıyor. Düşük sodyum oranları da beyin fonksiyonlarının
bozulmasına yol açıp hayatı tehdit ediyor. Bu yüzden günlük su içme oranı da iyi hesaplanmalıdır.
Tuzlu yiyen ve çok su içen diyaliz hastalarında, seanslar sırasında tansiyon düşmesi yaşanır ve kas kasılmalarına rastlanır. Bu durum geriye kalan böbrek işlevlerinin daha da azalmasına ve uzun vadede hasta ömrünün kısalmasına neden olur.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 13
Çok terleyenler ise içtiği su miktarını arttırmalıdır. Tabii çok su içmek de az su içmek kadar zararlıdır. Günde 4-5 litre su içildiğinde böbreklerin idrarı konsantre etme yeteneği
2 haftada yaza hazırlanın! Bahar ayları da dahil olmak üzere bir süredir, hızlı ve etkili şekilde kilo verip hayalini kurduğunuz forma girmek istiyorsunuz. ‘’Artık çok geç’’ deyip vazgeçmeyin, yaz aylarında olsak da geç kalmış sayılmazsınız. Diyetisyen Dilara Koçak’ın önerileriyle yaza hazırlanın.
Diyetisyen Dilara Koçak
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 14
gerekiyor. Sebze ve meyvelerin su ve lif içeriği yüksek, kalori oranı düşüktür. Çiğ olarak yenildiklerinde veya pişerken yağ ilave edilmediğinde kendi içlerinde yağ barındırmıyorlar. Yaz aylarında tıka basa yemek yemek sindirim güçlüğü ve rahatsızlık verebiliyor. Bu yüzden az ve sık yeme prensibi her zamanki gibi geçerlidir.
YAZ NİHAYET GELDİ. YAZI EN SAĞLIKLI VE FİT ŞEKİLDE GEÇİRMEK İÇİN HANGİ FAKTÖRLERE YOĞUNLAŞMALIYIZ? Yaz aylarında daha fazla sıvı ihtiyacı oluyor. Çünkü solunum ve ter ile sıvı kaybımız artıyor. Sıcak havalarda aşırı yağlı ve şekerli yiyecekler yerine su oranı yüksek yağ içermeyen meyve ve sebzeler daha fazla tercih etmek
SU TÜKETİMİNDE NELERE DiKKAT ETMEK GEREKİYOR? Vücudumuza aldığımız her bir kalorinin metabolize olması için 1 ml suya ihtiyaç var. Ancak sıcak havalarda vücudun su kaybı artıyor ve özellikle sıcakta spor yapıyorsanız veya hareketli geçen bir günde çok terliyorsanız sıvı alımınızı arttırmalısınız. Susamayı beklemeden su tüketmelisiniz. Su tüketmek zor geliyorsa içine bir iki damla meyve suyu veya taze meyve parçaları, nane ya da limon ekleyin. Soğuk bitki çayları, şekersiz olarak meyvenin kendi tadıyla pişmiş kompostolar,
TİROID
HORMONLARINA DİKKAT! Bazı kişiler sınırsızca yemek yediği halde az kilo alırlar, hatta hiç kilo almaz. Hepimizin böyle bir tanıdığı vardır. Bu metabolizma tarzı, diğer kişiler tarafından şans gibi görünürken, dikkat edilmesi gereken bir nokta da tiroid hormonlarıdır. Bu kişiler daha az beslendikleri zaman, vücutları alınan kalorileri enerji olarak depolamaz, daha çabuk yakar. O nedenle metabolizmaları hızlı olan böyle kişilerin tiroid hormonu kontrolleri yaptırmaları şart. YAZ SAATİ UYGULAMASINA GÖRE NASIL BİR BESLENME RITÜELI İZLENMELİ? Yaz aylarında yemek saatleri değişiyor. Sabah kahvaltısı
kesinlikle atlanmamalı. Aksi durumda akşam yemeğinde çok fazla acıkırsınız. Günler uzadığı için en büyük problem gece geç saatte yenen akşam yemekleri oluyor. Bir de yaz meyveleri çok çeşitli ve lezzetli olduğu için miktarlar konusunda dikkatli olunmalı. Uyumadan 2 saat önce
yemeği kesmek doğru olur ancak bu küçük bir ara öğün için geçerlidir. Akşam yemeği ise saat 20.00 civarı en geç 20.30’da olmalı. Ancak yaz akşamları davetler ve özel geceler daha fazla oluyor. Bu durumda bu saatlere uymak pek
mümkün olamıyor. Böyle durumlarda iki küçük öğün öneriyorum. Çünkü saat 21.00 gibi yemeği beklerseniz çok acıkırsınız ve açlığınızı kontrol edemezsiniz. 19.00 gibi peynir ve salata veya 10-15 fındık ile kayısı veya ayran ile tam buğdaylı grisini veya 1 dilim ekmek ile peynir yerseniz bu sizi bir süre tok tutacaktır. Saat 21.00’de ise başlangıç yemeği ve salata veya başlangıç yemeğini yemeyip sadece ana yemek yiyebilirsiniz.
GENEL OLARAK TATLI SEVEN BİR TOPLUMUZ. YAZ İÇİN EN UYGUN TATLI ATIŞTIRMALIKLAR NELERDİR? Yaz aylarının en popüler tatlısı, şimdi ise her mevsim sofralarımızda yer alan dondurma, havaların ısınmasıyla birlikte çok daha fazla aklımıza geliyor. Sütlü tatlı
kategorisinde olan dondurma bana göre masum bir tatlı, besin değeri yönünden bakıldığında ise oldukça tatminkar. Dondurmada, protein, karbonhidrat ve yağın yanı sıra; A, C, D, E ve B grubu vitaminleriyle, kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi mineraller de bulunuyor. 100 gram kaymaklı dondurmada ortalama 135 mg kalsiyum yer alıyor. Yaklaşık 180-200 kalori içeriyor. Eğer çok dikkatli bir tutum içindeyseniz light dondurma tercih edebilirsiniz. Böylece yağ ve şekeri azaltılmış çok daha düşük kalorili bir seçim yapmış olursunuz. FORMUMUZU KORUMAMIZI SAĞLAYACAK YİYECEK VE İÇECEKLER NELER? Metabolizmanızı canlandırmanız gerekiyor. Bazı besinlerin yüksek termojenik etkileri olduğu için bu besinleri daha çiğnerken kalori
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 15
limonata, ayran, kefir, soda en doğru seçimler. Yeterli su alıp almadığınızı, idrar rengini kontrol ederek anlayabilirsiniz. Eğer ki idrarınız renksize yakın ise sıvı alımı yeterlidir. Koyu sarı ise yetersizdir.
yakmaya başlarız. Bazı besinler ise metabolizmamızı canlandıran belli başlı besin bileşenlerini içerdikleri için metabolizmamızı desteklemeye yardımcı olur. Tam tahıllı yiyecekler Vücudumuz tam tahıllı besinleri (özellikle yulaf ezmesi ve esmer pirinç, karabuğday gibi lif bakımından zengin olanları) yakarken işlenmiş ve rafine edilmiş besinleri yakarken harcadığı kalori miktarından iki kat fazla kalori harcıyor.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 16
Yağsız etler Proteinin çok yüksek bir termojenik etkisi var. Sindirim boyunca besin içeriğinin yüzde 30’luk miktarını yakıyoruz. (Mesela, 300 kalori içeren bir eti sindirmek için yaklaşık 90 kalori harcıyoruz.) Az yağlı süt ürünleri Kalsiyum ve D vitamini bakımından zengin olan besinler kas kütlesini korumaya ve geliştirmeye yardımcı oluyor. Bu da sağlam bir metabolizmaya sahip olmak için gereken en temel ihtiyaç. Ayran ve kefir de yaz için en iyi seçimler. İsterseniz maden suyu ile karıştırabilirsiniz. Yeşil çay Amerikan Klinik Beslenme Dergisi raporlarına göre günde dört fincan yeşil çay içmek insanların sekiz haftada altı kilodan daha fazlasını vermesine yardımcı oluyor. İçerdiği EGCG
(Epigallokateşin Gallat) adlı kimyasal madde bir yudum sonrasında geçici olarak metabolizmayı hızlandırmaya başlıyor. Günlük ne kadar miktarda aldığınıza bağlı olarak, soğuk olarak da içmek isterseniz buzdolabınızda bir sürahi yeşil çay bulundurmanızda fayda var. Kırmızı biber Kırmızı biberi kırmızı biber yapan asıl şey olan karsaisin bileşeni; vücudu ısıtıyor ve ek kalori yakmayı sağlıyor. Kırmızı biberleri ister çiğ, ister pişmiş, ister kurutulmuş, isterseniz de toz haline getirilmiş şekilde çorbalarınıza, yumurtalarınıza ve et yemeklerinize koyabilirsiniz. Midenizi rahatsız etmediği sürece istediğiniz kadar acı biber veya acı sos ekleyebilirsiniz. MİGREN, TANSİYON GİBİ RAHATSIZLIKLARI OLANLAR SICAK YAZ GÜNLERİNDE NASIL BİR DİYET İZLEMELİ? Migrende en sık rastlanan belirti, hafiften başlayıp bir süre sonra çok şiddetli, zonklayıcı hale gelen baş veya boyun ağrılarıdır. Bu tip migren 15 dakikadan 3 saate kadar sürebilen bir süreç gösterebiliyor. Genellikle dayanılmaz, başın bir tarafına
bıçak gibi bir ağrı girer, bir gözün arkasında veya etrafında ağrı hissedilir. Kırmızı, sulu göz, şişmiş göz kapağı, burun akıntısı ve yüzde terleme tipik semptomlar arasındadır. Diyet faktörleri, hormonal değişiklikler, duygusal durum, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler, kişisel bazı alışkanlıklar migreni tetikleyen başlıca faktörler arasında sayılıyor. Bazı besinler, katkı maddeleri ve diyetteki diğer bileşenler, migrene yol açabilir fakat bireyden bireye etkisi değişiklik gösterebiliyor. Birçok besin özellikle tiramin içerenler, bireylerde migren ataklarını tetikleyebiliyor. Magnezyumdan zengin olan besinler ise önleyici etki gösteriyor. KISA SÜREDE FORMA GİRMENIN İPUÇLARI: • Kahvaltıyı unutmayın. • Salata yemekten vazgeçmeyin. • Sağlık muayenesini ihmal etmeyin. • Öğün atlamayın. • Suyu unutmayın. • Egzersizi önemseyin. • Tek besin diyeti yapmayın. ENERJİNİZİ ARTIRIN En iyi yöntem sıvı alımını çok iyi yönetmek ve serinleten yiyeceklere yönelmek oluyor. Mutlaka salata, zeytinyağlı sebze, yoğurt, ayran, cacık, kefir günlük beslenmede olmalı. Sıvı desteği olarak başta su olmak üzere maden suyu ve az şekerli limonata da tercih edilebilir.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 17
BeoVıta GmbH & Co Kg
Tel.: +49 (0) 30 614 34 80
www.paradontcreme.de
Çocuklarda Antibiyotik Kullanımı Enfeksiyon hastalıkları, halk sağlığı açısından önemli ve uygun antimikrobik tedaviyle başarının sağlandığı bir alandır. Bununla birlikte gerek toplumda gerekse hastanede kazanılan enfeksiyon hastalıkları akılcı olmayan antimikrobiyal tedavilerin kullanılması sonucu tedavi edilememekte ve belki de hasta kaybedilmektedir. Uzm. Dr. Necip DÖNMEZBİLEK Lokman Hekim Hastaneleri
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 18
Uygun antimikrobiyal tedavi; sağ kalım, komplikasyon ve kronikleşmenin önlenmesi, hastalık şiddet ve süresinin kısaltılması açısından önemlidir.
İdeal antibiyotik kullanımı için; doğru tanı sonrası doğru antibiyotik; en uygun yoldan, etkin dozda, optimum aralıklarla, uygun süreyle verilmelidir. Doğru antibiyotik kullanımı için, mikrobiyolojik olarak kanıtlanmış bakteriyel bir enfeksiyonun varlığı mutlaka sorgulanmalıdır. Tanı açısından gerekli değerlendirme yapılmadan ve enfeksiyon olmaksızın antibiyotik kullanılması, seçilen antibiyotiğin yanlış olması, antibiyotik dozunun yetersiz veya aşırı olması, doz aralıklarının uygunsuz olması durumlarında antibiyotikler uygun kullanılmamış olur. Etkinliği bilinen bir antibiyotik yerine maliyeti daha yüksek ve yeni olan bir antibiyotiğin seçilmesi, gerekli olmadığı halde aynı anda birden fazla antibiyotiğin kullanılması, kültür sonucuna uygun olmayan antibiyotik kullanımı da antibiyotiğin uygunsuz kullanımına örneklerdir.
Antibiyotikleri Doğru Kullanın Antibiyotikleri doktorunuz önerdiğinde, eczacınıza danışarak kullanın. Doktorunuz antibiyotik reçetelediğinde, tedavi talimatlarını dikkatli bir şekilde takip etmelisiniz. Sadece bu şekilde bütün bakterilerin yok edildiğine emin olabilir ve bakteriyel direnç gelişiminin önüne geçebilirsiniz. Temel Kurallar: 1. Doz ve zaman talimatlarına uyun. Hiçbir zaman ilacınızı almanız gereken zamanı atlamayın ve reçetelenen doza sadık kalın. 2. Tedaviyi yarıda kesmeyin Tedaviye başladıktan birkaç gün sonra kendinizi daha iyi hissetseniz bile tedavi sürecinin tamamını devam ettirin. Bakterilerin tamamen yok edilmesi ancak bu şekilde mümkündür. 3. Arta kalan ilacı saklamayın Asla antibiyotiklerden kalanları kullanmayın. Çocuklarda antibiyotik kullanırken nelere
dikkat etmeliyiz. Enfeksiyon bulguları ile doktora başvuran bir çocukta reçeteye antibiyotik yazmadan önce bazı noktaları gözden geçirmek gerekir. Bunları sıralayacak olursak; 1. Antibiyotik gerçekten endike midir? (bakteri/viral ayır) çoğu çocukluk enfeksiyonları viral kaynaklıdır ve antibiyotik endikasyonu yoktur. Sadece destek tedavisi varsa ve yüksekse ateşin düşürülmesi genellikle yeterlidir. 2. En muhtemel etkenler nelerdir? Antibiyotik endikasyonu konulduysa kültür sonuçları çıkana kadar en muhtemel etkenlerin neler olduğu ve en uygun ampirik antibiyotiklerin neler olabileceği
düşünülür.
bu bilgi telefonla da alınabilir.
3. En uygun antibiyotik hangisidir? Tek antibiyotik, ucuz, yan etkisi az, komplians iyi, kısa süreli hedef organda etkin, çapraz direnç ilşkileri az olan antibiyotik seçilerek verilmelidir.
Antibiyotik kullanımının başarısızlığı hastaya ve ekonomiye ek maliyete ve riskler getirir. Bunlar arasında, artmış hastalık morbidite riski, sonraki aşama ve muhtemelen daha geniş spektrumlu ve daha pahalı (muhtemelen normal florayı daha çok etkileyecek) antibiyotiklerin yazılması ,çocuğun okul, anne-babanın işgücü kaybı, ek doktor muayene ve laboratuvar masrafları, ayrıca hasta-hekim ilişkisinde güven bunalımı sayılabilir.
5. Aileye bilgi hastalık özelliği, antibiyotik doz miktarı, veriliş sıklığı, aç-tok verilmesi, yan etkiler ile ilgili olarak aileye kısaca bilgi verilmelidir. 6. Kontrol prensip olarak ilk 48-72 saatte tedavinin başlangıç etkisi ve yan etkilerle ilgili bilgi alınmalı mümkünse hasta görülmelidir. Kür bitiminde tekrar bilgi alınması uygundur,
Bu nedenle antibiyotik başarısızlığını en aza indirmek için gereken dikkat gösterilmelidir. Bu nedenle antibiyotik endikasyonu yoksa vermemek, verilecekse uygun antibiyotiği seçmek için titizlik gösterilmelidir.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 19
4. Veriliş şekli, çocuklarda önemli bir durum yoksa prensip olarak oral antibiyotik tercih edilmelidir.
Antibiyotik Nedir ? Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Kelime anlamı ile “antibiyotik” terimi, “hayata karşı” demektir.
Meme kanserİ Belirtileri, nedenleri ve çeşitleri
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 20
Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinemese de gelişen teknoloji, değişen yaşam koşulları, çalışma şartları, yetersiz beslenme ve kilo gibi birçok etken bu hastalığa yol açabiliyor.
Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak biliniyor. Hastalık en çok 40-50 yaş ve sonrasındaki kadınlarda ortaya çıkıyor. Ancak alınabilecek bazı önlemlerle meme kanserinden korunmak da mümkün. Özellikle sağlıklı beslenme, Alkol ve sigaradan uzak durma ve düzenli spor yapma oldukça önem taşıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. M.
Rafet Yiğitbaşı, hastalık hakkında bilinmesi gerekenleri ve korunma yöntemlerini açıklıyor. Yaşam koşulları meme kanserini tetikleyebilir Öyle ki kansere bağlı ölümlerde akciğer kanserinden sonra 2. sırada meme kanseri yer alıyor. Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinemese de bu hastalığı
oluşturan birçok risk faktörü olabilir. Sanayileşmenin getirdiği ağır stres ve çalışma koşulları, beslenmedeki yetersizlikler, katkı maddeli ve işlenmiş yiyeceklerle yanlış beslenme, kimyasal kozmetikler, genetik faktörler, hareketsizlik, kilo ve geç doğum gibi pek çok neden meme kanserinin oluşmasına yol açabilir. Bunların yanı sıra hiç
Meme kanserinin erken evrede belirlenmesi hastalığın tamamen tedavi edilebilme olasılığını artırır. Bu sebeple kadınların bu hastalık konusunda bilinçlendirilmeleri çok önemlidir. Ancak bu şekilde meme sağlıklarını koruyabilirler. Meme; yapısal ve işlevsel olarak çocukluk, yetişkinlik ve menopoz dönemlerinde pek çok değişim geçirir. 40-50 yaş arasındaki kadınlar risk grubu
Meme kanserine yakalanma riskinin 20’li yaşlarda oldukça düşük, 40-50 yaş arasındaki kadınlarda daha sık rastlanır ve 50 yaş sonrasında ciddi derecede bir Meme kanseri, meme dokusundaki artış gösterir. hücrelerin kontrolsüz olarak Meme kanseri teşhisi çoğalmalarından meydana gelen ve konan kadınların büyük ölçüde kadınlarda görülen yüzde 50’sini 65 bir hastalıktır. yaş üzeri kişilerin oluşturması, bir kadının yaşamında yıllık yayılmadan önce, meme içinde incelemelerin ne denli önemli küçük bir kitle halindeyken fark olduğunu da göstermektedir. edilip tanı konmasıdır. Bu noktada her kadının meme İlk evrede belirti veya Ağrı işlevi ve sağlığı açısından düzenli olmayabilir periyotlarda kontroller yaptırması gerekir. Hatta belli zamanlarda Meme kanserinin ilk safhalarında kendilerini muayene etmeleri herhangi bir sıkıntı ya da ağrıya ve bu konuda duyarlı olmaları sebep olmayabilir Ancak kansere şarttır. işaret eden bazı belirtileri de vardır. Hasta kendisine muayene yapmalı Bu belirtiler; memede yeni oluşan boğumlar ya da sertlikler, Hastanın kendi kendine meme memelerin arasında yeni muayenesine başlaması için oluşan büyüklük farkı, kollar en uygun zamanın 20 yaş kaldırıldığında memelerin farklı sonrası. 20 yaş ve öncesi meme davranışları, memenin birinin kanseri görülme olasılığı düşük değişimi, meme alanında ciltte olduğundan meme kontrolü aniden meydana gelen ve hemen önerilmez. Muayeneye erken kaybolmayan kırmızılık, cildin yaşta başlamak hastada aşırı bir yerde çekilmesi ya da bir paniğe ve kafa karışıklığına yol memenin çekilmesi, kol altlarında açabilir. boğumlar oluşması, memelerin birinden tek taraflı olmak 20 yaşını geçmiş her kadın, kaydıyla suya benzeyen veya adet dönemi başlangıcından kanlı bir sıvının çıkması olarak 7-10 gün sonra ayda bir defa sıralanabilir. kendi kendine meme muayenesi
BESLENME Kanser hastalarının tedavi sürecindeki beslenme biçimi tedaviyi olumlu yönde desteklemektedir. Beslenme; dünyada ve Türkiye’de üzerinde en çok durulan, hasta ve yakınlarının kafalarının karışmasına, zaman zaman da yaşamları için en önemli tedavilerini aksatmalarına neden olabilecek bir konudur. Kanser hastası kanser tanısı konduktan sonra hekimden bir daha kansere yakalanmaması veya acilen iyileşmesi ve savunma sisteminin güçlenmesi için bir beslenme listesi bekler ve böyle bir liste verilmeyince de hayal kırıklığına uğrar. Hatalı haberler, alternatif tıp ürünü pazarlayan bazı özel kuruluşlar ve bireylerin hasta ve ailesinde oluşturduğu yanlış bilgi yönlendirmeleri altında; hastalar hekimlerden bazı bitkiler önermesini, yiyecekleri gıdaları tek tek oranlarına kadar yazmasını beklerler.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 21
doğum yapmamış ve emzirmemiş olma, alkol-sigara kullanımı da diğer önemli sebepler arasında yer alır. Meme kanseri, kadın sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan biri olsa da nadiren erkeklerde de görülebilir. Meme kanseri; meme dokusunu oluşturan süt yapan hücrelerin ya da süt kanallarını oluşturan hücrelerin amaçsız ve kontrolsüzce çoğalması sonucu gelişir. Bu hücrelerin çoğalabilmesi ve büyüyebilmesi için uzun bir zaman gereklidir. Çoğalan hücreler lenf ve kan yoluyla vücudun diğer organlarına da yayılabilir. Buradaki amaç, meme kanserinin kan ve lenf yoluyla vücuda
Kanser yapmalıdır. 40 yaşına kadar 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise her yıl hekim muayenesinden geçilmelidir. Rahim ameliyatı geçirmiş kadınların da her ayın ilk haftası kendilerine muayene tarihi belirlemeleri gerekir. Her kitle kanser olmayabilir Yaşça daha genç kadınlarda fibroadenom ya da kist denilen kanser olmayan kitleler görülebilir. Orta ve daha ileri yaşlardaki kadınlarda oluşan fibrokistik değişiklikler ise ele kitle olarak gelebilir. Bu kitlelerin ağrılı ya da ağrısız olması kanser oldukları anlamına gelmez. Ancak memede fark edilen ve ele gelen bir yapı veya kitle olması durumunda incelemeye alınması gerekir. Eğer memede kitle fak edilirse mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 22
Psikolojik bozukluklar görülebilir Bu durum da hastanın psikolojik olarak yıpranmasına neden olabilir. Yapılan araştırmalarda meme kanseri hastası olan bir kişinin psikolojik bir sorunla karşılaşma olasılığının yaklaşık yüzde 50 olduğu belirtiliyor. Bu hastalarda en çok görülen psikolojik sorunlar ise depresyon ve kaygı bozuklukları oluyor. Birçok hastalıkta olduğu gibi meme kanseri tedavisinde de hastanın moralinin yüksek olması ve stresten uzak olması gerekir. Bu sebeple meme kanseri hastaları, hekim tarafından farklı
Kanser
olması ile
boyut arasında bir ilişki yoktur.
Çok
küçük kitleler kanser olabileceği gibi
(ki
bu erken evre kanser
demektir), çok büyük boyuta ulaşmış kitleler de iyi huylu çıkabilir.
bir şekilde yönlendirilmediyse ve fiziksel şartları izin veriyorsa normal yaşantılarına devam etmelidirler. Kendilerini dış dünyadan uzaklaştırmak ve içe kapanmak tedavi sürecini uzatabilir. Bu hastalar, hastalık ve tedavi süreci ile ilgili duygularını başka insanlarla da paylaşmalıdırlar. Bu şekilde davranmak hastalığı kabullenmede yardımcı olur ve iyileşme sürecinde oldukça fayda sağlar. Gerektiği durumlarda ise psikolojik destek almaktan çekinmemelidirler. Meme kanserinden nasıl korunurum? Öncelikle her kadın özellikle menopoz dönemine girdikten sonra beslenmesine çok dikkat etmelidir. A ve C vitamini yönünden zengin taze sebze ve meyveler tüketilmelidir. Hayvansal yağlardan uzak durulmalı, posalı gıdalarla beslenilmelidir. Alkol ve sigara kullanımı bırakılmalı, tütsülenmiş tuzlu ve konserve yiyecekler asla yenmemelidir. İdeal kilonun korunmasına da özen gösterilmelidir. Ayrıca haftada 3-4 saat spor yaparak meme kanseri riski azaltılabilir. Ancak ailesinde meme kanseri hikayesi olan ve genetik testlerde yüksek risk taşıyan hastaların ek korunma yöntemlerine ihtiyaçları vardır. Bunların yanı sıra mümkün olduğunca stresten, ağır ve yorucu çalışma koşullarından uzak durulmalıdır. Meme kanseri tedavisinde erken teşhis önemli Meme kanseri tedavisinde en önemli ve belirleyici nokta erken teşhis ve hastalığın evresidir.
her yaşta görülebilen
bir hastalıktır.
Evet
sıklık
olarak daha çok menapoz sonrası kadınlarda görülse de çok genç
yaşlarda da rastalanabilmektedir.
Tümör 1cm’nin altındaysa cerrahi müdahale yapılır. Cerrahi tedavi dışında ise radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi ve
hormonoterapi uygulanır. Bu tedavi yöntemleri hastalığın evresine, hastanın yaşına ve tümörün özelliklerine göre değişkenlik gösterebildiğinden multidisipliner bir tedavi şekli uygulanır. Meme kanserinde kemoterapi Cerrahi operasyondan önce
Meme Kanserinin Belirtileri • Memede ele gelen kitle, şişlik, • Meme derisinde çöküntü (retraksiyon) • Meme derisinin portakal kabuğu
görünümünü alması,
• Meme
derisinde veya
meme başında egzamaya benzeyen iyileşmeyen yaralar,
• Meme
başından kanlı
• Meme
başının içeriye
akıntı gelmesi,
doğru çökmesi,
• Memenin
boyutlarında
küçülme ya da büzülme,
Meme
uçlarının içe,
dışa veya yukarıya doğru kıvrılması,
• Koltuk
altında ele
gelen şişlik.
kemoterapi uygulamasıyla mevcut olan tümör kaybolabilir. Bu sayede tümörün kemoterapiye verdiği cevap da izlenebilir. Özellikle bazı hastalarda memenin korunması oldukça önem taşır. Meme korunması ancak tümörün kemoterapi sonrası küçülmesiyle sağlanabilir. Meme korunmasıyla hasta ek bir risk almaz. Son yıllarda gelişen teknoloji sayesinde kemoterapi uygulamasında önemli ilerlemeler olmuştur. Mamografi sonuçları olumsuzsa meme alınabilir Meme içerisinde yaygın tümörleri bulunan, memenin birçok noktasında aynı anda başlamış kanseri olan hastalarda ise meme koruyucu cerrahiler yapılamaz. Böyle bir durumda memenin mutlaka alınması gerekir. Hastaya yapılan mamografi sonuçlarında yaygın ve kötü kireçlenmeler varsa, meme kanserinin birçok yerde yoğunlaşacağı düşünülüyorsa mutlaka bu hastaların memesinin alınması planlanmalıdır. Daha önce göğüs duvarına radyoterapi uygulanan hastalarda ise, meme koruyucu ameliyatı sonrası yeniden radyoterapi yapılması gerekebilir. Bu sebeple bu gruptaki hastalara mastektomi uygulanmalıdır. Unutulmaması gereken diğer bir nokta da meme kanserinin deneyimli bir ekip tarafından tedavi edilmesi gerektiğidir.
Meme kanserİ SONRASI YAŞAM Tıbbi tedavi sona erdikten sonra, birçok hastanın ilkönce güvensizlik hissettikleri bir dönem başlamaktadır
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 24
Hastaya, fiziksel yaşam kalitesi odaklı tedavi modelinin planlanması çok önemlidir. Hastaların çoğunda ameliyat (koltuk altı lenf bezleri alınması) sonrası omuz kısıtlılığı, bazen de lenf ödem ortaya çıkmaktadır. Doğru ve erken dönemde planlanan egzersiz ve rehabilitasyon programları sayesinde hastaların bu sorunları ortadan kaldırılmaktadır. Hastaların yaşam boyu süren takip programları sayesinde kalıcı omuz kısıtlılıkları ve lenf ödem ile karşılaşma ihtimalleri son derece azaltılabilmektedir. Meme kanserini atlatan hastaların neredeyse %70’inde gözlenen cinsel ve psikolojik problemler, uzmanlar tarafından yönetilebilir ve hastalarda bu yönde gelişebilecek sorunlar ortadan kaldırılabilir. Meme kanseri tekrarlarının çoğu ilk 3 yıl içinde görülmektedir. Bu nedenle tedavi sona erdikten sonraki 3 yıl boyunca hastaların, sağlık kontrollerini ayrıntılı bir şekilde takip etmeleri önemlidir. Meme kanserinin tekrarlama oranı %30 ameliyat alanında, %70 uzak organlarda olduğundan ihmal edilmemelidir. Kontrol muayenelerinde hastaların şikayetleri sorgulanır ve hasta ayrıntılı olarak muayene edilir. Yakınması veya şüpheli bir bulgusu olmayan hastalarda hiçbir incelemeye gerek
görülmez. Ancak şüpheli bulgusu olanlarda bunları aydınlatmaya yönelik ayrıntılı tetkikler yapılır. Bugüne kadar yaşandığı gibi devam edilmeli mi? Hastaların birçoğu tıbbi tedavinin sona ermesinden sonra kendileri için kendi inisiyatifleriyle birşeyler yapmak istemektedir. İyileşme sürecini ve hastalıktan ve tedaviden dinlenmeyi desteklemek için, tüm olanakları kullanmak istemektedir. Sunulanlar çoktur, ama gerçekten neler yardım eder?
Hastalık boyunca devam edilen egzersizlere, ameliyattan kısa süre sonra tekrar başlanmalı ve düzenli olarak devam edilmelidir. Besin Meme kanseri hastaları beslenme tarzlarını değiştirmek zorunda mı? Kansere karşı rejim yoktur, ama daha önceleri dikkate alınmamış olsa bile, uluslararası uzman kuruluşlarının önerdikleri sağlıklı, dengeli bir besin tarzına yönelmeleri, hata olmaz. „Günde beş-programı“ sağlıklı bir besin tarzının tüm güncel bilimsel sonuçlarını ihtiva etmektedir. Buna göre, günde beş defa bir öğün meyva veya sebze yiyen herkes, çok doğru davranmaktadır. Bir öğün, bu
durumda „bir avuç kadar“ ile tanımlanmıştır, bir bardak meyva suyu da buna dahil olabilir. Kim bu tarzda beslenirse ve özel eksiklik belirtileri olmadığında, uluslararası uzman kuruluşlarının tespitlerine göre ek vitaminlere de mikro besin maddelerine de ihtiyaç duymamaktadır. Ne kadar sağlıklı olsa bile, besin tarzının tümörü etkileyeceği beklenmemelidir. Hiçbir kanser hastalığı bugünkü bilgi seviyesine göre, bir rejim veya gıda malzemesinin seçiminde veya hazırlanışında bir değişikliğin yapılması dolayısıyla etki altına alınamamaktadır, meme kanseri için aynısı geçerlidir. Kansere karşı olumlu olacağı düşüncesiyle broşürler, kitaplar veya internet üzerinden yayılan rejimlerin hiçbiri bilimsel denetlenmemiştir ve kliniksel araştırmalarda hastalığın olumlu etkileneceği ümitlerine karşılık vermemiştir. Bazıları hatta, eksik besin sorunu yarattığından, tehlikelidir. Bunlara tüm perhiz veya meyva suyu rejimleri dahildir. Belirli gıda maddelerinin, örneğin domuz etinin veya genel olarak etin, yağ ve kahvenin yasaklandığı birçok rejim, kanser ile besin bağlantısına ilişkin anlaşılması bilimsel mümkün olmayan teorileri savunmaktadır. Spor: Aşırı olmaması şartıyla haftada yaklaşık dört beş saat düzenli sporun yapılması, araştırmalardan bu konuda gelen ilk işaretlere
Kanser ve Yakınlarınız Meme kanseri teşhisi ve tedavi süreci hasta yakınlarını da çok etkiler. Onların bu duruma dahil olma şekilleri ve dereceleri sizin hastalıkla baş etmenizi doğrudan etkiler. Yapılacak en önemli şey, onlarla her konuda açık olmak ve duygu ve düşüncelerinizi açık olarak paylaşmaktır.
Meme kanseri bulaşıcı mıdır? Hiçbir kanser bulaşıcı değildir. Bir ailenin birçok bireyinde kanser görülmesi bu yanlış düşünceye sebep oluyor olabilir. Kişi kanser hastalığını başka bir kimseye bulaştıramaz. Ancak rahim ağzı (serviks), karaciğer kanseri gibi bazı kanserlerin nedenleri arasında virüsler vardır. Meme Kanserli Hastanın Eşi Olmak Meme kanserli hastanın eşi olmak kişiye ciddi sorumluluklar yükler. Teşhis ve tedavi sürecinde iyi bir eş olabilmek ve hem kendine hem de eşine iyi bakabilmek için bazı konuları iyi bilmek gerekir. Bir eş olarak çok yoğun duygular yaşanabilir. Şok, kabullenme, korku, endişe gibi duygular eşi hem fiziksel hem duygusal olarak çok yorabilir. Teşhis öncesi eşler arasındaki ilişkinin türü teşhis sonrası duyguları etkileyecektir. Teşhis sonrası bazen eşler birbirine yakınlaşabileceği gibi tamamen kopabilirler de.
Göğüs kanserli hastanın eşi olarak değişikliklere hazır olmalı, sadece hastanın değil özellikle çalışma arkadaşları, yakın akrabalar vs dahil olmak üzere çevrenin bazı beklentiler içine gireceği bilinmelidir. Doğru olan hem hasta olan eşin, hem çevrenin, hem de kendi ihtiyaçlarını iyi değerlendirebilmektir. Her ne kadar hasta eşinin güçlü olmasını istese de eşin güçlü olamayacağı ve kendini baskı altında hissedeceği anlar olacaktır. Hatta bu durum depresyona kadar gidebilir. Göğüs kanserli hastanın eşi kendini çaresiz, umutsuz, kızgın hissedebilir. Bu nedenle hastanın eşinin de duygularını paylaşması, endişelerini dile getirmesi ve hatta zaman zaman ağlayabilmesi gerekir. Yakın çevrenin yardımı ve bazen de psikiyatrist veya meme kanseri koçu gibi kişilerden profesyonel yardım almak çok doğru olur. Hasta eşe destek olabilmek için hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olmak gerekir. Bu nedenle özellikle bu stresli dönemde iyi beslenmeyi ve yeterince dinlenmeyi ihmal etmemek gerekir. Eğer sürekli egzersiz yapma alışkanlığı varsa kesinlikle devam etmek için zaman yaratılmalıdır, böyle bir alışkanlık yoksa da başlanmalıdır. Düzenli egzersiz sağlıklı kalmanın ve stresle baş etmenin en önemli yollarından biridir. Kişi kendine de vakit ayırabilmeli ve gerekirse bir arkadaşla sohbet etmek, yaşadıklarını bir günlüğe kaydetmek gibi eylemlerde bulunmalıdır. Bu onu biraz rahatlatır ve ortamdan uzaklaştırır. Ancak unutmamak gerekir ki bunlar sınırlı yapılmalıdır, hasta eşe destek olmadan ,gerçeklerden kaçmak, kaçışlar için çeşitli bahaneler yaratmak ne hastaya ne de eşe
fayda sağlar. Bu kez eşi suçluluk duygusuna ve daha fazla depresyona sokar. Meme kanserli hastanın eşi teşhis ve tedavi sürecinde güçlü olmak zorundadır ve bu gücü de sağlığına iyi bakarak,eşiyle zorlukları tartışarak, gerçeklerden kaçmayarak bulacaktır. Özellikle teşhis öncesi iyi gitmeyen ilişkilerde teşhis sonrası dengeyi bulmak daha zor olacaktır. Bu durum ilişkinin yeniden toparlanması ve güzel bir yola girmesi için bir fırsat olarak ta kabul edilebilir. Meme kanseri uzun soluklu bir hastalıktır, tamamen şifa sağlanabileceği gibi hastalığın tekrarlaması da söz konusu olabilir. Bu nedenle yukarda da belirtildiği gibi, kaçmak, ilişkiyi bitirmek, hiçbir şey olmamış gibi davranmak, aşırı titizlenmek, kendini adamak gibi hareketler asla çözüm getirmez. Gerçekler kabullenilmeli ve bir plan
program dahilinde eşle birlikte yeni yaşam tarzı belirlenmelidir. Unutmamak gerekir ki konuşarak paylaşarak her şey çok daha kolay çözülür. Meme kanserli hasta ve eşi bu süreci sağlıklı bir şekilde atlattıklarında yaşamın başka zorluklarının da altından daha kolay kalkar hale gelirler ve birbirlerini daha iyi anlarlar ve ilişkileri güçlenir.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 25
göre de, hastalığın yeniden belirme riskini muhtemelen azaltabilmektedir.
Mİgren Nedir, Nasıl Tedavi Edilir? Migren, çoğunlukla ataklar halinde gelen bir baş ağrısı tipidir. Ataklar 4 saatten 72 saate kadar değişen uzunluklarda olabilir. Kişi ataklar arasında kendini tamamiyle normal hisseder, ancak bir sonraki atağın endişesi içindedir. Eskiden „sadece bir baş ağrısı tipi“ olarak görülen migren, artık başlı başına bir nörolojik hastalık olarak kabul edilmektedir. Uzm. Dr. Ali YAKUT
Lokman Hekim Hastaneleri
östrojen hormonu düzeylerinin azalması migren ağrısına yol açabilir.
Migren ağrısı genellikle orta şiddette ya da şiddetlidir ve kişinin normal aktivitelerini engelleyebilir, hem migren yakınması olan kişinin hem de yakınlarının yaşam kalitesini bozabilir. Baş ağrısı zonklayıcı ya da nabızla birlikte atan şekilde hissedilebilir ve başın tek bir yanında yerleşebilir. Bulantı, kusma, ışığa veya sese karşı hassasiyet baş ağrısına eşlik edebilir.
MİGRENİ TETİKLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 26
Migren kadınlarda erkeklerden daha sık görülür; semptomlar o kadar şiddetlidir ki, sadece karanlık bir odada yatıp uyumak isterler. Bu da günlük yaşantıyı aksatır.
- Yiyecekler: Eski peynir, çerez, çikolata, yoğurt, soğan, incir, karaciğer, kafeinli yiyecekler, monosodyum glutamat (MSG), tütsülenmiş (füme) ya da salamura balık/et,
MİGRENİN NEDENİ NEDİR? kadınlarda %18.6 ve erkeklerde %6.5 oranında görülmektedir. Yapılan çalışmalarda bir hekim tarafından tanı konulmamış olan migren hastası oranının kadın hastalarda %59‘a, erkeklerde ise %70‘e ulaştığı gözlenmektedir.
Migrenin neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Anne-babadan birinde migren varsa, çocukta da olma olasılığı %40‘tır. Eğer her ikisinde de migren varsa, çocukta da %75 olasılıkla migren görülebilir.
Birçok kişide ağrı ve diğer
Birçok kadında adet kanamasından hemen önce
koruyucu madde olarak nitrat/nitrit eklenmiş gıdalar (sosisli sandviç, sucuk, salam) vs. - İçecekler: Kahve, çay, kafeinli meşrubatlar, diyet soda, alkollü içkiler
(özelikle kırmızı şarap, bira, viski) vs. Katkı maddeleri - İlaçlar - Duyusal ve Duygusal Uyaranlar Titreşen veya parlak ışıklar, kokular , endişe, aşırı üzülmek veya aşırı sevinmek, depresyon, aşırı heyecan, stresten veya baskıdan kurtulma - Yaşam Tarzı Değişiklikleri: - Diğer: Adet dönemi, hava-mevsim değişiklikleri, deniz seviyesinden çok yukarıda bulunmak...
MİGREN NASIL TEDAVİ EDİLİR? Günümüzde, devam eden araştırmalar sayesinde hekimler, migren hakkında daha fazla şey biliyor ve migreni önlemek ya da tedavi etmek için daha fazla seçenek sunuyorlar. Çok sık atak geçiren migren hastaları için hekimler sıklıkla önleyici ilaç tedavisini tercih etmektedirler.
Bu tetikleyici faktörlere karşı duyarlı olan kişiler bu faktörlerden uzak durarak migrenin getirdiği kısıtlamalardan büyük ölçüde kurtulabilirler. MİGRENİN BELİRTİLERİ NELERDİR? Başlangıçta bir baş ağrısının migren mi, yoksa „sıradan“ bir baş ağrısı mı olduğunu söylemek zor olabilir. Migren ataklarını diğer baş ağrılarından ayırabilen özellikleri şunlardır: Orta şiddette ya da şiddetli ağrı • Bulantının eşlik etmesi • Kusmanın eşlik etmesi • Işığa ve sese duyarlılık • Zonklayıcı, nabız gibi atan ağrı • Ağrı asıl olarak tek taraflıdır • Ağrı hareketle artar Bazı kişilerde migren ağrısından önce 10-30 dakika sürebilen bir aura dönemi olur. Aura parlak ışık çakmaları, titrek, renkli zikzak çizgiler, kör noktalar ya da bir tarafta görme kaybı gibi görsel değişiklikleri içerebilir. Aura ayrıca kollar veya bacaklarda karıncalanma ya da uyuşmayı veya baş dönmesini de içerebilir.
YENİ YÖNTEM NEDİR? Yeni bir tedavi yöntemi de sfenopalatin blokaj yöntemi olup bu yöntemle hastaya burun yoluyla ilaç verilmekte ve bu tedavi ile ağrılar %70 oranında kaybolabilmektedir. Bu tedavinin avantajları; -Kolay uygulanabilir olması -Tedavide çabuk yanıt alınması -Hamile ve lohusalarda uygulanabilmesi -Kişiyi ilaç bağımlılığından kurtarması -Herhangi bir yan etkisinin olmaması -Laboratuvar tetkiklerine ihtiyaç duyulmaması
Ağız Kokusu Ağız kokusu günümüzde medeni toplumlar da dahil olmak üzere oldukça yaygındır, aynı zamanda sosyal bir incinme sebebidir. Psikolojik problemleri beraberinde getirir.
Kötü ağız kokusu, birçok insanın yaşamını etkileyen, kişisel ve iş ilişkilerini sınırlayan, her dört kişiden birinde görülen bir sorundur. Kötü nefes kişilerde özgüven eksikliğine neden olan, psikolojik sorunlara yola açabilecek olan bir rahatsızlıktır. Ağız kokusunun bir çok nedeni olabilir, Akciğerlerden gelen koku Ağız kokusu değildir, bu bir nefes kokusudur. Nefes kokusu, akciğer enfeksiyonlarının (pnömoni bronşit vs.) yol açtığı yada Sindirim sistemi bozukluklarından kaynaklarınır. Besinlerin gereği şekilde sindirilemediği zaman sindirim kanalında açığa çıkan gazlar kişinin isteği ve bilgisi dışında ağıza yükselir. Şeker, gut ve diyaliz hastalarında ağız kokusu görülür. Bu tür hastalarda
kimyası değişen kan gazlarının Akciğerler yoluyla dışarıya atılması kötü nefes sorunlarına yol açar. Ağız kokusunu bir hastalık olarak tanımlamak zordur. Ancak ağız kokusu çok önemli hastalıkların işaretçisi de olabilir. Ağız kokusunu PATOLOJİK ve FİZYOLOJİK olmak üzere iki kısma ayırmak mümkündür. 1. Fizyolojik ağız kokusu: Her sağlıklı birey sabah uyandığında sindirim kanalında biriken gazlar veya dil sırtında üreyen bakterilerin sebep olduğu ağız kokusu ortaya çıkabilir. Dil sırtını fırçalamak ve sürekli olmamak şartıyla çinko içeren ağız gargaraları kullanmak ve sakız çiğnemek bir çözümdür. Beslenme sonrasında görülen, nefesteki (ağızdaki değil) çirkin koku da fizyolojiktir. Örneğin sarımsak yiyen bir insanın kanına geçen uçucu aromatik bileşikler, dışarı atılır. Kan gazlarının akciğerden atılımının sebep olduğu bu koku bir hastalık değildir. Tedavi gerektirmez.
2. Patolojik Ağız Koksu (Gerçek halitosis): Patolojik halitosisi olan hastalar dişhekimine ağız kokusu şikayetiyle müracaat etmeyebilirler. Ağızlarındaki çirkin kokunun ya farkında değildirler, ya tolere etmektedirler veya kabullenmişlerdir. Ağız Kokusunun Başlıca Nedenleri Bakteriler : Kötü nefesin çoğu bakteri kaynaklıdır, Bakteriler yemek artıklarınında ürememeye başlar, üreme esnasındaki salgılamalar kötü nefese neden olur. Ağız Hastalıkları : Diş eti iltihabı veya diş eti hastalıkları gibi bazı ağız hastalıkları kötü koku nedenidir. Diğer hastalıklar : Diyabet, Karaciğer hastalıkları , mide, duodenum ülseri , böbrek sorunları, ağız yaraları, kanser. Gıda : Bazı gıdalar ağız kokusu nedenidir. Sarımsak, soğan, sosis, fermente peynir, balık. Stres : Duygusal stres, kötü sindirim ve emilime neden olabilir, örneğin stres altında çiğnenmeden yutulan gıdalar
Tükürük salgısının az olması : Tükürük eksikliği kötü kokuya neden olur. Tükürük ağızda bakterilere karşı asitlik hareket oluşturur, bu nedenle ağız genellikle sabahları daha kötü bir kokusu vardır. İyi bir tükürük salgısı ağız kokusu ortadan kaldırmak için en iyi kaynaktır. Ağız kuruluğu tükürük eksikliği ile karakterize edilen bir ağız hastalıktır, tükürük eksikliği kötü nefesten sorumlu olabilir . Kimyasal zehirlenme : Siyanür ile bazı toksik kimyasallar ağız kokusunda sorumludur , bu nedenle kimyasal zehirlenme ağızda acı badem gibi tanıdık bir koku üretir . Fizyolojik ağız kokusunu önlemenin yolları • Gece yatmadan önce ve sabah kalkınca dişler mutlaka en az iki dakika fırçalanmalıdır. • Dil yüzeyine yerleşen bakteriler, tükürük ve besinlerden gelen proteinleri ağız kokusunun sebebi olan bileşiklere parçalar. Bu nedenle mümkün olabildiği kadar dışarıya çıkarılan dilin arka kısmından başlayarak öne doğru süpürme hareketi ile dil fırçalanmalıdır. Ayrıca dil kazıyıcılarıyla da dil temizliği sağlanmaktadır. Dilin fırçalanması ağız kokusunu azaltmada diş fırçalamaktan iki kat fazla etkilidir. • Ağız gargaraları tek başlarına ağız kokusunu önleyemezler. Özellikle alkol içeren gargaraların ağız kuruluğuna neden olarak ağız kokusunu artırabileceği ileri sürülmektedir. • Diş fırçalama ve gargara işleminden sonra “diş ipi – diş arası fırçası” ile fırçalamaya destek olunmalıdır. • Çinko içeren macunların,
•
•
•
•
•
•
gargaraların ve sakızların kullanılması ağız kokusunu önleyebilir. Beyaz un, beyaz şeker, glukoz /früktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için uygun bir ortam oluştururlar. Bakteriler bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bunun için basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız. Lokmaları iyi çiğneyin. Bu sayede yiyeceklerle tükürük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. İyi çiğnenen besinler daha iyi sindirileceği için mide kaynaklı ağız kokusununda önüne geçilmiş olur. Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz.Özellikle köprü gövdeleri altındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızla bakteri çoğalmasına neden olabilir. Özellikle yaşla artan vücut kuruması pek çok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca yararının yanında dilinizin kurumasınıda önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. Sinüzit gibi havayolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur.Bu durum ağız ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur.Azalan tükrük salgısı durumu daha kötü hale getirir.Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız. Ağız kokusuna karşı bitkisel çay ve limon kullanmak: Ağız kokusunu önlemek için
biberiye çiçeklerini sıcak suda demleyerek içine limon sıkarak hazırlayabilirsiniz. Bunu sabahları aç karnına ve yemeklerden sonra içebilirsiniz. • Elma ve havuç yemek: Dişlerin daha sağlıklı olmasının yanında diş arasında plak oluşmasını engelleyerek kokuyu gidermekte yardımcı olur. • Maydonoz çiğnemek: Sigara içenlerin sık sık başvurduğu bir yöntem olan maydonoz ağız kokusunu gidermekte de etkilidir. • Yoğurt tüketmek: Yoğurt ağız kokusuna sebep olan hidrojen sülfür kokusunu yok etmekte etkilidir. • Ağız kokusunu gideren çeşitli baharatlar: Anason, kişniş, kakule, rezene, karanfil, tarçın gibi kokulu baharatlar ağız kokusunu bastırmanın yanında önleyicidir de. Tüm bu aşamaları izleyen ancak yine de ağız kokusundan kurtulamayan kişilerin muhakkak halitosis merkezlerinde muayene olarak ağız kokusu nedenlerinin belirlenmesi gerekir.
Ağız Boşluğu Kaynaklı Ağız Kokusunun Tedavisi için; 1-Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun 2-Diş ipi kullanın 3-Sakız çiğneyin 4-Tarçın kullanın 5-Daha fazla su için 6-Asla burnunuz tıkalı uyumayın 7-Sigara içmeyin
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 29
sindirim sorunlarına dolayısı ile kötü kokuya neden olur.
BEBEK SAHİBİ OLMA HAYALLERİNİZ GERÇEK OLSUN Gebeliğe giden yolda kendiliğinden kolaylıkla sonuca ulaşılamıyor ise tüp bebek-mikroenjeksiyon teknolojileri, annenin yumurtası ve babanın spermini laboratuvar ortamında sağlıklı ve kontrollü şekilde birleştirerek çiftlere yardımcı olmaktadır Prof. Dr. Aygül Demirol
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 30
Memorial Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Başkanı, Kadın Doğum Uzmanı
Tedaviye başlamadan önce çiftlere yeterli zaman ayrılarak tüm soruları cevaplanmalı ve tedavi yöntemi bireyselleştirilerek kişiye özel olarak uygulanmalıdır. Tüp bebek ve kısırlık tedavisinde en önemli unsur, çiftlerin detaylı analiz edilmesi ve ardından nedene yönelik tedavi seçeneklerinin doğru bir şekilde sunulmasıdır. Memorial Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi başkanı Prof. Dr. Aygül Demirol,
tüp bebek tedavisinde güncel yöntemler hakkında bilgi verdi. İLAÇSIZ TÜP BEBEK YÖNTEMİ (IVM) IVM, tüp bebek teknolojilerinde çığır açan önemli ve yeni bir yöntemdir. Tıbbi olarak ispat edilmiş, güvenilir bu yöntem sayesinde dünyada şuan anda doğan 1000 üzerinde bebek vardır. Bu bebeklerde herhangi
bir sağlık sorunu ve genetik bir probleme de rastlanmamıştır. IVM, dünyada az sayıda saygın merkezde uygulanmaktadır. Diğer rutin tüp bebek yöntemlerine göre daha üst düzey bir teknoloji, profesyonellik, yoğun uğraş ve sabır gerektirdiği için tüm merkezlerde henüz yoğun uygulamaya geçmemiştir. Tanım olarak; herhangi bir yumurtlama tedavisi için uygulanan enjeksiyonlar verilmeksizin, yumurtalıklardan ufak yani olgunlaşmamış yumurtaların alınıp laboratuvar koşullarında olgunlaştırılması, (bu aşama 2448 saat almaktadır) olgunlaşan yumurtalara mikroenjeksiyon yöntemi ile spermin enjekte edilmesi sonucu, embriyoların elde edilerek transferi anlamına gelmektedir.
IVM tekniği ile elde edilen embriyolar, aynen normal tüp bebek tekniklerinde olduğu gibi, genetik tanı yani PGD ile analiz edilebilmekte, ileri evre transfer yani blastosist transferi yapılabilmektedir. Ayrıca tedaviden artan embriyolar daha sonra kullanılmak üzere saklanabilmekte yani
KO-KÜLTÜR YÖNTEMİ Ko-kültür, embriyo gelişimini destekleyen ek bir besi ortamıdır. Bu yöntemde, yumurta ve spermin döllenmesinden embriyonun gelişimine ve anne rahmine yerleştirilmesine kadar embriyo, laboratuvarda özel sıvılar içerisinde geliştirilmektedir. Bu sıvılar anne rahmi ve tüplerdeki sıvıları taklit eden niteliktedirler. Ko-kültür vasatı ek bir besi ortamı olarak embriyonun gelişimine salgıladığı büyüme faktörleri ile katkıda bulunmaktadır. Böylece daha kaliteli embriyolar elde edilerek gebelik şansı yükseltilmektedir. GEBELİK AŞISI Anne rahminin gebeliği kabul edecek şekilde bağışıklık sistemi ile hazırlandığı yöntemdir. Anne adayından alınan kandan “lenfosit” denilen kan hücreleri ayrıştırılmaktadır. Bu hücreler
özel kültür sıvılarında CRH hormonunun desteği ile özel işlemlere tabi tutulmaktadır. Elde edilen sıvı, embriyo rahme yerleştirilmeden 1-2 gün önce yada bazı vakalarda aynı gün rahim içine verilmektedir. Bu yöntem ile rahim içi bağışıklık sistemi üzerinden embriyoyu daha kolay kabul eder duruma gelmektedir ve böylece embriyo daha kolay gebelik oluşturacak şekilde tutunmaktadır. EMBRİYOYA GENETİK ANALİZ YAPILMASI Bu yöntemde, embriyolar rahme yerleştirilmeden önce genetik açıdan değerlendirilmektedir. Böylelikle sağlıklı embriyolar seçilerek transfere götürülmektedir. Genetik analiz her vaka için uygun ve gerekli değildir. Bu nedenle çiftlere iyi bir bilgilendirme ile sunulmalıdır. ERA TESTİ Rahim içinin embriyoyu kabul
etme potansiyelinin saptanarak tedavinin planlanmasıdır. EMBRİYO GELİŞİMİNİN TAKİP EDİLEREK TRANSFER İÇİN İDEAL EMBRİYONUN SEÇİLMESİ YÖNTEMİ Embriyonun gelişimi video kayıt sistemi ile sürekli izlenerek, bölünme hızı ve hücre yapısına göre değerlendirilir ve gebelik şansı en yüksek embriyo seçilir. Bu sistem embriyonun genetiği hakkında da bilgi verdiği için oldukça önemlidir. Değerlendirmeyi yapan ekibin bu konuda eğitimli ve deneyimli olması gerekmektedir.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 31
dondurulabilmektedir.
Saç Ekİmİ Merak Ettikleriniz Uzm.Dr.Saliha KIRBAŞ
Lokman Hekim Hastaneleri
Kimler saç
ektirebilir?
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 32
Ciddi kronik rahatsızlığı (Kalp damar, böbrek hastalıkları, kontrolsüz diyabet, hemofili gibi kanama, pıhtılaşma bozuklukları…) olmayan, saç alınacak sahada ekim için yeterli saçı bulunan, ekim yapılacak sahada herhangi bir deri rahatsızlığı bulunmayan erişkinler saç ektirebilir. Bu konuda ilk başvuracağınız tabi ki estetik ameliyatlar konusunda uzmanlaşmış “estetik ve plastik cerrahi uzmanı” olmalıdır. Çünkü bu ünvana sahip doktorlar, 6 yıllık tıp eğitimindensonra 6 yıl daha estetik cerrahi uzmanlık eğitimini alırlar. Bu eğitim sürecinde birçok estetik ameliyata katılmış ve yapmışlardır. Dolayısıyla konusunda uzmanlaşmış iyi bir doktor seçimi önkoşul olmalıdır. Sağlık Bakanlığı ve Danıştay tarafından yapılan düzenlemeler gereği
Türkiye’de saç ekimini sadece Estetik ve Plastik Cerrahi uzmanları cerrahi birimlerde yapabilir. Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı dışında saç ekimi yapılması yasal değildir. Saç ekimi nerede yaptırılmalıdır? Saç ekimi hastanelerin küçük cerrahi girişim yapılan odalarında plastik cerrahi uzmanı ve ekibi tarafından steril şartlar altında gerçekleştirilmelidir. Lokal anestezi altında gerçekleştirilen işlem sırasında hasta televizyon seyredebilir. Saç ekimi etapları arasında yemek ve ihtiyaç molası verilebilir. Saç ekimi cerrahi bir işlem olup,hastane ve cerrahi tıp merkezlerinde ameliyathane ortamında plastik cerrahi ekibi tarafından yapılması kanuni bir mecburiyettir. Sonuçlar ne zaman alınır? Saç ekiminden sonra 2-6 hafta içinde ekilen saçların büyük kısmı dökülür. Ancak saç kökleri deri altında kalır. Ekimden yaklaşık 10 hafta sonra mevcut saç köklerinden yeni saçlar uzamaya başlar. Nadiren ekilen saç greftlerindeki saçlar dökülmeden uzamaya devam eder. Saç ekiminden 8-12 ay sonra saç ekimin sonucunu değerlendirmek
Ne zaman yapılmalıdır? Saç dökülmesi genellikle kişilerde estetik kaygıya yol açar ve kişi kendini saç dökülme probleminden dolayı oldukça rahatsız hissedebilir. Saç ekimi konusunda kişi beklentilerinin öncelikle iyi saptarsa sonuçlar daha umut verici olabilir.Saç ekiminden sonra hiçbir zaman anneden doğma gibi sık saçlar elde edilemez. Kişi bunu bilirse beklentileri daha gerçekçi olur ve saç ekimi sonrasında hayal kırıklığına uğramaz. Saç ekimi yaptırmak isteyen kişilerde tüm saçlarım dökülsün ondan sonra saç ekimi işlemine başvururum gibi yanlış bir düşünce oluşabilir. Çünkü saç ekimi kişinin başındaki saçların gene kişinin saç ekimi ihtiyacı olan bölgelere saç naklidir. Tüm saçlar döküldükten sonra nakil yapılabilecek saç bulunamaz. Bu nedenle saç dökülmeniz başladıktan sonra doktora başvurmanız gereklidir. Başarı oranları nedir? Saç ekimi lokal anestezi altında yapılan basit bir operasyon gibi
görünse de Estetik ve Plastik Cerrah ve işinin ehli ekiplerce yapılmalıdır.Saç ekiminde kök kaybı uygulanacak tekniğe göre değişmektedir. FUT ile yapılan ekimlerde saç kaybı ortalama %15, FUE de ise %20 dir. Bunun dışında oluşabilecek kayıplar doktorun ve ekibin uygulama hatasından veya hastanın saç ekiminden sonra ekim bölgesini iyi koruyamamasından doğar. Saç ekimi işinin uzmanı olan deneyimli kişiler tarafından yapılırsa sonuç hastayı memnun edecektir.Saç ekimiyle ekilen saçlar dökülmemeye kodlanmış bölgeden alındığı için saçlar ömür boyu dökülmez. Ömür boyu taşıyacağınız saçlarınızı işinin ehli kişilere emanet ediniz. Kadınlar saç ektirebilir mi? Bayanlarda görülen saç dökülmesi problemi, erkeklerde görülenden farklıdır. Bayanlarda testosteron hormonu seviyesi, yaradılış olarak erkeklerdekinden oldukça azdır. Bu nedenle bayanlarda saç kaybı sorunu çok farklı sebeplere dayanmaktadır. Bu sebeple doktor, hasta ile birlikte öncelikle bu sorunun sebebini araştırır. Yapılan incelemeler sonucu doktor, kişiyi operasyona uygun bulursa, bayanlarda da erkeklerdeki gibi aynı bölge (iki kulağın arasında ve ensenin üstünde kalan bölge) donör bölge olarak kullanılır ve aynı teknikle tek tek alınan saç kökleri açıklık olan bölgeye aynı şekilde tek tek yerleştirilir. Eğer dökülme sorunu olmayan bölgelerdeki saçlarda zayıflık tespit edilirse, operasyon sonrası saç güçlendirme tedavileri uygulanabilir.
Saç ekiminden sonra nelere dikkat edilmelidir? Yeni nakledilmiş kökler oldukça hassastır. Özellikle yeni köklerin sorunsuz uyum sağlaması için saç ekimi yaptıran kişilerin, operasyondan sonra ilk 2 gün suyla temastan ve kozmetik ürünlerinin kullanımından kesinlikle kaçınması şarttır. Saç ekimi yapıldıktan sonra 3.gün, ekim yaptırılan merkezde hastaya ilk yıkama yapılır ve devam eden günlerde nasıl yıkama yapacağı uygulamalı olarak gösterilir. Saç nakli yapılan bölgelerde açılmış olan deliklerden ince kan sızıntıları olur ve bunlar pıhtılaşarak, saç derisinde kabuklanma şeklinde görülür. Bu kabuklanmaların kaldırılması veya bu kabuklanmalarla oynanması, yeni ekilen ve uyum sürecinde olan köklerin zarar görmesine, dahası yerinden çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu sebeple kabuklanmalara kesinlikle müdahale edilmez. Operasyon sonrası ilk günlerde mümkün olduğunca buzla kompress yapılması tavsiye edilir. Böylece operasyon sonrası oluşabilecek şişliklerin önüne geçilmiş olur. Saç ekimi yaptıran kişilerin 1 ay süresince havuza, denize, solaryuma ve saunaya girmeleri ve spor yapmaları yasaktır. Yaz aylarında ekim yaptıranlar için, güneş ışığı ve sıcaktan korunmak amaçlı şapka kullanılabilir. Ekimden sonra bir hafta boyunca hastanın sırt üstü yatması ve ekim yapılan bölgeyi mümkün olduğunca yastığa değdirmemesi tavsiye edilir. Saç ekimi operasyonundan itibaren 5 gün süreyle, doktorun önereceği antibiyotikler ve ağrı kesiciler kullanılmalıdır.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 33
için en uygun zamandır. Saçların ilk çıkmaya başladığı zamandan bu tarihe kadar saçlar giderek kalınlaşır ve ensedeki saçların kalınlığına yaklaşır.
Saç ekİmİ yöntemlerİ En iyi saç ekimi yöntemi hangisidir? Saç kaybının artık çok belirginleştiği ve geriye dönüşünün olmadığı durumlarda kişinin çok geç kalmadan bir saç nakli uzmanına danışmasında fayda vardır.
Saç kaybının artık çok belirginleştiği ve geriye dönüşünün olmadığı durumlarda kişinin çok geç kalmadan bir saç nakli uzmanına danışmasında fayda vardır. Saç naklinde geliştirilen son tekniklerle işinin uzmanı doktorlar gerçekten de mükemmel sonuçlar yaratabiliyor. Artık yeni tekniklerde saç ekimi, kesmeden, ameliyatsız, yara izsiz yapılabiliyor. En önemlisi, ihtiyaç olduğunda göğüs ve sırt gibi vücudun başka bölgelerinden alınan kıl köklerinden bile yararlanılabiliyor.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 34
Saç ekim yöntemleri ikiye ayrılmaktadır Her iki teknik de canlı saç kökü naklini sağlar ve genel anestezi gerektirmez. Aralarındaki fark saçın alınma şeklidir. Birinci teknikte iki kulak arasında saç alınan yerde çizgi şeklinde bir iz kalırken, diğer teknik olan FUE (foliküler ünite ekstraksiyonu) yönteminde arka kısımda saç alınan yerde herhangi bir iz kalmamaktadır. Her iki yöntemde de doğru ellerde ekim yapılan alanda herhangi bir iz meydana gelmemektedir. FUT Tekniği - Klasik Şerit Yöntemi Birincisi, klasik saç ekimi tedavisidir. Bu yöntemde
ensenin biraz üzerinden iki kulak arasından alınan yaklaşık 10x3 cm ebatlı saçlı deri mikrogreftler haline getirilir ve mikrogreftler şeritler halinde saçsız alanlara tek tek ekilir. Arkadan saç alındıktan sonra bu kısım dikilir ve bu kısımda sadece çizgi şeklinde yaklaşık 8- 9 cmlik bir iz kalır. Bu yöntemde tek seansta 50006000 civarında saç teli (14001700 greft) ekilmektedir. Bu rakam bir seans için çok iyidir ve tek seferde açıklık çok geniş değilse tamamen kapanır. Tek
seansta ortalama 5000- 6000 saç telinden fazla ekmek mümkün değildir. Kafanın arkasından alınabilecek dokunun bir limiti vardır. Bu rakamın üzerine söylenecek rakamlar gerçekçi olmayacaktır. Bu klasik yöntemde 6 ay ara ile 2 en fazla da 3 seans ekim yapılabilmektedir.
Operasyon 3- 4 saat kadar sürmektedir. FUE (Foliküler Ünite Ekstraksiyonu) - Ameliyatsız Saç Ekimi FUE yönteminde ise saçlar yine aynı alandan alınır. Yani ensenin biraz üzerinden, iki kulak arasında kalan alandan alınır. Fakat burada saçın alınma şekli farklıdır; saçlar ucu 1mm çaplı olan punch aleti ile alınır. Alınan her 1 mm çaplı doku içindeki saç sayısı bir iki veya üç civarında olabilir. Bu yöntemde bir günde 1000- 1500 saç teli nakledilebilir. İşlem 3- 4 gün arka arkaya uygulanabilir. 3- 4 gün arka arkaya ekim yapıldığında 4000- 5000 saç teli nakledilebilir. Seansların sayısı saç kökü nakli sayısına ve kişinin saçsız veya seyrek olan alanının büyüklüğüne bağlıdır. Bir seansta klasik
FUE yönteminde saçlar tek tek alınır FUE yönteminde saçlar tek tek alındığından günlük işlem süresi 7- 8 saat almaktadır. Dolayısı ile FUE uzun zaman alan ve pahalı bir tekniktir. FUE yönteminin belirgin olan üstünlüğü arka kısımda saç alınan yerde herhangi bir iz kalmamasıdır. Saçını çok kısa kestirip kullanmak isteyen kişiler açısından bunun önemli olduğu göz önüne alınmalıdır. Saç Ekimi için Göğüs ve Sırttaki Kıl Kökleri de Kullanılabiliyor FUE tekniği denilen en gelişmiş saç ekim yönteminde artık vücudun diğer bölgelerindeki kıl kökleri de kafaya nakledilebilmektedir. Bu kıl kökleri, ekildikleri kafa derisindeki diğer saçlarla aynı özelliğe sahip olurlar. Yani, örneğin göğüsten alınarak başa nakledilen kıl kökleri burada normal saç olarak uzarlar. Foliküler Ünite Ekstraksiyonu (Çıkartma İşlemi) Nedir? Foliküler ünite denen yapı, dermal bir kılıf ile çevrelenmiş ve içerisinde 1–4 adet kıl folikülü barındıran ve etrafındaki damarsal ve sinirsel ağ ile anatomik ve fizyolojik
Foliküler ünite ekstraksiyon yöntemi esas olarak foliküler ünitelerin elde edilmesinde kullanılan, foliküler ünite çıkartma işlemidir. Saçlı deriden, kesme ve dikme işlemi olmadan sadece foliküler ünitenin çıkartıldığı bir tekniktir. Foliküler üniteleri çıkartmak için özel tasarlanmış uç yapısı olan değişik çaplarda lümenli iğneler kullanılır. Her iki yöntemde de ilk ekilen saçlar birinci ayın sonunda dökülüp, ekimden 2- 3 ay sonra çıkmaya ve uzamaya başlar. Ensenin biraz üzerindeki kalıcı saçlar kullanıldığından dökülme ihtimali yoktur. Saçlar kişinin kendisine ait olduğundan aynı renk ve karakterde çıkar. Ayrıca saç ekiminde sadece saç miktarı ve alınma biçimi değil ekilen saçların yönü, ön saç çizgisinin doğallığı en az ekilen saç miktarı kadar önemlidir. Bu ve benzeri detayların en iyi biçimde uygulanması ise işlemin Plastik Cerrah tarafından yapılması sayesinde olacaktır.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 35
yöntemde 5000- 6000 saç teli nakledilebilirken, FUE yöntemiyle 3- 4 gün ekim yapıldığında 4000- 5000 saç teli nakledilebilir. Başka bir değişle 3- 4 gün arka arkaya ekim yapıldığında, klasik yöntemle tek seansta yapılan saç teli sayısına yaklaşılmaktadır.
bir bütünlük oluşturan yapılardır. Foliküler ünite nakli 1996‘lar da tanımlanmış 40 yıllık saç nakli tarihinde devrim niteliği kazanmıştır. Foliküler ünite genellikle iki ya da üç saç folikülü (saç kökü) içeren ve kendi içerisinde bütünlük arz eden bir yapıdır. Önceleri varlığından bile haberdar olunmayan foliküler ünitelerin bölünmemesi gereken dokunulmaz yapılar olduğu ve ekimlerin bu durum göz önünde tutularak yapılması gerektiği ortaya konmuştur. Foliküler ünite mikroskop altında çok hassas bir biçimde elde edilmeli ve titizlikle ekilmelidir. Bu yüzden saç ekimi ve özellikle FUE yöntemi mikro cerrahi tecrübesi olan ve saçlı deri (scalp) anatomisini ve cerrahisini en iyi bilen kişiler tarafından yapılmalıdır.
Diyet Yaparken Motivasyonu Azaltan 5 Yanlış Dyt. Emine YÜZBAŞIOĞLU Memorial Ankara Hastanesi
Güneşin yüzünü göstermesiyle birlikte incelen kıyafetler kış aylarında alınan kiloların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yaz mevsiminin yaklaşması, genellikle hızlı kilo verme isteğini beraberinde getiriyor. Ancak sağlıklı kilo vermek için, ulaşılabilir hedefler koymak ve diyet süresince motivasyonu kaybetmemek büyük önem taşıyor.
Hızlı kilo verme stresi sağlıksız diyetlerin yapılmasına neden oluyor.
Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 36
Yaza az bir süre kalmışken kışın alınan kiloların hala verilememiş olması pek çok kişinin strese girmesine neden olmaktadır. Bu stres de sağlıksız diyetlerle çabuk kilo verme isteğini ortaya çıkartmaktadır. Az kalorili veya protein ağırlıklı rejim gibi tek yönlü beslenme ve ağır fiziksel aktiviteyi kapsayan sağlıksız diyetler kişinin hızlı kilo vermesini sağlarken sağlığını bozabilmektedir. Bu olumsuz tablo bahar yorgunluğuyla birleşince yaşam kalitesi daha da azalır. Haftada 1 kilo vermek idealdir Baharda hava ısınır, metabolizma hızı artar ve sebze meyvede çeşitliliği fazlalaşır. Bu nedenlerle diyet yapmak için yılın en uygun zamanı bu dönemdir. Fakat bahar mevsimi kısa bir süreyi kapsar ve bu dönemde
verilmek istenen kilonun fazla olması yanlıştır. Sağlıklı kilo vermek isteyenlerin haftada ortalama 1 kilo kaybetmesi beklenmektedir. Buradan yola çıkarak bahar ayları boyunca verilebilecek toplam kilo ortalama 12 kilo olmalıdır. Porsiyonlarınızı küçültün Verilen kilonun korunması da kilo vermek kadar önemlidir. Bu amaçla kilo verirken tek
yönlü beslenmeden kaçınılmalı, öğünler artırılırken, porsiyonlar küçültülmelidir. Kişinin kendine koyduğu haftalık veya aylık hedefler ulaşabilir olmalıdır. Büyük hedefler ulaşılmazlığı beraberinde getireceğinden motivasyonu olumsuz yönde etkileyecektir. Diyet yaparken sağlıkla kilo verebilmek için motivasyonun etkisinin çok büyük olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Sık sık tartılmak Motivasyonu bozan etkenlerin başında sık tartılmak gelir. Pek çok kişi diyet yaparken her gün kilo vereceğini veya
ulaşamamak motivasyonu bozan sebeplerin başında gelmektedir. Bunun yerine küçük hedefler koymak ve ulaşmak diyetin devamlılığını sağlayacaktır. Hızlı kilo vermek istendiğinde beslenme alışkanlığı değişmediği için verilen kiloların hızla geri alınacağı unutulmamalıdır. Diyet yaparken hedef hızlı kilo vermek
7 MOTiVASYON TİPİ
değil,
yapılan küçük kaçamaklardan sonra hemen kilo alacağını düşünmektedir. Ancak kilonun günlük olarak değişmeyeceği ve yapılan küçük kaçamakların hemen kilo artışına neden olmayacağı unutulmamalıdır. Diyet boyunca motivasyonu sağlamak için haftada bir kez tartılmak uygundur. Başarısızlıkta hemen pes etmek Kilo vermek uzun bir süreçtir ve sabır gerektirir. Diyete başlandıktan sonra ilk haftalarda kilo kaybı iyi giderken, ilerleyen haftalarda vücut yapısına göre direnç gösterebilir ve kilo kaybı durabilir. Bu dönemde diyeti bırakmadan azimle verilen kilolar düşünülerek kişi kendini motive etmeli, kilo verme kararından vazgeçmemelidir. Büyük hedefler koymak Birçok insan diyete başladığında hızlı sonuç almak ister. Ayda 10 kilo vermek amacıyla yola çıkmak ve bu hedefe ulaşamamak diyeti bırakmaya sebep olabilir. Hedefe
sağlıklı kilo vermek ve bu durumu korumak olmalıdır. Kendine güvenmemek Birkaç kez diyet yapıp sonuç alamamış olmak bunu hiçbir zaman başaramayacağınız anlamına gelmez. Her konuda olduğu gibi diyet yapmaya başlandığında da kişi öncelikle kendine güvenmelidir. Sabır, azim ve istikrarın sonucunda başarı kaçınılmazdır. Sürekli diyet hakkında konuşmak: Diyetteyken farkında olmadan yapılan ve kişiyi olumsuz etkileyen yanlışlardan bir diğeri de sürekli diyet hakkında konuşmaktır. Bu konuşmalar kişiye sürekli diyette olduğunu hatırlatırken, çevresindekilerin de üzerinde bir baskı kurmasına neden olur. Sen nasıl diyettesin ne kadar çok yiyorsun, bu hafta kilo verdin mi, ne gerek var niye diyet yapıyorsun gibi yorumlar sık olmaya başladığında kişiyi yorar ve motivasyonunu düşürür. Bu nedenle diyet yapıldığı herkesle paylaşılmamaya çalışılmalıdır.
1. Çok net ve gerçekçi hedefler koyun 2. ‘Ya hep, ya hiç’ düşünce kalıbından kurtulun. 3. Tükettiklerinizin günlüğünü tutun. Her gün birkaç dakika ayırıp, yediklerinizi ve içtiklerinizi yazın. 4. İçinizdeki ‘ben’i şımartın. Onu huzura kavuşturan şeyleri bulun. 5. Gerçek hayat başarı hikayeleri okuyun. Bu birçok insanı motive eder. Başkalarının başarı hikayesini duymak, çok cesaret verici olabilmektedir. 6. Mümkün olduğunca, sağlığına önem veren, iyi ilişkiler kurabilen insanlarla birlikte olmak, kendinizi nasıl hissettiğiniz konusunda fark yaratacaktır. 7. -Bir aktivite bulun ve keyif alın. Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 37
Diyet yaparken motivasyonu azaltan yanlışlar şu şekilde sıralanabilir:
Saman Nezlesİne 10 Adımda Dur Deyin Güneşin yüzünü daha fazla göstermeye başladığı bugünlerde, açık havada geçirilen süre de artıyor. Ancak bitki polenlerinin ve küflerinin rüzgarla dağılması, birçok kişide saman nezlesi olarak bilinen polen alerjisinin ve alerjik astımın tetiklenmesine neden oluyor. Alınacak basit önlemlerle alerjilerin etkilerini en aza indirmek mümkün olabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Metin Özkan, saman nezlesi ve etkilerinden korunma yolları hakkında bilgi verdi.
Prof. Dr. Metin ÖZKAN Memorial Ankara Hastanesi
Alerji genetik olarak aileden gelen bir durumdur. Alerjiler çoğunlukla normal insanlarda reaksiyona neden olmayan polen, küfler, tozlar, hayvanlar, gıda ve ilaçlar gibi genellikle organik bazı etkenlere karşı ortaya çıkar. Yılın bu döneminde en çok görülen alerjiler; alerjik rinit ve alerjik astımdır. Alerjik hastalıklar çoğunlukla birbiriyle ilişkilidir. Bahar aylarında sık görülen ve
saman nezlesi olarak adlandırılan polen alerjisi olan kişilerin dörtte biri astıma eğilimlidir. Ayrıca astımlıların neredeyse tama yakınında sürekli devam eden nezle ve sinüzit hali görülebilir. Polen alerjileri açısından riskli grupta yer alan diğer kişiler; egzama hastaları, alerjenlerin yoğun olduğu ortamlarda yaşamak veya çalışmak zorunda olan kişiler ve doğum sonrası ilk yıllarda sigara dumanına maruz kalanlardır.
Bebeklik döneminde sigara dumanına maruz kalan bireylerde alerji riski artıyor.
Alerjilerin hayata etkileri şu şekilde sıralanabilir: •Yaşam kalitesinin azalması: İş ve okul başarısını ve üretkenliği ciddi oranda azaltır. •Uykusuzluk: Uykuya dalmada ve devam ettirmekte sıkıntı yaşanmasına buna bağlı olarak yorgunluğa ve bitkinliğe neden olur. •Astım belirtilerinin artması: Öksürük ve nefes alıp verirken dışarıdan duyulan ıslık sesi gibi sesin artmasına yol açar. •Sinüzit: Uzun süre devam eden burun tıkanıklığı, sinüs enfeksiyonlarını tetikleyebilir. •Kulak enfeksiyonları: Özellikle çocuklarda orta kulak iltihaplanmasına neden olabilir. Tedavinin ilk adımı alerjenlerden uzak durmak Polen alerjilerinin tanısında; hastanın muayenesi ve şikayetlerinin ortaya çıkış şekli zamanı, süresiyle ilgili sorulara vereceği yanıtlar yol gösterici olmaktadır. Buna ek olarak kesin tanı için alerji testi gerekli
olabilir. Bu testlerden biri, sırt veya kolun iç kısmına en sık alerjiye neden olan maddelerden yapılmış sıvı test maddelerinin deri çizilerek çok az miktarda sürülmesiyle yapılan deri testidir. Kişi alerjik ise derisi kabarıp kızarır.
Bunun yanı sıra kan testiyle de kişinin alerjik olup olmadığı belirlenebilir. Alerjik yapıdaki kişilerde kanda o alerjene karşı koruyucu antikor denilen maddeler oluşur. Kan örneğinden bu antikorlar (IgE) saptanabilir. Tedavide ilk yapılması gereken şey şikayetlere neden olan maddelerden uzak durmaktır. Bu yeterli olmuyorsa doktor kontrolünde kortizon içeren burun spreyleri, antihistaminikler, ödem giderici tablet ve spreyler ve kortizon hapları kullanılabilir. Ayrıca sinüslerin steril tuzlu su ile yıkanması kolay ve ucuz bir yöntemdir.
Alerji ve astım ataklarını azaltmak için önlemler: 1. Yağmursuz kuru havalarda rüzgar varsa dışarıya çıkılmamalıdır. Dışarı çıkmak için havadaki polenleri temizleyen yağmur sonrası tercih edilmelidir. 2. Alerjenlerin havaya karışımına neden olan çim biçme, yabani ot temizleme gibi bahçe işlerinden uzak durulmalıdır. 3. Dışarıda giyilen kıyafetler eve dönünce değiştirilmeli ve duş alarak derideki ve saçlardaki alerjenler de temizlenmelidir. 4. Yılın bu döneminde çamaşırlar, havlu ve çarşaflar polenlerin yapışmasını engellemek için dışarıda kurutulmamalıdır. 5. Dışarı çıkarken geniş kenarlı gözlükler kullanılmadır. Çok alerjik yapıya sahip kişiler ve astım hastaları alerji maskeleri de kullanabilirler. 6. Polen miktarının fazla olduğu dönemlerde şikâyetler başlamadan alerji ilaçları alınmalıdır. 7. Polen miktarının fazla olduğu günün ilk saatlerinde dış aktivitelerden uzak durulmalıdır. 8. Evde ve arabada cam açmak yerine bakımları düzenli olarak yapılan ve polen filtreli klimalar kullanılmalıdır. 9. Yaşam alanlarının nem oranını düşük tutulmalıdır. 10. Ev temizliği HEPA filtresi içeren vakumlu bir süpürge ile yapılmalıdır. Platform-Sağlık | Haziran 2015 | Sayfa 39
Alerjik kişiler olarak değerlendirilen bu kişilerde polenlerin yoğun olduğu dönemlerde hapşırma, gözlerde ve burunda kaşıntı, sulanma, kızarma, nefes darlığı, hırıltılı solunum ve öksürük yakınmaları ortaya çıkar.
Sivrisinek ısırığı şişliği nasıl geçer? Şişlik inmesi için ilk önce şiş olan bölgeyi yıkamalı ve buz ile üzerinde gezindirmemiz gerekli. Buz eridikten sonra temiz birr havlu ile kurulayarak inmesini bekleyebiliriz.
SORU | CEVAP
Eczaneden alacağımız yetişkinler için aspirini lapa lapa olacak şekilde eritelim ve şiş olan bölgeye sürelim. Aspirin hem şişliği indirecek hemde kaşıntıyı azaltacaktır.
Hamilelikte kaç kilo almak normal sayılır? Hamilelikte 6 ile 20 kilo almak normal sayılır. Günde 2800 kalori tüketebilirsiniz. Vitamin, mineral, kalsiyum yönünden zengin besinler tercih edilmeli. Kepekli ürünler mutlaka bulunmalı. Çay ve kahve gibi içeceklerden uzak durulması gerekmektedir. Bol su içmek faydalıdır. Salatayı daima çok iyi yıkayın. Çiğ ürünlerden uzak durmanızda fayda var.
Gözyaşı tıkanıklığı nedir? Ne gibi etkileri vardır? Gözde sulanma, iltihaplanma, gözyaşı kesesi bölgesinde şişlik, apse gibi belirtilerle ortaya çıkan gözyaşı kanal tıkanıklığı, göz sağlığını tehdit eden hastalıkların başında geliyor. Enfeksiyonlara karşı direnç oluşturma görevine sahip olan gözyaşı, bir tıkanıklık sebebiyle “gözyaşı kanalı” vasıtasıyla göz çevresinden vaktinde ayrılamazsa, gözlerimiz dış etkenlere karşı savunmasız kalabilir.
Sürekli uykusuzluk çekiyorum. Neler yapabilirim? Erken yemek yiyin, uykudan 2 saat önce içecek almayın. Özellikle uyku kaçırıcı içeceklerden; çay, kahve, çikolatadan, alkollü içeceklerden kaçının. Kafeinli içecekleri ve nikotini uyumadan 4-6 saat önce tüketmeyin. Uyumadan 2 saat önce TV, bilgisayar kullanmayın, ortamın aşırı ışıklı olmasını engelleyin. Yatağa, uykunuz geldiğinde gidin. Uykusuzluk probleminizi sürekli yaşıyorsanız hekime başvurun.
Kalp ameliyatı olduktan sonra neler yiyebilirim?
SORU | CEVAP
Diyabet, böbrek, yüksek tansiyon gibi kronik hastalığınız yoksa, istediğiniz her gıdayı abartıya kaçmadan yiyebilirsiniz. Özellikle protein ve posalı yiyecekler kabızlığın önlenmesini sağlıyor. Kırmızı et, haftada iki kez yenebilir. Mümkünse balığın sıklıkla tüketilmesi öneriliyor. Sebze ağırlıklı beslenmeli ve katı yağdan uzak durmalısınız. Bu tip beslenme alışkanlığının ömür boyu devam ettirilmesi, kalp sağlığı açısından oldukça önemli.
Dişlerimi her gün fırçalamama rağmen beyaz görünmüyor. Ne yapabilirim? Kalsiyumun dişlere faydası yıllardır bilinen bir gerçektir. Yemeklerden sonra ufak bir parça peynir yemenin diş minerallerini güçlendirdiğini ortaya koyan araştırmalar var. Peynirden hoşlanmıyorsanız bir miktar süt ve yoğurt da yemeklerden sonra tercih edebilirsiniz. Elma, havuç, ayva gibi sert meyveleri doğramadan, kabuğuyla yiyin. Bu sert meyveler doğal diş fırçası gibidir.
Bebeğimin gelişimi ile zekası doğru orantılı mı? Sağlıklı bebeklerde yürüme yaşı 12-18 aylar arasında değişir. Bazı bebekler, 12. aydan da önce yürüyebilirler. Çocuğun yürüme yaşı zekası ile ilgili değildir. Bebeğin 18. aya kadar 5-10 kelimeyi anlamlı olarak söylemesi, istediğini işaret etmesi, söylenenlerin kendi yaşına uygun olanları anlaması gerekir. Bu basamaklarda sorun varsa mutlaka çocuk nöroloji doktoruna götürülmelidir.
Çok sık unutkanlık yaşıyorum. Nedeni ne olabilir? Unutkanlık her yaştan insanın en sık yakınmasıdır ancak çoğunlukla bir hastalık belirtisi olarak görülmemektedir. Oysa unutkanlık altta yatan bir hastalığın belirtisi olarak düşünülmeli ve uzman bir hekim tarafından araştırılmalıdır. Kalp hastalığı, beyin damar hastalıkları, travmatik beyin hasarları, depresyon, uzun süreli stres, sigara, yaşam tarzı, düşük eğitim düzeyi gibi faktörler hastalığın ortaya çıkışında rol oynar.
Gençleşmek isterken gözünüzden olmayın Göz çevresindeki kırışıklıkların giderilmesi için uygulanan dolgular, kalitesiz malzeme kullanımı ve uzman olmayan kişilerin tatbikiyle çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor.
Hacettepe Üniversitesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği (TPRECD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Figen Özgür, özellikle son yıllarda kadınların genç ve güzel görünebilmek için estetik cerrahi müdahaleye başvurduğunu söyledi. Estetik işlemlerin plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi veya dermatoloji uzmanları tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Özgür, günümüzde kuaförlerde, güzellik salonlarında botoks ve dolgu uygulamalarının gerçekleştirildiğini, hatta elinde çantayla kapı kapı dolaşıp uygulama yapan kişilerin ortaya çıktığını anlattı. Göz çevresinde kullanılan dolgu maddelerinin damarları tıkayarak, görme kaybına neden olabileceğini dile getiren Özgür, çok nadir görülen bu komplikasyonun her şey doğru yapıldığında bile oluşabileceğini, bu durum dikkate alınarak uygulamanın, çok dikkatli ve ehil ellerce gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Özgür, „Yanlış uygulama sonucunda kalıcı görme kaybına, geri dönüşümsüz
şekil bozukluklarına kadar ulaşabilen ciddi sorunlar oluşabilir. Bu yüzden ‚gençleşip, güzelleşeceğim‘ diye ehil olmayan ellerde gözünüzü kaybetmeyin“ uyarısında bulundu. Meme protezinden çıkan silikonu bile yüze enjekte edenler var Bu komplikasyonların enjeksiyon hatasından ya da kullanılan malzemenin kalitesinden kaynaklanabildiğine işaret eden Özgür, şu bilgileri verdi: „Öyle ücra yerler var ki, hiçbir üst otoritenin denetimine tabi değil. Uygulayıcıların kim, kullanılan malzemelerin ne olduğunu bilmiyoruz. Birçok güzellik salonunda ‚ucuz olsun‘ diye uygun bulmadığımız, onaylanmamış malzemeler kullanılabiliyor. En ilginci ise şu, ‚ucuza gelsin‘ diye kendi ürettikleri birtakım maddeleri kullananlar var. Bunlar arasında meme protezlerinden çıkan silikonları bir şekilde sulandırıp kullananlar da var, yapı marketlerden temin edilen sanayi tipi silikon malzemeleri kullananlar da. Bunları yüze ve dudaklara enjekte ediyorlar. Sonrasında bu maddeyi ciltten, biz bile temizleyemiyoruz. İnsanlar o kadar kötü halde geliyor ki, maalesef geri dönüşü olmuyor.“
SORU | CEVAP