3 minute read

Örnek (sample) Seçimi

Davranışçılık ve Özgür İrade Sorgusu

Yaklaşımları farklı olmuş olmasına rağmen, yapısalcılığın ve işlevselciliğin ikisi de özünde mantık çalışmalarıydı. Psikologlar bunu davranış psikolojisi okulları ile ilişkilendirdi, diğer bir yandan davranışları anlamak için içgözlem kullanmaya çalıştıklarında, karşılaştıkları zorluklara karşı kısmen tepki gösterdiler. Davranış psikolojisi, mantık üzerine çalışması tarafsızca mümkün olmayan temel dayanak üzerine kurulu bir psikoloji okuludur ve bu nedenle psikologlar davranış çalışmaları için dikkatlerini sınırlamalılar. Davranış bilimciler insan mantığının, uyarıları gönderen veya cevapları alan bir kara kutu olduğuna inanır. Amerikalı psikolog John B. Watson (1878-1958), ilk davranış bilimcisidir. Watson, köpeklerin bir ses tonunda salya çıkarmasının yemeğin sunumu ile bağlantılı olmasını keşfeden Rus psikolog Ivan Pavlov (1849-1939)’un çoğu çalışmasından etkilenmiştir. Watson ve diğer davranış bilimciler, insanların ve diğer organizmaların kendi ortamlarının ürettiği türe özgü davranışları nasıl tecrübe ettiğini açıklamak için bu fikirleri kullanmaya başladılar. Bu araştırmada Watson, kendi başlarına korkuyu ortaya çıkarmayan maddelerin mevcudiyetinde, sistematik olarak bir çocuğu korku veren uyarıcıya mağruz bıraktığında bunun çocuğu uyartıya karşı korku davranışını sergilemesine öncülük yapmasını buldu. (Watson & Rayner; Beck, Levinson, & Irons, 2009) En ünlü davranış bilimci, davranış biliminin prensiplerini genişleten ve aynı zamanda bunları kamunun dikkatine sunan Burrhus Frederick (B. F.) Skinner (1904-1990)dı. Skinner, ödüllerin uygulanışı veya güçlendirmenin yanında güvercinleri ve diğer hayvanları eğitmek için uyarıcı ve müdahale fikirlerini kullandı. Çocuklara en iyi şekilde birşey nasıl öğretilir ve huzurlu ve üretken toplumlar nasıl yaratılır soruları hakkında teoriler üretmek için davranış biliminin genel prensiplerini kullandı. Davranış bilimciler, öğrenmenin prensiplerini belirleyerek psikolojiye büyük katkı oluşturmuştur. Düşünceleri ve hisleri ölçmenin mümkün olmayacağı konusundaki fikirleri her ne kadar yanlış olsa da davranış bilimciler, özgür iradeyi sorgulama kadar doğa-çevre tartışmalarına bağlı mantığımıza da kendi fikirleri ile bizlere yeni fikirler verdiler. Davranış biliminin fikirleri psikoloji için esastır ve psikolojinin çeşitli alanlarında öncelikli tercübelerin görevini daha iyi anlamamıza yardım etmek için geliştirildi.

Bilişsel (Kavramsal) Yaklaşım ve Bilişsel Nörobilim

Bilim her zaman onu çevreleyen teknoloji tarafından etkilenir ve psikoloji istisna değildir. Böylece 1960’larda psikolog sayılarının giderek artması, geliştirilen ve halka açık hale getirilen bilgisayarlar üzerinden insan davranışları ve beyin hakkında düşünmeyi başlatması şaşırtıcı değildir. Bilgisayar ve beyin arasındaki analoji, hiç bir şekilde mükemmel olmamasına rağmen bilişsel psikoloji denilen yeni bir psikoloji okulu için ivmenin bir parçasını temin etmiştir. Bilişsel psikoloji, algı, düşünce, hafıza ve yargıyı da içeren zihinsel süreçleri inceleyen psikolojinin bir alanıdır. Bilişsel psikolojinin ciddi olarak 1960’larda başlamasına rağmen daha önceki psikologlar da bir bilişsel yönelimi ele almışlardır. Bilişsel psikolojiye katkıda bulunan önemli kişiler Alman psikolog Hermann Ebbinghaus (1850-1909) ve İngiliz psikolog Sir Frederic Bartlett (1886-1969)’dır. Diğer önemli Bilişsel psikologlar ise Donald E. Broadbent (1926-1993), Daniel Kohnemann (1934- ), George Miller (1920- ), Eleanor Rosch (1938- ) ve Amos Tversky (1937-1996)’dır. Bilişsel psikoloji günümüzde son derece etkili olmaya devam ediyor ve dil, problem çözme, hafıza, zeka, eğitim, insan gelişimi, sosyal psikoloji ve psikoterapi gibi çeşitli alanlardaki araştırmalara da yol göstermiştir. Bilişsel devrim, nörogörüntüleme teknikleri kullanılarak eylem halindeki beynimizi görme becerisi ile son on yıldaki gelişmelere yeni ilerlemeler sağladı. Nörogörüntüleme, çalışan beyin fonksiyonları ve yapısının görüntülerini sağlamak için çeşitli tekniklerin kullanılmasıdır (Ilardi&Feldmann, 2001). Bu görüntüler beyindeki hastalıkları ve beyin hasarlarını tespit etmek için kullanılır.

Sosyal-Kültürel Psikoloji

Psikoloji üzerinde önemli bir etkisii olan ve analizi yüksek bir seviyeye çıkaran nihai okulu, kapsamlı bir biçimde sosyal-kültürel yaklaşım olarak anılıyor olabilir. SosyalKültürel psikolojinin alanı, insanların kendilerini buldukları kültürlerin ve sosyal durumların düşünce ve davranışı nasıl etkilediğinin çalışmasıdır. Sosyal-Kültürel psikologlar özellikle insanların kendileri ve başkalarını nasıl algıladıkları ve insanların birbirlerinin davranışından nasıl etkilendiği ile ilgilenirler. Sosyal-Kültürel psikolojinin önemli bir yönü sosyal normlardır. Bu normlar; örfleri, adetleri, standartları ve kuralları kapsar. En önemli sosyal normların çoğu içinde yaşadığımız kültür tarafından belirlenir ve bu kültürler, kültürler arası psikologlar tarafından incelenir. Psikologlar, sosyal normlarda Batı kültürler ve Doğu Asya kültürleri arasında temel bir farklılık olduğunu buldular. Batı kültüründeki normlar özellikle kendinin ve bir kimsenin diğerlerinden bağımsız değer biçmesi hakkındaki uysal bireyselciliktir. Batı kültüründeki çocuklara kendi kişisel benliklerinin bir algısını değerlendirmeleri ve geliştirmeleri ve çevrelerindeki diğer insanlardan ayrı olarak büyük ölçüde kendilerini görmeleri öğretilir. Batı kültüründeki çocuklar kendilerini özel hissederler. Doğu Asya kültüründeki normlar ise bağımlılık ve kolektivizme yöneltilmiştir. Bu kültürdeki çocuklara, başkaları ile uyumlu sosyal ilişkileri geliştirmeye odaklanmaları öğretilir. Baskın normlar, grup dayanışması ve bağlılığı, kişinin ailesine ve diğer gruplara karşı olan görev ve sorumlulukları ile ilgilidir. Bir diğer önemli kültürel farklılık, sosyal normları dikkate almadan kendi bireyselliklerini ifade etme özgürlüğü yerine sosyal normlar ve geleneklere bağlı kalan farklı kültürdeki insanların boyutudur (Chan, Gelfand, Triadis&Tzeng, 1996).

This article is from: