2 minute read
Mutluluğu Diğerleriyle Bağlantılar Kurarak Bulmak
Çoğumuz, insanların amaçlarına ulaşmasını, sağlıklı ve mutlu kalmasını sağlayarak olumsuz olaylara kafa tutacak gücü bulmasını sağlayacak pozitif düşünme gücünü duymuşumuzdur.
Pozitif düşünme, değişik şekillerde ortaya çıkar ama hepsi de bize yardımcıdır. Kimi araştırmacılar, olumlu sonuçlar ummaya dair genel bir eğilim olan iyimserliğe(optimizm) odaklanmışlardır ve iyimser insanları mutlu ve az stres sahibi insanlar olarak görürler. Kimi araştırmacılar ise kendi kendine yararlı ya da etkin olmaya kafa yormuşlardır. Kendi kendine yararlı olma, istenen sonuçları üreten eylemleri yürütmek için yeteneğimize olan inancımızdır. Bu tip düşünce yapısına sahip insanlar, çevreye ve tehditlere karşı, bilgi toplayarak, arkadaşlarla konuşarak, karşılarına çıkan sorunlarla yüzleşerek ve zorlukları azaltarak yapıcı şekilde yaklaşırlar.
Pozitif düşünmeyi öğrenmek mümkündür ve bunu yapmak yararlıdır. Kötümser kanser hastalarına verilen iyimser olma eğitimlerinden sonra bu hastaların kendilerini daha az bitkin hissettikleri ve hayata olumlu baktıklarını gösteren araştırmayı 2001 yılında Antoni yapmıştır.
Strese karşı pozitif yaklaşıma sahip olmak birömürboyu sürebilmekte ve iyimser duruşun sonucu olarak bu düşünce tarzını benimseyen insanlar diğerlerine göre daha uzun yaşayabilmekte ve daha az kazayla karşılaşmaktadırlar.
Levy ve Myers’ın bir araştırması, olumlu davranışlara sahip olan daha yaşlı yetişkinlerin, olumsuz düşünce tarzına sahip akranlarına göre daha sağlıklı olduğunu ve neredeyse sekiz yıl daha fazla yaşadığını göstermektedir.
Mutluluğu Diğerleriyle Bağlantılar Kurarak Bulmak
Mutluluk ,bir yönüyle genetik faktörler tarafından belirlenir. Mutluluk bazı insanların diğerlerine göre doğuştan daha iyimser olmasını sağlarken bir yandan da kendimiz için yarattığımız durumların sonucudur. Bunlardan biri belki en önemlisi diğer insanlarla kurduğumuz olumlu ilişkiler yani sosyal destek algısıdır.
Stres ile başa çıkmanın en önemli yollarından biri sosyal destektir. Koopman, Hermanson, Diamond, Angell ve Spiegel , kanser teşhisi konmuş kadınlar arasında iyi sosyal ilişkileri olanların daha az sarsıldığını tespit etmişlerdir.
Sosyal desteğe sahip insanlar stresli olmaya daha az meyilli olmalarının yanı sıra kötü olayların etkisinden daha çabuk sıyrılırlar ve intihara çok daha az meyillidirler.
Çevremizde güvenebileceğimiz, gerektiğinde yanımızda olabilecek birilerine sahip olmak sosyal desteğin direkt etkileridir. Çevremizde bizi iyi hissettirecek insanların varlığını bilmek ise sosyal desteğin minnettarlık ya da değer bilme etkisinin temel öğesidir.
Bizi Ne Mutlu Eder?
Geçmiş dönemler üzerinden bakıldığında, birçok ülkenin gelir ve varlık açısından ciddi gelişme göstermesine rağmen mutluluklarının aynı oranda artmadığı rahatça görülebilir. 1946 ile 1990 yılları arasında Fransa, Japonya ve Amerika’nın inanılmaz ekonomik büyüme gösterseler de de halkın iyi hissetme durumu o derece bir aşama kaydedememiştir. Örneğin Amerikalılar, 1950’ye göre üç kat daha fazla satın alma gücüne sahiptirler ama genel mutluluk düzeyi aynı hızla yükselmemiştir.
Bu örnekler bizi gerçekten mutlu edecek şeyin para olmadığını gösteriyor gibidir. Aslında bizi nelerin mutlu ettiğini ya da edebileceğini her zaman bilmemiz mümkün değildir. Örneğin, çocuk olursa mutlu olacaklarını söyleyen ailelerin , çocuk sahibi olduktan sonra çocuk sahibi olmayan ailelere göre daha az mutlu olduklarını tespit eden araştırma John Twenge ve arkadaşları tarafından yapılmıştır.
Psikologlar, insanların gelecekteki duygu durumları ile ilgili tahminleri doğru yapma yeteneklerinin sınırlı olduğunu iddia etmektedirler. Çünkü insanlar olaylara abartılı tepkiler vermekte, kötü ya da iyi olaylardan aynı oranda etkilenerek hayatlarında büyük değişiklikler olacağına inanmaktadırlar. Ama araştırmaların sonuçların, durumun hiç de böyle olmadığını göstermektedir. Bu etkiler tahminimizden daha az etkilidir. Örneğin olumlu olaylar bizi mutlu edecek gibi görünmektedirler, ama etkileri çabuk geçer ki aynı şey olumsuz olaylar için de geçerlidir.
Başımıza kötü bir şey geldiğinde (eş ya da çocuk kaybı) bir daha mutlu olamayacağımız düşünürüz. Ancak bir alışma sürecinden sonra mutluluk seviyemizin ilk zamanlardaki noktalara doğru gittiğini gösteren onlarca örnek ve araştırma vardır.
Tüm bu etmenleri ortay koyduğumuzda zenginliğin, sağlığın ve hayat şartlarının hayat memnuniyetimizin yüzde 15 ile 20’lik bir bölümünü kapladığını görürüz. Açıktır ki mutluluğumuzun altında veya ötesinde yatan sebepler dış faktörlerdir.