YAYIN KURULU
Fatih UYUMAZ Şehriban UYUMAZ Özgür TÖNBÜL Yasemin ÖZÇELİK Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA
YAZI İŞLERİ VE TASARIM
Fatih UYUMAZ Şehriban UYUMAZ Özgür TÖNBÜL Yasemin ÖZÇELİK Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA
İLETİŞİM VE YAZI GÖNDERME psikomavi@gmail.com https://www.facebook.com/groups/psikomavi/ https://www.facebook.com/psikomavidergisi
Psikomavi E-Dergisi 2 ayda bir yayınlanmaktadır. Psikoloji, kültür ve edebiyat konularında yazılar içermektedir. Dergide yayınlanan yazılardan yazarın kendisi sorumludur.
Psikomaviden… Psikomavi Dergisi olarak “Vicdan” sayımızla, sizlerin karşısına dördüncü kez çıkıyoruz. Vicdanı anlatmanın zorlu bir süreç olduğunu bilerek ve hem bireysel hem de toplumsal olarak vicdana ihtiyacımız olduğunu düşünerek yoğun bir konuyla karşınızdayız.
Modern çağın getirdiği bireysellik adı altında dayatılan “bireyci bencilliğin” ve toplumsal yozlaşma kültürünün vicdani ve ahlaki gelişimi olumsuz etkilediğini biliyoruz. Sizlere bu pencereden birkaç damla ışık süzmek için vicdanı psikolojik, felsefik ve edebi olarak inceleyen yazılarımıza yer verdik.
Bu sayımızda vicdanın psikolojik kökeni, çocuklarda gelişimi, antisosyal kişilik bozukluğu ile ilişkisi, travma sonrası vicdanı sorgulamaları psikolojik incelemelerimiz olarak beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz. Ayrıca vicdanın diyalektiği ile vicdanın felsefi boyutunu keşfetmeye çağırıyoruz sizleri. Bu sayımızda yeni olarak derleme ve deneme türlerine de yer veriyoruz. Hepimizin baş ucu kitaplarından olan “Suç ve Ceza”nın vicdan ile ilişkisinin edebi incelemesini severek okuyacaksınız. Her zamanki köşelerimiz “Serbest Çağrışım”, “Mavi Ayraç”, “PSinema” ve “PsiKitap” yine dopdolu.
İyi okumalar…
İÇİNDEKİLER
1-2
Psihaber-Araştırma 20-21
3-5
Vicdanın Psikolojik Kökeni
6-7
Vicdanın Diyalektiği
8-10
Çocuklarda Vicdan Gelişimi
22
23-24
11
Serbest Çağrışım
12-16
Suç ve Ceza Arasında Vicdan Terazisi Raskalnikov
17-19
Travma Sonrası Vicdani Örselenme
Antisosyal Kişilik Bozukluğu ve Vicdan
Mavi Ayraç
Ceza Çocuk Gelişimini Nasıl Etkiler
25-26 Erich Fromm ve Jean Jacques Rousseau’dan Okuma Notları 27-28
PSinema
29
PsiKitap
Psikomavi
1
Psihaber – Araştırma
Evham ve Tehlikeler
AŞIRI DEPRESYONA ÇIKARTIYOR!*
FEDAKARLIK DAVETİYE
Yapılan bir araştırma, vicdan azabı çekmeye yatkın, fedakâr yapılı insanların daha çok evhama kapıldığını ve depresyon geliştirme olasılıklarının yüksek olduğunu kanıtladı. Evham-vicdan girdabına sürüklenen kişiler kendilerini yıpratmaya açık. PsikoNET Psikoterapi ve Eğitim Merkezi tarafından yapılan bir araştırma ile, “fedakârlık, dayanıksızlık, cezalandırıcılık, kuşkuculuk, karamsarlık” gibi düşünce kalıplarının daha üst bir başlık altında toplandığı ortaya çıktı. Araştırmanın yöneticisi Psikiyatrist Dr. H. Alp Karaosmanoğlu çalışmalarını şöyle özetledi: “800 kişilik psikoterapi danışanı üzerinde yaptığımız araştırmaya göre bu tip kavramlar, aynı insanda bir arada görülebiliyor ve oranı da küçümsenecek gibi değil. Kısacası biri varsa diğeri de olabiliyor. Örneğin aşırı fedakâr bir kişi, kolayca karamsarlığa kapılıp, dayanıksız bir yapı sergileyebiliyor. Bu yapılar yan yana koyulduğunda, fedakârlık ve cezalandırıcılık VİCDAN kavramına; dayanıksızlık, karamsarlık ve kuşkuculuk şemaları da EVHAM kavramına denk geliyor. Araştırmanın sonucuna göre, iki yapısı (evham-vicdan) yüksek olan kişilerin endişe ve depresyon geliştirme olasılıkları yüksek. Evham-vicdan kapanına kısılmış kişilerde halk arasında panik atak olarak bilinen endişe ataklarından yaşama olasılığı da yükseliyor.”
vicdan
arasında sizi
sıkışanlar: bekliyor!
Böylesi sıkıntılar yaşayan kişiler sürekli bir aksilikle karşılaşmayı bekliyor. Vicdan kısmı yüksek olan kişiler hatalar karşısında mutlaka bir cezanın beklediğine inanma eğiliminde oluyor ve normal yaşam sırasında yapılan bir hatanın bedelinin her an karşılarına çıkabileceğine inanıyorlar. Evhamlı insanlar ise kendiliğinden bir kötü olayın belirme tehdidiyle, içlerinde mücadele ediyorlar. Sonuç: huzurdan uzak bir yaşam olarak karşılarına çıkıyor. Tarif edilen kişilerde adalet kavramı da aşırı önem kazanıyor. Adaletsiz olaylara tepki gösteren kişilerde, kalp krizi, beyin kanaması, kanser veya herhangi bir hastalık bile adaletsizlik olarak algılanıyor. Kişi bu konulara aşırı ilgi gösteriyor. “Adaletsiz” bulduğu hastalıklar veya korktuğu başka olayların başına gelmemesi için aşırı çaba gösteriyor. Evham ve vicdan kavramları yan yana konduğunda Freud'un süperego denilen kavramına çok yakın bir yapı oluşuyor. Yani yapılacak davranışın toplumsal şartlara, ahlak gibi kavramlara uygunluğu belirlenip, ona göre hareket sağlanıyor. Bu yapısı belirgin olan bireyler her an bir şeyin bedeli olarak veya olmayarak bir şeylerin kötü gidebileceğine inanıyorlar ve böylelikle kaygı bozukluklarının temelini oluşturuyor.
*
http://www.psikonet.com/asiri-fedakarlikdepresyona-davetiye-cikartiyor_nedir242.html
2
Psikomavi
programı sayesinde beynin reaksiyonları
VİCDAN BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI
algılanabiliyor ve beynin yalan söylerken ya da doğru söylerken ne durumda
Rus bilimcilerin yaptığı araştırma, her insanın bilimsel olarak vicdan sahibi olduğunu
ortaya
Rusya`daki
koydu.
Beyin
Araştırmaları
Enstitüsü`nden uzmanlar, insan beyninin sözgelimi kişi yalan söylediğinde tepki verdiğini ve bu durumu protesto ettiğini ortaya
koydu.
Araştırmacılar ayrıca, vicdanın bilgisayar ekranında izlenebileceğini de belirtiyor. Rus
bilim
insanlarının
araştırması,
vicdansız insan olmadığını öne sürüyor. Hatta uzmanlar, vicdanın oluşumunu da gözlemlemeyi başardı. Araştırmanın en ilginç taraflarından biri uzmanların, yalan söyleme
üzerinde
çalışırken,
vicdan
olgusuyla tesadüfen karşılaşmış olmaları.
olduğunu
bilgisayar
üzerinden
görebiliyoruz. Bir insan yalan söylemek üzereyken bile beyni, aynı anda protestoya başlıyor.’ O anda vicdan uyanıyor. Ancak bu durum çıplak gözle görülemiyor. Kişi herhangi bir acı hissetmiyor, terlemiyor ya da elleri titremiyor. Beynin protestosu ancak özel bir
bilgisayar
programı
aracılığıyla
izlenebiliyor. Rus
Bilimler
Akademisi
Beyin
Araştırmaları Merkezi müdürü Svjatoslav Medvedev, `Beynimizde bizi bir şeyi yanlış yaptığımız konusunda bilgilendiren bir mekanizma var. Bu mekanizma vicdan azabı ya da pişmanlık olarak bilinen olguyu devreye sokuyor ve gerçekten de yapılan yanlıştan nefret etmemize yol açan
YALAN
SÖYLEMEK
BEYİN
PROTESTO
Özel
bir
bilgisayar
ÜZEREYKEN EDİYOR
programıyla,
! bu
programa özel bağlantılarla bağlı insan beyninin faaliyetlerini değişik durumlarda izleyen araştırmacı ekipten Maxim Kireev, deneylerden Monitörde
birini aşağı
görüyorsunuz. bilgisayar
şöyle ve
yukarı
Göreviniz
oyunu
anlatıyor:
oynamak.
basit
oklar bir
Yapmanız
gereken tek şey yalan söylemek. Ekranda yukarı doğru bir ok gördüğünüzde aşağı doğru bir ok gördüğünüzü söylemek ve yukarı doğru bir ok gördüğünüzde ise tam tersini.
Böylece
özel
bir
bilgisayar
pişmanlığımızı Moskova
Dilbilimsel
gösteriyor. Programlama
Merkezi`nden Andrey Kenig ise, `Vicdan azabından kurtulmak için bazı fikirler bulmak gerekir. Sözgelimi, kişi ülkesi için bir şey yaptığını söyleyerek, yaptığı şeyden dolayı başkasının acı çektiğini düşünüp çekeceği vicdan azabından kurtulmayı tercih edebilir dese de insanın vicdanı doğruyla yanlışı her zaman ayırt edebiliyor ve asla yanlış olan bir konuda kendisine söylenen yalanları kabul etmiyor.. *
http://www.etutodasi.net/konu/vicdanbilimsel-olarak-kanitlandi.26637/
Psikomavi
3
Makale
VİCDANIN PSİKOLOJİK KÖKENİ Fatih UYUMAZ Psikolojik Danışman
Vicdan, kelime anlamı olarak “Kişiyi
etmektedir.
kendi davranışları hakkında bir yargıda
psikolojik boyutları ve bazı kuramcılar
bulunmaya
açısından nasıl görüldüğünü açıklamaya
iten,
kişinin
kendi
ahlak
Bu
yazımızda
vicdanın
değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden
çalışacağız.
yargılama yapmasını sağlayan güç olarak
Freud’un kişilik çözümlemesinde vicdan
tanımlanmaktadır.” Ahlak ise “Bir toplum
süperegoya karşılık gelen bir kavramdır. İd
içinde kişilerin uymak zorunda oldukları
ilkel isteklerin gerçekleşmesini dilerken
davranış biçimleri ve kuralları” ifade
süperego
etmektedir. Bu kapsamda değerlendirecek
büyükleri ve çevresiyle etkileşimi sonucu
olursak ahlak insanların toplumsal, dini ve
gelişen toplumsal yasakları ifade eder. Bu
seküler bağlamda iyi ve doğru olarak
yasakları içeren süper egonun bir kısmı
tanımladıkları
bilinçli bir kısmı bilinçdışıdır. Çünkü bazı
vicdan
bu
içselleştirilmiş
davranışlar
bütünüyken
doğrultuda ahlaki
sistemini
kişinin ifade
vicdanı
çocukluk
kuralları
döneminde
farkında
bireyin
olmadan
kazanmışızdır. Süper ego çocuğun nasıl bir
4
Psikomavi davranışın doğru ve hangi davranışın kimse olmak istediğini yansıtır. Bu analize
yanlış
göre birey olay ve durumlara göre doğru ve
istemişlerdir. Bu kuramcılar ilk çocukluk
yanlış yargısı geliştirmekte yalnız kaldığı
zamanlarında bir davranışın doğru veya
zaman da bile kendi kendinin gözcüsü
yanlış olarak değerlendirilmesinde verilen
olarak
davranışlar
maddi zarara bakıldığını gözlemlediler.
sergileyebilmektedir. Bildiğimiz gibi ego
Elbisesinde büyük leke bırakan küçük leke
burada sağlıklı dengeyi sağlayan
bir
bırakana görene olursa olsun daha suçludur
unsurdur. Bu dengede süper ego ağır
ve daha büyük ceza almalıdır. 8 yaşından
basarsa kişi yoğun suçluluk duyguları
sonraki dönemde ise çocuklar yavaş yavaş
yaşar. Vicdani olarak rahatsız, sürekli
niyetin önemini kavramaya ve ona göre
yanlış davranışlar içine girdiği ile ilgili
doğru
yoğun hisler yaşar. İd ağır basarsa tıpkı
başlarlar. Annesine hediye bir parça kağıt
antisosyal, sosyopatik, narsistik kişilik
el işi vermek için yanlışlıkla elbisesini
özelliği sergileyen bireylerde olduğu gibi
makasla kesen çocukla, sırf oyun oynamak
kontrolsüz, bencil davranışlar içine girer.
veya zarar vermek için elbisesini makasla
Freud vicdani gelişimin yaşamın ilk beş
kesen
altı
olmadığını düşünmeye başlarlar. Yaşın
ahlaki
yılında
Freud’dan
ve
vicdani
tamamlandığını
sonraki
diğer
söyler.
kuramcılar
olduğunu
ve
yanlış
çocuğun
büyümesiyle
söylemelerini
yargısını
aynı
koymaya
derecede
yetişkinlerin
kuralların
daha
olabileceği fikri davranışın altında yatan
açıklamaya
ve
koyduğu
Freud’un bu katı ve sınırlı anlayışını biraz yumuşatarak
kişiye
suçlu
duruma
bağlı
çalışmışlardır.
niyetin önemini ortaya çıkarmaktadır.
Bazı araştırmacılar da vicdanı toplumun ve
Kohlberg daha kapsamlı bir kuram ortaya
anne
atmıştır.
babanın
standartlarının
çocuk
Vicdani
gelişimi
üç
evreye
tarafından benimsenip iç kontrol sistemi
ayırmış ve her evrenin iki alt düzeyinin
haline gelmesi olarak ifade etmişlerdir.
olduğunu ifade etmiştir. Bireylerin hangi
Aile içi sağlıklı sevgi ve dengeli ilişkilerin
evrenin hangi düzeyinde olduğunu tespit
sağlıklı vicdanı beraberinde getireceğini
etmek için de çözümü olmayan sorular
söylemişlerdir.
sormuştur. Bu sorulara verilen cevaplar
Vicdan ve ahlak gelişimi konusunda
bizim hangi ahlaki gelişim düzeyinde
dünyada en kayda değer çalışmaları Piaget
olduğumuz hakkında bilgi vermektedir.
ve
Çocukları
Örnek olarak vermek gerekirse, “Ali bir
doğrudan gözlemleyerek ve karşılaştırmalı
itfaiyecidir. Bir gün işyerinde iken şehrin
Kohlberg
hikayeler
yapmıştır.
sunarak
çocuklardan
hangi
Psikomavi
5
bir ucunda büyük bir yangın olduğu ihbarı gelir. Tabi o sırada Ali’nin evinin ve ailesinin olduğu
diğer
tarafta
depremin
meydana
geldiği
haberi gelir. Ali bu durumda yangına gidip yangını mı söndürmeli yoksa evine gidip ailesini mi kurtarmalıdır?” bu soruya verdiğiniz yanıtı değerlendirmek için Kohlberg’in kuramını inceleyebilirsiniz.
6
Psikomavi Makale
VİCDANIN DİYALEKTİĞİ Şehriban UYUMAZ Psikolojik Danışman İnsanoğlunun kendini ancak vicdan azabında duyabiliyor, vicdan azabı ruhun bir nevi kanadıdır.
ve bu duygu kendine özel bir duygudur.
A. Hamdi Tanpınar
Vicdanın yapısında bulunan duyulara ve zekaya
ait
bulunduğu
çok ve
karmaşık ahlak
unsurların
hükümlerimizin
bunlardan başka toplumun etkisi altında meydana bunlardan
geldiğini
biliyoruz.
Acaba
hangisi
vicdanın
emel
unsurudur. Bu sorunun cevaplanmasında ortaya farklı görüşler ortaya çıkmaktadır. Birincisi vicdanın hareketinde duyguların baskın rol oynadığı halkın bağlandığı görüştür. Bu görüş ahlakçı filozoflardan Rousseau
ortaya koymak değil duygular yaratmaktır
tarafından
benimsenmiştir.
Rousseau’ya göre vicdanın işi hükümle
Bunun tam karşısında akılcı görüş vardır ve bunun en keskin savunucusu Kant’tır. O’na göre vicdan davranışlarımızı idare eden akıldan başka bir şey değildir. Üçüncü görüş ise sosyolojik bakış vicdanı insanın
ruhunda
toplum
vicdanının
yansıması halinde ele almaktadır. Toparlamak gerekirse vicdanın yapısında duyguların büyük rolü bulunmakla beraber bu duygular aklın kontrolü altındadır. Vicdanı harekete geçiren duygularsa ona olaylar karşısında hüküm verdiren akıldır. Bu
iki
güç
birbirini
tamamlar.
Psikomavi
7 geldiğini ileri sürenler onun değerinin mutlak olmadığını topluma ve zamana göre değişebildiğini söyler. Vicdanın değeri üzerindeki karşıt görüşleri şöyle birleştirebiliriz. Pratik kılavuz olarak vicdan hiçbir zaman yanıltmaz. Yani ona dosdoğru
uyduğumuz
onun
içimizden
gelen sesini iyi dinlemesini bildiğimiz zaman vicdan bizi hep iyiliğe götürür, kötülükten uzaklaştırır. Ancak teoride yani Diğer bir sorunumuz ise vicdanın doğuşu ve değeri ile ilgilidir. Vicdanın doğuşunun açıklanmasında yine karşıt görüşler ortaya konmuştur.
Doğuştancılar
insanın ahlak
(inneiste)
ilkelerine sahip olarak
dünyaya geldiğini söylerler. Halkın inancı bu yönde olduğu gibi ahlakçı filozoflardan Çiçeron, Descartes, Rousseau ve Kant bu görüşü savunur. Bunun tam karşısında vicdanın doğuştan bulunmadığını sonradan yapılan deneylerle ve eğitimle insana
hangi
tür
davranışın
iyi
olduğunun
bilinmesinde bizi yanıltabilir. Bu yanılma ahlakın
genel
olan
ilkelerinin
bulunmasında değil de bu ilkenin özel hallere
uygulanmasında
görülmektedir.
Mesela adaletin iyi olduğunu her vicdan bilir. Ancak çeşitli alanlarda ödevini yaparken ne türlü davranışlarının adalete uygun
olacağını
belirtmekte
vicdan
yetersiz olabilir bunu belli etmek aklın işidir.
aşılandığını ileri süren ampiristleri görürüz. Bunların
içinde
her
bireyin
kendi
denemeleriyle vicdan yapısını elde ettiğini söyleyenler bulunduğu gibi evrimciler tarafından
vicdanın
cins
tarafından
kazanıldığını söyleyenler de vardır. Vicdan bizi her zaman doğru yola götürür mü? Mutlaka iyiliğe mi götürür yanıltır mı? Bu soruların cevabı ise vicdanın değerinin
araştırılmasıdır.
Vicdanın
doğuştan varlığını tanıyanlara göre o bizi hiç yanıltmaz, daima iyiliğe götürür, ancak onun
sesini
iyi
dinlemek
lazımdır.
Vicdanın sonradan deneylerle meydana
Üç şey bizi ölene kadar bırakmaz. Vicdanımız, çocukluğumuz ve annemizin yüzü. İ. Tenekeci
8
Psikomavi
Makale
ÇOCUKLARDA VİCDAN GELİŞİMİ Rahime ÜNAL ÇETİNKAYA Rehber Öğretmen Vicdan
gelişimi
bebeklikten
başlayıp
merhametle davranmayı gerekli kılar. Eğer
aslında tüm yaşam boyunca süren bir
çocuk bu üç kesimden birine göstermiş
süreçtir. Vicdan bazen doğru ve yanlışı
olduğu davranışlarda empati yeteneğinden
ayırt
yoksun, acımasız davranışlar varsa bu
edebilmektir,
bazen
kendini
karşısındakinin yerine koyabilmedir, bazen
çocuğun
de
olduğunu söyleyebiliriz.
yapılan
davranışın
sorumluluğunu
vicdani
gelişiminin
duymaktır…
Çocuklardaki
Vicdani gelişim özellikle çocuğun soyut
gelişiminin ilk ve temel şartı anne babanın
düşünmeye başladığı altı yaştan itibaren
taşıdığı vicdan değerleridir. Ebeveynlerin
hız kazanmaya başlar ve çocuk on, on bir
vicdani
yaşına geldiğinde büyük ölçüde çocuğun
vicdanlarının tohumudur. Çocuklar anne
davranışlarında
babalarının
kendisini
hissettirir.
vicdan
yetersiz
değerleri
birer
duygusunun
çocukların
yankısı
oluğu
için
Çocukların vicdan gelişiminin düzeyini
çocuklar
ölçmek
davranışlarını değil vicdanlarını da örnek
için,
çocuğun
yaptığı
ebeveynlerin
kendi
davranışlarında kendisine, anne babasına
alırlar.
ve yakın çevresine zarar verip vermediğine
itibaren karşı karşıya kaldığı anne ve
bakmak
gerekir.
Sağlıklı
bir
babasının davranışlarından ve
gelişimi
bu
kesime
şefkatli
üç
vicdan ve
Çocuk
bebeklik
sadece
döneminden
Psikomavi
9
konuşmalarından kendi içindeki vicdan
Anne babanın çocuğun vicdani gelişimi
çekirdeğini geliştirmeye başlar.
için yapması gereken ilk davranışlardan
Çocuğun vicdani gelişiminin sağlanması
birisi de çocuğa hesap verebilme yetisinin
hiç de basite alınacak ve ihmal edilecek bir
kazandırılması
husus olmadığı halde bu dönemde anne
davranışların
babanın ilgisizliği çocuğun ahlaki gelişimi
ancak hesap duygusu gelişirse sağlıklıdır.
adına büyük kayıplara sebep olduğu gibi
Vicdan gelişiminin asıl hedefi kimsenin
bu boşluğun televizyon, internet ve kötü
kendisini görmediği bir yerde bile yapmış
arkadaş çevresi tarafından kontrolsüz,
olduğu
yıkıcı yayın ve davranışlarla doldurulması
taşıyabilme olmalıdır. Hesap verebilme
da tam anlamıyla bir faciadır. Tamamen
yetisine sahip olmak sorumluluk bilinci
teknolojinin insafına kalmış olan çocuklar
kazanmakla
en önemli manevi gereksinimlerden uzak
sorumluluk duygusu taşıma ve vicdan
bir süreçte gelişim göstermektedir.
sahibi olma arasında olumlu bir ilişki söz
Vicdan
eğitiminin
en
önemli
olmalıdır. sorumluluğunu
davranışın
Yaptığı alabilme
sorumluluğunu
mümkündür.
İnsanlarda
konusudur.
aşamalarından biri çocuğun kendi içine
Vicdan gelişimini zayıflatan en önemli
doğru derinleşebilmesi için uygun zemin
ebeveyn hatalarından birisi evin içerisinde
oluşturulmasıdır. Bu zemin için en önemli
çocuğa herhangi bir sınır çizilmemesidir.
unsur ise anne babanın zamanının geniş
Haddini bilmeyen kendi sınırının nerede
olmasıdır. Dar zamana sıkıştırılmış şekilde
başladığını ve nerede bittiğini ölçemeyen
anne babalık yapmaya çalışmak çocuk
anne babasından ister doğru ister yanlış
ruhu açısından rahatsızlık verici ve onur
olsun koşulsuz sevgi ve saygı gören evin
kırıcıdır.
tek hakimi olan çocuklarda vicdan gelişimi
İşte
günümüz
toplumunda
vicdansız insanların varlığının bir numaralı sebebi olarak anne ile çocuk arasında bebeklikte
kurulması
gereken
duygu
alışverişinin olmaması yatmaktadır. Anne sevgisi ve ilgisinden yoksun kalmış bir vicdanın eğitilmesi, sevgi ve şefkat ile gelişen vicdanın eğitilmesinden çok daha zordur.
Sadece anne babanın geniş
zamanının olması vicdan eğitimi için yeterli değildir. Anne baba yeterince geniş zamanda çocukları ile iletişim kuruyor olsalar da, empati yoksunluğu taşıyorlarsa, vicdan eğitimi yine sekteye uğrar.
neredeyse hiç oluşmayacaktır.
10
Psikomavi Vicdan doğruyu ve yanlışı tartan bir
cömertlik şefkat merhamet vb. birçok
terazidir. Bu terazinin hassas bir şekilde
erdem de hak ettiği değere ulaşabilir.
ölçüm yapabilmesi için öncelikle doğru ve yanlışın ne olduğunu bilmesi gerekir.
KAYNAKÇA:
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu çocuğa
1. GÜNEŞ Adem, Annelik Sanatı, Nesil
öğretecek kişi anne babadır. Çocuğun
Yayınları, Mart, 2014, İstanbul
doğrunun
olduğunu
2. GÜNEŞ Adem, Çocuk Terbiyesinde
öğrenebilmesi anne babanın net tavırlar
Doğru Bilinen Yanlışlar, Nesil Yayınları,
sergilemesine bağlıdır.
Ocak, 2014, İstanbul
ve
yanlışın
ne
3. GÜNEŞ Adem, Çocuk eğitiminde Anne babanın birbirlerine ve aile üyelerine
Pozitif
karşı sevgi dolu, saygılı ve anlayışlı olması
Mayıs, 2013, İstanbul
çocuklarda vicdan ve merhamet duygusunu geliştirir.
İnsanı
insan
yapan
bütün
özellikler merhamet ve vicdan duygusunun iyi gelişmesiyle güçlenir. Bu da anne babanın çocuğuna vereceği bakım ile başlar.
Çocuğun
temel
ihtiyaçlarının
karşılanması anne ve babasıyla sevgiye dayanan bir iletişim içinde olması ve zararlı merhamet
alışkanlıklardan ve
vicdan
korunması duygusunun
hassasiyetini sağlar. Vicdan gelişimi insan ve toplum hayatı için bu denli önemli iken anne ve baba tarafından henüz anlaşılabilen bir olgu halini almamıştır. Vicdan sahibi olmak bütün ahlaki erdemlere taban oluşturmak olduğu gibi toplumun bir arada huzurla hayat sürebilmesi için gerekli olan en önemli bir arada bulunabilme vasıtasıdır. Vicdan ulaştığında
gelişimi insanın
yeterli ruhunda
olgunluğa doğruluk
İletişim,
Etkileşim
Yayınları,
Psikomavi
11
Serbest Çağrışım
Serbest çağrışım psikanalizin en önemli tekniklerindendir. Danışana herhangi bir konu hakkında aklına gelenleri baskı uygulamadan serbestçe aktarması söylenir. Söylenen şeyler bilinçaltının bir yansıması olarak kabul edilir. Bu sayımızda “Vicdan” ile ilgili serbest çağrışımlarımızı aktarıyoruz. Her renk bir kişiye ait çağrışımları betimlemektedir.
MAVİ
Sonucun Gerçekliği
Dürüstlük
İçeride Kurulan Mahkeme
İç Huzuru Ahlak
YEŞİL
Süper ego
Masumiyet
Yetişkin benlik
Merhamet İnsanın Özü
PEMBE
İç Muhasebe
Adalet
Sadakat
Terazi
Adil Davranma
Suç ve Ceza Raskolnikov KAHVERENGİ MOR
Olumlu Ses
Annem
İyiye Yakın Olan Köprü
Suriyeli Çocuklar
Annelik
Engelli Çocuk
İyilik Yapma
TURUNCU KIRMIZI
En rahat Yastık
İç Ses
Hakim
Doğruluğu Net
İç Fren
En Büyük Huzur
12
Psikomavi Deneme SUÇ VE CEZA ARASINDA VİCDAN TERAZİSİ RASKOLNİKOV Hilal AKIN Türk Dili ve Edebiyatı Öğrencisi
Önce Eser Bağlamında Yazar
insanımıza ait gerçekleri görebildiğimiz söylenebilir mi? Dostoyevski'ye ilham veren zabıta vakası şuymuş: Bir üniversite öğrencisi tefeci bir kadını öldürmüş, sonra yakalanıp tutuklanmış. Suç ve Ceza romanı, bu kadar basit bir vakıadan kaynaklanmıştır. Ancak o romanda, Dostoyevski, suça ve cezaya ait, sonradan kriminologların araştırmalarına konu olan pek çok kuramı dile getirmiş, romanın kahramanın Raskolnikov'un kişiliğinde belli bir cani tipini sergilemiş, Freud'dan önce bilinçaltını kurcalamaya başlamış, dahası eserleriyle Freud'dan, kriminolog Ferri'ye, filozof Bergson'a, yirminci yüzyılın belli başlı bütün yazarlarına ilham vermiş, kaynaklık etmiştir." Başka bir açıdan bakalım ve "Dostoyevski ne zaman okunur?" sorusuna yanıt arayalım bir de. Hermann Hesse'i dinliyoruz: "Ancak tükenmişsek, artık acı çekme kabiliyetimizin sonuna değin acı çekmişsek ve yaşamın bütününü kor gibi yakan tek bir yara olarak hissediyorsak, eğer çaresizlik soluyorsak ve umutsuzluğun ölümlerini ölmüşsek, işte o zaman okumalıyız Dostoyevski'yi.
'Suç ve Ceza', Dostoyevski'nin 1866'da (45 yaşında) yayınlanan ustalık eseridir. Tahlil kısmına geçmeden önce Dostoyevski'yi ve bu romanı tanımaya çalışalım. Rasim Özdenören, "Dostoyevski'nin İlhamı" isimli yazısında şunları söylüyor: "Dostoyevski'nin yapabildiğini, yapabilmek için, onunki kadar nüfuzlu bir göze sahip olmak gerekir. Söylendiğine göre, o, suç ve ceza romanının konusunu basit bir gazete haberinden ilham almıştı. Her gün hepimiz, gazetelerde buna benzer nice haberlere rastlıyor, belki de adi zabıta haberlerinden sayarak okuma gereğini bile duymuyoruz; okusak bile o vakanın arkasında yatan, toplumumuza ve
Ancak tükenmişlikten ötürü yapayalnız kalmışsak ve yaşama, felce uğramışçasına bakıyorsak, o yaşamı artık vahşî, güzel acımasızlığıyla kavrayamıyorsak ve ondan artık hiçbir şey almak istemiyorsak, işte o zaman bu korkunç ve gizemli yazarın müziğine açığız demektir... Ancak o zaman onun korkutucu ve çoğu zaman da cehennemden farksız dünyasının olağanüstü anlamını yaşayabiliriz."
Psikomavi Bir İnsan Bir Hayat Vicdan
13 Bir Prensip:
Suç ve Ceza’nın baş karakteri Raskolnikov, Cahit Zarifoğlu’nun bir şiirinde "Raskolnikov müthiş bir Allah ağrısı çekmektedir" dediği kişiden bahsetmek istiyorum. Zarifoğlu, şiirin daha sonraki basımlarında bu ağrıyı iman ağrısı olarak değiştirse de aynı kapıya çıktığı görülür. Cahit zarifoğlu’nun bu şiirinden hareketle Raskolnikov’un vicdani duygu ve değerlerine bakmak istiyorum.. Vicdan yüreğimizde duran görünmeyen keskin eldir. Vicdan insanın kendiyle mahkemeye çıkmasıdır. Peki Raskolnikov da çıkmış mıdır? Evet çıkmıştır fazlasıyla canıyla çıkmıştır. Kahramanımız, kafasında kurduğu mahkemede kendini savunurken aynen şöyle söylemektedir: "Bir insanı öldürmedim ben, bir prensibi öldürdüm." Bu prensib, tanrının herkese bahşettiği yaşama hakkıdır. Doğanın kanunu da diyebiliriz buna. Deyim yerindeyse, kahramanımız kendi zihin dünyasında kanaat önderliğine (ve de kanun koyuculuğa) soyunmuş, doğaya, devlete ve yasalara başkaldırmıştır. İşte bu yüzden asıl mesele, Tanrı ile arasında cereyan etmektedir. Çünkü Raskolnikov (her ne kadar polis memuru Petroviç'in sorusuna cevaben Tanrıya inandığını söylese de) içindeki Tanrı'nın (Tanrı inancının)
varlığını, onun adaletini sorgulamaktadır. Nitekim, Sonya ile aralarında geçen konuşmanın bir yerinde, Raskolnikov iyice zorlar Sonya'yı ve onun, "Hayır, hayır böyle bir şey olamaz. Bu kadar iğrenç bir şeye Allah razı olamaz." (Sonya'yı böyle bir feryada zorlayan acı, kızkardeşi Poleçka'nın da kendisi gibi bir akıbetle karşılaşma ihtimalidir) feryadına Raskolnikov, gülerek; "Belki de hiç Allah yoktur." der. Sonya susar ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Raskolnikov iman ağrısını çekme sebebi vicdanı ve inançsızlığıdır. İki çelişkili kavram var inançsızlık ve vicdan. Dostoyevski bu eserinde bence özellikle bunu vermek istemiştir. İman olmadan vicdanlı olabilmeyi. Ancak iman veya inanç olursa vicdan ne kadar kuvvetli bu tartışmaya açık bir sonuç verir. Burada yinede Raskolnikov bir kısma kadar inançlı bir insandır ağrısının bu kadar şiddetli olmasının sebebi de belki budur.
Bu, yeryüzünde yaşayan hemen her insanın (içte veya dışta) yaşadığı (ve iman durumuna göre bir cevap verdiği) bir muhasebedir. Raskolnikov'un farkı belki de, yaşanan kötülükleri ve çaresiz insanların sefaletini yine inancını kaybeden insanlara veya artık uygulanmayan kanunlara değil de Tanrı'ya ve onun düzenine atfetmesidir. Stefan Zweig'in Dostoyevski biyografisinden yola çıkarak söylersek, aslında Dostoyevski, "Tanrıyı en fazla inkâr ettiği anda insanlara kiliseyi ve Tanrıya inanmayı tavsiye etmiştir. Zira bu sorguyu bizzat yaşayan Dostoyevski'nin kendisidir." Tanrıyla (onun düzeniyle) baş etmeye, onu (ve iradesini) yenmeye, haksız çıkarmaya çalışmakta, fakat yenemeyeceğini gördüğü için de, özellikle 'Yeraltından Notlar'dan sonraki romanlarında, ideal ve mutlu bir insan tablosu olarak Tanrı'ya inanan tipleri göstermektedir.
14
Psikomavi
İnsan Masum Değildir…
Bize göre, burada Raskolnikov'un durduğu yer çok önemlidir. Burası öyle bir noktadır ki, insan ruhunun derinliklerinde varolan yasak bölgenin sınırında (insanın bittiği Tanrının başladığı yerde) durmaktadır Raskolnikov. Meselâ kahramanımız, parasız, fakir bir insan olduğu halde Sonya'nın annesi, (Marmeladov'un karısı) Katherina İvanovna'ya cenaze masrafı için cebindeki bütün parayı vermiştir vermesine, fakat daha sonra düşününce bunun bir aptallık olduğunu da kendi içinde itiraf etmiş, hatta kendine yine kızmıştır. "İnsanın böyle bir yardım yapmaya hakkı var mıdır?" Öyle ya, zaten yardıma muhtaç bir insanın yardım etmesi ve cebini boşaltmasını akıl, aptallık olarak görür. (Ki Lujin, yani Sonya'nın evlenmeye razı olduğu adam, bu olayı görmüş ve Raskolnikov'un dengesiz ve hasta olduğuna kanaat getirmiştir). Bu konuyla ilgili kızkardeşi Dunya'nın, yukarıdaki soruya evet, cevabı vermesi Raskolnikov'u öyle şaşırtır ki aynen şöyle der: : "Sonunda öyle ileri gideceksin ki Dunya, o çizgiyi aşmazsan mutsuz olacaksın, aşarsan belki daha mutsuz..." İşte burası, akıl ile vahyin tam orta noktasıdır. Bir insana böyle bir yardımı
ancak din yaptırabilir ve Dunya dindar bir kızdır. Raskolnikov'un niye cinayeti işlediğini, Sonya'ya yaptığı kendi itirafından dinleyelim: "Akla, vicdana danışmadan kendim için, sadece kendim için öldürmek istedim.... Anneme yardım etmek için öldürmedim. Boş laf! Maddî imkânlara ve iktidara sahip olmak, insanlığa hizmet etmek için de öldürmedim. Laf! Ben düpedüz öldürdüm, kendim için öldürdüm." Fakat öldürülen kişi aslında kocakarı değil, Raskolnikov'un kişiliğidir. İnsanlığını, masumiyetini yitirmiştir Raskolnikov ve bunun farkındadır: "Sanki ben o mendebur kocakarıyı mı öldürdüm? Ben kendimi öldürdüm, kocakarıyı değil!.. Böylece ebedî olarak kendimi mahvettim... Kocakarıya gelince, onu ben değil, şeytan öldürdü." Hatırlatalım, Raskolnikov, kocakarıyı öldürdüğü için asla pişman olmamıştır. Gidip teslim olduğu zaman bile kocakarının bir bit veya bir örümcek olduğu kanaatinden vazgeçmemiştir. Duyduğu ıstırap, toplumsal düzene ve yasalara karşı değildir yani. Ona suçunu itiraf ettiren şey, "Bütün idealist çabalar, dönüp dolaşıp Tanrıya varmak zorundadır." gerçeğidir. Gerçi bu cümlenin, Dostoyevski'nin sonraki eserlerinde yaptığı bir tespit olduğunu söyleyelim. Bu bağlamda, son aşamada Raskolnikov, suçunu itiraf etmeye gitmeden önce, Sonya'dan iki tane haç alır ve önce Tanrı'nın huzurunda ıstavroz çıkarır, tevbe edip arınır. Boynuna taktığı haç, onun acıyı kabullendiğinin göstergesidir ki, o da Sonya'ya böyle söyler. "Bu, benim acıyı yüklenişimin sembolüdür."
Psikomavi
15 etmesi gerekirdi. Ama onun yapamadığı
Cinayet mi? Ne Cinayeti?
şey, işte bu gözü karalık, bu büyük insanlarda varolan cesareti göstermekti. "Onu bilhassa küçülten şey, Raskolnikov çapında bir adamın, kör talihin rastgele bir kararı ile böyle budalaca, böyle ümitsizce, böyle körü körüne ve silik bir biçimde mahvolması
ve
biraz
olsun
huzura
kavuşmak istiyorsa böyle (saçma) bir karara boyun eğmesi, ona kendini teslim etmesi idi." Madem ki durum böyledir, o halde soralım: Peki bir Napoleon veya Buraya kadar özetleyelim: Raskolnikov
Newton, Sezar veya Neron, tarihin akışını
bir cinayet işlemiştir. Fakat kocakarıyı
nasıl değiştirmiştir? Tanrıyı hayatlarından
öldürdüğü için asla pişman değildir ve
silerek mi, yahut taştan daha sert bir yürek
Sibirya'ya gittikten sonra dahi pişman
taşıdıkları için mi? Onları başarılı kılan
olmamıştır. Hatta bütün bunlara rağmen
şey, gözünü kırpmadan bir şehri yerle bir
hâlâ kocakarıdan ve alelâde insanlardan
ettiren şey, Tanrı tanımaz, dolayısıyla
nefret etmektedir. Asıl gidip teslim olduğu
toplumsal düzen, sosyal hayatın kuralları
ve aptal kanunlara kendini teslim ettiği için
gibi konulara aldırış etmiyor oluşları
pişmandır. Eğer açlıktan cinayet işlemiş
mıdır? Dostoyevski bu sorunun cevabını
olsaydı, pişman olabilirdi ve bunu kendisi
daha sonraki romanlarına bırakıyor. Suç ve
de
Ceza'nın sonunda, Raskolnikov'un içindeki
biliyordu.
Bu
yüzden
kürek
mahkumiyetinde ona yeni çileler çektiren
uhde
bir şey daha vardı ki, o da kendisini yine
düzelmemiş, içindeki acıya son verebilmek
de suçlu görmüyor oluşuydu. "Ah, kendi
için pişman olmayı bile dilemiş, ne ki
kendisini
kadar
öfkesi henüz dinmemiştir: "Bari kader ona
mutlu olacaktı! O vakit her şeye, utanç ve
pişmanlığı olsun çok görmeseydi." Bu
yüz karasına bile katlanabilecekti." diyen
yüzden çile henüz tamam değildir. "İşte
Dostoyevski, Raskolnikov'u hâlâ topluma,
onun bu işte kendisine yüklediği biricik
devlete ve yasalara hatta Tanrıya karşı
suç; sonuna kadar dayanamayıp teslim
savunmaktadır. Onun tek suçu; cesaret
oluşu idi."
suçlandırabilseydi
ne
gösterememektir. Kocakarıyı öldürdükten sonra, bunun üzerinde hiç düşünmeden, tıpkı bir Napolyon gibi yoluna devam
bitmemiş,
kaderle
arası
henüz
16
Psikomavi "Kanunlar
Örümcek
Ağlarına
aşağı olmasaydı" demesi, nihayet Tanrı olmak
Benzerler"
için
Tanrıyı
yetmeyeceğini
inkâr
anlamış
etmenin
olmasındandır.
Hemen burada Dostoyevski'nin "Bütün ideal
çabalar
dönüp
dolaşıp
Tanrıya
varmak zorundadır" sözünü hatırlayalım. İnsan, kabul etse de etmese de sınırlı ve de kusurludur.
Zaafiyetleri
vardır
ve
bunlardan kurtulması için normal insanın dışına çıkması gerekir. Ki, Raskolnikov bunu denemiş ve başaramamış bir insandır. Ve onun, Tanrı'nın gücüne teslim olması onu kabul ettiği, tasdiklediği anlamına gelmez.
O,
içinde
sonsuza
kadar
hissedeceği bir huzurun peşindedir ve vazgeçmeye de niyetli değildir. Yani henüz İnsan vazgeçer mi? Hayır, vazgeçmez.
Tanrıyla barışmamış, sadece ona yenik
Neden? Çünkü insanın (aslında nefsinin)
düşmüştür.
hür olmak isteği ancak ölümü tatmakla son
karşısında boyun eğmeyen ve ona teslim
erer ve dünyadaki varlığı sürdükçe daima
olmayan hiç kimseyi hiçbir zaman kendi
bunun için (hür olmak için) duvarı
fikrinden caydıramazsınız. Sadece onu
zorlamaya isteklidir. Bir insanın zinadan
erteler ve güçlenip geri gelmek için savaş
sakınması, karşılığında alacağı beşerî bir
alanından çekilir. Çünkü Romalı filozof
cezadan (ki bu ceza hapis, sürgün, toplum
haklıdır:
tarafından dışlanma bile olsa) dolayı değil,
benzerler; küçük sinekler yakalanır, büyük
Tanrı tarafından dışlanmak, cehennemde
sinekler ağı delip geçerler." Nitekim
yanmak ve ebedî saadetten mahrum olmak
Raskolnikov,
korkusundandır.
Allah
kendimi öldürdüm" demiştir. Ve yeniden
durdurabilir ki, bir dine ve öte dünya
dirilinceye (büyük sineklerden oluncaya
inancına sahip toplumlarda aile kavramının
değin)
kutsallığının
oranının
raskolnikov ölünce vicdanı da ölmüş
düşüklüğünün nedeni budur. Zira insan
müdür? Romanın sonunda, Tanrı ile insan
beşeriyet
arasındaki
İnsanı
ve
perdesini
ancak
zina
yırtmadıkça
asla
Dolayısıyla Tanrının gücü
"Kanunlar, örümcek ağlarına
"Ben
beklemesi
kocakarıyı
gerekecektir.
mücadele
sona
değil,
Peki
ermemiş,
Tanrı'dan kurtulamaz. Nietsche'nin "İnsan
Dostoyevski, Tanrı ile buluşmayı sonraki
pekâlâ Tanrılık iddia edebilirdi, belden
eserlerine bırakmıştır.
Psikomavi
17
Makale
TRAVMA SONRASI VİCDANİ ÖRSELENME Özgür TÖNBÜL Psikolojik Danışman/Aile Danışmanı
Travma, tıp dilinde yaralanma anlamına
yaşamasına neden olur. Travmatik olaylar
gelmektedir.
ise
aynı zamanda kişilerin önceki şemalarının
örselenmesidir.
ve dünyanın güvenilir bir yer olduğuna
Travma, kişinin yaşamında birdenbire
dair temel varsayımlarının yıkılmasına
karşılaştığı,
neden olabilir.
ruhun
Psikolojideki
yaralanması
korkutucu,
ölümlü
sonucunda
yaşadığı
ruhsal
Travma,
dengeyi
sarsan,
Ruhsal travmalar iki şekilde oluşur.
güçsüzleştiren, zihni olumsuz imgeler ve
Birincisi doğal kaynaklı, ikincisi insan
yaşantılarla
kaynaklıdır. Doğal kaynaklı travmalar;
olaylar durumdur.
yıkıcı,
ve
anlamı
yükleyen
ve
tüm
buna
benzeyen süreçler nedeniyle intikam ve
deprem,
sel,
heyelan,
kendinden nefret etme, suçluluk ve utanç
olaylardan
gibi olumsuz duyguları harekete geçiren
yaşantılardır. İnsan kaynaklı travmalar;
oldukça karmaşık bir olgudur.
savaş, işkence, çatışma, trafik kazası,
kaynaklı
yangın
gibi
travmatik
taciz, tecavüz, yas süreci gibi olaylardan Travmatik yaşantı, kişinin psikolojik iyilik
kaynaklı
travmatik
halini, sosyal güvenliğini tehdit ederek
Travmatik
yaşantının
kişinin kendini engellenmiş hissetmesine,
kaynaklı travmalarda daha fazladır.
yetersizlik
ve
çaresizlik
duyguları
yaşantılardır. şiddeti
insan
18
Psikomavi
Psikodinamik
açıdan
travma,
ve
depresif
duygu
durum
çözümlenmemiş iç çatışmayı harekete
Yaşadıklarından
geçirme
örselenmeler yaşar. Vicdani örselenme ile
varsayımına
dayanmaktadır.
kişi
kimseye
düzeneklerini aşarak ağır, acı verici şekilde
tedirgin bakışları vardır, geleceğe dair
yaşandığını,
yetersiz
umutsuzdur, karamsardır, sosyal destek
kaldığını, egonun bununla baş etme gücü
göremediğinde aileye, devlete ve Tanrı’ya
kalmadığını
Önce
ait düşünceleri yıkılır, sorgulamaları artar.
disosiyasyon düzeneği kullanılarak bu
Vicdani olarak yıpratıldığı için baş etme
yaşantılar bilinçli alandan ve yaşantı/duygu
mekanizmalarını kullanır, ancak bu şekilde
bütünlüğünden
bilinçdışına
travmanın
edilemeyen
Disosiyatif
ileri
sürmektedir.
ayrıştırılıp
yerleştirilmektedir. çatışmalar
Baş
karşısında
çekilme/kaçınma
başlamakta ve birey yalnızlık, çaresizlik
duyamaz,
vicdani
Freud, şiddetli travmaların tüm savunma
represyonun
güven
sonra
hakimdir.
etkisini
üst
ve
hafifletecektir.
belirtiler
örselenmenin
korkak
en
çok
düzeyde
vicdani olduğu
vakalarda ortaya çıkmaktadır.
yaşamaktadır. Vicdani örselenme kişinin ancak sosyal Travma mağdurları ilk olarak yaşadıkları
destek gördüğü ve ikincil yaralanmaların
olayın
olmadığı
şokundadırlar.
Bu
şok
onları
durumlarda
yavaş
yavaş
inanılmaz derecede derealize düzeyine
düzelmeye başlar. İkincil yaralanmalar,
çekebilmektedir. Korku ve tedirginlik üst
travmatik yaşantının (birincil yaralanma
düzeydedir. Bilişsel süreçlerde hep aynı
travmatik yaşantıdır) sonrasında, kişinin
olayın tekrar edebileceği olumsuz inancı
çevresindeki kişiler tarafından travma ile
tekrar
Emniyet,
ilgili olarak eleştirilmesi, bu konuda kişiye
öngörülebilirlik ve güven kalmamıştır.
inanılmaması, onunla dalga geçilmesi,
Bütün mağdurlar başlarına kötü şeyler
ailenin desteğini ve güvenini geri çekmesi
gelebileceğini, incinmezliğin bir yanılsama
vb. şekillerde oluşur. İkincil yaralanmalar,
olduğunu
kişinin kendisini çevresinden daha çok
etmektedir.
fark
ederler.
Travma
mağdurlarında bu süreçten sonra suçluluk
geriye çekmesine,
ve utanç duyguları harekete geçer. “Neden
neden olabilir. İkincil yaralanmalar kişinin
benim
vicdani örselenmesine daha çok neden
başıma
geldi?”,
“niye
ben
seçildim?” soruları gibi sürekli kendini suçlama
davranışları
görülür.
Hayatı
sorgulamayla birlikte, dünyaya, çevresine ve kendine ait şemaları tek tek yıkılmaya başlar. Bu şemalarda hep olumsuz düşünce
olabilir.
iletişimi kesmesine
Psikomavi
19
Vicdani
örselenmeyi
davranışlardan diğeri
önleyici
olduğu
sosyal destektir.
yaşadıklarını Travma
paylaşmasını
sonrasında
sağlar -
sağlamaktır.
yaşanan
gelişebilecek
yeni şemalarının esnekleşmesini
Travmanın uzun dönem etkilerini azaltmak için yapılacak ilk iş bir uzman ile kişinin
biçiminde
Kişiyi
beklenmedik
ikincil
yaralanmalardan korur
ortamın
destekleyici olup olmaması, bireyin yardım
Yaşadığımız ülke travmatik yaşantılara
ağı ve destek kaynakları ve bireyin bu
açık bir ülkedir. Deprem, savaş çatışma,
destek
yararlanıp
kadına şiddet, taciz ve tecavüz gibi birçok
örselenmenin
olay ülkemizde her gün farklı bir biçimde
boyutlarını belirler. Vicdani örselenme,
yaşanmaktadır. Yaşanan bu olaylar direk
kişinin
komorbidite
maruz kalanlar gibi tanık olanları da
rahatsızlıkların etkilerini artıran bir şema
etkilemektedir. Travma sarmal bir döngü
biçimidir. Vicdani örselenmede sosyal
şeklinde etrafında kim varsa kişiyi içine
destek bu rahatsızlıkların kronikleşmesini
çeker ve etkiler. Bu yüzden travma
önleyen bir olgudur. Bu yüzden sosyal
mağdurları ile empati kurabilmek, sosyal
destek;
destek
kaynaklarından
yararlanamaması
-
vicdani
TSSB
Kişiye
ve
sevildiğini
göstermenin,
sevgi ve empatinin önemli bir ifadesidir -
Kontrol
kaybının
yol
açtığı
çaresizlik ve yetersizlik duygularını ortadan kaldıran veya nötralize eden önemli bir etkendir -
Mağdurun ilgili
travmatik
olarak
yaşantıyla
kendini
ifade
edebilmesini, en azından travmatik yaşantıyı paylaşmasını sağlar -
Bireyin travma sonrasında yetersiz ve
uygunsuz
tepki
konusundaki
verdiği
düşüncelerini
değiştirmeyi sağlar -
Sosyal destek ve paylaşma bireyin dış
dünyanın
tehlikelerle
dolu
sunmak
en
azından
örselenmelerini en aza indirecektir.
vicdani
20
Psikomavi Makale
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU VE VİCDAN YASEMİN ÖZÇELİK PSİKOLOJİK DANIŞMAN
Bozukluklar,
yanlışlıklar,
fazlalıklar biz hepsiyle varız ama hepsinde
arasında “psikopat” olarak adlandırılan kişilerdir.
bir şeyler eksik… Psikopatlar yanlışı-doğruyu, iyiyiProf. Dr. Ahmet Verimli kişilik
kötüyü ayıracak yetilerini yitirmişlerdir bu
bir
içerisinde
kişilerin yargı değerlerinde eksiklikler
duygusal, düşünsel, davranışsal olarak
vardır. Toplum içinde onaylanmayan yalan
gösterdiği özelliklerin tümüyle karakterize
söyleme, yasaları çiğneme, diğer insanlara
olduğu yanlarıdır. Kişilik bozukluğu için
fiziksel
ise
için;
kişinin
bir
gün
ya
da
sözel
zarar
verme,
kişilik
özellikleri
esneklik
uyuşturucu veya alkol ya da her ikisini
gösterdiğinde,
çevresel
uyumu
birden kullanma, kişi haklarını çiğneme
bozulduğunda, bir işlev bozukluğuna ve
gibi
öznel rahatsızlığa sebep olduğunda ortaya
davranışların
çılan durumdur demiştir.
olmazlar.
Antisosyal kişilik bozukluğu ise bireyin on beş yaşından beri devam ettirdiği başkalarının haklarını hiçe sayma şeklinde gelişen kişilik bozukluğudur. Halk
davranışlar
sergilerler
sonuçlarından
ve
bu
rahatsız
Psikomavi
21
Antisosyal kişilik bozukluğu olan
sorumluluklarını kabul etmezler. Zaten
insanlarda ayrıca üst düzeyde bencillik de
davranışlarını
vardır. Öncelik her zaman onlarındır ve her
yapmazlar. Anlık dürtülerini doyurmaktır
konuda
sadece önemli olan ve bu ihtiyacı nasıl
ilgilenilmesi
getirilmesi
ya
gereken
da
istekler
yerine onların
sonuçlarını
karşılandığını
düşünerek
umursamazlar.
Suçluluk
ihtiyaçlarıdır. Dürtüsel hareket ederler
duyma onlar için çok uzak bir kavramdır.
sadece isteklerinin karşılanması önemlidir
Kişilere
bunun
davranma, kuralları önemsememe onların
nasıl
ilgilenmezler.
ne
şekilde
olduğuyla
Sorumluluk
sahibi
davranışları
fiziksel
arasındadır
değillerdir. Aile, iş, okul hayatlarında
sonuçları
sorumluluk almazlar.
ilgilendirmez…
Psikopatlarda yetersizdir.
Yaptığı
vicdan
gelişimi
davranışların
saldırma,
psikopatları
ve hiç
bencil
bunların mi
hiç
22
Psikomavi “Mavi Ayraç” “Mavi Ayraç” köşemizde edebiyat ve psikoloji alanında yer alan yazarların konu ile ilgili alıntılamalarına yer veriliyor. Bu ayki konumuz “Vicdan”.
Aslında mükemmel olmaya gerek, sadece kaybettiklerini özleyecek kadar vicdanı olmalı insanın… Ahmet Batman - Soğuk Kahve *****
Geçmişte çok kötü bir günah işlemiş, şimdi de vicdanı aç bir fare gibi beynini kemiren bir adamın çektiği azaptan daha beter cehennem olabilir mi? O adama sor, anlatsın sana cehennem nedir. Ya da insanlığa maddi manevi hayrı dokunan, kalp kırmak yerine kalp onaran, sonsuz bir muhabbet zincirinde halka olmayı başaran ve kainatın sırlarına parmaklarının ucuyla dokunan kişinin doygunluğundan öte cennet mi var? O adama sor, anlatsın sana cennet nedir. Elif Şafak - Aşk *****
…yalnızca kötü bir vicdanı olanlar sınanmaktan korkarlar. Gustav Janouch - Kafka İle Söyleşiler ***** İyi kimselerin izzeti, başka insanların ağzında değil, kendi vicdanlarındadır. Lev Nikolayeviç Tolstoy - Din Nedir? ***** Vicdan, kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil midir? Nazan Bekiroğlu - La: Sonsuzluk Hecesi ***** Suçun cezasından kaçabilirsin, ama vicdanın azabından kaçamazsın. Emrah Serbes - Hikayem Paramparça
Nefis ister, akıl gerekçeler bulur, vicdan aklar.Oysa sen kendini kandırsan bile unutma ki; Allah hesap sorar. Ellerinle kendini ateşe atma!.. Ahmet Turgut - Aşkın Şehidi - Kerbelâ 1 ***** Hiçbirimizin de vicdanının rahat olduğu söylenemez, herkes bir an önce uykuya dalarak vicdanındaki rahatsızlıktan kendini kurtarmaya bakıyor. Gustav Janouch - Kafka İle Söyleşiler ***** Vicdanlar olması gerekenden daha fazla susarlar, o yüzden yasalar yaratılmıştır. Jose Saramago - Bütün İsimler *****
***** Bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kafi mazeretler tedarik etmiştir. Sabahattin Ali - Değirmen *****
Psikomavi
23
Makale
CEZA ÇOCUKTA VİCDAN GELİŞİMİNİ NASIL ETKİLER? Fatih UYUMAZ Psikolojik Danışman
Yapılan araştırmalar çocukta sık uygulanan
ödemiştir ve artık üzerinde daha fazla
güç gösterisinin; dayak, bodruma kapama
düşünmeye gerek yoktur. Ayrıca dövülmek
gibi, çocukta zayıf vicdan gelişimine neden
anne babaya karşı öfkeye neden olur.
olduğunu göstermiştir.
Dolayısıyla çocuk yaptığının kötü bir şey
Çocuğu dövmek ve cezalandırmak neden
olduğunu öğrenip kendini suçlu göreceğine
zayıf vicdan gelişimine neden olmaktadır?
kendini döveni suçlar. Sonunda bu disiplin
Aceleyle
verilen
tekniği çocuğa taklit edebileceği bir model
vicdanıyla
hesaplaşmasının
cezayla
çocuğun bu
yolla
sunar. Kendini döven anne babasından
organı
olan
saldırganlığı taklit edecek ve kızdığında o
vicdanında mükemmelleşmeye gitmesini
da bir başkasını dövecektir. Böylece ceza
önlemiş oluruz. Çünkü çekilen cezadan
vicdanlı olmayı değil saldırgan olmayı
sonra vicdan olayı kapanır. Kefaretini
öğretmiş olacaktır.
içindeki
ahlaki
yargı
24
Psikomavi
Hoffman ve Saltzstein fiziksel olamayan psikolojik disiplini ikiye ayırmışlardır. Biri
dönemindeki çocukların %80’nin telafi
Sevgiyi
edici cezayı tercih ettikleri görülmüştür.
Esirgeme
Göstererek
diğeri
de
İnandırmadır.
Kanıt Sevgiyi
Esirgeme dayak gibi bir cezadır. Farkı psikolojik bir ceza olmasıdır. Çocukla konuşmamak,
aldırmamak,
görmezden
gelmek gibi. Kanıt Göstererek İnandırma ise çocuğun yaptığı davranışta başkasına verdiği zarara dikkat çekilir. Böylece çocuğun
kendini
başkasının
yerine
koyması sağlanır. Bir diğer deyişle çocuk sebep olduğu zararı anlar. Başkasının
Demek ki vicdan gelişimi için önemli olan
üzüntüsüne sebep olduğu fikri empati ile
şey bireyin ceza çekmesi değil kendini
birleşince suçlu ve pişman hissetmesine
kötülük yaptığı kişinin yerine koyup onun
neden olur. Böylece çocuk kendi kendine
için üzülmesi ve pişmanlık duymasıdır.
vicdan geliştirmeye başlar.
Cezayla bir sonraki hatayı önleyecek pişmanlığı çocuğun içinden almış oluruz.
Ceza yaşla değişen bir husustur. Piaget
Bu da cezayla ulaşmak istediğimiz amacın
ceza çekici ceza ve telafi edici ceza olarak
çok uzağında bir sonuç almamıza neden
iki ceza türü belirlemiştir. Ceza çekici
olur.
cezada çocuk bir hata yaparsa hemen karşılığında ceza almalıdır. Örneğin, top oynarken
camı
kıran
bir
çocuğun
dövülmesi ya da oyundan atılması gibi. Telafi edici cezada ise çocuk harçlığını biriktirip camın parasını ödemesi esastır. Bu ceza telafi edici cezadır; çünkü çocuk zararı karşılamaktadır. Telafi edici ceza daha yüksek ahlaki gelişime doğru götürür. Piaget’nin araştırmalarında 6-7 yaşındaki çocukların %50’sinin ve 11-12 yaş
Psikomavi
25
Derleme
ERİCH FROMM VE JEAN JACQUES ROUSSEAU’DAN OKUMA NOTLARI Şehriban UYUMAZ Psikolojik Danışman “Vicdan, insanın içindeki uyumun bilincidir.” Erich Fromm
belki belli bir suçluluk ve yorgunluk ve kayıtsızlık tepkisiyle karşılanmaktadır. İnsan vicdanın sesinden kaçamaz ve
Erich Fromm İtaatsizlik Üzerine kitabında
uysallaştıramazsa fiziksel ve zihinsel hastalık
vicdandan şöyle söz eder. “Vicdanımızı
ortaya çıkar.” Sonuç Olarak Fromm vicdanın
dinleyebilmek için kendi kendimizi dinlemeye
kendi içindeki uyumun ve huzurun göstergesi
gücümüzün yetmesi gerekir. İnsanın kendi
olduğunu vurgular.
kendini dinlemesi çok güçtür. Çünkü bu sanat modern insanda pek ender rastlanan bir yeteneği kendi kendisiyle yalnız kalabilme yeteneğini gerektirir. Biz gerçekte yalnız kalma korkusuna kapılmış bulunuyoruz. En sudan ve giderek en iğrenç beraberlikleri en anlamsız etkinlikleri bile kendi kendimizle yüz yüze gelem olasılığından korkar gibiyiz. Tanımadığımız birisiyle karşılaşmaktan utanır gibiyiz. Vicdanımızın sesinin savsaklanması
26
Psikomavi Jean Jacques Rousseau Emile kitabında
dayanarak kendi hareketimizle başkalarının
vicdan konusunda şunlara değinmektedir.
hareketlerinin iyi ve fena olduğu hakkında
“Dünyanın bütün milletlerine göz atın,
hüküm veriyoruz işte bu ilkeye vicdan
tarihi baştan aşağı karıştırın. O kadar
adını veriyorum.
insana yabancı ve acayip kültürler, örflerle karakterlerin öylesine hayret veren değişikliği arasında her yerde aynı adalet ve namus fikirlerini her yerde aynı ahlak ilkelerini her yerde aynı iyilik ve kötülük kavramlarını bulacaksınız. Eki putlara tapıcılık en ileri mutluluk tablosu diye işlenen cinayetlerle doyurulan ihtiraslardan başka bir şey sunmayan bu yeryüzünün haydutları denilecek iğrenç tanrıları doğurdu. Lakin kutsal otorite ile silahlanan kötülük ezeli barınağından boşuna inmişti. Ahlaki içgüdü onu insanların kalbinden itti uzaklaştırdı. Jüpiter’in aşırı zevklenmeleri kutlanırken Venocrate’ın perhizkârlığına hayranlık duyuluyordu. Masum Lucrece hayasız Venüs’e tapınıyordu, cesur Romalı korku tanrısına kurban veriyordu, babasını yaralayan tanrıya yalvarıyordu ve hiç ses çıkarmadan kendi tanrısının eliyle ölüyordu. En bayağı tanrılara en büyük adamlar hizmet ettiler. Tabiatın tanrılarınkinden daha kuvvetli olan kutsal sesi yeryüzünde saygı görüyordu ev suçlularla beraber cinayeti sanki göklere sürüyordu. Ruhların derinliğinde doğuştan bir adalet erdem ilkesi vardır. Kendi ahlak kaidelerimize rağmen asıl bu ilkeye
Vicdan! Vicdan! İlahi içgüdü ölmez ilahi sada cahil ve görgüsüz olanların zeki ve hür insanların en emin kılavuzu iyilikle kötülüğün yanılmaz hakimi insanın yaratılışındaki büyüklükle davranışlarındaki ahlaklılığı veren sensin, sen olmasan kaidesiz bir anlıkla ilkesiz akıldan yardım alarak sapkınlar içinde bocalamanın acıklı imtiyazından başka beni hayvanların üstüne yükseltecek bir şeyin varlığını duymuyorum. “Vicdan en rahat yastıktır” Özdemir Asaf
Psikomavi
27
PSinema Fransız yazarı Fabien Lemercier, Kış Uykusu hakkında yazdığı yazısında şöyle diyor :
KIŞ UYKUSU BİR KÜÇÜK VİCDAN TİYATROSU... Metaforlarla, epigraflarla yüklü zengin anlatımıyla hem görsel zenginliğe hem de dilin gücüne yaslanarak, insan duygularının çelişkilerini, gölgelerini, yapmacıklığını ustalık ve derin bir felsefi yaklaşımla irdeleyen Nuri Bilge, bilhassa uyandırıcı bir toplumsal sınıflar panoramasını da gözler önüne seriyor. Zenginler, hizmetkarlar, öğretmenler, en dipteki görmezden geldiğimiz yoksullar. Aralarındaki güç ilişkisi. Filmin müziği de beni çok etkileyen unsurlardan bir diğeri. Schubert - Piano Sonata in A major. Filmin gölgesinde ilk defa dinlediğim ve iyi ki tanıştık dediğim bir sonat oldu benim için.
Son cümlelerime bir makas payı kalmışken, filmin o derin felsefik hikayesinin içinde çokça da güldüğümü söylemek isterim. Hatta Nuri Bilge'nin bundan önce izlediğim
28
Psikomavi hiç bir filminde gülmedim de diyebilirim. Espriler ve mizansen ince ince ve zekice işlenmiş…
Filmin perdeye yansıyan görüntüleri bitti ve benim susmak bilmeyen düşünceler krallığıma yenileri eklendi. Daha önce bir film hakkında yazmamama rağmen, Kış Uykusu bana da bir ilki getirdi… Neresinden tutup da nasıl başlasam diye kıvranırken sonuna geldim bile... Yazmak istediğim bambaşka olgular ve noktalar var olup bu yazıya sığdıramasam da, çok dağıtıp uzatmadan gelmeye çalıştım 'sadede'...
Nasıl ki bir romandan, bir hikayeden, bir şiirden, bir metinden, bir şarkıdan, etkilenme, algılama ve anlama yolculuğumuz hepimizin ayrı ayrıysa, hayal ve gerçek dünyamızın zenginliğiyle birlikte gelen içsel yolculuklarımız, tecrübelerimiz, olguları tanımlama şeklimiz, anlatımlarımız farklıysa, bir film de bambaşka hayatlarda, bambaşka tadlar ve izler bırakır aslında. İzleyen, okuyan, dinleyen herkes, eserleri değişik biçemlerde anlamlandırır. Hepimizin hemhal olma serüveni ayrı sonuçta...
Kış Uykusu benim için 'Kim Haklı?' sorusunun manasızlığını vurgulayan eserlerden biri oldu. Bir Küçük Vicdan Tiyatrosu, hikayesiyle gelen bir filmle vücut buldu…Kışla birlikte yağan bembeyaz kar tanelerinin gerçeği yansıtma ışığı beni vurdu... Kar soğuğunun vücudu ağır ağır esir almaya başladığı andaki insanın kendisini uykuya teslim etme haliyle birlikte gelen bir uyanış isteği.
Psikomavi
29
PsiKitap İsviçreli
eğitimbilimci, tıp ve felsefe
doktoru
Hans
Zulliger
(1893-1965);
Rorschach Yöntemi'nden 'Z Testi' adı verilen, meslek ve öğrenci seçiminde tanınmış bir yardımcı araç olan testi geliştirmiştir. Suçluyu yıldırmak, yaptığını ödetmeye yönteminin
yönelik yerine
cezalandırma suçluları
suçsuz
yaşama yönlendirecek daha sağlıklı, etkin ve uygar yöntemlerin bulunduğunu savunan öncüsü
Zulliger,
çocuk
ruhbiliminin
sayılmaktadır.
Ruhsal
çözülmenin gelişmesine büyük katkılarda bulunan yazar, çocuklarda suçluluğa yönelmenin yanlış eğitimden ya da çevreden kaynaklanan kötü eğilimlerin sonucu sağaltımın
oluştuğunu aynı
kaldırılabileceğini;
ileri
sürerek
biçimde
ortadan
yani
eğitimin
çocuklarda suç işleme eğilimlerini nasıl yokettiğini
açıklıyor
yapıtlarında.
Çocukluk yaşında vicdan oluşumu, insanın sonraki yaşamında değeri pek ölçülmeyecek bir önem taşır. İsviçreli çocuk psikoloğu Zulliger, Çocuk Vicdanı ve Biz'de vicdan çatışmasına yol açan nedenleri ve bu çatışmayı izleyen tepkileri ele almakta, özdeşleşme, itiraf zorunluğu, kendi kendini cezalandırma, karakter değişiklikleri gibi konuları işlemektedir. Çocukların eğitiminde eğiticilere ne büyük bir görev düştüğünü açıkça gözler önüne seren Zulliger'in Suçlu Çocuklar ve Çocuk Mahkemeleri, Çocuklarımızın Korkuları, Çocukta Ruhsal Bozukluklar ve Tedavisi ve Çocukta Oyunla Tedavi adlı kitapları da dizimizin yayınları arasındadır. Çocukluk yaşında vidanı oluşumu, insanın sonraki yaşamında değeri pek ölçülmeyecek bir önem taşır. İsviçreli çocuk psikoloğu Zulliger, çocuk Vicdanı ve Biz'de vicdan çatışmasına yol açan nedenleri ve bu çatışmayı izleyen tepkileri ele almakta, özdeşleşme, itinraf zorunluğu, kendi kendini cezalandırma, karakter değişiklikleri gibi konuları işlemektedir... http://www.idefix.com/kitap/cocuk-vicdani-ve-biz-hans-zulliger/tanim.asp?sid=H8NIJ4YHJV8VTG9EV8Y7 http://www.kitapyurdu.com/kitap/cocuk-vicdani-ve-biz/2340.html