Puff 10. Sayı

Page 1

puffmizah.com zah.com

16 MART 2015 PAZARTESİ SAYI: 10

Saray’daki ekonomi görüşmesine rağmen doların değeri yükseliyor.


Sivilleşme...

Hakan Fidan’ın istifasına ve geri dönüşüne verilen tepki değişmedi.

Ekonomide yol ayrımı…

Türkiye’den IŞİD’e katılanlar arasında 50 devlet memurunun da olduğu iddia ediliyor.


TÜBİTAK’tan uzman görüşü soran mahkemeye, “uzman yok” denildi. İHTİYARLARA YER YOK Aslında hikaye acımasız bir seri katili anlatıyor gibi görünüyor ama Coen Kardeşler kaçın kurası, bi milyon sübliminal mesajla bezemiş filmini. Ülkemiz vatandaşı olsalar, sulh ceza verir ağızlarının payını ama uzak kalıyor biraz bizimkilere. Bir valiz dolusu para meselesi azizim. Sakat adamlar var, kirli polisler var, mafya var vesaire... Sonuçta kötü adamlar kazanıyor söyliyeyim. KOŞAN ADAM

Ay sonunu getiremeyen milletvekilleri varmış.

‘Yatan Adam’, ‘Duran Adam’ filan derken ‘Koşan Adam’ var aslında, hepsinden önce çekildi. Arnold abimiz oynuyor. Bir polis kendisi. Devir ‘yeni Türkiye’ gibi bir şey. Tek adam devri. Ağzını açana biber sürüyor devlet. Arnold bir kumpasa hayır deyince hayin ilan ediliyor. Sonra başlıyor kaçmaya. Kimden kaçıyorsun? Kolay mı iktidardan kaçmak! Enseliyorlar, atıyorlar bir arenaya, yer misin yemez misin... ‘Devlete karşı gelmenin bedelini ödeteceğiz’ derken kazın ayağı öyle olmuyor bu sefer. Arnold abi veriyor sopayı… BANA ONUN KELLESİNİ GETİRİN Yok yok meraklanmayın, bir saray yok filmde. Kafaya taktığının anahtarını masada isteyen, kelle koleksiyoncuları da değil. Ama bir intikam filmi. Zengin bir ağa var, kızı var, bir de Alfredo var. Kan gövdeyi götürüyor film boyunca… Zaten Sam Peckinpah abi filmlerini hep mezbahada çeker. Birkaç cibilliyetsiz kelle avcısını anlatıyor ama güzel anlatıyor Allah var. ASABİYİM BEN

Bir sürü normal insanın nasıl psikopata bağladığını anlatan bir Arjantin filmi. Misal, iki adam yolda efendi efendi arabalarıyla giderken dalaşıyorlar. Sonra sen misin yol vermeyen, diye başlıyor mevzu. O ona girişiyor, öteki levyeyle bunun arabasını hurda haş ediyor filan. Polisler en sonda geliyor, ne diyor biliyor musunuz? Bu bir aşk cinayeti! Bu şekil bir film işte!


BEN BİLİYORUM DA MI YAZIYORUM

Bana oradan az faiz sarsana GÜNLERDİR dolar ve faiz üzerinden dönen tartışmaları kafamın içerisinde dev bir soru işareti ile takip etmeye çalışıyorum. Uğraştım ama çözemedim neler döndüğünü. Ben, “Ne? Faiz mi? Yüksek miymiş?” derken bi duydum ki dolar fırlamış. Haydaaa… “Ona n’oldu?” dedim, “Siyasilerin konuşmalarına alındı.” dediler. BU FAİZ indirme-kaldırma mevzusu ne ayak? Birden nasıl giriverdi gündemimize? Esnaf lokantasından yemek sipariş eder gibi, “Hele oradan bana biraz faiz indir” demekle olur mu ki bu iş? Niye yükselmeden “Dur hele yeğenim” diyemedik? HAFTALARCA gündemi meşgul ettikten sonra nihayet toplantı yapmaya karar verdiler. Bunu niye en baştan yapmadılar? Ülke gündeminin yeterince yoğun olmadığını mı düşündüler acaba? ANLAMADIĞIM bi alınganlığı var bu ekonomi dünyasının. En ufak bi demeçte hemen başlıyor hareketlenmeler. Yok borsaya şu oldu dolara bu oldu, bi yükselmeler alçalmalar falan böyle. Çok hassas bu ekonomi denen yavrucak. Böyle çok tatlı, sıcacık, mutlu ve huzurlu bi ortam oluşturmamız gerekiyor onun için. Yoksa sevgili ekonomimiz çok üzülüyor, hasta olur ve ağlıyor. Yazık, canım benim. Bİ ARA ekonomi programlarına baktım çok sıkıldım. Sağdan soldan yazılar, rakamlar geçiyordu. Konuştuklarından da bi şey anlamayınca bunaldım. Paradan puldan soğudum resmen. Maaşımı plastik leğen olarak almaya karar verdim. Onları takas yaparak geçimimi sağlarım artık. BU KARMAŞIK sistemin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorum. “Böyle al parayı ver malı çok sıkıcı oluyor, buna biraz hareket katalım” falan mı dediler acaba. Ya da insanlardan nefret eden başarısız bi dahinin, “Alın uğraşın lan.” diye ölmeden hemen önce icat edip kaçtığı bi şey olabilir mesela. BAZEN bu işlerden hiçbir nane anlamadığım için kendime mi kızsam, yoksa bu ekonomiyi, borsayı piyasayı falanı fıstığı icat edip başımıza saranlara mı kızsam bilemiyorum. Neler döndüğünden hiç haberimiz yok ama sonunda olan yine bizim cebimize oluyor.

ERAY ZENGİN


SIKIŞMIŞLIK TEORİSİNE MÜTEVAZI BİR KATKI 1. Sabah yataktan kalkmak için bir sebep bulamadım. 1.1. Telefonun alarmını kurmuşum ama Allah bilir ne düşünüyordum o ara? 2. Kahvaltı etmekle etmemek arasındaki bin, iki bin kalorinin lafı olmaz diye düşünüyorum. 3. Bir işim vardı galiba, en iyisi ona gideyim. 3.1. Kapıdaki güvenlikten, patrona kadar hiç kimse oradaki varlığımı önemsemediğine göre, evet, bir işim var. 4. Mesaide geçen en güzel vakitler genelde mesainin dışındaki çay, kahve molaları, “Abi bi eczaneye gidip gelicem” kaçamakları. 4.1. İşimden pek hazzetmediğime göre üst düzey özel bir şirkette çalışıyorum. 4.1.1. İşimden pek hazzetmediğime göre kendimi değil öncelikle başkalarını tatmin ediyorum. 5. İş arkadaşlarımla ortak noktam: “Bu adamla arkadaşlık bana ne getirir, ne götürür?” diye düşünmek. 6. Yatılı okullarda okumanın yan etkisi: Öğle yemeğini öyle hızlı yiyorum ki o esnada kim-

seyle muhabbet etmeye vakit kalmıyor. 7. “Adım gibi biliyorum!” deyişini henüz hiçbir cümlede kullanmadığım için yönetici pozisyonlarına getirilmem ihtimal dışı. 7.1. “Bu konuda şu kadar kitap okudum!” da diyemiyorum hiç. 7.1.1. Bir gün yaşlanınca, “Senin yaşın kadar…” diye başlayan nutuklar da atamayacağım hiç. 7.1.2. Kendime not: İnsanlara nutuk çekme! 8. Şu üst çekmecelerden birinde aylardır bitiremediğim bir kitap olacaktı. 8.1. Aslında kitap okumayı severim. Yani severdim. Ama artık kimse, “Bir Rus yazar, Anna Karanina diye bir roman yazmış. İnanabiliyor musun bir Rus!” diye konuşmuyor Fransız kafelerinde. “Komik Youtube videosu” kovalıyor. 9. Haliyle işten çıkınca da direk eve gidiyorum. 9.1. Evde çok zengin bir dünyam olmalı. İnternet, internet, internet, internet, internet… 10. Neden bilmiyorum, tamamen içimden geldi, Wittgenstein’a teşekkür ederim. Ve köpeği Tractacus’a da.


PÜFF-PEDİA Gereksiz Malumat Ansiklopedisisi

BİT YENİĞİ

FATİH ÇELEBİ

ara sıcak

VOLKAN NARTA

ÇİN’DEKİ HERKES İNGİLİZCE KONUŞSA NE OLUR? Ne olacak, İngilizce “düşünüyorum” demeye çalışırken “batıyorum” diyen 1 milyar insan olur. Habire “I sink” deyip dururlar. Böyle bir soruyu nasıl akıl eder sorar insanlar bilemiyorum. Ama bir hakikati de ifade edeyim; Çin’de İngilizce konuşanların sayısı ABD’dekinden daha fazladır. Tek fark Çin aksanı ile konuşurlar. BİR YILDA KAÇ RÜYA GÖRÜRÜZ? Uyanıkken mi, uyurken mi? Toplu olarak mı tek olarak mı? Bak bu sefer gerçekten dalga geçmiyorum. Bizim ülkede ayakta iken de rüya görenler var. Toplu olarak da. Hem de az değil. Umarım bir gün uyanırlar. Ayrıca bu sorunun cevabını bilsen ne olacak? Az veya çok diye yorum mu yapacaksın? Bir yerlerde okumuştum, insan yılda en az 1460 rüya görürmüş. Al işte öğrendin, ne yapacaksın? ÜZÜMÜ ISITARAK YERSEK NE OLUR? Ne bileyim kardeşim, hiç denemedim. Git ısıt, ye, denemiş olursun. Aman dikkat et, fazla ısıtıp da yakma! Bi de lezzeti artsın diye yeşil üzümle kara üzümü karıştır da ısıt. Ama bak bir tavsiyem var, üzümleri mikrodalgaya koy, kafanı da fırının camına iyice yanaştır. Hah ha... pardon, korkma bi şey olmaz. Patlar.

KIRMIZI ŞAPKALI KURT

Dağıstan Çetinkaya


İmtiyaz Sa hi bi: FEZA GAZETECİLİK A.Ş.

puffmizah.com

puff@zaman.com.tr

Genel Yayın Müdür Yardımcısı: MEHMET KAMIŞ Yayın Editörü: ABDULLAH YAVUZ ALTUN Görsel Yönetmen: FEVZİ YAZICI Tasarım: A. BABÜR BOYSAL Sorumlu Müdür ve Yayın Sahibi Temsilcisi: HARUN ÇÜMEN

Ge nel Ya yın Mü dü rü: EK REM DU MAN LI Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna, İstanbul TEL: 0212 454 1 454 Baskı: Feza Gazetecilik A.Ş. Sayı: 10



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.