Puff 11. Sayı

Page 1

puffmizah.com zah com zah.com

ABD’de 74 senatörün “basın özgürlüğü” mektubuna karşı Türk yetkililer, basının özgür olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

23 MART 2015 PAZARTES PAZARTESİ SAYI: 11


patavat KEKLİĞİ DÜZ OVADA AVLARLAR: Avcılara ilham veren nadide ve subliminal türkü sözü. CİĞERPARE: Ciğerden yapılan bir tür tatlı. CÜRÜM: 19. yüzyıl suçu. DENİZ GEZMİŞ MONTU: Süpermen yelesi mi lan bu e a. Cübb giyince oluyosun o dakk ol tb için de, kravat için de, fu . nlar bu rli forması için de geçe si değil…’ ‘Ölen ten imiş, aşıklar öle

Genç işsizliği oranı %20’yi aştı. Üstelik bu gençlere sağlık sigortası yapıldığı için milyonlarcası devlete borçlu. KUANTUM FİZİĞİ: Bu kadar önemli, eğlenceli ve tepetaklak bir konu hakkında direkt mizah yapamıyor olmak, ülkem adına can sıkıcı. Ülkenin değil, benim canım sıkılıyor zaten. “Kuvantum şey dii mi ya!?”

Gazetecilerin artık sık uğradığı mekânlardan biri, mahkeme salonları. Elbette sanık olarak...

ÜTÜ MASASI: Masanın üzerine konulan havlunun altındaki masa. MUŞAMBA: Yeni neslin karizmasını sarsan bir başka kelime. Elinde Starbaks kahvesi varken, içinde muşamba geçen bir anı anlatmak zor. Sıkıntı tamamen fonetik. GAVUR YAPMIŞ: Yeni bir teknoloji ile ilk karşılaşma tepkisi.

DUR YOLCU!: 18 Mart 2015’te devlet erkânının Çanakkale’de, şehitleri ziyarete gelen milleti akşam saat 5’e kadar şehitliğin bulunduğu alana almayarak söylediği söz. İSTİHDAM KAMBURU: İŞKUR’un kapısında ‘İşi olmayan giremez’ yazmas ı.

KIPIRDAMA POLİS!: Heykele yürü demek gibi bir şey. Heykeli senin istemediğin bi’ yere diktilerse o ayrı. DURAN URUÇ

Muhalefet, hükümetin 77 milyonu fişlediğini iddia ederken, bir iddia da Saray’da “gözetleme merkezi” kurulduğu yönünde.


ÖSYM Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre gazeteciler ÖSYM ile uğraşmayıp başka işler bulmalılarmış! 12 MAYMUN

Aslında doğrudan maymun filan yok filmde, parola gibi bir şey. Kendilerine verilen yazıyı, pardon işi aynı anda yapan 12 kişi de değil. Bir deli var, sıyırmış kayışları insanlığı bitirmeye uğraşıyor. Para pul da yerinde ama rahat batıyor bir şekilde. Kahramanımızı geçmiş zamana yolluyorlar bu deli manyağını bulup refüze etsin diye ama ateşi harlamaktan başka işe yaramıyor anlayacağınız.

Fuat Avni’ye göre iktidar, cemaati ‘terör örgütü’ olarak ilan edecekmiş.

BLAİR CADISI

Baştan söyleyeyim, cadı filan yok. Sinemada izledikten sonra paramı geri istemiştim. Rahat batıyor birkaç gence, kalkıp ormana gidiyorlar. Bir tane cins genç de durmadan çekiyor, kamera hop aşağı hop yukarı, kendi gölgelerinden tırsıyorlar. Madem tırsıyorsunuz ne işiniz var ormanda. Film bitince, “Eee n’oldu şimdi?” diyorsunuz. Bunun yerine düğün kaseti takıp izlemek daha iyi gibi.

Bakanlık açıkladı; domuz gribi yok, ölümler var...

PKK ile müzakereler sürerken, HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş grup konuşmasında Erdoğan’ı kızdırdı.

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ Aslında üç film ama üçünü de izleseniz, efendi bulamıyorsunuz. Bir velet var yüzüğü alınca ayılıp bayılıyor. Efendi bi çocuk. Ama evlerden ırak düşmanları var, hani Aktroller yüklense bu kadar olur. Kırık dişler, kör gözler, salyalar Allah hasmıma vermesin. Bir de cüceler var, baltaları boylarından uzunca. Bu yüzük kimseye yar olmuyor o başka. DÖVÜŞ KULÜBÜ Adamın işi var gücü var, yediği önünde yemediği ardında. Rahat batıyor kalkıyor gidiyor gece vakti izbeliklerde birilerini buluyor, akşamları buluşup Allah yarattı demeden birbirine giriyor bunlar. Yüz göz kalmıyor tabi. Bu eleman kendini hırpalaması yetmiyormuş gibi kalkıyor etrafı yakıp yıkmaya başlıyor, bi efendi olun, oturun lojman var, sigorta var, nedir derdiniz evladım?


KÜRK MANTOLU MÜBERRA

Bir altın gününün anatomisi

Geçen yine, annemin silah zoruyla götürdüğü bir altın günündeydim... Gittiğimiz evde, altın gününün vazgeçilmez isimleri yerini almıştı. Sağ köşede Ayten Teyzeyle, özde değil sözde hamarat kızı Nuray. Sol köşede pastaların miligramlık ölçülerini ev sahibinin kızına not ettiren Selma Teyze. Baş köşedeyse mahallenin haber ajansı ve dedikodu gündeminin belirleyicisi Güler Teyze ile sarı röfleli esmer gelini. Şekerim başlarda ortam sarmadı, muhabbete dâhil olmadım. Tabağımdaki kısır ve ıslak kekle ilgileniyor, böreğin neyli olduğunu çatalla keşfetmeye çalışıyordum. Annem arada kaşıyla öyle bir hareket yapıyordu ki boş bardakları doldurmam gerektiğini şak diye anlıyordum. Kalktığımı gören teyzeler, çay doldurtmak için ağızlarını yakma pahasına bardağını bi dikişte bitiriyordu. Aman ha, yoksa sonsuza kadar çaysız kalabilirlerdi. Bi ara annemin söylediklerini duyana kadar bu durum devam etti. O an elimde Güler Teyze’nin 58. kez doldurduğum bardağıyla öylece kalakaldım. Annem, geçen yıl Amerika’da yaşayan abimin yanına ziyarete gitmişti. Ailecek bir yıldır Amerika maceralarını kaç kez dinlediğimizi hatırlamıyorum. Yine alakasız bir konuyu Amerika’ya getiren annem, “Ay Amerika’nın havası da aynı bizim Kıbrıs’ın havası gibi.” dedi. Benim aklımda deli sorular belirdi. Zira annem hiç Kıbrıs’a gitmemişti. Yani gittiyse de kızı olarak benim haberim yoktu. Ayten Teyze elinde tabağıyla gözlüğünün üstünden anneme merakla bakıyordu. Herkesin beklediği o soruyu ben yönelttim anneme: “Anne sen ne zaman gittin Kıbrıs’a ayol?” Annem çatalındaki keki ağzına atıp gayet kendinden emin, gözlerini devirerek, “Gitmedim kızım, anlatılanlara göre tahmin ettim. Orası da öyleymiş. Asfalttan dumanlar çıkıyormuş. Ayrıca kız kısmı her lafa karışmaz.” dedi. Gayet makul bir açıklama gibi geldi hepimize ve devam ettik yeme içmeye. Kimse de durmadı üstünde. Toplum olarak da böyle değil miyiz kuzum? Neyse ben de bu hafta yazıya alakasız bi konuyla başladım, böyle alakasız bi şekilde bitiriyorum. Annemin kızıyım sonuçta. Diyeceğim o ki, hepimize oluyordur arada bunlar. Rahat olun. Takmayın, öyle şeyapmayın...


MADDE MADDE ANLATIYORUM, BİİİR...

MÜZİK ZEVKİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN 7 ÖNERİ 1. “Kulağıma hoş geleni dinliyorum” diyen insanlardan koşarak uzaklaşmak. 2. Müzik aletlerine karşı az alaka duymak. “Şu kulağıma çalınan müzik acaba hangi alet ile icra ediliyor?” tarzı rafine zevklere dadanmak. 3. “Klasik müzik” denince kendinden geçip, “Ne o öyle gıy gıy da gıy gıy” diyenlerle sohbeti kesmek. “İnan değil sana kastım / Cahille sohbeti kestim.” denilen türkü de klasiktir mesela. 4. Müzik tarzına göre hayat felsefesi geliştirmek ergen işidir. Metallica dinliyorum diye illa ki uzun saç, siyah tişört, yaz-kış giyilen çizme kombinine sahip olmak zorunda değilsiniz. 5. Dede Efendi’nin “Yine bir gülnihal / Aldı bu gönlümü” isimli eseri, klasik Batı tarzı bir vals örneğidir. Her gördüğünüz Dede’yi Osmanlı sanmayın, diye uyarayım. 6. Farid Farjad’a “Kemanı ağlatan adam” diyenleri kâle almamak. 7. Arabeski, Ankaralılar ekolünü, ergen atarlı rap müziği, Demet Akalın’ı filan es geçmemek. İnsan her daim rasyonel bir varlık olamayabilir neticede. Böyle ihtiyaçlar da çıkıyor.


BİT YENİĞİ

FATİH ÇELEBİ

EVLADIM BU DURUM ÖNCELİKLE NORMAL BİR İNSAN OLDUĞUNU GÖSTERİR. HER NE KADAR SORUDAN DOLAYI ŞÜPHELENSEM DE YİNE DE OLABİLİR DİYORUM. SONUÇTA BEN DE NORMALİM VE BENİM DE AYNISI OLUYOR. GÖZÜMÜZ ÜLKEDE YAŞANANLARDAN DOLAYI DEĞİL DE SADECE SOĞANDAN DOLAYI YAŞARIYORSA ASIL ONA ÜZÜL. YOKSA ÇARESİ KOLAY; SOĞAN DOĞRARKEN SAKIZ ÇİĞNEMEK GÖZ YAŞARMASINI ÖNLER.

VALLA AĞLAMAK İSTERLER AMA AĞLAYAMAZLAR. ADAM ORADA ÇOLUK ÇOCUKDAN UZAKTA, HANIM YOK, GEÇİM DERDİNDEN GURBETE ÇIKMIŞ. MEMLEKET ÖZLEMİ, SILA HASRETİ. Bİ DE HABİRE MEMLEKETİ PENCEREDEN GÖRMEK, EN ACISI DA O OLUR. AMA NİYE AĞLAYAMAZ? ÇÜNKÜ UZAYDA YERÇEKİMİ OLMADIĞI İÇİN GÖZYAŞI AŞAĞI DÜŞMEZ. ACI ÇEK AMA AĞLAYAMAMA.. YOK BEN ASTRONOT FALAN OLMAM.

KIRMIZI ŞAPKALI KURT

Dağıstan Çetinkaya

YEDİĞİN ŞEYE GÖRE DEĞİŞİR. DAYAK YERSEN, AZAR YERSEN, AYVAYI YEMİŞSEN BÜYÜK İHTİMAL ZAYIFLARSIN. YOK NORMAL YEMEKTEN BAHSEDİYORSAN BU SAÇMA SORUDAN DOLAYI

BENDEN DAYAK YER, YİNE ZAYIFLARSIN. AMA SONUNDA CEVABINI DA ALIRSIN. DERDİN YİYEREK ZAYIFLAMA İSE KEREVİZ YE. ÇÜNKÜ KEREVİZ YERKEN HARCANAN KALORİ,KEREVİZİN İÇİNDEKİ KALORİDEN DAHA FAZLADIR.


Ben bir çeyiz ağacıyım! h avaların ısınmasıyla birlikte düğün mevsimi başlıyor. İmkânı olanlar bütçesine uygun düğün salonlarını kiralarken, vatandaşlarımızın çoğu evinin bulunduğu sokakları tutuyor. Mecburen dinlediğimiz için neredeyse ezberlediğimiz şarkılar, türküler en yüksek volümlü hoparlörlerden gece yarılarına kadar buralarda çalınıyor. Bütün mahalleye müzik servisi. Bu hoparlörlerin sesini kısmaya ne zabıtanın gücü yeter ne de polisin. Bir şikâyet olsa bile görevli memurlar gelir konuşur, çayını içer gider. Sonuçta değişen bir şey olmaz. Kışın olsa kapıyı pencereyi kapatır, müzik niyetine çalınıp söylenen gürültüden biraz olsun kurtulabilirsiniz. Yazın olunca mecburen kapı pencere açık, müzik bütün dehşetiyle evin odasına, salonuna, koridoruna dolar. Evde hasta, yaşlı, bebek varsa mecburen en uzak akrabaya taşınmak zorunda kalırsınız. Ama düğünlerin asıl önemli kısmı o değildir. Şudur: Kızın, oğlanın nesi var nesi yoksa komşular, akrabalar görsün diye sergilenir. Belki bebekliğinden itibaren başlayan çeyiz yarışı bütün

tanıdıklara gösterilmek istenir. Neredeyse mahremiyet diye bir şey kalmaz. Dizilerde yok ama 80’li yıllarda çeyiz için eşya satın almaya 3-5 sene önceden başlanırdı. Buzdolabı satın alınır ve evin en ücra köşesine ambalajı bozulmadan konulurdu. O zaman model değişikliği filan olmadığı için on yıl beklese de bir şey olmazdı. Bir de nereden genç kızların rüyasını süslediklerini biliyorlarsa “Her genç kızın rüyası Zetina dikiş makinası” vardı ve markası Zetina olmasa bile, dikiş makinası çeyizin olmazsa olmazları arasındaydı. Bilhassa kızların belki 10 yaşında başladığı el örgüleri sandıklarda birkaç yılda bir görülmek üzere saklanır. Tüplü televizyonların gittikçe incelmesiyle birlikte üzerlerine dantel örtülecek yerleri kalmadı; dolayısıyla danteller de büyük ölçüde işlevini yitirdi. Bundan sonra ya hiç çeyiz olmayacak, ya da evlerde çeyiz sergilenecek alan. Dolayısıyla çeyizleri sergileyecek ağaçlar bulmamız gerekecek. Çeyiz ağacı… Gülhâne Parkı’nda hem de! Olmasa da olur diyorsanız, itiraz etmeyiz. Neticede bizim de evlâdımız var.

HASAN SUTAY

İmtiyaz Sa hi bi: FEZA GAZETECİLİK A.Ş.

puffmizah.com

puff@zaman.com.tr

Genel Yayın Müdür Yardımcısı: MEHMET KAMIŞ Yayın Editörü: ABDULLAH YAVUZ ALTUN Görsel Yönetmen: FEVZİ YAZICI Tasarım: A. BABÜR BOYSAL Sorumlu Müdür ve Yayın Sahibi Temsilcisi: HARUN ÇÜMEN

Ge nel Ya yın Mü dü rü: EK REM DU MAN LI Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna, İstanbul TEL: 0212 454 1 454 Baskı: Feza Gazetecilik A.Ş. Sayı: 11


Yazan: Çetin Dozer Çizen: Nuri Can


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.