puffmizah.com
2 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ SAYI: 4
“İç güvenlik yasası” Meclis’ten geçmek üzere. Devletin yetkileri artarken, vatandaşın hakları azalıyor.
G A Z ETEC İ L E R İ N M E N E M E N B A R DA Ğ I Gİ B İ D İ Z İ L D İ Ğ İ D Ö N E M L E R D EY İ Z
MODAYA UYUP KENDİME BİR YAĞ KÜRÜ YAPACAĞIM
Erdoğan, İngiltere’nin yarı başkanlıkla yönetildiğini, Kraliçe’nin hâkim olduğunu savundu.
Gazetelerin pro-misyon günleri ürk medya tarihini yazacaklar, gazetecilikten önce promosyon tarihini öğrenmeli. Kuru kuruya gazetecilik olmaz. Nasıl ki çayın yanında pasta, bisküvi ve diğer abur cuburları yemeyi alışkanlık haline getirdiysek, bir dönem gazetelerin yanında abur cubur vermek gazeteciliğin olmazsa olmazlarındandı. Çok fazla geriye gitmeye gerek yok, 1980’lerde 90’larda, TV’lerde gazete reklamları yayınlanırken çanak-çömlek ve tabaklar havada uçuşurdu. Bazı tabaklar gazete kâğıdından yapılırdı galiba; rakip gazetenin adamı televizyon ekranına çıkar, bunları eline alıp yırtardı ve caaarrrt diye ses gelirdi. Zaten gazeteciler de haberleriyle, yazılarıyla ve gazeteleriyle değil tencereleriyle, tavalarıyla, tabaklarıyla övünürlerdi. Bir ansik-
T
lopedi furyası vardı ki, sormayın gitsin; bu ansiklopedik çapta ayrı bir yazı konusu olur. Hâlâ bazı evlerde kapağı açılmayan sonra da sahaflara düşen ansiklopediler vardır. Laf aramızda benim evde bile var! Yazarlar işportacıya dönüşmüştü; senin tencerenin dibi kara diye söze başladığında, anında cevabını alırdı: Seninki benden kara! Buna rağmen halkımız bu promosyonlara çok iltifat etti. Eve boş gitmemek için bir ay, iki ay, üç ay kupon biriktirir ve sonunda tenceresine, tavasına kavuşurdu. (Bunun kupon arazilerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır ve subliminal bir mesaj içermemektedir. Bu kelimeyi ne zaman anlamlı bir cümle içinde kullanayım diye de düşünüyordum. İlk defa burada nasip oldu, artık unutabilirim!) Daha önceleri de İslamî kesimin promosyonları olmuş. Mesela Mehmet Şevket Eygi’nin çıkardığı gazete-
lerden birini tanıtmak için yazın ortasında pardösü dağıtılmış. Okuyucular da hizmet olsun, gazete tanıtılsın diye, o yaz sıcağında sırtlarında gazetenin ismi yazılı pardösüleri giyip şehrin ortasında gezmeye başlamışlar. Fakat çoğunun bedeni uymamış. 48 beden giyenlere 56 beden pardösü gelmiş. Giymişler ama korkuluk gibi olmuşlar. Tam tersine 56 beden okuyuculara 48 beden pardösü gidince de düdük gibi, iki yakası bir araya gelmeyen manzara ortaya çıkmış. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Böyle uyumsuz bedenler ve pardösüler daha fazla dikkat çektiği için maksat hâsıl olmuş gene de. Yeni Türkiye’yle beraber, yeni promosyonlar da bulunabilir diye düşünüyorum. Mesela yandaş gazeteler, “en iyi yalan haber yarışması” yapabilirler. Bunu, “en gerçekçi iftiracı” yahut “en inandırıcı ihbarcı” yarışmaları izleyebilir. Benden söylemesi!
HASAN SUTAY
ADAMLAR PARAYI BANYO KESESİNDE AKLAMIŞ! İzmir’de 2 ay önce aynı suçlamalarla gözaltına alınıp bırakılan polisler, tekrar gözaltına alındı.
Eski AKP’liler için “dâhiyane” çözüm: Özel şirketler!
Kobani, IŞİD’den kurtuldu.
:
Diyanet, cuma hutbelerinden bazı hadisleri sansürlemeye başlamış.
Afrika’da okul açmış gibi de yapabilirler…
KOMPLOCU ŞEVKET
EKONOMİYE PATATES BASKISI
“AFRİKA AFRİKA DUY SESİMİZİ” “
OKULLARI DEĞİL, KONUYU KAPAT
.
Çetin Dozer+Yusuf Örs
DEMOKRASİNİN DEMOSUNDAYIZ HALA DE
Karşıdakini dinlemeden, dinliyormuş gibi yapmanın 5 yolu 1. Konuşan kişinin suratına bakın. Mümkünse göz teması kurun. O an neler düşündüğünüzü asla fark edemeyecektir ama onu dinlediğinizden emin olacaktır. Artık özgürsünüz! Anlatsın dursun! 2. Arada sırada yakaladığınız kelimelerle ilgili sorular sorun. “Abi konuşurken arada KAMYON dedin ya oradan aklıma geldi, senin peder kamyon şoförüydü değil mi?” ya da “Tabii abi zaten KAMYONun ne işi var trafikte?” gibi. 3. Yüz mimiklerinden anlattığı şeye vereceğiniz duygusal tepkiyi çıkarabilirsiniz. Eğer hızlı hızlı anlatıyorsa, bir süre hiçbir şey demeden öylece duracaksınızdır. Arada gülüyorsa, siz de gülün. Duraklamışsa, dudaklarınızı kısıp manalı manalı kafa sallayın. 4. Anlattıklarının hiçbirini yakalayamamışsanız, tamamen başka bir işle meşgulseniz o sırada, bitirdiğinde geçiştirme kelimeleri sarf edin: “İşte öyle abla n’aparsın!”, “Valla bacım korkacaksın böylelerinden…”, “Hepimizin başında, aynı dert!” 5. Meşgul bir insan imajı çizin. Onu kaale alıp dinlediğinizi hissettirin; lütfederek, mesainizin arasında büyük bir iyilik yaparak dinliyormuş gibi gösterin. Karşınızdakini ezin iyice, cümleleri ağzına tıkılsın, konuşamasın! (Bunu olur olmaz yerde denemeyin, karşı tarafın kafa atması hâlinde ne yapacağınızı önceden hesaplayın!)
ALIM
s
SİZ LAFLA PEYNİR GEMİSİNİ YÜRÜTMEYİ İYİ BİLİRSİNİZ
BEN BİLİYORUM DA MI YAZIYORUM?
Bir varmış da, bir niye yokmuş? * Küçükken okuduğum masallara şimdi bakıyorum da bildiğin vahşet dolu. Mesela Pamuk Prenses’in gaddar üvey anası avcıya; “Onu öldür, kalbini sök bana getir.” diyor. Bu ne yahu? Böyle acımasızlık olur mu? Hem nereden bileceksin bu Pamuk’un kalbi mi yoksa başkasının kalbi mi? Üzerinde mi yazıyor? * Unutamadığım vahşi bi hikâye daha var. Sevimli anne tavşan evden çıkarken yavrularına ‘Sakın kapıyı kimseye açmayın!’ diye tembihliyor. Ama aklı evvel yavrular kapıyı kurda açıyorlar. Kurt da bunları mideye indirip tokluğun getirdiği rehavetle sızıyor. Sonra sevimli anne tavşan geliyor ve vahşet başlıyor. Kurdun karnını yarıyor, yavruları çıkarıp taşla dolduruyor (iğne iplikle dikmeyi de ihmal etmiyor) ve yetmezmiş gibi nehre atıyor. Sorsan “Ehi ehi ben çok sevimli bir tavşanım.” der. Kim bilir o yavrucaklara kurda kapıyı açtılar diye ne ceza vermiştir “Cani ve Sevimli Tavşan Anne”. * Ben kurt olsam önce kırmızı başlıklı kızı yerim, sonra kırmızı başlıklı kız kılığına girer büyükanneyi yerim. Büyükanne zaten hasta, yaşlı, kandırması kolay. Hem kızın sorularıyla vakit kaybetmem hem de ormancı gelmeden arazi olurum. Kurt büyükanneyi gömdüğü için karnı tok tabii. Acele etmemiş, kırmızı başlıklı kızın sorularına cevap vermiş. Zaten bu saftirik kızı anası nasıl yalnız başına ormana salmış hayret! Büyükanneyle kurdu ayıramıyor daha. * Hansel ve Gretel… Tam bir aile dramı. Anası-babası tarafından ormanda bırakılan iki fukara kardeşin hikâyesi. Bu gariplerin ailesi çok vicdansız. Çocukları evden atmaya karar veriyorlar, yetmiyor bir de ormanda bırakıyorlar. İnsan anasını-babasını seçemiyor işte. * Merak ediyorum: Geppetto Usta, Pinokyo’dan artan parçalarla ne yaptı acaba? Eğer sehpa falan yapmışsa bu Pinokyo’nun kardeşi olur mu? Peki, Geppetto Usta zorda kaldığı bir kış günü dayanamayıp bu sehpayı sobada yaksa evlat katili olur mu? ERAY ZENGİN
Serhat Albamya
EĞİTİM O KADAR KÖTÜ Kİ, NOTLARI KARNEYLE VERİYORLAR
BİT YENİĞİ
H AVA DA N , S U DA N Ç O K KO N U Ş T U K , B İ R A Z DA E L E K T R İ K TE N B A H S E D E L İ M
ALİ GÜRSEL
RÜYA: Doktor Bey Merhaba. Rüyamda hayvan pazarında tosun bakıyoruz, Kurban arefesi galiba, böyle dağ taş mal pazarı kurulmuş. Ben beğeniyorum birini, tamam diyorum celebe, kaç paraysa anlaşalım. Birden mal dile geliyor araya giriyor “Yavaş be! Ben seni beğenecek miyim bakalım?” diye. Dikiyor gözlerini uzun uzun süzüyor beni, “Olmaz, bunun bir boynuzu kırık!” diyor sepetliyor. Paramla rezil oluyorum kan ter içinde uyanıyorum. Kurban olayım böyle rüya mı olur bana bir tabir. TABİR: Anlayabildiğim kadarıyla gerçek hayatta da rüyanızda olduğu gibi hisli bir insansınız. Mobilya takımı almaya da gitseniz, “Acaba bu mobilya takımına layık biri miyim?” diye düşünüyorsunuz. Bunu aklınızda tutun! Bununla beraber hayvan pazarıyla ilgili çocukluğunuzda kötü hatıralar seziyorum. Yanlış mıyım? Belli ki çocukluğunuzda babanızla celepler arasındaki pazarlıklar sizde hep “kaybeden taraf olma” hissini tetiklemiş. Üstelik öyle bir noktaya gelmişsiniz ki, kaybetmenin felsefesini yapmaktasınız. Boynuz, malum Antik Yunan’a ya da Roma dönemine bir gönderme. Ama moral bozmayın, Yunanistan’da “sol” iktidarda!
KIRMIZI ŞAPKALI KURT
Dağıstan Çetinkaya
FATİH ÇELEBİ
patavat ENSTRÜMANİZM: Ağzıyla saz taklidi yapma hastalığı. “Ruruuruu! Rirorororoooov! Mmmmm... Ruuuuğ...”
LA NG IR DA M AK : Ağ ız do lu su , bi rb ir in i en du rm ak sı zı n ta ki p ede rl le m an tık sı z cü m le ba ve ar ad a ge çe n ak raay a is im le ri yl e sa vu nm n ge çm ek . La ng ır da yat ki şi ye ve ri le n en ne la !” ce va p: “L an gı rd am a
ÇİNÇE: Kelime o kadar kısa ki, ilk ç’den sonra hızını alamayıp, ikincisine de sert girmiş demek ki adam. Ama işte bu mantık “İnkiliççe”ye uymuyor. Bi’de “Holantaca” var. Yok da, var işte kafamıza göre.
TU HA F AL MA NC I ŞA ŞK INL IĞI : “Tü rki ye’de va r mı ym ış bu nd an ab ov ! Ne rde n ald ın ye ğe nim ?” So rdu ğu da 30 0 lira lık ba sit bi tel efo n ha a…
SARI KOLA: Seçkin bakkallarda satılan yerli içecek. (Allah’tan yeşil kolaya geçmediler. Sprayt mprayt var ya hani)
“BRUCE LEE 15 YIL DAHA YAŞASAYMIŞ, KARNI MERMİ GEÇİRMEZ OLURMUŞ”:
Böyle adamları ilkokuldan mezun etmeyeceen 15 yıl. ECZ A DOL ABI : Buz dol abı nda yum urt a kon ula n yer in hem en yan ı.
IQ Testi: “Babaa! Aykümü çalmışlar!” (Vurun beni) İkirc iklif ikri
İmtiyaz Sa hi bi: FEZA GAZETECİLİK A.Ş.
puffmizah.com
puff@zaman.com.tr
Genel Yayın Müdür Yardımcısı: MEHMET KAMIŞ Yayın Editörü: ABDULLAH YAVUZ ALTUN Görsel Yönetmen: FEVZİ YAZICI Tasarım: A. BABÜR BOYSAL Sorumlu Müdür ve Yayın Sahibi Temsilcisi: HARUN ÇÜMEN
Ge nel Ya yın Mü dü rü: EK REM DU MAN LI Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna, İstanbul TEL: 0212 454 1 454 Baskı: Feza Gazetecilik A.Ş. Sayı: 4
RA MB O İZL ER KE N: Aa aa ! Ro RO CK Y İZL ER KE N: Aa aa ! Ra ck y! mb o! DURAN URUÇ
“ÜNİVERSİTE İKİNCİ SINIFTAYIM, öğrenci EVİNDE KALIYORUM...”
PARALELLE MÜCADELEDE RUH ÇAĞIRMA METODU