SAYI 04
PUHU
AY L I K S A N AT D E R G İ S İ
NİSAN 2014
03 Atölye Aylin Zaptçıoğlu
21
İÇİNDEKİLER
Sanatçı Yusuf Taktak
sayı o4 NİSAN, 2014
29 Sanat Tarihinden El Greco
39
59
Röportaj Eray Özcan
Koleksiyon Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi
69 Bu Ay Sergi Haberleri
49
73
Sergi Argun Okumuşoğlu
Kitap Theo’ya Mektuplar, Vincent Van Gogh
03
AT Ö LY E
AYLİN ZAPTÇIOĞLU
ATÖLYE
04
05
AT Ö LY E
ATÖLYE
06
07
AT Ö LY E
AY L İ N Z A P T Ç I O Ğ L U ’NUN ATÖLYESİ
Aylin Zaptçıoğlu, 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Nedret Sekban Atölyesi’nden mezun oldu. Genellikle tuval üzerine yağlıboya yapıyor. Bunun yanında, baskı çalışmaları da var. Atölyesi, iki bölümden oluşuyor. Resim yaptığı alan, bahçeye bakan aydınlık bir oda. Büyük tuval çalıştığında, resimden uzaklaşma mesafesine ihtiyacı olduğu için burayı geniş ve boş tutmaya özen gösteriyor.
ATÖLYE
08
09
AT Ö LY E
ATÖLYE
10
11
AT Ö LY E
Baskı makinasının bulunduğu alan aynı zamanda depo olarak kullanılıyor. Baskı yaptığı dönemlerde burada çalışıyor. Duvarda etkilendiği ressamların işleri ve bir kenarda da ressam isimlerinden oluşan uzun bir liste asılı. Şövalede ve duvarda çalışıyor. Düşünme aşaması olarak gördüğü eskizleri, resimde eleyerek, işlerini tuval üzerinde çözdüğünü söylüyor. Tekerlekli bir sehpayı palet olarak kullanıyor. Paletinin tekerlekli olması, Aylin Zaptçıoğlu’nun atölyenin her alanında rahatça çalışabilmesini sağlıyor.
ATÖLYE
12
13
AT Ö LY E
ATÖLYE
14
17
AT Ö LY E
ATÖLYE
18
19
AT Ö LY E
ATÖLYE
20
21
S A N AT Ç I
yusuf taktak
SANATÇI
22
23
S A N AT Ç I
N İ ç İ n R E S İ M ya p ı yorsunuz?
Ortaokul 3. sınıfta iken resim öğretmenim, yetenekli olduğumu söyleyince birden yaşamım değişti... Sadece iyi resim yaptığımı söylemekle kalmadı aynı zamanda kimliğimi, kişiliğimi de belirledi. O zamandan bu yana resim yapmaktayım. Şimdi de, günlük hayatım resim sanatı üzerine oluşmuştur. Çünkü sevdiğim birşeyle uğraşıyorum. Eğer topluma, sanatımıza yeni bir dünya sunabilirsem, iyi ki resim yapmayı seçmişim diyeceğim...
SANATÇI
24
25
S A N AT Ç I
SANATÇI
26
Yusuf Taktak, 1974 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü, Adnan Çoker Atölyesi’nden mezun oldu. Daha sonra, Avusturya Salzburg Yaz Akademisi Mario Deliugiu Atölyesi’nde eğitim aldı. 1976 yılında İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde çalışmaya başladı ve İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim görevlisi oldu. 1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi’nden ayrıldı. 1997 ve 1998’de Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak görev aldı. 2005 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim vermeye başladı. Çalışmalarına, İstanbul’daki atölyesinde devam ediyor.
27
S A N AT Ç I
SANATÇI
28
29
S A N AT TA R İ H İ N D E N
EL GRECO
ya z ı : s e l e n e r k e n, cansu kuman
SANAT TARİHİNDEN
30
31
S A N AT TA R İ H İ N D E N
“EL GRECO, RESMINDE KUTSAL KIŞILERIN BEDENLERINI UZATIR, ONLARI BIRER IŞIK YILDIZINA BENZETIR. SANKI KOYU KARANLIKLAR, ONUN RESMINDE GIDEREK BÜYÜMEKTEDIR. BÜTÜN GÖRÜNTÜLERI, YILDIZLARA ÖZGÜ PARLAKLIKLA KUŞATIR RESIMLERINDE...” - MAURICE BARRES, EL GRECO YA DA TOLEDO’NUN GIZI
Maniyerist sanatçı El Greco, 1541 yılında Venedik topraklarına ait Candia Krallığı olarak bilinen modern Girit’te dünyaya gelir. O dönemlerde Candia, Doğu ve Batı kültürünün ahenkli bir şekilde var olduğu sanatsal hareketliliğin bir merkezidir. Post-Bizans sanatının merkezi olan Girit Okulu’nda resim eğitimini tamamlayan
SANAT TARİHİNDEN
Sayfa 30: Toledo 1596 – 1600, Tuval üzerine yağlıboya, 47.75 x 42.75 cm, MoMA, New York
32
genç El Greco; kariyerine kaçınılmaz olarak Venedik’te devam eder. Kaçınılmazdır; çünkü Girit, 1211 yılından itibaren Venedik Cumhuriyeti egemenliğindedir. Venedik’te 1567 ve 1570 yılları arasında kaldığı var sayılan El Greco’nun büyük olasılıkla ünlü sanatçı Titian’ın atölyesinde çalışmış olduğu düşünülmektedir. 1571 yılında Roma’ya taşınan sanatçı, Venedik çıraklığında öğrendiği bilgilerle çalışmaya başlar. Burada kardinal Alessandro Farnese’nin şehir için yaptığı sanatsal ve entelektüel bir merkez olan Palazzo Farnese’de kalır. Venedik’e giden diğer ressamların aksine, El Greco resimlerde geleneksel ve dinsel konulara yeni ve olağandışı yorumlar getirip onları farklılaştırır ve özellikle İtalya’da yaptığı resimler Venedik Rönesans’ından etkilenir. Venedikli ressamlardan çok figürlü kompozisyonları, manzara ve atmosfer ışığı ile bir araya getirmeyi öğrenen El Greco’nun kıvrak ve uzamış figürleri Tintoretto’yu, renk kullanımı ise Titian’ı hatırlatır.
33
S A N AT TA R İ H İ N D E N
Sanatçının Roma Dönemi’ndeki eserlerinde kaçış noktalarındaki perspektif, bükülen ve dönen figürlerin şiddeti gibi Maniyerizmin özellikleri görünmeye başlar. Roma’da kaldığı sürede iz bırakan Greco, Michelangelo’nun Sistine Şapel’indeki “Son Yargı” freskini beğenmeyip Papa 5. Pius’a Katolik inanışa göre yeniden boyamayı önerir. Fakat bu görüşünden dolayı El Greco, Michelangelo saygı duyulan ve çok önemsenen bir sanatçı olduğu için, Roma eşrafından çok tepki alır. Bu sebeple, Farnese ile çatışmaya girmesi sonucu, genç sanatçı sarayı terk etmek zorunda kalır. 1572 yılının sonlarına doğru kendi atölyesini açan sanatçı, Lattanzio Bonastri de Luciagnano ve Francisco Preboste’yi asistan olarak görevlendirir. Sarayı terk edişinden 5 yıl sonra yolu önce Madrid’e sonra da yaşamının sonuna kadar yaşayacağı Toledo’ya düşer. 16. Yüzyılın sonlarında İspanya’nın dinsel merkezi olan Toledo’daki inşa halinde olan El Escorial sa-
Yan Sayfa: Kont Orgaz’ın Gömülmesi 1586 – 1588, Tuval üzerine yağlıboya, 480 x 360 cm, Santo Tomé, Toledo
SANAT TARİHİNDEN
34
35
S A N AT TA R İ H İ N D E N
SANAT TARİHİNDEN
36
rayı için II. Philip büyük resimler yapacak iyi sanatçılar bulmakta zorlanıyordu. Büyük ressamlardan Titian ölmüştü; Tintoretto ve Veronese gibi sanatçılarsa İspanya’ya gelmeyi reddetmişlerdi. Bu dönemlerde, El Greco saray çevresinden isimlerle tanışarak iş bulur ve bu çevreden büyük siparişler alır. Toledo’da yerini sağlamlaştıran sanatçı, Santa Domingo El Antiguo ve El Espolio’da çalışmaya başlar. Sanatçının 1579’da Santa Domingo için yaptığı işler üne kavuşmasını sağlar. Fakat sadece II. Philip’in takdirini kazanmak isteyen El Greco, bu işte pek başarılı olamaz. Bazı araştırmacılara göre bu başarısızlığın sebeplerinden biri, II. Philip’in yaşayan insanların dinsel tasvirlerde kullanılmasından hoşnut kalmamasıdır. Diğer bir sebebi ise, El Greco’nun işlerinin karşı reformun ilkelerine uymamasıdır.
37
M Ü Z E K ATA L O G L A R I
Sanatçının 1586 yılında tamamladığı “Kont Orgaz’ın Gömülmesi” adlı eseri en bilinen çalışmasıdır. Bu dönemden sonra yaşamının sonuna kadar altar, hastane, şapel gibi çeşitli mimari yapılar için çalışır. “Meryem’in Günahsız Gebeliği” adlı resmi El Greco’ya “Bu krallık içinde ve dışındaki en yüce adamlardan biri” ünvanını getirir. Son işi olan Hospital Tavera’yı tamamlayamadan 7 Nisan 1614 tarihinde ölen El Greco, ölmeden önce vasiyet verdiği Santa Domingo El Antiguo Kilisesi’ne gömülür.
Sayfa 35: Laocoon 1608 - 1614 Tuval üzerine yağlıboya, 142 x 193 cm National Gallery of Art, Washington
Yan Sayfa:
Ve mezartaşında şunlar yazar:
Beşinci Mührün Açılışı
“Girit Ona hayat ve fırça verdi
1608 – 1614,
Toledo, daha iyi bir memleket
Tuval üzerine yağlıboya,
Ölüm ile sonsuzluğa ulaşmaya başladı-
225 x 193 cm.,
ğı yerde”
MoMA
Fray Hortensio Felix Paravincino y Arteaga
New York
MÜZE KATALOGLARI
38
39
r ö p o r ta j
ERAY ÖZCAN, İZ LER
İ Z L E R S E R G İ S İ Ü Z E RİNE BİR RÖPORTAJ
rรถportaj
40
41
r รถ p o r ta j
röportaj
42
E R AY Ö Z C A N ’ I N R E SMİNDE IŞIK VE GÖLGE, TUVALDE T E M E L B I R Ö Ğ E O L ARAK KENDIN I GÖSTER I YOR. KONU E D IN DI Ğ I S I R A DA N GÖRÜNTÜLER, IZLEYEN I N I ASIL A N L AT M A K I S T E DIĞI DUYGUYLA BAŞBAŞA BIRAKMAY I A M AÇ L I YO R .
Bir önceki sergisi ‘‘Geçen Yaz’’ Eray Özcan’ın 2012 yılında yaptığı bir atölye sergisiydi. Bir kitapla beraber gerçekleştirdiği ‘‘Resimle 20 Yıl,’’ sergisi ise 2010 yılındaydı . Yeni sergisi ‘‘İzler,’’ 16 Nisan - 10 Mayıs 2014 tarihleri arasında Doruk Sanat Galerisi’nde olacak.
43
r ö p o r ta j
Bu isim nasıl ortaya çıktı? Eray Özcan: Yaşarken biriktirdiklerimin ve karşılaştıklarımın izi aslında. Her gün gördüğüm bir duvar da, baktığım, büyüttüğüm bir bitki de beni etkiler. İkisi de yaşayan şeylerdir benim için. Duvar, ışıkla, mevsimle, zamanla değişir. Bunlar aynı zamanda bende karşılığı olan resimsel görüntülerdir. Bitkiler resimlerinizde çok sık karşımıza çıkıyor, atölyenizde de bir çok bitki var. E. Ö.: Evet, onlarla özel bir ilişkim var. Bir tohumdan bir bitkinin büyüdüğünü görmek, onu izlemek, onun tekrar tohum vermesi, tekrar toprağa dönmesi beni her zaman etkiledi. Bu, benim için hayattaki en heyecanlı şeylerden biri, dolayısıyla bir şekilde resimlere de giriyor. Onlar her zaman benim modellerim, kuru bir bitki de, yaşayan bir çiçek de.
rรถportaj
44
45
r รถ p o r ta j
röportaj
46
Resimlerinizde koyu renk kullanımınızla ilgili ne söyleyebilirsiniz? E. Ö.: Resimde koyu renkleri bazı ışıklı ve açık renklerle beraber kullanmayı, koyuyla bir etki yaratmayı seviyorum. Renkçi bir ressam değilim, ama rengi de resimlerimde kullanırım. Bazen de resmi grileştirmeyi tercih edebilirim. Bu daha çok o resmin neye ihtiyacı olduğuyla ilgili bir şey. 60x60 cm kare tuvallerden oluşan dikkat çekici bir seri var. E. Ö.: Bu 6 kare tuvaldeki ortak tema kar. O yüzden, not alırmışçasına halledilmiş, daha taze bırakılmış işler bunlar. Karın sessizliğinden ve dinginliğinden kaynaklanan bir sakinlikleri var. Tuvalde de kağıda benzer bir tavırda, az renkli ve nefes alan bir etki almak istedim.
47
r ö p o r ta j
Bu işlerde kullandığınız malzemeler neler? E. Ö.: Aslında çeşitli malzemelerle yapılmış işler var. Suluboyalar, kağıt üzerine karışık malzemeler, tuval üzerine karışık malzeme, akrilikler, yağlıboyalar var. Malzemeleri birlikte kullanmayı da seviyorum. İlk defa tuval üzerine denediğim guaj boya var, kağıt üzerine yaptığım gibi tuval üzerine çalışmak istedim. Resimde nasıl bir etki almak istiyorsam, malzemelerimi de ona göre seçiyorum. Pencere ve duvar teması öne çıkıyor sanki. E. Ö.: Bunlar daha önce de tekrar tekrar çalıştığım temalar. Pencereden gördüklerim de, sağır bir duvar da ve bu duvarın üzerindeki değişen görüntü de beni ilgilendiriyor. Beni bir şekilde etkileyen ve ilgilendiren her şey resmimin konusu olabilir.
rรถportaj
48
49
SERGİ
Argun Okumuşoğlu, 44A
B u r a da İ ş l e r K a rışık 2 0 M A R T - 3 0 N İ S AN 2014 ya z ı : G ö kş e n B u ğ ra
SERGİ
50
51
SERGİ
B U R A DA İ Ş L E R K A R IŞIK, AHMET ELHAN FOTOĞRAFLAR I Ü Z E R I N E A R G U N OKUMUŞOĞLU’NUN YAPTIĞI MÜ DA H A L E L E R L E , BI RBI RI NDEN BAĞIMSIZ MALZEME L E R , F O R M A R AY I Ş LARI VE H I KÂYELERLE BESLENEN I Ş L E R D E N O L U Ş U YOR.
İşleri karıştıran, sanatçının önünde bu kez boş bir tuval, bir plaka yahut heykele dönüşecek masif bir kütlenin yerine bir başka sanatçı tarafından saptanmış; görülmüş ve sınırlanmış bir sanat yapıtının oluşu. Ahmet Elhan fotoğrafları üzerine Argun Okumuşoğlu’nun yaptığı müdahalelerle oluşan işler, birbirinden bağımsız malzemeler, form arayışları ve hikâyelerle besleniyor.
SERGİ
52
53
SERGİ
SERGİ
54
Fotoğrafların çoğu dikdörtgen gravür kâğıdına, kare formda basılmış ve alüminyum plakaların ortasına yapıştırılmış. Plakanın etrafında kalan boşlukla birlikte, zeminin üzerinde 3 katman oluşuyor: plakanın metalik soğuk yüzeyi, fotoğrafın yüzeyi ve görüntünün altında kalan kâğıt dokusu. Argun Okumuşoğlu, bu katmanların üzerine kurduğu, eklediği ve çıkardığı formları, işleri tamamlayan cam kutularla sonlandırmış. Okumuşoğlu resimlerinde, izleyiciyi ilk bakışta içine alan figürler ve renkler hâkimdir. Hem heykellerinde hem de ahşap oyma işlerinde sıcak malzemeler ve renkler kullanan sanatçının, alüminyum gibi soğuk, itici bir malzemeyle karşılaşması, bazı işlerde eğlenceli, oyuncu, kalabalık; bazılarında ise son derece minimal dokunuşlarla sonuçlanmış. Ahmet Elhan’ın davranış biçimi üzerine Okumuşoğlu’nun geliştirdiği tepki, bir anlamda diyaloğu sürdürülmeyen bir soru-
55
SERGİ
cevap. Elhan’ın insan gözü hizasında gördüğü ve kameranın açısını değiştirmeksizin gösterdiği görüntü, o anın gerçekliğine ilişkin mesafeli ve nötr bir algı sunuyor. Okumuşoğlu’nun seçtiği formları öne çıkardığı ya da var olan görüntünün üstüne yığma yaptığı müdahaleleri ise son derece öznel ve keyfi. Elhan’ın kompozisyonlarına sadık kalmaya gayret etse de fotoğraftaki elemanların başka malzemeyle yeniden üretilmesi, kapanması ya da yer değiştirmesi, kaçınılmaz bir yeni boyut kuruyor. Okumuşoğlu’nun zemindeki referans noktasına bazı işlerde müthiş koruyucu ve temkinli yaklaştığını, bazılarında bu temkinin yerini fotoğrafın ruhundan ilham alınan bir heyecanın aldığını söylemek mümkün. Peyzaj ağırlıklı görüntülerde, metruk mekânlarda biçer-döver, kaydırak, futbol sahasından kalma kale gibi mekânla ilişkisiz nesneler var; nesnelerin ilişkisizliği, hep bir terk edilmişlik, yalnızlık hissi taşıyor. Elhan’ın fotoğrafa verdiği bu ruh, Okumu-
SERGİ
56
şoğlu tarafından çok az müdahale ile yalın ve minimal araçlarla arttırılarak sürdürülmüş. Kimi yerde, iç içe geçen geometrik şekiller, siyah kareler, renksiz formlarla son derece süprematist etkiler göze çarparken kimi yerde ise Ortodoks ikonalarında karşılaştığımız figürü koruyan metal plakalar var. Yalnız bu ilişki, Malevich’in ya da Leonardo’nun bağlamına gönderme olsun diye değil form olarak etkilenilen bir uç. Fotoğrafın üzerinde boşluk ve doluluk, oyuklar ve çıkıntılar işlenirken etrafına eklenen elemanlar da bu perspektif oyununu destekliyorlar. Buradaki işleri karıştıran bir dizi de hikâye anlatan değil hikâye gösteren işler... İlk bakışta anlatımcı görünse de fotoğraftaki görüntünün haricinde eklenenler, biçimsel iletişimleri nedeniyle bir araya geliyor. Büyükbabadan kalma bir kompasın terk edilmiş sahadaki bir kaleyi ölçtüğü, votka şişesinin üstündeki gümüş balıkların palmiyelerin altında yüzdüğü, renkli tellerin ağaç dallarını
57
SERGİ
SERGİ
58
gürleştirdiği, hayâli kahramanların ormana saklandığı, tel ağlara takılan zokalar ve dışbükey bir camla merkez algısını yanıltan, son derece karışık ama derinlik katmanlarını çoğaltarak algıyı zenginleştiren bir oyun kuruluyor. Malzeme ne olursa olsun, sanatçının elindeki bir plan, kurgu ve disiplinle hatta disiplin karşıtı bir bozma refleksiyle yerleştirilince, klasik enstrümanlarla aynı işlevi görüyor. Fırçayla yapılan bir uçakla, hazır-nesne bir uçak, aslında aynı. Bu elemanları söküp takmak, eksiltmek, arttırmak, resimde bir boyayı sürmek, kapamak, tonlarıyla oynamak, bazı elemanları çıkarıp bazılarını korumak gibi. Hepsinin ortak konusu form. Burada İşler Karışık, Argun Okumuşoğlu’nun görsel sanatların temel problematiklerinden biri olan espas ve müzikteki çoksesliliği odağına aldığı bir kısmı çok sessiz, renksiz ve yalın, bir kısmı çok gürültülü, kalabalık ve yoğun işlerden oluşuyor.
59
KO L E KS İ YO N
ELGİZ ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ
M Ü Z E KO L E KS İ YO N UNDAN 3 RESİM
KOLEKSİYON
60
61
KO L E KS İ YO N
M A S L A K ’ TA Ö Z E L KOLEKSİYON MÜZESİ KİMLİĞİYLE FA A L İ Y E T İ N İ S Ü R D ÜREN ‘PROJE 4L |Elgİz Çağdaş S a n at M ü z e s İ ’ KO LEKS IYONER ELG I Z AILES I TARAF I N DA N Ç AĞ DA Ş S ANATIN GELIŞMES I NI DESTEKLE M E K A M AC I Y L A 2 0 01 YILINDA KURULDU.
Elgiz Koleksiyonu, üslup, tür ve malzeme bakımından çeşitliliğe sahip bir koleksiyon. Son 20 yılın önemli çağdaş sanat hareketliliğini, eklektik bir yapıyla, kavramsal ve biçimsel çeşitlilikle izlemek mümkün. Koleksiyonda yer alan yerel ve uluslararası yapıtlar, içtenlik ve saygı ile bir arada sergilenmektedir. Julian Schnabel, Bjarne Melgaards ve Jonathan Meese müze koleksiyonunun içerdiği sanatçılar arasında.
KOLEKSİYON
62
JULIAN SCHNABEL
Sayfa 60: Julian Schnabel Harold Daima Hoşçakal Di-
“Yaşamda birbirleriyle daima zıtlık içinde bulunan unsurların Julian Schnabel’in eserlerinde bir araya gelebilmesi oldukça etkileyici ve şaşırtıcıdır. Birbirleriyle her daim çakışan bu ikilem unsurları, sıklıkla yükselen tonlar ve beklenmedik bir gösterişle önemli bir etki yaratmaktadır. Bu sanatta ne bir durgunluk vardır, ne de kimse, bir mola ve duraklamaya izin vermeyen konunun altında ezilen ve aşınan, renklerle saldırılan parçalanmış ve yıpranmış yapının görüntülenmesinde uyumlu bir yüzeyden söz edebilir. Şiddet; değişmez bir varlık, uzayı işgal edip her yere yayılan, her kuytu köşede bulunan ve her nefese işleyen boğucu bir kabus olarak görülmektedir.” 1
yor 4, 1998 Tuval üzerine yağlıboya, sprey boya ve reçine 201 x 170 cm
Julian Schnabel (1951, New York, ABD) sanatçı, film yapımcısı, müzisyen ve yazardır. 1973 yılında Houston Üniversitesi’nde BFA’sini aldıktan sonra Schnabel, Whitney Müzesi’ndeki Bağımsız Eğitim Programı’na kayıt oldu ve sanatçı olarak kariyerine başladı.
63
KO L E KS İ YO N
B J A R N E M E L GA A R DS
“Bjarne Melgaards, çalışmalarında dışavurumcu bir dil, introspektif bir üslup kullanır. Resimleri sanatsal arzularından ve içindeki iblislerin kesiştiği yerdeki boşluktan çıkar. Eserlerini realize ederken, Melgaard aklına gelen ilk fikre, ön yargıdan uzak bir şekilde odaklanır. 1990’ların ortasında oluşturduğu karakteristik biçimsel dil, ve özellikle bu dönem, Melgaard’ın resim yaparken aldığı zevki, -çizdiği veya boyadığı- her çizgiye kattığı his ve şehveti yansıtır ve bazen eserlerini yalın soyutlamanın eşiğine taşır. Eserlerindeki bütün unsurlar bize aynı dışlanma hikayesini anlatır ve bireyin mutlak özgürlüğe ulaşma çabasını çağrıştırır. Melgaard kendisini Nietzsche’nin içgüdü, tutku, ahlak ve normallik diskuru üzerine konumlandırır. Sanatçı, bireylerin toplumdaki
Yan Sayfa: Bjarne Melgaard İsimsiz (Mor Soyut), 2006 Tuval üzerine yağlıboya 204 x 305 cm
Bjarne Melgaard (1967, Sydney, Avustralya) New York’ta yaşayan Norveçli bir sanatçı. Avustralya, Sydney’de doğdu ve Norveç Oslo’da büyüdü. Yaşamını ve çalışmalarını New York’ta sürdürmektedir.
KOLEKSİYON
64
65
KO L E KS İ YO N
KOLEKSİYON
66
67
KO L E KS İ YO N
şartlanmaları, varolan ahlaki ve dini kurallar tarafından belirlenen normalliğe uyum sağlamaya zorlanmasıyla ilgilenir.” 2
Sayfa 65: Jonathan Meese Sarı Baron Kırmızımsı, 2004-2005 Tuval üzerine yağlıboya 210 x 420 cm
J O N AT H A N M E E S E
“Jonathan Meese’nin defterlerinde ve metinlerinde, sözcüklerle imgeler kesişir. Kolaj, desen, fotoğraf ve edebi klişeler kendiliğinden buluşur. Serbestçe oluşturulan ya da doğrudan birbirine gönderme yapan bir tasarımla bir arada kullanılır. Görsel ve zihinsel algılama ile biçimsel yerleştirme birbirini tamamlar. Meese, değişik maskeler altındaki kimliğini araştırırken, fotoğraflar aracılığıyla kendisini sürekli sorgular. Tıpkı bir patolog gibi, dünyanın bedenini parçalara
Jonathan Meese (1970, Tokyo, Japonya) Berlin ve Hamburg’ta yaşayan Alman bir ressam, heykeltıraş, performans sanatçısı ve enstalasyon sanatçısıdır. Çoğu zaman multimedya olan çalışmalarında kolaj, çizim ve yazı da kullanıyor. Dünyaca ünlü olan sanatçı Meese, tiyatro sahnelerini de tasarlayıp sahneye çıkıyor.
KOLEKSİYON
68
ayırır, derinliklere iner, bağımlılıkları, ilişkileri, işlevleri keşfeder. Meese, yeni bir sanatsal dil yaratmak için parodiyi kapsayan değişik kaynakları kullanarak tıpkı James Joyce gibi evrensel bir dil geliştirir.” 3
Metinler:
1. Danillo Eccher “Julian Schnabel” Sergi Kataloğu Bolonya, 1997
2. Gunnar B. Kvaran “Kıskanç” Sergi Kataloğu Astrup Fearnley Çağdaş Sanat Müzesi, Oslo, 2010
3. Jan-Hendrik Wentrup “Devrim” Sergi Kataloğu Hannover, 2002
69
HABER
bu ay
Sylvette, Sylvette, Sylvette
B R E M E N , H o n g Ko ng ve BERLİN’DEN 3 sergİ
‘‘Sylvette, Sylvette, Sylvette: Picasso ve Model’’ sergisi, 22 Haziran 2014’e kadar Bremen Kunsthalle’de olacak. Sergide, Picasso’nun , 1954’te tanıştığı Sylvette David’den çalıştığı portreler yer alıyor.
HABER
70
W I T H O U T E N D, G I AC O M E T T I
Akt mit vier Beinen Marcel Eichner
Giacometti’nin Paris sans fin baskı serisinin bulunduğu ‘‘Without End’’ sergisi 13 Mart - 21 Nisan 2014 tarihleri arasında Gagosian Galeri, Hong Kong’da.
Marcel Eichner’in yeni işlerinin bulunuduğu ‘‘Akt Mit Vier Beinen’’ sergisi, 29 Mart - 26 Nisan 2014 tarihleri arasında Contemporary Fine Arts Berlin’de izlenebilir.
71
HABER
BeYond NoThing, Susan Hefuna İ s ta n b u l v e a n k a r a’ da n 3 s e rgİ
“BeYond NoThing” sergisi, Susan Hefuna’nın dokuma işlerini ilk kez bir araya getiriyor. Yeni ve mevcut işlerin bir arada olduğu sergi, 5 Nisan – 3 Mayıs 2014 tarihleri arasında Pi Artworks İstanbul’da izlenebilecek.
HABER
72
GENÇ ETKİ 12 / T R I PA R T 1 2
buralarda BİR YERDE, AHMET DURU
Tarık Töre Elgay, Ezgi Özkılıç ve Derya Özparlak resim ve heykelleriyle KAV Genç Sanat, Ankara’da biraraya geliyor. Sergi 02 - 26 Nisan 2014 tarihleri arasında görülebilir.
Ahmet Duru, bu ilk kişisel sergisinde, izleyiciye sunduğu resim ve çizim serilerinde, panoramik peyzajların mikro ve makro perspektiflerini ortaya koyuyor. “Buralarda Bir Yerde”, 28 Mart - 3 Mayıs 2014 tarihleri arasında Daire Galeri Tophane’de görülebilir.
73
K İ TA P
THEO’YA MEKTUPLAR VINCENT VAN GOGH
Y K Y, 2 0 0 4
Çeviren: Pınar Kür
KİTAP
Elimde hala biraz Ingres kağıdı var ama, sana gönderdiğim o etüdü geri yollarken biraz da o tür kağıttan ekler misin? Çok makbule geçecek inan. Ama öyle ölü beyazı olmasın, daha çok yani boyanmamış, doğal keten rengi gibi... Soğuk tonlar istemiyorum. Ah, Theo, tonlar ve renkler ne büyük şeyler! Bunları hissetmeyi öğrenemeyen biri ise gerçek yaşamdan ne kadar uzakta! Mauve, daha önceden görmediğim birçok şeyi görmeyi öğretti bana: Bana söylediklerini bir gün sana da söylemek isterim, çünkü, senin de iyi göremediğin bir kaç şey vardır belki. Neyse, umarım sanat sorunlarını karşılıklı tartışacağımız günler gelecek. Mauve’un para kazanmak konusunda bana dediklerini düşündükçe içimde doğmaya başlayan kurtuluş duygusunu bilemezsin, düşleyemezsin bile.
74
K A PA K R E S M İ : Y U S U F TA K TA K ( DETAY )
KÜ N Y E
A R G E PA K I R TA S İ Y E Ü R Ü N L E R İ LT D ŞTİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ: E S AT M A L B E L E Ğ İ YAY I N YÖ N E T M e n İ : AY DA D EM İ R C İ YAY I N KU R U L U : A DA T U N C E R , Ü L KÜ P E H L İ VA N O Ğ LU, YİĞİT YAZICI K AT K I DA B U L U N A N L A R : S e l e n e r k e n , c a n s u ku m a n , İ SMAİL CEYHAN