SAYI 12
P U HU
AY L I K SAN AT D ER G İ Sİ
ARAL I K 2014
İÇİND E KİLE R
sayı 12 A RA LIK , 2 014
03
Atölye Yiğit Yazıcı
21
Sanatçı Mert Diner
29
Sergi Joan Miró - Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar
45
Notlar Morandi’nin Atölyesi ve Renkleri
53
Sanat Tarihi Sanat Neden Groteski Saplantı Haline Getirdi?
61
Röportaj Meliha Sözeri
71
Bu Ay Sergi Haberleri
75
Kitap Fernand Léger, Resmin İşlevleri
03
ATÖLYE
YİĞİT YAZICI
AT Ö LY E
04
05
ATÖLYE
AT Ö LY E
06
07
ATÖLYE
AT Ö LY E
08
YİĞİT YA ZICI’N IN AT ÖLYESİ
Yiğit Yazıcı’nın atölyesi Teşvikiye Camii’ne bakan tarihi bir binada bulunuyor. Atölyesi aynı zamanda da evi, ancak bu iki alan kesin bir şekilde birbirinden ayrılıyor. Kendi için ideal olan çalışma ritmini yıllarca deneyerek bulduğunu ve sonuç olarak disiplinli bir çalışma sistemi kurduğunu söylüyor. Fonksiyonun çok önemli olduğunu düşünüyor. Atölyede her şeyin bir yeri var. Aradığı şeyi bulmak istiyor ve bunun için bir sistem kurmuş. Dolaplarda ne olduğu üstlerinde yazıyor. Fonksiyona verdiği önemi açıklarken, doğada da her şeyin fonksiyonel ve estetik olduğundan bahsediyor.
09
ATÖLYE
AT Ö LY E
10
11
ATÖLYE
Atölyedeki mobilyaların çoğunu kendi üretmiş. Mobilya yapmayı sevdiğini söylüyor. Müzik olarak daha çok klasik film müzikleri ve caz çalıyor. Çok fazla malzeme var. Çalıştığı alanın bir bölümünü malzemeye ayırmış. Duvar boyunca duran boyalar ve bu alanın ortasında tekerlekli bir dolapta kalem ve cetveller var. Çalıştığı alanda üç tane cam masa bulunuyor. Bu masalarda tuvalleri yatay tutarak çalışıyor. Resimlerini katmanlar halinde yapıyor. Yaptığı resim tarzının asistanla çalışmaya uygun olduğunu düşünüyor, bu nedenle birden çok asistanı var. Duvarda kendi kurduğu bir düzenek var ve duvarda çalıştığı zamanlar burayı kullanıyor.
AT Ö LY E
12
13
ATÖLYE
AT Ö LY E
14
15
ATÖLYE
AT Ö LY E
16
17
ATÖLYE
AT Ö LY E
18
19
ATÖLYE
AT Ö LY E
20
21
S A N ATÇ I
MERT DİNER
S A NAT ÇI
22
23
S A N ATÇ I
S A NAT ÇI
Sayfa 22:
24
N İÇİN RESİM YA PIYORSUN UZ?
Kağıt üzerine mürekkep ve akrilik 2012 35 cm x 25 cm
Yan sayfa: Tuval üzerine yağlıboya 2011 65 cm x 60 cm
Sıkıntılı bir durum buna cevap vermeye çalışmak. Hep eksik kalacakmış gibi. Mutlak bir cevabı yok sanırım. Belki en basit halde; iki boyutlu düzlemde, sonsuz eleman ve olasılık ile bir araya gelenlerin, ‘‘O’’ anda beni şaşırtması ihtimaline karşı bir bağımlılık benimki? Ya da bilmiyorum ama bildiğimi sanıyorum. Emin değilim...
25
S A N ATÇ I
Mert Diner, 1976 yılında İskenderun’da
Yan sayfa:
doğdu. 2005 - 2007 yılları arasında İrfan
Ahşap üzerine yağlıboya
Önürmen’le çalıştı. 2007 - 2009 yılları
2013
arasında New York Studio School of Dra-
25 cm x 25 cm
wing, Painting and Sculpture’da sırasıyla Bill Jensen ve Graham Nickson atölyelerinde eğitim gördü. 2008 yazında Çatalhöyül kazı alanında eski medeniyetlere ait figürler üstünde çalışmalar yaptı. İstanbul’da çalışmalarına devam etmektedir.
Sayfa 27:
Sayfa 28:
Tuval üzerine yağlıboya
Tuval üzerine yağlıboya
2012
2012
160 cm x 150 cm
100 cm x 90 cm
S A NAT ÇI
26
27
S A N ATÇ I
S A NAT ÇI
28
29
S E R Gİ
JOAN MIRÓ KADINLAR, KUŞLAR, YILDIZLAR
S A KIP S A B A N CI MÜ ZE SI 23 E y l ü l 2 0 1 4 - 1 Şub at 2015
SERGÄ°
30
31
S E R GÄ°
SERGİ
32
B A R S E L O N A D O ĞU M LU K ATA LA N RESSA M VE H E YKELT IR A Ş J OA N MI R Ó’ N UN K A PSA M LI B IR SERGISI SAKI P S A B A N CI MÜ Z E S I ’ N D E GÖRÜLE BILIR.
Sakıp Sabancı Müzesi’nde, 23 Eylül 2014 - 1 Şubat 2015 tarihleri arasında ziyarete açık olan ‘Joan Miró - Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar’ sergisi, sanatçının olgunluk dönemine odaklanıyor. Seçki, Akdeniz coğrafyası ve insanına dair gözlemlerinden ilham alan Miró’nun, kadın, kuş ve yıldız temalarına yoğunlaşarak yapılmış.
33
S E R GÄ°
SERGÄ°
34
35
S E R Gİ
Barselona’daki Joan Miró Vakfı, Mallorca’ daki aile koleksiyonu Successió Miró ve yine Mallorca’daki Pilar ve Joan Miró Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen sergide 125 eser yer alıyor. Yağlıboya ve akrilik tablolar, taşbaskı ve aside yedirme baskılar, Miró’nun assemblage tekniğiyle bir araya getirdiği heykellerinin tüm aşamaları model ve çizimlerle beraber sergileniyor.
SERGÄ°
36
37
S E R GÄ°
SERGÄ°
38
39
S E R GÄ°
SERGİ
‘ ‘ H E R Z A MA N ZEM İN LE B A ŞLA M A M . ÇOĞU Z A MA N B O Ş TU VA LE SİYA H BİR ÇİZGİ ÇEK E R İ M , S O N R A ON U SE RPİLM İŞ YA DA DA M L ATI L MI Ş B OYAYLA TA M A M LA RIM . BOYAYI, Y E R D E YATAY DURA N T UVA LE D ÖKÜYORUM , S O N R A TA B L OYU D İK E Y POZİSYON A GE T İRİ YO R U M . R E N K A ŞAĞIYA A K IYOR. A K IŞI D E N E Tİ M A LTI N A A LIYORUM . D OĞRU OLM UŞ Gİ B İ GE L İ YO R S A , T UVA Lİ YE N İD E N YE RE YATI R I YO R U M. ’ ’ - JOA N M İRÓ
40
41
S E R GÄ°
SERGÄ°
42
43
S E R GÄ°
SERGİ
44
SERGİDEKİ UZUN ÇİZİM HAKKINDA Yaklaşık 10 metre uzunluğundaki bu çizimin esin kaynağı Asya, özellikle de Japonya’ydı. Miró Japonya’ya iki kez, 1966’da ve 1970’te gitti. Burada, 1940’ta Miró’nun çalışmaları üzerine yazılmış ilk kitabı yayınlayan şair Suko Takiguchi’yle tanıştı. Sadece kağıt, kurşunkalem ve neredeyse renksiz çini mürekkebinden oluşan tomar malzemesinin yalınlığı, dikey formatı ve çizimdeki kaligrafik üslup Japon etkisini gösterir. Sık sık bir görsel şiire benzetilen kâğıt tomarı açıldığında, farklı grafik alanlar gözler önüne serilir: Miró’nun cinsel çağrışımlı birkaç simgesi; işaretlerinin izleri; hareket duygusunu yansıtan alan; benekler ve parmak izleri. Bütün bunların ardından son derece dışavurumcu bir devinim ve kâğıttaki yırtık gelir. Miró’nun geç dönem eserlerinin özelliği olan jestüel ifade, Amerikan soyut dışavurumcu ressamların yanı sıra Asya sanatı ve Japon kaligrafisinin de etkilerini taşır.
45
N OTL A R
morandİ’NİN ATÖLYESİ VE RENKLERİ
NO T L A R
46
47
N OTL A R
NO T L A R
48
M OR A N D I , R E S I M L ERIN D E ŞIŞELE RI, KUT ULA RI, KAVA NO Z L A R I V E KU LLA N D IĞI SIN IRLI SAYIDA OBJEYI D E FA L A R CA TE K R A RLA D I, ÇEŞIT LE N D IRD I.
Sayfa 46: Natürmort 1946 Tuval üzerine yağlıboya 37.5 cm x 45.7 cm Tate, Londra
Yan sayfa: Natürmort 1949 Tuval üzerine yağlıboya 36 cm x 43,7 cm Museum of Modern Art, New York
İtalyan ressam Giorgio Morandi (20 Temmuz 1890 - 18 Haziran 1964) çalışmak için sakin bir ortama ihtiyaç duyardı. Dünyası haline gelen Bologna’daki atölyesine sadık kaldı ve yazları gittiği Grizzana hariç başka bir yerde çalışmadı. Via Fondazza 36 numarada resimlerinde kullandığı objelerle çevrili bir odada çalıştı ve uyudu. Buraya, babasının ölümünden sonra annesi ve kızkardeşleriyle birlikte taşınmışlardı.
49
N OTL A R
Morandi, resimlerinde şişeleri, kutuları, kavanozları ve kullandığı sınırlı sayıda objeyi defalarca tekrarladı, çeşitlendirdi. Salt formun düzenlemeleri olarak okunabilecek bu resimlerde Morandi kendine koyduğu sınırlamalar sonucunda keşfettiği güçlüklerin üzerine gitti. Çalışırken, şişeleri, kavanozları beyaz sayfalara yerleştiriyor ve yerlerini kalemle işaretliyordu. Bazen objelerin gölgelerini vurgulamak için zemindeki kağıda çiziyordu. Şövalede kendi durduğu yeri de işaretliyordu. Böylece çalıştığı açıyı kaybetmiyor ve olası bozulmaları engelliyordu. Morandi bazen yansımalardan kurtulmak için objeleri boyuyordu ya da şişeleri boyayla dolduruyordu. Optik etkilerden çok ışıkla, renkle ve hacimle ilgileniyordu. Morandi’nin resimlerine bakarken yavaşlamak gerekiyor. Renklere, boşluklara ve formlara bakarken zaman vermek gerekiyor.
NO T L A R
50
51
N OTL A R
NO T L A R
Sayfa 50: Natürmort 1953 Tuval üzerine yağlıboya 35,5 cm x 45,5 cm Fondazione Magnani Rocca, Parma
Yan sayfa: Natürmort 1960 Tuval üzerine yağlıboya 24,8 cm x 28 cm Tate, Londra
52
Morandi’nin çalışma ritmini anlamak için şu cümlesi yeterli olabilir: ‘‘Hangi şişe grubunu hangi renkte örtüyle kullanacağıma karar vermek haftalarımı alıyor. Sonra haftalarca şişeler hakkında düşünüyorum. Ama yine de boşluklarla ilgili hata yapabiliyorum. Belki de çok hızlı çalışıyorum.’’ Tuvallerini kendi geren, çalışacağı objeleri yerleştiren ve ışıklandıran Morandi yağlıboyasını da kendi yapıyordu. Böylece, paletindeki renkleri tam olarak kontrol edebiliyordu. 1907’den 1913 yılına kadar Bologna’daki Accademia di Belle Arti’de eğitim aldı ve Rönesans sanatını çalışmak üzere İtalya’yı dolaştı. Doğrudan duvara uygulanan fresklerdeki donuk, tozlu renklerden etkilendi. Renklerinde bu etki görülebiliyor.
53
S A N AT TA R I H I
KORKU ŞOKU: SANAT NEDEN GROTESKI SAPLANTI HALINE GETIRDI?
yaz ı : j o n ath a n j o n e s, ÇE VİRİ: İD İL CEYH A N
S A NAT TA R IHI
54
55
S A N AT TA R I H I
JONATH O N J O N E S’ U N GUA RD IA N ’DA K İ YA ZISI: SANAT NE D E N GR O TE S K İ SA PLA N T I H A LİN E GET İRD İ?
Grotesk sanat – Jonathan Payne’in filizlenen parmak heykellerinden Hieronymus Bosch’a kadar – şeytani bir kalıcılığa sahiptir ve bunun nedeni yaşamlarımızın radikal bir değişikliğe uğramamış olmasıdır. Birer vücuda sahip olduğumuz sürece beden korkusunu deneyimlemeye devam edeceğiz. Jonathan Payne’in tuhaf heykellerinde siğiller, büyüyen ve yeri değiştirilmiş vücut parçaları bolca görülür. Dişli bir dil, bir et kütlesinden filizlenen parmaklar, etten torbası içinde bir göz küresi… Bana azıcık bile şok olmadığınızı, iğrenmediğinizi ya da şaşırmadığınızı söylemeyin. Korku, asla eskimez.
Sayfa 54: Hieronymus Bosch Dünyevi Zevkler Bahçesi (Triptikten detay) 1505
S A NAT TA R IHI
Jonathan Payne’in heykeli
56
Grotesk, et ve kandan oluşan bizlerin hayatı değişmediği için bir dayanıklılık gücüne sahiptir, ve vücutlarımız varolduğu müddetçe vücut korkusunu deneyimleyebiliriz. Bu durum, sanat, sinema ve edebiyat gibi alanlarda geçerliliğini sürdürüyor. Sanatta “grotesk” olarak ifade ettiğimiz şey Orta Çağ hayal gücüne dayanmaktadır. Anglosakson destanı Beowulf’da, Grendel adındaki korkunç yaratık uyuyan askerleri kralın mekanında öldürür. Orta Çağ sanatında bunun gibi kötü yaratıklara çokça rastlanmaktadır. Bunlar, 15. ve 16. yüzyılda Kuzey Avrupa edebiyatında şeytani bir yaratıcı büyüklüğe erişir. Halen daha Bosch, Bruegel ve Grunewald’ın grotesk sanatına büyülenerek bakmaktayız. Gerçek korku kesinlikle, soğuk kış gecelerinde bir araya toplanıp karanlıktaki canavarları hayal eden, biz kuzeylilere aittir. İtalyan Rönesans’ı dünyada canavarlıktan çok güzellik görmüştür; ancak bu tarz sanatın “grotesk” kelimesiyle tanımlan-
57
S A N AT TA R I H I
S A NAT TA R IHI
58
ması Rönesans İtalya’sında gerçekleşmiştir. Roma’daki Esquiline tepesinin altında İmparator Nero’nun yaptırdığı Domus Aurea’nın (Altın Ev) kalıntıları keşfedildiğinde, aralarında Raphael’in de bulunduğu sanatçılar iplerle kendilerini sarkıtarak yer altındaki boyanmış galerilere inmişlerdir. Bu zengin sarayın ilham verdiği Rönesans fresklerine – fantastik katmanlar, maskeler ve satirler – grotto (mağara) kelimesinden gelen “grotesque” ismi verilmiştir; çünkü yer altı koridorları mağaralara benzemektedir. Ve İtalyan oldukları için, bu oldukça güzeldir.
Yan sayfa: Francis Bacon Çarmıha Germe Temelinde Üç Figür Çalışması 1944 94 cm x 73.7 cm (x3) Tate, Londra
Grotesk aslında yer altı sanatı anlamına gelmektedir. Anlamı zaman içinde değişmiştir; ancak yine de Payne’inki gibi görseller “yer altı”ndan, yaratıcılığın çirkin ve kusurlu taraflarından gelmektedir. Modern sanatta grotesk, Birinci Dünya Savaşı’nın gerçek hayat korkuları ile yükselişe geçmiştir. Dada ve sürrealizmin kalbindedir. 20.
59
S A N AT TA R I H I
yüzyıldan en grotesk görseller içerisinde Picasso’nun boğa güreşleri, Dali’nin kendini yiyen yaratıkları, Hans Bellmer’in sakat çocukları ve Francis Bacon’ın trajik anatomileri yer alır. Her şeye rağmen grotesk çok da değişmez. O her zaman yeni ve aynı zamanda da eskidir. Bellmer ya da Chapman kardeşler özlerinde modern olsalar da, sanatlarının tüyler ürpertici cazibesi Hieronymous Bosch’u ya da onun tuhaf resimlerine imrenen koleksiyonerleri şaşırtmazdı. 500 yıl önceki ressamların gördüğü korku, şimdiki sanatçıların yarattığı korkularla aynı derecede rahatsız edicidir. Ne de olsa karanlığa baktığımızda, canavarlar her zaman aynıdır.
S A NAT TA R IHI
Salvador Dali Sonbahar Yamyamlığı 1936 65 cm x 65 cm Tate, Londra
Picasso Boğa Güreşi 1933 Tuval üzerine yağlıboya
60
61
R ÖP ORTA J
MELİHA SÖZERİ
‘ B E N H E P B İ R A Z FA ZLA’ SERGİSİN D EK İ H E YK EL L ERİ Ü Z E R İ N E B İ R R Ö P O RTA J
R Ö PO R TA J
62
63
R ÖP ORTA J
R Ö PO R TA J
64
M E L İH A S Ö Z E R İ : GÖRÜN ÜRÜN A LT IN DA K I GERÇEKLIĞ I N Ü Z E R I N I N Ö R TÜ LM E SI; IM GEN IN K EN D I GERÇEKL I Ğ I N I N Ö TE S I N D E BIZE BA ŞK A GERÇEK LIK LE RI GE TIRIR.
Sayfa 62: Üst/ışık Mermer, bronz 75 cm x 26 cm x 20 cm 2013
Heykellerinizin çıkış noktası nedir? Genel olarak var olanın nesneleştirilmesi üzerine yaptığım çalışmalarımın temelinde kavramlar yer almaktadır. Kavramlar, etken noktayı merkeze alarak etrafında kurgusunu oluşturur. Bu kurgu soyut formların gerçeklik ile bağlarını örerek ilerler. Plastik bir dilin oluşumunda; varolan çoğulcu, geniş alandan seçilmiş dil, formunda, malzemesinde kendisini kurmaya başlar. Gerçeklik nesneye dönüşen yapıtlarda yanılsamayı da beraberinde getirmektedir. Görünürün altındaki gerçekliğin üzerinin örtülmesi; imgenin kendi gerçekliğinin ötesinde bize başka gerçeklikleri getirir.
65
R ÖP ORTA J
'Alt üst' isimli işinizde de bu yaklaşımınızı görüyoruz. ‘Alt üst’, ‘alt/gölge’ ve ‘üst/ışık’ birbirini tamamlayan üç ayrı iş. Gerçekçi bir nesnenin (şemsiye) mekanda varlık kazanması; o nesnenin artık kendi gerçekliğinin dışında okunmasını gerektirir. Nesne, saf bir görsel biçim olarak bizim bakışımıza sunulduğunda imgeye, bu imge de artık bir “yapıt”a dönüşecek ve yerel kullanımla ilişkili gerçekliğinin dışına çıkarak kendi gerçekliğini bize sunacaktır. Bu bağlamda ‘Alt üst’te kullanılan şemsiyenin kelime anlamına, kullanımının toplumdaki sosyolojik karşılığına bakmak gerekir. Latince umbra (gölge) kökenli sözcükten türemiştir. “Alt/gölge” ve “üst/ışık” çalışmalarının iki ismi var; heykelin alt metnine dair sınıf farklarının yaratıldığı toplumlarda ışığa ulaşmak istenirken; heykel alanının kendi dilinden bir okuma ile ışık-gölge terimleri ile altüst edilen tüm kavramların gölgesi yansır mekana. Özgür bedenin uçuşkanlığı sabitleşir, taşlaşır, ağırlaşır gitgide.
R Ö PO R TA J
66
67
R ÖP ORTA J
Sonrasında yaptığınız 'iş estetiği' ve 'the system' isimli işlerden bahsedebilir misiniz? İçinde bulunduğumuz tüketim toplumu var olmak için nesnelere ihtiyaç duyar ve insan bedenini de bu ihtiyaç içerisinde kullanır. Görünürün altındaki gerçeklik bu nesneler üzerinden bize ulaşır ve bedeni tutsak eder. İnsan bedeninin en fazla ezberin izini süren en tutsak imge olması; hafızalarımızda var olan imgelerin nesneye (yapıta) dönüşmesi sürecinde ‘iş estetiği’ ve ‘the system’ın etken noktasını oluşturur. ‘İş estetiği’nde yok olmuş bedenin eril ve dişil temsilleri ile kravat ve fular ile varlaştırılarak boyunbağlarından sisteme dahil eder. Sentetik, meleksi uçuşkanlık sert bir malzeme ile eleştirilir. ‘The system’da sanat piyasası içerisinde heykel ve sistem içerisinde tüketime ilişkin ikili bir algı yaratılmak istenmiştir. Etiketlerde bulunan QR kodu okuttuğunuz zaman heykelin kullanma talimatına ilişkin bilgiler geliyor. Bu biraz heykelin kullanımına
İş Estetiği Bronz 50 cm x 35 cm x 37 cm 2013
R Ö PO R TA J
68
ilişkin ironik bir metin. ‘Heykel mi ya da bir ürün mü?’ yanılsamasına sürükler bizi. Bu işlerde malzeme olarak mermer, bronz ve polyester kullandınız. Birbirinden farklı heykel dilinde kullanılan klasikleşmiş malzemeler diyebiliriz bu üç malzemeye. Klasik malzeme dilinden günümüze dair, güncel bir algıyı yakalamak üzerine bu tercihler. Bunun yanında malzemenin kendi dili ile nesneler arasında tezatlık oluşturmak. Sanat, sanatçı ve izleyici arasındaki gerilimleri kışkırtmak adına bilinçli tercihler.
Şeffaf Demokrasi Delikli tel 160 cm x 80 cm x 120 cm 2014
Şu an ne üzerinde çalışıyorsunuz? Şu an çalıştığım malzeme biraz şeffaflık meselesi üzerinden gitmekte. Görünürün altındaki gerçeklik diye düşündüğüm yolu biraz daha derinleştirmeye çalışıyorum. Üzerinde çalışmakta olduğum işlerin bağlamı üzerinden öncelikle kavramsal çerçevesini belirliyorum. Bu kavramsal çerçevenin sınırları siyaset, politika, demokrasi ve şeffaflık üzerine
69
R ÖP ORTA J
R Ö PO R TA J
70
kuruluyor. Verili göstergeler ile sözler arasında uçurumlar vardır. Bu uçurumda bireyler, gündelik yaşamın taşlarına tutunarak görünen gerçekliğin alanını yaşamın gerçekliğinde bulmaya çalışırlar. Şeffaflık, denetime ve eleştiriye açıklık doğrultusundaki hareketleri ile bedenlerimizin gündelik hareketleri aynı uzamda birbirleri ile şiddetli bir uyuşmazlık içerisindedir. Bu uyuşmazlık içerisinde bedenlerimizi sarmalayan yumuşak kıvrımlar, düğümler atarak hayatın sert malzemesine bağlanırlar. Bu kavramlar üzerinden yol alırken de üzerinde çalıştığım malzeme ağırlıklı olarak paslanmaz çelik örgü tel. Aslında çok fazla malzeme ayrımı yapmıyorum. Çünkü işlerimi oluşturan kavramsal çerçevenin karşılığını en iyi aktarabileceğim malzemeyi seçiyorum.
Meliha Sözeri'nin üç heykelinin bulunduğu 'Ben Hep Bir Az Fazla' sergisi 20 Aralık 2014 tarihine kadar Muse Istanbul'da görülebilir.
71
HA B E R
bu ay
Jon at h a n Ga rd n er
G l as g o w, pa r i s v e V İ YA N A’ DA N 3 s e r gİ
Jonathan Gardner’ın Glasgow, Mary Mary Gallery’deki sergisi 15 Kasım 2014 - 17 Ocak 2015 tarihleri arasında görülebilir.
HA BE R
S oni a D e l a u n ay
A d olf Froh n e r
Sonia Delaunay’ın ‘Les couleurs de l’abstraction’ (Soyutlamanın Renkleri) isimli retrospektifi 17 Kasım 2014 - 22 Şubat 2015 tarihleri arasında Paris, Musée d’Art Moderne’de ziyarete açık olacak. Sergide sanatçının yağlıboyalarından guaj çalışmalarına, tekstil işlerinden duvar resimlerlerine 400’e yakın eser görülebilir.
Viyana’daki Essl Museum, Adolf Frohner retrospektifi düzenliyor. Sergi, 5 Ekim 2014 - 11 Ocak 2015 tarihleri arasında ziyarete açık olacak.
72
73
HA B E R
ŞA H IN K AYGUN
İ s tan b u l’ da n 3 s ergİ
İstanbul Modern, Türkiye fotoğrafçılığında farklı arayışlarıyla öncü bir rol üstlenen Şahin Kaygun üzerine en kapsamlı sergiyi hazırlıyor. Detaylı bir arşiv çalışmasının ardından gerçekleşecek sergi, 20 Kasım 2014 - 15 Şubat 2015 tarihleri arasında görülebilir.
HA BE R
74
Ayl in Z a p tçı o ğ l u İ HT İM A L
BEN JA M ON M ORAVEC
Aylin Zaptçıoğlu’nun üçüncü kişisel sergisi ‘İhtimal’, 2 Aralık 2014 - 27 Aralık 2014 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde ziyarete açık olacak. Resimlerinde oluşturduğu yalın kompozisyonlarında figürleri ön plana çıkaran sanatçı, birbiriyle bağlantılı serilerden oluşan sergisinde, insanların tercihleri doğrultusunda belirlediği sınırları sorguluyor.
Benjamin Moravec’in İstanbul, Galeri Artist’teki ikinci sergisinde 2007 ve 2013 yılları arasında yaptığı resimler sunuluyor. Sergi Aralık ayı boyunca görülebilir.
75
K İ TA P
RESMIN İŞLEVLERI, FERNAND LÉGER
JANU S YAY I N CI L I K , 2014 Çeviren: Alp Tümertekin
K İTA P
Bizden önceki resim geleneklerinin (figür ile peyzajın) bizi son derece ağır biçimde etkilediğini kabul etmeliyiz. Neden mi? Çünkü biz bu peyjazın içinde yaşadık, duvarlarımızı bu figürler ve portreler süslüyor, bundan da, iyi ya da kötü ya da tartışılabilir bir sürü tablonun ortaya çıkmasına yol açan duygusal bir değer oluştu. Olup biteni açık seçik görebilmesi için modern sanatçının, işte bu duygusal tutsaklıktan kendini kurtarması gerekti. Aştık artık bu engeli: Konunun yerini nesne aldı, soyut sanat tam bir kurtuluş olarak geldi, bunun sonucunda da, insan figürü duygusal bir değer olmaktan çıkıp, yalnızca plastik bir değer olarak ele alınmaya başladı.
76
K A PA K R E S Mİ : Yİ Ğİ T YA Z I C I
KÜNY E
A R G E PA K I RTA S İ YE Ü R Ü NL E Rİ LTD Ş T İ A D INA İMT İYA Z S A HİBİ: ESAT M A LB E LE Ğİ YAY I N YÖN E TMe n İ : AY DA DEMİ RC İ YAY I N KU R U L U : A DA T UN C E R , Ü LKÜ P E HL İ VA NOĞL U, Y İĞ İT YA ZICI K AT KI DA B U LU N A NL A R : İ Dİ L C EYHA N