SAYI 07
PUHU
AY L I K S A N AT D E R G İ S İ
T EMMUZ 2014
İÇİNDEKİLER
sayı o7 TEMMUZ, 2014
03
Atölye Yaprak Kırdök
15
Sanatçı Enis Malik Duran
23
Sergi Andy Warhol, Herkes İçin Pop Sanat
47
Notlar Pop Art: Birleşik Devletler’den Sanatçılar
65
Sergi Joan Mitchell
73
Müze İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi
81
Bu Ay Sergi Haberleri
03
AT Ö LY E
Yaprak Kırdök
ATÖLYE
04
05
AT Ö LY E
ATÖLYE
06
07
AT Ö LY E
Ya p r a k K ı r d ö k ’ ü n atölyesİ
Yaprak Kırdök, görsel üretim yapmak için 2011 yılında ilk atölyesini bir sanatçı kolektifi olan Kaba Hat’tan bir arkadaşıyla kurdu. Baskı yapmayı ve malzemeyi o atölyede öğrendiğini söylüyor. Bu nedenle onun için atölye bir eğitim yeri. Şimdiki atölyesi ise 7 kişiyle birlikte kullandığı geniş bir mekan. Burada masasını kendine ait bir alan olarak görüyor. Fotoğraflarla çalışıyor. Fotoğrafları aydıngerle kopyalayıp, üzerinde oynamalar yapıp linolyuma karbon kağıdıyla geçiriyor. Atölyesinde önceden sahaflardan topladığı pek çok fotoğraf var.
ATÖLYE
08
09
AT Ö LY E
ATÖLYE
10
Üretiminde alana ihtiyacı olduğu için atölyenin bir ihtiyaç olduğunu, bir yandan da üretmediği zamanlarda bile buraya karşı bir sorumluluğu olduğunu söylüyor. Baskı yapmadığı zamanlarda da burayı bir çalışma alanı olarak kullanıyor.
11
AT Ö LY E
ATÖLYE
12
13
AT Ö LY E
ATÖLYE
14
15
S A N AT Ç I
ENİS MALİK DURAN
SANATÇI
16
17
S A N AT Ç I
N İ ç İ n R E S İ M ya p ı yorsunuz?
İnsanları gözlemlediğiniz zaman bazılarının çocukluktan itibaren resim yapma gibi eylemlere daha yatkın olduklarını fark edersiniz. Bu içgüdüsel olanı temsil eder diye düşünüyorum. Mağara duvarına resim yapan ilk insanın genetik kodlarını taşımak gibi. Bu açıdan bakıldığında resim yapmam, tercih edilebilir bir şey olmaktan çıkmış oluyor. Resim yapmama gibi bir seçeneği düşünmediğiniz için neden sonuç ilişkisi kurma durumunu yaşamıyorsunuz. Bunun yanında süreç boyunca karşılaştığınız insanlar, kitaplar ve farkındalık resmetmeyi seçtiğiniz ‘şeylerin’ nedenlerini oluşturuyor diye düşünüyorum. Bu ‘şeyler dünyası’ da yaşadığımı anlamamı sağlıyor.
SANATÇI
18
19
S A N AT Ç I
SANATÇI
20
21
S A N AT Ç I
SANATÇI
22
Yan Sayfa
Enis Malik Duran, 2009 yılında Mimar
Tuval üzerine yağlıboya
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim
140 cm x 160 cm
Bölümü’nü bitirdi.
2013
2008 yılından itibaren çeşitli şehirlerde sergilere katıldı. 2012 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Resim Bölümü’nde yüksek lisansa başladı. Çalışmalarına İstanbul,
Sayfa 16
Yeldeğirmeni’ndeki atölyesinde devam
Tuval üzerine yağlıboya
etmekte.
80 cm x 80 cm 2014
Sayfa 18
Sayfa 19 ve 20
Tuval üzerine yağlıboya
Ağaç baskı
30 cm x 40 cm
53,5 cm x 39 cm,
2013
2014
23
SERGİ
ANDY WARHOL, Herkes İÇİN POP SANAT
P E R A M Ü Z E S İ , 7 M AYIS - 20 TEMMUZ 2014 YA Z I : ı va n s ta d r ucker
SERGİ
24
25
SERGİ
SERGİ
26
27
SERGİ
P E R A M Ü Z E S I’ N D E KI “ANDY WARHOL: HERKES I ÇIN P O P S A N AT ” S E R GI S INDE, ANDY WARHOL’UN SER I G R A FI D I Z I L E RI V E DESENLER I YER ALIYOR. SERG ILEN E N 8 7 E S E R A R A S INDA CAMPBELL’S ÇORBASI, KOVB OY L A R V E K I Z I L D ERI LI LER, TEHL I KEDEK I TÜRLER, Ç IÇ E K L E R DI Z I L E RI NIN YANI SIRA MICK JAGGER VE L E N I N GIB I Ü N L Ü IS IMLER I N PORTRELER I DE VAR.
Pera Müzesi’ndeki Andy Warhol seçkisi, Orta Avrupa’daki en geniş Warhol resimleri koleksiyonuna sahip Zoya Müzesi işbirliği ile hazırlandı. Göz alıcı sanatsal bir üretkenliği olan sanatçının bu sergide yer alan işleri görsel stratejisinin bir kısmını görmemize de olanak veriyor. Çiçekler (1970) ve 20. Yüzyıldan On Yahudi Portresi (1980) serilerinde kendini gösteren bu stratejiyi, Üzümler (1979) ve Rönesans Resimlerinin Detayları (1984) serilerinde beliren sanatsal eğilimler izliyor.
SERGİ
28
29
SERGİ
SERGİ
30
Çiçekler serisinin sıçrama noktası Patricia Caulfield’in Modern Photography dergisinin Haziran sayısında (No. 6/1964) yayımlanan fotoğrafıydı. Warhol, özgün fotoğraftaki gülhatmileri bir kare şeklinde kesip çıkarttı ve dört çiçeğin bir siyah beyaz reprodüksiyonunu yaptı. Sergirafinin o zamanki teknolojik süreci çiçeklerin duruşunu ve yassılığını vurguladı. Warhol devamını yaratıcı bir biçimde getirdi; serigrafinin boyutlarını büyütüyor, her birini değişik renklere boyuyor, resmi 90 veya 180 derece çevirerek çiçeklerin rengini ve görsel kompozisyonunu değiştiriyor, böylece tek bir özgün motiften büyük bir çeşitliliğe ulaşıyordu. Silver Factory’de (Gümüş Fabrika) Warhol aynı desenle günde on parça yaratıyordu. Çiçekler, tümüyle dekoratif olan ilk seriydi. İlk kez, 1964’ün sonunda Leo Castelli Galerisi’nde sergilenmişti ve 60’lı yılların ortalarında 900 parça kadar satıldı. Warhol’un bu seri için kendi özgün fotoğrafıyla çalışmayıp Patrica Caulfield’in fotoğra-
31
SERGİ
SERGİ
32
33
SERGİ
fını kullanmış olması ise dikkate değer. Fotoğrafın haklarına sahip olanlar bir dava açtılar ama bu dostane bir biçimde sonuçlandı (Warhol yazara Çiçekler baskılarından birini armağan etti). Bu tecrübeden ders alan Warhol fotoğraflar konusunda daha dikkatliydi. Bundan sonra yaşayan ünlülerin portre fotoğraflarını kendisi çekiyordu; bunların arasında Jimmy Carter, Gerald Ford, Willy Brandt, Golda Meir gibi başkanların yanı sıra Lizza Minelli, Yves Saint Laurent, Rudolf Nureyev ve başka sanatçılar da vardı. Warhol tarafında portrenizin yapılması prestijliydi. Warhol ünlülerin serigrafi resimlerini farklı renklerle dolduruyor ve portfolyolar halinde gruplandırıyordu; şekilde bunlardan daha da fazla para kazanabiliyordu. Warhol daha sonra etraflıca denediği reprodüksiyon çoğaltma ilkesine geri döndü. Ünlü Yahudilerin serigrafi portreleri buna örnektir. Kamuoyu tarafından tanınan portrelerin fotoğraflarına tonlanmış geometrik
SERGİ
34
35
SERGİ
düzlemler ekleyerek kontrast kattı ve kişiselleştirdi; bu düzlemler en sevdiği birkaç temiz renkteydi. Yahudi portrelerindeki tonlanmış düzlemler figürlerin bireysel özelliklerini ifade etmeyi amaçlamıyordu. Onlar Warhol’a hizmet ediyordu, böylece bir sanatçı olarak serigrafileri kendine ait kılabildi. Eleştirmen Hilton Kramer The New York Times’ta (19 Eylül 1980) bu serinin yeni bir şey getirmediğini ama Warhol’un eski, iyice sınanmış yöntemlerinin bir özeti olduğunu ileri sürer. Ancak bizim için bu kadar öğretici olması da tam bu yüzdendir. Pars pro toto: Warhol, bu lüks-üretim 20. Yüzyıldan On Yahudi Portresi dizilerini 300 bin dolara satıyordu. Çiçekler serisinde gözlemlenen eğilimleri bu portrelerde de görmek mümkün. Anca burada resmedilen nesneler isimsiz çiçekler değil dünyaca ünlü kişilikler. Warhol, 20. Yüzyıldan On Yahudi Portresi adlı eserinde, ilk kez Marilyn Monroe da (1962) başvurduğu ilkesini yineler. Nesnel olarak bakıldığında,
SERGİ
36
serigrafisinde güzel bir kadını çirkin bir hale getirmiş; onu dünyaca ünlü bir yıldızın duygusuz, neredeyse röntgene benzeyen portresine dönüştürmüştü. Bu parçada temel alınan bir tanıtım fotoğrafı, bir başka deyimle başka birinin ürünüydü. O sırada Warhol için açık olan şey bugün bizim için de açık; eğer tanınmamış bir kadının yüzünü çirkinleştirseydi serigrafisi kayıtsızlıkla karşılanırdı. İlginç, tuhaf nesnelere bu türden yönelim Warhol için belirleyicidir; çarpmalar, çarpışmalar, sansasyonlar, bunlar izleyicinin ilgisini garantiye alır. Warhol’un bütün yaratıcılığına tartışmalı eğilimler eşlik etse de (farklı zamanlarda) sebepler hep başkadır. Zoya Müzesi koleksiyonunda bulunan bazı resimlerin ve ortaya çıkışlarının Warhol’un en yakın çalışma arkadaşları tarafından yapılan açıklamaları ilginçtir. Warhol 1976 yılında Napoli’den döndüğünde sokakları kaplamış komünist bir simge olan orak ve çekiç dikkatini çeker. Bu sim-
37
SERGİ
SERGİ
38
39
SERGİ
ge grafitti şeklinde duvarlara karalanmıştır ve bir tür kentsel duvar kağıdına dönüştüğü için politik anlamı neredeyse yok olmuştur. Warhol’un arkadaşı ve asistanı olan Ronie Cutrone bu simge üzerinden ortaya çıkan Orak ve Çekiç serisi hakkında ‘’Andy kapitalist olduğu için yeni resimler dizisine bunu seçmesi ironik ve gülünç bir tercihti.’’ diye belirtir. Warhol, 1986 yılında, ABD silahlı kuvvetleri tarafından kullanılan standart tasarımlara dayanarak yaptığı Kamuflaj serisiyle saf soyutlamaya olağandışı bir adım atmıştır. Orijinal tasarımdaki doğa-taklidi renklere ek olarak Warhol pembeler ve kırmızılar gibi parlak renkler kullanır. ‘’Ciddi soyutlamacıların 1960’larda ve 1970’lerde ürettiği renk ve desen resimlerinin çoğuyla kıyaslandığında, Warhol’un Kamuflaj serisi nispeten yavan ve maceradan uzak görünür,’’ diye belirtir David Bourdon. Yıllar içinde bir çok kedi ve köpek de çizen Warhol artık dikkatini hayvanlar aleminin
SERGİ
40
tehlike altındaki mensuplarına yönelterek 1983 yılında 10 farklı türden oluşan Tehlikedeki Türler adlı bir portfolyo üretir. Bourdon şöyle yazar: ‘’Warhol bütün çalışmalarında başka fotoğrafçıların çektiği görüntüleri temel aldı, bunlara kendine has, özellikle belirsiz çizgi çizimlerini ekliyordu.’’ Warhol, hayvanlardan bazılarını parlak yeni renklerle şıklaştırdı. Böylece siyah gergedan mavi olurken Afrika fili ortaya pembe olarak çıktı. Gerek yaşayan (Truman Capote) gerekse ölmüş (Albert Einstein) kişilikleri ve hayvan yüzlerini (Çam Dallarındaki Kurbağa) çalışan becerikli portre ressamı olarak ününü pekiştirirken, Warhol kendisini bir kültür tarihçisi (J. W. Goethe, vb.) olarak kanıtlama fırsatını elde etti. Anlamlı nesnelerin anlamının boşaltılması ya da tam aksine anlamsız nesnelerin (Coca Cola şişelerinin, konserve çorba tenekeleri) üstünde durulup vurgulanması Warhol’un işinin ayırt edici özelliklerinden biridir. Gençliğinden beri bir görsel unsuru çeşitli
41
SERGİ
tekniklerle (örneğin noktalı çizgi) yeniden üretir ve yaratırdı. İlginç olan şu ki, bu onun açısından sadece sanatsal yetersizlik veya basit bir tembellik meselesi değildi, o sıralarda çalışkanlığı zirvedeydi ve çizgisinin mükemmelliği şüphe götürmezdi. The New York Times (1955-1956) için çizdiği reklamlar onu en iyi reklam grafik tasarımcılarının arasına soktu. Pek çok ödül ve diploma aldı, en önemlisi 1958 yılında American Institute of Graphic Arts (Amerikan Grafik Sanatlar Enstitüsü) tarafından verilen Certificate of Excellence’tır (Mükemmellik Sertifikası). Tüm bunlar ve başka birçok şey Andy Warhol’un sıradan, basit bir insan veya ortalama bir sanatçı (ve film yapımcısı) olmadığının işaretidir. Warhol’un biricikliğinin, kişisel ve sanatsal farklılığının sebeplerini ararken yollar Slovakya’ya, Andy Warhol’un ailesinin ülkesine uzanır. Bir süreliğine Slovakya’nın doğusuna, Ukrayna sınırına I. Dünya Savaşı Dönemine gidelim. Andy’nin anne-babası
SERGİ
42
Ondrej ve Julia’nın da aralarında bulunduğu Lemkos’da basit bir köy hayatı sürdürülüyordu; elektirik, su ve asfalt yollar yoktu. Belki de kendilerine özgü tek özellikleri duyarlılıkları olan Güne Slovakya’nın sade insanları Slovak diyalektlerinden birini konuşuyorlardı. Güzellik, hüzün ve mutluluk konusundaki duyalılıkları şarkılarına da yansımıştı. I. Dünya Savaşı’nın 1921’de son bulmasının ardından Andy’nin annesi Julia, çocuklarıyla birlikte, 1914 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden kocasının yanına taşındı. Ancak yaşadığı medeniyet şoku onun aşamayacağı kadar büyüktü; basit, Amerikan-olmayan giysiler giyiyor ve hiç İngilizce konuşmuyordu. Evlerinde, Doğu Slovakya diyalektiyle konuşuyorlardı. Bu uyum sağlama sürecince Andy üç yıl sürecek St. Vitüs (Ani, kontrolsüz hareketler yapmasına sebep olarak kendini gösteren bir hastalık) hastalığı geçirdi ve babası bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Annesiyle ayrı bir
43
SERGİ
bağ kurmasına sebep olan tüm bu yaşananlar, Andy’nin zihinsel ve psikolojik durumuna ve tabii ki sonraki süreçte sanatsal çalışmalarına iz bırakmıştı. Andy, hayatının henüz erken bir döneminde bir başka değerler sisteminin Amerikan hayat tarzının varlığını farkeder. Amerika’ya karşı sonsuz bir hayranlık besler ancak aynı zamanda çok da eleştirir. Aslında Andy biraz sorunlu, mahcup, çirkin bir çocuktu. Kendisiyle ya da dış dünyayla ilgili gerçeği asla konuşmazdı. Kendisini uzaktan, hiçbir yerden gelmiş biri gibi taşırdı. Amerika’nın dünyanın en iyi ülkesi olduğunu söyler dururdu ama Irkın İsyanı (1963) adlı serigrafisinde Amerika’nın acı veren ırk ayrımcılığını resmetmekten de geri kalmamıştı. New York Dünya Fuarı’nda (1964) Amerikan pavyonunun dekorasyonunu yapma şansını elde ettiğinde binanın önüne Birleşik Devletler’in en çok aranan 13 suçlusunun portrelerini asar ve büyük bir skandala yok açar. En Çok Aranan On Üç
SERGİ
44
45
SERGİ
Adam serisi pavyondan kaldırılır. Sağlık sorunları kadar aile koşullarının etkilediği ruhsal durumundan da dolayı Andy karşıtlık ve çelişkilerle dolu bir insandı. Ancak istikrarsız değildi. Her şeyi -hayatını ve sanatını- aşırıya taşırdı. En yakın çalışma arkadaşları (örneğin Paul Morrisey ya da Billy Name) Andy’nin saçma bir avanak mı yoksa olağanüstü akıllı bir adam mı olduğundan hiçbir zaman tam olarak emin olamadıklarını benimle paylaştı. Warhol’un serigrafilerini, tarama testlerini ve diğer parçaları (bunları ‘’sanat eseri’’ olarak tanımlamayı küçümserdi) ardındaki sanatçıyı görmeden gerçekten anlayabilmek mümkün değil. Başında rastgele yerleştirilmiş gümüş rengi bir peruk, onun altından çıkan ince, kahverengi, dağınık saçlar ve yüzünde tarifsiz bir gülümseme taşıyan genç bir adam. Provokasyonlarından ne çıkacağını bekleyen bir sanatçı ve buna karşılık tuhaf sanatçıdan ne çıkacağını bekleyen Amerikan medyası. Andy çocukluğundan beri
SERGİ
46
fakir ve tanınmamış bir olarak kalmak istemediğini biliyordu ve bu yüzden zengin ve ünlü olmak için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ve nitekim bunu başardı; daha ölümünden önce en zengin ve ünlü Amerikalı sanatçı olmuştu. Andy Warhol insanların ne istediğini, neyi takdir edip neyi küçümsediklerini bütün diğer sanatçılardan daha iyi anlamıştı. Ve sanatıyla zamanımızın tuhaf insanına bir vasiyet sundu. Warhol’un Bratislava Zoya Müzesi’ndeki koleksiyonunda bulunan, bir zamanlar New York’ta yaratılmış ve şimdi İstanbul’da Pera Müzesi’nde sergilenen parçaları zamanımıza ait bir adamın manevi dünyası hakkında gerçeğe uygun bir tanıklık sunuyor.
47
NOTLAR
POP-ART: BİRLEŞİK DEVLETLER’den sanatçılar
YA Z I : B U R A K B OY R AZ
NOTLAR
48
49
NOTLAR
P O P -A R T, A M E RI K A BIRLEŞ IK DEVLETLER I’NDE Andy Wa r h o l , R oy L i c h tenstein, Jasper Johns, James R o s e n q u i s t, R o b e rt Indiana ve Tom Wesselmann G IB I S A N AT Ç I L A R I N YAPITLARINDA KENDINI GÖSTER MI Ş TI R .
1950’lerin sonlarında popüler kültür referanslarından yola çıkarak üretim yapan İngiliz sanatçıların faaliyetleri, takip eden süreçte Pop-Art’ın Birleşik Krallık’ta bir akıma dönüşmesinde etkili olmuştur. İngiltere’de; Richard Hamilton, Eduardo Paolozzi, David Hockney, Peter Blake ve
Sayfa 48: Robert Rauschenberg Almanak 245 cm x 153 cm Tuval üzerine yağlıboya, akrilik ve serigrafi 1962
NOTLAR
50
Richard Smith gibi sanatçılarla öne çıkan Pop-Art, Amerika Birleşik Devletleri’nde Andy Warhol, Roy Lichtenstein, Jasper Johns, James Rosenquist, Robert Indiana ve Tom Wesselmann gibi sanatçıların yapıtlarında kendini göstermiştir. I. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan Dadaist üslup düşünce ve yöntem bakımından İngiltere’de olduğu gibi Amerika’da da ses getirmiştir. 1950’li yılların sonlarında Amerikalı sanatçılar eserlerinde yeni medyaları kullanmaya gayret göstermiş ve klasikleşmiş pentür yöntemlerinin geçerliliği yeniden sorgulanmaya başlamıştır. Claes Oldenburg’un boyanmış mukavva ve plastik rezervuarları gibi üç boyutlu çalışmaları da değişimin sadece tuval üzerinde kalmayacağının sinyalini vermiştir. Ancak Soyut Dışavurumculuk akımının hala baskın sayılabileceği 1960’ların başlarında sanat galerilerinin çoğunda içgüdüsel hareketlerle oluşmuş boya akıtmaları ve hızlıca çizilmiş imgelemlerle hazırlanmış yapıtlara yer
51
NOTLAR
verilmiştir (Germaner, 1997: 9). Buna karşın Amerikan Toplumu içinde büyük ilerleme gösteren tüketim hareketinden ilham alan pop sanatçılar sıradan günlük nesnelerin işlevlerini sorgulamaya yönelik bir yol izlemiş ve yavaş yavaş kendilerini kabul ettirmişlerdir. Seri üretim nesnelerin yaratıcılık ve sanat üzerindeki yeni etkisini inceleyen sanatçılar tema olarak “gündelik yaşam” ekseninde hareket etmiş ve Marcel Duchamp’ın Pisuar’ından etkilenerek “hazır nesne” kavramına yakın durmuşlardır. Sanat tarihçi Semra Germaner’in ifadesiyle: “Duchamp’ın sanata hazır yapım eşyayı, “ready-made”i sokması ve bu eşyaya basit bir bağlam değişimiyle sanatsal bir anlam yüklemesi, geleceğin Pop Sanat ressamlarının resim dilinde iletişim araçlarının kullandığı imgelerden yararlanma ve tabloyu dış gerçekten ayıran sınırı ortadan kaldırma isteklerine uygun düşmüştür” (Germaner, 1997: 11). Duchamp’ın 1960’lı yıllardan itibaren ye-
Sayfa 53: Robert Rauschenberg Rüzgar Yönü 244 cm x 178 cm Tuval üzerine yağlıboya ve serigrafi 1963 Foundation Beyeler
Sayfa 54: Andy Warhol Çift Elvis 210 cm x 134 cm Tuval üzerine serigrafi 1963 MOMA
NOTLAR
52
niden ortaya çıkan yapıbozum kültürünün temelinde yer alması da yine Pop-Art sanatçılarını etkileyen bir başka özelliktir (Farago, 2003: 249). Fakat sanat tarihçi / eleştirmen Ahu Antmen’in “Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla 20.yy Batı Sanatında Akımlar” adlı eserinde yer verdiği Marcel Duchamp’a ait bir mektuptan yola çıkılarak sanatçının Pop-Art’a yönelik olumsuz düşünceler barındırdığı söylenebilir (Antmen, 2008: 161). Sanatçı Hans Richter’e yazdığı mektupta estetik duyguları yerle bir etmek için ortaya koyduğu yapıtların o dönemlerde Neo-Dada olarak adlandırılan Yeni Gerçekçilik ve Pop-Art gibi akımlara dahil olan sanatçılar tarafından “estetik” bulunmasını eleştirmiştir (Antmen, 2008: 161). Amerikan Pop-Art’ında gündelik yaşamda kullanılan hazır nesnelerin işlevlerini ve sanat içindeki yerlerini sorgulayan sanatçılar arasında ön plana çıkan isimlerden biri Robert Rauschenberg’dir. 1950’li yıl-
53
NOTLAR
NOTLAR
54
55
NOTLAR
ların başında besteci John Milton Cage’in yaşam felsefesi ve dünyaya bakış açısından etkilenen Robert Rauschenberg yağlıboya, kolaj ve asamblaj yöntemleriyle çok sayıda “pop” eser üretmiştir (Osterwold, 2012: 145). Çoğu çalışmasında çeşitli imge ve nesne gruplarını yan yana getiren sanatçı, geleneksel resim alanı düşüncesinden uzaklaşmaya çalışmaktadır (Sanat Kitabı, 1997: 378). 1960’lı yıllarda Amerikan toplumunda yaşanan olaylara karşı son derece ilgili olan Robert Rauschenberg, Martin Luther King ile tanışma fırsatı yakalamış ve 1961 yılında Apollo 11’in Ay’a yolculuğuna NASA’nın davetiyle Kennedy Uzay Merkezi’nde tanık olmuştur (Osterwold, 2012: 150). Sanatçının sosyal olaylara karşı olan bu ilgisi eserlerine de yansımış ve Başkan J.F. Kennedy’nin portresini içeren çok sayıda yapıt üretmiştir. Soyut Dışavurumculuk ve Pop-Art arasında gidip gelen çizgisine rağmen “pop” materyallerden sıkça yararlanan Robert Rauschenberg’ın yak-
Sayfa 57: Jasper Johns Bayraklar I 69.5 x 89.5 cm Serigrafi 1973 MOMA
NOTLAR
56
laşımı çağdaşı Andy Warhol’da da görülmektedir. Çok yönlü bir sanatçı olan Andy Warhol plastik sanatların yanında sinemayla da ilgilenmiştir. Ancak sanatçının Pop-Art akımının içine dahil edilmesini sağlayan unsur döneminin pop anlayışını yansıttığı sanat eserleridir. İlk başlarda psikolojik tabanlı çocuksu ve sade olarak tanımlanabilecek eserler üreten Andy Warhol, 1949 yılında New York’a taşındığında illüstratör olarak çeşitli magazin dergilerinde çalışmıştır (Osterwold, 2012: 170). İlerleyen dönemlerde resme yönelen sanatçı serigrafi tekniğini kullanarak hazır nesneleri ve popüler kültür ikonlarını resmetmiştir. Çorba paketlerinden sardalya kutularına kadar pek çok nesnenin çoğaltılmış görselini kullanan Andy Warhol Amerikan toplumunun tüketime olan yatkınlığını daha sonraları ikonlaşacak yapıtlarla göz önüne sermiştir. Jean Baudrillard’ın “Sanat Komplosu” adlı eserinde dramatikleştirme yeteneğine gerçekten sahip olan
57
NOTLAR
NOTLAR
1
Jasper Johns’un Bayrak
serisi sergilendiği dönemde çokça eleştiri almıştı. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin de dahil olduğu pek çok ülkede ulusların simgesi olan bayraklarla ilgili sanatsal üretimler gerçekleştirmek bir tabu olarak görülmekteydi (Lynton, 1991: 291).
58
tek kişi olarak betimlenen sanatçı, şöhret kavramıyla da yakından ilgilenmiştir (Baudrillard, 2010: 57). Bu çerçevede sanatçının popüler insanların portrelerini yeniden renklendirerek hazırladığı çalışmalar Pop-Art akımı içinde özel bir yere sahiptir. Marilyn Monroe, Liz Taylor, Marlon Brando ve Elvis Presley gibi Hollywood yıldızlarının dışında Jackie Kennedy ve Nelson Rockefeller gibi politik bireylerin portrelerinden de faydalanan Warhol popülerliğin farklı biçimlerde ele alınabileceğini göstermiştir (Osterwold, 2012: 178). Popülerliği ele alış biçimiyle öne çıkan bir diğer sanatçı da Jasper Johns’tur. Sanatçının 1955’de daha 25 yaşındayken üretmeye başladığı ve ilk defa Ocak 1958’de New York’da Leo Castelli Galerisi’nde sergilenen Amerika Bayrakları serisi kendi dönemi içinde büyük ses getirmiştir (Lynton, 1991: 291)1. Amerika Birleşik Devletleri’ni temsil eden kırmızı şeritli, yıldızlı bayrağı ülkesin-
59
NOTLAR
de en çok tanınan nesnelerden biri olduğu için tercih eden sanatçı, spatül vuruşları ve kalın boya katmanları ile hazırladığı “bayrak” tabloları ile çağdaşı Andy Warhol gibi popülerliği sorgulama yönünde bir eğilim göstermiştir (Sanat Kitabı, 1997: 237). Kitle iletişim araçlarında yaşanan gelişime bağlı olarak sürekli biçim değiştiren ve kendini yenileyen reklamcılığın görsel diliminden faydalanan sanatçılar resimle grafik sanatları arasındaki çizgiyi inceltmiştir. Özellikle çizgi roman, gazete ve dergilerden yararlanan Pop-Art’çılar toplumların iyi bildiği figürleri ve seri üretimin sembollerini belirli bir amaç çerçevesinde kullanmıştır (Genç, 1983: 129). Ancak resim sanatında grafik imgelerinin kullanılması yoluyla elde edilen yüzeysellik etkisi ve popüler kültürün öğelerinden yararlanma durumu tuval resmi adına yeni biçimler ortaya çıkarırken sanatçıları da değişik sorunlarla yüzleşmek zorunda bırakmıştır (Genç, 1983: 129). Bu çerçevede
Yan Sayfa: Roy Lichtenstein Patlama 1966 Kağıt üzerine litograf 56 cm x 43 cm Tate
NOTLAR
60
61
NOTLAR
NOTLAR
Yan Sayfa: Tom Wesselmann Natürmort 30 1963 122 cm x 167 cm MOMA
62
Roy Lichtenstein’ın yapıtları grafiksel anlatımın sanat estetiği çerçevesinde çözümlenmiş örnekleri olarak ifade edilebilir. II. Dünya Savaşı sonrası Soyut Ekspresyonizmin ön planda olduğu dönemde radikal olarak tanımlanabilecek eserler üreten Roy Lichtenstein; konuşma balonları, Ben-Day noktaları ve ses vurgularını simgeleyen kelimelerle çizgi roman üslubunu Pop-Art’a yansıtan en önemli sanatçılardan birisi olarak kabul edilebilir. 1931 yılında Cincinatti’de doğan Tom Wesselmann ise Andy Warhol’un popülerlik anlayışı ve Roy Lichtenstein’in grafik anlatımına yakın bir çizgiyi takip etmiştir. Sanatçının eserleri, içlerinde dönemin Amerikan medyasında ender biçimde kullanılan erotik öğeler barındırdığı için erotizmin tüketim çağının bir parçası olup olamayacağının sorgulanmasına yol açmıştır. 1960’lı yıllarda düz renk uygulamalarından yararlanan Tom Wesselmann 1983’te tuval üzerine resim yapmayı bırakarak
63
NOTLAR
mürekkepli kalemlerle çizim yapmaya, kesilmiş metal duvar parçaları oluşturmaya başlamıştır. Ancak sanatçı kendisini tanıtan eserlerinin çoğunu Pop-Art dahilinde üretmiştir (Sanat Kitabı, 1997: 489).
Bu çalışma Ali Cantürk’ün editörlüğünde Burak Boyraz’ın kaleme aldığı “Pop-Art: Savaş Dönemi Propaganda Posterlerinin Öncülüğünde Tüketim Toplumlarının Oluşum Süreci (Araştırma Notları)” adlı eserden üretilmiştir.
NOTLAR
64
Kaynaklar: ANTMEN, Ahu (2008). Sanatçılardan Yazılar ve Açıklamalarla 20.yy Batı Sanatı’nda Akımlar, İstanbul: Sel Yayıncılık. BAUDRILLARD, Jean (2010). Sanat Komplosu / Yeni Sanat Düzeni ve Çağdaş Estetik. İstanbul: İletişim Yayınları. FARAGO, France (2003). Sanat. çev. Özcan Doğan. Ankara: Doğu Batı Yayınları. GENÇ, Adem (1983). Dada Antropi ve Nedensizlik Açısından Dadacı Sanat Hareketlerinin Çözümlenmesine İlişkin Bir Yöntem Araştırması. (Yayımlanmış Doktora Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi / Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları, İzmir. GERMANER, Semra (1997). 1960 Sonrası Sanat, Akımlar, Eğilimler, Gruplar, Sanatçılar. İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Sanat Kitabı (1997). İstanbul: Yapı – Endüstri Merkezi Yayınları. OSTERWOLD, Tilman (2012.). Pop-Art. Köln: Taschen. LYNTON, Norbert (1991). Modern Sanatın Öyküsü. İstanbul: Remzi Kitabevi.
65
SERGİ
JOAN MITCHELL, Ağaçlar
C H E I M & R E A D GA L LERY, NEW YORK
SERGİ
66
SERGİ
68
J OA N M I T C H E L L’ I N YEDİ BÜYÜK BOYUTLU TUVALİ N İ N S E R G İ L E N D İ Ğ İ AĞAÇLAR SERGIS I, 15 MAYIS 2 9 AĞ U S T O S 2 0 1 4 TARİHLERİ ARASINDA NEW YORK, C H E I M & R E A D GA L LERY’DE.
Yan Sayfa: Joan Mitchell Kırmızı Ağaç 1976 Tuval üzerine yağlıboya 280 cm x 160 cm
Joan Mitchell, sanat hayatı boyunca ağaç formlarını soyutladı; zengin renklere sahip birbirine girmiş dallardan, dikdörtgen gövdeli koruluklara. Sergideki resimler Mitchell’ın 1964 - 1991 yılları arasında ürettiği, ağaçların form ve yapısından ilham aldığı işler. Joan Mitchell, soyut dışavurumculağa dayanan köklerine rağmen, jeste dayalı soyutlamayı yeniden tanımlıyor. Bilinç akışıyla, tesadüfi uygulanan boya dolu fırça darbeleri ile değil, düşünülmüş ve belirli bir biçimde resmini inşa ediyor.
69
SERGİ
Mitchell’ın resimlerini oluşturması ağacın doğal yapısıyla benzerlik gösterir: onun fiziksel hareketleri, köklü bir temelden başlayarak ritim duygusu uyandıran bir yapı oluşturur. Mitchell, doğanın görsel etkilerinin yanında, ‘‘canlı olmanın’’ özünü de yakalamayı başarır. Joan Mitchell, 1959’da Fransa’ya taşındı. Buranın karakteristik ışığı, rengi ve atmosferi onu hem doğal dünyaya duyarlı yaptı hem de açık havada resim yapma geleneğine bağladı. Mondrian’ın ağaç resimleri Mitchell için önem kazandı. Aynı şekilde Van Gogh’un yüklü, titreşimli fırça darbesi ve Cezanne’ın renk ve uygulamayı birleştirmesi de. Bu sergi, resimlerinin dışarıdan, peyzajdan gelen bir duygu hakkında olduğunu söyleyen Mitchell’ın resim sürecini gösteriyor. Resimlerde, Mitchell’ın doğaya olan duyarlılığını aktarırken ortaya çıkan içsel peyzajı görülebiliyor. Kendi cümlesiyle, ‘‘Resim yapma yaşamı hissetmeye araçtır.’’
Sayfa 72: Joan Mitchell Ağaçlar 1990-91 Diptik tuval üzerine yağlıboya 240 cm x 400 cm
SERGİ
70
71
SERGİ
SERGİ
72
73
R Ö P O R TA J
İSTANBUL GRAFİK SANATL AR MÜZESİ
RÖPORTAJ
74
75
R Ö P O R TA J
RÖPORTAJ
76
MÜZE HAKKINDA
IMOGA (Istanbul Museum Of Graphic Arts), Anadolu yakasında, Acıbadem ile Göztepe arasında, Çamlıca tepesinin eteklerinde konumlanan bir muhitte, gelişmekte olan Ünalan mevkiinde ana üretim ve sunum binası olarak yapılandı. 2000m2 kapalı alana sahip binanın çeşitli etkinlik ve amaçlara hizmet etmek üzere kurgulanmış altı katı bulunuyor. Giriş ve altındaki iki kat ile beraber toplam 1100m2 sergileme alanı olarak tasarlanan bölümde, sürekli koleksiyondaki eserler dönüşümlü olarak sergileniyor. Binanın birinci katında Artess, Süleyman Saim Tekcan Özgünbaskı Atölyesi üretim ve çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. İkinci katta Heykeltıraş Ali Teoman Germaner’in heykel atölyesi var. Binanın en üst katında ise müzenin kapsamlı sanatsal etkinlikleri için çok amaçlı bir salon bulunmakta.
77
R Ö P O R TA J
S Ü L E Y M A N S A İ M T EKCAN’LA G R A F İ K S A N AT L A R ÜZERİNE KISA B İ R R Ö P O R TA J
Grafik sanatlar nedir? Grafik sanatlar denilince akla gelen şey baskı sanatlarıdır. Baskı sanatları dediğimiz şey de son 100 yılda sanatçıların bir atölyeye gidip resimsel düşüncelerini, değişik teknikler aracılığıyla anlattıkları bir resim türüdür. Yağlıboya, suluboya ve baskı resim farklı tekniklerle ve farklı malzemelerle üretiliyor. Bunların hepsi sanatçıların kendilerini ifade edebildikleri ama malzemeleri farklı olan şeylerdir. Yani baskı bir tekniktir. Bu tekniğin içerisinde de farklılıklar vardır. Burada metalin, ahşabın, taşın üzerine çizilen resim bir biçimde kağıda geçirildiğinde, o malzemenin adını alır, metal baskı, ağaç baskı, taş baskı gibi.
RÖPORTAJ
78
79
R Ö P O R TA J
Serigrafi nasıl bir teknik? Teknik sıralama içerisinde şablon baskı tekniği dediğimiz baskılardan bir tanesi. Onda da, bir ipeğin üzerinde kapalı ve açık olan yerler bulunuyor. Açık olan yerlerde, ipeğin gözeneklerinden boya aşağıya süzdürülerek kağıda baskı geçiriliyor. Bütün bu teknikler aslında endüstride kullanılan teknikler. Sanatçılar bu teknikleri kullanırken belli sayıda basıyorlar. Bunlar numaralı ve özgün oluyor. Bu bina ne zamandan beri var? Burası 10 yıl önce çağdaş sanat müzesi olarak inşa edilmiş bir bina. Daha önceki mekanlarda sanatçıların 40 yıl içerisinde yaptıkları işlerden oluşan koleksiyon o kadar büyüdü ki, kendi müzesini kurdu.
RÖPORTAJ
80
81
HABER
bu ay
Louise Bourgeois
ZÜRİH, MADRİD v e L O N D R A’ DA N 3 sergİ
Zürih’teki Hauser & Wirth Gallery , Louise Bourgeois’nın çeşitli koleksiyonlardan toplanan 30’a yakın kumaş işini bir araya getiriyor. Sergi, 15 Haziran - 26 Temmuz 2014 tarihleri arasında görülebilir.
HABER
82
Pop Art Myths
BRUEGEL TO FREUD
Madrid, Museo ThyssenBornemisza’da ‘‘Pop Art Mitleri’’ 10 Haziran’dan 14 Eylül 2014’e kadar sürecek. Sergide Warhol, Rauschenberg, Wesselmann, Lichtenstein, Hockney, Hamilton ve Equipo Crónica’nun resimleri var.
Londra’da Courtauld Gallery koleksiyonundaki baskılardan bir seçkiyi sergiliyor. Rönesans’tan 21. yüzyıla çeşitli sanatçıların ve farklı baskı tekniklerinin görülebileceği sergide Mantegna, Bruegel, Canaletto, Picasso, Matisse ve Freud’un da baskıları var. Sergi, 19 Haziran - 21 Eylül 2014 tarihleri arasında görülebilir.
83
HABER
YAZ SERGİSİ
İ s ta n b u l v e A N K A R A’ da n 3 s e rgİ
Galeri Apel’de Gamze Taşdan, Esma Paçal, Raziye Kubat, Emre Senan, Can Göknil, Yıldız Şermet, Aslımay Altay Göney, Şakir Gökçebağ, Zeynep Perinçek, Güler Güngör, Nermin Kura, İdil Akbostancı, Selin Kohen Levi, Suzy Hug Levy, Bayram Candan, Aydan Baktır ve Rüçhan Şahinoğlu’nun işleri 26 Temmuz 2014’e kadar görülebilir.
HABER
84
K AY R O S E N
PICASSO, DOĞDUĞU EVDEN GRAVÜRLER VE SERAM I KLER
Kay Rosen’ın İstanbul’daki ilk tek kişilik sergisi, yeni desen, resim ve mekana özgü bir duvar resminden oluşmakta. Sergi, 26 Temmuz 2014’e kadar Galeri Zilberman’da. Rosen, linguistik temelli akademik özgeçmişinden yararlanarak, dili birincil malzeme ve konusu olarak kullanıp, dilin görsel olarak temsil edilebileceği yönleri keşfe çıkan metin esaslı işler üretmektedir.
6 Mayıs - 20 Temmuz 2014 tarihleri arasında Ankara Cer Modern’de Picasso’nun gravürleri ve seramikleri görülebilir.
K A PA K R E S M İ : E N İ S M A L İ K D U R AN
KÜ N Y E
A R G E PA K I R TA S İ Y E Ü R Ü N L E R İ LT D ŞTİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİ: E S AT M A L B E L E Ğ İ YAY I N YÖ N E T M e n İ : AY DA D EM İ R C İ YAY I N KU R U L U : A DA T U N C E R , Ü L KÜ P E H L İ VA N O Ğ LU, YİĞİT YAZICI K AT K I DA B U L U N A N L A R : B U R A K B OY R A Z