Biz Magazin

Page 1

ÜCRETSİZ - TÜRKÇE -ALMANCA - EKONOMİ VE YAŞAM DERGİSİ

biz MAGAZİN Osman Atınış Genç girişmicinin büyük başarısı S: 4-5’de

Ahmet Dinç Uygun bilet almanın sırları S: 6-7’de

Kemal Soylu: “Bir Viyana beyefendisi” S: 14-15’de

Osman Atınış

Genç girişmicinin büyük başarısı S: 6-7’de

Ara Polat

New Age Albüm S: 8’de

YENİ SAYIMIZ EKİM AYINDA... YER ALMAK İÇİN ACELE EDİN


B İ ZMAGAZİN

İSMAİL GÖKMEN - Tekrar merhaba

Üzülüyor insan!

Ekomik istikrarsızlık Türkiye’yi yakıp yıkacak gibi görünüyor. Euro ve Dolar sürekli bir rekor kırma sevdasında. Ekonomistler kötü konuşuyor, petrol ürünlerinin fiyatı her geçen gün artıyor.

İnsan özlüyor!

Ben, Özal dönemini iyi hatırlıyorum. Özal döneminde büyük sorunlar vardı. Ancak bunlara karşın toplumu mutlu eden gelişmeler de oluyordu. Mesela elektriklerin kesilmemesi. O yıllarda herşey çok kötüydü. Herkes bir siyaset tutturmuş gidiyordu. Ancak bu dönem çok başka bir dönem. Genel ortalama bakıldığında küçük olan partilerin hepsi Türkiye’yi yönetmeye talip. Oyların çok küçük bir parçasını da almış olsa bütün sistemi HDP bozdu. Bir çok arkadaşım HDP’ye oy verdi. Türk siyasetine yeni bir kapı açmış oldu. Ve bu sayede yeni ve farklı bir düşünceyi meclise taşımış oldu.

HDP’yi kim bu hale getirdi.

Parti eş başkanı Demirtaş, “Bize bu aklı Erdoğan verdi” dedi. Yani Erdoğan başlattı bu süreci. Türkiye’deki halk-

ların demokrasi istemesi harika bir şey. Ancak işin içinde silah olunca işin tadı kaçıyor. Siyaset uğruna insanların öldürülmesi kabul edilemez birşey.

AKP, Viyana’yı kandırdı!

Geçtiğimiz seçimlerden önce AKP yöneticileri sürekli olarak Viyana’ya geldi. Telefonda görüştüğüm yetkililerden biri bir milletvekili Viyana’ya yakışır demişti. Hatta Başbakanlığa bağlı bir çok kuruluş bu mesajı verircesine Viyana’da şov yaptı. AKP’den aday olacağını düşünen bir çok kişi aday olmak istedi. Ancak gurbetçi olmak gerçekten çok zor.

Hiç bir parti!

Siz bence Türkiye’deki politikayı bırakın. Bence gözünüzü Viyana ve Viyana’da yaşanan olaylara çevirin. Eğer milletvekili olmak istiyorsanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın peşinden koşmak yerine yaşadığınız Viyana’da aday olmak için uğraşın.

Bir dernekçi!

Erdoğan’ın Viyana’yı ziyaretinde komik birşey gerçekleşti. Erdoğan’ın korumalarını zorla aşan bir kişi karşısında Erdoğan’ı görünce AKP’den aday olmak istediğini belirtmiş. Bunun karşılığında Erdoğan, ona senin neyin var da milletvekili olmak istiyorsun demiş... Biz bir kaç şirketi olan kişileri milletvekili yapmıyoruz diyerek komik bir cevap vermiş. İşte Viyana’daki AKP siyasetinin bir ürünü.

çekten Viyana ve Avusturya’daki çeşitli sorunları bilen ve çözmek isteyen bir kişiye bu ünvan yakışır. Olması da lazım. Geçen sene torba yasa ile yurtdışında oy kullanma imkanı tanındı. Yani seçmek varsa seçilmekte olsun.

SPÖ’n ün şansı büyük

Avusturya vatandaşı olmuş herkesi sandığa gitmesini istiyoruz. Sandıkta oyunuzu kullanın. Kime oy verirseniz verin. Ama lütfen sandıkta oyunuzu kullanın. Elinizde bulunan oyu kimseye siparis usulü vermeyin. Gidin oy kullanın. Seçimlere ırkçı-faşist partinin başa gelmesiyle birlikle Türkler’in 50 yıllık kazanımlarında değişiklik olabilir. Yani verilen bir çok hak, çeşitli bürokratik oyunlarla elinizden alınabilinir.

Çifte vatandaşlık yasak

Geçenlerde bir dostumun başına bir iş geldi. İnanın az daha Avusturya vatandaşlığından atılıyordu. Allahtan bir süre önce Türk vatandaşlığından çıkmış. Onun için benim başıma gelmez. Beni kimse kontrol etmez demeyin. Muhakkak bir gün farkında olmadan yakayı eleverirsiniz. Benden söylemesi.

Bir milletvekili şart

Viyana’dan bir milletvekili çıkması imkansız mı? Şuanda resmi olmasa bile HDP, MHP, CHP ve AKP ile kontağı bulunan bir çok kişi var. Bunlar arasından bir tane milletvekili Viyana’ya yakışır. Ancak ticaret yapmayan ger-

IMPRESSUM - KÜNYE - INFO 00 43 699 103 97 808 - 01 957 90 10 BİZ MAGAZIN MEDIENINHABER Herausgeber - Redaktion - Chefredakteur - Yazıişleri Müdürü: İsmail GÖKMEN - İsmail GÖKMEN e.U. Adresse: Seidengasse 39 / 8 A-1070 WIEN • Ausgabe 3 / Verteilungsdatum: 7. September 2015 - GRATIS • email: igokmen@yahoo.com • ADOBE CC www.bizmagazin.at • Print: MC NYOMDA • Gezeichnete Kommentare drücken die Meinung der jeweiligen Autoren aus und müssen nicht der Meinung des BİZ MAGAZİN entsprechen. • Yazıların ve ilanların hukuki bütün sorumluluğu eserin sahibine aittir! Dergimizin hiç bir kurumla ilgili ve bağı yoktur. Ticari bir oluşumdur! Dergimiz Avusturya sınırlarında dağıtılmaktadır. Türkiye’de de abonelerimiz vardır. Ya- yınlanmasını istediğiniz fotoğraf, görüş ve bildirimler için lütfen bizimle irtibata geçiniz. Dergimiz ücretsizdir. • Offenlegung gemäß §25 Mediengesetz: Medienin- haber: İsmail Gökmen e. U. Seidengasse 39/8 A-1070 Wien Unternehmensgegen- stand: Magazin Herausgeber und Geschäftsführer: Ismail Gökmen. Biz Magazin (biz) ist ein türkisch- und deutschsprachiges Magazin für Wiener Geschäftsleute. Das Magazin bietet unterschiedlichen Vertretern aus der Brache die Möglichkeit, ihre Meinungen zu publizieren. Redaktionell stehen diverse Berichte über Wien, interessante Persönlichkeiten und Wirtschaft im Vordergrund. Biz Magazin ist unabhängig von allen politischen Parteien, Institutionen und Interessengruppen.

2

Foto: Franz Gibiser - www.camera31.com

n İnsan bugünleri gördükçe üzülüyor. Bir yandan Türkiye’deki istikrarsızlığın seçime endekslenmiş olması, öbür yandan Avusturya’daki göçmen sorununun yeni bir boyut kazanmış olması. Almanya sınırlarını açtı, kapattı. Avrupa’daki göçmen sorununu Türkiye iki yıldan fazla bir süredir engelledi. Yada erteledi. Çeşitli kamplar kurdu. Ve bu kamplarda yüzbinlerce insan ikamet etti. Bizim için bu insanlar öyle yabancı da değiller. Yani dilleri, dinleri, isimleri bizim ki ile aynı. Dil derken Güneydoğu’daki konuşulan Arapça’yı kasıt ettim.


Steht auf wien.at

Bildung, Freizeit, Lifestyle: Mit den Online-Medien der Stadt bleibst Du auf dem Laufenden. Jede Menge Infos gibt’s auf www.wien.at – zum Beispiel den Überblick über Schulen, Ausbildungsstätten und Förderungen. Oder Du schaust auf inwien.at. Hier kannst Du hinter die Kulissen der Stadt blicken und Dich durch spannende Wien-Geschichten klicken. Vernetze Dich mit der Stadt via Facebook und Instagram und bleib am Ball! Hast Du Fragen zu diesem Thema? www.wienwillswissen.at

Wien. Die Stadt fürs Leben.

Zu wien.at auf Facebook

Zu cityandlife auf Instagram

Bezahlte Anzeige

Schon gesehen!


B İ ZMAGAZİN

GÜZEL BİR

GİRİŞİMCİLİK

ÖYKÜSÜ Viyana’da inşaatlarda çalışan Atınış ailesinin üyeleri bir karar alarak gıda sektörüne girdiler. Herşey bir ramazan günü başladı. İftar sofrasında kendi aralarında sohbete dalan aile üyeleri, bir market yada fırın işletmeyi hayal ettiler. Ve böylelikle büyük bir başarı öyküsüne imza attılar. Firma yöneticisi Osman Atınış, “Market fikri iftarda çay içerken aklımıza geldi. Evde ailece otururken birden inşaat işlerinin çok yorucu olduğundan konuşuyorduk. İnşaatta çalışmanın zorluklarını konuşmaya başladık. O an aklımıza bir market açma fikri geldi. Böylelikle market işine girdik. Marketimiz bir aile şirketidir. Ve 3 aileden 10 kişi burada çalışıyor” dedi. n Birlik Market, 12. Viyana’da Niederhofstrasse (A-1120 Meidling ) numara 1’de bulunuyor. Türkiye’deki bakkal felsefesiyle çalışmasına rağmen çok büyük süpermarket zincirlerine kafa tutuyorlar. Marketin bulunduğu sokakta yaklaşık 5 tane daha Avusturyalı kartel denebilecek süpermarketler bulunuyor. Ancak aile bireylerinin birbirine olan saygı ve sevgisinden ötürü 6 yılda çok yol kat ettiler. Marketlerini ilk açtıkları gün çok az sayıda müşterileri olduğunu söyleyen Osman Bey, “Biz bu işe baş-

4

ladığımızda bu durumda olacağımızı hayal bile edemezdik. Ancak şuanda hayalimizi yaşıyoruz. Ben ve aile üyelerimiz aynı anda çalışıyoruz. Hepimizin bir iş felsefesi var. Yani herkes kendi sorumluluğunu çok iyi biliyor. Babam Hüseyin, sürekli başımızda. Yani bize ışık oluyor. Bunun dışında bir çok müşterimiz bize yol gösteriyor. Müşterilerimizin tavsiyelerini her zaman gözönünde bulunduruyorum. Böylelikle sürekli bir gelişme içindeyiz. Ben bütün müşterilerimize candan teşekkür ediyorum. Ayrıca bizim

çalışma saatimiz yüzünden akşamları çok yoğun oluyoruz. Biz bulunduğumuz yerde ilk olarak saat 20.00’de dükkanımızı kapattığımızda bir çok kuruluş bundan rahatsız oldu. Ancak biz bu işi başardık. Yani artık herkes dükkanını saat 20.00 kapatmak istiyor. Büyük karteller bile bizim fikrimizi benimseyerek arasokaklardaki şubelerinin kapanış saatini 20.00 çekmiş durumda. Biz bundan ötürü çok gururluyuz. Ancak daha bizi bekleyen çok iş var. İşlerimizi sürekli geliştirmek için çalışacağız” dedi.


B İ ZMAGAZİN

“Bir başarı hikayesi”

GÖRÜNTÜLÜ RÖPORTAJDIR... Devamı için: www.televizyon.at Osman Atınış konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz inşaat işçisiydik. Bir gün biz Ramazan ayında çay içiyorduk. Evde aile büyüklerimizle ne yapalım, ne edelim diye konuşmaya başladık. Market veya fırın işi nasıl olur diye konuşmaya başladık. Tesadüf ya bu aynı gün bu şuan ki iş yerimizin boş olduğunu gördük. Ertesi gün aradığımızda bir randevu yaptık. Kısmette varmış ve dükkanı böylelikle kiraladık. Altı yıldır aynı yerdeyiz. Genelde Türkler, Yogoslavlar, Araplar gibi toplumların ürünlerini satıyoruz. Elbette ağırlık

Türkler’de. Ayrıca et konusunda da iddialıyız. Yani bütün etler bize ait. Kendi kesimlerimiz. Başka yerden alıpta satmıyoruz. Helal kesim şartlarına göre et satışı yapıyoruz. Müşterimiz her gün artıyor Allah’a şükür her geçen gün işlerimizde artış var. Yani müşteri sayımızdan bunu gözlemleyebilirsiniz. Müşteri profilimizde artık herkes var. Avusturyalılar’ı da artık aramızda görüyoruz. Bu mahalleye hizmet ediyoruz, doğal olarak herkes bizim potansiyel müşte-

rimiz. Aile şirketiyiz ve burada babam ağbim ben çalışıyor. 10 kişi çalışıyoruz. 300’ün üzerinde insana hizmet veriyoruz. Bu sayı her geçen gün artıyor. Ayrıca günde 1 tane ekmek yapıyoruz. Kalitemizden asla ödün vermiyoruz. Bir üründe ne olması gerekirse onun daha iyisini müşterimize sunuyoruz. Bu yüzden kalitemizi ıspatladık. Türkler’in dışında bir çok müşterimizde oldu. Bu bize mutluluk veriyor. İş hayatında başarılı olmak çok güzel birşey. Herkesi girişimci olmaya davet ediyoruz. Biz başardık.”

5


B İ ZMAGAZİN

TURİZM İŞİ ŞAKAYA GELMEZ

CAN REISEN’DEN AHMET DİNÇ

n 10. Viyana’da çok uzun zamandır hizmet veren Can Reisen’in yöneticisi Ahmet Dinç, Avusturya’nın en ciddi bilet satışı yapan kuruluşlarından biri. Bugüne kadar on binlerce bilet satan Dinç, bilet satışlarındaki ayrıntıyı Biz Magazin okuyucuları için açıkladı.

Turizm uzmanı Ahmet Dinç, izin sezonunda uçak bileti alırken dikkat edilmesi gereken konulara açıklık getirdi. Çeşitli firmaların bilet satışlarıyla ilgili manipilasyon yaptığını da sözlerine ekledi. 6

Ucuz uçak bileti bulma, uçak bileti promosyon ve kampanyalarını ıskalamama yeteneği, sık seyahat eden gezginlerin uzmanlık alanlarından birisi. Çünkü seyahat etmeyi seviyoruz ve bunun için bir servet ödemeyi istemiyoruz. Bugün uçak bileti ücretleri seyahatimizin büyük bir bölümünü kapsıyor. Uygun uçak bileti bulma yeteneğimizi geliştirirsek eğer, seyahat bütçesini hafifletip, tatil, eğlence ve aktiviteye daha çok bütçe ayırabiliriz. Birçok kişi nasıl ucuza uçak bileti bulacağını dair sorular soruyor ve hatta bazıları hiç araştırmayıp fiyatları öğrenmek için bana soruyor, mail atıyor. Ucuz uçak bileti bulma şans ya da çok da olağanüstü bir yetenek gerektirmi-

yor. Bu doğru zamanda doğru yerlerde aramayı bilme meselesi. Bunun için birkaç temel kuralı akılda tutmak yeterli. Tarihlerinizi esnek tutun Uçak bileti fiyatla rı, haftanın günlerine ve gidilecek döneme bağlı olarak değişiyor. Birçok kişi tatile Yılbaşı, Noel, Kurban ve Şeker Bayramı gibi dönemlerde çıkmayı tercih ediyor. Bu dönemlerde uçak biletlerinin daha yüksek olduğunu unutmayalım. Eğer uçuş tarihlerinizi esnetemiyorsanız, bu büyük ihtimalle daha pahalı uçacaksınız anlamına geliyor. Bu yüzden sadece belli tarihlere odaklanıp, o tarihler için bilet aramayın. Sabah oldukça erken veya gece geç saatlerdeki uçuşların daha ekonomik olacağını da unutmayalım. Eğer havalimanından otel bul veya eve ulaşımın pratik ve sorunsuz olacağını düşünüyorsanız bu saatleri tercih edin. Havayolu firmalarının kampanyalarını takip edin ve ucuz uçak bileti sunan


B İ ZMAGAZİN bir kampanya yakaladığınızda bileti kapın ve seyahatinizi o tarihte yapın. Kimimiz bu kadar esnek olmayabilir, ama eminim esnek olanlarımız mutlaka vardır. Biletinizi Erken Alın Özellikle yoğun seyahat dönemlerde, rezervasyonunuzu geç yaparsanız bu size pahalıya mal olabilir. En uygun fiyatlı uçak biletini bulmak için, tüm destinasyonlar göz önünde bulundurulduğunda, ortalama 27 hafta önceden aramaya başlamak gerekiyor. Erken rezervasyon yapmayı ne yazık ki hala öğrenemedik. Geç rezervasyon nedeniyle Türklerin %57’si en uygun fiyatları kaçırıyor. (Kaynak: Skyscanner) Uçak bileti fiyatları genellikle son 2 haftada roket gibi yukarı fırlıyor. Bu tarihten önce ve 3 ila 6 ay öncesinden bilet aramaya başlayın. Uygun fiyatı

yakaladığınızda kaçırmayın. Alternatif ile de uçun Bugün hemen hemen her büyük şehirde neredeyse ikinci bir havalimanı var. Düşük bütçeli firmaların tercih ettiği bu havalimanlarından uçmak genellikle daha ucuz. Gidilecek destinasyonda böylesi havalimanları varsa tercih edilebilir. Sabiha Gökçen buna bir örnektir. Örneğin AirAsia, Asya’daki budget havalimanlarını kullandığından bazen 30Euro’ya bile bilet bulabilmek mümkün. Alternatif Rotalar Deneyin Pahalı bir yere, pahalı bir uçak bileti alarak uçacağınıza, neresi ucuz ise oraya uçun. Ünlü turistik destinasyonlar sadece uçak biletleri açısından değil, diğer seyahat giderleri bakımından da pahalıdır. Rotalarınızı farklı destinasyonlara yönlendirin.

Tek Yön Bilet Bakın Genellikle gidiş-dönüş bileti almak ucuza gelir. Diğer yandan farklı havayolu firmalarından tek yön gidiş ve dönüş almak bazen daha ucuzdur. Bir çok uçak bileti arama uygulaması bunu bizler için yapabiliyor, deneyin. Rekabetin çok yüksek olduğu destinasyonlarda bunu özellikle aklınızda tutun. Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşları, uzun süren resmi tatillerin başlaması ile birlikte tatil için Türkiye’ye gelir. Bu ülkelerden gelen ve çoğunlukla Türk yolcuları taşıyan charter uçaklar, dönüşte yeterli sayıda yolcu bulamazlar ve bu nedenle bu dönemlerde ucuz uçak bileti bulmak çok daha kolaylaşır. Yaz döneminde Dalaman veya Antalya’dan Avrupa’ya bilet baktığınızda ne demek istediğimi anlarsınız.

Neredeyse dünyanın en büyüğü n ‘Gurme eğlence’nin dünyadaki sayılı isimlerinden Avusturya merkezli Do&Co’nun patronu Atilla Doğudan, Viyana’da pek çok kraliyet ailesine hizmet veren 224 yıllık pastane Demel’i Türkiye’ye getiriyor. Şu anda Viyana’da denemek için açtığı yemek perakendecisi Hery’yi de getirmeye hazırlanıyor. Doğudan, “Türiye’de ne yaparsak THY ile ortak yapacağız” diyor. Atilla Doğudan ismini, THY ile ortak kurduğu Turkish Do&Co ile daha çok duyduk. Onun babasından aldığı borçla küçük bir şarküteride başlayan, F1 pilotu Niki Lauda’yla bir gece Atilla Doğudan

kulübünde tanışmasıyla tamamen değişen öyküsü bilinir. Üç yıl küçücük bir şarküteriyi ayakta tutmak için çabalayan genç girişimci, bugün THY, British Airways, Emirates dahil 60 havayolu şirketinin ikram hizmetlerini veriyor. Dünya jet sosyetesinin partilerini de düzenliyor dev lüks markaların etkinliklerini de. Formula 1’in, British Museum, Albert Museum gibi önemli mekanların catering hizmetlerini veriyor. Patronu olduğu yerlere sıradan bir adam gibi girip çıkıyor, restorana girenlerin çeketini alıp asacak kadar, elindeki çöpü alıp çöp sepetine atacak kadar alcak gönüllü.

7


B İ ZMAGAZİN Türküola-Sony tarafından New Age tarzında Dreamara- Dream’in Olympos albümü geçtiğimiz Temmuz başında piyasaya çıktı. Viyanalı Ara Polat, sanatsal çalışmalarını çok uluslu gerçekleştiriyor

Ara Polat’tan New Age albüm n İzmirliler Ara Polat’ın geçmiş yıllarda Dreamara-Ellerin Rüyası ve Dreamara-Gözler, Gözler, Gözler adlı sergileriyle buluşmuştu. Polat’ın Dreamara’sı bu kez New Age tarzında bir albüm üretti. Türk motiflerini ve doğu ezgilerini albümünde baharat olarak kullandığını belirten Polat, bu kullanıma dair, “Günümüzdeki modern Türk mutfağı gibi nitelendirebiliriz” dedi. Ara Polat “10 senedir tek kişilik dev kadro olarak çalışıyorum. Aşağı yukarı nefesli enstrümanlar hariç tüm enstrümanları çalıyorum. Albümdeki tüm besteler bana ait olup kanal kanal, üst üste kayıt şeklinde 46-56 kanal Dolby Surround. Bu yapıtlar film müziği niteliğinde düzenlenmiş olup 1 senelik bir süreçte gerçekleştirilmiştir.” dedi.

8

Estetik ve etik açıdan New Age müziğine saygılı kaldığını belirten Polat “New Age, kökeni elekronik müziğe dayanan synthesizer ağırlıklı yapıtlarla ortaya çıkmış bir ekoldür. New Age, Hint ritimleri, doğu ve batı ezgileriyle kendini buldu. Ravi Shankar, Mahavishnu Orchestra ve John Mclaughlin yorumları gibi rock ve caz guruplarının da bu tarzdan etkilendiği oldu. Tabi ki her enstrümantal müzik New Age değildir. New Age, rahatlama ve pozitif hisleri yaratma amaçlı, çeşitli tarzlarda huzur verici bir müzik türü. Bu müzik türünden ilham alınır ve sıklıkla yoga, masaj, meditasyon, okuma gibi aktivitelerle stresten arınmak için kullanılır. New Age özellikle şifa üzerinde durur. İnsanın içinde onun fiziksel ve psiko-

Ara Polat için Dreamara, rüyalarını gerçekleştirmek için kurduğu sanal bir fabrika. Dreamara, Viyana-İstanbul-İzmir üçgeninde yaşayan Ara Polat için hem işçisi hem de patronu olduğu bir sanat fabrikası. Polat bu fabrikada resim, fotoğraf, müzik alanında eserler üretti. Üretimlerini dijital sanatla taçlandırdı.

lojik sorunlarının üstesinden gelmesini sağlayan kozmik bir güç vardır. Aynı güç evrende çeşitli güç merkezlerinden de yayılmaktadır. İnsanlar bilinçlerinin gelişmesiyle içlerindeki bu gücün farkına varacaklardır. Hepsi olmasa da bu tür müziğin bir kısmı New Age inancı ile ilişkilidir. New Age akımı panteizm, pandeizm, panenteizm, politeizm kombinesi ile bilim ve Gaia felsefe, özellikle de astronomi, ekoloji, çevrecilik, Gaia hipotezi, UFO dinleri, psikoloji, fiziği barındırır. New Age uygulamaları ve felsefeleri bazı büyük dünya dinlerinden de etki içerir.” diye konuştu. New Age tarzının Türkiye’deki ender örneklerinden olan Dreamara – Dream in Olympos albümü tüm müzik marketlerde müzikseverler ile buluşmayı bekliyor.


B İ ZMAGAZİN

Ufuk Ekici: Türkçe hep gündeminizde olsun! n Viyana’da büyükelçilikte görev yapan diplomat Ufuk Ekici, üç yıl önce Frankfurt Başkonsolosu olarak atanmıştı. Bu haber o zaman Viyana’daki Türk toplumunda büyük sevinçle karşılanmıştı. Ancak Alman’yadaki görev süresini de tamamlayan Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici, Avrupa’daki Türk toplumundan anadiline sahip çıkmasını istedi. Ekici verdiği veda yemeğinde, iki dilli anaokullarının yaygınlaşması gerektiğini söyledi. Başkonsolos Ekici, Avrupalı Türkler’den Türkçe konusunu hep gündemde tutmalarını istedi. Ekici, "Umarım Türkçe yakın bir zamanda ikinci veya üçüncü yabancı dil olarak okutulur. Bu konuda toplumumuzun beklentisi var“ diye konuştu.

Yeni konsolosta Viyana’dan! Başkonsolos Ekici 15 Eylül’de üç yıl Viyana’da birlikte çalıştığı M. Mustafa Çelik’e devredecek. Ekici, "Çok güzel toplantılarımız, projelerimiz oldu. Farklı sebeplerle farklı mekanlarda biraraya geldik. görüşmelerimiz oldu. Türkiye’den bakan, sanatçı, işadamı ziyaretçilerimiz oldu, biraraya geldik. Farklı platformlarda farklı işler yapmaya çalıştık. Hangi görüşten hangi dernek olursa olsun bir kez olsun ziyaret etmeye çalıştım. Ortak konularda işbirliği yapıp buradaki insanlarımızın ileriye gitmesi için çaba gösterdik. O çabalara o güler yüzünüzle karşılık verdiniz. İşadamları Platformu, çift dilli anaokulu projesi, gençlik daireleriyle çalışma grubumu umarım devam eder“ dedi.

Ufuk Ekici, Viyana‘da uzun süre görev yapmıştı.

CAN REISEN

Can Tours Reisebüro Gudrun Straße 150-A 1100 Wien Tel:01 603 41 96 -01 603 43 66 Fax: 01 603 52 68 e-mail:can.reisen @chello.at

9


B İ ZMAGAZİN

Ali Ekber Karabulut

Bir doğa aşığı fotoğrafçı

Viyana ve çevresi dünyanın en güzel doğasına sahiptir. Fotoğrafçılar için bu çok büyük şanstır.

Ali Ekber Karabulut 10


B İ ZMAGAZİN n Sizi Tanıyabilir miyiz? “Ben Ali Ekber Karabulut Dersim’in Pertek ilçesinde 1972’de doğdum. İlkokulu bitirdim, daha sonra bıraktım okulu. Ben fotoğraf çekmeyi hobi olarak yapıyorum. İnsanlar fotoğrafları görünce beni profesyonel sanıyorlar. Ancak asıl işim pastacılık. Yani unla uğraşırken pasta yaparken fotoğraf çekmeyi de ihmal etmedim. Yaklaşık 25 yıldır fotoğraf çekiyorum. Avusturya’ya geldikten sonra biraz daha fazla zaman ayırmaya başladım. İlgim arttı fotoğrafa karşı. Ama hiç sergi yapamadım. Yapmak için uğraştım olmadı. Kimse fotoğrafı bir sanat olarak görüp sergiye olumlu gözle bakmıyor. Destekleyecek olanlar, kimi yabancıların ne kadar beğenisini kazanırım, kimi ne kadar ilgi görürüm, ne kadar kazanırım, ismim nerde olur diye baktıkları için ben vazgeçtim. Kendi başıma, her şeyi kendim karşılayarak, kimseden destek almadan belki açabilirim. Ama onun dışındaki bir fotoğraf sergisine olumlu bakmıyorum. Konular ne oluyor genelde, ne tarz fotoğraflar çekiyorsunuz? “Yaban hayatını çok seviyorum. Doğayla baş başa olma, hayvanları tanıma bu bana çok iyi geliyor. İnsanları da seviyorum,çekiyorum ama esas doğayla baş başa olmak için yaban fotoğrafı çekiyorum. Bazen amaç sadece fotoğraf çekmek olmayabiliyor amaç doğayı izlemek de olabiliyor. Bütün sorunlarından uzaklaşıyorsun. Hiçbir

sorunun kalmıyor. Tabii bu doğayı seven bir insan olmamdan kaynaklanıyor. “ Gerçekten iyi fotoğraf çekiyorum dediğiniz oldu mu? “Ben onu halen kendime söyleyemiyorum. Ama insanların olumlu görüşlerini alıyorum, birkaç arkadaş baskı yaptı çok iyi diyerek. Ben iyi olduğumu hala düşünmüyorum. Çekebileceğin en iyi fotoğraf çekemediğindir. Daha iyisinin hep peşinde koşarsın hiçbir zaman en iyisine ulaşamazsın. “ Bugüne kadar kaç kare fotoğraf çekmişsinizdir? “Onu ancak kullandığım makinaların ömründen çıkartabiliriz. On iki makina eskittiğime göre siz düşünün. Bir milyon kare vardır.” Nasıl değerlendiriyorsunuz ve saklıyorsunuz fotoğrafları? “Zaten hard disklerde saklıyorum. Para kazanmak gibi bir derdim yok fotoğraftan. Bazen maddi olarak sıkışık olsam da hiçbir zaman fotoğraflarımı satmayı düşünmedim. Çünkü sevgimi öldürmesinden korkuyorum. Sevdiğim için bazen günlerce haftalarca bir kuşun peşinden koşuyorum. Ama işin içine para girerse bu beni zorlar ve artık para kazandıracak fotoğraflar çekmek için uğraşırım bu da beni sıkar diye düşünüyorum. “ Ailenizde fotoğrafçı var mı?

“Yeğenlerim ilgi duyuyorlar, yeni başladılar, makine falan aldılar. Bazen çekimlere birlikte gidiyoruz. Onların içindeki hevesi destekliyorum.” Dünyada en fazla hangi coğrafyayı sevdiniz fotoğraf çekimlerinde? Benim için Türkiye, çünkü Türkiye’de ışık çok güzeldi bence. Bu yüzden doğa fotoğrafçılarının Türkiye’yi keşfetmeleri gerektiğini düşünüyorum. Blogları okuyor musunuz, üye misiniz, neler yazıyorlar hakkınızda? “Son üç yıldır girmiyorum ama üyeyim, sitelerin bana çok faydası olmuştur hakkımda yazılan yazılar, yapılan eleştiriler, benim için çok faydalıydı. İyi fotoğraf çekmek için kullanmıştım ama son üç yıldır girmiyorum üyeliklerim devam ediyor. “ Fotoğraf için söylemek istediğiniz son bir söz var mı? “Fotoğrafı ne kadar çok severseniz size o kadar yakınlaşır demek istiyorum. Eğer fotoğrafla ilgileniyorsanız onu sevmeniz gerekiyor. Çekimleri ne kadar sevgiyle yaparsanız o kadar güzel kareler alırsınız. Bazen iki bin kare çekersin ama hepsini silersin. Çok oldu yaptığım bunu Avusturya’da çok da doğal, çünkü ışık hiçbir zaman yeterli olmuyor. Ama Türkiye’de on kare çekip onunu da başarılı bulduğum olmuştur.” n

11


B İ ZMAGAZİN

Ein unglaubliches Sommerkonzert - İnanılmaz bir yaz konseriydi

Die Künstlerin ließ es sich nicht nehmen, ein Selfie mit Ismail Gökmen, dem Herausgeber des biz Magazin, zu knipsen.

n Dass in der Türkei bei Konzerten laut mitgesungen wird, ist nicht ungewöhnlich. Dass auf Französisch mitgesungen wird, schon. Geschafft hat das Isabelle Geffroy, alias Zaz, die 35jährige französische Sängerin, die in diesem Sommer in Izmir, in Istanbul und in Ankara aufgetreten ist. Als sie noch ein kleines Mädchen war, stand für Isabelle der Berufswunsch “Sängerin” fest - sie hat ihre musikalische Ausbildung früh begonnen und studierte später in Bordeaux Musik. Zaz sang bereits in unterschiedlichen Formationen, u.a. in einer Blues-Formation und in einer LatinRockband. Es folgten Auftritte in Paris im Ensemble eines Cabarets und auf den Straßen des Künstlerviertels Montmartre in Paris. Nach eigenen Angaben fühlt sie sich als Straßenmusikerin am wohlsten. 2009 siegte Zaz überraschend bei einem Talentewettbewerb im Pariser Olympia. Erster großer Hit: 2010 Ihr erster großer Hit Je veux wurde 2010 veröffentlicht. Das Debütalbum ZAZ lag fast ein halbes Jahr auf Platz eins der

12

französischen Albumcharts und erreichte auch in Deutschland zweifach Platin. Im Frühjahr 2013 erschien das zweite und im November 2014 das dritte Studioalbum. Letzteres ist der französischen Hauptstadt gewidmet und besteht aus Neuinterpretationen der berühmtesten Songs über Paris. Seit diesen Veröffentlichungen bestimmen Fernseh- und FestivalAuftritte, Auszeichnungen und Preise das Leben der Künstlerin. Und natürlich Tourneen, die sie in fast alle Kontinente geführt haben. Aktiv und engagiert Die Aktivitäten von Zaz sind auch nach diesen Erfolgen vielfältig und engagiert geblieben: Sie nahm Songs für mehrere Kinofilme auf. Sie sang vor 10.000 Zuseherinnen und Zusehern in einem französischen Stadion, als Interpretin eines ÉdithPiaf-„Greatest-Hits“-Sets in Sibirien, bei Gratis-Konzerten in kolumbianischen Salzminen oder auf Tour durch Ägypten.


B İ ZMAGAZİN Im Herbst 2012 bestieg sie zusammen mit einem Gitarristen und einem Bassisten den Mont Blanc und spielte mit ihnen auf dem Gipfel unplugged und nur in Anwesenheit der sie begleitenden Bergführer. Zaz engagiert sich bei einer Bewegung für die Erde und den Humanismus, die sich um ein neues Gesellschaftsmodell bemüht. Alle MerchandisingEinnahmen kommen dieser basis-ökologischen Organisation zugute. Auftritte in der Türkei Dazu passt auch die Sommer-Tour von 2015, die sie nach dem berühmten Jazz-Festival in Montreux auch nach Spanien, Frankreich, Deutschland und in eben - zum wiederholten Mal - in die Türkei geführt hat. Dort standen Konzerte in Izmir, Istanbul und in Ankara auf dem Programm. Der Auftritt in Izmir erfolgte bei heißen 40 Grad in der Freiluft-Location Izmir Arena. Mit unglaublicher Energie animierte sie ihr Publikum zum Mitsingen und Mittanzen. Mit Blick auf das Meer und auf die Stadt Izmir erlebte Zaz dort einen ganz besonderen Abend. Denn die türkischen Konzertbesucherinnen und Konzertbesucher konnten alle Texte mitsingen. Nichtsdestotrotz war es der Künstlerin wichtig, in Izmir, wo sie ihre Stimme auch für ein Projekt im Kampf gegen den Krebs erhob, einige Texte auch auf türkisch zu übersetzen, damit auch nicht-französischsprechende Fans ihr folgen konnten. Dabei ließ sie sich u.a. von Fans aus dem Publikum helfen.

MEHMET’İN MOTORSİKLET MERAKI n Viyana’da yaşayan Mehmet Peker, sonbahar aylarında yoğun trafiğe kendince bir çözüm buldu. Trafiğin en yoğun olduğu cuma ve pazartesi günleri hava şartları müsaitse her işini motorsikletiyle hallediyor. Motorsiklet kullanmanın dünyanın en özgür hobisi oluduğunu söyleyen Peker, “Motorsiklet insanları özgürleştiriyor. Motorsiklet üzerindeyken saatte kaç kilometre hızla gittiğinizi anlamıyorsunuz. Ancak trafik kullarına uymak dünyanın en akıllıca işi. Motorsiklet elbette kazalarıyla tanınan bir araç aynı zamanda. Bütün bunlara uyarsanız motorsiklet size büyük bir güç kazandırır. Hem bir yerden bir yere giderken motorsikletin verdiği avantajları kullanırsınız diğer taraftan park parası ve aracımı nereye park edeyim derdinden kurtulursunuz. Ben öyle yaptım. Ve bütün arkadaşlara tavsiye ederim” dedi. Motorsiklet kullanmanın özel kurallarını olduğunu da belirten Peker, “Elbette öncelik ehliyette. Ehliyetiniz olduktan sonra korkmayın. Kendinizi iki tekerleğin size verdiği akıcılığa bırakın. Artık en kestirme yollar, girilmesi zor koşullar sizi bekliyor... Böylelikle artık siz de motorcusunuz. Bu dünyanın en güzel hobisidir” dedi.

13


B İ ZMAGAZİN

Kemal Soylu: Bir Viyana beyefendisi

GÖRÜNTÜLÜ RÖPORTAJDIR... Devamı için: www.televizyon.at 14


B İ ZMAGAZİN Temiz ve gülen yüzüyle karşıladı bizi Kemal Bey. Kendisiyle ilgili bir yazı yazmak istedik. O da biz Magazin’e kalbinin kapılarını açtı. Aslında Viyana’da Kemal Soylu’yu tanıtmaya gerek yok. Bir çok dernek ve kuruluş onu yakından tanıyor. Biz onunla siyasetin dışında birşeyler konuşmak istedik. Bu mümkün olmadı. Laf döndü dolaştı siyasete geldi yine. BU RÖPORTAJIN GÖRÜNTÜLÜSÜNÜ www.televizyon.at’de bulabilirsiniz! Kemal bey, geçtiğimiz yıl kutlanan Yabancı (Türk) İşgüçü’nün 50. Yılı kapsamında önemli bir çalışmaya imza attınız. Bu projeyi ve amaçlarınızı bize anlatır mısınız? n Aslında Viyana’da yaşayan Türkler’in son 50 yıllık dönemine ait bir sergi ve kitap hazırladım. Bu sergide 100’e yakın fotoğraf yayınladık. Toplamında yaklaşık 600-700 fotoğraf çektim. Daha sonra bu sergiyi gelecek kuşaklara aktarmak için bir kitap haline getirdik. Böylelikle birinci kuşaktan günümüze bir zaman tüneli gibi fotoğraflarla konuyu özetlemeye çalıştım. Kitapta bir çok işvereni ve Türkiye göçmenini bulabilirsiniz. Soylu kimdir? Tunceli’de 1953 yılında dünyaya geldi. Çocukluk yıllarında çok başarılıydı. Eğitim hayatında sürekli başarılı işlere imza attı. Viyana’da uzun zamandan beri kültürel etkinlik, spor dünyasında aktif olarak çalışmalarını sürdürüyor. Soylu, 1981 yılında Viyana’ya geldi. Öğrenci olarak Viyana’da bulundu ilk yıllarda. Sonra Viyana’da yaşama kararı aldı. Pedegoji bölümünde öğrenim gördü. Halen öğretmen olarak çalışmaktadır. SPÖ içinde aktif olarak politika ile de uğraşmaktadır. Dört çocuk babasıdır. Sosyal anlamda Türkiye’den gelen göçmenler için neler yaptınız 1980’li yıllarda? O yıllarda Viyana’da göçmenlerle ilgili olarak bir çok sorun ve bir çok fırsat vardı. Ben kendime eğitimcilik işini meslek olarak aldım. O yıllarda çocukların okullarda çok büyük problemleri vardı. Benim göçmenlerin hayatıyla ilgili gözlemlerim vardı. Çocukların eğitim ve öğretim problemleriyle uzun süre ilgilendim. Veliler ve okullar arasında bir bağ kurduk. Bu sebepten ötürü bir dernek kurduk. Bir çok etkinlik yaptık. Göçmen çocuklarının sorunlarına yardımcı olmaya çalıştık. Ev etütleri dahil. Eğitimi göçmenler için daha kolay ve anlaşılır hale getirdik.

Peki o yıllarda çocukların dil problemleri var mıydı? - Çocuklardan ziyade ailelerin Almanca problemleri vardı. Aileler ile okullar arasında bir köprü kurulması gerekiyordu. Aileler çocukların derslerinden tutunda okulda ne yapmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı. Bize o yıllarda büyük görevler düştü. Ve biz aileler ile okullar arasında bir köprü olduk. Almanca bilmeyen velilere destek oldu. Ancak okulda okuyan çocukların öyle büyük Almanca problemi yoktu. Mesele ailenin bilgisizliğinden kaynaklanıyordu. Bilgisizlik derken? - Çocuklar yabancı dili çok hızlı öğreniyorlar. Dil öğnerken elbette aile ve okul çok önemli. Bilgisizlik sözünden yabancı dili kast ettim. Yani ailelerin doğru bilgiye ulaşmaları için o dili kullanması gerekiyor. Düşünsenize bir dili konuşamamanın ne kadar zor olduğunu. Bunların dışında farklı problemlerde doğdu. Ancak günümüzde Türkler’in dil problemi diye birşey yok. Eskiden iki toplum malesef birbirini anlayamazdı. Yani bütün problemler göçmenlerin malümu. Önümüzdeki aylarda Viyana’da bir seçim var. Bu seçimde sizde aday mısınız? - Viyana’da herkesin de bildiği üzere önemli bir seçim var. Ben bu seçimlerde de adayım. Yani hem yaşadığım ilçede, hemde eyalet düzeyide adaylığım söz konusu. Ben Viyana’da yaşamayı tercih etmiş herkesin sorumlulukları olduğuna inanıyorum. Bunların başında elbette ülkenin yada Viyana’nın gelişmesi için çaba sarf etmek geliyor. Bu sorumluluklar bağlamında hepimize düşen görevler var. Biz de bu ülkenin kalkınmasında, pozitif anlamda gelişmesinde, elimizden ne geliri düşünmeliyiz. Hatta bunu görev olarak almalıyız. Ben partim içinde buna yönelik çalışıyorum. Biz insanları iyi de ve güzelde birleştirmeye çalışıyoruz. Herkesin Viyana’ya yapabileceği

birşeyi olduğunu biliyoruz. Durum hal böyle iken, Viyana’da düşmanlığı ve ırkçılığın gelişmesine yardımcı olan partilere fırsat vermemeliyiz. Onlara fırsat verilmemesi lazım. Elde edilmiş kazanımların tamamını onlarca yılda elde ettik. Bu kazanımların hepsi Viyana’yı gelişmiş bir şehir haline getirdi. Viyana gelir durumu güçlü olan bir şehir. Elbette herşehirde olduğu gibi Viyana’da da bazı problemler var. Göçmenler arasında ırkçı partiyle ilgili çeşitli korkular başladı? Yani yabancıların kazanımları ellerinden alınır mı? Bunun karşısında sizin partiniz ne gibi tavır alacak? - Ben asla ırkçı partilerden korkmuyorum. Aslında demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Özellikle ortadoğudaki savaşlar, ekonomik problemlerin AB’de ana gündem olması gibi durumlardan bu ırkçı parti yararlanıyor. Suriye’den bir çok göçmen geldi. Bunları kuçakladık. Ancak ırçı parti bu konuyu istismar etti. Bundan nemalanacak olan partilerin olması doğal. Bizim partimiz bu konuya gerçekçi bakıyor. Viyana’nın sosyal demokrat bir yapısı var. Göçmenlerin Viyana’ya gelmesini önce insanlar anlayamadılar. Durumun böyle olmadığı görünce Viyana resmen ayaklandı. Geçtiğimiz hafta binlerin yürüdüğü bir eylem gerçekleştirildi. Viyana çok seslililiğin ve güzelliklerin şehridir. SPÖ ile ne zamandan beri çalışıyorsunuz? - 1;Benim sosyal demokrat düşünceyle buluşmam gençlik yıllarıma dayanıyor. Avusturya’da 1987 yılından beri bu partinin içinde çalışıyorum. İlçe ve eyalet ölçeğinde bende adayım. Bizim bir çok eksikliğimiz olabilir. Gelin birlikte bu sorunları çözelim. Bunu yaparken sandığa gidip oy kullanalım. Göçmen arkadaşlarımızın elindeki tek oy, şehirimizdeki bir çok problemin çözümünde yardımcı olacaktır. Ben kendim adına neler yapıldığını geçmişte de gördüm. n

15


B İ ZMAGAZİN

Viyana’nın her yerinde

Osmanlı izi var! Viyana’nın her yerinde Osmanlı İmparatorluğu’na ait bir eseri bulmak mümkün. Ancak Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bulunan bu heykel bilinmeyenler arasında... n Viyana’ya ilkkez gelen bir insanı çok etkiler heykeller ve sokağa ait canlılık... İşte insanı ilk etkileyen görsellik heykellerdir. Şehre farklı bir hareket katar. Viyana’nın bir çok yerinde Osmanlı İmpataroluğu ile ilgili heykeller vardır. Bu heykellerin tamamında Osmanlı ile yaşanan savaşlar betimlenir. Avusturya Cumhurbaşkanlığı’nın girişinde de bir çok sayıda heykel vardır. Mesela Sultanbaşı. Bu heykeller sadece Osmanlı imparatorluğuna ait değildir. Avusturya Macaristan İmparatorluğu hangi devleti yendiyse bir savaşta hemen onun bir heykelini yapmıştır. Bunun başında elbette Osmanlı gelmektedir. Bu güzel heykelde padişahların kullandığı ve genelde törenlerde giydiği kavukların üzerinde bir süpürge görünmekte. Bunun anlamı ise ben İmparator olarak başımı halkım için süpürge yaptım anlamında bir kuş tüyüne benzer minik bir süpürge bulunmakdır.

Avusturya göçmen kaçaklığı için köprü ülke oldu 16

Türk büyükleri yok Viyana’da bulunan bu heykellerin arasında ünlü bir Osmanlı Padişahı’na ait bir heykel bulunmamaktadır. Osmanlı zamanında İslam dininin gereği olarak heykel ve resim yapılması hoş karşılanmadığı için genelde tasvirlerde bir insan sülliyeti yoktur. Bunun yerine padişahlık armaları ve kıyafetleriyle mesaj anlatılmaya çalışılmaktadır. Viyana genelinde 100’den fazla Türk izi bulunmaktadır. Bunların bazıları çok ünlü heykellerdir. Bazıları ise hiç bilinmiyor. Ancak heykeller sürekli tahrip edildiği aşikar!

Geçtiğimiz günlerde bir kamyonetin kasasında 71 mültecinin havasızlıktan ölmüştü. Uzmanlara göre Avusturya, göçmen kaçakçılarının cirit attığı bir ülke haline geldi. Kaçak olarak Avrupa’nın başka ülkelerine gitmek isteyen göçmenler özellikle Avusturya’yı kullanıyor. Polislerin birden bire denetimi arttırmasından ötürü yollarda sürekli aramalar başladı. Ancak bu durum yeni faciayı son anda önlendi. İçerisinde 24 Afganlının bulunduğu bir minibüsü durduran Avusturya polisinin

mültecileri ölümden son anda kurtardığı açıklandı. Minibüsün camlarının demir parmaklıklarla kapatıldığı, kapısının kaynak yapılarak kilitlendiği belirtiliyor. APA’nın bildirdiğine göre, Viyana’da durdurulan minibüs içerisinde 24 Afgan kökenli mülteci ölümden kurtarıldı. 3,35’e 1,75 metre alan içerisine sıkıştırılan mültecilerin, camlar ve yan kapısı kaynaklı, arka kapısı ise dışarıdan kilitli olduğu için dışarı çıkma şanslarının bulunmadığı kaydedildi. Polis olayla ilgili geniş araştırmaya başladı.


B İ ZMAGAZİN

EN ÖNEMLİ DİL ALMANCA’DIR Viyana’da sonbahar yaklaşıyor. İzin sezonu bitti. Kurslar ve yeni imkanların başladığı bir döneme kuçak açtık. Böylelikle, Almancası yeterli olmayan kadınlar için, Viyana’da bir çok imkan var!

Geçen sezon sonunda, Yeliz Polatlı ve Dilek Göllüoğlu, Frauen College’den mezuniyet belgelerini aldılar n Bu yılda izin sezonu tamamlandı. Artık çalışma ve öğrenme zamanı. Ben bu ayları aslında fırsat ayları olarak görüyorum. Viyana’ya geldiğim ilk yıllarda çok zorluk çekmiştim dil sorunu yüzünden. Bu durumları benden sonraki kuşaklar çekmesin diye elimden geleni yapacağım. Bunun için kendime söz verdim. Bayanlar için açılan bir kursu size duyurmak istedim. Frauen College olarak adlandırılan bu kursa sadece kadınlar gelebiliyor. Özellikle sınıfında erkek öğrenci istemeyen bayanlar için çok uygun bir imkan. Bu imkan Viyana Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl bir çok bayan arkadaşımız buradan mezun olarak diplomalarını aldılar. Bu arkadaşlarımızı kutluyorum. Dilin en büyük önemi aslında biz kadınlar için iş bulma yetisini kazandırması. Düşünsenize Türkiye’ye gelen bir yabancı iş bulması için elbette önce Türkçe öğrenmesi lazım. Bunun için elbirliği verip dil meselesini ortadan kaldırmamız lazım. Öncelikle Viyana’da doğan ve büyüyen Türkler’in hiç bir şekilde Almanca problemleri yok. Hatta onların Türkçe yazmada problemleri olduğunu duyuyoruz. YABANCI DİL ÖĞRENME TAKTİKLERİ Son günlerde herkes, bir, hatta birkaç dil öğrenme derdine düşmüşken sen öylece oturuyor musun? Eğer kendini geliştirmek ve iyi bir işi garantilemek istiyorsan işte sana dil öğrenmenin püf noktaları… Yabancı dili bir kursta ya da okulda

öğreniyorsan, öncelikle dersleri kaçırmaman gerekir. Her gün eve gittiğinde mutlaka o gün öğrendiklerini tekrar et. Böylece öğrendiklerini pekiştirebilir, anlamadığın noktaları not alabilir ve öğretmenine henüz bilgilerin tazeyken sorularını yöneltebilirsin. Cümleler kur! Öğreneceğin dilin bütün kelimelerini kası sürede tabii ki ezberleyemezsin. Ama kelime hazineni geliştirmek için de elinden geleni yapmalısın. İlk adım, öğrendiğin yeni kelimelerle cümle kurmak. Sormaktan çekinme! Öğrenme aşamasında, bazen konuyu anlamaman çok normal. Bu tip durumlarda senden başka kimsenin anlamadığına dair çıt çıkmıyorsa, kendini aptal gibi hissetme. Hemen parmağını kaldır ve anlamadığın yeri sor. Yanlış yap! Pratik yapmak, öğrenmek için en önemli adım. Bu yüzden kesinlikle yanlış yapacağım diyerek utanıp çekinme. Bilmediğin kelimeler olsa da, derste çat pat konuşmaya çalış. Unutma, ilk etapta derdini anlatman önemli! Okumanı geliştir! Okuma becerini geliştirmek için yabancı dergi ve gazeteleri oku. Böylece, bir yandan o ülkenin dilini öğrenirken, bir yandan da

kültürünü öğrenebilirsin. Yaz, yaz, yaz! Öğrendiğin dilde günlük yazmak, okuduğun bir kitabın özetini çıkartmak veya seyrettiğin bir filmi yorumlayarak yazmak, dilini geliştirmene yardımcı olacaktır. Ortamlara gir! Öğrenmek istediğin dili arkadaşlarınla konuşarak geliştirebilir, yabancıların takıldığı kafelere giderek onların ortamlarına katılabilirsin. Örneğin Kadıköyde Teachers Bar, Taksimde Rıddım, Madrid, Çınaraltı, James Joyce Irish Pub, TSquare ve elbette Sultanahmet, turist kaynıyor. İmkanın varsa mutlaka yabancı kanalları ile. Ayrıca, DVDde film izlerken dilini seçme şansın bile var! Yabancı müzik dinlemeyi de ihmal etme. Doğru düzgün bir şey anlayamıyor musun? Korkma, bu sorunu yaşayan yalnız sen değilsin! Zamanla kulağın alışacak ve bir süre sonra pek çok şeyi anladığın fark edeceksin. Hem bu aksanının gelişmesine de yararlı olacak! Kitap okumaya başla! Yabancı dili öğrendikçe yavaş yavaş seviyene göre kitaplar okumaya başla. Yalnız, bilmediğin kelimeler için her seferinde sözlük açmak yerine, cümlenin gidişatından ne demek olduğunu çıkarmaya çalış. Sürekli sözlükten bulmaya çalışmak, kısa süre sonra canı sıkacağı gibi keyifli bir okuma seansını da kâbusa dönüştürebilir.

17


B İ ZMAGAZİN

a Viyanaşkan t B ısı e l a y E ımc d r a Y te Rena er: n Brau

‘Yabancıların da büyükannesiyim’ VİYANA EYALET BAŞKAN YARDIMCISI BRAUNER BİZ MAGAZİN’E KONUŞTU: n Viyana Eyaletine ait en önemli kurumların başında olan Renate Brauner, Viyana’da entegrasyonu sağlamak için uzun bir zamandan beri çalışıldığını ve büyük bir başarı kat edildiğini söyledi. Avrupa’da yabancı düşmanlığının tırmanışa geçtiği bu dönemde olumlu mesajlar veren Brauner “Biz onları göçmen değil, toplumun renkliliği olarak görüyoruz” diye konuştu. Viyana Eyalet Başkan Yardımcısı Renate Braun, yabancıları kucaklayan açıklamalarda bulundu. 1996’dan beri Sosyal Demokrat Parti yöneticisi ve Kadın Kolları Başkanı olarak siyaset içinde bulunan Brauner, din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin Viyana’da yaşayan herkese eşit mesafede olduklarını söyledi. Özellikle göçmenlerin Viyana üzerinden Almanya’ya gittiğini söyleyen Brauner, “Biz göçmenlerin insani ihtiyaçlarını karşılamak için elimizden gelen herşeyi yapıyoruz. Savaşlar yüzünden bir çok aile dağıldı. Almanya’nın sınır kapılarını açması sevindirici bir durum” dedi.

ENTEGRASYON SAĞLANDI

Viyana’ya gelen göçmenlerin entegrasyonu konusunda bugüne kadar herhangi bir sorun yaşamadıklarını dile getiren Renate Brauner “Biz onları göçmen değil, ‘renklilik’ olarak Brauner, iktidardaki koalisyon hüküme-

18

tinin büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin Türkiye kökenli milletvekili Nurten Yılmaz ile de bu konuda ortak çalışmalar geliştirdiklerini ifade etti. Viyana’da bu konuda faliyet gösterin bir çok kurum olduğunu da söyleyen Brauner, gençlerin boş zamanlarını değerlendirmeleri için ve gençleri suçtan korumak için çalıştıklarını da sözlerine ekledi. Viyana’nın bir insans hakları şehri olduğunu belirten Brauner sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz tüm olanaklarımızı Viyana’da mutlu ve huzurlu bir yaşam sağlamak için kullanıyoruz. Dünyanın her köşesinden gelen göçmenler, Viyanalılarla eşit haklara sahiptir. Ben Viyanalılar’ın olduğu kadar, yabancıların da büyükannesiyim. Hiçbirini birbirinden ayırmam söz konusu olamaz. Viyana Belediyesi’nin içindeki bütün kurumların hizmetlerinde yabancı yada yerli diye bir farklılık olamaz. Viyana’da insan ayırmanın ne büyük sonuçları olduğunu İkinci Dünya Savaşı sonrasında gördü. Bu yüzden ben ve Eyaletimizin bütün kurumları bu konulanda hassastır. Biz, Viyana’da daha güzel ve iyi hizmet vermenin yollarını arıyoruz. Bu yollar sayasinde Viyana dünyanın en yaşanalabilir kenti seçiliyor her yıl. Bütün hizmetlerle biz grur duyuyoruz. Bu hizmetlerimizi artırmakla görevliyiz” dedi. Viyana her yıl önemli uluslararası fuar ve kongreleri ağırlayan

Başkan Yardımcısı Brauner, güleryüzü ve anaç tavırlarıyla sempati topluyor. kent olduğunu ifade eden Brauner, Viyana şehircilikte dünyanın sayılı şehirlerindendir. Özellikle Türkiye gibi bir çok bağımız bulanan ülkelerden de Viyana’ya turist gelmesini istiyoruz. Türkiye’den gelen turistlerle ilgili ciddi bir artış var. Bu artış sanırım tarihi ve sosyal bağlarımızın olasıyla da ilgili. Turist sayısındaki artış beni çok memnun ediyor. Artık Birinci Viyana’da bulunan caddelerde Viyanalı’dan çok turistleri görebilirsiniz. Durum böyle olunca bu da ekonomik bir etki olarak şehrimize yansıyor” dedi.


B İ ZMAGAZİN

Bir şehre veda... “Gitmekle gidilmiyor ki... Gitmekle gitmiş olamazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır” demiş Cemal Süreya. n Aylar öncesinden planlanmış, bir iki aylık tatillere çıkarken bile insanın içini bazen hüzün kaplar ama terk etmek başka. Ben altı sene önce gelirken haritadaki yerini bile bilmediğim bu şehri, bu sene ağlayarak terk ediyorum. “Bir şehri terk etmek ölüm gibidir” demişler ama az bile demişler. Eğer bu şehir sizin için her şey demekse, ömrünüzün en güzel yılları orda geçmişse ve aşık olmuşsanız o şehre bir kadına aşık olur gibi, intihar etmek gibidir o zaman bir şehri terk etmek. Bir şeyleri geride bırakmanın ağırlığı yorar insanı, güzel hatıraları ve güzel insanları. Kimse anlamayacak sizi ilk başta, insanlara karşı güçlü görünmeye çalışacaksınız. Çünkü hayatta bize öğretilen ilk şey acı çekerken bile güçlü görünmektir ve birileri arkanızdan “Onun için en iyisi bu şekildeymiş” diye konuşacaklar. Ve dönerken aldığın tek yön bileti, cehenneme alınmış bir bilet gibi

gelecektir size. Son kez şehri görmek için cam tarafından bir bilet ve yol arkadaşınız olan bavullarla birlikte.

Sevgili Viyana,

seni terk edip senden önceki sevgilime yani İstanbul’a geri dönüyorum. O’nu senin kadar sevmesem de artık seninle beraber olmamız çok zor. Sen her zaman kalbimin bir köşesinde tek aşkım olarak kalacaksın. Artık o çok sevdiğim kış aylarında senin soğuğunda değil, maalesef İstanbul’un

VOLKAN TAŞ çamurlu sokaklarında vakit geçireceğim. Seni üzdüysem,

kırdıysam affet beni lütfen. 10-20 yıl sonra sana geri döndüğümde beni aynı yerde, aynı huzurla, aynı güzellikle bekleyeceğini bildiğim için ağlasam da huzurlu bir şekilde gidiyorum. 22 metrekarelik evimi ve manzaramı,tertemiz havanı ve suyunu, parklarını, dostlarımı, hatıralarımı, gençliğimi, posta kutumu, tarihi sokaklarını , yağ gibi akan internetini, her ülkeye bağlanan tren yollarını, “15 dakikaya ordayım” diyebilme rahatlığımı bırakıp gidiyorum. Belki hiç umrunda değilimdir artık , ya da kızıyorsundur bana ama ikimiz için de en hayırlısı bu olacak. 100 Euro ile kıt kanaat bir ay geçirmekten aldığım zevk çok para kazanmaktan aldığım zevkin önüne geçtiğinde, apartmanların arasında boğulup tek odalı evimi özlediğimde, sahte kalabalıklardan bıkıp, canım yalnızlığı çektiğinde Allah ömür verirse birkaç 10 yıl sonra geri döneceğim sana. Uçağa binmem için son çağrı yapılıyor ve beni bekleyen yeni bir hayat var. Unutma beni.. Kimdi giden, kimdi kalan, giden mi suçludur her zaman?... Sağlıcakla kalın..

GEL VATANDAŞ GEL, AVRUPA’YA GEL n Avrupa Birliği'ne (AB) gelen göçmen sayısı Temmuz ayında 107 bin 500 kişiyle rekor kırdı. AB Sınır Kontrol Ajasından (Frontex) yapılan yazılı açıklamada, Temmuz ayında, AB sınırlarına giriş yapan göçmen sayısının 107 bin 500'e ulaşarak ilk kez bir ayda 100 bin rakamının aşıldığı bildirildi. AB'ye gelen göçmenlerin son 3 ayda hızla arttığına işaret edilen açıklamada, 2014 Ocak-Temmuz aylarında 123 bin 500 olan göçmen sayısının, bu yılın aynı döneminde yaklaşık üç kat artarak 340 bini geçtiği kaydedildi. Açıklamada, göçmen sayısındaki artışın

özellikle AB’nin sınır ülkelerinden Yunanistan, İtalya ve Macaristan üzerinde eşi benzeri görülmemiş baskı yaptığı belirtilerek, bu durumla bütün AB üyesi ülkelerin beraber mücadele etmesi gerektiği belirtildi. Yasadışı göçmenlerin özellikle Suriye ve Afganistan’dan olduğunun altı çizilen açıklamada, bu göçmenlerin Türkiye üzerinden Yunanistan’a girdiği ifade edildi. Açıklamada, Temmuz ayında göçmenlerin yaklaşık 50 bininin Ege Denizi’nden Yunan adalarına, 20 bininin İtalya’ya, 34 bin 800’ünün de Macaristan’a giriş yaptığı kaydedildi.

19


B İ ZMAGAZİN

BAŞARILI BİR

HAYAT HİKAYESİ

KB KEMAL BOZTEPE

20

n Die ersten beruflichen Erfahrungen habe ich beim Berufsförderungsinstitut (als Unterrichtender) und bei der Arbeiterkammer Wien (als Berater) gesammelt. Anschließend habe ich von 1992 bis 1996 beim IODO Kultur und Kunstverein zahlreiche Projekte im interkulturellen Bereich realisiert: Konzeption und Herausgabe der Zeitschrift Haber/Report, welche eine der wenigen zweisprachigen Zeitschriften, die in Wien Anfang der neunziger Jahre erschienen sind, war. Unter dem Titel „Litera-Kul-Tur“ (Literarische Begegnungen) hatte ich eine Reihe organisiert. Orhan Pamuk, Barbara Frischmuth, Robert Schindel, Nihat Behram, Erdal Öz, Erich Hackl, Peter Rosei, Murathan Mungan, Brigitte Schwaiger, Nazli Eray lasen aus ihren Werken im Literaturhaus. Literatur ist auch bis heute mein Interessensgebiet geblieben; bisher sind 6 Übersetzungen (aus dem Deutschen ins Türkische) erschienen: Thomas Bernhard (Ein Kind/Bir Çocuk), Erich Hackl (Abschied von Sidonie/ Elveda Sidonie), Peter Turrini (Die Minderleister/ Verimsizler), George Tabori (Mein Kampf/ Kavgam), Vaclav Havel (Largo Desolato/ Buruk Ezgi, gemeinsam mit Ü. Akbaba). Die Übersetzung aus dem Türkischen, gemeinsam mit Sabine Zelger, „Lass sie den Drachen nicht erschießen“ (Uçurtmayı Vurmasınlar) von Feride Çiçekoglu erhielt den Whystan-Hugh-Auden-Übersetzerpreis. Im Februar 1996 habe ich die Tätigkeit im Wiener Integrationsfonds aufgenommen; u.a. zuständig für Öffentlichkeitsarbeit, Bildung, Grundlagenarbeit in unterschiedlichen Funktionen: Referent, Abteilungsleiter, Geschäftsführer-Stellvertreter.

Seit September 2004 bin ich bei der MA 17 als Abteilungsleiterin-Stellvertreter tätig. Zuständig für Öffentlichkeitsarbeit, Grundlagen, Recht und Regionalstellenarbeit.

Warum wurde die MA 17 gegründet? Die Stadt Wien hat sich bereits Anfang der neunziger Jahre mit den Herausforderungen der Zuwanderung auseinandergesetzt und auch auf die Entwicklungen nach dem Fall des „Eisernen Vorhangs“ reagiert, indem 1992 der Wiener Integrationsfonds ins Leben gerufen wurde. Auch auf politischer Ebene wurde bereits 1996 innerhalb der Stadt- und Landesregierung ein für Integrationsagenden zuständiges Ressort geschaffen. Erste Integrationsstadträtin war Mag.a Renate Brauner. Der Fonds realisierte zahlreiche Projekte, bot Beratung an, förderte Deutschkursoffensiven, leistete Aufklärungsarbeit. Um auch die Stadtverwaltung für die Integration und Diversitätsfragen fit zu machen und Integrationspolitik in Wien weiter zu entwickeln, wurde der Beschluss gefasst, eine Abteilung innerhalb der Stadtverwaltung zu gründen, die als Kompetenzzentrum für Integrations-. und Diversitätsfragen fungieren sollte. MigrantInnen sollten demnach nicht eine extra zu betreuende Gruppe, sondern gleich wichtige KundInnen der städtischen Dienstleistungen sein. Die Stadtverwaltung sollte in ihrer Zusammensetzung Spiegelbild der Bevölkerung sein, welche durch Vielfalt gekennzeichnet war bzw. ist. Mit der Gründung der Abteilung für Integration und Diversität (MA 17) 2004 wurde der Grundstein der Weiterentwicklung der Integrations- und Diversitätspolitik in Wien gesetzt. Ziel war und ist es, die gesamtstädtische Verwaltung fit für die durch Vielfalt gekennzeichnete Stadtgesellschaft zu machen.

Was waren bzw. sind Schwerpunkte


B İ ZMAGAZİN der Wiener Integrationspolitik in den letzten 10 Jahren? Integrationsstadträtin Sandra Frauenberger hat das Konzept der Wiener Integrationspolitik mit einem Haus verbildlicht. Demnach ist das Fundament dieses Hauses: „Zuwanderung ist klar und transparent zu regeln und unabdingbar an Integrationsmaßnahmen zu koppeln. Die vier Eckpfeiler sind Sprache, Bildung und Arbeit, Zusammenleben und Messbarkeit. Den vier Eckpfeilern sind einzelne Maßnahmenpakete zugeordnet. Das Bündnis für Integration und gegen Rassismus und Fremdenfeindlichkeit bildet das Dach dieses Hauses. Förderung der Diversität innerhalb der Stadtverwaltung ist und bleibt weiterhin eine der wichtigen Querschnittsaufgaben. Wien hat, was Integrations-und Diversitätspolitik betrifft, eine Vorreiterrolle übernommen. Durch die Gründung des Wiener Integrationsfonds und in der Folge einer Abteilung innerhalb der Stadtverwaltung, die auch mit einem klaren Bekenntnis der Stadtpolitik zur Integrations-und Diversitätspolitik begleitet wurde, konnten sehr viele Impulse gesetzt werden.

Ich bin 1964 in Bingöl geboren. Ich lebe seit 1982 in Wien; davor hatte ich 13 Jahre in Istanbul verbracht, wo ich Volksschule, Mittelschule und Gymnasium absolviert und anschließend ein Jahr an der Universität Istanbul Deutsch als Fremdsprache studiert hatte. In Wien habe ich Politikwissenschaft - kombiniert mit den Fächern Publizistik, Soziologie und Philosophie - studiert und Ende 1988 abgeschlossen.

KEMAL BOZTEPE

21


B İ ZMAGAZİN Wie viele Bereiche in der Stadt sind auch Integrations- und Diversitätsfragen einem ständigen Wandel unterzogen. Wenn wir allein die Bevölkerungsentwicklung der letzten Jahrzehnte betrachten, sehen wir welche Dynamik hier drinnen steckt.

Welche konkreten Projekte hat die MA 17 in den letzten 10 Jahren realisiert? Um nur einige aufzuzählen: Mama lernt Deutsch, Sommerdeutschkurse, Bassena-Gespräche, Sei dabei, Start Wien, Der „Diversity-Check“, Migra-Bil, Integrations-und Diversitätsmonitor, Wiener Charta…

Man hört sehr viel von „Mama lernt Deutsch“ und „Start Wien“ Projekten. Können Sie diese etwas näher beschreiben? Das Projekt „Mama lernt Deutsch“ bietet Frauen, deren Kinder in die Schule bzw. in den Kindergarten gehen, die Möglichkeit, in der jeweiligen Schule bzw. im Kindergarten einen Deutschkurs zu besuchen. Mütter lernen an den Schulen (bzw. Kindergärten) ihrer Kinder Deutsch, das Angebot einer Kinderbetreuung macht in vielen Fällen den Kursbesuch erst möglich. Das Programm fördert auch die Kommunikation an den Schulen (mit LehrerInnen, DirektorInnen, anderen Eltern). Für Frauen, die ursprünglich eine andere Schrift gelernt haben, wird die Möglichkeit angeboten, Lesen und Schreiben in lateinischer Schrift zu erlernen. Seit Projektbeginn (Schuljahr 2006/2007) haben rund 7.500 Frauen an den Kursen teilgenommen. Das Projekt START WIEN unterstützt Neuzugewanderte dabei, sich möglichst rasch in Wien einzuleben. Seit dem 1. Oktober 2008 können Neuzugewanderte aus „Drittstaaten“ (Länder außerhalb der EU/EWR) und seit dem 1. Jänner 2011 auch Angehörige von EU/ EWR-Staaten verschiedene Services in Anspruch nehmen. Start Wien besteht aus drei aufeinander abgestimmten Teilen: 1. Start Coaching: Dieses Orientierungsgespräch findet gleich nach der Übernahme des Aufenthaltstitels statt und wird in 24 Muttersprachen angeboten. 2. Die Infomodule: Die Vorträge zu verschiedenen Themen gelten als Voraussetzung, um die Sprachgutscheine der Stadt Wien einlösen zu können. Wien bietet Drittstaatsangehörigen einen Sprachgutschein in der Höhe von 300 Euro, für EU/EWR-Bür-

22

gerInnen in der Höhe von 150 Euro. 3. Second Level Beratung: Diese kann nach der Ankunft in Wien jeder bis zu zwei Jahre lang in Anspruch nehmen. Die Beratung findet in verschiedenen Muttersprachen statt. Bis heute haben mehr als 35.000 Menschen Module im Rahmen von START WIEN absolviert. Das Projekt START WIEN wurde national und international mehrfach ausgezeichnet.

Sie haben auf die dynamische Bevölkerungsentwicklung der letzten Jahrzehnte hingewiesen; was hat sich in Wien demographisch verändert? Wien ist und bleibt eine Einwanderungsstadt. Ohne Zuwanderung aus dem Ausland wäre Wien demografisch gesehen nicht eine wachsende, sondern eine schrumpfende Stadt. Die Zahl der Menschen, die im Ausland geboren sind, hat innerhalb von 10 Jahren um rund 200.000 Personen zugenommen. Das ist in etwa die Einwohnerzahl der drittgrößten Stadt Österreichs, nämlich Linz. Aber nicht nur die Zahl der in der Stadt Zugewanderten hat sich verändert, sondern auch deren Zusammensetzung. Mit Veränderung der rechtlichen Rahmenbedingungen (z.B. neue EU-Mitglieder) hat die Mobilität aus diesen Ländern zugenommen. Die Zuwanderung aus den klassischen Herkunftsländern wie Serbien, Bosnien, Kroatien und der Türkei bleibt bestenfalls konstant. Durch das restriktive Staatsbürgerschaftsgesetz nimmt die Zahl der Einbürgerungen deutlich ab. So wurden z.B. 2004 knapp 16.000 Personen in Wien eingebürgert. Wenn wir die letzten vier Jahre heranziehen, so waren es durchschnittlich lediglich knapp über 2.000 Personen pro Jahr. Einerseits durch die restriktiven Staatsbürgerschaftsregelungen, andererseits durch Neuzuwanderung hat sich die Zahl der ausländischen Staatsangehörigen erhöht. Das hat auch Auswirkungen auf den Anteil der Nicht-Wahlberechtigten Bevölkerung. Innerhalb von 2 Jahren ist dieser Anteil von 21% auf 24% gestiegen. In manchen Bezirken darf inzwischen mehr als ein Drittel der Bevölkerung im wahlfähigen Alter nicht wählen.

Welche Herausforderungen sehen Sie in der Integrations- und Diversitätspolitik?

Wie erwähnt nimmt die Zahl der Personen, die nicht wahlberechtigt sind, zu. Gleichstellung und Partizipation bleiben weiterhin wichtige Herausforderungen. Konkret: Wahlrecht und Erleichterungen bei Einbürgerungen z.B. Kinder, die in Österreich zur Welt kommen, bekommen automatisch die österreichische Staatsbürgerschaft. Bekämpfung von jeglicher Art von Diskriminierung bleibt eine permanente Aufgabe. Anerkennung und Nutzung von mitgebrachten Qualifikationen und Kompetenzen, Förderung der benachteiligten Zielgruppen innerhalb des Schul- und Bildungssystems bleiben als Kernherausforderungen bestehen. n


B İ ZMAGAZİN

Yurtdışı kurban fiyatları açıklandı

Leonie Müller

Kiradan bıktı, trene taşındı!

Kurban bedeli yurtiçi 690 yurtdışı 435 TL n Türk Kızılayı, bu yıl vekalet yoluyla kurban kesim bedellerini yurtiçinde 690 lira, yurtdışında da 435 lira olarak belirledi. Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, vekalet sonucu elde ettiği kurbanların etlerini kavurma yaptığını ve bir yıl boyunca yaklaşık 700 şubeleri aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya çalıştığını belirten Akar, "Kurbanda 'Kızılay' modeli şu şekilde işliyor: Vatandaşlarımız Türk Kızılayının hesaplarına kurban bedellerini yatırdıktan sonra vekalet vermiş oluyor. Türk Kızılayı bu vekaleti alarak, kurban edilecek hayvan seçimini Et ve Süt Kurumu işbirliğiyle yapıyor. Sonra Kurban Bayramının birinci günü, sabahından başlamak üzere veteriner, din adamları, Kızılay görevlileri, noterlerin ve Et ve Süt Kurumu yetkililerinin gözetiminde kurban kesimi kurallarına uygun bir şekilde başlıyor" diye konuştu. "Hiçbir kurban kesim ve dağıtımı Türk Kızılayının modelinde olduğu gibi isabetli yerlere gitme şansı yoktur" diyen Akar, tüm yıl yardımseverlerden gelen kurban yardımlarının gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı-

ğını ve vekaleten kesilen kurbandan yapılan konservelerden birini de kurban sahibine yolladıklarını ifade etti. Akar, Türkiye'nin yanı sıra üç kıtada, 18 ülkede, 21 noktada kurban kesileceğini bildirerek, "Yurtdışındaki görevli arkadaşlarımız daha önceden gidip hayvan temini yapıyorlar. Orada da asla hijyeni elden bırakmıyoruz. Hijyeni olmayan yerlerde kurban kesmiyoruz" dedi. Kurban fiyatları hakkında bilgi veren Akar, "Türk Kızılayına kurban vekaleti veren vatandaşlar yurtiçi kurbanı seçerlerse 690 TL, yurtdışı kurban seçerlerse 435 TL ödüyorlar. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız arzu ederlerse bunları dolar ve avro olarak da Türk Kızılayı hesaplarına yatırabilirler. Yurtiçi kurbanı yurtdışından kestirmek isteyenler, 245 dolar ve 220 avro ödüyorlar. Yurtdışında kurban kestirmek isteyen vatandaşlarımız ise 155 dolar ve 140 avro ödüyorlar." Akar, Türk Kızılayı şubelerince ve 168 ücretsiz çağrı hattı vasıtasıyla vatandaşlara gerekli bilgilerin verileceğini, ayrıca kredi kartıyla faizsiz 4 taksitle de kurban alma imkanı sunduklarını söyledi.

n Kirada oturanların derdi dünyanın her yerinde aynı; kiraların yüksekliği, ev sahiplerinin tuhaflıkları nereye giderseniz gidin herkes için büyük sıkıntı. İnsanlar genelde 'kendi evimi alayım da bitsin bu çile' diyerek para biriktirmeye, ev kredilerini incelemeye başlıyor ama Almanya'da yaşayan bu genç kadın canına tak eden kiracılıktan kurtulmanın çözümünü bambaşka bir şeyde bulmuş; trende yaşamakta!

Avusturyalı

eseri iade etti n Antalya'da yarım asır önce satın alınan Tunç Çağı'na ait boğa figürü, Viyana'dan kargo ile Antalya Müzesi'ne gönderildi. Avusturyalı Manfred Weinwurm, yarım asır önce Antalya'dan alıp götürdüğü tarihi eseri, Viyana'dan Antalya Müzesi'ne kargo ile iade etti. Bu davranışından ötürü Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik kendisine teşekkür etti.

23


Tuz Gölü sizi davet ediyor

n Aksaray, Ankara ve Konya sınırları içerisinde bulunan ve yüzölçümü bakımından Türkiye’nin 2’inci büyük ve en sığ gölü olan Tuz Gölü, özellikle son yıllarda ayak sağlığı açısından ziyaretçilerine ev sahipliği yapıyor. Son yıllarda adeta yürüme turizmini yaşatan Tuz Gölü’ne gelen yerli ve yabancı turistler, getirdikleri bidonlara tuz doldurarak götürüyor. 7’den 70’e göle gelen ziyaretçiler adeta plaj havasında Tuz Gölü’nde yürüyüş yapıyor. Tuz Gölü’nü ziyaret eden vatandaşlar, gölde çıplak ayakla yürümenin ayak sağlığına iyi geldiğini belirterek, “bugün Ankara istikametine geçerken Tuz Gölü’nü gördük. Çok güzel görünüyordu ve uğramak istedik. Gerçekten

doğa harikası bir yer. Ayakların kokusuna, ayak kaşıntılarına iyi geldiğini duyduk. O yüzden bizde bir girmek istedik” dediler. Tuz Gölü’nün doğa harikası olduğunu belirten ziyaretçiler, herkesin mutlaka gelip görmesi gerektiğini söylediler. Ailesi ile birlikte Tuz Gölü’ne geldiğini ve tuzlu suda yürümenin ayak sağlığına iyi geldiğini belirten ziyaretçilerden biri, “Daha önce de gelmiştik. Ayaklarımdan rahatsızdım. Şifa buldum ve tekrar geldim. Romatizma ve ayak kokusu için birebir olduğunu öğrendik” diye konuştu. Tuz Gölü muhteşem görüntüsü ile günde binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlıyor.

Bu gölün tuzu nereden geliyor Tuz Gölü derin olmayışı ve buharlaşmanın şiddeti de tuz birikimini hızlandıran etmenlerden. Ayrıca gölün tabanından da tuzlu sular geliyor. Şereflikoçhisar’a ekonomik açıdan büyük destek sağlayan tuz üretimi, burada ki tuzun yıkanıp öğütülmesiyle oluyor. 2001 yılında özel koruma alanı ilan edildi. Tuz Gölü çevresinde kuşlar var Tuz Gölü kışın da sığ ve geniş su alanı olduğu için başka kuşları da ağarlıyor. Yağmurcunlar, bataklık kırlangıcı, angıt, kılıçgaga, özel bir kaz türü (Sakarca), turna, bazı martı türleri burada yaşam alanı buluyorlar kendilerine.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.