1987 08

Page 1

BU DERGi .SiZiNDiR ALA~iliRSiNiZ YOUR路 COMPLIMENTARY COPY


iç ve TORK HAVA YOLI...aRI TURKISH AIRLINES

1

1

1

1

1

1

1

1

_ _ Demiryolu Otoban ve uzun mesafe yolları ........... Önemli ulafım baOı ~ Baraj ~~s~r:. Tuz gölü Bataklık

dış uçuş noktaları haritası


· dornestic and international network system

.

.

.

TÜRKiYE'NiN DiGER NOKTAtARINDAN YAPILAN DOGRUDAN SEFERLER ·. DIRECT fLIGHTS FROM OTHER POINTS IN TURKEY . '

TO:

o

o

ANKARA

iZMiR

Frankfurt Munich Amsterdam Berlin (SXF) Hamburg Cologne Hannaver Düsseldorf Jeddah Dhahran

Athens Frankfurt Mu ni ch Zurich london Paris Hannover Düsseldorf Cologne Mila no Roma Stuttgart

lefkoşe

lefkoşe

.

., e

\e

ANTALYA

ADANA

london Frankfurt Munich Zurich

Jeddah

lefkoşe

lefkoşe

'

... _

DALAMAN'DAN Frankfurt



AGUSTOS / AUGUST 1987 YIL: 4 SAYI: 52

®

iÇiNDEKiLER

1'181111

CONTENTS KAPAK KONUSU

Tür}< Hava Yollan adına sahibi: (PuhlishaJ Yılmaz Oral

YAZ TÜM GÜZELLi~i iLE SÜRÜYOR TÜRKiYE'DE. ÜÇ TARAFI DENiZLE ÇEVRiLi BiR YARIMADADA YAŞAMANIN HER TÜRLÜ iMKANINI KULLANlYOR iNSANLAR.

Yayın

Kurulu Raşkanı of the Editorial Board) Mehmet Kutlu

rC'hairman

COVER STORY

THE SUMMER IN TURKEY CONTINUES IN ALL OF ITS SPLENDOR. PEOPLEARETAKINGEVERYADVANTAGETHAT THIS PENINSULA HAS TO OFFER.

Yazı İşleri Müdürü

rMana};in}; EditorJ Erkan Önen Yayın Kurulu (Editorial HoardJ Emre Betin, Günvar Otmanbölük Yapı m (Hditı •d

Hy!

KARACAN YAYlNLARI A.Ş .

( ;t•ıwl Koordina tiir 1Administratiı •ı • /)iri'C'Ior ) Oğuı Demircioğlu Yayın Yiim•tim ( H.u • cutiı • ı • Hdiior ) Tuna Serim nrafik Vl' Sayfa I>üwni ({;raphic and Art /)irl'clorl Serap Sarıuçak l'romosvon f Promot.iıln 1 Alp Doğan Yıldıran Fotoğraflar (Photographs) Nihat Gömleksiı, Tayyar Yıldız

İlan

4

36

THY HABERLER (THY NEWS)

iSTANBUL'UN MiRASINA SAHiP ÇlKMAK

7

38

BASTON FESTiVALi

NO SHOW

10

41

ZAFERLER AYI AGUSTOS

RAHMi PEHLiVANU VE RENK RENK TÜRKiYE (COLOURS OF TURKEY BY RAHMI PEHLIVANLI)

12 EGE'NiN iNeiSi KUŞADASI (A RARE GEM ON THE AEGEAN COAST)

1hş İlişkill'r Koordinatiirlt>ıi rAdı ·ı ·rti.-.mı ·nt and Puhlic R ..tation.~l (ahit Ceylan , Nilgün Alemdar Vl'

THY

O FS ET

(Printinji) Sinan Gü ıenge

Kalite Kontrol ve Röprodüksiyon (Quality Control and Reproducti.on) Osman Altınçekiç Bu der~i Karacan Ofsct tesislerinde hazırlanmış ,.c H arris M· IOOO çift kurutınalı rotatifrc basılınıştır .

rl

UÇUŞ

NOKTASI: KUVEYT

52 .

22

Baskı Niıamettin Bağcı

ÇiNiLER (TURKISH TILES)

48

KARACAN Ofset H azırlık (O(fset Preparation) (engiı Hastürk

44

KARiKATÜR

MODA PLATFORMUNDA BiR TÜRK MODACI

54

26

LEYLA GENCER

MOVIE AND VIDEO PROGRAM

56

28

YEMEK

POTADA ÖZE PÖNÜS

58

KARACAN Y.AYIN.LARI

·p p

(In ternational Federal/on of the Periodimi Press) Uluslararas t Süreli Basrn Federasyonu üyesidir.

30 GÖNÜL DOSTLARI VE ÖGRETMENLER

AKUSTiK SiHiRBAZI siNAN (ARCHITECT SINAN: MAGICIAN OF ACOUSTICS)


@ THY HABERLER THY NEWS TH:Y HABERLER THY NEWS THY HABERLER BAŞBAKAN ÖZAL'IN

SURiYE ZiYARETi AŞBAKAN Turgut Özal Temmuz ayında Suriye'yi resmen ziyaret etti. THY tarafından hazırlanan bir uçakla seyahat eden Başbakan Özal• Suriye Başbakanı Alıdürrauf el Kasım ile görüşmeler yaptı ve Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat tarafından kab ul edildi. Foto~rafta Özal ve Kasım merasim kıta· sını teftiş ederken görülüyorlar.

B

PRIME MINISTER ÖZAL'S VISIT TO SYRIA

D

URING the month of July, PrimeMinister Turgut Özal made an official visit to Syria. Trave· !ing via an aircraft prepared by THY, Mr. Özal met with Syrian Prime Minister Alıdürrauf el Kasım and was later received by Syrian President Hafız Esat. Mr. Özal and Mr. Kasım are pictured here during inspection of the honor guard.

MEVLEViLER BELÇiKA TELEViZYONUNDA E LÇİKA Televizyonu, Mevlana Celaleddin Rumi'nin hayat ve felsefesi ile Mevlevili~in esaslarını

B konu alan bir program

yayınladı.

Mevliinii'yı, geçmiş

bütün dönem lerin en büyük tasavvuf şairi olarak tanıtan programda "Sema"gösterilerinden bölümler sunuldu; Mevlevi dervişlerinin dönüşlerindeki amacın Tanrı düşüncesine yaklaşmak oldu~u belirtildi ve ayin sırasındaki kol hareketlerinin "Hak'dan alır, halka saçarız" anlamına geldi~i anlatıldı. Ayrıca, dervişler ve Mevlevi şeyhinin pozisyonları, Güneş etrafında gezegenlerin dönüşüne benzetildi. Uzun süren programın, ülke çapında, Mevliinii ve felsefesine karşı geniş ilgi ve sevgi uyanma sına sebep olduğu ifade ediliyor.

WHIRLING DERVISHES ON BELGIAN TV

A

program was broadcast on Belgian television accounting the life and philosohpy of Mevlana Celaleddin Rumi and the fundamental principles of the order of Dervishes. The program endorsed the general feeling that Mevlana was the greatest Sufist poet to date. Scenes from the Sema Ritual, the whirling danceperformed by the Dervishes, were shown while the bring one closer to God. In addition to this, the placement of the leader around which the Dervishes whirl during the ritual was likened to the rotation of the stars around the sun. The rather extensive program is claimed to have spurred local interestand affection for Mevlana and his philosophy. ~4


sistemine gösterdiginiz büyük ilgi ve ülkemizin kalkınma çabalarına katkılarımıdan dolayı teşekkür eder; bu vesile ile sizlere, ailenizle birlikte saglık, mutluluk ve başarılar dileriz. . Bankamızın ve diger kuruluşların, sizlerle ilgili çalışmalarına ilişkin sorunlarınız için temsilcilik ve Bürolarımız hizmetinizdedir.

· ~•

••

CUMH ı

BERLIN: Europa CeRt.er ı6 O.G. ıooo Berlin 30 DEUTSCHLAND Tel: (030) 261 ll 93 DüSSELDORF: Graf-Adolf Strasse 45 4000 DOsseldorf ı DEUTSCHLAND Tel: (0211) 38 20 61 STlJTI'GART: Schul Strasse ı2A 7000 Stuttgart ı DEUTSCHLAND Tel: (0711) 29 51 15 IIAMIRJilG: Steindamm 49 2000 Ham ı DEUTSCHLAND Tel: (0411) 24 03 84 tMO) 24 57 65 VER:Luisen Str. 4 3000 Hannover ı DEUTSCHLAND Tel: (0511) 32 61 05 (0511) 32 61 06 MUNCIIEN:Karl Strasse 43 Laden 10051100 MOnchen 2 DEUTSCHLAND Tel: (089) 59 84 58 (8119) 59 84 59


® THY HABERLER THY NEWS THY HABERLER THY NEWS THY HABERLER

1

ı Yüce Milletimizin yüzyıllardır süregelen müstesna adet ve ananeleri arasında yer alan ve kültürümüze ayrı bir anlam ve renk katan milli ve dini bayramlarımız , özel bir yere ve öneme sahiptirler. Milli ve dini bayramlarımız tarihimizin de her döneminde daima milli birlik ve beraberliğimizin sağlanmasında vesile olmuşlardır. Göreve başladığımız tarihten itibaren tesisine önem verdiği­ miz kardeşlik , dostluk ve sevgi bağlarıyla , birlik ve beraberlik duyguları içinde bir Kurban Bayramını daha idrak etmenin sevinç ve mutluluğunu yaşıyoruz . Bütün milletçe bu sevinç ve mutluluğu paylaşırken , mübarek Kurban Bayramının başta Yüce Milletimize olmak üzere THY MAGAZİN'in Sayın okuyucularına sağlık ve mutluluk getirmesini diliy or ve saygılar sunuy orum.

BiR TÜRK KIZININ BAŞARISI

E' una ragazza turca la protagonista della rappresentazione teatrale in programma stamane aile 9.30 nel teatro Comunale organizzata dalla scuola media Giacichl Gl i alli evi della scuola media monfalconese interpretano ·Racconto d'inverno•, liberamente tratto da Shakespeare. la protagonista, la ragazza turca appunto, ha 13 anni e ha imparato l'italiano in dieci mesi di residenza a Monfalcone. La oiovane attrice ~ figlia di luftu Kecelioglu, rappresentante della Turkish Cargo lines, impegnsto a far conO"..ccre in Turchis lo scalo marittime>di Monfalcone.

• TALYA'nın

ı

Monfalcone

kasabası Giacich Ortao· ö~rencilerince hazırlanan

kulu ve Belediye Tiyatrosu'nda sah· neye konan Shak espeare'in "Kış Hikayesi " adlı oyununda, bir Türk kızı başrolü oynadı . Denizcilik Bankası Deniz Nakliyatı TAŞ Akdeniz Bölge Temsilcisi Lüt{ü Keçelioglu'nun kızı olan ve ll ayda İtalyancayı çok iyi ö~renen 13 yaşındaki Aslı Keçelioglu, seyircilerden büyük alkış topladı. Mahalli gazeteler, Türk kızının başansından övgüyle söz ettiler.


@ THY HABERLER THY NEWS THY HABERLER THY NEWS THY HABERLER

Finally in1984. alu n~ w ith the W alkin# Ca ne Festival, these ıvrestlin~ matche s were reur{?anized. lnterested in everybranch of sports. these contents ıuere realized tlırou~h the help of Mr. Atasuy. Taday. th ey are of a granduer close to that of Kırkpınar.

Cultural Festival held in Devrek

THE WALKING CANE FESTIVAL

D

EYREK, a quaint town in the state of Zonguldak, was the scene of an extraordinary and magnificent festival froı ı July 31 to August 2. On opening day, this modem looking town of 16,000 was handsomely adorned, mu ch lik e a b ri de on her wedd ing day. Symbolizing traditional Turkish hospitality, the townpeople mingled with visitors and prepared to celebrate the "4th Walking Cane Festival". Beginning with a morning wreathlaying at the Atatürk memorial, the Festival was offically opened by a ceremony which took place at 1:30 p.m. The Minister of Transportation Veysel Atasoy and the other guests took their se ats underneatlı the sh ade of green sycamore trees at the National Sovereignty Park. Speaking on behalf of the cane craftsmen, Münteka Çelebi gave the first speech. According to the information given by Çelebi, the history of canemaking, stili a major source of ineome for the region, extends as far back asa few centuries. Fo und in the private collections of many governmental and administrative ministers, aroun d the world, Devrek canes are made from cherry wood branches thatare 1 meter in length which are shaped and decorated. However, because the number of

craftsmen has substantially decreased, the future of this art form is not considered to be very bright. Young people are !ean ing toward other fields, making way for the atrophy of this ancestral profession. What is needed is to organize and secure governmental aid in order to educate the younger gencration and take steps to attract them. The sky-diving show was viewed by all with excitement. Approaching the podium, Mr. Atasoy congratulated the municiple govemment of Devrek for their efforts in strengthening the bonds of friendship and brotherhood through this Festival and for inercasing the local population's love for national culture. He went on to say: "On ce a source ofincome, the art of cane-making is beginning to decline. However, as a result of this Festival, cane-making is once again taking its true place in Turkey and the world. I feel taht the attention being attracted here will aid in the advertisement of this town and in the enlivenm'!nt of its economy." Now, it was time for the presentation of gifts. First the chairman of the festival organization committee along with Mayor Sadık Hamarat presented a copper plate sporting the festival's emblem to the cane craftsmen asa symbol of appreciation. The craftsmen themselves gave the guests canes that had been shaped by their

own skilled hands. The exhibit of these masterpieces of art, which also included examples of whips, was the highlight of the festivities. A variety of awards were presented to the artists who designed the best canes. The Devrek contest field was opened by Atasoy on August L In his speech he mentioned the serious steps taken by the government stopping the decline of certain sports. He said that "our ancestral sport of grease wrestling" w as at the fore of this pro· ject. Priding the town on i ts efforts, he went on to say, "4 years ago very few wrestlers wakled out onto that field. Today, Turkey's best wrestlers are participating among us. It also pleases me to see that the youngters of thes town are showing interest, too. Tomorrow's champions will grow out from the youth here today." And then drums and horns sounded as the wrestlers entered the field. Once paired off, they showed what they are made of. The next day , the winners of each category were officially posted and their prizes, along with those given by Turkish Airlines, were presented. Thus was the end of the 4th Walking Cane Festival. As the curtain came down on the scene, guests as much as Joeals were already waiting in anticipation for the coming year's festivities.

7 ~


~THY HABERLER THY NEWS THY HABERLER THY NEWS THY HABERLER THY

Devrek'te bir sanat

şöleni yaşandi

BASTONCULAR FESTiVALi ONGULDAK ilimizin şirin ilçesi Devrek, Temmuz ayının son günü başlayan ve Uç gün süren mlistesna, muhteşem bir bayrama sahne oldu. 16 bin nüfuslu, modem bir görlintime sahip bu tarihi belde, o gün adeta gelinlik kızlar gibi donanmıştı. Geleneksel TUrk misafirperverlijtini sembolleştiren ilçe halkı ise, dışardan gelenlerle alabildijtine kaynaşarak, "4. Baston Festiuali"ni kutlamaya

naklanndan biri olan bastonculuk sanatının geçmişi, birkaç yüzyıl ötesine dayanıyordu. Bir metre boyundaki ince kızılcık dallannın şekiilen­ dirilip işlenmesiyle ortaya çıkan Devrek bastonlan, şu anda dünyanın çeşitli ülkelerinde, devlet ve hükUmet başkanlarının özel koleksiyonlarını slislemekteydi. Ama, mesleıtin durumu pek de iç açıcı sayılamazdı. Çünkü, haston ustalannın sayısı azalmıştı. Gençler başka alanlara yönetiyor, bu ata sanatına olan ilgi köreliyordu. Şu halde kooperatifleşmeye gidilmeli ve mutlaka devlet desteıti sajtlanarak, yeni kuşaklara bastonculuk eıtitimi verecek, onları teşvik edecek tedbirler

Z

hazırlanıyordu. anıtma çelenk başlayan festival , 13.30'da düzenlenen bir törenle açıldı. Yemyeşil çınar ajtaçlannın gölgele-

Sabah Atatürk

konulmasıyla

diıti Milli Egemenlik Parkı'nda, Ulaş ­ tırma Bakanı Veysel Atasoy ve

alınmalıydı.

davetliler yerlerini almışlardı. İlk konuşmayı, haston ustalan adına Münteka Çelebi yaptı. Münteka Çelebi'nin verdijti bilgiye göre, yörenin hala önemli geçim kay-

Festivalle birlikte düzenlenen

~ 8

.vaglı güreşler

Türk Hava Kurumu'na ait bir uçaktan atlayarak festival alanına inen paraşütçülerin gösterisi, halk ve davetliler tarafından heyecanla takip edildi. Daha sonra, Ulaştırma Bakanı

büyük ilgi

topladı.

Halk ve da ve tliler, pehlivanların

kapışmasını

heyecanla takip ettiler.


Vevsel Atasav kUrsliye geldi. Atasoy, De~rek Bel~diye Başkanılıjtı ' nca dlizenlenen festivalin dostluk ve kar· deşlik bajtlannı gliçlendirdiltini, halkın milli kliltiire olan sevgisini artırdıjtını ve benzeri organizasyon teşebbüsleri için gıpta edilecek bir örnek oluşturdultunu kaydederek şöyle dedi: " Yüz vıl önce Devrek halkının geçim ka)magı olan, ancak kaybolmaya yüz tutan bastonculugumuz, bu festival sayesinde hayat bulmuş , Türkiye ve dünyada gerçek yerini bulmaya başlamıştır . Gösterilen ilginin hem ilçemizin tanıtılmasına , hem de ekonomisinin canlanmasına uesile olacaAını inanıyorum." Sıra hediyeler faslma

gelmişti.

Önce, Festival Organizasyon Komitesi Başkanı ve Belediye Başkanı Sadık Hamarat, haston ustalanna, bir şükran nişanesi olarak ortasında festival amblemi bulunan bakır işle­ meli ta bak verdi. Ustalar da, el emejti ve göz nuruyla meydana getirdikleri birbirinden glizel hastonlan misafirlere hediye ettiler. "Burma ", "yılanlı ", keçi başlı ", "kaz ayaklı ", ceylan bacaklı " kırbaç ve kamçılarla, sanat şaheseri hastonIann süsledijti sergi, festivalin en güzel görlintlisliydü. Serginin gezilmesinden sonra, derece alan haston sanatçıianna çeşitli ödliller dajtıtıldı. O arada biz, birkaç ustayla sohbet ettik. Giirbüzler köyünden, 63 yaşında , ak sakallı, nur yüzlü Ahmet Bacanak, haston yapmanın kendisini dinlendirdijtini ve huzura kavuşturdu­ ltunu söyledi. Ama, kazancı yetersizdi. Bu sanatın geliştirilmesi ve yaygınlaştınlması için, devlet desteltini şart görliyord u. Karayollarında çalışan Selahattin Keklik ise, bize evinde sojtuk ayran ikram ederken, bu meslejti, aile blitçesine kliçlik de olsa bir katkıda bulunmak amacıyla yaptııtım belirtti. Selahattin Keklik'in ojtlu Şaban Keklik, bu yıl liniversiteye gidecek. Babasından öjtrendijti bastonculujtu geliştirmek için çok yönili araştırma­ lar yapacajtını kaydeden genç sanatçı , arkadaşianna da aynı meslejti benimsetmek için çalışacajtına söz verdi. GÜREŞLER Yajtlı güreş,

Tlirklerin geleneksel sporudur. Anadolu'nun birçok il v~ ilçesinde, hatta köylinde, yılın bellı zamanlarında kurulan "er meydanı" nda, pehlivanlar boy ölçiişlirler . Bunlann en bliylijtli, geçen Temmuz ayında 626'ncısı yapılan Edirne'deki Kırkpınar Şenlilti'dir.

Devrek'te de,

yıllar

önce

yajtlı

güreş karŞılaşmalan dlizenlenirmiş. Ancak, hızar talaşlannın döklildlijtli kliçük bir toprak alanda yapılan güreşler pek parlak geçmedijti için,

zamanla

unutulmuş.

Atasoy, dallf]rında ilk üç dereceyi alan kü çük

4. Deurek Baston Fes tivali 'nin açılışını baston ustaları adına Münteka Çelebi

püre ş çi lP •i

tebrik ediyor.

Nihayet 1984 yılında, Baston Festiva li ile birlikte, bir yajtlı güreş organizasyonu da başlatılmış . Sporun her çeşidine büyük ilgi gösteren Ulaş­ tırma Bakanı V evsel Atasav'un desteıtiyle gerçekleşe~ bu güreŞier, şimdi Kırkpınar'a yakın bir ihtişamda ... Devre k' teki "er meydanı ", 1 Aıtus­ tas günü Atasoy'un konuşmasıyla açıldı . Bakan, Tlirk sporunun bazı branşlannda göriilen gerilerneyi durdurmak için hükümetin ciddi adımlar attııtını ve özellikle "ata sporumuz yaglı g üreşe eRildiklerini" kaydetti. Devrek Belediyesi'nin bu konudaki gayretlerini de öven Atasoy, "Dört yıl önce, şu m eydana az sa yıda pehlivan çıkmıştı . Şimdi ise, Türki ye'nin en iyi güreşçileri aramızdadır. Ayrıca, Deurekli küçükterin ve gençlerin ata sporumuza ısındırılmaları sevindiricidir. Yarının şampiyonları bu gençler arasından çıkacaktır " dedi. Ve bu konuşmayı m liteakip davullar, zurnalar çalındı, peşrevler çekildi, eşleştirilen güreşçiler sırayla kapıştı . Ertesi gün de her d alın birincileri belli

Baston ustası Ahmd Bacanak (üstte), Deurek 'ten bir görünüm (altta).

oldu: "Minikler"de Mehmet Gündojtdu, " Yıldızlar "da Engin Kayaalu, " Teş uik "te Orhan Demirel, "Deste"de Mustafa Soysal, "Ayak" ta Ragıp Sokan, "Küçük Orta"da Necmi Koy, "Büyük Orta"da Hüseyin Yılmaz ve "Başaltı"nda Erol Yıldırım ... Başpehlivanlııtı ise, bu yılın Kırkpınar ikincisi Recep GürbUz kazanmıştı. Dallarında birincilijti kazanan güreşçilere ödülleri ve Ttırk Hava Yollan 'nın hediyeleri dajtıtıldı . İşte, Devrek'in 4. Baston Festivali böyle sona erdi. Perde kapanırken , ilçe halkı kadar, misafirler de, gelecek yılki festivali n özlemini duyuyorlardı

9,_.


6ASKOMUTJ\NLIK Zi\ffKİMİZİN 6~. YILI • ATATÜRK 30 AGUSTOS'U AN LATlYOR Dumlupınar ' da " Meçhul A sk er Anıtı "nın açılış töreninde 30 A~ustos Başko­ mutanlık Meydan Savaşı zaferini na s ıl kazandı~ı­ mızı anlatıyor . Bu tarihi konuşmayı, özetleyerek ve dilini sadeleştirerek verı­ yoruz: "Efendiler Tıpkı bugün gibi, 1922 yılı A~ustos'unun 30. günü, saat ikide, hep beraber bulunduı;tumuz bu noktaya gelmiştim . Bu üzerinde bulunduj:tumuz sırtlar­ da, kahraman ll. Tümenimiz, şu karşıki tepelerde muha rebeye zorlanan düş ­ man ana kuvvetlerine hücum için yayılarak ilerlemekteydi. Şu gördüğü­ nüz Çal köyü, alevler ve dumanlar içinde y anı ­ yordu . Çal köyü batısında ve kuzeyinde patlayan topların tarrakalarmı duyuyordum. Oradan durumu

O A~ustos 1922 .. . Türkiye'nin kaderini çizecek tarihi gün ... Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, elindeki dürbünle, Kocatepe' den ll. Tümen'in taarruzunu gözlüyordu . Birden yüzü asıldı. Çünkü , bir manga kadar askerin, yerlerinde hareketsiz beklediklerini fark etmişti . Bütün ordu, vatanı kurtarmak için canını dişine takmış koşarken , bu erierin olaya seyirci kalmaları ne demekti?.. Derhal yaverini çaı\"ır­ tan Başkomutan, gösterdiı;ti yerde bulunanların da taarruza katılmalarının saj:tlanmasını emretti. Ve az sonra haber geldi. Tüfeklerini çatmış , dinleniyor gibi görünen o erlerimiz, oldukları yerde

3

dürbünle incelemeye u~­ raşmak, bana sıkıntılı geldi. Daha ileriye, ateş yerine gitmek için kesin bir ihtiyaç duyuyordum ve bu noktayı, şimdi üzerinde bulundu~umuz bu tepeyi gösterdim . "Oraya gitmek lazımdır ve buyrun gidelim" dedim. Otomobiliere atladık. Bu tepeye gelen yola girdik. Ara sıra, hareket yönüroüzün soluna düşman merrnileri düşü­ yordu . 4. Kolordu'nun tümenleri, kuzeyden güneye yolumuzu keserek, hızlı adımlarla ilerliyorlardı. Biraz önce dedi~im gibi , saat ikide şuraya çık­ mış bulunuyorduk. Düş­ man kuvvetlerini gündüz gözüyle tamamen kuşat­ mak ve düşmanın inatla savundu~ muharebe mevzilerine girerek kesin sonuç almak şarttı. Yanımdaki komutanlar, bu görüşlerimi anlar anlamaz

MEÇHUL ASKERiN HUZURUNDA

şehit düşmüşlerdi. Başkomutan'ın yaşardı . II. Piyade

gözleri Tümeni'nin 126. Alay, 3. Tabur, 9. Bölü~ü'nden olan bu adsız kahramanları "Meçhul Asker" kelimeleriyle selamladı .

yıl sonra ... Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa,

Tam iki

>- 10

Zaferin kazanılmasından sonra. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ue Başkomutan Mustafa Kemal'in, kendi eliyle yazdığı tarihi emir: "Ordular! Ilk hedefiniz Akdeniz 'dir. Ileri!"

derhal ve en hırçın bir surette faaliyete geçtiler. Maalesef şimdi ismini hatır l ayamadı~ım, yanımda bulunan bir süvarİ subayına birkaç kelime not ettirerek, düşman mevzilerini kuzeyden saran İkinci Ordu'ya gönderdim. Ve burada benden duyduklarını, onlara da söylemesini emrettim. 11. Tümen' in kahraman Komutanı Derviş Bey, bizzat ileriye atılarak, bütün kuvvetiyle düşman mevzilerine ilerliyordu. Kolordu Komutanı Kem a leddin Paşa, güneyden ve batıdan düş­ mana saldırttı~ı di~er tümenlerine, yeniden yeniye daha şiddetli ve hızlı harekat için emirlerini gönderiyordu. İkinci Ordu' nun 16. ve 61. tümenleri, kuşatma cemherini darlaş­ tırıyorlardı. Süvarİ Kolordumuzun daha batıdan düşman arkasını kesrnek üzere oldu~unu , bana haber getiren süvarİ subayı söylemişti .

Saatler ilerledikçe, gözlerimin önünde gelişen manzara şu idi: Düşman başkomutanının, şu karşıki tepede son geyretiyle çırpındı~nı görüyor gibiydim. Bütün düşman mevzilerinde büyük bir heyecan vardı.

Artık

toplannın,

tüfeklerinin, mitralyözlerinin ateşlerinde, sanki öldüruc u güç kalmamıştı. Batmaya yaklaşan güneşin ışınlarıyla ovada parlayan süngülerimiz, her an daha ilerde görülüyordu . Düşman mevzilerini saran bir daire üzerinde mevzilenen bataryalarımızın aralıksız ve amansız ateşleri, düşman mevzilerini içinde barınılmaz bir cehennem haline getiriyordu. Güneş batıya yaklaştıkça ateşli, kanlı ve ölümlü bir kıyametin kopma k üzere old u~u, bütün ruhlarda hissolunuyordu. Bir an sonra, cihanda büyük bir çöküş olacaktı ve bekledi~miz kurtul uş güneş i n in do~abil m esi ıçın bu çöküş lazımdı. Karanlıklar içinde bu çök üş olmalıydı. Gerçek-


ten, gökyüzünün karardığı bir dakikada, Türk süngüleri, düşman dolu o sırtiara hücum ettiler. Artık karşımda bir ordu, bir kuvvet kalmamıştı. Toptan mahvolmuş, perişan bir kılıç artığı kitlesi bulunuyordu. Gecenin koyulaşan karanlığı, sonucu gözle görmek için, güneşin tekrar doğ­ masını zorunlu kılıyordu . Efendiler, ertesi günü tekrar bu muharebe meydanını dolaştığım zaman , ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüıtü ve buna karşılık rakip ordunun uğratıldığı felaketin delı ­ şeti beni çok duygulandırdı. O karşıki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bütün korunmalı ve örtülü yerler, bırakılmış toplar la, otomobillerle ve sayısız techizat ve malzemeyle ve bunların arasında

ran

yığınlar oluştu­

ölülerle,

toplanan yollanan sürü sürü esir kafileleri yle, gerçekten bir malışe­ ri andırıyordu. Bu ateş ve kahramanlık çe m berinden bugün için kurtulabilenler, birkaç bin kişilik kılıç artığından ibaretti. Fakat onlar da, daha büyük Türk çemberi içinden çıkmayı başaramaya­ rak, başlarında komutanlan oldu~ halde, beyaz bayrak çekmeye mecbur karargiihlarımıza

olmuşlardır . Ağustos'un 31'inci günü, öğleden sonra, yine bu Çal köyünde, yıkık bir evin

avlusu içinde, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile buluş­ tuk. Kınk kağnı arabaları­ nın döşeme ve okianna ilişerek, bundan sonraki durumu gözden geçirdik. Kazandığımız zaferin, bütün seferi sona erelirebilecek bir büyüklük ve önemde olduğunda görüş birliği ettik. Bursa yönüne çekilen düşman kuvvetle~ini mahvetmekle beraber, bütün ana orduyla, ara vermeksizin İzmir'e yürüyecektik. Bundan sonra, İzmir' de "Akdeniz"i, Mudanya' da "Marmara "yı görmek için, sekiz-dokuz günlük bir zaman yetmiştir . Fakat hatırlatmalıyım ki, bu güne, bu üzerinde bulundu~muz tepeye, bu yanık Çal köyüne gelebilmek

için, Saka rya'da n b a şlaya ­ rak sarfetti!timiz za man tam bir y ıldır . Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Muharebesi ve onun son bölümü olan bu 30 A~stos Muharebesi, Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak za ferl erle doludur. Fakat, Türk milletinin burada k a z a ndığı zafer kadar kesin sonuçtu ve bütün tarihe, ya lnız bizim tarihimi ze d eğil dün ya tarihine ye ni bir yö n vermekte kesin etkili bir meydan muh arebesi hatırl a ­ mıvorum . . Hiç ş üph e etm emelidir ki , yeni Türk devl etinin , genç Türk Cumhuri yeti' nin temeli bura da sa ğl a m ­ laştırıldı , eb edi h aya tı burada t aç l a ndınldı. Bu a la nda a ka n Türk kanları , bu ala nda uçu şa n şehit ruhları , cumhuriyetimizin ebedi bekçileridir."

ZAFERLER AYI Agustos, tarihimizin zaferler ayıdır. 107l'den başlayarak , 1922'ye kadar geçen 8,5 içinde büyük sonuçlar doiJuran savaş destanlarımızdan bazılarını bu sıcak ayda yazdık . Onemlilerini kısaca alıyoruz: MALAZGIRT (26 A/lustos 1071) - Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Bizans Imparatoru Romanos Diogenes 'in 100 bin kişilik ordusunu, 25-30 bin kişilik kuvvetiyle, Dogu Anadolu'daki Mala zgirt ovasında müthiş bir yenilgiye ugrattı. Bu zafer, Türklere Anadolu kapılarını ardına kadar açtı. I. KOSOVA (10 Agı.istos 1389)- Osmanlı Sultanı I. Murat, 60 bin kişilik ordusuyla, Sırp, Boşnak, Arnavut, Leh, Hırvat, Çek, Sloven, Macar, !talyan ve bir kısım gönüllü Bulgar askerinin oluşturdu/lu 100 bin kişilik Haçlı Ordusu'nu, bugün Yugoslavya sınırları içinde bulunan Kosova 'da da/lıttı . Birinci Kosova zaferi, Balkanlar'da 5,5 yüzyıl sürecek Türk hakimiyetinin temellerini attı. OTL UKBELI (11 Agustos 1473) - Fatih Sultan Mehmet, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'la Erzincan 'ın Otlukbeli mevkiinde yaptı/lı çetin savaşı kazandı ve Anadolu'daki Türk birligini perçinledi. ÇALD/RAN (23 Agustos 1514)- Yavuz Sultan Selim'in komutasındaki Türk ordusu, Şah İsmail'in yönetti/li Iran ordusunu, Hay şehri yakınlarındaki Çaldıran ovasında daAıttı. Bu olay, Türkler'in Dogu Anadolu 'ya tamamen hakim olmaları sonucunu getirdi. MERC...:...l ,DABIK (24 Agustos 1516)- Halep şehri yakınlarındaki Merc-i Dabık ovasında, Yavuz Sultan Selim 'in ordusu, Memlükler 'i kesin yenilgiye u/lrattı. Türkler, zaferin ardından Suriye, Lübnan ve Filistin 'i ele geçirdiler. Beş ay sonra da, , Ridaniye zaferiyle Mısır fethedildi. MOHAÇ (29 Agustos 1526)- Kanuni Sultan Süleyman, 637 yıllık Macar Krallı/lı nı, sadece iki saa.t'süren bir meydan savaşıyla yıktı. Türklere böylece Avrupa kapıları açıldı. Macaristan'daki Osmanlı hakimiyeti ise, 1686 yılına kadar devam etti. V AD!'S-SEYL (4 Agi.ıstos 1578) - Fas Krallı/lı 'nı himayeleri altına alan Türkler, yarısını yerli Arapların oluşturdu/lu 60 bin kişilik kuvvetle, 80 bin kişilik Portekizlspanyol ordusunu perişan ettiler. 1499'dan beri büyük devletler arasında yer alan Portekiz, bu maAlubiyetten sonra 62 yıl lspanya hakimiyetinde kaldı. BAŞKOMUTANLIK (30 A/lustos 1922)- Anadolu'yu istila eden Yunan kuvvetleri, 26 AIJustos'ta başlayan "Büyük Taarruz"dan sonra, 30 Agustos'ta son ve kesin maiJlubiyete uiJratıldılar. Türk ordusu, Atatürk'ün "İlk hedefiniz Ak.deniz'dir. İleri!" komutuyla, 9 Eylül'de lzmir'e ulaştı. Daha sonra bütün işgal kuvvetleri yurdumuzdan cekilecek ve Türkiye Cumhuriyeti kurulacaktır. yüzyıl



TARiH i ESERLER

VE ANlTLAR a)Küçükada (Güvercin Ada) K üçük Ada Bizans devri eserlerindendir. Bir mendirek ile sahile bağ· lanmıştır. Ada, kale duvarları ile çevrili olup, sarp kayalar üzerine inşa edilmiş Bizans Kalesi ve güney cephesinde bir kapısı vardır. Ayrıca bir su sarnıcı mevcuttur. Osmanlı

lmparatorluğu

zamanında, Mora isyanı sırasında adalardan gele· cek saldırılara karşı bir

ileri karakol görevi görmüştür. Ayrıca korsanIara kar ş ı kullanıldığın­ dan, halk arasında (Korsan Kalesi) adı ile anıl­ maktadır. Sonraki devirlerde kuşların barınak yeri olması nedeniyle, Küçük Ada'ya Güvercin Ada de ni lmiş, bundan dolayı da ilçeye Kuşadası adı verilmiştir.


TARiHi ESERLER

VE ANlTLAR b) Kervansaray Han) ilçede en dikkati çeken tarihi eserdir. 1618 vılın­ da Aydın Valisi Ôküz Mehmet Paşa tarafın­ dan deniz ticareti için _vaptırılmış bir Osmanlı eseridir. Ortalama 8.50X 2 I .50 m ölçüZerindeki avlunun etrafını iki katlı revaklı bir kapalı mekan çevreler. Kuzeybatı ve (Kurşunlu

;?üne_vdoğudaki köşelerde arkadan üst kata çıkılan

iki merdirveni

vardır.

Kerkuze_vdendir. 2.96 m enindeki mermer kapı boşluğu basık bir kemerle örülmüşlür. Kapının sade bir görünümü vardır. Girişin sağ ve sol tarafından birer kemerle orta mekana bağlanan iki bölüm mevcuttur. Soldakinin arkaya küçük bir kapı ile vansara_vın Ririşi

hağlandığına eşyaların

bakılarak.

içeri emanet bölümü saptanmıştır.

alındığı

olduğu

Sağdaki

Ririntinin ise Han'ınf?iriş - çıkışını sağlayan f?Öreulilerin _veri olduğu düşü­ nülmüştür. Au/unun ortasında kazı ile açığa çıkarılan şadırvan bu{?ün ha vuz haline getirilmiş­ tir. Aviuyu çevreleyen çapraz tonozlu her revak bölümünün arkasında bir oda mevcuttur. Odalarda ocak ve değişik ölçülerde doluplar va rdır. Kervansara_vın üstünü düz bir dam örter. Damın kuzey yüzünde bazı özellikler dikkati çeker. Denizden gelecek saldırıyı önlemek amacıyla kuzeybatı ve kuzeydoğu yönlerine ayrı surlarla birlikte düşü­ nüldüğü için savunmada ağırlık buraya verilmiş­ tir. Kervansara_vın doğu­ sundan ilçe çarşısına bir kapı açılır. Ker vansa ra_vın restoras_vonu 1964 yılında yapılmış olup, günü-

müzde otel ve restoran olarak turizme hizmet vermektedir.


lik ve zeytincilik

ya pıl ­

m a kta dır. Ası rlar öncesinden b up üne M.Ö. fiOOO yı ll a rınd a Orta Asya'da n gelen göç dol a yı s ı y l a An adolu'da birçok kültür d eğişiml e ri yaşa ndı. Her ne ka da r Ku şa d as ı ' nın ta riLi kesinlikl e bilinm emekle birlikte baz ı k a lıntıl a rdan a nl aş ıldı ki , Helleni stik devre ka da r gitm ekte .. . Ku şa da sı ' nd a Etiler. Ka rva lıla r. /,efekler h ükü~ sürmü ş l erdir. l_von _v alılar ise M.Ö . II . yü zy ıld a ınıntık ayı ele g eç irmiş lerdir. Dilek Yanmad ası ' nd a ki Kale Tepe'de çift s ur lu ta rihi kale ve b en ze rik a lıntıl a rİ y on medeni y tini sergilemektedir. B az ı tarihçilere göre Biz a n s lıl a r d evrinde Ania di ye a nılan ve Kuşada sı ' n a 3 km uzaklıkta bulun a n Maretbes şe hrini , Efesliler k o mşu ada h a lkı ola n Sisam'a vermek suretiyle buras ını almışlardır . Orta ç a ğlarda Venedik ve Cen evizlil er buraya Ska lana uo (yeni iskele) a dını verdiler. Buras ı ta rihin ilk günl e rind e n beri sa n at ın ve felsefenin b eş iği ol a ra k dünyanın ilgi sini her zaman çekmi ş tir . Bundan dolayı Kuşa da s ı tarihin erken d evirl erinde An a dolu ' dan Asya 'ya uzanan Akdeniz'in önemli giriş kapıl a rından biri olmuş­ tur. Şimdiki Kuşadası ' nın bulunduğu yerin pek yakınında Yılancı Burnu adıyla anılan yerde Efes'e bağlı N eopolis, bir plaj ve sayfiye şehri olarak Ege havzasında şöhrete sa hiptir. · 1071 Malazgirt Meydan Savaşı ' ndan sonra, Selçuklu Devleti, Ege Denizi kıyılarına kadar

yayılmıştır . Aydınoğul­ ları , A_vasulugu (Sel-

çuk) almışlardır. İzmir'e sahip olmuşlar , seslerini Eflaklılara duyurmuş ­ lardır . 1426 yılında II . Murat, Kuşadası ve hava li sini tamamİyle Osmanlı

Devleti'ne Şimdiki

bağlamıştır. Kuşadası'nın

kuruluş u

16 - 17. yy 'la ra

da y anmış olup, 1865 yılında ilçe olmuştur. 16-17 Ma yıs 1919'da

İtalyanlar, Amiral donanına sı

Ciano

Kuş a d ası '

ile

na çıkarma yapmış . İstik­ lal Sav aş ı sıras ınd a iş g al a ltında kalarak acılı günler geçirmiştir . 7 Eylül 1922 Kurtuluş Savaşı 'nd a An a dolu'nun diğ er bölgelerinde olduğu gibi, Kuşa ­ dası da Türk ordusu

tarafından ,

işg alci

düş ­

man askerlerinden temizl e nmiştir .

Kuşada sı

dan

ı95 7

ı 923

yılın ­

yılın a

kada r

İzmir i line. ı 957 yılınd a

yapılan idari bir d eğişik ­ likle Aydın iline bağl a n­ mıştır .

Türkiye' nin İs tanbul' dan sonra ikinci turist kapısı olan Kuş a da sı , döviz girdisi sağl ama bakımından da önemli bir özellik taşıyor . Kendi halkının h a yat şartlarını kolaylaştırır­ yabancı konuklan

ken ,

çağdaş bir biçimde ağırla­ mak Kuşadası yöneticilerinin sorumluluğunu bir kat daha a rtırıyor . Son iki yıld a Kuşada­ sı ' nın çehresinde neler oldu? Değişen ve güzelleşen Kuşadası'na yapılan hizmetlere şöyle kısaca

bir bakmak gerek. Kreş Hizmeti: Belediyece işletilmekte olan Kreş ve Gündüz Bakımevi'nde 16 personel ve 2 minibüsle, 83 öğren­ ciye bakım sağlanmakta­

dır .

Çocukların

sağlığı

yönünden Kreşte devamlı iki kadrolu hemşire bulundurulduğu gibi, Belediye Tabibi tarafından devamlı olarak çocukların sağlık kontrolleri yapılmaktadır .

Yeni Trafik Düzenlemesi: Turizm sezonunda artan trafik yoğunluğunu önlemek için, yeni trafik düzenlemelerine gidilmiş ve yeni otopark yerleri tanzim edilmiştir . Trafik çalışma lanna kurtarıcı araçlarla ayrıca yardımcı olunmaktadır.

Garaj lnşaatı: Yeni bir garaj inşaası­

nın

çalışmalanna

baş- ll>

15 ~



TARiHi ESERLER

VE ANITLAR · c) Kale Kapısı ·ve Surlar Tehlikelere karşı ka· saba surtarla çevrili idi. Şeh rin kuzeyde ve güney· de olmak üzere iki k apısı bu{unurdu. Bu n la rdan kuzeydeki yı kılmış , güneydeki halen mevcuttur. tJzerinde ise Polis Ka rakolu m evcuttur. d) Neopolis (Yılancı Burnu) Güvercin Ada 'nın biraz ilerisinde denize uzanan ikinci bir yarımada halindedir. Antik N eopolis'in, Kuşadası'nda ilk y erleşme alanı olduiJu ve Iyonlar tarafından kurulduiJu sanı lmaktadır. Sistemli bir araş tırma yapı l­ mamıştı r. Görünürde bir• kaç duvar kalıntısı ve deniz içerisinde bir caddeye rastlanmaktadır. e) Panionion Kuşadası 'na baiJlı Davutlar BucaiJı sı nırları içinde, Da vutlar, Güzelçamlı Köyü yolu kenarında, yoldan birkaç yüz metre içeridedir. Tarihte /yon Konfederasyonuna baiJlı 12 / yon şehrinin merkezidir. Ayi n lerin , törenZerin yapıldıiJı yer burasıdı r.

f)Pygela Kuşadası 'nın 3 km kadar k uzeyinde küçük bir ye rle ş i m ye ridir. Tarihi çok eskilere gitti/Ji halde geçmişi hakkında pek az şey bilinen bu ş eh re ait yıkıntılar, Kuş - Tur tatil köyünün ya nınd aki burun üzerinde bulunma ktadı r. _Pygela şe hri nin ka lın­ tıları deniz kenarında k i bir tepenin üzerinde yer almaktadı r. Yarısı orta va çıkarılmış bir kapı, sur d,·u varları, tepenin üst kıs­ mındaki mozayik döşe­ meli evler, temel izleri ve tepenin alt bölümünde yer alan tonozlu bir y apı ya i lişkin izlerle, deniz k e narındaki mendirek, en belli başlı kalıntı­ ları oluşturmaktadır.

landı. Petrol Ofısi karşısın­ da 29.379 m~ saha, ba~ış süretiyle Belediye'ye kazandınlmış, elde edilen saha üzerinde modern bir santral garaj inşa edilmek üzere, 29 Nisan 1987 tarihinde temeli atıl­

Yeri: Kuşadası 'nın çilekeş bah kçılan , yıllardır tek-

nelerini traktörlerle karaya çekerken, birtakım hasarları göze almak zorunda kalıyorlardı . Bu sorunlu ve sıkıntılı durum artık ortadan kalkmıştır. tı . . . Bahkçılara modern Park ve Bahçeler: Bu yıl yeni bulvarlar, bir çekek yeri yapılırken , yeni caddeler açılması modern bir balıkhanenin nedeniyle, refüj lerin ve tesisleri tamamlanmak park sahalan nın ço~al­ üzeredir. "ALTIN GOVERması, park bahçe hizmet· lerini de artırdı. Bu tür CİNİN ÖNEMİ" Kuşadası Festivali, bu hizmetlerin gere~i gibi yürütülmesi için yeni y ıl üçüncü yaş ın a basararaç ve gereçlerle a~aç ve ken , kendi beldesinin çiçek fide tohumları y aşayanianna bir hizmet veriyor ve ulusal boyutta alındı . B alıkç ı la rın Çek ek bir yanşma gerçekleştir-

menin kı vancını yaşıyor. Türkiye'nin en ünlü sanatçıları, hıncahınç tri-· bünler önünde, sevenleriyle kucaklaşırken , Türk Hafif Müzi~ine soluk kazandırmayı amaçlayan ilginç bir yanşma yaşanıyor . "Altın Güvercin Müzik Yarışması " böylece iki yılda önemli bir işlev kazanıp, amatörprofesyonel birçok mUzisyeni özendirmeyi başar­ mıştı r . "Altın Güvercin" in yaşatma kutsiyetini bilmeliler ... Çünkü artık birçok genç müzisyenin y üre~ind e "Altın Güvercin" ödülünü kazanmanın isteği ve h eyec anı y atmaktadır.


UŞADASI, situated as it is on slopes which stretch down to the bay of thesame name, must be one ofTurkey's most importantgateways, open to the world. The town and the surrounding area belong in the heart of a region rich in art and culture, which has been host to numerous civilisations over the centuries. To the north are the ancient cities of Flophon, Klaros. Nation, Libedus an d Teos, whilst to the south one ca n fınd the famous ancient settlements of Priene, Miletus and Didyma. Further to the east centres such as Magnesia, Tralles. Niysa, Aphrodisias and Hierapolis are also of interest. Ephesus and the house of the Virgin Mary, a religious centre of considerable im portan ce, are within very easy reach and, in fact, constitute a centre in themselves. In this region it is possible to see some of the most beautiful examples

K


a) Pigeon Isiand The fortifications on Pigeon Isiand date back to the Byzantine period. Th e isiand is connected to the main land by a smail causeway and fortified walls built on steep rocks run right around it with a gate on the south side. There is also a cistern on the island. During Ottoman times, it served as a frontmost look-out point against attacks from the nearby islands during the Lesbos rebellion. As it was also used as a safeguard against pirates. it is known locally as Korsan Kalesi (Pirates Castle). The Tower, which stadsat the highest point of the island, was used both as accomodation and as a look-out point for the guards. The isiand has also been much usedas a s heltering plare by birds, which is why the isiand is called Pigeon Isiand and the surraunding area, Kuşadası (Bird Island). The fortifications have now been restored and floodlit.

of religious and secular architecture belonging to Seljuk and Ottoman times. In the centre of Kuşadası itself, one can visit the Mehmet Paşa Cara· vanserai and the castle on Pigeon Island, whilst other significant Turkish monuments include the İsabey Mosque in nearby Seljuk and a collection of institutional buildings along with the İlyas Bey Mosque in Balat. Kuşadası is a town, and a district, within the province of Aydın . It is flanked by the districts of Germencik to the east, Söke to the south, Seljuk to the north and to the west is the Aegean Sea. The whole district covers 264 km 1 and, according to the 1985 census, it has a population of 20 922. As far as climate is concemed this is more or less indistinguishable from that of the Mediterranean. Winter is wet and summer is hot and dry. On the eastern side of Kuşadası there are two mountains, Kalagatand

Pilav, and in the west an other one called Keseda~ . The Samson Mountains to the south of Kuşadası are 1299 metres high and Gümüşda~ to the east is 1030 metres high. There isa smail area of plain called Karaova which starts 7 kilometres out ofthe town on the Söke road and streethes as far as Davutlar. This area produces cereals, vegetables, fruit and olives. Anatolia has witnessed a tremendous variety of cultures starting off with migrations that took place from Central Asia around 5000 B.C .. Although the early history of Kuşadası has left us few clues, a number of remnants discovered would suggest that it dates back to the H elienistic period. The Hittites and Carians both had their turn at ruling in Kuşadası . The Ionians took possession of the region in the llth century B.C .. The histoncal double-walled castle and other similar remains in Kale Tepe on the 1...

(f)

I-

z

w

~ ::ı

z

o

~

o z<( (f)

z

<(

~

w

a: _J

<(

g

a:

o1-

(f)

I

b) Caravanserai (Kurşunlu Han) Built for sea trade bv Oküz Mehmet Paşa, th.e governor of Aydın, in 1618, this Ottoman buiiding is the most impressive of all the histarical monuments in the area. The courtyard, of which the dimensions are 8.5 metres by 21.5 metres, is surrounded by a twostorey porticoed construction. There are two staircases leading up to the upper storey at the north-west corners, whilst the main entrance, a 2.96 metre wide marble gate built under a low arch, is on the northern face of the caravanserai. During excavations a fountain was uncovered in the centre of the courtyard and this has been turned into a pool. The rooms within the caravanserai contain cupboards and fireblaces and the ceilings are plain throughout. In order to guard against attacks 19


from th c sra . PX tra care wa s takPn in the construction o( tlı c nort h-east and north -west (aces. On the eastern side of th e building th ere is a gate ıvhich leads into the local market.

c) The Castle-Gate and Town Walls Th e town was originall y s urrounded by ıvalls to protect it from outside threats and th ere were two main gates, one to th e nortlı and one to th e south o( th e town . The (orm er has (alien doınn but th e latter stili ex ists today and now houses a police station. d) Neopolis (Yılancı Burnu) pn•sti~t· of tl•t' "(;o/dr>n Pi~t·on" s h ould n o t he under-l•s timat cd - it ha s !ıt•ı •tJIIIt ' a major ~on / anda stwrı·t • of mo fil'a fion lo countless yo tlllf< mu s icians.

Tlw

1li lek Pen i ııs ul a are vestig-es of t he Ionic Civi lisation. Arcorcl in g- to somr lıistor i ans this placc was take n by t h e Ephesians. w ho exehang-ed th P town of Maret lı t•s , kn ow n as Ania in Byza nt int• times a nd situa t Pd j ust :1 ki lom etrrs fro m Ku şaclası. w it h t h e ncig-hho urin g is ia nd of Samos. The V Pnrtia ns a nd th e Ge n oPse ca ll ed it Sca la nova (n ew quay) in t h e Mi del le i\g"es. In fact. in the early days of history it attracted the attentio n of ıwop l e t h rougho ut the wor ld as a rP ı ıtn• nf art a n d phildsop hy. A<; a rcsu lt of th is Ku şadas ı heca m e a ıııajor g"ateway intn t h e Mediterrancan r eı..rio n of T urkey wh ich stretches t h e le ng-th of An atolia a nd into Asia. Neopolis. w hi r h was a bor ough of Ephcsus a nd is s ituated at a plare ra lled Y ıl a n c ı Burn u vcr y n ea r Ku şa­ das ı . is fa m ous hnth for i ts heach an d as a country town. After the Rattle of Manzi kert (Malazg-irt) wh ich t h ey fu ug-ht a n el won in 1071, t h e Seljuks continued rig h t to the Aegean coast. Il ere they took possessiun of İ zmir a n d made t lwir prese nce fe lt in Walac hi a . In 1-126 Murat II brn ught K u şadas ı and the ı-; u rround i ng reg-ion u nder t h e contro l ııf the Ottoma n Empi re. Prrsent-day K uşadas ı was esüı hlis­ hed in th e I6t h and I 7th centur ies a nd lıera m P a dis trict in 186fi. O n t h P 16t h a nd I 7th M ay 1919, the !ta li a n n avy, u nd er t h e conım a n d of Adnı i ra l Cia n u, la nded at K uşa· dası. The town rem ained under occupation t h ro ug h out t h e War of lndepende nce a n d went t h roug h h ard times. As was th e case t h roug h out Anato lia, t he T urk ish Arm y did, however. s ucceed in ridd in g Kuşadas ı of its en em y uccu piers on 7th Septemher I922, towards t h e en d of the W ar of I ndependence. Ku şadası is the second la r ges t 20

cen tre of to ur is m in Turkey after Ista n bul a ndisa m ajor source of foreig-n exrh a n g-P. The to wn a uth oriti es have beı> n m a king every effor t to improve th e living- co ndit io ns of th e !ora l peopl e but th eir work loa d is cl oubl ed by th e ıı eed fo r the prnvis inn of mod ern ser vires fo r fore ign vi sitors. Wh a t ch a nges have ta ken pl ace in Ku şa d as ı over th e last tw o yea rs? To ans wer thi s qu esti on we mu st ta ke a bri ef loo k at t h e improvem en t in ser vı ces.

Nursery servi ces: a n effi cient ııur­ sery servi ce a nd day- tim e care ce ntrı> is n ow prov ided for th e local children . Nurses are in a ttend a nce a nd th e children h ave regula r check-ups by th e muni cip a lity do ctor. T raffi c: N ew tra ffi c sch em es hav e been introd uced a nd a dditi on a l p ar king s paces created to ease congest ion . The to wiııg away of vehicles h as a lso h elped th e situa ti on. A n ew busst a ti on is a lso bein g con structed . In th e past th e fi sh erm a n of Ku şa· d as ı fr equentl y damaged t h eir boats beca use th ey were obliged to dra g t he m as lı a re with tractors. Thi s m a jor pro blem h as n ow been solved asa n ew s lipway h as b ee n co ns tructed. In a ddi ti on to thi s a modern complex is presentl y being bui lt for th e ta xa tion a nd m a rketing of the fi s h .

THE SIGNIFICANCE OF THE GOLDEN PIGEON Now in its third year, th e Ku şa d as ı F estiva l co n t rib utes to the local atm osph ere a nd , as a n internati on a l event, is a source of pride to the town. Fam ous Turkis h s ingers ha ve a n opportunity to play to pac keel a udien · ces in a co ntes t which a ims to en courage Turkis h pop music. " The Golden Pigeon Song Co ntest" has ins pired numerous mus icians, both a m a teur a nd professionaL

(J)

I-

zw

~

::::)

z

o

~

o z <( (J)

z

<(

~

w

a: _J

<(

~

a:

o1-

(J)

I

This is th e second peninsular one comes to a(ter Pif.!eon Island . Th e ancient town o( N eopolis is thouf.!ht to ha ve bre n th e (ir st area to ha ve bce n settled araund Kuşadas ı, (ounded by th e lons. No systematic excavations haue been carried out and all that is le(t taday are ruined ıvalls and a street now covered by the sea. e) Panionion Panianian is a borough of Kuşadası in Davutlar a (ew kilom eires o(( the road which leads to th e village o( Güzelcam. This was originally the capital o( th e 12 Ionian cities which made up th e lanian com· munity. This was where all ceremonies and rituals took place. flPygela Pygela is a smail settlement 3 kilometres to the north of Kuşadası . The history of this toıvn does, in (act, s tre tc h right back to verv earlv times but little is -known about its past. The ruins of the town are situated at the top of a hill which rises straight up from the sea. Amongst the remnants fo u nd or unco vered are part o( a gate, walls, mosaic floors, traces of th e foundations, th e remains of a vaulted buiid ing, which stood below the top of the hill and a couseway on the shore.



EÇTİGİMİZ

ay T.C. G Viyana Büyükelçimiz Erdem Erner ve Gökçen eşi

PLATFORMUNDA • BIR

Erner'in himayelerinde Belvedere Sarayı karşısındaki tarihi büyükelçilik konutunda sunulan bir defile, tüm yabancıları hayran bıraktı. "A Turkish Flair" adını taşıyan defile, gencecik bir Türk modacının bundan böyle Avrupa modasında söz sahibi olaca~ını belli ediyordu. Bu modacı henüz 21 yaşındaki Atıl Kuto~lu 'y du. Avusturya basını ve seçkin davetlilerden büyük ilgi gören defilede A vusturya Cumhurbaşkanı, Kurt Waldheim'ın eşi Elizabeth Waldheim, Dışişleri Bakanı' nın eşi Bayan Edith Mock, Muhafazakar Parti Genel Sekreteri Michael Graffve eşi ile diplomat, işadamı ve sanatçı­ lardan oluşan 200 konuk vardı.

Rü yü kl'i('imiz f:rdem Ernl'r. Atı l

Kul oğlu

t l('

Elizahl'lh Wa/dheim de(ilede ...

Atıl Kul oğ lu

">-! 22

de(ileden so nra mankenler/e .. .


Mevlevi dervişlerinin kıyafetleri,

genç Türk modacı Atıl Kutoğlu'nun

ilham kaynağı olrpuş.

Viyana'daki defilede on un hazırladığı kıyafetler,

seçkin misafirleri adeta büyüledi. Herkes geçmişten

günümüze Türk zevkine hayran oldu.

23

">-


1 1

Mlfi PLATFORMUNDA BiR

mR~ M~~A[ 1•.' /i.za /wl h W ald /w im . A 1'llS/lirya

lh ş i!ileri

Ila/m m'nu1 ı •şi l·.'dith M(J('k . Pı·rll sı'[irı·si 1'1'

Mllha{a :whar Parti (;ı • nı ·l Sı •krl'lı•ri

Mil'illwl

(;ra{{'ın

('~/

hii yii lu·i(' i 1it:im i .ıd ı · hi da 1· ı · ttı · .vrf i 11'1' !yanda i.

Al 'llslllrya Cllmhllrhaşkam 'nıll

ı ·~i. ).!<'11(' Tiirk mudac1 il<' (a/1/a ).

Dünya modasında bir yer kapabilmemizin anahtarı

geleneksel çizgilerimiz i modernize etmekte yatıyor. Viyana'daki defileye gösterilen ilgi bunun en güzel örneği ...

Büyükelçimiz Erdem Erner ve eşinin ev sahipliği yaptığı gecede konuklar rengarenk mayolardan, çiçek çiçek emprimelere, derilerden ipek gece kıvafetlerine kadar tamamı TÜrk motifleri ile yoğrulmuş, Anadolu kokan koleksiyonu s ık sık alkışlayarak izlediler. ~;ı Avusturyalı mankenin sunduğu defile bir saat sürdü ve Atıl Kutoğlu'nun 100 kıyafeti sergilen di.

KiMDiR BU GENÇ? 1966 yılında İstanbul ' da doğmuş. 1985 yılında İstanbul Alman Lisesi' ni bitirdikten sonra gittiği Viyana'da İşletme okumuş. 198:3 yılında AFS bursuyla Amerika'ya, 1984 yılında ise Norveç'e gönderilmiş. Bir hobby olarak başlayan moda alanındaki çalışmalarında ilk d esteği Alman Lisesi'ndeki öğretmenlerinden görmüş ve ilk defilesini de orada yapmış. Onu modacılığa asıl iten kişi bir inceleme sırasında tramvayda tanıştığı Viyana Belediye Başkanı Helmut Zilk olmuş. Orada başlayan dostluk sonucu Belediye Başkanı' nın yardımlarıyla Viyana Üniversitesi bahçesinde bir defile yapmış. Viyana Büyükelçiliği'nde yapılan defile Avusturya bası­ nından öyle çok övgü almış durumda ki , bundan böyle Atıl Kutoğlu ' nun soluk almadan ça lışması gerekecek. Genç moda cı Avrupa' da sergileyeAtıl Kutoğlu,

ceği kıyafetlerini İstanbul'da

hazırlıyor. Bundan sonra da ay nı şekilde çalışmaya devam edecek. Bakalım Atıl, dünya-

daki moda elçimiz Rı fat Özbek kadar yaygın bir üne kavuşacak mı?

24



'1

THY Movie & Video Program

An contemporcıry comedy ---ııt>·

adventure of a mtilee lla. .e:)!ll Reinhold stars as Joe OOWCır-MıtRtAi~.\tt, favor to his friend, New rm~i':~r;tl!li:Giüf:_~~-..,~ .Abe Washington, agree~ Abe at a dance troupe .CI&ICJi&~~ impersonation ha ~!~»•Wl-· complications when member of the dance tMıirıııil!r'-&~~~ falls in love with a becqdıflllj~ftı-M!WI•t:~,~;ı (Me• Tilly).

F BEAT

~ 26


i.

Visa:''Sat1n Alma Gücü'' ,.

V isa 1 988 O li mp ıy atla fl n ı dünya çapmda desteklemektedir.

IKTISAT BAN<ASI

Visa, size Türkiye'de ve dünyanın dört bir yanında 5 milyonu a~kın seçkin işyerinde para kullanmadan satın almanın gücünü sa~lar. Diledi~iniz ürün ve hi4mete sahip olmak için, Visa'yı göstermeniz yeter. Visa'yı, Iktisat verir.


Yahancı Clywı cular hasket maçiarına heyecan getirdiler. (akat ('Cik ş eyi de pötardiller. Michael'ler, Calvin 'ler maçları hir pösteri halin e sCikarken. yeni yı ldızlar , ye tişm e fırs atı hulamt yCi rlardı.

B

İR ~~netici, tavsiye

gerile-

tanıtırken konuşması arasında "Çok da iyi

kulüplerimiz birbirleriyle yarışma içinde oldukları için takımlarındaki Amerikalı sayısını 3'e kadar çıkarıyorlardı. Yönetmelikler birden çok yabancıya izin vermiyordu, ancak "meşruiyet içinde çare tükenmez"di. Daha birkaç sene öncesine kadar Türkiye'nin yerini bilmeyen Amerikalılar Türk oluyor, yönetmelikler deliniyordu . Kulüpierin kendi aralarında

Öyle ya! .. Antrenörlin

@

branşıu

olduıtu görüşünde birleşiyor ama

/ngilizce bilir... " diyordu.

IID aa

popüler mesine

antrenörü, kurulun diıter üyelerine ettı~ı

İngilizce konuşabilmesi

çok önemliydi. Aksi takdirde malada kendisini dinleyen :1 Amerikalıya meramını nasıl aniatacaktı? Bir dakikalık mo la içinde talimatları tercüman vasıtasıyla yabancılara aktarmak çok zaman alıyordu . İşte, bizim antrenörlerin İngilizcesi geliştikçe, basketbolurouzun seviyesi de aşa~ıya iniverdi. Artık Avrupa Şampiyo­ nası finallerine katıla­ maz olmuştuk. Çünkü yabancı

hegemonyası

yüzünden basketbolcularımız ligde ikinci plana düşmüş, bunun tesiri en acı şekilde milli takımla­ rımızda görülmüştü .

Basketbolla ilgilenen herkes yabancıların bu

sebep

yaptıklan "centilmenlik anlaşması", "sessiz ve karşılıklı anlaşmalarla "

bozuluyor, "En çok bir yabancı

oynatma sözil"

veren yöneticiler başla­ rında ekmek kırıp bildiklerini okuyorlardı. Oysa bir Yunanistan örnetti vardı... Daha birkaç yıl öncesine kadar başa

baş

oynadı~mız

Yunanistan, kendi ülkesinde oynamanın avantajını da iyi kullanıyor ve


FedPra .~ yonun yabancı oyuncular konusundaki kararı bu defa uypulanacaAa benziyor ama bazı takımlar ht1lı1 birden fazla yaban cı ile çalış malarını stırdtırtı.vorlar. Bakalım yasa kla rı delebi/ecekler mi?

Avrupa Şampiyonu olarak büyük bir sürpriz yaratıyordu . Ne yapmıştı Yunanistan? Önce yabancıları ülkesine, sonra da kendi basketbolcularını ejptim için Amerika' ya göndermişti. Basketbol Federasyonu bu defa "delinmeyeceltine" inan dık! bir yönetmelikle takımiann "en çok bir yabancı " ile oynamasını planiadı ve dedi ki: "Takımlarda Tarhiye Gençler ve Yıldızlar liglerinde oynamamış en fazla . . bi~. yabancı yer ala bılır .. . Şimdi gözler y'eniden kulüplere çevrildi... Acaba federasyonun bu son karanna uymaya mı çalı­ şacaklar, yoksa yönetmeliklerde delik açmaya mı?

Kulüplerden hazırlık

bazılan

çalışmalarını

yine birden çok Amerikalı ile sürdürüyorlar... Bazı­ lan ise takımlarını tek

yabancı oyuncu üzerine kurdu ... Ve bu arada eskiden uzunundan kısasına, forvetinden pivotuna her türlü yabancı gelirken şimdi yeni bir model ortaya çıktı : "Komple Amerikalı ... " Yani hem top getirebilecek, hem sayı üretebilecek, hem ribaunt alabilecek ... Federasyonun ·~ek yabancı" kararına en çok sevinenler şüphesiz yıl­ lardır Amerikalıların gölgesinde kalarak kendilerini gösterme imkAnı bulamayan genç oyuncular. Ancak, "Yabancılar gitti, basketbolumuz kurtuldu" diyebilmek de mümkün deA'il. Kulüplerimiz altyapıya gereken önemi verip "yıldız oyuncu" yetiştirme çabası içine girerlerse işte o zaman geleceA'e ümitle baka biliriz. Yeni Erman' ları, Efe'leri sahaları­ mızda görmek dileA'iyle ...

29@


GÖNÜL DOSTLARI

_ VE OGRETMENLER •• 1

1

CRETMENLER.

O Hayatlan boyunca kendilerini ö~enci­

lerine adayan, onlar için savaş veren, ellerine minicik gelip, her gün biraz daha büyüyen çocukları yannlara hazırlayan insanlar. Ö~etmenlik dünyanın en kutsal mesleklerinden biri. Üstelik çok özveri istiyor, durmadan kendini geliştirmek istiyor, olumsuzu olumlu yapması isteniyor.

:'\,

Ö~etmenlerimizin

hemen hepsinin hayatı birer film konusu olabilir. Ama edebiyatçılarımız nedense

!stanlıu/'da lıir okulun ögretml'nll'r odası. Ders arasında konu .vi ne öjtrenciler...

30

ö~etmenlerin hayatıarına çok fazla e~lmi­

yorlar. Ö~etmen derfince akla gelen en ünlü roman Çalıkuş u... Gerçi Çalıkuşu'ndan öteye çok zaman geçti ama ö~retmenlerin sıkıntıları hAlA sürüyor. Onlar kimi zaman da~ başlarındaki bir köyde, kimi zaman şehirdeki bir okulda yürekleri ö~encileri için çarpar ak çalışı­ yorlar. Gönül Dostları televizyonun yeni sezonda göstermek için hazırla­ dı~ bir dizi. HikAyesi Sahahat Emir tarafından yazılmış. Dizi-


Kendilerini, tüm "Gönül

Dostları",

hayatlarını ö~rencilerine adamış ö~retmenler

onlardan birinin gençler için

getiriyor. Dizinin nin

yazarı

yaptı~ı savaşı

dile

Sahahat Emir. olamayan gençler çeşitli tuzaklara düşmek­ te, yannlarını içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadırlar. Fatma Girik bir süre sonra onların dertlerine çare bulacak, gençleri yannlara kazandıracaktır. Gönül Dostları uzun zamandır özlenen türde bir dizi. Üstelik

yönetmenlig-ini

Memduh Ün yapıyor,

baş kadın oyuncu ise Fatına Girik. Dizide yıllarca Anadolu'daki liselerde imkansızlık­ lar içinde öğretmenlik

yaptıktan sonra İs­ tanbul'un zengin semtlerinden Etiler' deki bir liseye tayin edilen bir öğretmenin dramı ve amansız mücadelesi

ö~etmenleri anlatması

anlatılıyor. İmkansız­

lıklardan

gelen öğret­ men önce zengin çocuklarının şımarıklık­ ları ile karşılaşır.

Fakat onun tecrübeli gözleri bu şımanklıg-ın altında yatan sorunları kavramakta gecikmez. Gerçekten de para içinde yaşayan , ama gerçekte mutlu

...

Dostları 'nda başrolü Sanatçı hayatını ögrencilerine

Gönül

Fatma Girik oynuyor. adayanögretmen rolü nde.

bakımından da son derece ilginç. Yılların oyuncusu Fatma Girik dizi ıçın, "Hayatım boyunca böyle bir rol bekledim diyebilirim. Bu yilzden tam sanatımı ve duygularımı Gönill Dostları'na koydum. Dizinin çok başa­ rılı olduguna inanıyo­ rum" diyor.

31


\\iyi banka ve siz iki ortak gibisiniz .. ~/

'


Toplu konut kredisi veren tek ö.zel banka "iyi banka"d1r. ~

"iyi banka", Toplu Konut Fonuna aracılık etme yetkisi olan tek özel bankadır ... Bugüne kadar 108 milyar TL Toplu Konut Kredisi kullandırdı, 32 bin ailenin ev sahibi si~

olmasına katkıda bulundu.

GMi\NÜ-'l·-

Toplu Konut Kredisi, "iyi banka"nın sayısız hizmetlerinden sadece biri. .. ... iş alanları açan, iş alanlarını canlandıran önemli bir hizmet.

1y

• 1

U KBANK bankad1 r


Kanary~

Soo / . Tom•

1 ,, ll.ngola St. Helena Çana~ı

, Triston do Cunha 1

.'


uçuş no.KLaJ.arı narırası

1

nevworK sysrem

?as \ \ \\<.

k Ko o li n

e

Cocoa adi.

1


elde etti~i kazançlardan sa~la· mak ta. Kimi Osmanlı tarzında, kimi Beyaz Köşk gibi Neo Klasik örne~i, kimi de Hıdiv Kasn gibi bir Art Nouveau örnel'd sergile· yen yapılarda, başta yabancılar olmak üzere tüm ziyaretçileri büyüleyen, detaylara kadar uza· nan bir titizlik göze çarpıyor . Oysa, kendisiyle görüştü~ümüz Çelik Gülersoy, Osmanlıya özgü toplumsal bir özellik nedeniyle kaynak bulmakta çektikleri zor· lu~ u dile getiriyordu: "Eskiler varlıklarıyla, de~erle · riyle övünmeyi ayıp sayarlardı. Daha geriye gidersek Osmanlı zamanında çok şeyin ayıp oldu· ~unu görürüz. Sanatçı bile yap· tı~ı esere adını vermezmiş . Mimari eserlerde de, örne~in caminin yaptıranı bellidir, mimarı belli de~ildir. Eskiler evle· rinin resmini çektirmeyi ayıp sayarlardı. Ancak, mesela bal·

!ESKi iSTANBUL'UN MiRASINA , SAHiP ÇlKMAK

rr

tJRKIYE Turing ııe OtC!Ino· bil Kurumu Genel Müdüı J Çelik Gülersoy'un İstanbul'a !{cinül vermiş bir insan olarak baş· l attıj'{ı 'eski Istanbul'un mirn.~ına sahip çıkma' çabalan mPyvl'le· rini vermeye devam ediyor . Bir Sottukçeş me Sokattı. bir Yeşil E u. bir Çamlıca Tepı•si düzen lemesi, Ro~az'ın Asya yakasındaki bir Hıdiu Kasrı. Emirfo(an Parkı'nın köşkleri, Yıldız Parkı'nın Malta Köşkü, sera lan eski İstanbul'un zarif ve nezih yaşama sanatını günümüz insanına getiren örnek· lerden sadece bir bölümü. Av· rupa Konseyi de bu nedenle, gösterdi({i gayretlerle 'mükemmel bir restorasyon örnetti' ortaya koyd u ~u için Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'na 19Rn yılı "Europa Nostra" ödülünü verdi. Yarı resmi, yarı özel bir ku· ru luş olan Türkiye Turing ve Oto· mobil Kurum u, bugün Türkiye' deki eski eserleri koruyan belli baş lı bir kuruluş halin!! gelmiştir. Yaptıj'{ı giderlerin finansmanını, yurtdışına giden Türklere ve ülke· mize gelen yabancılara otomobil ehliyeti ve gezi belgeleri vererek

~6

Eski lstanbul'un tarihi ve güzel yapılarının teker teker yok oldugu, yerlerini beton yapı-------lara terk ettigi bir dönemde Çelik Gülersoy ve Turing Otomobil Kurumu, eskileri yenileyerek bu gidişe kendi çaplarında karşı çıktılar. Böylece bazı eski yapılar, yeniden eski gösterişli haline döndü. ('dik Giilersoy. eskiyi .vr>nilemekte zorluk çektiklerini söylüyor (üstte) . /şte restore edilen ı •ı• hizmete açılan iki yapı Hıdil' KöşkiJ ı •e Yeşil Eı • (yanda! J<iiriJ/iiyor.

1


konda oturmuş bir rafından, arkada

ailenin foto~­ görünen ev hakkında fikir sahibi olunabilir. İç düzenlemeyi yaparken biz, yapının dış mimarisini takip ediyoruz. Mesela Malta Köşkü bir Neo-Klasik eserdir, yani 1860' larm sti li. O tari h teki binaların nas ı l döşeli o l du~u yolunda elimizde fotoÇ{raflar var, mümkün olduÇ{u ölçüde aynını uyguluyoruz. Eski antik parça l arı yerlerine koyuyoruz. Antik olmazsa imitasyana gid iyoruz. Eski bir parçanın aynı yapıl abiliyor."

Çelik Gülersoy ellerindeki belgelere, Padişah II. Abdülhamid' in merak ı sayesinde ulaştık lannı belirtiyor: "Abdülhamid, Yıldız Sarayı' nı yaptınp içine girdikten sonra, suikast korkusun dan dışan çıka­ mıyar ama, başka l an nasıl yaşı­ yor, çok merak ediyor. Dönemin en ün lü fotoÇ{rafçıl an fotu~raflar çe k m i şler, m uh teşem albümler

yapmışlar

ve Padişaha sunmuş­ lar. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nde böyle iki binden fazla albüm var. Bunlar sayesi nde birçok saray ve köşkün içini biliyoruz ve mümkün oldu~unca da uygul uyoruz ." Ayrıca Çelik Gülersoy'un kendisi de, bugün mirasına sahip çık­ mak istenilen n eski İstanbul'u yaşamış bir insan: "19:!0' lu, '4 0'lı yıllarda o konaklar duruyordu, içindekiler de~işmişti yalnızca... Üstelik Istanbul'un her semti bir konak cennetiydi.Kocam ustafapaşa küçük evler mahallesidir. Fener. Rum taş evleri mahallesidir. Saray çevresi olan yerler de konak mahallesidir. Çünkü padişah, devlet büyüklerini yakı­ nında bulundurmak isterdi. Topkapı Sarayı kullanılırken Sultanahmet. Bevazıd havalisi konak muhitiymiş. Padişah Dolmahahçe'ye geçince Nişan-

taşı.

Teşvikiye yöreleri konak olmuş. Abdülhamid Yıldız Sarayı'na yerleşince, bu kez Yıl­ dız ve Yenimahalle semti konaklar mahallesi olmuş. Ailemle 1934 yılında Yıldız 'a taşındık ve ben 19!10'lere kadar n konakların içini

semti

giirdüm." Restorasynnu yapılan binalar arasında bir Art·Nouveau örne~i yansıtan Hıdiv Kasn'nın ayrı: "Osmanh'nın politik veekonomik sorunlan oldultu yıllarda

yeri

Art-Nouveau ile ilgilenecek hali yoktu. Oysa Mısır zenginleşi­ yordu. Son Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın yaptırdı~ı Hıdiv Kasn'nı onarmak için dışardan, özellikle de İsviçre'den yüzlerce kitap getirttik. İçlerinden örnekler scçtik. Ancak binanın atmosferi de çok önemliydi. Mesela 1920'lerin, ':!O'ların ışı~ı çok !oş­ tur, ışı~ı ona giire ayarladık. Aksesuarları da titizlikle seçtik."


' Passengers who make reservation on a flight but deny boarding without information of cancellatian are called "NO SHOW"... N the industrial world of aviation, in accordance with the development of economy and technology, raise in num· her of passenger ca use the increase in num ber of "NO-SHOW"s. Consequently it is a constant complaint of all world airlines but no satisfactory results can be obtained to minimize the problem. · Association of European Airlines (AEA\ which has 20 members including Tur~ish Airlines have been ·--.:.__.. searching for the precautions that have to be taken against the "NO-SHOW" affair. According to the researe h of the association, approximately 900.000 passengers are "NO-S HOW" in annual seat utilisation. From the point of financial aspect, it means a loss of 200.000.000 US dollars for the members. This topic is discussed annualy in special meetings by AEA of in which last meeting the precautions held by each member and their benefits are discussed. Besides a campıı· r""'_\ ign is launched by AEA to educate and promote passengers, agencies and airlines which are thought to be the main reasons in this damaging statement.

I

E, unwilinly must state that THY customers take quite a place in the quantity of " no-show" results declared by AEA. We beli ve that passengers do not spend the same care for the caneellation of their denied seats as they do for their reservations. Passengers having reserva tion s on a determined flight and having the wish of flying on a previous one or changing the carrier, without any information of caneellation will take part in the ''NO-SHOW" problem. In this case, the airline feels not only the financial pressure but also the psychological defect of dissatisfaction for the customers on the w aiting list. On the other hand, the vacant seats caused by "NO-SHOW", passengers attracts attention and critics of the ones who had diffuculty in obtaining seat or found space by chance on the same flight. Webelieve cooperation shown by both passengers and agencies to caneel seatsin advance, in case 0 of denial will complete the efforts of airlines tominimize "no-shows." The will relieve unnecessary hardship for both companies and passengers.

W

~ -~c ·

AEA selected symbol for no-show campaign.

N

0

S

H O W İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

no-show (rezervasyon B İLİNDİGİ üzere,halde gelmeyen yolcu) kaydı yaptırdığı

konusu tüm dünya havayollarını sürekli meşgul eden, ticari kayıplar yanısıra yolcu hizmetlerini de aksatan bir sorundur. Uçaklarda rezervasyon yaptırdığı halde yolcunun uçmaması durumunda no-show diye adlandırılan "uçakta yer y,ok dendiği halde yer olması" olayı or~aya çıkmaktadır. Karşı tedbirlerin alınmaması halinde koltuk kaybına yol açan bu konu sadece THY'na özgü bir sorun olmayıp tüm hava yollarının bir problemi ol~rak görülmekte-

dir. 20 üyeli AEA (Avrupa Hava Taşıyıcı­ ları Birliği) hava yollannın bir yıllık taşımalannda gelmeyen (no-show) yolcu nedeniyle 1 milyon koltuğun değerlendirile­ mediği, bunun da, toplarnın% 5'ine tekabül eden 200 milyon

dolarlık

bir kayba sebep

olduğu görülmüştür.

AEA, önemli mertebelere ulaşan bu kayıpların önlenmesi için bir kampanya açmış; yolcu, acente ve hava yollarının bu konuda sürekli ilgi ve eğitimini hedef almış­ - tır.

THY da bu kampanyaya

lunmaktadır.

katılmış

bu-


GÜVENiLiR BiR HABERLEŞME :ORTAMI içiN. Ulusal haberleşme ağı yenileniyor. Olanaklardan yararlanmak, işyerinizin

ihtiyacına

uygun, çağdaş , güvenilir bir iç ve dış haberleşme sağlamak için

Netaş ' ı arayın .

Netaş/Spacenet Elektronik Santral ve Elektronik Şefsekreterierin modüler yapıları, · 3'ten 3000'e ulaşan kapasite imkanı yaratır . Dünya standartlarındaki teknoloji ile tamamı Türkiye'de üretilen Netaş/Spacenet'l~rliı 100ü aşkın yeteneğine. yoğun araştırma-geliştirme faaliyetleriyle daima bir yenisi eklenir. Netaş/Spacenet kullanmanın tanıyan uzman personelldlr.

önemli bir avantajı da, yaygın satış sonrası seniisi ve cihazı en ufak ayrıntısına kadar

· yetkin ve kaliteli ürünleriyle çalışma hayatına ve insanımıza haberleşme desteğini sunmaktan gurur duyuyor.

Netaş ,

3'TEN 3000'E

•Istanbul; 172 34 72 • Ankara: 117 22 00 •lzmlr: 19 33 33 • Adana: 30 472

1/ .Ir. /tel lJ$ -


••

DUNYA DIŞARDA

KALSIN

1

Trafik keşmekeşi dışarda kalsın ... Y~un toplantılar, rakamlar, bilançolar dışarda kalsın ... Sıcak ya da scğuk, gürültü, hengame dışarda kalsın ... PiMAPEN Pencere Sistemi ile, evinizi, huzurlu, sakin bir yaşama alanı haline getirin. Mükemmel ses yalıtımı, % 45.33'e ulaşan ısı yalıtımı ile, çağdaş malzeme sert PVCnin yarattığı ideal ortamın keyfini, mutluluğunu yaşayın. Pencerelerinize PiMAPEN taktı rı n, eve döndüğünüzde, dünya dışarda kalsın.

Pl"'4$ PLASTIK INŞAAT MALZEMELERI A . Ş . Abide-l HUrriyet Cad. Gökfiliz l,hanı Kat: 10, Mecidiyeköy/ lSTANBUL Tel: 1721910 (8 hat), Teleks: 26 992 pmas tr. ANKARA BÖLGE TEMSILCILIÖI : Tunalı Hilmi Cad. Seymenler Han 96/15 Kavakildere/ANKARA Tel: 168 OC - 168 01 55

PiMAPEN BiR

PIMA!ji

ÜRÜNÜDÜR.


1

1

5

j ı

Rahm~ Pehl~wanl•

Pehlivanlı'nın hayat hikı\yesi de oldukça

K

RALLARIN Ressaını Rahmi Pehlivanh artık renk renk Tilrki.ve için yaşıyor . Sanatçı birkaç yıl önce başladıttı

çalışmalann·

da Türkiye'nin her bölgesini dolaşarak Türkiye'yi tuvale geçiriyor. Böylece büyük bir koleksiyon hazırlıyor . Bu çalışması çok detaylı oldu~na göre daha yıllarca sürecejte benzer. Rahmi Pehlivanlı'nın adını " Krallann Ressa· ,.

mı"na çıkaran çalışması

Nene Hatun tablosu ile başlamış . Daha sonra sırasıyla CelAl Bayar' ın, Fazıl Küçük'ün, Tunus Devlet Başkanı Habib Burgiba'nın , Kenya Devlet Başkanı Jomo Kenyatta'nın , Zambiya Devlet Başkanı Kenneth Kaunda'nın, Etiyopya Kralı Haile Selasiye'nin, Edinburg Dükü Philippe'in, Dani· marka Dükü George 'un, Portekiz Devlet Başkanı

Ye

America Thomas'ın, Eski Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın, Hin· diRtan Başbakanı Dt' Sai'nin, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat' ın ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in tablo· larını

yapmış.

Ayrıca

Ata türk'le ilı.dli 16 tablo· luk bir serisi var. le

Sanatçı, krı:tllann

bundan l;ıöy· de{til , Türki· ll

ressamı olarak anılmak istiyor. Şu sıra· larda çalışmalannı Top· kapı Sarayı'nda sürdü·

ye'nin

rüyor ve "Renk renk Tarki.ve benim kendimi aşmam olabilir. Aslında fıu seride kendimi deAil. .vurdumu daşana.vorum. Biiylesine (.filzelliklerle dolu bir alkenin resim· lenmesinden, tuvale geçi· rilmesinden daha gilzel ne olalıilir ki?" diyor.

ilıdnç. Küçük yaşta baş­ ladıltı resim çalışmala· rını sürdürebilmek için her türlü işi yapmış. Dil bilmeden yurtdışına çık· mış ve ülkesine ünlü, paralı ve çok iyi dil bilen biri olarak dönmüş.

Resim yapmak için ara· bası ile yüzlerce ülke dolaşmış, bu arada sa· vaşların ortasına düş­ müş ama hiçbirinden yılmamış. En unuta· madı~ı olay, Cezayir · Tunus Savaşı sırasında, arabasının camiarı na Türk bayrajtı çizerek bu karmaşadan yara alma· dan kurtulması ...

İşte hayatı böyle ilginç olaylarla dolu olan sanatçı, artık tüm haya· tını Türkiye'yi her rengi, her özelliltİ ile resimleme· ye adadı. Şimdi İstanbul' da, yann bir başka şehirde ... Bu böyle sürecek ... Taa ki, bütün Tür· kiye resimlenene kadar ...


colours of Wurkey by

Pehlivanlı

AHMI is R known as the painter of Royalty; but today, he lives and paints for his country, Turkey. He is travelling through the diverse regions of the continent, capturing the wonderful colours of Anatolia on can vas. Pehlivanlı earned his title of "Painter to the Royalty" by doing a series of sixteen paintings of Atatürk. Since then 42

Tunusian President Habib Burgiba, Kenyan President Jomo Menyatta, King Haile Selasiye of Ethiopia, Prince and Princess of Monaco, Duke of Edinburg Prince Phillip, Prince George of Denmark, Irish President Eamon de Valera, Portuguese President America Thomaz, President Cevdet Sunay, Prime Minister of IndiaDe Sai, Egyptian Pre-

sident Enver Sedat and Turkish President Kenan Evren are among the few famous leaders that have sat for the painter. Pehlivanlı wants to be remembered asa painter of his country, not painter to the Kings. He is currently working at the Topkapı Palace, trying to complete the task he has set out to do; cap~uring Turkey on canvas. "I might have out done myselfby tackling such a hard task, the painter admits, but he also mentiones that he is thinking more of his <X>Untry than his own self." Capturing the colours of my country would be the greatest satisfaction a painter can ever achieve. Rahmi Pehlivanlı's life story is very intriguing. Starting to paint at a very early age, he worked at every job he can find to support himself. Leaving Turkey without knowing any foreign languages, he came back as a wealthy cultured young man. He travelled through many countries to paint and found himself amid fierce battles; but none ofthese hardships stopped him from painting. His most memorable experience as a painter was during the Algerian-Tunusian war: "I found myself right in the middle of the battlefield" the painter says "and using a painter's intuition, :I painted Turkish flags on the windows of my car and escaped without a scratch." Now this well travelled painter has settled down and dedicated himself to paint his homeland. He can be found in the mystical city of Istanbul these days and tomorrow? .. even he does not know, but his journey is not going to end un til all the colours of Turkey are captured forever on can vas.


Carpet The largest calleetion of the best quality Turkish Carpets. oiSTAIIBUL

oiZMIR

Nuruosmanlye Cad. 1373 So k. 4/ A.B.C 54 CaQaloQiu Alsancak Tel. (1 ) 5112150 Tel.(51 )14.13'82-14 86 35

o KUŞADASI

o MARMARIS o BOORUM Neyzen Tevfık Oküz Mehmet Paşa Yat Limanı Karvansa rayı Barbaros Cad. 1 Cad. 186/A Tel.(6361)3411 Tel. (6121)2786 Tel. (6141) 2445

Bazaar 54 is an

establıshment

o

ANTAL YA Yat Limanı Kaleıçı4 Tel. (311) 10290

of NET GROUP of COMPANfES

o

ASPENOOS • CAPPADOCIA Alanya Yolu. Avanos Belkıs Harabeleri Serık Zelve yolu AntalyaTel.(3221)2900 Tel t4861 l 1561


CiNiCiLiK • Eski Çin'de yapılan çiniler, yüzyıllar sonra Türklere geçti. Ozellikle Osmanlılar, lznik 'te yaptıkları çinilerle bu sanata ayrı bir özellik kazandırdılar.

,.f

ÜRKiYE'ye gelen turistler nelere hayran kalır? Camilere, Bo~taz'a, Türki ye' nin doğudan b atıya, güneyden kuzeye h er ya nını süsleyen tarihin h er dönemine ait sa n at eserlerin e, tabi i güzelliklere ... diye bu liste u zatılabilir. Ama bu hayranlıklardan biri de çinilerimizedir. Çünkü çok eski bir süsleme türü olan çi nilerin en cazip renkleri, en b aşa rılı örnekl eri Türk toprakl a rınd adır .

Çini neye denir? Bir cins toprak ve kanlinin özel bir biçimd e pişiril ­ mesi yoluy la elde edilen seramik ve fayans i ş l er in e çini denir. Çini, porselen gibi yarı saydam değildir . Eski Türklerde çiniye sertleşmiş toprak a nl am ın a gelen kaşi den irdi. Çini kelimesini ise Osmanlıl a r kul l an mı ş l ardır. Kelime, ilk porselen ve fayansların Çin 'den getirilmesi yüzünden bu tür serami kl ere ya kı ştırılmı ştır.

Çin ici lik

genelde

üç

bölüme

ayrılır.

a) Halk çinici liği (Çanak çömlek vs ...) b) Fayans çinici l i~t i c) Porselen çin i ci l iği . Üç tür çini cilik de aynı şe ki l de yap ılır . Her üçünde de balçık , beyaz balçık ya da kaolin adı veri len toprak, fabrikalara , atölyelere getirilir. Bunlar suya atılıp iyice karıştıni ­ dıktan sonra süzülür ve elekten geçirilir. Havuz la r içine yalınlara k günlerce bekletilir. Böy lece yoğun­ laş ıp koyulaşan çamur özel baskı­ lar a ltınd a sık ılır ve çini hamuru h azırl anmış olur. Eski usuld e çin i hamuru tornaci a döküm yoluy la yapılırdı. Şi m ­ dilerde makineler ya pmaktadır. Çamur hamur haline getiriJelikten sonra parçalar halinde kesilip biçimlendirilir. Kuru yunca düzeltili r, fırına sokulur, sonra sırlan ı r . İkin ci bir kere daha fırına soku lup pi ş irilir. Bu arada çininin üzerine boyalarla çiçekler ve çeşitli desenler, süsler işlenir. Mil attan 24-25 yüzy ıl ön ce ilk defa Ç in 'de yapılan çinileri daha sonra la n iktihas eden Türkler bu sana ta kendilerinden çok şey kattı l ar . Açık firuze mavisi zemi n üzerin e açı k kahverengi sır ve ya ldızla işlenmiş çiniler yaptılar. Bundan kobalt mavisi, ya da yeş il , kahverengi , siyah resimli fayans 44

mozaikleri , mine tekniği ile beyaz zemin üzerin e kırmızı, mavi yeşi l d u var çin ileri, sır a l tına resim yap ıl ­ mı ş taştan duvar çinil eri meydana getirdiler. Türk çiniciliği beş çağa ayrılır. 1) Selçuklular Çağı 2) İlk Osmanlı Çağı Osmanlı Çinici li~tinin

:3)

liş Çaltı 4) Osman lı Çinicil iğinin Çağ ı !)) Cumhuriyet Çağ ı

YükseÇökme

Ge li şmiş

ilk çini örnekleri Kılıç Konya 'daki saray ın da görülmüştür. Selçu klular zamanınd a başlayan çinicilik Osmanlı­ lar döneminde renk far klılıkl arını n , d eğ işikliklerin artı şı ile devam etmiştir. Selçuklular ve Osmanlıia­ nn ilk dön emlerinde çiniciliğin nerelerde yapıldılt ı kesinlikle belli d eltil a m a daha çok İznik'te yapıl­ dığı zannediliyor. Osmanlılar döneminde yapıl an çinilerin büyük çoğunluğu maııi- heya z dır. Bunlara ilk Kütahya çinileri ile Haliç cinsi d enilen çini leri de katmamız gerekir. Bu çini örnekleri XIV-XV . yüzyıll arda görülür. Bursa'daki Sultan Mustafa Türh esi' nd e, Yeşil Türh e'de Sitti Hatun Sanduka sı'nda, Cem Sultan Türh esi' nde, Edirne'deki ll. Murad Camii'nde bu tür çini lere rastlanır . XVI. y üz)'l lda İstanbu l 'da sırlı ve r enkli duvar çinil eri yap ılm aya başlandı. Bu tür çinilerin ilk örnekleri l fi22- 1523 tarihlerinde yapılan Sultan Selim Camii' nde, Hatice Sultan Türbesi'nde ve Has eki Hurrem Medresesi duvarlarında görülür. XVI. yüzy ıl Türk ç iniciliğinin devrim yaptığı bir dönemdir. Bu yı l ­ larda İznik'te yapılan çiniler rakip tanımamıştır. Çinide kırmızı rengi tutturmak son derece güçtür . Çünkü bu renk fırın sıcaklığında d ayanamaz ve uçar. İşte İznik ocaklarında bu renk en parlak tonuyla elde edi l ebi lmiştir. İstanbul 'daki Arslan ' ın

/6. yy. ikill(·i yarıst çini detay (üstte· solda). yine a yn ı yıllardan hir haşka çini iirn('pi ( üstte· sağda) Londra Victoria -Alhert Mü u si. Topkapı Sara .vt'ndan 1540 l znik yapımı Sün· net Odast Pano (yanda ) (le ('inil('rle süslü Konva Karatav Medresesi (ya nda - sağda! .


Süleymaniye, Sokullu. Rüstem Paşa Cam iileri ile Topk ap ı Sarayı' nd aki III. Murad dairesinde bu İ zn ik çini lerind en en seç m e örnekler bulunmaktadır. XVII. yü zyıld a Türk ç ini cil iği duraklamaya başladı. Sultanahmet Ca· mii'nde, Bagdat Köşhü 'nde , sarayın sünn et odasın­ da rastl adığımı z çiniler bu dönemden k a lm adır. Bu duvar çinil erind e bazı renkler birbirine vurmuş ve bozulmuştur. Yine de Türk çini örnekleri b atıda öylesine ün sa lını ştı ki , bu bozuk çinil er bile çinicilik sa n atı nın eşsi z örnekleri diye gösteriliyord u. Türk ç ini c ili ğinin eski parlaklığını kaybetm esinden sonra 171 6' da İ znik ' teki çanak, çömlek ve çini ima lath a n eleri kapatıldı. Sadr azam' ın emriyle bura· daki ustalar İstanbul'a getirildi . Tekfur Sarayı çevresinde fayans atölye· leri kuruldu . Küta h ya'da da çini atölyeleri açıld ı. Aynca Abdülmecid zamanında Fethi Paşa 'da, Beykoz'da çini atölyeleri kuru ldu. II . Abdülhamid zamanında Yıldız'da bir çini im alathanesi açı ldı. Bugün Küta h ya'daki çını ima la tha neleri tam kapasite ile çalışm a ktadır . Yurdun di~ er bölgelerindeki küçük atölyelerse ihtiyaca cevap vermemektedir.

45~


...'

TURKISH TILES T

OU RISTS visiting Tur key are so impressed by the m osques. the Bosphorus, th e works of a rt fr om every historical period th at a dorn a ll of Tu rkey east to west a nd so uth to n orth , a nd the na tural bea uty ... a nd the list can go on a nd on . But a topic of extra specia l interest is our glazed tiles, the oldest form of decora tion , of which the most attractive colors an d best exam ples are foun d in Turkey . But w h at exactly is meant by g la· zed tile? It is th e ceramic a nd faience r es ulting from porcela in a n d kaolin th at has been fir ed in a specia l fashion . U nlike porcelain , th ese tiles ar e not tr a ns parent. The early Tu rks called th em " k aş i ", meaning h ardened earth . The Ottom a ns were the first to use th e word by which th ey are known today ·Çini -derived from th e fact th at porcelai n a nd faience were origi n all y brought over from China. Tile m a ki ng is divided into threP types : a) P ublic (pots, pa n s, ete.) b) Faien ce c) Porcela in All three are made in th e same ma n ner. Wet clay a nd white clay or kaolin are placed in water a nd mixed well. Th e mixture is th en stra ined a nd sift ed, after whi ch it is placed in a pool wh ere it is left for days to thi cken . Once the con cen tration is thick en o· ugh, it is sq ueezed in s pecia l presses. The clay is thus ready to be worked. This cl ay w as at one tim e prepa red by the method of m old castin g. T oday, it is done by m achines. After th e mud is bro ugh t to a workable condition , it is cut into pieces a nd sh a ped. When dry, it is sm oothen ed, fired a n d glazed, an d then fir ed on ce again . T his 46

process completed, th e tile is pa inted a nd decora ted with flowers a nd other designs. Origina lly made in China during the 24-25 centuries BC, thes e tiles wer e brought to Turkey wh ere a great dea! w as a dded to th e art by th e local population. Th ey m ade tiles decorated with gilding placed on a pa le turquoise backgroun d a nd glazed over in light brown . T hey crea ted fai· ence mosaics displa ying motifs in co ba lt blue, green , brown or bla ck; fro m a n enameling t echniq ue, wall tiles with red, blue and green on a white background; a nd glazed wall tiles ma de from stone. T urkish tile m a kin g is classified into five phases: 1) The Seljuk P h a se 2) The Primary Ottoma n Pha se 3) The Rise of Ottom a n Tile Makin g Phase 4) Th e Decline of Ottoma n Tile Making Phase 5) The Republica n Phase The first exa mples of advan ced tiles a re fr om th e P alace of Kılı ç Arsla n in Kon ya. Tile ma king begun during the time of th e Seljuk Turks continued during th e Ottom a n period with a n incr ease in the variety of co lar ton es. It is believed th a t tile ma kin g dur ing this time wa s carried out in İz nik , th ough this is not certain. Tiles created by the Ottom a ns ar e gen e· ra lly blue a nd white, including Küta h ya a nd Ha liç-type tiles. Examp· !es of t hese dating back to th e 14·15 centuries can be seen a t th e Sulta n Mus tafa, Green a nd Cem Sulta n Mem ori a ls, a nd th e Sitti Hatun S arco phagus in Bursa, alon g with th e Mur ad II Mosq ue in Edirn e. Ma king of glazed a nd colored wa ll

tiles in İ sta n bul first occurred during the 16th century.Exam ples dating to 1522-1523 can be found on th e walls of Sultan S elim Mosque, th e Hatice Sul· ta n Mem ori al a nd the Medrese of H aseki Hürrem. T h e 16th century brought with it a r evolution in Turkish tile m a king. The tiles m a de in İznik during this period knew no riva!. It is quite difficult to preven t t he color r ed fro m evapora· ti:ng durin g firin g. This c olar was c ap· tured in its brightest tan e at the kilns of· İznik. The fin est exam ples ofthese exquisite tiles a re located at t he Mos· qu es of S üleym a niye, Sokullu and Rü st em P ash a, a n d a t th e s uite of Murad II in th e P a lace of Topkapı, all of which ar e in İ stanbul. During th e 17th cen tury, tile ma king exhibited a decline. The tiles used on the walls of Sultan a hmet Mos· qu e and th e circumcision roo m of the B a~d at Lod ge are exa m ples of th e w ay in which colors began to bleed into eachother. Despite this lack of perfection , T urkish tiles carried with th em such fame in th e west th at even th ese lesser tiles co ntinued to be disp· layed as unmatched exam ples of th e art of tile m a king. Due to th e decrease in quality, the ma nufacturi ng houses in lzn ik were closed down in 1716. T h e craftsmen were brought to İ sta n bul upon orders from the Gran d Vizier who establis· hed th e fa ien ce factories s urrounding Tekfıır P a lace a lon g with factories in Küta h ya. During the reign of Abdül· mecid, tile m a kin g works hops were opened in Fethi Pash a and Beykoz, while on e was establish ed in Yı l dız durin g th e time of Abdülh amid II . T ad ay, tile ma kin g factories are fun ctioning in full capacity. The smaller worksh ops located th ro ughout th e co untry h owever, find it difficult going in trying to keep up with th e growin g dem and for tiles.

ı

ı

'


••••• • ••••••••

........ ""

....._ ~~··••••


Tur UCUS• NOKTASI •

HAFTANIN BELiRLi GÜN LERiNDE iSTANBUL, ANKARA , iZMiR VE ANTALYA'DAN KUVEYT'E, KUVEYT'TEN BU iLLERiMiZE SEFERLER YAPillYOR . BU KÖRFEZ ÜLKESiNiN PETROL GELiRi SAYESiNDE FERT BAŞIN~ DÜŞEN GELiR BAKIMINDAN DÜNYANIN SAYILI ÜLKELERi ARASINDA ÖNEMLi BiR YERi VAR.

K uveyt 'te futbola çok önem veriliyor (üstte) . Vlke dev su depoları ile dolu. Geniş çöl azerindeki bu depoların aras ında (yanda) yüzme havuzları da var. Kuveyt birbirinden muhteşem yapılarla süslü (üstte). ~ 48



KUVEYT K

UVEYT THY'nin düzenli sefer yaptığı ülkelerden biri. Ankara, Antalya , İstan­ bul ve İzmir illerimizden Kuveyt'e, Kuveyt'ten de bu illerimize seferler yapı­ lıyor. Bu yüzden THY uçuş noktalan arasında önemli bir yer tutan Kuveyt'i bir parça tanıt­ mak istiyoruz. Son günlerde körfezdeki olaylar dolayısı ile adından en çok söz ettiren ülkelerden biri Kuveyt.

Dümdüz ve çöllerden meydana gelen bir ovada uzanan Kuveyt toprakları oldukça verimsiz. Ancak kuzeyinde Şattü­ larap 'ın taşıdıfp alüvyonlar sayesinde bir parça ta nm y apılabiliyor. Bunun · dışında Kuveyt'in yağış oranı da çok düşük , ülkenin ihtiyacını karşı­ layacak bir su kaynağı yok. .. Ama tüm bu olumsuzluklann yanında Kuveyt kişi başına düşen gelir bakımından dünya-

KUVEYT'iN YERLi HALK INDAN

DA-

HA FAZLA SAYlDA YABANCI BU ÜLKEDE

YAŞlYOR.

YABANCILARlN BiR KlSMI KUVEYT'LE iŞ YAPANLAR , BiR

KlSMI iSE DiGER ARAP ÜLKELERiNDEN BURAYA ÇALlŞMAK iÇiN GE-

LENLER. KALABALIK KUVEYT'E HA-

---------- --------REKET VE ÖNEM KAZANDlRlYOR. Petrol geliri bir çölü cennete Eskiden verimsiz denilen topraklarda bugün birçok ürün ye tişiyor. ç e virmiş .

nın en zengin ülkelerinden biri sayılıyor. Bunun tek sebebi petrol. Yeryüzündeki petrol rezervlerinin % 14'ünü elinde tutan Kuveyt, dünyanın en büyük üreticilerinden biri ve dünyanın üçüncü petrol dış satımı yapan ülkesi. 1938 yılında bulunan petrol, 1946 yılından itibaren çıkanlmaya baş­ lanmış. 1950 yılında 18 milyon ton olan üretim, 1977 yılında 94 milyon tona yükselmiş . Kuveyt petrolden elde etti~i geliri çok iyi kullanan bir ülke ... Su eksi~ini hem dış ülkelerden su getirerek hem de deniz suyunu tatlı suya çeviren antma tesisleri ile elde ediyor. Kuveyt hankalanna petrol geliri sayesinde milyonlarca dolar akıyor.

Son derece

modern

şehirlerde Ku veyt'in yerli halkından çok burası ile iş yapan yabancılar ve ülkeye işçi olarak gelenler yaşamaktadır. Kuveyt y urttaşı için ülkesinin zenginli~i hayatını kolaylaştıran bir unsurdur. Sa~lık hizmetleri ve e~tim ücretsizdir. Tanm yapılamaz denilen top-

raklarda büyük masraflar yapılarak yemyeşil alanlar yaratılm ış , hayvancılık geliştirilmiş, bu amaçla Hollanda'dan en besili inekler Kuveyt'e getirtilerek bunlar ço~al­ tılmaya

başlanmıştır.

Aynca bazı sanayiler, konserve, çimento, elektrik enerjisi üreten fabrikalar kurulmuştur. Bir anlamda petrol Kuveyt gibi çöl üzerinde kurulmuş , körfezdeki sahilleri yer yer mercan kayalık­ lan il~ kaplı do~alliman­ lardan mahrum kıyıları olan bir yeri bugün körfezin cenneti haline getirmiştir.

17.818 km 2 'lik bir alana sahip iki milyona yakın nüfuslu Kuveyt THY'nin önemli hatlanndan biri. Gücünü petrolden alan bu Körfez ülkesinin bu gidişle her yıl biraz daha zenginleşe ­ ce~i anlaşılıyor.

>- so


Türk bankacılık sektöründe şimdi sağlam bir alternatif var:

lira sermayesi, gücünü Devletten alan sağlam ortak yapısı, çeyrek yüzyılı aşan güvenilir tecrübesi, çağdaş ve dinamik bankacılık anlayışına sahip yeni yönetimi ve yurt sathına yayılmış 121 şubesiyle Töbank bugün, Türk bankacılığındaki asıl yerini almaktadır. öbank şimdi, sürekli yüksek gelir bekleyen tasarruf sahipleri için sağlam alternatiftir. öbank simdi, ic ve dıs ticaretini ehil ellerde sürdürmek ve daha çok kazanmak isteyen işadamları için sağlam alternatiftir. öbank şimdi, çağın gelişen koşullarına uygun, süratli ve dinamik bankacılık hizmeti bekleyen herkes icin sağlam alternatiftir. öbank sağlam bankadır, sağlam alternajiftir.


GÜLELi

M

~~ ~ Q p

r

"Evet

~ 52

işte

size küçük bir not."

YAZlSIZ

.


Aset of 18 Karai yellou •gold lll 'D sircmd neck/ace tl'ith matching ring !Jrace/et and earrings complete(v handcraf/ed ıl'ith geııu ine emeraids and fu/1-cut dimnonds.

r

"Quality" Nuruosmaniye Cad . 54 CaQaloQiu istanbul Tel : (1) 511 21 50

All jeu •eller:ı' 011 sa/e at our shops tn be delit•ered to customeı:5 u•ith a "Certificate ofjeu•eller:ı•"


ZIRVE DE BIR TÜ RK

LEYLA GENCER YALN lZ TÜRK OPERASININ DEGiL,

BATININ

DA

EN

ÖNEMLi PRiMADONNA LARlNDAN BiRi. FRAN SIZLARDA N, LARDAN ,

iT AL YAN -

AMERiKALI -

LARDAN OTUZA YAKIN ÖDÜL VE NiŞAN ALMlŞ . HAYATINI SÜRDÜREN

iTALYA 'DA SANATÇ I

ÜNYA opera sahnelerinde D Türk adını zirveye çıkaran, kitaplar bir adına

VATANINA KONSERLER VERMEK iÇiN GELiYOR, HASRET GiDERDiKTEN SONRA YENiDEN AVRU PA'YA DÖNÜYOR. (>-< 54

yazılan

primadonna yaşıyor. 1954 yılın­ da İtalya 'ya giden ve operanın a navatanında kendine çok özel bir yer edinen bu sanatçımızın adı Leyl a Gen cer. Batılı müzikseverler için Leyla Gencer bir "mit "tir. Şu sıra · larda operalarda oynamak yerine şan resitaHerini tercih eden sanatçı için eleştirmenler sayfalar dol usu övgü yazı l arı yazıyor­ lar. Nasıl başlamış Gencer'in sanat yaşamı? Ankara Devlet Operası'nda tek prova ile çıktığı Cavallerio de Rusticana operasında. Bundan önce ünlü ses eği -

timcileri E l vi re De Hidalgo ve Gi a n n i Arangi Lom bardi'den ders almış. Türkiye 'de çok başa­ nh olmak bu büyük sanatçıyayet­ memiş ve 1954 yılındaNapoli' de San Carla Tiyatrosu'nda sahneye çıkmış. Buradaki kısa başa ­ nsını diğerleri takip etmiş . Önce yaz tem sillerinde Cavallerio de Rusticana'da sahneye çıkmış. Bunları Madam e Butterfly ve Yevgenyi Onyegin gibi önemli eserlerde başrol anlaşmalan takip etmiş. Art arda gelen başa­ rıl ar ona İtalyanların ünlü müzik yöneticisi ve ses eğitmeni 1\ıllio Serafin ile çalışma imkanını doğurmuş. Maria Callas da aralarında olmak üzere birçok ünlü sa n atçıyı yetiştiren Serafin ,


·~/- :~:-

"soprano '1uktan yükseliyor. sonra Leyla yükselişi büyük bir hız ı:ıc::"aXotıı.-n~id'i'.-. Çoğunlukla Mozart. Donize tti. V erdi ve Puccini eserlerinden oluşan repertuanna artık Rus operalarını da katmış 1961 yılı Salzburg Festivali'nde "Simone Boccanegra" ilgi toplamış, 1962'de "Norma ", "Beatrice di Tenda" ve "Jerusalem "le ününü daha da artırmıştır. Otuza yakın ödülü olan Leyla Gencer İtalya'nın en büyük ödüllerinden Comedotore, Fransızla­ rın L'egion d'honneur, Amerikalı­ ların Fahri Hemşeri ödüllerini almış. İtalyan yazar France Cella sekiz yıl Türk sanatçının yanında onun yaşamını inceleyerek 600 sayfalık bir kitap yazmış. İşte böylesine önemli ve ünlü bir Türk Leyla Gencer ...

...

-~.··.

ile

rrıtmııacmrıa"lııta yılından

ol altanüstü Palermo'da Mass tmo La Traviata operasında oynadıltı Violetta · rolü Türk sanatçının bir anlamda zafere'oluyor. Venedik'ten Viyana'ya .: kadar rol almadıltı opera sahnesi kalmıyor. Herbert von Karaian yönetimindeki La Traviata · emsilinden sonra Leyla Gence 'e Yenidünya kapılan açı­ lıyor. ~ San Francisco ve Los Angel' s'te ayakta alkışianan sanat ' ı dönüşte İtalyanların ünlü 'ı iLa Scala'sıyla anlaşma imzalıYor ve hişbiri unutulmayan operalarda başrol oynuyor. 1958 yılında ise Donizetti'nin konularını İngiliz tarihinden alan unUı­ tulm ş operalarındaki üstün

-~--·~

:;r; .....


TÜKK MUTfAÖI TUKKISH KITCHfN

İLA V Türk mutfağının ana yemeğidir. Eskiden bir kızı alanlar onun yemek konusundaki malıa­ retini anlayabilmek için pilav pişirtirlermiş. Bir anlamda pilav en önemli yemek olarak kabul edilir. Davetlerde pilavsız sofraya oldukça az rastlanır . Pilav içine katıl an malzemelerle çok çeşitli şekil­ lerde yapılabilir. Sözgelimi Bulgur Pilavı, Meyhane Pilavı , Alipaşa Pilavı, Arpa Şehriyeli Pirinç Pilavı , Bakialı Pilav, Barbunya Fasulyeli Pilav, Bezelyeli Pilav, Bıldırcınlı Pilav, Böbrekli Pilav, Derya Pilavı, Domatesli Pirinç Pilavı, Göçmen Pilavı , Hamsili Pilav, Haseki Pilavı, Hasta Pilavı, Rünkar Pilavı, Kestaneli Pilav, Marmaris Pilavı , Patlıcanlı , Kıymalı Pilav, Sucuklu Pilav, Sultan Reşat Pilavı, Piliçli Pilav, Şerith Pilav, Tas Kebaph Pirinç Pilavı, Tavuklu Pilav, İç Pilav ... vs yapılmaktadır. Biz burada sizlere en klasik pilav şekli olan Pirinç Pilavı­ nın tarifini vermek istiyoruz. Diğerpilavlar buna benzer olarak pişirilir . Yalnız domates katılacaksa içine konacak su domates suyu oranında azaltılır. Yok bezelye, şehriye gibi maddeler konacaksa bunların oranı pilava katılan pirinçten düşülür.

P

Ri ce is the fundamental dish of Turkish cuisine. In the old days prior to asking for a girl's h and in marriage, the prospective groom's family would have prepare rice in ord er to measure her ability to cook.ln one sense. rice is seen as the most im portant of foods . lt is rare to attend a dinner invitation and leave the table without having had any rice. Numerous ingredients may be added to the basic grain in order to make different dishes, suchas wheat pilaf, rice with barley, with broad beans, with red beans, with peas, rice with quail, with kidneys, tornatae rice, rice with anchovies, Haseki pilaf, Sultan's pilaf, rice with chestnuts, Marmaris pilaf, rice with eggpfuntand ground beef, rice with garlic sausage, Sultan Reshat pilaf, rice with chicken, and rice with currants, pine nuts, liver and spices, to name just a few. Below is the recipe for classical rice pilaf. Other variations are prepared in a similar way; however, when making tomatoe rice the amount of water used for cooking will be lessened by the amoun t of water Jet out by the tomatoes. The opposite applies when ingre-

l

. 56

PİRİNÇ PİLA VI Malzeme: 2 bardak pilavlık pirinç, 3 bardak etsuyu(veya tavuk suyu da olabilir), 3/ 4 bardak te re yağı Yapılışı:

Pirinç ayıklandıktan sonra üzerine kaynar olmayan su dökülür (Pirincin üstünü kapatacak kadar). Su iyice soğuyuncaya kadar pirinç bir kenarda bekletiler. Su sağuyunca pirinç avuçla birkaç kere kanştınl­ malı, sonra su dökülmelidir. Bundan sonra pirinç duru bir su çıkana kadar birkaç defa soğuk suda yıkan malıdır.

Beri yanda tencereye yağ konur ve tencere ateşe oturtulur. Yağ hafif kızarınca buna sıcak et suyu katı­ lır. Yeteri kadar tuz serptikten sonra ten c ere kaynamaya bırakılır. Su kaynayınca içine iyice yıkanmış pirinç atılır. Pirinçler bir-iki defa k aşı kla karıştınldık­ tan sonra tencerenin kapağı örtülür ve pilav ortadan az ısıdaki ateşte pişmeye bırakıhr. Pirinç suyunu çekince (pirinçler pişmişse) tencerenin ağzına bir peçetekonur ve kapağı kapatılarak yanın saat kadar çok kısık ateşte demlenmeye bırakılır. Demlendikten sonra kevgirle bir-iki defa karıştırılır ve servis tabağına konur.

dients such as peas and grains such as barley are added- the amount of water use d for the rice is increased in ratio to the added ingredients. CLASSICAL RICE PILAF lngredients: 2 glasses rice, 3 glasses mcat (or chicken) stock , 314 glasses butter. Prepara tion: After cleaning rice of foreign debris, pour warm water over it - to just cover - and leave aside until water completely cools. Once water is cold, wet rice is mixed by mixed hand and the water is poured out. Rinse rice with water a few times until water runs clear. Melt butter in pot. Add stock when butter just reddens. Add salt to taste and leave to boil. Add thoroughly clean rice to boiling water. Mix a few times with spoon. Cover. Cook over medium to low heat. When water is absorbed and rice is soft, lift cover and place pa per to w el over mo u th of pot. Co ver again. K eep over very low heat. After 30 minutes of steeping mix 2-3 times with perforated ladle. Serve on wide dish .



BÜYÜK YAPI USTASININ BiR HÜNERi DAHA KEŞFEDiLDi

akustik sihirbaz1 • •

1

1

ÜRK ve dünya mitarihinin zirve isimlerinden Mi-

T

marlık

mar Sinan, ça~ından dört yüzyıl sonra, ilgi çekici araşbrmalara konu oldu. 25 yıl önce, Alman mimar Hermholtz, duvarlar içine yerleştirdi~i küp biçimi boşluklarla "akustik deurimcisi" unvanını

a lmıştı.

"Boş­

luklu rezenatör" adı verilen bu sistemle, binalardaki ses ya nkıl anmasın ­ da daha iyi sonuçlar elde edilebiliyord u. Ama, Hermholtz'a verilen şe­ refin h a ksı z oldu~u, bilimsel bir araştırınayla ortaya çıkanlıv erdi. Çünkü, Sinan'ın eseri Süleymaniye Camii'nin kubbesinde 64, Şehzade Camii'nin kubbesinde ise 35 küp bulundu~u tespit edi lmişti. Üstelik, büyük mimanmız, küp a~ızlarına, sayısı ve şekilleri de~işen delikler de açarak, seslerin frekans karakteristi~iyle oynamıştı. Ayrıca, boyutlarını farklı kullanmış, böylece mükemmel bir akusti~e

küplerin

ulaşmışb. İşte, camileriınizde

net sesler duyulabilmesinin, ruh okşayıcı yankılar meydana gelmesinin sebeplerinden biri buydu. Akustik araşbrmasını gerçekleştiren Gazi Üniversitesi Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi ö~retim üyesi Doç. Dr. Mutbul Kayılı şöyle diyor: "Biz, boşluklu rezenatör tek niğinin , ilk defa 16. ~ 58

yüzyılda

AlmanMimar Hermholtz' un 25

yıl

devrimeisi zanmasına

önce akustik unvanını

sebep olan

duvar içindeki yüzyıllarca

Sinan

ka-

boşlukları

önce Mimar

gerçekleştirmiş.

Sinan tarafın­ dan veya daha önceleri Selçuklular'da kullanıldı­ ğını iddia etmek istiyoruz. Bunun için, araştır­ malarımızı aralıksız sürdürmemiz gerekir. Ancak, Sinan 'ın eserlerinin taranabilmesi için 'yapı ak us· tiği analizörü 'ne ihtiyacımız uar. Bu konuda da finansman sağlanması şart."

Doç. Dr. Kayılı'nın bilgiye göre, Sinan, akustik sorun larını çeşitli teknikler le çözmüş. Büyük camiierin duvar veya kubbelerinde küp şeklinde boşluklar bırakırken , bazı eserlerinde, sıva arasına "kıtık ' denilen kumaş kırpıntıla ­ n kanştırmış; bazılann­ da is e, bugün nasıl verdi~i

yapıldı~ını

miz

bilemedi~i­ harcı"

" Horasan

kullanmış . Sinan'ın bir di~er tekniği, günümüzde "perfore

plak" veya "delikli dura· lit'' olarak adlandırılan ses emici sistemi uygulaması. .. Oyma mermer ve tahtalardan oluşturulan bu sistem, zemine döşe­ nen halılar ve tahta oyma minderlerle güçlendiriliyor.

GER/YE DDNlJŞ

Akusti~in iyi hesaplanmadı~ı bir büyük mekanda, konuşmalar veya müzik sesi kula~a u~ultulu gelir ve insanı rahatsız eder. Bu mah-

zuru önlemek için de, "çınlama süresi"ni ideal ölçülerde tutabilmeR gerekir. Doç. Kayılı , yeni mimaride "çınlama süresi" hesabına rtıaalesef


SiNAN'IN ESERLERi T

dikkat edilmedi~ni belirtiyor ve Ankara'daki büyük Kocatepe Camii'ni örnek göstererek şunları söylüyor: "Süleymaniye'nin kopyası olarak yapılmaya çalıf$ılan Kocatepe Camii 'nin akustiği korkunç kötü. Bu kadar büyük hacimler için, normal çın­ lama süresi 7 saniyeye kadar çıkabilir. Ama Kocatepe'de, bu süre 14 saniye gibi akıl almaz bir uzunluğa çıkıyor. Dolayı­ sıyla heceler arasındaki

uyumlu bağlantı kaybol-

duğu gibi, konuşmalar da anlaşılamayacak . 16. yüzyılda, bugünkünden

daha az teknik imkan vardı ama, akustikte mükemmelliğe ulaşılmış­ tı." "Koca " lakabıyla ta-

;

rihlere geçen Mimar Sinan, benzeri yapılama­ yan şaheserler bırakmış bir yapı ustası olarak anı­ lır . Şimdi, onun aynı zamanda bir "akustik sihirbazı" olduğu da resmen tescil edildi. Kim bilir, zamanımı­ zın ötesinde yaşayan bu dev sanatçıdan, günün mimarları daha neler ölP"enecekler? .. Tabii onun dehasını kavramaya, çözmeye çalışırlarsa ...

ÜRK ve dünya tari· hinin en büyük yapı ustası, hiç şüphesiz Mimar Sinan' dır. 98 yıl­ lık ömrü boyunca lstanbul'u cami, mescit, saray, medrese, türbe, imaret, hastane, kervansaray, han, hamam, köprü gibi büyük eserlerle donatan Sinan, Imparatorluk sı­ nırları içinde de pek çok yapı kurmuştur. Sinan, ı490 yılında,

Kayseri'nin Kesi bucağına bağlı Ağımas köyünde doğdu. Yavuz

Sultan

Selim zamaistihkam subayı olarak ordu hizmetine girdi. Yavuz'un lran ve Mısır, Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad, Rodos, Mohaç, Viyana, Almanya, Irak, ltalya, Karabağdan seferlerine katıldı. Bu seferlerde, bir nında,

-yandan askeri binalal', köprüler kuruyor, bir yandan da eski medeniyetlerin eserlerini inceleyerek bilgi ve görgüsünü artırıyordu . Böylece geniş bir mimarlık kültürü edindi. Anadolu Selçuklu tekniğini

geliştirerek ,

ona kendi dehasının ürünlerini kattı. Her eserinde değişik planlar uygulama başansını göstererek, Türk mimarlık sanatını zirve noktasına ulaştırdı.

ı540 yılından

itibaren, ölümüne kadar geçen 48 yıl boyunca, "Hassa Mimarbaşısı" olarak hizmet etti. Sinan, "çıraklık eserım

dediği Şekzade ı548 yılında tamamladı. Bunu, "kalfa/ık devri eseri" olarak nitelendirdiği ve ı550ı557 yılları arasında

Camii'ni

yaptığı

Süleymaniye Camii takip etti. Nihayet, II. Selim adına 1574 yılında bitirdiği ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii ile, sanat hayatının

şaheserini

verdi. Bunlarla birlikte ve sonraki yıllarda daha birçok yapı inşa etti. Büyük mimarımız, Sai Mustafa Çelebi'ye yazdırdığı "Tezkiretü 'l Bünyan" adlı eserde, yaptığı binaların isimle- . rini sa'ymıştır. Buna göre, lstaiıhul, Anadolu ve Trakya ile şimdi sınır­ larımız dışında kalan Bulgaristan, Yunanis tan, Macaristan, Yugoslavya, 'Kırım, Suriye ve Suudi Arabistan'daki eserlerinin miktarı şöy­ ledir: 8ı cami, 50 mescit, 55 medrese, 33 saray, 26 türbe ve darü'l-kurra (Kuran okunan yer), ı 7 imaret ve darüşşifa (hastane), 37 hamam, ı 7 kervansaray, 6 mahzen (büyük depo), 6 suyolu, bent ve kemer, 9 köprü (toplam 337). Ancak, bu listede eksiklikler vardır. Mesela Konya'daki Selimiye Camii unutulmuştur. Ayasofya'nın çökmekten kurtaniışı ve iki minare yapılışı

kaydedilmemiş­

Sebiller, çeşmeler, vakıf hanlan ve diğer küçük binalar sayılma­ mıştır. Nihayet, Sinan'ın son yıllannda verdi~ eserler de Sai Çelebi'nin kitabında yer almamış­ tır. Prof. Aptullah Kuran'ın tespitlerine göre, büyük mimanmızın eserlerinin sayısı 411'dir. tir.

"Koca"lakabıyla anı­

Selimiye Camii, Mimar Sinan 'ın ustalık dönemi eseri. Edirne'ye gelen insan· lar bu caminin güzelliği ve gösterişi karşısında hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Gerçekten de Selimiye dört minaresi ile hem zarif hem de güçlü bir eser...

lan Mimar Sinan, yetiş­ tirdiği ustalarla, ölümünden sonra da etkisini devam ettirmiş­ tir. istanbul'un Sultanahmet Camii ile Hindistan'ın Agra şehrinde­ ki ünlü Tae Mahat, onun öğrencilerinin eserleridir.


O

NE of the most renown names of Turkish and world history, Sinan the Architect is, 4 centuries after his time, the topic of some very interesting research. 25 years ago the German architect Hermholtz, upon positioning cu be-sh ap ed pockets into walls, was hailed as an "acoustic revolutionary". The system by which bui! din gs achieve greater echoes was known as the "pocket resonator" . However, the honor given the Hermholtz was proven to be unjust. As a result of research, it was shown that the Mosque of Süleymaniye and Şehzade, products of Sinan's work, had in their domes, respectively, 64 and 35 of these pockets. Morover, this great Turkish architect opened nurnero us holes of different sizes at the mouths of the pockets, thereby playing w ith the freq u e ney characteristic of sound. In addition, he achieved superb acoustics by using pockets of various sizes. This is one reason accounting for the fact that we can hear such clear sounds and achieve such soulcarressing echoes in our mosque. Leader of the research, Dr. Mutbul Kayılı, associate professor at the Architecture and Engineering Department of Gazi University explains: "We want to be able to claim that the pocket resonatar technique was first used in the 16th century by Sinan, or that it was used even earlier by the Selchuk Turks. For this to be realized we must continue our work unendingly. However, in order to comb through all of Sinan's work, we need to acquire a 'building acoustic analyzer'. We must fınd a financier." According to the information given by Prof. Kayılı, Sinan solved acoustic problems through various techniques. While ineorporating the "pocket resonator" technique in the domes or walls of large mosques, in other works he mixed into the material used for making walls a substance known as "kıtık", smail pieces of fabric. In yet others, he made use of a mortar known as "Horasan". How this was prepared is stili unknown? One other techniQue, 60

ARCHITECT SINAN MAGICIAN OF ACOUSTICS that of " perforated duralite", allowed for the absorption of sound ... This system, composed of carved marble and , wood, was camuuflaged by rugs and carved wooden se ats. Going Back In a building with bad acoustic, sounds ring in a disturbing manner. To prevent this, it is necessary to keep the "length of ringing" at an ideal rate. Prof. Kayılı feels that it is unfortunate that this is not done in modern constructions. Showing the Kocatepe Mosque in Ankara as an example, he continues: "A copy of the Süleymaniye Mosque, Kocatepe has horrible acoustics. The ringing Jength in such a large area may comfortab Iy go up as high as 7 seconds; however, here it is an unbelievable 14 seconds. Thus, words blend into one another and become lost, making understanding quite difficult. Despite the master's lack oftoday's technology in the l6th century, perfect acoustics w ere achieved." Mimar Sinan is remembered as the great architect of masterpieces of unrival-

!ed beauty and quality. And now it has been officially documented that he is the "magician of acoustics" . Who knows what more present-day engineers will learn from this master who lived so long ago ... if they try to understand and unravel his genious, that is. The Works of Mimar Sinan Mimar Sinan is undoubtedly the greatest master of architecture in Turkish and world history. During his 98 year life, he dressed İstanbul in mosques, sınalle mesjids, palaces madrasas, memorials, soup kitchens, hospitals, caravansarays, inns, bath and bridges, along with his many other projets throughout the Empire. Sinan was born in Kayseri' s Ajı;ırnas viiiage in 1490. During the reign of Yavuz Sultan Selim, heentered the army as an engineering officer. He took part in the campaigns of Yavuz in Iran and Egypt, and those of Sultan Süleyman the Magnificient in Yugoslavia, Rhodes, Vienna, Germany, Irak and Italy, building barracks on one hand and adding to · his knowledge by exami-

ning the structures of older civilizations on the other. He thus acquired substantial architectural know-how and culture. By incorporating his own genious, Sinan further developed the technique of the Selchuk Turks. In successfully applying a different plan in each of his projects, h e conveyed Turkish architecture to i ts pea k. From 1540 to the time of his death, 48 years, he gave his services to the Empire as Chief Architect. The Şehzade Mosque, what Sinan called his "apprenticeship work", was completed in 1548. Following this, he built the Süleymaniye Mosque between the years 1550-1557. This he characterized as "a project of more experience". Upon completion of the Selimiye Mosquein 1574, "theworkof a master", bui lt on behalf of Selim II, he had created the masterpiece of this lifetime. To these three projects, many more were added in his Jater years. Sa i Mustafa Çelebi, listed the names of Sinan's constructions as accounted by him in the "Tezkiretü'l Bünyan". The following isa list from this document of those structures found within and out of modern-day Turkey: 81 mosques, 51 sınaller mesjids, 55 madrasa, 33 palaces 26 memorials and "darii'lkurra" (a place where the Koran is read), 17 soup kitchens and "darüşşifa" (hospitals), 37 baths, 17 caravansarays, 6 large cellars, 6 waterlines, dikes and aquaducts and 9 bridges, for a total of 337 pieces of work. However, th is list is incomplete. For example, the Selimiye Mosque in Konya has been forgotten. The saving of Ayasofya from collapsing along with the construction of 2 addition al minarets have been left out, as have been his sınaller projects. The work of his last years have not been documented. According to the figures of Prof. Aptullah Kuran, Sinan's projects number in the 400's. Even after his death we continue to see the impression he left on those he trained. The Sultanahmet Mosque in İstanbul and India's Taj Mahal are masterpieces created by his students.


FREQUENT FLYER.

FREQUENT FLYER.

FREQUENT FLYER.

FREQUENT FLYER.

FREQUENT FLYER.

WHAT'S SPECIAL ABOUT DICK BROWN? THAT HE'S WORN A RADO FOR

Take the RADO DIASTAR ANAT OM: only the perfect harmony of design and

YEARS? OR THAT HE SPENDS ALMOST AS MUCH TIME ON BUSINESS FLIGHTS

technology could achieve such a supple fusion of materials as hard as

AS IN THE OFFICE? OR THAT WHENEVER HE HAS A MINUTE TO SPARE

titanium carbide and sapphire crystal in a watersealed Swiss quartz watch

HE'S UP IN HIS OLD BIPLANE PRACTISING STUNTS?

with a scratchproof case top. With its llthe curves and slim form it moulds

PROBABLY NONE OF THESE. WHAT SETS DICK BROWN APART IS THAT HE

itself to your wrist.

IS SOMETHING QUITE SPECIAL : HIMSELF.

Rado Watch Co. Ltd .. CH-2543 Lengnau, Switzerland

WHAT BETTER CHANCE OF SUCCESS THAN TO STAND OUT FROM A CROWD? WE KNOW THIS FROM EXPERIENCE: RADO DEVELOPED SCRATCH-RESISTANT QUARTZ WATCHES USING INNOVATlYE MATERIALS AND FUTURISTIC

RADO Switzerland

AFTER ALL, YOU KNOW WHAT YOU WANT. DESIGN WHEN OTHERS STILL SWORE BY MECHANICAL GOLD WATCHES. VINDICAT ION CAME WITH SUCCESS: THE MODELS OF OUR ANATOM COLLECTION, FOR EXAMPLE. DICK BROWN BOUGHT ONE THE OTHER DAY (WHILE FLYING OFF SOMEWHERE) .

Mod. dep. Swiss Made


N

a>

@

l

sesi

Boru

Br nota

Nitelik

l

deve

Dişi

~

~

~

~

'

askısı

Ba ~ırsak

Ilgi

Matlup

h

\LJ

·.

içten.

içterıl ikli

il

içtenlik

Ornek

ll'

Koruma

gözetme

~

~

'

renkli

Kanşık

Da~ la lesi

'

Yüz. çehre

ibadet yeri

M üslümanların

te nt erıe

Dar

'

sakat

Has talıklı .

~

'

~

'

şeıbeti

Limon

~

elverişli

Verımeye

Zaba hükümdar

Mavera

CüretkAr

~

Fakat. lakin

merkez ilçesi

Sakarya 'nın

~

n

~

~

Asya'da bir ülke

T

SSCB'de akarsu

Belirtiler

T

Venne

Rütbesiz asker

-

~

~

'

~

~

'

simgesi

Titanı n

örtüsü

Çatı

'

'

'

ya~ ar

Kışın

Keçi yolu

Yabancı

----.

Karatede derece

Mecal

T

Paylama

Küçük maaara

~

inanmış

K anmış

'

Muharrir

Muta

karşılık

Orun.

'

pastası

Çay

Sodyumun simgesi

~

~

'

~

'

belirtir

ist~ i

Yard ım

Notada duraklama

'

Tavır

'Utanma . utanç duyma

~

(

'

sesi

Boru

'

Sahip , iye

1

""

ÇOZUMO 64. SAYFADA

'

Gözde bir tabaka

h

l]]l!JDma~a


Ihracat yolları Ram'la RAM,

"""ısa·-·r ft ~ ··~ -1

KOÇHOLDiNG'in dış ticaret şirketidir. .

Halen, 50'nin üzerinde ülkeyle iş ilişkisi içinde olan RAM, 200 seçkin Türk kuruluşuna ait çeşitli ürünlerin ihracatını yapmaktadır. RAM'ın sunduğu hizmetlerden yararlanarak yapacağınız ihracattan şimdi çok önemli avantajlar sağlayabilirsiniz. RAM, önemli avantajlar sağlar. Ihracatın

sadece satışla sınırlı olmadığını bilen RAM, teşvik Qaylaşma, finans, nak!lY.e ve sigorta konularındaki hizmetleriyle de Türk şirketlerinin dış pazarlara yönelik etkinliklerini büyük ölçüde artırmaktadır.

RAM'la

yeni pazarlara

açılın. RAM, Orta Doğu , Kuzey Afrika, Avrupa, Amerika ve Comecon ülkeleriyle olan bağlantıları yoluyla, değişen pazar eğilimlerini sürekli değerlendirmekte ve yeni pazar imkanlarını düzenli olarak araştırmaktadır. RAM, 50'nin üzerinde ülkeye yayılan uzman kadrosu ve büroları aracılığıyla, ürettiğiniz bütün malları bu pazarlara sunmaya hazırdır.

RAM'la çalışarak ihracat yollannı siz de kısaltın. Ayrıntılı bilgi için lütfen 166 52 03, 172 4511 (4 hat) ve 173 11 22 (2 hat) rıo'lu telefonlardan Süha AKTAŞ' ı arayınız.

Ram


Bens:ın

and Hedges ........... :..................... K.S: 1.5.-DM Rothmans ........................ .......................... K.S: 1.5.-DM Dunhill ... .. ...................... ........................... K.S: 1.5.-DM Camel .................. ....................... ............... K.S: Ili.·DM Lord ......... ....... ................. ... ........... Ext. Filter: 1.5.-DM H.B. ............. ........................ ........ ............... K.S: 1.5.-DM Lux .... ................................. ........ ... ..... .... Filter: 16.-DM Topkapı ...................... .. .......................... 100 's: 1.3.-DM ı'.'»:ııo_...., W:..,.., in~Jp n ................•........... ...•.•.......• K. S: 15.· DM

BULMACANIN ÇÖZÜMÜ:

....,.

......

'·

"-·

ı

4if.. -,~-,

'ı

T E L A K A ~ 64

R ......

""""'

N


,.

• 2,5-3-4 ton kapasiteli 3 değişik model (Yakında 6 tonluk model) • Orijinal KOMATSU su soğutmalı dizel motor • Tork-konverter sistem • Sessiz, titreşimsiz üstün yapı • 6 ay ve/veya 1000 saat garanti • Özel alaşımlı monoblok asansör profili • Dövme çelik çatal • Bol yedek parça • Tüm yurda yayılmış servis hizmeti • • güvencesi ADANA Genol MOdO~ Ok Ceyhan Yolu Uzerı 10 km Pk 40 01322 ADANA Tel (711 i 29205·29206 29207 Telex 62657

iMALAT

BÖLÜMÜ

Fax

lST ANBUL Bölge Büroou Kısıkh Cad No 90 Altunızade 81190 Usküdar-ISTANBUL Tel (1) 3345820 (10 Haıı Tele~t

29057·29427

Fax

3349798

ANKARA BCılge Bürosu Mustafa Kemal Bulva n No 9516 Mallepe-ANKARA Tel (4) 2303894 Telex 44442-46005 Fax 3463334

Gazı

IZMIR Bölgo BOroou Atatürk Cad. Ak Iş Ha rı ı No· 380/106 1 Kordon-lZMiR Tel {5) 224960 Teıex 1853050

ANTALYA irtlbat Bürosu SAPEKSA A $ Alı Çetınkaya Cad No. 106/A ANTALYA Tel (3 11} 16186

29201·29202

T•M®e bir Hac ı ömer ®SaANCI Holdıng kuruluşudur


TÜRK HAVA YOLLARI, MÜRACAAT VE REZERVASYON TURKISH AIRLINES, INFORMATION AND RESERVATIONS ABUDABI- ABU DHABI: GSA. Sultan Bin Yousuf and Sona Shtildı Handan St. Tel: (9712) 33 87 61 · 32 62. 60/ 49

ADANA: Sta<l;rum Cad No: 1 Tel: (711) 431 43· 372 47

AMMAN:

Tel: 326661 Telex: 31-4881

D/'iARBAKIR:

lzMpa.. Cad. Demir Oteli altı Tel: (831) 123 U· 116 74 · 101 Ol

DOHA ·(KATAR· QATARJ:

KARA ÇI - KARACHI:

MILANO · M/LAN:

Paktürk Travel Agenciea 12 Avenue Cantre Stracher Rd. Tel : (021) 52 74. 71172 · 52 32 49

Via P . da Cannobio. :1712 20120 Tel : !10.~62:t! - R053976

KAYSERI:

1166:~~0

Serçeönü Mah. Yıldınm Cad. 1 Tel:(351) 139 47 - llO Ol

KONYA:

Al · Ray an Travel Ageney GSA Teı: (974) 82•19 10 · 32 12 26 . 412909 .

Alaaddin Cd. No: 22 K-1 / 106 Tel : (331) 120 32 · 100 00

AMSTERDAM:

DUBAl:

Leidseatraat 61017 1 PA Tel: (O :.ll) 22 79 1 84 1 BS 1 86 1 87

Sweedan, Tradin g Company GSA. 63 b, Sh ei ldı Raahid Bldg. Almak· toom Street Tel : (971·4) 22 60 38

V ed V eo terport 6 1612 Tel : (01) 14 44 99 · 14 51 90

Jabal Am man Riyadh Center 8th F loor P .O. Box 39177 Tel : (06) 65 91 02 · 65 91 12

ANKARA:

.

Hipodrom Cad. Gar Yanı Tel : (41) 12 49 00 1 43 · 12 49 33 · 12 49 lO . 12 62 00108

ANKARA: Kavakhdere, Atatürk Bu lvan 167/ A. Tel (41): 125 52 58 . 133 76 27 · 312 44'90

DUBL/N: GSA. Aer Lingus · Upper O'Connel Str. 40 !Jublin Tel : (0 1) 37 77 33

DUSSELDORF:

ANTALYA:

Graf Adolf Str. 41 4000 Duaaeldorf 1 Tel : (021 ıı 37 .47 99. n 40 RO . 37 40 89

Hastane Cad. No: 66 Tel 13.11) 128 30 · 234 32

Rızaiye Mah. Şehit İlhanlar Cad.

ATINA · ATHENS:

No: 26 Tel : (811) 115 76· 12:100

Philelticin Str. 19, Athens 1111 Tel : (01) 322 10 35 • 322 2S 69 . 324 60 24 · 324 59 ?S

BAGDAT. BAGHDAD:

ELAZIG:

ERZURUM: Haatanel8' Cad. 38 Evler, No: 26/ B Tel : (011) 119 04 · 134 09 . 1115 30

FRANKFURT:

Hamed Hasan al · Obaidi Travel Office Saadoun Str. lskende< Stephan Building. Tel : (0.1) 888 13 83 · S!fl 21 611 · 887 50 92

Baael8' S tr. 35 · 37 6000 Frankfurt Main Tel : (069) 2.5 30 1 31 1 32 1 33

BAHREYN · BAHRAIN:

Atatürk Bulvan No: 311/ C Tel : (M51) 154 .:ı s . :.ll3 112

Car Park Building Center Main Government Road; Manama P .O . Box 2777 Tel : 27 77 47

BELGRAD: TRG Markaa 1 Engelsall 1 IV. 11000 Tel : (011) 33 25 61 · 33 32 67

BERLIN: Budapeater S tr 18 B 1000 Beri in 30 Tel : (030) 262 40 33 · 262 40 34

BOMBAY 305, Maker Chambers No. V Nariman Point BOMBAY · 400 021 Tel: 2046491

BR.VKSEL · BRUEXELLES:

GAZIANTEP: HAMBURG: Adenauer Allee 10 2000, Hamburg 1 Tel : (0401 24 14 72 · 24 14 7:1

HAN NO VER: 3000 Hannover Lange Laube Str. 19 Tel : (0511) 32 60 117 1 !IR

ISTANBUL:

Abidei HürriYet Cad . Vakıf Iş Hanı Kat: 2, Ş~li Tel: (01) 146 40 17 · 146 311 4H

/ZMIR: Büyük Efes Oteli altı Tel: (5 1) 14 12 20 · 25 112 RO (5 hatl

KOPENHAG-COPENHAGEN: KOLN: Trankgııaae 7-9 5000 Köln · 1 Tel :(0221) 13 40 71173- 13 44 43

KUALA LUMPUR Şehir Ofisi: .' Turkish Airlines Hotel Equatorial Lot 6, Lobby Floor Jalan Sultan larnail 50250 Kuala Lumpur 1 Malezya Tel: 2614055-2614058 Telex: KULTHY MA 21293 Meydan Ofisi: Tel: 746 27 97 . 746 45 55 1 2770 Telex: KULTK MA 37935

KUVEYT ~ KUWAIT: Faha'd Al Salem S tr. Al Abrar Bldg. P .O. Box 2:ll59 Saf at, 13 100 Safat, Kuwait

Tel: 245 06 55 . 242 07 77 . $!42 46 39 (ll hat) LEFKOŞE · Osmanpaşa

NICOSIA:

Cacl .

Lefkuş o- Kıbrı•

Tel : (5:.ll) 710 61 . 71:! H2

LONDRA · LONDON: Hanaver Str. 11·12 W. 1 Tel : (01) 499 92 47/ 48 . 499 92 40

LYON: Tel : 78659137 RPT

MADRID: Plaza de Espana Torre de Madrid Plan ta 4 Officina No: 20 Tel: (01) 463 23 12 · 263 23 51

MVNIH · MUNICH: Sır. 43 · 45/ 1 fl, MUnchen Tel: (Oifll 53 94 15 · 53 94 17 1 IR 19

2 Bayern

NVRNBERG: 11500 NUrnb8'g Am. Pherrer RO Tel: (091 ll 26 53 Ol · 26 53 02

OSLO: Dronııinges Gate 34. 3 Etasje 0154 Oslo ı Tel: (47-2)41 28 41

PARIS: L' Op~ra 75002 et ll Tel: (Ol) 47 42 60 65. 42 65 17 10

34 Avenue de

RIYAD -RIYADH: GSA ABC Travel Ageney Al Arba-• een Str. Tel: (Ol) 477 90 03 · 477 90 55

RIZE: Belediye karşısı. Tel: (054) llO 07

ROMA-.ROME: . Piazza del la, Republi'ca 55 · 00185 Tel: (06) 475 ll 49 · 475 95 35

ROTTERDAM: Weena 140 3012 Cr. Tel: (10) 33 21 77 • 33 24 65

SAMSUN

K4zımpaJia

Cad. No: l ll A

Tel: (361) 134 55 · 182-60

SINGAPUR · SINGAPORE· 545 Orchard Rd 02-21 Far East Shopping Centre Singapur 0923 Tel: 7324556 Telex: 34797 THYSIN Fax no: 7338845

SIVAS: Belediye Sitesi ll. Blok, No: 7 Tel: (4 77) lll 4 7 · 13 6 117

SOFY A · SOFIA :

MALATYA :

Bul. AL. Stambolüaki N oll-a Tel: (02) 87 42 40. 88 35 96

Dörtyol Halep Cad. No:'l Tel : (821) ll9 22 · 14 O 5.1

STOKHOLM · STOCKHOLM:

MARMARIS:

KAH/RE · CA/RO:

Atatürk Bulvan 30/ B Tel : (612J) 3751 · 3752

GSA. lmperial Travel Cen ter, M ah· moud Baaaiouny Str. No: 26 Tel: (02) 76 17 69 · 76 00 71 · 75 89 39 . 73 34 00

latiklal Cad 27. Sokak Çeleli t,hanı No: 2 Tel: (741) 212 78 · 152 32

MERSIN:

Vaaagatan 7; ıoıaı Stockholm Tel : (08) 21 85 34 1 35

STUTTGART: Lauten achlag... Str. 20 7000 Stutt· gart ı Tel : (0711)22 14 44 - 22 14 45 ŞAM

· DAMASCUS:

Cemal N adir Cad. Kocagit Apt. Tel : (241) 218 66 · lll 67 · 128 38

GSA. AL · Farad..., Travel and Touriam Ageney P.O. Box 6132 Mayoaloun St. Dar el Mau hande· see n, Damaecu s · Syrial Tel : (O ll) 22 72 66 · 23 21 90 (10 h atı

Rue Chantepoulet No: 1·3 ıaıı , Geneva Tel: (022) 31 61 20 · 31 61 29

4000 Avenue Hata: 3 rd. floor No: 7 College· Craıaing Tehran Tel: (021) 66 90 26 · 66 46 09

City Center Annex 12 · 13 Medina Road P.O. Box 18816 Tel: (02) 600 Ol 27 · 600 06 74 . 660 08 15 · 660 17 43; GSA ABC Travel Apncy Medina Road Falcoı Building P .O. Box 11679 Tel : (02) 653 27 84 · 653 13 76 · 651 79 00 . 651 83 00

Kem8'kaya M ah. Meydan

51 Cantersteen 1000 Bruxelleo Tel : (02) 512 67 81 /82 · 511 76 76

BURSA: CENEVRE. GENEVA: C ID DE. JEDDAH:

DAHRAN · DHAHRAN: GSA ABC Travel Ageney King Abdulaziz St. Al Khodari Bldı. Al Khobar Drahran Tel : (03) 896 00 44 . 896 49 04 . 1!94 79 17

DALAMAN:

Dalaman Havaalanı, Muila Tol: <6119) 11!99

DEL HI 56 Jan path First Floor New Delhi 110001

TAHRAN · TEHRAN:

TRABZON: Parkı

lr.&f118ı

Tel :j· all) 116 80 · 134 46

TR POLI:

Muhammed Megarif Str. Cezayir

Sq .

Tel : 00 50 58 · 60 50 68 1 418

TOKYO:

GSA JAL. Daini Buiidi nı Merunouchi Tokyo Tol: (02) 74 35 51

VAN: Enver Perihanotlu lt Merkezi, Cumhuriyet Cad. 196 Tel: (0611) 1241 · 1768

VIYANA · VIENNA: Opem-e 3, 1010 Wi.., Tel; (~2) 56 37 96 · 56 37 68

ZURIH -ZURICH:

Tal Str, 58. 800 1 Zurich Tel : (Ol) 211 85 67 · 211 lO 70 1 11.


Treat yourself to a travel comfort and traditional Turkish hospitality on board.

Fly_ Turkish Airlines toEuro e,

Middle~

and Asla.

Famous Turkish hospitality enhanced by the comforts of the world's most advanced jetliners and the most convenient flight schedules. Our extra-roomy Airbus A31 O's offer faster service and the option of full First Class service that makes flying a real pl~asure. " . Call our nearest sales office or ask your travel ageney to be booked on Turkish Airlines.

~ TĂœRK HAVA YOLlAR .1 ~ TURKISH AIRLINES


ıç

ve

aış uçuş no.ıttaıarı haritası

v.-ıt

Kapaaltasi

(Fueı

C•pac:lly)

Aıaml Menıli

(Maximum Rangt

A.uml Uçu, T1w1 (Mnlmum Cellln

lakkodiven (H ı n . )

MAI.OiV ADI..

G

o o o

Nüfusu 1.000 OOO'dan fazla 500.000-1.000.000 100.000· 500.000 100.000'den az yerler Altı clzlll olanlar Baş şehirdir

Demiryolu Kanal __...,__

~

.

o

Simeu\

Ş -' 'ale

Yuksekl ik

Baraj Bataklık

ve Tuzla Devlet hududu

200


aomeatıc

ana ınternatıonaı networK system

V U(;;AK TiPLeRi \lE ÖZelliKLERi PE AND CONFIGURATION OF AIRCRAFT

••oo 1 Welght}

F·28 24.C83 Kg .

7.520 Kg.

ıı

'"

QHd)

DC-9

8 · 727 2F2

AlASUS

A-310

48.5169 Kg . 11.409 Kg . 142.000 Kg

DC·10/ 10

Boetng 707 K•rgo

95.048Kg

151 .000 Kg.

11.110 Kg. 24.181 Kg. 43.450 Kg . 68.138 Kg.

38.000 lb.

146.V00.115 1 2.208 17.500 Ibi

9.850 lb.

14.500 lb.

15.500 lb.

50.000 lb.

1887 km.

2405 km.

3518 km.

5560 km.

5550 km. 400 mil. x (1 .153)

n.

45.000 tt.

3S.OOO ft .

3S.OOO ft .

42.000

n.

42.000 tt.

825 km/h

870 km/h

tOOiımlh

929 km/h

980 km/ h

560. (1 .153}

Km 1 h

630 km/h

796 km/h

852 km/h

6152 km/h

875 km/h

470. (1 . 853)

Km 1 h

41 .000

uıt"l

40.000 kg.

245 m l 65

•• s) ın

\.

Km / h

111 /115

167

210

345

B-727-2F2

-

\

DC-9 o

DC-10/10

A-31 0

AIRBUS


I n Turkish "İş" means business ... your business. İş Bankers are experts on trade fınanc­ ing, foreign currency transfers and a who le range of international business transactions. Importers, exporters and investors can rely on o ur in-depth knowledge of the Turkish market. . After all, İş Bank has more domestic branches than any other private bank in Turkey. It also has the largest number of overseas branches and representative offıces, not to mention a network of Head Office:

Branches abroad:

Ankara, Turkey

London ücenced duıımit taker

Head Office2ı Aldemıan ury Ford gn Department: i.Dndon EC2V 7HA Abdi lpekçi Cad. No. 75 80412 Maçka, Istanbul Tel : (l)l330360 11x: 31000 ısex ır

Tel : (Ol) 606 7151 11ı<" 8951543 ubank g ·

1000 correspondent banks araund the world. iş Bank is a partially employee-owned institution. So İş Bankers are nıore than employees; as owners they have a stake in the Bank' s progress. And no one in a conıpa~y works.harder than the owner.

iŞ BANK ll

' İş' , pronounced as in Turkish, means 'business'.

Branches in the Turkish Frankfurt/Main W. Berlin Republic of Nonhem Kaisersır.ıs6e 3 Admiralsırasse 37 0 -6000 Frankfun/Main ı 0 · 1000 W. Berlin 36 Tel : (069) 29 90 10 Tel: (030) 614 3034 The 418931!5 ısch d The 181481 ı schh d 11x: 57123 tısb tk

f1K~

Magosa 11x: 57179

ısbm

Gime

11x: 57233

ısh

tk

tk

Representative Offices: w . Gennany

Munich

Tix: 528347

ısmue

d

Sluttgan

nx: 722746 ısch d

Frankfun/Main Gelsenkirı:hen ısc:h d 11x: 824578 ısch d Cologne nx: 8886609 ısch d Holland Hamburg Tiıe Hague 11x: 2173975 ıshh d 11x: 34259 ıshan ni

11x: 414143


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.