1988 01

Page 1


i

•t

,.

r ,


• TÜRK HAVA YOLLARI A.O. adına sahibi (Publisher) Yılmaz ORAL Yayın Kurulu Başkanı (Publishing Director) Mehmet KUTLU Yazı İşleri Müdürü (Managing Editor) Erkan ÖNEN Yayın Kurulu (Pu'blishing Board) Emre BETİN Günvar OTMANBÖLÜK Demiray ALBA Y Bülent DEMİRCİ Teknik Sekreter (Technical Secretary) Yaprak SANCAKTAROGLU Grafik (Layout) Duygu TAMER Reklam Müdürü (Advertising Director) Emre BETİN (Photographs) Nihat GÖMLEKSiZ Erdal ALOK Promosyon (Promotion) Ünal KÖKSAL Dizgi, R enk Aynmı ve Baskı (Type Setting, Colour Separation and Printing by)

~ APA OFSET BASii\\EVI

İÇİNDEKİLER

CONTENTS Geçmişten Başlarken

Bugüne Kapak.lanmız .

2 3 4

Yeni Ulaştırma Bakanımız . Genel Müdürümüz Yılmaz Oral 5 "İstikba.l Göklerdedir" 6-7-8 Uçağımıza Hoşgeldiniz . 9 Welcome On Board 9 THY' den Haberler 10-11-12-13 Fotoğraflarla Türkiye 14-15 Turkey in Photographs 16-17 Büyük Müze: Türkiye . 18-19 Turkey: "A Giant Museum" 20-21 Sümela t.fanastın 22 Sumela Monastery . 23 24-25-26 Kalernldl.r Semih İrteş Uzaklıklar (Distances) 28 Amatör Fotoğrafçılar 29-30 How Do You Say lt in Turkish . 31 Kelaynaklar 38-39-40 Bald Ibises . 41-42-43 KONAK'ta Geçmişe Yolculuk 44-45 46-47-48 Minyatür 49-50-5 ı Miniature 56-57 Denizlerimiz 58-59 Turkey's Seas 60-61 Meryem Ana 62-63 The Virgin Mary


• Y1l 1973 Y1l 1987

• Ve Y1l 1988 . . .

ENERJI TASARRUFU, YAŞANTIMiliN BIR ALISKANLIOI OLMALIDIR


Değerli Yolcularımız, Bu sayımızla birlikte sizlerin karşısına her şe ­ yiyle kendini yenilemiş geniş kapsamlı bir THY

MAGAZiN'iyle çıkıyoruz. Yüzbinlerce kişinin elinde dolaşan, Dünyanın 5 kıtasına dağılan, her ay 65.000 adet basılan MAGAZiN'imizi her sayısında daha iyi, daha güzel, etkili bir mecmua haline getireceğiz. Gayemiz gelişen ve kalkınan ülkemizi tüm· zenginlik ve güzelliğiyle Dünyaya tanıtmak, Milli Hava Yolumuz THY'nın hangi düzeyde olduğunu, özlenen düzeye ulaşması için ne tür çalışmalar içinde olduğumuzu ve bu çalışmalardan alınan neticeleri sizlere ve herkese açıklamaktır. Ortaklığımı­ zın sadece yolcularımız arasında değil, her kesimde tanınmasını istiyoruz. Gerek değerli basın organları, gerekse diğer çevrelerden uğradığı­ mız bir kısım eleştiriterin kökeninde Milli Hava Yolumuz THY ' nı değerlendirmede kullanılan faktörler hakkındaki bilgi noksanlığı ile bizlerin bu konulardaki haberleşme kopukluklarımız bulunmaktadır. Yeni çalışma anlayışımızia THY Magazin 'i bu sorunları da çözecektir. Bu çalışmaları yaparken elbetteki hatalarınıız olacaktır. Şimdiden bu hatalarımız için biraz hoş­ görü ve zaman istiyoruz. Çünkü bizler tamamen amatör ve büyük bir özveri ile çalışarak karşınıza çıkıyoruz. Başarımıza şüphesiz

büyük katkısı olacak değerli eleştiriterinize de daima açık olacak ve bunları başarılarımııda bizlere verilen armağanlar olarak kabul edeceğiz. Yeni yayın dönemimizde hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

Erkan ÖNEN 3


YENİ

ULAŞTIRl\'lA BAKANI PROF. E K R E l\1 PA I{ D E l\1 İ R L İ

Başbakan

ve Anavatan Partisi Genel

Başkaıu Turgut Özal'ın başkanlığında ku nı­

lan Türkiye Cumhuriyeti'nin 46. kabincsindc, Flaşlımıa Balmıu olarak Prof. Ekrem Pakdemirli göre\' aldı. 1939 yılında İzmiı·'dc doğan Ekrem ~~akdcmirli, 1963 yılında Ortadoğu Teknik Universilesi Makine i\lühcndisliği böliinıünden mezun oldu. Daha somu Londnı'­ dalti lmperial College'de öğrettim gördii. 1973 yılında doçenlliğc, 1975 yılında da profcsürlüğc yükseldi. 1980'de Devlet Planlama Tcşltilatı'nda Grup Uaşkanlığı yaptı, 1984 yılında da llaziııc ve Dış Ticaret i\lüstcşarlığı'na gctiıildi.

1986 yılındald millclvcldli ara seçimlekaybccUncc Başbalmnlık Danışmanı olarak "Büyiikclçi" sıfatını alan Ekrem Pakdcınirli, 29Kasım 1987 milletvekili genel seçimlerinde Manisa'dan millctvcltili seçildi \'C 21 Anılık 1987 günü düzenlenen törenle, l1aşlırma Bakanlığı görevini İhsan Pckcl'den dcvraldı. riıli

4

-


,J ı

J

Bizleri tüm çalışmalarımızda, daima destekleyen ve sağladıkları imkanlada bugün ulaş­ tığımız noktaya gelmemize yardımcı olan Devlet büyüklerimizin bundan sonra da direktif ve destekleri ile daha büyük başanlara ulaşacağı­ mızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türk Hava Yollarımız, süratli bir istikrar içinde büyümesini bu yıl da sürdürerek ve de trafik artışını % 29 oranında geliştirerek Avrupa'daki en hızlı gelişen havayolu ünvanını kazandı. 1986 yılında THY ile seyahat eden yolcu sa2.905.000 kişi iken, 87'deki yolcu sayı­ mız 695.000 kişi fazlalaşarak 3.600.000 kişiye ulaştı. Bunun yanısıra kargo taşımacılığında da en yüksek düzeye 1987'de 36 'bin ton ile ulaştık. yımız

Bir önceki yıla göre % 38,9 artış ifade eden toplam gelirimiz 333 milyar T.L. olarak hesaplandı. Bu gelir içindeki döviz girdileri 300 milyon doların üzerinde olmuştur.

J

Şimdi geniş

şündüğümüz

ufuklara bakartken yapmayı düyeni hamlelerimizi de şöyle sıra­

layabiliriz. Uçak filomuzu takviye edip, dış uçuş noktalarını arttıracağız. Şu andaki filomuz, kısa menzilli 9 adet DC-9, orta menzilli 9 adet Boeing727, orta-uzun menzilli 7 adet Airbus-310 ol-

mak üzere toplam 25 uçaktan oluşuyor. 19·8 8 itibaren 3 adet, 1989'da da 2 adet uzun menzilli Airbus-3 10-300 uçağının filomuza ilavesi ile, koltuk kapasitemiz 5002'ye çıka­ cak 1987 yılında dış hatlara konan Yeni Delhi ve Kuala Lumpur, Lyon ve iç hadara konan Konya ilaveleri ile yurt içinde 16, Avrupa'da 25, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da 15 ve Kuzey Afrika'da 2 olmak üzere toplam 58 sefer noktası­ na sahip olduk. Önümüzdeki günlerde 59. ve 60. noktalar Cezayir ve Tunus olarak saptandı. Yine bu yıl içinde 61. ve 62. noktalar Oslo ve New York olarak belirlendi. Bunlardan başka devletlerarası ikili anlaşmaların yapılmasma bağ­ lı olarak 63 ve 64 numaralada Tokyo ve Sydney seferlerinin de başlatılması düşünülü­ yor. Ayrıca. en kısa zamanda Moskova, Budapeşte, V arşova, Bangkok, Hong-Kong, Bingazi ve Helsinki bürolannın kurulmasına ve bu noktalara da seferler düzenlenmesine çalışılacak.

baharından

Bütün

bunların yanısıra

masının yanında,

Pirst-Class uygulaBusiness-Class uygulaması da

başlatılacak.

Tüm

yolcularımıza

ve

okurlarımıza şükran

ve

saygılarımı sunarım.

Yılmaz

ORAL 5



"İSTİKBAL GÖKLERDEDiR" Dünya havacılık tarihinde, Türk milletinin müstesna bir yeri vardır. Ta 1002 yılında, Horasanlı İsmail Cevheri adlı Türk bilgini, insanların da kuşlar gibi havada uçaıbileceğini ispata çalışmış ve Nişabur Camii'nin minarelerinden kendisini aşağıya bırakmıştı. Ama, yaptığı kanatlar bir dengesizlik veya rüzgarın yetersizliği sebebiyle açılamadığı için, yere çakılıp hayatını kaybetmişti. IV. Mur·a d zamanında (1623-1640), Hezarfen Ahmet Çelebi, uzun denemelerden sonra, bir gün Galata Kulesi'nin üzerinden kendisini boşluğa bırakacak ve «karta! kanatlan»ru çırpa çırpa Boğaz'ı geçip Üsküdar'ın Doğancılar meydaruna inecekti. Yine ayru devirde yaşayan Lagari Hasan Çelebi de «yedi kollu fişeık» tabir edilen aracına binip gece yarısı gökyüzüne fırlayacak ve başarılı bir uçuşu gerçeıkleştirecekti. Onun ismi de, ilk füze yapımcısı olarak tarihlere geçecektir. Yüzyıllar sonra, havacılık alanında başlayan gelişmelere, Türkiye, en çabuk intibak edebilen devletlerden biri oldu. O derecede ki, ilk insanlı uçuşun gerçekleştirildiği 1903 yılının sonlarından sadece 7,5 yıl sonra, 1 Haziran 1911 tarihinde, « Kıtaat-ı Fenniye ve Mevki-i Müstahkeme Müfettiş-i Umumiyeliği » nin 2. Şubesi'ne bağlı bir hava komisyonu kurularak faaliyete geçti. Bu hamle ile, Hava Kuvvetlerimizin temeli atılmış oluyordu. Ulu önder Atatürk, Türk milletinin havacılık istidat ve kabiliyetini derhal teşhis etmiş ve bu konudaki hedeflerimizi çeşitli demeçlerinde belirtmiştir. 15 Mayıs 1925 'de Tayyare Cerniyeti'nin açılışında sarfettiği şu sözler ise, askeri ve sivil havacılığımızın parolası olmuştur: «İstikbal göklerdedir; çünkü göklerini koruyamayan milletler, yanolanndan asla emin olamazlar.» Şimdi, Atatürk'ün havacılıkla ilgili çeşitli konuşmalarını, bir demet halinde sunuyoruz: «Müdafaa-i memleketten bahsederken, alem-i askerlde mühim ve müessir bir amil hüviyetinde bulunan kuvve-i havaiyeye Meclis-i alinin bilhassa alakasını ve dikkatini isticlab ederim. » (1. ı ı. 1924) «Efendiler; milletimizin müdafaa-i memlekete gösterdiği alakay-ı mahsusa mucib-i şükrandır. Vatandaşların kendi teşebbüsleriyle vücuda getirdikleri Tayyare Cemiyeti, az zamanda verdiği semerelerle vasi bir keşayiş ümid ettirmektedir. » (1.1 1.1925) << Muhterem efendiler; berri, bahri ve havai ordumuzun tealisi için sarf ettiğiniz gayretierin feyizli semereler vermekte olduğundan emin olabilirsiniz. Efendiler; vatandaşiann kendi gayret ve harniyetlerinin mahsulü olan Tayyare Cemiyeti'nin bir senelik mesaisi ve muvaffakiyeti takdire şayandır. » ( 1.1 1.1926) «Kara, deniz ve hava ordulanmızı, bu memlekette sulhu ve emniyeti masun bulunduracak bir kuvvetle muhafazaya bunun için çok eıhemmiyet veriyoruz. » (1. 11. 1928) «Cumhuriyetin kara, deniz ve hava kuvvetleri, her hususta kıymetli takdirinize ve itimadınıza layıktır. Bunu tam ve kat' i kanaatle söyleyebilirim.» ( l. 1 1.1929) «Bizim dünyamız -bilirsiniz- topraktan, sudan ve havadan kurulmuştur. Hayatın da esas unsurları bunlar değil midir? Bu unsurlardan birinin eksikliği , yalnız eksikliği değil, sadece yokluğu hayatı imkansız kılar. Hayatı, hele milli hayatı seven, onu korumak isteyen, yurdunun topraklarına, denizlerine olduğu gibi, havasına da alakasını, her gün biraz daha çoğaltmalıdır. Bu alfı:ka , saydığım hayat unsurlarına hfıkimiyetle olur.

7


Tabiat insanlan türetti, onları kendisine taptırdı da ... Ancak, insanların dünyada yaşayabilmeleri için, onların tabiata hakimiyetini de şart kıldı. Tabiata hakim olmasını bilmeyen yaratıklar, varlıklarını korııyamamışlardır.

Tabiat, onları kendi ıınsurlan içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve eHirrnekten asla çekinmemiştir. Türk, bu büyük hakikati esasından tanımak kapasitesini göstererek, ihatalı bir gayretle, toprağı ve onun türlü mahsullerini insanlığa verimli kılmış, denizlerde göğüslemedik dalgalar bırakmayarak , insanlığ a genlik veren kültür yolları açmıştır. Lakin, yaşadığımız bu çağda, artık insanlar yalnız karada ve denizde kalmadılar, tabiatın hava varlığının da içine daldılar. Hayat için, havayı yalnız nefeslemenin yeter olmadığı anlaşıldı. Gerek ve gerçek olan hava hakiıniyeti olduğu, yalın olarak ortaya çıktı. Bütün milletierin büyük gayretle üzerinde çalıştıklan bu sahada, Türk milleti de şüphesiz yerini almalıydı. Türkiye Cumhuriyeti Hükômeti, kara ordumuzun yaıunda donanmamızı kurarken, hava filolaruruzı da, en son hava vasıtalanyla düzenlemekten geri kalmadı. Şahıslanyla şeref duyduğumuz hava suhaylarıııuz ve komutanlarmuz da yetişmiş bulunuyorlar. Pilotlanımz, her zaman ve her halde, milletin yüzünü ağartacak yüksek değerdedirler. Bunu göz önünde tutan Cumhuriyet Hükumeti, havacılığı bütün milletin işi yapmak kararındaydı.

Türk, yurdun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında bilgi ve kendine güven ile yürüyor, dolaşıyorsa, yurdun göklerinde de aynı suretle

nasıl

bir

dolaşabilmeliydi.

Bu ise, Türk'ü çocukluğundan vatan kuşlarıyla, vatan havası içinde yarışa alıştumakla başlar. İşte bugün, burada. bizi toplayan kutsal sebep, o kutsal işe başlama ayinidir. Havacılık sınavına ciddi sanlmalarından dolayı Hükümete, Genelkurmay Başkanı Sayın Mareşal'a ve Türkiye Hava Kurumu Başkanı değerli arkadaşım Fuad'a burada husus! minnetlerimi sunanm. Türk çocuğu! Her işte olduğu gibi, havacılıkta da en yüksek seviyede, gökte seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın. Bundan hakiki dostlarm sevinecek, Türk milleti mes'ud olacaktır.» (1935'de Türkkuşu'nun açılış töreninde) «Hava Ordusuna sarfettiğiniz himmeti arttırınanızı dilerim. Yeni bir programın tatbikat devresinde bulunduğumuz için, hava kuvvetlerimiz arzumuz derecesinden henüz uzaktır. Kuvvetli bir hava ordusu vücuda getirmek yolunda iyi neticelere doğru emniyetle yürümekte olduğumuzu ifade ederken, hava taarruzlarına karşı milletin hazırlanması için de ayrıca alakanızı uyandırmak isterim. » ( 1. ı 1. ı 93 6) «Hava Kuvvetlerimiz için yapılmış olan üç yıllık program, büyük milletimizin yakın ve şuurlu alakasıyla şimdiden başarılmış sayılabilir.

Bundan sonrası için, bütün tayyarelerimizin ve rootörlerinin memleketimizde yapılması ve hava harb sanayiimizin de bu esasa göre inkışaf ettirilmesi iktiza eder. Hava Kuvvetlerinin aldığı ehemmiyeti göz önünde tutarak bu mesaiyi planlamak ve bu mevzuu layık olduğu ehemmiyetle milletin nazannda canlı tutmak lazımdır. » (l.ıl.ı937)

ENERJiDE TASARRUF, GELECEKTE GÜVENCE

8


H

eyeca n l ı olduğunuz ihtimalini gözönüne alarak

uçak il e seyahat et meni n günümüzde en em niyetli yol old u ğunu hatırlatmaya gerek duyduk. Alışılmam ış bir ses sizi tedirgin edebilir. Kalkıştan hemen sonra duyulan gürültü , uçağın uçuş pozisyonuna geçerken iniş tak ı mlarını içeri çekmesinden gelmektedir. Uçak hava lanırke n normal seyrinden daha fazla kuvvete ihtiyaç v ardır . Aynı şekilde uçak inişe geçtiğinde hızındaki azal ma makina sesindeki değişim şeklinde duyulur. "Kemerlerinizi bağ layınız " ve "Sigara lçmeyiniz" işaretler i yandığı zaman zil çalar. Zil, yolculardan biri kabin mü rettebat ı nı çağırdığı zaman da çalar . Uçuş sırasında b irşey sormak, yemek , içmek veya okumak istediğiniz zaman uçak tipine göre başı ­ nızın üzerindeki veya kol tuğun koliuğu üzerindeki "çekiniz" yazan yahut hostes resmi bulunan düğmeye basarak hostesi çağıra bilirs i niz. Okumak için ış ı ğa ihtiyacınız olduğu zaman başını ­ zın üzerindeki veya koltuğun kolundaki düğmeye bası ­ nız. "Kemerlerinizi bağlayınız" iş.areti ya nm ad ı ğı zaman elinizi yıkayabilir ve tuvalete gidebilirsiniz. "Tuvalet doludur" işareti , tuvaletın meşgul olduğunu gösterir.

YiYECEK VE iÇECEK SERViSI Iç hatlarda çay ve meşru bat ücretsiz ve limitsizdir. Yeme k se rv isi d ış hatl arda enternasyonal yemek saatler in e göre yap ı lmaktadır. Ka hvalt ı serv isi sabah uçuşlarında , öğle yeme ği servisi gün ortası , akşam yemeği servisi a kşam uçuş­ l a rın da yapılmaktadır . Uzun parkurlu d ış hatlarda bu ye mek iere ek olarak snack servisi yapı lır . Ye mek se rvisi yapılan tarifeli ve charter uçuşların­ da, şeker hastaları n a ve vejetariyenlere, sağlık, felsefe ve di n nedeniyle normal menüyü kabu l etmeyenlere , özel yemekler temi n edilmektedir. Özel ıstekierin zam a nı n d a terciha n rezervasyon yapılırken belirtilmesi gerekmektedir. M eşrubat t üm hatlarda ücretsizqir. Uluslararası hava taşımacılığı ta l i m atla rı uyarınca uçağa yolcular taraf ı nda n getirilmiş alkollü içkilerin içilmesi yasaktır . UÇAKTA SiGARA IÇMEK Uçaklarda kabi nin sağ tarafı sigara içmeyeniere ayrılmışt ı r . Sol koltukla r sigara içenler içindir. Tuvalette, kalkışta , inişte ve "Sigara lçilmez" işareti yandığı zaman sigara içmek yasaktır. Puro ve pipo içenlerin yanlarındaki yolcuya kokusundan ra h atsız olup olmayacaklarını sormaları gerekir.

I

n view of t he possibi lity th at you are feeling nervous, we would i ike to remi nd you t hat today f lylng is the safest form of travel. You may be disturbed by an unusual sound. The noise you hear immediately after take-off its the sound of the landi ng gear being pulled up as the plane gets into fligh t position. Whil e the plane is taki ng off it requi res greater power than it does while cruising . In th e same w ay , as it prepares to iand , the reduced speed causes a change in the sound from the engine. When the "Fasten your seat belts " and "No smoking " si gns light up a beli rings. This beli is also heard whe n passenger rings for one of the cabin crew . During your flight , when you wish to ask a question. or request something to eat , drink or read, you may call the hostess by pressing the appropriate button. According to the type of plane you are f lying in, thi s button may be located above your seat or on the arm of your chair ; and may be marked by a picture of a hostess . W hen you wish for light by which to read , press the sw itch over your seat or on the arm of your chair. When the " Fasten your seat belts" sign is extinguished you m ay leave your seat to go to the to i iet. If the toilet is occupied the word "engaged" will be seen on the door.

CATERING SERVICE On morning f lights breakfast is served, on afternoon f lights lunch is served, and on evening flights dinner is served. On long-distance flights snacks are served in addition to these main meals. On scheduled and charter flights special food is available on request for diabetics. vegetarians, an d others who for reasons of health , religion or philosophy , are unable to eat the regular meals. However, it is essential to inform Turkish Airlines of this , we ll in advance , preferably when making your reservation. Charges are made for all alcoholic drinks . Soft drinks are free on all flights. According to international air transport regulations passengers are forbidden to consume their own alcoholic drinks . SMOKING One seetion of the cabin is rese rved for non-smokers. it is forbidden to smoke while in the toilet, during take-off and landing and while the "No smoking " sign is on. Those wish ing to smoke a pipe or cigar are reminded that they should first ask their neighbours whether they have any objection to the smoke .

ÇOCUK YOLCULAR Çocuklar ve onların rahatı bizim için çok önemlidir . CHILD PASSENGERS O n ların en özel ihtiyaçlarını dahi dikkatten kaçırma- . We are especially concerned with children and their mak için çaba harcanmaktadır . Bebekler için mama. comfort . We endeavour to anticipate and meet their süt vb. gibi şeyler gerektiğinde ısıtılmaktadır . every need . Milk and baby food is heated up for them when required . UÇAKTA SATIŞ

Alkollü içkiler ve tütünlü maddeler vergisiz satılmak­ tadır. Üzgünüz ki uçakların stokları mutfak kapasiteleri

ile limitli olduğundan aradığınızı her zaman bulamayabilirsiniz. Böyle bir durumda umarız ki , bir benzeri stokta vardı r . DiGER HUSUSLAR Uzun zamandır haberleşemediğiniz arkadaşınıza neden kart veya mektup yazmak fırsatınız olmasın? Biz size kağıt , zarf ve kartlar sağlayabiliriz . THY Magazi n'in bu sayıs ın da okuyacak pek çok şey bulabilirsiniz. istirahat etmek için kabin mürettebatından örtü. battaniye veya yastık isteyebilirsiniz. DiLEKLERiNiZi ALALlM Uçaklarımızın içinde yolcu dilek kutuları ile mektup kağ ı tları bulacaksınız . Yolcularımızın uçuşla ilgili şi ­ kayet ve temennilerini almak her zaman hoşumuza

gider. Türk Hava Yolları gösterdiğiniz güven için teşekkür eder, iyi uçuşlar diler ve sizi tekrar karşılamaktan mutluluk duyar.

IN-FLIGHT SALES The prices are all duty-free . We regret to say that because storage space on board is limited , we are unable to carry large stocks , and we may not always be able to supply what you want, in this event we hope you will be able to find an acceptable substitute. OTHER POINTS Why do you not take this opportunity to write a postcard . or a letter to a friend? We can provide you with writing paper, envelopes and postcards . You may find plenty to read in this issue of our magazine too . YOUR SUGGESTIONS inside the plane you will find suggestion boxes and writing paper. We are always pleased to receive the complaints and suggestions of our passengers. We thank you for your trust in Turkish Airlines. and wish you a pleasant flight. We look forward to seeing you again .

9


10


Türk Hava Yolları, hızlı ve istikrarlı büyümesini 1987 yılında da sürdürdü ve yüzde 29 oranında trafik artışım gerçekleştirerek, Avrupa'nın bir numaralı havayolu kuruluşu oldu. 1986 yılında THY uçaklarıyla seyahat eden yolcuların sayısı 2 milyon 905 bin idi. Bu rakkam 1987'de 3,6 milyona ulaştı ve artış yüzdesi 26,4 olarak belirlendi. Ve ilk defa olarak, tarifeli dış hatlardaki yolcu sayısı 1 milyonun üzerine çıktı. Kargo taşımacılığında ise, 36 bin ton ile, geçmiş yıllara göre en yüksek seviyeye gelindi. İstatistiki veriler, 1986'ya oranla koltuk / km arzında yüzde 12,2, yolcu/ km arzında ise yüzde 19,1 artışın sağlandığını ortaya koyuyor. Bu arada, geçen yıl 333 milyar lira olarak hesaplanan toplam gelir, bir önceki yıla göre yüzde 38,9 artış ifade ediyor. Bu gelirler içindeki döviz girdileri 300 milyon doların üzerinde.

verdiği bilgiye göre, THY'nin özetleniyor: l. Uçuş şebekesini ve filosunu genişletirken, sunulan hizmetin kapsam ve kalitesini yükseltmek. 2. Bu hamlelerle birlikte, karlılığını sürdüren ve geliştiren bir kuruluş olma özelliğini korumak.

Yetkililerin

parolası şöyle

ARTIŞ YÜZDELERİ Yolcu Sayısı: % 26,4 Yolcu/km arzı:% 19,1 Koltuk/km arzı: % 12,2 Toplam gelir : % 38,9 Trafık :% 29

YENİ HAMLELER Türk Hava Yolları' nın hızlı gelişimi, uçak filosunun takviyesi ve dış uçuş noktalarının arttınlmasıyla devam edecek. Şu andaki filo yapısı, kısa menzilli 9 adet DC-9, orta menzilli 9 adet Boeing-727 ve ortauzun menzilli 7 adet Airbus-3 10 olmak üzere toplam 25 uçaktan oluşuyor. Önümüzdeki bahar aylarından itibaren 3 adet, 1989'da ise 2 adet uzun menzilli Airbus-3 10-300 uçağının ilavesiyle, koltuk kapasitesi yüzde 4 7,4 oranında büyüyecek ve 5002'ye çıkacak. THY'nin sefer yaptığı nokta sayısı, 1987 yı­ lında Yeni Delhi, Kuala Lumpur ve kış tarifesinde Konya ve Lyon'un ilavesiyle yurt içinde 16, Avrupa'da 25, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da 15, Kuzey Afrika'da 2 olmak üzere 58'e ulaş­ mıştı. Önümüzdeki günlerde Cezayir ve Tunus seferleri başlatılacak. Yine bu yıl içinde Oslo, New York ve devletlerarası ikili anlaşmaların yapılmasına bağlı olarak Tokyo ve Sydney hatlan açılacak. Ayrıca, en kısa zamanda Moskova, Budapeşte, Varşova, Bangkok, Hong-Kong, Bingazi ve Helsinki bürolarının kurulması ve bu noktalara da seferler düzenlenmesine çalışılacak. Öte yandan, uçuş tarifelerinin bir yıl önceden planlanıp satışa erken açılma uygulamasına artan bir hızla devam edilecek ve tarifelerin hazırlanmasında bilgisayardan yararlanma ölçüsü büyütülecek. Ve first-class hizmetinin yaygın­ laştırılması yanında business-class uygulaması­ na da geçilecek. ENERJIYI . YOKLUOUNUN YARATTIOI SORUNLARI UNUTMADAN KULLANALIM

11


Kısa adı TALPA olan Türk Hava Yolları Pilotlar Derneği'nin geleneksel «Uçucular Gecesi», Aralık ayı ortasında Istanbul Sheraton Oteli'nde yapıldı. Pilotların eşleriyle birlikte katıldıkları ve eğlendikleri gecede, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı (eski) Yüksel Dinçer ile THY Genel Müdürü Yılmaz Oral da hazır bulundu. Uçucular Gecesi'nde, 25 hizmet yılını dolduran kaptan pilotZara plaket dağıtıldı .

THY

PIA -IRAN AIR

Türkiye, Iran ve Pakistan milli havayolları daha yakın ilişki ve işbirliği ortamı kuruluyor. 18-20 Kasım tarihleri arasında Pakistan'ın başkenti Karaçi'de yapılan Ekonomik Işbirliği Teşkildtı ( ECO) Birinci Toplantısı'nda, karşı­ lıklı hizmet ve bilgi dest eği -ile çeşitli alanlarda yürütülecek ortak çalışmaların esaslarını belirlemek üzere alt komiteler oluşturuldu. Bu komiteler önümüzdeki günlerde faaliyete geçecek ve hazırlanacak raporlar Temmuz 1988'e kadar ECO Sekreteryası'na t eslim edilecek. Alt komitelerin görevleri şöyle beliTlendi : 1 - Üç milli havayolu şirketinin ortaklı ğı ile kurulacak bir kargo havayolunun fi zibilite arasında,

çalışması.

2 - Mevcut ikili anlaşmalara ilave olarak, ECO bölgesi içindeki hizmet ve servisierin geliştirilmesi imkanlarını araştıracak pazarlama v e tarife grubu. 12

-

3 - Uçak bakım ve revizyonu ile t eknik hizmetlerde bölgesel işbirliği. 4 - Milletlerarası noktalarda ortak yer hizm etleri ve catering işbirli.i/i. 5- Havayolları planlama ve uçuş similatör konusunda işbirliği. 6 - Kompüter hizmetlerinde işbirliği. 7 - Ortak eğitim çalışmaları. Toplantıda alınan karara göre, Türk Hava Yolları «Yer hizmetleri-catering» v e «Kompüt er » çalışmalarını yapacak ve diğ er grupların çalışmalarına katılacak. Pakistan H ava Yolları «Kargo havayolu », « Havayolları planlama ve uçuş similatör» ve « Eğitim » ; Iran Hava Yolları ise «Pazarlama-trafie » ve «Uçak bakı­ mı, r evizyonu ve t eknik hizmetler» ile ilgili grupların faaliyetini yürütecek. Bu grupların hazırlayacağı raporlar üzerindeki görüşmeler ise, Eylül 1988'de Istanbul'da düzenlenecek ikinci ECO toplantısında yapı­ lacak.

-


®

THY

!stanbul Vniversitesi Iktisat Fakültesi Iktisadi) Coğrafya ve Turizm Araştırma Merkezi Yüksek Lisans v e Doktora Sınıfı)nın 18 öğren­ cisi) THY Eğitim Başkanlığı)noa verilen «Ulaşım Sistemleri ve Yolcu Ücretlendirme Kursu » nu başarıyla tamamlayarak sertifikalarını aldılar. Bu münasebetle 17 Aralık günü düzenlenen törende bir konuşma yapan THY Genel Müdürü Yılmaz Oral, Türkiye)nin turizmde ileri gitmiş Avrupa ülkelerinden daha enteresan tarihi ve tabii güzelikZere sahip bulunduğunu kaydederek « Üniversitelerimizin ve tu-

rizmi iyi bilenlerin işbirliği ile turizmde geliş­ meler sağlanacağına inanıyorum » dedi. Prof. Kubilay Baysal ise «Vniversite-sanayi işbirli­ ği » anlayışı içinde) turizm sektörünün meselelerine gelecek yıldan itibaren daha geniş şe­ kilde eğilmek istediklerini belirtti. Kursları 100 puan alarak bitiren 4 öğrenciye) THY Genel Müdürü Yılmaz Oral, THY Genel Müdür Idari Yardımcısı Mehmet Kutlu, THY Eğitim Başkanı Ahmet Sayıcı ve THY Ticari Eğitim Müdürü Meriç Özalpan tarafın­ dan s ertifikaları verildi.


FO TOGRAFLARLA Türk Tanıtma Vakfı (TÜTAV) tarafından düzenlenen ve ülkemizin sosyo-kültürel, arkeolojik, tarihi, turistik, folklorik değerlerini ve tabiat güzelliklerini yansıtacak fotoğraflarla ilgili yarış­ ma sonueland ı. 105 sanatcının 400 eserle katıl d ı ğ ı , "~aydam " (dia) ve " r~nk l i baskı " olmak üzere iki da lda yapılan yarışmada, 5 eser ödüle lôyık _görüldü, 8 esere de mansiyon verildi. TUTAV seçici kurulunun değerlendirmeleri sonucu, dereceye girenierin isimleri ve parantez içinde gösterilen eserlerinin konuları şöyle:

SAYDAM (DiA) DALlNDA: Birinci: Sıtkl Fırat (Kuşadası). ikinci: Hüsnü Gürsel (Afrodisias). Üçüncü : ibrahim Zaman (Pamukkale). Mansiyonlar: Halil ibrahim Aktaş (Bodrum), Tansu Gürpınar ..(istanbul), Celal Oflaz (Süleymaniye), Hulusi Ozdilek (Karamürsel Şenliği) .

Sıtkı Fırat

RENKLi BASKI DALlNDA: Birinci: Yok ikinci: Mehmet Gökağaç (Milli Giysili Kızlar). Üçüncü : Sabit Kalfagil (istanbul'da Cami). Mansiyonlar: Adnan Ataç, Reha Akçakaya (istanbul Kuruçeşme 'de Lôleler), Faruk Ertunç (Zelve), Hüsnü Gürsel (Peşrev). Bunların dışında, renkli baskı dalında 65, saydam dalında 69 eser sergilenmeye değer

görül.~ü.

TUTAV yetkilileri, ödül ve mansiyon alan eserlerle, sergilenmeye değer görülen çalışma ­ ların Türkiye 'yi yurt dışında tanıtmaya yönelik faaliyet ve projelerde kullanılacağını belirttiler.

Hüsnü Gürsel

14


Halil ibrahim Aktaş

Tansu Gürpmar

·v;

2

::ı

:r:

••

TURK/YE


TURKEY /N PHOTOS

c: ::ı t:

Ll..J ~

::ı

'--

~ The photography contest, arranged by TÜTAV (Turkish Foundation of Information) challenging the photographs to reflect socio cultural , archeological, historical , touristical and folkloric values as well as natural beauties of our country, has ended. Five photographs were entitled to rewards and eight of thenı were awarded nıentions at the contest, which was held in two branches as " Transparent Di as " and " Colour Prints" , to which 105 photographers joined with 400 photographs. Nanıes of reward winning photographers, and their .~espective topics (as shown in paranthesis below), as decided by the Cantest Reward Board of TUT AV are as follows:

IN THE BRANCH OF TRANSPARENT D/AS: First prize : S1tkl F1rot (Kuşadas1) Second prize : Hüsnü Gürsel (Afrodisias) Third prize : ibrohim Zaman (Pamukkale) Mentions : Halil ibrohim Aktaş (Bodrum); Tansu Gürpmar (istanbul); Celal Oflaz (Süleymaniye); Hulusi Özdilek (Karomürsel Şenliği) (Karamürsel Festival) IN THE BRANCH OF COLOUR PRINTS: First prize : no award Second prize : Mehmet Gökağaç (Milli Giysili K1zlar-Girls in Folkloric Dress) Third prize :Sabit Kalfagil (lstanbuf'da Cami-Mosque in Istanbul) Mentions :Adnan Ataç, Reha Akçakaya (istanbul Kuruçeşme 'de La/eler) (T ulips at Kuruçeşme, Istanbul); Faruk Ertunç (le/ve); Hüsnü Gürsel (Peşrev) Beside above, 65 photographs in the branch of colour prints and 69 photographs in the branch of transparent dia were nıentioned worthwhile to exhibit. Authorities of TÜT AV to Id that, the photographs which were entitled to rewards and nıent i ons, including those mentioned worthwhile to exhibit, will be used in promotional activities and projects to let Turkey known abroad . 16

" ·


H端sn端 G端rsel 17


••

TURKIYE: •• •• BU•• YUK MUZE

Anadolu, dünyanın hiçbir ülkesine nasip olmayacak derecede zengin bir medeniyetler beşiğidir. Taş Devri'nden günümüze kadar gelip geçen sayısız kavim ve topluluklar, bıraktıkları eserlerle, bu topraklan tabii bir arkeoloji ve tarih müzesine dönüştürmüşlerdir. THY Magazin dergisinin geçen sayısında, İs­ tanbul yakınlarındaıki 1 milyon yıllık 'bir mağa­ radan söz etmiş ve burada ilkel insana ait çok değerli

kalıntıların

bulunduğunu

bildirmiştik.

İstanbul'da, Ankara'da, Samsun'da, Niğde'de, Nevşehir'de,

Kastamonu'da, Adıyaman'da, Antalya'da, Afyon'da ve daha birçok yerde, Yontma Taş Devri kültürünü belgeleyen basit araçlara, mağara resimlerine rastlanır. Hemen her bölgede, Cila.J.ı Taş Devri'nden kalma geniş ağızlı çanaklar, leğenler, · saplı testiler, boyalı çömlekler bulunmuştur. Bakır Devri'nde ise, gittikçe zarif hale gelen ev eşyaları kültürü, Ortadoğu ülkelerini ve Yunanistan'ı da etkisi altı­ na almıştır. Ülkemizin böylesine bir medeniyetler sergisi oluşunun başlıca sebebi, tarih boyunca çeşitli kavimlerin Anadolu'yu yaşama alanı olarak seçmeleridir. Etiler, Frikyalılar, Lidyalılar, Kariyalılar, Ukyalılar, İon ve Oor kolonileri, Urartular, Etrüskler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar ve irili ufaklı daha niceleri... Her topluluk kendi kültüründen izler bırakmış ve en ücra köşeler bile arkeoloji ve tarih eserleriyle donanmıştır.

hazineleri tanıtmak amacıyla, şimdi bir kampanya başlatılması konusu gündemde ... Nitekim, Kültür ve Turizm Bakanı Tınaz Titiz şunları söylüyor: Bu

eşsiz

milletlerarası

Kültür ve Turizm Bakanı Tınaz Titiz, Anadolu medeniyetlerinin bütünüyle ortaya çıkarılması konusunda milletlerarası işbirliğine gitmek istediklerini söyledi.

"Dünyada, herhalde büyük bir müze havaolan başka bir ülke yoktur. Çünkü, Anadolu'da 3000-4000 yıl önceki medeniyetlerin kalıntıları hep bir arada. Böylesine büyük bir müzeyi tanıtmak, ziyaretini sağlamak, kültür dünyasındaki yerini sağlamlaştırmak için «BÜYÜK MÜZE» sloganının yararlı olacağını düsında

şünüyorum. "

Arkeoloji ve tarih hazinelerimiz bütün dünyaya tamtılacak 18

Bakan'ın açıklamasına göre, Anadolu medeniyetlerinin bütünüyle ortaya çıkarılmasında, Türkiye'nin kaynaklan yetersiz olabilir. O bakımdan, Mısır'daki tarihi eserleıin baraj sularından kurtanlması olayında olduğu gibi, ülkemizdeki eserler için de, milletlerarası katkı istenecek. Ve dünya kültür bakaniarına şu çağrı yapılacak:

"Büyük Müze'ye gelin!.."


B<Yyunlu Kap. IZ'k Tunç Çağı, S. bin yıl i'kinci yamı

1.0.

Anadolu Medeniyetleri Mii:<:eai

Kabartmalı Levha. Alacalıöyü'k, Hitit ImparatorlUk Dönemi UJ. 14. yy. Anadolu Medeniyetleri Mii:<:esi

Muraasa Demir

Miğfer.

çeyreği Topkapı Barayı

16. yy. son Mii:<:esi

Kulplu Taa. Altın, Alacahöyü'k Uk Tunç Çağı 1.0. S. bin yıl ikinci yarısı. Anadolu Medeniyetleri Mii:<:eai ı

19


'!'URKEY:

"A G

MUSEUM"

MR Tınaz Titiz, Minister of Culture and Tourism says, they want to establish a cooperation at international level to unoover the Anatelian Civilizations entirely.

Our archeological and histoncal treasures will be introduced to the entire world. 20

Anatolia is the cradie of enriched civilizations which no other country of the world has this e.xtra-ordinary opportunity. Numerous tribes and communities which have so far occupied this land since the stone age made Anatolia a natural museum of archeology with the art pieces they have left. At the previous issue of THY Magazine, we were talking about a cave of 1.000.000 years of age near by Istanbul, teliing that, in that cave, very valuable remains of primitive men had been found. In such cities as Istanbul, Ankara, Samsun, Niğde, Nevşehir, Kastamonu, Adıyaman, Antalya, Afyon, and in a lot more places, simple tools and cave paintings of Paleolithic Age can be seen. Also, almost in all regionS' of Anatolia, large mouth pots, large pans, earthen jugs with handie and pottery of Neolitic Age were found. Ori the other hand, during Bronze Age, the culture of household goods which became more and more elegant and improved showed its impacts in Middle East countries and Greece. The primary reason that our country is an exhibition of civilizations is the settlement of numerous tribes in Anatolla through histıory, such as Hitites, Phrygian, Lidians, Karians, Likians, Ion and Dor colonies, Romans, Seljuks, Ottıomans and many others. Each community left behind certain traces of its peculiar culture, so even the farthest comers of the land were embroidered with archeolocigal and histoncal art pieces. Today, an international campaign is the matter of ıquestion to make these un1que treasures known to the world. As a matter of fact Mr. Tı­ naz Titiz, The Minister of Culture and Tourism says: "Perhaps, there is not any other country on the earth characterizing as a Giant Museum. Because, remains of the civilizations of 30004000 years old are compiled in Anatolia. I thin:k the motto GIANT MUSEUM will work out to introduce such a giant museum, to have it visited and to make it firmly seated in the world of culture". According to the what the Minister says Turkey's own resources may be insufficient to uncover the entirety of Anatolian Civilizations. Therefore, an international contrubition will be reıquired for the art pieces of our country as in the Egypt case where histerical values had been protected from the flood of the dam. And the Millisters of Culture of the world will be called up: "Come to the Giant Museum".


Pitcher Early Brooze Age) 2nd half of 3rd millennium Museum of AnatoZian Oivilizatians.

Jewelled Gold Mirror Last quarter of 16th 路 century Topkap谋 PaZa.ce. Small plaque with siren 1st quarter of 7th century Istanbul Archaeological Museum. 21


Duvar gibi yükselen haşmetli kayanın üzerine, sanki bir kale resmi çizilmiş. 300 metre yükseklikteki bu manzara, insanı hem hayretlere sürüklüyor, hem de ürkütüyor. Çünkü, sürüngen hayvanların bile oraya tırmanamayaca­ ğını düşünüyorsunuz. Üstelik, kayanın zirvesinden aşağıya sarkabilrnek de, aynı şekilde mümkün değil ... Trabzon-Erzurum karayolunun 39. kilometresinden sonra sola sapıp 17 kilometre daha gittiğinizde, sık ve gür ormanlar arasındaki bir vadinin ortasına ulaşırsınız. İşte, yalçın kayaların içine oyulmuş, «Sümela Manastm» olarak bilinen o harika yapı buradadır. Manasııra ulaşa­ bilmek için, arkadaki bir patikadan, daha yarım saat kadar yürümeniz gerekir. Meryem Ana adına yaptırılan bu ilgi çekici yapının tarihi, günümüzden 1690 yıl öncesine uzanıyor. Manastır, Bizans İmparatorluğu za22

manında

birkaç defa elden

geçırilmış

ve

geniş­

letilmiş. İçinde 72 odası, vaktiyle değerli yazma

eserlerin muhafaza

edildiği kitaplıkları

var. Ta-

pınağın tavanında ve dış cephelerinde, Hz. İsa

ile Hz. Meryem'e ve İncil'den alınmış çeşitli konulara dair freskler yer alıyor. Yine tapınakta ve küçük kiliselerde, şamdan veya lamba koymak için yapılmış küçük dolaplar görülüyor. Yatak odalarını, kilerleri, kitaplıklan ve tuvaIetleri içine alan ve yıkıntı halinde bulunan bölüm dört kattan oluşuyor. En çarpıcı yerlerden biri ise, üç yerinden su damlalarının aktığı ayazma ... Sümela Manastırı'nı birkaç çizgiyle anlatmaya çalıştık. Fakat bu tasvirler, orayı gözler önünde canlandırmaya yeterli değil. Çünkü, yapının sanat değeri yanında, çevredeki tabiatın güzelliği öylesine muhteşem ki, kelimelerle anlatıla­ maz. Kısacası, gidip görmek en iyisi ...


lt is more like a beautiful castle painting on a sheer rockface which rises up as a wall. This scene at a height of 300 meters surprises as well as frightens us, as you may presume that even reptiles are incapable to elirob up there. Further, it is practically impossible to climb down the hill from top of the rock-mass. Tuming left at the 30th kilometer of Trabzon-Erzurum highway and driving anather 17 kilometers ahead, you will arrive at midst of a valley located in a densely treed forest. Here is the magnificent monument known as "Sumela Monastery" which is engraved in a sheer rockface. However, you will have anather half an hour walk in a narrow path to reach the monastery. The history of this interesting building whiçh was originally constructed for the name of the Yirgin Mary, goes back to sixteen centuries ago. The Monastery was restoĹ¡ed and enlarged a k.v times during the days of the Byzantians.

The Monastery has 72 rooms and a study where valuable manuscripts were kept at earlier times. Frescoes of the Jesus and of the Yirgin Mary as well as frescoes pertaining to various topics of the Bible appear on the ceiling and the outer surface of the temple. Also, there are smail closets in the temple and the churches for keeping candle-sticks and torches. The seetion of the Monastery, already in ruin, comprising bedrooms, kitchens, studies and toilettes has four floors. And, one of the most attractive part is the water spring where water drops fall at there different points. We have tried to characterize the Sumela Monastery in a few words which, to us, are not sufficient at all to create the imagination of the Monastery in your minds . It is because, besides its incredible artistic value, the surraunding nature is so beautiful and magnificient that no word can explain it. Shortly, you'd better go and se it. ..... 23


. .

~

KALEMKAR SEMIH Cami, saray, köşk, konak gibi yapılarımızın içinde ve dışında, seyredenleri büyüleyen birtakım süslemeler yer alır. Kubbeleri, duvarları, pencereleri, sütunlan saran bu zarif şe­ killer, sanat tarihimizin nefes alıp veren çarpıcı belgeleridir. Bilmem «Kalemkar» kelimesini hiç duydunuz mu? Selçuklular ~ Osmanlılar devrinden kalan mimari abidelerimiz, işte bu ismi taşıyan sanatkarlar kafilesi tarafından adeta santim santim işlenerek donatıldı ve yüzyılların ötesine devredilen harikalar meydana getirildi. Batı tesirinin, milli sanatlanmızda bir yozlaşmaya yol açtığı pilinir. Bu durum , «kalem » işlerinde de geleneksel karakter ve üslfı.bun değişmesi sonucunu getirmişti. Ancak, rahmetli Ord. Prof. Dr. Süheyl Vnver'in kurduğu Tıp Tarihi Enstitüsü'nde öze dönüş hareketi baş­ latılınca, pek çok öğrenci yetişti ve piyasaya dağıldılar.

Bunlardan biri de, «kalem» dalını seçen Semih lrteş ... Yıldız Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi mezunu olan sanatçı , şimdi hem eski eserlerin restorasyon çalışmalarını sürdürüyor, hem de yeni inşa edilen camileri süslüyor. lrteş'in babası ve kardeşi de kalemkar. Henüz beş yaşında iken, babasının Süleymaniye Camii'nde ve daha sonra başka yapılardaki restorasyon çalışmalarını gözlemesi, onu da bu alana yöneltmiş ve günün birinde Tıp Tarihi Enstitüsü'nün çatısı altına getirmiş. Orada, öbür süsleme sanatlan ile birlikte, «kalem » işlerinin inceliklerine de vakıf olmuş ve nihayet fırçasını eline alıp, öğrendiklerini uygulamaya başlamış. Şimdi kendisini dinleyelim:

«.1972 yılında girdiğim Tıp Tarihi Enstitüsü'nde, Türk süslemeciliğini ilmi ve araştırıcı bir yolla kavramaya koyuldum. O zamana kadar çalıştığım restorasyonlarda, babamdan öğ­ rendiklerimi tatbike çalışırdım. Gördüm ki, süsleme sanatlarımız belirli bir ekole, bir üsluba dayanıyor ve her yüzyılda yeni unsurlarla zenginleşiyor. Mesela 15. ve 16. yüzyılların üsluplarında farklar var ama, gelenekler aynı. Daha sonraki yüzyıllarda ise Batı t esiri baş­ lıyor.

Süheyl Vnver hooayla çalışmam, beni aynı zamanda t ezhibe, yani yazma eserlerin süslemesine de yöneltti. Bu sanatın geçmişteki uy24

IRTEŞ

gulamalarını,

özelliklerini, akademik bir çalış­ ma içinde öğrendim. 1979'da, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın açtığı «Türk Süslemesi ve Minyatürü » kurslarında yardımcı öğretim görevlisi oldum. Tezhib ve minyatür üzerinde çalışırken, kalem işlerini de yapmaya başla­ dık. Bence, ilgili öğretim kurumlarımızda, bu konuyla ilgili dersler verilmelidir. » ÇALIŞMA USULV lrteş'in açıklamasına göre, restorasyon için bir camiye girildiğinde, önce yapının son durumu fotoğraflarla, videoyla tesbit ediliyor. Sonra iskeleler kuruluyor ve kubbede, duvarlarda, diğer yüzeylerde «.raspa» denilen arama işlemlerine geçiliyor. Çünkü, bina 16. yüzyıl­ dan kaldığı halde, süslemeleri 19. yüzyıla ait olabiliyor. Bazen birkaç devreye birden rastlanabiliyor. Mesela Süleymaniye Camii'nde üç-dört kabuk bulunmuş. Önemli olan, ilk yapımdaki süslemeleri ortaya çıkarabilmek ... Bu çalışmalardan alınan sonuç şu: Cumhuriyet'e kadar, devrin modası ne ise, yapılar ona göre süslenmiş. Ve önceki süslemeler bozulmaksızın, onların üzerine yeni desenler çizil-

-

miş.

Orijinal tabaka ortaya çıkarılınca, rölöveler ve renk analizleri yapılıyor ve boyama işlem­ lerine geçiliyor. Burada önemli nokta, orijinal deseniere sadık kalınması . . . Ancak, sonraki devirlerin süslemeleri bütünüyle kaldırılmı­ yor; bir köşede örnek olarak bırakılıyor. İrteş'in, restorasyon çalışmaları sırasında dikkatini çeken bir husus, eski hattat ve kalemkarların imzalarına rastlamamış oluşu . .. Bunu «ya aşırı t evazu veya ekip çalışmasına saygı » şeklinde ifade ediyor. Yeni camilere gelince . .. Bunların yüzeylerine işlenen desenler, artık sanatçının tecrübesiyle, bilgisiyle, birikimiyle meydana getiriliyor. YVZEYLERE GORE Şimdi , kalem işinin hangi yüzeylerde, hangi araçlarla ve nasıl yapıldığına dair biraz bilgi verelim: Sıva, ahşap, taş , mermer, deri ve bez üstü süslemeleri için, fırça ve çeşitli boyalar kullanılıyor. Fırçaların «dolgu », «filoto », «.renk» ve «tahrir» diye adlandırılan çeşitleri var. Sanatçı, el ahengini bozmamak için, ayrıca «baston» denilen, oklava biçiminde bir sopayı da tutuyor.

-


Vaktiyle, kök ve toprak boyaları Arap zamile iyice kanştınlır ve bir süre bekletildikten sonra kullanılırdı. Bu boyalarla yapılan süslemelerin, araflan 400-500 yıl geçse bile hiç bozulmadıklan görülüyor. Günümüzdeki plastik boyalar ise 30-40 yıl içinde solmaya yüz tutuyor. kı

Süslemelerdeki diğer bir malzeme altın varak. Osmanlı altın varakları 400 yıllık zaman içinde hala ilk parlaklıklarını korudukları halde, şimdi Avrupa'dan ithal edilen 22 ayar altın varaklar, dış mekanda 20, iç mekanda 40-50 yıl geçince oksitleniyor.

SIV A tJSTtJ KALEMIŞI: Klasik mimari eserlerimizin hemen hepsinde rastlanan bu süslemeleri yapmak için, zemine önce kireç badanası sürülür. Daha sonra, nakışların işle­ neceği yerler ölçülüp taksimatlanır. Kağıtlar üzerine hazırlanmış desenler iğneyle delinip kalıp haline getirilir ve özel bir kömür tozu

ile badanası kurumuş zemine geçirilir. Sonra boyama faslı gelir. Bütün renkler konulunca, <dahrir» denilen kontürler çekilir ve çalışma tamamlanır. Burada önemli nokta, kullanılan malzemenin cinsidir. Malzeme kaliteli ise, süslemelerin ömrü yüzyıllarca devam eder. AHŞAP tJST() KALEMIŞI: Osmanlılar zamamnda çok kullanılmış olan ahşap üstü süslemeleri, sıva üstü süslemelerine göre daha dayamklıdır. Bunun sebebi de, yağmur suları gibi dış etkilerden uzak kalmaları , ayrıca nakışlann üzerine çekilen sır tabakasıdır. Bu tabaka, Osmanlı bezir yağı veya vernikle sürülür. Genellikle hünkar veya müezzin mahfili tavanlarında rastlanan ahşap üstü nakışlan , tezhib kadar ince ve özenli yapılmış ve altın varaklarla bezenmiştir. Bu çalışmalann çoğu atelyelerde parçalar halinde hazırlanıp, sonra yerine monte edilmiştir. 15. ve 16. yüzyıl­ lar da yaygın olan ahşap üstü kalemişleri, 17. ve 18. yüzyıllarda da sürdürülmüştür.

25


DERI VE BEZ tJSTtJ KALEMIŞI: Ahşap

konstrüksiyona çakılan kaplama tahtaları üzerine deri veya keten bezi gerilmesinden sonra yapılan bir uygulamadır. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülen bu çalışma­ nın tek~iği de, ahşap üstü kalemişlerinde olduğu gibidir. 16. yüzyıldan kalan en güzel örneklerine, İstanbul ' daki Kılıç Ali Paşa ve Takkeci Camilerinde rastlanmıştır . 17. yüzyılda ise, Topkapı Sarayı Veliahd Dairesi ile Yeni Cami Rünkar Kasrı'nda aynı teknikle çalışıl­ mıştır. Bez üstü kalemişlerinde, 18. ve 19. yüzyıllarda Batı üslubunun izleri görülür. TAŞ VE MERMER tJSTtJ KALEM/Ş!: Bu çalışmalarda kullanılan boya ve uygulama, sı­ va üstü kalemişi tekniğinin aynıdır. Mermer üstü çalışmalarında altın varaktan da yararlanılır.

MALAKARl Bunların dışında, desenierin alçı kabartma olarak yapıldığı «M alakari» tekniğinden de söz etmek gerekir. 15, 16 ve 17. yüzyıl yapıla­ rmda örneklerine bol rastlanan malakari, 19. yüzyılda «kartonpiyer» denilen kalıp usulüne dönüşmüştür. «Sade», «müzeyyen » ve « hatları yuvarlatılmış » olarak, üç çeşit malakari tek-

niği vardır.

Malakari çalışmasında, horasan harçlı yüzeye, önce 3-5 milimetre kalınlığında alçı sıva­ mr. Alçı, kurumadan sistire edilerek düzeltilir, üzerine yapılacak süsleme, kalıptan silkelenme yoluyla çıkarılır. Motiflerin kenarları , zemine eğimli olarak, özel bıçaklarla, düzenli biçimde kesilir. Buna «sade malakari » denilmektedir. Taş işçiliğinde olduğu gibi, motiflerin iç kı­ sımları kesilip oyuluyorsa «müzeyyen malaMri », kenarlar zemine doğru yuvarlatılarak kesiliyorsa « hatları yuvarlatılmış malakari » tekniği uygulanıyor demektir. Bütün malakari işlerinde, son olarak, kabarık desenierin boyanmasına geçilir. Renkler, genellikle mercan ve aşı kırmızı sı, kobalt mavisi, firuze ve yeşildir. Zaman zaman altın varak da kullanılır.

26

Japonya'nın

Kyoto

şehrinde

Dün-

ya Tarihi Şehirler Fuarı 8-29 Kasım tarihlerinde açıldı. Dünyanın 36 ülkesinin katıldığı fuarda Türk Kültürü istanbul Şehri ve eski Türk kahvehanesi klasik usulde canlandırıldı. Proje organizasyonunu Prof. Dr. Nurhan Atasoy yaptı . Proje Erkut Uzell i tarafından çiz i Idi. Projedeki aksesuarlar çini ocak, ahşap tavan, dolap kapakları, vitraylar, kemer ve sütunlar Nakkaş Semih iRTEŞ tara· fından tatbik edildi.


''Ürün kalitemizi servis üstünlüğümüzle bütünlemek temel ilkemizdir. ''

Bizler, 3000 deneyimli Netaş uzmanı ve Netaş ürünleri kullanan 3000 seçkin işyeri­ nin oluşturduğu büyük Netaş Ailesinin bir parçasıyız.

Montajdan operatris eğit imine, testlerden periyodik durum değerlendirmesine, haberleşmenizi kesintisiz ve mükemmel düzeyde sürdürmek, gelişmenize sürat ve titiz l iğin desteğini sağl a ma k için görev başınd ayız. Netaş , yoğun araşt ı rma geliştirme faaliyetleriyle gelişmenizin her aşamasında cihazı­ nızın yeteneklerine yenisini ekler.

~~~~f~~~ü~~;i~n 1 J/1 -JrN'$ /lfÇJ '-'~-

bütünler.

• istanbul: 17 4 34 74

• Ankara: 11 7 22 00

'} f«w At9""'

J

Sw..,

4 Adnan

• Adana: 30 4 72

• izmlr. 19 33 33

f,.,tı,HıJ""'<:'/If'fH nı O.~"' '~~"'

Ctıl••ır.mır rS.ır') , ı., " "'"" B•r•M /P.ı:.,ıım.ı r\f .I(Jutu,

GÜVENiLiR BiR HABERLEŞME ORTAMI içiN HizMEriNizDEYiz.


,-..... •

E

~

"-""

00

z

o ~

~

<C

z

~

~ C/)

~

o ~ ~ ~

~ ~

<C C/)

flJ ~

ABU DHABi (AUH) AMMAN (AMM) AMSTERDAM (AMS) ATiNA- ATHENS (ATH) BAC>DAT- BAGHDAD (SDA) BAHREYN (BAH) BELGRAD- BELGRADE (BEG) BERLiN- Doğu/East (SX) BOMBAY (BOM) BRÜKSEL- BRUSSELS (BRU) CENEVRE- GENEVA (GVA) CEZAYiR- ALGIERS (ALG) Ci DDE- JEDDAH (JED) DELHi (DEL) DAHRAN - DHAHRAN (DHA) DUBAi (DXB) DÜSSELDORF (DUS) FRANKFURT (FRA) HAMBURG (HAM) HANNOVER (HAJ) KAH i RE- CAIRO (CAl) KARAÇi-KARACH f (KHI) KOPENHAG- COPENHAGEN (CPH) KÖLN- COLOGNE (CGN) KUALA LUMPUR (KUL) KUVEYT- KUWAIT (KWI) LEFKOŞE (ECN) LONDRA- LONDON (LHR) LYON (LYSJ MADRiT- MADRID (MAD) MiLANO- Ml LAN (MIL) MÜNiH- MUNICH NURNBERG (NUE) PARiS - Orly (ORY) ROMA - ROME- Fiumicino (FCO) ROMA-ROME - Linate (LIN) SiNGAPUR- SINGAPüRE (SIN) SOFY A - SOFIA (SOF) STOKHOLM- STOCKHOLM (ARN) STUTTGART (STR) ŞAM - DAMASCUS (DAM) TAHRAN- TEHRAN (THR) TRABLUS- TRIPOLI (TIP) TUNUS- TU NIS (TUN} ViYANA- VI EN NA (VIE) ZÜRiH- ZURICH (ZRH)

3005 1186 2209 566 1617 2587 802 1715 4820 2166 1911 2486 2377 5717 2815 3007 2038 1862 1986 1927 1299 3957 2007 1992 8329 2169 767 2512 1993 2713 1767 1567 1674 2240 1384 1655 8662 488

ADANA (ADA) ANKARA (ESB) ANTALYA (AYT} DALAMAN (OLM} DiYARBAKlR (DIY) ERZURUM (ERZ) GAZIAtn:EP (GZT) iZMtA DB) KAYSERi (ASA) KONYA (KYA) MALATYA (MLX) SiVAS (VAS) TRABZON (TZX) VAN (VAN)

714 366 484 476 1035 1050 871 315 620 463

2209 1760 1082 2041 1669 1667 1252 1762


••

AMATOR FOTOGRAF /LAR "'

I

)>

z

o

)>

z

(/)

)>

-<

C)

oz

29


PEMRA ERGiNOGLU

COŞKUN iPEK

Bu sayımızdan itibaren Amatör Fotoğrafçılar adı altında bir bölüm oluş­ turduk. Eğer Türkiye ile ilgili manzara veya sanatsal değeri olan fotoğ­ raflarınızın yayınianmasını istiyorsanız, bunları adresimize yollamanız yeterlidir. THY Basm ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü Cumhuriyet Cad. No. 199-201 Harbiye-i ST AN BUL 30


ls service included? What's my room number? Will you have our bags sent up? Come in! The door's open May 1 have aj an j some .. ? Bath towel Extra blanket Envelopes Ice cubes So ap Writing paper Where's the ..? 1'11 have an / some .. The .. doesn 't work Air-conditioner There 's no hot water l've left my key in my room

Servis dahil mi? Oda numaram kaç? Çantalarımı yukarı

gönderir misiniz? Girin! Kapı açık

.. . istiyorum Bir banyo havlusu Bir battaniye (daha) Birkaç zarf Buz Sabun Mektup kağıdı .. Nerededir? .. istiyorum .. Çalışmıyor Klima cihazı S ı cak su yok Anahtarımı odamda bırakt ım

The .. is broken Bul b Lamp Plug Shutter Venetian blind Can you get it repaired? Big / small Ouick/ slow Early / Iate Cheap/ expensive Near/ far Hot/ cold Full / empty Easy / difficult Heavy/ light Open / shut Right/ wrong Old / new Old / young Beautiful / ugly Good / bad Setter / worse Inside Outside Up Dow n Here The re Now

.. Kırıldı Ampul Lamba Priz Kepenk St or Tamir ettirebilir misiniz? Büyük/ küçük Çabuk/yavaş

Erken / geç Ucuz / pahalı Yakın / uzak Sıcak / soğuk Dolu / boş

Kolay / güç Ağır/ hafif Açık / kapalı

Doğru /Yanlış

Eski / yeni ihtiyar/ genç Güzel / çirkin iyi / kötü Daha iyi / daha kötü içinde Dışında Yukarıda Aşağıda

Burada Orada Şimdi

Sehrveess dahheel mee? Odah noomahrahm kahch? Chahntahlahrimi yookahri gundehreer meesseeneez? Geereen! Kahpi ahchik . . . eesteeyoroom Beer bahnyo hahvloossoo Beer bahttahneeyeh (dahhah) Beerkahch zahrf Booz Sahboon Mehktoop kardi .. Nehrehdehdeer? .. eesteeyoroom .. chahlishmiyor Kleemah jihahzi Sijahk soo yohk Ahnahhtahrimi odahmdah birahktim .. Kirildi Ahmpool Lahmbah Preez Kehpehnk Stor Tahmeer ehtteerehbeeleer meeseeneez ? Bewyewk/ kewchewk Chahbook/ yahvash Ehkvehn / gehch Oojooz / pahhahli Yahkin / oozahk Sijahk/ soook Doloo / bosh Kol igh / grewch Ar ir / hhahfeef Ahchik/ kahpahli Dorroo / yahnlish Ehskee/ yahnee Eehhteeyahr/gehnch Gewzeh 1/ cheerkeen Eeyee/kutew Dahhah eeyee / dahhah kutew Eecheendeh Dishindah Yookahridah Ahshardah Boorahdah Orahdah Sheemdee

----1 -z: ---1 c :c A -en

:I ·.V

31






MÜRACAAT

AVUSTURYA • AUSTRIA VIYANA VIENNA Operngasse A 10 10 W ien 1

'E!S 10222 ) 563768/563796 / 5676795 BELÇIKA • BELGIUM BRUXELLES BROKSEL 6 1 Centeratean 1000 Bruxells

'E!S

BERU N Budapester Str. No. 18b ı 000

2624033 SM ' 1030) 2824035 Re>' 1030) 2624033/2624034 GSA ı. ı ooo · Berlin 36 Oranler Str. 5

'B'

ABU ·DHABI Sultan Bin Yousuf and Sons Sheikh Hamdan Str. P.O.Box . 698 'E!S SM ' 197ı2) 33876ı Re%' 197 ı 2) 338845-328258-59-60 Alrport Road Ahmet Sultan Bldg.

333736

GSA , Sultan Bin Yousuf and Sona Sheikh Hamdan Str. P.O.Box. 698 Abu-Ohabi DDHA-KATAR AI -Rayan Travel Ageney GSA

P.O.Box. 363

'E!S

32 ı 9ı0- 32ı226-4ı2909 4 ı 29ıı - 4 ı29ı2

DUBAI, GSA Sweeden Tradlng Co . 63 b, Sheikh Rashld bldg. Almaktoum Street

P.O.BoX. ı200 6' 226038-237230

BULGARISTAN · BULGARIA SOFYA SO FIA SM ' 874 220 Rez: 883598

GSA. Sofia Airport

'B'

'B' 6ı240 ı o 3. 1000 Berlin 44 Fulda Str . 68

'B'

DOSSELDORF Gr af Adolf Str. No: 41 4000 Düsseldorf 1 \5' SM' 102ı ı 1 37440ı Re" 102ı ı 1 374080/ 374089 FRANKFURT Basalar Str . 35 ~ 37 6000 Frankfurt/ M

66ı690

CEZAYIR • ALGERIA CEZAYIR 63 Rue Larbl Ben Mhidi

'B' 64782ı ÇEKOSLOVAKYA • CZECHOSLOVAKIA PRAG PRAOUE

-22

Sant.ral : 27300730 GSA Necmi öc sı.

5. 68oo

HAM BURG Adenauerallee 10 2000 Hamburg 1 24ı472 / 24ı473

1040)

SM' "1040) 240 ı 20 GSA ERDEMIR Relse Altona Paul Roosen-Str. 14 2000 Hamburg 50 HAN NOVER Lange-Laube No : 19

'B'

I05ı ı

1 320398

Re%'

I05ı 1)

2ı46

PEKIN PEKING Administratlon of China P.O.Box. 64 Beijlng

DANIMARKA • DENMARK

1022ı1 ı3407ıtt34072

BS ' 1022 ı) ı 34073 M ON IH MUNICH Bayerstrasse 43 8000 München 2 \5' SM : 1089) 6394 ı 4

as,

GSA , CAAC Civil Aviation

IOB915394ı5

Re%' 1089) 539417 / 5394ıB t 6394ı9 GSA 1. Relsebüro Kont 8870 Günı:burg Jahnstrasse 13 Münih

'E!S

KOPENHAG COPENHAGEN Ved Vasterport 6 1612 Copenhagen

0822ı -4500 -30398

2. Okkuran B ahnhofplatı

1 Unterführung 12 7900 Ulm

'B' o ı - ı44055 / ı 44499/ ı 45ı9o

Jakobplatı: / Kappeneck

ETIOPY A • ETHIOPIA

8900 Augsburg ~ I073ı) 64326 / 6ı9596 / 6 ı 0344

ADIS-ABABA GSA Ethoplan Alrlines Bole Airport P.O .Box . 1755

N ORNBERG Am-Piarrer 8 -8500 Nürnberg 80

'E!S ı82222 FINLANDIYA • FINLAND

STUTTGART Lautenschlager Str . 20 7 Stuttgart 1

HELSIN KI GSA, Mannerheimlnlle 102, 00250 Helsinkl 5

'B'

190)

4ı04 ı ı

'B' 7824ı324

'B'

'E!S os ı ı - 26530ı / 265302

~ SM' I07ı ı) 228084 Re" I07ııı 22ı444 / 22ı445 GSA,Necmi Öç. 68 Ksiser Ring 26-28 M annhelm

6'

1082ı)

ı-426517ıO

Rez,

ı-47 4 28085

GÜNEY AFRIKA CUMHURIYETI REPUBLIC OF SOUTH AFRICA JOHANNESBURG GSA, South Afrlc. Alrwaya P.O.Box 7778

'B'

3-2206

Medina Rd .

HINDISTAN - INDIA BOMBAY M aker Chambars v 3rd Floor No 305 Nariman Polnta 400021

'E!S

204849ı

SM' 2043805 D ELH I 56, Janpath ht Floor New Delhl -110001 \5' B.S.' 32866ı - 3266ı3 - 326602

HOLLANDA • HOLLAND AMSTERDAM Leldsestraat 6 . 1017/PA

1020) 227986/203754 1020) 227986 Rez: 10201 227984/86

ROTTERDAM Weena. ı 40, 30 12 Cr t:ı IOıoı

23440

4332177 / 4332485

INGILTERE · ENGLAND LONDON LON DRA Henover Str. 11 -12 London W .1. 'l5S SM' Oı -4999249 oı-49ı3922

326087 / 326088

KOLN COLOGNE Trankgasse 7-9 5000 Köln-1 Rez:

ÇIN HALK CUMHURIYETI REPUBLIC OF CHINA

69006 Lyon PARIS Avenua de I'Opefl 34 75002 Paris

'B' 062ı - ıo980

~ SM' 1022ı1 ı34443

Revolueni 1,160 15 Praque 1

CENEVRE GENEVA Rue da Chantepoulet No 1~ 3 1201 Geneva

~ SM '

Mannheim

GSA Ceskoslavenake Aerollne

'B'

27300720 - 2ı

1069)

!SVIÇRE • SWITZERLAND

LYON 91 Rua Bugeaud

653ı376/8532784

~ 2ı67684

'B'

FRANSA • FRANCE

6ı4ıı24

4 . 1000 Berlin 65 Luxemburger Str. 34

'B'

Bul. al. Stomboluskl 11 -a

6ı25080-6ı2509ı

2 . 1000 Berlin 30 Geoben Str. 19

UNITED ARAB EMIRATES

\5'

Borlin 30

'B' 1030)

BIRLEŞIK ARAP EMIRLIKLERI

19 7 ı2)

REZERVASYON

FEDERAL ALMANYA FEDERAL REPUBLIC OF GERMANY

5ı 2 67 8ı t5ı 26782/5 ı ı7676

'E!S

V E

o ı - 4999240/0ı - 408ı 393 Re>' o ı -499247 / 0ı -4999248 GSA, Anglo Turklsh ~ Servlce 624 Old Kent Ad . s.e. ı 5

IRAK - IRAQ BAÖDAT BAGHDAD Meridlan 's Street Buildlng 3 / B

'B'

7ı8770317ı87704

IRAN-IRAN TEBRIZ GSA Tabriz Express International Travel Tours Agency, Tabrlı: t:ı

56004/ 52430

TAHRAN TE H RAN Hafeı:

'B'

Ava . 400

667283/664609/669026

IRLAND • IRELAND D UBLIN GSA Airlingus Dublin Alrport

'B'

37 00

ı ı

ISPANYA· SPAIN MADRID Plaza De Espana 18 Torre de MADRID 28008 4th Floor N .R. 20

'l5S B.S.' 46323ı2 -463235ı ISVEÇ • SWEDEN STOKHOLM STOCKHOLM Vasegatan 7, Box 73 101 20 Stockholm

'B' 08-2 ı 8534/2ı 8 535

'E!S 1022) 1022)

3ı6ı29t3ı2ı94 3ı6ı2o

ZORIH ZURICH Turkish Alrllnea Tal Straase 58/62 8001 Zürlh ~ oıt2ı ı ıo7o - 2ıı ıo7ı 2ıı

85 67

ITALYA · ITALY MILANO M ILAN Vla P.da Cannabio 37/2 20122 Milana

'E!S 102) 868350 / 8056233 / 8063976 ROMA ROME Plaua delle Repubbllca 55 00185 Roma 'E!S SM ' 108) 486553 Rez: 108) 475ı ı49

JAPONYA· JAPAN TOKYO GSA JAL, Japen Airllnes 2 ~ Chome Marunovchi Chiyoda-ku Tokyo-Japan

'B'

2ı3- 62ıı

KIBRIS • CYPRUS L EF KO ŞE

Osman Pa$8 Cad .

'E!S 1020)

7ı38217ıo6ı/77ı24

GSA, KTHY Bedrettin Demirel Cad . Lefko'e

'E!S 020- 7190ı KORE CUMHURIYETI REPUBLIC OF KOREA SEUL GSA Korean Alr KAL Bullding 41 -3 Seasomun-Dong Jung-Gu

'B' 7517 - ıı5 KUVEYT • KUWAIT Fahad Al Salem Str. Al Abrar Bldg . P.O.Box . 23959 Safat 13100 'E!S SM ' 24ı2577 Rez: 2450655 12 Llnos) 2420777 GSA, Al Kazemi Trııvel Agencles Fahad Al Salem Str . AI·Abrar Bldg.

P.O.Box. 23959 Safat

'E!S Re%' 245 0856 / 242 0777 LIBYA· LIBIA T RABLUS T RIPOLI Muhammed Megarif Str. Algerla Sqr.

'E!S 38236-48798 MACARISTAN • HUNGARY BUDAPE ŞTE

BUDAPEST

Malev, Roosevelt, tar 2 1052 Budapest

'E!S ı89033 BAHREYN • BAHRAIN Car Park Bldg. Govt Ava. M anama , \5' SM' 243456 Rez: 277747 -252334


INFORMATION

MISIR • EGYPT KAHIRE CAIRO 8 Ka1r El ml Str.

No. 28, ht Floor ~

77433017882431788459

Ru: 733400 GSA. lmperlal Traval Canter 26 Mahmoud Baulouny Str. No. 28 ~

758939-780071-781788

MALEZYA· MALAYilA KUALA LUMPUR Equatorlal Hotel Ground Floor, Lot, 8

Jalan

Sultlın

lamall

50250 Kuala Lumpur ~

2814055-2814058

NORVEÇ • NORWAY OSLO Oronnlngana Gate 34 3 Etaaje 0154 Oslo 1 ~

(02)412841 / 330103

PAKISTAN· PAKISTAN KARAÇI KARACMI

Paktürk Traval Ag.,clea Pakistan 12 Avenue cantre

Strachar Rd. 522089 527471/527472/523249

15' B.S. :

Paktürk Enterprlses Lahare Brench

fmtlaz Plaza 86. The Mill Lahare

15' 314838 SM: 522088

SUUDI ARABISTAN SAUDI ARABIA DAH RAN OHAHRAN King Abdül.ılz Street Aktfmran Complex Cantre P.O.Box. 739 · 31952 AI-Khober

'!5f 1031 8947917/8954904/8950044 GSA, ABC Travel Ageney King Abdüleılz Str. Atnimren Complex Centre P.O. 739 • 31962 AI-Khober CIDDE JEDDAH Clty Center annex 12/13 Medine Road P .O.Box. 1 1 583 '!5f 8800127 (4 Lineel c/o ABC Travel Ageney King Abdülaılı Street Bohemdeln Bldg. P.O.Bo<. 11679 ~ 65118300 (4 Llnoal RIYAD c/o ABC Travel Ageney Al Arbaean Str, al -malaz post box no: 20788

'!5f 4779003/4779056/4760503 TÜRKIYE SATIŞ BÜROLARI OFFICES IN TURKEY ADANA Stadyum Cad. No. 1 ~ SM :

'!5f 3124900 SM : 3104745

as:

VARŞOVA

Rez : 31 26200

3124900 / 43

Danıtma-lnformatlon ~

3124910-3124900/ 33

Alrl lnM

Bakanlıklar Satıt

39. 17 Stycznle ST 00-908 Warsaw

(Saloo Office) Atatürk Blv. 187/A ~!:!/ BS : 1337827 . 3124900/89 SP : 1255259. 3124900/ 41

1!:!/ 480-411

PORTEKIZ· PORTUGAL UZBON LISABON GSA. (TAP) Edlflclo 25. Aeroporto Llabo1ı - 5 Portugal

15' 899121 ROMANYA· ROMANIA BUCHAREST BOKREŞ

GSA. TAROM . Ul, Republlc 16

1!:!1 147433 siNGAPUR • SINGAPORE 645 Orchard rd 02-21 and 02-18

Kerııo·Ceıııo

'!5f 3124900 / 68 ANTALYA Hastane Cad . özel Idare I Jhanı

1!:!1

~

(241 221688

USAŞ

~

MOSKOVA MOS COW U.S.S .R. AEROFLOT, Lenlngradaky Proapekt 37 ~

1655494

SURIYE· SYRIA DAMASCUS. ŞAM GSA. AI-Faradees Travel and Tourlsm Ageney Dfr El Mouhandeaeen Mayaloun Str. P.O.Box. 8132 '!5f 227288/232190 (10 linesi

(6119) 1999

DIYARBAKlR lızot

Pop Cod.

Demir Oteli

1!:!1

Altı

(8311 10101 / 12314/ 28143

EUZIC Şehit

• 1!:!1 1484017/1471338 Rez: 5733525/15 Hat Grup Roı: 5735908/08 lfÇI Chorter Rez : 5735960/81 Yönetim Büro: 5735830 Promosyon-Promotlon: ı 482831 Setıt BOroları • Sel• Offl048 1. Kedık6y Bahariye Cad . Opera lthenı Kat 2 ~

llhanler Cad. No. 28

100.

Yıl

Cod.

SSK Rant tesisleri No. 24 ~

(0111 18530/ 11904/ 13409

QA21ANTEP Atatürk Bulvan No. 38 / C ~

(851 ı 15435/ 20382

YUGOSLAVYA· YUGOSLAVIA BELQRAD BELGRADE TRG Marksa Engelaa

8/4 11000 SM : 332561 · 333277

'!5f

GSA, Jet Sava Center M. Popovlca 9 P.O.Box. JAT 11170 ~

145797

YUNANISTAN • GREECE ATINA ATHENS Phlllelllon Str. No. 19 ~ 3220581

SM: 01 -3245975 Rez: (01 ı 3246024 / 3222569/3221035

4. Tekatm Cumhuriyet Cad . Taksim Gazi DükkAniarı

1!:!1 1452454/1452482 6. Sirteeel Gar Kartısı. DoOubank lşhanı altı, Kat 1 ~

5284808

8. Akaeroy Muatafa Kemal Paf,ll Cad . ~

5967514/5867793/6886039

IZMIR altı

Büyük Efes Oteli

1!:!1

(51) 141220-1-2-3 -4-5-6 135121 -138281 D/1: 141228 SM o 140802 Rez: 259290/ 1·2-3-4-5

Charter Rez: 141220/35 KAYSERI Sahabiye Mah. Yıldırım Cad . No. ~

(351) 13947 Rez : (3511 11001

KONYA Alaaddln Cad . No. 22 Kat. 1/ 108 ~

(331) 12000/ 12032 SM: 24676

MALATYA Kanalboyu Cad. No. 10 Orduevi kar,ısı ~

(8211 11920/ 16489

Rez : (821 1 11922 / 14053 MARMARIS Atatürk Caddesi No. 30

(6121 ı 3751 / 3752

MERSIN 27 . Sokok No. 2

1!:!1

(741) 15232-21278·30274

RIZE Beled iye

Rez:

Kar,tsı

Rezervasyon Reservation

'!5f (0541 11007 / 15513 SAMSUN Kaıımpap

Cad .

ı ı

1A

'!5f (361)18260·13455-15055 SIVAS Belediye Sitesi H Blok No .

1!:!1

SM Satış Müdürü Sales Manager

(4771 11147-13697

TRAB20N Kemerkaya Mah. Meydan Parkı karşısı ~ Reı:

'!5f (8111 11579 . 12300 ER2URUM

3371876 / 3371991

2 . Hilton Oteli Qlrltl 'f.!f1470121 /1470180 3. şı...... ~ 1464208/1454238/1440296

15'

' Rez: (24)211167 -212838 DALAMAN, MUCLA Turkish Alrlines

Far east ahopplng center 0923 Rez: 7324556

Altı

(3111 12830/ 23432 / 15238

BURSA Cemal Nadir Cad . No . 8 -A Kocagll Apt .

'!5f SM: 7344477

s.s.c.B.• u.s.s.R.

BilrNU

RESERVATION

ISTANBUL Abide-i Hürriyet Cad. Vakıf Ithanı Kot 2 No. 154-158

(711) 41545

Rez: (711)32247 -43143-43538 BS: (71 1 1 30867 ANKARA Hipodrom Cad . Gar yanı

POLONYA • POLAND W ARSAW GSA LOT Pollsh

AND

(031 1 13446/ 11690

SM o 22219 VAN Enver PerlhanoOiu Iş Merkezi Cumhuriyet Cad . 198

'!5f (06111 1241/1768 ÜRDÜN • JORDAN AM MAN Jabal arnman third ci rcle Al rlyadh center Sth floor P.O.Box 39177 Amman ~

659102 / 659112

GSA: Genel Satış Acentası General Sales BS

Bilet Satış Ticket Sales



Kelaynaklar ... Nesilleri tükenmek üzere olan bu ilgi çekici kuşların son üyeleri, Urfa'nın Birecik ilçesinde varolma savaşı veriyorlar. Geçtiğimiz yıl, kapalı üretme istasyonunda 34, serbest tabiatta ise sadece 14 tanesinin yaşayabil­ diği tesbit edilmişti. Efsaneye göre, tufandan sonra gemisi Ağrı Dağına oturunca, Nuh Peygamber bir çift güvercin, bir çift kırlangıç ve bir çift de ketaynak salmış. Bereket sembolü olan ketaynaklar serbest kalınca yaşamak için günlerce uygun bir yer aramışlar ve sonunda etrafında verimli ovaların yer aldığı bir nehir kenarında, küçük bir evin bulunduğu alandaki kayalık yamaçlara yerleşerek yuva kurmuş ve çoğalmışlar. Nehir kenarında küçük «bir evcik»in bulunduğu yer, bugün Fırat nehri kıyısındaki «Birecik» ilçesidir. Ketaynakların Birecik'le tanışmaları işte bu kadar uzun zaman öncesine dayanmaktadır. Kelaynak'lar Birecik'e Şubat ayında gelirler. içindeki kayalık yamaçlarda yuva kurup yavruladıktan sonra, Temmuz ayı içinde geri dönerler. Kesinlikle bilinmemekle birlikte, bazı kayıtlara göre, Kızıldeniz kıyılarında kışlarlar. Göçleri sırasında kutsal topraklardan geçtikleri için de, leylekler gibi dini inançlara dayalı bir saygı görürler. İlçe

Eski dünya kıt'aları olarak bilinen Avrupa, Asya ve Afrika'da yayılış göstermiş olan kelaynaklar, etlerinin çok lezzetli (delicacy) oluşun­ dan dolayı 17. yüzyıl ortalarında Avrupa' da tamamen tüketilmişler. Şu anda, Afrika'da küçük bir kolani halinde Fas'da yaşamakta ve resmi kuruluşlar tarafından koruma altında tutulmaktadırlar. Yukarıda belirtildiği üzere, Asya kıt'asındaki Birecik'de ise kelaynaklar insanlardan kasdi olarak hiçbir kötülük görmemişlerdir. Aksine Birecik'liler, bu kuşları ilkbaharın müjdecisi kabul etmişlerdir. Birecik köprüsünün yapımından önce sallada geçilen Fırat nehrinin kış aylarında geçit vermez durumda olan sularının kelaynakların gelişinden sonra yatışıp taşımacılığa elverişli hale gelmesi de, kelaynaklara müjdeci gözü ile bakılmasının bir başka sebebidir. Şimdilerde sayılan çok azalmış olan kelaynaklar, bir zamanlar büyük topluluklar oluştu­ rurmuş . Hep birlikte uçup gökyüzüne havalandıklarında (güneşi örtecek kadar kalabalık) olduklarını hatırlayan insanlar hala mevcuttur. Birecik'te bazı yabancı gözlemciler, 20. yüzyıl

başlarında,

bu civarda binden fazla kelaynak yuvası bulunduğunu kaydederler. O devirde, verimli bir kuluçka dönemi sonunda ketaynak nüfusunun beş bini aştığını tahmin etmek yanlış olmaz. Ketaynakların

Türkiye'de iki akrabası daha Thereskiomithidae familyasına ait olan bu kuşlardan Çeltikçi (glossy ibis), biçim ve rengi itibariyle kelaynağa benzemekle birlikte ondan daha küçüktür. Kaşıkçı kuşu (spoonbill) ise bembeyaz tüyleri ve kaşık biçimindeki gagası ile iki akrabasından çok farklı­ dır. Her yerde rastlanan kuşlardan olmamakla birlikte ketaynak gibi nesilleri tehlikeye düşmüş bulunmaktadır.

değildir.

Sevilen, korunan, esirgerren bir kuş olmalakelaynaklar, son otuz yıl içinde inanılmaz bir hızla azalmışlardır. Bu konuda yapılan araştırmalar azalma sebebinin 1958 yı­ lında yapılan çekirge mücadelesi olduğunu ortaya çıkarmıştır. O yıl, Irak ve Suriye'den Güneydoğu Anadolu'ya doğru yaklaşmakta olan çöl çekirgesinin önünü almak için bütün bölgeye uçakla zirai mücadele ilacı püskürtülmüştür. Uygulanan tedbirle, gerçi çöl çekirgesinin tarım ürünleri üzerinde yapabileceği zarar önlenmiş, fakat bedeli pek pahalı ödenmiştir. Çünkü, zirai mücadele ilaçları, çekirgelerle birlikte bölgede yaşayan binlerce kekliği, tavşanı, ceylanı, kartalı ve daha birçok yabani hayvanı da zehirleyip öldürmüştür. O yıl Birecik'te 700 kelaynak telef olmuş, geri kalanlar da bir daha kendilerini toprına rağmen,

layamamışlardır.

Kelaynaklann besinlerinin büyük kısmını çekirge, danaburnu, akrep gibi başereler oluştur­ duğu ve bunlara zirai mücadele ilacı atıldığı için kelaynakları zehirlerden arındırmak mümkün olamamaktadır. Sadece kapalı üretme istasyonunda yetiştirilen ketaynaklar tehlikeden uzak kalabilmekte, ancak dışarı salındıklarında yine zehirlenmektedirler. 1973 yılında yapılan tahminler, kelaynakla1984 yılında tükeneceğini göstermekteydi. Serbest tabiatta azalan nüfusu takviye etmek için başlatılmış olan kapalı üretme projesi kıs­ men amacına ulaşmış gibi görünüyorsa da, kesin sonucu almak için 1990'ların ortalarına kadar beklemek gerekiyor. rın



i覺覺secticides.


Bald ibises, the last living specimens of those interesting birds, facing the danger of virtual extinction in a close future, are stili giving a life and death struggle in the smail town of Birecik, in the Province of Urfa. lt was determined last year that only 34 of them were still surviving in the closed experiment station, while some fourteen odd others are believed to be living in their traditional habitat. According to the legend, Noah, when his Ark landed at the skirts of the Mount Ağrı, following the Deluge, had Jet loose among other creatures, a pair of sparrows and a pair of bald ibises. Our pair of ibises, after making the rounds of the neighbourhood for days on end, finally were able to choose for themselves a suitable nesting place on the rocky slopes, overlocking the river, meandering through fertile plains. As its turkish name implies, that place is nowhere else than the 'Birecik' district, on the shores of the Euphrates river. Legend or fact, bald ibises were seen araund Birecik since a very long time indeed. Bald ibis' winter visit to Birecik takes place in the mouth of February. After nesting there and laying their eggs, which are hatched in due time, they leave the place in July taking their

chicks along. Although it isn't a proven fact it is believed that they winter sornewhere in the Red Sea coast of Africa. Since, while journeying, they fly over sacred grounds, they are revered by the Iocal inhabitants on grounds of religious belief. On continents such as Europe, Asia and Africa, known as the Old World, bald ibises were hunted to extinction towards mid 17th century by virtue of their much tasty meat, accepted as delicacy. The little colony which stili exists on Moroccan territory is strictly under the protection of governmental authority, and ca red for by the world wildlife organizations. Asian numbers of these birds, which chose to live in the rocky escarpments over the town of Birecik have never been hunted by human beings. Quite on the contrary, the inhabitants of the town looked upon those birds as symbols of the onearning spring, and the nice weather that follows. The fact that the turbulant waters of the Euphrates which didn't allow the crossing of the river by rafts (which was the only way of commuting, before the Birecik Bridge was built) during winter months, would, subside upon the arrival of the ibises, was anather good sign, attributed to these half-holy birds.


Bald ibises, whose numbers now can be easily counted, were forming once colonies made of countless birds. During those days their numbers, when airbome, were large enough to mask the sun's rays, thus darkening the daylight. There are some old people Jiving in the area, testifying to the fact that, there, then, were some thousand ibis nests on the rocky cliffs; a fact also noted by foreign visitors. While basing our guess to these testimonies we can say that, during those days, at the height of a favourable nesting season the number of the birds should have surpassed 5.000. Bald ibises have two more relatives living and nesting in Turkey. Among those birds, who are belonging to the Thereskiornithidae family, the glossy ibis, (The Çeltikçi), although quite similar in shape and colour to his bald relatives, is much sınaller in size. While the spoonbill (Kaşıkçı Kuşu) with its white feathers and its uni,que beak, looks ~quite different than his two close relatives. Athough rare birds themselves, rheir species, however, haven't been endangered yet. Although they are birds that are cherished, and cared for by the local inhabitants, the bald i'bise's numbers have been dvindling very chemical warfare of 1958 against rapidly in the last thirty years. It looks like the Jocust was largely responsible for it. That year, tons of insecticides were sprayed, in order to prevent the locust clouds approaching the Turkishs territory, through Syrian and Iraqi deserts. Although the fight against the pest was won, its impact on the wildlife produced much undesired results. The pesticide had exacted a terri:ble toll through the pheasant, hare, antelope and eagle population of the area, besides other sufferers in the wildlife. That year it is estimated that, at least 700 bald ibises were killed, and those who survived never fully recovered. Ibises feed on insects; and these being contaminated with poison deriving from pesticides, it is almost impossible to exempt them from its effects. Only those birds who are living in the closed experiment stations can survive. But even those, when Jet loose in the nature, succumb to t'he deadly effects of the poison. According to the estimates of 1973, the Jast bald ibis at large sould have died by 1984. Althoug the breeding station experiments have been so far successful in the upkeep of the nurnhers at large, it stili looks wise to wait till mid 1950's in order to see wether these precautions will be successful, or not.


KONAKTA, •

GEÇMIŞE

İki yüzyıl önceki Türk mimarısının seçkin örneklerinden biri olan Saatçi Ali Efendi Konağı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Eserler ve M üzeler Genel Müdürlüğü'­ nün çabasıyla onarıldı ve << Etnoğrafya Müzesi» olarak hizmete girdi. İzmit'in Alaca Mescit Yokuşu Sokağı üzerinde ve denize hakim dik eğimli bir yamaç üzerinde bulunan üç katlı konak, özellikle ahşap kepenkli ve tokmalı parmaklıklı pencereleri, ahşap destekli çıkmaları ve cephe duvarlarındaki kalem işi süslemeleriyle dikkati çekiyor. Kayağan taşı ile döşenmiş bodrumun tavanı ahşap kaplama .. Zemin kat, sofa etrafında üç oda, mutfak ve denizi tepeden gören yarı gömme bir balkondan oluşuyor. Üst katta ise, biri başoda olmak üzere, safaya açılan üç oda bulunuyor. Zemin ve üst katların tabanları alaturka ahşapla döşenmiş, tavanlar pasalı ahşap kaplama olarak yapılmış. Oda ve sofaların duvarlarında çiçek ve geometrik desenli kalem işlemeleri, tepe pencerelerinin alt bizasından başlayıp tavana kadar uzanmakta. Bu süslemeler, pencere aralarındaki boşluklara « Sağır pencere» havasını veriyor. İnce bir işçilikle yapılmış renkli camlar, iç rnektınlarda ışıklı ve güzel bir görünüm yaratıyor. On yıllık çalışma sonunda harap durumdan ve yıkılınaktan kurtarılan Saatçi Ali Konağı'nın badrum katı , çocuk kütüphanesi haline getirildi. Diğer katlarda «başoda » , «gelin odası » , «yemek odası » , «mutfak» düzenlemeleri yapıldı ve çevreye eski konak hayatını yansıtan eşyalar ve mankenler yerleştirildi. Şimdi bu müze-evi ziyaret edenler, adeta zaman tünelini delmiş gibi, geçmişte yaşamanın zevkini duyuyorlar.



Selçuklu

devrinden günümüze gelen min ·fatürlü el genellikle Anadolu Selçukluları'nın ve Büyük Selçuklu imparatorluğu'nun dağılmasından sonra ortaye çıkan Mezopotamya ve çevresindeki bölgesel hükümetlerin hakim olduğu yörelerde hazırlanmıştır . Bağdat'­ tan Anadolu'nun içlerine kadar uzanan geniş bir alan içerisinde kalan Konya, Diyarbakır, Musul gibi şehirler, 11.-14. yüzyıllarda minyatür sanatının korunduğu önemli sanat merkezleri olmuştur. Bu dönemde, resimlandirilen eserler, daha çok Abbasiler devrinde Antik kaynaklardan derlenmiş veya doğrudan doğruya Arapçaya çevirileri yapılmış tıp, botanik, astronomi ve mekanik buluşları ih tiva eden ilmi eserlerde yer alır. Bunların yanısıra , mesnevi ve hikaye kitapları gibi edebi eserler de resim lendirilmiştir. ilmi konulu eserlerden bazılarında geç Antik - Bizans resim sanatının etkilerinin yer yer görülmesine rağmen, bu dönem minyatür sanatına genellikle Islami düşüneeye uygun soyut bir üslüp hakim olmuştur . Selçuklu minyatür sanatının en ilgi çekici ve tipik ör nekleri, Topkapı Sarayında bulunan Varkau Gülşiıh adlı masnevide yer alır. 13. Yüzyıl başlarında Anadolu Sel çuklu Devleti'nin merkezi Konya'da hazırlandığı anlaşı ­ lan eserin minyatürlerinde, çizgi ve renk erken islam minyatür sanatının diğer örneklerinde olduğu gibi , res mi soyutlaştıracak biçimde kullanılmıştır. Figürlerin yer aldığı mekanlar, tabiat sembolik olarak belirtilmiş, res min zemini kırmızı, mavi renklerle boyandığı gibi, Se: çuklu devri motifleriyle süslenmiştir. Osmanlı devletinin, erken döneminden, istanbul 'un fethine kadar geçen devresinden günümüze minyatürlü eser gelmemiştir. Ancak, kaynaklarda yetenekli sanatçıların varlığı ve Edirne Sarayında bir sanat eteiyesinin bulun duğu anlaşılmaktadır. Sultan ll. Mehmed'in istanbul 'u fethinden sonra, istanbul Sarayında yoğun bir resim faaliyetini başlattığı, ünlü italyan ressamları davet ederek onlara batılı krallar gibi, portre ve madalyanlarını hazır­ lattığı, saray duvarlarını resimlerle süslettiği bilinir. Gelen sanatçılar arasında en ünlüleri Gentile Beliini ve Constanzo da Ferrara'dır . Bu sanatçılar, dönemin yerli sanatçısı Sinan Bey'i etkileyerek oldukça gerçekçi anlayışta bir Fatih Sultan Mehmed portresi yapmasına yol açmıştır. Fatih Sultan Meh med'in saltanat yıllarında Istanbul saray aleiyelerinde ha zırlanmış minyatürlü bir el yazmasının bilinmemesine rağmen, aynı dönemde Edirne Sarayında resimlandirildiği anlaşılan birkaç eser günümüze gelmiştir. Bunlardan biri, Külliyat-ı Katibi'dir . Sultan ll. Bayezid ve 1. Selim döneminde hazırlanmış minyatürlü eserler, çağdaş doğu min yatür okullarının etkisini sürdüren bir resim tarzının b enimsendiğini gösterir. özellikle Sultan 1. Selim'in Tebriz sefer i nden ( 1514) getirdiği sanatçıların, saray nakkaşha ­ nesinde etkili olduğu dikkat çeker. Osmanlı minyatür sanatının ilk parlak dönemi Kanuni Sultan Süleyman devrine ( 1520-1566) rastlar. Bu dönem de, çeşitli sanat akımlarını yansıtan birçok minyatürlü yazma hazırlanmıştır. Klasik edebiyata ait eserlerde Iran okullarının etkisini sürdüren, kalıplaşmış bir minyatür an layışı yaşatılmış, ayrıca yeni konular yeni bir üslüpla re · simlendirilmiştir. Osmanlı tarihiyle ilgili olan yeni konuların resim üslübunun en önemli temsilcisi Matrakçı Nıı ­ suh'dur. Sanatçının Osmanlı ordusunun seferlerini konu alan eserlerdeki, gözleme dayanan kale, liman, şehir tas virleri Türk minyatürünün gerçekçi yönde gelişiminde önemli rol oynamıştır. Aynı dönemin diğer bir ünlü ismi, eserlerinin çoğu Topkapı Sarayında korunan portre sa natçısı Nigari'dir . Kanuni Sultan Süleyman devrindeki olayları konu alan Şahname tarzında yazılmış Süleymanname adlı eserin resimlendirilmesi Türk minyatür san a tında önemli bir dönüm noktası olmuştur. imparatorluğun çeşitli yörelerinden getirilmiş olan yetenekli saray nakkaşlarının işbirliği ile gerçekleşen eser, özellikle yeni kompozisyon şernaları açısından büyük bir değere sahiptir. yazmaları,

-



Türk minyatürü Sultan ll. Selim ( 1566-1574) ve özel likle Sultan lll. Murad'ın ( 1574-1595) saltanat y ı lların ­ da en olgun ve verimli yıllarını yaşamıştır . Resimlandirilen eserler arasında Osmanlı ordusunun zaferlerini, Sul tanın adaletini , devrindeki çeşitli sosyal faaliyetleri, avlanmadaki hünerlerini , elçi kabullerini ve o devir için önemli bazı olayları konu alan Hünerniime, Şahinşahname gibi Türkçe veya Farsça yazılmış manzum eserler başta geliyordu . Saray şahnamecisi tarafından yazılan bu eserler saray ataiyelerinin en yetenekli sanatçıları tarafından hazırlanıp , resimlendirilerek Sultan 'a takdim edilmişti r . Bunların yanısıra önemli savaşları konu alan , devrin ünlü tarihçileri tarafından yazılmış kroniklerde de tüm olaylar resimlerle belgelenmiştir . Devrin ön emli eseri , Osmanlı halkının günlük yaşantısını, sosyal ve ekonomik gücünü görüntüleyen yüzlerce minyatürün bulunduğu Surname' dir. Sultan lll. Murad'ın oğlu Mehmed ' in sünnet düğünü şenliklerini anlatan bu eser, Osmanlı sanatçılarına tama men gözlema dayanan bir anlatım yolu sağlamıştır . Ayrı ­ ca padişah portrelerin i n y er ald ı ğı es erl er ve bazı albüm resimleri bu verimli dönemin önemli örn ekl eri arasında yer alır . Klasik dön emin en ünlü sanatçısı , bu eserlerin çoğunda çalışmış o lan Nakkaş Osman'dır . Osman v e bu dönemin diğer nakkaş - musavvirle r inin yaşadıkları dönemi belgelema amacına yönelik çalışmalar ı sonucu , O s manlı minyatürl eri diğer isl am minyatürl erinin kalıpçı ve süs lemeyi ön planda tutan eserlerinden ayrılır . Osmanlı nakkaşları için olaylar, olay kahramanları ve önemli unsur olmuş , bu olayları çevreyle birlikte ve kendilerine ha:; renk düzenlemeleriyle gerçekçi bir yaklaşımla r e smetmiş ­ lerdir. Sultan lll. Mehmed 'in saltanat yıllarında ( 1595-1603)

·,-. ...... ~· ~

Saray atelyelerindeki resim faaliyeti son derece yoğur. · !aşmış ve klasik dönemden kısmen farklı üsiCıp özellikleri kazanmıştır . Sultan lll. Murad ' ın isteği üzerine baş ­ lanarak, Sultan lll. Mehmed'in himayesinde tamamlana bilen Hz . Muhammed'in hayatını konu alan , altı ciltlik Siyer-i Nebi adlı eserdeki yüzlerce minyatür bu kısa dönemdeki üsiCıbun ilk örnekleridir. Ayrıca , Osmanlı su: tanlarının hayatını, Sultan lll. Mehmed'in zaferlerini konu alan, Şahnameler, Farsça veya Arapçadan Türkçeye çev rilmiş fal, hikaye kitapları ve çeşilti eserlerin devrin üsICıbuna uygun resimlendirilmesi, Osmanlı minyatür sana tına yeni bir görünüm kazandırmıştır . Daha az sayıda figürün yer aldığı, tabiat kesitlerinde kuvvetli renklerin kullanıldığı bu dönem Saray nakkaşlarının en yetenekiisi nakkaş Hasan Paşa'dır. 16. Yüzyıl sonları ile 17 . Yüzyıl başlarında Osmanlı Imparatorluğunun önemli bir eyalet merkezi olan Bağ ­ dat 'ta, vali olarak bulunan sanatsever devlet adamları ­ nın himayesinde bir minyatür okulu gelişmiştir . Fark : ı bir üsiCıbu yansıtan bu okulun minyatür örnekleri , genel likle Bağdatlı şair Fuzuli'nin eserlerinde yer alır . Ayrı ­ ca, hikaye kitapları , genel tarih kitapları , Sufiyane eserler, destanlar ve şecereler de resimlenmiştir . Özellikle sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın oğlu Hasan Paşa '­ nın valiliği sırasında ( 1598-1603) kaliteli eserler hazı r ­ lanmıştır . Bu okulun sanatçılarının tarikat mensubu ve büyük bir ihtimalle Mavlevi dergilhlarında yetişmiş kiş i­ ler oldukları sanılmaktadır . Bağdat okulu minyatürleri, zengin renkleri , dinamik kompozisyonları, çeşitli karakterlerin belirtildiği, çizgici üsiCıbuyla Türk minyatür sa natının ilgi çekici bir üsiCıbunu oluşturur. 17 . Yüzyıl Osmanlı Sarayı atelyelerinden günümüze

~ ..... ~..:~

.' ·r ... • ' , \

. .- . ... r ~

... 1. t ....... ~

t •

'

" •,..


gelen minyatürlü eserler, genellikle Sultan 1. Ahmed (1603 -1617) ve Sultan ll. Osman ' ın (1618-1622) salta nat yıllarındandır. 1. Ahmed adına hazırlanmış bir albüm ile bir fal kitabı, devrin minyatür üslübunu yansıtan tasvirleri ihtiva eder. ll. Osman'ın zaferlerini konu alan bir Şahname (Şahname-i Nadiri), tarihi konulu resimlerin yer aldığ ı bir şiir mecmuası, alimierin biyografileri nin verildiği eserler ve albümler bu döneme ait son derece kaliteli minyatürleri kapsar. Dönemin yetenekli sa natçısı

Nakşi'dir.

Osmanlı - Türk

minyatür sanatının son parlak dönemi 18 . yüzyılın ilk yarısına rastlar. Osmanlı tarihinde «Lille Devri» olarak anılan bu yıllarda , sanatsever Sultan lll. Ahmed'in ( 1703- 1730) himayesinde saray ataiyelerin de minyatürlü yazmalar ve albümler hazırlanmıştır. Dö nemin resim üslübunun en önemli temsilcisi, Levni adıy ­ la tanınan Abdülcelil Çelebi 'dir. Yeni bir ekol oluşturan

bu

sanatçının

en güzel minyatürleri, Sultan lll. Ahmed ' in sünnet düğününü anlatan Surname-i Vehbi adlı eserde yer alır . Devrin diğer eserleri arasında , Levni tarafından yapılmış günün modasına göre giyimli çeşitli kadın ve erkek tasvirlerinin yer aldığı bir albüm ve Osmanlı Sultanlarının portrelerinin bulunduğu Silsilenama adlı bir diğer albüm dikkat çeker. Yüzyı l ın diğer bir sanatçısı, genellikle tek figür ve çiçek resimle r iyle ta n ınan Abdullah Buhari 'dir . Levni ve Abdullah Buhari'nin eserlerinde, ayrıca bu dönemde hazırlanmış diğer bazı eserlerde, geleneksel minyatür üslübunun kırıldığı, ayrıntılar­ da üçüncü boyutun verilmeye çalışıldığı izlenir. Bazı azın ­ lık sanatçılarının batı sanatı kurallarına uygun eserleri de, yine bu dönemde batı estetiğine duyulan ilgiyi yansıtır . 18. Yüzyılın ikinci yarısında, bu ilgi giderek artm ı ş ve Osmanlı minyatürü, yerini tamamen Batı Sanatı ve kültürü etkisindeki sanat eserlerine bırakmıştır. şahzadelerinin

49


The manuscripts with miniatures that have com e down to us from the Seljuk period were gen erally prepared in the areas ruled by the regional governments in and araund Mesopotamia that emerged fallawing the breakup of the empires of the Great Seljuks and of the Anatelian Seljuks. Cities like Konya, Diyarbakır and Mosul, which were situated within a broad area stretching all the way from Baghdad to the heart of Anatolia, became important centers where the art of the miniature was pr eserved in the 11th- 14th centuries . In this period , illus trated works ware included among works scientific in nature containing findings in medicine, botanics, asıron ­ amy and mechanics collected from antique !lources , mainly in the Abbasid period or directly translated into Arabic . In addition to these, literary works such as mesnevis and books of stories were alsa illustrated.

50

Although the influence of the Iate Antique-Byzantin e art of painting can be traced here and there in same Jf the scientific works, a more abstract style in keeping with lslamic thought is generally pradaminant in the miniatures of this period. The most interesting and characteristic examples of the Seljuk art of the miniature are found in a masnev i entitled Varka-u Gülşih found in Topkapi Palace . The miniatures in this work , which are assumed to have beeıı prepared in Konya, capital of the Anatelian Turkish Selju~ state, at the baginning of the 13th century , are com pletely in this particular style. As in other examples of the early lslamic miniature, line and color have been used in such a way as to produce an abstract picture . The spaces containing figures as well as nature have been depicted symbolically, and the background of the picture, painted in different shades of red and blue, has been decorated with the characteristic motifs of th e Seljuk period. No works with minialures from th e earliest Ottoman period up to the conquest of Istanbul have survived to our day. However, the sources attest to the existence of compatent painters and an art workshop in the Palace at Edirne . Fallawing the conquest of Istanbul by Sul tan Mehmed (ll) the Conqueror, a period of intensive painting activity is known to have got under way in the Istanbul Palace . Famous ltalian painters w ere invited to the city of Istanbul and were commissioned to pre pare portraits and medallions of the Sultans like those of western kings , to adorn the walls of the palace. Among these artists the most famous were Gentile Beliini and Constanzo da Ferrara . Tlıese artists exerted an influence on the local artisı of the time, like Sinan Bey, and led to his painting a rather realistic portrait of Sultan Mehmed the Conqueror. During the Conqueror 's sultanate, although no manuscript with minialures is known to have been prepared in the workshops of the Istanbul palace, a few works assumed to have been illustrated at the Edirne Palace in the same period have come down to us . One of these is the Külliyiit-i Kiitibi. Works with minialures prepared during the reigns of Sultans Bayezid ll and Selim 1 show t hat a special painting style was adopted, that continued the influence of the contemporary eastarn schools of the miniature. Particularly noteworthy is the fact that the artists brought back by Sultan Selim 1 from his Tabriz campaign were active in the palace painting atelier. The first brilliant period of the Ottoman art of minia tura coincided with tne reign of Sultan Suleiman the Magnificent ( 1520-66). · known in Turkish as Suleiman the Law-Giver . In this period several manuscripts with minialures were prepared reflecting a vari ety of artisti c currents . In works of classical literatura a stereotypeu concept of the miniature, continuing under the influence of the Iranian schools, was kept alive, and new subjects were depicted in the new styl e. The most important rep resentative of the pa inting style of these new subjects connected with Ottoman history was Ma t rakçi Nasuh . This artist 's depictions of fortresses , harbors and cities based on actual observation in his works about the cam paigns of the Ottoman army played a major role in the development of the Turkish miniature towards realism . Anather important name of the same period is the portrait artisı Nigiiri, most of whose works are preserved in Topkapi Palace. His illustration of the work entitled the Süleymanname, written in the style of the Shahname and describing events of the period of Sulta11 Suleiman the Magnificent, was an important turning point in the Turkish art of the miniature . This work , which was realized through the cooperation of skilled palace artists brought from various regions of the Empire , has

-


a great value from the angle of the new compositiorı schemes in particular. The Turkish miniature experienced its most matura and productive years during the reigns of Sultan Selim ll (1566 -74) and in particu lar Sultan Murad ll (1574-95) . Among the works illustrated were the works in verses written in Turkish or Persian poets, such as the Hünername and Shehinshahname, which deseribed the victories of the Ottoman army, the justice of the Sultan, the reception of ambassadors and other important evems of the period . These works, written by the Shahnamewriter, were prepared by the most skilled artists of the Pa la ce workshops and were illustrated for presentation to the sultan. In addition to them , all the events in the chronicles, which were written by the prominent his torians of the day describing important battles, were alsa documented with illustrations. The most important work of the period is the Surname, containing hundreds of miniatures depicting the everyday life of the Ottomarı people and their socia l and economic status . These works, which deseribe the festivities connected with the circumcision ceremony of Sultan Murad lll's son , Mehmed , established a style of representation for Ottoma n artists, based antirely on observation. Furthermore, work s containing portraits of the sultans and certain pictorial albums are among the i mportant works of this productive period . The most famous artist of the classical period is Nakkaş Osman, who worked on most of these works . As a result of the efforts of Osman and the oth er painter-illustrators of the period to document the time in which they lived , the lslamic miniature is distinguished from the works which give precendence to stereotypes and decoration . Events and their heroes were the most important elements for the Ottoman painters, and they depicted them together with their surroundings through a realistic approach inearparating their own unique color schemes . During the reign of Sultan Mehmed lll (1595- 1603 i. painting activities in the Palace workshops was extremely intense, and acquired stylistic traits quite different from those of the classical period. The hundreds of minia turas in the six-volume work entitled , Siyer-i Nebi, about the life of the Prophet Muhammed, which was begu ıı at the instigation of Sultan Murad lll , and only completed under the patrenage of Sultan Mehmed lll, am the first examples of the style of this brief period. Furthermore. the illustrations in the Şahnames, describing the life of the Ottoman sultans and the victories of Sultan Mehmed lll , and furthermore , the illustrations in keeping with the style of the period of the Shahname, describing the life of the Ottoman sultans and the victories of Sultan Mehmed lll and of various other works and books of stories and fortune teliing translated from Persian or Arabic into Turkish , added a new appsarance to the Ottoman miniature. The most skilled of the palace pain ters in this period , which was characterized by fewer figures and the use of strong colors in depictions of nature, was Hasan Pasha. In Baghdad, which was an important provincial center of the Ottoman Empire at the end of the 16th and th e beginning of the 17th centuries a school of miniature developed under the patranage of the art- loving statesmen stationed there as governors . Examples of this school, which reflected a different style, are generally included in the works of the poet Fuzuli of Baghdad . Furthermore, books of stories, general history books mystical works, epics and genealogies were alsa illus trated . During the govemership of Prime Minister Sokullu Mehmed Pasha's son Hasan Pasha ( 1598-1603). works of quality were prepared. The artists of this school were members of dervish orders , usually trained in tha

Mavlevi dervish lodges. Miniatures of the Baghdad school constituted an interesting and fascinating style of the Turkish art of the miniature with their rich colors, dynamic compositions and linear style. Miniatures that have come down to us from the Ottoman Palace workshops of the 17th century generally da te from the reigns of Sultan Ahmed 1 ( 1603- 1617) and Sultan Osman ll ( 1618-1622) . An al bum preparerl for Ahmed 1 and a fortune teliing book contain designs reflecting the miniature style of the period . A Shahname (Şahname-i Nadiri) depicting the victories of Sultan Osman ll, a poetry eelleetion with depictions of histerical subjects, works giving biographies of scholars, and al bums encompass the extremely high miniature quality of that period. The outstanding artist of the time is Nakşi. The most magnificent period of the Ottoman-Turkis., art of miniature coincides with the first half of the 18th century. In these years, known as the "Tulip Era," al·· bums and manuscripts with miniatures were prepared in the Palace workshops under the patranage of the art loving Sultan Ahmed lll ( 1703-1730). The most important representative of the painting style of the period is Abdülcelil Çelebi, known by the name of Levni. The loveliest minialures of this artist, who developed a new school, are in his work, known as the Surname-i Vehbi, which deseribes the circumcision ceremony of the sons of Ahmed lll . Among other works of the period, an album done by Levni with various illustrations of men and women dressed in the fashions of the day, and anather album entitled the Silsilenama containing portraits of the Ottoman Sultans are noteworthy. Anather artists of the century is Abdullah Buhari, generally, known for his paintings of single figures and flowers . In the works of Levni and Abdullah Buhari, as well as in other works prepared during this period, there are evidencas of the traditional miniature style and of attempts to add a third dimension to the details . The works of certain artists from various minority communities in the Ottoman Empire fallawing the rules of Western art alsa reflect the interest shown to the western aesthetics during this period . In the second half of the 18th cen tury this interest gradually increased and the Ottoman miniature gave way to works of art antirely inearparating western art and culture.

51


KlTALARARASI VE ULUSLARARASI

UÇUŞLARlNIZ İÇİN TÜRK HAVA YOLLARI KIŞ TARİFESİ 25 EKİM 1987 - 26 MART 1988 İSTANBUL 'DAN

İSTANBUL 'DAN

BELGRAT BERLiN BRÜKSEL CENEVRE FRANKFURT HAMBURG KOPENHAG KÖLN

- Salı, Perşembe , Pazar -Hergün -Salı, Perşembe, Cuma, Pazar - Cuma, Cumartesi - Pazartesi, Çarşamba, Cumartesi - Pazartesi , Perşembe , Cumartesi -Hergün - Cuma, Cumartesi - Cuma, Pazar - Pazartesi, Cuma, Cumartesi, Pazar

LEFKOŞE

-Salı

AMSTERDAM ATİNA

LONDRA * iYON MADRİT MİLANO MÜNİH PARİS

ROMA SOFYA STOKHOLM ViYANA ZÜRİH

-Hergün - Pazartesi , Perşembe -S a lı , Cuma - Pazartesi, Perşembe -Hergün -Pazartesi, Perşembe , Cuma, Cumartesi, Pazar -Pazartesi, Salı, Perşembe, Cuma Cumartesi, Pazar -Pazartesi - Salı

ABU-DABI AMMA N BAGDAT BAHREYN BOMBAY *CEZAYiR CİDDE

DAHRAN DELHİ DUBAİ KA Hİ RE KARAÇİ

-Salı -Perşembe -Perşembe ,

-Pazar - Cumartesi - Çarşamba, Cuma, Pazar - Çarşamba - Çarşamba

-Pazar -S alı, Perşemb e,

-

Salı,

-Çarşamba - Çarşamba

SİNGAPUR

-

ŞAM

-Çarşam ba

Çarşamba ,

Pazar

- Salı, Eazar - Sa1ı, Perşembe, Pazar -Çarşamba

-Perşembe,

Cumartesi , Pazar

ANKARA'DAN

- Pazartesi,

Çarşamba, Perş e mbe ,

AMMAN

-Perşembe

CİDDE

-Pazar

DAH RAN

-Çarşamba

Cumartesi, Pazar

Cumartesi

Pazar

KUALA-LUMPUR KUVEYT

TAHRAN TRABLUS *TUNUS

Pazar

- Çarşamba

ANKARA'DAN AMSTERDAM FRANKFURT MÜNİH

-Cuma -Cuma - Cumartesi

ADANA 'DAN €İDDE

İZMİR'DEN

Çarşamba,

Cuma

* Yeni Uçuşlarımız

ATİNA

- Salı

FRANKFURT KÖLN MÜNiH

-Pazar -Cumartesi -Pazar - Çarşamba , Pazar

ZÜRİH

-

Açıklamalı

bilgi ve Rezervasyon için, Sat ı ş Bürolarımız ve IATA Acentelerimizle temas edilmesini Sayın Yolcularımıza duyururuz.

TÜRK HAVAYOLLARI TURKISH AIRLINES


w

E, unwillinly must state that THY cus-

tomers ta e quite a place in the ıquantity of "no-show" results declared by AEA. W e believe t'hat passengers do not spend the same care for the cancellation of their denied seats as they do for tlıeir reservations. Passengers having reservat~ons on a determined flight and having the wish gf flying on a P.revious one or changing the carrier, without any information of cancellatian ill taıke part in ~he "NO-SHOW" problem. In this case the aiıJ e teels not on1y the financial ;pressure but also t e psychological defect of disin aDill aı seat util' sati~n. lifro lr~e.,,~oint ot f an- .satis.faction for tlie customers on tıhe waiting list. cial aspec " it;;: ın.c ans a lass o{ 2 ~ .000.000 US On the other hand, the vacant seats caused by .::!\ "NO-Sl;IOW' , passengers attracts attention and do lars for the members. ' ,, c~tics of the ones w.ho had diffuculty in obtaining sea or found SRace by chance on the same flight. We believe cooperation shown by bat passengers and agencies to caneel seats in advance, in oase of denial will complete the efforts of airlines to minimize "no-shows." The will relieve unnecessary hardship for both and passengers. maging statement. 1

'ı:

N

o w

53



Tüm bunların dışında, uçucu ekibin yetenekli ve iyi eğitilmiş olduklarını kabul edelim . Peki , aca ba güvenli bir uçuş için yeterli midir? Şimdi bu sorularınızı cevaplarken, hemen belirtelim ki, siz THY yolcuları, her zaman güvencedesiniz. TÜRK HAVA YOLLARI'nın pilot kadrosu erişil­ mez uçuş deneyimi yanında büyük tecrübe ve eği­ time sahip bir kadrodur. Bu kadro Türk Hava Kuvvetleri ile THY arasındaki bir protokole istinaden Türk Hava Kuvvetlerinden temin edilmektedir. TÜRK HAVA YOLLARI'nın sürekli genişiernekte olan filosu ve bunun paralelinde artan uçuş noktaları pilot kadrosunun da takviyesini gerektirmektedir. Bunun için Ortaklığımız Yurt dışındaki Sivil Havacılık Kuruluşları ile gerekli konularda temasları n ı sürdürmekle ve gelişmeleri değerlendirmektedir . Pilotlarımız THY bün yesine intikalleri ile birlikte ülkemizdeki bir kaç adet hastahenede mevcut olan hava fizyolo jisi üzerine ihtisas yapmış uzman doktorlar tarafından havacılık gereklerine uygun olarak sağlık test ve denetim lerinden geçirilirler. Sonrasında ise; bu denetimler her altı ayda bir peryodik olarak tekrarlanır . Takiben pilotlarımız

Uçuş

Başkanlığı'na

lan

Uçuş

işletme bağlı

Ekibi

o-

Eğitim

Müdürlüğünde, gerekli sivil havacılık milli ve uluslararası kural ları,

uçacakları

tip yer eğitimi

uçağın

eğitimi

ve uçuş dersleri ile Si -

vil Havacılığın kaçınıl ­ maz gereği olan ingilizce ve U l uslararası havacılık terminolojisi, uluslararası kural ve standartlar konusunda eğitilirler. Daha sonra Uçuş işletme Başkanlı ­ ğı ve Baş Pilotluğun düzenleme ve kontrolları altın ­ da ilgili uçağın yurt içi , yurt dışı ünitelerde eğitim uçuşları başlatılır . Bu eğitim genelde uçak tipine ve yapılan eğitim anlaşmalarına bağlı olarak Amerika, ingiltere, Hollanda , Yugoslavya, Fransa ve Pakistan gibi ülkelerde, ilgili eğitim kuruluşların­ da ve bazı hallerde BOEING, McDonald Douglas ve AIRBUS INDUSTRY gibi uçak yapımcı firma eğitim merkezlerinde devam ettirilir. Takiben de gerekli kontrol ve eğitim uçuşları yabanc ı ve THY Kontrol Pilotlarının nezaretinde yapılarak devam ettirilir. Bu tür yer dersleri dışındaki eğitim uçuşları en az senede bir kez tekrarlanır. Ve bu eğitim uçu şu periyodu 12-24 saatten daha az olamaz. Eği ­ timlerde her türlü olağan üstü durumlardaki ha-

reket tarzları ve uçuş şartları durumları denenir ve standartlar saptanır. Bu temel eğitimler dışın­ daki eğitim tekrarları ve kontrol uçuşlarının yılda birkaç kez yapılması standardize ve becerinin devamlılık ve denenmesi bakımından uluslararası bir sivil havacılık kuralının gereğidir . Bunun yanında gerek pilot, gerek kabin memurlarının yurt içi ve yurt dışı eğitimlerine ilôveteıı, yıllık eğitim tozeleme ve tekrarlama kursları düzenlenir. Tecrübeli eğitici ve uçucu kadro bu konuda oldukça titizdir. Konularında afta yönelik hoş görüye yer vermezler. Bu onların ve sizlerin ve ulusal şirketimizin güvencesini sağlamanın temel prensibi ve havacılığın genel kuralıdır. Siz sayın yolcumuz seyahat eder iken, zama~ zaman kaptanınızın yaptığı anonsları işitir, ancak onu pek göremezsiniz. Fakat onun en yakın asistanları olarak sizlerin konfor ve uçuş güvenliği bakımından sizlerle beraber olan kabin görevlisi arkadaşlarımızla daha yakın ilişki içerisindesiniz. Onlar önde uçan kaptan pilotun kesin kontrol ve denetirrıi altında gözle görülemeyen ancak eğitimle oluşturulmuş koordinasyon ve işbirliği ruh:.ı içerisinde bu görevi yi.Jrütürler. Kabin Memuru meslektaşlarımız en az lise, belli bir yüzdesi ise Üniversite mezunudurlar. Yabancı dil konusunda farklı ve eğitimlidirler . Uçuş Ekibi Eğitim Müdürlüğü bünyesinde konularında iyi yetişmiş. uzun yıllar uçmuş. öğ ­ retmenlik için yurt içi ve yurt dışı kurslarda ihtisaslaştırılmış tecrübeli ve ehil ellerde yetiş ­ tirilmişlerdir . Her biri uçtuğu uçağın özelliklerini , yolcu psikolojisini, olağanüstü durumlardaki tahliye ve ilk yardım yöntemlerini bilen ve ayrıca konukseverliği simge edinmiş ulusumuzun, bu özelliğini en iyi şekilde sergileyen birer ev sahibidirler. Yine biliniz ki tanımlamaya çalıştığımız birlikte uçtuğunuz kişiler yanında , uçuşa en yakın yardımcı, uçuş planlama ve takipçisi olan Dispeçerler, uçuş güvenliğini yerden başlatan Teknik , Planlama, idari ve Eğitim Başkanlığınca eğiti­ len tüm diğer ihtisas personeli THY'nin gerek yer ve gerekse uçuş hizmetlerinin temel güvencesidir. Hepinize güvenli uçuşlar olsun. Teşekkürler Sayın THY yolcusu .

55


1

1 /

1

1

1


2

ı

eçen sene Sovyetler Birliği'nde Çernobil' de meydana gelen nükleer santral kazasından sonra, çevre ülkelerde başlatılan yoğun radyasyon tararnalarına Türkiye de katıldı. Bölgeye daha yakın olan ülkelerin çeşitli şehirlerinde radyasyon oranı yükselme gösterirken, Türkiye'nin özellikle Karadeniz ve Trakya Bölgesinde de normalin az üzerinde radyasyon yükselmesi tesbit edildi. Diğer ülkeler bu çalışmaları gizli tutarken, Türkiye hemen hergün çalışmaları tüm dünyaya duyurdu ve bir süre sonra da radyasyon tehlikesinin tamamen ortadan

G

kalktığını açıkladı.

ı~

Özellikle geçen sene turizm sezonunun açıldığı dönemde, birçok yabancı ülke bu olayı aralarında Türkiye de olmak üzere diğer ülkelerin aleyhine kullanmak istedi. Bu durum tamamen haksız bir antipropagandadan başka birşey değildi. Nitekim, geçtiğimiz yaz sezonunda Türkiye'ye gelen ya!bancı turistler özellikle Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyılarında böyle bir tehlikenin olmadığına, yiyecek ve içecek maddelerinin sağlıklı olduğuna pizzat şahit oldular. Bu Türkiye açısından en geçerli bir propaganda oldu. Ve başlarda durgun giden

turist

akım, sonraları

eski

hızına

ulaştı.

Türkiye Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü yetkilileri de bir açıklama yaparak, İstanbul Haliç, İzmit ve İzmir Körfezi dışında ülkenin tüm deniz ve kıyılarının tertemiz olduğunu açtkladılar. Bu açıklamaya göre, Avrupa ve Akdeniz'de en temiz kıyıların Türkiye'de bulunduğunun yabancılarca da kabul edildiği belirtildi. Akdeniz'e kıyısı olan İtalya, Fransa, Portekiz, İspanya ve Yunanistan'da deniz kirliliğinin bazı bölgelerde hızla arttığının tesbit edildiğini bildiren yetkililer yurt dışında katıldıklan çevre kirliliğiyle ilgili toplantılarda, yabancıların şöyle dediklerini de ilave ettiler. - Sizin kıyılannız tertemiz, bu toplantılara katılmakta gösterdiğiniz

hassasiyete şaşıyoruz. Biz de ülkemizi ziyaret etmek isteyen yabancı dostlanmıza diyoruz ki; Tatilinizi geçirmek için Türkiye'yi, Türkiye'nin tertemiz kıyılanru seçin. Göreceksiniz ki, bir meyva ve sebze cenneti olan Türkiye'de yiyecekler ve kıyılarımızın denizi tertemiz, pırıl pırıl...

57



ollowing thl! Chemobil disaster in the Soviet Union, countries within reach of the nuclear cloud launched intensivc radiation scanning programmes. Turkey was one of these, and slight increases in radiation levels were mcasured in the Black Sea and Thracc rcgions. While other countries kcpt their findings secret, Turkey publicised radiation levels daily, and when the danger was over announced that levels were back to normal. At the start of the tourism scason, a number of foreign countries attcmpted to exploit the radiation scarc as anti-propaganda against same other countrics, Turkey being among them. Foreign tourists who visited Turkey at the time saw for themselves that there was no danger on Turkey's Aegean and Mediterranean coasts, and that foodstuffs and beverages were safe for consumption. This was the best propaganda possible for Turkey, and the initial slow down in tour襤st figurcs later picked up.

F

Recently spokesmen for the Department of the Environment announced that apart from the Golden Hom and the gulfs of Izmit and !zmir, Turkey's remaining sea coast was entirely unpolluted. Foreign sources too, it was reported, agreed that Turkey enjoyed the cleanest coasts of any in Europe and the Mediterranean. Sea pallutian levels on the Merliterrancan c9asts of ltaly, France, Portugal, Spain <md Greece were reported to be rising rapidly in so覺ne areas, and foreign officials participating in environmental pallutian meetings abroad expressed surprise that Turkey was sensitive enough on the subject of pallutian to attend the meetings even though the Turkish coasts are so dean. So we say to our foreign friends who wish to visit Turkey, "Our clean coasts are the best place for your holidays. You wili see that Turkey' s diverse fruits, vegetables and other foodstuffs, as well as sea water and shores are dean and pollution-free." 59


YEMANA • EVI

vardır. Örneğin; Tarihçi Eusobe 37 ile 42 yıl·

Hz. Meryem'in Efes'de öldüğü, hıristiyan tradisyonuna inananlar (cemaat) ve bilginler tarafından kabul edilmektedir. Bilgin Papa XIV. Benoit (1740-1758), bu tradisyonu kirbul eden ve ilk açıklayanlardandır. Yermiş olduğu vaız­ larda da «Efes'e hareket eden St. Jean, Hz. Meryem'i de beraberinde götürdü ve cennetlik Ana oradan göğe uçtu » demektı::ydi. Bu fikre ve inanca, tanınmış araştırıcı ve yazarlardan Charles Leormant da tarihi belgelere dayanarak iştirak eder. Bu teze inanmayanların bahsettikleri Kudüs tradisyonu ise, VII. yüzyıld3 ortaya çıkmıştır. Uydurma ve tarihi belgelere dayanmayan, kanıtlanamayan bir tezdir bu. Halbuki Efes tezi, bundan çok önceki yüzyıllarda ortaya çıkmış­ tır. Bu tezin doğruluğunu kanıtlayan Mukaddes Kitaplarda, tarihe dayanan belgeler ve deliller 60

ları arasında bütün Havarilerin büyük eziyetler ve her çeşit hakaretlerden sonra Kudüs'ü terk ederek Küçük Asya'ya (Anadolu) gittiklerini yazar. II. yüzyılda tarihçi ve yazar Tertullien de bunu doğrular. Don Lecler:q, Hz. Meryem'in burada öldüğünü ve mezarının St. Jean Bazilikasına yakın olduğunu bildirir. Papa Celestin, Konsül Clerge'ye ve İstanbul halkına yazdığı mektupta, kenti Hz. Meryem ve Hz. Yahya'run memleketi olarak adlandırır. Hippolite ve Thebes, (VII-VIII. yüzyıl) de, her iki azizin de bu kent'te 8-9 yıl kadar yaşadıklarını söylerler. Taida'daki Jacobite Patfiği Bar Salibi, St. Mathieu üzerindeki çalışmasında (I l 17 yıllarında) «Meryem Ana Efes'de öldü, St. Jean ve müridieri O ' nu orada gömdüler» diye yazar. Aynı devirde yaşamış olan diğer bir Patrik Abul Faradji ise, «St. Jean'ın Hz. Meryem'i Efes'de yerini kimsenin bilmediği ve bulamayacağı bir yere gömdüğünü» bildirir. Hz. İsa tarafından aziz annesinin St. Jean'a (Hz. Yahya) emanet edildiği tarihi bir gerçektir. Aziz Stefanos'un (37), St. Jean'ın kardeşi Yakub'un (42) öldürülmeleri, Aziz Petrus'un hapsedilmesi ve Havarilere yapılan çok büyük eziyetler, çekilen acılar ve hakaretler sonunda, St. Jean Hz. Meryem'i de yanına alarak 37 ve 42 yılında Küçük Asya'ya gelerek Efes'deki evine yerleşmiştir. St. Jean burada, Hz. İsa'nın annesini kendi manevi annesi olarak himaye etmiş­ tir. Hz. Meryem 64 yaşında, yani 46 yılında Efes'de ölmüştür. Eski dini kanunlara göre, din ululannın ve din için şehit düşenierin adına kiliseler yapılırdı. Bu nedenle, III. yüzyılda hıristiyan dünyasında ilk kez Efes'de Meryem Ana adı verilen muazzam bir kilise bulunuyordu. Bu tapınağın, I. yüzyılda St. Jean tarafından Hz. Meryem adına yaptırıldığını Monsieur Bemard kabul eder. 43 1 yılında bu kilisede yapılan Konsül toplantısın­ da, hıristiyan dünyası için alınan kararlar ve kiliseye Meryem Ana Kilisesi adı verilmesi bakımından çok önemlidir. Bu kararlar tarihe de geçmiştir. Kudüs ve İstanbul'daki kiJiselerin


hepsi de bu konsül toplantısından sonra yapıl­ dığından Efes, daima bir Meryem Ana kenti olarak bu değimi tarih boyunca taşımıştır. Bu tradisyonun doğruluğunu saptıyan diğer belge ve inanışlar ise, Efes Konsülü üyelerinin Nesturius'un mahkumiyetini İstanbul'a bildirdikleri tarihi belge (mektup) içindeki bir cümle - Suriye' de Y akubit Kilisesi An' anesi - Selçuk'taki Mahalli An'ane (Selçuk ilçesinin Şirin­ ce köyü hıristiyan halkının inamşı)dır. Almanya'da yıllarca yatalak, ızdıraplı bir hayat yaşayan ve okumamış bir rabibe olan Katlıerin Emmeri'k (1774-ı824) in görmesine hiç bir olanak bulunmadığı halde tanımadığı bu yeri (Panaya Kapula ve yöresi) , çok iyi tanıyan, gören hatta orada yaşayan bir kişi gibi tarif etmiştir. ı 89 ı yılında Lazarisderin Direktörü olan P. Eugene Poulin, Katlıerin Emmerik'in rüyasında görmüş olduğu ve y3zdırdığı özel vahiy kitabını arkadaşları ile birlikte okumuştur. Hiç kuşkusuz, şüphe ile karşılanan , bu rüya anıları kitabını ve geleneksel tradisyonu yalanlamak üzere kurulan P. Eugene Poulin başkanlığındaki ve araştırıcı Young'un da içinde bulunduğu heyet, ı89ı yılında Katlıerin Emmerik'in anlattığı bu bölgeye gelmiştir. Yorucu araştırmalar sonucunda, Bülbül Dağındaki Panaya Kapula denen bu yerde, l'inci veya II'nci yüzyıldan kalma ev-kilisenin temelleri bulunmuştur. Bu yapı şa­ pel şeıklinde küçük bir ev - kilisedir. Bugünkü durumunu VI. yüzyılda almıştır. Ev-kilise, tarihin çeşitli devirlerinde restore edilmiş, en son olarak 1951 yılında hemen hemen aslına çok uygun bir şekilde yapılmıştır. Bu araştırma sonucunda da, Katlıerin Emmerik'in özel vahiylerinin aracılığı ile bu hıristiyan tradisyonu ve mahalli an'ane doğrulanmıştır. Katlıerin Emmerik'e göre Meryem Ana, Efes'de 9 yıl kalmıştır. Bu yıllar arasında Kudüs'e de gidip- gelen Meryem Ana 64 yaşında Efes'de, Bülbül Dağı'nda bulunan bu evde ölmüştür. Ev - kiliseden iki kilometre uzaklıkta bulunan vadide, Kudüs'deki; Zeytin Dağı' nı hatırlatan Haç yolunun son durağından biraz uzakta Kalver adı verilen bir tepecik vardır. Buradan da biraz daha ilerde Haç yolunun işaretli taşının diğer tarafında bir çukur içinde (Aziz Kabir) olarak adlandırılan haç durak yerinden daha aşağıda kaya içinde oyulmuş mağarada Hz. Meryem Ana' mn mezarı bulunur». işaret­ Iere göre ı'inci ve 2'nci tepecik ile mezar doğ­ rultusunun hatları bulunmuşsa da, henüz mezar bulunamamıştır. Fakat Katlıerin Emmerik, özel vahiy kitabında yukardaki satıriara devamla,

«Mezarın girişi

çit ve çalıtarla gizlenip, kapatıldıktan sonra önündeki derenin suları buraya çevrilmiştir. Mezarın yer altında mevcut olduğuna ve bir gün ortaya çıkarılacağına inanırım » der. .. 1892 yılında İzmir Archbishop'u Andreas Timoni burayı incelemiş ve sonunda hıristiyan hacılarına haç yeri olarak burasını tahsis ve tavsiye etmiştir. Ayrıca bu haç ziyaretleri Papa XIII. Leon, X. Pie ve Meryem'in göğe çıkışı­ nın ilhamı itikat olduğunu ilan eden XII. Pie tarafından tasvip, teşvik ve ilan edilmiştir. Daha sonraki yıllarda Vatikan, haç yeri olarak Kudüs ile birlikte burayı en kutsal yer olarak kabul etmiştir. Bu iki kutsal yere daha sonra Antakya'daki St. Pierre kilisesi de ilave edilmiştir.

Papa VI. Paul'den sonra en son olarak Papa John Paul II de Meryem Ana'yı ziyaret etmiş­ tir.


MARY

HERHOUSE

Scientists and Christian community tradition accept that the Virgin Mary died in Ephesus. The scientist, Pop e XIV, Ben o ir (17 40- 17 5 8) was the first to accept this and in his sermons he declared «St. John took the Yirgin Mary with him and the Blcssed Mather journcyed w ith him from there to the refugc in Ephesus». The well known rescareher and writer, Charles Lenormant shared this idea and bclief also bascd on histarical documents. The legend of Jerusalem mentioned by those who do not believe in this thesis was put forward in the Yllth century. However this th esis is concocted and unproven as it is not based on histarical evidence and the Ephcsus account, authenticised by documents in th e Holy Books, wa.c; discovered long before. For cxample, Eusope, the historian, writes that all the apostles, having suffered great pcrsccution and torture 62

between 37 and 42 AD, and been subjected to much insult and jeers, left Jerusalem and travellcd to Asia Minor (Anatolia) and Tertulien, the I I. Century histarian and writer, confirms this. Don Le Cler'q relates that the Virgin Mary died here and that her tomb was near St. John's Basilica. In his Jetter to the Ecumunical Council and the people of Istanbul, Pope Celestin describes the city as the town of the Virgin Mary and St. John. Thebes and Hippolite (Vll.-VIJI. century) relate that both saints lived in this city for 8 to 9 years and the Jacobite Patriarch in Taida, Bar Salibi, in his studies on St. Matthew (in the year 1 117) writes «the Virgin Mary died in Ephesus and is buried 'Ker' there, along with St. John and his disciples. Anather Patriarch, Abul Fardji, a contemporary, relates that «St. John buried the Virgin Mary in Ephesus in an undisclosed spot which nobody would ever be able to find ». Tt isa his-


torical fact that Jesus Christ entrusted his Blessed Mother to St. John. Asa sequel to the murder of St. Stephen (37), St. John and his brother Jacob (42), and the imprisonment of St. Peter, the unimaginable torture exercised on the apostles and the pain and insults suffered by them, St. John took the Virgin Mary with him in 37 or 42 AD and travelled to Asia Minor and settled in the Virgin Mary's abode in Rphesus. St. John protected Jesus Christ's mother as his own mother here. The Virgin Mary died in Ephesus at the age of 64, in other words in th~ year 48 AD. According to ancient religious regulations, churches were built in memory of great religious people or those who had been put to death for religion. To this end, in the III. Century a church, the first in the Christian world, was built in Ephesus bearing the name The Church of th e Virgin Mary. M. Bemard confirms that this holy place was built in the I. century by St. John in memory of the Virgin Mary. The Council held in this church in 43 ı is of great importance in the Christian world with respect to the decisions taken and the naming of this church. These facts were also entered in the history chronicles. Since all the churches in Jerusalem and Istanbul were built after this Council, Ephesus has always borne the name of the City of the Virgin Mary throughout history. Another proof justifying this belief is a sentence in a letter informing Istanbul of the condemnation of Nesturius, a member of th e Ephesus Council - Jacobite Church tradition in Syria - local tradition in Seljuk (Beliefs of the Christian community, Sirince Yiliage at the Seljuk county seat). Katherine Emmerik (1774-1824) an ignorant nun who had suffered the painful life of an invalid for years, deseribed this spot as one who knew it very well, even as if she had lived there, whereas she had no opportunity whatsoever of ever having known or seen it in 189 l. P. Eugene Paulin, Director of the Lazarites with his friends perused the private inspiration book where she had written her dreams. In order to contradict this book of memories and traditional legend which was undoubtedly treated as questionable at the time, a team in ı 891, u nder the teadership of P. Eugene Paulin, with the partici-

patian of Yung, the researcher, came to the area which Katherine Emmerik had written about. As a result of prolonged and often tiresome investigations, a house-church called Panaya Kapulo on Bülbül Mountain built in the I or II century was authenticated . The building which was in the form of a chapel, is a small housechurch. lt was reconditioned in the VI century and restored at various times in its history, culminating, in 1951, in its being restored to the almost original design. As a result of these investigations and through the Memoire Book of Katherine Emmerik, this Christian legend and local tradition was proven true. According to Katherine Emmerik ~the Virgin Mary stayed 9 years in Ephesus. During these years she visited Jerusalem and died at the age of 64 in her house on Bülbül Mountain in Ephesus. In the valley two kilometers away there is a smail mountain called Calver which resembles Mount Olive in Jerusalem, not far from the last stop on Pilgrimage Road. A little farther away in a hole at the other side of the stone bearing the sign of Pilgrimage Road, and a little below the last stop there is a cave hollowed out of the rock called «Holy Grave». In this ca ve is the Virgin Mary's grave. According to the signs, the lines towards the lst and 2nd hill and the grave have been discovered but the grave itself has not yet been found. However, Katherine Emmerik, in her private Memoires continues «After dosing the entrance to the grave with a fence and bushes, the stream in front of it was diverted towards it. I believe that the grave is under the ground and will one day be found. » Andreas Timoni, the Archbishop of Izmir, in 1892 investigated this area and consequently assigned it as a pilgrimage site to Christian pilgrims and recommended it. Separately pilgrimage visits were approved, encouraged and declared by Pope XIII Leon, Pope X Pie and also Pope XII Pie who declared that the Virgin Mary's ascension was an inspirational belief. In the following years the Vatican accepted this spot and Jerusalem as the most holy sites. Later the Vatican also added to these two St. Peter's Church as a holy place. After Pope VI. Paul, latest visitor was Pope John Paul II.


./~-.

4" i

....

...... ~.:.

., ...... ı:

·~

"'

..'•', .::

64

j~ ,

•. t

,, ,.·'

r

· . • ·'• ,

~:.

ii'

1._·

'~,·~ ,:·J.~~J/ .::.

.

~

)'


Wrrfiek ,...,, ....,"... Tanıtma

ve

telefonlarını

~

1401067 146 20 50/2~ 146 20 61/234

Adres: Cumhur1yet Cad.

No: 199-201 Harb:iye-İstanbul

alacak olan .Dergimize Hava Yolları ~................. ~daki


t

t

e

ıçın

Elektronik hizmet veren İş Bankası Şubelerine her gün yenileri e kle niyor ve hepsi "tek bir, şube gibi" yat ı rm a k,

yor. Para

para çekmek, havale göndermek,

çek ve senet tahsil eunek, ödemek gibi " anında"

görülüyor.

ça lış ı­

Şube

i şle!Ti l er artık

içinde .. .

Şubeler arasındaı

İş Bankas ı ' nın elektronik hizmeti Almanya'ya da ulaştı. İş Bankası Berlin (Merkez) ve Frankfurt Şubeleri, Batı Temsilciliğ i

Almanya

(Frankfurt), Köln, Hamburg,

Münih, Stuttgart ve Gelsenkirchen Temsilcilikleri de elektronik

hı z l a

hizmet veriyor. Ş imdi

tüm havalel er Türkiye'ye ulaşıyor.

Türkiye

e

" anında"

Ve böylece Almanya ile aras ında

mesafe

kalmıyor .

er ız a ço '-a ı or 1 ronı

TÜRKivE

$BJ.WKASI '


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.