1988 05

Page 1

Ĺžeker

Bayram1n1z Kutlu Olsun


lll

Ihracat yolları Ram'la k rllr , Halen, ~ RAM, 50'nin üzerinde ısa diŞ ticaretimizde ülkeyle iş ilişkisi flj lll bir ekoldür. içinde olan RAM, RAM, Orta Doğu, 200 seçkin Türk kuruluşuna ait Kuzey Afrika, Avrupa, Amerika ve çeşitli ürünlerin ihracatını yapmaktadır. Comecon ülkeleriyle olan bağlantıları RAM'ın sunduğu hizmetlerden yararyoluyla, değişen pazar eğilimlerini lanarak yapacağınız ihracattan şimdi sürekli değerlendirmekte ve yeni çok önemli avantajlar sağlayabilirsiniz. pazar imkanlarını düzenli olarak RAM, önemli avantajlar sağlar. a~~ştırmaktadır. Ve RAM, yurtdışı ihracatın sadece satışla sınırlı olmadığını b~roları, uzman kadrol~rı ve .ta~ bilen RAM, teşvik Qa'f-laşma, finans, h!zmet a~layışıyla dış tıcaretımızde nakliY-e ve sigorta konularındaki hiz bır ekoldur. metleriyle de Türk şirketlerinin dış RAM'la çalişarak pazarlara yönelik etkinliklerini büyük ihracat yollanm siz de k1saltm. ölçüde artırmaktadır. Ayrıntılı bilgi için lütfen 174 62 Süha AKTAŞ'ı arayınız.

Ram RAM DIŞ TiCARET A.Ş. Büyükdere Cad. 101 80310 Mecidiyeköy-iSTANBUL Tel: 17518 00 (00 hat)

Ram Koç Holding'in

d ış

ticaret şirketidir.

08 no'lu telefondan


• Mayıs 88 /Moy 88 ~

i ç i N

c

) ~·

o

N

E K

D

T

E

i N

L

E R

T

s

THY'den Haberler 5-ı2 5-ı ı News From THY Göz Boneuğu ı 6- ı 7 Gıoss Beod ı8-ı9 Amatör Fotoğrafçılar 20-21 Deniz, Güneş, Floro, Tarıh içiçe Koş ve Kolkon _ 26-30 Kos and Kolkon In o Setıing of Noturol Beouty _ 3 ı -33 Süleymanoğlu ile "Dünyo"lor Bizim 34-35 The World is O urs, With Suleymonoğlu 36 Viyana'nın Fethi, Atıl Kutoğlu 38-39 The Conquest of Vıenno, Atıl Kutoğlu 40-4 ı Yeşil Ev "Konak" 42-44 Green House "Konak" 45-47 48-50 Koleksiyon ve Sergi Üzerıne O n Colledıons and O ur Exhıbıtion ----5ı -5 3

-""

oQ_ o

~

Turk Hava Yolları A.O. adına sohıbı (Publısher): Y ılmaz O ral, Yayın Kurulu Başkanı (Publıshıng Dırector): M ehmet Kutlu, Yazı i şlerı Muduru (Monogıng Edıtor): Erkan Ö nen, Te nık Sekreter (Technıcol Secreıory): Yaprak Boykut, Yayın Kurulu (Publıshıng Boord): E ngın Ö kıemer, G unvor O tmonboluk, Buleni Demırcı, Grolık ve Reklam (loyouı and Advertısıng): Duygu Tamer, Foıoğro llor (Phoıogrophs): N ıhoı G ömle sıL, Erdal A lok, Pronıosvon (Promotıon)· Ünal Koksol, Dızgı, Renk Ayrımı ve Bask ı (Type SeNıng, C olour Seporoııon and Prınııng by). APA Olse Bosımevı 164 64 20


ATX

DİYORKİ

''CUMHURiYET Cumhuriyet ahlaki fazilete müstenit bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide müstenit bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskar insanlar yetiş­ tirir, sultanlık korkuya, tehdide müstenit olduğu için korkak, zelil, sefil, rezil insanlar yetiştirir.

DEMOKRASi VE HÜRRiYET Unutulmamalıdır ki, milletin hakimiyetini bir şahısta veyahut malıdut eşhasın elinde bulundurmaktan menfaat bekliyen cahil ve gafil insanlar vardır. (Ocak 1923) DiN VE LAiKLiK Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişler· dir. Tarihimizi okuyunuz , dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve mel'anetten gelmiştir . Onlar her hayırlı hareketi dinle karşılarlar, halbuki hamdolsun hepimiz Müslümanız , hepimiz dindarız, artık bizim dinin icaplarını, dinin yasaklarını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. iÇ VE DIŞ POLiTiKA Yurtta Sulh Cihanda Sulh. Herhangi bir program, filan şahsın bir programı olarak değil, fakat millet ihtiyacına ve memlekete cevap verecek fikir ve tedbirleri ihtiva etmesi itibariyle kıymetli ve itibarlı olabilir. (1921) 2

MiLLET Mühim bir vazifenin yapılmasında benden evvel müteşebbis millet olmuştur . Benim şu veya bu sebeple tehir ettiğim mühim vazifeyi , millet bana ihtar etmiş ve yaptırmış­ tır. Bunu , milletin müşterek ruhundaki yücelik ve olgunluğa parlak bir misal olarak zikretmeliyim. (28.8.1925) BASlN Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte , hulasa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesin i teminde, basın baş­ lıbaşına bir kuvvet , bir mektep, bir rehberdir. (1922)

EGiTiM Eğitim işlerinde

behemehal muzaffer olmak kurtuluşu ancak bu suretle olur. Bu zaferin temini için hepimizin tek can ve tek fikir olarak esaslı bir program üzerinde çalışması lazımdır . Bence bu programın esaslı noktaları ikidir. lazımdır . Bir milletin hakiki

GENÇLiK Gençler, siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.

iLiM Dünyada herşey için, maddiyat için, maneviyat için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir, ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir , cehalettir, dalalettir. ''

.•


19 MAYIS'TA

DOGDUM

Atatürk 'ün , ay ve gün olarak hangi tarihte doğduğuna dair , kütüklerde bir kayda rastlana-

,

j

mamıştır. Fakat, Enver Behnan Şapolyo ' nun bir makalesinefe yer alan bilgilere göre , bu tarihin ••19 Mayıs» olarak kabul edildiği anlaşı ­ l ıyor .

1

"

Makalenin konuyla ilgili bölümlerini aktarı­ yoruz (ÖNASYA. Aylık Milliyetçi Fikir ve San ' at Dergisi, Sayı: 21, Mayıs 1967) : " ... Bir aralık, yanımıza tıknazca bir zat geldi. Halkevi başkanlarından imiş ... Paşa'ya uPaşam, hangi günde, hangi ayda doğdunuz? Bunu lütfeder misiniz?, dedi. Bu soru üzerine Atatürk'ün rengi değişti , sinirlendi . Fakat, bu saf adama bir şey söylemek istemedi. Doğum gününün kutlannıasını istemiyordu . Çünkü , padişahların doğum günlerinde .. viladet-i Hazret-i Padişahin adı ile donanma y a pılır , şehirlerde , geceleri eğlenceler tertip edilirdi . O Mustafa Kemal ki, padişahlığı kaldırınış , ş i mdi onlar gibi doğum bayramı mı yaptıracaktı? Bu imkansızdı. Buna pek çok kızdı , fakat bir şey söylemedi. Ani olarak . mavi gözlerini bana dikti . Hırslı görünüyordu . Ben , bir suç işlemiş gibi , içimden sarsıldım ve toparlandım . Atatürk . seri ve ani olarak, "Ben ne zaman doğdum?» diye sordu. Ben Ata'nın kardeşi değildim , sınıf arkadaşı veya yaşıtı da değildim . Bu soruşta bir mana aradım. O anda hatızamda. "Nutuknun birinci sayfasındaki .. 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktımn cümlesi belirdi. Bir hazırol vaziyeti alarak, .. 19 Mayıs 1919'da doğdunuz Paşa Hazretleri!n dedim . Bu cevap Ata'nın gerilen yüz hatlarının yumuşamasına yetti. o zata dönüp .. işte ben o gün doğdum!..>> diyerek , 19 Mayıs ' ın kutlanmasını işaret etmiş oldular . Atatürk , hayata geliş tarihi olarak istiklal Sa-

vaşı'na atıldığı

günü seçmişti. Atatürk 'ün tarihi Nutuk'una bakılırsa, 19 Mayıs'tan öncesinden hiç bahsetmemiştir. imparatorluk devri hatıralarını silip atmıştır. Hatta , çocukluk devrini de belirtmemiştir. Bundan anlaşıldığına göre; O, doğumunu 19 Mayıs kabul etmiştir. Buna ait yeni bulunan, hiçbir yerde yayınlanmamış bir vesikayı Önasya 'da canlandıralım :

Tarih: 10 Kasım 1936 Riyaseti Cumhur Katipliği'ne ingiltere Maslahatgüzarı Mr. Morgan Vekaletimize müracaat ederek, Reisicumhur'un yevm-i veladeti (doğum günü) münasebeti ile ingiltere Kralı VIII. Edward tarafından hususi ve samimi bir tebrik telgrafı çekileceğini söylemiş ve Atatürk'ün doğum tarihinin bildirilmesini rica etmiştir. Keyfiyeti arz eder ve ingiltere Büyükelçiliği'nce talep edilen malümatın, tensip buyurulduğu takdirde iş'arına müsaadelerinizi rica eylerim. Hariciye Vekili narnma imza ingiltere Kralı VIII. Edward'ın bu samimi arzusu Atatürk 'e bildirildi . O büyük adam, dört yıl önce bana söylediği .. işte ben o gün doğ­ dum» dediği 19 Mayıs tarihini bildirmiştir. Riyaseti Cumhur Umumi Katipliği'nden, ingiltere 'ye , 12 Kasım 1936 tarihinde şu ceva_p verildi : .. 19 Mayıs 1881». işte , Atatürk , doğum tarihini 19 Mayıs olarak bu şekilde bildirmiştir. 19 Mayıs ' ı da «Gençlik Bayramı » kabul ederek, doğumunun bu bayramda kutlanmasını, anılmasını arzu ettikleri anlaşılmaktadır." 3


Yeni Sefer

İSTANBUL-

o sLO -İSTANBUL

4 MAYIS - 26 EKİM 1988 Çarşamba

İSTANBUL

Kalkış

08.40

OSLO OSLO

Varış

13.10

Kalkış

14.00

İSTANBUL

Varış_

20.10

Tari fedeki saa tl er maha llid ir.

TÜRK HAVA VOLLARI TURKISH AIRLINES Açıklc.ıınalı bilgi ve rezervasyon içi n satış bürolarıınız. IATA accntelerimizlc temas edilmesini sayın yolcularımıza duyururuz .


TÜRK HAVA VOLLARI

55 YASlNDA 1

Büyük Önderimiz Atatürk, cc istikbal Göklerdedir n sözüyle geleceğe ilişkin hedefleri göstermiştir. Bu işareti e 20 Mayıs 1933 'te <<Hava Yolları Devlet işletme idaresi)) kurulmuştur.

i

d-

_)

Milli Hava Yolumuz THY 20 Mayıs 1988 günü kuruluşunun 55 . senesine ulaşma­ nın sevincini yaşıyor. Büyük Önderimiz Atatürk , inkilaplarıyla gerçekleştirdiği yeni Cumhuriyet Türkiye 'sine ve ulusuna havacılık konusuna .. iSTiKBAL GÖKLERDEDiR .. sözüyle geleceğe ilişkin hedefleri de göstermiştir. Bu işaretle pek çok Avrupa ülkesinden önce 20 Mayıs 1933 tarihinde 2186 sayılı Kanun i le .. HAVA YOLLARI DEVLET iŞLETME iDARESi .. ismi altında Türkiye'de ilk havayolu kurulmuş ve bugünkü Türk Hava Yolları A.O.'Iığının çekirdeği oluşturulmuştur. Gerçekleştirilen bu hamlenin sevinciyle Mustafa Kemal Atatürk 3.5.1935 tarihinde DEVLET HAVA YOLLARI GÜVERCiNLiK MEYDANI'nı ziyaret-

lerinde ise " Türk çocuğu, her işte olduğu gibi havacılıkta da en yüksek düzeydedir. Gökte seni bekleyen yerini az zamanda dolduracaksın • di lek ve temennilerinde bulunmuşlardır . Ne yazık ki bu ikinci i şarette beklenilen ve arzu edilen noktaya henüz ulaşılamamıştır .

Dünya genelinde ve uluspazarda THY A.O. henüz arzu edilen seviyeye gelememiştir . Bu pazardaki yerimizi alabilmemiz için son yıllarda çok hızlı bir tempo ile çalışılmaktadır. Son zamanlardaki faaliyetlerim iz büyük hamleler içinde oluşu­ muzun göstergeleridir. Uçak tilomuz teknolojinin en son ürünlerinden 7 Airbus ile takviye edilmiş , uçuş ağı­ mıza 9 yeni dış hat eklenmiş , • Fl RST CLASS • ve • BU Silararası

NESS CLASS · servisleri ve hatlarda yer numarası verilmesi sistemleri ile de hizmet kalitesi arttırılmıştır . Bu hizmetleri ile ülkemizin büyük döviz girdisi sağlayan kuruluşu olmada yerini muhafaza eden Türk Hava Yolları A . O.'Iığı, dış borç yükümlülüklerini de aksatmadan yerine getirmektedir. Türkiyemiz dünya küres inin kuzeyi ile güneyinin, doğusu ile batısının kesiştiği çok önemli bir noktada budış

lunmaktadır .

Ulaştırmada

çok önemli olan zaman kazancını Türkiye 'nin coğrafi konumu nedeniyle değerlen­ dirmek durumda olan Milli Hava Yolumuz gerek yolcu taşımalarında ve gerekse yük taşımacılığında bu imkanı kullanıcılara sunmaktadır. Bu büyük imkan ve potansiyelin değerlendirilmesi ile kendine ve ulusumuza yakışan yerine ulaşacaktır. Milli Hava Yolumuzun bu günlere gelişinde emeği geçmiş tüm çalışanlara saygılar sunarız.

5


iLK AiRBUS A-31 0-300 UÇAGI TESLiM AU NDI

.

THY FILOSU GUÇLENiYOR Önümüzdeki günlerde 2 Ai rbus A-31 0-300 uçağı daha gelecek. önetimimiz, Hükumetimiz ve Bakanlığımızın destekleriyle, bir taraftan THY filosunu mo· dern teknolojinin en son yeni· liklerine sahip olan güçlü uçaklarla takviye ederken, di· ğer taraftan açtığı yeni hatlar· la uçuş ağını geliştirmiş ve ülke ekonomisinde haklı yerini almıştır.>> THY Genel Müdürü Yılmaz Oral, i 1k Ai rbus A-31 0-300 uçağının teslim alınışı dolayısıyla düzenlenen törende böyle diyordu . Gerçekten, Türk Hava Yolları'nın son yıllarda gösterdiği hızlı gelişme dikkat çekiciydi.

Y

Uçuş şebekesine ardı

düzenlenen törende, Electric firmasının

General Avrupa ve Ortadoğu Satış Baş­ kanı Don Morı·ison da bir konuşma yaptı. Tören, Yılmaz "Oral tarafından kurdelenin kesilmesi ve uçağın davetlilere gezdirilmesiyle tamamlandı.

AIRBUS A-310-300 UÇAGININ ÖZELLiKLERi Azami kalkış ağırlığı : Koltuk Adedi Yakıt

kapasitesi Motor gücü Azami menzili Azami uçuş tavanı Azami sürati Normal seyir sürati Uçuş ekibi

153. 000 kg. 18 first class, 184 business / touı-ist class 48 .872 kg. 2 X 55.000 li bre 4.500 mil 41 .000 feet 938 km / saat 878 km/saat 2 pilot, 8 kabin memuru

ardına

yeni dış hatlar eklenirken , yolcu sayısında rakip havayolları­ nı kıskandıracak artışlar gözleniyordu . Bu temponun aksamadan sürdürülmesi ve büyüyen talep hacmine cevap verebilmesi için de , yeni uça·klara ihtiyaç vardı. işte, uArasu adıyla filoya katılan modern teknoloji ürünü Airbus A-310-300 uçağı, bu ihtiyacın giderilmesi yolunda başlatılan hamlenin ilk meyvesiydi. Önümüzdeki aylarda aynı model iki uçak daha teslim alınacak ve THY filosundaki uçak sayısı 28'e yükselecektL 11 Nisan Atatürk Hava Li6

manı'nda

THY Genel Müdürü Yılmaz Oral, Airbus A -310-300 uçağının kurdelesini kesiyı


M THY e THY'DEN HABERLER e NEWS FROM THY • THY'DEN HABERLER THE DEUVERY OF THE FIRST AIRBUS A-31 0-300

J

THY FLEET GAINS POWER «Our Management, together with the aid of The Government and the Ministry, is supplying the Turkish Airlines fleet with the latest technical novelties on one hand, and on the other is increasing the flight net by introducing new lines and has thus gained its rightful place in the economy of the Country .>> Turkish Airlines General Manager Yılmaz Oral was so stating during the Ceremony organised for the delivery of the first Airbus 310-300.

During the fallawing day s 2 m are Ai rbus A-310-300 will be arriving. lt is a fact that the fast development recorded by Turkish Airlines during the last years w as noteworthy. Passenger traffic was showing increases to make other competitive airlines jealous, with the addition of new international lines to the flight net almost every other day . The add ition of the modern ı

technological product Airbus A-31 0-300 nam ed «Aras» to the fleet was the first step towards this goal. During the fallawing months. two more planes of the same type will be added to the fleet, increasing the number to 28. During the ceremony held on April 11th ,organised at the Atatürk Airport, Don Morrison who is the Sales Director for Europe and Middle East for General Electric, made a speech. The ceremony came to an end with the cutting of the ribbon and the tour of the plane by guests.

-

THE SPECIFICATIONS OF THE AIRBUS A-310-300 Max. TOW Number of seats Fuel Capacity Motor Capacity Max. Flt. Dist. Max. Ceiling Max. Speed Normal cruising speed Crew

153.000 Kgs 18 F/C + 184 V/ C 48.872 Kgs . 2 X 55 .000 Lbs 4.500 Miles 41.000 ft. 938 km/hr. 878 km/hr. 2 pi lots + 8 ca bin crew

7


lik Cezayir seferinin uçu ş ekibi ile, Ul a ştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı imdat Akmermer , THY Genel Müdü rü Yılmaz Oral ve Genel Müd ü r i ş l etme Yardımcısı Vahdettin Gündüz uçuştan önce .. .

ÜÇ YENi UÇUŞ NOKTASI DAHA:

CEZAYiR, OSLO, BASEL Yeni hatların hizmete girişiyle, THY 'nin iç ve dış uçuş noktalarının sayısı 62'ye yükseldi. Türk Hava Yolları , biri Afri ka'da, ikisi Avrupa 'da olmak üzere üç şehre daha ulaştı : Cezayir, Basel ve Os lo . . . Cezayir hattının hizmete açılışı dolayısiyle, 30 Mart 1988 günü Atatürk Hava Limanı'nda bir tören düzenlendi. Törende konuşan Genel Müdür Yılmaz Oral, Türk Hava Yolları ' nın çok hızlı bir gelişme ve genişleme sürecine girdiğini, Cezayir seferlerinin başlatılması suretiyle önemli bir adımın daha atıl8

dığını kaydetti . Oral , yıl sonunda THY uçaklarıyla taşınan yolcu sayısının 4 milyonu aşa­ cağını sözlerine ekledi.

Daha sonra söz alan Ulaş­ tırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı imdat Akınermer ise, bu havayolu bağlantısının iki ülke arasındaki siyasi , ekonomik ve kültürel faaliyetleri geliştireceğini , ayrıca turizm alışverişini hızlandıracağını bel i rtti.

Cezayir 'in hizmete gırışın­ den hemen sonra, 1 Nisan'da Basel hattı açıldı. Bunu 4 Mayıs'ta başlatılan Oslo seferleri takip etti. Böylece THY, iç hatlarda 15, Avrupa 'da 27, Ortadoğu'da 11, Uzakdoğu 'da 5 ve Afrika'da 4 olmak üzere topl::ım 62 uçuş noktasına ulaşmış oldu . 1988 Yaz Tarifesi döneminde, istanbul-Cezayir-istanbul seferleri perşembe, istanbulBasel-istanbul seferleri cuma ve istanbul-Oslo-istanbul seferleri de çarşamba günleri yapılıyor.


THREE MORE DESTINATIONS:

ALGIERS, OSLO, BASEL The domestic and lnternatıonal destinotions. of Turkish Airlines have gone up to 62 with the opening of new lines. Turkish Airlines have reached three more cities: One in Africa , Algiers; other two in Europe, Basel and Oslo. A ceremony was organised at the Atatürk Airport on the March 30, 1988 to honour the opening of Algiers line . The General Manager Yılmaz Oral who spoke at the ceremony, indicated that the Turkish

Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı imdat Aknıerıne r , istanbul -Cezayir

ilk uçuşu için şeref defterini imzalıyor .

Airlines has entered a period of fast development and enlargement, and by the opening of Algiers ' line , an important step has been taken, adding to his words that the total figure of passengers carried by Turkish Airlines planes will reach the four million mark by the end of the year. Later on the Assist. Secretary of the Ministry of Transport, imdat Akmermer stated that this air connection will help in the deveopment of diplomatic, economical, and cultural ties between two countries and also speed up the tourism transaction as well. Following the opening of Algiers line, Basel line was opened up in Ist of April. followed by the Oslo flights starting on the 4th of May. Thus Turkish Airlines arrived to a total of 62 destinations , 15 of which are domestic, 27 European, 11 Middle Eastern, 5 Far Eastern and 4 African. During the 1988 Summer Schedule, the lstanbul-Aigiers -Istanbul flights will operate on Thursdays, Istanbul-Basellstanbul fliçıhts on Fridays and Istanbul-Oslo-Istanbul flights on Wednesdays . 9


AEA TOPLANTISI iSTANBUL'DA YAPILDl Avrupa Hava Yolları Birliği (AEA) nin Araştırma Planlama Komitesi Tahminler Grubu 42 . toplantısı, 21 Nisan günü istanbul 'da, Sheraton Oteli 'nde yapıldı. Türk Hava Volları'­ nın

tertipiediği

toplantıya

Lufthansa, Olympic, Swissair, Sabena, JAT, TAP, lberia, Alitalia, Air Lingus, British Airways, Air France, KLM, Scandinavian Airlines ve AEA temsilcileri iştirak etti . Türk Hava Yolları , Avrupa Hava Yolları Birliği ' nin ç eşitl i komitelerinde temsil ediliyor . Genellikle birliğin merkezi olan Brüksel'de yapılan toplantılar, bazen de üye havayollarından birinin ülkesinde ve o ülke havayolunun organizasyonuyla gerçekleştirilebiliyor.

hazır

hale getirilmesi için, Japon teknik heyeti 20 Haziran'· da Ankara'ya gelecek. Tüı·lc Hava Volları'nın Tokyo sefel'leri· nin yıl sonundan önce açıkla· nacağını ümit ediyorum.>> Varılan mutabakata göre , Japonya seferleri istanbulBombay-Tokyo hattında yapıla­ cak. istanbul-Moskova-Tokyo hattının devreye girmesi konusunda ise henüz bir anlaşma sağlanmadı.

48 YENi HOSTES GO REVE BASLADI 1

Türk Hava Yolları'nın 61 . dönem hastes adayları , 4 Nisan 1988 günü Atatürk Hava Limanı'nda düzenlenen törenle diplomalarını aldılar .

Törende bir konuşma yapan THY Genel Müdürü Yılmaz Oral, asıl sınavın bundan sonra başiayacağını belirterek <<Uçağa binilip inildiği zaman, yolcuların kat:asında kalacak en son imaj, hosteslerin davranışıdır. Bu nedenle, hasteslik zor, hassas ve ağır bir meslektir. Bugün, uçakların teknik özellikleri kadar, hosteslerin davranışları da büyük önem kazanmaktadır. Volcuya iyi hizmet daima ilk göreviniz olmalı, sıkıntı ve derllerinizi yolculara yansıtmamalısınız,, dedi. Arkadaşları adına söz alan Birgül Şimşek ise, görevlerinin bilincinde olduklarını kaydederek, kendilerini yetiştiren Eğitim Başkanlığı personeline teşekkür etti. Daha sonra , 48 yeni hostese, Genel Müdür Yılmaz Oral ve THY yöneticileri tarafından diplamaları verildi.

iSTANBULTOKYO HATTI BU YIL AÇlLACAK Ulaştırma Bakanı Ekrem Pakdemirli, Türk Hava Yolları' nın , bu yıl içinde Tokyo hattını hizmete açacağını söyledi. Türkiye ile Japonya arasında hava ulaştırması ve haberleş­ me işbirliği konularında temaslarda bulunmak üzere 23 Nisan günü Japonya 'ya giden Pakdemirli, görüşmelerin tamamlanmasından sonra gazetecilere şu açıklamayı yaptı : <<Japonya Ulaştırma Bakanı isiare ile, Türk Hava Yolları· nın Tokyo seferlerinin hazır· lıklarını gözden geçirdik. Bu konudaki anlaşmanın imzaya

10

THY'nin 61 . Dönem 48 hostesi

dipıomalarını

Genel Miidür

Yılmaz

Oral ve yö


, THY e THY'DEN HABERLER e NEWS fR,QM THY e THY'DEN HABERLER

AEAMEETING HELD ../ IN ISTANBUL The 42nd meeting of the European Airlines Association Research and Planning Committee , Fareeasting Subcommitee was hel d on the 21 st of April in Istanbul Sheraton. The meeting was organised by Turkish Airlines with the participation of Lufthansa, Olympic, Swissair, Sebena, JAT, TAP, lberia, Alitalia, Air Lingus, British Airways , Air France, KLM, Scandinavian Airlines and AEA representatives. Turkish Airlines is represent in various committees of AEA. Generally the meetings are held in headquarters in Geneva , or in some other member country under orga-

nisation of airline .

patrorıising

couitry

iSTANBULTOKYO LINE WILLOPEN THIS YEAR Minister of Transport Ekrem Pakdemirli stated that Turkish Airlines will open the Tokio line to service in 1988. Pakdemirli, who visited Tokio on 23rd April to attend meetings concerning the Air Transportation and Communication between Turkey and Japan , has made the following statement to newsmen : ccWe have gone over the preparations of Turkish Air· lines' Tokio line together with Mr. isiare, the Minister of Transport of Japan. The tech· arnical committee will rive in Ankara on 20th of June to prepare the agreement for the signature. 1 hope that the Turkish Airlines Tokio flights will open before the end of 1988.»

1

According to the mutual agreement. Japan fl ights w ili operate on lstanbui-BombayTokio line . No decision is arrived so that the lstanbuiMoscow-Tokio line will be introduced.

48NEW H OS TESSES STARTING THEIR CAREER Turkish Airlines ' candidates for the 61 st. Turn received their diplomas after the ceremony organised at Atatürk Airport. Yılmaz Oral, The General Manager of Turkish Airlines, pointing out that ccthe real work starts now,, said ccthe remaining impression after a plane trip is the memory of the attitude of the hostess towards passengers. Therefore, the duty of the hostess is a striving, delicate affair. Together with the technical perfection of planes, the at· titude of the hostess gains importance. Your main duty should be perfect care, and you should not mix your personal feelings with the duty_,, Hostess Birgül Şimşek, who spoke on behalf of her friends pointed out that they were fully aware of their duties as hostesses. and expressed their gratitude for the help given to them in the course to the Training program by the Center personnel. Later on diplomas were distributed to 48 new hastesses by the General Manager Yılmaz Oral and other THY administrators present. 11


KUVEYT'TE TÜRK MüDASI Ünlü modacı Zuhal Yorgan· Kuveyt'teki moda gösterileri büyük ilgiyle takip edildi . Mankenler, bu arada Türk Hava Yolları ofisini ziyaret ettiler ve Türk desenleriyle işlenmiş kıyafetleriyle ofis önünde , havaalanında ve uçaklar önünde hatıra fotoğ­ rafları çektirdiler. cıoğlu'nun,

Kısa adı TÜRSAB olan Türkiye Seyahat Acentaları

1987 yılında Türkiye'ye 1 milyon üzerinde döviz kazandıran 51 seyahat acentasını belirleyerek ödüllendirdi. Bunlar arasında , 17 milyon 902 bin dolarlık döviz girdisi sağlayarak birinci olan Camel Tur Turizm ve Ticaret A.Ş.'nin ödülünü, eski Turizm Bakanlarından Orhan Birgit, Camel Tur Yönetim Kurulu Başkanı Ergun Güvenç'e verdi. doların

KIRSEHiR'DE ' THY ACENTASI Türk Hava Yolları Kırşehir Genel Satış Acentası , Çavuş­ oğlu Turizm Limited Şirketi tarafından açıldı. Kırşehir Valisi Fikret Güven, kurdeleyi keserken yaptığı konuşmada, yöreye önemli bir hizmet getirildiğini kaydetti. Açılış törenine THY Ankara Satış Müdürlüğü yetkilileri, çevre ilçelerin kaymakam ve belediye başkanla­ rı , özel ve resmi kuruluşların yöneticileri ve vatandaşlar katıldı.

12

Birliği


1; [! 1; ; '''Si ~

40 y1ld1r bu ilkeyi uyguluyor:

Haberde öncelik ... Hizmette öncülük... Hürriyet'in tarihi " ilk"lerle • • • • • • • • • • • • • • · seri doludur. ve bu "ilk': ler, hem ilanlarla Hürriyet okuyucuların a herkese önemli ayrıcalıklar aradığı işi , kazandırmış hem de • • personeli , evi , eşyayı , vasıtayı Türk basın sektörümüzde giderek • .. • vb . kazandıran

geley;~8iı~lg~acısbJr.,

• ~ır~i~(i~tii~k gazete Hürriyet'tir. " ilk"lerden • Kendisine bağlı birkaç örnek: • 1 .. • haber ajansı (H HAl • Okuyucularına ..1 ~ • olan ilk gazete Hürriyet'tir. kitap armağan eden ilk gazete ...._ ~ • Kendi dağıtım ağını Hürriyet'tir. kuran ilk gazete • Anneler Hürriyet'tir. Günü 'nü • Faksimile cihazını ülkemize kullanarak bütün kazandıran matbaaianna dakikasında gazete sayfa kal ı bı gönderen ve Hürriyet'tir. okuyucusuna erken ulaşan ilk gazete Hürriyet'tir. Hürriyet, • Çocuk Kulübü olay yaratan haber ve kuran fotoğraflarıyla elde ettiği ilk gazete liderliği , bu tür atılımlarıyla da Hürriyet'tir. güçlendiriyor. Kuruluşunun 40. • Tam sayfa spor haberi veren ilk yılında , Hürriyet'i Hürriyet yapan herkese milyonlarca teşekkür ... gazete Hürriyet'tir. olmuşlardır . işte , bu •

~

~

.. ..

=

HÜRRiYET'iN 40. YILINDA HURRIYET COŞKUSUNU MiLYONLARCA YÜREKTEN BiR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ ...


Heyecanlı olduğunuz ihtima lini gozunune alarak uçak ile seyahat etmenin günümüzde en arnniyetli yol oldu ğ unu hatırlatmaya gerek duyduk . Alışılmamış bir ses sizi tedirgin edeb ilir . Kalkıştan hemen sonra duyulan gürültü , uçağın uçuş pozisyonuna geçerken iniş takımlarını içeri çekmesinden gelmektedir . Uça k havalanırken norma l seyrinden daha fazla kuvvete ihtiyaç vard ı r . Aynı şekilde uçak inişe geçtiğinde hızındaki azalma makina sesindeki değişim şeklinde duyulur. "Kemerlerinizi bağlayınız" ve "Sigara içmeyiniz" işaretleri yandığı zaman zil çalar. Zil, yolculardan biri kabin mürettabatını çağırdığı zaman da çalar. Uçuş s ı rasında birşey sormak, yemek, içmek veya okumak istediğiniz zaman uçakta tipine göre başınızın üzerindeki veya koltuğun kolIuğu üzerindeki "çekiniz" yazan yahut hestes resmi bu lunan düğmeye basa rak hostesi çağırabilirsiniz. Okumak için ı şığa ihtiyacınız olduğu zaman başınızın üzerindeki veya koltuğun kolundaki düğmeye basınız. "Kemerlerinizi bağlayınız" işareti yanmadıığ zaman elinizi yı ­ kayabi lir ve tuvalete gidebilirsiniz . "Tuvalet doludur" işa ­ reti, tuvalatin meşgul olduğunu gösterir.

YIYECEK VE IÇECEK SERVISI : iç hatlarda çay ve kah ve ücretsizdir ve limitsizdir . Yemek servisi dış hatlarda enternasyonal yemek saatlerine göre yapılmaktadır. Kahvaltı servisi sabah uçuşlarında , öğl e y e meği servisi gün ortası, akşam yemeği servisi akşam uçuşla ­ r ın da yapılmaktadır. Uzun parkurlu dış hatlarda bu ye meklere ek olarak snack servisi yapılır. Yemek servisi yapılan tarifeli ve charter uçuş l arında, şeker hastalarına ve vejetariyenlere , sağl ı k, felsefe ve din nedeniyle normal menüyü kabul etmeyenlere, öze l yemekler te min edilmektedir . Öze l isteklerin zamanında terc ihan rezervasyon yapılırken belirtilmesi ge rekmektedir. Meşrubat dış hatlarda ücretsizdir . Uluslararası hava taşımacılığı talimatları uyarınca uçağa yolcular taraf ı ndan getirilmiş alkollü iç ki lerin içilmesi yasaktır . UÇAKTA SIGARA IÇMEK: Sayın yolcuları ­ mız, Ulaştırma Bakanlığı 'nı n 25 .1 .1988 tarihli emirleri gereğince iç hatlarda sigara içilmesi tamamen dış hatlarda ise kısmen yasaklanmıştır. Yurt dışı seferlerimizde uçağın ön tarafında , toplam otur ma kapasitesinin % 60 lık kısmı sigara içmeyenlere tahsis edilmiştir . Dış hat seferl erimizde yalnızca uçağın arka bölü münde sigara içilmasine müsaade edilmektedir. Yol cularımızın işbirliğini takdirle karşılıyoruz . ÇOCUK YOLCULAR: Çocuklar ve onların rahatı bi zim için çok önemlidir. Onların en özel ihtiyaçlarını da hi dikkatten kaç ı rmamak iç in çaba harcanmaktadır . Be bekler Için mama, süt vb . gibi şeyler gerektiğinde ısıt ıl ­ maktadır .

UÇAKTA SATIŞ : Alkol lü içkiler ve tütünlü madde ler vergisiz satılmaktadır . Üzgünüz ki uçakların stokları mutfak kapasiteleri ile limitli o l duğundan aradığı ­ nızı her zaman bulamayabilirsiniz. Böyle bir durumda umarız ki, bir benzeri stokta vardır . DIGER HUSUSLAR: THY Magazin'in bu sayısında oku yacak pek çok şey bu labilirsiniz. ıstirahat etmek için kabin mürattabatından örtü , battaniye veya yastık isteyebil irsiniz . DILEKLERINIZI ALALlM : Uçaklarımızın içinde yolcu dilek kutuları ile mektup kağıtları bulacaks ı nız . Yolcu larımızı n uçuşla i lgi li şikayet ve temennilerini almak her zaman ho şumuza gider . Türk Hava Yolları gösterdiğiniz güven için teşekkür eder, iyi uçu ş l a r diler ve sizi tekrar karşılamaktan mutlu l uk duyar .

14

In view of the possibility that you are feeling narvous, we would like to remind you that today flying is the safest form of travel. You may be disturbed by an unusual sound. The noise you hear immediate ly after take-off its the sound of the landing gear being pulled up as the plane gets into flight position. While the plane is taking off it requires greater power than it does while cruising. In the same Way, as it prepares to land, the reduced speed causes a change in the sound from the engine . When the "Fasten your seat belts" and "No smoking " signs light up a beli rings. This beli is also heard when passenger rings for one of the cabin crew. Dur ing your flight, when you wish to ask a question, or request something to eat, drink or read, you may call the hostess by pressing the appropriate button . Ac cording to the type of plane you are flying in , this button may be loca ted above your seat or on the arm of your chair; and may be marked by a picture of a hostess . When you wish for light by which to read, press the switch over your seat or on the arm of your chair. When the "Fasten your seat belts" sign is extinguished you may leave your seat to go to the toilet . If the toilet is occup ied the word "engaged" will be seen on the door. CATERING SERVICE: On morning flights breakfast is served , on afternoon flights lu nch is served, and on even ing f lights dinnar is served. On long -distance flights snacks are served in addition to these main meals. On scheduled and charter flights special food is available on request for diabetics , vegetarians , and others who for reasons of health, religion or philosophy, are unable to eat the regular meals . However, it is essen tial to inform Turkish Airlines of this, well in advance, preferably when making your reservation. Charges are made for all alcoholic drinks. Soft drinks are free on outbound flights . Tea and coffee are served as many times as you would like without being charged on domestic flights . According to international air transport regulations passengers are forbidden to consume their own alcoholic drinks . SMOKING ON AIRCRAFT: May we kindly remind you that smoking on domestic flights has been prohibited by government's orders being issued through Ministry of Transport on 25 .1 .1988. On international flights a seetion in the front of aircraft covering 60% of the whole seating capacity has been designated for non smokers in accordanca with governments instructions . Smoking is only allawed on the rear part of the aircraft on outbound flights . We appreciate our passengers' cooperation . CHILD PASSENGERS: We are especially concerned with children and their comfort . We endeavour to antici pate and meet their every need . Milk and baby food is heated up for them when required. IN-FLIGHT SALES: The prices are all duty-free. We regret to say that because storage space on board is limi ted, we are unable to carry large stocks , and we may not al ways be able to supply what yuo want, in this event we hope you will be able to find an acceptab le substitute . OTHER POINTS: You may find plenty to read in this issue of our Magazine . Your cabin attendants will gladly supply you with blankets and pil lows upon your request . YOUR SUGGESTIONS: Inside the plane you will find suggestion boxes and writing paper. We are always pleased to receive the complaints and suggestion of our passengers. W e than k you for your trust in Turkish Airlines, and wish you a pleasant flight . We look forward to seeing you again .


Alarko Alkenrte... Alarko, İstanbul'un

ortasında,

Dairelarin m'

Fiyatı

Takriben 1 ,5 MIL YON TL.

Etiler' de özel

spor ve

dinlence tesisleri, programlı

ve

video

yeşil alanları, yayınları,

yeraltı garajlarıyla

AKASYALAR FULYA

B

A

VE

S

H

A

Daha rahat, daha güzel, olmak yarattığı

uydu anten sistemleri

modern bir kent kuruyor.

için, rüya

gibi bir kentte yaşayın ...

z

A

MiMOZA

L

yüzme havuzu,

N

R

1

BLOKLARINA

1

V

O

R

daha huzurlu Alarko'nun

ALKENT B A HCE S EHJR \1 l T l L

5 f ll

1

R

mutlu yaşayın! ~ ~lb~~l):[©

~ AL KENT

T<ıx:ci k Yolu, ETILER-ISTANBUL Tel: 163 19 25 / 157 77 00 ( 7 Hat )

Ili


u

araştırmada,

Anadolu'da yaşayan geleneksel cam boncuk tekniğine değişik bir bakış açısı altında yaklaşım temel ilke olmuştur. Çünkü, belki de bu ilginç camcılık öyküsünün günümüzdeki son oyuncuları, belleklerindeki son oyunu oynuyor olabilir. Üstelik bu son oyunu bir başkasına belietme şansları da pek yok gibi görünüyor. işte bu nedenle, yaşayan son örnekler üzerinde ayrıntılı bir inceleme gereknıekteydi. Bu incelemede izlenecek yol ne olmalıydı? Soncukların belleklerini zorlayıp babadan kalma bilgileri aktardıkları cümleler mi temel olmalıydı? Yoksa tam tersine elleriyle yaptıkları ışın incelenip değerlendiril­ mesi mi daha doğru olurdu? ikinci yol, tartışmasız sonuçlara ulaşabilmek açısından daha uygun izlemini vermektedir. Çünkü uzun yıllarını, hatta belki de bütün yaşamlarını bu işe vermiş olan cam bocuk ustaları , kendileri için çok «Doğal" kabul ettikleri bilgileri ve deneyleri , neredeyse «Anlatmaya bile değmez,. bulmaktadır. Oysa onlar için çok "Doğallaşmış,. olan şeyler, belirli bir yöntenıle izlenip değer­ lendirilince , söylediklerınden çok daha ilginç bir birikimin elde edilebileceği kesindir. Ayrıca unutulmamalı ki, bu gibi geleneksel cam ustaları da , geleneksel sanatların tarih boyunca bütün uygulayıcıları­ nın yaptıkları gibi, işin «Anahtarını,. ya «Kendi elinde,. tutmak ister, ya da bunun gerçekten bir anahtar olduğunu aklı­ na bile getirmez. Bu düşünce açısıyla Anadolu 'nun cam boncuk ge lene ğini yaşayanları ve sürdürenleri incelenıemiz in ilginç sonuçlara ulaşacağı görülmektedir . Böyle bir bakışta, eğer en

B

16

••

GOZBON~

küçük

ayrıntılar

bile gözden kaçırılırsa bu camcıların sanki çok ilkel bir yöntem ve teknik kullandıkları

izleninıi

alınabi­

lir . Gerçekteyse kullanılan yollar ve yöntemler titizlikle değerlendirildiği zaman, bunlarda, belki i nanılması güç olan , ama çok somut ve çarp ı c özellikleı-in bu l unduğu açıklık­

la görülür. Ama ne yazık ki,

«Kayıt

edil-

memiş

bilgilere dayalı» olan bütün geleneksel teknikleri uygulayan sanatçıların kaçınıl­ maz yazgısr, bu camcılığrmız için de geçerli olmuştur. Babadan, dededen, ya da komşu- 'dan duyduklarını, gördüklerini, hatıriayabiidikierini kendi deneyleriyle birleştirerek bir anlamda "Değişen koşullara uyum sağlamaya,. uğraşmakta­ dırlar.


~

~ UGU

Böylesine bir «Koşullara uyma» endişesi giderek yerini «Daha kötü koşullara uyuma» bırakmaktadır. Neredeyse malzemeyle ve gelenekle bulunan bağı kesme noktasına gelmiş olanlar bile vardır. Böyle bir zorunluk sonunda, bugün gerek cam elde etmede kullanı­ lan fırın , gerekse kullanılan teknik, ana hatlarıyla sanki eski bir camcılık gibi görünmekle birlikte , sonuçta ortaya çı­ kan ürünün bir «Cam, olduğu bile neredeyse tartışılabilir. ..! Hatta denebilir ki, o eski cam gitmiş, geride cama benzeyen, «Camsı» diyebileceğimiz bir)

şey kalmıştır.

(

J

Kısacası işin özü gidip sade görüntüsü kalıyor gibidir ... Bugünkü camcılık tanımına göre, bu tür teknikiere genel bir isim vermek gerektiği için bu işe camcılık diyoruz. Yapılan­ lara da cam boncuk diyoruz. Yoksa bu ürünlerin pe'k çoğu «Camlaşmaya yaklaşmış, ya da «Camlıktan uzaklaşan , bir grup olarak da görülebilir. Çünkü bu tür örneklerin belli bir teknik sınırdan sonra cam olarak kabul edilmesi bile zordur. Ama bu noktada herhangi bir yanlış anlamayı önlemek için hemen şunu belirtmek gerekir. Bu tür geleneksel boncukculukta (Her şey bir yana), camcılık tekniğinin en ilginç ve yalın yorumlarının ustalıkla kullanılmakta olduğunu da açıklıkla söylemek zorunluluğu

kum ve ağacın kolay bulunduğu her yerde camcılık yayıl­ mıştır. Özellikle çıralı çam odunu yüksek enerjisi yönünden bu işe çok uygundur. Bu arada gerçek olan bir başka şey de, pişmiş toprak tekniğinin ve ona bağlı olarak gelişen

sırlama

tekniğinin,

camcılıkla yakın

akraba olduğunun kabul edilmekte olduğu­ dur. Hatta yarı şaka gibi gelebilir ama, bu önemli buluşun nedeni olarak belki de fazlaca ısıtılmış bir seramik fırınının camiaşma ısısına kadar yükselip .. sırla cam, arası ilginç nesneleri ortaya çıkarıvermiş olabileceği de göz önünde tutulmalıdır.

... Cam Boncuk, Ama .. .

Camla uzun bir süre boyunca iç içe bulunan bir kişi olarak şöyle bir soru hep aklımın bir köşesinde durur. Bu boncuklara cam diyoruz . Ama acaba bunlar ne kadar camdır? Daha başka bir deyişle tarihin hangi dönemindeki cam

tanımı

içinde yer alırlar? Çünyakın tarihlere kü özellikle geldikçe, bu tür cam boncuk yapımının, taşıması gerekli-olan pekçok teknik özellik önemli ölçüde değişmektedir . Ucuzlatılan malzeme, elden geldiğince daha düşük ısılarda eriyebilen cam karışımları. camiaşma için gerekli işlemle­ rin titizlikle uygulanmaması gibi ekonomikleştirme yolları yanında daha da sayılabilecek pek çok teknik yorum nedeniyle , bu tür boncuklar artık neredeyse .. canı»dan daha başka özellikler kazanmaktadır. Acaba bu bir tür gelişim midir, yoksa binlerce yıldan bu yana zorluklarla taşınan çok değerli bir bilginin yok alnıası mıdır? Böyle bir bakış açısıy­ la.sürdürülegelen sınırlı uygulama henüz bir geleneksel cam sanatı olarak kabul edilebilir. Ama bu önemli özelliğin­ den uzaklaşmaya başladığı da rahatlıkla öne sürülebilir . (Önder Küçükerman'ın «Göz Boncuğu» kitabından alınmıştır.)

Usta ell erden

vardır .

Cam tarihi üzerinde yapılan göstermiştir ki, camcılığın bir kaynağı Akdeniz ve çevresidir. Cam üretimi için temel malzeme olan araştırmalar

17


T

his article studies the glass bead craft as it survives in Anatolia taday the approach is, of necessity, one which aims to document the craft before its final disappearance. lt is a curious craft which may, at tlıis very moment, be living out its final hours as the glass bead makers, with no-one to train in their stead, perform wlıat may be their last, well-nıemorised, semiinstinctive creative act. lt is precisely this possibility which inspired this detailed study of the latest creations of this crah. The first problem was, then, how to taekle the available material. Would it be better to base the study on the laboured words of the master craftsman, working from memory in a craft he learnt at his father 's knee, or to use the objects themselves as the basis for an analysis of the bead making process? Undoubtedly the latter, as the craftsman, engrossed in the practical process of bead making over the decades. lıas difficulty in verhalising his activities , and explaining his experiments , and indeed would find any atteınpt to do so un necessary. So the analytical approach to the craft seemed the only way to interprete what, to the carftsman, was so natural as to be almost inexpressable. There is, of course, arıother factor and that is the craftsman's natural reluctance to reveal what to him is the 'key' to a process which has become his own interpretation of the craft. This has long been the case with craftsmen of all kinds . Worse stili, for our purposes, is the carftsman -also a common phenomenon- who

18

GL does not even recogrıise that such a key exists, so close is he to the creative process . So it was primarily the arıa­ lytical approach that made soıne extremely interesting observations on the living art of bead making possible in the course of this study. Seemingiy a simplecraft, at first glance, on closer study the smail details of bead making reveal it to have been,

traditionally, an art form which sametimes produced artefacts of extraordinary uni.queness and high quality. We can see this in the careful use of technique by the bead ınaker, who pursues even the finest detail with great skill. Unfortunately, the craft now labours under the disadvantage shared by all the traditional crafts, of being based on the largely unrecorded


maker, the contemporary artefact coming out of the kiln is scarcely glass at all, if anything it could often be deseribed as semi-vitreous, in place of true, traditional glass. In other words, the core of the technique seems to have disappeared ; what remains is the semi-vitreous substance. Stili classified as a kind of glass making, the end product of which is the glass bead, this process is in actual fact one which tends to result in sem ivitrified or de-vitrified objects, as it often disregards recognisable technical limits beyand which it is difficult to identify a product as glass at all. Occasionally we may define the end product as ceramic, or even as composite in nature.

ASS BEAD J

craft tradition. lts modern exponents are struggling to justify the oral information relayed to them by their fathers , grandfathers or peers , what they remember of the craft as performed by their elders, and their own skills, in terms of a craft with a place in the contemporary world . In trying to adapt the traditional skills , the craftsman finds himself increasingly

faced with having t o modify his craft to cope w ith condit ions hostile to its survival. lndeed , same craftsmen are even at the stage of ID'INering their creative standards complet ely , as far as the link between the fabric and the tradition of glass bead making is concerned . So while the furnace and techniques remain apparently indentical to those of the ancient master bead

And yet there is no doubt that the making of gl ass beads is essentially, traditionally .t he most intriguing of glass making techniques, and one applied with great s'kill. Research has shown that the source of glass making lies in the Mediterranean region, but as a craft, it became widespread in a number of regions where sand and timber - essential for the making of glass- were readily, available . Highly resinous pinewood was a major source of fuel for glass makers, owing to the high levels of energy produced by this timber. Meanwhile, of course, pottery and glazing techniques were closely related to glass making. lt might even be assumed that the first so-called glass was something between glass and glaze which might have come out of an overheated kiln, turning a glazed object to glass by pure chance. 19


..

AMATOR "' FOTOG RAFÇI LAR GÖKHAN GÖNENÇ

20


MURAT GÜNEY

ÖZLEM AKYÜZ

21


''

''

OSHO

Passengers who make reservation on a flight but deny boarding without information of cance/lation are cal/ed "NO SHOW' · N the industrial world of aviation, in accorW E, unwillinly must state that THY cusI dance with the development of economy and tomers take quite a place in the quantity technology, raise in number of passenger cause the increase in number of "NO-SHOW"s. Consequently it is a constant complaint of all world airlines but no satisfactory results can be obtained to minimize the problem. Association of European Airlines (AEA) which has 20 members including Turkish Airlines have been searching for the precautions that have to be ta:ken against the "NO-SHOW" affair. According to the research of the association, approximately 900.000 passengers are "NO-SHOW" in annual seat utilisation. From the point of finandal aspect, it means a lass of 200.000.000 US dollars for the members. This topic is discussed annually in special meetings by AEA in the last meeting of which the precautions held by each member and their benefits are discussed. Besides a campaign is launched by AEA to educate and promote passengers, agencies and airlines which are thought to be the main reasons in this damaging statement.

N B

o

of "no-show" results declared by AEA. W e believe that passengers do not spend the şame care for the cancellatian of their denied seats as they do for their reservations. Passengers having reservations on a determined flight and having .t he wish of flying on a previous one or changing the carrier, without any information of cancellatian will take part -in the "NO-SHOW" problem. In this case, the airline feels not only the financial pressure but also the psychological defect of dissatisfaotion for the customers on tıhe waiting list. On the other hand, the vacant seats caused by "NO-SHOW", passengers attracts attention and critics of the ones wh~ had diffuculty in obtaining seat or found space by chance on the same flight. W e believe cooperation shown by both passengers and agencies to cancd seats in advance, in case of denial will complete the effort5 of airlines to minimize "no-shows." The will relieve unnecessary hardship for both companies and passengers.

AEA selected symbol for no-show campalgn.

s

H

o w

İLE İLGİLİ AÇIKLAMA İLİNDİGİ

üzere, no-show (rezervasyon lemi olarak görülmektedir. 20 üyeli AEA (Avruhalde gelmeyen yolcu) ko- pa Hava Taşıyıcılan Birliği) hava yollarının bir nusu tüm dünya havayollarını sürekli meşgul yıllı:k taşımalannda gelmeyen (no-show) yolcu needen, ticari kayıplar yanısıra yolcu hizmetlerini deniyle 1 milyon koltuğun değerlendirilemediği, bunun da, toplaının % 5'ine tekabül eden 200 de aksatan bir sorundur. milyon dolarlık bir kayba sebep olduğu görülUçaklarda rezervasyon yaptırdığı halde yolcunun uçmaması durumunda no-show diye adlan- müştür. dmlan "uçakta yer yok dendiği halde yer olmaAEA, önemli mertebelere ulaşan bu kayıpla­ sı" olayı ortaya çıkmaktadır. rın önlenmesi için bir kampanya açmış; yolcu, acente ve hava yollarının bu konuda sürekli ilgi Karşı tedbirlerin alınmaması halinde koltuk kaybına yol açan bu konu sadece THY'na özgü ve eğitimini hedef almıştır. THY da bu kampanbir sorun olmayıp tüm hava yollannın bir prob- yaya katılmış bulunmaktadır. kaydı yaptırdığı


SIMDi Pl BAYiSiNE GIDiN... SORUNU TAM COZUN... ll

ll

Pencerelerinizi yenileyin. Bu bahar PiMAPEN 'Ie pencere sorununu kökünden çözmenin tam zamanı. Pimaş 6 yıldır binlerce konut, otel, hastane, okul ve işyerinde pencere sorununa PiMAPEN'Ie kesin ve çağdaş çözümü getirdi. Yalnız 1987 yılında 100.cx:ıo m2'nin üzerinde PiMAPEN kullanıldı.

PiMAPEN yağmuru , rüzgarı , kurumu, gürültüyü içeri almaz. ısıyı kaçırmaz . {?fo 45'e varan ısı tasarrufu sağlar.) Boya, bakım istemez. Omrü, binanın ömrü kadardır. Bu bahar bir PiMAPEN bayisi ile, tanışın . PiMAPEN bayisine ŞiMDi grtmenin avantajını değerlendirin .

PiMAPEN BiR KERE TAKILIR.

PIMAP PVC PENCERE SiSTEMi PIM4$

PLASTiK iNŞAAT MALZEMB..ERi A.Ş.

PiMAPEN isTANBUL SATIŞ MüoUAlüGü Prof Nut!!1ın MWıa' O<tel Sak. L.ale Paias Aç.l. No: 1615 Kal: 2. 0026> ~ Tel 134 11 00 (12 Hal). T -. 26 992 PMAS TR .. 20041 PIAR, Faks: 134 ı ı 13 PiMAPEN ANKARA SATIŞ MÜDÜRLüGü Mı1ha! Paşa Cad 'fl'l2. 00120 Yen<Şeht'/Ankara. Tet · 135 25 82 (3 Hal). Fax:

ı:ıs

25 86






Antifellos 'u çepeçevre saran bu kalıntılar kimi zaman Büyük iskender 'den , kimi zaman Romalılar'dan görkemli bir geçmişi sunmaktadır . ilçe merkezindeki a ç ıkhava tiyatrosu ise sadece Roma'lıların değil tüm insanlı ­ ğın sanatını sahneleyen bir ortak yapıt gibi yükselmektedir. Müslümanlığın yayılma döneminde "islami.. değerler kazanan kent, tekrar Roma egemenliğine girdikten sonra Anadolu Selçuklu topraklarına katılmıştı. Ve kent in adı artık «Andifli»ydi. Yıldırım Beyazıt döneminde lekeoğulla­ rı'ndan Osmanlıların eline geçen kent giderek daha bir «islami» nitelikler kazanmıştır . Tüm sosyal hayat değ i şmelerine, yerleşim anlayış farklılığına karşın bu tarihi zenginlikler koruıııııuştur. 28

Gerek Osmanlılarda gerek Cumhuriyet Türkiye 'sindeki değişmez «tarihe saygı" anlayışına Antitellos göz kapağını andıran bölgeden yay gibi uzanıp giden Asas Dağla­ rı'na bakıp durmaktadır.

Bu bakış belki de Türkiye 'nin medeniyete olan saygısına bir teşekkürdür. Kaş ' ın yepyeni bir yerleşim merkezi oluşu ve bunca tarihi geçmişi ile yükselişi karşısında, Anti· tellos 'un hala yaşadığını söyleyenler haksız değil. .. Evet Antitellos yaşıyor ...

NOELBABA Noel Baba adı ile bilinen Saint Nikolas ' ın bugünkü Gelemiş Köyü yakınlarındaki Patara kentinde doğduğu, öğrenimini ise Ksan-


Deımre, No~l

'

tas 'da (Kınık Köyü) yaptığı bilinir . Myra-Demre'de ölen Noel Baba eldeki bilgilere göre 942 de doğmuştur. Ermiş bir kişi olduğuna inanılan ve iyiliklerini muc izelerle sunan Nikola'nın küçük bir yelkenliyle yaşadığı serüven dinsel kitaplarda yer alır. Buna göre Noel Baba küçük bir yelkenl i ile Pal ~ sti 'ye giderken büyük bir f ı rtına çıkar . Denizciler bu fırtınadan onun duaları ile kurtulurlar. Bu nedenle o, Denizler Tanrısı Po_,; seidon 'un yerini tutar. Mucizeleri genellikle deniz ve ticaretle ilgilidir. Myra ' nın açlığa gömüldüğü dönemde boş teknelerle ülkelerine dönen gemiciler, her tarafın yiyeceklerle dolduğunu görürler . Noel Baba inanış ı Myra 'da da vardır . Buna göre Noel Baba çok yoksul üç kızkardeşe her yıl giz li ce bi rer kese altın armağan eder . 1058 tarihindeki

Baba ' nın ölüm yeri olarak biliniyor (solda) . Ve Kaş 'tan 2 ayrı görünüm.

ölümünden sonra, zengin insanlar onun bu geleneğini sürdürürler. Bu nedenle her yıl 26 Aralık tarihinde bu Noel Baba geleneği yaşatıl ır.

KAS, VE KALKAN'DA DOGA iLE iÇ iÇE YASAMAK , Doğa

ve tarihin iç içe yaşadığı Kaş, sakin bir tatil beldesi olma özelliğini koruyor. Antalya 'ya 170 kilometre uzaklıktaki Kaş , gerek bu kente , gerek batısındaki Fethiye'ye asfalt karayolları ile bağlı. Antalya'dan iki saatte bir kalkan otobüslerle rahat bir yolculuk sonunda Kaş ve çevresine ulaş29


mak mümkün. Konaklama tesislerinin büyük bir bölümü aile pansiyonları oluşturu­ yor. Mütevazi olanaklar sunan bu pansiyonların yanısıra, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı iki yıldızlı Mimoza Oteli de hizmet veriyor. Bu tatil beldesinde ayrıca özel sektöre ait oteller de bulunuyor. Kaş'ın batısındaki Bucak, doğusundaki Üçağız ve Kekova çevre doğal güzelliğinin ayrılmaz parçaları olarak yükselirken, Fethiye ile Kaş arasındaki Kalkan, şimdilerin en ilgi çeken tatil yörelerinden biri olarak tercih ediliyor. Nüfusu kışın 2 binin altına düşen kasaba Toros'ların güneyinde ve denize doğru bir anfiteatr gibi inen yamaçların üzerine kurulmuş ... 600 haneden oluşan Kalkan'daki iıki, üç katlı taş evler denize ve merdivenli sokaklara bakıyor. Kıyıyı ise balıkçı tokantaları ve 40-50 yatı barındıran liman süslüyor. Sessizlik, sadelik, Akdeniz'in camgöbeği mavisi, kaktüsü, zeytini ve tarihi kalıntıları ile Kalkan , Osmanlı imparatorluğu'nun 18. yüzyılında kurulmuş .

8.5 kilometre boyunca uzanan koy , Kalgelecekteki turizm yerini daha da önemli hale getirecek. Kalkan Koyu'nu çevreleyen Likya ve Kalamar koylarında yazlık siteler ile, Güneydeki 1500 viiianın yer aldığı «Ciup Patara» bunun önemli bir işareti oluyor. Kalkan'daki üç yıldızlı ve 100 yataklı Otel Piratile pansiyonlar doğa ile içiçe yaşamak isteyenleri bekliyor. Kalkan'da «Mini Mavi Yolculuk» yapmak isteyenler , bu tatil beldesine hem Antalya'dan hem de Muğla üzerinden ulaşabilirler. kan'ın

30


Nowhere in the world are the sea and the sky so intimately associated. The two blues are in such close embrace that one might thitık that nature was regarding one with the closest attention. The inhabited area reminds one of an eye-lid, while t he range of the Asas Mts . behind is in the shape of a bow , all of which has produced the place-name «Kas», the Turkish word for «eyebrow» . Kas, invested with every possible form of natural beauty, has poured out its bless/ ings on all those who have lived there , froın the time of the ancient Lycians to the present day. In other words , this eye-brow has never been drawn down into a frown. On the contrary , in every period of history, natural wealth has combined :ith the material wealth brought in by sea-faring and

trade to produce the most advanced and highly developed of cities. Kas, fnrmerly known as Antiphellos, is situated immediately opposite Phellos, near the villages of Xanthos (Kinik). Gelemis, Patara .and Çukurca. lndeed, Antiphellos, the name of the city which stood on the site of present county town , had the meaning «opposite Phellos». The sarcophagi, rock tombs, cisterns and inscriptions with which Antiphellos was adorned remain as unique witnesses to a history extending over numerous epochs. Of the imposing ruins by which Antiphellos is surrounded some date from the time of Alexander the Great, others from the Roman period. The open air theatre in the town centre is a monument displaying not only the art of the Romans but a communal art belonging to all mankind. After being invested with lslamic values during the period of lslamic expansion , the city later came once more under Roman hegemony , finally to become part of the Anatelian Seljuk Empire with the name «Andifli». During the reign of Beyazid 1 the city passed from the hands of the Tekeoğulları into those of the Ottomans, assuming a more typically lslamic character in the process. But in spite .of all these social changes and the transformatian in urban values, the histarical heritage was carefully preserved . The respect for history , which is as much a characteristic of Republican Turkey as it was of the Ottoman Empire, has ensured that Antiphellos stili looks out from u nder i ts eyl id towards the bow of the Asas Mts. This look is perhaps one of gratitude for Turkey's respect for civilization . In spite of Kas 's brand new urban centre and the elapse of so many centuries , those who declare that Antiphellos stili lives are perfectly justified in doing so . . Ves! Antiphellos stili lives!

SANTACLAUS St. Nicholas , better known taday as .. santa Claus", is known to have been born in what is now the viiiage of Patara and to have studied in Xanthos, the present-day viiiage of Kinik. According to the information available, 31


Santa Claus was born in 942 and died in Myra-Demre in 1058. Nicholas was a saint whose charity and benevolence were displayed in the miracles he performed, and the story of his adventure in a smail sailing-boat is to be found related in th e Life of the Saint. A boat in which Santa Claus as sailing to Palestine was overtaken by a violent storm. The sailors , saved from death by virtue of his prayers , proclaimed him Poseidon, the Gad of the sea . His miracles were usually connected with the sea or with trade . Same sailors, returning to their country with empty boats at a time when Myra was afflicted with a dreadful famine, were astounded to see their boats suddenly filled with food . The belief in Santa Claus is alsa to be found in Myra . Here, according to legend , there lived three very poor sisters , and to each of 32

them , every year, Santa Claus would bring a bag of gold coins. After his death, the tradition he had initiated was continued by the wealthy people of the district, and this tradition is stili celebrated every year, all over the world, on 26 December.

LIFE IN THE EMBRACE OF NATURE

AT KAS AN D KALKAN Kas i~ a quiet holiday resort in which history and nature live in intimate embrace . Kas lies at a distance of 170 km. from the city of Antalya, and is connected both to Antalya in the east and Fethiye to the west by good asphalt roads. Buses leave every hour from Antalya, arriving in Kas


/

and the surraunding region after a very comfortable journey . Most of the accommodation consists of smail private hotels, but besides the rather modest facilities these provide there is also the two star Mimosa Hotel run by the Ministry of Culture and Tourism.

Besides the beauty-spots of Bucak to the west of Kas and Uçağız and Kekova to the east, there is alsa Kalkan, which lies between Fethiye and Kas and is now one of .the favourite holiday resorts in the district. This smail country town, with its araund six hundred houses and a population that falls to less than two thousand in the winter, is situated in the great amphitheatre looking out towards the sea from the southern slopes of the Toros Mts. In Kalkan, the smail two and three-storeyed houses look out on to the sea and the stepped streets. The shore is lined with fishermen's restaurants and has moorings for forty or fifty yachts. Kalkan, with its peaceful stillness, its bright Mediterranean blue, its cactuses, its olive groves and its ancient ruins, was founded in the 18th century during the years of the Ottoman Empire. The village, which extends for 8.5 km, will soon become an important touristic centre. This is clearly indicated by the existence at the present day of the summer houses in the bays of Lycia and Kalamar, in the vicinity of the bay of Kalkan, and the «Ciub Patara» to the south with its 1500 villas. The three-star Hotel Pirat, w ith i ts 100 beds, as well as a large ;ıuınber of snıall private hotels, are ready to welcome visitors who wish to live in close intimacy with nature . Those who would like to join the «Mini Blue Voyage" can reach Kalkan from Antalya or Muğla.

Kas a veritable paradise with its natural beauty, rich histerical haritage and turquoise shores.

33


SÜLEYMANOGLU iLE ''DÜNYA"LAR BiZiM ard iff'deki spor salonu büyük bir sessizlik içindeydi. Gen ç sporcu, hayatının ayrılmaz bir parças ı haline gelen halteri, inanılmaz bir gücün ve inancın etkisiyle kaldırıyor ve dünyaya yeni bir rekoru haykırıyordu. Türk Spor Tarihi , ilk kez Naim Süleymanoğlu ile bir dünya rekoruna sahip olmuş­ tu. Dünya sporunun halter bölümünde 60 kiloya bakanlar artık Süleymanoğlu ve Türkiye ile karşılaşacaklardı. Genç haltercinin ikinci hakkını kullanarak elde ettiği rekor (Koparma - 150 kg) ona ilk altın madalyasını kazandırnııştı. Başarı bununla da bitmiyordu . Koparnıada dünya rekoru kı rarak birincilik kürsüsüne çıkan ve milli marşımızı dinleten haltercimiz , 10 dakikalık bir aradan sonra «Silkme " mücadelesine giriyor ve 180 kilo ile ikinci altın madalyasını

C

kazanıyordu .

Süleymanoğlu

uçuncü hakkında denediği 188.5 kiloyu , ne yazık ki ay ağına giren kranıp yüzünden kaldıranııyor ve ikinci bir dü nya rekoru bu nedenle kırılamı ­ yordu . Koparnıadaki 150, silknıede­ ki 180 kg'lık başarılar «kr a nıp dramı•• na karşın haltercinıize,

toplanıda

bir

altın

330 kg ile üçüncü madalya kazandırnıış ­

tı.

66 . Avrupa Şampiyonası ' nda rakiplerini geride bırakan ve 3 altın madalya ile yine kend isine ait bulunan Avrupa ve Dünya rekorlarını kıran Süley34


manoğlu

büyük mücadeleyi TV'den izleyenlerle birlikte mutluluk gözyaşı döküyordu . Bulgaristan'da Türklere karşı uygulanan baskı sonu cu Avustralya 'da gerçekleşen öz.J gürlükle Türkiye 'ye gelen Süleymanoğlu şampiyonaya aylarca sü ren bir disiplinle hazırlanmıştı. Annesini , babasın ı ve kardeşlerini bırakma k pahasına kavuştuğu anavatand a sporculuk ilkelerini koruması ­ nı bilmiş ve Türkiye'nin kendi sine olan inancını , hüsrana çevirmemişti.

Süleymanoğlu ,

kiye ve pacağını

sadece Türne yamerakla bekled iğ i

Bulgaristan'ın

sporcu değildi. Tüm dünya basını , Antaly,q'da kırdığı fakat onayianmayan rekorlarından sonra , onun halterdeki gücünün ne durumda olduğunu merak ediyordu . Cardiff basın merkezindeki 50 'ye yakın yabancı gazeteci Avrup a ve Dünya rekorlarının ardından kazanılmış 3 altın nıadalyayı görüyor ve Nainı Süleymanoğlu ' nun «Türk» olarak dünya ve halter sporundaki muhteşem yerini bir kez daha onaylıyordu . Başbakan Turgut Özal ' ın "manevi evlat» olarak kabul etti ğ i

Nainı

Süleymano ğ lu,

«Soykırıma

tahammül edemedinı . Beni bağrına basan ülkeme, daha nice rekorlar ve nıa­ dalyalar arnıağan etmek boynurnun borcudur. Olimpiyatlarda tüm dünya Naim ve Türkiye adını duyacaktır.» Bütün zamanların en iyisi...

Naim

Süleymanoğlu

Avrupa 8 rakiple mücadele etti. l;laltercimizin en büyük rakipleri Bulgar Toporov Sovyet Sarkisian ve Romen Czeınka idi . Daha önceki müsabakalarda hiç geçilmediği bu rakipleri karşısında zorlanmayan Süleymanoğlu, ikinciliği kazanan

Şampiyonası'nda

Türkiye 'nin ona sunduğu 55 milyonluk sevgiyle yeni rekorlara şöyle haykırıyordu:

B ütün zamanların

en iyi haltercisi olarak gösterilen şampiyonumuz

Sül e ymanoğlu .

Toporoc 'dan toplamda 7.5 kg daha fazla kaldırmıştı. Romen Attila Czenka ise Sovyet Sarkisian ' ı geçerek 3.1ük kürsüsüne çıkmıştı. Avrupa Şampiyonası'nın 60 kilo mücadelesi halter açısından bir başka başarıyı getirmişti. Süleyınanoğlu , Toporov ve Czenka'nın toplam 967 .5 kg'lık derecesi bütün zamanların en iyi derecesiydi. Bu sonuç, haltercimizin dünya rekoru ile 3 altın madalyaya hangi rakipIerin içinden ulaştığının en büyük belgesiydi. 35


THE WORLD IS OURS, WfTH SÜLEYMANOGLU

The pride of Turkey in weight-lifting Naim Süleymanoğlu.

T

here is dead silence in the sports salon in Cardiff. The young sportsrnan lifts the weights that have become an intrinsic part of his own self with increadible strength and confidence , and sets up a new world record. For the first time in the history of sports , Turkey achieved a ·world record through Naim Suleyınanoğlu. Those anywhere in the world in the 60 kilo weight-lifting class will from now on have to reckon with Suleymanoğlu and Turkey. The record he set up (150 kg snatch) at his second try, won him his first gol d medal. And his success didn't stop there . Ten minutes after having broken the world record in snatch and ascending the rastrum to the strains of the Turkish national anthem , he won a second gold medal with 180 kg in clean

36

and jerk. Unfortunately, a cramp in his le.g prevented him from lifting 188.5 kg in his third chance and breaking a second world record. In spite of the «cramp drama» our weight-lifter lifted 150 kg in the snatch and 180 in the jerk, making a total of 330 kg anda third gold nıedal. TV viewers wept tears of joy as they watı:;hed Suleymanoğlu outstrip all his rivals in the 66th European Championship, break his own European and world records and carry off three gold medals . Having taken advantage of a sports meeting in Australia to defect from Bulgaria, where the Turks are under cansiderable pressure, Naim Sulevmanoğlu came to Turkey, leaving behind him his father and mother, his brothers and sisters. In Turkey, which be had chosen as his new homeland,

Naim Suleymanoğlu spent many months in rigorous training. Here he succeeded in preserving the true principles of sport, and never for a moment disappointed the faith that Turkey had placed in him . Naim Suleymanoğlu is not only a sportsrnan watched with the keenest interest by both Turkey and Bulgaria. After the records he broke in Antalya, which were not, however, ratified, he has attracted the attention of the whole of the world press . About fifty foreign journalists in the press centre in Cardiff watched Naim Suleynıan ­ oğlu set up new European and world records and in three gold medals, and once again cantirmed his prestigious place as a "Turk» in weightlifting and world sport.

The best ever In the European Championship Naiın Suleymanoğlu conı­ peted against eight rivals. The most outstanding of these were the Bulgarian Topurov, the Soviet Sarkisian and the Rumanian Czenka. There was anather triumph in the 60 kg European Weightlifting contest. Suleymanoğlu , Topurov and Czenka together lifted a total weight of 967 .5 kg, the best ever. This shows very clearly the type of competitors against whom Naim set up a world record and won three gold medals.


OKUNAN GAZETE

-

~

.-r;·. ·

[!) ATATÜRKÇÜDÜR [!) MİLLİYETÇİDİR (!] DİN ve VİCDAN HÜRRiYETİNİ

SAVUNUR (!] DEMOKRASiYE iNANlR lEJ TOPLUMCUDUR (!] KARMA

EKONOMİYİ ,

BENiMSER (!] BAGIMSIZDIR

e

Ciddi ve doğru haber

e

Özgür ve tarafsız yorum Dev yazar kadrosuyla

e e

Sporda önder

aas1nda sönmeyen me,ale - - - - - Milliyet - - - - ''Basında

Güven''


(MAYIS 1987)

ViYANA'NIN FETHi

ATIL KUTOGLU oda görüntüye hitap eden bir sanattır, bu yüzden modellerimi çizerken ideal kadını düşü ­ nerek hareket ediyorum . Giysiyi taşıyan kadının, güzel vücut hatlarına sahip olması çok önemli. Bunun yanında şıklık taşıyışa bağlıdır . Kendinden em in bir havada hareket eden , kıyafetini güvenle sunan her kad ı n ş ı k olmayı başarmış demektir» diyor 1987 Mayıs'ında Viyana Büyükelçimiz Erdem Erner'in himayesinde Büyükel-

38

çilik konutunda sunduğu «A Turkish Flair» isimli ve Avusturya Cumhurbaşkanı Kurt Waldheim 'in eşi Elisabeth Waldheim başta olmak üzere seçkin bir davetli grubunun bulunduğu defilesi ile Viyana 'yı fetheden genç modacımız Atıl Kutoğlu .

Çocuk yaşlardan beri süremerakı zaman gelen resim geçtikçe modaya doğru kaymaya başlamış ve ilk defilesini Alman lisesindeki öğret-

menlerinin destekleri ile Alman Kültür Merkezi 'nde düzenlemiş olan 21 yaşındaki modacımız

şöyle

anlatıyor:

"Renklerle , modellerle ilgilenmem çevremdeki şık kadınla­ rın sayesinde olmuştur . Evimize gelen konuk hanımların kı ­ yafetlerini, aksesuarlarına kadar incelerdim . Bunlar bende bir fikir oluşturdu. Kendimden de bir şeyler katarak bazı modeller çizdim . Önceleri bunları bir dosyada biriktiriyordum .


J

Lise yıllarımda çevreıııdeki sanata açık kişilerin yardımla­ rı ile modellerimi sergileme şansına erişmiş oldum . Koleksiyonumun basına yansıyacak ölçüde beğenilmesi ise bana bugünkü çalışmalarım için destek sağladı ... Birincisi Alman Kültür Merkezi'nde, ikincisi Viyana Büyükelçiliğimizdeki «A Turkish Flair .. den sonra son defilesini geçtiğimiz Eylül ayında Vi yana Moda Haftası çerçevesinde, tarihi "Messepalast" Viyana Sergi Sarayı ' nda yapan Atıl

Kutoğlu'nun kreasyonları

moda otoriteleri ve Avusturya ile Alman basını tarafından coşkuyla karşılandı. Halen Vi_,~ yana'da işletme tahsili yapan genç modacımıza daha nice fetihler dileriz .

Kadına

etmeyi haline

hitap sanat

getirmiş

olan Kutoğlu , övgü ve coşkuya hak kazandı.

'

/

39


OFVI ENNA

- LU

JJ

40

F

ashion is a visual art, and that is why , in creating a model, 1 start off from the image of the ideal woman . lt is most important that the woman who is to wear the garment should possess a beautiful figure. Fallawing on from that, the chic depends on the way she wears her clothes . Every woman who moves with an air of self-assurance and wears her clothes with self·confidence, has achieved the chic.» So says the young Turkish fashion designer Atil Kutoğlu , who conquered Vienna with his "Turkish Flair» fashion show presented in the Turkish Embassy in Vienna in May 1987 under the auspices of the Turkish Arnbassadar Erdem Erner, and visited by an elite group of invited guests including the President of Austria, Kurt Waldheim , and his wife Elizabeth . Atil Kutoğlu had been interested in drawing from his earliest years, and with the passage of time this interest has become more and more orientated towards fashion designing. He held his first fashion show in the German Gulture Gentre with the support of his teachers in the German Lycee . The 21 year old fashion designer gives the following account of his development. " My interest in colour and design was first aroused by the elegant women 1 saw

IMAY J9871

araund me . 1 used to examine the clothes and even the accessories of the women who visited our house . That would give me an idea that 1 would develop into a model. At first 1 collected these in a file, and during my years at Lycee 1 was fortunate enough , with the help of friends and acquaintances who were int.erested in art, to be able to hold an exhibition of these nıodels. The calleetion was sufficiently adnıired to receive mention in the press, and formed the foundation of my present-day work ."

Following his first fashion show in the German Gulture Gentre and his second , «A Turkish Flair» , in the Turkish Embassy in Vienna, Atil Kutoğlu presented his latest parade in the histarical "Messepalast» in Vienna last September. His creations were enthusiastically received by connoisseurs of fashion and the Austrian and German .... press . We sincerely hope that our young fashion- designer, who is at present studying Bus iness Administration in Vienna, will make many more such conquests .


Fashion desinger Kutoğlu

(left) with one of his e reaıons

wich were so widely acclained in Vienna ( right).

41


YESiL EV 1

ütün başkentlerde olduğu gibi istanbul 'da da geçerli bir kural vardı : Sarayın çevresi marnur olurdu. Roma ve Bizans çağında saraylar uzun süre, Sultanahmet'ten Marmara kıyılarına doğru uzanan yamaçlarda yer almıştı. Yine Roma ve Bizans'ın görkemli bütün yapıları , senatosu, çarşıları bu yörede toplanmıştı. Zaten uzun süre şehir yerleşimin_in tümü Sarayburnu- Çemberlitaş arasında kalmış, ilk şehir duvarları bu çekirdeği çevreiemek üzere hemen oralarda yapılmıştı. Osmanlı ' nın sarayı da Beyazıt'ta kısa bir ikametten sonra yarımadanın ucuna nakledilmiş,400 yıla yakın zaman boyunca bu tepede, çeşitli köşkler ,anıtsal kapılar ve bahçeler, göz okşayan bir tablo meydana getir-

B

mişti.

Ve payitaht olmanın tabii bir uzantısı halinde de, Sultanahmet - Divanyolu yöreleri, kamu yapılarının ve rica! konaklarının en görkemli örnekleriyle donanrnıştı. Bazılarımızın çocukluğunun geçtiği 1930'lu ve 1940'1ı yıllarda bile, bu doku devarn ediyordu : Beyazıt'ın Marmara'ya bakan yarnaçlarından geniş

Kadırga ' da

Akbıyık 'ta

geniş­

bahçeli, koca- koca konaklar, boşal ­ mış ve kiracılarla dolmuş olsalar da yaşa­ maya devarn ediyorlardı. Sultanahmet çevresinin böylece 1000 yıl ­ dan fazla zaman sürmüş ikbali, ll. Mahmud 'un (amcası lll. Selim'in öldürülmesiyle baş­ layan) Topkapı Sarayı'ndaki kanlı olaylardan tiksinerek Boğaz sahil saraylarında oturmaya başlamasıyla sönrneye yüz tutmuştur . Topkapı Sarayı, sahibi gitmiş, görkemli ve neşesi susmuş, suyu kesilmiş koca bir hamam gibi kendi kalmış , dolayısıyla çevresi 42

JJKO


\IAK'' SULTANAHMET de 100 yıllık bir zaman parçası içinde yavaş yavaş bozulnıaya koyulnıuştur . Ayasofya'nın arkasında son zamanlarda ön plana çıkan sur dibinin ahşap evler dizisi de böylece 19. yüzyılın başlarında orada biçinılenen «yeni» bir yerleşim yeridir: Daha önce Topkapı Sarayı'nda padişah otururken bahçe duvarının dibinde damından içeriye kolayca atiayabilecek evlerin yapılması bahis konusu bile değildi. 20. yüzyıl girdiğinde Sultanahmet o kadar köhnelennıişti ki, şehre bir hapishane yapıl­ nıası gerektiğinde akla ilk gelen yer burası olmuştur.

Hapishaneyi, tapu, çeşitli okullar, hayvan hastanesi gibi şehrin herhangi bir yerinde olabilecek kuruluşlar izler . 1950'Ii yıllarda şehir nüfusu (ve dolayısıyle çekişmeler) yüksek boyutlara ulaşırken , insan ve taşıt kalabalıkları üreten ve bir nııknatıs gibi çe-

Bir

asırlık

zamanı

«yeşil

yaşamış

ev»

43


kip yollayan bir mekanizma olan şehrin, Adliye Sarayı da buraya oturtulur. 1980'ler Türkiye'si ekonomik ve sosyal olarak bu çerçevelerin dışına çıkmış bir yapıdadır artık.

Hapse girenierin (ve gireceklerin) sayısı çok arttığı için, onlara daha büyük mekanlar yapılmıştır ve yapılacaktır. Bunların da yeri, doğal bir zorlamayla şehrin dışındadır. 3-5 okul ve akademinin çokdah a büyükleri doğ­ maktadır. Aygır deposunun ise, Mavi Cami'nin karşısında olamayacağı, artık sayıları artan zihinlerde yavaş yavaş anlaşılmak­ tadır.

Turing Otomobil Kurumu, toplumdaki bu ve bir anlamda öncülüğünü yaparak, Ayasofya- Topkapı - Mavi Cami üçgeninin oturduğu toprağın, bunlara paralel olarak, sıradan binalar yerine, daha yüce ve toplum için daha yararlı amaçlar uğruna kültür ve sanat için kullanılması tezini ortaya atmış ve bunu örneklerle sergilerneye başla­

değişikliğin

mıştır.

1984 başında ortaya konulan ilk eser, eski konaklar dizisinden kalmış son bir örneğin sökülüp yeniden yapılarak otel halinde: açılmasıdır. 1977 de satın alınan harap bina, birkaç yıl, yanındaki hapishanenin başka yere taşınması, sonunda ortaya çıkacak eserin çevresiyle sergileyeceği çelişkinin belki durumu ve tezi daha iyi anlatılabileceği düşünülerek, yeni yapım 1,5 yılda gerçekleşti­ riimiş ve dünkü harap bina 1984 yılı Mart ayında gülümseyen bir peri sarayı halinde kapılarını açmıştır.

Dışarısı, eski mimarisinin bütün özellikleri ile aynen yapılan bina, içerisinde, kalorifer ve banyolar ile modern konfora kavuşturulmakla beraber, salonları ve yatak odalarında, geçen yüzyıl istanbul'unun büyük evlerine mahsus sukOnetli ve yumuşak bir üslOp içerisinde döşenmiştir.

Seçimleri ve çizimlerinin titizliği ile biçimlenen bir atmosferde, yatakları pirinç karyolalı, perdeleri ve koltukları kadifeden, lambaları, avizeli, bu iç ısıtan odalar, yerli ve yabancı yolcuları, bir eski zaman konuksevediği ile daha ilk andan itibaren şefkatle sarıp sarmalıyor.

Her biri bir rengin çeşitli tonları içerisinde döşenmiş odalar, yeşil, sarı, kahve, pembe ve mavi ışıkların dinlendirici arınonileri ile kapağı açılmış, dışı bronz, içi ipek, birer eski mücevher kutusu zenginliğindedir. 44

GR EEN HOUSE

n Istanbul, as in all great capital cities, the area around the palace was particularly rich and prosperous. In Roman and Byzantine times the slopes descending from Sultanahmet to the shores of the Marmara were covered with the buildings making up of Great Palace complex of the Eıııperors. lt was in that area, too, that the most nıagnificent of the various Roman and Byzantine public buildings, such as the senate and the markets, were gatlıered. In any case, for many centuries the whole city was confined to the area between Seraglio Point and the Burnt Column, and the first

1


J J

/

Ko NAK

路City walls were built to surraund the nucleus of the city confined within this relatively smail area . After a short period at Beyazit, the Ottoman Palace was also transferred to this peninsula, and for tour hundred years a rich landscape of pavilions, monumental gates and gardens was gradually built up on the hill overfooking the sea . At the same time, the Sultanahmet-Divanyolu area was gradually filled with magnificent public buildings and the mansions of state dignitaries . Even in our childhood days in the 30's

1

;ULTANAHMET

and 40's, the area stili preserved its old urban fabric and appearance. At Kadirga and Akbiyik , fooking out from the Beyazit slopes over the Sea of Marmara, the enormous old mansions and their spacious gardens stili survived, though long abandoned by their original owners and now filled wi_th tenants and their families. After a thousand years of splendour and magnificence, the decline of Sultanahmet and the surraunding area began when the Sultants, disgusted by the bloody events in Topkapi Saray, such as the murder of Mahmud ll's uncle, Selim lll, decided to move 45


to more moderh palaces on the shores of the Bosphorus . Topkap覺 was thus abandoned, its glory and magnificence obscured, and in the fallawing century botl覺 the Palace and the surraunding neighbourhood gradually fell into decay and dilapidation . lt was at the beginning of the nineteenth century that new houses began to be built behind Ayasofya . right againstt he walls surraunding the Palace . In earlier times, when the Sultan was actually living in the palace, it would have been unthinkable to allow the erection of houses from whose roofs it would have been quite easy to jump straight into the palace gardens . By the beginning of the 20th century the area had become so dilapidated that when it came to selecting a site for a new prison this was the first site that came to mind. The prison was follawed by the Veterinary Hospital, the Registry Office, and various other public buildings and schools that could very well have been built in any 繚other part of the city. In the 1950's, when 46

the city began to act like a great magnet attracting vast numbers of people and vehicles from all parts of the country, the great increase in the population of the city "brought with it a proportionate increase in the number of disputes and dissensions, and, consequently, in the amount of litigation. lt was then that Sultanahmet provided the site for the new Palace of Justice. The Turkey of the 1980's began to break out of the social and economic framework in which it had formerly been contained, and the great increase of those entering, and about to enter, prison, necessitated the erection of more and much larger buildings. And space for such buildings could be found only outside the city limits. The old building opposite the Blue Mosque was no longer adequate. The Turkish Touring and Automobile Association led the way in seizing the opportunity presented by these changes , which were also accompanied by a certain awakening in the minds of the people, to use


Old «Green House» olsa famous its inner

./

the triangle formed by Ayasofya, Topkapı Palace and the Blue Mosque for much more useful and much more exalted purposes than the erection of a few commonplace buildings. lt was an opportunity for the Association to put into practice the theories it had long professed on the place of art an culture in urban life. lts first initiative was taken in 1984 with the demalition and reconstruction of the last building to survive from a whole row ·of old konaks or mansions, and its canversion into a hotel. After the purchase of the dilapidated building in 1977, a few years were spent waiting, in vain, for the transfer of the nearby prison to anather site, but fina lly , thinking that perhaps the contrast between the building and its environment might serve to emphasise its own elegance and the thesis on which the whole enterprise was based, work was begun on its reconstruction of the konak, which was completed one and a half years later, in 1984, when the formerly dilapiated old man-

sion, transformed into a smiling fairy palace, finally opened its doors to the public. The exterior of the building is an exact replica of the old architecture, while inside we find rooms with baths and central heating and every modern comfort, furnished in the quiet and mellow style that formed a distinctive feature of the wealthy 19th century Istanbul mansion . The warm and comfortable rooms, with their brass bedsteads, their velvet curtains and upholstery. their lamps and chandeliers, all setina unique atmosphere created by an impeccable choice of furniture and decoration, welcome guests from Turkey or overseas withgenuine oldfashioned hospitality. Each of its rooms, furnished in various shades of a single colour, in restful harmonies of green, yellow, brown, pink or blue, has all the richness of an old bronze jewel-box with its lid open to reveal the rich silk interior . 47


Şükriye

Dikmen, Kompozisyon

Nejat Melih Devrim, Çin Bulutu

KOLEK iYON VE n eski uygarlık çağlarından bu yana ins,anlar fizik varlığın sürdürebilmesi için içgüdüsel bir yönelişle eşya toplar. Salt günlük gerekserneleri karşılayan ve bir tüketim aracı olan eş­ yaya zaman içinde bu işlevinden farklı ruhsal anlamlar yüklenir. Toplayıcılıktan ilk ıkoleksi­ yonculuğa geçiş böylece oluşur. Nitekim zenginlik, seçkinlik, üstünlük ve haz gibi duyguları besleyen ya da gizemli , mistik ve sembolik anlamlar kazandıran eşya, bu nitelikleriyle korunmaya ve saklanmaya değer görüldüğü ölçüde koleksiyonculuğun başlamasına da neden olmuştur . Bu açıdan Mısır firavun mezarlarını ya da antik Yunan tapınaklarını en eski koleıksi­ yonların saklandığı ortamlar olarak değerlendir­ mek gerekir. Sanat yapıtlarının toplanması ile ilgili ilk bilgilerimiz, i.ö. 2. yy . ortalarında Romalı ' ların Yunanistan'a giderek burada gördükleri mermer heykelleri ülkelerine taşıdıkları döneme uzanır . O zamana kadar tanımadıkları mermer işçiliği­ nin en güzel örnekleriyle karşılaşan Romalı ' lar­ da sanat yapıtlarını biraraya getirme isteği özellikle zengin Roma vatandaşı Maecenus 'un açtığı yolda gelişerek mesenlik kurumunun doğması­ na neden olmuştur. Ortaçağ boyunca kilise çevresinde yoğunlaşan mesenlik ve k·o leksiyoncu-

E

48

luk

Yeniçağda soyluların

önderliğinde yaygın­

laşmış, yakın

zamanlarda ise demokrasinin güçlendirdiği kitleye ve özellikle varlıklı kesime yayılmıştır . Geçen yüzyıla kadar güzeli yakın­ dan tanımak ve kendinden sonraki dönemlere aktarabilmek kayguları ile özel ıkoleksiyonlar oluşturan sanatseverlerin yüzyılımızda bu davranışiarına tutarlı ve verimli bir yatırım yapma amacının ad katıldığı tartışmasızdır. Bu son eklenen öge, sanat yaşamını canlandırmış , sanat yapıtının alım-satımını yapan kurumlaşmalara yol açmış , bir yandan belirgin bir yozlaşma tehlikesi oluştururken öte yandan sanatçı ve sanat yapıtının dar ortamdan geniş bir alana yayılma­ sını , günlük yaşamın bir parçası haline gelmesini ve günümüz meseninin koleksiyoncuda somutlaşmasını sağlamıştır. Özel mülkiyete yer vermeyen ve dolayısıyla koleksiyoncuya var olma hakkı tanımayan Doğu Bloku ülkeleri de koleksiyoncunun önem ve işlevini yadsıyamazlar. Orada da bütün büyük müzeler koleksiyoncuların biraraya getirdiği sanat yapıtlarından kaynaklanmaktadır .

Toplumumuzda koleksiyonculuk 19. yy . ortailk batılılaşma ve batı yaşam tarzını benimseme hareketlerine ·kadar plastik sanatlar dışında kalan porselen ve değerli madenden ev larında


.J

Edip

Adnan Turan!, üniversite

Hakkı Köseoğlu

Kilimli Natürmort

SERGi ÜZERiNE J

eşyası , takı , levha , mobilya ve kitap gibi ürünler üzerinde yoğunlaşmıştır. Sosyal ve dinsel yapı ­ nın plastik sanat üretimine olanak vermemesi giderek aynı topraklar üzerinde yaşamış eski uygarlıklarca binlereesi üretilmiş bu yapıtlarla ilgilenilmesini bile engellemesi ve ayrıca batı dünyasındaki ·kilisenin plastik sanatlar alanında gerçekleştirdiği işlevi üstelenebilecek bir 'kurumun bulunmaması, bu sanat yapıtlarının günlük yaşamımıza girme sürecini uzatmış ve .koleksiyoncu da toplum içinde yerini alamamış­ tır.

Batılılaşma

J

hareketleri ile birlikte plastik sanat ürünlerine karşı ilk ilgi toplumun yönetenler kes·iminde yayılmış, yüzyıllar boyunca süren sosyal baskıların sanat alanında yarattığı boş­ luğun doldurulabilmesi için sanatın ya batıdan getirilmesi yoluna gidilmiş ya da batının sanatçıları çağrılarak üretmeleri istenmiştir . Plastik sanatın toplum Içine yeni yeni girmeye başla­ dığı bu dönemde toplamaya yeterl·i adedin bulunmaması, koleksiyoncunun oluşmasına yine olanak vermemiştir. Batılılaşma düşüncesini en çabuk ve içten benimseyen toplumumuz plastiık sanatçısı kuş­ kusuz bütün kesimlerden daha kısa bir sürede ve hayret verici bir etkinlikle yüzyılları aşmayı

bilmiş, yüz yıldan da kısa bir zaman süreci içinde resim başta olmak üzere koleksiyoncunun ortaya çıkabilmesi için gerekli ortamı ve yapıtı yaratmıştır. Nitekim özellikle Cumhuriyet dönemine geçişle birlikte sanatçı-sanatsever etkileşimi sürekli olarak gelişmiştir . Sağlanan olanaklarla batıyı ve batı resmini daha yakından tanıyan Türk sanatçısı niteliık ve nicel'ik açısın­ dan geniş kapsamlı bir üretime geçmiş, Türk sanatseveri ise sanatçısını yalnız bırakmayara·k onun gerisinde kalmaksızın birlikte gelişmiş ve kitlede plastik sanat yapıtiarına bilinçli yaklaşım başlamıştır . Devletin gerek yurt dışında öğrenim olanakları sağlanması , gerek yurt içinde özgür çalışma ortamını yaratması ve gerekse doğrudan doğruya veya dolaylı olarak plastik sanat yapıtlarını değerlendirmesi oluşuma katkıda bulunmuştur .

sonra devletin sözıkonusu ile boşalan yeri bir ölçüde de olsa kolleksiyoncularımız galerilerle birlikte doldurmaya çaba göstermişler ve bunda da küçümsenmeyecek ölçüde başarılı olmuşlardı . Nitekim 60 lı yıllara kıadar toplumumuz plastik sanatçısının başka bir uğraşla sağlayacağı geliri olmaksızın varlığını sürdürabilmesi düşünülemezkan günümüzde istenen ölçüde ol1950 li

yıllardan

katkılarının azalması

49


masa bile genelde yan çalışma gereksiniminin bir zorunluluk olmaktan çıktığı söylenebilir . Bu ·durum galerici-kolleksiyoncu işbirliğinin sanatçıya sağladığı olanaıkiarı sanatçımızın bilinçle değerlendirmesinin sonucudur. Toplumumuzda resim koleksiyonculuğunun daha geniş kesime yayılması 70 li yıllarda ortaya çı·kan bir -oluşumdur. Sözkonusu yıllarda galericiliğin gelişmesi ve plastik sanat yapıtları üretiminin artması bir rastlantı değildir. Sanatç ı -galerici-koleksiyoncu üçgeninin karşılıklı etki lenimi ve birbirlerine bilinçli yaklaşımları ça ğ ­ daş sanat ürünü alışverişini oluşturmuştur. Bi r yandan batı sanatçısı ile arasındaki büyük zaman farkını oldukça kısa bir sürede kapatıp içinde yaşadığı çağın ürününü vermeye başlayan sanatçı ile diğer yandan batılılaşma sürecini kavrayıp iletişim araçlarının s ağ ladığı olanaklarla batı sanat anlayışına yakınlaşan ve sosyoekonomik . yapıdaki kentleşme ile sanayileşme süreci sonucunda sanat üretimine katkıda bulun a bilme olanağını elde eden sanatsever-koleks i· yoncu arasında bağiantıyı danışma görevinde üstlenerek yürütebilecek nitelikte galeriler bu yıllarda ortaya çıkmış, bir tür öncü işlevini gerçekleştirerek kamusal kuruluşların ortamdan uzaklaşmalarının neden olduğu boşluık hiç olmazsa aynı ölçüde doldurulmuştur . 1970 li yıl­ larda başta istanbul 'u örnek gösterebileceğimiz büyük kültür şehirlerinden resim alışve r i ş inin kapsamını genişleten ve koleksiyoncunun seçme olanağını zenginleştiren galerilerin birbiri ardından ortaya çıkması, madde dünyasında belirli bir düzeye gelmiş kentli veya köylü-kent linin manevi değerlere yönelme isteği ile açıkla­ nabilir. Türkiye'de resim koleksiyoncusu genel olarak ileri sürüldüğü üzere , son yıllarda sağl a m ve verimli bir yatırım olanağı elde ettiği düşün­ cesiyle resime salt para yatıran kiş i değ i ldir. Sergimizde biraraya gelen koleksiyoncul a rımı ­ zın resim almaya başladııkiarı tarihler ve resimlerine ne denli değer verdikleri gözönüne alınır­ sa bu savın desteklenmiyeceği ortaya çıkar . Satınalma gücünün bir koleksiyonu oluşturma konusundaki önemi tartışılamaz . Yine her koleksiyoncu haklı olarak koleksiyonundaki yapıtın zaman içinde değer kazanmasını bekleyecektir. Fakat olaya salt madde açısından bakıldığı ve resim toplamak çabasının içine bilgi , sezgi ve sevgi gibi unsurlar katılamadığı sürece t oplananlara koleksiyon değil, arkada bir kişiliğin varlığını yansıtmayan bir yığın olarak bakılabilir ancak. 50

Zeki. Faik izer, Figür

Sergi doğum tarihleri 1900 ile 1925 ·ararastlayan ve Türkiye 'n'in, Cumhuriyetin kuruluşunda temeli atılmış özgür , ilerici ve laik sanat yapısını biçimlendiren ve sanat dünyamızdaki katkılarını bugün de sürdürmekte olan 23 ressamın 30 istanbul koleksiyonundan seçilmiş 170 yapıtını içermektedir . istanbul Resim ve Hf~ykel Müzesi'nin yoğun nakışl ı salonlarında serg iyi dolaşacak sanatseverler , ~ynı ortamda 1937 den beri korunan bu sanatçılara ait yapıt­ ların koleksiyonlarda yer alan benzerlerini Türk resminin sergilenen dönemi ve sanatçıları ile ilgili bilgi ve izienimlerini zenginle şt irebilirler . Uzun yıllar süren kişisel çabalar sonucu olu ş­ muş koleksiyonlarda sanatsevere ke ndi koleksi yonunu oluşturma konusunda örnekler ve ipuçları verebilir. Koleksiyoncularımızın yakın çevrelerince ve yaşad ı·kları ortamların seçkin köşelerinde değer­ lendirilen resimlerinden bir ay gibi kısa olmayan bir süre için ayrılarak bu sergiye katılmaları ve yapıtları geniş kitleye sunmaktan mutluluk duymaları, tüm sergi hazırlıkları sırasında düzenle- "yicileri en çok yüreklend iren olay ·olmuştur. Bu tutum tüm sıanat yapıtlarının bir kül t ür dünyası ­ nın ortak hazı olması gerektiği bil incini vurgulamaktad ı r . Bu bi l inci somutla ştıran sergi , ça ğ ­ daşlaşmak konusunda toplumumuzun en at ılımcı kesimini oluşturan sanatçılarımızın hiç de yal nız kalmad ı klarının en güzel k a nıtıdır . sına


Fahrelnisa Zeyd , Rabia Çap.a Portresi

..)

·

Ali Avni Çelebi , Büyükada

ON COLLECTIONS AND OUR EXHIBITION

he act of collecting has been , since the early civilisations , an instinctive tendeney in human beings for the continuation of physical life . This tendeney was transformed into the habit of making collection, with the attribution of different spiritual values to objects which were merely objects of consommation until that time . Objects inspiring feelings of wealth , eliteness , superiority and pleasure , or which have been attributed mysterious , mystic and symbolic values have caused collections to be formed , ...1 because with these qualities they had , they were considered to be worth being kept and protected . From this point of view, the tombs of Egyptian pharaos , or the antic Greek temples may be considered to be the first places where collections were kept. The first information we have about the collection of art works dates back to the middle

T

of the second century B.C. where the Romans came to Greece and were faced with beautiful examples of marble works. They brought back to their country these works which were unknown to them until that time, and their desire of bringing together art works, together with the manner in whioh the Roman citizen Maecenas gathered art works and protected artists , has led to the emergence of the institution of patronage. The act of patronising and of making collections were concentrated es~ pec·ially around the church in the Middle Ages and became more widespread later on under the leadership of the nobility. Iri recent times it was dispersed among the masses strengthened by democracy and especially among the wealthy . lt is doubtless that art luvers who formed private collections in the aim of gathering art works , getting acquainted with their beauty and transferring them to the next gen51


erations until the last century, have in this century the ai m of making ·a oonsistent and productive investment. This last facror has revived the artistic life and caused institutions trading with art works to emerge. This included a potential danger of deterioration, but on the other hand caused art works and artists to become part of a muoh larger domain, namely of daily life and the emergence of the collector as a oontemporary Maecenas. Gountries of the Eastarn Block which do not accept private ownership, and where therefore collectors can not exist, can nevertheless not deny the important function of collectors. In these countries as well, museums are constituted of art works gathered by collectors. In our society collectors concentrated till the middle of the 19th century in which a certain Nesternisation occured and a western way of life was adopted , on items other than visual art works, such as porcelain , valuable metal dbjects. jewellery, calligraphy , furniture and books. Because the social and relig ious structure in our land did not allow the creation of visual art works and therefore hindered the collectors interest to dwell on such works which had been created by thousands by the ancient civilisations having lived on the same grounds, and because there was no institution which could carry out a function similar to the one the church had within the Western world canceming visual art, the process of integration of visual art works into the daily life has been prolonged and the collectors of these works have not been able to take their place within the soclety. Together with the westernisation of the society, an interest towards visual art works arose within the ruling class of the society, and since the vacuum centuries of social pressuras had created in the artistic world could not be filled out immediately, art works have either been imported from the West or western artists have been invited to come and create in Turkey . Because the necessary amount of art works did .not exist In this period where visual arts were just baginning to be integrated into the society, collectors could not emerge yet. · The artists creating visual art works in our society have adopted the idea of westernisation most rapidly and thoroughly and have passed over centurles in a shortıer time that it has been in any ·other sector, and with a surpısıng activeness. In a period as short as hundered 52

Cihat Burak, Hattat

years, the necessary environment and works have been created for the emergence of collections, especially of paintings. The interaction of artists and artldvers has constantly developed after the foundation of the Republic. Turkish artists have started a production extensive in quality and quantity having been given the opportunity to get acquainted with the West and western paintings. The Turkish artlovers on the other hand, have not left alone their artists, have developed together with them and a conscious approach to visual art works has started to spread around within the masses. The state, by giving artists the possility of studying abroad , creating a free working atmesphere within the country and realising the values of art works directly or indirectly, contributed to a great extent to creation of these. These contributions dirninishad after the 1950's and this vacuum has been filled out to a certain extent by collectors wlth their art galleries and it may be said that they have largely been successful In doing this. Until the 1960's it was inconceivablf:} that artists could continue to live without having a second occupation for financial purpos~s . Today however, event if it is stili not to th~ desired extent, it may be said ·ın general that the necessity to have a second profession is no


Adnan Varınca, Iki Kasımpatı

more an obligation. This is a result of the conscious approach to the opportunities given to the artists by the collaboration between collectors and gallery owners. Collections of paintings have become more widespread In our soclety from the 1970's on . lt is not a mere hazard that both art galleries developed and that the production of visual art worıks increased in these years. The interaction of artists, gallerists and collector, and their conscious approach to each other have engendered the contemporary trade of art works. Galleries established the link between artists who coverıed in a very short period of time the great differences between themselves and the western artists and started to create contemporary art works on one hand, and the artlovers who came closer to the western concept of art thanks to the possibilities given by the new means of communications and got the opportunity to support artists financially thanks to the process of industrialisation and urbanisation on the other hand. The art galleries consulted both sides and had a leading function, filling QUt the vacuum caused by the lack of public institutions In these areas. The opening of one gallery after the other in .great cultural centers such as Istanbul, which enlarged the extent of the trade in paintings

and the choice of the collectors, may be explained by the desire of the urban or semi urban population having reached a certain level of wealth to turn towards more spiritual values. The collectors in Turkey are not, as it is generally claimed, persons investing only money in paintings. When the dates the paintings have been purchased and the values attri'buted to them by the collectors whose paintings are gathered in this exhibition are considered, one sees that this olaim can not be further supported. The importance of the financial side in constituting a calleetion is undisputable. And every oollector will certainly expect his pieces to gain value in time. But if the fact is considered only from the material point of view and if factors such as knowledge, ·intuition and love are not added to the efforts of the collectors, the gathered pieces may not be considered as collections, but only as 'oaccumulations' not having any 'personality' behind them. Our exhibition includes 170 works from 23 Turkish artists born between 1900 and 1925, who influenced the free, secular and progressive structure of Turkish art found with the Republic, and who are stili contrimuting to the Turkish art. chosen from 30 cotlections in Istanbul. Artlovers who will contemplate these paintings in the richly decorated rooms of the Istanbul Resim ve Hey·kel Müzesi (Museum for Painting and Sculpture of Istanbul) will have the opportunity to see collected pieces, similar to those protected in these rooms since 1937, and to enrich their knowledge and their impressions about the period of Turkish painting exhibited here. These paintings collected with love and the personel efforts of many years may glve an example and some hints to many artlovers visiting the exhibition as to how to form their own collection. The event which has most encouraged us during the preparation of this exhibition was the willingness of the collectors to contribute to this exhibition, thus present these works to large numbers of people, works from which they will be separated for one month, which were only known by their friends and :kept in the most consciously chosen corner of their world. This attitude shows that they consider art works to be the comman good of a cultural environment. This exhiıbition gives a concrete expression to this consideration, and shows that artists, who are the most progressive part of the society, are not left alone . 53


繚 ~-r--*~

MADRiD

54

'

.'

,t:覺 ~

.


MOSKOVA

•••

ERZURUM

55


7

o

..

~

56


1

57


--- ---

58


)

ct>f:J

F

MOSKO VA

\

1 1

o

f;;?

--- ---

.... -- -------- --- ---

~

---- ~

o

'

.....

' ' ..... '

.....

''

'

.....

'

.....

'

''

'

'

'' '' '

''

'

....

''

<

59


MÜRACAAT VE REZERVASYON

ABU-DHABI Sheikh Hamdan S tr. P.O. Box. 698 ~ SM : (9712) 338761 Sultan Bin Yousuf and Sons Rez : (9712 ) 338845-326258 -59 -60 Ca : (9712) 333736 ADIS-ABABA (GSA) Ethopian A irl ines Bole Airport P.O.Box . 1755 ~ 182222 ALGIERS - CEZAYIR 63 Rue Larbi Ben Mhidi ~ 847821 AMMA N Jaba l Amman Third Circle Al Rlyodh Center Bth floor P.O.Box. 39177 Ammon ~ 659102 / 659112 AMSTERDAM Leidaoatroat 8 . 1017 / PA '5' SM : (020) 227986 / 203754 (020) 227986 Rez: (020) 227984 / 85 ATHENS - ATINA Phlllelllon Str. No. 19 ~ 3220581 SM : (01) 3245975 Rez: (01) 3238024 / 3222589 / 3221035 BAGHDAD- BAÖDAT Maridlan 'a Street Building 3 / B 'Ö' 7187703 / 7187704 BAHRAIN - BAHREYN Cor Pork Bldg.

Govt Ava . Manama , ~ SM : 243458

Rez : 277747 -252334 BELGRADE - BELGRAD TRG Markao Engelao 8 / 4 11000 ~ SM : 332581 - 333277 GSA, Yugoalavlan Airlines Sava enter M . Popovlce 9 P.O.Box . JAT 11170 ~ 145797 BERLIN Sudapootor Sır . No. 18b 1000 Berlin 30 15> (030) 2824035 SM : (030) 2824035 Rez: (030) 2824033/2824034 GSA 1 . 1000 Berlin 3038 Oranler Str . 5 15> 8126080-8125091 2. 1000 Berlin 30 Geobon Sır . 19 'Ö' 8124010 3. 1000 Borlin 44 Fuldo Sır . 58 15> 8141124 4 . 1000 Borlin 65 Luxemburgor Sır. 34 15> 2187884 BOMBAY Maker Chambera v 3rd Floor No. 305 Narlman Polnta 400021 'Ö' 2048491 SM : 2043805 BIIUXELLES - BROKSEL 5 ı Centeratean 1000 Bruxella ts' 5128781/5128782/5117878

BUCHAREST- BOKRE$ (GSA) TAROM , Ui, Republie 16 15> 147433 BUDAPEST - BUDAPE$TE (GSA) Malev, Roosevel t. ter 2 1052 Budapost 15> 189033 CAIRO - KAHIRE 8 Kasr Etni l Str. No . 26. lst Floor 15> 774330/7 68243 /7 68459 Rez : 733400 GSA, lmperia l Trave l Center 26 Mahmoud Bassiouny Str . No . 26 ~ 758939 -760071 -761769 COLOGNE · KöLN • Tronkgoase 7-9 5000 Kö ln-1 ~ SM : (0221 ) 134443 Rez : (0221) 134071 / 134072 BS : (0221 ) 134073 COPENHAGEN - KOPENHAG Ved Vasterport 6 1612 Copenhogen ~ 01 -144055 / 144499 / 145190 DAMASCUS - ŞAM AI· Faradees Travel and Tourism Ageney Dar El Mouhandeseen Maya loun Str. P.O.Box. 6132 ~ 227266 / 232190 (10 lines) DELHI 56, Janpath lst Floor New Oelhi - 110001 \5' BS : 326661 -326613 -326602 DHAHRAN - DAHRAN King Abdüloziz Street A lnlmren Complex Cantre P.O.Box . 739 -31952 AI -Khobor ~ (03) 8947917 / 8954904 / 8950044 DOHA- KATAR (GSA) Al -Reyon Trevol Ageney P.O.Box . 363 ~ 321910 -321226-412909 412911 -412912 DU BAl Sweeden Trading Co . 63 b, Shelkh Roshid Bldg . Almaktoum Street P.O.Box . 1200 ~ 228038 -237230 DUBLIN (GSA) Alrl ingus Oublin Alrport ~ 37 0011 DOSSELDORF Grof Adolf Str . No . 41 4000 Düsseldorf 1 \5' SM : (0211) 37440t Rez : (0211) 374080 / 374089 FRANKFURT Sooeler Sır . 35 -37 6000 Frankfurt/ M ~ (069) 27300720-21 -22 Santral : 27300730 GSA Neemi Öc sı .

5,

8soo

Mannheim

15> 0621 - 10980 GENEVA - CENEVRE .'lue do Chontapoulet No. 1-3 1201 Geneva 15> (022) 316129 // 312194 (022) 318120

HAMBURG Adenauerallee 10 2000 Hamburg 1 15> (040) 241472/241473

MADRID Plaza De Espana 18 Torre de MAORIO 28008 4th Floor N .R. 20 \5' B.S.: 4632312 -4632351

GSA EROEMIR Relse Altona Paul Roosen· Str. 14 2000 Hamburg 50 HANNOVER Lange-Laube No : 19 15> (0511) 320398 Rez : (0511) 326087 / 3260B8

MILAN - MILAND Via P.do Connobio 37 12 20122 Mi lono ~ (02) 866350 / 8056233 / 6053976

HELSINKI (GSA) Fina Mannerhelmlntie 102, 00250 Helslnki 5 ~ (90) 410411 JEDDAH - CIDDE City Canter onnex 12 / 13 Medina Road P.O.Box . 11583 ~ 6600127 (4 Linea) JOHANNESBURG (GSA) South Afriea Airwavs P.O.Box. 7778 ~ 713-2208 Medina Rd . 6531376 / 6532764 KARACHI Paktürk Travel Ageneies 12 Avenue cantre Straeher Ad . \5' B.S. : 522088 527471 / 527472 / 523249 KUALA LUMPUR Equatoria l Hotel Ground Floor. Lot. 6 Jolon Sultan lamall 50250 Kua la Lumpur ~ 2614056-2614058 KUWAIT- KUVEYT Fahad Al Salem Sfr . Al Abror Bidg . P.O.Box. 23959 Safot 13100 ~ SM : 2412577 Rez : 2450655 (2 Linea) 2420777 LAHORE (GSA) Paktürk Enterprises Lahere Brench lmtioz Plaza 85. The Mail Lahore ~ 314638 SM : 522068 LONDON - LONDRA Hanover Str. 11 · 12 London W .l . ~ SM : 01 -4999249 01 -4913922 01 -4999240 / 01 -4081393 Rez : 01 -499247 / 01 4999248 GSA, Ang lo Turk l sh - ı;ervlee 624 Old Kent Rd . S.E. 15 LOS ANGELES (GSA) Flying Tiger Line Ine. 7401 World Way ~ (213) 646-6161 LISABON- LISBON (GSA) Transportes Aereea Portugueaes (TAP) Edifieio 25 . Aeroporto Llaboo -5 Portugol 'Ö' 899121 LYON 91 Rue Bugoaud 89008 Lyon ~ 78241324

60

MUNICH - MONIH Bayerstraase 43 8000 Münehen 2 ~ SM : (089) 539414 BS : (089) 51410921 Rez : (089) 51410922/23 / 24 / 25 GSA 1. Re isebüro Kont 8870 Günzburg Jahnstrosse 13 Münih ~ 08221 -4500-30398 2. Okkuron Bahnhofplatz 1 Unterführung 12 7900 Ulm Jakobplatz / Kappeneck 6 8900 Augaburg ~ (0731) 64326 / 619596 / 810344 MOSCOW- MOSKOVA (GSA) AEROFLOT. Leningradsky Prospekt 37 ~ 1555494 NEW YORK United Nations P l aıe New York N.Y 10017 U.S.A . NEWYORK Turk ish Cent er 821 United Na tio ns P laıa Newyork N.Y. 10017 U.S.A . ~' ı ı 2 ı 21 21298 65050 -21 29065051 NICOSlA - LEFKOŞE Osman Paşa Cad . ~ (020) 71328 /7 1061 /7 7124 GSA, KTHY Bedrettin Demirel Cad . Lefko,e ~ 020 - 71901

NORNBERG Am -Piarrer 8-8500 Nürnberg 80 ~ 0911 -265301 / 265302 OSLO Oronnlngena Oate 34 3 Etuje 0154 Oslo 1 ~ (02 ) 412841/330103 PARIS Avenue de I' Opera 34 75002 Paris 15> 1-42651710 Rez: 1-47426085 PEKING-PEKIN (GSA) CAAC Civ i l Aviation Admlnistration of China P.O.Box . 64 Beijlng PRAQUE - PRAG (GSA) Ceakoslavenske Aerol ine Revolueni 1, 160 15 Praque 15> 2146 RIYAD (GSA) ABC Trevol Ageney Al Arboeen Str . el · melaı post box no : 20786 15> 4779003 / 4779066 / 4780503


INFORMATION AND

ROME Pluzo dollo Ropubllco 66 001B6 Roma 'l5/ SM : (08) 488663 Rez: (08) 4761149 ROTTERDAM Weena, 140, 30 12 Cr 'l'5/ (010) 4332177 / 4332466 SEUL (OSA) Korean A irl ines KAL Bui lding 41 -3 Seasomun-Dong Jung-Go 'l5/ 7517 -115 SINQAPORE - SINOAPUR 545 Orchard Rd . 02 -21 and 02 - 18 Far east shopping center 0923 'l5/ SM : 7344477 Rez: 7324556 SOFIA- SOFYA Bul. ol. Stomboluski 11 -a 'l5/ SM : B74220 Rez: 883596 GSA, Bulgarian Airl lneo Sofla A lrport 'l5/ 861690 STOCKHOLM Vasagatan 7, Box 73 101 20 Stockholm 'l5/ 06 -218534 / 218536 STUTTGART

lautenachlager St r. 20 7 Stuttgart 1 'l5/ SM : (0711) 22B084 Rez : (0711) 221444!221445 GSA, Necmi Öç, 68 Ka loor Ring 28-28 Mannhelm 'l5/ (0621) 23440 TEBRIZ (QSA Tabri z Express International Travel Tours Agency , Tabriz

'l5/

56004 / 52430 TEHRAN - TAHRAN Hafez Ave . 400 'l5/ 667283 / 664609 / 669026 TOKYO (OSA) Japon Al rllneo 2-Chome Marunovchl Chiyoda -ku Tokyo-Japan 'l5/ 213 -6211 TRABLUS - TRIPOLI Muhammed Megarif Str. Algerla Sqr. 'l5/ 3B236-4879B TUNUS Complxe EI-Mechtei -Boulevard Oulet Haffouz Elage 3 Tun ir; 'l5/ (2161) 788317 /7 86473/787033 VIENNA - VIYANA Oparngasse 3 A1010 Wien 1 'l5/ (0222) 663768 / 563798 / 587695 WARSAW - VARŞOVA (GSA) Pollsh A irllnes 39, 11 Stycznia ST 00-908 Warsaw 'l5/ 460-4 ı ı ZURICH - ZORIH Turklah Alrlinea Tel Sıraaae 58/82 sooı Zürlh 'l5/ o ı /2ı ı ıo70- 2ı ı ıo7 1 2ı ıa567

ADANA Stadyum Ca d . No . 1 ;B> SM : (71 ) 14 ı5 4 5 Rez : (7 1) 137247 - 143143 - ı4 35 :' e BS : 17 1) 13 OB 67 AFYON KARAHISAR (OSA) Halaçoğlu Turizm va Seyahat Acentea i Cumhuriyet Meydanı , Otoger Glrı,ı No . ı EmlrdaO-Afyonkarahlaar 'l5/ ı 94-279 ANKARA H ipodrom Cad . Gar yanı 'l5/ 3124900 SM : 3ı04745 BS : 3ı24900 / 43 Rez: 3126200

RESERVATION

ISTANBUL Abida-l Hürriyet Cad . Vak ı f ifhanı Kat 2 No . 154- ı56

'l5/

14640ı7 / ı47133B

Rez: 5733626 / ı 5 Hat Grup Rez: 573590B/09 IJçl Charter Rez: 57369B0 / 8ı YOntam Büro : 5736630 Promoayon-Promotlon: ı 4B2631 Sat•• Büroları - Sol• Offl~ ı.

Kadıköy

Bahariye Cad . Opera l,hanı Kat 2

'l5/

3371B76 / 3371B9ı

2. Hilton Oteli Olrlfl

'l:!i 147012ı / 1470180 slfhano

Danıtma-lnformatlon

3.

'l5/

1454208 / 145423B / 1440296 4. Takolm Cumhuriyet Cad . Taks im Gazi DükkAnia rı 'l5/ 1452454/ 14524B2 11. Slrkocl Gar Karfıoı , OoOubank i fhan ı Kat 1 'l5/ 52B4BOB

3ı 249ı0 -3124900 / 33

Bakanlıklar Batı'

Büroou

(Sol• Office) Atatürk Blv. ı67 / A 'l5/ BS : 1337827 , 3124900 / 69 SP : ı255258 , 3124900 / 4ı Kargo-Cargo 'l5/ 3124900 / 6B GSA : Ça v uşo(ilu

T urizm ve Seyahat

Acenta s ı Şerefl l koçh l sa r , Ada lı lar

Sak.

Atat ürk Cad. 23 B3 ANTALYA

'l5/

Hastane Cad . özel Idare i fhan ı A ltı

'l5/

(311 ) 12B30 / 23432 / ı523B Ca : ( 3ııı ı102B BODRUM (OSA) Neyzen Teylik Cad . 218 Yat Li man ı Karfıs ı 'l5/ ( 6ı41) 17B6 BURSA (GSA) Cemal Nadir Cad . No . B-A Kocag il Apt. 'l5/ (24) 221B66 Rez : 124) 211167 -212B3B DALAMAN , MUCLA Turkish Airl lnes 'l5/ (6119) ı899 DENIZLI (GSA) KöseoOiu Seyahat Acentas ı Envarpa'" Cad. ı 13-B 'l5/ (621) ı3748- l4500 DIYARBAKlR Inat Paf a Cad . Demir Otel i Al tı

'l5/

I B3ı ) ı0101 / 123ı4/26ı43

ELAZlll Şeh it

'l5/

llhan lar Cad . No . 26 (B11) 11576 - 12300

ERZINCAN Polat Tu rizm Seyaha t Acen ta sı Cumhuriyet Mey .. Baladiye Sitesi No . 2 'l5/ 2214 ERZURUM ıoo . Yı l Cad. SSK Rant tesis leri No . 24

'l5/

( 01ı ) 1B530 / ıı904 / ı3409

FETHIVE (QSA) Fetur Sayahat Acentaeı 'l5i (8ı 5ı) 2034 - 2443 GAZIANTEP Atatürk Bulverı No. 38/ C 'l5/ (B51) ı5436/203B2

'l5/

8. Ak-

'l5/

Mustafa Kema l Pa,. Cad . 5B67514 15B67793 15B6B038

RIZE Belediye Karfllt 'l5/ 1054) ıı007 / ı5513 SAMSUN Kaıımpa,. Cad. ı ı 1A

'l5/

(36ı) 1B260- 13455- ı5056

SIVAS Belediye Sitesi H Blok No . 7 'l5/ (477) 1ıı47 - 13887 TEKIRDAC (GSA) Trakya Turizm ve Seyahat Atatürk Bu lvsrı No. SB TRABZON Kemerkaya Mah . Meydan Parkı kar, ı s ı 'l5/ Rez: (03ı 1 ı3446 / 116BO SM : 222ı9 URFA (OSA) Necati Demirkol Atatürk Bu l varı Ak Apt. 5/ A 'l5/ 43 05 USAK (OSA) Vatan Seyahat Acentaaı lsmet f>'a,. Cad . No . 85 Kat 2 'l5/ (6411) 2033 VAN Enver PerlhanoOiu ı, Merkezi Cumhuriyet Cad . 196 'l5/ ıoeııı 1241 / 176B

IZMIR Büyük Ef es Otel i alt ı 'l5/ (51) ı4ı220 - 1 - 2 - 3 - 4- 5 - 6 135ı21 - 1362Bı

0 / l: ı41226 SM : ı40B02 Rez : 25B2BO/ı - 2 - 3 - 4- 5 Charter Rez: 14ı 220 / 35 KAYSERI Sahabiye Mah . Yıl d ı rım Cad . No. 'l5/ (351 ) 13947 Rez: ( 351)ı1001 KOCAELI Sakarya Tur. ve Say. Acentası Uzunçarş ı No . 1 'l5/ 52 23 KONYA Alaaddin Cad . No . 22 Ka t . ı !106 'l5/ (33ı) 12000 / ı 2032 SM : 24678 GSA 1. Vatan Seyahat Acentas ı Ankara Sad . Sümerbank yanı Ayvaz Pasajı Clhanboyll Konya 'l5/ 367 2. C i ~ Tur Turizm ve Seyahat Acentası Konya Cad . Orman lfletmesl K arşıs ı No. 55 K araman ~ Konya 'l5/ 4B 59 MALATYA Kanalboyu Cad . No . ıo Orduevi karşısı 'l5/ (B21 ) ıı920 / ı64B9 Rez: (B21) ı ı922 / ı4053 MARMARIS Atatürk Caddesi No . 30 'l5/ ( 6ı 2ı) 375ı / 3752 MERSIN 27 . Sokak No. 2 'l5/ (741) 15232 - 2ı27B - 30274 HICDE Aksaray Turizm ve Seyahat Acentası Llao Karfıaı Kütüphane Sak. d/2 Akaaray-NIOde 'l5/ 23 32

!

Rez : -Rezervasyon Reservatien SM Satış Müdürü Sales Manager

GSA: Genel Satış Acentası General Sales

BS Bilet Satış Ticket Sales

'·

CA Kargo Cargo

61


T..Y.!'~i:g~ 3. YERLi

OFF-SET TESiSiNi DE AÇTI T ürkiye Gazetesi , kendi imkanlarıyla ve tamamen Türk teknisyen ve işçisinin emeği ile yüzde yüz yerli malzemeden ür eti le n üçüncü off-set baskı makinalarını izmir'de hizmete soktu . Bu münasebetle düzenlenen törende bir konuşma yapan Türkiye Gazetesi Sahibi ve Genel Yayın Müdürü Enver Ören, yurt dışından 350 milyon liraya getirtilen off-set makinal arını 50 milyon liraya mal ettiL-

Turizm Bakanı

Musta f a

Gazetesi 'nin ·lzmir ' d eki yeri i off -set tesislerini

lerini belirterek şunları söyledi : •Kendi bünyemizde üretimi

yapılan

baskı

makinalarının

üçüncüsü izmir'e nasip olmuş­ tur. Yapımı devam eden iki makinanın birisi Ağustos ayın­ da Adana'ya, diğeri de yıl sonunda Erzurum'a kurulacaktır. Türkiye Yayın Topluluğu, çağı­ mızın i htiyaçlarına göre kendine lazım olan her şeyi yerli imkanlarla üretmeye başlayan ve bu özellikleriyle basınımız-

da örnek gösterilen bir müessese haline gelmiştir. Ni-tekim, kullandığımız matbaa mürekkebini de kendimiz üretmekte ve basınımıza mürekkep sağla­ maktayız. Ayrıca tutkal üretimimiz başlamıştır. Hürriyet Gazetesi 1O ton mürekkep siparişi vermiştir. Önümüzde en büyük mesele olarak kağıt sıkıntısı vardır.»

Türkiye Gazetesi 'nin izmir' tesisleri , Kültür ve Turizm Bakanı Mustafa Tınaz Titiz tarafından hizmete açıldı. Törende Vali Nevzat Ayaz, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, Emniyet Müdürü Lütfü Tomuş, Türkiye Denizcilik iş­ letmeleri Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, çevre belediye başkanları , işadamları , sanayi ciler , siyasi part i t emsilcileri , y a bancı diplomatlar ve çok sayıda vatandaş hazır bulundu .


u

B 2

3

4

s

6

7

L M A c A 8

9

10

11

12

13

14

1S

16

2

3

4

s 6 7

8 9

10 11 12

SOLDAN SAGA : 1 -Dördüncü Murad döneminde (1623-1640) yaşamış , yaptığı · kartal kanatları· ile Galata Kulesi'nin tepesinden kend isini boşluğa fırlatmış ve Üsküdar ' ın Doğancılar meydanına inerek dünya tarihinde ilk başarılı uçuuş gerçekleşt i rmiş Türk bilgini. 2 - Bir pamuk cinsi. .. Şehzade hocası, (Osmanlı padişahlarına göre) sadrıazam ... Bulgaristan'dan iltica eden, dünya şampiyonu Türk haltercinin adı. . . Boru sesi. 3 - Kendine has, tipik, ayı rı cı özellikler ... Azı ayıltan , çoğu bayıltan anestezi k madde . 4 - Barı nd ırma (eski dil) ... Geçmiş zaman ... Manisa ' nın Salihli ilçesi sınırları içinde bulunan, eski Lidya devletinin başşehri. .. Ayak (eski dil) . 5 - Bir nota ... Söndürme (eski dil) ... Rütbece altta olan ... Şart takısı. .. Kümes hayvanlarından . 6 Doğu komşumuz .. . Şeref, haysiyet... Bir nota ... Ana mal. 7 - Tasavvufta , Allah'ın isimlerini anarak gerçeğe doğru yönelme ... Birini görmeye veya bir yeri dolaşmaya gitme ... Çay pastas ı. 8 - Kraliçe ... Ormanlar kralı. .. Aynı elemanın birden fazla atomlarının birleşmesiyle meydana gelen topluluk. 9 - Zeytin ezmesi. .. Marmara Denizi'nde yaşayan , açık pembe renkli, vücudu iri pullarla örtülü bir balık cinsi. .. Çoğul takısı. 10 Mekke yakınlarında , Hazreti Muhammed'e ilk vahyin indiği dağın adı. .. Hareketsiz, durgun , kendi halinde anlamında bir kadın adı. .. Bir seslenme nidası. 11 Kimyada nikel ... Amerika'nın kuzeybatısında , Meksika ile komşu bir eyalet ... Bir harfin okunuşu ... Sularda yaşayan tek hücreli bir hayvan . 12- İlgili , ilgilenen ... Kimyada tantal. .. Rastgele olan.

_;

YUKARIDAN AŞAGIV A : 1 -Egemenlik ... Kimyada sodyum . 2 - Önde gelenler, mevki sahipleri , büyükler ... Okumamış , bilgi ve kültürü yetersiz. 3 Tokat'ın bir ilçesi. .. Azerbaycan Türkü . 4 Sultan ll. Abdülhamid 'in tahttan indirildikten sonra Selanik 'te ihmet ettiği köşk ... Pirinç ra kı sı. 5 -Tenis malzemelerinden ... Vapur odası. 6 - Eski yelkenli gemilerde kürek çektirilen esir ... Bayram (eski dil) . 7 - Bir işte istihdam edilen kişi. .. Üye. 8 - Çanakkale Bağa­ zı'nda bir burun ... Feza ... En yüksek rütbeli general. 9 Antrasenden türeyen bitkisel boya maddesi. .. Kimyada kalay. 10 - Cimri. .. Zaman ölçme aracı. 11 - Acıklı , üzücü biçimde sonuçlanmış . 12 - Arkadaş, görüşülecek kişi anlamında bir erkek adı. .. Asker ... Yugoslavya'nın doğusunda bir şehir. 13 Malı bir başka ma Ila değiştirme .. . Geri almak üzere bırakılan şey. 14 - Ne (Farsça) ... Eski bir yapıyı veya eseri yenileme işi. 15 - Kütahya ' nın bir ilçesi. .. Kimyada lityum ... Favori. 16 Kanun dışı bir faaliyet sırasında gözcülük yapan kişi. 17- Amaç , hedef ... Bir mastar ... Hatırlama , anma (eski dil). 18 Al na dökülen saç demeti ... Bir soru ta kı sı. 19 - Köpek .. . Hisse .. . Hoşa giden, gönül okşayan. 20 Medrese talebesine verilen diploma ... Daire hesaplarında kullan ı lan sabit sayı.

63


BAZI BÖLGELERİMİZDE AYLARA GÖRE ORTALAMA SlCAKLIKLAR (SANTIGRAD) Yıllık ı

ADANA ANKARA ANTALYA İSTANBUL İZMİR

MUGLA TRABZON

9.2 - 0.2 9.8 5.1 8.5 5.3 7.2

2

3

4

5

6

7

8

9

ıo

ll

10.4 1.2

13.1 5.3

17 11.1

21.3 15.6

27.6 23.1

ıo. 5

ı2 . 7

ı5 . 9

ı9.8

6.7

20.5

25.3 18 24.7 19.5 23 .2 21.5

15.7 7.4 15.3 11.7 14.2

ı5.8

ıo.8

7. ı

8.ı

ıı.5

15.8

28 23 .1 27.8 23.1 27.2 25.7 22.6

20.9 12.6 19.7 15.1 18.4

8.3

10.8 15.4 12.5

25.1 19.9 24.4 20 25 25.5 20

ı9 . 6

ı6.1

ı2.8

9.4

5.4 9.5 6.3 7.3

ıı.2

ı5 . 5 ı7 . 5

28.ı

23.2 27 .5 26 22.6

12

Ortalama

11.1 2.3 11.7 7.9 10.2

18.7 ıı.6

18.4 13.7 17.6 14.9 14.4

BAZI BÖLGELERİMİZDE AYLARA GÖRE AÇIK-KAPALI GÜN SAYILARI 9

10

ll

12

Ortalama

o. ı 1.6

o. ı 17

2.ı

12

4.7 8.5

8.8 7.2

47 .9 108.6

0.5 16.2

0.3 18.3

1.4 15.4

4.1 10.1

7.5 5.9

15.2 2.6

80.4 94

0.6 15

o 21.8

o 23.3

0.4 20.4

3.2 ı2 . 2

5.5 8.4

9.2 6

ı38 . 1

2.4

1.3 15.1

1.1 14.4

3.1 10

7.2 6

11.2 2.6

15.2 2

99 75 .5

2.3 9.2

0.1 0.6 16.9 26.6

0.1 26.5

0.5 20.9

2.9 11.8

4.8 6.3

8.3 4.7

47.9 143.9

5.2 7.3

2.6 9.4

0.5 o 18.8 26.4

o 26.8

0.3 21.9

3.4 12.2

6.6 7.6

11.6 6

59.3 153.5

13 3.3

11.3 3.1

7.1 10.3 4.8 6

9.8

9.3 6.2

10.8 4.5

ı2.4

135.8 91.9

4

5

6

7

4.7 4. ı

2.7 0.2

0.4 10.4

0.3 13.1

10.2 4

7.8 3.6

4.7 4.4

1.6 8

8.4 5.2

7.4 6.3

5.4 6.5

3.2 7.2

16.6 1.5

13.8 1.6

12.7 3.2

8.8 4.2

5.5 5.2

9 .8

9.3 4.4

7.1 4.3

6.9 5.7

5.1 6.6

12 5.3

9 5.3

7.5 6.5

13.4 3.7

13.6 2.6

14.8 3.1

diğer

günler

ı

2

3

9.3 6

8.1 4.3

6.6 4.8

14.8 3.1

ı2 . 2

2.2

10.3 5.8

8

ADANA Kapalı

Açık

ANKARA Kapalı Açık

,.

ANTALYA Kapalı Açık

53.5

İSTANBUL Kapalı Açık

İZMİR Kapalı Açık

MUG LA Kapalı Açık

TRABZON Kapalı Açık

NOT:

64

Ay içindeki

parçalı

bulutlu günlerdir.

5

ıo

5.1

4.2

'-

,,

.'


dergisi, her yayma ~V.I.""'t:;)~JU..I.Jiıniz

alacak olan .Dergimize Hava Yolları ..."""'!............

fCJl

140 10 67 146 20 60/234 146 20 61/234

Adres: Cumhuriyet Cad. No: 199-201 Harb:Jye-İstanbul

~

Fiat : Kapak içi: 8.000.000 T.L. İç Sayfa: 6.000000 T.L. İç Çift Sayfa: 10.000.000 T.L. (Fiatlarımıza KDV dah:lldir.) Not: Ajans komisyonu% 10

Be

...

olup, buflyatJ.aradahildir.


Cl)

z

Q Cl) cı:

.:::>

o

G5 >_J

~

o z

<ı: Cl) cı:

.:::>

2

MAR INA OPERATION

sSERVISsc ur TURISTiK A.S.

1

Reliable ... Orderly ... Systematic ... The symbol of efficient service ISTANBUL

Setur Seıvis Turistik A. Ş. Cumhuriyet Caddesi 107 Harbiye 80230 istanb\JI Tel: (1) 130 03 36 (8 Lines) Telex: 22718 stur tr 22783 sel tr Telefax: (t) 130 32 19

ANKARA

Kavakltdere Sokak 5/B 06690 Ankara Tel: (4) 167 11 65 (4 Lines) Telex: 46190 stts tr Telefax: (4) 117 27 36

IZMIR

Caddesi 294/A Alsancak·izmir Tel: (51) 21 55 9521 55 96 Telex: 52183 m ızm tr Telefax: (51 ) 22 22 18 AlatüJ'ı(

ANTALYA

Fevzi Çakmak Caddesi 26/A 07100 Antalya Tel: (311) 169 38-205 13 Telex: 56045 sser tr

MARMARIS AlatüJ'ı(

Caddesi 30 Marmaris Tel: (6121 ) 46()8.2638 Telex: 53816 sevs tr Telefax: (6121 ) 4607

BODRW: Neyzen Tevfik Sokak No: 3212 Tel: (6141)-4456-3119


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.