200909

Page 1

EYLÜL / SEPTEMBER 2009

09/09

OH E M C B İN R E İL Z R E T L ÖZE

A D D E Sİ

BOHEMIAN ST REET OF THE

HI-END SISTEMLER

STEVE JOBS VE APPLE

BESPOKE TAI

EN OZEL YAT ROTALARI

LORS


eyl l_ilan_215x275 OF.fh11 8/26/09 11:21 AM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


eyl l_ilan_215x275 OF.fh11 8/26/09 11:39 AM Page 2 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


BU SAYI THIS ISSUE Efsane haline dönüşmüş terziler, Avrupalı asilleri, Hollywood ünlülerini, iş dünyasında söz sahibi olan kişileri, politikacıları ve pop yıldızlarını Savile Row’a çekiyor.

34

Legendary craftsmanship is what continues to draw European royalty, Hollywood celebrities, captains of industry, politicians and pop stars to Savile Row.



34 42 66

70 54

26

E Y LÜ L • S E P T E M B E R 2 0 0 9 ST. TROPEZ: YILDIZLARIN DÜNYAYA İNDİĞİ KASABA FLORIANOPOLIS: BREZİLYA’NIN KEŞFEDİLMEMİŞ İNCİSİ HANEDAN YADİGÂRI OSMANLI MÜCEVHERLERİ İŞ DÜNYASINDA BAŞARININ SIRRI: YÖNETİCİ EĞİTİM PROGRAMLARI İSTANBUL: FİNANS MERKEZİ OLMA YOLUNDA BİR ŞEHİR MAVİ YOLCULUK: SARI YAZIN MAVİ ROTASI FIRST CLASS VE BUSINESS CLASS MİSAFİRLERİMİZE SUNDUĞUMUZ AYRICALIKLARLA İLGİLİ DETAYLAR

26 42 54 60 66

ST. TROPEZ: TOWN WHERE THE STARS COME DOWN TO EARTH

70 81

BLUE VOYAGE: THE BLUE ROUTE IN GOLDEN SUMMER

FLORIANOPOLIS: UNDISCOVERED PEARL OF BRAZIL MAGNIFICIENT REMINISCENES FROM THE OTTOMAN PALACE EXECUTIVE EDUCATION PROGRAMS: THE KEY TO SUCCESS IN BUSINESS ISTANBUL: A CITY SOON TO BECOME A FINANCIAL CENTER

DETAILS ABOUT THE EXCLUSIVE SERVICES WE PROVIDE TO OUR FIRST CLASS AND BUSINESS CLASS GUESTS


amex_businn215x275 c_p.fh11 8/25/09 9:43 AM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


YÖNETİM MANAGEMENT Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin Chairman of the Board Türk Hava Yolları Adına Sahibi | Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi Temel Kotil Publisher on behalf of Turkish Airlines | CEO and Member of the Board Kurumsal iletişim Başkanı Zeki Çukur Senior Vice President Corporate Communication Halkla İlişkiler Müdürü | Public Relations Manager Mehmet Dinler Aysun Ulusu aulusu@thy.com Ahmet M. Müftüoğlu ahmetm@thy.com Gökçen Ata gokcenata@thy.com İletişim Danışmanı | Communications Consultant Serdar Özer Öztürk

Türk Hava Yolları Genel Yönetim Binası Atatürk Hava Limanı 34149 iSTANBUL Tel: +90 212 463 63 63 / 1164 YAYIN YÖNETIM

PUBLICATION

MANAGEMENT

Yayın Grubu Başkanı | President

Serkan Ünal

Grup Koordinatörü | Coordinator

Mehmet Mücahid Demir

Finans Koordinatörü | Finance Coordinator YAPIM Yayın Koordinatörü (Sorumlu) | Editorial Coordinator Editörler | Editors

Selim Kara PRODUCTION Serdar Turan serdar.turan@infomag.com.tr Jülide Karahan julide.karahan@infomag.com.tr Mert Kaya mert.kaya@infomag.com.tr

Oktay Tutuş oktay.tutus@infomag.com.tr Melih Uslu melih.uslu@infomag.com.tr Redaksiyon Editörü | Copydesk Editor İngilizce Editörü | English Editor Grup Tasarım Direktörü | Group Design Director Tasarım Direktörü | Design Head Fotoğraf Editörü | Photo Editor Tasarım ve Uygulama | Design and Layout ÖZEL PROJELER

Suavi Yazgıç suavi.yazgic@infomag.com.tr Virginia Taylor Saçlıoğlu Nejat Emrah Yörük emrah.yoruk@infomag.com.tr Eray Makal eray.makal@infomag.com.tr Ahmet Bilal Arslan ahmet.bilal@infomag.com.tr Halil Öter | Yavuz Aydın | Bertuğ Yasavullar CUSTOM PROJECTS

Koordinatör | Coordinator

Baha Yılmaz

Müşteri Direktörü | Account Director

Çisem Kartal

Editör | Editor Art Direktör | Art Director REKLAM

Aynur Şenol Altun Özkan Oral ADVERTISING

Reklam Satış Müdürü | Advertising Sales Manager

Sema Teker Eğilmez sema.teker@infomag.com.tr

Reklam Satış Yöneticileri | Advertising Sales Executives

Abidin Karabulut abidin.karabulut@infomag.com.tr Ömer Arıcı omer.arici@infomag.com.tr

Marka Müdürü | Brand Manager Üretim Müdürü | Production Manager Reklam Rezervasyon | Ad Reservation Muhasebe | Accounting

Emin Görgün emin.gorgun@infomag.com.tr Gökhan Gönüldaş gokhan.gonuldas@infomag.com.tr İlknur Eruzun ilknur.eruzun@infomag.com.tr Gürsel San gursel.san@infomag.com.tr

Skylife dergisine internette, www.thy.com üzerinden SKYLIFE ikonuna tıklayarak ulaşabilirsiniz. Access SKYLIFE magazine on the internet by clicking the SKYLIFE icon in www.thy.com

İnfomag Yayıncılık, Bilişim,Tanıtım ve OrganizasyonHizmetleri LTD. ŞTİ. Akatlar Mahallesi, Ebulula Mardin Cad. 4. Gazeteciler Sitesi A8/1 1. Levent / İSTANBUL Tel: +90 212 324 55 15 • Faks: +90 212 324 55 05 skylife@infomag.com.tr • www.infomagyayincilik.com.tr Baskı-Cilt | Printing-Binding Promat Basım Yayın San.ve Tic. A.Ş. Tel: +90 212 622 63 63 • http://www.promat.com.tr

6 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Skylife dergisi ile ilgili öneri ve şikayetleriniz için customer@thy.com adresine mail gönderebilirsiniz. Any suggestions or complaints about Skylife magazine are welcomed and should be addressed to customer@thy.com. Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in full or summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher. Skylife, THY tarafından ayda bir yayımlanır. Skylife is published monthly by Turkish Airlines.


iphone_3gs_launch ofset.fh11 8/20/09 12:15 PM Page 9 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


network_pasta_tr_21.5x27.5 8/24/09 9:28 AM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


Merhaba, Greetings, Hayatın kendisi de bir yolculuktur aslında. Bu yolculukta mutluluğun sırrı her anından keyif almak, her anını kaliteli yaşamaktır. Kaliteli seyahat deneyiminizi en üst düzeye taşımayı misyon edinen bir kurum olarak uçuşlarınıza değer katacak yepyeni bir uçuş dergisini beğeninize sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Skylife Business, siz değerli business class ve first class yolcularımıza hayatın farklı keyiflerini keşfetme yolculuğunda bir rehber olmayı amaçlıyor. Skylife Business üç temel alana odaklanıyor: Seyahat, yaşam tarzı ve iş dünyasının eğilimleri… Seyahat bölümünün amacı dünyanın farklı noktalarındaki ilginç özellikleri ön plana çıkarmak ve sizleri gelişmelerden haberdar etmek. Yaşam tarzı bölümünün hedefi boş bir tuvale desen çizen bir ressam titizliğiyle hayatın farklı renklerini sizlere göstermek. İş dünyası ekseninde ise iş yapma içimlerine ve kişisel gelişime yönelik en son eğilimler ve yeni gelişmeler ele alınacak. Kısacası Skylife Business, iş hayatınıza, zevklerinize ve yaşamınızın her noktasına değer katacak bir rehber olacak. İlk sayımızda BusinessWeek’in kıdemli yazarı Kerry Capell, İngiltere’nin yüz yılı aşkın deneyime sahip terzileriyle ünlü Savile Row’u inceledi. Devlet adamlarından Hollywood ünlülerine dek birçok kişiye özel dikim elbiseler üreten terzileri ve Savile Row sokağının renkli hayatını gözlerinizin önüne sermeyi amaçladık bu yazıyla. Türkiye’nin önde gelen yazarlarından İzzeddin Çalışlar’ın kaleminden her daim renkliliğinden bir şey kaybetmeyen St. Tropez’ye keyifli bir yolculuğa çıktık. Bununla da yetinmedik Brezilya’daki Florianopolis’e uzandık ve bu cennet adanın büyülü dünyasını sizlere yansıtmaya çalıştık. Prof. Dr.İbrahim Kırcova İstanbul’un finans merkezi olma sürecini değerlendirirken Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr.Barış Tan, her düzeydeki yönetici için kişisel gelişime yönelik eğitimlerin önemine vurgu yaptı. Saatlerden kabin içi bavullara dek birçok stil ve moda eğilimi de dergimizin farklı bölümlerine dağıldı. Hayatın kalitesi gerçekleştirdiğiniz etkinliklerle belirlenir demiş ünlü düşünür Aristo. Hayatı daha keyifle yaşamanıza katkımız olması dileğiyle...

Life itself is a journey. Living your journey with taste and enjoying every minute of it is the key to happiness. Our mission is to enhance your traveling experience with taste and quality on optimal levels; therefore, we are proud to present this brand new inflight magazine which will change the face of your journeys for a more pleasant flight. Skylife Business aims to guide our worthy first and business class passengers through the journey of exploring life’s different pleasures. Skylife Business focuses on three major fields: travel, life style and business trends… Travel section intends to highlight interesting characteristics from places all around the world and keep you up-to-date with recent developments. Life Style section is designed to reflect life’s all colors as meticulously as a painter working on patterns on an empty canvas. Last but not the least; business section will attend to upcoming trends and developments on personal improvement and business’ how-to-do’s. In a nutshell, Skylife Business will be a guide that improves your tastes, career and every other aspect of your life. On our first issue, Kerry Capell, senior London correspondent of BusinessWeek, analyzed Savile Row, the street of London famous with its century-old tailor shops. This article will reveal the colorful life of Savile Row Street and its tailors who creates bespoke suits for people of important status, from government officers to Hollywood celebrities. Then, İzzeddin Çalışlar, one of Turkey’s leading authors, will take you on a journey to ever-colorful life of St. Tropez. As the topping of these delicious journeys, we reached down to Florianopolis in Brazil and tried to reflect the magical world of this heavenly island for you. While Prof. Dr. İbrahim Kırcova evaluated Istanbul’s process of becoming a financial center, Prof. Dr. Barış Tan from Koç University emphasized on the importance of executive education programs for business administrators of all levels. From watches to cabin suitcases, many style and fashion trends are also scattered throughout the pages of Skylife Business. Famous philosopher Aristotle once said: “The quality of life is determined by its activities”. With that being said, we wish to contribute into enhancing your life’s quality with taste and pleasure…

SKYLIFE BUSINESS

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 9


Aksesuar ACCESSORY

3 4

1 2

1. Breguet 2. De Grisono, Occhio 3. Richard Mille 4. Urwerk

AN DEĞERLİDİR TIME IS PRECIOUS

Zamanınızı neyle ölçüyorsunuz? How do you measure your time?

v Zaman artık her şeyden daha değerli; hele ki elinizde çok fazla kalmamışsa ve yetiştirmeniz gereken işleriniz ya da yetişmeniz gereken yerleriniz varsa. Çok değerli olan bu zamanı ölçmek için kullandığınız saatlerin de en az zamanınız kadar değerli olması gerekmez mi? Her baktığınızda nasıl bir yaşam döngüsü içinde olduğunuzu ve aleyhinize işleyen zamanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatacak özel saatlerse aradığınız, bu saatlerden birisi sizin için.

10 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

v Busy schedules and commitments make time more valuable than ever—especially when you don’t seem to have any. Given the preciousness of time doesn’t it make sense that your wristwatch reflect its value? Wearing one of these finely calibrated timepieces, you still won’t beat time. You’ll simply look good keeping pace with it.


SKYLIFE 21.5cmx27.5cm.fh11 8/26/09 4:14 PM Page 1 C

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


Aksesuar ACCESSORY

KÜÇÜK AMA DEĞERLİ SMALL BUT VALUABLE

Stuart Hughes tasarımı cep telefonları değerli anların kıymetini daha da artırmak için... Stuart Hughes-designed cell phone skins make a valuable statement with your communication device.

v Hepsinin birbirine benzediği bir dönemde cep telefonunuzun size özel olması adına neler yapabileceğinizi biliyor musunuz? İngiliz Stuart Hughes, kendisini sizin adınıza bu işi yapmaya adamış bir tasarımcı. Cep telefonu, MP3 çalar ve saat gibi ürünlerin genel şekillerini aynen koruyarak üzerlerine istediğiniz ölçüde değerli taşlar ve madenler işleyebilen Hughes için bu küçük cihazları değerli birer mücevhere dönüştürmek çok kolay. Altın, pırlanta, zümrüt veya yakut... Siz sadece ne istediğinizi söyleyin yeterli.

www.stuarthughes.com

12 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

v When all cell phones look alike, what can you do to make your handset stand out? British designer Stuart Hughes has dedicated himself to finding the answer. Hughes, working with the precious stones and ore of your choice, adds ‘bling’ to such everyday devices as cell phones, MP3 players and watches without changing their original shape. His handiwork transforms these mod-cons into precious jewelry. Gold, diamond, emerald or ruby… now you can communicate with the sparkle you’ve always desired.



Stil STYLE

Gucci

Burberry

KESKİN DÖNÜŞLER SHARP CURVES

Burberry

Emporio Armani

v İlkbahar’ın canlanmayı ifade ettiği gibi sonbahar da yeni bir yol bulmayı, zor koşulların yaşanacağı anlara doğru az bir vakit kaldığından acele etmeyi, yeni başlangıçları ve geri dönüşleri işaret ediyor.

v If spring refers to refreshment,

Seksenler, herhalde moda var olduğu sürece bir şekilde kendini hissettirecek. Metalik deri ceketler, asitle yıkanmış jean’ler, çılgın ve parlak elbiseler, deri pantolonlar, skinny’ler ve kocaman üstler. Fakat bu sezon sadece seksenlerin verdiği ilhamdan söz edemeyiz elbette. Erkeklerde son yılların başarılı dizisi Mad Men’in kostüm odası çekici gözükecek gibi görünüyor. Kadınlarda ise kırkların büyük starlarından Joan Crawford tarzı iyi bir çıkış noktası olabilir Sonbaharın ruhu için.

The 80s will most probably be influential as long as fashion endures. Metallic leather jackets, jeans washed in acids, crazy and shiny dresses, leather trousers, skinny and huge blouses…This autumn is more than inspiration from the 80s, of course. In men’s wear, the costumes of Mad Men, one of the most popular TV series, seem to appeal. In women’s wear, the style of big 40s stars like Joan Crawford, could fit this autumn’s mode.

Uzak yıllara ilginin büyük olması yanında uzak yollara gitmeye ilgi duyan gezginlerin yarattıkları o kendine özgü, rahat ve naif tarzlarına da ilgi var. Mokasenler, büyük çantalar, geçen sezonun skinny olanlarına kıyasla daha bol pantolonlar, motorcu ceketleri, zımba, fermuar ve metal detaylar da modern gezginlerin gardıroplarının olmazsa olmazları.

14 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Emporio Armani

autumn refers to finding new ways of doing things, to hurrying up before imminent hard times, of experiencing new beginnings and returns.

In addition to the styles of past years, original, comfortable and naïve styles created by long distance travelers are also popular. Moccasins, big purses, wider trousers rather than the skinny trousers favored last season, motorcycle jackets, and accessories such as punchers, zippers and metals, are the essentials for a modern traveler’s wardrobe.

Louis Vuitton


Skylife 21.5x27.5C짜 7/27/09 12:27 PM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


Aksesuar ACCESSORY KABİN DOSTU BAVULLAR

CABIN FRIENDLY SUITCASES Kadınlar İçin

v İtalyanların “Kadın gibi bavul hazırlamak” diye bir deyimleri vardır. Hemen her şeylerini yanlarında taşımaya bayılan kadınlar için eşyalarının hemen baş üstlerinde bulunduğunu bilmek ne kadar rahatlatıcı, tahmin edersiniz.

For Women

v Italians have a saying: “Packing a suitcase like a woman.” For women who don’t want to leave anything behind these bags are a relief, allowing them kick back safe in the knowledge that all their essentials are safely stowed overhead. Guess

Louis Vuitton

16 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Phillip Lim (Harvey Nichols)


Erkekler İçin

v Erkekler de hayatları boyunca bavul hazırlayan kadınları beklemeyecek. Kendi bavuluyla dertleri olan modern erkek için en uygun seyahat çantaları kabin için uygun olanlar. Ne de olsa tüm gardıroplarını taşımalarına gerek yok.

For Men v Men don’t want to spend their lives awating for ladies packing suitcases or carry their entire wardrobe around with them. These sleek, cabin compatible bags allow men to remain on the move without feeling over-burdened. Louis Vuitton

Burberry

Burberry

D&G

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 17


İş Yemeği POWER LUNCH Gordon Ramsay at Claridge’s

ÜÇ ŞEHİR ÜÇ İŞ YEMEĞİ İş yemeği organize etmek kimi zaman çok stresli bir iş haline gelebilir. Özellikle yemeği ayarlama görevi size düştüyse... İşte size Avrupa’nın üç önemli iş merkezinde iş yemekleri için seçmekten pişman olmayacağınız birkaç öneri… PARİS Le Meurice

LONDRA Gordon Ramsay at Claridge’s

MÜNİH Tantris

v Bu restoranı tanımlamak için tek bir kelime yeterli: Etkileyici. Meurice’in Michelin’den üç yıldız alan şefi Yannick Alléno mutfakta eşsiz lezzetlere imza atmakla yetinmemiş, restoranın ambiyansına katkı yapacak şekilde tabaklardan masalara dek birçok dekorasyon unsuruna da kendi eliyle şekil vermiş. Restoranın genel dekorasyonu Philippe Starck tarafından 2007’de yenilenmiş. Öğle ve akşam yemeklerinin yanı sıra kahvaltı servisi de olan restoranın menüsünde birçok yemek şefin gözlemlerinden aldığı ilhamla şekillenmiş. Örneğin bir başlangıç olan Que ma joie demeure, bal arılarının yeni açmış ceviz ağacı çiçeklerinden bal toplamasından esinlenerek oluşturulmuş. İş yemeklerinde etkileyici bir ambiyans ve harika lezzetler için Le Meurice, Paris’te doğru bir adres.

v İngiltere’nin en önemli şeflerinden biri olan Gordon Ramsay artık bir restoranlar zincirinin yöneticisi. Şimdilerde mutfağa çok fazla girmiyor olabilir ama baş aşçı Steve Allen’ın kontrolündeki Gordon Ramsay at Claridges’in her türlü detayıyla ilgileniyor. Art Deco tarzıyla bezenen mekan, Londra’nın başlıca lezzet duraklarından biri. Deniz mahsulleri açısından zengin menüsünde et severler de unutulmamış. Ayrıca çok geniş bir tatlı seçkisi de lezzet severlerin beğenisine sunuluyor. Set menülerden ya da isterseniz ‘a la carte’ menüden seçim yapabilirsiniz. Claridges’de özel yemek davetleri için ayrı salonlar da bulunuyor. Londra’da küçük veya kalabalık bir grup halinde iş yemekleri için Gordon Ramsay at Claridge’s iyi bir seçim.

v Dünyanın en iyi 44 restoranı, Michelin Guide, Almanya’nın en iyi 10 restoranı… Bunlar, Tantris’in 2009 yılında yer aldığı listelerden sadece birkaçı. Mekânın girişinde karşılaşacağımız masallardan fırlamış heykeller sizi biraz tedirgin edebilir ama Tantris’in 40 kişilik ekibinin güleryüzü ve profesyonelliği bir anda ruh halinizi değiştirecek. Tantris, birkaç farklı bölümden oluşuyor ama güzel havalarda açılan terası tam anlamıyla bir gizli bahçe. Özel yemekler için de ayrı bir salona sahip olan mekânın mutfağı et ağırlıklı fakat deniz mahsulleri de unutulmamış. Set menülerin yanı sıra sekiz farklı lezzetten oluşan gurme menüsü de mutlaka denenmesi gereken bir seçenek. Eğer beş kişiden daha kalabalık bir grupsanız ‘a la carte’ sipariş etmeniz tavsiye ediliyor. İsterseniz mekanın kendine özel tasarımları olan tabaklardan ve kaselerden satın alabilirsiniz. Tantris, farklı dekorasyonu ve zengin menüsü ile keyifli bir iş yemeğine çok uygun. Hele ki teras açıksa…

v Pazartesi’den Cuma’ya öğle yemekleri 12.3014.00; akşam yemekleri 19.30-22.00 arasında servis ediliyor. Rezervasyon gerekli. Erkeklerin ceket giymesi tavsiye ediliyor. 228, rue de Rivoli www.lemeurice.com + 33 (1) 44 58 10 55.

18 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

v Hafta içi öğle yemekleri 12.00-14.45; akşam yemekleri 17.45-23.00 arasında servis ediliyor. Haftasonları da servis mevcut. Rezervasyon gerekli. Erkeklerin ceket giymesi tavsiye ediliyor. Brook Street, W1K, 4HR www.gordonramsay.com +44 020 7499 0099 (Restoran rezervasyon), +44 020 7592 1373 / 74 (Özel salon rezervasyon)

v Rezervasyon gerekli. Johann-Fichte-Str. 7, www.tantris.de +49 (089) 361 959-0


Le Meurice

Tantris

THREE CITIES, THREE BUSINESS MEALS Sometimes arranging a business meal can be very stressful. Especially for the organizer. Here are 3 suggestions from three European cities for restaurants that you will not regret choosing.

PARIS Le Meurice

LONDON Gordon Ramsay at Claridge’s

MUNICH Tantris

v This restaurant is, in a word, impressive.

v Though Gordon Ramsay may be as busy in

v In 2009 alone, Tantris’ name appeared

Yannick Alléno, chef of Le Meurice and recipient of three Michelin Stars, was not content to simply put his signature style to his delicacies—he also took a hand in shaping everything from the plates to the the tables. Renewed by Philippe Starck in 2007, the restaurant serves breakfast as well as lunch and dinner, with almost every dish inspired by the chef’s observations of life. For example Que ma joie demeure—That my joy remain is based on his observation of bees collecting pollen from walnut tree blossoms. For refined tastes and an impressive meal, Le Meurice is Paris’ right address.

the boardroom as he is in the kitchen these days, England’s most vocal chef is still on top form. In the capable hands of head chef, Steve Allen, Gordon Ramsay at Claridge’s is one of the London scene’s major gastronomic experiences. The art deco restaurant offers a menu rich in seafood but does not neglect serious carnivores either. There’s also a significant array of desserts for those gourmet palates that include a sweet tooth. Both a set and a la carte menu are available. With a private dining rooms for special occasions, Gordon Ramsay at Claridge’s is the right option whether it’s a small business lunch or a grand one.

on several lists: The Michelin Guide, The Top Ten Restaurants in Germany and The Best 44 Restaurants in the world—to name just a few. We suggest you put it on yours. Don’t let the fairy-tale-like statues at the entrance intimidate you, you’ll soon be whisked away by one of the 40 smiling and attentive staff. The restaurant is divided into different sections for different seasons and occasions, including a hidden garden terrace for days of sunshine. In the restaurant dining room there’s a menu with an emphasis on meat, but offering seafood as well. In addition to set menus there’s a gourmet tasting menu consisting of eight courses. It is suggested, however, that groups of five or more simply order a la carte. And if you want to take the experience with you, you can purchase the restaurant’s specially designed table settings and pots. It’s exactly this attention to its design and rich menu that make Tantris the ideal location for a business meal, indoors or out.

v Monday to Friday, lunch is served between 12:30 and 2:00 PM. Dinner is served between 7:30 and 10:00 PM. Reservations are required. Gentlemen are requested to wear a jacket. 228, rue de Rivoli www.lemeurice.com + 33 (1) 44 58 10 55

v Weekdays, lunch is served from 12:00 to 2:45 PM with dinner served from 5:45 to 11:00 PM. There is also a week-end service. Reservations are essential. Gentlemen are requested to wear a jacket. Brook Street, London W1K 4HR www.gordonramsay.com +44 020 7499 0099 (Restaurant reservation), +44 020 7592 1373 / 74 (Private dining room reservation)

v Reservation is required. Johann-Fichte-Str. 7 www.tantris.de +49 (089) 361 959-0

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 19


Seyahat TRAVEL

Armani Nobu

EYLÜL’DE MİLANO

23-30 Eylül’de Milano Moda Haftası sebebiyle şehir, yılın en kalabalık zamanlarını geçirecek. Yolunuzun Milano’dan geçmesi için moda haftası size yetmezse, şehirde yapabileceğiniz başka şeyler de var.

MILAN IN SEPTEMBER From 23-30 September, Milan experiences its busiest period of the year with Milan Fashion Week. If the event is not enough to bring you to the city, there are several other events happening.

Straf Hotel

Armani Nobu v There’s no need to search for the best Japanese restaurant in Milan. In this restaurant, located within the vast Armani compound on Via Manzoni, at the end of Via Montenapolione, you‘ll come across plenty of celebrities particularly in September. www.armaninobu.it

Dolce&Gabbana Gold v This is the first concept restaurant created by Dolce&Gabbana. As implied by the name, the concept is a golden one, as well as a natural association with the luxury of the brand. www.dolcegabbanagold.it

Straf Hotel v The hotel that hosts the best D&G Gold

design and the best designers, Straf is situated by the Duomo, right in the middle of Milan. www.straf.it

10 Corso Como – Concept Store

Armani Nobu

v Milano’daki en iyi Japon restoranı için başka adres aramaya gerek yok. Via Montenapolione’nin sonundaki Armani kompleksinin içindeki restoranda özellikle bu ay içerisinde tüm ünlü simaları görebilirsiniz. www.armaninobu.it

Dolce & Gabbana Gold

v Dolce & Gabbana tarafından yaratılan ilk konsept restoran. Adından da anlaşılacağı gibi konsept Gold (altın). Pozitif bir renk olan altın, güneş, lüks ve Dolce Vita’yı çağrıştırıyor. www.dolcegabbanagold.it

Straf Hotel

v Milano’ya gittiğinizde kalacağınız adres, şehrin hem en iyi tasarım oteli hem de en iyi tasarımcıları ağırlayan bir yer olsun isterseniz; Straf tam size göre. www.straf.it

Corso Como 10 – Concept Store

v Corso Como Caddesi 10 numarada yer alan konsept mağaza Milano’nun en iyi alışveriş yapılacak yerlerinden birisi. Ünlü markalardan özenle seçilmiş ürün yelpazesine sürekli ve değişen sergiler, kitap bölümü, parfüm bölümü gibi seçenekleri de ekleyince içinde saatlerce sıkılmadan dolaşabilirsiniz. www.10corsocomo.com

v Don’t go without shopping! The Concept Store at 10 Corso Como Road is one of the best places to shop. With their ever-changing exhibitions and book and perfume departments as well as their carefully selected range of designer items, you can lose hours shopping here. www.10corsocomo.com

Pasticceria Cova v For a cup of coffee (and perhaps a small slice of cake) after a tiring shopping spree, try one of the oldest and most elegant of pastry shops in Milan, Cova. www.pasticceriacova.com

Corso Como

Pasticceria Cova

v Alışveriş sonrası yorgunluk kahvesi, belki ufacık bir dilim de pasta yemek için Via Monte Napolione’de, Milano’nun en eski ve en şık pastanelerinden birisi olan Cova, en uygun seçim. www.pasticceriacova.com

20 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Cova


Event ETKİNLİK RENKLİ BİR EYLÜL

A COLORFUL SEPTEMBER

Eylül ayı, etkinlikler açısından oldukça renkli geçeceğe benziyor. Avrupa’nın birçok kentinde farklı ilgi alanına hitap eden ve kategorisinde önde gelen etkinlikler bu ayı renklendirecek.

This September looks bright and very eventful. Appealing to various tastes in various European cities, several important events will enliven the month.

SPORSEVERLER

SPORTS ADDICTS

TEKNESEVERLER

BOAT ADDICTS

US Open 2009 Tenis Turnuvası v 31 Ağustos-13 Eylül 2009 Yılın dördüncü Grand Slam turnuvası olan US Open’da, bu yıl önemli bir sorunun cevabı aranacak: Roger Federer efsanesi sürecek mi? US Open 2009, New York’daki USTA Billie Jean King National Tennis Center’da gerçekleşecek. Biletler satışa çıktı bile. www.usopen.org

US Open 2009 Tennis Tournament v 31 August– 13 September, 2009 In this year’s US Open, the fourth Grand Slam tournament of the season, an important question will be answered. Will the Roger Federer legend continue? The US Open 2009 will be held in the USTA Billie Jean King National Tennis Centre, in New York. The tickets on sale. www.usopen.org

Cannes International Boat & Yacht Show v 9-14 Eylül 2009 Denizseverlerin vazgeçilmez tutkusu tekneler, 9–14 Eylül tarihlerinde Cannes’da görücüye çıkacak. İlk kez 1977’de düzenlenen bu fuar, 250’si yeni olmak üzere 600’e yakın tekneyi suda görebileceğiniz ender etkinliklerden biri. http://www.salonnautiquecannes.com

Cannes International Boat & Yacht Show v 9-14 September 2009 A must-see for the sea-faring enthusiast. Organized in 1977 for the first time, this is one of the rare events where you can see almost all of the 600 boats on display in their element—water. Additionally, 250 of the vessels are all-new models. www.salonnautiquecannes.com

Monaco Classic Week v 16-20 Eylül 2009 Dünyanın en prestijli yat kulüplerinden biri olan Yacht Club de Monaco’nun himayesinde düzenlenen organizasyon, klasik yatların buluşmasına sahne olacak. Kulübün bayrak gemisi olan ve bu yıl 100. yaşını kutlayacak olan Tuiga da görülmeye değer nadide bir tekne. http://www.yacht-club-monaco.mc/

Monaco Classic Week v 16-20 September 2009 Sponsored by one of the world’s most prestigious yachting clubs, the Yacht Club de Monaco, this event will witness a gathering of classic yachts. The club’s flagship Tuiga, celebrating its 100th anniversary this year, alone, is well worth seeing. www.yacht-club-monaco.mc

MODASEVERLER

Mercedes Benz New York Fashion Week v 10-17 Eylül 2009 New York luların ve bu şehri ziyaret eden turistlerin her yıl heyecanla bekledikleri etkinliklerin başında Fashion Week gelir. Bu bir haftalık sürede tüm New York dev bir moda sahnesine dönüşür. Bu yıl da benzer bir ambiyans görülecek. 2010 yılının ilkbahar-yaz kreasyonlarının görücüye çıkacağı Fashion Week birçok ünlü ve gelecek vaat eden moda tasarımcısı ağırlayacak. http://www.mbfashionweek.com

SANATSEVERLER

Art Forum Berlin v 24-27 Eylül 2009 Avrupa’nın önde gelen sanat merkezlerinden biri olan Berlin, Eylül ayında 130’a yakın galeriden sağlanan eserlerin sergileneceği Art Forum Berlin’e ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Ana teması modern sanat olan etkinlik bu yıl farklı eserlerin de katılımıyla daha da geniş bir portföye sahip olacak. Art Forum süresince Berlin’deki birçok galeri ve müze, yan etkinlikler gerçekleştirerek bu bir haftayı tam anlamıyla bir sanat festivaline dönüştürecek. www.art-forum-berlin.com

FASHION ADDICTS Mercedes Benz New York Fashion Week v 10-17 September 2009 Fashion Week is among the leading events that New Yorkers and visitors look forward to every year with the entire city transformed into catwalk. This year is no different: preview the 2010 spring-summer creations and see what the famous and promising fashion designers are marching out www.mbfashionweek.com

ART ADDICTS Art Forum Berlin v September 2009 24-27 Berlin, perhaps Europe’s foremost contemporary art center, hosts Art Forum Berlin, where different art works are gathered from almost 130 art galleries. The event, primarily featuring modern art, is set to display an even bigger portfolio this year. During the Art Forum, many of the galleries and museums in Berlin hold side events, turning the week into a proper festival. www.art-forum-berlin.com

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 21


Event ETKİNLİK SANATSEVERLER İÇİN BİENAL VAKTİ

v 11. Uluslararası İstanbul Bienali, 12 Eylül’de başlıyor. Bienalin küratörlüğünü, çalışmalarını Hırvatistan’ın Zagreb kentinde sürdüren küratör kolektifi WHW / What, How & for Whom (Ne, Nasıl ve Kimin İçin) üstlendi. Başlığını, Bertolt Brecht’in 1928’de yazdığı ‘Üç Kuruşluk Opera’ adlı oyunun ‘İnsan Neyle Yaşar?’ şarkısından alan bienal, 70 sanatçı ve sanatçı gurubunun 120 projesini ağırlıyor. Bienalde Türkiye’den 10 isim yer alıyor: Nevin Aladağ, Yüksel Arslan, Cengiz Çekil, Işıl Eğrikavuk, İnci Furni, Nilbar Güreş, Aydan Murtezaoğlu & Bülent Şangar, Erkan Özgen, Canan Şenol ve geçen yıl kaybettiğimiz Hüseyin B. Alptekin.

İSTİSNAİ BİR RESSAMA İSTİSNAİ BİR SERGİ

v Eylül ayı ve Bienal etkisiyle adeta bir çağdaş sanat şehrine dönüşen İstanbul’da bir sergi var ki; dünyada eşi benzeri hiç görülmedi. O sergi, 13 Eylül’de Santralistanbul’da açılacak Yüksel Arslan Retrospektifi. 20. yüzyılın yetiştirdiği dünyanın istisnai sanatçılarından Yüksel Arslan’ın ilk retrospektif sergisi bu. Dünya ve Türkiye’deki koleksiyonlardan derlenen 500’ün üstünde resim, yardımcı metin ve fotoğraf içeren serginin küratörü Levent Yılmaz.

JOSEPH BEUYS İSTANBUL’DA

“Öğretmenliğim en büyük eserimdir.” diyen Beuys, ‘Joseph Beuys ve Öğrencileri’ başlıklı bir sergiyle 9 Eylül – 1 Kasım tarihlerinde Sakıp Sabancı Müzesi’nde. “To be a teacher is my greatest work of art” says Beuys. The exhibiton entitled “Joseph Beuys and His Students” will be hosted by Sakıp Sabancı Museum from 9 September until 1 November.

BIENNIAL TIME FOR ART LOVERS v The 11th International Istanbul Biennial, organized by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (IKSV) and sponsored by Koç Holding, will open on 12 September. WHW/ What, How & for Whom, a curator collective operating in Zagreb, Croatia will curate the event. This year’s theme was inspired by the song ‘What Keeps Mankind Alive’ from Bertolt Brecht’s ‘Threepenny Opera’ of 1928, and the event will host 120 projects by 70 individuals and artist groups. Turkey’s 10 participating artists include: Hüseyin B. Alptekin (who, sadly, passed away last year), Nevin Aladağ, Yüksel Arslan, Cengiz Çekil, Işıl Eğrikavuk, İnci Furni, Nilbar Güreş, Aydan Murtezaoğlu & Bülent Şangar, Erkan Özgen and Canan Şenol.

AN EXCEPTIONAL EXHIBITION FROM AN EXCEPTIONAL PAINTER v In addition to the Biennial, which has helped to transform Istanbul into a thriving contemporary art scene, there’s another must-see exhibition this year: Yüksel Arslan’s Retrospective, which opens in Santralistanbul on 13 September. This will be the first retrospective exhibition of one of the 20th Century’s most exceptional artists. Levent Yılmaz has curated an exhibition, which includes more than 500 paintings, accompanying texts and photographs brought together from collections across Turkey and from around the world.

v Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 9 Eylül - 1 Kasım tarihleri arasında, ‘Joseph Beuys ve Öğrencileri - Deutsche Bank Koleksiyonu’ndan Seçmeler’ başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Deutsche Bank Sanat Direktörü Friedhelm Hütte ile sanat eleştirmeni Ahu Antmen’in yaptığı sergi 350’yi aşkın eseri bir araya getiriyor.

JOSEPH BEUYS IN ISTANBUL

SARKİS YENİ BİR ‘SİTE’ KURUYOR

SARKIS CONSTRUCT A NEW ‘SITE’

v Çağdaş sanat sahnesinin önemli isimlerinden Sarkis’in 50 yıllık sanat yaşamının tüm evrelerine ışık tutacak ‘Site’ isimli sergi, 10 Eylül’de İstanbul Modern’de açılıyor. 10 Ocak 2010’a kadar açık kalacak sergide; sanatçının 1960’ların başında gerçekleştirdiği kâğıt üzerine guaj çalışmalarından 1970’li yılların katran malzemeli karanlık enstalasyonlarına, 1980’li yılların kurum eleştirisi taşıyan düzenlemelerinden 1990’ların neon çalışmalarına uzanan geniş bir yelpaze var.

22 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

v Sabancı University’s Sakıp Sabancı Museum hosts ‘Joseph Beuys and His Students: A Selection from the Deutsche Bank Collection’ from 9 September until 1 November. More than 350 pieces can be seen in the exhibition, curated by Deutsche Bank Art Director, Friedhelm Hütte, and art critic, Ahu Antmen.

v From 10th of September, Istanbul Modern will host an exhibition entitled ‘Site’, which sheds light on all stages of the 50 years of the art of Sarkis, one of the most noteworthy names in contemporary art. The exhibition, which will be open until 10 January, 2010, shows a wide spectrum of works, ranging from his gouache works on paper of the 1960s to his dark installations made from coal tar in the 1970s and from the arrangements criticizing institutions made in the 1980s to the neon works of the 1990s.


Kitap BOOK

MODERN TOPLUM İÇİN SÖZLÜK THE BLACKWELL DICTIONARY OF MODERN SOCIETY

Konsensus terimi sosyal bilimler diline 19. yüzyılda Auguste Comte tarafından katılmıştır;

Comte bunu her toplumsal yapının ihtiva etmesi gereken vazgeçilmez bir çimento olarak değerlendirmiştir. Bireyler ya da gruplar arasındaki tek başına uzlaşmayı değil duygusal bakımdan anlaşma anlamını da ifade eden bu kelime, yalnızca ulusal uzlaşmaları değil ortak duyguları (birlikte hissetmeyi) dile getirir. The ‘term’ consensus was introduced into the language of the social sciences by Auguste Comte in the nineteenth century; he conceived it as the indispensable cement on which any social structure must rest. As a term for general agreement between individuals or groups, not only in thought , the word does not only refer to national agreements but also implies but also in – sensing together.

feeling

sentiments

Modern toplum için sözlük

common

v Modern Toplumsal Düşünce Sözlüğü, adeta günümüz insanının ihtiyaçları için hazırlanmış. Kitapta, klasik anlamda bir ansiklopedide olduğu gibi A’dan Z’ye giden harfler dizisi içinde pek çok konu var. ‘Açık Toplum’ kavramıyla başlayan kitap, ‘Zorlama’ maddesiyle sonlanıyor. Modern dünyanın tüm birikimini özetlenmiş bir şekilde okuyucuya sunan sözlükte; materyalizmden muhafazakârlığa, sosyalizmden yapısalcılığa merak edilen pek çok kavram var. Üstelik uzman kalemlerce yazılmış her bir konunun sonunda, detaylı bilgi almak isteyenlere yönelik referans kaynaklar listesi de bulunuyor. Kitabın editörlüğü William Outhwaite’e ait.

A Dictionary for modern society

Ya savaş olmasaydı...

What if there had been no war

v Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Doris Lessing; ‘Alfred ile Emily’de, Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde dolaşıyor. Bu gölge altında annesiyle babasının izini süren yazar, kitabın ilk yarısında ‘savaş olmasaydı nasıl bir yaşamları olurdu’dan hareket ediyor. Kitapta gayet mutlu bir yaşam süren çift aslında; savaşın izlerini daima üzerinde taşır. Çünkü Alfred gerçekte sakat kalır, Emily ise hastanede hemşirelik yaparak yıllarca askerlerin acılarını paylaşır.

Robert Langdon bu defa neyin peşinde?

v ‘Da Vinci Şifresi’yle dünyanın en çok okunan yazarlarından biri olan Dan Brown’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı ‘Kayıp Sembol’ü, 15 Eylül’den itibaren raflarda. Edebiyat dünyasının Jack Bauer’i Harvard’lı gösterge bilimci Robert Langdon’ın ‘Kayıp Sembol’de nelerin izini süreceğini henüz kimse bilmiyor. Ama herkes merak ediyor olmalı ki; ‘Da Vinci Şifresi’nin devamı niteliğindeki kitap, daha yayınlanmamış olmasına rağmen sadece ABD’de neredeyse 7 milyon kişi tarafından sipariş edildi.

v The Dictionary of Modern Society Ideas, edited by William Outhwaite, addresses contemporary issues in alphabetical order, just like an encyclopaedia. The dictionary starts with an article on ‘Açık Toplum – Open Society’ and ends with ‘Zorlama – Enforcement’. It presents summaries of a selection of topics related to the modern world; concepts range from conservatism to materialism and from socialism to structuralism. Each entry is written by an expert, and include a list of references for further reading.

v Winner of the Nobel Prize in literature, Doris Lessing explores the long shadow of World War I with Alfred and Emily, her parents for the first half of the book. In the second, she describes what might have happened had there had been no war. The couple that led a happy life in the second half of the book, in reality carry the scars of the war throughout their lives—Alfred crippled, and Emily burdened by the suffering of the soldiers that she cared for as a hospital nurse.

What is Robert Langdon after this time? v Dan Brown became one of the world’s most widely read writers with his best-selling novel, “The Da Vinci Code”. His next book, “The Lost Symbol” hits the bookshelves on 15 September. The follow-up to “The Da Vinci Code” again follows Harvard semiologist Robert Langdon, a sort of Jack Bauer of artefacts, on a new adventure. Though no one knows what symbols he will decrypt this time, plenty of readers are curious. Almost 7 million copies are pre-ordered.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 23


Haber Otomobil NEWS AUTOMOBILE

OTOMOBİLDEN FAZLASI MORE THAN A CAR

Yeni Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport, hayallerin ötesinde bir otomobil. The Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport is disappearing faster than a dream.

v Geçtiğimiz yıl Kaliforniya’daki Pebble Beach Concours d’Elegance, yeni Bugatti roadster’ın ilk defa görücüye çıkmasına sahne oldu. İki kişilik üstü açılabilen bu spor otomobil aldığı pozitif eleştiriler sayesinde Bugatti’nin Molsheim’daki merkezinde üretilmeye başladı ve sahiplerine teslim ediliyor. Sadece 150 adet üretilmesi planlanan aracın fiyatı 1,4 milyon Avro olarak belirlendi. İlk 50 ünitenin kayıtlı Bugatti müşterilerine ayrılmasından sonra alınan 30 adetlik sipariş Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport da yeni sahipleri için tamamen elde hazırlanıyor.

24 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

v Previewed at the Pebble Beach Concours d’Elegance last year, the Bugatti Veyron received such rave reviews that it is now in production at the company’s headquarters in Molsheim. The price tag for the 2-seat roadster is no less than 1.4 Million Euros with a limited production of 150. With the first 50 reserved for registered Bugatti customers and another 30 orders placed, only 70 Veyron 16.4 Grand Sport cars remain unspoken for.


DETAYLAR v Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport tavanı kapalıyken 407km/saat hıza erişebiliyor. Tıpkı yumuşak bir şemsiye gibi bagajda katlı duran bu tavan istenildiği anda açılabiliyor. v İğneardı dikişli neme dayanıklı deri kaplama koltuklar yanında dikiz aynasına yerleştirilmiş 2.7 inç’lik bir monitör, aracın arka kısmını izlemeniz için düşünülmüş. Dijital sinyal işlemcili Puccini ses sistemi de standart.

DETAILS v The Bugatti Veyron 16.4 Grand Sport can reach speeds of up to 407 km/hr (with the roof on). The roof folds into the boot like a soft umbrella. v Backstitched humidity resistant leather seats, a 2.7’’ monitor on the rear view mirror as well as a Puccini sound system with digital signal processor comes standard.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 25


Yıldızların

yeryüzüne indiği A town where kasaba the stars come down to earth


Markalaşan tatil yörelerinin ilki olan St. Tropez, Hollywood’u Akdeniz’le buluşturan nokta. Çünkü orası trendlerin takip edildiği değil, yaratıldığı yer...

The first resort town anywhere to establish itself as a brand, St. Tropez is the bridgehead of Hollywood in the Mediterranean. Never merely trendy, it remains the trendsetter of its kind... Yazı • Story by İzzeddin Çalışlar, Görseller • Images by Kamila Jerabkova, İzzeddin Çalışlar.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 27


Ü

Üç yanı Akdeniz, ortası bağlarla kaplı, Gassin yamaçlarının Ramatuelle kıyılarıyla birleştiği bir yarımada. Bu özel konum St. Tropez’ye sadece uzun bir sahil şeridi kazandırmakla kalmamış, Fransa’nın en iyi güneş alan yöresi olma imkânı da vermiş. Yıl boyu süren yumuşak iklimiyle isminin dünyanın her yerinde ‘çılgın bir tatil’ anlamına gelmesini sağlıyor. “Welcoooome to Saint Tropeeeeeez!” Bu çığlık, buram buram Akdeniz kokan Biblos Hotel’in içindeki Le Cave du Roy diskoteğindeki DJ’den geliyor. Fransa’nın hiçbir yerinde rastlanmayacak türden bir çığlık, çünkü İngilizce. Sabahın ikisinden sonra müziğin ritmi artıyor, köpükler uçuşuyor, ışıklar patlıyor ve pistteki kalabalık transa geçmiş gibi ellerini gökyüzüne uzatarak zıplamaya başlıyor. Kalabalığın büyük kısmını Rus zenginleri ve Lübnanlı gece hayatı tutkunları oluşturuyor olsa da, bu kimseyi yanıltmasın... Tüm gözler o gecenin ünlü ve soylu konuklarında. St.Tropez gecelerinin değişmez özelliği, kimin o gece nerede olacağıyla ilgili dedikodular. Her yaz prensler ve prenseslerden Hollywood yıldızlarına kadar, geniş bir ünlü ziyaretçi akımı yaşanıyor. Sadece geceleri değil, aynı atmosfer yıldızların altında olduğu gibi, güneşin altında da Club 55 ve Voile Rouge gibi beach club’larda sürüyor. 24 saat içinde her iki ortamda da bulunmayı başaran ‘markalaşmış’ ünlülerin ise nasıl hiç uyumamayı başardıkları ise değişmez bir merak konusu...

EN HIZLI GECELER

St.Tropez’nin ziyaretçilerine vaadi gayet net: “Burada her şeyin en iyisini bulursunuz.” Bu vaadi gerçekleştirmek için her sezon başında St. Tropez - Nice hattındaki bütün gece kulüpleri en çekici programı sunma yarışına giriyor. Aynı dönemde marinada teknesine iyi bir yer bulmak için de birbiriyle yarışanlar oluyor. Birbirini izleyen kraliyet armalı teknelerin çokluğu da kasabada yazın artan nüfusun niteliği hakkında bir ipucu veriyor. Gecelerin kralları arasında VIP Room önde geliyor. Gece yarısından itibaren kapılarını açan kulüp, müziğin dozunu ağır ağır yükselterek, sabahın erken saatlerine kadar oradan ayrılmayanları mest ediyor. Saatlerce kapıda bekleyip içeri giremeyenler hariç tabi... Gün boyu açık olan Nikki Beach, plajı ve restoranıyla geceleri de tematik eğlence programları sunuyor. Ne var ki, denize sıfır bu mekanda eğlenebilmek için, kapı görevlisinin giyim tarzınızı beğenmesi lazım. St. Tropez efsanesinin kırk yıldan beri sürmesini sağlayan en köklü işletme, DJ’i Jack E. Cette’i çığlığıyla andığımız Les Caves du Roy.

28 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


The hillsides of Gassin rolling down to meet the Ramatuelle coast define the St. Tropez peninsula, laying out an inland covered with vineyards looking over the Mediterranean on three sides. This privileged location not only bestows a long coastline on St. Tropez, it also sets the town apart as the French locality with the best exposure to sun. Thanks to a yearlong mild climate, its name is synonymous with a “ritzy vacation” everywhere in the world. “Welcoooome to Saint Tropeeeeeez,” bellows the DJ of Le Cave du Roy bar at the exhilaratingly Mediterranean Hôtel Byblos. It’s a shout out you would be hard put to come across anywhere else in France, because it’s in English. The rythm picks up past two o’clock in the morning, foam floods the dance floor, lights flash and the throngs of partygoers begin to bounce with their hands raised high as if in a trance. The majority of the patrons might be wealthy Russians and Lebanese revelers, but regardless of where they come from everyone has their eyes peeled for the night’s crop of the jetsetters and the nobility. The one constant feature of St. Tropez evenings is the endless gossip about where the big names will be partying that night. Every summer, the town receives an influx of famous visitors from princes and princesses to Holywood stars. And it isn’t just the nights. The same ultra-glamorous atmosphere of entertainment continues under the sun at beach clubs like Club 55 and Voile Rouge to name a few. The big mystery, of course, is how some of the ‘brandname’ celebrities manage to stay up and dance the hours away round the clock...

WILDEST NIGHTS St.Tropez has a clear-cut promise to its visitors: “You will find the best of everything here.” To live up to this promise, the entire range of nightclubs on the St. Tropez-Nice itinerary compete against one another at the start of every tourist season to offer the most attractive program to their guests. Around the same time, an undeclared competition rages on at the marina among yachtsmen looking to secure the few prized

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 29


David Hopperman’la paylaştığı geceler ‘house’ ve ‘progressive’ müziğin yeniliklerinin ilk kaynağı. Jet sosyetenin de uğrak noktası olan kulüp, her gece geniş kitleleri kabul ediyor ama giyim kuşam titizliğinden burada da ödün verilmiyor. St.Tropez’nin diğer merkezlere yakınlığı, çevre kentlerle gece hayatı turizminin de hızlı olmasını sağlıyor. Cannes’de yeni açılan Le Palais; Erick Morillo, Antoine Clamaran, Martin Solveig ve Dimitri gibi yıldız DJ’leriyle bir geceliğine de olsa müşteri çalıyor. Komşu kasaba Antibes’de de ‘le Pearl’in özellikle perşembe ve cuma geceleri sunduğu programlar gece boyunca şehirlerarası araç trafiğini artıran bir başka etken.

EN SAKİN GÜNDÜZLER

Yaygın imajı ne kadar öyle olsa da, St. Tropez’yi sadece gece hayatı ve eğlence merkezi olarak görmek yanlış olur. 50’li yıllarda Brigitte Bardot’nun yaşamayı seçtiği yer olarak ünlenen bu kasaba ve çevresi, birçok başka özelliğiyle de görmeye değer olarak anılmayı hak ediyor. Bölgenin gezmeye en değer noktaları, Antibes, Hyères, St. Raphael, Grimaud, Bornes les Mimosas gibi diğer küçük yerleşimler. St. Tropez kadar turistik olmasa da, bütün standartların “zaman geçirmekten keyif almaya” endekslendiği bölgede, içerilere girdikçe yerel hayat da öne çıkıyor. Az zamanda daha çok yer görmenin yolu ise kuşkusuz otomobil kiralamak. Dağ yollarından küçük kasabaları, bağları ve bahçeleri dolaşıp şatolarda küçük konaklamalar yaparak gezmek için minik bir Avrupa otomobili, kiralamak ideal çözüm. Böylece dönüşte anlatılacakların kimseninkiyle aynı olmaması mümkün oluyor. Saint-Tropez’nin limanı da sakin geçirilecek gündüz saatleri için uygun bir bölge. 20. yüzyılın başında balıkçılar için önemli bir noktayken, sonraları balıkçıların yerini Parisli sanatçılar almış. Burada kısa bir yürüyüş bile yapınca, ünlü yazarlar, ressamlar ve oyuncularla karşılaşmak mümkün. Kasabanın yerlileri küçük park alanlarında keyfi kendinden menkul ‘petangle’ adlı iri bilye oyununu oynarken, gezginler kafelerde ellerindeki haritalardan gidecekleri yerleri bulmaya çalışıyor. Gün boyu huzurlu ve sakin görünen buradaki kafelerden memnunsanız, gece aynı huzuru bulmak için başka bir yere gitmek gerekebilir.

BİR AKDENİZ KLASİĞİ

Liman aynı zamanda kentin de merkezi. Her yaz başı lüks standartlarını yeniden belirleyen tekneler, hiçbir yat fuarında rastlanamayacak kadar çok ve çeşitli. Ama yine de bu konuda kaçırmamak gereken en büyük gösteri, kentin sosyal hayatında da büyük yer tutan ‘Les Voiles de

30 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


mooring places. Yachts bearing royal coats of arms begin to dock at the port one after the other, offering a clue as to the lofty credentials of the fast expanding summer population. The night scene has its list of royalty as well, and chief among them is the VIP Room. Open from midnight, entertainment kicks off in the small hours of the morning and continues well past dawn to the delight of partygoers – except for the ones who have to wait in line for hours only to be turned away at the door, that is. A poolside bar and restaurant open throughout the day, Nikki Beach offers themed evening entertainment, but you’d do well to dress with care to make it past the doorman. The glamorous Le Cave Du Roy, mentioned above, has been a keystone of the legend of St. Tropez for over four decades now. Evenings featuring DJs Jack E. Cette and David Hopperman set new trends in house music and progressive rock. The club is a favorite destination of the jetsetters, and while its doors remain open to masses, none of the sloppily dressed can hope to gain entrance. St. Tropez sees a high rate of nightlife tourism, as well, thanks to its proximity to other resort towns. The newly established Le Palais at Cannes boasts a roster of star DJs including Erick Morillo, Antoine Clamaran, Martin Solveig and Dimitri, and manages to draw away some of St.Tropez’ clientele if only for a night. Le Pearl at the neighboring Antibes is another magnet for nighttime intercity traffic, especially on the strength of its Thursday and Friday evening programs.

CALMEST DAYS Popular image notwithstanding, it would be unfair to St. Tropez to peg it down as only a hub of nightlife and revelry. Famous since the fifties when Brigitte Bardot chose to settle there, the town and environs merit attention for a whole host of outstanding features. Neighboring small towns including Antibes, Hyères, St. Raphael, Grimaud or Bornes les Mimosas should top the list among places worth a visit. While they may not be as touristy as St. Tropez, the whole region is geared to provide a pleasant time, and you can catch a glimpse of local life as you go further inland. Consider renting a car if you’d like to see as many places as possible on limited time. Compact European cars provide an ideal solution to tackle the mountain roads as you wander through small towns set among orchards and vineyards, with occasional stop overs at picturesque chateaux. This way, at least, you will have an unusual traveler’s tale of St. Tropez to tell your friends. The port of St. Tropez is a nice setting for leisurely daytime hours. Fishermen of early Twentieth Century have long been supplanted by Parisian artists, so that you can expect to run into famed authors, painters or screen actors as you stroll around. In small parks, locals will be caught up in what seems to be an acquired taste, the petangle game played with hefty balls; and travellers will be poring over maps at cafés trying to chart out the next day’s route. You shouldn’t let the peace and tranquility of the cafés lull you into complacency, however – you may need to seek another oasis once the night wakes the place up.

A MEDITERRANEAN CLASSIC The port is also the town center. More diverse and in greater numbers than you could find in any yacht exhibition, the pleasure boats that dock here rewrite the standards of luxury at the start of every summer. But the biggest spectacle is Les Voiles de St.Tropez regatta, a not-to-be-missed event as well as a vital part of the town’s social life. For the aficionados, the best time to visit St. Tropez is the first week of October when the regatta is held. Ranging from the most modern of hi-tech yachts to renovated classics,

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 31


St.Tropez’ yarışı. Meraklıları için St. Tropez’ye gidilecek en iyi zaman bu yarışın düzenlendiği Ekim’in ilk haftası. Yüzlerce yelkencinin birden suya çıktığı yarışın en büyük özelliği, en son teknoloji ürünü teknelerle, restore edilmiş klasiklerin birlikte start alması. Canebiers koyunu eşsiz bir görünüme kavuşturan yelkenliler arasında 1920’lerden kalma efsanevi guletler, 75 metrelik eski şampiyonlar ve Atlantik rekortmenleri yer alıyor ve yarış günleri kentte bir festival havası estiriyor. Bu atmosferi yaşamak isteyen birçok ‘ileri gelen’ dünyalı, sezon sonunda da yatları ve özel jetleriyle St.Tropez’ye gelerek turizm sezonunu uzatıyor. Bu olanağa sahip olmayanların tercihi ise en yakın havaalanı olan Nice’den karayoluyla gelmek. Yol, iki saat kadar sürüyor fakat son derece keyifli bir güzergâh. Yine de “St. Tropez’yi hakkıyla yaşadım,” demek için, iyi bir öğlen uykusu çektikten sonra, akşamüstü aperatif için La Voile Rouge’a uğrayıp, akşam yemeğini Le Grand Joseph, Chez Fuchs ya da yakın çevredeki Michelin yıldızlı yerlerden birinde yiyip, geceyi Le Caves du Roy’da sabahlayarak bitirmek gerek. Bu tur, St. Tropez tutkunları için bir Akdeniz klasiği haline gelmiş durumda. Bu yüzden de bu klasikleşmiş döngü içinde bir yer bulmak oldukça zor. St. Tropez seyahatinden önce internet başında belli bir zaman geçirip yer ayırma konusu üzerinde özellikle çalışmak gerekiyor.

OLAĞAN TERCİHLER

St. Tropez’de hemen her şey meşhur. Ünlü plajlar, Bouillabaisse, Caneliers ve Salins. Ayrıca yarımadada kırk kadar da ünlü olmayan plaj var. En meşhur pazaryeri, sabahları kurulan Place aux Herbes. Hafif yemekler için Le Gorille ve Sénéquier adlı ‘brasserie’ler tercih edilebilir. En meşhur festival, mayıs ayında düzenlenen ‘Bravade’. Özellikle hanımlar arasında kentin en çok konuşulan özelliği ise alışveriş olanakları. Yaygın markaların yanında kendilerine haklı bir ün edinmiş olan yerel tasarımcılar ve butikler, her mayıs ayında vitrine taşıdıklarıyla Avrupa yaz modasını belirleyecek kadar etkili oluyor. Rue Allard, Rue Gambetta ve Rue Georges Clemenceau’da yoğunlaşan butikler ürünleriyle birçok Hollywood yıldızının da gardırobunu süslüyor. St.Tropez, son yarım asrın turizm hayatına damga vuran markalaşmasını, her talebe sınırsız karşılık vermesiyle sağlamış. Kendini tüm yeniliklere adapte ederken özünü kaybetmeyerek de bu ününü sürdürüyor, modasının geçmesine izin vermiyor. Denize gidenlere yatçılık, bütün su sporları, yelken, katamaran, jet ski ve balığı çıkma olanakları sağlıyor; sportmenlere rafting, kanyoning, go-kart, dağ bisikleti, binicilik, golf, hatta Formula 1 kullanma imkanı sunuyor; kültür turizmcilerine şatolarda konaklama, doğa ve gastronomi gezileri düzenliyor; isteyenlere ise en iyi DJ’lerin playlistlerinin peşine takılarak eğlenme fırsatı veriyor. Bütün bunları hakkıyla yerine getirince de St. Tropez oluyor, öyle de kalıyor...

32 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

KONAKLAMA ACCOMODATION Benkiraï, 11 Chemin du Pinet, Tel: +33 (494) 97 04 37 www.charmandmore.com Hôtel Byblos, Ave. Paul Signac Tel: +33 (494) 56 68 00 www.byblos.com Hôtel des Lices, Ave. A Grangeon Tel: +33 (494) 97 28 28 www.hoteldeslices.com L’Ermitage, Ave. Paul Signac Tel: +33 (494) 97 52 33) La Bastide de Saint-Tropez, Route des Carles Tel: +33 (494) 55 82 55 La Maison Blanche, Places des Lices Tel: +33 (494) 97 52 66 www.hotellamaisonblanc.com Hotel Les Palmiers, Place des Lices 24-26 Bd Vasserot Tel: +33 (494) 97 01 61 La Ponche, 3 rue des Remparts Tel: +33 (494) 07 02 53 www.laponche.com Hôtel Sube, Port de Saint-Tropez Tel: +33 (494) 97 30 04 www.hotel-sube.com La Tartane, Route des Salins Tel: +33 (494) 97 21 23) Le Yaca, 1 Bd d’Aumale Tel: +33 (494) 55 81 00) Pan Deï Palais, Rue Gambetta www.pandei.com Pavillon de Pampelonne, Route des Plages Tel: +33 (494) 79 83 26 La Mistralee, 1 Ave. du Général Leclerc Tel: +33 (4) 98 12 91 12 www.hotel-mistralee.com


hundreds of sailboats compete in these race series in an amazing nautical show. Including legendary schooners from the 1920s, old champions 75 m in length, and Atlantic record-holders, the prestigious collection of boats transform the bay of Canebiers into an unforgettable sight, electrifying the town with a heightened sense of liveliness. A drove of celebrities from all over the world converge on St. Tropez to partake in the festive atmosphere of the event, enjoying a prolonged season’s end. While they arrive on yachts or private jets, those of lesser means prefer to take the land route from the nearest airport at Nice. The road isn’t short at nearly two hours, but the fabulous scenery makes it well worth the drive. Regatta or not, you have to take a good long afternoon nap, drop at La Voile Rouge for an appetizer towards evening, have dinner at Le Grand Joseph, Chez Fuchs or some other Michelin listed nearby establishment, and stay up till morning at Le Cave du Roy to make sure you have given St. Tropez its due. This lap has become such a Mediterranean classic for St. Tropez devotees that finding tables at desired establishments could be quite a struggle. So you would be well advised to spend some time on the internet prior to a trip to St. Tropez, with an eye towards reservations.

POPULAR SELECTIONS

LEZZET DURAKLARI DINING OUT IN STYLE CHATEAU DE LA MESSARDIERE, Route de Tahiti LE BENKIRAI, 11 Chemin du Pinet LE MANDALA, Angle Avenue Paul Signac et Avenue Foch LA TARTANE, Route des Salins VILLA BELROSE, Bd des Crêtes, Gassin BASTIDE DE ST TROPEZ, Route des Carles, LE BYBLOS, Avenue Paul Signac Tel: +33 04 94 97 00 00 LA MANDARINE, Route de Tahiti Tel :+33 494 79 06 66 RESIDENCE DE LA PINEDE, Plage de la Bouillabaisse Tel :+33 494 55 91 00 LA PONCHE, 3 Rue des Remparts Tel :+33 494 97 02 53 LE YACA, 1 Bd d’Aumale Tel :+33 494 55 81 00

Almost everything has a reputation in St. Tropez. Famous beaches include Bouillabaisse, Caneliers and Salins overshadowing the nearly forty less conspicuous sandy banks along the coasts of the peninsula. The most notable street market is the Place aux Herbes set up in the mornings. The brasseries Le Gorille or Sénéquier can be preferred for light eating. Bravade in May is the best known festival. And the most applauded feature of the town, especially among the ladies, is the excellent shopping opportunities. In addition to global brands, you have the deservedly acclaimed local boutiques and designers who set the pace of European summer fashion with their May output every year. To be found along Rue Allard, Rue Gambetta and Rue Georges Clemenceau, these boutiques lend many a pièce de résistance to the wardrobes of Holywood stars. St. Tropez has made its mark on the tourism industry of the last five decades and more, enjoying a strong brand image the town owes to the way it responds to every demand with abundance. It adapts to novelties without compromising on its essential character, and never allows its name to fall out of fashion. It offers yachting, sailing, catamaran rides, jet skiing, fishing and a comprehensive range of water sports to sea goers; attracts outdoor sports fans with rafting, canyoning, go-cart, mountain biking, riding, golf courses, and even the opportunity to drive a Formula 1 car; provides for cultural tourism with chateau lodging, and nature or gastronomy itineraries; and allows the partygoers to dance till the morning by the best DJs’ playlists. Giving its best to every activity, it ensures it will remain the one and only St. Tropez.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 33


INHABITANTS

of

SAVILE ROW


Yazı • Story by Kerry Capell, Görseller • Images by Çeyiz Fairclough

Londra’nın geleneksel terzilerinin sokağına bir seyahat

A journey into the street of the traditional tailors of London

2009 SEPTEMBER v SKYLIFE BUSINESSvv35 00 2009 SEPTEMBER EYLÜL EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS


L

Londra’nın kendine özgü bir bölgesi olan Mayfair’deki 15 Savile Row’a adım atmak tarihte geriye gitmek gibi bir his yaratıyor. Zira ‘terzi işi’ kıyafetlerin en tanınan isimlerinden biri olan Henry Poole’ün 1846’da burada açtığı terzi dükkânından bugüne çok da fazla bir şey değişmemiş. Savile Row’un kurucusu olan bu terzinin dükkânının cilalı akajular, pirinç dolgular ve eski dönemlere ait mobilyalarla bezenen iç dekorasyonu, yakında bulunan ve özel bir kulüp olan St. James’i andırıyor. Dükkânın bodrum katında yüzden fazla deri kaplı dosyada aralarında, terzinin 40 kadar soylu müşterisinden ilki olan Napolyon’dan, Charles Dickens ve Winston Churchill’e dek birçok müşterinin kayıtları tutuluyor. Henry Poole’ün şimdiki başkanı ve kurucusunun akrabası olan Agnus Cundey, “Dünyanın her yerinden müşterilere hizmet verdiğimiz için özel bir stilde kesim yapmıyoruz” diyor ve ekliyor, “Bizim odaklandığımız nokta zamanın ötesine geçen bir şıklık.”

DEĞİŞİM GERÇEKLEŞİYOR

Efsane haline dönüşmüş bu zanaat, Avrupalı asilleri, Hollywood ünlülerini, iş dünyasında söz sahibi olan kişileri, politikacıları ve pop yıldızlarını Savile Row’a çekiyor. Ismarlama elbise dikimi erkek tarzının houte couture’üne ev sahipliği yapan Savile Row’un terzileri nesillerdir edindikleri tecrübe ile Cary Grant, Fred Astaire, Ronald Reagan ve Valentino’dan Mick Jagger ve en son James Bond Daniel Craig’e dek birçok müşteriye hizmet veriyor. Yine de bu hizmeti almak için illa da ünlü veya çok aşırı zengin olmanıza gerek yok zira terzilerin referans olmadan çalışmadığı veya kredi kartı kabul etmediği günler geride kaldı.

36 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Entering number 15 Savile Row in London’s exclusive Mayfair is like stepping back in time. Indeed, little has changed since tailor Henry Poole opened his shop in 1846 on the street that is now synonymous with the best bespoke tailoring worldwide. All burnished mahogany, brass fittings and period features, the interior of Savile Row’s founding tailor exudes the sort of rarefied atmosphere of the private gentlemen’s clubs found on nearby St. James’s. In the shop’s basement, more than one hundred leatherbound ledgers record the details of customers ranging from Napoleon, who gave the firm the first of its 40 royal warrants, to Charles Dickens and Winston Churchill. “Because we cater to a global clientele we don’t cut to a specific house style,” explains Henry Poole’s Chairman Angus Cundey, a direct


Agnus Cundey ◆ Henry Poole’un Başkanı “Dünyanın her yerinden müşterilere hizmet verdiğimiz için genel kesim yapmıyoruz” diyor ve ekliyor, “Bizim odaklandığımız nokta zamanın ötesine geçen bir şıklık.” The Chairman of Henry Poole “Because we cater to a global clientele we don’t cut to a specific house style. What we concentrate on is timeless elegance.”

Her ne kadar ısmarlama (bespoke) ve kişiye uygun dikim (made to measure) kavramları birbirlerinin yerine kullanılsa da Row’un ustalarından herhangi biri size bu iki kavram arasında dünya kadar fark olduğunu bir çırpıda anlatabilir. Ismarlama kavramının kökeni 17. yüzyıla, yani müşterilerin bir top kumaş seçtiği ve bu kumaştan bir elbise sipariş ettiği döneme gider. Gerçek ısmarlama elbiseler kişinin ölçülerine göre kesilmiş kalıplar kullanılarak elde dikilir ve müşterinin evinde son hali verilir. Henry Poole, dükkânının bodrum katında, yaşayan tüm müşterilerinin kalıplarını saklıyor. Buna karşın kişiye uygun dikim genel üretilmiş kalıplardan kişiye uyarlanıyor ve makinede dikiliyor. Prens Charles’dan Bryan Ferry’ye dek birçok kişiye elbise diken Savile Row kıdemlisi Thomas Mason, “Bu durum elde üretilmiş lüks bir otomobil ile seri üretilen lüks bir otomobilin farkına benziyor” diyor.

KİŞİYE ÖZEL KAVRAM

Bundan kısa süre öncesine dek Savile Row’da kişiye uygun dikim veya hazır giyim kavramları birer saçmalık olarak görülüyordu. Anderson and Sheppard gibi bazı terziler her iki yöntemden de yüzyıllardır kaçınıyorlardı. Bugün ise artık bir erkeğin gardırobunda avlanma, tenis, yatçılık, şehir içi kullanım, kırsalda kullanım ve resmi kullanım amaçlı farklı ceketlerin bulunduğu günlerin artık geride kaldığını fark eden bazı terziler, bu kavramlara ilgi gösteriyor.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 37


O

rneğin Savile Row 1 numarada yer alan Gieves & Hawkes’ı ele alalım. Henry Poole gibi Gieves & Hawkes de 1805’de İngiltere ordusunu Trafalgar Savaşı’nda zafere taşıyan Amiral Lord Nelson gibi efsaneleşmiş kişilere üniforma dikerek üne kavuşmuştu. Gieves & Hawke bugün daha genç nesil bir müşteri kitlesine hitap ediyor. Bugün terzi, ısmarlama dikim hizmeti ( 2.800 Pound’dan başlıyor) ve hazır kıyafetlerin olduğu ve fiyatların 500 Pound’dan başladığı iki farklı sistemi bir arada sunuyor. Aslında son iki yüzyılda yeni bir Savile Row oluşmaya başladı. Caddenin doğu yakası Henry Poole&Co, H. Huntsman & Sons ve Gieves & Hawkes gibi köklü terzilere ev sahipliği yaparken batı kısmında daha genç terzilerin oluşturduğu bir kümelenme görülüyor. Bu yeni oluşumun ilk temsilcilerinden biri olan ve Savile Row’da dükkânını 1922’de açan Richard James, kendi alamet-i farikası olan koyu renklerin kullanımı ve trendlere uygun hazır giyim ürünleriyle klasik terziliğe yeni bir yorum getiriyor. James, modern terzi dükkânını cumartesileri de açarak geleneksel komşularını şoke etmeyi başarmıştı.

Bir çok terzi randevu ile çalışıyor. Appointment is required to see the top tailors.

Ozwald Boateng, James’i izleyenlerden biri. Ganalı göçmen bir ailenin oğlu olan ve kendi kendini yetiştiren Boateng, yaptığı işi ısmarlama couture olarak niteliyor. Koyu mor ve turuncu renklerde ve klapa kullanılan elbiseler hayal edin… Diktiği elbiseler Jude Law ve Will Smith gibi ünlülerden takdir toplayan Boateng, Paris’teki Uluslararası Erkek Koleksiyonları etkinliğinde gösterim yapan ilk Savile Row terzisi oldu.

38 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

descendant of the founder. “What we concentrate on is timeless elegance.”

CHANGE HAPPENS Legendary craftsmanship is what continues to draw European royalty, Hollywood celebrities, captains of industry, politicians and pop stars to Savile Row. Bespoke tailoring is the haute couture of men’s style and the Row’s tailors have outfitted generations of male icons ranging from Cary Grant, Fred Astaire, Ronald Regan and Valentino to Mick Jagger and the most recent James Bond star Daniel Craig. Of course, you don’t have to be famous or even uber-wealthy to enjoy the quintessentially English experience of getting custom suited and booted on Savile Row as the days when firms required potential customers to supply references or banned credit cards are long gone. Although the terms bespoke and made-to-measure are often used interchangeably, any denizen of the Row will tell you there’s a world


Ünlü isimlere ait kalıplar Patterns of the celebrities.

of difference between the two. The word bespoke dates from the 17th century when a customer chose a length of cloth from the tailor is was said to have “been spoken for.” True bespoke suits are made from a pattern cut specifically to your measurements that is then hand-sewn and finished on the premises. Indeed, Henry Poole stores the patterns of each of its customers as long as they are alive (and in many cases such as Napoleon’s even after they have died) in a vault under Savile Row. In contrast, made-to-measure suits are produced from a mass produced patterns adjusted to your measurements and machine-sewn, usually abroad. “It’s the difference between a hand built car and an expensive coupe,” says Thomas Mahon, a Savile Row veteran who has made suits for everyone from Prince Charles to musician Bryan Ferry of Roxy Music fame.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 39


S

avile Row, bugünlerde farklı beğenilere yönelik hizmetler sunuyor. English Cut terzisinin sahibi olan Mahon, “Her terzinin kendi özel tarzı vardır” diyor. Eğer özel bir tavsiye almamışsanız sizin için uygun terziyi bulmanın en iyi yolu terzileri ziyaret etmektir. Her ne kadar Row’daki birçok terzi, dükkâna giren kişileri misafirperverlikle karşılasa da Mahon’un söylediğine göre en iyi terziler genellikle meşguldür. Bu yüzden bir randevu alarak bu terzileri ziyaret etmek daha doğru olacaktır. Birçok terzi ise dükkâna girmenizi ve hatta bazı örnekler deneyerek tarzları ve kesimleri hakkında fikir sahibi olmanızı memnuniyetle karşılayacaklardır. Mahon, “İyi bir terzi siz içeri girer girmez size bir elbise satmaya çalışmaz” diyor.

35 FARKLI ÖLÇÜ

İyi bir terzi, dikim sürecine başlamadan önce sizin ihtiyaçlarınızı belirlemek ve değerlendirme yapmak için ciddi bir vakit harcar. Elbisenin ne amaçla kullanılacağından (özel bir gün için, şehir içinde veya kırsalda) ve nasıl bir iklimde giyileceğine dair bilgi alan terzi size farklı kumaşlar tavsiye eder. Mahon’a göre merinos yününden yapılan ve Yorkshire’da geleneksel yöntemlerle dokunan yünlü kumaş en çok tercih edilen malzeme. Kumaşın kalitesi de kullanılan ipliğin kalitesine ve sıklığına göre nitelendirilir. İpliğin sıklığı arttıkça kumaşın fiyatı da artar ve metresi 400 Pound’a dek varabilir. Kumaş seçildikten, stil ve kişisel tercihler belirlendikten sonra prova işlemi başlar. Terzi 35’e yakın ölçü alır ve genellikle de yüzde 50 avans talep eder. Ortalama üç prova ve dört ila sekiz haftalık üretim sürecinden sonra ısmarlama elbiseniz size ulaştırılır. Elbise dikildikten yıllar sonra bile bazı Savile Row terzileri bakım ve düzenleme gibi satış sonrası hizmetler verir. 2.500-6.000 Pound arasında mal olan ve kaşmir gibi kumaşlar kullanıldığında 45 bin Pound’a kadar varan ısmarlama bir Savile Row kıyafeti aslında bir yatırımdır. Eğer doğru seçim yapılırsa bu elbise bir ömür boyu kullanılabilir. Mahon, “Eğer Savile Row’da doğru bir elbise sipariş verirseniz oğullarınıza bırakacak bir şeyiniz olur” diyor.

Terzi Seçerken

How to Choose a Tailor

Savile Row, kendine has özelliklere sahip birbirinden farklı terzilere ev sahipliği yapıyor. Kıyafetin yatırım olarak nitelendirildiği bu sokakta doğru terziyi seçmek için birkaç nokta:

Savile Row hosts several tailors who have unique specialities. Here are a few points to assist you in finding the right tailor on this street where the making of clothes is seen as an investment.

Araştırma Yapın: Savile Row terzilerinin farklı stilleri vardır. Ne tür bir kıyafet diktirmek istediğinize (gömlek, takım elbise, palto vb.) karar verdikten sonra bu alanlarda hizmet veren terzilerin tarzlarını araştırın. İnternetten veya tavsiye ile bilgi alabilirsiniz. Amacınıza Paralel Seçim Yapın:

Savile Row terzileri farklı alanlarda uzmanlaşmıştır. Kimileri günlük kıyafetlere odaklanırken bazıları ise damatlık ve düğün elbiselerine ağırlık verirler. Kıyafetinizi özel bir amaç için diktirecekseniz bu alanın uzmanını bulmaya gayret edin.

Kumaş Çeşitliliğine Bakın:

Seçeceğiniz terzinin size sunduğu kumaş portföyünün çeşitliliği önemlidir. Farklı alternatifler ve kombinler gerçekleştirebilecek terzileri tercih edebilirsiniz.

40 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Do your research: Savile Row tailors all have different styles. After you decide which kind of clothing you wish to have (shirts, suits, overcoats, etc.), do some research on the styles of the tailors who specialise in that field. You can get information from the Internet or from your friends. Make a Choice In line with Your Purpose: Savile Row tailors are specialised in different areas. While some focus on everyday suits, others focus on wedding suits and dinner jackets. If you are going to have your suits made for a specific purpose, try to find the expert in that area.

Check Variety of the linen: The type of material used by the tailor you are going to choose is important. You may choose the tailors who offer you wider alternatives and combinations.

THY’nin İstanbul’dan her gün Londra Heathrow havalimanına saat 08.00, 13.10 ve 19.10’da, Londra Stansted Havalimanı’na ise saat 12.15’de uçuşu bulunmaktadır. Turkish Airlines flies to London everyday at 8 AM, 1.10 PM and 7.10 PM from İstanbul to London Heathrow Airport and at 12.15 AM to London Stansted Airport.

BESPOKE It wasn’t too long ago that the notion of made to measure and even, gasp, ready to wear, was viewed as heresy by the Row’s stalwarts. And some shops as Anderson and Sheppard has continued to eschew both for more than a century. But in recent years even some of the most die-hard traditionalists have embraced made to measure recognizing that the days when a man’s wardrobe included different jackets for hunting, tennis and yachting and an array of city, country and formal suits are over. Take Gieves & Hawkes at number one Savile Row. Similar to Henry Poole, Gieves & Hawkes initially made its names in military uniforms, outfitting legendary figures such as Admiral Lord Nelson who led Britain to victory in the Battle Of Trafalgar in 1805 (and more recently cutting the uniforms of Princes William and Harry) Gieves & Hawkes now caters to a younger clientele. The shop now resembles a department store combining a bespoke service (prices start at £2,800) with a ready to wear line, where prices start at just below £500. Indeed, over the past two decades, a new Savile Row has emerged. While the eastern side of the street is home to long-standing firms such as Henry Poole & Co., H. Huntsman & Sons, and Gieves & Hawkes, a new breed of edgy young tailors have set up shop on the western side. Richard James, the first of the so-called “new establishment,” opened on Savile Row in 1992 offering a modern interpretation on classic tailoring with his trademark bold colors and trendy ready to wear suits. James shocked his more traditional neighbors by opening his modern shop on Saturdays. James was soon followed by Ozwald Boateng. The self-taught son of Ghanaian immigrant parents, Boateng describes his niche as “bespoke couture;” think aubergine and orange suits with narrow lapels. In 1994, Boateng, whose suits are favored by Hollywood stars such as Jude Law and Will Smith, became the first Savile Row tailor to show during the International Menswear Collections in Paris.


These days Savile Row offers something for all tastes. “Every tailor has their own distinctive style,” says Mahon, who founded his own shop English Cut. If you don’t have a personal recommendation, the best way to determine which one is right for you is to visit the shops. Although many of the tailors on the Row are happy to welcome walk-ins, the top ones are usually busy, Mahon says, so it’s best to make an appointment. Most are happy to let you browse and even try on a few samples to see what their particular style of cut feels like. “A good tailor won’t try and sell you a suit the minute you walk in,” says Mahon.

Huntsman’ın Genel Müdürü Peter Smith (solda). Hem kadınlar için hem erkekler için özel dikim elbiseler sahiplerini arıyor. Peter Smith, General Manager of Huntsman (left). Bespoke suits for both ladies and gentlemen.

A good tailor will, however, spend a lot of time assessing your needs before even beginning the ritual of the fitting itself. Taking into account everything from what the suit will be used for (a special occasion, city or country wear or everyday use) and the climate in which it will be worn, the tailor will then recommend various cloths, usually letting you choose from different types stores on the premises. According to Mahon, the most widely used cloth is the classic English wool worsteds, made from merino wool and traditionally woven in Yorkshire in the north of England. Worsted cloth is rated by the count or fineness of the yarn used. The higher the count is, the finer, softer and more expensive the cloth, which can cost £400 or more a metre.

35 DIFFERENT MEASUREMENTS Once the cloth is chosen, and the style (single or double breasted, two or three pieces, trousers with a high back or pleats) and personal preferences accounted for (such as a pocket for your I-pod, weapon or even colostomy bag—and yes, tailors have made all three) the fitting process begins. The tailor will take up to 35 different measurements and usually extract a 50% deposit. Approximately three separate fittings and between four and eight weeks later your new bespoke suit will be delivered. Even years later, most Savile Row tailors offer after care services such as relining. With prices that can range anywhere from £2,500 to £6,000 for cashmere to an incredible £45,000 (the latter so-called “ultimate bespoke” is a creation of tailor William Westcott) a bespoke Savile Row suit is an investment. But choose wisely and it is one that will last a lifetime. “If you order a proper Savile Row suit, you’ll be able to wear it for 25 years than pass it on to your sons,” Mahon says.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 41


Newsweek tarafından dünyanın en dinamik 10 şehrinden biri seçilen ve Brezilya’nın meşhur dergisi Veja’nın ülkede yaşanacak en iyi yer olarak gösterdiği 42 plajlı bir kültür mozaiği.

B

Florianópolis is a cultural mosaic with 42 beaches. Newsweek magazine has selected it as one of the most dynamic cities in the world, and it was just named the best place to live in Brazil by Veja, a leading Brazilian magazine.

Brezilya denince aklımıza ilk gelen şehirler, genellikle São Paulo ve Rio de Janeiro olur. Fakat çoğumuzun gözden kaçırdığı ve aslında en az bu şehirler kadar görülmeye değer bir başka yer ise ülkenin güneyindeki Santa Catarina eyaletinin başkenti olan Florianópolis’tir. Kısaca Floripa olarak da bilinen bu şehir, tarihle modernitenin iç içe geçtiği, masalsı plajlarıyla ünlü, farklı kültürleri bünyesinde barındıran eşsiz bir adres. Doğusu plajlarla çevrili bir yarımada niteliğindeyken; batısında ise büyük şehrin tatlı telaşı hüküm sürmekte… Şehirde gezintiye çıkarsanız rastlayacağınız kilise, ev ve müzelerden yüzyıllara dayanan bir tarihe sahip olduğunu anlayacaksınız. Özellikle Ribeirao da Ilha ve Santo Antonio Lisboa’da bunu daha iyi kavrarsınız. Mimaride kolonyal bir tarza sahip olan adanın tarihi yerlerinden en önemlisi, boydan boya ışıklarla süslenmiş Hercilio Luz Köprüsü. Gündüzleri güneşin tarihi yapısını iyice belirginleştirdiği görkemli yapıya, geceleri de

42 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


BREZİLYA’NIN KEŞFEDİLMEMİŞ İNCİSİ

F

lorianớpolis

BRAZIL’S UNDISCOVERED PEARL

Yazı • Story by Tuana Levi, Görseller • Images by Tiago Carraro, Paulo Cechim, Raphael Bonelli

Talk about Brazilian cities and the first names to spring to mind will usually be Sao Paulo and Rio de Janeiro. But there is another frequently ignored city that deserves equal attention. It is Florianópolis, capital of Santa Catarina State in southern Brazil. The city, also known as Floripa, is a unique place of legendary beaches and cultural diversity, where history and modernity coexist. While its eastern side is characterized by a peninsula with many beaches, its western side thrives with the heady rush of a big city. Roaming around the city, its churches, houses and museums go back centuries, and this is particularly apparent in Riberao da Ilha and Santo Antonio Lisboa. The most significant historical site of the island is the Hercilio Luz Bridge which built in the

colonial style and decorated with lights end to end. In daylight its magnificent structure is evident, but the view of the bridge at night, phosphorescent, is simply unforgettable. The stunning scene can be enjoyed from Pier 54 in Mar Norte, one of the best restaurants of the city. Downtown there are various buildings that resemble the Grand Bazaar in Istanbul. Thousands of people pass through these historical buildings. Here original ornaments particular to the city can be bought. For example, you can buy jewelry made from the bamboo tree, slippers or colorful wish wristbands. Do no not miss the 830-year old tree in front of the Matriz Church. Its majesty will astonish you.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 43


yakamozun eşlik ettiği görüntü hafızalara kazınacak cinsten. Bu manzarayı en iyi yansıtan ve şehrin en iyi restoranlarından biri sayılan, Beira Mar Norte’deki Pier 54’te unutamayacağınız bir gece geçirebilirsiniz. Şehrin merkezine inince, İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı andıran yerler göreceksiniz. Bu tarihi yapılardan her gün binlerce insan geçiyor; eliniz boş dönmeyin oraya ait eksantrik süs eşyaları alın. Örneğin, bambu ağacından yapılmış takılar, parmak arası terlikler, renkli dilek bileklikleri... Merkezdeki Matriz Kilisesi’nin önünde bulunan 830 yaşındaki ağacı da mutlaka görmelisiniz. Heybetli görüntüsü sizleri şaşırtacak. Alışveriş esnasında biraz da güzel üst baş, aksesuar almak isterseniz en tercih edilen alışveriş merkezi Beira Mar’da yer alıyor. Floripa Shopping ise, ayakkabı koleksiyonunuza eklemek istediğiniz orijinal parçalar varsa, size çok uygun. Jurere’deki açık çarşıda ( Jurere Open Shopping), kapalı mekânlardan ve kalabalıktan uzak bir mağaza turu yapabilir; keyifli bir yemek molası verebilirsiniz.

ZEVKLER ve RENKLER

“Zevkler ve renkler tartışılmaz” derler. Burası öyle bir yer ki, tartışmalara gerek kalmayacak, size hep çeşitler sunacak. Farklı kültürler, yaşam biçimleri ve yerleşim merkezleri dikkatinizi çekecek. Brezilya’nın geneline hâkim olan gecekondular Floripa’nın çok küçük bir kesiminde kendini gösteriyor ve şehirde orta ve üstü sınıftan insanlar hâkim. Portekiz, İtalyan, Alman, Japon, Polonya ve Rus ırklarından insanlar oldukça fazla. Bu sebeple en beyazından en esmerine kadar her ten rengine sahip insan görmek mümkün. Floripa, güzel ve bakımlı insanlarıyla da ünlü bir şehir. Bir yanda lüks yaşamı gözler önüne seren ev ve otomobiller, diğer yanda ise gösterişten uzak yerler… Bu karma şehrin kuzey tarafı güneyine nazaran daha zengin kesimin yerleştiği bölge olarak biliniyor.

44 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


Rivayetlere göre o bölgede, Gisele Bündchen’ın ve Ronaldinho’nun yazlıkları bulunuyor. Ayrıca ünlü tenisçi Gustavo Kuerten’de buralıymış. Üst sınıfın tercihi olan Jurere Internacional, güzellikte birbiriyle yarışan müstakil evlerle dolu. Jurere Plajı, beyaz kumları ve insanların gösterişli eğlence biçimiyle görülmeye değer. Deniz kenarında dergi, gazete okurken buz gibi kokteyllerinizi yudumlamalısınız. 42 plaj demiştik, şimdi seçin seçebilirseniz… Sörfçülerin, dalgıçların, rafting tutkunlarının, yamaç paraşütçülerinin vazgeçilmez durakları buralar. Kuzeyinde tepelikler bulunduğu için sandboard yapılırken; şehrin etrafındaki adacıkların dalış yapmak için uygun olduğunu fark edeceksiniz. Kesinlikle gidip görmeniz gereken plajlar; eğlencenin merkezi Jurere, sörflük alanları ve heybetli kayalıklı alanıyla Joaquina, durgun sularıyla Lagoa, yumuşak kumlarıyla Mole, sakin atmosferiyle Brava, genellikle aileleri ağırlayan Sambaqui ve Ingleses. Şehrin en eski plajlarından Canasvieiras’ta ve devasa dalgalarıyla bilinen Campeche’de de sörf yapabilirsiniz. İklimi kar yağışı dışında İstanbul’unkinden çok farklı sayılmaz. Kışları soğuk, yağışlı ve rüzgârlı; yazları ise kararında bir sıcaklıkta. Sıcaklık tavan yapsa da siz plajınızı seçmekte özgürsünüz. Jet sosyetenin de sık sık denizin ve güneşin keyfini çıkardığını göreceksiniz zaten. Yemek vakti geldiğinde, adanın güneyinde kalan Bar do Arante adlı restoran sizlere deniz mahsullerinden eşsiz lezzetler sunacaktır. İtalyan mutfağının zengin çeşitlerini yemek ve mükemmel bir servis almak istiyorsanız mutlaka

Beira Mar, the most popular shopping center in the city is a good place to buy accessories and beautiful clothes. Floripa is also a great place for shoe-shopping. Outside of the city centre, away from the noisy crowd, it is possible to enjoy a shopping spree and have a joyful lunch at the “Jurere Open Shopping”.

TASTES and COLORS People often say There is no accounting for tastes but the city is so beautiful that everyone can agree on its attractiveness, and it offers enough diversity for anyone. Different cultures, lifestyles and residential areas can be found here, but favelas, the shanty houses common throughout Brazil, are rarely found in Floripa. The people who live in the city are mostly rich. In addition, many of the inhabitants have Portuguese, Italian, German, Japanese, Polish and Russian ancestry, so the people themselves display a rich diversity, and Floripa is well known for its beautiful and attractive people. Luxurious houses and cars line one side and fairly simple places line the other: wealthier people tend to live on the north side of this cosmopolitan city. It is rumored that Gisele Bündchen and Ronaldinho have summer villas there, and the famous tennis player Gustavo Kuerten also hails from the north side. Jurere Internacional, the retreat of the higher socioeconomic class, is full of amazing detached houses. The white sands and spectacular recreational life of Jurere beach deserve to be seen. Few things are more relaxing than sipping an ice-cold cocktail while reading the newspaper on a beach like this. All of Florianópolis’ 42 beaches are great stops for surfers, divers, and

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 45


Nostra Italia’ya gidin. Estrela Do Mar ise tüm adaya panoramik bir bakış eşliğinde, mütevazı dekoruyla günlük güzel bir yemek için ideal. Ayrıca adanın yerel yemeklerinden tatmak istiyorum derseniz egzotik mutfağıyla Pirao da Ilha’ya mutlaka gidin. Yazın sıcak günlerinde hem ferahlamak, hem de adını bile hiç duymadığımız tropikal meyveleri tatmak için şehrin dört bir yanında sizi bekleyen meyve suyu büfelerine uğrayın. Şehrin hızlı geceleri sizi yorduğunda yapılacak ilk iş bir spa masajıyla kendinizi dinlenmeye ve ruhunuzu tazeleyip yeniden enerji toplamaya bırakmak. Gösterişli atmosferiyle isteyebileceğiniz tüm niteliklere sahip Sofitel, Florianópolis stili masaj sunan otellerden biri. Şehrin sessiz yerlerine konuşlanmış, dağ ve okyanus manzaralı The Praia Park Hotel’de gym, kapalı ve açık havuz, yoga ve çeşitli sporlar yapabilirsiniz. Kuzeyde sizi gençleştirecek sakin yerler varken; güneyde lüks otellerle donanmış yerler, çılgın ve yorucu Brezilya hayatını gözler önüne sermekte. Ponta Dos Ganchos bölgesi de kişisel ihtiyaç ve isteklerinizi karşılayacak tüm zenginliklere sahip. Konaklama açısından sizi daha fazla memnun edebilecek başka hiçbir yer olmadığını göreceksiniz. Bugünlerde adrenalin tutkunlarının vazgeçemediği sandboard, mutlaka denemeniz gereken alternatiflerden. Kızgın kumlardan kendinizi bırakırken hem yeni bir spor denemiş olacaksınız, hem de çocuklar gibi eğleneceksiniz. Bunun için en uygun plaj, meşhur Jaoquina. Ayrıca, yapılabilecek diğer

46 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

aktiviteler arasına, Ponta Dos Ganchos’da yunuslarla yüzmek de eklenebilir. Jet ski’ye binebilir, sörf yapabilirsiniz. Lagoa de Conceicao birçok faaliyet için uygun bir yerdir. Kimi zaman şehrin göbeğinde sokak çalgıcılarına rastlarsınız, kimi zaman otomobillerden yükselen samba ritmleri içinizde bir kıpırtı yaratır. Fakat bir görüntü vardır ki büyülenir ve dünyanın hiçbir yerinde de aynısını bulamazsınız. Karnavallar, güney yarım kürenin yaz mevsiminde, Şubat ayında kendini gösterir. Bütün sokaklar müzisyenlerle, dansçılarla dolup taşar. Bazı yerlerde, Brezilya’nın savunma sanatı olan Capoeira gösterileri çeker dikkatinizi. Ülkenin çeşitli yerlerinden, özellikle Rio’dan gelen samba okullarının yarışlarını centro’daki büyük bir salonda tribünlerden seyredebilir, ya da kendinize kostüm alarak yarışmacı grupların arkasında siz de dans edebilirsiniz. Kısaca, yeni yeni adını duyurmaya ve patlamaya hazır bu şehir, gidilecek yerler listesinde bir numaraya eklenmeye aday olmalı. Çoğu ülkenin tipik atmosferinden sıkıldıysanız, bu yer sizin için vazgeçilmez bir cennet olacaktır. Parıltılı geceleri ve doğa güzellikleriyle istediğinizde şehir hayatına, istediğinizde ada hayatına adım atabilirsiniz. İsteklerinizi karşılamak için sunulan zengin ve lüks olanaklar size her türlü konforu sağlayacaktır.


enthusiasts of rafting and paragliding. The northern hills are ideal for sand boarding, and from there the islets surrounding the city can be seen – all perfect for diving. Among the beaches that should definitely be visited and enjoyed are Jurere, Joaquina, which is great for surfing and has spectacular rock cliffs, Lagoa for its serene waters, Mole for its soft sands, Brava for its quiet atmosphere, and Sambaqui and Ingleses which are great for families. There is good surfing off Canasvieiras, one of the oldest beaches of the city, and off Campeche which is famous for its huge waves. The climatic conditions of the city resemble those of Istanbul except for the Istanbul winter snowfalls. Here it is cold, rainy and windy in the winter, and warm in the summer. But no matter how hot it gets, there’s always a beach to retreat to. Members of the jet set enjoy the sun and the sea off Florianópolis. When it’s time to eat Floripa offers the Bar do Arante, a restaurant in the south offering great seafood. For beautifully served and delicious examples of Italian cuisine there is Nostra Italia, and the simply decorated Estrela Do Mar is ideal for fresh and delicious food --and it provides panoramic views of the whole city. Those who want to sample the local tastes of the island should opt for the exotic food offered by Pirao da Ilha. Visitors should also drop by one of the many fruit juice stands found all around the island. These offer the taste of tropical fruits most outsiders haven’t ever heard of, and refreshment on the warmest of summer days.

REFRESH YOUR BODY AND SOUL

Çoğu ülkenin tipik atmosferinden sıkıldıysanız, bu yer sizin için vazgeçilmez bir cennet olacaktır. Parıltılı geceleri ve doğa güzellikleriyle istediğinizde şehir hayatına, istediğinizde ada hayatına adım atabilirsiniz. For those who feel overfamiliar with the many countries, Florianópolis will be a paradise. In this city of gleaming nights and natural beauties visitors can step into the city life or the island life.

A spa massage rests refreshes and revitalizes the body and is the first and best way to unwind after the fast nights of the city. The Costao do Santinho Resort offers a Florianópolis-style massage, with every quality a visitor could want including a glamorous atmosphere and beautiful view. For those who want to get away from the crowd, there is The Praia Park Hotel, located in a fairly quiet spot with mountain and sea views. The hotel is conveniently placed and has a gym, indoor and outdoor swimming pools, a yoga center and other sports alternatives. While there are calmer retreats in the north, luxurious hotels in the south present the crazy and exhausting Brazilian lifestyle. Ponta Dos Ganchos offers anything anyone could want to satisfy their personal needs and desires. For those who prefer luxury, no place could be more satisfying. Sand boarding has recently become a favorite activity of adrenalin addicts, and is a must-try. The novice who takes a sandboard to the hot sands will be trying out a new sport and having as much fun as a child. Jaoquina, which is well known for its giant rocks, is the most suitable beach for this sport. On other beaches, among other activities there is swimming with dolphins in Ponta Dos Ganchos, and r Jet Skiing or surfing on Lagoa de Conceicao. Private lessons are available. Street musicians are sometimes found in the heart of the city; and samba rhythms emanate from passing cars. But the particularly dazzling spirit of the city comes from its carnivals. These take place in the summer period, which means February in the southern hemisphere. All the streets are packed with musicians and dancers; and include shows of Capoeira, a Brazilian martial art. Competitions between the many samba schools from various parts of the country and especially those from Rio can be viewed from tribunes in a big hall at Centro, and anyone who has a carnival costume can dance behind the competing groups. In short, the city is making a name for itself and is ready to boom. It should immediately top tourists’ lists of places to be seen. For those who feel overfamiliar with, or jaded by, other destinations, Florianópolis will be paradise. In this city of gleaming nights and natural beauties visitors can step into the urban or island life with ease. 2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 47


BİR KAÇ ÖNERİ Şehrin merkezindeki tarihi kapalıçarşıdan yerel eşyalar almadan dönmeyin. Lagoa yolunda mutlaka gün batımını izleyin. Beira Mar’da deniz kenarına gidip o büyülü manzaraya koşu, bisiklet veya bir yürüyüşle tanık olun. Tropikal meyvelerin en güzellerinden olan dondurmamsı kıvamdaki Açai’yi tadın. Mini Calzone’de Calzone yiyip muzlu Açai suyu için. Calzone tavsiyem; calzone de chocolate, calzone de carne. Oranın meşhur gazlı içeceği Guarana’yı içmeden gelmeyin. 48 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


SUGGESTIONS Buy local products from the historical covered bazaar in the downtown district. View the vista at sunset on the way to Lagoa. ss the great vista in Beira Mar while jogging, cycling or walking the seaside. Taste the ice-cream-like Açai, one of the best tropical fruits. Have a calzone and banana-Açai juice at Mini Calzone. I strongly recommend calzone de chocolate and calzone de carne. Don’t leave without tasting Guarana, the famous fizzy drink of the region.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 49


new luxury

yeni lüks

Dünyanın en büyük şehirlerinden birinin merkezinde, çok değerli ancak küçücük bir yeriniz olsa nasıl değerlendirirdiniz? How would you survey your valuable but small property, placed right in the center of one of the biggest cities in the world?

Yazı • Story by Oktay Tutuş Görseller • Images by Masao Nishikawa, Helene Binet

v Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Komisyonu’nun yakınlarda açıkladığı raporu insan nüfusunun zaten kalabalık olan şehirlere doğru yönlendiğine dikkat çekiyor. 1950’li yıllardan günümüze dünyada şehirlerde yaşayan insan sayısı giderek arttı. 1950 yılında dünya nüfusunun sadece yüzde 30’u şehirlerde yaşıyorken bu oran 2030 yılında çarpıcı bir şekilde yükselecek ve yüzde 61 olacak.

KALABALIKTAN AYRILMAK

LONDRA LONDON 50 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Şehirde yaşayan insanların barınma ihtiyaçlarına ve bu husustaki değişik isteklerine uygun cevabın verilmesi yakın zamanda mimarların en büyük amacı olacak gibi gözüküyor. Hâlihazırda dünyanın en kalabalık şehirlerinden olan Tokyo ve Londra konuya emsal teşkil edebilecek harika örneklerle dolu. İki şehirde de merkezlerde yaşamak oldukça masraflı ve hızlı akan iş yaşantısına ayak uydurabilmek adına aynı derecede de önemli. Sahip olunan taşınmazların el değiştirmesi veya yeniden yapılandırılması zor ancak imkânsız değil. Burada devreye yenilikçi mimari ve mimarların sunduğu aykırı ama müthiş


v A recent report of the UN Commission on Population and Development shows that the human population tends to flow into already crowded cities. Urban population has increased gradually since the 1950s. While only 30% of the world population was living in cities in the 1950s, this rate is expected to become 61% by 2030, a significant rise. This inevitably raises the question: ‘What will life in the crowded cities look like, from an architecutural standpoint?

LEAVING THE CROWD It seems that architects’ biggest aim will be to satisfy the sheltering and accompanying needs of urbanites soon. Tokyo and London, two of the most crowded cities in the world, are full of great examples. These two urban centers, also the world’s most expensive cities, offer challenging urban conditions to their inhabitants. It is quite costly to live downtown in these two cities. Rents are expensive but people prefer to live there, to be able to keep pace with their fast-moving business life. We should

here talk about avant-garde and great solutions offered by innovative architects and architecture. For example, the houses built in Paddington, London by Toh & Shimazaki Architecture for their clients in the international trade business, and as such, spend very little time at home due to frequent business trips abroad are just 3.2 m wide, but this does not prevent these houses from having three floors or being fully equipped. It seems not to make sense to move to a residence in another part of the city, especially when your office is just two blocks away, by leaving one of the mews-houses (previously used as stables) in Paddington, where Agatha Christie’s Miss Marple and Sherlock Holmes’ The Stockbroker’s Clerk could be found, and where many celebrities have lived including Sir Alec Guinness, Emma Thompson, Kiefer Sutherland and Chris Vance. Toh & Shimazaki Architecture, founded by the innovative architects Yuli Toh and Takero Shimazaki, have managed to design a house with two shower rooms, one dining

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 51


TOKYO

Luxury is generally seen to denote things through which we can get satisfaction or benefit beyond our needs, without thinking about costs, and to show off. However, anything can be luxurious if it is useful for people and makes them live more comfortably.

Lüks, ihtiyaçlarımızın ötesinde verim ya da fayda sağlayabileceğimiz ve çoğu zaman da ekonomik ya da gösteriş boyutunda değerlendirilen bir kavram. Oysa insana fayda sağlayabilecek ve onu konforlu yaşatabilecek gösterişli olmayan her şey de pekâlâ lüks olarak kabul edilebilir.

çözümler giriyor. Örneğin, Toh & Shimazaki Architecture’ın uluslararası ticaretle uğraşan müşterileri için Paddington, Londra’da yaptıkları evin sadece 3,2 metrelik bir genişliğe sahip olması, onun her şeyiyle tam, üç katlı bir ev olmasına engel olmamış. Agatha Christie’nin Miss Marple romanının; Sherlock Holmes’ün The Stockbroker’s Clerk isimli kısa öyküsünün geçtiği ve Sir Alec Guinness, Emma Thompson, Kiefer Sutherland ve Chris Vance gibi ünlülerin oturduğu bu değerli bölgedeki sıra evlerden (eskiden ahır olarak kullanılıyorlardı) birisini bırakıp şehrin başka bir yanındaki bir rezidansa taşınmak hiç de akıl kârı bir iş olmasa gerek. Yenilikçi mimarlar Yuli Toh ve Takero Shimazaki öncülüğündeki mimarlık ofisinin geliştirdiği bu projede imkânlar ne kadar kısıtlı olursa olsun iki duş odası, bir yemek odası, mutfak, yatak odası ve oturma odası, çalışma odası ve açık bir teras da bulunuyor. Meşe ağacı ve camla döşenmesi evin küçücük olmasını hissettirmiyor. Evin içinde dolaşan merdivenler de tüm odaları birbirinden ayırıyor. Paddington’la nüfus yoğunluğu açısından karşılaştırıldığında açık ara uzak ve kalabalık olan Tokyo’daki (şu an dünyanın en kalabalık şehri) örnek, mimarinin insanların yeni lüks anlayışına nasıl hizmet edebileceğine dair izlenim uyandırıyor.

LÜKS VE GÖSTERİŞSİZ

Lüks, ihtiyaçlarımızın ötesinde verim ya da fayda sağlayabileceğimiz ve çoğu zaman da ekonomik ya da gösteriş boyutunda değerlendirilen bir kavram. Oysa insana fayda sağlayabilecek ve onu konforlu yaşatabilecek gösterişli olmayan her şey de pekâlâ lüks olarak kabul edilebilir. Koji Tsutsui,

Tokyo’nun merkezinde, çevresindeki bitişik nizam evlerin ortasındaki bir alana müşterisi için lüks bir konut inşa etme direktifi aldığında öncelikle müşterisinin endüstriyel tasarımcı olmasından biraz çekinmiş. Kendi lükslerini çok iyi bilen müşterisi ona dışarıda açık alanda bir atölye, garaja bakan bir çalışma odası, tasarladığı işlerini de sergileyebileceği bir yemek/ yaşam alanı ve tüm bunlardan tamamen ayrılmış misafir ve yatak odaları istediğini söylemiş. Sadece bunlar da değil. Tasarım ev sahibinin hayatının ayrılmaz bir parçası olduğu için evi bir tasarım harikası gibi tasarlamakla, gerçek bir ev hissi yaratmak arasındaki çizginin de mümkün olduğunca ince olması özellikle vurgulanmalı. Tsutsui aldığı bu direktifler doğrultusunda ortaya bolca ödül almış, dışarıdan bakıldığında kabaca bir teneke kutuya benzetilebilecek bir ev çıkarmış. Evin merkezi yemek/yaşam ve sergi alanı olarak düşünülen bölüm olmuş haliyle. Üçüncü kattaki yatak odalarından aşağıya inildiğinde hissedilen ferahlığı sağlayabilmek için mümkün olduğunca geniş camlar kullanılmış. Zemin katta bulunan ve neredeyse dışarıdan hiç fark edilmeyen çalışma odası ve garaj da işin içine katılınca bu çelik kutunun ahengi açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Çelik hem sağlam hem de hafif bir malzeme ve ona evin genelinde ikinci en çok kullanılan malzeme olan cam eşlik ediyor. Bu tip örneklerin gelecekte daha çok karşımıza çıkacağı aşikâr. İnsanların şehirlere göçü devam ettiği sürece, şehir merkezlerindeki küçücük arazilerin ya da evlerin de değeri eşit oranda artacak. Ve kimse birbirine benzeyen yerlerde bir kutu içerisine kısılmış şekilde yaşamak istemeyeceği için insanlar kendilerini evlerinde yapacakları değişikliklerle ortaya koyacak. Sadece üç metrekare tabanlı ancak beş katlı malikâneler görmemiz çok da uzak gözükmüyor. Ne dersiniz?


room, one kitchen, one bedroom, one living room, one library and an open terrace and in spite of all the restriction imposed on that old area.. The house largely furnished with oak and glass, although small, does not feel so. The example in Tokyo, which is much more crowded than Paddington, and in fact, the world’s most densely inhabited city, shows us how architecture can satisfy people’s new understanding of luxury.

SIMPLE BUT LUXURIOUS! Luxury is generally seen to denote things through which we can get satisfaction or benefit beyond our needs, without consideration of costs, to display status. However, anything can be luxurious if it is useful for people and makes them live more comfortably. It does not need to be ostentatious. Architect Koji Tsutsui confessed that he held back when he heard that his client, an industrial designer, wanted a luxurious residence in the middle of adjacent uniform houses. His client, who has his understanding of luxury, said that he wanted an open workroom outside, a library overlooking the garage, a dining and living space in which he could exhibit his design works and completely separate guest rooms and bedrooms. There was more. It should be underlined that there is a thin line between designing a house as a design wonder for a householder whose life cannot be imagined without design, and creating a real home.

Following the instructions given by the householder, Tsutsui created a house which has won many awards and which looks like a tin bow from the outside. The house is definitely spectacular, shining in the crowded architecture of Tokyo. The center of the house was developed by the householder as a dining/living and exhibition space. The library and garage on the ground floor are not seen from outside and they definitely enrich the harmony of that iron box. Iron is both solid and light. It is accompanied by glass, which is the second most applied material in the house. In order to create a feeling of spaciousness when stepping downstairs from the bedrooms on the third floor, a great deal of glass was used. It is obvious that we will see more such examples in the future. As long as people keep moving to the big cities, small sites or houses in the centers of these cities will become more expensive. And since nobody will want to live in places that seem to be reduced to identical boxes, people will express their uniqueness through the changes they make to their domiciles. This will be one of the biggest issues addressed by architects in the future. We have already seen indications of it in the biggest cities of the world. Perhaps we may see five-storey mansions on just three square meters of ground in the near future. What do you think?


MAGNIFICENT REMINISCENCES FROM THE PALACE Osmanlı kültüründe mücevher, giyimin vazgeçilmez tamamlayıcısı oldu. Bu mücevherler geçmişten günümüze asaletin, zerafetin ve ihtişamın sembolü oldu. In Ottoman culture, jewellery was an indispensable part of clothing. These jewels that were a sign of nobility, elegance and magnificence in the past enrich our present.

54 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


HY anedan

âdigarları

Osmanlı dönemi elmas taşlı kuş broş.

Diamond brooch, bird figure, Ottoman period. 2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 55


Osmanlı dönemi sorguç.

Aigrettes, Ottoman period.

During the reign of Kanuni Sultan Süleyman (Suleiman the Law-giver) that lasted forty-six years and in which the sovereignty of the Ottomans reached its peak, and bestowed upon him his nick name, “the Magnificent”, his love for Hürrem Sultan, was believed to have swept him off his feet, and became a legend. His love for Hürrem Sultan, who affected Kanuni Sultan Süleyman not only with her incredible beauty, but also with her cleverness as well, is attested to in the lines of the lyric poem seen above, written in Ottoman Turkish, expressing his love in many sincere and charming ways. In this period when love, power and women increased their influence on the reign, magnificence was reflected in clothing and jewellery. Topkapı Palace was among the most important places of the era, when aesthetics and taste were combined.

K

anuni Sultan Süleyman’ın kırk altı yıl süren ve Osmanlı hâkimiyetinin doruk noktasına ulaştığı dönemde aldığı ‘Muhteşem’ lakabı gibi, aklını başından aldığı söylenen Hürrem Sultan’a olan aşkı da dillere destan olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman’ın, güzelliğinin yanı sıra zekâsı ile de etkilendiği Hürrem Sultan’a yazdığı gazelde kullandığı içten ve güzel ifadeler bunun en iyi ispatıdır. Celîs-i halvetim varım habîbim mâh-ı tâbânım Enîsim mahremim varım güzeller şâhı sultânım Hayâtım hâsılım ömrüm şarâb-ı Kevser’im Adn’im Bahârım behcetim rûzum, nigârım verd-i handânım Aşk, güç ve kadının saltanat yönetimindeki etkilerinin arttığı bu dönemde ihtişam, kıyafet ve mücevheri de etkiledi. Topkapı Sarayı, estetik ile zevkin bütünleştiği tarihin gelmiş geçmiş en görkemli mekanlardan biri oldu.

56 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

As the Empire grew in power and expanded beyond its borders, it became easier to gain access to a wealth of stones and the precious metals, and hence in the designs prepared by ehl-i hiref (an organisation that guided all movements of art throughout the Empire), giant sized, diamonds, emeralds and sapphires or pearls were used. Master jewellers, who created designs according to their level of artistry, designed naturalistic jewellery that reflected the soul of the Ottomans. The master jewellers were trying, in their designs, to stick to the nature of the stones they used. In Ottoman culture, jewellery was an essential part of wardrobing. The miniatures and the figures in the paintings describing the Ottomans of the era are important visual proofs of this.


Osmanlı devletinin gücü artıp, sınırları genişledikçe mücevherde kullanılacak değerli taşlar ve maden daha kolay sağlanabildiği için ehl-i hiref (İmparatorluğun tüm sanat akımlarını yönlendiren örgüt) tarafından hazırlanan tasarımlarda yer yer çok iri, çok gösterişli elmas, zümrüt, yakut, safir ya da inciler kullanıldı. Sarayda kuyumcular, bir ustanın yanında çıraklıktan başlayarak zaman içinde kalfa ve usta olarak yetiştiler. Kendine özgü ve farklılık yaratan ustalar tasarımı taşın biçimine uydurmaya özen göstererek, bir imparatorluk sentezi olan Osmanlı ruhunu yansıtan, natüralist ağırlıklı mücevherler tasarladılar. Osmanlı kültüründe mücevher giyimin vazgeçilmez tamamlayıcısıdır. Dönemin minyatürleri ve Osmanlı’yı betimleyen tablolardaki figürler bu konudaki önemli görsel belgelerdir.

T

he jewels were produced in workshops within the palace as well as outside. In addition to these, it can be said that the variety in these jewels was further increased by importing others from Europe, designed for the Ottoman market. However, the major difference in the Ottoman tradition of jewellery was that while the same pattern would be used in jewellery set in Europe, Ottomans used pieces that displayed different patterns in the same set.

A DIFFERENT TALE WITH EACH JEWEL Certainly, the most impressive ornaments and jewels were prepared for the emperors. However, the women in the palace and high ranking members of the State were also leading figures who could not give up jewellery. The finest examples of the kind are aigrettes, because the emperors used the most impressive aigrettes that varied according to the period and magnificence. In fact, aigrettes were among the most valuable presents presented by the emperor to his successful viziers or commanders. However, aigrettes were also used by the women of the palace and various other jewels of a similar type were designed for the women too.

Mücevherler, saray atölyelerinin yanı sıra saray dışındaki atölyelerde de üretiliyordu. Ayrıca Osmanlı pazarı için hazırlanmış olan Avrupa yapımı takıların ithaliyle de Osmanlı mücevherinin çeşitlendiği söylenebilir. Fakat Osmanlı mücevher geleneğindeki tek fark, Avrupa’nın aynı motifi kullandığı takımlarının aksine, farklı motifler sergileyen parçaların bir arada kullanılmasıdır. Özellikle Batı etkilerinin kendini göstermeye başladığı 18.yüzyıldan itibaren abartılı irilikte takıların çoğaldığı görülür.

Altın ve elmas bezeli yılan şeklinde kemer. Snake shaped belt with gold & diamond.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 57


GERDANLIKLARIN İHTİŞAMI THE GLORY OF NECKLACES

58 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


E

lbette en görkemli mücevher takılar ve mücevher eşyalar padişahlar için hazırlananlardı, ancak saray kadınları ve devlet erkânı da mücevherden vazgeçemeyenlerin başında geldiler. Bu konuda en iyi örnek sorguçlardır. Çünkü döneme ve ihtişama göre değişen en gösterişli sorguçları padişahlar kullandı. Ama aslında sorguç padişahın başarılı bir vezirini ya da komutanını ödüllendirmek üzere verdiği değerli armağanlardan biridir. Ancak sorguç saray kadınları tarafından da kullanılmış ve daha birçok farklı mücevherler de kadınlar için tasarlandı. Kullanılan taşların kalitesi ve görkemiyle bir güç simgesi halinde sarığın üzerine takılan bitkisel veya damla biçimli sorguçların yükseklikleri, üzerine takılan balıkçıl, huma kuşu veya tavus kuşu tüyleriyle de artırıldı. Asalet, zarafet, ihtişam dolu bu mücevherler gücüne güç katarak günümüze kadar ulaştı. Her ne kadar çeşitli dönemlerde farklı gereksinimleri karşılamak için bozdurulmuş ya da günün modasına uyarlamak üzere değişimlere uğramışsa da köklü birçok aileler nesilden nesile tarih dolu bu güzel mücevherleri miras bıraktı. Bu miras günümüzde de kadın ruhunu yansıtan en güzel ifade biçimidir. Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de temelini attığı ve daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın ahşap olarak inşa ettirdiği büyük çarşı yani bugünkü adıyla Kapalıçarşı, bu dosyada kullanılan koleksiyonun sahibi Ziva Antik gibi bu mirasa sahip çıkan kurumlara ev sahipliği yapıyor. Yolunuz düşerse dünyanın en gizemli, en görkemli hazinelerine sahiplik etmiş Kapalıçarşı’yı ve güzel mücevherleri görmeden geçmeyin!

Mücevher kadınlığın simgesidir; kadınlar mücevhersiz düşünülemez... Jewellery is the sign of femininity. Women cannot be thought of without jewellery. Elmas taşlı yaka iğnesi Diamond fibula.

These jewels that were a sign of nobility, elegance and magnificence have passed down to the present, enhancing their powers. Although some of them were exchanged over different periods in order to pay for different requirements or to catch up with the ongoing trends, many dynasties have passed down historic jewellery from generation to generation. This inherited interest in jewellery is still the best way of expressing a woman’s mental state. The best place we can go, to have access to these inheritances today, is the Grand Bazaar, known today as Kapalıçaşı, the foundations of which were laid by Fatih Sultan Mehmet (the Conquerer) and built by Kanuni Sultan Süleyman in wood, still hosts companies like Ziva Antiques that also provided the pieces for this story. If you visit Istanbul one day, do not go without visiting the Kapalıçarşı which has housed the world’s most mysterious and magnificent treasures, to see the beautiful jewellery sold in its shops.

Elmas taşlı mineli kelebek

Enameled & diamond butterlfy.

Osmanlı dönemi cep saati

Pocket watch, Ottoman period.

Çiçek motifli yüzük

Ring with flower motif.


Yönetici Eğitim Programları

Executive Education Programs

60 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


Hem bireysel gelişim hem de şirket için öğrenmenin en önemli araçlarından yönetici eğitim programlarını başlıca iki kategoride ele almak mümkün: Yüksek lisans programları ve tamamlandığında bir akademik derece alınmayan kısa veya uzun süreli programlar.

There are two main categories of executive education programs, which are among the most important education tools for both personal development and companies: Post-graduate programs and long or short-term education programs which offer no academic degree upon completion.

Prof.Dr. Barış Tan Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı İşletme Enstitüsü Direktörü

Prof. Barış Tan Koç University, Dean of Collage of Administrative Sciences and Economics, Director of the Graduate School of Business

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 61


Yönetici Eğitim Programları

Executive Education Programs

“Liderlik ve öğrenme birbirinden ayrılamaz bir ikilidir”.

“Leadership and learning are an inseparable duo”. JF Kennedy.

POST-GRADUATE PROGRAMS

Küreselleşme ve rekabet, yönetici eğitim programlarına olan talebi hızla arttırmakta. Rekabet yerel veya dünya pazarlarındaki şirketler arasında olduğu kadar bireysel olarak yöneticiler arasında da yaşanıyor. Farklı bakış açılarına sahip olma, çok kültürlü ortamlarda ortak çalışma yapabilme, yeni fikirler geliştirip bundan değer yaratma becerisi, akıllı yönetim yetkinlikleri ve liderlik sadece şirketlerin başarılarını değil aynı zamanda yöneticilerin de başarısını belirleyecek unsurlar olarak ortaya çıkmakta. Bu da öğrenmeyi hem şirketler hem de yöneticiler için vazgeçilmez bir unsur yapmaktadır: “Liderlik ve öğrenme birbirinden ayrılamaz bir ikilidir” diyor JF Kennedy. Yönetimin sanatını ve bilimini yöneticilerin ihtiyaçları doğrultusunda harmanlayarak verebilecek eğitim programlarına ihtiyaç her zamankinden daha fazla. Sağlıktaki iyileşmeler ile beklenen ömrün uzaması ve buna paralel olarak iş yaşamının uzaması, deneyimli ve yetkin yöneticilerin yönetim becerilerini mükemmelleştirip bilgilerini güncellenmesini sürekli bir ihtiyaç haline getiriyor. Bu ihtiyacı fark eden şirketler ve yöneticiler de yönetici eğitim programlarına olan talebi arttırıyor. Artık yönetici eğitimi okulda bir kerede alınan ve tamamlanan bir basamak değil, ömür boyu alınan bir süreç. Peter F. Drucker 21. Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları (Management Challenges for the 21st Century) başlıklı kitabında iş gücünün giderek artan bir bölümünün kendilerini yönetmek durumunda kalacakları öngörüsünde bulunur. Kendisini yönetmek yöneticilerin en fazla katkılarının bulunacağı yerlerde çalışmak, 50 senelik bir çalışma hayatında genç kalmak ve zihni canlı tutmak anlamına geliyor. Henry Ford’un dediği gibi “Yirmisinde de veya sekseninde de olsa yaşlı, öğrenmeye son verendir. Öğrenen genç kalır”. YÜKSEK LISANS PROGRAMLARI Yönetici eğitiminde önemli rolü olan yüksek lisans programlarını MBA, Executive MBA ve uzmanlaşmış yüksek lisans programları olarak ele almak mümkün: İşletme Yüksek Lisans derecesi Master of Business AdministrationMBA yaklaşık yüz yıldır öğrencilerin, iş dünyasının ve yöneticilerin gündeminde. Lisans düzeyinde aldıkları eğitimden bağımsız olarak ortalama 2-3 senelik iş tecrübesinden sonra başlanılan MBA programları fonksiyonel alanlardaki temel derslerin yanında, küresel ve stratejik bakış açısını destekleyen, takım çalışması, proje, vaka çalışmaları ile öğrencileri kariyerlerindeki bir sonraki adıma hazırlamakta. Bunun yanında belli fonksiyonel alanlardaki seçmeli derslerle katılımcıları bu fonksiyonel alandaki bir kariyere de hazırlamakta. Genelde kariyerlerinde fonksiyonel veya sektörel olarak değişim yapmak isteyen kişilerin tam zamanlı veya yarı zamanlı katıldığı MBA programları bir veya iki senelik toplam 450-650 ders saatlik bir içeriğe sahip oluyor ve tezsiz bir yüksek lisans programı olarak veriliyor.

62 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Peter F. Drucker, in his book “Management Challenges for the 21st Century” foresees an increasing portion of the work force needing to manage themselves. Self-management means working in positions that maximize one’s contributions, staying young in a working life of as much as 50 years and keeping the mind lively. As Henry Ford said, “At twenty or at eighty, old is the one who stops learning. One who keeps learning remains young”.

Post-graduate programs have an important role in executive education. The range of programs available covers the MBA, the Executive MBA and various other specialized postgraduate programs.

Globalization and competition increase the demand for executive education programs at a very fast rate. Competition is experienced individually between executives, as well as between companies in local and global markets. Issues such as having different points of view, being able to collaborate with different cultures, and being able to create new ideas and to get something of value from them, as well as qualities like radical management competencies and leadership, determining the success of not just companies, but of individual executives as well. This, in turn makes, learning indispensable, for both: As J. F. Kennedy said, “Leadership and learning are an inseparable duo”. The need for education programs that can harmonize the art and science of administration with the requirements of executives is greater than ever. An increase in life expectancy and a parallel increase in the length of working life mean that executives continually need to improve their capabilities and to update their knowledge. Companies and executives now realize this, and this has led to an increase in the demand for executive education programs. Nowadays, executive education is not a step in education received in school, but a life-long, continual process.

The Administration post-graduate degree, known as the Masters in Business Administration or MBA, has long been available to students, the business world and executives. MBA programs start after 2-3 years of working experience, and are independent from the education received at undergraduate level. As well as educating their students in basic subjects related to functional fields in management, these programs prepare their students for the next step in their careers through team work, projects and case studies that support and develop global and strategic points of view. In addition, by taking optional courses in certain functional areas the participants are prepared for a career in that field. In general, MBA programs are preferred by people who wish to make functional or sectoral changes in their careers. The programs are either full-time or part-time, for one or two years, and they contain 450650 hours of lecturing. A thesis is not required. Administration Post-graduate Programs for Executives, or Executive MBA programs, aim at contributing to required strategic points and leadership competencies for the next step in the careers of their participants. These programs are designed for executives who have a minimum of five years (on average 8-10 years) of experience and who have reached a certain point in their careers. Executive MBA programs consist of 450-650


Belli konularda uzmanlaşmış yüksek lisans programları uluslararası yönetim, pazarlama, finans, tedarik zinciri yönetimi gibi alanlarda çalışmayı hedefleyen kişiler için tasarlanmış, genelde tezsiz bir sene, tez ile iki senede tamamlanan 300-350 saatlik bir çalışmayı içeren programlar. Bu programların çoğunluğu iş tecrübesi olmayan veya kısıtlı olan katılımcılar için tasarlanmakla birlikte özelikle finans alanında yöneticilere yönelik uzmanlaşmış yüksek lisans programları da bulunmakta. 1993 yılında kurulan Koç Üniversitesi Türkiye’deki ilk modern MBA programını ve Yöneticiler İçin Yönetici Yüksek Lisans Executive MBA programını başlatan okul olarak biliniyor. Koç Üniversitesi işletme okulu, 2009 yılında dünyada 34 ülkede, 118 işletme okulunun sahip olduğu European Foundation for Management Development (EFMD) tarafından verilen EQUIS (Avrupa Kalite Geliştirme Sistemi) Akreditasyonu’nu da alarak Türkiye’de ve içinde bulunduğu bölgede bu akreditasyona sahip ilk ve tek okul oldu

These executive education programs are designed for executives requiring education focused on certain subjects in a more flexible structure than the post-graduate programs. They can be classified according to their structures and to the level of their participants. Executive education programs are designed according to the specific requirements of a company or an institution, and these programs can take a few days, or they can take up to 6-12 months. It is also possible to design these programs around different modules. It is not possible for outsiders to participate in these programs. Upon completion of these programs, a certificate is given. The advantages of such programs are that they are designed and presented according to the strategic learning aims of the companies, that they contribute to the company by creating an environment for discussion, that they allow for team work and strategy formation, and that they integrate these directly and provide flexibility in timing the courses. Besides programs specifically designed for companies, there are

Yüksek Lisans – Executive MBA programları en az beş ortalama 8-10 senelik iş tecrübesine sahip, kariyerlerinde belli bir noktaya gelmiş yöneticilerin bir sonraki liderlik aşaması için gerekli stratejik bakış ve liderlik yetkinliklerine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Executive Education Programs

Yöneticiler için İşletme Yüksek Lisans – Executive MBA programları en az beş ortalama 8-10 senelik iş tecrübesine sahip, kariyerlerinde belli bir noktaya gelmiş yöneticilerin bir sonraki liderlik aşaması için gerekli stratejik bakış ve liderlik yetkinliklerine katkıda bulunmayı hedefliyor. Katılımcıların iş hayatlarına devam ederken yarı zamanlı olarak katılabilecekleri Executive MBA programları da bir veya iki senede tamamlanabilecek 450-650 saatlik bir ders içeriğine sahip oluyor ve tezsiz yüksek lisans programı olarak veriliyor. Executive MBA programlarını yüksek potansiyelli yöneticilerini bir sonraki liderlik pozisyonu için hazırlıklarında bir adım olarak gören bazı şirketler, çalışanların kariyer planlamasında bu programları etkin olarak kullanmakta. Bunun yanında şirketlerinin üst kademesinde yer alan yöneticiler de özellikle stratejik bakış açılarını güncel bilgilerle destekleyip farklı sektörlerden gelen benzer özellikli kişilerle bir arada çalışma yapma amacıyla da bu programlara katılmaktadır.

Post-graduate programs specialized in certain fields such as international administration, marketing, finance and the supply chain, are designed for people who wish to work in those fields. These programs are completed in one year without a thesis and in two years with a thesis, and they contain 300-350 hours of lectures. Although the majority of these programs are designed for people with no working experience, or with an insufficient level of experience, there are also specialized post-graduate programs designed for executives, especially in the finance field. Founded in 1993 Koç University is known as the first university to start a modern MBA program and an Executive MBA program for executives. Koç

EXECUTIVE EDUCATION PROGRAMS

Yönetici Eğitim Programları

hours of lecturing to be completed in one or two years and which can be taken on a part-time basis while the participants continue in their existing jobs; a thesis is not required. Executive MBA programs are effectively used by some companies in the career planning of their employees, for preparing executives with high potentials for their next step in leadership. Top executives also participate in these programs as a way of supplementing their skills by updating their knowledge, as well as to cooperate with executives who hold similar positions in other sectors.

University Graduate School of Business is the only business school within Turkey and the region that has EQUIS (European Quality Improvement System) accreditation, an European quality accreditation granted by the European Foundation for Management Development (EFMD).

Administration Post-graduate Programs for the Executives, or Executive MBA programs, aim at contributing to required strategic points and leadership competences for the next step in the careers of their participants. These programs are designed for executives who have a minimum of five years (on average 8-10 years) of experience and who have reached a certain point in their careers.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 63


Deming’in dediği gibi “Öğrenmek mecburi değildir…hayatta kalmak da öyle”

NELERE DIKKAT ETMELI? Yönetici Eğitim Programlarına olan talebin hızlı artmasına paralel olarak tüm dünyadaki işletme okullarının sayısı hızla artmakta. AACSB’nin yaptığı bir çalışmaya göre 12 bine yaklaşmış durumda. Bu okulların sadece üçte biri Kuzey Amerika ve Avrupa’da yer alıyor ve en hızlı artış Hindistan ve Çin’de gözüküyor. Öte yandan bu 12 bin okulun sadece yüzde 6’sının AACSB, EQUIS, AMBA gibi uluslararası bir akreditasyonu var. Böyle bir ortamda kişinin ve şirketin stratejik öğrenme hedeflerine uygun programın seçimi büyük önem taşıyor. En uygun programın seçiminde şirketin ve kişinin öğrenme hedeflerine en uygun içeriği en iyi şekilde sunabilme yetisine ve tecrübesine sahip uluslararası saygınlığı olan kurumların tercih edilmesi, eğitimi verenlerin ve katılımcıların profilleri hakkında bilgi sahibi olunması, önceki katılımcılardan veya şirketlerin deneyimlerinin sorgulanması, zaman ve maliyet açısından bir değer analizi yapılması büyük önem taşıyor.

64 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Executive Education Programs

Şirketlere özel kapalı programların yanında, bireysel kayıt yoluyla katılınan ve tarihleri önceden belirlenmiş kısa süreli açık programlar da düzenleniyor. Bu programları da içeriğinin özelliklerine göre ikiye ayırmak mümkün. MBA programlarına benzer şekilde fakat daha kısa ve yoğun şekilde temel bilgi ve yetkinliklere odaklanan ve bu şekilde MBA programlarının öğrenci profiline benzeyen bir katılımcı kitlesi için tasarlanmış programlar standart olarak sunulmaktadır. Bunları da MBA ve Executive MBA profillerindeki farklılıklara benzer şekilde katılımcıların tecrübesine göre ayrıştırmak mümkün. Bunun yanında belli konularda uzmanlaşan veya şirket CEO’ları, yönetim kurulu üyeleri, girişimciler gibi belli profildeki katılımcıların ihtiyaçlarına göre içeriği belirlenmiş programlar da yöneticilere sunulmakta. Bu programların avantajı istenilen içeriğe ve katılımcı profiline uygun program bulmadaki esneklik, Executive MBA programlarında olduğu gibi farklı tecrübe, kültür, sektör ve yetkinliklerden gelen yöneticilerin bir arada çalışma yapmalarına olanak vermesi öte yandan tamamlanması için gereken zaman yatırımının çok daha az olması olarak düşünülebilir.

Yönetici Eğitim Programları

YÖNETICI EĞITIM PROGRAMLARI

Yüksek lisans programlarının gereksinimlerinden daha esnek bir yapıda ve belli konulara odaklanmış eğitimlere ihtiyaç duyan yöneticiler için tasarlanan yönetici eğitim programlarını programların yapısına ve katılımcıların seviyesine göre sınıflandırmak mümkün. Bir şirketin veya kuruluşun ihtiyaçlarına yönelik olarak tasarlanan ve bu kuruluşa özel olarak verilen yönetici eğitim programları süre olarak birkaç günden başlayıp 6 veya 12 aya yayılacak ve farklı modüllerden oluşabilecek şekilde kurgulanabiliyor. Bu programlara dışarıdan katılım mümkün değil. Bu programların avantajı: şirketlerin stratejik öğrenme hedeflerine yönelik bir içeriğin tasarlanıp sunulabilmesi, şirket için tartışma, takım çalışması ve strateji oluşturma süreçlerine katkıda olması, insan kaynakları yetkinlik geliştirme ve kariyer süreçlerine doğrudan entegre olabilmesi ve zamanının belirlenmesindeki esneklik olarak düşünülebilir.

Şirketlere özel kapalı programların yanında, bireysel kayıt yoluyla katılınan ve tarihleri önceden belirlenmiş kısa süreli açık programlar da düzenleniyor.

Besides programs specifically designed for companies, there are also short-term open enrollment programs.

also short-term open enrollment programs with pre-fixed dates, which executives can attend and to which they may register as individuals. It is possible to divide such programs into two groups, according to their contents. Programs similar to MBA programs, but those that focus on basic knowledge and competencies in a shorter time and a more concentrated manner are designed for a participant profile similar to that of the MBA programs, and are offered as standard. It is possible to separate these according to differences along the same lines that exist between the MBA and Executive MBA profiles. There are, furthermore, programs that specialize in certain subjects and whose contents are specified according to the participants’ profiles; for example, the contents will be different for company CEOs, board members or entrepreneurs. The advantages of these programs is their flexibility to suit content with their participants’ profiles, the possibility they provide for executives to work together with peers with different experiences, cultures, sectors and competencies, as in the Executive MBA programs, and the smaller amount of time it takes to complete the program. As Deming said, “Learning is not compulsory, neither is staying alive”.

WHAT NEEDS TO BE TAKEN CARE OF? Parallel to the increase in demand for executive education, the number of administration schools in the world is increasing. According to a survey carried out by the AACSB, this number is almost 12,000. Of these schools, only one third are in North America and Europe; the biggest increases are seen in India and in China. Only 6 percent of the 12,000 are internationally accredited by organizations and systems such as the AACSB, EQUIS or AMBA. In these circumstances, choosing the correct program for the strategic learning aims of the person and the company concerned is of great importance. In choosing the most suitable program, it is therefore very important to select an educational institution that is internationally recognized and that has competence and experience in presenting the most suitable program content for the learning aims of its clients. It is also important to look at the profiles of the lecturers and the participants, and to investigate the experiences of those who have previously participated in these programs in order to make a value analysis in terms of time and cost.


HANGİ OKUL HANGİ PROGRAM

Yöneticilere yönelik eğitim programları arasında seçim yapmak oldukça zordur. Hele ki bu programların her geçen gün daha da çeşitlendiği gerçeği göz önüne alınırsa. Dünyanın en saygın gazetelerinden Financial Times’ın (FT) her yıl yayımladığı ve genel katılıma açık yönetici eğitim programları sunan okulları değerlendiği liste önemli ipuçları içeriyor.

Harvard Business School (ABD)

Harvard’da orta seviye yöneticilerden yönetim kurulu üyelerine dek farklı kariyer noktalarındaki yöneticilere yönelik programlar sunuluyor. Programlar katılımcı öğrenme prensibiyle oluşturuluyor, gerçek hayattan örnek olaylar üzerine kuruluyor (case method) ve bu olayların aktörleri de programa dâhil ediliyor. Genellikle 2-4 günlük süreye yayılan programlar süresince Harvard kampusunda konaklamak mümkün. Programların fiyatları 7-8 bin dolar arasında değişiyor.

Harvard Business School (USA) Harvard offers different programs of management for people from all career levels; from middle managers to CEOs. Programs are formed with the participatory education principle, built upon events from real life scenarios (case method) with the subject of these cases active in the programs. The programs usually last for 2 to 4 days and accommodation on campus is possible. The program fees range from$7,000 – $8,000..

IMD (İsviçre)

IMD’yi ön plana çıkaran özellikler, uluslar arası katılımın yüksekliği, öğretim kadrosunun çeşitliliği ve üstün konaklama imkanları. Üst yönetim, genel yönetim liderlik ve icra yeteneği gibi ana temalara odaklanan programların süresi 3 günden 10 haftaya, ücretleri de 11 bin 500 İsviçre Frangı’ndan (18 bin 867 dolar) 63 bin İsviçre Frangı’na ( 59 bin 500 dolar) kadar değişiyor. Bu fiyatlara konaklama dahil değil fakat Lozan’daki kampusun çevresinde birçok otel bulunuyor.

IMD (Switzerland) IMD’s leading advantages are the high percentage of international participation, variety of instructors and luxurious accommodation. Programs focus on general themes like top management, general management, leadership and execution. Program durations vary from 3 days to 10 weeks, and the fees differ from 11,500 Swiss Francs ($18,867) to 63,000 Swiss Francs ($59.500). These prices do not include accommodation fees, but there are many hotels around the campus in Lausanne.

IESE Business School (İspanya)

IESE’nin en etkin programları genel yönetim alanında ve genellikle de uzun vadeli kurgulanıyor. Yılın farklı dönemlerine yayılan ve birkaç kurdan oluşan bu programlar toplamda 15 gün civarında sürüyor ve 60 bin Avronun üzerinde fiyatlandırılıyor. Dünyanın belli başlı şehirlerinde de dönem dönem düzenlenen programların gücü öğretim kadrosunun derinliğinden, işbirliği yapılan kurumların çeşitliliğinden geliyor. IESE Business School (Spain) IESE’s most effective programs are usually based upon general management practices and are of a longer duration. These programs consist of different courses and take place at different times of the year. In total they last around 15 days and cost 60,000 Euros. The power of these programs, which are sometimes organized in some of the world’s biggest cities as well, comes from the strength of its teaching staff and its variety of collaborators.

WHICH SCHOOL AND WHICH PROGRAM? It’s hard to choose between management education programs, especially as the variety increases. The Financial Times’ (FT), one of world’s most respected newspapers, lists the open enrollment executive education.

University of Virginia, Darden (U.S.A)

Darden 55 yıldan bu yana gerçekleştirdiği yönetici eğitim programlarını genel temalarla birlikte fonksiyonlara özel temalarda da kurguluyor. Programlar 3-5 gün sürerken genel yönetim alanında 11 güne ulaşan uzun programlar da mevcut. Darden; prgramların içeriği, öğretim üyesi kadrosu ve yeni yetenek oluşturma gibi özellikleriyle öne çıkıyor. Program ücretleri 6 bin ila 11 bin dolar arsasında değişiyor. Katılımcılar, kampustaki Residence Center’da konaklayabiliyor.

University of Virginia, Darden (U.S.A) Darden bases its management education programs both on general themes and function-based special themes with 55 years in the field. While most programs are between 3-5 days, there are some extended programs on general management with a duration of 11 days. Darden is prominent for its programs’ content, board of instructors and record of creating new talent. Program fees range from $6,000 and $11,000. Participants can stay at the Residence Center on campus during the programs.

IE Business School (İspanya)

IE, programlarını iş fonksiyonları temelinde kurgulaması, uygulamalı araştırma yöntemini benimsemesi, program bittikten sonraki takibi ve yeni yetenek geliştirmeye olan inancı ile ön plana çıkıyor. Programların uzunluğu 1 günden 2 haftaya kadar değişebiliyor. 4 bin avro’dan başlayan fiyatlar programın süresi ve özelliğine göre değişebiliyor.

IE Business School (Spain) IE comes forward with its business functions based programs, applied research method, post-program tracking and faith in new talent production. Program durations differ from 1 day to 2 weeks. Fees start from 4.000 Euros and change depending on the program duration.

London Business School (İngiltere)

LBS’de eğitim programları genel yönetim, insan kaynakları, pazarlama, liderlik, strateji gibi temel alanlara odaklanıyor. Genel yönetim programları 4 haftaya kadar çıkabiliyor ve programın ücreti 20 bin Sterlin civarında. Bu ücrete konaklama dâhil değil ve konaklama için 3 bin Sterlin civarında bir kaynak ayırmak gerekiyor. LBS; uluslararası katılımcıların çeşitliliği ve niteliği, program öncesi hazırlık unsurları, kampus içi imkanları açısından öne çıkıyor.

London Business School (Britian) LBS’ education programs focus on fundamental themes like general management, human resources, marketing, leadership and strategy. These general management programs can last 4 weeks and the fee is around 20,000 GBP. This fee does not include accommodation and the budget for that is around 3,000 GBP. LBS is noteworthy for the quality and quantity of its international participants, pre-program orientations and campus facilities.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 65


BİR YAKIN GELECEK DÜŞÜ;

FİNANS MERKEZİ İSTANBUL Ekim ayının başında İstanbul’da düzenlenecek Dünya Bankası ve IMF toplantıları, tarihi finans merkezi İstanbul için bir dönüm noktası olma fırsatı veriyor. Yazı • Story by Prof. Dr. İbrahim Kırcova Görsel • Image by Necip Şahin

v MS 4.yy.’da Roma İmparatoru I.Constantin döneminde İstanbul ”Nova Roma’’ (Yeni Roma) adıyla imparatorluğun yeni başkenti ilan edilirken, hem imar çalışmaları hem de yapılan yeni yollar kentin ticari önemini artırdı. İki kıtanın İstanbul’dan geçen karayolu ulaşımı Akdeniz ve Karadeniz gibi deniz yollarıyla da kesişiyor, şehri bir ticaret merkezine dönüştürecek avantajlarını peşpeşe sunuyordu. Özellikle ipek, pamuk ve yün dokumaları ile ünlenen kent, Ortadoğu ve uzak Asya’dan gelen ticaret mallarının da Avrupa’ya açılan kapısı oldu. Mısır, Suriye ve Çin’den getirilen kumaş, baharat, kürk ve değerli metaller İstanbul’da oluşturulan borsalardan Avrupa’ya yönlendirildi. Venedik ve Ceneviz’in gözü açık tüccarları, kentin bu önemli potansiyelini fark edince Pera ve Galata kolonilerini kurdular. Böylelikle, Karadeniz’in kuzey ve güney limanlarından Akdeniz adalarına, oradan da Avrupa limanlarına doğru akan ticareti kontrol altına aldılar. Pera, Venedikli tüccarlar döneminde adına altın sikke basılacak kadar güç ve önem kazandı. O tarihlerden bugüne dünyanın ekonomik yapısında ciddi değişimler yaşandı. Keşifler, sanayi devrimi, dünya savaşları derken son devire yön veren sanayi çağı, 1980’lerle birlikte yerini bilgi çağına bıraktı. Bütün bu dönüşümler dünyada finansal merkezlerin de yeniden yapılanmasına yol açtı. İstanbul tüm bu değişimleri yeterince değerlendirebildi mi? Tartışılır. Ama şu anda, İstanbul’un önünde büyük fırsat var; Ekim ayının başında İstanbul’da düzenlenecek Dünya Bankası ve IMF toplantıları... Bu toplantılar İstanbul’un uluslararası finans merkezi olup olmayacağına yönelik önemli bir dönemeç olacak.

2 vvSKYLIFE 66 SKYLIFEBUSINESS BUSINESSvvEYLÜL EYLÜLSEPTEMBER SEPTEMBER2009 2009

v Istanbul was declared the new capital city of the Roman Empire, called ‘Nova Roma’ (New Rome), during the reign of Constantine I in the 4th century AD, paving the way to new construction works and new roads which increased the importance of the city. The overland routes of two continents intersected with the sea routes, like those of the Mediterranean and Black Sea, offering all the advantages that need to make the city a trade center. The city, which was famous for its silk, cotton and woolen fabrics, became the opening gate for commodities coming from the Middle East and Far East. Fabrics, spices, furs and precious metals from Egypt, Syria and China were transferred from the exchange markets in Istanbul to Europe. Sharp Venetian and Genoese merchants established the colonies in the Pera and Galata districts after seeing the great potential of the city. Thus they dominated the trade flowing

from the north and south harbors of the Black Sea to the Mediterranean islands and thence to European islands. Pera became so powerful and prosperous that it issued its own golden coins during the time of the Venetian merchants. The world’s economic setting has changed significantly since then. Geographical expeditions, the industrial revolution, world wars, the industrial age and the 1980s all paved the way to the information age. All of these transformative events involved the restructuring of main finance centers in the world. Was Istanbul able to seize these trends? It is questionable. However, there is a big opportunity ahead for Istanbul: the World Bank and IMF meetings scheduled for October. These meetings will be of great importance in clarifying whether or not Istanbul will be an international finance center.


A NEAR FUTURE DREAM: FINANCE CENTER ISTANBUL The World Bank and IMF meetings, which will be held in Istanbul at the beginning of October, have the potential to be a turning point for Istanbul, Turkey’s historical finance center.

2009SEPTEMBER SEPTEMBEREYLÜL EYLÜLvvSKYLIFE SKYLIFEBUSINESS BUSINESSvv67 3 2009


years. Many banking activities, from investment banking to retail banking and from boutique banking to revenue managementbased banking, have made themselves a place here and have developed in Turkey. They are now so strong that they can compete with global players through their wide branch networks and diversity of services.

REPEATING HISTORY… WHAT DO WE HAVE

ELİMİZDE NE VAR?

İstanbul’un yakın dönemde finansal bir merkez olarak kabul görmesinin sinyalleri son yıllarda finansal hizmetler endüstrisinde yaşanan gelişmelerle gelmeye başlamıştı. 2001 yılında yaşanan krizler ve ekonomik sıkıntıların ardından bankacılık sektöründe gerçekleştirilen reformlar ve kapsamlı düzenlemeler, pazarın yapısını güçlendirdi. Bugün dünyada yaşanan ekonomik çalkantıya rağmen Türkiye’de bankacılık sektörü sağlıklı ve güçlü yapısını korudu. Diğer yandan son on yılda Türkiye finansal hizmetler ve bankacılık sektörlerinde çok büyük bir gelişme kaydetti. Sunulan hizmetlerin çeşitliliği, yapısı ve kullanılan teknolojiler bakımından birçok Avrupa ülkesinin ötesinde uygulamalara imza atmakla kalmadı, bu uygulamaları, bankalar tarafından yurt dışına iş modeli biçiminde ihraç edilebilir hale geldi. Türkiye’nin sahip olduğu yetenekli ve kalifiye iş gücü, finansal hizmetler sektörü açısından da değerli bir girdi. Bunun yanı sıra bilişim altyapısı, ulaşım altyapısı gibi alanlarda yapılan yatırımlar ve elde edilen gelişmeler, İstanbul için artı birer faktör olarak değerlendirildi. Sonuçta Türkiye’de bankaların sağlam yapısı, yabancı yatırımcıları da çekmeye başladı. Son beş yıl içerisinde bankacılık sektörünün uluslararası dev şirketleri, ortaklık kurarak ya da satın almalar ve birleşmeler gerçekleştirerek bankacılık sektöründe konumlandılar. Yatırım bankacılığından perakende bankacılığa, butik bankalardan gelir yönetimi temelli bankalara kadar her türlü oluşum, Türkiye’de kendine yer buldu ve gelişti. Diğer yandan yerel bankalarımız da geliştiler, büyüdüler. Şube ağlarını ve hizmet çeşitliliklerini artırarak küresel oyuncularla rekabet edebilecek özelliklerini oluşturdular.

TARİHİ TEKERRÜR ETTİRMEK...

Altyapı açısından bakıldığında İstanbul oldukça gelişmiş bir profil sergilemektedir. Hava ulaşımında İstanbul, Avrupa ve Asya’nın tam ortasında bulunan bir transit merkezi haline geldi. Dünyanın önde gelen şehirlerine günde birden fazla uçuş alternatifi bulunuyor. Karayolu altyapısında da ciddi ilerlemeler kaydedildi. Finansal uygulamaların görünmeyen yüzü olan bilişim altyapısı anlamında da ülkemizde son yıllarda çok büyük gelişmeler yaşandı.

68 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

Recent signals indicating that Istanbul is widely accepted to be a finance center began to be seen with developments in the financial services industry in the last few years. Reforms and comprehensive regulations which were set up following the economic collapses and troubles seen in 2001 were quite influential in strengthening the banking sector. Despite today’s global economic turmoil, the banking sector is healthy and strong in Turkey. And significant steps have been taken in the financial and banking sectors in Turkey in the last decade. These sectors not only preceded new applications, which are beyond European examples in terms of diversity, structure and technologies of their services, but also they began to export their applications as business models. Turkey’s skilled and qualified labor force constitutes invaluable input for the financial services sector as well. Besides, a series of investments and developments in many fields from computing infrastructure to transportation infrastructure is another plus for Istanbul. Banks in Turkey have begun to be appealing to foreign investors for their solid business structure. The leading international banks have positioned themselves in the banking sector of Turkey through partnerships or mergers and acquisitions in the last five

Istanbul is fairly developed in terms of infrastructure. In air transportation, Istanbul has become a transit hub in the middle of Europe and Asia. From Istanbul more than one flight alternative is available to each of the world’s biggest cities. Big steps have also been taken to improve the overland infrastructure. Being the behind-the-scenes face of financial applications, computing infrastructure has developed significantly in Turkey, as well. Socio-cultural diversity is another of Turkey’s advantages. Istanbul, which has been home to many different cultures and heritages for centuries, is becoming a center of attraction for the classical and modern arts and cultural activities. Besides, its rich cuisine appeals to world citizens.

REGION FIRST, WORLD NEXT There are two big stages that Istanbul should go through on its way to becoming a finance center. The first stage is to be a regional finance center. Istanbul can position itself as a finance center in its surrounding region in this process. Regionally, Istanbul has big advantages despite its strong competitors. For example, while Moscow is striving for progress in key points, including economic and political stability and relations with foreign investors, Istanbul will unquestionably pass these thresholds. And the Gulf countries seem to lag behind in the race to become regional finance centers because of their established problems, such as


Sosyokültürel zenginlik İstanbul’un bir diğer avantajı. Binyıllar boyunca farklı kültürleri barındıran ve bunun mirasını taşıyan İstanbul klasik ve çağdaş sanatlarda, kültürel aktivitelerde bir çekim merkezi haline gelmektedir. Bunun yanı sıra zengin mutfağı ile de dünya vatandaşlarına hitap etmektedir.

ÖNCE BÖLGE SONRA DÜNYA

İstanbul’un finans merkezi olma sürecinde iki önemli aşamadan geçilecek. Birinci aşama, bölgesel bir finans merkezi olma sürecini içeriyor. Bu süreçte İstanbul, bölgesinde bir finans merkezi olmak üzere konumlanır. Bölgesel açıdan değerlendirildiğinde İstanbul’un ciddi rakipleri mevcut olsa da avantajları güçlüdür. Örneğin Moskova, ekonomik ve politik stabilite, yabancı yatırımcılarla olan ilişkiler gibi kilit konularda yol almaya çalışırken İstanbul, bu kritik eşiği çoktan geçecektir. Körfez ülkelerine bakıldığında bu coğrafyanın müzmin sorunları olan yeni iş alanları yaratamama, nitelikli iş gücüne sahip olamama, ekonomik anlamda birkaç kaynağa bağımlı olma gibi faktörler, onların bu coğrafyada bir bölgesel finans merkezi oluşumunu geciktirecektir. Tüm bu faktörler göz ününe alındığında İstanbul’un yaklaşık 10 yıl içerisinde bölgesel bir finans merkezi olması için şartlar son derece uygun. İstanbul, bölgesel bir finans merkezi konumuna ulaştıktan sonra ikinci ve daha önemli hedefi olan uluslararası bir finans merkezi olma stratejisini hayata geçirir. New York, Londra, Şangay ve Tokyo’nun arasında yer alabilme süreci, çeşitli raporlardaki veriler ışığında 30 yıl sürebilir. Elbette ki İstanbul’un uluslararası finans merkezi olma süreci uzun vadeli düşünülmesi gereken ve stratejik yaklaşım gerektiren bir süreç. Bu nedenle bugüne dek gerçekleştirilen finansal ve sosyal reformların hız kesmeden devam etmesi ve yatırımcı açısından iş yapma kolaylığının mümkün olduğunca artırılması önemli. Yasal ve mali ortamda gerekli reformların gerçekleştirilmesi İstanbul’un bu yarışta liderliğini korumasına önemli bir destek sağlayacak. Bir de bu fırsatları değerlendirecek Türkiyeli, İstanbullu gözü açık işadamlarına ihtiyacımız olacak. Binyıllar boyunca ticaretin ve dolayısıyla finansın merkezi olagelen İstanbul, bu ünvanını modern ve küreselleşmiş dünyada bir kez daha edinmeye oldukça yakın. Kararlılıkla atılacak adımlar ve uzun vadeli bakış açısıyla İstanbul, küresel dünyanın finans merkezleri arasında hak ettiği yeri alacak, bir başka deyişle ekonominin tarihi tekerrür edecektir. Ekim’deki Dünya Bankası ve IMF toplantılarına şimdiden odaklanmak gerek...

inability to create new businesses, lack of qualified labor force and dependence on very few resources economically. Considering all of these factors and circumstances, Istanbul can most probably be a regional finance center in 10 years. Istanbul can vitalize its strategy to become an international finance center, which is its second and more important target, after reaching its target of being a regional finance center. In the light of predictions in various reports, Istanbul can join the league comprised of New York, London, Shanghai and Tokyo in 30 years. Istanbul’s process of becoming an international finance center needs to held within a long term strategic approach, of course. Therefore, financial and social reforms must be continued by not slowing down, and making business as easy as possible for investors. Necessary legal and financial reforms will be quite influential in keeping Istanbul’s leadership status in the race. We also need sharp businessmen from Turkey and Istanbul, who will utilize these opportunities. Istanbul had been a trade and thus, financial center for centuries. And it is very close to attaining this title in our modern world characterized by globalization. Istanbul will join the league of the world’s finance centers through determined steps and a long-term point of view. Namely, history will repeat itself. For now, we need to focus on the World Bank and IMF meetings in October.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 69


Sarı Yazın Mavi Rotası Blue Route, Golden Summer

00 BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009 70vvSKYLIFE SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER

2009


Y

Akdeniz için ideal mevsimde Fethiye ile Kekova arasındaki en ıssız koyları konforla buluşturan çok özel bir mavi yolculuk rotası.

Yazı • Story by Deniz Bora Görseller • Images by Kadir Kır Nihat Gençosman

azın yakıcı sıcağı geçti. Güneş kavurmuyor ama günün tadını çıkarmaya, gecenin serinliğini yaşamaya izin veriyor. Her şey daha dingin, berrak… Güzellikler kalabalıklar arkasında değil, dokunabileceğiniz, tüm benliğinizle hissedebileceğiniz kadar yanı başınızda. Ve böyle muhteşem bir dönemde çarşaf gibi bir suya atlayarak güne uyanmak, geceleri ayın şavkına karşı düş kurmak ya da yakamozlarla yüzmek istemez misiniz? Cevabınız tahmin ettiğim gibiyse, bavullarınızı hazırlamadan önce şu satırlara bir göz atın… Çıkış noktamız Fethiye, nam-ı diğer Telmessos, Anadolu medeniyetlerinden Likya’nın Karya ile batı sınırındaki en önemli şehir olarak biliniyor. Şehrin isminin Apollon’un oğlu Telmessos’tan geldiğine inanılıyor. 1424’te Osmanlı’ya katılan ve zamanla Meğri’ye (uzak diyar) dönüşen Fethiye bugünkü adını, 1914’te uçağı düşen ilk Türk hava şehitlerinden Fethi Bey’in anısına almış. Teknenize yerleşmeden vaktiniz varsa, kentin güneyindeki kayalıklara oyulmuş mezarları, merkezdeki tiyatro kalıntısını ve elbette bu güzel sahil kasabasını dolaşabilirsiniz.

Turunç’ta lezzet molası

Günlük hayatta alıştığınız konforu size fazlasıyla yaşatabilecek şekilde dizayn edilen teknenize adımınızı attığınızda Fethiye’den öyle kolay uzaklaşamayacaksınız. Zira civarda o kadar çok koy var ki, biz hem kafanızı fazla karıştırmamak hem de rotadan sapmamak için güney yönüne uzanacağız. Cam gibi denize ve yemyeşil koylara alışmadan önce ilk durağınız Turunç Pınarı olsun. Turunç ve çam ağaçlarıyla kaplı bu berrak koyda, 10 teknenin yanaşabileceği bir iskele ve çevresinde restoranlar var. Buradan teknelere taze meyve başta olmak üzere her türlü beklentinizi karşılayabilecek servis sunuluyor. Dahası sahil üzerindeki restoranlarda az bulunan en taze deniz balıklarını, yörenin dillere destan lahos kebabını ve zeytinyağlı mezeleri sipariş edebilirsiniz. Üstelik en lezzetli dağ otlarıyla zenginleştirilmiş Akdeniz salataları eşliğinde…

A very special blue cruise route charts a comfortable course along the deserted bays between Fethiye and Kekova The scalding heat of the summer has gone. The sun no longer burns, butallows us to savour the pleasure of the day and enjoy the coolness of the night. Everything is calmer and clearer. In such a magnificent season, wouldn’t you like to wake up by jumping into calm waters, fall into sleep beneath the moonlight, or remain awake bathing in the lights reflective sea? Please read on before starting to pack. Our starting point, Fethiye (or Telmessos if you prefer its ancient name) was the most important city in the ancient Anatolian civilisation of Lycia, whose western border is with

2009EYLÜL SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS 2009 SEPTEMBER v SKYLIFE BUSINESS v 71 v 00


Akdeniz’de inziva

Ve birkaç koy ileride Afkule… 400 metre yüksekte Ayios Elefterios adlı keşişin ömür boyu çile çekmek için kayaları oyarak yaptığı manastırı da içine alan büyüleyici Akdeniz panoramasını izlemenin verdiği hazzın tarifi yok. Burası aynı zamanda Fethiye’nin en ünlü dalış noktalarından biri. Şnorkelle ya da tüple dalıp amforalar, balıklar ve renk renk deniz canlıları arasında yüzmek tercihinize kalmış. Diğer iki önemli dalış noktası olan Balaban Adası ve Dökükbaşı Burnu’nu geçince büyük ödüle ulaşıyorsunuz: Karacaören Koyu, Gemiler Adası (Aya Nikola), Soğuksu Limanı, Ölüdeniz, Kelevezi ve Belceğiz koyları… Ölüdeniz’e tekneyle girmek yasak ama çoğu korunaklı olan bu koylardan birinde uzun bir inzivaya çekilip kamaranızın penceresinden Akdeniz’in güzelliğine dalabilirsiniz. Ölüdeniz’in ağaçların koyu gölgeleriyle örtünmüş kuytu köşeleri ile Belceğiz’in yaz sonunda iyice sakinleşen romantik sahilinde zaman geçirmek size kalmış ama “Yeni sıyırdık kendimizi, kalabalığa karışmak istemiyoruz” derseniz Karacaören Koyu’nda küçük lokantalar bulabileceğinizi ekleyelim.

Gemiler Adası’nda dalış

Bizans dönemine ait yapıların bulunduğu Gemiler Adası ilginç bir keşif alanı. Akdeniz’in bu en güzel kıyılarında, masmavi denizin kucağında tarihin de bu kadar hissedilebilir olması etkileyici. Adadaki kalıntılar ‘bir kaç taş parçası’ diye küçümsenecek gibi değil. Dört büyük kilise, çok sayıda şapel, sarnıç ve yapı kalıntılarının 5. yüzyıldan kaldığı söyleniyor. Adanın tepesindeki iki kiliseyle biraz daha aşağıdaki bir başka kiliseyi birbirine bağlayan tünelse hayli gizemli… Adanın tarihini daha eskilere dayandıran söylentiler de mevcut. Bir rivayete göre Demre’de doğduğu sanılan Noel Baba’nın aslında burada dünyaya geldiği söyleniyor. Adanın ismini hangi Nikola’dan aldığı net olmasa da buranın kendi döneminde çok önemli bir merkez olduğu kesin. Ticaret ve seyahat gemilerinin uğrak noktası olan ada, Hristiyanlığın yayılma merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Adadaki eserleri gezdikten sonra biraz da sualtına bakmanızı tavsiye ederiz. Çünkü denize doğru inen kalıntıların gerçekten derin bir çekim gücü var.

Caria. It’s thought that the city took its name from Telmessos, the son of Apollo. Telmessos joined the Ottoman Empire in 1424, in time took the name Megri (remote land), with its current name from derived from Fethi Bey, a commemoration of Turkey’s first air force hero who died in 1914. If you have time before you embark on your voyage, visit the graves carved into the reefsto, the remnants of the theatre in the city centre and of course, explore this beautiful coastal town.

Deniz gezginlerinin en heyecanlı duraklarından biri olan Kekova Adası kıyısındaki Batık Kent, denizin içinde kaybolup antik yapı kalıntılarıyla gizemini koruyor. Located by the Coast of Kekova Island, Batık Kent is one of the most exciting stops for explorers. The ruins expanding into the sea still preserves its mystery.

A flavour break at Turunç When you step aboard, you’ll discover all the comforts you’re acquainted with in your daily life. But you won’t leave Fethiye quickly, because there are so many bays to visit. However, not to confuse you and not to get diverted from the route, we’ll voyage South. Before getting to accustomed to the brilliant sea and green bays, make your first stop Turunç Springs. In this lucent bay surrounded with citrus trees and pines, a jetty waits where up to 10 boats can dock, encircled by restaurants. Here, you can stock and service your boat with everything you’ll need, particularly fresh fruit. While here take advantage of the restaurants along the coast, and to taste fish in its freshest form, try the region’s famous white grouper kebab and accompany it with vegetable dishes cooked in olive oil, and a Mediterranean salad enriched with delicious greens picked from the surrounding mountains.

Retreating in the Mediterranean A few bays ahead, you’ll discover Afkule. It’s not possible to adequately describe the pleasure of this panorama, which includes the monastery built by the monk Ayios Elefterios, carved into the cliffs rising to a height of 400 metres. This spot is also one of the most famous dives in Fethiye, where you can explore the amphora and watch various exotically coloured sea swim by. Whether you prefer skin or scuba diving, it’s up to you. After passing two other important diving locations, Balaban Island and Dökükbaşı point, you’ll reach a real prize: Karacaören Bay, Ships Island

72 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


Fethiye-Kekova rotası, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarındaki en güzel koyları ve Likya Uygarlığı’ndan kalan antik harabeleri saklıyor. The Fethiye – Kekova route includes the most beautiful bays of Turkey’s Mediterranean shore as well as ruins left from ancient Lycia civilization.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 73


Kelebeklerin peşinde

Ve zamanınızı iyi ayarlayabilirseniz güneşi adanın tepesinde batırın… Belceğiz Sahilini geride bıraktıktan sonra sık çam ağaçları ve sakin kumsalıyla Kıdrak Koyu’nu yüzme molası için seçebilir ya da meşhur Kelebekler Vadisi’ne uğrayabilirsiniz. Ama kanyonun derinliklerinde biraz yürümek için enerji ayırmalısınız. Zira kanyonun içi bambaşka bir dünyaya açılıyor. Renk renk kelebekler, kuş sesleri ve her yerden fışkıran vahşi bir doğa... Su kaynakları ve şelaleler nedeniyle fazlaca nemli, yağmur ormanlarını andıran bir havası var vadinin. Zakkumlar, sarmaşıklar, yosun kaplı kayalar, binbir çeşit bitki ve canlı var burada. Hem şanslıysanız vadiye adını veren Kaplan Kelebekleri ile de karşılaşırsınız. Temmuz ve ekim arası dönem, kelebeklerin vadiyi şenlendirdiği aylar çünkü.

Elimi uzatsam Meis

Yediburunlar’ı, Patara’nın çölü andıran kumsalını iskele bordanızda bırakarak, Kalkan yakınlarındaki Yeşilköy Koyu’nda (eski adı Fırnaz Koyu) geceleyebilir veya Kalkan’a yanaşabilirsiniz. Kaş ve Kalkan eylül ve ekim aylarında gerçekten muhteşem oluyor. Mutlaka beyaz badanalı ıssız dar sokaklarda gezinin ve sürpriz balık lokantaları keşfedin. Müjdeleyelim… eylül, balık avında yasağın kalktığı ay. Ege’nin bolluğu Akdeniz’de hiçbir zaman olmadı (bir Egeli olarak söylemeden geçemem), ama Kalkan da balık ve deniz ürünleri açısından hiç fena değil. Sonbahar ayları orfoz, lahoz, akya (bölgede kuzu deniyor) ve lampuka için uygun. 200 yıl kadar önce Meis’ten gelen tüccarların kurduğu 20’li yıllara kadar adı Kalamaki olan Rum balıkçı köyü Kalkan’ın karakteristiği beyaz evler, begonviller, yaseminler ve avlular… Kaş da pek yakın, yine benzer bir düzene sahip; sokaklar, çiçekler aynı, yalnızca Kaş biraz daha büyük, biraz daha canlı. Bir de Uzun Çarşı Caddesi,

74 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


(Aya Nicola), Soğuksu Harbour, Ölüdeniz (The Dead Sea), Kelevezi and Belceğiz Bays. Although it is forbidden to enter the lagoon of Ölüdeniz by boat, you can take your boat into one of the neighbouring bays, most of which are sheltered, and retreat for a long time, and become engrossed in the beauty of the Mediterranean through your boat’s window. You may choose to spend some time in the cosy nooks of Ölüdeniz or shaded by tall trees, the romantic coast of Belceğiz which quiets towards the end of the summer. If you still feel like you’re ready to escape it all, having just got away from the noise of the crowds, discover the quiet little restaurants of Karacaören Bay.

Diving at Ships Island

En iyisi kendi teknen ama… ◆ Bakmayın siz sürekli bu işin

zorluklarından bahsedip heves kaçıranlara, en iyi tekne sahip olduğunuzdur. Ama henüz tekne alamadıysanız güvenilir bir charter şirketinden kaptanlı ya da kaptansız, yelkenli ya da motoryat kiralayabilirsiniz. Eğer kalabalıksanız, son yılların en iyi guleti 33 metrelik Shanti’yi kiralayabilirsiniz. Sekiz kişinin son derece rahat konaklayabildiği Shanti’nin sunduğu lüks şaşırtıcı. Üstelik jet ski, kano, sualtı scooter’ı ve dalış ekipmanları gibi oyuncakları da var. Haftalık charter ücreti 38.500 Euro.

The best is to own your own but...

◆ Take no notice of people that try to put you off the idea of owning a boat by constantly complaining about the difficulties of having one. The best boat is always your own. However, if you have not yet acquired one, you can hire either a sailing boat or a motor boat from a reliable chartering company with or without a captain. If you have a large party, you can even hire the best gullet available, the 33-metre Shanti. The Shanti, can easily accommodate 8 people with a very high level of luxury and which comes equipped with various toys such as a jet ski, canoe, underwater scooter as well as diving gear. The weekly chartering fee is 38,500 Euros.

Kara ulaşımı olmayan Kaleköy (Simena) çevresindeki kıyılarda küçük iskeleler, sur kalıntıları ve ıssız koylarla örülü bir yeryüzü cenneti sizi bekliyor. Around the shores near Kaleköy (Simena), which cannot be reached by land, there is a heaven of small piers, ruins and isolated bays.

At Ships’ Island, where ruins from from the Byzantine era remain, is an intriguing area for exploration. History is always so close along this stretch of Mediterranean coastline. There are four large churches and a several small chapels, which date back to the 5th Century. There’s also a mysterious tunnel that connects two churches atop of the island with another church on the coast. Rumour is that the history of the island dates back to much earlier times. One myth has it that Saint Nicholas, who believed to born in Demre, was in fact born here. Although such stories remain unconfirmed it is certain that this island was once an important centre at its peak. The island used to be a stopping point for ships, and it is generally accepted that this is one of the centres from which Christianity spread. After visiting the monuments on the island, take a look in the waters also, there’s plenty to explore just beneath the surface.

Chasing the butterflies If you have more time, remain for the sunset. After leaving the Belceğiz coast behind, take a break at Kıdrak Bay, known for its dense pine forests and silent beaches, where you can go for a swim, or pay a visit to the famous Butterflies’ Valley. However, make sure you spare some energy for the trek into the canyon, which opens up into a totally different world. You’ll find yourself enchanted by. There are butterflies of many

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 75


üzerindeki Likya dilinde yazılar bulunan lahit ile çok etkileyici. Meis ise tam karşıda ve sadece 1300 metre ötede. Kaş’ın da gün batımına diyecek yok. Ancak Kaş’a gelmeden iki muhteşem yer arasındaki mavi mağaraya uğramayı ihmal etmeyin. İçeri yansıyan güneş ışığının mavi - yeşil oyunlar yarattığı mağarada eskiden foklar yaşarmış. Belki de burada bir Akdeniz fokuyla tanışırsınız, kim bilir? Kaş’ta aslında her yerden denize atlayıp koyu lacivert denizde derinliğin keyfini çıkartabilirsiniz. Kumu ya da yürüyerek girilen bir sahili tercih ediyorsanız, burada koy mönüsü de pek zengin: Limanağzı (Bayındır), Küçükçakıl, Büyükçakıl, Akçagerme… Üstelik Limanağzı’nda çok sayıda lokanta var.

Yol yok, bisiklet dahi yok!

Kaş’tan çıkıp dünyanın en eski batığına ev sahipliği yapan (3 bin 300 yıl önce batan Likya ticaret gemisi) Uluburun’u geçince artık Likya’yı daha yoğun bir şekilde yaşayacağınız Kaleköy (Simena)’desiniz. Yarımadanın solunda, denizin içindeki lahit kalıntısına inanamayacaksınız, sanki ‘işte bu da köyümüzün simgesidir’ demek için oraya yerleştirilmiş. Siz lahide bakarak yanaşırken, köyün yamacındaki tarihi kale size selam duracak. Türkiye’nin kara ulaşımı olmayan tek köyü Simena’da, antik patikaların yalnızlığının tadını doyasıya çıkarın. Görebileceğiniz en ilginç köylerden biri olan Simena, 4-5 tahta iskele, dik bir yamaca yayılmış taş evler, begonvillerle süslü renkli kapılar ve iskele çevresine dağılmış bir avuç restorandan ibaret. Yol yok, araba yok, bisiklet dahi yok, şahane! Kaleye çıkmak biraz enerji istiyor ama koca Akdeniz, hemen karşıda Kekova ve müthiş bir sonsuzluk hissi için fazlasıyla değer. Köyün arka tarafındaki antik şehir kalıntılarını da gezin, çok uzaktaki o günleri hayalinizde canlandırabileceğiniz kadar gerçek her şey.

Batık şehrin gizemi

Karşıdaki Kekova’ya yanaşmak, karaya çıkmak filan yasak ama mutlaka motoru rölantiye alarak ada etrafını dolaşın, zira eğer deniz durgunsa suyun altındaki harabeleri çok net göreceksiniz. Odacıklarıyla, merdivenleriyle batık şehri izleyip bir zamanlar burada nasıl bir hayat yaşadıklarını düşleyebilirsiniz. Burada bir de Üçağız’a göz atın. Köyün Rumca olan eski adı Tristomo’nun anlamı da ‘üç ağız’. Birbirine kanallarla bağlı gibi görünen adacıklarıyla köyün denizden tam üç girişi var gibi görünüyor. Burada da antik Teimoussa kentinin kalıntılarını gezebilirsiniz. Dünyaca ünlü Kekova bölgesi sadece batık şehir, Kaleköy ve Üçağız’dan ibaret değil elbette. Burada muhteşem koylar da var. Kıyıdaki şapeli, suyun altında (burada şnorkelle gezebilirsiniz) tersane kalıntılarıyla Tersane Koyu, Gökkaya Koyu, Akvaryum ve Karaloz Koyları’nı asla es geçmeyin. Sadece 3-5 teknenin girebileceği Karaloz Koyu muhteşem bir kuytuya sahip ve boş bulma olasılığınız yüksek. Deniz derin, cam gibi... Bu muhteşem rotayı tamamlamak için bundan daha iyi bir yer yok!..

Doğal bir sığınak şeklindeki daracık koylar, gün boyu doğal güzelliklerin tadını çıkaran teknelerin uğrak noktası. Bays shaped like natural harbors are common stops for the boats of sea travelers who like to enjoy these natural beauties.

different hue, birdsong, and wild nature everywhere. Being very humid due to its plentiful water sources and water falls, the valley resembles a rain forest. Oleanders, varieties of ivy, moss covered rocks, and other seemingly endless types of flora and fauna are all here. In fact, if you’re lucky enough, you‘ll encounter the tiger butterflies that made this valley so famous, as they stop here between July and October every year.

Stretch out an arm to touch Megisti Island Leaving Yediburunlar and Patara Beach, which resemble deserts, you can spend the night at Yeşilköy Bay (or Fırnaz Bay as it was once known), or you can get closer to Kalkan. Kalkan and Kaş are truly magnificent towns in September and October. Don’t miss a stroll through the deserted narrow streets running between the white painted houses, or miss the small fish restaurants. September is the month when the fishing ban is lifted. Although fish have never been as plentiful in the Mediterranean as in the Aegean, the variety of fish and sea food in Kalkan is certainly respectable. The autumn months are suitable for grouper, white grouper, leer (here calledsea lamb) and lampuka. Kalkan, founded about 200 years ago by the tradesmen who arrived from Megisti was a Greek fishing village known as “Kalamaki” until the 1920s, is characterized by its whitewashed houses, bougainvillaea (paper-flowers), jasmines and hidden courtyards. Kaş is also very close and has a similarly appealing layout; rich with overhanging flowers are the same, the only difference being that Kaş is a little bigger and more lively. Also, the long Çarşı Caddesi (Shopping Road) with its Lycian inscribed tomb is very impressive. The Greek island of Megisti is just across the bay renowned for it breath-taking sunsets. While here don’t miss Blue Cave. In this cave sun rays play a magnificent game with shades of blue and green andwhere seals used to live. You never know, you might just meet some Mediterranean seals. In Kaş, dive into the dark blue waters and enjoy its depths. Or, if you prefer sand or a beach

76 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


Görebileceğiniz en ilginç köylerden biri olan Simena, 4-5 tahta iskele, dik bir yamaca yayılmış taş evler, begonvillerle süslü renkli kapılar ve iskele çevresine dağılmış bir avuç restorandan ibaret. Yol yok, araba yok, bisiklet dahi yok, şahane! Simena, which is one of the most interesting villages you’ll ever find, consisting of 4 or 5 wooden quays, a few houses spread along the steep slopes, colourful gates draped with bougainvillaea and a handful of restaurants along the shore. There are no roads, no cars, not even bicycles. Wonderful!

Kelebekler Vadisi’nın yanı sıra, yalnızlığını keçi sürüleriyle paylaşan ıssız kıyılar, yat rotasının durakları arasında. Besides Kelebekler Vadisi (The Butterfly Valley), isolated bays which are inhabited only by the wild goats, are some of the common blue-cruise stops.

you can walk along, find the bays of Limanağzı (Bayındır), Küçükçakıl, Büyükçakıl and Akgerme. There are plenty of restaurants in Limanağzı.

Not even a bicycle! After leaving Kaş and passing Uluburun, which hosts the oldest known shipwreck on the coast (a Lycian commercial vessel that sank 3,300 years ago), you’ll find Kaleköy (Simena) where you can experience the ruins of Lycia in a less scattered way. To the left of the peninsula, you’re greeted with a tomb in the middle of the sea, like a maritime signpost rising from the waters to mark the village. As you approach the shore, you’ll notice the historic citadel on the cliffs of the village saluting you. This village has not traffic at all, so enjoy the quiet of the ancient paths to the full. Simena, which is one of the most interesting villages you’ll ever find, consisting of 4 or 5 wooden quays, a few houses spread along the steep slopes, colourful gates draped with bougainvillaea and a handful of restaurants along the shore. There are no roads, no cars, not even bicycles. Wonderful! Climbing up to the citadel needs a requires a fair amount of exertion, but the view of Kekova just across the water, and of the magnificent Mediterranean, and the feeling of eternity, is well worth it. Visit the ruins of the ancient city behind the village, too. Everything is so real that you can begin to visualise life in those distant days.

Mystery of the sunken city Because of its archaeological riches it is forbidden to set foot on or approach Kekova. However, you can circumnavigate the island closely, and if the sea is calm, glimpse the remains beneath its waters. It’s an enjoyable mental exercise to gaze into the sunken city, its chambers and stairs below, and dream about the kind of life people led in the ancient city. While here, have a look at Üçağız, too. The meaning of the village’s Greek name Tristomo is “three mouths”. The three islands, which look as if they are connected by channels from the sea, it’s as though the village has three entrances. In the meantime, visit the ancient city of Teimoussa. There’s more to the world famous Kekova region than its sunken city, and Kaleköy and Üçağız. There are magnificent bays. Explore Tersane (dockyard) Bay with its chapel on the shore and underwater dockyard (diving here is permissible), Gökkaya Bay, the Akvaryum (Aquarium) and Karaloz Bays. Karaloz Bay, is only large enough for 3 to 5 boats to enter, with a very tranquil atmosphere. There’s a good chance you’ll find it empty. Here, the sea is deep and crystal clear. It’s unlikely you’ll find a more special place to end your voyage.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 77


Lüks Lezzetler

Luxurious Delicacy Yazı • Story by Dilistan Çilingiroğlu Shipman, Görseller • Images by Serkan Eldeleklioğlu v Platon, lükse olan düşkünlüğü zayıflık olarak niteler. Buna rağmen insanlar, Platon’un bu eleştirisini pek de ciddiye almamış ve lükse yönelimişlerdir. Peki, hangi yiyecekleri lüks kabul etmeliyiz? Bazıları az rastlanan gıdaların lüks sayıldığını düşünse de lüks yiyeceklerin aynı zamanda eşi benzeri olmayan bir lezzete sahip olmaları da gerekmektedir. Tarih kitaplarında masalarımızda görmeyi beklediğimiz yiyeceklerin zamanla nasıl değiştiğini görmekteyiz. Bugün Ortaçağda yaşayanların haberi bile olmadığı yahut o devir için hiç de bugünkü değerini taşımayan yiyecekleri tüketiyoruz. Örneğin bugün damak tadımızın vazgeçilmez bir parçası sayılan çay, kahve ve patatesin 1550 yılına kadar bilinmediği bir gerçektir. Ortaçağ İngiltere’sine baktığımızda, 1200’lü yıllarda yapılan Haçlı Seferlerine kadar sebzelerin ne kadar az yendiğini, meyvelerin ise kuru incir, limon ve sarı üzüm dışında çok az tüketildiğini görmekteyiz. Ekmek, eskiden de temel gıdalar arasında sayılsa da beyaz buğday unundan yapıldığında lüks sayılmaktaydı. O dönemde köylüler ise sadece fasulye, bezelye ve yulaftan yapılan ekmekleri yemekteydiler. Günümüzde ise beyaz ekmek lüks kavramından çok uzaklaştı ve hatta sıhhat için zararlı olduğu anlaşıldı. Safran ise diğer baharatlar gibi o günden bugüne üstelik oldukça artan şekilde değerini korumayı bilen bir baharat. Ancak bugün lüks yiyecekler sıralamasında yer alan ıstakoz eski zamanlarda ucuz ve hatta iğrenç olarak nitelenirdi. Bugün kanıksadığımız ve sıhhat için zararlı olduğu kabul edilen şeker ise 16. yyda lüks sayılmaktaydı. Karabiber ise diğer tüm baharatlar gibi 17. yy’ın gözdesi idi.

According to Plato, addiction to luxury is weakness. Despite Plato’s criticism, people still continue to seriously indulge in luxury. If that’s so, then which foods should we regard as the most luxurious? Although some think that the less available a food or meal is the more luxurious it is. However, luxurious food should also have an unequaled taste.

History books show us how much such dishes have changed over time. Today we consume foods that medieval people had not even heard of, or would not regard as worthwhile as we do today. For instance the tea, coffee and potatoes of today, and staples of our modern diet, were not even known until the year 1550. If we take a look at medieval Britain we see that, until the Crusades, vegetables were seldom eaten, and aside from dried figs, lemon and grapes, people almost never consumed fruit. Although bread has always been a basic aliment, it was considered a luxury when made of white flour. In those days peasants consumed breads made of bean, pea or oat flour. Whereas today, white bread is neitheror even considered salutary.Whereas saffron, like many other spices, has always been prized, today it is even more so. On the other hand lobster, one of today’s top indulgences was once very cheap, and even regarded as rather disgusting. Sugar, which is bad for our health and in just about everything, was a luxury in the 16th Century while black pepper, among other spices, was a favourite at the banquets in the 17th Century.


CAVIAR AT THE PINK OF PERFECTION

BAŞKÖŞEDE HAVYAR v Genellikle Hazar Denizi’nde bulunan Beluga cinsi Mersin Balığından elde edilen havyar, kilosu 5 bin ABD Dolarından başlayan fiyatıyla dünyadaki en pahallı yiyeceklerin başını çeker. Bu balığın istenen büyüklüğe gelmesi 20 sene kadar sürer ve bazı türlerin uzunluğu 6 metreyi, ağırlığı ise 2 tonun üzerine çıkar. Bu balığın en büyük yumurtaları havyar için kullanılır.Rengi mordan siyaha kadar değişen bu yumurtaların en kıymetlisi solgun renkte olanıdır. Ekstra bir tat ekleme gereği olmadığı için, genellikle bir parça tost ekmeği ile yenen hayvar ısırıldığında, yumurta ağızda dağılır ve tuzlu balık tadı damağınızı kaplar. Fazla ve kanunsuz avlanma nedeniyle soyu oldukça azalan bu balığın yumurtalarından yapılan havyar giderek daha pahalılaşıyor.

v Today, Caviar from Beluga sturgeons of the Caspian Sea is one of the most expensive foods in the world, fetching a price of at least $5000 US or more for one kilo. It takes 20 years for a Beluga sturgeon to reach the desired maturity and some grow as long as 6 meters and weigh over 2 tons. Only the largest eggs derived from this fish are used to produce caviar. Their color vary from black to purple, but the most precious are the pale coloured ones. With caviar’s rich tastethere is no need to add extra flavour, and it is best served with a slice of toasted bread. When bitten, the eggs immediately dissolve in the mouth, leaving a strong salty fish taste. Because of illegal overfishing, Beluga sturgeons are on the verge of extinction, this scarcity heightening the price of caviar produced from their eggs.


first calss ing ilan 21.5x27.5 8/17/09 3:48 PM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


INFO Eğlenceli Bir Marilyn Monroe Klasiği A fun Classic Featuring Marilyn Monroe

88

First Class’da İyi Uykular

Sweet Dreams in First Class

84

Size Özel Servislerimiz İçin..

Our Special Services for You...

86

Özel Lezzetlere Hazır mısınız? Ready for Special Delicacies?

94

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 81


Sizin İçin Seçtiklerimiz UPFRONT MÜZİSYENLER VE BABALARI v Dünyanın en önemli piyanistlerinden biri kabul edilen ve hayatı Oscar ödüllü ‘Shine’ filmine konu olan David Helfgott, 12 Eylül’de İstanbul’da. Filmden de bildiğimiz üzere Helfgott’ın müzik aşığı babası, kendi olamadığı müzisyen kimliğini oğlunda yaşatmaya çalışır ve oğlunun zor günler yaşamasına sebep olur. Zorlu baba-oğul ilişkisi sadece Helfgott’ın değil, pek çok müzisyenin kaderidir aslında. Beethoven’ın saray müzisyeni olan babası, oğlunu henüz dört yaşındayken piyanonun başına oturtur ve onu küçük yaşta eve para getirmeye zorlar. Sekiz yaşında ilk konserini veren Beethoven’ın güçlü kişiliği ilerleyen yıllarda baba baskısını bertaraf eder ama mesela Mozart onun kadar şanslı değildir. Yeteneği babası tarafından keşfedilen Mozart, 21 yaşını doldurana dek babasının dizi dibinden bir kez olsun ayrılamaz. Niccolo Paganini ve Vivaldi’nin de babalarıyla olan ilişkileri benzer tabiattadır.

KLASIK MÜZİK TUTKUNLARI İÇİN FOR THE CLASSICAL MUSIC ADDICTS

GENTLEMEN PREFER BLONDES OYUNCULAR • Cast: Jane Russell, Marilyn Monroe, Charles Coburn YÖNETMEN • Director: Howard Hawks

KLASİK FİLMLER KANALINDA SEYREDEBİLİRSİNİZ WATCH IT ON THE CLASSICAL MOVIES CHANNEL

v Amerikan sinemasında 20’lerden itibaren yükselişe geçen müzikaller için altın çağ 40 ve 50’li yıllar. Rita Hayworth’un oynadığı 1946 yapımı ‘Gilda’, dönemin kült filmlerinden. Fred Astaire ve Gene Kelly’nin oynadığı 1948 yapımı ‘On Your Town’ da öyle... Marilyn Monroe’nun oynadığı 1953 yapımı ‘Gentlemen Prefer Blondes’, dönemin popüler müzikal filmlerinden biri. Müzikallere ilginin azaldığı 60 ve 70’lerin önemli yapıtları arasında ise ‘Gypsy’ (1962), ‘My Fair Lady’ (1964), ‘Sound of Music’ (1965) ve ‘Funny Girl’ (1968) var. Son yılların unutulmayanları arasında ise ‘Moulin Rouge’ (2001), Chicago (2002) ve Mamma Mia (2008) bulunmakta.

82 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

v Musicals began their rise in the American film industry from the 1920s onward with the Golden Age of the musical in the 1940s and 1950s. The 1946 ‘Gilda’ starring Rita Hayworth, is among the cult favorites from the era. So is the 1948’s ‘On Your Town’, with Fred Astaire and Gene Kelly. ‘Gentlemen Prefer Blondes’ (1953), starring Marilyn Monroe, is among the most popular musicals of the era. In the 60s and 70s, when interest in musicals began to wane there were nevertheless standouts including: ‘Gypsy’ (1962), ‘My Fair Lady’ (1964), ‘Sound of Music’ (1965) and ‘Funny Girl’ (1968) among the most important productions. Among the unforgettable films of recent years are ‘Moulin Rouge’ (2001), ‘Chicago’ (2002) and ‘Mamma Mia’ (2008).

MUSICIANS AND THEIR FATHERS v Considered to be one of the best pianists in the world and lived a life that inpired the Oscar-winning movie ‘Shine’, David Helfgott, will be performing in Istanbul on 12 September. As we know from the movie, Helfgott’s father, who is in love with music, tries to impose upon his son a musician’s identity, something which he could not manage for himself, and causes his son to go through very tough times. A challenging father-son relation is the fate of not only Helfgott but also many other musicians. Beethoven’s father, a musician in the palace, sits his son in front of the piano at the age of only four, and forces him to contribute to the household income at such early age. The strong character of Beethoven, who gives his first concert at eight, prevails over his father’s oppression in the following years, but Mozart, on the other hand, is not as lucky. His gift discovered by his father, Mozart’s father does not let him get out of his sight until 21. Niccolo Paganini and Vivaldi’s relationships with their father are no different.


Filmler hakkında daha detaylı bilgi için: Sayfa 88

DİJİTAL BİLGİ VE EĞLENCE

DIGITAL INFO & ENTERTAINMENT

v Eğlence sistemimizde 23 inçlik flat ekranlardan Bose marka kulaklıklarla sizin için seçilmiş olan 250 farklı albümden oluşan müzik yayınını dinleyebilirsiniz. Klasik, vizyon, uluslararası ve çocuk filmlerinden oluşan film seçenekleri ile çeşitli dizi, belgesel ve çizgi filmlerden oluşan kısa program kanalını izleyebilirsiniz. Tüm bu hizmetlere ilave olarak bireysel ve çoklu oyunculu 17 adet interaktif oyun kanalı, küçük yolcularımız için ayrı çocuk kanalı ve sesli kitaplar da beğeninize sunuluyor. Yolculuğunuz esnasında eğlence sisteminde yer alan bilgi kanalını kullanarak saat başı güncellenen ekonomi, magazin, finans haberlerine, 4 saatte bir güncellenen hava durumu haberlerine erişebilirsiniz. Ayrıca kısa mesaj ve elektronik posta gönderebilir ve yine koltuktaki ekranlarınıza mesaj ya da e-posta alabilir, ister koltuktan koltuğa, isterseniz de yerdeki yakınlarınıza telefon ile ulaşabilir, bağlantılı seferler kanalından, bağlantılı seferlerinizin bilgilerini öğrenebilirsiniz. Yolcularımız seyahatleri esnasında süitlerinde laptop ile çalışabilecektir.

v On the 23” flat screen of our entertainment system, you can select from a wide array of entertainment, including: the music broadcast, with 250 different albums selected for your enjoyment,, the movie of your choice selected from Classical, In-vision, International or Children’s movies, or follow the short program channel, which contains various series, documentaries and cartoons. In addition to all of these services, there is also a games channel containing 17 different individual or multi-player video games, a separate Children’s channel for young travelers, and Audio Books, for a variety of preferences. Using the information channel in our entertainment system, you can access to magazines, economic and financial news (updated hourly), and the weather forecast (updated every four hours). In addition, you can send short messages and e-mails as well asreceive emails and short messages on your screen. In addition to these, you can make seat-to-seat calls or call your relations on the ground by telephone, or find information on your connecting flights on the connecting flights channel. Soon passengers will also be able to use their laptops in their seats.

RENKLİ RÜYALAR v First Class’taki misafirlerimiz dinlenmek istediklerinde koltukları kabin ekibimiz tarafından yatak konumuna getirilecektir. Üzerine özel çarşaflı alez (kaz tüyü) serildikten sonra, iki adet yastık ve yorgan emrinize tahsis edilecektir. Ayrıca özel tasarlanmış pijamalar ve terlikler lavanta kokuları içeren özel bir çantada size takdim edilecektir.

SWEET DREAMS v When our First Class guests wish to go to sleep, their chairs are converted into a bed by the cabin staff, and an exclusive cover (filled with duck down) with a special sheet will be spread out and two pillows and a quilt will be prepared. Specially designed pajamas and slippers will also be presented in a lavenderscented special case.

For more information about movies, please refer to page 88

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 83


BUSINESS CLASS Özel Hizmetler EXCLUSIVE SERVICES UÇUŞ ÖNCESİ HİZMETLER v Değerli Business Class yolcularımız, THY olarak size sunduğumuz ayrıcalıklı hizmetleri anlatmak bize mutluluk verecek. Business Class’tan yararlanan yolcularımız, ayrı bankoda check-in yaparken bir yandan da öncelikli yer tercihi fırsatından yararlanabilecek. Bankoda bagajınız için özel Business Class Etiketi, CIP Salonuna Giriş ve Uçağınıza Biniş Kartınız verilecektir. Özel salonumuzdaki telefon/fakstan yararlanıp, TV/Müzik yayını eşliğinde limitsiz ikramın keyfini çıkarıp, yerli-yabancı gazete ve dergilere göz atarken uçağınızı düşünmeyin. Çünkü tüm yolcular uçağa yerleştikten sonra uçağa yönlendirilecek ve bagajlar için özel tanıtıcı etiket ve ayrı yükleme hakkına sahip olacaksınız. Bu arada diğer yolculardan farklı olarak 20 değil 30 kg serbest bagaj taşıma (Parça - bagaj sistemi uygulanan Atlantik aşırı uçuşlar için iki parça serbest bagaj hakkı) ve iki parça el bagajı taşıma hakkınız olduğunu hatırlatırız. (Ülke kuralları gereği İngiltere çıkışlı yolcular sadece bir parça el bagajı taşıyabilir.) Business Class ve Elite Plus kart sahibi yolcularımız yurt dışından İstanbul’a gelmek üzere check-in işlemi yaptırdıkları esnada verilecek olan ‘fast track’ kartlarıyla İstanbul Atatürk Hava Limanı’na varışlarında geliş katındaki 29–30 numaralı pasaport kontrol bankosundan geçişlerini sağlayabilirler.

CIP (ÖZEL BEKLEME) SALONU v Sizi özel bekleme salonuna davet ediyoruz. Biniş kartınızı sizi karşılayan CIP Salon hostesimize bırakınız, uçağınızın kalkışından önce size haber verilecektir. Güzel bir müzik eşliğinde içeceğinizi hiçbir ücret ödemeden yudumlayabilir, ikramlarımızın lezzetine bakabilirsiniz. Ayrıca faks gönderilerinizi ücretsiz yapabilir, internete kablosuz erişim aracılığı ile ücretsiz bağlanabilirsiniz. Televizyon seyredip, Business Center’da işlerinizi kesintisiz sürdürebilir, günlük yerli ve yabancı gazetelere, dergilere göz atabilirsiniz. CIP’lerde yararlanacağınız hizmetler elbette bunlarla sınırlı değil. Kişiye özel banyo kiti kullanarak duş alma imkanı sunmamızın yanı sıra anne ve babalar bebek alt değiştirme pusetlerini kullanabilirler. Ayrıca bay ve bayan tuvaletlerinin yanı sıra özürlülerin ihtiyaçları da unutulmadı. Salonumuzda mescit de mevcut.

RAHATINIZ İÇİN v Günlük yerli ve yabancı gazete, çeşitli konularda dergi servisimize ilaveten, uzun dış seyahati yapan yolcularımızın uçuşlarının daha konforlu olması için çorap, gözlük, el kremi gibi ürünler içeren çantalardan yararlanabileceklerdir.

Business Class yolcularımız 30 kg serbest bagaj taşıma (Parça-bagaj sistemi uygulanan Atlantik aşırı uçuşlar için iki parça serbest bagaj hakkı) ve iki parça el bagajı taşıma hakkına sahiptir.

84 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


CIP (EXCLUSIVE WAITING) LOUNGE

SERVICES EXCLUSIVE TO BUSINESS CLASS PASSENGERS

v We’d like to invite you to the

v Dear Business Class passengers, We’d like to take this opportunity to inform you regarding some of our exclusive services. Instead of waiting in long queues, benefit from the Business Class counter. At the counter, exclusive Business class luggage tags, and your CIP/VIP lounge entrance and boarding card will be issued. Relax in the exclusive lounge or take advantage of telephone/fax, TV/ Music broadcasting, limitless food and snacks, as well as local and foreign newspapers and magazines. Don’t worry about time since you have priority for seat selection, exclusive luggage tags and separate loading of the luggage and also you’ll be directed to the plane once all passengers are on board. In the mean time, allow us to remind you again that your free luggage allowance is 30 kg (two pieces of free luggage on transatlantic flights where pieceluggage system is applicable) instead of 20 kg in economy and you have two pieces of hand luggage allowance (subject to law, only one piece of hand luggage for passengers departing from the UK). Business Class and Elite Plus card holder passengers can obtain a “fast track” card during their check-in on their return to Istanbul and upon arrival at Istanbul Ataturk Airport; they can use passport control kiosks 29-30.

exclusive waiting lounge. If you wish, leave your boarding card with our CIP Lounge hostess receiving you at the CIP Lounge and you will be informed before the departure of your flight. In our lounge, enjoy the free catering service (hot and cold soft drinks, fresh squeezed orange juice, sandwiches, croissants, pastries, tarts, tartlets, sweet and salted biscuits, nuts, and hot soup until 11 am and after 8 pm). Listening to pleasant music, you can sip a drink, send a fax and connect to the internet via WLAN—all free of charge. You can also watch TV, continue your work in the Business Center, or leaf through the local and foreign daily newspapers and magazines. If you need to freshen up there are also shower facilities, so don’t forget to ask for your personal bath kitand towel at reception. For parents, a baby nappy changing trolley is also available. Men’s and women’s toilets (including disabled) washrooms are also easily accessible. For spiritual matters there’s a prayer room in the lounge

FOR YOUR COMFORT v Local and foreign daily newspapers and magazines are available for our passengers to choose from. In addition, for the comfort of our Transoceanic Business Class Passengers, an amenity kit containing a pair of socks, hand cream and eyeglasses is offered.

For our Business Class passengers, 30 kg free luggage allowance (two pieces of free luggage on transatlantic flights where piece-luggage system is applicable) and two pieces of hand luggage allowance is provided.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 85


FIRST CLASS Özel Hizmetler EXCLUSIVE SERVICES İSTANBUL ATATÜRK HAVA LİMANINDA VERİLEN HİZMETLER

KALKIŞ ESNASINDA v Değerli First Class yolcuları, İstanbul il sınırları içinde limuzin hizmetinden (Mercedes-S, Mercedes Viano VIP Design) yararlanarak buraya geldiniz. Limuzin hizmeti istemeyen yolcularımız ise talepleri halinde Atatürk Havalimanında ücretsiz vale ve 7 güne kadar otopark hizmetinden yararlanabilirler. Dış Hatlar Terminali E-girişinde Prime Class personeli tarafından kapıda karşılandıktan sonra uçak kapısına kadar size refakat edeceğiz. Size özel salon hizmeti (Prime Class), check-in bankosu ve pasaport kontrol noktasından yararlanabilirsiniz.

Çıkış harç pulunu check-in aşamasında ücretsiz olarak temin edebileceğinizi unutmayınız. Bunların yanı sıra talebiniz halinde bagajlarınızı ücretsiz kaplamaktan, terminal içindeki tüm transferlerinizi özel araç ile sağlamaktan kıvanç duyacağız. Size uçuşa 30 dakika kalana kadar E- kapısından yolcu kabulü sunuyoruz.

VARIŞ ESNASINDA

KABİN İÇİ HİZMETLERİMİZ

v Değerli First Class yolcuları,

v Değerli First Class yolcuları,

Prime Class personeli tarafından uçağın kapısında karşılandınız. İstanbul il sınırları içinde limuzin hizmetinden yararlanmak için görevli personel eşliğinde limuzin ya da aracınıza kadar transfer hizmetinizi gerçekleştirebiliriz. Özel pasaport bankosundan ve fast-track’tan yararlanırken terminal içindeki tüm transferlerin özel araç ile sağlandığını hatırlatırız. Uzun menzilli uçuşlardan yararlanan transit First Class yolcularımıza ise talepleri halinde Atatürk Havalimanı Airport Hotel de 24 saat konaklama hizmeti verebiliriz.

Uçuş kabinine hoş geldiniz. Burada günlük yerli ve yabancı gazeteler, çeşitli dergiler beğeninize sunulmakta. Konforunuz için her ayrıntıyı düşündük. Diş fırçası, diş macunu, saç fırçası, dünyaca tanınmış seçkin markalı parfüm, krem, dudak nemlendiricisi, çorap ve göz bandından oluşan “amenity kit” servisimiz mevcut. Uyumak isteyen yolcularımızın koltukları ise kabin ekibimiz tarafından yatak konumuna getirilecek. Üzerine özel çarşaflı alez (kaz tüyü) serildikten sonra, 2 adet yastık ve yorgan emrinize tahsis edilecektir. Ayrıca özel tasarlanmış pijamalar ve terlikler lavanta kokuları içeren özel bir çantada size takdim edilecek. Traş olmak isteyen erkek yolcularımız için tuvaletlerde traş bıçağı ve köpüğü bulunmakta.

First Class yolcularımızın serbest bagaj taşıma hakkı 60 kg’dır.

MILES & SMILES ÜYELERİNE ÖZEL AVANTAJLAR v Değerli Miles&Smiles Classic ve Classic Plus üyelerimiz. Türk Hava Yolları ücretli First Class uçuşlarından ekonomi sınıf mil değerinin 2 katı, Elite ve Elite plus üyesiyseniz de ekonomi sınıf mil değerinin 3 katı mil kazanıyorsunuz. Miles&Smiles üyelerimiz de Türk Hava Yolları ödül bilet tablosunda yer alan

limitli yer kapasiteli ödül bilet ve limitli yer kapasiteli refakatçi bilet First Class mil değerleriyle Türk Hava Yolları uçuşlarında First Class ödül bilet düzenletebilirler. Ödül bilet mil değerlerine www.thy.com/smiles web sayfasından ulaşılabilirsiniz. Uzun menzilli uçuşlarda ücretli gidiş/dönüş First Class bilet ile

86 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

seyahat eden Classic ve Classic Plus üyelerimizin, mevcut kart statüsü Elite karta yükseltilir. Uzun menzilli uçuşlarda (Hong Kong, Singapur, Bangkok) ücretli gidiş/dönüş First Class bilet ile seyahat eden Elite Kart üyelerinin mevcut Elite Kart sürelerinin bitiminden itibaren 2 yıl daha uzatılacağını hatırlatırız. Uzun

menzilli uçuşlarda ücretli gidiş/ dönüş First Class bilet ile seyahat eden ancak Miles&Smiles üyesi olmayan yolcularımıza üyelik açılarak Elite kart verilecektir. Ücretli biletteki yolcuya verilen tüm hizmetlerden Miles&Smiles ödül bilet ile seyahat eden yolcular da yararlanabilir.


SERVICES OFFERED AT ISTANBUL ATATÜRK AIRPORT

ON DEPARTURE FLIGHTS v Dear First Class passengers, Within Istanbul city limits a limousine service is available (Mercedes-S, Mercedes Viano VIP Design). For passengers who do not wish to use the limousine service, there is a free valet service with up to 7 days of free parking, available upon demand. After the welcome reception of our Prime Class Personnel at the E-entrance gate of the International Flights Terminal, you’ll be escorted to the plane door. Exclusive lounge service (Prime Class), exclusive check-in counter and exclusive passport control point are all waiting for you.

Please allow us to remind you that your provision of departure dues and luggage coating(if required), are provided free of charge at check-in. We’ll be pleased to facilitate your transfers within the terminal by special vehicles. Besides, you’ll have acceptance to the plane through E-gate until 30 minutes before the flight and are permitted up to 60 kg of checked luggage

ON ARRIVAL FLIGHTS

FIRST CLASS INCABIN SERVICES

v Dear First Class passengers,

v Dear First Class Passengers,

You will be welcomed at the plane door by Prime Class personnel. Limousine service within Istanbul city limits and transfer services under the escort of an appointed staff member to the limousine or passenger’s vehicle are all at your disposal. We’re pleased to remind you that an exclusive passport desk, fast-track service and provision within the terminal by special vehicles are also available at your convenience. For long distance travel, you may also take advantage of a 24-hour stop-over service at the Atatürk Airport Hotel, available upon request.

Welcome on board. Your choice of Turkish and foreign daily newspapers and magazines are available.. It’s been our intention to bring whatever necessary for your comfort. An amenity kit, containing a toothbrush, toothpaste, hair brush, a bottle of perfume by a well known brand, skin cream, lip moisturizer, a pair of socks and an eye mask is available. When you’re ready to sleep, your chair can be converted into a bed by the cabin staff, with an exclusive cover (filled with duck down) with a special sheet, and two pillows and a quilt spread out by your cabin attendant. Exclusively designed pajamas and slippers are also available for your comfort. For our male passengers who wish to shave, shaving cream and razors are provided in the toilets

First Class passengers are allowed to carry luggage up to 60 kg.

SPECIAL ADVANTAGES FOR MILES & SMILES MEMBERS v Miles&Smiles Classic and Classic Plus members earn twice the economy class points on paid Turkish Airlines First Class Flights, and Elite and Elite Plus members earn three times the economy class miles points. Our Miles&Smiles members can have limited amounts of award tickets and limited amounts of companion

tickets issued, shown in the award ticket tables, and can have First Class award tickets issued for Turkish Airlines flights, using their mileage points as indicated in the tables. Award tickets, and miles points can be accessed via the www.thy.com/smiles web page. Classic or Classic Plus members, who travel on long distance flights

by paid First Class return tickets, can upgrade their cards to Elite cards. Elite card holders who travel on long distance flights (Hong Kong, Singapore, Bangkok) by paid first class tickets, will have their Elite card membership extended for another two years from the expiry date of the card. For passengers who travel on

long distance flights by a paid First Class return ticket, but who are not Miles&Smiles members, a membership is assigned and an Elite card will be issued. All Miles&Smiles award ticket holders may benefit from the services available for the paid ticket holders.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 87


Filmler MOVIES

GİŞE FİLMLERİ BLOCKBUSTER MOVIES

SLUMDOG MILLIONAIRE

HANNAH MONTANA

KİRPİ

SLUMDOG MILLIONAIRE

Oyuncular • Cast: Mazhar Alanson, Güven Kıraç, İrem Altuğ Yönetmen • Director: Erdal Murat Aktaş

Oyuncular • Cast: Dev Patel, Madhur Mittal, Freida Pinto, Anil Kapoor Yönetmen • Director: Danny Boyle

v Takma adı Kirpi olan Reşat Sapmaz iş hayatında devamlı başarısız olmaktadır. En büyük başarısı, kendisine yapılan kötülükleri asla unutmamaktır. Başka bir inatçı adamla başlattığı hesaplaşmanın sonu ulusal bir krize varacaktır.

v Yoksul bir Hintli genç olan Jamal Malik’in ‘Kim Milyoner Olmak İster’ yarışmasının Hindistan versiyonuna nasıl katıldığının öyküsü. Jamal’in amacı, yarışmanın tutkunu olan arkadaşına aşkını kanıtlamaktadır.

v Resat Sapmaz, nicknamed Kirpi, constantly fails in his professional life. His biggest feat is never forgetting bad deeds made towards him. Unaware, he is starting a competition between two stubborn men, which will result in a national crisis.

v The story of how impoverished Indian teen Jamal Malik became a contestant on the Hindi version of ‘Who Wants to be A Millionaire?’, an endeavour made in an effort to prove his love for his friend, who is an ardent fan of the show.

PERİ TOZU

DUPLICITY

Cast: İpek Değer, Mehmet Ali Nuroğlu, Barış Yıldız Yönetmen • Director: Ela Alyamaç

Oyuncular • Cast: Clive Owen, Julia Roberts, Paul Giamatti Yönetmen • Director: Tony Gilroy

v Peri Tozu, riske girmenin, inanmanın ve aniden büyümenin öyküsüdür. Filmde Deniz ve Cem’in yaşamları birlikte ele alınıyor ve kaybetmekle nasıl başa çıktıkları, sorunlarını nasıl farklı şekilde çözdükleri gösteriliyor.

v Bu heyecanlı aksiyon filminde, Oscar ödüllü Julia Roberts ile Oscar’a aday gösterilen Clive Owen, rakip firmalarını dolandırmak için ayrıntılı bir planı uygulayan şirket casusları ve aşıklar rolünde oynuyor.

v Peri Tozu is a story about ta-

v Academy Award-winner Julia

king chances, believing and growing up unexpectedly. The film follows Deniz’s and Cem’s lives in a parallel manner and explores how they deal with loss and handle their problems differently.

88 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

DUPLICITY

Roberts and Academy Awardnominee Clive Owen star as longtime lovers and corporate spies who team up to stage an elaborate con to rip off their rival companies, in this fast paced thriller.

Oyuncular • Cast: Miley Cyrus, Dolly Parton, Heather Locklear Yönetmen • Director: Peter Chelsom v Miley Stewart, ergen bir genç kız ile Hannah Montana adında bir pop yıldızı kimliklerini bir arada sürdürmeye çalışmaktadır. Hannah tanındıkça yaşamı alt üst olduğundan, babası onu eve götürür ve aklını başına getirmeye çalışır. v Miley Stewart has struggled to juggle being a teenager and having a pop-star persona as Hannah Montana. Hannah’s soaring popularity still threatens to take over her life, so her father takes her home for a good dose of reality.

HAYATTAN KORKMA

Oyuncular • Cast: Zeki Alasya, Tarık Pabuççuoğlu, Suzan Aksoy Yönetmen • Director: Berrin Dağçınar v Talat mandıracılık yapmakta, Bedrettin tavuk yetiştirmekte, Rıfkı da fırında ekmek üretmektedir. Üç arkadaş hep aynı kasabada yaşamıştır. Her birinin kendi ailesi vardır ama Talat’ın çocuğu hastalanınca tüm hayatları değişir. v Talat is a dairy farmer, Bedrettin raises poultry and Rıfkı makes bread in a bakery. They are three friends that have lived in the same town all their lives. They each have their own families but when Talat’s child is ill their whole lives change.


X-MEN ORIGINS: WOLVERINE

VALİ

Oyuncular • Cast: Hugh Jackman, Liev Schreiber, Ryan Reynolds Yönetmen • Director: Gavin Hood

Oyuncular • Cast: Erdal Beşikçioğlu, Uğur Polat, İsmail Hacıoğlu Yönetmen • Director: Çağatay Tosun

v X-Men destanının bu ilk bölümünde, Wolverine’nin romantik ve şiddet dolu geçmişi ile Weapon X programı anlatılıyor. Zaman içerisinde Wolverine pek çok mutant ve X-Men evreninin bazı efsaneleri ile karşılaşıyor.

v Maden Tetkik Arama’dan bir mühendis takımının uranyum yatakları bulduğu Denizli’nin valisi Faruk Yazıcı’dır. Faruk Yazıcı, enerji kaynaklarının yabancılara verilmesini isteyen bürokrat Ceyda Aydın’a karşı verilen savaşa katılır.

v This first chapter in the X-Men saga tells the story of Wolverine’s violent and romantic past and the Weapon X programme. Along the way, Wolverine encounters many mutants, with appearances from several legends of the X-Men universe.

v Faruk Yazici is the governor of the Aegean city of Denizli, where a team of engineers from the Turkish Mining Exploration Institute have discovered reserves of uranium. Faruk joins forces in a fight against bureaucrat Ceyda Aydin.

CAMILLE

STAR TREK XI

Oyuncular • Cast: Sienna Miller, James Franco, David Carradine Yönetmen • Director: Gregory Mackenzie

Oyuncular • Cast: Chris Pine, Zachary Quinto, Eric Bana Yönetmen • Director: J. J. Abrams

v Camille, eski bir hükümlü olan Silas Parker’a delice aşık olmuştur. Aşk, evlilik ve balayı sayesinde Silas’ın bencil alışkanlıklarının değişeceğini ummaktadır. Ama ikili balayına çıktığında beklenmedik bir şey olur.

v Star Trek XI, James T. Kirk ile USS Enterprise mürettebatının ilk dönemini, Yıldız Filosu Akademisi günlerini ele alıyor. Bir Federasyon yıldız gemisine saldırı düzenlendiğinde, zamanda yolculuk devreye giriyor. v Star Trek XI chronicles the early days of James T. Kirk and his fellow USS Enterprise crew members during their time at Star Fleet Academy. Star Trek’s time travel plot is set in motion when a Federation starship is attacked.

STAR TREK XI

X-MEN ORIGINS

v Camille is unconditionally in love with an ex-con, Silas Parker, and believes that love, marriage and their honeymoon will make him change his selfish ways. But when the two embark on their fantasy honeymoon, something unexpected happens.

CAMILLE

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 89


Filmler MOVIES GOLMAAL RETURNS

ULUSLARARASI FİLMLER INTERNATIONAL MOVIES

Oyuncular • Cast: Ajay Devgan, Kareena Kapoor, Arshad Warsi, Tusshar Kapoor Yönetmen • Director: Rohit Shety

ÇANAKKALE DESTANI SORRY BHAI

Oyuncular • Cast: Sharman Joshi, Chitrangda Singh, Boman Irani Yönetmen • Director: Onir v Siddharth, kardeşi Harsh’ın düğünü için anne-babasıyla birlikte Mauritius’ gider. Harsh işleriyle meşgul olduğundan, ailesiyle nişanlısı Aaliyah ilgilenir. Aaliyah ile Siddharth arasında yakınlaşma başlayınca, işler çığırından çıkar!

Yönetmen • Director: Kürşat Kızbaz

HEARTBREAK LIBRARY Oyuncular • Cast: Lee Dong-wook, Eugene Yönetmen • Director: Kim Jung-kwon

ROMANTIC ISLAND

Oyuncular • Cast: Lee Sun-kyun, Lee Soo-kyung, Lee Min-ki, Eugene Yönetmen • Director: Kang Chul-woo

v Siddharth travels to Mauritius with his parents for his brother Harsh’s wedding. Harsh is preoccupied with work, so his fiancé, Aaliyah, shows his family around. When Aaliyah and Siddharth become drawn to each other, all hell breaks loose!

NOBODY TO WATCH OVER ME

Oyuncular • Cast: Koichi Sato, Mirai Shida Yönetmen • Director: Ryoichi Kimizuka

HONOKAA BOY ASAHIYAMA ZOO

FIT LOVER

Cast: Karena Lam, Leo Koo, Alec Su Yu Peng Director: Zhang Jianya

LOOK FOR A STAR

Oyuncular • Cast: Andy Lau, Shu Qi Yönetmen • Director: Andrew Lau

PENGUINS IN THE SKY: ASAHIYAMA ZOO

Oyuncular • Cast: Toshiyuki Nishida, Yasuhi Nakamura, Ai Maeda, Keiko Horiuchi Yönetmen • Director: Masahiko Tsugawa

HONOKAA BOY

Oyuncular • Cast: Masaki Okada, Chieko Baisho Yönetmen • Director: Atsushi Sanada v Leo ve kız arkadaşı Hawaii’de gezerken kavga ederler ve ilişkileri biter. Altı ay sonra Leo, Hawaii’de rastladığı küçük bir şehre, Honokaa’ya yerleşir. Yerel bir kız olan Mariah ile tanışınca, Leo’nun rahat hayatı sona erer.

v Gerçek olaylara dayanan bu filmde, maddi zorluklar yaşayan Asahiyama Hayvanat Bahçesine Yoshida adında yeni bir hayvan bakıcısı gelir. Bakıcılar, Asahiyama’nın kapanmaması ve ayağa kaldırılması için çalışmaya başlar.

v Whilst on a trip to Hawaii, Leo and his girlfriend clash and their relationship ends. Six months on, Leo moves to Honokaa, a small town he came across in Hawaii. Leo’s comfortable life soon comes to halt when he meets local girl Mariah.

Based on true events, struggling Asahiyama Zoo welcomes new keeper Yoshida. He soon learns that the zoo is facing a financial crisis and zoo director Takizawa is trying to save it from closure. The keepers set out on revitalising Asahiyama.

90 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

SORRY BHAI


KLASİKLER CLASSIC MOVIES GREEN MILE

Green Mile

ALVIN AND THE CHIPMUNKS

Oyuncular • Cast: Tom Hanks, David Morse, Bonnie Hunt Yönetmen • Director: Frank Darabont

Oyuncular • Cast: Jason Lee, David Cross, Cameron Richardson, Justin Long Yönetmen • Director: Tim Hill

NIGHT AT THE MUSEUM

LOVE IS A MANY SPLENDORED THING

Oyuncular • Cast: Ben Stiller, Bill Cobbs, Patrick Gallagher, Dick Van Dyke Yönetmen • Director: Sean Levy

Oyuncular • Cast: William Holden, Jennifer Jones, Torin Thatcher, Isabel Elsom Yönetmen • Director: Henry King

THE SECRET GARDEN

Oyuncular • Cast: Maggie Smith, Kate Maberly, Heydon Prowse, Andrew Knott Yönetmen • Director: Agnieszka Holland

The Secret Garden

X-MEN

DR DOLITTLE

Oyuncular • Cast: Patrick Stewart, Hugh Jackman, Ian McKellen, Famke Janssen Yönetmen • Director: Bryan Singer

DR DOLITTLE – MILLION DOLLAR MUTTS

v Önyargıyla dolu ve onların farklı olduğunu kabul edemeyen bir dünyada, bilimsel tuhaflıklar olarak gezinmektedirler. Profesör Charles Xavier’ın kılavuzluğunda, güçlerini insanlığın yararına kullanmayı öğrenirler.

Oyuncular • Cast: Eddie Murphy Yönetmen • Director: Betty Thomas

Oyuncular • Cast: Kyla Pratt, Judge Reinhold, Tegan Moss Yönetmen • Director: Alex Zamm v Hollywood’da şöhreti yakalamış genç bir yıldızın şivava köpeğine yardımcı olmak isteyen Maya Dolittle’a TV programı yapması önerilir. Lucky’nin yardımıyla Maya, TV dünyasının cazibesine rağmen hayvanlara yardım amacından şaşmaz. Whilst in Hollywood, trying to help a celebrity starlet’s Chihuahua, Maya Dolittle gets caught up in the glitz and glamour when she’s offered her own TV show. But with the help of Lucky she stays true to her dream of helping animals.

Alvin and the Chipmunks

v In a world filled with prejudice, they are scientific oddities who are feared by those who can’t accept their differences. Under the guidance of Professor Charles Xavier, they learn to control their powers for the good of mankind.

GENTLEMEN PREFER BLONDES

Oyuncular • Cast: Jane Russell, Marilyn Monroe, Charles Coburn Yönetmen • Director: Howard Hawks

MOONDANCE ALEXANDER

Oyuncular • Cast: Don Johnson, Sasha Cohen, and Lori Loughlin Yönetmen • Director: Michael Damian

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 91


Müzik MUSIC EYLÜL AYININ ULUSLARARASI SESLERİ

INTERNATIONAL VOICES FOR SEPTEMBER KLASİK MÜZİK v CLASSICAL MUSIC Tchaikovsky Sleeping Beauty Op. 66 (The Waltz) • Wolfgang Amadeus Mozart Clarinet Concerto In A Major K622 Adagio • Johann Sebastian Bach Orchestral Suite No 2 In B Minor Badinerie • Rossini Ouverture: William Tell • Puccini Madame Butterfly (Un Bel Di) • Georges Bizeti n L’Arlesienne, Suite No2 Frandola • Mussorgsky Pictures at an Exhibition Promenade • Alexander Borodin Prince Igor / Polovietzkian Dances • Offenbach Orpheus In The Underworld CanCan • Tchaikovsky Ouverture: The Nutcracker • Giuseppe Verdi La Traviata Brindisi Drinking Song Georg • Friedrich Händel Largo from the opera “Xerxes” • Georges Bizet Carmen Suite 2 Danze Boheme • Mendelssohn Midsummer Nights Dream Op21 • Rossini Ouverture: The Barber of Seville • Antonio Vivaldi Concerto For Mandolin In C Major RV425 Allegro Johann Sebastian Bach Double Violin Concerto In D Minor Wolfgang Amadeus Mozart Laudate Dominium • Johann Strauss Annen-Polka • Ludwig Van Beethoven Ave Maria • Wolfgang Amadeus Mozart Concerto for Flute and Harp Albinoni Adagio In G Minor • Frédéric Chopin n Polonaise No6 A

CAZ v JAZZ Kirk Whalum Any Love • Bonnie Raitt I Cant Make You Love Me • Dave Koz You Make Me Smile Ledisi My Sensitivity (Gets in the Way) • Diana Krall Temptation • Earl Klugh Canadian Sunset • Crystal Gayle Dont It Make My Brown Eyes Blue • Peter White & Christopher Cross She’s In Love • Astrud Gilberto Girl From Ipanema • Boney James Wait For Love • Dinah Washington Mad About The Boy • Kenny G Songbird • Melody Gardot Quiet Fire • Paul Hardcastle Marimba • De Phazz Garbo Goodbye • Eric Marienthal Easy Street • Eva Cassidy Wade in the Water • Quincy Jones Soul Bossa Nova (Austin Powers Theme) The Sax Pack Goin Home Julie London Go Slow • Noel Elmowy El Bobo • Alma Cogan Somebody Loves Me

HAFİF MÜZİK v EASY LISTENING Soul Asylum Runaway Train Shania Twain Got a Hold on Me Savage Garden I Knew I Loved You Dido Life For Rent Simply Red Sunrise Cyndi Lauper Time After Time Def Leppard Two Steps Behind Diana Ross When You Tell Me That You Love Me Elton John The One Lisa Stansfield Never Gonna Give You Up Don Henley Boys of Summer Brazilian Girls Lazy Lover Peabo Bryson & Roberta Flack Tonight I Celebrate My Love Kenny Rogers & Dolly Parton Islands In The Stream Rem Drive Spandau Ballet True Ricky Martin She’s All I Ever Had Dexy’s Midnight Runners Come On Eileen Moby In This World Europe Carrie Kim Carnes Bette Davis Eyes

POP HITLINE Flo-Rida feat. Kesha Right Round • Pitbull Calle Ocho • Lady GaGa Poker Face • Kelly Clarkson My Life Would Suck Without You • The Fray You Found Me • Akon Beautiful ft. Colby O’Donis and Kardinal Offishall • Beyonce Knowles Halo • Lily Allen The Fear • Katy Perry I Kissed A Girl • Flo Rida Sugar • Carrie Underwood Home Sweet Home • Lifehouse Broken • Britney Spears If U Seek Amy • Madcon Liar • Ne-Yo Mad • Taylor Swift You’re Not Sorry • David Archuleta A Little Too Not Over You • Katy Perry Thinking Of You • Pussycat Dolls ft. A.R. Rahman Jai Ho (You Are My Destiny) • Thriving Ivory Angels On the Moon • Whizzkids ft Inusa Dawuda Rumours (Digi Digi) • Miley Cyrus The Climb Jennifer Hudson • Spotlight

NEW AGE Pandana Imagination Enya Stars And Midnight Blue Friedemann Aquamarine Loreena McKennitt Seeds of Love Midori Seraphim (The Spirits Of Love) Blackmore’s Night 25 Years Rick Wakeman Dewy Morn Blank & Jones Angel (With Sarah McLachlan) Amethystium Autmn Interlude Grégorian Once In A Life Time BTribe Hablando Secret Garden Nocturne (New Version) Enigma Almost Full Moon Balligomingo Purify Vangelis Ask The Mountains Chambao n Volando Voy Kailash Anu Karunesh Beyond Heaven (Remix)

GENCECİK YAŞINA RAĞMEN: RIHANNA

DESPITE HER AGE: RIHANNA

v 1988 Barbados doğumlu sanatçı, ilk albümü ‘Music of the Sun’ı

v Born in Barbados in 1988, Rihanna recorded her first album,

henüz 17 yaşındayken çıkardı. 4 yıllık kariyeri boyunca dünya çapında 20 milyonu aşkın albüm sattı. Rihanna, 2007 Dünya Müzik Ödülleri’nde ‘Dünyanın En Çok Satan Kadın Pop Sanatçısı’ ve ‘Yılın Kadın Sanatçısı’ ödüllerinin yanı sıra; 2008’de Amerikan Müzik Ödülleri’nde ‘En Sevilen Soul/R&B ve Pop/Rock Kadın Sanatçı’ ödüllerini kazandı.

‘Music of the Sun’, when she was just 17. She has sold more than 20 million copies worldwide in her four-year career. Rihanna won ‘Best-Selling Female Pop Singer’ and ‘Female Singer of the Year’ awards in the 2007 World Music Awards as well as ‘Favorite Female Artist Soul/R&B Singer’ and ‘Favorite Female Artist Pop/Rock Singer’ in the American Music Awards in 2008.

92 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009


TÜRKÇE MÜZİK SEÇKİSİ

SELECTED TURKISH TUNES BİR İZMİRLİ KIZ, NAZAN ÖNCEL Müzikseverin 90’lı yıllarda tanıdığı Nazan Öncel; söz yazan, beste yapan ve şarkı söyleyen bir İzmirli kız hâlâ. Yılın ilk günlerinde yayınladığı ‘Hatırına Sustum’ albümü, dik başlılıktan yeterince nasiplenmese de bu böyle. Sözleri bilinç akışı yöntemiyle yazılan parçalardan ‘Seni Bugün Görmem Lazım’, ‘Hatırına Sustum’, ‘Ankaralı Sevgilim’, ‘Manzaralı Oda’, ‘Çiçekçi Geldi’ ve ‘Ali’ müzikseverin favorileri arasında. Özellikle ‘Ali’; söz konusu Ali, Sabahattin Ali olduğundan ve şarkının sözlerinde Filiz Ali’nin katkısı bulunduğundan ayrıca kıymetli.

v A GIRL FROM İZMİR, NAZAN ÖNCEL Music lovers met her in the 1990s. She is still the same rebellious girl from Izmir writing lyrics, composing music and singing her songs. Even if ‘Hatırına Sustum,’ launched in the first days of 2009 is calmer than her previous work, she is still rebellious to us. Among the album’s songs, which were all written through her stream of consciousness technique, music lovers’ favorites are ‘Seni Bugün Görmem Lazım’, ‘Hatırına Sustum’, ‘Ankaralı Sevgilim’, ‘Manzaralı Oda’, ‘Çiçekçi Geldi’ and, especially, ‘Ali.’ This last song is of great significance because this ‘Ali’ is dedicated to Sabahattin Ali, one of the best Turkish writers ever, and the song’s lyrics were written with the help of Filiz Ali, his daughter.

FEATURED TURKISH ARTIST v FEATURED TURKISH ARTIST Hatırına Sustum / Hatırına Sustum• Seni Bugün Görmem Lazım 7’n Bitirdin / Aşkım Baksana Bana• Omzumda Ağla• Direkten Döndüm• El Kızı Sokak Kızı / Ben Sokak Kızıyım• Erkekler de Yanar Yan Yana Fotoğraf Çektirelim / Beni Hatırla • Hay Hay• Hokka• Beyoğlu • Nereye Böyle• Gül Pansiyon • Ukala Dümbeleği • Küçük Gemiler Ben Böyle Aşk Görmedim / Bunu Bir Ben Bilirim Bir Allah • Geceler Kara Tren Bir Hadise Var / Ağla Erkeğim Ağla• Aynı Nakarat• Gitme Kal Bu Şehirde

HAFİF MÜZİK v EASY LISTENING A. Akaçça, Ç. Erçağ, B.Canözer • Hasret Mercan Dede • Napas • Hüsnü Şenlendirici Çiğ • Kayahan Masal Yüzlüm Mercan Dede Halitus Furtuna Keyif Ayhan Günyıl Gitti Gideli Folkestra Dut Ağacı – Yaralı Ceylan Best of Ethnic Music Serap Doğan Canku Sultan-ı Yegah Sirto Shahin & Sepehr The Last Goodbye İncesaz & Macar Radyo Senfoni Ork. Güneş Yolu Göç Yolu, Kral Yolu, Baharat Yolu, İpek Yolu

TÜRK POP MÜZİĞİ v TURKISH POP Nil Karaibrahimgil Seviyorum Sevmiyorum • Yusuf Güney Heder Oldum Aşkına • Funda Arar Senden Öğrendim • Aslı Güngör Son Öpücük • Atiye Muamma • Badem Geceyedir Küsmelerim • Sıla Sevişmeden Uyumayalım • Zuhal Olcay Yine Aşk Var • Rafet El Roman Aşkından Haber Ver • Öykü & Berk Seni Ben Unutmak İstemedim ki • Mustafa Ceceli Karanfil • Özgün Biz Ayrıldık • Nalan Aramadın • Gülben Ergen Giden Günlerim Oldu • Umut Kaya Mevsimler Geçerken • Pinhani Ne Güzel Güldün • Nazan Öncel Seni Bugün Görmem Lazım • Zeynep Dizdar Boşver • Duman Senden Daha Güzel • Berksan Zaaf • Nalan Demode • Gökhan Türkmen Büyük İnsan

TÜRK SANAT MÜZİĞİ+HALK MÜZİĞİ v TRADITIONAL + CLASSICAL TURKISH Hakan Aysev şarkılar Söylüyorsan • Ekrem Düzgünoğlu & Gaye Aksu Çamlığın Başında Tüter Tütün • Ali Altay İnce Memet • Volkan Konak Kıranda Aşan Aydır • Hakan Aysev Kalbin Aşkla Çarpıyorsa • Birgitay Aktaş Bir Daracık Pencere • Recep Ergül Ayrılık da Sevdadandır • Zara Ulus Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme • Özgür Akdemir Urfaya Paşa Geldi Onur Akın Bekle Bizi İstanbul Emel Sayın O Beni Bir Bahar Akşamı • Hülya Sözer Hüsran • Muazzez Ersoy Deli Gibi Sevdim • Hüner Coşkuner & Erol Büyükburç Dudaklarımda şarkısın • Zeki Müren Gücüme Gidiyor Böyle Yaşamak • Funda Arar Ben Küskünüm Feleğe • Mediha Demirkıran Seninle Düştüm Dile • Seçil Heper Boş Mektup • Muazzez Ersoy Güz Gülleri • Tahir Engin Boz Ah şu Gönlümüz • Hülya Sözer Gönlümün içindedir

İNCESAZ’IN ‘YOLLAR’I YOLDA

İNCESAZ’S ‘YOLLAR’ IS COMING

v İncesaz’ın yıl içinde piyasaya sürdüğü son albümü ‘Kalbimdeki Deniz’in tadı hâlâ herkesin damağında ama grup yeni albüm için kollarını sıvadı. Solistliğini Dilek Türkan ve Bora Ebeoğlu’nun yaptığı ‘Kalbimdeki Deniz’i, ‘Yollar’ izleyecek. Türk Hava Yolları’nın 75. kuruluş yıldönümü için hazırlanan ‘Yollar’da, İncesaz saz solistlerine şef Laszlo Kovacs yönetiminde Macar Radyo Senfoni Orkestrası eşlik ediyor. ‘Yollar’ın orkestra düzenlemeleri ise Cengiz Onural ile Oğuzhan Balcı’ya ait.

v The taste of Incesaz’s latest album, ‘Kalbimdeki Deniz’ that was launched in 2009, still lingers but the band has already started to work on their next album. ‘Kalbimdeki Deniz’, whose soloists are Dilek Türkan and Bora Ebeoğlu, will be followed by ‘Yollar‘ which is made to commemorate the 75th year of Turkish Airlines. In Yollar, Incesaz soloists are accompanied by the Hungarian Radio Symphony Orchestra conducted by Laszlo Kovacs. Orchestral arrangements of the album were made by Cengiz Onural and Oğuzhan Balcı.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 93


İkram CATERING BUSINESS CLASS İÇ HATLAR v İç hat seferlerinin tamamında yeni menü ve porselen malzemelerle sunulan yeni ‘Business Class’ikram konseptinde yedi günde bir değişen menü tipleri servis edilerek çeşitlilik sağlanmakta ve sık seyahat eden yolculara farklı menüler tatma fırsatı sunulmaktadır. v Saat 02:00 ile 09:59 arasında servis edilen B/C sıcak kahvaltı menülerde; tereyağı ve reçel ile birlikte peynir, zeytin çeşitleri vardır. Meyve salatası veya yoğurt çeşitlerinin yanı sıra ana yemek tabağında sıcak kahvaltı servisi mevcuttur. v Saat 10:00 ile 16:59 ve 21:00 ile 01:59 arasında servis edilen soğuk yemek menü içeriklerinde şarküteri ve zeytinyağlı ürünlerden oluşturulan tabaklar, saat 17:00 ile 20:59 arasında ise sıcak yemek servisi bulunmaktadır. Yemek saatlerinde uçuşu olan tüm seferlerde Türk ve dünya mutfaklarından seçilen nefis tatlı çeşitleri dönüşümlü olarak sunulmaktadır. Sıcak ekmek çeşitleri ile birlikte ikram edilen menüleri haricinde alkollü ve alkolsüz zengin içecek çeşitlerinin servisi devam etmektedir.

OKYANUS AŞIRI BUSINESS CLASS YOLCULARIMIZ v İsme özel menü kartlarımız yolcularımıza dağıtıldıktan sonra, yolcuların yapacakları seçimlere göre yemek servisi başlar. Seferlerin kalkış saatine göre ilk olarak yedi çeşit ordövr/meze ya da hafif yemek tepsisi içinde seçenekli ordövr ve mezeler ile yemek servisine geçilir. Daha sonra sıra çorbalara gelir. v Ana yemek servisi ise üç sıcak yemek seçeneğinden oluşur ve Türk Mutfağından da lezzetleri seçenekleri içerir. Sıcak yemek tabaklarının dekorasyonu konuyla ilgili eğitim almış kabin ekiplerimiz için özel olarak hazırlanan talimatlara göre yapılmaktadır. Yemek servisini takiben, peynir, meyve ve zengin tatlı çeşitleri sunulmaktadır. Sıcak ve soğuk tatlı çeşitlerimiz mevcut olup, leziz Türk tatlıları da servise sunulur. v Yemek servisinden sonra çay kahve servisi son dereceli kaliteli likor ve konyaklarımız eşliğinde yapılmaktadır.

v Uçuş süresine göre kısa menzilli olan hatlarda genel olarak soğuk servis sunulmakta olup orta ve uzun menzilli hatlarda kalkış saatlerine göre iki seçenekli sıcak kahvaltı ya da üç seçenekli sıcak yemek alternatifiniz olacaktır: Diyet uyguluyorsanız ya da özel bir tercihiniz varsa THY Özel Menüleri yardımınıza koşacak.

v Tüm seferlerde alkollü ve alkolsüz içecek servisi geniş yelpazesi ile yolculara ikram edilir. Çay (adaçayı, siyah çay, ıhlamur, yeşil çay, karışık bitki çayı), kahve (instant ve filtre kahve), meyve suları, çeşitli meşrubatlar haricinde içkiiçecek danışmanımız Sn.Mehmet YALÇIN’ın önerisiyle seçilip belirlenen zengin içki servisi mevcuttur. Ayrıca Hazır Türk Kahvesi, espresso, cappucino ve sıcak çikolata servisi de vardır.

v Farklı damak tadı arayanlar dünyaca ünlü konyakları, likörleri ile “digestive içkileri” deneyebilir.

v Menü detayları ve servis tipleri operasyonel şartlar, uçulan tarih, hat ve saate göre değişebilir.

DIŞ HATLAR

94 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

DOMESTIC FLIGHTS v On all domestic flights, within the new “Business Class” concept, a new menu is prepared every seven days and served up on porcelain dishes; in this way variety is achieved and frequent fliers are given the opportunity to taste different menus. v On the B/C hot breakfast menu (served between 02:00 and 09:59 hours) cheese and olives are served in alongside butter and jam. In addition to fruit salad and a variety of yoghurts, a hot breakfast will be served. v The cold food menu (served between 10:00 and 16:59 and 21:00 and 01:59 hours), we offer a variety of delicacies and cold dishes prepared in olive oil. Hot meals are served between 17:00 and 20:59 hours. On all flights selected desserts from both Turkish and international cuisine are served at meal times, on a rotating basis. v A variety of hot breads are served with all meals, as well as a wide range of soft drinks and alcoholic beverages are served for your enjoyment.

INTERNATIONAL FLIGHTS v Depending on the flight duration, you will have a choice of 2 hot breakfasts on short flights and a choice of 3 hot meals on long flights. If you have special dietary needs or if you have a specific choice, THY special menus are at your disposal. v Please feel free to sample world famous brandies, liqueurs and other “digestive drinks”.

TRANSOCEANIC BUSINESS CLASS PASSENGERS v After individual menu cards are distributed to our passengers, the meals selected by the passengers are served. Depending on the departure time of the flight, the meal service will generally commences with appetizers, hors d’oeuvres or light dishes of 7 different choices. Soups are also served. v The main meal provides a choice of 3 hot dishes, which include delicious choices from Turkish cuisine. The arrangement of the hot meals is conducted by our specially trained cabin staff, according to specific instructions. v Following the meal service, cheese, fruits and a rich variety of desserts are served. A rich selection of hot and cold desserts from Turkey and around the world will be served served as well. v After the food has been served, tea and coffee, as well as high quality liqueurs and brandies will be offered. v On all flights, a wide range of drinks are available to our guests. Besides a variety of teas (sage tea, black tea, linden tea, green tea, mixed herbal tea), coffee (instant and filtered), fruit juices and various soft drinks, wealso offer a wide variety of alcoholic beverages, selected by our drinks adviser Mr. Mehmet YALÇIN. In addition to these, we also provide Turkish coffee, espresso, cappuccino and hot chocolate. v Menu details and service types may vary according to operational conditions, flight dates, routes and the times.


FIRST CLASS v Özel tasarımlı menü kartları dağıtılmasıyla birlikte yolcunun arzu ettiği aperatif içecek kanepe ile sunulur. Uçuş süresi boyunca istediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebilirsiniz. Servis zamanı kısıtlaması bulunmamaktadır. v Yemek servisinde yedi seçenekli başlangıç (değişik Türk mezeleri, uluslararası mutfaklardan ordövr seçenekleri) sunulmakta olup okyanus aşırı seferlerimizde ayrıca havyar servisi yapılmaktadır. v Dört seçenekli ana yemek menüsü (et / balık /Uzakdoğu yemeği / vejetaryen) ve çorba servisi konuklarımıza sunulmaktadır. v Çeşitli Türk ve dünya tatlılarının da yer aldığı tatlı, peynir ve meyve servisi seçenekleri bulunmaktadır. v Geleneksel Türk çayı cam bardaklarda limon eşliğinde, Türk kahvesi ise lokum eşliğinde sunulmaktadır. Cappucino ve espresso yanı sıra çeşitli “soft drink” ve bitki çayları uçağımızda bulunmaktadır.

v While the specially designed menu cards are distributed, an aperitif of the passenger’s choice is served with canapés. During the flight, you can eat whatever food you wish, whenever you feel like having it. There is no limit to service time. v There are 7 starters to choose from (different Turkish appetizers, choice of hors d’oeuvres from international cuisines). On transoceanic flights, caviar is also served. v A main dish menu consisting of 4 choices (meat/fish/far eastern/ vegetarian) and a soup service is available for our passengers. v There is also a choice of sweets, including Turkish and international desserts are present, as well as an assortment of cheese and fruit. v Traditional Turkish tea is served in a glass with lemon, and Turkish coffee is served accompanied by Turkish delight. Cappuccino and espresso, as well as various soft drinks and herbal teas are also available. v Turkish and international wines, beer and various spirits and liquors are readily available throughout the flight.

v Türk ve dünya şaraplarından seçenekler ve diğer aperatif alkol çeşitleri yer almaktadır.

2009 SEPTEMBER EYLÜL v SKYLIFE BUSINESS v 95


ATATÜRK HAVALİMANI

ATATÜRK AIRPORT

Çıkış Exit

Çıkış Exit

Otopark Parking

Metro Kırmızı Otopark

Mavi Otopark

Sarı Otopark

Yiyecek & içecek Food & Beverage

Havalimanı Oteli Airport Hotel Pasaport Kontrol Passport Control

İÇ HATLAR TERMİNALİ DOMESTIC TERMINAL

DIŞ HATLAR GİDİŞ INTERNATIONAL DEPARTURE

CIP SALONU CIP LOUNGE

Bagaj Alımı Baggage Claim

Self Chek-in

Danışma Info

Çıkış Exit

Servis Shuttle THY Bilet Satış THY Ticket Sales

DIŞ HATLAR GELİŞ INTERNATIONAL ARRIVAL

96 v SKYLIFE BUSINESS v EYLÜL SEPTEMBER 2009

İÇ HATLAR TERMİNALİ DOMESTIC TERMINAL


TORONTO215X275.FH11 8/26/09 10:05 AM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.