SOLDAN ESİNTİLER
Kültür Sanat Edebiyat Dergisi 25. Sayı Ocak - Şubat - Mart 2020
1
SOLDAN ESİNTİLER
SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ
Yayın Türü: 3Aylık Süreli Yayın Sayı: 25 - OCAK - ŞUBAT - MART Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş Yayın Kurulu Süheyla Güney Avcı Mine Güleşken Aslan Ünsal Aktaş Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş
issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com
İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Grafik Tasarım - Sayfa Düzeni Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler e-posta soldanesintiler@gmail.com
HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER
KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur.
SOLDAN ESİNTİLER
2
4-5 EDİTÖRDEN ÜNSAL AKTAŞ 6-7 NAZIM HİKMET 8-9 BİR HAZİN DRAM ÜNSAL AKTAŞ VEBALİM YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ 10-11 ÇEKMİYOR BU ŞEHİR BENİ SÜHEYLA GÜNEY AVCI 12-15 ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR CİHANGİR ASLAN UNUTULMAYANLAR 16-17 KARİKATÜR HÜSEYİN ASLAN HASAN SEÇKİN 18-25 #KADINOLMAK 26-29 KEŞİFGÜNLÜĞÜ MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 30-31 SOLO HATİCE Ç. YILMAZ GİZLİ IŞIK SUNGURLAR 32-35 PARANOYA SEYRİNDE SÜHEYLA GÜNEY AVCI
36-37 HEP SEVDİM BAYRAM KÖSE AŞK YOLU ÖMER BEKMEZCİ 38-43 KUKLA VE YAPRAKLAR BANU ELÇİ 44-45 KİTAP TANITIM ÇİÇEKLENSİN BOZKIRLARIM YUSUF FERHAT 46-51 HAYATA SANATLA GÜLÜMSE MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 52-59 #BİRTİYATRODURYAŞAM 60-61 KÖR ŞEYTAN SEHER ZERRİN CEVİZ AKTAŞ 62-65 BEDRANA ŞAKİR ATA 66-67 ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ 68-77 UNUTULMAYANLAR KİTAP 78-79 OBJEKTİFE YANSIYANLAR 80-82 DUYURU - REKLAM
3
SOLDAN ESİNTİLER
EDİTÖRDEN SOLDAN ESİNTİLER 2 YAŞINDA Umudumuz, sevgimiz, heyecanımız ve ciddiyetinden ödün vermediğimiz Soldan Esintiler 2 Yaşında. Kutlu olsun nice yaşlara sizlerle... Merhaba değerli dostlar. Yeni bir yıl, yeni bir dönem ve yeni bir formatla yeniden birlikteyiz... Her daim şansınızın açık olduğu, u/mutlu ve sağlıklı yarınlarınız olmasını diliyoruz. İki yıl boyunca aylık periyotlarla yayımlanan dergimiz bu sayı itibariyle üç ay arayla yayın hayatını sürdürecek. Yılmadan, çizgimizi bozmadan, sevdamız Soldan Esintileri ciddi emeklerle bu noktaya taşıdık. Sizlerden gelen talepleri, kendi fikirlerimizle harmanlayıp, geldiğimiz noktanın ötesine ulaşabilecek daha somut, nitelikli bir yayın çizgisini adımlama kararı aldık. Bunun ilk safhası olarak yayın periyodunu şekillendirmek oldu. Bu aynı zamanda ikinci safha olarak planladığımız abonelik sistemi için pilot çalışma niteliğini taşıyor. Beğenerek dijital olarak okuduğunuz dergimizi, dokunarak, keyifle okuyacağınız ve de kitaplığınızda arşivleyeceğiniz basılı bir yayın olarak SOLDAN ESİNTİLER
4
EDİTÖRDEN sizlere sunmak istiyoruz. Bu konuda sizlerin desteği çok önemli. Gerekli abone sayısına ulaşıldığında dergimiz basılı olarak sizlere ulaşacaktır. “BEN DE ABONE OLMAK İSTİYORUM” başlığıyla soldanesintiler@gmail.com adresine ön kayıt sağlayabilirsiniz. Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim Yaşamak: seni sevmek gibi ciddi bir iştir. NAZIM HİKMET 118 yaşında Selam olsun Nisan’da görüşmek dileğiyle sevgiyle kalın... ÜNSAL AKTAŞ
5
SOLDAN ESİNTİLER
Pişman değilim yaşadıklarımdan, öfkem belki de yaşayamadıklarımdan. NAZIM HİKMET
SOLDAN ESİNTİLER
6
GÖZLERİNE BAKARKEN... Gözlerine bakarken güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma, bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum... Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum, durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin: sırrını her gün bir parça veren fakat hiç bir zaman büsbütün teslim olmayacak olan... NAZIM HİKMET RAN
7
SOLDAN ESİNTİLER
BİR HAZİN DRAM Sokağın yorgun kaldırımlarına Bırakıverdi usulca, kefareti ödenmiş bedenini... Üzerine tüneyen ıslak çiğ taneleri Yorgun ve uyuşmuş bedenini örtüyordu misafirinin. Sokağın lambası sönüyor Gece ağarıyordu Kararan hayallerle beraber... ÜNSAL AKTAŞ
SOLDAN ESİNTİLER
8
Vebalim... Hıçkıran bir deniz gibi dalga dalga gözyaşları Boynunu büken şu susuz çiçeklere yetmiyorsa Kederinden şelale olmuşsa bu göz pınarları Seni sevmişim ben topraklarımın kuraklığında Yaşadığım bu boşluk ölümü hatırlatıyorsa Beynime darbeler vuruyorsa şu çaresizliğim Kendimi kurumuş bir dal görüyorsam aynalarda Unutma ki; Yakanı bırakmayacaktır vebalim YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ
9
SOLDAN ESİNTİLER
ÇEKMİYOR BU ŞEHİR BENİ!
Yabancı bir şehrin içinde kaybolmuş gibiyim. Ne rüzgâr tanıdık, ne de güneş cömert, üzerime doğmakta.. Sanırım; sanırım bu şehir beni çekmiyor artık! Çekmiyor bu şehir beni! Yanık gülümsemeler dolanırken, mimli sevdaların içinde Gecenin arasında, loş odaların ışığından, Sevişmelerin buğusu havanın keskinliğini bir nebze de olsa kırarken, İzbe mahallenin sancılı gürültüsü, Sarhoşların naraları, Aşkı, kavgayı, alkol kokulu serseriliğin çıldırmış seslerini harmanlıyordu... Köşebaşı işçileri takatsiz yürüyüşleriyle, Ezilmişliğin kanıksanmış sesiyle, Utanç dolu yatakların pazarlığına tutuşurken, Asıl fahişeler yaşayacağı zevklerin ücretini ödüyordu... Gece kahpeydi! Gece, çirkinliklerin örtüsünü taşıyan bir kahpeydi!
SOLDAN ESİNTİLER
10
ÇEKMİYOR BU ŞEHİR BENİ!
Karanlığın ücreti ödeniyor Tanımsız mutsuzluklar bencilce sevişiyor, Firariler geceye sarılıyordu. Belki ilk defa güneşin doğuşuna öfke duyuyordu... Gece kahpeydi... Gece, sonunda kaçakları teslim eden, kelepçesi cebinde bir kahpe...! Başkaydı bu şehir; Tanımı körelmiş, masumiyeti gömülmüş, ruhu bakirlikten arınmış karanlık bir çukurdu artık... Dedim ya Çekmiyor bu şehir beni! Ya da Sevmiyor bu şehir beni! SÜHEYLA GÜNEY AVCI
11
SOLDAN ESİNTİLER
ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Günlerden bir gün bir tiyatro oyunu sergilemeye karar verdim. Aslında oyun çok basitti ve herkes oynayabilecekti. Daire şeklinde sıralanmış sandalyelere oturulacaktı. Sırasıyla herkes konuşmaya başlayacaktı. Kendime düşen rolü başarıyla oynayabilmek adına akşamları uyumuyor sürekli yazıyordum. Bu oyunu tüm dünyanın oynaması gerektiğini içimizdeki çocukluğumuzda kalmış kaybolmuş olan saflığın ortaya çıkmasının gerektiğini ve zamanın artık yetersiz olduğunu düşünüyordum. Artık etekteki taşlar sadece ikili ilişkilerde değil tüm dünya genelinde dökülmeliydi. Ölümler, yıkımlar, savaşlar, sömürülen talan edilen hayatlar kaybolan benlikler dünyayı kirleten ve yok eden insanlık kendine gelmeliydi. Ve bunun tek yolu bu oyunu sahnelemekti. Kendimce çözüm buydu. Konu saflık, sahne dünya, oyuncular insanlar, yardımcı karakterler bitkiler ve hayvanlar olacaktı. Herkes kendi rolünü oynayacaktı ama bir an düşündüm de ben zaten oyuna başlamıştım. Sahnem dünyaydı ve ben bu dünyada nefes alıyordum. Tabii ki bu oyunda çocuklar beni hiç yalnız bırakmadılar. İlk perdenin açılması için çocukluğuma dönmeliydim. İlk ve ortaokulda çalışkan olan bir çocuk nasıl bir psikopata SOLDAN ESİNTİLER
12
ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR dönüştü, nasıl bir ayyaşa dönüştü, nasıl bir serseriye dönüştü bilemedim. Bu kadar da değil sonrasında nasıl bir sosyaliste bir solcuya dönüştü? Solcuyken nasıl bir deliye dönüştü? Nasıllar nedenler ile sona kadar geldim. Oysa benim başa dönmem gerekiyordu. Paranoya şizofrenden, mizaç bozukluğuna oradan da sözüm ona sıradan bir yaşam öyküsünde hepimizin bildiği ama kendimizin bile kabul etmediği hasta toplumların hasta bireyleri olduğumuz gerçekliğinin kabullenilmesi mi sebep olan bilemedim anlayamadım ama galiba dönüş yolunda kaza var ki dönmek istediğim başa bir türlü dönemiyordum. Bu zaman yolculuğu sürecinde öyle molalar veriyorum ki bazen sevinçli bazen hüzünlü bazen kızgın ruh hallerine bürünüyorum. Mesela günlerden bir gün kadınca düşünmek istedim. Anne olayım dedim, annem gözümün önüne geldi. Babamın sesimi çıkaramadığım tokatları aklıma geldi. Anne olamadım. Kardeş, abla olayım dedim, kız kardeşim ve ablam gözümün önüne geldi. Ağabeyim tarafından nasıl kısıtlandıkları nasıl bir baskı altında oldukları aklıma geldi. Kardeş, abla olamadım. 13
SOLDAN ESİNTİLER
ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Sevgili olayım dedim, sevdiğim kadın gözümün önüne geldi. Kıskançlıklarım ile nasıl onu üzdüğüm aklıma geldi. Sevgili olamadım. İşyerindeki kadın arkadaşlar olayım dedim. Çalışan erkek arkadaşların tacizci bakışları gözümün önüne geldi. Çalışan kadın olamadım. Kendim gibi bipolar bir kadın olayım dedim. Bipoların yaşadığı sorunları daha ağır olarak yaşayan bipolar kadınlar gözümün önüne geldi. İşte bipolar bir kadın hiç olamadım. Aklımda papatyam sarıldım yine kalemime, şarap renginde yazılar yazmaya. Aklımda fikrin firari, gülüşünde özgürlüğüm saklı… ESKİCİ CİHANGİR ASLAN
SOLDAN ESİNTİLER
14
UNUTULMAYANLAR
Aytaç Arman 26 Şubat 2019 Halit Akçatepe 31 Mart 2017 Yaman Okay 19 Şubat 1993
Ercan Turan Yazgan Özdemir 15 Ocak 2018 23 Mart 2018 Baykal Kent 6 Şubat 2012
Ümit Yesin 19 Mart 2019
Ercüment Yalçın Balakoğlu Menteş 7 Şubat 2019 23 Mart 2018 Erdoğan Sıcak 12 Şubat 2019 15
SOLDAN ESİNTİLER
Karikatür / HÜSEYİN ASLAN
SOLDAN ESİNTİLER
16
Karikatür / HASAN SEÇKİN
17
SOLDAN ESİNTİLER
SOLDAN ESİNTİLER
18
#kadınolmak #kadınolmak bir evin bir sokağın bir semtin bir şehrin bir ülkenin ve evrenin ayıbı gibi dolanır durur hala dillerde. Emektir oysa ki kadın olmak... Üretmektir, büyümesidir insanlığın. Öğrenmek ve öğretmektir kadın olmak. SÜHEYLA GÜNEY AVCI
#kadınolmak, cinsiyet eşitliği dendiğinde sadece akla kadının geldiği, erkeğin cinsiyet ayrımına girmediği bir toplumda umutla yaşamaktır. #kadınolmak, aile içinde dengenin düzenin sevgi ve şefkatin kaynağı olmak ancak önemli kararlarda ne yazık ki erkeğin söz hakkına saygı göstermek zorunda bırakılmaktır. #kadınolmak, dayanıklı olmak, çok verip az almak ve buna rağmen her zaman gülümsemeyi başarabilmektir. #kadınolmak, elinin değdiği her şeyi güzelleştirmek, gökkuşağının ta kendisi olmak, hayatındaki tüm canlılara hayatın tüm renklerini verebilmektir. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN
19
SOLDAN ESİNTİLER
#kadınolmak Bu ülkede #kadınolmak, kaçta nerede olduğum, ne giydiğim, tacize, tecavüze uğradığımda hatta öldürüldüğümde benim suçum olurken; kaç çocuk doğuracağım, hamileyken sokağa çıkıp/çıkamayacağım, onların derdi olmasıdır. İLKNUR SENAN
“Ne olursa olsun kadın konuşmuştu. Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıp da içine gömüldü müydü, sonu felakettir.” YAŞAR KEMAL
SOLDAN ESİNTİLER
20
#kadınolmak Bu ülkede #kadınolmak hayatımızın her alanında var olabilmek için mücadele etmek zorunda kalmaktır. Hayatımızın her anında ‘’ben de varım’’ diye haykırmak istemektir. Birileri tarafından sesinin hep kısılmasıdır. Öteki olmaya zorlanmaktır. Kısacası zordur bu ülkede #kadınolmak. FATMA KAYA Genel anlamda hayatın rastlantılara dayandığı ve hukuku sağlayacak mekanizmaların keyfiyete bağlandığı bir ülkede, herhangi bir insanın yaşaması kolay değilken #kadınolmak hiç kolay değildir. COŞKUN SELVİ #kadınolmak ve zorlukları, kadınları aşağıda gören güçlü erkekler sayesinde değil, insan hakları çerçevesinde düşünebilen, karşısındakini kadın ve erkek olarak ayırmadan, insan olarak görebilen başta kadın ve erkekler sayesinde değişecek. FİGEN ERÇETİN 21
SOLDAN ESİNTİLER
#kadınolmak #kadınolmak, daha küçük bir kız çocuğu iken çocuk parkında güvende olmadığını öğrenmek demektir. ALP TUNÇBİLEK #kadınolmak, hep anlamak ama hiç anlaşılamamaktır. ERKAN KARATAŞ Hep öteki olmak ne demekse, #kadınolmak o demektir. CAN YILMAZ #kadınolmak Ana rahminde bir can taşıyorum, kadınım ben Evrene bir can katıyorum, kadınım ben Özgürlüğe ilk adımımı, rahminde atıyorum, kadınım ben Sokağa çıkma yasaklarına karşı koyuyorum, kadınım ben Beni simsiyaha boyamaya çalışırken sen, ben rengarenk çiçek açmayı düşlüyorum, kadınım ben. Yapamaz dediklerinizin başkahranı, dünyaya gözünü acmış insanların en iddalı yönetmeniyim ben. Çünkü kadınım ben.. SELİN BAYRAKTAR SOLDAN ESİNTİLER
22
#kadınolmak #kadınolmak Namusun Namussuz Bekçileri Sessizliğin bile sessiz olduğu gecelerden geliyordu kadın, Alabildiğine karanlık sokak lambalarına inat, Eridikce aydınlanan bir mum gibiydi. Az önceydi ötede bir yerde, Geceyle beraber zifirisini giymiş karanlığın, Ve süzülüvermişti koynuna aşkın; Tanrısal dokunuşlar sonrası sırılsıklamdı, Tanrısal bakışlar sonrası utangaç, Rahmınde saklayıp sakındığı kırılgan çocukluğu, Avuçlarına ağlardı. Dudak kıvrımında sakladığı şehvetin tortusu vardı biraz da. Sahi biz hiç sevişmedik mi senınle? Sahi namussuzluk kimin namusuydu? Ve biz şerefle sevişirken, Şerefimize doğrultuan silahın, hangi yönde olmalıydı namlusu? MEHMET ŞİRİN YÜN 23
SOLDAN ESİNTİLER
#kadınolmak Yaşamları toplum tarafından baskı altına alınır, özgürlükleri kısıtlanır. Nereye gidiyor ? Kimle konuşuyor? Sürekli göz hapsinde tutulur. Mutsuz bir evliliği sürdürecek gücü kalmamış bir kadın ayrıldığında bu kez de toplum onu mutsuz eder. Kadın olarak çalışmak da yaşamak da zor. Gülmek bile zor. Güldüğünüzde bile bundan bir anlam çıkaran bir ülkede yaşıyoruz” Zihniyet değişmediği sürece, kadınlar hep ölecek, birkaç gün ah vah edildikten sonra tozlu raflarda yerini alacak. Olan ölene ve kalan evlatlarına, sevdiklerine olacak. O zaman biz kadınlar daha çok sesimizi çıkaracağız. Daha çok bağıracağız. Daha çok hakkımızı arayacağız. Kadınlar sadece şiddetten kurtulmak istiyorlar, türlü yolu deniyorlar ama sistem onları o şiddetin içine kendi eliyle yeniden itiyor. Böyle olunca kadına iki şey yapmak düşüyor. Ya ölecek, ya da kendi hayatını savunacak. Kadınlarımızın payına düşen işsizlik, ötekileştirme ve ölümlerin bilançosu günümüz Türkiye’sinde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır Her şeye rağmen kadın olarak var olmaya çalışırken toplumun bize dayattığı tabulara birlikte bakalım. SOLDAN ESİNTİLER
24
#kadınolmak Türkiye’de #kadınolmak 1. Renk seçimi.. 2. Hanım hanımcık ol! 3. Erkeklerden uzak DUR! 4. Sokakta bir başına 5 . Kıyafet 6. Meslek seçimi 7. Anne olmak 8. Şiddet 9. Güçlü olmak #kadınolmak rahmettir, kadın olmak merhamettir, kadın olmak annelik yüceliğinde olmak demektir, kadın olmak bu dünyayı çiçeklerle donatan olmak demektir, kadın olmak dişi olmak demektir, kadın olmak bu dünyada bizlere verilmiş en önemli tecrübedir, satın alamayacağımız devredemeyeceğimiz istesek te unutamayacağımız kadar özel bir deneyimdir… Tüm “kadın” hikayeleri güzeldir çünkü “kadın” olan güzeldir… ÖZGÜR TATAR 25
SOLDAN ESİNTİLER
KEŞİF GÜNLÜĞÜ BÖYLESİ BÜYÜLÜ BİR ASANSÖRE BİNMİŞ OLAMAZSINIZ Yaz bizim için gezilecek bir mevsim niteliği taşısa da aslında kış aylarında da gezmek oldukça zevklidir. Ülkemizin en önemli kentlerinden ve Ege’nin incisi, her konuda lokomotif kenti İzmir’de yaşayanlardan çok İzmir’e sevdalılar konuşulur. Bir gün İzmir’e yerleşmek isteyenlerin oluşturduğu büyük bir hayran kitlesine her yerinden farklı duygularla göz kırpar İzmir. Diğer büyük ve tarihi şehirler gibi hem tarihi eserleri hem turistlik gezi noktaları turizm sektörü için de önemli bir kenttir. Oldukça farklı kültürleri yıllarca başarıyla içinde barındıran İzmir bugün de bu kültürlerin oluşturduğu zenginliğin mirasını hem kendi halkıyla hem de ziyaretçileri ile paylaşmaktadır ki Tarihi Asansör bu tip miraslara en iyi örneklerden biridir. İzmir halkı içerisinde Musevi vatandaşların özel bir yeri vardır. Kentin her türlü faaliyetinin içinde SOLDAN ESİNTİLER
26
KEŞİF GÜNLÜĞÜ ön saflarda yer alan Musevi vatandaşlar bir liman ve ticaret kenti İzmir’in ekonomik hayatı içerisinde de önemli konumdadır. Birçok aile hala varlığını burada sürdürmektedir. Asansörün hikâyesi de böyle bir aileden başlamaktadır. 155 basamaklı merdivenlerin diğer bir adı, merdivenlerin başladığı noktada oturan ailenin adı ile aynıdır. Devidas Merdiveni olarak anılmasındaki sebep olan Devidas ailesinin büyüğü, Devidas bir gün merdivenlerden düşerek ayağını kırar. Merdivenlerin indiği noktada ise yine bir başka Musevi Nesim Levi oturmaktadır. Bu duruma çözüm olması için İzmir’li iş adamı Nesim Levi’nin yaptırdığı asansör, 155 basamaklı dik merdivenlere inat, bir asırdan fazla zamandır iki caddeyi birbirine bağlıyor. Kent kimliğinin yapı taşlarından olan ve bulunduğu semte adını veren Asansör, İzmir’in en önemli tarihi merkezlerindendir. Kule yapı, 1907 yılında dönemin işadamlarından Vilayet İdare Meclisi Üyesi 27
SOLDAN ESİNTİLER
KEŞİF GÜNLÜĞÜ yapımı için bağışlayan Nesim Levi tarafından Taş ocaklarının bulunduğu alana yaptırılmıştır. 155 basamaklı merdivene bağlanmış asansör, semtin aşağı ve yukarı bölümlerini Mithat paşa Caddesi ile Şehit Nihat Bey Caddesini dönemin evrensel teknolojisi ile birbirine bağlayarak iki cadde arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile gerçekleştirilmiş bir sokak asansörüdür. Asansör kulesi, dikdörtgen planlı olup, aşağıdan yukarıya doğru kademeler halinde daralmaktadır. Dört kademe içeren kulede en alt bölüm taş olup üsttekiler tuğladır. Taş bölümün alt kısmı, Fransızca ve İbranice olarak ‘“Asansör, 1907 yılında Nesim Levi tarafından yaptırılmıştır.’’ İbaresine yer verilen yapım kitabesi içermektedir. Kulenin en üstüne çıktığınızda çarpıcı bir körfez manzarası ve eşsiz kent panoraması ziyaretçilerini beklemektedir. Tıpkı enfes bir yiyeceği tadıp da sonra muhteşem bir ziyafet sofrasına oturmak gibidir buradaki manzara. Asansör ile üst kata çıkıldığında terastan Nihat Bey Caddesine geçilebileceği gibi sosyal mekânlarda, tarihi nitelikli restoran ve meyhanede ya da terasın SOLDAN ESİNTİLER
28
KEŞİF GÜNLÜĞÜ bir bölümünde oluşturulmuş kafeteryada farklı dünyalara dalmak mümkündür. Ama en azından izleyenlerin yüzlerini ışıldatan şiirsel bir görüntü sunan kente doyumsuzca bakmak kaçınılmazdır. Bu arada belirtmeliyim ki Tarihi Asansöre çıkmak ücretsizdir. Sokak ve çevre düzenlemesi kapsamında ağaçlandırılmış, gece aydınlatılması yapılmış tarihi asansöre yakınlaşmayı sağlayan sokağa dünyaca ünlü Dario Moreno’nun adı verilmiştir. İzmir’in eşsiz manzarasına sahip, gün batımının en güzel izlenebildiği mekânlardan olan Tarihi Asansör, kentin gece ve eğlence hayatının da çarpıcı mekânlarındandır. Asansör Kulesi, geçmişi geleceğe taşıyan en önemli kent simgelerinden biri olma özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Her zaman olduğu gibi özgürlüğünüzü alın ve eşsiz birikimiyle sizleri bekleyen Ege’nin incisi İzmir’imize gelin Tarihi Asansör’ümüz de bir fincan kahvemizi için diyorum. Sevgiyle kalın, hep seyahatte kalın… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN
29
SOLDAN ESİNTİLER
SOLO Sonra dönüp kendine baktığında Görmezden geldiğin ne varsa Öylece durur, anlarsın Kalbi, evi değil midir insanın? Susup saklandığın, kızıp bağırdığın Dağıtıp topladığın, çekip kapısını kaçtığın. Nereye gidersen git kendinle karşılaştığın. Kalbi, yolu değil midir insanın? Kalem tutan elimde hiç şikayetsiz Çocukluktan kalma bir iz Korkup kaçtığım, küsüp barıştığım. Hatırası yanmak olanın Hatırlaması harlı olur elbet Bunu da kendimden bildim. Kalbi, sesi değil midir insanın? HATİCE Ç. YILMAZ SOLDAN ESİNTİLER
30
GİZLİ yalnızlık beni eskitmez su eder, düş eder yalnızlık beni eskitmez kayalar sıralanmış uykularıma duraklarımda tat yok gözünün yeşiline yandığım saçının kumralına dudaklarında tat çok yalnızlık beni eskitmez arka bahçeme salıncaklar sakladım IŞIK SUNGURLAR
31
SOLDAN ESİNTİLER
PARANOYA SEYRİNDE “Şöyle bakıp düşündün mü? Telâşsız bakıyor olduk zulüm zincirlerine ve donuk ve zifire çalan yürekleri utanmadan taşıyor olduk... Yani vicdansızlık arsızı olduk! Yani öldük insan olmayarak!” Yaşadığımız evrenin bize verdiklerine ihanet edecek kadar yoksul canlılarız. Hatta hayatın bazı alanlarında öyle iki yüzlü ve ahlâki değerlerden tümden yoksun insanlar, var ki kendi yalanlarına bile kendileri inanarak yalan bir hayatı yaşıyorlar. Üstelik çokta çirkin gülüyorlar. Ayrıca bir de burnuma kötü kokan insanlar var. Hak ve ahlak şaklabanları! Evet tam da duyduğunuz gibi. Çünkü haksızlık ve ahlaksızlığı en çok hak ve ahlaktan ve tanrı korkusundan bahsedenler yapıyor! Ve ne kadar yoz ne kadar pis kokuyor ahlak ve hak aşıklığı yapan sahtekârlar... Gülüyorum bazen bu fakir insanlara, insan aşağılayıp ağızlarından salya gibi akan yalanlarıyla bir de o salınışları var ya diyorum ki “kibirini sevdigim, nasıl da dolanıyor; sanırsın ki gökleri, yerleri mekan tutmuş kıç kısmına. Düşecek, toz duman olacak, çiğneyip geçecekler, fikri fukara garibim haberi yok!” SOLDAN ESİNTİLER
32
PARANOYA SEYRİNDE Üzülüyorum, bir yanım kırılıyor sendeliyorum... Çünkü insan kusmak istiyor bunca rezilliğe tahammül edemeyince. Ya da çekilip kenarına kirletmeden duygularını susmak istiyor. Soruyorum şimdi nedir bu evrenin yalakalardan ve vicdan yoksunlarından çektiği? Belki de gereksiz paralanmamız, yırtınmamız boşuna telâşımız, boşuna ruhumuzu yıpratmamız. Kimse kimseye bir yürek verecek kadar yürekli olma cesaretine sahip değil aslında.. Sonunda üzülüp kahrına küfretmek kalıyor paranoyak saatlerin içinde. Peki niye insan hep bir yerinden acımak zorunda? Niye ille de karanlık sarınca karanlığa teslim olmak zorunda? Neden avuçlarından kayıp gider ki yüreğine sakladığın sevgiler? Ve insan en çokta ağlarken neden kimsesizdir ki? İşte bunu gerçekten bilmiyorum paranoid bir filmin içinde dolanırken zaten sessiz ve kimsesiz olmak istiyorum haddini aşan hiç birşey müsaademi alamıyor. Aslında haddini aşmayacak hiç birşey! Hatta sevmekte buna dahil... Tamam sonra yetim kalıyorsun kalabalığın içinde! Bütün topraklar afetler zincirine bağlanmışçasına ayaklarının altından kayıp gidiyor. Ağaçlar ölürken, gölgem gölgenden yetim kalıyor! Yine de haddini aşan her şey dışarda kalmalı diye düşünüyorum. Her an biri 33
SOLDAN ESİNTİLER
PARANOYA SEYRİNDE seni anlamıyor, her an yağmura birlikte yakalanmıyorsun, bir müzikte sevişmenin düşleri aynı frekansı bulmuyor. Kısaca, perde kapanınca sen kendi gülüşünün yankılarında boğuluyorsun. Son bir damla mecali kullanarak zifir zindan gökyüzüne bir kaç hüzünlü yıldız bir kaç ağlamaklı bulut diziyorsun... Kavga eden, dans eden, sevişen, uyuyan, oturan bulutlar! Ve bir kez daha anlıyorsun anladıklarının tekrarını. Bu kez yılgınlık veren hayalkırıklığı değil, bilincini dolduran güçle daha dik yürüyorsun hüznünden nemalanan asalaklara inat.... Vicdan dedik, hak adalet dedik nerden dolandık yolu bilmiyorum. Lakin şunu çok iyi biliyorum; bir gün bağışlanmak isteyen haddini bilmez hak gaspçılarını bağışlamak mı? Şimdilik okkalı kahkahalar atıyorum. Öyle ki; küfretmek sadece sözlü bir eylem değildir! Seyir defterimde bir gün elbette paranoid düşlerin dışında da dolanacağım, fakat bugün kök salmış bir ahlaksızlık aldı başını gidiyor. Ve bencillik ve vicdansızlık ekleniyor üzerine. Sonrası insan müsveddesi canlılar yığını. Sev sevebilirsen güven güvenebilirsen.... Buna rağmen şunu da eklemek sanırım sıcak bir cümle SOLDAN ESİNTİLER
34
PARANOYA SEYRİNDE olacak. Diyorum ki; yinede herşeye inat BEN gökyüzünün SEN olan yanından Yürümek istiyorum..! #paranoyaseyrinde SÜHEYLA GÜNEY AVCI
35
SOLDAN ESİNTİLER
HEP SEVDİM Tut ki, umuda susamış yüreğim kar topluyor… Hem de, ayaz olmaya yüz tutmuş gün içinde. Oysa ben, güneşi sevdim, o ilk ışıkları ile… Çayı sevdim, o dem kokusu ile… Seni sevdim, rüzgarın o esintisi ile… Bir de… İnsanları sevdim. İçimdeki umut, direnç ve mutluluk ile… Hep sevdim mavilikleri, gökyüzünde…. BAYRAM KÖSE SOLDAN ESİNTİLER
36
AŞK YOLU İçimde saklı kalan ne varsa, Hepsi sensin… Bıkıp usanmadan, yorulmadan İçime işledim seni. Bilmediğim bir yere bıraktın beni, Öyle Yusuf misali kuyu dibine… Gökyüzüne bakıyorum; İncinmiş, kırılmış bir hâlde… Gözlerim boşluğa dalıyor, Gözlerim Mecnun bakıyor. Neylersin? Aşk tarlasında bir ameleyim. Buğday tanelerinde emeklerim… Neylersin? Aşk yolunda bir bedeviyim, Aşk yolunda bir çileyim. Bir yol ki Bir olmaktır niyetim. ÖMER BEKMEZCİ - 2009
37
SOLDAN ESİNTİLER
KUKLA VE YAPRAKLAR Hünerli elleri ile minik sopalardan salınan iplerle, kolları bacakları ve kafasını uyum içinde hareket ettirdiği kuklaya hayat veren yaşlı adam bir taraftan da ağzı ile ona ses veriyordu. “Ağaçtan düşen yaprakların renk tonları sarıdır en çok” dedi Kukla. Bir çocuk kuklanın başından kurumuş sarı tonlarında yaprakları elinde hışırdatarak döküyordu. “Yaprakkkklarrrrr” diye bağırdı kırmızı tulum giymiş ince bacaklı kukla. Yaşlı adam tüm yaşam yorgunluğunu mümkün olduğunca geçkin sesine yansıtmamaya çalışarak sesinin tonunu olabildiğince inceltmeye ve neşelendirmeye çalışıyordu. Kuklanın çevresine doluşmuş çocuklar ve yetişkinler bir panayırın içinde ve eğleniyormuşcasına merakla onları seyrediyorlardı. Kukla kah ellerini havaya kaldırıyor, kah sevinç naraları atıyor, kah heyecan, merak duyguları içinde coşkuyla konuşuyordu. Bu keyifli seyir halinde iken kukla bir an iplerinden kurtularak yere yığıldı. Ne bir ses ne bir hareket vardı artık bedeninde. Boylu boyunca uzanıyordu yerde. SOLDAN ESİNTİLER
38
KUKLA VE YAPRAKLAR Yaşlı adam ise elinden ipleri bırakmış öylece kalakalmıştı. Sadece yere bakıyordu. Çevredekiler bunu da oyunun bir parçası sanıp seyretmeye devam ettiler. Ancak bir süre sonra bu sessizlik ve durağanlıktan sıkılıp oradan ayrıldılar. Bir çocuk yaşlı adama doğru bir iki adım atarak Öldü mü? dedi. Yaşlı adam birden irkildi. “Kuklalar ölmez ki tıpkı yapraklar gibi. Biz öldüklerini sanırız” dedi fısıldar gibi bir sesle. Orta yaşlarda boynunda haki yeşil bir fular ve ayağında hayli ince topuklu bir ayakkabı giymiş bir kadın, çocuğun elini tutarak peşisıra sürükledi. Yaşlı adam ise kuklayı kucağına alıp, trafiğe kapalı olan caddeden yavaş adımlarla ilerleyerek deniz kıyısına doğru yol aldı. Baharın hafif meltem rüzgarını ensesinde hissedip, derin bir oh çekerek kıyıya vardığında bir süre denizi seyre daldı. Kuklayı iplerinden tutarak yere bıraktı. Vedalaşma vakti dedi sonra. Haydi artık “Mavi”özgürsün. Kendi dileğin gibi yüzebilirsin denizde diyerek kuklayı yavaşca denize bıraktı. 39
SOLDAN ESİNTİLER
KUKLA VE YAPRAKLAR Adını Mavi koymuştum ya senin ...Sen bana hem dost oldun hem de rehber. Yaşam seninle bir kez olsun ağır gelmedi bana. Tıpkı senin hafifliğin gibi ...Ve şimdi ben de seni özgür bırakıyorum var git yoluna diyerek kuklayı sevgi ile denize doğru uğurladı. Kukla ise denizin üstünde yüzmeye ve dalgalarla birlikte bir ileri bir geri gidip gelmeye başladı. Dalgalar onu bir üste alıyor, bir alttan geçerek havaya fırlatıyordu. Bir süre sonra ise kıyıya vurup kumda sere serpe öylece kaldı. Yaşlı adam kuklaya baktı ve ona doğru yaklaşarak yanına oturdu. İlginç bir şekilde kukla da gözlerini yaşlı adama doğru dikmişti. Denizden gözleri ıslanmış, sanki ağlıyor gibiydi. Tamam be Mavi dedi tamam. Ben seni saldım, düşündüm ki sıkılmışsındır artık benden. Bu iplerden ve bu dünyanın seyrinden. Özgür ol dedim artık. Şimdi eve gideriz birlikte. Bahçede bir kaç odun yakar seyre dalarız ateşi. Ay ışığının ağaçların arasından süzülen gölgelerin SOLDAN ESİNTİLER
40
KUKLA VE YAPRAKLAR dalgalarında ateşin dansını izler, sıcak sıcak düşler kurarız.Sen yine bana bir hikaye anlatırsın naif ve ince soluğunla usulca fısıldayarak. Ertesi gün çıkarız yine bir meydana.Toplaşırlar yine dört bir yanımıza. Ben hikayeyi anlatırım senin ağzından. Ve oynarız oyunumuzu yine ağırdan ağırdan. Bilmezler ki hiç yine seyredenin sen olupta, hikayeleri senin yazdığını aslında. O küçük, kara saçlı çocuğun neden öldü mü diye soruşunu bilmezler. Kuklalar ölmez ki tıpkı yapraklar gibi... Bir gün biter ve yeni bir gün, bir yaşam başlar. Biter mi bizim hikayemiz hiç Mavi? Ancak hikayeleri anlatmak kadar bırakmak da lazım gelir ya hani, işte tıpkı yapraklar gibi günler, mevsimler ve hayat da değişsin der gibi. Tıpkı yapraklar gibi yani. Önce bir filiz olur bir yaprak sonra uçtan yeşil bir renk vererek yavaş yavaş büyür. Açık yeşil tonundan büyüdükçe koyulaşan bir renge evrilir. Sonra koyu yeşil tonundan kiremit rengine dönüşüp, koyu sarı ile o 41
SOLDAN ESİNTİLER
KUKLA VE YAPRAKLAR kiremit rengi arasında bir dalın ucunda sessizce öylece salınıp durur. Sonra bir rüzgar eser hafiften ve yaprak rüzgarda taklalar atarak bir yolun, bir kaldırımın üstüne uzanır sereserpe ve sonra diğerleri de eşlik eder ona. Sen en çok kurumaya yüz tutmuş o yaprakları seversin ve onların çıkardığı o hışırtlı sesi. Kulağını o sese yöneltir ve yaprağın bu hayata kattığı o derin güzelliğe saygı duyarcasına aşağı inmesini izlersin. Hayatı izler gibi, yaprakları da izleyerek dinlersin. Hem biliyor musun senin ne dertlerini, ne tasalarını ne günlük koşuşturmacalarını ne bilen var ne de gören. Kendini var kılmak için ne bir çaban ne de varlığını ispat etmek için bir arayışın. Hani soruyorsun ya bazen bana beni farklı kılan şeyler olsa da benim hikayelerimi yazan insan değil mi yine sonuçta diye? Bildin mi bak işte Mavi. Hikayeler bittiğinde geriye kalan sadece bir zamandır aslında. Doğumla ölüm arasındaki o hayatta. Sen işte tam da bu andasın. “Andaki bu hayatta” SOLDAN ESİNTİLER
42
KUKLA VE YAPRAKLAR Hadi artık yatma vakti. Yarın yine yeni bir hikaye bekler bizi dedi yaşlı adam ve birlikte yürüyerek kısalan gecenin koyu karanlığında içeri doğru süzüldüler sessizce. BANU ELÇİ
“VEYSEL bu yollarda sarfeder nefes Herkesin elinde gezer bir kafes Binbir türlü derdi çeker mi herkes İşde hile, sözde yalan olmasa..” AŞIK VEYSEL
43
SOLDAN ESİNTİLER
KİTAP TANITIM
YAMALI BİR ABAYDI YAŞAMAK YUSUF FERHAT Alp Yayınları
Sessizliğin kırık koluna asılır İçimdeki ayaz... Yusuf Ferhat
SOLDAN ESİNTİLER
44
ÇiÇEKLENSİN BOZKIRLARIM bir hüzün dağıdır içim volkanı peş peşe patlayan doluya tutulmuş bir kuzunun kaçışında korkularım kan kırmızıda endişem titrek bir kuş tur İzmarit kokan parmaklarım ... Onardım eskimiş yalnızlığımı gırtlagımda biriken ateşli naraların asi güncesinde adın yüzün asmanın dalında sarkaç terketmiyor beni uzaklığın yüzüme güz işliyor karalarım... bana taze bir gülüş gönder yıllanmış güzelliğinden yeşile dönsün sarılarım sana susayan gözlerime ak bir umut ek şu tükenmisliğime ilkbaharim ol Çiçeklensin bozkırlarım... YUSUF FERHAT Yamalı bir abaydı adli şiir kitabından .. 45
SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE CİNSİYETLİ KÜLTÜR, CİNSİYETLİ SANAT Kadınlar yüzyıllar boyunca gerek yeni sanatsal ifade biçimlerinin yaratıcıları, öncüleri; sanatın destekçileri, koleksiyoncuları ve ilham kaynağı olarak, gerek de sanat tarihçileri ve eleştirmenleri olarak önemli katkılarıyla sanat faaliyetlerinin içinde olmuşlardır. Peki, kadınlar bugün sanatta ve sanat tarihinde güçlü sesler olarak nasıl ortaya çıktılar ve tarihin unuttuğu bu kadınların hikâyelerini nasıl anlatabiliriz? Milattan sonra birinci yüzyıldan Romalı bir yazar olan Yaşlı Plinius’un bir hikâyesine göre yapılmış ilk çizim, âşık olduğu kişinin siluetini duvara çizen Dibudates adında bir kadına aittir. Bu söylentiye inansanız da inanmasanız da şunu belirtmek gerek: Batı mitolojisi ilk sanatçının bir kadın olduğunu söylemesine rağmen onun kadın halefleri 20.Yüzyılın sonlarına kadar pek ilgi görmemiştir. İlk çağlardan bu yana, en muhteşem sanatçıların hikâyesin de çok az sayıda kadın yer bulabilmiştir. Bu kadınlar, o zamanlarda bile, eril olduğuna inanılan bu alanda sivrilebilmek için toplumsal cinsiyete bağlı kısıtlamaların üstesinden gelebilen alışılmadık biçimde yetenekli kadınlar olarak betimlenmişlerdir. Yüzyıllar boyunca, kadınlar sistemli bir şekilde sanat SOLDAN ESİNTİLER
46
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE tarihi kayıtları dışında bırakılmıştır. Bunun pek çok etkeni vardır. Dokuma ve dekoratif sanatlar dediğimiz sanat biçimleri sıklıkla güzel sanatlardan ziyade zanaat olarak kabul edilmiştir. Sanat eğitimi şöyle dursun, pek çok kadının genel eğitimine devam etmesi engellenmiş ve son olarak hem uygulamada hem de tarihte her alana hükmeden erkekler, kadınların ikinci derece sanatçı olduklarına inanmışlardır. Sanatçı ve eğitmen Hans Hoffman bir seferinde etkileyici soyut ekspresyonist Lee Krasner’a yaptığı iltifatta şöyle demişti. ‘’O kadar iyi ki, bir kadın tarafından yapıldığını anlayamazsın.’’ Bu iltifat kadın sanatçıya bakışı özetleyen en güzel örneklerden biridir. Kadınların sanata katılımı, sanat dünyası veya çevresi olarak tasvir edilen çerçevede yer alabilmesi belirli süreçler sonucunda gerçekleşmiştir. Türkiye’de feminizm ve kadınlık tartışmaları 19801990 yılları arasında ortaya çıkmaya başlamıştır. Dönemin bazı kadın sanatçıları feminizm anlayışını benimsemiş ve bu yaklaşımı kendi sanat çevrelerinde değerlendirmiş, irdelemiş ve yansıtmışlardır. Sanat tarihinin çok önceki zamanlarında kadınlar sanatta üreten değil üretilen olarak yer almaktadır. 47
SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Sanatçıları, eserlerini ve sanat tarihini incelerken biraz geçmişe gittiğimiz zaman erkek egemen sanat dünyasında ise üretilen eserlerde kadın objeleri, kadınlardan ilham alınması gibi durumlar karşımıza çıkmaktadır. Mevcut kadın kimliğini şekillendirenler erkekler, normlar, toplumsal roller veya sosyo - kültürel çevre olmuştur. Örneğin sanat akademisinde “erkek bileği’’ diye bir terim mevcuttu. Başarılı bulunan bazı kadın sanatçılara ‘’erkek bileği’’ olduğu ifade edilirdi ve bu bir başarı nitelemesiydi. Eğitimdeki yaklaşımlar toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılamıyordu ve kadınlar ikinci planda yer alıyordu. Sanat merkezlerinin, müzelerin kadının sanatta ki yerine karşı tutumları hep olumsuzdu. Kadınlar sanatta ayrıştırıldıklarını dile getirmeye başlamış ve bu ayrışmayı feminizm anlayışının yayılmasıyla birlikte fark etmişlerdir. Kadın sanatçılar kendi kadın kimliklerini yaratmak adına girişimlerde bulunmuşlardır çünkü kadın kimliğini yaratacak olan kadınların kendisi olmalıdır. Bu doğrultuda kadınlar öncelikle sanat içerisinde cinsel bir kimlik ile nitelendirildiklerini fark ettiler. Bu cinsel kimlik, kadınlara affedilen bir roldü ve kadınlar cinsel kimliğinin sanattaki yerini irdelemeye, SOLDAN ESİNTİLER
48
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE eleştirmeye ve buna karşı çıkmaya başladılar. Kadın kimliğinin yeniden şekillenmesi, aslında bu konunun her zaman irdelenebilmesine ve kadınların çerçevesinin genişlemesine yol açan bir adım olmuştur. Kadın kimliğinin erkek egemen toplum tarafından yaratılması, kadınların yok sayılması ve bir meta olarak görülmesi kadınlar için sürekli idealize edilen güzellik algılarının oluşmasını sağlamıştır. Kadın sadece güzelliği ile anılan, güzelliği kullanılan hatta bazı sanat eserlerinde güzelliği sergilenen bir obje konumunda yaşamaya maruz bırakılmıştır. Düşlerinde bile kendisi olmasına izin verilmeyen kızlarımızın hikâyeleri vardır. Evlilik ve aile gibi kurumların baskıcı yapısını kadın bedeninin siyasal ve dini bir metaya dönüşmesini ve kadın güzelliği kavramının oryantalist hale getirilmesi ve sömürü konularını tartışmaya 49
SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE açmaya yönelik hikâyelerdir bunlar. Eğer aklımızı ve yüreğimizi ortaya koyarsak yaşantımızı değiştirmenin bir hayal olmayacağını o zaman anlarız. Dünyanın kadın gözüyle yeniden okumaya tabi tutulması tarihin de yeniden yazımını gerektirecek bir arayıştır. Bunca yıldır tarih diye okuduğumuz her şeyin bir savaşlar ve antlaşmalar tarihi olması, sosyal tarihçiliğin yüzyıllarca yıl geri planda bırakılması bu erkek egemen ve testosteron yüklü bakış açısının bir getirisidir. Kadının baktığı açıdan dünya başka görünür. Savaşlar, barışlar, ölümler, zaferler, yenilgiler başka anlamlar ifade eder. Kadın doğurduğunu gömmek, ölümü görmek istemez. Bu yüzden savaşları sevmez kadınlar. Doğumun sancısını bilmeyen, ölümün sancısını da yeterince hissedemiyor galiba. Bütün mesele bu belki de. Sanat alanında kadının görmezden gelindiğinin ve cinsiyet ayrımcılığının yapıldığının en somut örneklerinden biri olarak Gombrich’in “Sanatın Öyküsü’’ adlı kitabında tek bir kadın sanatçıya yer verilmemesi gösterilebilir. Gombrich, kadın sanatçıları sanat tarihine girebilecek kadar önemli işler yapamadıkları ve büyük sanatçı olamadıkları gerekçesi ile sanat tarihinden dışlamıştır. SOLDAN ESİNTİLER
50
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Sanat, özgürlük, duygu ve düşüncelerin dışa vurumu, incelik, sevginin paylaşımı ve ulusun benliğini yansıtır. Bunların hepsi bir araya gelince muazzam bir birikim, birliktelik ve etki yaratır diye düşünüyorum. Kadın eli değen her şeyin farklı, naif, duygulu ve zarif olduğuna inanan biri olarak sanat ve kadın birbirine çok yakışıyor bence. Kadını sanattan soyutlayamayız. Yıllardır kadınların dile getirmeye çalıştığı bir insan olarak yaşamın her alanında eşit haklar ile kabul görmek istemeleri bile günümüzde suç sayılmaktadır. Ve ben inanıyorum ki kadınlar bunu bir gün başaracaklar. Başta sanat olmak üzere yaşamın her alanında ürettikleri ve başarıları ile var olacaklar. Sanatın özü insanın ruhudur diye düşünürüm her zaman. Yaşamın içinde var olan insanı sanatta göz ardı etmemeli, sanat ve insan bağını her bakımdan ele almalı, insanın sanata yaklaşımını ve neden varlığını sanatla baki kılmak istediğini, yine insana bakarak insanı sorgulayarak, cinsiyet ayrımı yapmadan anlamaya çalışmalıyız. Sanatın başka renklerinde görüşmek üzere… Hayata sanatla gülümsemeyi unutmayın… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 51
SOLDAN ESİNTİLER
#birtiyatroduryaşam
Merhaba Soldan Esintiler dostları. Tüm tiyatro emekçileri ve onları yalnız bırakmayan tiyatro sevdalılarının 27 Mart dünya tiyatrolar gününü kutlarım. Ben de bir tiyatro emekçisiyim. Burada size tiyatro tarihi ile ilgili tarih bilgileri vermek istemiyorum. Bunlara zaten birçok kaynaktan ulaşabilirsiniz. Ben sizlere 1992 yılında başlayan sevdamdan bahsetmek istiyorum. Tiyatro sevdam 17 yaşımda başladı. Müzisyen bir babanın oğluyum. Birgün evimize komşumuz olan bir arkadaşı geldi babamın. Babam profesyonel müziği bırakmış, evimizde hobi olarak devam ediyor müziğe. Hemde ne hobi. Bütün mahalle çınlıyor, kaval, kemençe, bağlama, keman ve darbuka. Darbukayı abim ve ben çalıyoruz sırayla. Arkadaşı tiyatrocuymuş. Adı Ahmet Kaya. İsim benzerliği yanıltmasın. Bu tiyatrocu Ahmet Kaya. Galiba Ahmet Kaya’ların geninde var sanatçılık. O yaşlarda tam bir Ahmet Kaya hayranıyım. Hoş hâlâ hayranıyım. Yeri doldurulamaz bence. O zaman hazırladığı oyununun müziklerini babama yaptırmıştı. O oyunu izlemeye gittik. İlk izlediğim tiyatroydu. Çok sevdim. Daha sonra yeni hazırladığı oyunda bana birlikte tiyatro yapmayı teklif etti. Düşünmeden kabul SOLDAN ESİNTİLER
52
#birtiyatroduryaşam
ettim. O günden sonra çok farklı bir kimliğe büründüm. Oturuşum, yürüyüşüm, konuşmam, tavırlarım hepsi pozitif yönde gelişti. İnsanların bakışı, yaklaşımı daha güzeldi. Yurdumuzda tiyatro ve tiyatrocuya saygı duyan, önemseyen çok güzel bir kitle var. Ama tiyatroyu “hafife alan, küçümseyen” bir kitlede var. Eğitim meselesi. Tiyatronun önemini anlamak için İkinci Dünya Savaşı sonrası darmadağın olmuş Almanya’nın nasıl bu kadar çabuk toparlanıp, yaralarını sardığını ve avrupanın en güçlü ekonomisi haline geldiğine bakmak lazım.Almanya bu konuda en güzel örnektir diyebilirim. Almanya o haldeyken tiyatrolar kurup, köy köy, kasaba kasaba gezerek, yurttaşlarına birlik beraberlik duygularını aşılayıp, her yurttaşın kazandığını devletiyle paylaşmasını sağlamıştır. Çalışmadan bu kötü günleri geride bırakmayacağını tiyatroyla anlatmıştır. Çünkü tiyatro en önemli eğitim metodudur.
53
SOLDAN ESİNTİLER
#birtiyatroduryaşam
Avrupa’da 1960’lı yıllarda mecburi ders statüsüne giren drama dersleri, maalesef ülkemizde halen seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Bu,ülke insanımızın gelişimi ve modernleşmesi için negatif bir durumdur. Drama, eğitim ve öğretimde çok önemlidir. Ezbere dayalı bir eğitim çocuğun zihinsel gelişimini, araştırmasını, paylaşmayı öğrenmesini engeller. Drama ise, çocuğu geliştiren yetiştiren başlı başına bir eğitim alanıdır. Drama ile oyun iç içedir. Drama oyunun pek çok özelliğini barındırır. Oyun, çocuk için yemek, içmek kadar önemlidir. Oyun; çocuğun çevresiyle ilgi kurmasını, duygularını dışa vurmasını,deneyim kazanmasını, eğlenmesini, dinlenmesini, rahatlamasını ve problemlerini çözmesini sağlar. Drama; bireyler arasında dolaysız bir iletişim ve etkileşim sağlar. Drama bir olayı, oyunu, yaşantıyı tiyatro tekniklerinden yararlanarak, geliştirerek canlandırmaktır. Yaratıcı drama bir grup çalışması içinde, öğrencilerin bir yaşantıyı, bir kavramı, ders ünitelerinden belli konu ya da temaları yaşayarak, canlandırarak, oynayarak öğrenmelerini sağlayan bir süreç, eğitsel bir ortamdır. Bu arada eski bilgiler yeniden gözden geçirilir, sorgulanır, yeni SOLDAN ESİNTİLER
54
#birtiyatroduryaşam
bilişsel ve duyuşsal örüntüler içinde pekiştirilir. Drama surecinde çocuk; gözlem, deneyim, duygu ve bilgilerini canlandırarak yaşar. İşin özü #BİRTİYATRODURYAŞAM sevgiyle kalın dostlar. SERKAN ULUKAYA
55
SOLDAN ESİNTİLER
#birtiyatroduryaşam #birtiyatroduryaşam ! Evet tiyatrodur. Dünya’ya gelirken bilmediğimiz, büyürken öğrendiğimiz rollerimizle. Kimimiz iyi, kimimiz kötü adamı, kadını oynar. Kimi en iyi oyuncudur, kimi beceremez rolleri. Yaşam en gerçek sahnedir ki oyun bitip perde kapanınca yerini yeni oyun ve oyuncular alır. Gerçi senaryo yine aynıdır da oyuncular farklıdır... SÜHEYLA GÜNEY AVCI
Kendine özgü atmosferiyle bambaşka bir yaşamdır tiyatro. Bizi nereye götüreceğini bilmediğimiz çılgın bir yoldur. #birtiyatroduryaşam ÜNSAL AKTAŞ
SOLDAN ESİNTİLER
56
#birtiyatroduryaşam #birtiyatroduryaşam, beynimizdeki duvarları yıkabilmek için. #birtiyatroduryaşam, düşünceyi eyleme çevirmek için. #birtiyatroduryaşam, aynı sahnede farklı roller üstlenmek için. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN #birtiyatroduryaşam, oyunun sonuna gelindiğinde perde kapanır tıpkı insanın göz kapakları gibi. Büyük bir kalabalık uğurlar insanı. Hayatta da oyunda da bu böyledir. Ya alkışlanıp saygı kazanırsın ya da sessizce söner ışıkların. İki durumda da kalabalıktır etrafı insanın artık jübilesini yapmaktadır. Son alkışların, bu duydukların son ses, son duruş, son görüş. CİHANGİR ASLAN
57
SOLDAN ESİNTİLER
#birtiyatroduryaşam Bazen düşünüyorum da #birtiyatroduryaşam aslında. Bu tiyatro sahnesinde herkes bir gayret içinde rolünü en iyi şekilde oynamaya çalışır. Ya tamamen bir figüran olmakla yetinir ya da elinden geldiğince sahnede kalmaya çalışır yıldız olarak kapatır perdesini. BANU BARIŞ Eğer #birtiyatroduryaşam diyorsak, sahnede oynayan oyuncularda bizleriz. Yaşadığımız sürece kamera kayıttadır ve sarmaya devam eder. Ne role karşı gelme şansımız ne de oynamayacağım deme hakkımız vardır. #birtiyatroduryaşam ve gerçek hayatımızda sahnedeki gibi hataları düzeltme yeniden oynama şansımız yoktur. DUYGU ATAK #birtiyatroduryaşam ama insan rolünden ne kadar sıyrılır ve kendisi olursa o denli güzeldir. Ancak birçok insan etrafındaki insanları mutlu etmeyi hedeflediği için kendisinden beklenen neyse o hayatı yaşar. ZEYNEP SU SOLDAN ESİNTİLER
58
#birtiyatroduryaşam
Her mevsim de ayrı ayrı açılıp kapanan perdeler arasında büyük bir aldanıştır, belki de #birtiyatroduryaşam. LEVENT OLUK #birtiyatroduryaşam, sürekli değişir, benzerlikler gösterir ama asla yenilenmez. ÜLKÜ TAŞPINAR #birtiyatroduryaşam Hayatın her günü sergiliyorum oyunumu, sahneye çıkmaya hazırlanırken, esiyor günlerin rüzgarı Başımı yastığa koyunca, oynuyorum en anlamlı provaları, Maskelerimi rollerime yapıştırıp çıkıyorum dışarı Yaşa, yaşa ki öğrenebilesin perde kapanmadan son hamleni oynamayı.. SELİN BAYRAKTAR
59
SOLDAN ESİNTİLER
KÖR ŞEYTAN... İçinin çirkinliği maske ardında saklı Gönül hanesi kokmuş temizlemez pasaklı Ağlayarak konuşur dinleyen bulur haklı Tezat düşsen fikrine kuru sıkı belinde Çiğdem çiçek açıyor kör şeytanın elinde… Perdenin arkasından yüze pislik bulaşır Birazcık araştırsan Bağdat’a da ulaşır Rab’bimden belalıdır üste almaz dolaşır Fitne, fesatlık bolca takılı çengelinde Çiğdem çiçek açıyor kör şeytanın elinde… Günahları boynuna kırdığı kırkı geçmiş Yalanlarını inkâr etmek yolunu seçmiş Şeytanın kadehinden riya şerbeti içmiş İftiralar attıkça boyanıyor dilinde Çiğdem çiçek açıyor kör şeytanın elinde…
SOLDAN ESİNTİLER
60
Ayak bastığı yerler çamur deryası, batak Eden bulurmuş derler tenine batar yatak Bin yıl geçse değişmez kişiliğidir çıtak Girmeyi hiç deneme yitersin tünelinde Çiğdem çiçek açıyor kör şeytanın elinde… Ana kuzusudur der, ana kalbi delemem Allah vermiş derdini ötesini bilemem Islah eder inşallah beddua da dilemem Mayası bozuk tutmuş düzen yok temelinde Çiğdem çiçek açıyor kör şeytanın elinde… SEHER ZERRİN CEVİZ AKTAŞ
61
SOLDAN ESİNTİLER
Bedrana “Ben Ölmek İstemiyorum.” diye haykırıyordu kadın. On yaşındaki kızının “Anne lütfen ölme.” diyerek döktüğü gözyaşlarından daha etkiliydi babasının bıçak darbeleri. Kadın ilk kurban değildi, son da olmayacak. 1974 yılında ortaokulda öğrenciydim. İzmir’de Eşrefpaşa Caddesi’nde, Mezarlıkbaşı durağını geçince sağda Saray Sineması vardı. İzmir’deki birçok sinema gibi o da on yıl önce yandı. İşte bu sinemada Süreyya Duru’nun yönettiği başrollerinde Aytaç Arman ile Perihan Savaş’ın oynadığı Bedrana (1974) filmini izlemiş ve çok etkilenmiştim. Büyük kentlerde insanların hayatlarına girmeye başlayan televizyon ile seks filmleri yüzünden sinemalardan uzaklaşan insanlar, aynı yıl içerisinde gösterime giren Bedrana, Yılmaz Güney’in Arkadaş, Şerif Gören’in Endişe, Lütfi Akad’ın Diyet, Atıf Yılmaz’ın Kuma filmleri sayesinde sinema salonlarını doldurdular. Edebiyatımızın önemli isimlerinden Bekir Yıldız’ın SOLDAN ESİNTİLER
62
Bedrana Bedrana ve Hamuş adındaki iki öyküsünden uyarlanan filmin senaryosunu Vedat Türkali ve İhsan Yüce yazmış. Elazığ’ın Palu ilçesinde çekilen film, bölgenin bozulmamış doğal güzelliklerinin arasında yöre insanının yaşam koşulları ve acımasız törelerle mücadelesini anlatır. Bir yıl sonra da Bekir Yıldız’ın Kara Çarşaflı Gelin öyküsü Vedat Türkali tarafından senaryolaştırılarak çekildi. Perihan Savaş’ın yerine Semra Özdamar oynar, 2017 yılında ölen Hakan Balamir ile Aytaç Arman başrolde oynar. 1995 yılında 58 yaşında kaybettiğimiz Süreyya Duru, sinemamızın en eski yönetmenlerinden biridir. Malkoçoğlu filmleri ile tanındı. Onun yönettiği Alageyik (1969), Şoför Nebahat (1970), Güneşli Bataklık (1978), Fatmagül’ün Suçu Ne (1988) ve son filmi Ada (1988) bir kuşağın hayatında iz bırakan filmlerdir. Filmin başında aslında filmin devamına ve sonunu dair fikir elde ederiz. Karlı dağlarda patlayan silahlar, vurulan adamlar, kanlar içinde üstü başı yırtık yerde yatan bir kadın. Sonra adam tabancasını kadına doğrultur. O kocası Şahin’dir. Çobanlık yapan Davut (Aytaç Arman) ile Bedrana (Perihan Savaş) aynı köyde yaşamakta ve birbirlerini sevmektedirler. Ağaya çobanlık yapan Hamza’nın (İhsan Yüce) Bedrana’da gözü vardır ve onunla evlenmek ister ancak Ağa ona izin vermez. Çareyi kaçmakta 63
SOLDAN ESİNTİLER
Bedrana bulan sevgililer silahlarla peşlerine düşen kızın ailesi ve köylülerden kurtulmak için ağaya sığınırlar. Ağa’nın yardımı ile kızın ailesine başlık parası verilerek barışılır düğün yapılarak evlenirler. Ağa, onlara bu yardımları iyilik olsun diye yapmaz. Sürüsünü sınırı geçirmek için Davut’a ihtiyacı vardır. Davut sürüyle köyden ayrılınca Hamza, Bedrana’yı kaçırmak ister, kız direnince de onu bıçaklar. O, bıçak yarasından doktorların sayesinde kurtulur ancak Hamza’nın dokunuşu ile açılan yaralardan kurtulmak zordur. Davut, doktordan Bedrana’yı tedavi etmesini istemez. Çünkü onun namusu kirlenmiştir, törelere göre namusunun temizlenmesi için tek çare ölmesidir. Eğer bıçak yaralarından kurtulursa kendisi öldürmek zorunda kalacaktır ve yıllarca hapis yatacaktır. Kocası öldürmez ise kardeşi, o da öldürmez ise babası öldürecektir. Töre böyledir ve ona karşı gelinemez. Töreye uyulduğunda ise şehrin kanunları ve hapishanesi vardır ki onlar töre nedir bilmez. Namusunu temizlemeyen adamdan sayılmaz, selam verilmez, insan içine çıkamaz, yok sayılır. Öte yandan ölümü göze alarak kaçırdığı sevgilisinin canı küçük bir serçe gibi Davut’un avucunun içindedir. Davut Bedrana’yı öldürmek istemez, ama onu sevdiğinden değil yıllarca hapis yatmaktan korktuğundan istemez. Onu bu SOLDAN ESİNTİLER
64
Bedrana çıkmazdan evlendiklerinde bebeklerine beşik yapmak için tavana çaktığı demir halka kurtaracaktır. Bekir Yıldız, Bedrana’nın öyküsünü yazıp Süreyya Duru filmini çektikten sonra ne çok kadın sevgili, koca, baba ve kardeş şiddetinden öldü. Kitaplar ve filmler başka insanlarda bu acıları yaşamasın diye yazılır, çekilir. Tecavüze uğrayan Güldünya evinden kaçıp çocuğunu doğurur ve ona Umut adını verir. Ancak kardeşlerinin bıçaklarından kurtulamaz. Halbuki ne güzel bir isimdir Güldünya. Bebeğine sıradan bir isim yerine Güldünya koyabilecek incelikten öldürme duygusuzluğuna getiren nasıl bir töre ve inançtır. Filmin başında kocası tarafından öldürülen kadının son sözleri “Komadın namusumu o deyyusun oğluna” olmuştu. Töreye boğun eğen kadınlar yok günümüzde. Bunca yıl sonra kadınlar artık “Ölmek İstemiyorum!” diye haykırıyorlarsa bugüne kadar verilen mücadelenin sonucudur. Ancak görünen o ki; şair Adnan Yücel’in dediği gibi “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” kadınlar ölmeye devam edecekler. ŞAKİR ATA
65
SOLDAN ESİNTİLER
ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ “Tuhaf değil mi? Hepimizin kalbini kırıyorlar. Ne kıymetli kalplerimiz var oysa. Tek beslendiği bu cefakâr şeyin, incelikler, onları esirgiyorlar. Bütün bedenle yıllardır hiç durmadan başa çıkabilen, binlerce meseleyle başa çıkarken hep devam eden o gayretli kasımıza, inceliksiz sözleriyle dokunuyorlar. Durmuyor o kalp o zaman, çıt edip soluyor. Bir kalbin solmasından daha kötü ne olabilir ki?” İkinci Yarısı ECE TEMELKURAN
SOLDAN ESİNTİLER
66
“Kaldırımlarda iki yanımdan akıp giden, her zaman telaşlı, kaygılı, yüzü asık insanlara katlanamıyordum. Neydi bu bitmez tükenmez keder bu insanlardaki, bu kaygı, bu telaş, bu asık yüz ve onun altındaki kötülük (çünkü kötüdür insanlar, kötüdür, kötüdür, kötüdür!)” Budala / Dostoyevski “İnsan güçlü olmadığı an akıllı olmak zorundadır” Germinal / Emile Zola
ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ ‘’Önce kelime vardı’’, diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil. Kelimeden önce de yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık… Kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
İnsanların hepsi ne yapmaları gerektiğini bildiklerinden değil, içlerindeki sevgiyle yaşıyor. İNSAN NE İLE YAŞAR TOLSTOY Aşk hırsızlama yaşanan bir eylem, dile gelince tükenen bir depremdi. BU ROMAN O KIZ OKUSUN DİYE YAZILDI ENVER AYSEVER
Tutunamayanlar OĞUZ ATAY 67
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR “Öyle yorgunsun ki gözlerinde bir avuç cam kırığı dizlerinde yüzyılların zincirleri var sanki. İkide bir elini başına götürüp rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun...” Cemal Süreya (9 Ocak 1990)
“Hatırlanmak istemem hiç. Hatırlanmayı sevmem ben. Hatıralardan nefret ederim. İleriye bakmak lazım. Hep ileriye bakmak lazım…” Ayşen Gruda (23 Ocak 2019)
“Aşk; iki kişinin sokak kavgasına benzer, çünkü ayıran hep bir yabancıdır.”
“Hayata atılır atılmaz silik, donuk, renksiz, tembel, kayıtsız, faydasız, mutsuz insanlar olup çıkıyoruz. Niçin?”
Özdemir Asaf (28 Ocak 1981)
Onat Kutlar (11 Ocak 1995)
SOLDAN ESİNTİLER
68
UNUTULMAYANLAR “SusanIar da bu insanIık suçIarına katıImış oIur. Bu masum insanIar, Yahudi de oIur, Arap da, Hıristiyan da. ÖIenIerde ırk ve din ayırımı yapıImaz. ÖIen insandır.”
“Dikmem arkadaş. Yaşantımın her anında, her gittiğim yerde ağaç diktim ama meyvelerini başkaları yedi. Ben yiyemedim. Onun için burada artık ağaç dikmiyorum”
Uğur Mumcu (24 Ocak 1993)
Hrant Dink (19 Ocak 2007)
“Bu dünyada kendini yüceltenler, ‘sanat ve bilime’ kendini feda edenlerdir.” Aydın Boysan (5 Ocak 2018)
69
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR “Burda dost bildiğin anam ısırgan otu Elini tuttun mu bil ki elin yanıyor Şeref ekmek bulamazken şerefsiz budu Götürdükçe ciger aney içim yanıyor” Kıvırcık Ali (Ali Özütemiz) (11 Ocak 2011)
“Resmi tarih oldum olası büyük katillerin tarihidir. Kabil, Habil’i bugün öldürmüş değil, ama bugün kabil, Habil’i akıl uğruna öldürüyor ve onur madalyası istiyor.” Albert Camus (4 Ocak 1960)
“Gülüşleri kaç para eder çocukların? Ayakları kaç kış üşür? Eller yetmişinde nasır tutmalı insanın, yedisinde değil. “ Hugo Chavez (5 Mart 2013)
SOLDAN ESİNTİLER
70
UNUTULMAYANLAR “Metin Göktepe” anısına Metin’e Metin bir Metin “Metin’in kafasında bir darp var Polis karakolundan morga kadar Mosmor Bir darbe var yüreğimizde beynimizde Soruyor bir işaret fişeği Biz ölerek mi yaşamayı öğreneceğiz hâlâ.” Can Yücel
71
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR “Demek yalnızlıktan böğürmedin hiç, Akrep sokmuş gibi sıçramadın geceleri ha! Hiç sevmedin öyle mi? kendini öldürmeyi, çekip gitmeyi büyük işler becermeyi, düşünmedin ha! Bravo be... Aşk olsun şu adama vallahi.” Hasan Hüseyin Korkmazgil (26 Şubat 1984) “Bir insan bir şey alacaksa kitap almalı. Bir şey satacaksa kitap satmalı Çünkü hiç bir nimet onun kadar değerli olmamıştır.” Hasan Ali Yücel (26 Şubat 1961) SOLDAN ESİNTİLER
72
“Dünyanın ucunda bir gül açılmış, efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak, sarp kayadan geçen yele merhaba.” Yaşar Kemal (28 Şubat 2015) “Karşıma çıkan her şey yetersiz. Soluduğum her şey yetersiz. Dalgalar, odalar, mekanlar, sevgiler yetersiz. Suların tadı yetersiz. Günlerin uzunluğu yetersiz. Haftaların günleri yetersiz.” Tezer Özlü (18 Şubat 1986)
UNUTULMAYANLAR “karşılıksız sevebilmekse sevda gerçek seven küle dönmüş her çağda elim kolum bağlanmışsa kıyında sana olan sevdamdandır bilesin seydunayım gebermişsem kıyında sana olan sevdamdandır bilesin....”
“Ben yaşanmış her şeyi seviyorum, birileri tarafından yaşanmış, paylaşılmış her şeyi seviyorum. Düşünülenin aksine ben tarih sevmiyorum, geleneği seviyorum. Tarih ölür, gelenek yaşar.”
Hakan Yeşilyurt (9 Şubat 2019)
Barış Manço (1 Şubat 1999)
“Çekti gitti arabayla egzozuna boğuldum Gözümde tomurcuk yaşlar ağır ağır doğruldum Ustam geldi sırtıma vurdu unut dedi romanları İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları....” Cem Karaca (8 Şubat 2004)
73
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR “Hayvanlar Afrika’da günlük hayata karakterini veren bir unsurdur. Afrikalılar, vahşi hayvanların bulundukları mıntıkalarda yaşarlar, onlardan korkarlar, onları yerler ve onlara taparlar.” Abdi İpekçi (1 Şubat 1979) “Kalabalığa karışmak için hiçbir özellik gerekmez ama yalnız ve dik durmak için gerçekten çok şey gerekir.” Charles Bukowski (9 Mart 1994) SOLDAN ESİNTİLER
74
“Gülüş ruhun hiç şaşmayan aynasıdır. Yalnız çocuklar kusursuz bir gülüşle gülmesini bilirler.” Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (9 Şubat 1881)
“Bizler artık geçmişe karışmış insanlarız. Umarız ki gençlerimiz arasında sözü özüne uygun, öğrenimi ve eğitimi yüksek, ahlak ve erdemi tam insanlar çokça yetişir ve usları ve istemleriyle geleceğe egemen olurlar.” Salâh Birsel (10 Mart 1999)
UNUTULMAYANLAR “Beni hor görme kardeşim. Sen altındın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz. Sen gümüşsün ben saç mıyım? Ne varise sende bende. Aynı varlık her bedende. Yarın mezara girende, sen toksun da ben aç mıyım?” Veysel Şatıroğlu ya da Aşık Veysel (21 Mart 1973) “Seni sevmişem bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi seni sevmişem gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi.” Yusuf Hayaloğlu (3 Mart 2009)
“Dalda bir yaprak düşende Yarim boynunu bükende Serde sevdan olmasaydı Yürek düşer miydi derde” Emre Saltık (11 Mart 2017) “Benim gözümde bilmediğini açıkça söyleyen insan, bilmediğini biliyormuş gibi görünen ve her şeyi ağzına yüzüne bulaştıran ikiyüzlüden daha değerlidir.” Nikolay Vasilyeviç Gogol (4 Mart 1852) 75
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR
“ertelenen sevdaların bedelini ödemiyor yaşam o zaman şimdi, sımsıkı tutup yüreklerimizi bir kez daha yitirmemek için geleceği suskunluğu boz manın zamanı gelmedimi özlemek yetmiyor özlemleri sıraya koymak gerek hikayenin bu yerinde varsayımlar üzerine kurulan gelecekte eğilmeden bükülmeden varabilmek için hedefe kaçakcısı olmadan duyguların yakalaya bilirsek birlikteliği bu günde bizim yarın da...” Tayfun Talipoğlu (21 Mart 2017)
SOLDAN ESİNTİLER
76
KİTAP
MURTAZA - ORHAN KEMAL İnsanı en derininden kavra- öyküsü. Türk edebiyatının yarak anlatan kalemlerin en önemli klasiklerinden başında gelen Orhan Kemal, biri olan Murtaza, her okuölümsüz karakteri Murrun mutlaka okuması taza ile Türk edebiyatına gereken bir kitap. asla silinemeyecek biçimde damgasını vurmuştur. Orhan Kemal’in kitapları Yazıldığı günden beri debir okurun hayatta falarca filmlere, rastlayabileceği o oyunlara konu çok nadir olan bu karakhazineler arasında ter, insanın yer alır. Çok az en çapraşık yazar okurun durumlarından dünyasında onun birini kara mikadar iz bırakır, zahla yüklü bir okurunu onun dille anlatır. kadar biçimlendiOtorite ile doğru rir. Orhan Kekavramı arasında mal umudu ve sıkışıp kalan, aydınlığı yeniden doğruculuğundan kazanmanız ödün vermemek için için yol gösterir bize. çabaladıkça daha çözümEdebiyatımızın en değerli süz durumlara düşen, bu ustalarından biri olan arada gittikçe insanı anOrhan Kemal’in kitaplarını lamaktan uzaklaşıp salt il- yayımlamaktan onur kelerini savunan bireyin duyuyoruz. başına gelenlerin acıklı bir güldürüsüdür Murtaza’nın (Tanıtım Bülteninden) 77
SOLDAN ESİNTİLER
OBJEKTİFE YANSIYANLAR
Foto: ÜNSAL AKTAŞ BEYOĞLU SOKAKLARI
SOLDAN ESİNTİLER
78
OBJEKTİFE YANSIYANLAR
Foto: BAYRAM KÖSE Gölyazı-Uluabat Gölü
79
SOLDAN ESİNTİLER
SOLDAN ESİNTİLER
80
REKLAM
KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik
81
SOLDAN ESİNTİLER
REKLAM GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : @tasarim.grafik SOLDAN ESİNTİLER
82