SOLDAN ESİNTİLER NİSAN MAYIS HAZİRAN 2020

Page 1

SOLDAN ESİNTİLER

Kültür Sanat Edebiyat Dergisi 26. Sayı Nisan - Mayıs - Haziran 2020

#insanolmak İnsan bir gizemdir: Eğer tüm yaşamını onu çözmekle geçirsen, zamanını boşa harcamış olmazsın. Ben kendim bu gizemle meşgul oluyorum, çünkü ben bir #insanolmak istiyorum. DOSTOYEVSKİ

1

SOLDAN ESİNTİLER


SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ

Yayın Türü: 3Aylık Süreli Yayın Sayı: 26 - NİSAN - MAYIS - HAZİRAN Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş Yayın Kurulu Süheyla Güney Avcı Mine Güleşken Aslan Ünsal Aktaş Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş

issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com

İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Grafik Tasarım - Sayfa Düzeni Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler e-posta soldanesintiler@gmail.com

HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER

KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur.

SOLDAN ESİNTİLER

2


4-5 EDİTÖRDEN / ÜNSAL AKTAŞ 6-13 #İNSANOLMAK ANI / IŞIK SUNGURLAR 14-15 KİMİN GÜCÜ YETECEK YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ 16-17 BU ÇARK BİZİMDİR SÜHEYLA GÜNEY AVCI 18-21 ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR CİHANGİR ASLAN UNUTULMAYANLAR 22-37 RÖPORTAJ FATİH MEHMET MAÇOĞLU 38-39 KARİKATÜR HASAN SEÇKİN HÜSEYİN ASLAN 40-43 KEŞİF GÜNLÜĞÜ MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 44-49 RÖPORTAJ MONO SERAMİK ATÖLYESİ 50-51 DÜNYADA YANGIN VAR RİFAT KORAY GÖKAN KARİKATÜR / MEHMET BEŞİR 52-55 PARANOYA SEYRİNDE SÜHEYLA GÜNEY AVCI 56-57 DEM ÇEKİYOR GÖKYÜZÜ GÖZLERİNDE / ÖZGE SÖNMEZ 58-59 HASRET / BAYRAM KÖSE 60-61 KAMÇLADIM ÖFKEMİ YUSUF FERHAT UNUTULMAYANLAR 62-63 SEVGİLİ YÜREĞİM’E MEKTUPLAR / SEMRA ŞİMŞEK KÜL / HATİCE Ç. YILMAZ

64-67 TEK KELİME / ÖMER BEKMEZCİ İNSANA DAİR / ÖMER BEKMEZCİ KİTAP 68-69 ŞİİR / OKAN ALTAN FETİH / MEHMET ŞİRİN YÜN 70-71 ŞİİR / İSMAİL ŞİMŞEK YENİ BİR BAHAR / HİLMİ AYDAN 72-73 NİHAT VE YILDIZLAR AHMET YILMAZ TUNCER UNUTULMAYANLAR 74-77 SAİT FAİK HİKAYE ÖDÜLLERİ MİNE GÜLEŞKEN ASLAN SABAHATTİN ALİ 78-83 SÜHEYLA / İKRAM GÜNEŞ BİR GECE YARISI / İKRAM GÜNEŞ 84-87 KIRMIZIYDI ÖFKE / BANU ELÇİ 88-91 ÖLDÜRME ÜZERİNE KISA BİR FİLM / ŞAKİR ATA OBJEKTİFE YANSIYANLAR 92-93 YA UMUT DEDİM YA ÖLÜM NURSEV ESER - KİTAP TANITIM 94-97 HAYATA SANATLA GÜLÜMSE MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 98-103 NAZIM HİKMET ORHAN KEMAL - AHMED ARİF 104- 107 UNUTULMAYANLAR OBJEKTİFE YANSIYANLAR 108-111 MUZAFFER İLHAN ERDOST 1 MAYIS 112-117 ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ OBJEKTİFE YANSIYANLAR REKLAM

3

SOLDAN ESİNTİLER


EDİTÖRDEN Çin’de ortaya çıkan, sınırları aşıp dünyaya yayılan ve ülkemize kadar sıçrayan Covid-19 / corona virüsüyle mücadele ettiğimiz çok zorlu bir dönem yaşıyoruz. Ülkemizde ilk vakanın 10 Mart’ta görüldüğünün resmi olarak duyurulmasıyla olağanüstü bir karantina sürecine girdik. Kimi işletmeler çalışma sistemlerinde değişimlere giderek evden online çalışarak faaliyetlerine devam etme kararı aldı, bazı işletmeler çalışma saatlerinde kısıtlamaya geçti, bunun yanında kapanan kimi işletmeler çalışanlarını ücretsiz izine çıkarma yoluna gitti. Bu zorlu günlerde ailelerinden uzak kalan, hastalarımızı yaşatmak için canlarını riske atan sağlık emekçilerini yürekten selamlıyoruz. Zorunlu olarak sahada olan, işini özveriyle yapan emekçilerimizi de ayrım yapmadan bir gönül borcu olduğumuzu da unutmadan söylemeliyiz. Salgında yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı ve sabırlar, yaşam mücadelesi veren hastalarımıza şifalar diliyoruz. Baharı selamladığımız şu günlerde ne kadar süreceği belli olmayan evlere kapanmak hiç alışık olmadığımız bir durum. Salgın sebebiyle evlerimize kapanarak sosyal mesafenin zorunlu kıldığı süreci daha sağlıklı atlatabilmek için imkanlarımızı evlerimize taşıdık. Maddi tarafından bakıldığında pek iç açıcı olmasa da bu durumu kayıp bir zaman olarak görmemek gerekir. Yarım bıraktığımız işlerimizi tamamlamak. Ailelerimizle daha çok zaman geçirmek. Daha çok okumak, anlamak, düşünmek, yazmak. SOLDAN ESİNTİLER

4


EDİTÖRDEN Yeni aktivitelerle, hobilerle tanışmak, ki en sevdiğim ve yararını gördüğüm geri dönüşüm çalışmalarına yoğunlaşabilirsiniz. Mutfakta yeni lezzetler keşfederek yaratıcılığınızı ortaya koyabilirsiniz. Önümüzdeki zamana dair atacağınız adımları gözden geçirebilirsiniz. Akıl sağlığımızı diri tutmak bedenimizi salgından korumak kadar çok ciddi bir durum. Müziklerle, şiirlerle, doyurucu fikir paylaşımlarıyla sosyal medyadan sesini duyuran kültür sanat edebiyat emekçilerini de desteklerinden dolayı selamlıyoruz. Son olarak; Yüzyılın bu derin kabusunu en kısa sürede, en az kayıpla aşacağımızı umut ederek sağlıklı yarınlar diliyoruz. ÜNSAL AKTAŞ Karikatür HÜSEYİN ASLAN

5

SOLDAN ESİNTİLER


#insanolmak Alıştık artık, duyarlılığımız nasır bağladı. Ruhlarımızın pasını silip, yanlışlarımızla yüzleşemedik. Timsah gözyaşlarımızda boğduk vicdanımızı. Bizler değil miydik, yaramızı tuzla dağlayana insan ol diye isyan eden. Sahi #insanolmak neydi? ÜNSAL AKTAŞ

SOLDAN ESİNTİLER

6


#insanolmak #insanolmak kolaydı kolay olmasına. Lâkin insanca yaşamanın kriterlerini insanlığı unutarak, katlederek evreni ve yaşam kaynaklarını kendi yok oluşuna çanak tutan yine insanoğluydu... SÜHEYLA GÜNEY AVCI

7

SOLDAN ESİNTİLER


#insanolmak Hedef, amaç, içgüdü, istekler peşinde koşarken unuttuğumuz bir yolculuktur hayat. Bu yolculuk #insanolmak çabasından uzaklaştırırken bizi gün geliyor kayboluyoruz onca gereksiz amaç ve insan dolu hayatta. #insanolmak için insan kalabilmekten uzak sadece istek ve içgüdülere dayalı yorucu bir maceraya dönüşüyor hayatlarımız. İnsan, kapalı bir kutu içinde gizli bir hazinedir. Anahtarı kendi içinde saklıdır bu yüzden #insanolmak bu kutudaki mutluluktur belki de. #insanolmak her aynaya baktığımızda bir mucize olduğumuzun farkına varmaktır. CİHANGİR ASLAN

SOLDAN ESİNTİLER

8


#insanolmak Ne çok yalan söyleniyor yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimlerle ya da susarak. Neden susar ki insan? Susmak hafifletir mi suçu? Sorumluluktan kurtarır mı? Onurunu ayaklar altına alarak yürümek nereye kadar ve niçin? Herkes her şeyin farkında ve kimse hiçbir şeyi yanlışlıkla yapmadıysa eğer, yaşadığımız bunca kötülük bilinçli ise bunun oluşmasının sebep olacak kadar insanı kirleten nedir? İnsanın mayası mı kirlidir yoksa kirlenmeye müsait bir mayası mı vardır? Kötü olmamaya iyi biri olmaya dayanamayacak kadar zayıf biri midir insan? Düşünmek, sevmek, #insanolmak korkutuyor mu bizi? Yaşadıklarımız değil midir bizi insan yapan? Eğrisiyle doğrusuyla öğrendiklerimiz, düşündüklerimiz değimidir #insanolmak. Evet, deneyimlerimizin büyük bir bölümünü üzülerek, kırılarak, zarar görerek ediniyoruz doğrudur. Ama sevmeyecek miyiz artık, güvenmeyecek miyiz birbirimize? Hep kuşkuyla mı bakacağız insanlara? Böyle yaşamak, böyle insan olmak mümkün müdür? Oysa dünya insan olanların sayesinde güzeldir. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 9

SOLDAN ESİNTİLER


#insanolmak Kendi kararları doğrultusunda bir hayatı yaşadığını anlamaktır #insanolmak. BANU BARIŞ Doğruların ve yanlışların toplamıdır #insanolmak. DUYGU ATAK İnsan olarak doğduktan sonra, insan olarak kalmayı seçmek ve bu seçimin gereklerini yapma iradesini gösterebilmektir #insanolmak. ZEYNEP SU Ne din, ne siyaset, ne para, ne şöhret, ne de eğitim işidir #insanolmak, vicdan işidir. LEVENT OLUK Özünü zekâsıyla, vicdanıyla harmanlayan, ruhunun özüyle dans edebilmektir #insanolmak. ÜLKÜ TAŞPINAR #insanolmak, tam olmamak demek, kocaman bir boşlukta yalpalanıp sonra da büyük bir hızla düşmek demek. FATMA KAYA SOLDAN ESİNTİLER

10


#insanolmak #insanolmak, hayat denen bu boşlukta altı üstü bir ölüm kadar yaşıyoruz demek. COŞKUN SELVİ #insanolmak, iyi insanların seni sevmesi, kötü insanların senden nefret etmesi kısacası az sevilmek demektir. FİGEN ERÇETİN Nerede ve kim olarak doğacağımız elimizde değildir ama #insanolmak yaşamımız boyunca elimizdedir. ALP TUÇBİLEK #insanolmak, tüm insanları olduğu gibi görüp, onlara dayatılmış tüm kimliklerden soyutlayıp görebilmek, anlayabilmektir. ERKAN KARATAŞ #insanolmak, yeryüzündeki bütün canlıların yüreğini ve bedenini bütün direncinle seferber edebilmek, herkesin vazgeçtiği bir anda amacına yönelip vazgeçmemektir. CAN YILMAZ

11

SOLDAN ESİNTİLER


#insanolmak #insanolmak, hepimizin ortak özelliğidir. Olgunlaşarak insan olabiliriz. İnsan doğmuş olmak,#insanolmak için yeterli değildir. AYTUĞ KUŞÇU #insanolmak Sevsin, sevilsin diye hepimizin bir kalbi var. O zaman düşmanlık neden? OYA ÜZÜLMEZ ARAT #insanolmak İnsanı insan yorar en fazla ben bilmez miyim, tutunduğun dal olsa insanı insan kırar. HATİCE Ç. YILMAZ

SOLDAN ESİNTİLER

12


ANI

ya ben şimdi bu kalbimde yırtılan özlemi nereye saklayayım hangi uzun ayrılıklardan geçireyim de sana getireyim düğüme dönüştürdüğün günleri devşirirken ben bilecek misin geceyle kısasıya dövüştüğümü soluksuz döndüğümü her keresinde düştüğüm unutuşlardan içimde dinmeyen ağrını ya ben şimdi kimlerde uyutayım IŞIK SUNGURLAR

13

SOLDAN ESİNTİLER


Kimin Gücü Yetecek ! Hiç bir kavgamızı bitmedi asırlar boyu Tam bitti derken yenileri başladı. Dikemedik zafer bayrağımızı doruklara Kaç kez denedik kırdık kolumuzu kanadımızı.. Sömürgeciler beyazlara boyandıkça Birlikte düştük barışın yollarına Ne zaman ki boyaları akınca Anladık yeniden vurulduğumuzu Ve sisteme kurban sunulduğumuzu ! Boynumuza geçirilen urganları takan Altımızdaki tabureye tekme vuran Celladımıza inandık çoğu zaman Onlar öldürdükçe biz dirildik Dirildikçe bağımsızlığı şiar edindik Biz halktık, halkın atan kalbiydik İsyanlarımız kan oldu damarlarda Sıktıkça yumruklarımızı o damarlar patladı Ve bir çoğumuz özgürlük uğruna can verdik Sevdamız için bedel ödedik

SOLDAN ESİNTİLER

14


Darağacında Pir Sultan olduk Deniz Hüseyin Yusuf olduk astılar Nazım olduk vatan haini yaptılar Zindanlara doldurdular hakça düzen isteyenleri Kalemimizi kırdılar, toprağa soktular gençleri Yalnız, bir şeyi atladılar Bizdeki mürekkebin umut olduğunu Her umudun güneşle doğduğunu hesaba katmadılar Bitmeyecek kavgamız asılsak da Bitmeyecek kavgamız vurulsak da Güneş orada var oldukça Kimin gücü yetecek Pir Sultanlar’a Kim dur diyebilecek aydınlık yarınlara ! YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ

15

SOLDAN ESİNTİLER


Bu Çark Bizimdir.... Solgunlaşan yüzlerin Aydınlığa çıkması Haksız dönen çarkların Yıkılıp yok olması Bu çark bizim çarkımız İstersek yıkar atarız Emek bizim güç bizim Haklı haksız bilmeyen Patronlara karşıyız! Solmasın çocukların yüzü Kararmasın güneşin gözü Gün emekçinin günü Çalsın emeğin marşları Çınlasın mavilerle gökyüzü... İnsanlıktan, hastalıktan bihaber Ruhu hasta zorbalar Son sözümüz susmayız Bu çark bizim çarkımız İstersek yıkar atarız....

SOLDAN ESİNTİLER

16


Diline dolamış bir tanrı Kendine sorsan bilmez inancı Sömürür kan emer Dilinde ibadet yapmış Hak hukuk adalet der... Aklı fikri tahakkümdür Yan gelip zulüm büyütür Biz işçiyiz emekçiyiz Bu çarkıların sahibiyiz Bu çark bizim çarkımız İstersek yıkar atarız... SÜHEYLA GÜNEY AVCI Tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını selamlıyoruz.... SOLDAN ESİNTİLER

17

SOLDAN ESİNTİLER


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Bu günlerde yoğun biçimde yorgunluk hissediyorum. Sadece günlük gereksinmeleri yerine getiriyor ve günün geri kalan zamanını hiç sorgulamıyorum. Uzun soluklu yürüyüşler de yapmıyorum. Kendimi alıp gitmek istiyorum neresi olursa bilmek istemiyorum birazda gideceğim yeri. Yerçekimine karşı gelip ağaçtan düşerken havada asılı kalmak istiyorum yarısı yenmiş elma misali. İnsanı yorgunluğa iten yıpranmış beden mi sahiplenmeyen ruh mu? Yorgun bedenim kendinden korkar olmuş. Sevginin en yüce değer olduğundan bahsedip paylaşmakta zorlanır olmuşum. Sevdalarımda Kerem olmak isterken kendi suretimden korkuyorum. İlla ki bunlar da geçer, her şey düzelir desem de kendi haritalarımızda yüreğimizin yerini gösterebiliyor muyuz? Gün ortası haberlerini dinledin mi? Ben dinlemedim ama dinleyenler olmuş. Düşle gerçek arasında siyasi krize neden olan asi bir martıyla anarşist bir kelebek hayaller ötesi bir operasyonla masallar şehrinde meleklerin şahitliğinde sonsuz mutluluğu yaşamak ve yaymak için örgütlendikleri tespit edilmiş. Ben dinlemedim, dinleyenler anlattı. Sen de dinlemeyenlere duymayanlara anlat ki sevdaları sevenlerin şahitliğinde ölümsüzleşsin. Sen bana güller verirdin. Ben gülleri kalbime gömerdim. Sen gittikten sonra kök saldı her biri. Yavaş yavaş tüm vücudumu sarıyorlar. Bak duyuyor musun kulağımda yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek ezgisi, bize öğretilmeye çalışılan da bizim öğrenmeye çalıştığımızda bu değil miydi? Beraber yeryüzü aşkın SOLDAN ESİNTİLER

18


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR yüzü olsun demedik mi? Beraber güçlüydük ama sevgisiz, sensiz senin gibi gidenler oldukça nasıl başa çıkabilirim nasıl yapabilirim ki yeryüzüne aşkın yüzünü göstermeyi? Nasıl tutabilirim benliğimde büyüyen filizleri içimde? Zamanı geliyor zamanımız geliyor yıkamak için kirlenmişleri. Bırakmalıyım gül rengini yeryüzüne aşkın yüzü olsun diye tüm yeryüzü. Çocuk gülüşüne kaçak gecekondunun kırık camından bakıyordum. Sen benim yaşımdaydın bense gözlerinin yaşında. Sesiz konuşmalarımızda dinleyenin sen olmadığı yerlerde. Anlatmanın anlamsız olduğunu gördüm sende. Ayrılık vakti geldiğinde sen büyümüş gidiyordun bense aynı yaşta senin ardından gözyaşlarımı sayıyordum. Bir yolculuktu aklımdan geçen aslında başlangıcı bulmak adına. Dünde gizli olan seni tanımaya çalışırken bugündeki seni görememek veya görüp söyleyememek miydi seni yarına beni düne hapseden. Bugün yine yollardayım. Yarın yine yollarda olacağım. Hayatım yollarda geçecek yeni başlangıçlar olmasın diye. Ne kadar sürer bilmiyorum. Belki uzun belki kısa bir yolculuk olur. Sürekli kırmızı ışıklar yanan yollardan gidiyorum. Betonlar arasında yetişen bedenimin sıvaları dökülmeye başladı. Doğduğum andaki saflığa gidiyorum en kirlenmemiş halimle. Yüzümü toprakla yıkamaya gidiyorum. Bu günüme değil düşünmediğim yarınıma gidiyorum. Dünümü bulmak adına gidiyorum. Seni düşünürken yarın gelir aklıma. Yarında ben olamam. Bana kaçıyorsun demiştin evet kaçıyorum yarını olmayan ben bugünü kaçmakla geçiriyo

19

SOLDAN ESİNTİLER


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR rum. Eğer yarın olursa senin yarının olur. Eskici için son günün yarını olmaz. ESKİCİ CİHANGİR ASLAN

“Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır… bırak, gitsin… bırak, git...” Vladimir Vladimiroviç Mayakovski 14 Nisan 1930

SOLDAN ESİNTİLER

20


“Birini özlemenin en kötü yolu, yan yana oturduğun halde onu hiçbir zaman elde edemeyeceğini bilmendir.” Gabriel García Márquez 17 Nisan 2014

“Çürüdük hepimiz… Çürüdüğümüzün farkına varmadan çürüdük!” Kemal Tahir 21 Nisan 1973

21

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ FATİH MEHMET MAÇOĞLU İLE DERSİM’E DAİR.... Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi olarak Dersim Belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu ile Ovacık’tan kooperatiflere Sosyalizmden Munzur Festivallerine dayanan kısa keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Merak ettiğimiz sorularımızı sorduk ve okurlarımızla buluşturduk. Soldan Esintiler: Ovacık’tan Dersim’e uygulanan kolektif ortaklık ve işleyişi hakkında bize neler söyleyebilirsiniz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Ovacık’ta başladığımız yerel daha çok sosyalizme hizmet eden bir anlayış. Yani sosyalizmi geliştiren, sosyalizmin yereldeki ayağının halkla buluşması, yaşadığı coğrafya üzerindeki sosyalist anlayış nasıl bir hizmet amaçlıyor, nasıl bir program amaçlıyor. Hakikaten de bölgeye dair insanlarla nasıl buluşabiliyor meselesiydi. Ovacık böyle başladı. Aslında sosyalizmi geliştiren, yıllardan beri sosyalizm ile ilgili söylemleri mevcut burjuva sistemine karşı sosyalistlerin aslen sosyalizmin öyle olmadığı halkla birlikte yaşamın kendisi olduğu, halkla birlikte yaşayıp, SOLDAN ESİNTİLER

22


RÖPORTAJ birlikte örgütleyip, birlikte ürettiği, birlikte yönettiği bir anlayışın geliştiği meselesiydi. Biz bu anlamıyla da Ovacık’ta, küçücük bir ilçede başladığımız bu faaliyetle; doğaya dair söz söyledik, kadına dair söz söyledik, eşitlik birimlerine, insan adaletine, eşitliğine dair söz söyledik. Sonra da üreten ve tüketeni buluşturup birlikte yönetimi, yönetimin meclislerini geliştirerek birlikte yönetimi hedeflemiştik. Küçücük bir ilçeydi ama iyi bir sonuç getirdi. Bu yönde Dersim’de daha büyük on üç on dört katı kadar büyük bir alanda Ovacığın dışında da yapılabildiğini göstermek adına bir faaliyet yürütüyoruz. Ovacık kısmen planladığımız düzeyde gitti. Zaman zaman sistemle ilgili çelişkilerden kaynaklı esas program hayata geçirilemedi. Ama bugün o eksikleri de tamamlayarak bu ülkede sosyalistlerin yerele dair programını geliştirme, ülkeye dair programını geliştirme ve gerçekten de yönetebilir anlayışın parçası olan o halkla, kendisini var etme çabası şeklinde söyleyebiliriz. Soldan Esintiler: “Yapabilme kültürümüzü geliştirmemiz gerekiyor. İşte yapabiliyorlar dedirtmek lazım...” Başkanın Belediyecilikteki felsefesi olabilir mi? Fatih Mehmet Maçoğlu: Şöyle bir düşünün; bilimsel bilgi hazinesine bakın. Ülkedeki ve dünyadaki klasiklere bakın, romanlara bakın. Kitaplara ve hepsine bakın. Teorik açıdan sosyalistlerin ya da komünistlerin söylemleri gerçekten geleceği hedefleyen, ülkeyi kurtaran, dünyayı kurtaran bir anlayış. Ama gelin görün ki yaşam alanlarımızda sistem böyle olmadığının tersine halka bizleri çok farklı anlattı. Yarattığı algı açısından söylüyorum bunu. Komünistler sertti. Komünistler sadece konuşur, teori yapar,

23

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ kitap yazar gibi... Mesela ev yapmaz, köprü yapmaz, yol yapmaz, üretim yapmaz, fabrika yapmaz. Bunun gibi benzeri şeylerle insanlara bizi farklı tanıttılar, sert olduğumuzu söylediler, inanç meselesinde retçiler dediler, aileye, babaya, büyüklere saygı meselesine bu anlayışta olmadığına dair sözleri vardı. Öyle olmadığını gördüler aslında. Türkiye’de Türkiye’nin dışında sosyalistlerin komünistlerin yönettiği yerlerde bürokrasinin olmadığı, hırsızlığın, yanlışın olmadığı, tersine üretimin olduğu, adaletin eşitliğin olduğunu göstermemiz lazım. Bizim artık bilgi bankamızdakileri yaşadığımız sokağa uygulamamızın zamanı geldi. Çok değerli şeyler var. Ovacık’taki çalışmalardan sonra gidişat nereye gidiyor diye sorduğumuzda kafamızın durduğu yerde hemen eski kitaplarımızı açmak durumunda kaldık. Mesela Aile Özel Mülkiyet ve Devlet kitabını açmak zorunda kaldık. Lenin’in yazdığı kitabı açmak zorunda kaldık. Kapitalizme doğru mu gidiyoruz yoksa sosyalizme hizmet mi ediyoruz bu anlamıyla kafamızdakini paylaşma zamanı geldi. Yani bilgimizi, biz de olanı bireyine topluma, ne düşünüyorsak neyi hayal ediyorsak hayallerimizi gerçekleştirmenin yolu bu. Yani artık gösterme zamanı, gösterirken de sadece yapıp durmak değil gösterirken de anlatma zamanı paylaşma zamanı ve gerçekten birbirine dayanışma zamanı. Aksi takdirde bir ayağı eksik kalacak. Biz bunu önemsiSOLDAN ESİNTİLER

24


RÖPORTAJ yoruz yerelleşmede. Soldan Esintiler: Bürokrasi yapmak istediklerimizi engeller. Bürokrasi nasıl aşılır? Ovacık’ta bunu nasıl aştınız? Fatih Mehmet Maçoğlu: Bürokrasi şöyle bir şeydir. Aslında birkaç alanda toplumsal travma haline gelmiş, dünyanın birçok kapitalist burjuva sistemi içerisinde, kapitalist anlayış içerisinde, bütün iktidarlarda böyle ulaşılamaz hale geliyorsunuz. Adalet kendi özel tekelinize düşüyor eşit olmuyor. Demokrasi olmuyor çünkü başkasını reddediyorsunuz. Bürokrat olduğunuzda şeffaf olmuyorsunuz, bürokrat olduğunuzda size özel hizmet oluyor. Bunu reddettiğinizde bürokrasiyi yıktığınızda sizi halkla buluşturuyor. Sorumluluk sahibi yapıyor. Eşitlik özgürlük ve demokrasi meselelerinde tüm halkların, ezilenlerin, yoksulların, kadına, LGBT ve benzeri şeylere bakış açınız değişiyor. Çünkü onlarla birlikte yaşamaya başlıyorsunuz, onlardan kendinizi ayrıştırmıyorsunuz. Yine doğaya, ağaca, suya karşı sorumluluklarımız artıyor. Çünkü bürokrat olmazsanız oralarda olursunuz, bürokrat olursanız kapalı alanlarda olursunuz. Mesela çok güzel koltuklarda olursunuz güzel yerlerde daha lüks, daha konformist bir anlayışa doğru gidersiniz. Bu anlamda bürokrasinin yıkıldığı ülkelerde dikkat edin toplumda altla üst arasındaki ayrışım daha az daha şeffaf olmaya başlıyor. Bu anlamıyla biz bunu önemsiyoruz ve bürokrasiyi reddediyoruz.

25

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ Soldan Esintiler: Peki bunu aşabildiniz mi yada ne kadarını aşabildiniz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Yaşadığımız alanlarda bir kültür geliştiriyoruz. Ovacık’ta bizden sonraki belediye başkanlarımız hangi kurumlardan gelirse gelsin artık randevuymuş, kravatlıymış, halka yukarıdan bakan anlayış olmuyor ya da yolda yürüdüğünüzde mesela önünü ilikleyip “başkan geçiyor” denen toplumsal katmanlar da artık olmuyor. Geçerken “başkan mı geçiyor?” “Tamam” diyorlar. Böyle hani kendinden biri gibi, çok önemli biri değil ama herkes kadar önemli olan biri geçiyor. Bu anlamıyla bu gelişiyor. Kravatlı, göbekli, takım elbiseli insanlar yerine onu da giyen ama normal insanların giydiği bir kot pantolon gibi yani oradan kendini azat ediyor. Bürokrasinin yıkımını bununla tarif etmiyorum, yani bürokratlar dendiğinde lacivert ya da siyah takım elbiseli, kravatlı benzeri şekillerde bir algı var ama o kişiler bunun dışındaki giyimleri de yaşamının bir parçası olarak hayata geçirdiğinde bazı şeylerin kırıldığını göreceksiniz. Soldan Esintiler: Ovacık halkı; ‘’Bugüne kadar sosyalist düşünüp kapitalist yaşıyorduk. Artık düşündüğümüz gibi yaşayacağız’’ diye bir görüş bildirmiş. Bugün için bu görüş ne kadar başarı sağladı? Bu konuda ki görüşleriniz nelerdir? Fatih Mehmet Maçoğlu: Kapitalizmin vahşileştiği, insanları yok ettiği, katlettiği, bırakın bunları halkları katlettiği, ülkeleri parçaladığı yok ettiği, insanları yoksulluğa terk ettiği, açlığa terk ettiği bir süreçteyiz ve bunun da parçası olan bir ülkedeyiz. Yani SOLDAN ESİNTİLER

26


RÖPORTAJ kapitalizmin hükmettiği, yönettiği ülkedeyiz. Tam da burada sosyalist bir yerde bir ilçede belediye adına sosyalist bir anlayış örgütleyebilir misiniz derseniz ya da sosyalist bir anlayışın yönetimini sürdürebilir misiniz derseniz yok. Zor çünkü, yasalarla engelleniyorsunuz. Çünkü kendi hukuku ve yasaları söz konusu. Ama şunu yapabiliyorsunuz bir kere, onların tersi olan işler yapabiliyorsunuz, yani köylü ile buluşuyorsunuz. Kolektif ortak üretim alanları yaratıyorsunuz, sonra bunların tüketim alanlarındaki tüketici ile buluşmasını sağlıyorsunuz ve kendi ürettikleri üzerinde kooperatifler kuruyorlar. Bütün bunlar aslında hayal ettiğiniz dünyanın bu yönden toplumsal yansıması. Şimdi bir yola girmişiz, kapitalizmin kirlettiği bu yolda, küçücük taşları küçük küçük atarak temizlediğiniz bir yolda sosyalizme giden bu yol mutlaktır. Önümüzdeki günlerden daha büyük taşlar, kayalar çıkacak yollarımıza ama doğru bildiğiniz, doğru program yaptığınız, doğru bir yaşamı örgütlediğiniz andan itibaren bunların hepsi sizin için bir detay olur ve bunların hepsini temizleyip atabilecek irademiz de söz konusu. Çünkü bizim geldiğimiz anlayış gerçekten de kendi yaşamını halkına adamış bir anlayış bu anlamıyla bu süreçte Ovacık’ta en kötü ihtimal ile şunu diyebiliriz; artık bir kere bürokratik yapıya bakış anlayışı, o önünü ilikleyen, şapkasını çıkaran anlayış değil. Artık kendisi gibi, gidiyor ve biliyor kendisine hizmet için geldiğini. Üretim ilişkilerinde kendi emeği üzerinde tefeci ve tüccarı aradan çıkarabiliyor. Kendi kooperatifleri üzerinde örgütlenebiliyor, meclislerde gidip kendisi söz söyleyebiliyor. Suyun bir ihtiyaç olduğunu biliyor. Mesela bizden sonraki belediye yükselteyim derken kaygı duymaya başlıyor bir kültür yaratıyorsunuz çünkü. Halkta bu kültürleri bozanlara karşı

27

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ tepkisini göstermeye başlıyor. Şimdi Dersim’de de bu meseleleri artık yavaş yavaş tartışıyoruz. Dersim’de de artık suyun bir ihtiyaç olduğunu düşünüp tartışıyoruz. Yüksek fiyatlarda olan suyun düşürülmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Fakat sistem bizi bizden önceki kayyum döneminde belediyenin içinin boşaltılması ve borçlandırılmasından kaynaklı ve yaşamın durdurulacak hale getirilmesinden kaynaklı bazı projelerimizi gerçekleştiremiyoruz ve geciktirmek zorunda kalıyoruz. Çünkü bazen şöyle diyor toplum bize. Mesela bunlarla ilgili bir tartışma yürüttüğümüz de halk içerisinde diyor ki hizmetin durdurulduğu bu tür dönemde bu durumlar bizi geriletir onun için bu süreçte biraz daha rahatlayana kadar bazı durumlarda esas politikalarımızı bir iki sene de olsa geciktirmek gibi bir tartışmalar başlatmışız. Bu durumda, Ovacık eksikleri tamamlayıp daha da güçlü bir alan olmuş olacak. Bu anlamda halkın buna alıştığını artık bunu sorguladığını görüyorum. Mesela neden şeffaf bir şekilde basılmıyor gelir gider çizelgeleri gibi... Soldan Esintiler: Diğer belediyelere de sirayet etti bu durum. Mesela muhalif belediyelerde de kendini göstermeye başladı. Fatih Mehmet Maçoğlu: Toplumda bir kültür yaratıyorsunuz, toplumda o kültürü yarattığınızda herhangi bir ülkenin, beldenin ya da ilin, ilçenin halkı “Sen niye yapmıyorsun?” sorusunu soracak çünkü.

SOLDAN ESİNTİLER

28


RÖPORTAJ Soldan Esintiler: “Farklı siyasi görüşlerden çalışmalarınızı destekleyici geri bildirimler alıyor musunuz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Aslında bu sağ sol meselelerine öyle bakmıyoruz. Biz yoksulların ve yoksul olmayanların çelişkisini yani sınıf mücadelesi üzerindeki ezen ve ezilen çelişkisini önemsiyoruz. Bu meselede de A Partisi B partisi C partisine oy vermiş olmaları sadece diğer partileri solcu olarak göremiyoruz bu anlayışın temsilcisi değiliz. Biz sosyalistiz. Sosyalizmle kapitalizmin çelişkisi, ezilen ve ezenin çelişkisi, zulme uğrayanlar ve zulüm yapanın çelişkisi, emek-sermaye çelişkisi. Esas mesele bu ve biz buna böyle bakarız. Yani sadece solcu olarak bakmıyoruz. Tam tersi bütün halkların, yoksulların, ezilenlerin, köylülerin, işçilerin yani sınıf katmanı içerisindeki bütün tabakaların direngen yapısının ezilmişliği neden kaynaklı? Kendimizi onlardan görürüz onları kendimizden görmeyiz. Bu anlamı ile de onlara; sen şusun busun demeyiz. Bu doğru tanımlama değildir. Tam tersi onların içinden biri olarak kendimizi görürüz ve o katman içerisindeki bir bireyin, o toplumu oluşturan bir bireyi olarak kendimizi görüyoruz, böyle yapmazsanız aslında kapitalizmin bölparçala-yönet politikasının tam parçası olmuş olursunuz. Bugün dünya da öyle yönetiliyor. Bölüp parçalayıp. Alevi-Sünni KürtTürk Laz-Çerkez ya da LGBT kadın meselesi, çocuk diye ayrıştırıp yönetme politikalarına karşı, bütün insanların cinsiyet eşitliği ile adalet, eşitlik ve demokrasi içerisinde toplumların yaratılması için çaba harcamanız lazım. Bu meselede de bize çok gelip giden var, mesela farklı farklı markalarda var şimdi Trabzonspor’lu olmamdan kaynaklı Trabzon’dan binlerce kişi geldi. Trabzonspor’lu

29

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ diye bunun doğru olduğunu söyleyen binlerce kişi var. Mesela bir yere gittiğinizde, başka bir yere gittiğinizde başka bir partiye oy verip ama “sizin yaptığınız doğru” diyenler de var “yaptıklarınız programınız çok doğru” diyenler var. Bu programın yayılması için bir emek gördüğümüzde biz de destekçisi olacağız diyenler de var... Soldan Esintiler: Tarım, hayvancılık,turizm, kooperatifçilikle ilgili, istihdam gibi çok önemli bir konuda nasıl etkili oldunuz? Ve vatandaş memnuniyeti sağladığınız genç nüfus göçünü önlediğiniz konularıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Yaşadığımız coğrafya çok fazla göç olan bir coğrafya. Sebepleri var tabi ki. Güvenlik, güvenlik endeksli politikalarla bölgede boşaltmalar oldu, işsizlik ve istihdamdan kaynaklı oldu. Yine yaşadığı yerlerin uzaklarda köylerde yaşamının olmasından kaynaklı sosyal yaşam biçiminin az olduğu, yine eğitim kurumlarının kurumsallaşmayı insanların köylerinden mecbur bir şekilde şehre ya da bir başka yere gidip çocuklarını okutma isteği, bunların her biri bir göçün sebepleridir. Biz bu sebeplerin onlarca yıl üst üste bindiğinde gerçekten de yüzde yedi sekizi kendi şehrinde kalmış bir toplumuz. Yani 1 milyonun üzerinde bir nüfusun sadece 80 bini orada yaşıyor. Sadece Dersim’de yaşıyor. Şimdi ha deyince çok kısa bir süre içerisinde bu göçü orada durur musunuz, yok belki birkaç sene içerisinde sakinleştirip sonra da oraya doğru çekim için çaba harcıyoruz. Ovacık’ta başarılı olduk. Ovacık’ta ikiyüze yakın aile geri döndü ve üretimin bir parçası oldu. Büyük şehirlerde varoşlarda yaşam SOLDAN ESİNTİLER

30


RÖPORTAJ gerçekten zor. Kiralardan aldığı kazanımı, emeğinin karşısındaki aldığı kazanımı olan bütçe, yaşamlarını zorlaştırdığını görüyoruz. İlk başta gelip orada 6-7 ay üretim yapıp, sonra 3-4 ay kışın büyük şehirlere gittikleri ama sonra yavaş yavaş oraya yerleştikleri, kendi köylerinde kalmak istediklerini görmeye başladık. Bu Dersim için de geçerli, Dersim’de mesela bizim üretimden kaynaklı kooperatiflerin diğer çalışmalarından kaynaklı üretimin belki binin üzerinde aile artık üretimin parçası oldu. Mesela hayvancılık yapan var, bahçecilik yapan var, üretimin bir parçası olanlar, arıcılık yapmaya başlayanlar, çünkü üretim geliştikçe insanlarda bir kazanım oluyor. Evet yaşam çok mu rahatladı? Hayır biz şu anlamda insanların daha rahat yaşayabilmesi için bir çaba harcıyoruz. Yani bizim yaptığımız çalışma, hayatın tamamına müdahale eden bir durum değil. Mesela dört beş kişilik bir aile yıllık (30.000 40.000) ile geçimini yapabilme durumunda ise biz bunun üçte birinin ya da belki yarısına kadar olan üretiminin bir parçası oluyoruz. Bunun dışındaki üretim, biz sadece tarımsal faaliyet üretmiyoruz, aynı zamanda hayvancılık yapıyor, aynı zamanda başka ürettiği şeyler de söz konusu oluyor. Arıcılık gibi mesela benzeri şeyler. Biz burada onların üretiminin biraz daha bir parçası olmak, biraz daha yaşamlarını rahatlatmak için çaba harcıyoruz. Birkaç sene geçtikten sonra bu kooperatifte faaliyetler geliştikçe, ülkede ve dünyanın farklı yerlerinde bu kooperatiflerin buluşması sağlandıkça, orada öncelikle durdurup sonra da geriye doğru bir göçün olacağını düşünüyorum.

31

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ Soldan Esintiler: Dersim Belediyesini diğer Belediyelerden farklı kılan nedir? Fatih Mehmet Maçoğlu: Bir kere bizim diğer belediyelerden en büyük farklılığımız “Sosyalist” olmamız. Biz iyi insan ya da ne bileyim iyi gülen biri değiliz. Biz bir programız. Biz Sosyalist meclisler Federasyonu’nun, Türkiye Komünist Partisi’nin, Emek Özgürlük Cephesi’nin, Türkiye Komünist hareketinin bu dört kurumun bir araya gelip Halk Dayanışması, Dersim Halk Dayanışmasını kurup sosyalist iş anlayışını örgütlemeye çalışan, sosyalist bir anlayışla hizmet eden, sosyalizmin bu coğrafyalarda ve dünyada bir kurtuluş olduğunu gösteren bir programımız. Birincisi bu, ikincisi şeffafız, üçüncüsü adaletliyiz, dördüncüsü eşit davranırız, toplumsal cinsiyet meselesinden tutun da birçok faaliyet yürüten; mesela şu anda iklimle ilgili protokoller imzalıyoruz. Eşitlik, bilimlerin gelişmesi için protokoller imzalıyoruz. Kadınların regl döneminde, kadınların kendi yaşamı içerisinde karar alma, karar alabilme ve yönetme ve kendisine o yönetimi bir parçası olarak görüp kendisine ait hak alanları yaratma adına çalışmalar yürütüyoruz. Bizim onlardan farklılığımız; biz onları temel ihtiyaçların yani suyun ekmeğin ne bileyim barınmanın, ulaşımın, eğitimin, sağlığın satılamayacağını düşünüyoruz. Biz aslında sosyalist bir program olarak onlardan yüzde %100 farklı ve tam tersiyiz. Biz kapitalizmin zıttını yapıyoruz, kapitalizmin bazı maddelerini değiştirip reforme ederek değil, tamamen zıttını yapıyoruz, tamamen tersini yapıyoruz.

SOLDAN ESİNTİLER

32


RÖPORTAJ Soldan Esintiler:2020 Munzur Festivalleri Temmuz gibi olacak sanırız. Merak ettiğimiz bu festivalle ilgili bize ve okurlarımıza neler söyleyeceksiniz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Bizim Dersim’de Munzur Festivali yaklaşık 20 yıldır Temmuz’un son Perşembe’si yapılır. Son hafta Perşembe başlar, Pazar biter. Bu festivallere dünyanın bütün her yerinden insanlar gelir. 2000’lerin başında Dersim Dernekleri Federasyonu’nun eskiden Tunceli Dernekleri Federasyonuydu, Dersim Belediyesi’nin iskeleti oldu ama diğer siyasal kurumlar, bölgedeki demokratik kitle örgütleri, ilçe belediyelerinin içindeki demokratik kitle örgütlerinin de ortaklaştırması Dersim’i temsil eden doğasını, kültürünü, yaşam biçimini, dilini, inancını her şeye dair sözü olan ve uzun süreden beri engellemelere rağmen 20 yıla yakındır, arada bir engellerle durdurulsa da, ısrarla bunun yapılması için çaba harcanan bir Doğa ve Kültür Festivalidir. Herkesin emeği vardır burada. Evet Dersim derneklerinin ana iskeleti olması bunu tek başına ifade etmez. Orada birçok demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin kurumları ve benzeri dernekleri bu işin emeğinin, emek kısmının mutfağında olan, yaşama örgütleyen durumlar var. Güzel gidiyor 3-4 yıl bir ara verdiler, müdahale ettiler ama geçen yıl yaptığımızda son güne kadar izin verilip verilmeyeceğini konusu olmasına rağmen güçlü bir festival yaptık. Önümüzdeki Temmuz’da da bunu yapacağız ama onun dışında Munzur Festivali dışında da küçük küçük yeni yeni şeyler yapıyoruz. Mesela Mural Festivali var, geçen sene yeni başlattık. Kentteki gri bitene kadar renklendirecek. Kadıköy’de de böyle bir çalışma uzun süreden beri olmuş. Ressamların o

33

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ kendisini ifade etme, kendi hayalindeki çizdiği oradaki toplumla buluşturduğu gerçekten de gönüllülük üzerine kurulmuş bir festivalimiz de söz konusu ve bunları devam ettireceğiz. Soldan Esintiler: Yılmaz Güney Kültür Sanat Festivalinin bu yıl 3’ncüsü yapılacak. Tanıtımı İstanbul’da yapıldı. Neden İstanbul? Bu festivali hakkında bilgi verebilirmisiniz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Biz Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi ile Dersim Belediyesi’nin ortaklaşarak yaptığı ama Güney Vakfı ile de ilişkilendirerek ortaklaştırdığı bir çalışma. Yani esas Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi şu an Okmeydanı’ndaki Kültür Merkezi bir de Dersim Belediyesi Güney Vakfının da özellikle desteklediği bir durum. Bunu burada başlatmamızın sebebi ilk ikisinin burada başlatılmış olması ama Türkiye’de farklı farklı illerde de çalışma yapıldı. Adana’dan, Mersin’den, Ankara’dan, Eskişehir’den 56 şehirde de bazı belediyelerin işin içine girerek katkı sunduğu, esas amaç Yılmaz Güney’in tüm ülkede ki bütün ezilenlerin ve yoksulların, o devrimci dinamik sanat kısmını tüm ülkeye yaymak ve öğretmek. Son 15-20 yıldır Yılmaz Güney’in ölümünden sonra yeni nesil bu meseleyi çok fazla bilmiyor, yani irdelemiyor. Amaç biraz daha kafalarda Yılmaz Güney’i tartıştırmak, yani bu Yılmaz Güney’i tekrar tanıtmak amacıyla yapıldı. Burada deklarasyon yapıldı ama en son 14 Haziran’da Dersim’de kapanışı yapacağız. Şimdi yeni yeni Nisan ortasına kadar üretimi alacaklar. Sonra onu da jüri ve sanatla ilgilenen birçok dostumuz, arkadaşlarımız bunları o süreç içerisinde değerlendirecek. 7 Haziran’da İstanbul’da 14 Haziran’da Dersim’de olacak. Yılmaz SOLDAN ESİNTİLER

34


RÖPORTAJ Güney sadece tek başına bir sanat meselesi değildir, aynı zamanda bu ülkedeki devrimci olabilmeyi alanı neresi olursa olsun devrimci bir anlayışın bütün alanlarda, sanatta, kültürden, fabrikalardan, okullardan, her alandan olabileceğini gösteren biriydi. Bu anlamıyla bu tür sanatçı ya da kapitalizme karşı mücadele edenleri kendi yaşam alanıyla ilgili almak, tanıtmak bizim için büyük bir onurdur. Soldan Esintiler: Ovacık Doğal Ürünleri Satış Ofisleri ve Kooperatiflerinin işleyişi ne şekilde yürütülmektedir? Fatih Mehmet Maçoğlu: Üretim ve tüketim Kooperatifleri olmak üzere iki şekliyle kendisini bu ülkede var ediyor. İlk birkaç yıl sadece üretim kooperatifleri kurmuştuk, sadece üretici ile bu işin bir parçasıydı. Ama artık ürettiklerimizin farklı yerlerde, farklı şekilde kötüye kullanılmaması adına, kendi alanlarımızı yaratarak kendi alanlarımızda tefeci ve tüccarı aradan çıkararak, mümkünse en ucuza tüketiciyle buluşturup, tüketiciyi de yarım üretici yapmak, yani köylünün doğal toprağını koruyan, yaban yaşamı koruyan, bitkiyi, suyu koruyan, o toprağın kirlenmesini engelleyen, üretim biçimine sahip çıkarak, onun ürünü alıp kendi mutfağında yaşamını sürdürürken ya da ihtiyacını sürdürürken o üretimi de desteklemek adına her iki alanı yani üretici ile tüketiciyi buluşturmak adına böyle bir çalışma yürüttük. Bu yıl Türkiye’de İstanbul’da 4, İzmir’de 2, Ankara’da 1, Eskişehir’de, Bursa’da Adana’da, Antalya’da, Mersin’de bir de Dersim Merkezde olmak üzere 13-14 tane alan yarattık. Ve bütün ürünleri burada sadece biz değil, doğayı koruyan, sağlıklı gıda üreten, ürettiklerini

35

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ geri dönüşüm sağlayan, üreticiye destek amaçlı olan bütün kooperatiflerle ilişki kurmaya başladık. Önümüzdeki günlerde tarım çalıştayı ile de aslında biraz daha akademi alanı da geliştirip bunu biraz daha ileriye taşımak adına çalışma yürütüyoruz. Üreticilerimiz de bizim için değerli olan şudur; tefeci ve tüccarı aradan çıkarıyoruz, üretimlerde çok cüzi miktarda kârlar var o da çalışanlar, kira olan yerler, öğrencilere burs ve yeniden üretim yapmak isteyenlere katkı amaçlı tohum mazot ya da yeni kurulan bir fabrika ayıklama paket yapma alanları yaratmak. Orada kullanılan ama bu kullanımı küçücük dar bir yerde değil, halka geri dönüşü sağlayan kazanımları, halkla paylaşırsak kâr olarak görmüyoruz, ama kazanımları üç beş kişi ile on kişi ile dağıtılırsa bunu kâr olarak görüyoruz. O da zaten şirket anlamına gelmiş olur. Biz kooperatiflerde şeffaf olmayı önemsiyoruz. Toprak koruma yönetiyoruz, toprağın üzerindeki bitkiyi korumayı önemsiyoruz, ilaç ve artık maddeler kullanmamayı önemsiyoruz. Sonra da tüketiciyle buluşmasında tüketicinin de söz söyleyebilir olmasını, üreticiyle buluşmasını önemsiyoruz. Daha çok anlatılacak şeyler var ama kısacası böyle. www.ovacikdogal.com adresinden kapıya teslim yapıyoruz. Soldan Esintiler: Son olarak, buradan okurlarımıza neler söylemek istersiniz? Fatih Mehmet Maçoğlu: Geleceği kurguluyoruz, geleceği örgütlemeye çalışıyoruz, geleceği örgütlerken de sadece insan merkezli SOLDAN ESİNTİLER

36


RÖPORTAJ politikalar yürütmüyoruz. İnsana dair, hayvana dair, doğaya, bitkiye, suya, canlı olana, cansız olana dair her şeyin yaşamını sürdürmesi adına insanların da adaletli özgür bir şekilde eşit bir şekilde yaşamını sağlaması adına sosyalizmi, hayal ettiğiniz yaşamın esas parçası olan sosyalizmi kuruyoruz ve onu örgütlüyoruz. Bütün dünyadaki ve genelde dünyada, özellikle de ülkemizdeki bütün insanların kurtuluşunun, kendi yaşadığı yerle beraber korunarak, desteklenerek ancak kurtulabileceğini düşünüyoruz. Yani ağacı keserek insan özgürleştirilemez. Suları kirleterek insanların yaşamını sürdüremeyeceğini biliyoruz. Bir betonlaşma yaparak insanların yaşam alanlarının güzelleşmeyeceğini biliyoruz. Doğayı da sahipleniyoruz, yabanı da, börtü böceğiyle hayvanı da sahipleniyoruz. Doğanın o döngüsü içerisinde birbiriyle iletişim ilişkisini korumayı planlıyoruz. Bu anlamıyla sizlere özellikle bu röportajla birlikte bu bilgi paylaşımını yaptırmayı, bize böyle bir şans verdiğiniz için size çok teşekkür etmek istiyorum. Eminim Soldan Esintileri okuyanlar keyif alır ve bundan sonra da birlikte bu dünyaya dair söz söylemeyi ortaklaşarak birlikte yöneterek devam edeceğiz diye düşünüyorum teşekkür ediyoruz. Sevgili Fatih Mehmet Maçoğlu’na Soldan Esintiler Kültür ve Edebiyat Dergisi olarak teşekkürlerimizi sunuyoruz... Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi İletişim: soldanesintiler@gmail.com

37

SOLDAN ESİNTİLER


Karikatür HASAN SEÇKİN

SOLDAN ESİNTİLER

38


Karikatür HÜSEYİN ASLAN

39

SOLDAN ESİNTİLER


KEŞİF GÜNLÜĞÜ

NAZARKÖY’E NAZAR DEĞMESİN Yüzyıllar boyunca pek çok kültür ve dine göre göz figürü, üzerinde taşıyanları ya da yanında bulunduranları kötülüklere karşı koruyan çok güçlü bir tılsım olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden zarar verdiği düşünülen kişiye ya da kuvvete karşı koruma sağlamak amacıyla, çağlar boyunca çeşitli materyallerden ve camdan göz şeklinde göz figürü yaratılmıştır. Bu da nereden çıktı birden bire keşfedeceğimiz yerler varken neden bir nazar boncuğundan bahsediyoruz ki diyenleriniz olabilir. Günlerden Pazar olduğunu düşünün. Geç kahvaltı edince, üzerine de kahve, dergi, gazete keyfi eklenince uzak bir yerlere gitmek istemeyebilirsiniz. Tam bu noktada Nazarköy sizin için ideal bir Pazar gezmesi olacaktır. Neden göz figüründen neden nazar boncuklarından bahsettim sizlere şimdi daha iyi anlamışsınızdır. Buradan nasıl anlatsam size, çeşit çeşit renkleri içinde barındıran ağaçlar, muhteşem bir doğa, mis gibi bir hava, güler yüzlü satıcı hanımlar, otlu gözleme, sıcacık çay, nazar boncuklu SOLDAN ESİNTİLER

40


KEŞİF GÜNLÜĞÜ ağaçlar ve evler. Bir de üstüne renk renk nazar boncuklarının olduğu satış yerleri. Bir ege köyünde bulabileceğiniz her şey bu küçük sıcacık köyde mevcut. Nazarköy, İzmir’in Kemalpaşa mahallesine bağlı olan 48 mahalleden birisidir. Gezmekten keyif alanlar açısından oldukça şirin bir kasaba olarak da nitelendirilebilecek bir yapıya sahip olan Nazarköy, Kemalpaşa ilçesine yaklaşık 6 km mesafe uzaklıktadır. Kiraz yetiştiriciliğinin yanı sıra yaklaşık 60 senedir bu köyün halkı muazzam bir boncuk imalatı ile de öne çıktığı için bu bölgeye gezmeye geldiğiniz an içinde boncuk olan birkaç hediyelik eşya almadan ayrılma ihtimaliniz de gerçekten de yok gibidir. Nazarköy eski adı Kurudere olan, 60 yıldan fazladır boncuk atölyeleri ve boncuktan geçimini sağlayan bir köymüş. Ama köyün kaderi bundan 4 sene önce girişimci bir muhtar tarafından değişmiş. İlk iş köyün adını değiştirip Nazarköy yaptırmış. Sonrasında Esnaf Kooperatifi kurmuş ve küçük ahşap stantları, organizasyonunu yaptığı Boncuk Festivali, katıldıkları fuarlar sayesinde küçük köyün kaderini değiştirmiş. Kemalpaşa Belediyesi ve Nazarköy Muhtarlığı tarafından düzenlenen Boncuk Şenliği her yıl Mayıs ayında köy meydanın da yapılıyor. En iyi ocak, en başarılı usta ve en güzel takı tasarımı yarışmalarının da yapıldığı şenlik, köylülerin geleneksel

41

SOLDAN ESİNTİLER


KEŞİF GÜNLÜĞÜ ikramları ile renkleniyor. Güzel bir Mayıs sabahını Nazarköy’de sıcacık köy ekmeği ile kahvaltı ederek, şenliklere katılarak keyifli bir hale dönüştürebilirsiniz. Nazarköy içerisinde tam beş adet cam atölyesi bulunmaktadır. Boncuk atölyelerini gezip, ziyaret edebilir, fotoğraf çekebilirsiniz. Boncuk ustaları 1200 derecelik ateş başında cama şekil veriyorlar. Ellerinde iki demir parçası ile o kadar hızlı yapıyorlar ki şaşırıp kalıyorsunuz. Bu kadar yüksek ısı karşısında bu kadar emek vererek, bu yok olmaya yüz tutmuş sanatı sürdürmeye çalışmak gerçekten çok zor. Boncukların köyün kadınları tarafından çeşitli hediyelik eşyalara dönüştürüldüğü bu noktada bölgede önemli bir gelir kaynağı oluşturduğu söylenebilir. Nazarköy’e gelen ziyaretçiler bu tarz atölyeleri gezme imkânı, atölye çalışmalarına katılma fırsatı bulmaktadır. Bunun dışında Nazarköy küçük bir yerleşim bölgesi olmasına karşın gezilmesi gereken çok fazla yeri vardır. Özellikle Nazarköy Boncuk Çarşısı, Hitit Kabartmaları ve Ulucak Höyüğü’nü mutlaka görmelisiniz. Ulucak Höyüğü, Roma- Bizans döneminden kalan kalıntıları SOLDAN ESİNTİLER

42


KEŞİF GÜNLÜĞÜ yerli ve yabancı turistlerin çok sık uğradığı gezilecek yerlerdir. Karabel Kaya Anıtı olarak bilinen, yaklaşık 4 metreye 2 metre boyutlarında bir niş içine işlenmiş çok güzel bir tarihi kabartmadır. Sol elinde bir mızrak sağ elinde ise bir yay tutan özenle çizilmiş oyulmuş bir erkek figürüdür. Bu tarihi anıtı incelerken alabildiğince yeşil ve dağlık muhteşem güzellikteki manzaranın da keyfini çıkarabilirsiniz. Bu küçük köy özellikle hafta sonları ziyaretçi akımına uğruyor. Keyifli bir gün geçirmek, doğayla iç içe, çocukların koşup oynayabileceği bir yer arıyorsanız buralar tam size göre. Doğanın bin bir rengi, huzur, keyif ne ararsanız burada. Yol üzerinde ve Nazarköy’de yemek yiyebileceğiniz yelerde var planlarınızı ona göre yapabilirsiniz. Bu keyifli geziden ben de kalan cam magnetler, nazar boncuklu duvar süsleri, rengârenk boncuklar ile tasarlanmış birkaç takı, bolca huzur ve mutluluk. Her zaman olduğu gibi özgürlüğünüzü alın ve eşsiz birikimiyle sizleri bekleyen Ege’nin bu şirin köyüne gelin keyifli bir gün geçirin diyorum. Sevgiyle kalın, hep seyahatte kalın… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

43

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ Soldan Esintiler Kültür Sanat Edebiyat Dergisi olarak MONO SERAMİK ATÖLYESİ’ne konuk olduk. Atölyenin işletmecisi ve eğitmeni Gülselin ŞEN ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Merhabalar. - Biraz kendinizi tanıtır mısınız? Anadolu Üniversitesi GSF Seramik Bölümünden 2016 yılında mezun oldum. Seramiğe başladığımda herkes gibi çok fazla bilgi birikimim yoktu, fakat seramikle tanıştığım anda tüm kaygılarım yerini hayallere bıraktı. Birinci sınıftan itibaren bir atölyem olsun istedim, şimdi ise hayalimi insanlarla paylaşıyor ve geliştiriyorum. - MONO’nun açılımı nedir? İsim koymak oldukça zorlu bir süreçti, beni anneler çok iyi anlayacaktır. Atölyem ismini ilk kişisel sergim olan “Mono”dan almıştır. Kişisel sergimde manifestom; yalnızlığın aslında kullanmayı öğrendiğinizde sizi üretken ve olumlu bir yere getiren durum olduğunu anlatmaktaydı. Yalnız çıktığım bu yolda beyi ve atölyemi en iyi ifade edecek, isim olduğuna kanaat getirdim. - Atölyenizin bir kuruluş hikayesi var mı? Atölyecilik hayaline Seramikle SOLDAN ESİNTİLER

44


RÖPORTAJ tanıştıktan hemen sonra sahip olduğum için öğrenciliğimi atölyelerde çalışarak geçirdim. Yeni açılmış bir atölyede işe başlayarak tüm süreci izlemiş oldum. Bu heyecanımı ve deneyimimi ailemle de paylaşıyordum. Mezun olduktan sonra birkaç iş deneyimi kazandım. Fakat hala tatmin olmuş değidim, haliyle bu etrafıma da yansıyordu. Mono Kasım 2016 tarihinde mutsuzluğuma sessiz kalamayan ailem tarafından bana bir hediye olarak geldi. İlk başta bir masa ve boş bir dükkan olan Mono şimdi kapsamlı bir eğitim aracı haline geldi. - Burada yapılan çalışmalar el emeği ürünler, ürünleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu oldukça zor bir konu; hepsi benden bir parça oluyor. Ama yaptığım ürünlerin birileri tarafından beğeni görmesi ve kullanması da bir o kadar keyif verici. Bu paylaşımında bir ederi oluyor. Mono’nun sürekliliğini sağlamak için elbette. Kullandığımız malzeme, teknik,

45

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ harcanan emek ve diğer giderlerin bir araya getirilmesi ile ürünlerime değer biçiyorum. - Sizden eğitim alan kursiyerler hangi yaş aralığında? Kreş eğitimi almış 4 yaş çocuklarımızla başlıyor, seramiğe ilgi duyan ve seramikle buluşmak isteyen herkesi ağırlıyoruz. 80 yaşında bile seramik sanatına ilgi duyan öğrencim mevcut. - En keyif aldığınız çalışma hangisi? Yani yaparken size kendinizi iyi hissettiren çalışma dersek? Ürettiğim her şeyden keyif ve mutluluk duyuyorum aslında. Hepsinin her aşaması keyifle yapılmalı, yoksa ortaya karşınızdakine de keyif verecek bir ürün sunamazsınız. Bir ayrım yapmam gerekirse; kullanım objelerinden çok, seramik heykel çalışmak başlı başına farklı bir heyecan benim için. Bir manifesto üzerine yapılan 3 boyutlu eseri seyirci ile paylaştığınızda Herkesin kendine farklı bir duygu, anlam çıkarmasını izlemek gurur verici. SOLDAN ESİNTİLER

46


RÖPORTAJ

- Kendi üretiminiz olan fincanlarla bizlere ikram ettiğiniz çayı yudumluyoruz. Bu sizde nasıl bir duygu tepkimesine dönüşüyor? Elinizde tuttuğunuz fincan aslında benim zihnimdeydi, kağıda 2 boyutlu olarak döküldü ve şimdi 3 boyutlu olarak sohbetimize eşlik etmekte bu duyguyu nasıl ifade edebilirim tam olarak bilmiyorum; bambaşka bir duygu. Hayallerim, tasarımlarım sizlerle başka hayatlara dahil oluyor, daha ne isteyebilirim ki. - Ülke genelinde mesleğe olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Mesleğimiz hakkında maalesef yeterli bilgi aktarımı yok ülkemizde. İlgi duyanlar elbette işin içine girince zorluğunu, seramiğin ne kadar uzun sürede oluştuğunu görüyor. Çamurun şekillendirilmesi, rötuşlenmesi, kuruması, ilk pişirimi, sırlanması ve tekrar pişirilmesi gibi aşamaları bulunmakta. Bir de öncesinde tasarım aşaması var tabi. Bir fincanın kağıt üzerinden soframıza gelene kadar onlarca aşamadan geçmesi gerekiyor. Yaklaşık olarak 10-15 günlük bir süreç, kullanılan malzeme, harcanan emek, gösterilen sabır ve özen sonucunda bir maliyet oluşturuyor. Ülkemizde bu maliyetler yüksek görülüyor ve fabrikasyon ürünlerle karşılaştırılıyor. Biz de sizlerle bu süreci paylaşıp, seramik aslında nedir, nasıl bir arkaplana sahiptir bunu gösteriyoruz Mono’da.

47

SOLDAN ESİNTİLER


RÖPORTAJ - Son olarak neler söylemek istersiniz? Keyifli sohbetiniz için teşekkür ediyorum öncelikle. Seramiğe ilgi duyduğunuz ve bizimle burada çamurlandığınız için çok mutlu olduk. Mono her yaştan, ilgi ve heyecanımızı paylaşacak her bireye açıktır, bekleriz. MONO SERAMİK ATÖLYESİ İLETİŞİM monoseramikatolyesi16@gmail.com ÜNSAL AKTAŞ SOLDAN ESİNTİLER Kültür Sanat Edebiyat Dergisi

SOLDAN ESİNTİLER

48


MONO Seramik Atölyesi kursiyerlerinden Ayşe Evrensel’in çalışmalarından...

49

SOLDAN ESİNTİLER


Rifat Koray Gökan

DÜNYA’da YANGIN VAR (İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ) – 147 Tuval üzerine akrilik 2 parça resim (70x60) 2019 İklim değişikliğinin zararlı etkileri bireylerin yaşam koşullarını olumsuz etkilemeye devam etmekte… İnsan hayatını kabul edilemez bir seviyenin altına devam ettirmek zorunda… Hava, su, toprak, yeşil doğa, ürünler ve barınak gibi belirlenmiş tüm çevresel birimler için kayıplar ve hasarlar çok ağır… Rifat Koray Gökan’in bu çalışması: AIAPI Görsel Sanatlar Unesco’ nun himayesinde, Roberto Ronca tarafından “Fondazione Opera Campana dei Caduti” - Rovereto (İtalya) sergi salonlarında düzenlenen, “İNSAN HAKLARI #CLIMA | #ArtCanSaveTheWorld” uluslararası sanat etkinliğinde, 7 Eylül 12 Ocak 2020 tarihleri arasında sergilendi. SOLDAN ESİNTİLER

50


KARİKATÜR MEHMET BEŞİR

51

SOLDAN ESİNTİLER


PARANOYA SEYRİNDE.... İnsan en çok yaşamın sonbaharında hızlanıyor adımlarında, yapmak istediklerine, geç kaldıklarına yetişebilmek için. Evrenin avuçlarında sonsuz bir sunum değil ki yaşam. Evet sonsuz devinimli bir döngü ve sürekli el değiştiren evreleri var. Hangi evre hangi canlıya ne kadar süre için ayrılmış. Hiçbir canlı bilemez; belki üç beş ayrı mevsim daha dökülecek avuçlarımıza. Sonrası sonsuzluk değil mi? Bazen umutsuzluk, dizginleri eline almış bilincimizin zayıf noktasında koşturup durur ve ayrılıklar sendromunu çalar hayatımızın bazı bölümlerinde. Çalar yine çalar. Ve biz avuçlarımızı yine birleştirip daha çok sarılırız kavuşmak umuduna inatla. Unutmadan, birde çağın vebası ölü duygulu sevdalar da türemiş. Gerçi bu çağda aşklarda sahte olacaktı elbet. Duygular ölmüş, avuçlar sanal sevdalar biriktirirken, hangi yürek, yürekli bir ateşi şehrinin ortasında yakar bu da ayrı bir muamma... İnsanoğlu bu; insan zamanla herşeye alışıyor, en çokta unutmaya! Sana sille tokat unutmayı öğretiyorlar ve unutmaya alışmayı... Bütün geceni gündüzünü, eşini, dostunu hayatından tırmalayıp çıkarana kadar ve avuçlarının içinde kendinle boğulana kadar uğraşıyorlar... Tavanları şekillendirip, geceyi gündüzü ayırt edemez hale gelinceye kadar istediğince bağır çağır görmemek için elinden geleni yapıyorlar. Sonra alışıyorsun! Aklınla yüreğin birbirini paramparça ediyor ve aklın yüreğini bir duvarın içine hapsediyor. Çünkü; günümüzde dostluk ve ne yazık ki aşk çıkarlar çatışınca ve gücünü kaybettiğinde tükenen ve yönünü güce doğru çeviren hercai bir rüzgâr gibidir. Koşulsuz sevmek dostluk lugâtında var SOLDAN ESİNTİLER

52


PARANOYA SEYRİNDE.... olan yerini malesef koşullu sevmelere bırakarak yitip gitmiş durumdadır...... Tüm bu kusurlar gemisi insan aklını bilincini teslim alırken çıkmazlara düşüyorum hatta karanlık bir bilmecenin labirentlerindeyim de kayboluyorum! Kusursuz bir köşe kapmaca yaşatırken hayat, bazen avuçlarımızdan akıp giden ömrün zerrece kıymetini bilmeden harcıyoruz. Ta ki bizi ters yüz eden bir hamlenin girdabında çırpınırken, bir nefesin paha biçilmez bir değer olduğunu.... Oysa ki insanoğlunun korkunç bir doyumsuzluk kompleksi de var. Eksik taraflarını örtme çabası gibi mesela. Aşağılık kompleksi olanlar, karşısındaki insanları küçük görüp, sürekli eleştirip, aşağılama, sözlü şiddete maruz bırakma gibi davranışlar sergilerler. Bu bir nevi kendi asıl karakterlerini örtbas, özgüvensizliklerini gürültüyle tolere etme çabasıdır aslında.. Hatırlatayım birde onlar da olmayan bilmedikleri o zulme teslim olmayan öfkemizle büyüyen kocaman bir gülüşümüz var. Kimbilir, belkide en büyük kusurumuz herşeye rağmen gülmek olmuştur. Sözcükleri kullanmayıp, gülüyoruz işte; dostu sevdiğimiz, düşmanı alt ettiğimiz bir silah oldu gülüşümüz. En çokta dost görünümlü düşmanlarla. Dostluk çalgılarının fink attığı kardeşlik söylemlerinin ikiyüzlüce alet edildiği bir ortamda komik olan aslında ne biliyor musun? İnsanlar seni istediği zaman hayatına dahil ediyor, istemediğinde ise o dahillikten

53

SOLDAN ESİNTİLER


PARANOYA SEYRİNDE.... mahrum ediyor. Yani işin özü, kimse kimseyi gerçekten hayatının merkezinde tutmuyor. Herşey o anlık duygu geçişlerinden ibaret ve geride yerlere savrulmuş kayıp güvenler kayıp sevgi parçacıkları kalıyor ve insan yalnız kalınca değilde yalnız bırakılınca üşüyor aslında.... Sonra bir daha aynı şiirin içinde varolmak yerine üşümeyi tercih ediyor... Dedim ya evren sonsuz ama sonlu devinip duran bir halka uzatmış insana ve bence “pişmanlık duymadan hakkıyla onurluca kullanacaksın merdivenleri. Ömür dediğin bir servislik tek yemek ve içine katacağın malzemeler sana kalmış, ister tatsız tutsuz yavan ye istersen gelecek nesillere vazgeçilmez bir tarif bırak. Herşey senin bu tek sunumu doğru servis etmene kalmış.... ... Ve akşam vaktinin kaçınılmaz gelişi ile birazdan belki de en güzel gün batımını görme şansına sahip olacak bu şehir. Sonu olmayan ufuk çizgisinin önünde minik beyaz bir yelkenlinin seyrindeyken, bazen insan okyanusta bir yelkenli olmak istiyor... Yani uçsuz bucaksız bir deniz ve bir yelkenli. Rüzgarın yönü önemsiz. Bir karaya da vurabilirsin ama sakince yola da devam edebilirsin... Yani okyanusa açılma cüretini gösterdiysen, rüzgarın sana yapacaklarına da katlanacaksın öyle ya! Bu imkânlı imkansız hayaller silsilesinde ruhumu doyururken bir an durdum düşündüm, sanırım bir kaç asır geçti sataşmadım, hani o gizliden ama aleni ve en çokta alaycı tavır takınan gülüşüne! Dikenli tellerin dizilecek olduğu gülüşünün SOLDAN ESİNTİLER

54


PARANOYA SEYRİNDE.... kıyısına ve gülünce cümle kullanmadan anlatacağını bildiğim aleni kurgulanan herşeyi karanlık ruhlu vicdanlara..! Anlamını yitirmiş insanların hangi çöplükte örttugünün ne önemi var ki her biri bir mezarın sahibi sonuçta herbiri duygularımda yerini kaybetmiş bir maktul adayı. Herşey zamanın karanlık havasında küflenip çürüyüp kirleniyor ve aşk olurun olmazın ağzında yolunu kaybetmiş, tadı tükenince çöpe giden sakıza döndü... Oysa ki aşk neleri yaktırıp, nelerden vazgeçirmişti, bir tutam alevin içinde yanmak uğruna... Ve dostluk, dostluk tende bir cana eşitti dostluğun tadını alan için.... Sevgiyi ve gülümsemeyi en samimi olanıyla dağıtmaya çalıştık ve kimseye yalan yere gülüp sahte sevgiler samimiyetler biriktirmedik. Sevgimizde öfkemizde samimi oldu lâkin; insanoğlu her zaman yapay olanı, sahte olanı, çıkarı olanı tercih etti. Dillere pelesenk olmuş dost kelimesi bu çağda anlamını hakeden bir sözcük olmaktan çıktı yalana dolana çamura bulandı.... Paranoyak günlüklerin içinde kendinizi sevdiklerinizi nefret ve özlemlerinizi görmek, hayallerinize dokunmakta var biliyorum ve her biri sizlerin zihinsel algınızın şekline bağlı olarak değişir değişebilir bunu da biliyorum. Ve unutmadan kimse boş yere bir paranoyak olmaz onu da hepimiz biliyoruz... #paranoyaseyrinde SÜHEYLA GÜNEY AVCI

55

SOLDAN ESİNTİLER


DEM ÇEKİYOR GÖKYÜZÜ GÖZLERİNDE anılar masada iç içe geçmiş matruşkalar kadınlar çıkıp geliyor eski rüzgârlarla gölgelerini kalbine bırakarak denizleri çekiliyor içimin gitme bunca çakıltaşını kime vereyim katil kentin ışıkları karnı aç bebekler gibi yıldızları emiyor iştahla kırgın bir sonbaharsın akşamın ucunda dönme yüzünü, koyulaşır kederim kıyısız bir su gibi düşerim kollarına gitme dem çekiyor gökyüzü gözlerinde durmadan trenlerden bahsediyorsun son istasyonu bir mezarlığa çakılı hiç gitmiyormuş numarasıyla ayrılığa koşan sen konuştukça uzaklaşıyor kalbim göğüs kafesimden elimi uzatsam, kahkahadan bir çocuk can eriği gibi sımsıkı tutuyor hayatı avuçlarında SOLDAN ESİNTİLER

56


DEM ÇEKİYOR GÖKYÜZÜ GÖZLERİNDE sevmiyorum trenleri seni götürdükleri için değil biliyorum bir nehre “dur” denmeyeceğini içimi uzak iklimlere koşan at sürülerine kattıkları için sevmiyorum belki kumlar, kumlar, kumlar sonsuz ilmekli halı gibi serilmişler ayaklarına sevmiyorsun kumları aşksız kadınlar çocuksuz sevgiler peşindesin katil kentler gibi yıldızları istiyorsun arsızca git gam doluyor gökyüzü gözlerinde ÖZGE SÖNMEZ

57

SOLDAN ESİNTİLER


Hasret... Belki sen yanımda olsan yıkık dökük olmazdım… Oysa şimdi,bir kurşun sesi indi gecenin rengine solarken… Ay düştü ağır ağır toprağa ateş gibi gün doğarken… Dağlarımda karanfil çiçeği açtı kan kırmızı… Öyle bir an geldiki, gökte bulut ve fırtınalar oluştu… Ardından yüreğimin sol tarafını sardı bir asi rüzgar… Belki sen yanımda olsan tenhalarda sahipsiz akşamlar gecelere geçmezdi… Boğazımdaki düğümler bir bir açılırdı. Mavinin tadı ile namluların ucunda… Öyle bir an geldiki,

SOLDAN ESİNTİLER

58


gökyüzünün gerdanında griler oluştu… Ardından dağılırken özgürlüğüm dağların gecesine lime lime… Karanlığın içinde rüzgarın fısıltısı ışıklar saçıyordu… ve ben yine Yazdığım şiirlerimle asi ve firarlarda geziyordum… İçi hasret dolu sevdası bol mu bol mısralarla düş olan cennetinin kapısında… Beklerken kör olası dikenler batıyordu ayaklarıma.. BAYRAM KÖSE

59

SOLDAN ESİNTİLER


Kamçıladım Öfkemi... Karanlığı bile olamadım Kapısı kırık bir kuytunun İçimde koyu bir hiçlik Nice engellerde kışladım mevsimler boyu Ayrılık Göğsümün narın da yanan acı bir çığlık... Yamalı özlemler biriktirdim kapımda Yollara astım aklımı Bir tan vakti güne diş biledim olanca hıncımla Kamçıladım öfkemi Serdim önüme yalnızlıklarımı... Belki bir kuş konar balkonumun korkuluğuna Dağıtır korkularımı Kanatlanır sevincim Yolları arşınlar direncim Elimi sıcak bir el tutar Isıtır belki soğuklarımı...

SOLDAN ESİNTİLER

60


Sıcak bir gülümseme attım Hayatın irkilmiş gözlerine İçimdeki telaş kalınca bir giz e sığındı Tepemdeki güneşle barıştım Gül açtı bozkırlarım Hüznümü göğün karanlık yüzüne astım... YUSUF FERHAT Yamalı Bir Abaydı yaşamak” kitabından..

“Seni seviyorum Benim için dünyanın en taze sözü bu Alnında dolaşan bir kumru kadar yalın Seni seviyorum.” Ülkü Tamer

1 Nisan 2018

61

SOLDAN ESİNTİLER


Sevgili Yüreğim’e Mektuplar Sevgili yüreğim; Bugünlerde çok durağan geçiyor günler, biliyorsun coşkulu yaşantılar eskidendi. Ama seninle o kadar coşkulu anlar yaşadık ki karın sevinci ikimiz için yüreğimizin sahiciliğiydi. Gözlerimiz o denli hareli, ellerimiz o denli güvendeydi ki, şimdi uçurumda salınan bir boşluk gibi... Parmaklarımız ezgiye vurgunken şimdi acıya titrek. Özlüyorum o saf, o güzel günleri! Sesini sonuna kadar açtığımız ve şehrin tüm insanlarına âdeta konser verir gibi coşkulandırırdık müzik dinleterek... Yıldızlar bizimle birlikte dans ederdi. Ay bize yalım yalım gülerdi... Nevroz ateşine koşar gibi uslanmazdık baharı muştulayarak. Mest olurduk özgürlük türküleri söyleyerek ve demlenirdik bir dost sıcaklığında! Biz insandık, şimdi insan bir sonsuz kaos, şimdi insan yâr... İnsan yok sevgili yüreğim, insan kalan yanım acıyor... Sevgili yüreğim hep böyle kal hep insan kal... SEN kal... Sana bir şey olmadı, sen yine SENsin, ama insan kaldığını sandığın insan kayıp, dili kilitli... Kandığın şey senin insan kalan yanındı sevgili yüreğim, senin yanında kendimi çok güvenli hissediyorum, seni hissediyorum, sen hissediyorum... COŞKULU kal yüreğim... SEMRA ŞİMŞEK

SOLDAN ESİNTİLER

62


Kül... Hıdırellez ateşiyle başlıyorum, Darbukanın sesiyle. Gül ağacının altına güneş çiziyorum. Babam benimle iftihar etsin diye takdir alıyorum herkesten. Teşekkür ederim allahım ama annem de biraz gülsün istiyorum. İp atlayan kadınların memelerinde genç bir kız gibi sallanıyor zaman... Birazdan, bizi saçak altında bekletecek bir yağmura benziyor günlerimiz. Şemsiye tutmayı beceremiyorum; ters dönüyor rüzgarda. Neyse ki her yere yürüme mesafesinde evimiz. Bahçemiz mezarlığa bakıyor Belki de bu yüzden böyle sessiz. Çok zor insanın insanla imtihanı Vicdan muhasebesi sözelcilere kalıyor artık Adalet matematik işi. Seneye de olsun diye Bir numara büyük deniyorum hayatı. Bu yüzden yan basıyorum Bu yüzden yenik düşüyorum hep. Bazı kelimeler çok güzel, ama yetmiyor kurmaya; Yanarak başlayan bir öykünün cümlesini... Büyüklerin yanında bana laf düşmüyor hiç! Adem elması diyorlar boğazımdaki düğüme... HATİCE Ç. YILMAZ

63

SOLDAN ESİNTİLER


Tek Kelime Ev var Evin içi tek kelime Acı var Acının içi tek kelime… Yaşatan beyin tek kelime Umursama yok. Ağızlardaki dil söylemeye varmıyor. Hayat, kötü vuruyor tek kelimeyle! Tanımıyor çelişkiyi. Tanımlama yanlış, kendisi yanlış, Kan kaynamıyor yanındakine… Anlaşılmıyor yaşamı tek kelimenin, Anlatılmaz ‘Ben’ler var. Ve yelkovan nerde, Akrep nerde duruyor Diye irkiliyor evin içinde… Değişmeyen kim? Değişen hangi cehennemde, Nara atıyor evin içinde?

SOLDAN ESİNTİLER

64


Kaç ev var İnsanın içinde olduğu? Kaç yürek Evin içinde neler söyledi? Kaybolan kimdi? Söylenip duruyor evin içinde tek kelime… Ev var Evin içi tek kelime… Acı var Acının içi tek kelime… Acı var Bin bir çeşit acı… Tebessümün içinde acı, Yoksulun dinmez acısı… Aşk acısı, Aynanın karşısında acı… Kime baksam acı; Tükenmenin aslı acı, Acının aslı insan… Demek ki Acının kanında dolaşıp duruyor insan. ÖMER BEKMEZCİ

65

SOLDAN ESİNTİLER


Insana Dair... İnsan… Bilmem kaç milyon yıldır dönüşüp duran, yeryüzünü şekillendiren ve yok eden; doğar, büyür, ölür sandığımız insan… Oysa ki doğmadan öldüren, büyümeden öldüren, ölümü de öldüren insan… Kaç kere karıştım içlerine; ama bir türlü söküp atamadım o menfur elbiseyi. Hiç yanılmadım ve karanlık sokakların sahibi insanlara uzaktan baktım. Çürüdük azizim; çürüttük. Nasıl anlatayım sana cennete tapan; lakin tüm benliğiyle cehennemi yaşatan insanlığı? Hiç bakmadın mı eşrefi mahlûkata; iyilik ve kötülüğün birleştiği o ince ayrımlara, aynı anda hem zulmün hem özgürlüğün aktığı bu gezegendeki insanlığa? Tarifi ne kadar da zor, tarifi nasıl da sancılar içinde. Uzun ve kısa bir yaşamın unsuru, güneşli günlerin ve karanlığın çocuğu, kimi zaman aç kimi zaman tok, insan işte uzun ince bir yolun yolcusu... Çürüdük azizim; çürüttük. Söyler misin; aynı anda kaç insan gülüyor? Aynı anda kaç insan ağlıyor? Aynı anda kaç insan gökyüzüne uçuyor? Aynı anda kaç insan yeryüzüne iniyor? Aynı anda milyarlarca insan içinde kaçı insan kalabiliyor? ÖMER BEKMEZCİ

SOLDAN ESİNTİLER

66


KİTAP ÖZGÜRLÜK İÇİN MARC LEVY Özgürlük İçin, II. Dünya Savaşı sürerken, Nazilere teslim olmuş Vichy Hükümeti’ne, Fransız askerine, polise, adalete, hatta halka karşı direnmeyi seçen çocuk denebilecek yaşta bir avuç gencin hikâyesi. Marc Levy bu kez, Alman işgali altındaki Fransa’dan gerçekçi bir kesit sunuyor okurlarına. Anne-babaları toplama kampına gönderilen iki Yahudi kardeşin Güney Fransa’daki Direniş hareketine katılmalarıyla başlayan hikâye, yaşları on beş ile yirmi arasında değişen yeniyetmelerin verdikleri yaşam mücadelesini, eylemlerini, acılarını, yalnızlarını, hayal kırıklıklarını anlatıyor. Aralarında Levy’nin babasının da bulunduğu, boyun eğmemeyi seçmiş bir grup gencin nefes kesen macerasını bir solukta okuyacaksınız.

67

SOLDAN ESİNTİLER


Ben seni tanıdığım gün Bir mevsim devrim yapıyordu Gökyüzünde bir şimşek bin silah. Bulutlar ağlıyordu... Senin diyarına gelip sığındık Hak yolumuzu sana çizdi ustam İki üç metre kare bir karavan Bir ördek soba ve bir kaç enstrüman Sende bir ruh bir dünya bulduk ustam Şimdi gidişinin bilmem kaçıncı senesi Hiç unutmadım ama dilim de varmıyor Radyo da bir türkü sevdiğin Saz ağlıyor , söz ağlıyor .. OKAN ALTAN

“Varlığını bir tek ürüne bağlamak, bir ulusun intiharıdır.” José Martí 19 Mayıs 1895

SOLDAN ESİNTİLER

68


Fetih... Zaiati büyük, zerafetli yenilgilerden geliyorum. Geçilmez sandığım, Kaleler inşa ettim kabuğundan yaralarımın. Köşe bucak ağladım çocukça. Kendimi sakladım, Ve herkesi kendime yasakladım. Şimdi gözlerine yenildim, Kale duvarlarım yıkık, viran. Yeniden yenilenmek için. Çocukken kanayan dizlerimdeki kanla biriktirdiğim dizelerimde sana, Yeni yenilgiler hazırladım. Kalırsan, Yeniden inşa edersin içimdeki ülkeyi. Emrine amadeyim. Gidersen, Ölünce ki emre kadar, Ulusal yas ilan edeceğim içimdeki ülkeye. MEHMET ŞİRİN YÜN

69

SOLDAN ESİNTİLER


“Ve barış bir güvercin tedirginliğinde hâlâ, Yalnız ve kimsesiz.” Barışta insanlar Rakı içer, Şarap içer, Müzik dinler Şiir yazar Aşk yaşar Sever Sevilir Barışta insanlar Sohbet eder Dost der Arkadaş der Barışta insanlar İnsan gibi yaşar Kadınlar kadın gibi Gençler genç gibi Çocuklar çocuk gibi Barışta insanlar yaşar Ama savaşta ölürler. Her şey ölür.. İSMAİL ŞİMŞEK

SOLDAN ESİNTİLER

70


YENİ BİR BAHAR Mevsimleri aldılar elimizden, Baharı göremez olduk Susa susa sahipsiz yaylalarda Unutulan zamanların kalbi deşildi. Oysa, Herkesin beklediği bir bahar vardı Başka ağaçlar, başka bulutlar, başka gök Bu tipi dinecek kuzucuğum Bu kar kalkacak Bir sabah aniden bahar gelecek Bir düşten yeni uyanmış gibi Görmek istemez misin? Dağları, tepeleri, evleri Ağaçları suları ve çiçekleri Her şey seni bekliyor. HİLMİ AYDAN

71

SOLDAN ESİNTİLER


Nihat ve Yıldızlar... İlk kurşunu ben sıktım Cehennem aralığıydı o sokak Alev Alev İlk kurşunu ben sıktım Sonra kurşunlar doldu bedenime Birkaç şarjör daha boşaldı Yanıyordu o sokak Alev Alev Yanıyordu Bir ondörtlünün Namlusu Alev Alev Sırtım duvarda Duvarın dibinde Nihat Gözleri gökyüzündeki bir yıldıza Takılı kalan Kurşun deryası olmuş yerdeki taşlar İlk defa bir gece yarısı Öğrendim ölümü atlatmayı Ve sonrası gelen avlu saatleri

SOLDAN ESİNTİLER

72


Göremedi Nihat ne o avluyu ne de O avlu saatlerini Onun aklı fikri gözlerinin takılı kaldığı Yıldızdaydı Ve onun için öğrendim Ben yıldız koparmasını... AHMET YILMAZ TUNCER

“İnsan ne denli az isterse o denli mutlu olur istekleri arttıkça özgürlüğünü yitirir.” Maksim Gorki 18 Haziran 1936

73

SOLDAN ESİNTİLER


SAİT FAİK HİKÂYE ÖDÜLLERİ 1906 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelen Sait Faik için bu vilayet cennet çağını yaşadığı yerdir. Adapazarı için “cennetten bir numune’’ diyen Sait Faik’in 27 hikâyesi yani toplam öykülerinin yaklaşık yüzde 20’si bu vilayeti anlatır. Moupassant ve Çehov tarzı durum öyküsünün Türk Edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden biridir. Genellikle toplumun alt kesimlerinden seçtiği kahramanları gerçekçi bir yapıdadır. Öykülerindeki en belirgin temalar doğa, balıklar, deniz ve Rum balıkçılardır. 1953 yılında Amerika’daki “Mark Twain’’ derneğine fahri üye seçilmiştir. Modern Türk Hikâyeciliğinin kurucularından Sait Faik’in adının, bugüne kadar adalar ve özellikle de Burgaz Adası’nın adı ile birlikte anıldığı bilinir. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Bir İstanbul Destanı adlı uzun şiirinde ünlü öykücüyü şöyle anlatır. İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir Burgaz Adası’nda kıyıda Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir Taşında, toprağında, suyunda Fakirin fukaranın yanı başında Bir kalem, bir bilek bilendikçe bilenir SOLDAN ESİNTİLER

74


SAİT FAİK HİKÂYE ÖDÜLLERİ Koldan ince kılıçtan keskin Hep iyiden güzelden yana Hep kimsesizlerin Ferit Edgü, Sait Faik hakkında “Umut dolu bir insan değildi. Dünyaya pembe gözlükler ardından bakmıyordu. Daha doğrusu Rene Char’ın o güzelim deyişiyle, “Umuda bir borcu yoktu.’’ Gerçekliğin bir değil, bin yüzü olduğunu biliyordu, öykülerinde bunların bazılarını sınamak istedi. Boynu büküklerin, cebinde beş parası olmadan havayla suyla yaşamaya çalışanların, sevip sevilmeyen bir martıyla dostluk kuranların, doğaya, toprak anaya, suya ve güneşe övgüler yağdıran papa efendinin, işsiz ırgatların, geleceğini göremeyen marabaların, garip Arnavut sütçülerin, Adalı Rum balıkçıların, satacak bir şeyi olmadığı için bedenini satan kadınların dostuydu. Kitaplarının adı bile onun dünyasını yansıtır. Az Şekerli, Havuz Başı, Mahalle Kahvesi, Bir Takım İnsanlar, Sarnıç, Semaver, Son Kuşlar.’’ Yazar Sait Faik Abasıyanık’ın yaşamına tanıklık etmiş eşyaları, fotoğrafları, mektupları, kartpostalları, eserlerine konu olan sayısız hatırasının izlerini taşıyan nice eşya ve belgeyi ziyaretçileriyle buluşturan Sait Faik Abasıyanık Müzesi ilk olarak 22 Ağustos 1959 tarihinde açılmıştır. 1964 yılından itibaren Darüşşafaka Cemiyetinin sorumluluğunda yoluna devam eden müze açıldığı günden bu yana ülkemizin en fazla ziyaret edilen müzelerinden biri olmuştur. Sait Faik Hikâye Ödülleri, Sait Faik Abasıyanık’ın anısını

75

SOLDAN ESİNTİLER


SAİT FAİK HİKÂYE ÖDÜLLERİ yaşatmak amacıyla 66. Kez düzenleniyor. Darüşşafaka Cemiyeti ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları işbirliğiyle düzenlenen yarışmaya 2019’da yayınlanmış ve daha önce ödül almamış hikâye kitaplarıyla başvurulabiliyor. Yarışmaya katılan eserler iki aşamalı değerlendirme sürecinden geçecek ve ön değerlendirmeyi geçen 10 kitaplık liste 15 Nisan’da duyurulacaktır. Seçiciler kurulunun değerlendirmesinin ardından sonuçlar 2020 yılının Mayıs ayı içinde açıklanacaktır. Bugüne kadar Haldun Taner, Orhan Kemal, Necati Cumalı, Tomris Uyar, Nezihe Meriç, Bilge Karasu gibi yazarların kazandığı yarışmanın bu yıl ki jürisi, Doğan Hızlan başkanlığında Beşir Özmen, Hilmi Yavuz, Prof. Dr. Jale Parla, Metin Celal, Prof. Dr. Murat Gülsoy ve Nursel Duruel’den oluşmaktadır. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

SOLDAN ESİNTİLER

76


UNUTULMAYANLAR Köprüde Sabah “Gece, yavaşça siyah mantosunu sürükler Vapurlar, şimdi suya bırakılmış kütükler, Ufuk, banyo edilen bir fotoğraf camıdır..Dağlar dudaklarını boyar pembe bir tüyle Köprüde fersiz gözler açılır üzüntüyle Sabah, ızdırap çeken kalplerin akşamıdır..Kollarını gererken iş bekleyen bir sandal, İlk ışıklar açılır esmer sularda dal dal; Rüya görür kıyılar bir uyanık uykuda..Gecenin bir mehtabı andırırken sonları, Gemi fenerlerinin ziyadan bastonları Kaybolur ağır ağır kurşunileşen suda..Paslı mızraklar gibi uyuklayan direkler Bir gün yapacakları muhayyel cengi bekler, Uçuşur beyaz deniz kuşları alay alay..Buruşuk bir deriyi andırır titreyen su, İner merdivenlerden ilk vapurun yolcusu, Uyandırır ihtiyar köprüyü bir tramvay..” Sabahattin Ali

2 Nisan 1948

77

SOLDAN ESİNTİLER


Süheyla .... Gaz lambasının gölgesi miydi yüzüne vuran? Ya da kıymetlisi mi yaşlanmış Süheyla’nın, kendisi farkına varamamıştı bunca zaman. Kendine kızdı ve acı duyduğunu hissetti. Neden hiç dikkat etmedim diye söylendi kendi kendine. İçinden yalnızca kendisinin duyduğu bir sesle. Kıymetlisi lambaya doğru yüzünü çevirdiğinde kıymetlisinin yüzündeki belirginleşen izleri gördü. Her biri yaşadığı acılarının, çektiklerinin bir motifiydi. Unutulmamak için birbirleriyle yarışırcasına iç içe geçmiş nakış gibi işlenmiş izler. Kimbilir kaç acı daha yüz coğrafyasında resmolacak, yüreğinde konaklanacaktı. Her birinin ayrı bir hikâyesi olan alın yazısı diye adlandırılan yaşamın izleri. Kıymetlisi önde, o arkada usul adımlarla kıymetlisinin ardından gitti. Kıymetlisinin adımları düzgün ve uzundu, onunkiler ise savruk ve kısa. Kıymetlisinin ayakları büyüktü onunkiler ise küçük. Kıymetlisi hiç düşmedi yürürken, o ise her yeni patikanın kavşağında sıklıkla tökezledi. Her düşüşünde kıymetlisi tutup kaldırdı onu. Her düşüşünde eğildi… İtaatsiz ayaklarına söz söyledi olmadı, küfür etti. Sustu… Pişmanlık duydu... Bütün isyanı eridi. Dondu… İliklerini ustura ağrısı kesti. Gizliden gizliye ağladı, gözlerinin içi dondu, gözyaşı akıtamadı. Acı ayaklarından beynine doğru doğru tırmandı, aklı sis bulutlarına karıştı sanki. Bir türkü tutturdu. Sesi titrek, sancılı, türkü ritimsizdi. Aslında türkü yoktu, türküden çok çığlıktı. Tüm çirkinliklerin ruhunu kapladığını, onu kirlettiğini düşündü. Terleyip içindekileri atmak istiyordu. Çocukluğunun SOLDAN ESİNTİLER

78


Süheyla .... çalındığını düşündükçe yaşamın anlamsızlığı damlıyordu içine. Böyle gidemeyeceği duygusu onun sessizliğini büyütüyordu. Kemirici, delirtici bir sessizlikti yaşadığı… Zamansız göçe zorlanan bir kırlangıç, vurulan bir kuş tedirginliğini yaşıyordu. Gecenin zifiri karanlığını yanına alıp uzaklaşmayı tek çare olarak düşünüyordu. Gömülmeliydi… Gecenin kör, sağır, dilsiz, günahsız karanlığına gömülmeliydi. Zaman aktıkça günahlarının çoğaldığını, çocukluğunun bitirildiğini düşünüyordu. Artık kurtulmak istiyordu kâbuslu gecelerden.Uğursuz gecelerin rıhtımı korkudan başka bir şey değildi gözlerinde. Arayışları onu kendisinde sakladıklarıyla yüz yüze getirmişti. Bu savaşta ye-nil-mek-te vardı… Düşleri ateşe verilmişti sanki. Umutları ince bir sis misali erimişti gözlerden. Yaprak yaprak dökülen hayalleri savrulmuştu, fırtınanın kollarındaydı artık… Yara aldı yüreği. Derin bir yara… Ve sarılması imkânsızdı. Heybesindeki bayram sevinçleri ve yırtık sökük kıyafetlerinden utanmadığı günler terli avuçlarında uçup gitmişti. Kadersizliğin pençesinde demlenmişti acıları. Su alan ayakkabıları çocuk belleğinde canlanmıştı. Mutluluğu yenik düşmüştü acılarına, talihsizliğine, kadersizliğine... Dar odanın çığırtkan sessizliği sıkmıştı boğazını. Pencereye yanaştı, pencereyi açıp açmamakta bir an tereddüt etti, birkaç dakikalık duraksamadan sonra tercihini açmaktan yana kullandı. Başını dışarı

79

SOLDAN ESİNTİLER


Süheyla .... çıkarıp, geceyi içine çeker gibi soluk alıp verişleri çoğaldı. Hafif bir rüzgâr ve karanlık bir boşluk tenini okşadı. Kapadı gözlerini ve yitik düşlerini kovaladı. Gecenin boşluğuna bıraktı ruhunu. Tüm yıldızlar boşluğa kayıyordu. Yaşamdan elenenler bir bir kayar gibiydi. Üşüdü, kapattı pencereyi. Odada yanan gaz lambasına daldı öylece… Karanlık, bir kâbus gibi çökmüştü ruhunun üstüne. Bu karanlığı yırtacak bir şeyler olmalıydı, bir şeyler… Gitmeliydi buralardan. Çok uzaklara… Kimselerin ona sınır çizmediği bir yere; düşünde, yüreğinde hep yaşadığı o sonsuzluk gibi… Gece, üstünde hunharca sevişilmiş buruşuk bir çarşafa benzeyen sokağın tam ortasında, bir dolap beygiri gibi dolanıp duruyordu. Sokağın parke taşları, yıllarca üzerinde yattığı çarşafın kıvrımları gibi uzayıp gidiyordu gözlerinin önünde. Etrafında dönüp durdukça bir şeyler gördü. Bir şeyler… Bir kadın intihara koşuyordu, bir adam sessizce sessizlikte boğuluyordu, bir çocuk ağlıyordu, bir genç duygusunda bir cinayet işliyordu, şiirler yere dökülüyordu, melodiler haykırıyordu… Zaman kendi kıvrımlarında kötülükler, mutsuzluklar, umutsuzluklar, yaslar, hüzünler saklıyordu... Yüreğiyle dertleşecek, gözyaşlarıyla rahatlayacaktı. Kimseler görmesin diye geceleri yatağa girdiğinde başını yastığın alltına koyup çokça ağlaması ondandı. Çaresizliğin gözyaşları gündüzde kalan acılarını hafifletecekti sanki. Yine de acılarını saklayacağı yerin karanlık zamanlar olmasını istiyordu. Ondan SOLDAN ESİNTİLER

80


Süheyla .... dolayı da rüyalarını yek yek geceye gömüyordu… Rüzgâr şiddetlendikçe yüreğindeki ağırlık ve başındaki ağrılar da aynı oranda artıyordu. Keskinleşen ağrılar onu düşünce silsilesinden kurtardı. Etrafına baktığında yalnız olduğunun farkına vardı. Birden içini tanımsız, tarifsiz bir korku sardı. Korku o kadar içine işledi ki, dişlerinin birbirine kenetlendiğinin farkında değildi. O ses yine zihninin karanlık yerinden çıkmış yankılanıyordu… ‘’Başınız sağolsun…’’ Çocuk zamanlarına döndü. O sıcak yaz akşamları, toprak damlı evin damında yatarken saydığı yıldızlar geldi aklına. Geceyi uzatan her defasında saymaya başlanan yıldızların sonunun gelmemesi miydi, yoksa başka bir şey mi? Dışarıda yağan yağmur ve sürekli irkilmesine neden olan şimşeklerin sesi kesilmişti sanki ya da öyle hissetmişti. Rüzgârın getirdiği soğuk hava tüm bedeninde bir ürpertiye neden olsa da farkına varmadı. Birden burnunda toprak kokusunu duydu. Öyle içine çekti ki ilk defa bu kadar hissediyordu. Çocukluğunun günleri yine dolandı aklına, çamurdan yaptığı oyuncaklar… Ah Süheyla ah… Süheyla anlamıştı artık; zaman söylendiği gibi her daim yaraları sarmıyor, bazen keskin bir kama gibi yaraları daha da derinleştiriyordu. En büyük hayali çocukluğunun çalındığı topraklarda, coğrafyasında, köyünde, yakıcı güneşin altında şarkılar söylemek özgürce. Köyünün heybetli dağlarına bakmak, havasını

81

SOLDAN ESİNTİLER


Süheyla .... solumak, suyunu içmek, istiyordu kaygısız ve korkusuzca. Güneş’in doğuşunu, yıldızların ışıltısını görmek istiyordu. Yani barutsuz bir dünyayı, barışı istiyordu… İKRAM GÜNEŞ

“Bil ki: Çıplak ayaklarını duyumsayınca düğün bayram eder toprak; rüzgâr, saçlarınla oynamak için yanıp tutuşur...” Halil Cibran 10 Nisan 1931

SOLDAN ESİNTİLER

82


Bir Gece Yarısı... Bir gece yarısı kurşuna dizdiler esmerliğimi Sonra düşlerimi Sonra gülüşlerimi Sonra, sonrada yüreğimi... Bir gece yarısı (u)mutsuzluğa hapsettiler gökyüzümü Sonra denizimi Sonra şarkılarımı Sonra, sonrada şiirlerimi... Bir gece yarısı hüzne boğdular kaderimi Sonra kadersizliğimi Sonra sessizliğimi Sonra, sonrada bedenimi... Bir gece yarısı ateşe verdiler mehtabımı Sonra köyümü Sonra çocuklarımı Sonra, sonrada dağlarımı... Bir gece yarısı çaldılar renklerimi Sonra miskinliğimi Sonra ekmeğimi Sonra, sonrada gençliğimi... Bir gece yarısı kırdılar topacımı Bir gece yarısı kırdılar umutlarımı Bir gece yarısı kırdılar yaşama hevesimi Ve bir gece yarısı kırdılar kalemimi... İKRAM GÜNEŞ

83

SOLDAN ESİNTİLER


Kırmızıydı Öfke Her şey yaşarken olağandı da nasıl da yaşanıp bittikten sonra sözcüklerle birleşip bir hikaye oluveriyordu. İçine duyguları koyduğunda kah hikaye derinleşiyor kah acılaşıyor kah koyulaşıyordu. Hafifleyen bir yanım var mı dedi? Kırmızı usulca. Halbuki her yanı ağrıyordu. Bedeni külçe gibi üstüne yığıldıkça yığılıyor, ruhuna ağır geliyordu. Sonra duyguyu yarattı Kırmızı. İçine düşünceyi koydu koyu koyu. Sonra hikayeyi süsledi, orasından, burasından çekiştirdi, sorguladı, yorumladı, inançla harmanlayıp bir kimlik yarattı kendine herşeyden. Bazı kimliklerinden nefret etti, bazısını çok sevdi, bazısını ise hiç istemedi. Olağandı kayıplar, olağandı yaşanan her şey. Sonra düşünceler eklendi üstüne tekrar tekrar. Korkular eklendi hatta, kat kat katlandı. Bir başına kalakaldı insan. Dünyanın katmanları gibi, atmosfer kadar inceydi aslında ruhun katmanları da. Ancak duygular biriktikçe beden ağırlaştı katmanlar çoğaldı. Duyulardan gelen algılar daraldı. Dıştan gelen sesler çoğaldı. Dıştan gelenler yordukça iç dünya karardı. Halbuki doğarken aydınlıkla gelirdi insan hayata. Aydınlıktı çünkü boş bir levha gibi hiç bir bilgi hiç bir inanç, hiç bir yargı yoktu. İnandıkça küçüldü, yargıladıkça sınırlandı. Oysa ne büyüktü Kırmızı. SOLDAN ESİNTİLER

84


Kırmızıydı Öfke Tıpkı tanrılar tarafından cezalandırılan Sisifos gibi. Yükünü tepelere yokuş yukarı çıkarmaya çalıştıkça, yük tepelerden aşağılara yuvarlanarak düşüyor. Her seferinde zorlanarak ve ısrarla yükünü yeniden yokuş yukarı çıkarmaya çalışıyordu. Tanrılar yararsız çabadan başka daha büyük bir ceza olmadığını düşünüyorlardı çünkü. Aldı hayatın her köşesinden, her rastladığından, her dönemecinden bir parça aldı. Aldıkça büyüdü, büyüdükçe yükler çoğaldı. Oysa ki o ne aydınlıktı. Baktıkça, dinledikçe, kulak verdikçe ve inandıkça yara aldı. Değerleri koydu yüreğine, erdemi koydu zihnine ve ahlak ekledi o küçük bedenine. Savruldu. Savruldukça savruldu. Öfkesi kırmızıydı... ve sonra her şey kırmızı bir bulantı oldu ruhunda. Yol uzaktı. Geldiğin yere geri dönmek için önünde upuzun bir yol vardı. Yoruldu Kırmızı, içinin bir dirhem nefese gebe kaldığı, gözleri uzaklara daldığı, ruhunun ıssız kaldığı bir zamana yazgılandı. Orada öylece kaldı. Oysaki herşey ne kadar olağandı. Her olay, her durum, olmanın her hali her zaman, hep olağandı. Olaylar yaşandıkça duygular baskılandı. Duygular baskılandıkça

85

SOLDAN ESİNTİLER


Kırmızıydı Öfke yaralar çoğaldı. Şimdi kanayan o yaraların panzehiri oldu aynı duygular. Yaşamadığın her duygu peşisıra arkanda dolandı. Sen yüz çevirdikçe seninle daha koyu sınandı. Hani bilirsin işte ağır gelirsin ya bazen bir ikindi vakti kendi ruhuna, hah işte tam da o an dön bak içine, içteki o en derine. Dinle onu sakince. Korkma sakın korkma olur mu? Orda bir duygu oturuyor adı Kırmızı. Sök al ve at içinden onu bir dağın yamacına. Taşıma sakın sırtında yüklenerek. Sonra bak ordaki en saf haline. Dedim ya işte herşey olağandı. Yaşam doğanın içinde hep bu andı. Zaman hikayeler yarattı. Hikayelerse bir yaşam. Peki yaşam neydi sahi? Kırmızı sordu yine: Bugün nasılım? Daha kırmızı Kırmızı döndü baktı kendine halbuki rengi soluktu. Bir taş değmişti sol ciğerine. Bugün keyfim yok dedi, canım yanıyor. Ve gününe harfler ve sözler ekledi, düşündü, düşündükçe sözler çoğaldı. SOLDAN ESİNTİLER

86


Kırmızıydı Öfke 3 gün çıkamadı yataktan sonra Kırmızı. Bir hekim bakmış da hasta olmuş meğer, çok hasta... yaşam içine dokunmuşmuş, halbuki uyarırmış bir gölge Kırmızı’yı her gördüğünde sakın hasta olma diye. Ama yol, yordam göstermezmiş ki hiç gölge. Gölge koyu bir karaltı çöken içten içe kasvetlice. Hasta oldukça Kırmızı dışardan çekilmiş gittikçe kendi içine. Ve bilmiş içini dinledikçe hastalığın yoldaşlığını, yar olmuş ona, rehber olmuş meğerse. Anlamış Kırmızı işte o zaman yaşamın bir kavga olmadığını. Ve en başta bırakmış kendisi ile var olan kendi kavgasını. Dışarda her şey durulmuş, dünya birden sessizleşip, sakinleşivermiş. Kırmızı susmuş uzuuunuzuuun susmuş. Ve düşünmüş ; Yaşanan her şey olağandı.. Hem ölüm olmasa yaşam nasıl olurdu? BANU ELÇİ

“Zincire vurulmuşluk, çoğu kez özgür olmaktan daha iyidir.” Franz Kafka 3 Haziran 1924

87

SOLDAN ESİNTİLER


ÖLDÜRME ÜZERİNE KISA BİR FİLM “Öldürme arzusu benim elimde değil.” Bu sözler bir ay önce Ceren’i kalbinden ve karnından bıçaklayarak öldüren katil zanlısına ait. Genç kız akşam evine dönerken oturduğu apartmanın girişinde hiç tanımadığı, tek arzusu herhangi birini öldürmek olan biri tarafından vahşice öldürüldü. Polonyalı yönetmen Krzysztof Kieslowski, otuz yıl önce çektiği Öldürme Üzerine Kısa Bir Film’de (Krotki Film o Zabijaniu-1988) benzer bir hikaye anlatır. Bir genç arabasına bindiği taksinin şoförünü sebepsiz yere acımasızca öldürür. 1941 yılında Varşova’da doğup, 1996 yılında genç yaşta ölen yönetmenin bu filmi, On Emir’i referans alarak televizyon için çektiğion kısa filmlerden oluşan Dekolog’ların “ÖLDÜRMEYECEKSİN” üzerine olanın sinema için çekilen versiyonudur. On Emir, Tanrı’nın eski İsrail halkına verdiği kanunlardır. Altıncı emir “Öldürmeyin”dir. Hiç kimse hiç kimseyi öldürmeyecek. Nedeni ve kimin için olursa olsun. İşte film bunu anlatıyor. Polonya’dan sonra Fransa’da yaşayan yönetmen Üç Renk (1993) üçlemesi ile daha çok bilinir. Bu filmler Fransa bayrağındaki renklerden esinlenmiştir. Mavi (Özgürlük), Beyaz (Eşitlik), Kırmızı (Kardeşlik). Ancak Polonya döneminde çektiği yukarıda sözünü ettiğimiz on filmden oluşan Dekolog serisi, Aşk Üzerine Kısa Bir Film(1988) , Veronique’nin İkili Yaşamı(1991) Kieslowski’nin önemli filmlerindendir. Film, görmediğimiz oynayan çocukların sesleri eşliğinde SOLDAN ESİNTİLER

88


ÖLDÜRME ÜZERİNE KISA BİR FİLM doğadaki ölü böcek ve fare görüntüleriile başlar. Bir futbol sahasının kale demirine idam edilmiş gibi asılan cansız kedi ve bağırarak koşan çocukların görüntüleri ile devam eder. Kedileri sevmeyen ancak bir köpekle yemeğini paylaşan kurban taksi şoförünü Wlademar (Jan Tesarz) başına geleceklerden habersiz arabasını yıkarken görürüz. Varşova’nın soğuk atmosferinde caddelerde tek başına amaçsızca dolaşan genç Jacek (Miroslaw Baka) bir kafede avukatlık sınavını henüz kazanan avukat Piotr (Krzysztof Globisz) ile tesadüfen birbirinden habersiz bulunurlar. Jacek bindiği taksinin şehir dışına gitmesini ister. Şehirden uzaklaşınca ıssız bir yerde Jacek elindeki iple taksi şoförünü boğmaya çalışır. Ancak iple bunu başarmayınca başına demir çubukla vurur. Kurbanın takma dişleri ağzından yere düşer. Katil kanlar içinde kalan yüzü ve bakışları görmemek için başını bir bezle kapatır. Mağdurun yalvarmaları işe yaramaz. Sinema tarihindeki en uzun öldürme sahnesini katilin her an vazgeçebileceği umuduyla izleriz. Genç avukat Piotr, Jacek’in savunmasını üstlenir. Mahkeme idam kararı verir. Kendinde öldürme hakkını gören ve bunu yurttaşlar adına yapan devlet en ince ayrıntısına kadar planladığı idam (öldürme) gerçekleşir. Her iki öldürmede de kurbanların yüzleri bezle kapatılmıştır, taksi şoförünün dişlerinin fırlaması gibi Jacek ölünce bedeninden sıvı zemine dökülür. Jacek avukata köyünde bir arkadaşının traktörünün kaza ile küçük kız kardeşini öldürmesi üzerine kente geldiğini anlatır. Yönetmen

89

SOLDAN ESİNTİLER


ÖLDÜRME ÜZERİNE KISA BİR FİLM katilin geçmişini bize gösterir ancak kurbandan ve onun ölümü ile yakınlarının yaşadığını göstermez. Çünkü nedeni ne olursa olsun öldürmeyeceksin. Zaten cezalandırmada suç işlemeyi önlememektedir. Avukatlık sınavında kurula Marks’ın adını vermeden onun sözleri ile görüşünü bildirmiştir. “Habil’den yana hiçbir ceza, suç işlenmesini engellemedi.” ŞAKİR ATA

SOLDAN ESİNTİLER

90


OBJEKTİFE YANSIYANLAR

Foto: Adriana Daniella Safta

91

SOLDAN ESİNTİLER


YA UMUT DEDİM YA ÖLÜM Dağlaramı çıkmalıyım, En yükseklere Gökyüzüne yakın Bulutlara dokunmak için, Kırk yedi yaşın vahim acısında Gözyaşlarımın arasında Yüreğimde gülmü açar. Bu kadar dikenin arasında İçim sokak çeşmesi Yıkılmış ev, Toplu mezarlık sanki Icıme kattım hasretli geçmişimi Eski panayır ve bayram gezmelerimi Varlıği belirsiz silik yaşam seslerini Anılarımın haykırışında demledim Içimde ki ateşin o demli cayıni Kalem yazarken, yükledim sancımı Direndiğim şu zamana İçinde bulunduğum hayata Mavi bir umutla Bağırdım bağırdım ,dağların ucundan YA UMUT DEDİM YA ÖLÜM NURSEV ESER SOLDAN ESİNTİLER

92


KİTAP TANITIM

Herkese yetecek kadar büyük olmalı benim sevgim bu “deli mavi” yüreğimin hakkını verebilmeliyim. Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer. Ben bu sınavı başarı ile geçtim... NURSEV ESER / DELİ MAVİ Tunç Yayıncılık

93

SOLDAN ESİNTİLER


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE HAYATA SANAT PENCERESİNDEN BAKMAK Sanat, edebiyat ve kültür, bizim hayatla kurduğumuz ilişkide genelde ikincil alanlar olarak var olmaktadır. Sanat, her zaman gizemini korumuş bir kavramdır. Sanatın tanımında herkes farklı düşünmektedir. Hayata sanatla bakmak ilk olarak bir odaklanmayla alakalıdır. Çünkü her insan kendi dünya algısını, dünyayı nasıl gördüğünü ve nasıl bir dünya istediğini ifade etmek ister. Sanat zihnimizde dolaşan bir takım fikirleri, coşkuyla hissettiğimiz duyguları diğer insanlara aktarabileceğimiz alandır. Sanatın iyileştirici gücü olduğu hep söylenir. Çoğu doktor kronik ve tedavileri uzun süren hastalıklarda kişinin başka şeylerle meşgul olmasını hayata sarılmasını tavsiye eder. Bu da rahatlamamızı ve huzurlu bir iç dünya oluşturmamızı sağlar. Dolayısıyla sanatına iyileştirici gücünden yararlanmak doktorlarında tavsiye ettiği rehabilite sürecidir. İç dünyamızı rahatlıkla ortaya koyabildiğimiz kendimizi ifade edebildiğimiz bir alandır sanat. Müzik, resim, fotoğraf, seramik veya yazmak ne olursa olsun dış dünyadan uzaklaşıp kendimiz için bir şeyler yapmak, sıkıntılarımızı unutmak ve hayata umutla bakmak için bize yol gösterir. Herhangi bir sanat dalıyla aktif olarak uğraşıp üretim yapmak iç sesimizi dinlememiz içinde bir fırsat oluşturur. Ne yaparsak yapalım dikkatimizi yoğunlaştırdığımızda yaptığımız işe odaklandığımızda başka bir şey düşünmeyiz ve duygularımızı yaptığımız ürünlere yansıtırız. SOLDAN ESİNTİLER

94


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE İnsanlar, var oldukları günden beri sanat yapıyorlar. İz bırakmak, bir karalama yapmak bir şekil çizmek ve bütün bunlar aracılığıyla bir mesaj iletmek insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Mağaralara çizilen resimlerden de bildiğimiz gibi sanat, ilkel topluluklar içinde hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. Sanat müzeleri kurulmadan önce, ilk insandan beri hep vardı. Barnett Newman, “ilk insan bir avcı toplayıcı ya da alet yapıcı değil bir sanatçıydı’’ der. Newman tarihsel kanıtlara göre de ilk insanın balta yapmadan önce çamurdan idol yaptığını, sopayı mızrak olarak atmayı öğrenmeden önce tahtayla düz bir çizgi çizdiğini söyler. Paleolitik dönemde insanlar sadece iletişim kurmak için sanat da yapmışlardır. Günümüzden otuz bin yıl önce yapılan çizimlerde gölge ve perspektif teknikleri kullanılmış olması o gün yapılmış olan sanatın kanıtıdır. Estetik duygusu insanı insan yapan bir özelliktir. Daha ilk insanlardan bugüne sanat, insanların sadece kendilerini ifade etme aracı değil aynı zamanda içinde yaşadıkları dünyayı anlama ve kontrol etme çabasının da ifadesidir. Bu nedenle sanat iş gücü olmayan, hafif çılgın insanların hayattan kopuk olarak ortaya çıkardıkları eserler değildir. Herkesin hayatına açılan pencere için bir aracıdır. İnsanın neden sanat yaptığının

95

SOLDAN ESİNTİLER


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE pek çok yanıtı olabilir. Fransız şair Paul Claudel, Shakespeare’in, Dostoyevski’nin, Rubens’in ya da Wagner’in sanat için değil, duygularını dışa vurarak kendi yüklerinden kurtulmak için sanat eserleri ürettiklerini söyler. Pek çok düşünür, insanların tarihin her devrinde gündelik hayatın kısır döngülerinden çözümsüz sorunlarından kurtulup daha anlamlı bir dünyaya geçmek için sanata başvurduklarını söyler. Sanatın insanları birleştirici ve kaynaştırıcı bir özelliği vardır. Bir sanat eserini ortaya çıkarmak da o eseri izlemek, dinlemek ya da paylaşmak da insanları birbirine yaklaştırır. Sanat insanların aynı düşünce boyutunda buluşmalarını tek ruh olmalarını sağlar. Seth Godin herkesin bir şeyleri değiştirme potansiyeline sahip olduğunu insanları etkilemenin bir sanat eylemi olarak kabul edilmesi gerektiğini söyler. Joseph Beuys, her insan bir sanatçıdır, sanatçıdan kastım resim ve heykel yapanlar piyano çalanlar, beste yapanlar değildir. Bana göre hemşireler de sanatçıdır, bir doktor, bir SOLDAN ESİNTİLER

96


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE öğretmende kendi gelişiminden sorumlu bir öğrenci de. Diyerek sanatın iyi düşünülmüş duyarlılık katılmış bir eylem olduğunun altını çizer. Sanat insan zekâsının en ilgi çekici en güzel şekillerini, seslerini, çizgilerini ortaya koyar. Sanat tek başına dünyayı değiştiremez ama ona bakışımızı değiştirebilir. Sadece dünyaya bakışımızı değil, kendimizi algılamamızı, kafa yapımızı, iş yapış biçimimizi de farklılaştırabilir. Hayata sanat penceresinden bakabilmek için, sanatın başka renklerinde görüşmek üzere… Hayata sanatla gülümsemeyi unutmayın… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

“Öyle kadınlar ve erkekler tanıyorum, risk almıyorlar. Aşk emniyetli bir şey değildir. Emniyetli olan sevgidir. Aşk ehlileşmez, sakinleşmez. Öyle olursa akraba olursunuz.” MERAL OKAY 9 Nisan 2012

97

SOLDAN ESİNTİLER


Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen Gideni bulacak mı zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, Odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, Şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin... Fedakârlığımı anlıyorsun: Vazgeçtim toprak olmaktan, Vazgeçtim çiçek olmaktan Senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum Yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orda beraber yaşarız Külümün içinde külün, Ta ki bir savruk gelin Yahut vefasız bir torun Bizi ordan atana kadar... Ama biz O zamana kadar O kadar Karışacağız

SOLDAN ESİNTİLER

98


Ki birbirimize, Atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yanyana düşecek. Toprağa beraber dalacağız. Ve bir gün yabani bir çiçek Bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse Dalında muhakkak ikii çiçek açacak : biri sen biri de ben. Ben daha ölümü düşünmüyorum. Ben daha bir çocuk doğuracağım. Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım. Yaşayacağım, ama çok, pek çok, Ama sen de beraber. Ama ölüm de korkutmuyor beni. Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini... Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde... Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde? İçimden bir şey: Belki diyor. Belki.... Nâzım Hikmet 3 Haziran 1963

99

SOLDAN ESİNTİLER


NÂZIM HİKMET’E Sen “Promete’nin çığlıklarını Kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam” Sen benim mavi gözlü arkadaşım Kabil değil unutmam seni. 26 Eylül 1943 Seni yapayalnız bırakıp hapishanede Bir üçüncü mevki kompartımanda pupa yelken Koşacağım memlekete. Ve tren Bir güvercin gibi çırpınarak istasyona girecek, Gözü yaşlı bir genç kadına Beş senenin ardından Kocasını getirecek. O dem ki boş verip istasyon halkına Yanaklarından öperken sevgilimi Sen neşeli mavi gözlerinle bakacaksın İçimden bana O dem ki yürekten her şey atılacak Ekmek – kin – hasret Fakat Nâzım Hikmet Sen şu kadar kilometre uzakta kalmana rağmen Aydınlık yüreğimin duvarına dayayıp sarı saçlı başını Batan bir yaz güneşi hüznüyle ağlatacaksın arkadaşını. SOLDAN ESİNTİLER

100


Günler geçecek Ekmek derdi çökecek omuzlarıma. Fabrika. Makinalar. Tezgâhım. Sana şekerkamışı, portakal yollayacağım. Karım yün çorap örecek. Her hafta mektup yazacağız. -Askere almazlarsa eğerUnutabilir miyim seni? Tahtakurusu ayıkladığımız hapishane gecelerini Ve radyoda şark cephesinden haber beklediğimiz Müthiş anların küfrünü! -Radyonun yanındaki duvara Kurşunkalemiyle abus insan yüzleri çizmiştinUnutabilir miyim seni? Hâlâ beton malta boylarında duyuyorum Takunyalarının sesini! Unutabilir miyim seni hiç? Dünyayı ve insanlarımızı sevmeyi senden öğrendim, Hikâye, şiir yazmayı Ve erkekçe kavga etmeyi senden! Orhan Kemal

2 Haziran 1970

101

SOLDAN ESİNTİLER


Açardın Yalnızlığımda Mavi ve yeşil, Açardın Tavşan kanı, kınalı, berrak. Yenerdim acıları, kahpelikleri… Gitmek, Gözlerinde gitmek sürgüne. Yatmak, Gözlerinde yatmak zindanı. Gözlerin hani? “To be or not to be” değil. “Cogito ergo sum” hiç değil… Asıl iş, anlamak ‘kaçınılmaz’ı, Durdurulmaz çığı Sonsuz akımı. İçmek, Gözlerinde içmek ayışığını. Varmak, Gözlerinde varmak can tılsımına. Gözlerin hani? Canımın gizlisinde bir can idin ki Kan değil, sevdamız akardı geceye, Sıktıkça cellad, Kemendi… SOLDAN ESİNTİLER

102


Duymak, Gözlerinde duymak üç ağaçları Susmak, Gözlerinde susmak, Ustura gibi… Gözlerin hani? Ahmed Arif 2 Haziran 1991

103

SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR Şair Ceketli Çocuk “Çok kitap okumaya çalışıyordum ama az kitap vardı. O yüzden ansiklopedi okuyordum. Çünkü kırtasiyeye birkaç kitap geliyordu, onları zaten ediniyordum. Ama ne bulursam okuyordum. Üniversiteyi kazanmam başkalarına göre enteresandı çünkü okulu takdirle bitiren çocuk değildim.” Kazım Koyuncu 25 Haziran 2005

SOLDAN ESİNTİLER

104


UNUTULMAYANLAR “Ben ruhun ölümsüzlüğüne inanmıyorum. Arkalarında bıraktıkları büyük eserler sayesinde ancak büyük adamlar (insanlar) ölümsüzdür.” Mina Urgan 15 Haziran 2000

“İstanbul’da ne var deme; İstanbul’da ne mi var? İstanbul’da tokluk var İstanbul’da yokluk var” Cahit Irgat 5 Haziran 1971

105

SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR

“Susarak katlanıyoruz her mutsuzluğa. Saatlendiriyoruz günü. Bölüyoruz dakikalara....” Edip Cansever 28 Mayıs 1986

“Bu yürek, bizim yüreğimiz bir tahtası eksiklerin yüreğidir.” Sait Faik Abasıyanık 11 Mayıs 1954

SOLDAN ESİNTİLER

106


OBJEKTİFE YANSIYANLAR

Foto: Yigithan Köse Galata Kulesi /İstanbul

107

SOLDAN ESİNTİLER


MUZAFFER İLHAN ERDOST BİZ İKİMİZ İKİ KARDEŞ Ve biz geleceğiz bir gün, biz ikimiz İki kardeş Duracağız Fotoğrafımızda durduğumuz gibi Benim ellerimde kelepçe Yüzümde yapay bir gülüş (Kelepçeyi yadırgamanın gülüşü belki İlk kez olduğu için Sonra alıştım Ve unuttum sonra kelepçeyi bileklerimde) Senin yüzün İçerde olmanın ve umudun arasında Ve ilk yıllarında delikanlılığın Gülüşü Senin elinde sigara O hiç sönmemiş gibi duran/hemen her fotoğrafında Ankara Adliyesinde/İkinci Ağır Ceza Mahkemesinin kapısında

SOLDAN ESİNTİLER

108


Ve biz Gene duracağız bir gün (Böyle istiyorum öldüğüm zaman Eğer bir cesedim olursa taşınacak) Tabutumun önünde Biz ikimiz İki kardeş Yanyana ve omuzomuza Fotoğraflarımızın ardında ben Sen önde Yüzümüzden eksilmemiş olan gülüşümüzle Ve bir gün geleceğiz biz, biz ikimiz Kuytularında yurdumuzun Gecelerinde Yeni düşmüş yıldızlar gibi Kentin kucağına ya da kıyılarına Emeğin faizden ucuz olduğu canpazarına Ya da vardiyasından dönen işçinin Kuytu sokağına Geleceğiz bir gün biz ikimiz

109

SOLDAN ESİNTİLER


Ve biz geleceğiz bir gün, biz ikimiz İki kardeş Yanyana ve omuzomuza Bileklerimizde Kitaba ve düşünceye vurulu zincirle Taşıdığımız Kitabı, özgürlüğü ve umudu Göklerinde Alanlarında gibi yurdumuzun Ilık nisan güneşini İçerken yapraklar Eriyen karın altından topraktan İnce dal uçlarından ağaçların Yürüyen kalabalığın içinden..... 25 Şubat 2020

SOLDAN ESİNTİLER

110


111

SOLDAN ESİNTİLER


ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ “Unutma ki en önemli zaman, içinde bulunduğumuz an, şimdiki zamandır. Yalnızca içinde bulunduğumuz anı hissedebiliriz.” İNSAN NE İLE YAŞAR / TOLSTOY “Beklenmedik olaylarla karşılaşmak, yaşantımızda sık sık rastladığımız durumlar. Yıllardır tanıdığımız, hakkında belli ve olumlu yargılar taşıdığımız insanlar kimi kez öyle davranışlarda bulunurlar ki “Acaba benim yıllarca tanıdığım kişi bu mudur?” diye düşünmek durumunda kalırsınız.” BARIŞ SAVAŞÇILARI / HALİT ÇELENK “Öyle azimli kimseler vardır ki bütün arzuları insanlara kötülük ve eziyet etmektir. Onları coşturan hizmet ettikleri değil çıkarlarıdır. Savaşı haklı olduğu için değil, sadece savaş olduğu için kızıştırırlar.” DENEMELER / MONTAİGNE

SOLDAN ESİNTİLER

112


ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ “Çoğu Martı sırf yiyecek bulmak, sahilden ayrılıp tekrar geri dönebilmek için uçar. Bunun dışında öğrenmek istedikleri bir şey yoktur. Onlar için uçmanın tek anlamı karınlarını doyurabilmektir. Oysa Martı Jonathan Livingston için önemli olan yemek değil uçmaktı. Martı Jonathan uçmayı büyük bir tutkuyla seviyordu.” MARTI JONATHAN LIVİNGSTON / RICHARD BACH “Bugüne kadar yalnız kendini tanıyordun; şimdi anladın dünyada kendinden başka neler olduğunu!” CEZA SÖMÜRGESİ / FRANZ KAFKA “Biri sana kötülük ederse, şöyle de; Bana ettiğini sana bağışlıyorum.” BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT / FRİEDRİCH NİETZSCHE “İnsan yalnızca başkalarına zarar verecek şeylerden korkmalı ; bunun dışında korkuya yer olmamalı.” ILAHİ KOMEDYA/ DANTE “Burada her şeyin şiir ve şarkı yoluyla ifade edildiğini anlayamazsan, Yunanistan hakkında hiçbir şey anlayamamışsın demektir. Yunanistan’da Neredeyse her iki kişiden birinin şair olması tesadüf değil.” ATİNA’DA BİR KADIN / SOFKA ZİNOVİEFF

113

SOLDAN ESİNTİLER


ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ “Birşeye inanmadan razı olmak ne teklif eden ne de kabul eden için bir meziyettir.” AŞK VE GURUR / JANE AUSTEN “Mutluluk neşenin yanında güneşin yanında bir elektrik lambası gibidir. Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışarıdan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar.” YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT/ SUSANNA TAMARO

SOLDAN ESİNTİLER

114


OBJEKTİFE YANSIYANLAR

Foto: Yigithan Köse Galata’dan Eminönü’ne Bakış

115

SOLDAN ESİNTİLER


REKLAM GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : @tasarim.grafik SOLDAN ESİNTİLER

116


REKLAM

KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik

117

SOLDAN ESİNTİLER


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.