SOLDAN ESİNTİLER MART 2019

Page 1

SOLDAN ESİNTİLER

KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ

15 M A R T 2 0 1 9

1


4-5 EDİTÖRDEN / ÜNSAL AKTAŞ KARİKATÜR / HASAN SEÇKİN 6-7 SAHİ 8 MART NEYDİ? MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 8-9 TOPRAK ANA SÜHEYLA GÜNEY AVCI 10-11 SAKİ / İKRAM GÜNEŞ 12-13 8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE DAİR 14-15 BE KADIN / NECLA BEKTAŞ ŞİİR - RESİM / NURAY ŞENGİL 16-17 PAPATYALI ŞİİR / HASAN SEÇKİN BAYRAĞIMIZ KUŞLAR / HÜSEYİN ASLAN 18-19 O AÇIK PENCERE / BAYRAM KÖSE ŞİİR / İSMAİL ŞİMŞEK 20-21 PARANOYA SEYRİNDE SÜHEYLA GÜNEY AVCI 22-23 SESSİZ / SULTAN KARATAŞ 24-25 EYLÜL / NURSEL ARAS KADINIM BEN / İDİL ZARİFE GÜLER 26-27 HAYALİN GÜCÜ / ÜNSAL AKTAŞ SEN DE EN İYİSİ Mİ ÇAYINI İÇTE GİT ALİ ESMERAY 28-29 SİİR / NURSEN URAL ŞİİR / ASİYE YAŞARGÜN ÖMRÜNE AKRAN DEĞİL ACILAR AYDIN ÖZTÜRK ŞİİR / NİYAZİ YANGIN 30-33 ŞİZOFRENİST DÜŞLER / CİHANGİR ASLAN RESİM / NİHAT YILDIZ

2

34-35 AY BALAM / TURAN KARETEPE 36-37 ENGİN OL EY GÖNÜL / AYSEL MENTEŞ BEN SENİ HESAPSIZ SEVDİM YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ 38-39 DİZELERİN DEĞİŞİM YÜRÜYÜŞÜ RİFAT KORAY GÖKAN NASIL DA KIYIDAN UZAK JOSEF KILÇIKSIZ 40-43 HAYATA SANATLA GÜLÜMSE MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 44-45 FOTOĞRAFA YAZILANLAR MİNE GÜLEŞKEN ASLAN AYIN KİTABI 46-51 SÖYLEŞİ YİNE CEPHEDE YİNE MERTÇE YİNE HİLESİZ ÇETİN AKYIL 52-53 SIDIKA / ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN 54-55 İÇİMİZDEKİ DÜNYAYA YOLCULUK KAZIM BEYSÜLEN 56-59 SİMULARKLAR VE SANAT / HAVVA AĞRAL 60-69 UNUTULMAYANLAR ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ 70-73 ŞİMDİ BURASI İSTANBUL MU OLUYOR? MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 74-77 ONUN HAKKINDA BİLDİĞİM 2 VEYA 3 ŞEY ŞAKİR ATA 78-81 YİTİRDİKLERİMİZ 82-87 OBJEKTİFE TAKILANLAR REKLAM


SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ

Yayın Türü: Aylık Süreli Yayın Sayı: 15 - MART 2019 Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş

issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler

Yayın Kurulu Süheyla Güney Avcı Mine Güleşken Aslan Ünsal Aktaş

soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com

Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Dizgi - Mizanpaj - GrafikTasarım Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler e-posta soldanesintiler@gmail.com KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur.

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER

3


EDİTÖRDEN Dışarıda esen kültür sanat akımının sesi, gücünü hissettirirken, niteliği olan bir kitlenin odak noktasına dönüşen SOLDAN ESİNTİLER Kültür Sanat Edebiyat Dergisi yeniden sizlerle. Bir anlamda bu sayımızla bahara merhaba demiş oluyoruz. Dergiye başladığımız noktadan vardığımız noktaya kadar aynı ciddiyet, disiplin ve dikkatle sizlerle buluşmayı öncelikli görevlerimizin başına koymakla beraber varacağımız noktaların hesaplarını ve kritiğini yapmayı da unutmadık. Sanatın ve edebiyatın iyileştirici gücüyle harala gürele bizleri yıpratan zamanın arasına bir parça soluk katabilmek adına sizlere ulaşabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Geçtiğimiz Şubat ayında sinema, tiyatro ve müzik alanında sayısız eserlerle gönüllerde taht kuran değerlerimizi yitirmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Dergi ekibi olarak anıları önünde saygı ile eğiliyoruz, emekleri için sonsuz teşekkürler. Her nerede kadın emeği yoksa orası çorak bir çöl gibidir. Ünsal Aktaş Mart ayının önemli konularından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve Dünya Tiyatrolar gününü unutmadık. Sahne emekçilerimizin dünya tiyatrolar gününü ve tüm dünya kadınlarının emekçi kadınlar gününü kutluyoruz. Bizlere fikir, öneri ve eleştirilerinizi soldanesintiler@gmail.com adresinden iletebilirsiniz. Yeni sayımızda tekrar görüşmek dileğiyle sevgiyle kalın... ÜNSAL AKTAŞ

4

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


karikatür çalışması HASAN SEÇKİN

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

5


SAHİ 8 MART NEYDİ? 8 Mart 1857’de daha iyi çalışma koşulları için başlattıkları grev sonrasında meydana gelen olaylar yüzünden 129 kadın işçi Amerika’da ki bir tekstil fabrikasında can verdi. 1910 yılında Danimarka’da bu günün Dünya Kadınlar günü olarak anılmasına karar verildi. Türkiye 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü’’ olarak kutladı. Uygulamaya giren pek çok sosyal politikaya rağmen, Türkiye’de yaşayan kadınların hala sosyal yaşam içinde karşı karşıya kaldıkları çok ciddi sorunlar söz konusu. Özellikle çalışan kadınların problemlerinin, iş ve özel yaşam arasındaki dengenin kurulmasının zorluğundan işyerinde maruz kalınan ayrımcılığa kadar uzanan çeşitli alanlarda ortaya çıktığı görülüyor. Bunun sonucunda iş ve yaşam dengesi bozulmuş. İş ve aile yaşamı arasındaki dengeyi kurabilmek tüm çalışanlar açısından büyük önem taşımakla birlikte, özellikle evli ve/veya çocuk sahibi kadın çalışanlar bakımından kritik bir öneme sahip. Dünya Emekçi Kadınlar Gününde tüm dünyada etkinlikler yapılacak. Türkiye’de ise yasaklarla dolu olarak geçecek. Yasaklar bir gün önceden başlıyor. O gün için planlanan etkinliklere izin verilmediği duyuruluyor. Kadın kuruluşları direniyor. Polis müdahale ediyor. Olaylar patlak veriyor. Kadınlardan bu kadar mı korkuyorsunuz? Her ne kadar 8 Mart “Emekçi Kadınlar Günü’’ olarak kutlansa da bu kutlama faaliyetlerinde hep kadınlarımızın sorunları, sıkıntıları ve erkekler karşısındaki eşitsizliği gibi olumsuzluklar üzerinde durulması maalesef üzücü bir hakikattir. Kadınların sıkıntıları esasında dünya genelinde aynı özellikleri gösteriyor. Dünya coğrafyasının her ülkesinde, her toplumunda kadınlar

6

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SAHİ 8 MART NEYDİ? benzer sorunlarla karşı karşıya. En başta da kadına şiddet geliyor. Erkeğin kas gücünün üstünlüğü maalesef her yerde kadına şiddet uygulama hususunda bir eşitsizlik olarak karşımıza çıkıyor. Dövülen, eziyet ve işkence edilenlerin yanı sıra, fuhşa zorlanan, tecavüze uğrayan, alınıp satılan bir meta gibi görülen kadınlar var. Bütün bu karamsar ve olumsuz tabloya rağmen her geçen yıl, kadınların maruz kaldığı şiddet olsun, onların ekonomik, kültürel ve siyasi hayata katılımı konusunda olsun, dünya çapında önemli adımlar, atılımlar gerçekleştiriliyor. Türkiye’de kadınlar günü kutlanamaz. Çünkü Türkiye’de kadın yoktur. Bağyan vardır. Erkek reyonu vardır. Kadın reyonu yoktur. Bayan reyonu vardır. Lokantalarımızda bayanlar için yerimiz vardır. Kadınlar için yoktur. Bayan ayakkabısı vardır. Kadın ayakkabısı yoktur. Bayan kuaförü vardır ama kadın kuaförü yoktur. Ulaşım araçlarımızda bayanlara yer verin diye yazar. Kadınlarımızın ulaşım araçlarında bile yeri yoktur. George Orwell’in ünlü Hayvanlar Çiftliği eserinde bir sözü vardır. “Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.’’ Eğer bu sözü kadın-erkek eşitliği için kullanırsak her iki cins eşittir ama erkekler kadınlardan daha eşittir, dersek, geçmişten günümüze erkekkadın eşitliğine baktığımızda hiç de garip bir şey söylemiş olmayız. Maalesef bu anlayış böyle gelmiş böyle gitmektedir ama inşallah bundan sonra böyle gitmeyecektir. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

7


TOPRAK ANA Yüreğe gömülü sessizliklerdi sevdalarımız. Satırlara pusulanmış isyanlarla, ezgilerde anlatırdık öfkemizi. Sınırsızlık coşkusu tutuklu kalırdı, sevdalı bir kadının erbanisinde. Dağlar yamaçlarını avuç yapar ya; Tam da öyle talan olurdu mısralar... Ayaklanır.... Ayaklanır... Ayaklanırdı....! Geçmişten bugüne evrene dağılırdı. Tutku, aşk ve özgürlüğün Yangınlara, zulümlere bulanmış ayak sesleri... Oyyy toprak ana! Oyyy kadın ana! Dağıl yarattığın her güzelliğin ruhuna.... Dağıl saygısızca...

8

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Sonrasında.... Sonrasında; Bir ayaklanma kurulur bilincime, asalaklar gemisine meydan okuyarak. Ve bir isyanın başlangıç yeri olur bilincim.. Her bastığım taş, çıplak tabanlarıma çakıl taşı zulmüdür artık. Her adım bir zaferin başlangıcı olur da dikilir karşıma! Emek kavgası ! Alınteri kavgası ! Özlemlerin kavgasıdır çığlığım...! Bir kaç asırların..! Bir kaç bin asırların, yitirilmiş kadınlarının bayrağıdır isyanım... Binlerce tek ağız savrulur toprak ananın kucağına.. Oyyy toprak ana ! Oyyy kadın ana! Sarmala beni bilincinin en özgür yerinde! Isıt özgürlüğünün kızıllanan ateşinde Boy versin serilsin, serpilsin doğacak olan yeni nesillere... SÜHEYLA GÜNEY AVCI

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

9


SAKİ Hadi saki Uzat kadehi Uzat ki, Soğuktan kırılan bu mevsime El vereyim. Uzat ki Yarin o akşamcı O dağınık saçlarını okşayayım. Hadi saki, Uzat kadehi. Bak gün yorgun Gece sancılı Cigara dertli Efkar mevsime uzanmış. Saki diyorum Uzat kadehi. Uzat ki yarîn dudak kıvrımlarına ulaşayım Ordan gerdanına Ordan Açık düğmeleri aralayarak Fındık büyüklüğündeki meme uçlarına. Ordan, Ordan, Hadi saki uzat şu kadehi...

10

Hadi be saki Uzat kadehi. Uzat ki Gezineyim hayallerin sokağında. Sabahın doğum sancısı daha tutmamışken Ciğerlerim o meret öksürüğü Boğazıma ulaştıramamışken Aşkında Kadehinde Kederinde Ve şu çıplak kimsesizliğinde dibinde, En dibine, Tam dibine vurayım be saki... Hadi saki Uzat kadehi Bak yıllar nasılda aşkın canına okuyor. Vefa köş başlarında nasılda üşüyor. Takvimler eskiyor, Kaderler kadersizlik türetiyor.

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SAKİ Saki diyorum, Saki diyorum Uzat şu kadehi. Ne derviş dervişliğini biliyor, Ne de sabır haddini bilip Şiirden el çekiyor. Bak tüm sabırsız dizeler, Tüm kül kokulu nefesler şiire musallat oluyor.

Hadi saki Uzat şu kadehi Uzatta ıslansın dilim damağım.

Ahh saki Hadi uzat kadehi Uzat ki Ağrıyan bu başımı Kadehin ölüm karanlığına gömeyim

Saki Ne kadar doldurursan doldur Hadi uzat şu kadehi...

Saki Uzatacağın kadehi Ne kadar dolduracan peki ? Kaderim kadar mı ? Yoksa kederim kadar mı...?

İKRAM GÜNEŞ

Saki Ne kuyudaki o yufka yürekli Yusuf kaldı Nede dışarıda O güzel yüzlü Züleyha. Ne o yağmurlar kaldı Ne o buğdaylar Ne de o kavuşmalar. Hadi saki Uzat şu kadehi Vedalar boyumuzu geçiyor... MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

11


8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE DAİR Ezilen ve baskı altında yaşamak zorunda bırakılan kadın başarmak için dik durmalı. 2019 yılında halen kadınlarımız dayak yiyor, itilip kakılıyor, cahil bırakılıyor, çocuk denilecek yaşta istemediği kişilerle zorla evlendiriliyor ve öldürülüyor. Kadınlarımız ne kadar değerli olduklarını anladıklarında, baskılara boyun eğmeyip dik durmayı başardıklarında, yeteneklerini, güçlerini keşfedip ortaya çıkardıklarında çok şeyi başarabileceklerini görecekler. SEVİNÇ EVCİL Özgürlük için kadın ve erkeklerin eşit şartlarda sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden erkek çocuklarının eğitimi çok önemli olmaktadır. ÜMİT ÖZSOY Sadece bir gün için geçerli olmamalı bunca söylenen şey. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına fırsat verilmeli. AYŞE KIRBOĞA Bugünü kutlarken önce algıları açmak gerekiyor diye düşünüyorum. Kadın şiddetini, kadın istihdamını, kadınlarımızın eğitim hakkını, kadın tecavüz ve tacizlerini gündeme getirmek, konuşmak bu noktada bırakmayıp, çözüm bulmak gerekiyor bence. FUNDA YILDIR

12

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE DAİR Geleceğimizi yetiştiren ve şekillendiren, toplum hayatında erkeklerden çok daha zor şartlarda çalışmak zorunda bırakılan kadınlarımızın bu özel günün de gelişmelerinin, hak ettikleri haklarını elde edebilmelerinin ancak kadınların toplumda hak ettikleri yeri bulmalarıyla mümkün olacağının altını çizmeliyiz. AYNUR BÜYÜKKILINÇ Dünyamızı güzelleştiren ve yaşanır hale getiren kadınlarımız. 8 Mart Dünya Kadınlar günü kutlu olsun. NİHAL YAĞCI BAYRAKTAR 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü burjuva söylemlerinde hiçleştirilmeye çalışılan ve adını da “kadınlar günü” ismi ile basite indirgenerek anılacak olan bir gün değildir. Her yıl 8 Martta bu cümlelerle karşılaşıyoruz ve tekrar söylemekte fayda görüyorum; 8 mart basit bir matine günü değildir. Uğrunda can verilerek bedel ödenmiş olan 8 Mart gerçek bir mücadelenin kazanımı demektir. Emekten emekçiden yana olan tüm mücadeleci kadınların “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü” selamlıyorum.. SÜHEYLA GÜNEY AVCI

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

13


BEN KADIN Nihavent bir ezginin derin ruh hali Bir yanım kederli ve bahar sonunun sarı tenindeki gurup vakti Bir yanım nostalji tarihin çiğ kırıntısı ve piç edilmiş tiz sesi Giydirmeyin üzerime kendi bileklerini kesen şizofren gürültünüzü Ben kadın Göbek bağımla bağlasalarda mağdur bir kadere, Mağrur sevdaları ulaştırırım gökyüzüne Yaşamı savunurum sabaha sevdalı çiçeklerle Şahdamarında med-cezirin o tutkulu cenderesiyle Ben kadın Göğsümün kafesindeki göçlere inat, Gözlerimde bir ormanı yeşertirim dirençle... NECLA BEKTAŞ

14

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Ölçtüm, biçtim, diktim ve karanlığın perdesinde açan, aydınlık çiçeğini iliştirdim yakama... Artık hazırım, yaşamak balosuna... Gün ağardığında... Gideceğim, yüreğimin yolculuğuna. NURAY ŞENGİL

60 × 80 cm. Tuval üzerine yağlıboya Özgün çalışma. NURAY ŞENGİL MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

15


papatyalı şiir beyaz papatyalar alırdım sana köşe başındaki çiçekçiden yeşil bir vazoya koymazdan evvel uzun uzun sevgiyle koklardın ve gözlerinin içi mavi mavi gülerdi -biliyorum bütün çiçekleri severdineskiden papatyalar çok beyazdı...

yeşil vazoda mesut ve bahtiyar beyaz beyaz açardı papatyalar ve hemen oracıkta başlardı dillerde bir yarenlik gönüllerde bir cümbüş bedenlerde bir şenlik zaman dupduru bir su gibi akardı... vazoda papatyalar beyaz beyaz senin dişlerin gülüşlerin bembeyaz benim umudum düşlerim çok beyaz...

kolu kanadı kırık ve solgun suya kavuşurdu papatyalar esaretten kurtulmuş gibi hür -kolları boyunları kesilmiş ne yazarbeyazlar içindesin... bütün yaprakları delice açardı ve çiçek kokusu düşlerimizi sarar beyazlar içindeyim... kırlardan evimize bahar dolardı... beyazlar içindeyiz... HASAN SEÇKİN

16

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Bayrağımız kuşlar günaydın ağzım başımı döndüren heves eskiyen güneş seyyah deniz ıslık çalan yıldızlar öpüp öpüp başıma koyduğum gökyüzü bağışladığın zamanlarda doğdum bir daha sarhoş bir bahar parklarda bahçelerde delice bütün sözler yoksul kalıyor çiçeklerin kapısında dağların ağzında bir bulut türküsüdür kimsenin geçmediği yollarda boğulan sesler şimdi yorgun parmaklarımda gecikmiş dualar çocuklar kalbimin hizasında birer tanrı uzanıyorum boşlukta asılı suretine suların ışıkları okşadığı yerde işte yağmur öpüyor ağzından gecenin bir çift söz gibiyiz karanlıkta parlayan sokaklar ki sesimizi kucaklıyor çıplaklığımızı ısıtan giysilerimiz gibi tutup renklere soruyorum seni sonra mührü andıran gözlerini anlatıyorum göğe değen bir çift nazlı kanat bizim de bayrağımız çatıdaki kuşlar olsun HÜSEYİN ASLAN

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

17


O AÇIK PENCERE Bir rüzgar getirdi.Seni bana... Akşamın zifiri karanlığında kokunu. Baktım gökyüzü karamsardı akşama. Senden bana gelen rüzgarla, Dokundum ellerimle saçlarına. Ağlamaklıyım bulut gibi,biliyormusun. Hala..... O açık pencere önünde yağmuru bekliyorum. Oysa..... Yürek ağrıları başlamıştı göğsümde, Seni bekledikçe. Bir rüzgar getirdi.Seni bana... Sabahın ağaran derinliğinde silüetini. Baktım gökyüzü sıkıntılıydı sabaha. Senden bana gelen rüzgarla, Dokundum dudaklarımla dudaklarına. Gözyaşlarım,ıslak yağmur gibi biliyormusun. Hala.... O açık pencere önünde dönmeni bekliyorum. Oysa..... Tonlarca keder yükü göğsümde. Seni bekledikçe. Ve Beklemeye devam edeceğim. Gözlerin gözlerime değinceye kadar. BAYRAM KÖSE

18

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Herkes bana aşkı soruyor Ben de bilmiyorum Bir ara uğradı Birkaç şiirlik Birkaç yalnızlık zamanı Sonra gören duyan bilen olmadı Bir ara yokladı Sonra yok oldu Aşk mıydı Yalnızlığım mı? Yoksa şiir mi? Bilemedim Sustum.. Ve hiçbir şey diyemedim Aşksa gelir dedim Şiirse yazarım dedim Yalnızlıksa zaten benim dedim Sustum Başka bir şey demedim Diyemedim.. İSMAİL ŞİMŞEK

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

19


PARANOYA SEYRİNDE “Yeni şiirlere yeni sayfalar gerek bazen, yeni yollar, yeni bulutlar, yeni tozlar dumanlar, Kimbilir? yeni gülüşler hüzünler gerek.. “ Küskünüm bugün, öyle ki tek bir insanoğlunun sesini duymak istemeyecek kadar da öfkeliyim... Yeryüzünün en ücra köşesine sığınıp dönmeyecek kadar bıkkın... Herşeyi omuzumun köşesinden silkip atacak kadar umursamaz...Kimsenin derdini dinlemeyecek kadar yorgun.. İnsan denen canlıya ölesiye kırgınım... Ve yine öfkeli.. Korkaklar değil midir en aciz saldırılarıyla kendine duvar yapanlar.. Düşünün ki bir gün duvar dört yanını saracak ve içinden çıkacak yer kalmayacak. Korku insana kendi mahpusluğunu kendi elleriyle yaptırır öyle ya. Korkaklar bu yüzden özgür değildir; çünkü asıl köle kendi zulümlerinden doğan korkularına tutsak kalmış olan o zavallılardır..... Korku dişlerinin arasına aldığı herşeyin bir gün kendi dişlerini çürüteceğini görecek, ve tarihin çöplüğüne gömülüp gidecektir. Tabi ki yanında korkak köleleri ile birlikte. Aslolan bu çemberden uzak olmak o dişlerin kirine kapılmamaktır. Çürümemektir. Bazen koca bir mengene sıkıyor düşüncelerimi, ne doğacak güneş umurumda oluyor ne de kimin nasıl güldüğü... Toplayıp bütün düşleri ve içi sancılı gülüşleri sonsuzlukta kaybolmak en güzeli değil mi? Diyorum kendime tabiki aklım deliliğin nirvanasında yine. Düşünsenize sanki güldükte ne oldu? Ya da mutlu oldukta ne oldu? Sevsek ne olur sevmesek ne?... Sonuçta sonrası toprağın kucağındaki hikaye değil mi? Ya aslında diyorum ki sessizlik travması diye birşey olmalı... Olmalı ya! Mutlak olmalı.. Bazen alıp dağlara vurmalı bu asi başı diyorum.

20

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


PARANOYA SEYRİNDE Şehri kilitleyip gitmeli, kepenkleri indirmeli ha birde kimse düşmesin ardına diye ardında bıraktığın ayak izlerinide silmeli. Sonrası dedim ya yine toprağın kucağındaki hikaye, sessiz huzurun arasında, sessizce kimse duymadan öylece.. Kolay sanırlar paranoyak olmayı deli derler adama. Ama demezler ki neden paranoid oldun kardeşim demezler.. Sadece “deli “ derler. -Amman dikkat o insan deli! Pardon ya “insan” kelimesini de kullanmazlar; -Amman o “kadın” ya da “adam” deli! deli! Uçarsın kaçarsın köşe bucak ama ille de bir köşede maskara olursun sinir harbi yenilgisinin ardından. Toplum seni sorgusuz infaz eder, sen artık “Delisin” “Sanırsın ki gülüşlerinin ardı boş ve anlamsız... Sen bilmezsin; zulası küfür günah şiir yangını Zulası güneşin doğuşuna sevdalı O gülüşler ki bir avuca ağıt, bir avuca türkü durağı. Sen bilmezsin...” Kimsede bilmez senin hangi paranoya seyrinde dolandığını.. SÜHEYLA GÜNEY AVCI “Paranoya Seyrinde”

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

21


SESSİZ suskunluğun sesi vardı, duyuyordum rüzgara bile yenilmez, bilirsin suskunluğun vahşi sesi yeryüzünün en güzel toprağıydı paylaştığımız; savaşsız, sömürüsüz üstelik mezarlıklar görünmezdi ve ölüm hiç böylesine bir hayal kırıklığı yaşamamıştı ihtilal vardı tam o vakit gözlerde bir pazar sabahı sevinci eller gülüyordu evet eller bayramdı, tutuşuyordu bedenleri okuyordum, sonsuz olumlu sıfat ne çok ünlem koymuştum her heyecan, her merak sonuna sonra için için noktalanmış lime lime dökülmüştü kavga

22

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


rüyam bilinçaltı, bilinçüstü yolculuyordu kar-kışı çiçeklerin dansı vardı yıldızların altında göç etmiyordu kuşlar martılarda bir ‘deniz telaşı’ korktum bir an o bakışlar nerede, şahandı az önce ‘olmadan o gözler yapamam’ şimdi bir karınca yuvası bile alır beni ama göğe sığamam doydum sessiz susuz, ballandıra ballandıra dertleniyorum kederin kuyusundan ben inanılmaz bir düşün ortasında rüyalarımla dolduruyorum yoksunluğu aç gözlere mavilik ölenlere toprak dağıtıyorum ben hayatı bazen bir düş yaşıyorum... SULTAN KARATAŞ

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

23


-eylülhep eylül’ler bıraktın bana asma kilitli suskular suskulardan örülü telkari intiharlar oysa o surları yıkan ben değildim! her sabah ağıtlı yollarına kuşlar uçurandım mağara zulalarında süryani şarap gecelerden akmayan zamandım kalbim ki; nar lekesi, en kusursuz! “sen beyaz giy” fırat feryat figan! NURSEL ARAS

24

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


KADINIM BEN Kimim diye sormayın! Ben on üçünde Yüzünün çizgilerinde duygularını unutmuş Gölgesinde çocukluğumu bıraktığım Kirli yüzlü adamlara satılmış Ayşe, Ben on beşinde analığın kutsallığına Zorla eriştirilmiş Fatma. Ve on sekizinde Kurşunları reva görmüşler bana Gönül koymuşum diye Bir taze sevdaya... Kimim diye sormayın işte Kadınım ben,önce adına insan denilmesini isteyen Kuytu,sessiz bir köşede En suskun,en emekçi yanımla bakıyorum size Bohçamda alın terim işli Ve canım pahasına dokuyorum renkli iplikleri. “Emanet Hayatların Antikacısı” İDİL ZARİFE GÜLER

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

25


HAYALİN GÜCÜ Kendi yoluna giren bir daha geri dönmüyor… Hayat onu ilerlediği her adımda başka bir dünyanın büyüleyen diyarlarında kendine yeni görevler yükleyen, bazen acımasız ama önüne çıkan acımasızlıklarla mücadele etmesini öğreten, öğrendikçe gelişen bir yola sürüklemişti. Yeni bir yol… Geçmişinde yaşadığı yanlışlar, kaybettikleri, enerjisini tüketip kendisini alaşağı eden dışlanmışlık hissi, kaybolan özgüven, fiziksel ve ruhsal buhran yaşamdan koparma noktasına kadar getirdiyse de, hatırı sayılır nitelikte bilgi birikimi ve deneyimleri direnme noktasında ona güçlü sinyaller veriyordu. Yaşamı seviyordu. İnsanı, doğayı, paylaşmayı, dayanışmayı ve hayallerini. Evet hayallerini. Birikmiş ve ulaşılması onun için mutlak olan hayaller. Kendine sözü vardı, “hayallerimi yaşamadan bu hayat bitmeyecek”. Yarınlardaydı hayalleri. Yapması gereken hayalleri için ayağa kalkmalıydı. İçinde koşar adım esen bir heyecan fırtınasıyla, hayallerine ilk adımı geçmişine sünger çekerek başlattı. Önünde duran barikatları yıkıp yeni bir yol açtı. Yeni bir yol… Çetin, engebeli, nerede, ne zaman nasıl bir engelle karşılaşacağı meçhul bir yol. Ama kararlıydı. Yenilgilerini bir öğretmen kabul edip yenilmemeyi amaç edindi kendine. Zamana, sabıra ihtiyacı vardı. Bu yolculuk kalan ömrü boyunca keyfini sürmekten haz duyacağı uzun bir maratondu… ÜNSAL AKTAŞ

26

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SEN DE EN İYİSİMİ ÇAYINI İÇTE GİT Yetmiş altı yılda bir Gelen dostum Halley’e Şahitlik ederken ömrüm Ağustos böceklerinin serenat’ı Hiç bu kadar sevimsiz gelmemişti Ve üstelik karıncalar işi bırakmış Grev yapıyor edepsizler Ve her nedense rüyamda iki kişi Canımı acıtarak sızlatarak Dişimi çekiyorlar sebepsiz Hayra bile yormuyorum artık Biliyorum bunun sonu ayrılık Bunu sana söylemek zor ama Sen de en iyisi mi çayını içte git İlk defa sırf seni anımsattığı için Çaydan vazgeçiyorum Kendimi kahveye vuracağım Hem de en köpüklüsünden olanını Höpürdete höpürdete Keyfini çıkararak içeceğim Çay geçici heves Çay ilkbaharda hazan Çay yağmurlardan ahmakıslatan Çay iyi gün dostuymuş anladım Bunu sana söylemek zor ama Sende en iyisi mi çayını içte git

Oysa ki ! Kahve öylemi Kötü gün dostu Asil mi asil Vefalımı vefalı Her fincanın dibinde Üç gün mü desem Üç ay mı desem diye başlayan Sırlı bir hikaye gizli E birde kırk yıllık hatırı var Oda bir ömre yeterde artar Ben bu sadık dosta karar kıldım Sen de en iyisi mi çayını içte git... ALİ ESMERAY (HOYRAT)

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

27


“Ey Tanrı’m kızılderimle yaşamak artık siyah beyaz umut verdiğin can kadar kıymetliydi bizim için doğan beyaz adam doymadı altına, zulme her yıl binlerce azalır düşümüz çoğalır yürek sızımız gece ağaran soyumuzdan kızıl gülümser mezarlar.” NURSEN URAL Sevgili, Bakarken uzaklara kamaşır gözlerim. Düşünürken sensiz akşamları süzülüyor saçlarından, ay ışığı... Nergis kokusu sarıyor burnumu, Çakılmışım heykel gibi pencereye, kararacak birazdan hava. Evlerin ışıkları yanacak çocuk gülüşleri, yemek kokuları kaşık ,tabak sesleri saracak her yanı.. Pencerede beni görenler bir geleni var diyecek, oysa ki Yağmur damlalarını sayacağım sokak lambası ışığında Yine sensiz bir gece başlayacak sevgili..! ASİYE YAŞARGÜN

28

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


ÖMRÜNE AKRAN DEĞİL ACILAR Bilirim ömrüme akran değil acılar Anlamını bildiğim ne çok şey Ellerin kolunda geçişin değil önümden Tırnak altlarıma batırılmış Kıymığın sızısıdır Bu kentin her köşesi Ve senin anımsattıkların AYDIN ÖZTÜRK Öp gülüşlerinden... Sönmeyen manşerler bağışla adıma... Katıksız ekmeği yudum edelim. Sevdamıza biçilmeyen rüzgarlar ekelim. Atlara su verelim. Bağışlayalım var ettiğimiz kötülükleri ruhumuzdan... Atlar koşuyor mavili, yaban otlarda... Sevginin sonsuz tablosu gibi renklerini veriyor adımıza... NİYAZİ YANGIN MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

29


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Doksanlı yılların başında dernek faaliyetleri iyice sarmıştı bizi. Sosyalist devrimci arkadaşların bize yaklaşımı dünya ve ülke gündemine ilişkin düşünceleri ortaklaşa yapılan eylemler bizi daha haklı, daha güçlü kılıyordu. Karşımızda bu sefer kavga ettiğimiz için bizi döven polisler yerine, düşüncelerimizden dolayı bizi döven polisler vardı. Sistem vardı, düzen vardı. Özellikle hafta sonu gazetenin çıkacağı zaman farklı bir heyecan sarardı bizi. Ben bütün kalbimle bu heyecana ortak olur Cuma akşamından Cumartesi akşamına derginin dağıtımı bitinceye kadar uyumazdım. Gece sohbetlerimiz derginin değerlendirilmesine yönelik olurdu. Tamamını okurdum. Bazı yazıları anlamakta güçlük çeksem de beynimin bir köşesinde yer açardım onlara. Her geçen gün gazetemize baskılar artıyordu. Sayılar toplatılıyordu. Bazı arkadaşlarımız yurt dışına çıkmak zorunda kalıyorlardı. Çok ağır şartlarda derginin baskısını sürdürmeye çalışıyorduk. 1994 Mayıs’ın da yazı işleri müdürü oldum dergiye. Gazetenin sürekliliğinin sağlanması adına zamanımın çoğunu artık gazetede geçiriyordum. Derken şartların ağırlaşması baskının artmasıyla benimde hakkımda onlarca yıl hapis istemiyle dava açıldı. Artık gitme vakti gelmişti. Kalsam cezaevi gitsem kaçak bir yaşam sürgünlük olacaktı. Aldığımız ortak bir karar ile yurt dışına gitmeye karar verdim. Orada hem üniversite okuyabilecek hem de hapse girmemiş olacaktım. O zamanlar sessiz konuşmaların yerini içimden sessizce şarkı söyleyerek doldurmuştum. Ne zaman yalnız kalsam ya da her hangi bir konuya yabancılaşsam içimden şarkı söylerdim. Şimdi de arada bir şarkı söylerim ama daha çok konuşmalarla geçer zamanım. Eskiye dair ne varsa hatıralar, eskimeyen dostlar bulur onlarla bir şekilde sohbet ederim.

30

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Yunanistan’a gidişim tam bir komedyadır. İki kişi beraber çıkış yaptık. Arkadaşım Türkçe bilmiyordu ben ise onun anadili olan Kürtçeyi bilmiyordum. Gece karanlıkta nehri geçtik. Hava soğuktu üşüyorduk. Elbiselerimizi giyip karanlığı bekledik. Türk tarafını geçmiştik. Ama Yunan askerlerinin devriyesine denk gelmemek için çok dikkatli olmamız gerekiyordu. Ben sürekli şarkı söylüyordum. Nasıl bir ruh hali ise korkudan olabilir, ben şarkıya vurmuştum kendimi. Birden bire başımın üzerinden bir merminin geçtiğini hissettim. Daha tam olarak ne olduğunu anlayamadan üç dört tane silah üzerimize doğrulmuştu. İlk yunan toprağını işte o an öpmüştüm. Sonrasında karakollar, sorgulamalar derken kendimizi mülteci kampında bulmuştuk. 15 gündür karakol karakol gezmekten cebimizdeki para da bitmiş, bitkin aç ve susuz kalmıştık. Mülteci kampında sağ olsunlar bizim gibi siyasi mülteci arkadaşlar da vardı. Onlar karşıladı bizi. İlk soruları aç mısınız oldu. O an aynı kaderi paylaştığımızı, aynı yollardan geçtiğimizi anladım. Menüde o gün ve ondan sonra gelen günlerde de olacağını şimdiden bilebildiğimiz yeşil mercimek yemeği vardı. O kadar açtık ki sanki önümüzde İskender döner varmış gibi yeşil mercimek yiyorduk. 15 metrekarelik odalarda 20 kişi kalmışlığımız oluyordu. İyi ve kötü günlerimiz, güzel yoldaşlıklarımız oldu bu süreçte. Kalıcı dostlar edindik. Kalemera demeyi öğrendik. Caciki ve uzoyu çok sevdik. Kısacası Yunanistan’ı ben çok sevdim. Çok özel anılarım çok özel dostlarım oldu burada. Kafam dönüyordu daha doğrusu dünyayla beraber bende dönüyordum. Tek farkımız benim kendi ekseni etrafında tutunacağım bir çekim gücünün olmamasıydı. MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

31


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Yunanistan’da kaldığım sürece okumak istediğim üniversiteye hiç gidemedim. Mülteci olduğum için hiçbir burstan yararlanamıyordum. Ama bu süreçte Yunancamı iyice ilerletmiştim. Sabahları moralim iyi olursa işe çıkıyordum. Fiziken iyi hissediyordum ve artık bayağı iyi derecede Yunanca konuştuğum için inşaat, bahçe bakım, onarım, tamir vb işlerde çalışıyordum. Yaşamımızı sürdürdüğümüz bu mülteci kampında ülke ve dünya gündemlerine göre siyasi çalışmalar yapmaya devam ediyorduk. Seminerler, toplantılar, dersler her gün yoğun bir şekilde geçiyordu. Ben bu arada Yunancanın yanında Kürtçe de öğrenmeye başlamıştım. Böyle bir ortamda evinizden, ailenizden uzakta, sevgiyi, hüznü paylaşmayı, dostluğu her şeye ve herkese rağmen güçlü olmayı kısacası aklınıza gelebilen her türlü insani davranışı öğreniyorsunuz. Ben burayı bir nevi yarı açık cezaevine benzetiyordum. Yunanistan dışına çıkamıyorduk. Bu arada ne kadar özgür olabiliyorsak işte o kadar özgürdük. Gerçi ben mülteci pasaportu alabildiğim için Yunanistan dışına çıkabiliyordum. Bu pasaportu almak çok zordu. Zaten bende sadece bir kere Almanya’ya giderek ülke dışına çıkmıştım. Almanya’da da aynı Yunanistan’da yaşadıklarıma benzer bir hayatım oldu. Bir süre mülteci pasaportu alarak mülteci kampında kaldım. Bu süreçte Almanca öğrendim. Burada da güzel dostlarım oldu. Her şey güllük gülistanlık değildi ama zaten Türkiye’den kaçtığımız gün bunun böyle olacağını biliyorduk. Ya cezaevinde ya da mülteci olacaktık. Biz mülteci olmayı seçmiştik. Bir bakıma yaşam ve ölüm arasına, özgürlük ve esaret arasına sıkışmak yaşam bizden hep karar vermemizi istiyordu. CİHANGİR ASLAN

32

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


NİHAT YILDIZ Suluboya portre 35.50 MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

33


AYBALAM Yine akşam oldu, ıssızlık yaladı sokakları Bir sana-bir bana Doldurdum bardakları Çekildi el-ayak haremine Açıldı pencerelerin göz göz ışıkları Ay bastı dağları, bayırları, sokakları Yıldızlarda geldi göz kırpıyorlar Bir sen gelmedin ay balam Sordum! Seni sordum her birine Allah-billâh aşkına sordum Gören-bilen varmı? Ne gören, ne bilen, ne de tanıyan olmadı seni ay balam. Bir sen yoksun her canlının arasında Bir sen yoksun her geceyle gün arasında Bir sen varsın yüreğimde ay balam Hep sen olacaksın kalbimin yarasında ay balam.

34

Yine akşam oldu yaladım yalnız sokakları Sofralarda çatal-kaşık sesi Uzaktan bekçi düdüğü Yuvasına döndü kesildi kuşların sesi Yıldızlarla selamlaşıyor uluyan köpeklerin sesi Kimi hanelerde şarkılar-türküler Kimi dizilerde zenginlerin entrikası, sahte aşkları Kimi evler göz göz nefesle ısınıyor odaları Ben ise sensizlik içinde kıvranıyorum Kırk derece ateş içinde üşüyorum Direniyorum aşkın açlığınasusuzluğuna Ne kaldı ki sabaha şununşurasında ay balam.

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


AYBALAM Uykuya gitti ay ve yıldızlar Sabahın tan vakti efil efil Öksüz çocuk gibi duvar dibindeyim sefil sefil Gözlerim düştü şişelerin devrildiği sahile Sesini arıyorum sineme vuran dalgaların sesinde Seni arıyorum yüzüme vuran kum tanelerinde Sen yine yoksun umutlarımın arasında ay balam.

Bir öpücük kondurdum resmine akşamdan kalma esrik dudaklarımla Bir selam saldım sesine anılardan kalma şiirlerimle Seni okuyorum sabah şarkılarının nağmeleriyle Aç bir köpek gibi yalıyorum sokakları Seni arıyorum dağlarda, ovalarda Sen yoksun yine yıldızlar arasında ay balam Ben seni çok özlüyorum sevgilim, canım, cananım Dön gel artık Allah-billâh aşkına ay balam.

Güneş uyandı İşçiler, marabalar Uyandı modern köleler Fersiz gözlerim zorlandı Ateşli kalbim uyandı TURAN KARATEPE Ağaçlar, çiçekler Yerdegezen börtül böcekler uyandı Ötüşün kuşlar ötüşün Selam götürün benden o yara Filler, çimenler uyandı Ezilenler ezildi Gerinenler gerindi Irgatlar sırada Tutsaklar içtimada Körler-sağırlar uyandı Bir sen uyanmadın ay balam Koyun geldi, kuzu geldi Bir sen gelmedin ay balam. MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

35


ENGİN OL EY GÖNÜL !

Engin ol. Ne kaybetme korkusuyla yalancı Ne yaranmak için yalaka ol birilerine. Göz göz olsa ciğerin kor ateşlerde Çatlasa lebin bir damla su diye Minnet eyleme suda gördüğün süretten başka birine Engin ol ey gönül ! Engin ol. Sevda dediğin inceden bir kalp ağrısı. Ne öldürür adamı Ne döndürür dünyayı. Konuşarak kirletme aydınlığını . Sus ! Sus ki Kararmasın kalbim. Sev yine aydınlığı Sev yine insanları Hiç tüketme. Gelecek baharlara dair umutlarını. Engin ol ey gönül ! Engin ol. Sakın unutma geldiğin yeri . Su alan ayakkabılarınla yürüdüğün yolları. Diyorlar ki Niye atmıyorsun eskimiş ayakkabılarını Onlar ne bilsin eskilerin bana hatırlattıklarını. Engin ol ey gönlün ! Engin ol. Yüreğinden vurulmuş bir ceylan gibi Kan revan içinde olsa da duyguların Avına aşık olmuş aslan gibi Asil ve karalı at adımlarını. Yüce dağların karlı zirvelerini kadar soğuk olsa bile ellerin Temmuz akşamları sıcak esinti kadar merhametli ol insanlara. Yerdeki karıncadan alçak gör kendini Gökte uçan kuş kadar ferah tut yüreğini. Engin ol ey gönlün! Engin ol... AYSEL MENTEŞ

36

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


BEN SENİ HESAPSIZ SEVDİM Ben seni hesapsız sevdim Beklemedim bir şey Ne cebinden ne de teninden Çıkarmadım seni yüreğimden Çarpmadım bir yerlere Toplamazken başkalarıyla güzelliğini Bölmedim sevgini başka gönüllere

Çıkarmadım seni hiç aklımdan Çarpmadım aldığını verdiğini Bölmezken bendeki hasretini Toplayamadım parçalanan yüreğimi Hesap yapmadım yüreğim yanacak diye Köz oldum beni kaynatan cezveye

Dedim ya seni hesapsız sevdim Yüreğinde taşımak dururken Sırtında taşımanı istemedim Ruhum uzandı senin yorgunluğuna Sen yürürken ben hiç dinlenmedim

Ben seni hesapsız sevdim Düşünmedim kalemde mürekkep biter mi? Seni yazdığım kağıtlar geriye düşer mi? Ne bir çıkar bekledim senden Ne de içinde kaybolduğum gözlerinden

Ben seni türkülerin içinde sevdim Ne turnalarla selam gönderdim Ne de notalarla üzerini çizdim Söz oldum sevda dizelerinde Yankı oldum sazların tellerinde Uzaktan kıskandım seni Yürüdüğün caddeden sokaktan Seni saran kırmızı kazağından Tövbe, başka hesabım olmadı Bir de nefret ettim aramızdaki dağlardan

Ben seni bedensiz sevdim Hesap kitap yapmadan Ben seni ‘sende bensiz’ sevdim Sen de beni yüreğine koyamadan ! YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

37


DİZELERİN DEĞİŞİM YÜRÜYÜŞÜ (THE MARCHING OF THE STRINGS)- 46 Tuval üzerine akrilik 80x60 2010 Rifat Koray Gökan

Bu resime ilk baktığımızda: dingin bir mavi-yeşil arka zemin üzerinde bu tek düzeliğin aksine gözalan ve farklı renklerde dikey çizgilerin oluşturduğu bir yapılanmayı görmekteyiz. Bu dikey renkli çizgilerin kollarını yukarı kaldırılmış ve zafer işareti yapan farklı din ve ırktan insanların gerçekleştirdiği bir protesto yürüyüşünü resmettiğini düşünebiliriz. Çizgilerin bazıları biraz kırık ve güçsüz, ancak bir araya gelerek ve birbirlerini destekleyerek güçlerini arttırmışlar. Bu kompozisyona farklı bir gözle bakarsak: maddeyi oluşturan tüm parçacıkların kütle, elektrik ve renk yükünü ve dönüşümünü belirleyen titreşimli tellerin oluştuğu bir fizik modelini de resmettiğini de düşünebiliriz. Sanatçının çalışmalar ını hep bilimsel bilgi ve deneyiminden ve de manevi duygularından ilham alarak yarattığını hatırlatmak isteriz. Resim ya da görselleştirilen düşünce oradadır. Sergileri ziyaret eden insanlar da kişisel bilgi, deneyim ve duygularına göre bu resimlerin ne olduğunu ve hangi düşünceyi görselleştirdiğini hayal eder ve deşifre etmeye çalışırlar.

38

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


NASILSA KIYIDAN UZAK Yeni bir yola hazırlandım, döndüm dolaştım aynı yere vardım Sizde saklı bir ünleyişin son sesiyim, kalakaldım deli çağrısının içinde Korkunç bir alışmaktı unutmak ipeklerin tenine eğik bakışlarınızı Teselli eskisi bir silüetsiniz artık Sizde uyuyakaldım, üşümedim diyemem Lahitlerin kapakları nicedir açık Süs gibi yakanıza iliştirmişsiniz düşüşlerimi Korkmayın, düşersem kaburgalarınıza batarım... Bahçenizden kovduğunuz sardunyalarda aradım benden solup gideni Benden akıp gideni nar yağmurlarında aradım Oradan bakınca buralar uzak, ateşten alnınız ıslak mendillere yatırılmış Nasılsa ten ayartmasıydı o yangın, görmediniz nasılsa savruluşlarımı Karaya vuran bir sırrın iskeleteyim artık, kırık aynaların kuma gömdüğü Bir bulutun uçurumuna atın beni Kızıl yeleli ırmakların gülüşlerine sürün Kıyıdan uzak yerlere götürün… JOSEF KILÇIKSIZ

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

39


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Bir kez daha hayata sanatla gülümsediğimiz bu sayımızda içimizde rengârenk umutlar uyandıran, yaşama sevincimizi artıran bahar mevsimine de gülümsüyoruz yavaştan. Bu ay ki yazımda hepimizin tanıdığı yazar, şair, ressam vb ünlülerin değişik, ilginç, bilinmeyen yanlarından bahsetmek istiyorum sizlere. Ben yazımı hazırlarken çok keyif aldım. Umarım sizlerde okurken aynı derecede keyif alırsınız. Bilirsiniz atıştırmalık bir şeyler yemek, hepimizin vazgeçemediği huylardan biridir. Yaptığım araştırmalara göre dünyaca ünlü Pablo Picasso da söz konusu atıştırmalıklar olduğunda bizlerden farklı değilmiş. Yaratıcılık ve üretim motivasyonunu arttırdığını düşündüğü besinler arasında kahveden ıspanağa, meyveli jöleden muza kadar pek çok yiyecek bulunuyormuş. Öyle ki aralarında sütlaç bile varmış. Ünlü kübist ressam Pablo Picasso’nun dizginlenemeyen bir iştahı varmış. 1930’lara gelindiğinde 50’li yaşlarında olan Picasso bir tür hastalık hastası olduğu için hali hazırda devam eden diyetinde bilerek kısıtlamaya gitmiş. Hastalıklarının artmasıyla başarısız olmaktan korkan sanatçı bir gün çok sınırlı yiyeceklerden oluşan Akdeniz diyetine başlamaya karar vermiş. Ana öğün ve atıştırmalıkları balık, sebze, üzüm ve sütlaçtan oluşan Akdeniz diyetinde yiyecekler yalnızca maden suyu ya da sütle yıkanmak zorundaymış. Oldukça sınırlı olan yiyecek listesine rağmen Picasso’nun yemeğe ve sanata olan düşkünlüğü tüm yoğunluyla devam etmiş. Sanatçının büyük aşklarından Fernande Olivier yedi yıllık ilişkilerinde Picasso’nun kimi yemekler de başından sonuna kadar tek bir söz dahi söylemediğinden bahsetmiştir. Arkadaş çevresinde bile Picasso’ya enerji verdiği bilinen en sevdiği yiyecek ıspanaklı sufle konuşulmakta aynı zamanda doktorunun önerdiği ve hazırlanması en kolay besinler arasında ıspanaklı suflenin ilk sırada olduğu bilinmektedir.

40

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Birçoğumuz için kötü talihten korunmanın veya şans dilemenin türlü yolları vardır. Tahtaya vurmak, merdiven altından geçmemek, siyah kediden uzak durmak veya nazar boncuğu gibi tılsımlı şeyler taşımak bunlardan sadece bir kaçı. Peki ya kült sanatçı, yazar ya da tasarımcıların vazgeçemediği ritüellerini biliyor musunuz? Fransız moda tasarımcısı Coco Chanel batıl inançları oldukça kuvvetli isimlerden biriymiş. Söylendiğine göre 5 sayısının kendisine uğur getireceğini falcı bir kadından öğrenmiş ve bu nedenle ünlü kokusunu No:5 olarak adlandırmış. Ayrıca dairesinde 5 rakamı şeklinde tasarlanan kristal bir avize bulunurken, koleksiyonlarını yılın beşinci ayında sergilemekten hoşlanırmış. İspanyol sanatçı Pablo Picasso eski kıyafetleri, saçını ya da kestiği tırnak parçalarını ‘’özünden’’ bir parça kaybolacağını düşünerek atmazmış. Kolleksiyonerler, Picasso öldüğü zaman resimden baskıya, seramikten sahne dekoruna kadar eşya ve beden parçalarının bulunduğu elli bine yakın eşya edinmişler. Gittiği yere pusulasını götüren Charles Dickens her zaman kuzeye doğru uyurmuş. Bunun yaratıcılık ve yazma gücünü geliştirdiğine inanıyormuş. A. Chrismas Carol ve Great Expedations gibi klasik romanların yazarı Dickens, sosyo ekonomik koşulları eksiksiz betimleyen, çıkarımlar yapan, güçlü MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

41


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE ahlak pusulasıyla aynı zamanda iyi bir sosyal gözlemcidir de. Meksikalı ressam ve ikon Frida Kahlo aynı zamanda iyi bir bitki yetiştiricisiymiş. Sıklıkla otobiyografik olan resimlerini Diego Rivera ile paylaştığı evlerinin duvarlarına asar, bakımını kendisinin üstlendiği bahçesini de çiçek ve bitkilerle doldururmuş. Kahlo’nun iyi bakılan bahçesi sanatçı için ilham ve rahatlama mekânıyken Meksika kökenli birçok çiçek, bitki ve meyveyi yetiştirebildiği tek yermiş. Sanatçının hastaneden getirildiğinde ölmeden önceki son arzusu da yatağının bahçeyi görecek şekilde yerleştirilmesi olmuş. İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali batıl inançları çok kuvvetli olan birisiymiş. Kendisini kötülüklerden koruması için çevresinde daima küçük İspanyol ağaç oymaları taşırmış. Kendine özgü kişiliyle bilinen sanatçı, bir seferinde dalgıç kıyafetleri ve başlığı içinde ders anlatırken neredeyse ölümden dönmüş. Hepimizin tanıdığı Türk ve yabancı yazarlarımızın da hiç bilinmeyen özellikleri varmış. Kimi çirkinlik sanrısına sahipmiş, kim beğenilme tutkusuna. Kitaplarına hayran olduğumuz ünlü edebiyatçıların pek konuşulmayan az bilinen yanlarından da bahsetmek istedim biraz bu yazımda. Kimi yazarlar dış görünüşlerine verdikleri aşırı önemle veya kendilerini çirkin bulmalarıyla hatırlanmışlar yıllar boyu. Türk edebiyatında Cahit Sıtkı Tarancı, Reşat Nuri Güntekin ve Ahmet Haşim gibi yazarlarımızın kendilerini çirkin buldukları bilinir. Hatta öyle ki Ahmet Haşim dostları tarafından oldukça heybetli bulunan başı için özel bir şiir yazmış ve hiç beğenmediği kafasından “cehennemde yetişmiş bu kafa’’ diye bahsetmiş.

42

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Öte yandan unutulmaz Sefiller’in yazarı Victor Hugo’nun dış görüntüsüne çok önem verdiği ve yaşlanmanın etkilerini azaltmak için her sabah soğuk su dolu bir küvete girdiği aktarılan bilgiler arasında. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın örgü örmeyi çok sevdiği hatta bu iş için Avrupa’dan modeller getirttiği, yazmaya ara verdiği zamanlarda ise mutfağa kapanıp reçel ve dondurma yaptığı anlatılanlar arasındadır. William Blake’in çok kayda değer bir yazar olmasının yanı sıra başarılı ve ünlü bir ressam olduğu bilinir. Ancak Mark Twain’in “standup’’ da denilen tek kişilik komedi şovlarının babası olması az bilinen, enteresan bir gerçektir. Alice Harikalar Diyarında’nın yazarı Lewis Carroll ise hem çok yetkin bir matematik dehası hem de tam bir kelime fabrikasıymış. Öyle ki Carroll’un uydurduğu pek çok kelime bugün dahi İngilizce de kullanılmaktadır. Kültür, sanat ve edebiyat diyoruz. Aslında birbirinden bağımsız ama bir o kadar da birbiriyle bağlantılı, hayatın içinde yer alan kavramlar. Bu kavramlar çerçevesinde her sayımızda sizler için keyif alarak okuyacağınızı düşündüğüm yazılar hazırlamaya çalışıyorum. Her zaman ki gibi görüş ve önerilerinizi, olumlu ve olumsuz eleştirilerinizi mail yoluyla bana ulaştırabilirsiniz. Hayata sanatla gülümsemeye devam edin. Sevgiler… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN mine_papatya71@hotmail.com

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

43


FOTOĞRAFA YAZILANLAR Altın sarısı yapraklar durmaksızın yağıyor, güneşin ışıkları üzerlerine vurduğunda, hafifçe parıldıyor, sonra, ormanın sessizliğini asla bozmadan çürüyecekleri kara toprağa kavuşuyorlardı. Çiseleyen yağmur, bu ölü yapraklar, yüzeyde kalın bir tabaka oluşturmuş, yaşayan doğa, bu örtünün altına gizlenmişti. Yağmur sonrası, sabahın erken saatleriydi. Sabah çiyi, doğanın canım buğusu, henüz kaybolmamıştı. Mantarlar uyanmışlar, görkemli şekiller ve renklere bürünerek kısa ömürlerinin ilk dakikalarını yaşıyorlardı. Ve biz, sığındıkları doğada onları bulabilmek için olanca dikkatimizi toplamış, ağaçların altında uzun bir yürüyüşe başlamıştık. Gerçekten de onları seçebilmek çok zordu. Fark ettiğimizde çocuklar gibi seviniyor, yanlarına çömeliyor, yapraktan örtüyü usulca sıyırdıktan sonra, diplerindeki toprağı okşayarak iteliyorduk. Çocukluk arkadaşına rastlamanın mutluluğuna benzeyen bir gülümseme yerleşiyordu yüzümüze o anda. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

44

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


AYIN KİTABI

EKMEĞİMİ KAZANIRKEN GORKİ Bu iğrenç şeyleri niçin anlatıyorum? Ne gereği var, değil mi? O zaman, şunu bilin ki, sayın okur, bu yalnızca eski bir olay değildir! Siz uydurma dehşetlerden hoşlanırsınız, korku öyküleri okumaktan zevk alırsınız, duygularınızın, hırpalayıcı kurgularla gıdıklanması hoşunuza gider, bundan hiç çekinmezsiniz. Ama ben gerçek korkunç olaylar biliyorum, günlük yaşamın dehşetli olayları bunlar işte, onları size anımsatmak duygularınızı zevksizce gıdıklama hakkımı kullanıyorum, böylece nerede ve nasıl yaşadığınızı kesinlikle anlayabilirsiniz.... Keyifli okumalar MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

45


KAFA DENGİ TİYATRO GRUBU İLE SÖYLEŞİ “Dünya Tiyatrolar Günü” nedeniyle Soldan Esintiler Ekibi olarak mart ayında “KAFA DENGİ TİYATRO GRUBU’ndan” Serkan Ulukaya ve Damla Kargacı ile keyifli bir söyleşi yaptık. Kafa Dengi Tiyatrosu nasıl doğdu hep birlikte bakalım. Soldan Esintiler: Merhaba öncelikle hoşgeldiniz Serkan Ulukaya ve Damla Kargacı. Bildiğiniz gibi dergimiz dijital bir dergi 2. Yılın içinde kültür-sanat ve edebiyat adına çalışmalar yapıyoruz. Dergimizde çok değerli şair yazar ressam sanatçı dostlarımız bulunuyor. SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ olarak Dünya Tiyatrolar Gününe dair bir sohbet olsun istedik ve sizde bizi kırmadınız teşekkür ederiz. Ayrıca katkılarından dolayı sevgili Doğuş Kılınç’a da teşekkür ederiz. Serkan Ulukaya: Sanat dendiği zaman ki bu benim aşkım olduğu için belki de aklıma ilk gelen tiyatro olur. Çünkü tiyatro herşeydir. İçinde her şeyi barındırır. Müzik resim pandomim dans şiir yani herşey vardır. Bana göre sanat dendiği zaman ele alınması gereken şey tiyatro olmalıdır. Bildiğimiz gibi Türkiye de tiyatro oyuncularının, tiyatrocuların büyük sıkıntıları var. Mesela bu gün bu oyunu sahneye koyacağız, çok önemli bir oyun “kocasını pişiren kadın” diye bir oyun ve bir ingiliz klasiği Dünya genelinde sekizinci olmuş bir oyun. Bu oyun ayrıca Ankara Devlet Tiyatrolarında sahnelendi. Tabi ki herkesin yorumu farklı ve bizde farklı bir yorumla sahneleyelim dedik. Daha Türk tipi esprilerle birşeyler hazırlayama çalışıyoruz, tabi bunu hazırlarken devletten bir destek almıyoruz. Biz bunun için maddi destek değil sahne istiyoruz, provaları yapabileceğiniz oyumuzu çıkarttıktan sonra oynayabileceğiniz

46

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


KAFA DENGİ TİYATRO GRUBU İLE SÖYLEŞİ bir sahne desteği. Tanıdıklar olmasa bunuda yapamıyoruz herşey kendi imkanlarımızla oluyor, sahne dekoru ulaşım yemek vs gibi şeyler. Bir oyun beş yada altı ayda çıkıyor fakat kaliteli bir şekilde ne zaman hazır olursa o zaman sahneliyoruz. Soldan Esintiler : Tiyatro çok zor bir olay yani sahnede tekrarı yok, sinema gibi değil mesela.. Serkan Ulukaya: Evet sinema bir yönetmen sahnesidir. Tiyatro ise oyuncu sahnesidir. Oyuncu oyunu analiz yapar kendi karakterine bir can yaratması gerekir. Sinemada tekrar tekrar çekim yapılır. Fakat bizim bu şansımız yok. Tiyatro oyuncusu ezberini çok iyi yapmak zorunda provaları aksatmadan yapmalı, ekip iyi olmalı ve en önemli şey disiplin.. Soldan Esintiler : Tiyatronun başlangıcı sizin açınızdan hangi zamana dayanıyor? Yani böyle bir mecraya nasıl girdiniz? Serkan Ulukaya: 1992 yılın da tiyatroya başladım. O zaman 17 yaşındayım tesadüfen bulunduğumuz semte bir tiyatrocu abimiz geldi. Kalabalık kadro bir oyun yapıyormuş ve oyuncu eksiği varmış. Benim tavırlarımı duruşumu mimiklerimi gözlemlemiş. Bir gün bana “çocuk, gelsene buraya” dedi gittim “Sen tiyatro yapabilirmisin?” dedi. “Yaparım tabi ki” dedim. Konuştuk “Ezber ve kabiliyetin varsa yaparsın” dedi. Rolümü ve ezberimi verdi, iki haftada süre verdi. İki günde ezberledim rolü ve gittim, prova aldık hoşuna gitti. Sonra bu oyunun ikinci başrolünü verdi daha uzun bir rol oldu. Finale kadar olan bir rol bu.. Yola çıktık bir çok farklı tiyatroda çalıştık. Okul tiyatrolarından palyaçoluğa kadar 92 den bu yana bir çok farklı grupla çalıştık. Alaylı olarak yetiştik. Eğitim olarak eksik olduğunu düşündüm ve iki yıl kadar Kerem Gökçer hocamızdan eğitim aldım. Eğitim gerçekten önemli çünkü tiyatroya bakışım bile değişti. Hayatın MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

47


KAFA DENGİ TİYATRO GRUBU İLE SÖYLEŞİ her alanında eğitim şart tabi ki ama tiyatroda profosyenel eğitim mutlaka şart. Sunum tekniği, karakter analizi, diksiyon bunlar önemli detaylar. Eğitimden sonra etrafımdaki arkadaşlarımla birşeyler yapabilirmiyim diye düşündüm. Aklımda bi oyun vardı “Kocasını Pişiren Kadın” üç kişilik bir oyun bu birde reji dört kişi. Kendi grubumuzu kuralım dedik ve neler yaparız görelim diye düşündüm. İsim düşündük epeyce ve kafa dengi insanlar bir araya gelmişken tiyatronun adıda Kafa Dengi Tiyatro Grubu oldu. “İstanbul Kafa Dengi Tiyatro” oldu. Soldan Esintiler : Doğaçlama bir isim olmuş. Sizde biraz kendimizden bahsedermisiniz? Damla Kargacı : Benim Serkan abi gibi tesadüfi bir şansım olmadı. Ben kendim birşeyler yapmak istedim. Tiyatroya ilgi duyuyordum. İlk olarak drama eğitimi ile başladım. Orda zaten Serkan abi ile tanıştık, İsmek’te. Sonra mezun oldum ama bu yeterli değildi. Tiyatroyu çok seviyordum izlemeyi de oynamayı da.. Bu benim ilk oyunum olacak. Sonra Akademi Otuzbeşbuçuğa başladım. Orda da altı ay eğitim aldım. Hem tiyatro hem de kamera önü oyunculuğu. Sonrasında kimse size gel demiyor yani mezunsunuz işiniz hazır diye birşey yok. Kendiniz bir şeyler yapmak zorundasınız.

48

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


KAFA DENGİ TİYATRO GRUBU İLE SÖYLEŞİ Serkan abi bana bu oyundan bahsetti. İlk kez önüme bir fırsat çıkıyor ve reddedemedim. Güzel de bir ekibimiz var. Soldan Esintiler: Sosyal medyanın gücünü biliyiruz. Bunun sizin açınızdan avantajı ve dezavantajı nedir? Damla Kargacı: Bence bunun büyük bir dezavantajı var yani oyuncu seçimi youtuberlar tarafından yapılıyor. Sırf kitlesi var diye ve hiç bir eğitim yok. Ve bir projede yer alabiliyorlar, bu ju sektörde eğitim almış olanlara karşı haksızlık.. Serkan Ulukaya: Bu tamamen ülke insanlarının eğitim seviyesi ile ilgili bir şey. Eğitimli insan kaliteli olanı seçer kalitesiz olanı bırakır. Bu her alan için geçerli. Toplumun bir kesimi kültürlü bir kesimi kültürsüz. Soldan Esintiler: Tiyatroya ve genel olarak sanata ilgi az. Bu durumda kültür seviyesinden maksimum bir şey beklemiyoruz. Serkan Ulukaya: Bu ülkede kurtulamadığımız öğretilerimiz var. Kendimiz bir şey üretemediğimiz için öğretilerimizle kalıyoruz. İnsanlık tarihine bakarsak aslında hiç birşey geri gitmiyor, tam tersine hep ileri gidiyor. Tabi ki herkes aynı oranda değil. Kimi hızlı kimide yavaş ilerliyor. Soldan Esintiler: Kendinize referans aldığınız ustalar sanatçılar var mı? Serkan Ulukaya: Yola çıkarken Beyaz Düşünce Tiyatrosunda sanat yönetmeni Ahmet Kaya ile başladım. İlk hocamdı. Sonra İsmail Yeşilbağ ve Kerem Gökçer hocamla çalıştım. Herkesin bir idolü vardır. Tartışmasız en iyi oyunculardan biri Şener Şen’dir. Ama ben kendime Çetin Tekindor’u idol seçtim. Onu örnek aldım. Soldan Esintiler: Son olarak, tiyatroya başlamak tiyatro yapmak isteyen arkadaşlara söylemek istediğiniz neler var? Serkan Ulukaya: Bu branşlara içinde oyunculuk aşkı olan kardeşlerim mutlaka bu işin eğitimini almalı. Ülkemize oyunculuk taklit ile karıştırılıyor. Taklit yapmayı oyunculuk sanıyorlar. Taklit ikinci olmaktır. MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

49


KAFA DENGİ TİYATRO GRUBU İLE SÖYLEŞİ Hicbir zaman taklit ettiğiniz şeyin üzerine çıkamazsınız. Kendin olmak zorundasın. Bu yüzden eğitim şart. Diksiyon, genel kültür bunlar iyi olmak zorunda. Bu işte; drama, sahne, kamera önü, diksiyon eğitimi mutlaka alınmalı. Ve mutlaka ayna çalışması yapmalı. Kendini ancak bu şekilde görebilir analiz edebilirsin. Tiyatroda en önemli unsur jest ve mimiklerdir. Damla Kargacı: Bir tiyatro oyuncusunun eğitimi hiç bitmez. Tiyatro herşeydir ve her alanda eğitim olmalıdır. Bir tiyatro oyuncusu, hiç bir zaman bir tiyatro oyuncusu değildir. Çünkü sürekli gelişirsin ve hiç bir zaman ben oyuncuyum diyemezsin. Serkan Ulukaya: Damla’nın dediği gibi tiyatro eğitimi hiç bir zaman bitmez. Tiyatro sadece bir oyundan ibaret değildir. Mesela ortaoyunu var, tuluat var, müzikal var, pandomim var. Tiyatroda olmazsa olmaz doğaçlama var. Mutlaka olması gereken bir konudur doğaçlama. Tiyatro öğrenilen öğreten, öğretirken öğrenilen bir daldır. Yani tiyatroda eğitim bitmez. Zaten sahne tozunu aldıktan sonra vazgeçemeyecekleri için diğer şeyleride öğrenirler. Zaten hayatın geneli öğrenimdir. Dünya Tiyatrolar Günü nedeni ile Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi’ne ayırdıkları zaman için İstanbul Kafa Dengi Tiyatrosunun sanat yönetmeni Serkan Ulukaya’ya ve tiyatro oyuncusu Damla Kargacı’ya teşekkür ederiz.. Sanatla ve sevgiyle kalın. SÜHEYLA GÜNEY AVCI / ÜNSAL AKTAŞ

50

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


YİNE CEPHEDE YİNE MERTÇE YİNE HİLESİZ inatla oynuyorum hayatla bilmedim istemedim zar tutmayı asice gülüyorum hayata hayat bana gülüyor gel diyor gitmemek olmaz yiğitlik var serde dağlara dağlara yürümüşüm ben çocuklarla gülmüşüm dahası anamın helal sütü oy aman oy yağmur yağıyor bi haber seyirciler ne şemsiye ne ağaç altı meydandayım dereler taşıyor içimde ıslanmışım ıslanmışım sırılsıklam

şimdi diyor zaman aman aman semahta turna olmuşum derede su olmuşum göçte arda kalan kuş alıcı kuşlara av olmuşum ölmemişim ölmemişim direnmişim sahnedeyim kendi ayaklarım üstü baş dik alın açık el nasır toprağımda sardunyalar açmış toprağımda reyhan kokusu oynuyorum kendi oyunumu harmanı yele verir gibi anam eli öper gibi yine hilesiz yine mertçe yine cephede ÇETİN AKYIL

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

51


SIDIKA... Belki de tarih tersten yazıldı. Yoksa neden bize böyle uzak uçar ki bu güvercinler. Ağla şimdi. Sıdıka’nın iki günlük kömürü kalmış Bir lütuf et Biraz haya eyle Tanrı göz yumacak sana Ağla gözyaşlarını dök Sıdıka’nın eteklerine Yeşerir belki dertlerin zeytinliklerde Sıdıka bilmez mi ki zeytinin siyahı ile kömürün siyahı arasındaki farkı. Sıdıka’ nın iki günlük kömürü, yarım anlık sabrı kalmış. Sıdıka doğum sancısından sonraki en büyük acıyı yoklukla çekti Sıdıka o kadar isyan türküsü öğrendi ki Lâkin söyleyecek meydan bulamıyor Bilen var mı? Yazan, çizen var mı? Biliyorum bu acılar dokunmaz Sıdıka’ya Ağlamayı unutalı çok oldu Gülmeleri sürgünde Başı belada Şiire merak sardı saralı bütün renkleri yerli yerinde kullandı. Saçlarında kırmızı kurdela Boynunda sarıdan bir yular, diğer renkleri mevlam qayıra

52

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SIDIKA... Kömür karası gözleri hem kömür hem zeytindi Günahı yoktu, lâkin kendisini cehenneme daha yakın görüyordu Sıdıka bu dünyayı yerle bir etmenin planını yapıyordu. Sıdıka yeşili seviyordu. Anla işte sevgili Sıdıka’nın iki günlük kömürü, bir tadımlık zeytini kalmış İkisi de siyah, ikisi de Sıdıka’ya uzak... ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN

“Tiyatro tutkusu giderek hayata daha bir demokrat, daha bir özgürlükçü, daha bir barışçıl bakmamı sağladı. “ Rutkay Aziz #DÜNYATİYATROLARGÜNÜ

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

53


İÇİMİZDEKİ DÜNYAYA YOLCULUK Yorucu bir işten gelmiş gibi öylece uzandığı çekyatın üzerinde ellerini göğsünün üzerinde birleştirmiş tavanda yanmakta olan ampule bakıyordu. Ne zaman düşüncelerinden yorulsa böyle yapardı, uzanıp çekyata saatlerce kımıldamadan tavandaki ampule bakardı, yaz mevsiminde ampulün çevresinde kelebekler uçuşurdu. Kelebekleri izlemek kendisine ayrı bir mutluluk verirdi. Kelebek onda yenilenmek ve canlanmaktı. Fakat şimdi aylardan şubattı ve kış çetin geçiyordu. Belirli belirsiz üşüdüğünü hissetti, elini uzatıp yan tarafındaki battaniyeyi üstüne örttü. Tekrar derin düşüncelere daldı, ilk gençlik yıları ateşli militan gençlik, devrimin ayak seslerine tanıklık eden İstanbul. O İstanbul’da iç içe iki sevda “Devrim ve Ayten” ne yorgun günlerdi. Ah İstanbul, Ah gençlik, Ah Ayten diyerek iç geçirdi. Sonra ampulün sarı ışığında akıp gerilere gitti. Gençlik tam da Nazım’ın dediği gibi nasıl da yıldızlar kadar uzaktı. Düşüncelerinin en yoğun anında söndü ampul, elektrik kesilmişti. Yumdu gözlerini, dışarıda hafif esinti vardı. Ağaçların sesi duyuluyordu, ne de huzur veren bir sesti, rüzgarda ağaçlar adeta dans ediyorlardı. Gecenin karanlığında üstelik sokakta dans ne romantik diye düşündü. Öylece tatlı bir uyku ile hafif uyanıklık arasında kalakalmıştı. Işığın kesilmesi ile oluşan zifiri karanlık yerini loş bir aydınlığa bırakıyordu. Birden balkon kapısından beyaz giyimli iki siluetin içeri girdiğini görür gibi oldu. Şimdi korkmak ile şaşırmak arasında bir yerde duruyordu, aklıma çocukluğumda anlatılan gerçeküstü masallar geldi. Cinler, peri kızı, melekler, Cebrail, Hızır hepsi bir anda geçti gözümün önünden, yok bunlar onlara hiç benzemiyordu. Üstelik kendisi çok inançlı insan değildi ve böyle şeylere çok da itibar etmiyordu. Birden şefkatli sıcak bir elin alnına dokunduğunu hissetti. Adeta şok olmuştu. Neler oluyor, kim bunlar, amaçları neydi, ne yapmalıydı, hiçbir şey

54

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


İÇİMİZDEKİ DÜNYAYA YOLCULUK bilmiyordu. Konuşamıyor ya da konuşmaya korkuyordu. Üstelik alnındaki elin ağırlığı gittikçe artıyordu. Çaresizce hafifçe gözlerini araladı, yanı başında duran uzu boylu ile göz göze geldi. İliklerine kadar titrediğini hissetti. Ne garip canlılardı bunlar, android miydi, insan mıydı, amacı neydi hala hiç bir şey bilmiyordu… Yarı mekanik, yarı insansı bir sesle adını duydu. İsmet diye bir ses tonu ile yeniden açtı gözlerini. Korkma diyordu karşısındaki ses “korkma İsmet”… Neler oluyordu, belli ki buraya tesadüfen ya da kazara gelmişlerdi. Belli ki bilerek ve tanıyarak kendilerine gelmişlerdi. Öyleyse ne yapmalıydı, ne istiyorlardı? Yıllar önce faşist diktanın işkence hanelerinde geçen zorlu ve karmaşık süreci anımsadı birden, ne çok yoldaşı, masum insanlar ziyan edilmişti, şimdi olup biten neydi… Hipnoz mu edilmişti, üstelik kıpırdayamıyor, konuşamıyordu. Devam etti yarı mekanik ses, bir deney için buradayız, ayrıca sana zarar vermeyeceğiz. Bir anlamda bilime hizmet ettiğini düşün, söylenenleri öylece duyuyor, hiçbir tepki veremiyordu. Sağda bayan giysili insan görünümlü varlıklar kendi aralarında konuşmaya başladılar. Geri planda duran ikinci kişi elindeki çantayı masaya bırakarak kendine doğru yürüdü, sonra usulca gözkapaklarını kapatıverdi. Şimdi narkoz verilmiş gibi derin bir uykudaydı. Hiçbir şey hissetmiyor bilinmez bir serüvene doğru yola çıktığını, neler olacağını, ve neler yaşayacağını bilemiyordu… Devam edecek… KAZIM BEYSÜLEN devam edecek ...

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

55


SİMÜLARKLAR VE SANAT

İnsan katmanlarının ve dilin kolektif yapısının en büyük göstergelerinden biri, sanatın dilidir. Simülarklar; şu içinde boğuştuğumuz tasarım da, oyun içinde oyun kuran, görüntü içinde görüntü kuran, kurgu için de kurgunun izafi bir anlatımı olmaktadır. .Genel de belli bir senaryonun tekrarı, ya da mobius şeridi olarak anlatılabilecek bir dizaynı farklı bir noktaya çekmek mümkün değil mi? Devrimler için bu şeritte bir sıçrayış, bir kopuş manasına geldiği söylenmektedir. Kapitalizmin icadında, insandaki, insani olanın kopup giden parçalarının seyri de, bu kopuş ve sıçrayış hikayesidir. Yalın bir dille, tarihin tekrar etmesi, bir yerde bir kopuklukla artık tekrar etmemesi şeklinde de dile getirebiliriz. Tüm bu anlatımların yaşam da karşılığı yine insan ve yaşam kodları, dil ve devinim ile açıklanabilir. İnsan ve katmanları üzerine , bilincin serüveni, yol alışı, kendi emeği ve sanrılarından yola çıkarak yaşadığımız dünyayı ifadelendiren insana tekrar varmak mümkün olabilir. Katman kelimesi ile, insan bilincinin aldığı yolu, kendine kattığı kolektif yaşam birliğini, her geçen gün bunun biraz daha gelişim ve dönüşüm ile yol alması ve yine insanın kendini bu yolda dönüştürmesini tarif etmeye çalışıyorum. Ancak katman kelimesi, farklı felsefi disiplinler de başka anlamlara gelebilir. Bu da yine alınan yolda, bilincin başka parçaları olarak kapsayan bir öğe olarak görülebilir. Bilinç altında yatanı bulmanın aracı, sanatta üretilen motiflerin diline ulaşmak olacaktır. Şaman öğretilerinin, ritüelin, insan katmanlarına cevap verecek ip uçları içerdiğini, hatta binlerce yıl öncesinin duvar resimlerinin de yine sanatın dili ve yine insanın metafor bir dili olduğunu gösteriyor. İnsan yaklaşık on dört bin yıl önce de metafor düşünmüş. Son buzul çağının sonu, paleolitik dönem yine sembolik diller söz konusu.

56

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SİMÜLARKLAR VE SANAT İnsan eğretilediği ve dizayn ettiği tüm dönemlerde bir iktidar kavgası ve bir antagonizma inşa ediyor. Bir erk yapıya ve kurbanlara ihtiyaç duyan bir dizayn. Korkunç ezici erkler ve ezilen insan ya da seçilen kurban. Bunların zamanla devinimi ve mübadil halleri de kısmen devrimlere yanıt olacaktır. Ancak neyi yenemiyoruz? İnsan kendi ile de çelişkili bir varlık. Kendi aydınlanmacı tavrının önüne, kendi batılını koyar. Kendi önünü açan bilgi ve değerin yerlerini bulamaz. Araç ve amacı birbirine karıştırır .Gidilecek hattın neden sonucuna bakmaz. Gündelik yaşamın kendini kurtaracağına inanan insan modelleri, tıpkı Matrix filmindeki karakterler gibi, rolü bitenin çıkıp gittiği bir dekor insan noktasına indirgenir. Sorgulanmayan yaşamlar, dünya simülasyonunda figüran birer rol yüklenip, sahneden çekilen gölgeler gibi. Beylik, ezbere bir yaşam, insan zihninin ontolojik seyrinde kendi aczimizin aynasına bakmak olacaktır. Ama tüm tarihsellik biraz da böyledir. Yığınla masum kurban ve erk adına işlenen katliam cinayetler. Hamasi bağrışların uğruna sevinerek canını verecek öngörüsüz bir kitle. Hatta ve hatta kurtarılmak ve kurtulmak ihtiyacı duymayan, cehaletinin bile farkında olmayan, durumundan gayet memnun, gölge yaşamlar.Yani insan kendini yenemediği noktada, kendi gölgesinde kalacak olan yegane varlıktır. Sanat, zihinsel, tarihsel ontolojik insan seyrinin tüm konfigürasyonlarını ifşa etmeye çalışıyor. Ancak Sanat kurtarıcı değil yol gösteren bir kılavuz gibi okunmalı. Sanat bir derlemeci, bir araştırmacı ,bilimlerden, felsefi disiplinlerden, kuramcı düşünceden, ve tüm ontolojiden faydalanabilecek kolektif , kombine tasarımların var oluş öyküsüne varmamızı sağlayan bir alan. Üzerine ne denli tanım koyarsak, o denli kısıt düşünce olacağını tezahür etmemiz gereken bir hat gibi düşünülmeli. Sanatta katmanlıdır. MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

57


SİMÜLARKLAR VE SANAT İnsanın seyrinde, bilincin ve sanatın seyrini göreceğiz. Geçmişten günümüze konfigürasyon, biçim öğeler, yine bu seyrin izdüşümleridir. Ancak insan kendi çelişkil dünyasında bunu okumayı başaramıyor. Çünkü bilgi ve hafıza eksikliği söz konusu. Bilmeden yol alınmayacağının ön görüsünden eksik bir algı. Sanata ve sanatçıya darbe indiren türden bir algı. Siyasi menfi döngü, yani iktidar hırsı, yaşadığımız şu kurgu dünya üzerine, yapay olarak tekrar kurgular eklemlenerek katmanlaşıyor. Hitler, dayatmacı, hırs dolu siyaseti ile yapay bir güç yaratmıştı. Almanya’nın gerçekte kim olduğunu öteleyen bu kurgu bir yerde tutu. Ve karanlık, yapay bir katman siyaset söz konusu oldu. Yani Alman halkı güç karşısında, kendi var oluş öğelerini unuttu. Tıpkı başka ülkelerde başka yapay tarihler gibi. Güç karşısındaki teslimiyet duygusu, insan olanı ötelemenin kurgusu haline geldi. Tarihin aynası, salt sarayların kalemlerinin (vakanüvistlerinin) elinden çıkmıyor. Ancak güçlünün kalemi, diğer insan ve değer öğelerinden baskın oluyor. Sonuç, tarih hep güçlünün kalemine bir yazgı gibi. Sanat, insan odağından, ya da gücü eleştiren odağından bakabilmeyi başardığı oranda gerçekliğe kılavuzluk edecek bir aça olmak durumundadır. Bir sinema filmi, Hitler dönemini anlatırken, salt güçlünün elindeki kalemi düşürmenin bir yolunu bulmaya çalışmalı. Hayat güzeldir filmi, delice güce sahip Alman diktatörlüğüne karşı, evladını çok seven bir babanın, pedagojik yaklaşımı kalemini öne çıkarmayı başarmıştır. Yaşamda insanı kapsayan her başlık, bir büyüteç tutulmayı hak eder. Pedagoji bunlardan yalnızca biridir. İnsan süreci, saymakla bitmez bu duygu katmanlarını , yaşamı kapsayan her anını birer araç olarak kullanabilir. İktidar ve hırslar da bu kapsanan yaşam

58

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SİMÜLARKLAR VE SANAT öğelerinden biridir. Ancak neden sadece iktidar ve güç? Bakın Hayat güzeldir filmi, insan dizaynının vicdan, pedagoji, sevgi motiflerini işlemeyi başarmıştır. Pek çok sinema filmi, katman ve kapsayan yaşama yakınlığı ile, yabancı kaldığımız, kendi öğe ve katmanlarımızı yani bize bizi hatırlatacak araçlara sahip bir kılavuz olmaya devam edecektir. Ta ki dünya yaşanılası güzel bir yer olana dek. Umut ve dirençle. Biz ne isek, yarattığımız sanatta o olacaktır. HAVVA AĞRAL

Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder. William Shakespeare #DÜNYATİYATROLARGÜNÜ

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

59


UNUTULMAYANLAR

AŞIK VEYSEL

Veysel Şatıroğlu veya lakabı ile Âşık Veysel, Türk halk ozanı. Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur. Babasının yakın arkadaşı Aşık Ala tarafından eğitilen Aşık Veysel, bu eğitim esnasında Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli gibi büyük halk ozanlarının eserlerini öğrendi. 21 mart 1973 KARDEŞİM Beni hor görme kardeşim Sen altınsın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz Sen gümüşsün ben saç mıyım? Ne var ise sende bende Aynı varlık her bedende Yarın mezara girende Sen toksun da ben aç mıyım? Topraktandır cümle beden Nefsini öldür ölmeden Böyle emretmiş yaradan Sen kalemsin ben uç muyum? Tabiata Veysel aşık Topraktan olduk, kardaşık. Aynı yolcuyuz yoldaşık Sen yolcusun ben bac mıyım Anısına saygıyla

60

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR

EMRE SALTIK

Alevi kökenli Türk halk müziği ve bağlama sanatçısıdır. 1960 yılında Tunceli ilinin Ovacık ilçesinde doğmuştur.İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Türk Halk Müziği bölümünü bitirmiştir. 11 mart 2017 BİR EZGİ OLDUM Bir ezgi oldum dillerde Gezdim durdum yüreklerde Ağıtlara nağmelere Türkülere sorun beni Böyle derde bu zamanda Derman olmadı yarama Attı beni bir zindana Dört duvara sorun beni Genç ozanım hallarıma Bentler çektim yollarıma Çare nedir göz yaşıma Hüzünlere sorun beni Anısına saygıyla

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

61


UNUTULMAYANLAR

YUSUF HAYALOĞLU

Zaza asıllı şarkı sözü yazarı ve ressam olan Hayaloğlu 1953 yılında Ovacık’ta doğdu. Parasız yatılı sınavında Türkiye ikincisi olarak Haydarpaşa Lisesi’nde yatılı okudu. Bir kısmı Elâzığ’da geçen lise eğitiminden sonra İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimine başladı.

Uçtum ateş üstüne Dağlansın diye sızım Sorma halim ne olur Yoruldum anlamsızım

3 mart 2009

Suç oldu suç üstüne Her şarkım her yazım Vuruştum türkülerle Kanla beslendi sazım

Yağmur doldu içime Acım sigarasızım Uyuyor musun anne Ben geldim vefasızım

Bir rüzgarın önünde Kaçağım kuralsızım Duyuyor musun anne Yalnızım çok yalnızım Ah dağılsam dizine Uyusam doymaksızım Sabah olmasa gece Kaçmaktan dermansızım Sür beni gül yüzüne Ki sende kalsın sızım Ağlıyor musun anne Gidiyor hayırsızım Anısına saygıyla

62

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR NİKOLAY VASİLYEVİÇ GOGOL “İnsanoğlu öyle şaşılası bir yaratıktır ki, sahip olduğu özellikleri bir çırpıda sayıp dökmek olanaksızdır; durup incelemeye kalkıştığınızda da, hiç durmadan yeni özellikler bulursunuz ve bu işin sonu gelmez.” 4 Mart 1852 CHARLES BUKOWSKİ “Hep kalıplara uymayı reddettim. Geldiğim nokta şu; Diğerlerinden daha mutsuz, bi o kadar umutsuz ama kafam hepsinden daha güzel.” 4 Mart 1994

HUGO CHAVEZ “Eller yetmişinde nasır tutmalı insanın yedisinde değil.” 5 Mart 2013 MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

63


UNUTULMAYANLAR

HALİT AKÇATEPE 31 mart 2017 Sinema televizyon

ve tiyatro

oyuncusu olan sanatçı bir çok filmde oynamış Sınıfı

filminde

Hababam ki

Güdük

Necmi tiplemesiyle unutulmaz olmuştur. Anısına saygıyla

64

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR

TAYFUN TALİPOĞLU 21 Mart 2017 2007’den beri UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi olan ve yıllarca sunduğu “Bam Teli” programı ile tanıdığımız gazeteci ve televizyon yapımcısı. “Çıkmıştık bir kere yola... Ulu orta dönmek yakışmaz yolcuya. Kırılan parçaları bir araya gelvmiyormuş hayallerin. İler tutar ne varsa elimizde, “Yeniden” diyerek koyulduğumuz yola, Takvimlere göre ortasında, Bize göre başındaydık yaşamın... Ve Yeniden Sevdalandık...” Anısına saygıyla

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

65


UNUTULMAYANLAR

SALÂH BİRSEL

Şair ve deneme yazarı. İzmir, İstanbul ve Ankara’da uzun yıllar yaşadıktan sonra İstanbul’a yerleşti. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten sonra, iş müfettişliği, kitaplık ve basımevi müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. 10 Mart 1999 “Ben elli yaşlarıma gelinceye kadar başladığım bir kitabı, kötü de olsa, bitirmeden elimden bırakmazdım. Sonraları bu alıklığımdan vazgeçtim. Çünkü siz mıymırık bir kitabın üstünde oyalanırken, öte yanda sizi bekleyen binlerce şahyapıt vardı.” Anısına saygıyla

66

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR

ERCAN YAZGAN Necip Ercan Yazgan Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu ve yönetmen. Tuncay Özinel Tiyatrosu, AST gibi topluluklarda çalışan sanatçı, Perihan Abla dizisiyle tanındı. En çok “Bizimkiler” dizisinin “Kapıcı Cafer” rolü ile gönüllere taht kuran sanatçı 8 Mart 2018 yılında aramızdan ayrıldı. Anısına saygıyla

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

67


UNUTULMAYANLAR

ERCÜMENT BALAKOĞLU Ercüment Balakoğlu (d. 1937, Zonguldak - ö. 23 Mart 2018, İstanbul). Türk sinema, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı. 2013 yılından beri İstanbul Temaşa Tiyatrosu ile çalışmaktadır. Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle tedavi gören oyuncu Ercüment Balakoğlu 23 Mart 2018’de İstanbul’da 81 yaşında ölmüştür. Cenazesi Ayazağa Mezarlığı’nda defnedilmiştir. Anısına saygıyla.

68

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ Bazı insanlar vardır: Nezaket onların kişiliklerinin bir parçasıdır. Nazik olmak için çaba sarfetmezler. Çünkü yapıları gereği başka türlü davranmak gelmez ellerinden. SEVDALIM HAYAT / ZÜLFÜ LİVANELİ “Düşünüyorum da aşk sözcüğünü de biraz eksik buluyorum şu senlen ben arasındaki ilişkiye. Daha büyük, daha sağlam bu bizimki. Aşk onun içinde sadece bir kısım galiba. Ötesinde aşkla birlikte, ama yer yer, zaman zaman onu aşan başka duygular, başka esriklikler, başka baş dönmeleri de var bizde. Seni seviyorum; ve senin için her şeyim. Beni seviyorsun; ve benim için her şeysin. Bir insan için şu kısa hayatta bundan daha büyük ne olabilir ki.” CEMAL SÜREYA Ne zaman yalnız kalsam ya da her hangi bir konuya yabancılaşsam içimden şarkı söylerdim. ŞİZOFRENİST DÜŞLER / CİHANGİR ASLAN “İnsanın öz saygısı, gururu, güveni silinince, ahlaklılığın da dibi göründü demektir. Böylesi bir halde yıkıma uğramak kaçınılmaz olur.” İNSANCIKLAR / DOSTOYEVSKİ “Biriyle yaşamakla, birinde yaşamak arasında büyük bir fark vardır. Onunla yaşayamadığın halde, içinde yaşadığın insanlar vardır ve tam tersi. İkisini birleştirmek ise sadece en duru sevgi ve dostlukla mümkündür.” Johann Wolfgang von Goethe

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

69


ŞİMDİ BURASI İSTANBUL’MU OLUYOR? Büyükada aşırı güzelliği ve şirinliği ile İstanbul’un kaosuyla hiç ilgisi olmayan bir yer bence. Büyükada da gezerken keşke bu ev benim olsaydı ya da bir tanıdığımızın şurada bir evi olsaydı diyeceksiniz. Ulaşımın bu denli kolay oluşu, İstanbul’un bir parçası olmasına rağmen İstanbul’un karmaşası ile hiçbir alakası olmaması, evleri, sokakları, araba olmayışı, bisikletli ulaşımın zirve yapmış olması gibi muhteşem özellikleri ile resmen insanı harikalar diyarında gibi hissettiriyor. Büyükada’ya ne zaman gidilir sorusunu bence Büyükada’ya ne zaman gidilmez şeklinde değiştirsek yeridir. Çünkü hafta sonları ve tatil günleri Büyükada’ya gitmek iş çıkışı metrobüse binmişsiniz ve tam bir gününüzü o metrobüsün içinde geçirmişsiniz gibi hissettiriyor. Bu nedenle adaya hafta içi gitmek en doğrusu. Mevsimsel olarak düşünürsek de gitmek için en iyi zamanlar kesinlikle bahar ayları. Çünkü kışın hava koşulları nedeniyle seferler aksayabiliyor ve “pek de ıssız olmayan bir adaya düşsem yanıma alacağım üç şey ne olurdu?’’ sorusuyla baş başa kalma durumunuz oluşabiliyor. Ben adaya en çok şehir hatları vapuru ile gitmeyi seviyorum. Eğer şansınıza hava da güneşliyse sizden güzeli ve mutlusu yok. İngiltere Kralı, Başkan Kennedy, Taçsız Kral Pele hepsi bu ürünü kullanıyor tadında satış yapan ağabeyleri gözlemleme, vapur tostu yeme, martılara simit atma gibi türlü nostaljik aktiviteye girişebilir ve daha adaya ulaşmadan keyif alma seviyenizi maksimuma taşıyabilirsiniz. Büyükada içinde araba ile ulaşım söz konusu değil. Fakat merak etmeyin arabasız hayat oh ne rahat demenize engel olacak derecede yoğun bir fayton kullanımı söz konusu. Ben fayton kullanımına karşıyım ve bu konuyla ilgili bir düzenleme yapılmadığı, o hayvanlar zor koşullarda her gün saatlerce, aralıksız çalıştırılmasına müdahale edilmediği sürece de karşı olmaya devam edeceğim. Büyükada’da

70

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


ŞİMDİ BURASI İSTANBUL’MU OLUYOR? yürümeyi tercih etmeyenler bisiklet kiralayarak İstanbul’da yapamadığını yapabilir, bisikletli ulaşımın keyfine varabilirler. Adanın en güzel binalarından biri olması sebebiyle çok yüksek ihtimalle daha vapur ile Büyükada’ya doğru yaklaşırken dikkatinizi çekecek Splendid Hotel ile tanışırsınız. 1908 yılından beri tüm güzelliği ve ihtişamı ile hizmet veriyor. Oteli gördüğüm andan itibaren resmen sırt çantasıyla ve ayağımda spor ayakkabılarım ile gittiğime utanmıştım. İnsanın o otele balo kıyafetleri ne bileyim elinde uzun eldivenler, inci kolye vb. şekilde gidesi geliyor. Ya da karizmatik bir şapka, büyük camlı gözlükler, daktilo ile de olabilir. Eğer adaya günübirlik geldiyseniz adadaki aktivitelerinizi, gezilecek yerleri bir güne sığdırabilirsiniz. Sadece güne biraz erken başlamanız yeterli. Erken başlamayıp sonra orayı görmedik, burayı yetiştiremedik, ağız tadıyla bir kahvemizi içemedik diye söylenmeyin derim. Büyükada’yı gezmenin ana teması bence sokaklarda kaybolmak üzerine kurulu. Çünkü İstanbul’dasınız ama hiç de İstanbul’da gibi değilsiniz. Şimdi burası İstanbul mu oluyor diye birbirinize sorabilirsiniz. Madem Türkiye’nin en kaotik şehrinin bir parçasını geziyorsunuz bu güzel evler, bu yeşillik, bu dinginlik nereden geliyor? Bunca yazar neden gelip buraya kapanıyor, bir sürü insan merkezden kaçıp buraya yerleşme kararı alıyor? Büyükada sokaklarını keşfettikten sonra, evlerin bahçelerine kafanızı uzattıktan sonra, yokuşları tırmanırken arada bir denize doğru baktıktan sonra en azından bu soruların cevaplarını kendi kendinize vereceğinizden eminim. Büyükada’nın en turistlik aktivitesi nedir sorusunun en net cevabı olan Aya Yorgi Klisesi adaya tepeden MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

71


ŞİMDİ BURASI İSTANBUL’MU OLUYOR? bakan bir noktada yer alıyor. Öyle tepeden bakan bir nokta düşünün ki, yokuşunu çıkana kadar ayakkabılarınıza küsüyor, bacaklarınızla kavgaya tutuşuyorsunuz. Hıristiyan’lar tarafından Türkiye’de ki hac noktalarından biri olarak kabul edilen Aya Yorgi Klisesi’nin önemi anlayacağınız üzere bayağı büyük. Öyle ki Ortodoks’lar için özel bir gün olan 23 Nisan’da adanın dolup taşmasının ana sebebi de aslında buna dayanıyor. Çünkü çıplak ayakla ve hiç konuşmadan o zorlayıcı yokuşu tamamlayıp tepeye ulaşacak olursanız yarı hacı olduğunuz gibi bir inanç söz konusu. İşin dini kısmını bir kenara bırakacak olursak tepeye ulaştığınızda sizi kilisenin yanı sıra inanılmaz bir manzara da bekliyor olacak ki bence o yokuşu pes etmeden çıkabilmek için en büyük motivasyon bu zaten. Adalar Müzesi beni ilk gezdiğimde ciddi anlamda şaşırtmıştı. Çünkü öyle kapsamlı ve güzel bir müze oluşturmuşlar ki çok beğendim. Müzenin iki farklı sergi alanı var. Biri açık hava sergilerinden oluşan Çınar Müze Alanı diğeri ise Aya Nikda Hangar Müze Alanı. Özellikle Hangar Müze Alanı gerçekten inanılmaz kapsamlı olmuş. Adaların jeolojik oluşumundan günümüzdeki haline kadar birçok konuyu detaylı bir şekilde anlatmışlar. Adalara ilk yerleşimler, mimari, eğitim, edebiyat, göç, gelenekler, müzik gibi birçok farklı konuda bilgi edinebilme şansınız oluyor. Görsel anlamda da gayet güçlü öğeler kullanıldığı için keyif almamanız imkânsız. Halikarnas Balıkçısı, Ziya Gökalp, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Melih Cevdet Anday, Saik Faik Abasıyanık gibi birçok ünlü yazar hayatının belli bir

72

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


ŞİMDİ BURASI İSTANBUL’MU OLUYOR? dönemini adada geçirmiş. Müzenin içinde onlara ayrılmış bir bölüm var. Sakın gözden kaçırmayın, ben gezerken çok keyif aldım. Yılmaztürk Caddesi’nden özellikle bahsetmek istiyorum. Çünkü Büyükada’da birçok muhteşem ev görebileceğinizden söz etmeme rağmen onları özel olarak görebileceğiniz hiçbir noktadan bahsetmedim. Yılmaztürk Caddesi komple güzellikleri ile birbiriyle yarışan muazzam evlerle dolu. Şu anda virane bir halde olsa da gördüğünüz anda bir zamanlar ne kadar güzel bir bina olduğunu anlayacağınız bir yer Büyükada Rum Yetimhanesi. Zamanında bir Fransız şirketi tarafından otel olarak inşa edilmiş ancak otel kullanılabilmesi için gerekli belgeler tamamlanamayınca bina satışa çıkarılmış ardından yetimhane olarak kullanılmaya başlanmış. Bütün bir gün Büyükada havası soluduk. Çok da iyi oldu sanırım. Yeşil ve mavinin o İstanbul karmaşasından uzak bir buluşması var burada. Büyülenerek ayrılacağınız yerlerden biri bence Büyükada. Her zaman olduğu gibi özgürlüğünüzü alın ve eşsiz birikimiyle sizleri bekleyen Büyükada’ya mutlaka gidin diyorum. Sevgiyle kalın, hep seyahatte kalın… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

73


2 OU 3 CHOSES QUE JE SAİS D’ELLE / 2 OR 3 THİNGS I KNOW ABOUT HER / ONUN HAKKINDA BİLDİĞİM 2 VEYA 3 ŞEY (1967) O kimdir? Paris şehri mi? Kadın karakter JulietteJanson’u mu? Çokta fazla bilgi sahibi olunmayan sadece iki veya 3 şey bilinen kimdir? Filmin başlangıcında Godard cevabını verir. O Paris şehridir. Ancak O herkesin hayran olduğu Paris değildir. Anlatılan güzel bulvarları, müzeleri, kültür sanat değildir. Filmin adında sözü geçen ‘elle’ (Fransızca’da dişil üçüncü tekil şahıs), ana kadın karakter Juliette Janson değil Paris’tir. Jean-Luc Godard için ilk filmlerinde konu yoktur. Bunun istisnası “Onun Hakkında Bildiğim İki veya Üç Şey” dir. “Önceleri konu sinemanın

74

kendisiydi. Belki sadece Deuxou Trois Choses Je Sais d’Elle (Onun Hakkında Bildiğim İki veya Üç Şey) bunun dışında kalır. O filmde konu benim için Paris ve çevresiydi. Bunun konu olarak ne verebileceğini de biliyor sayılmazdım.” (1) Film, inşaatı devam etmekte olan bir üst geçit ve üzerinde ki eski bir el arabası görüntüsü ve yönetmenin fısıldar gibi kısık sesle anlatımı ile başlar. Üst geçidin altında ise iş makinesi ç a l ı ş m a k t a d ı r. Sonra da değişik şehir görüntüleri ile devam eder. Bu görüntüler t amam l anmamış sokak ve üst geçitlerdir. Görmek için dünyanın en uzak yerlerinden gidilen Paris yerine sanki hiç gün yüzüne çıkmamış öteki Paris’tir. Serseri Aşıklar’daki bulvarlar, sinemalar, şık insanlar, gazete ve dergi satan büfeler, bulvar kahveleri sanki bu kentte değildir. Ve gürültü. Buldozer ve araç gürültüleri

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


jeneriklebirlikte başlayıp filmin sonuna kadar aralıklarla rahatsız edecek düzeye çıkar. Bu aralıklarda ise Godard fısıltı gibi anlatımlarına devam eder. Bunu da belgesel teknikleri kullandığı bu filmde görüntüler ve anlamları arasında boşluk yaratmak için bunu yapar. 1965 yılında Cumhurbaşkanı General de Gaulle’unKentsel Gelişim Projeleri kapsamında Paris çevresinde yeni konutlar ve alt yapı çalışmaları yapılmaktadır. Bu modernleştirme görüntüleri ile aslında kapitalizmi içselleştirdiği ve modern kapitalist sistemin tüketim özentisi oluşturup insanların daha fazla para gereksinimi yaratarak kadınların fahişeliğe yönlendiren bunu da sıradan bir yaşam biçimi haline getirişi eleştirilmektedir. Kendisini para için satan bir kadın, yaşam değerini artıran son derece kişisel bir eylem olan sevişmenin nasıl diğer her şey gibi bir mala dönüştüğünün kusursuz bir imgesidir. Bu süreç içinde, insanoğlu kendisiyle yabancılaşarak satılacak ve satın alınacak bir şeye dönüşür. Filmin bitişinde bunu net olarak gözümüze sokar gibi gösterir. Bir Fransız dergisinde geçimlerini

sağlayabilmek için yarı zamanlı fahişelik yapan varoş ev kadınlarını inceleyen makalelerden doğan 2 ou 3 choses que je sais d’elle, Kentsel Gelişim Projesi gereği yapılan geniş yüksek ve çok büyük apartman dairesinin penceresinde duran bir kadınla başlar. Müziğin üstüne binen Godard’ın fısıltı gibi sesi, bize kadının Marina Vlady olduğunu söyler. “O bir aktris. Sarı çizgili bir kazak giyiyor. Rus kökenli. Sarı ya da belki açık kahverengi saçları var. Pek emin değilim.” Sekans, bu şekilde birçok karakteristik motifi duyurur, ilk önce, seyirciyi anlatılan kurgunun doğasını sorgulamaya iten, bir aktörü Brechtyen rolden ayırma tekniği. Godard, aynı çekimi bir başka açıdan yineleyerek bu kez aktrisi değil, karakteri tanımlar: “Adı Juliette Janson. Burada yaşıyor. Bir kazak giyiyor…” ikincisi, yönetmenin doğrudan hitap sayesinde izleyiciyi de aksiyondan uzaklaştırarak kurguyla çok yakından özdeşleşmesini engellemeyi amaçlayan bir başka Godard tekniğidir. Üçüncüsü, tereddüt (“Emin değilim…”), gördüğümüzün doğruluğundan kuşku duymamıza yol açar. Filmde başlayıp devam eden sonra

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

75


da biten bir öykü yoktur. Kısmen belgesel, kısmen kurgu olan filmin diğer bir söylemi dünya da olan bitenle ilgilidir. Konu Paris ve çevresi olsa da o yılların en önemli dünya olayı olan Vietnam savaşı ve bu savaşın zulmü de filmde ele alınır. Ancak bu konuda tereddüt etmez. Görüşü nettir. Vietnam’in Kuzey ve Güney olarak parçalanışı filmde küçük bir çocuğun rüyasına girecek ve onun bu parçalan ülkeyi birleştirme özlemi de dile getirilir. Çocuk rüyasını annesine o kadar saf ve içtenlikle anlatır ki. rüya gerçek olur ve filmden dokuz yıl sonra 1976 yılında Kuzey ve Güney Vietnam birleşir. Godard’ın diğer filmlerinde olduğu gibi Onun Hakkında Bildiğim iki veya üç Şeyde de Amerika karşıtlığı ihmal edilmemiş. Juliette’in amatör radyo operatörü kocası Robert (Roger Montsoret), evde oturup Vietnam Savaşı haberlerini dinler yukarıda belirttiğim gibi oğlu Kuzey ve Güney Vietnam’ın birleşmesinin hayalini kurar. Radyoda ABD Başkanı Johnson’un Kuzey Vietnam’ın savaştan vazgeçirmek görüşmelere başlaması için ” büyük bir kederle ” pilotlarına Hanoi şehrini

76

bombalama emrini verdiğini, büyük bir bombalama olduğunu ancak Hanoi’nin görüşmeleri reddettiğini, sonra Pekin’i bombaladığını ancak görüşmeyi tekrar reddettiğini bunun üzerine Moskova’yı bombalama tehdidinde bulunur. Godard sessizce “Amerikan Barışı Büyük Boy Beyin Yıkama” der. Böylece 50 yıldır Amerikan politikasında değişen bir şeyin olmadığını da öğreniyoruz. Amerika sonraki yıllarda dünyanın her tarafına “demokrasi ve barış” götürme aldatmacası ile binlerce insanın ölmesine, sakat kalmasına, yurdundan kopmasına neden oldu. Bu ülkeleri filmde Amerikalı generaller Kuzey Vietnam’ı Taş Devrine döndürmek istemektedirler. Sonraki yıllarda bunu bir çok ülkede yaptılar. Çok sayıda kent Taş Devrinden beter oldu. Filmdeki Amerikan karşıtlığı Vietnam savaşı ile de sınırlı kalmaz. Juliette ve kadın arkadaşı otel odasında tişörtünde ABD bayrağı olan Amerikalı’ ya para karşılığı modellik yaparlar. Adam onların filmini çekerken kadınların başlarına Amerikan kökenli havayolu şirketleri PAN-AM ve TWA nın çantalarını geçirmelerini ister. Juliette’nin

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


arkadaşı adama “Tişörtün çok Amerikancı” der. Bu filmde de diğer filmlerde olduğu kadar olmasa da bolca yazı kullanır. Kamera kahramanların hep peşinden gitmektedir. Kahramanlar da kameranın kendilerini izlediğinin farkındadırlar. Hatta kameraya dönerek sanki onunla sohbet eder gibi konuşurlar. Paris Üniversitesinde profesör Michel Marie Filmlerde Kentsel Tema adlı makalesinde “O, neo-kapitalizmin vahşetidir; O, fahişeliktir; O, Paris yöresidir; O, Fransızların %70′ inin sahip olmadığı banyodur; O, büyük birliğin korkunç kuralıdır; O, aşkın fiziğidir; O, bugünün hayatıdır; O, Vietnam savaşıdır; O, modern telekızdır; O, modern dünyanın ölmüş güzelliğidir; O, düşüncelerin dolaşımıdır; O, yapıların Gestapo’sudur;” diye yazar. (2) Film Jean-Luc Godard’ın diğer filmlerine göre daha az söz edilen filmidir. Belki de en zor izlenenidir. IngmarBergman’da Godard’ın filmleri için “bıktırıcı derece de sıkıcı” demiştir. Evet Serseri Aşılar gibi sürükleyici bir öyküsü yok ancak 1968 Paris’ini ve dünyada sonra olan

biteni anlamak için ipuçları veren bir filmdir Onun Hakkında Bildiğim iki veya üç Şey” Yazıyı Juliette’nın otel odasında söylediği şu sözlerle bitirelim. “Paris gizemli bir şehir… boğucu … Doğal. ALINTILAR: 1-(Jean-Luc Godard. Godard Godard’ı Anlatıyor, Söyleşiler, Metis Yayınları, Mart 2014 Metis Yayınları,sf.13) 2-Kentte Sinema Sinemada Kent, Hazırlayanlar: N.Türkoğlu, M. Öztürk, G. Aymaz, PalesYayınları,2014,sf.76) ŞAKİR ATA

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

77


YİTİRDİKLERİMİZ

HAKAN YEŞİLYURT

Eftelya, Sen Aşksın, Çökertme, Bize Kalan gibi albümlerin sahibi sanatçı Hakan Yeşilyurt, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. 1973 doğumlu sanatçı Adalılar isimli müzik grubu ile müzik kariyerine adım attı. Eftelya isimli solo albümü yayınlanan Hakan Yeşilyurt ardından Ateş Hırsızı ve Çökertme albümlerini müzik piyasasına sürdü. 9 Şubat 2019 Bir el uzanır bana Sınırların ardında Büyümeli sevdamız Kardeşlik toprağında Ver elini ver bana eftelya Uzansın elimiz eftelya Benim divane gönlüm Seni ister eftelya Aynı topraktan geldik Bizbize benzeriz Sevdalıklar dururken Neden kavga ederiz Ver elini ver bana eftelya Uzansın elimiz eftelya Benim divane gönlüm Seni ister eftelya... Anısına saygıyla

78

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


AYTAÇ ARMAN

YİTİRDİKLERİMİZ

Asıl adı Veysel İnce 22 Haziran 1949 Adana doğumlu sanatçı sinema ve dizi oyuncusu. 69 yaşındaki sanatçı Aytaç Arman, kanser hastalığı nedeniyle 2 Şubat’tan beri İstanbul Onkoloji Hastanesi’nde tedavi görüyordu. 1971 yılında Ses dergisinin açtığı “kapak yıldızı yarışması”nda, erkeklerde Tarık Akan’ın ardından ikinci seçilerek sinema oyunculuğuna Hemşehrisi Yılmaz Güney’in “Baba” filmi ile dikkatleri çekti. Sanatçının oynadığı bir çok film ödül alırken Aytaç Arman en iyi erkek oyuncu ödülü aldı. Bunları,sinema kariyerinde aldığı diğer ödüller takip etti. Sonraları oyunculuğunu sinemanın yanında televizyon oyunculuğu ile devam ettirdi. 26 Şubat 2019 Anısına saygıyla

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

79


YİTİRDİKLERİMİZ

YALÇIN MENTEŞ

İzmir Tire doğumlu sanatçı İlk, orta ve lise eğitimi İzmir’de tamamladı. İzmir’de liseyi bitirdikten sonra, tiyatroya, 1977 yılında Turgut Özakman’ın “Darılmaca Yok”

adlı

oyunuyla

başladı.

1999

Yılında Star Tv’ de yayınlanan “Çarli” ve başrollerini Mehmet Ali Erbil ile paylaştığı “Tatlı Kaçıklar” adlı diziyle televizyon ekranlarında parlamıştır. 7 Şubat 2019 Anısına saygıyla

80

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


YİTİRDİKLERİMİZ

ERDOĞAN SICAK Bakırköy’de dünyaya gelen sanatçı ilk ve ortaokulu Bakırköy’de bitirdi. İstanbul Erkek Lisesine gittiği yıllarda, iddialı oyunlarla sahneye adım attı. Gazetecilik eğitimi sırasında tiyatro faaliyetleri göstermeye başladı. 1959 yılında usta yönetmen Haldun Dormen ‘in tiyatro okulunda eğitim aldı ve profesyonel tiyatro yaşamına Ankara Devlet tiyatrosu sanatçısı ve yönetmeni Saim Alpago’nun İstanbul’da

kurduğu

topluluğa

sınavla alınarak başlamış oldu. 12 Şubat 2019 Anısına saygıyla

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

81


OBJEKTİFE TAKILANLAR

Foto: ERDAL YAVUZAK Gölyazı

82

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


OBJEKTİFE TAKILANLAR

Foto:ADRİANA DANİELLA SAFTA Dobrogea/ Antik yerleşim yerleri MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

83


OBJEKTİFE TAKILANLAR

Foto: SÜHEYLA GÜNEY AVCI Diyarbakır/ Ongözlü Köprü

84

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


OBJEKTİFE TAKILANLAR

Foto: BAYRAM KÖSE Tarihi Kahramanmaraş Çarşısı

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

85


REKLAM

KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik

86

MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER


REKLAM GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : @tasarim.grafik MART 2019 SOLDAN ESİNTİLER

87


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.