SOLDAN ESİNTİLER MAYIS 2019

Page 1

SOLDAN ESİNTİLER

KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ

17 M A Y I S 2 0 1 9

1


4-5 ERİTÖRDEN / ÜNSAL AKTAŞ AFORİZMA / ÜNSAL AKTAŞ 6-7 YAŞAM, EMEK, EMEKÇİ VE BAL HIRSIZLARI / ALİ ESMERAY 8-9 KİMSESİZLER / SÜHEYLA GÜNEY AVCI KOCA DÜNYA / AYSEL MENTEŞ 10-11 DİRENMEK / BAYRAM KÖSE MEZOPOTAMYA’NIN ASİ ÇIĞLIĞI I İKRAM GÜNEŞ 12-13 ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR / CİHANGİR ASLAN ŞİİR / AYDIN ÖZTÜRK 14-15 DÖKÜLEN IŞIK DAMLALARI / R. KORAY GÖKAN ÖDÜNÇ / SULTAN KARATAŞ 16-19 HAYATA SANATLA GÜLÜMSE MİNE GÜLEŞKEN ASLAN EMEK 20-21 MUTLULUK / TURAN KARATEPE ŞİİR / NİHAT YILDIZ 22-25 PARANOYA SEYRİNDE SÜHEYLA GÜNEY AVCI BULUTUN YALNIZLIĞI / JOSEF KILÇIKSIZ 26-29 24. İZMİR KİTAP FUARI MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 30-31 KORKMA / YASLAN YAŞAMA NECLA BEKTAŞ

2

32-33 NEFES SESSİZ / NURSEL ARAS KAVGAYA ÇIKMIYOR YOLUN YUNUS EMRE SUCİ 34-35 “77” ÜZGÜN YILLAR ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN 36-39 GÜZEL VE MUTLU İNSANLARIN YAŞADIĞI DÜNYA / MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 40-41 SEN VE BEN / ÖMER BEKMEZCİ ŞİİR / İSMAİL ŞİMŞEK ŞİİR / NURSEN URAL YOLCULUK / NURAY ŞENGİL 42-45 YALNIZ KAYALAR GİBİ / HAVVA AĞRAL ŞİİR / NİYAZİ YANGIN 46-47 KİTAP TANITIM SANIYOR NEYDEYİM / TURAN ÖZBUDAK 50-51 AĞLAYAN ÇAYIR / ŞAKİR ATA 52-55 KARİKATÜR / HÜSEYİN ASLAN KARİKATÜR / HASAN SEÇKİN RESİM / NİHAT YILDIZ ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ 56-59 YEŞİLÇAM SÖYLEŞİLERİ 2 60-71 UNUTULMAYANLAR SOMA FACİASI 72-75 AYIN KİTABI OBJEKTİFE TAKILANLAR 76-77 REKLAM


SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ

Yayın Türü: Aylık Süreli Yayın Sayı: 17 - MAYIS 2019 Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş

issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler

Yayın Kurulu Süheyla Güney Avcı Mine Güleşken Aslan Ünsal Aktaş

soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com

Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Dizgi - Mizanpaj - GrafikTasarım Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler e-posta soldanesintiler@gmail.com KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur.

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER

3


#EMEK

Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet… Nazım Hikmet RAN #Emek sermayenin can suyudur . Sermaye ancak emeğin gücüyle gemisini suda yürütebilir.Geminin sorun yaşamadan yüzebilmesi emeğin direncinin sağlam olmasına bağlıdır. Sermaye emeğin sesine kulak vermeyip süreci doğru yönetemediği takdirde gemi karaya oturur. Sermaye her zaman olur ama ona değer katacak emek, insan gücü her zaman olmayabilir... Merhaba değerli dostlar. Bu sayıdan itibaren her sayıda bir etiket belirleyip konuya ilişkin sözler paylaşmayı düşündük. Mayıs ayı emek dünyası için önemli bir ay. Dünyanın her noktasında emek mücadelesi verenleri dergi emekçileri olarak selamlıyor, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını kutluyoruz. Bu ay tabelamız #EMEK #emek üzerine düşüncelerinizi bizlere ulaştırabilirsiniz. Gönderileriniz dergimizin Haziran sayısında yayınlanmak üzere değerlendirmeye alınacaktır. soldanesintiler@gmail.com Tekrar görüşmek umuduyla sevgiler... ÜNSAL AKTAŞ

4

NİSAN 2019 SOLDAN ESİNTİLER


#düşünsene Sanki bir iç çekiş duymuşcasına onu aramak için telefona sarılıyorsun ve o an telefonun çalıyor... Karşındaki ses duymak istediğin sesin ta kendisi... Ünsal AKTAŞ #yürektendökülenler

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

5


YAŞAM, EMEK, EMEKÇİ VE BAL HIRSIZLARI Emek ve işçisi… Yani; tohum, başak, buğday, un ve ekmek oluşum askerleri. Aslında ben bu emek, emekçi ve paylaşım olgusunu bariz bir şekilde tüm evrende görüyorum. Gezegenler kendilerine has döngülerini adil, paylaşımcı bir çekim gücü içinde oldukları için gerçekleştirdiklerini düşünüyorum. Gelelim yaşadığımız ve tüm canlılarla kümülatif bir akıl taşıdığımıza inandığım yaşam alanımıza… Yani dünyaya. Evet, tüm canlılar dedim... Emek paylaşımı sadece bizlere has bir olgu değildir. Bunu gözlemlediğim bir çok canlıda görebiliyorum. Arılar, karıncalar ve bu tarz kolonileşmiş diğer canlılar. Kendi yaşamlarının geleceğini, bal hırsızlarına, emek hırsızlarına rağmen birbirlerine vermiş oldukları paylaşımcı emekle sürdürürler. Bunu adil bir paylaşım içinde olduklarına inandıkları için yaparlar… Hal böyleyken Dünya’da emek ve işçisini inkâr etmek tüm evreni reddetmekten başka bir şey değildir. Yaşamın kendisi bile emekçinin verdiği emek olgusu içinde döngüsünü sağlar ve adalet taşlarını yerine oturtur. Asıl burada eleştirilmesi gerekenler, emekçiye saygı göstermeyen bal hırsızları yani emek hırsızları olmalıdır. Bu emek hırsızlarının emekçinin emeğinden çalarak vardıkları son nokta; emekçiyi yapay zekaya teslimiyet getirecektir. Bu da insanlığa ve tüm canlılara ağır bedellere mal olacaktır.

6

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


YAŞAM, EMEK, EMEKÇİ VE BAL HIRSIZLARI Unutulmamalıdır ki ilkel çağdan geldiğimiz en son teknolojinin en ağır işçiliğini emekçiler yapmıştır. Ve elbette ki sonsuz bir saygıyı bayram niteliği içinde kutlamayı hak etmişlerdir. Emeğin olduğu her yerde bayram olmalıdır “Yaşasın 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı kutlu olsun!” ALİ ESMERAY

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

7


KİMSESİZLER Belli ki yokluktan sığınmışız bir sevgi barakasına, İstemişiz ki üzerimize yağsın samimi olan herşey.. Kimsesizler kaldırımında ki o hüzünlü bakışlarla; Çocukça yaramazlıkları taşımışız bugüne... Korkulu düşlerin titrekliginde Yoksul gecelerin soğuğunda Kenar mahallenin sıcağına sarılmışız... Ağız dolusu ağlamış, ağız dolusu gülmüşüz... En güzelinden paylaşmışız tadı doyumsuz çayları... Onlarca kez kırmışız komşunun camlarını.. Mahallenin analarına evlat olmuşuz da Unutmuşuz anasız olan yoksulluğu... Kir pas içinde büyümüş içimizden dışımıza taşıdığımız çocuk! Kir pas içinde kavrulmuş, kırgın düşlerin hüznünde... Kış geceleri şehrimizde, dumanı tüten evler kurmuşuz yol boyu... Kovalamış durmuşuz geceleri, günleri, Kimsesizler kervanının peşinde! Ve kir pas içinde Yol yorgunu bir ömrün tükenmeyen sürgününde.... SÜHEYLA GÜNEY AVCI

8

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


KOCA DÜNYA Yaşarken ölü taklidi yapmak kadar zor uyanık gözleri kapatmak. Sayısız senaryo yazdım yönetmensiz film yaptığım. Yinede uyumadı gözlerim Uyu ey gözlerim! Uyu... Başı boş gezindim boş şehirlerin boş caddelerinde. Kapalı gözlerim altında kımıl kımıl oynaşır bebekler. Kaç seyri sefer yaptım mavi bir kelebeğin kanatlarında gökyüzünü. Kah, yunus oldum aradım mevlayı. Kah, aşık oldum sordum deryayı. Kah, maşuk oldum buldum belayı Ağzına kadar dolu yüreğim Ha taştı. Ha taşacak. Dağ başlarının serin sularında yudum elimi ayağımı. Kapalı gözlerimin sessizliğinden bağırıyorum sana Hey gidi koca dünya. Dinle beni... Ben daha ölmedim. Sen birazdan güneşi doğuracaksın. Bende umudu.. AYSEL MENTEŞ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

9


DİRENMEK Direnmek, bir yaşam çizgisi… Direnmek, bir umut noktası… Direnmek, bir mavi renklisi… Direnmek, bir kuş sesi… Bir de, Direnmek İÇİMDEKİ kor ATEŞ gibisi… Ve Ansızın isyan edenlerin, gönül penceresi . . . …. BAYRAM KÖSE

10

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


MEZOPOTAMYA’NIN ASİ ÇIĞLIĞI I Yarım kalan mevsimler, Yama çekilmiş umutlar, Kuru/sert soğuklar, Akan lilâvlar, Ve devrim boyutunda, Olağan suskunluklar... Sancılı özlemlerin ihtilalinde, Yenilir, esir düşer sol yanımız. Kuşatılır akşamlarımız. Tarifsiz acılar doğar üstümüze. Ve en ağır sorgulara çekilir sevdalarımız. Kimliksizlik yapıştırılır, Yasaklar dayatılır yaşamımıza... Köhne, rezil, ıssız, Hatta ıpıssız hayatlar mühürlenir adımıza... Sonra kanatılmışlıklar... Sonra çığlıklar... Sonra kırılgan satırlar... Kaçak tütün buğusunda, Geceye yaslanırken gövdelerimiz, Tamda düşler yağarken yüreklerimize, Sesler çoğalır…! Peş peşe tutuklamalar gelir...! Sonra işkenceler…!

Sonra, sonra ölümü bile utandıran ölümler...! Karanlığın acı muştusunda, Yaşamak zor iş. Muştusunda acı karanlığın, Yaşamak ne zor iş. Yaşamak... Onurluca, Özgürce, Ve de asilce yaşamak...

İKRAM GÜNEŞ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

11


ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Şizofrenist düşlerde mutluluk; Doğmamış çocuklara umut olmak mı? Ağlayan çocuklara gülen bir yüz olmak mı? Kapanmayan yaralara merhem olmak mı? Yüreği sevgi ile çarpanlara nefes olmak mı? Alın terine emek olmak mı? Seven gönüllerin ellerinden tutmak mı? Kötülüğü iyilik denizinde boğmak mı? Acıkmış karınlarda bir dilim ekmek olmak mı? Annesi ölen bir yılana şefkat olmak mı? Yaralı köpeğin boynuna sarılmak mı? Üçayaklı kedinin dördüncü ayağı olmak mı? Çıkar dünyasını sevgiyle sarmak mı? Özgürlük, barış, kardeşlik içinde yaşamak mı? Ya da tüm bunları yapmak isterken kendi dünyanda savrulmak mı? Yaradılışının sebebini bilip, yaradan olmak mı? Senin yalnızlığın, çaresizliğin kısacık insan ömründe hem sana hem de yarattıklarına yeterince acı çektirmedi mi? Ya yalnızlığından kurtul ya da yarattıklarından… ESKİCİ CİHANGİR ASLAN

12

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


“Yüzünü yıkayınca, güzellik akıp gitmiyor Masken varsa kayıp düşüyor Eklediğin kirpiklerin kopuyor Dağılıyor rimelleri gözlerinin Yanakların al elmaları düşüyor Bal büyütmüşsen peteğinde Tadı akıp gitmiyor Ömür ömür büyüttüğün dostlar Dallarına güneşini asıyor” AYDIN ÖZTÜRK

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

13


DÖKÜLEN IŞIK DAMLALARI- 90 Tuval üzerine akrilik 80x100cm 2013 Olağandışı soyut form ve renklere yarattığı bu büyüleyici çalışmasında KORAY, gizem dolu yaşamın ve evriminin bir tanımını yapmakta… ve bu süreç üzerine düşüncelerini ve ilhamlarını sanat severlere paylaşmak çabasında… Işık damlalarının, kabarcıklarının Dünya yüzüne dökülerek her türlü yaşamı yarattığını savunulmakta… Mikroskopik dünyadan makroskopik dünyalara kadar farklı canlı türlerini kısaca! RİFAT KORAY GÖKAN

14

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


ÖDÜNÇ göğün burcunda bir yalnızlığa sar zamanı çal umudu geceye sevinç tutsun sabaha bırak yaşasın gün ölmesin saksıda açelya mevsimsiz açmasın badem vaktinden evvel gitmek saçlara yağan ne ki kış çoktan geçti bahar umarsız tuttuk bir de ödünç verdik yazları hüzne şimdi fırsatçı sonbahar savuruyor herşeyi

sevda, güleç değildi Eylül’de zamansız tutuldu nefesler dudaklarda yarım öpüşler bir tek demir kapı sığmıştı yürek kadrajına dudaklar, kıyısı çöl umuda uzanmıştı kelepçe bir şarkı eşliğinde son volumde ölmek niye doğmak varken acıyı kovalamak niye doyasıya sevmek varken çiçek ve Eylül sığamadık biteviye geçip giden mevsimlere... SULTAN KARATAŞ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

15


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Mozart için şöyle derler; ‘’Bütün büyük besteciler gökyüzüne ulaşmaya çalışır, Mozart ise gökyüzünden iner.’’

Peki, bunu niçin derler?

Filozof Nietzsche basit bir cevap veriyor bu soruya; ‘’iyilik dolu esintisiyle içimizdeki çocuğu hatırlattığı için.’’ Son 500 yıllık müzik tarihinin batıdaki büyük yükselişinde müziğin üç büyük devi olarak Bach, Mozart ve Beethoven gösterilir ki bunda haklılık payı vardır.

Mozart’ın beni en büyülen ve hayrete düşüren özelliği sadece eşsiz ruhu ve onca bıraktığı melodileri değildir. En anlaşılmaz ve soyut noktası, 35 yıllık ömründeki matematik olarak açıklaması zor olan üretimidir. 620 eser. Yüz binlerce sayfa nota. CD olarak düşününce 200’den fazla CD eder. 35 yaşında ölmüş bir müzisyenden arda kalan. Her biri yarımşar saatlik 41 senfoni ve 60 konçerto. Her biri üç saat civarı 20 adet opera. Bunlar dünya tarihinin en meşhur operalarıdır. Yüzlerce sonat, oda müziği eseri ve korolu eserleri vardır.

16

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Şimdi hesaplayalım. Mozart 35 yaşında öldü. On yaşına geldiğinde küçük bir çocuktu ama 40 eser bestelemişti. Sonra da 25 yılda 580 büyük eser daha besteledi. Mozart bunları yarattı sadece temize çekmedi. O hep besteledi. Bütün dünya üzerinde pek çok ezgisi ezbere bilinen, kesinlikle eşsiz eserleriyle, sevgi dolu şarkı ve sır dolu müziğiyle yediden yetmişe tüm insanlığın sevdiği insanlık adına gurur duyulan bir müzik dehası oldu. Bin yılın dehasıdır Mozart. Türk Marşı, Saraydan Kız Kaçırma Operası, Beşinci Keman Konçertosu gibi eserlerinde, dönemin Alla Turca Stilini geliştirerek, sevgi ve saygıyla, Türk Halkına da yüzyıllar önce dostluk elini uzatmıştır. Mozart, derin uzayda bulunan koca bir okyanustur. Notaları, melodileri ve tınıları da fosforlu birer derin su canlısı gibidir. Işıl ışıl yanarlar ve çağlayarak dans ederler. Mozart aynı zamanda her derde deva bir ilaç gibidir. Mozart müziği ile ilgili yapılan bilimsel deneylerde Alzheimer tedavisinde kullanıldığında iyi neticeler verdiği ortaya çıkmıştır. Beynin sağ ve sol bölümleri arasındaki iletişimi hızlandırıyor. Yaratıcılığı artıran bir etkisi var. Depresyonu azalttığı ve şiddet eğilimini ortadan kaldırdığı kanıtlanmış. Bu nedenle beynin bir bölümünde ‘’Mozart Etkisi’’ denilen bir bölge tespit edilmiş. Bilim adamlarının tamamına yakınının Mozart hayranı olması boşuna değil. Isaac Newton tam bir Mozart hayranıydı. Ama en belirgin olanı bence Albert Eintein’in, Mozart ile olan ilişkisi. Kendisi MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

17


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE iyi bir keman virtüözü olan Einstein, Mozart hakkında kitap bile yazmış. Dünyamız çok zor bir zaman diliminde olağanüstü bir dönemden geçiyor. Bu dönemi sağlıklı bir şekilde en az hasarla atlatmanın çözümü bulunmuş durumda bence, çözüm Mozart. Piyano sonatlarını dinleyin ve sorunların bir anda çözümlerine kavuşacağını göreceksiniz. Senfonileri dinleyin depresyon benzeri ruh halinizin nasıl bir mutluluk hormonu endorfin desteğine kavuştuğunu göreceksiniz.

Çare Mozart…

Sanatsız olmaz, duvarlarınız boş ve odanız Mozart tınılarından mahrum kalmasın. Sizlerle birlikte olmayı, uzun yıllar sürdürebilmek dileğiyle, hayata sanatla gülümsemeyi unutmayın. Sevgiler.

MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

mine_papatya71@hotmail.com

18

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


K E M E # #Emek sermayenin can suyudur. ÜNSAL AKTAŞ #emek vardı içinde sevda olan ve her güzelligi evrene dağıtan, koşulsuz çıkarsız sevgi yüklü bir emek.... SÜHEYLA GÜNEY AVCI Hayatımız boyunca elde ettiğimiz şeylerin değeri onlara verdiğimiz #emek kadardır...bu yüzden asıl değer emektir... MİNE GÜLEŞKEN ASLAN MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

19


MUTLULUK Madem her şey insanlar için cömertçe verilmiş ise Neden mutluluk pintice dağıtılmış? Hayatımız mutlulukla dolu olsaydı Hiçbir canlı kendini incinmiş hissetmezdi Dostlarımızı ve eşimizi mutlu olmayı bilenlerden seçerdik Çocuklarımız daha mutlu olurlardı ve mutlu yaşadıkları için Onlarda başkalarının mutsuzluğunda pay sahibi olmazlardı Mutluğun kıymetini bilenler, paylarından başkaları için cömertlik yaparlardı Mutlu olan herkes, daha adil ve daha güvenlikli ortamda yaşardı Cömert Adaletli Özgür mutluluk dünyasında Ne barbarlar Ne zalimler yaşayamazdı Ve Mutlu aşkın erdemine hiçbir derebeyin gücü yetmezdi. “Sufizan” TURAN KARATEPE

20

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Hayat belki de bir oyun.. Dünya ise bir sahne, bizler ise birer oyuncu... Hepimize verilmiş bir rol, Onu oynar dururuz. Kimimiz baş rol, kimimiz figüran Dünya; o kadar büyük bir sahne ki; Her gün ayrı ayrı bir mekanda oynanır oyun. Sabah ise giderken bir otobüste, çalıştığımız mekanda, akşam olunca kaçınılmaz olan evde... Bir bakarsın yağmurlu bir bahar günü; sahne olmuştur deniz kenarı! Cisil cisil yağarken yağmur.. Başrolde takalarla dönen balıkçılar! Bir bakarsın 1 mayıs günü yürüyen işçiler! Hepimize biçilmiş bir rol; Kimimiz Musa, kimimiz Firavun, kimimiz Pir Sultan, kimimiz Hızır Paşa, Kimimiz Leyla, kimimiz Mecnun Kimimiz emek, onur, umut deriz, Kimimiz para, şan, şöhret uğruna satarız kendimizi... Hayat bu; oynadığımız bir oyun Dünya ise bir sahne, bizler ise birer oyuncu... NİHAT YILDIZ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

21


PARANOYA SEYRİNDE “Şimdi anlat bana; Hangi baharı kuşandın yüreğine Hangi türküden derlendin çıktın yola, Hangi gülüşün bahçesine serildin, serdin sevdanı...” Anlatmak istiyorsun ve kimse dinlemiyor seni. Aslında gerçek şu ki sen kimseyi dinleyici seçmiyorsun.. Sana göre hiç bir şey yoksa gökyüzü var deniz var hiç olmadı kendi hayallerin var herşeyi anlatacağın. Öyle ya umudu kırmakta neymiş.. Özgür imgeler, özgür düşünceler doğaya uygundu uygun olmasınada, sadece insanoğlunun kendi kuralları ile biçimlendirip içine hapsettiği yasalara aykırıydı, insanların bencilliği, insanı insan denen canlının varolmadığı sessizliğe sürüklüyordu. Dargınmıydım bu hayata? Hayır, küs değilim de yakın olamayacak kadar kırgın ve anlamsızım sadece. Aslında tam da burda, uzakların yalnızlığında kaybolmak gibi düşlerim vardı... Sakinliğin eşliğinde muazzam düş kıyılarını tek tek dolanırdım önce, sonra uzun uzun dalardım, uzakların yalnızlık ülkesinin sessiz huzurunun sıcağına ve yalın kusursuzluğa teslim olur öylece kalırdım mavi göğün kucağında. Gün, tabi ki gün boyu, gün değildir. Huzurun sessiz aşkı vardır cezbeder seni ve lacivert gökyüzü yaklaştıkça avucuna alır düşlerini. İyidir geceler bilirim. Bilirimde; sonrası yapayalnız bir rıhtım kenarına sığınınca sağanak bir yağmurun soğuktaki etine vuruşları gibi acıtır gider... Dalgaların parçaladığı bir teknenin yükü gitgide ağırlaşır... Susarsın sessizce

22

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


PARANOYA SEYRİNDE boğulursun kendi sularında... Gerçeğe dönersek tüm hikayeler yarım kalmıyor mu ömrümüz gibi? Kim valizini toplayıp, elini sallayıp, evrenin kucağındaki sonsuzluğa yol almış... Hepimiz yarım kalan hikayelerin parçasıyız aslında hiç bitmeyen, bitiremediğimiz, devamını hep birilerinin yazdığı ve yine yarım bıraktığı hikayeler... Gitmek bazen en doğru olan eylem değil mi? Yürek tükenince, gün tükenince, sözler tükenince... Dahası aldığın nefes tükenince yaşamı acı tatlı herşeyiyle bırakır gidersin. Buruk bir geriye dönüp bakış varmıdır bilmiyorum.. Bugün korkunç bir sonsuzluk sendorumuda kaybolmuş bütün düşlerim... Sorun neydi? Sorun.... Sorun neydi biliyormusunuz? Biri yalnızlığıma dokundu.... Ve en acısı da neydi biliyormusunuz? Dokunulmuş yalnızlığın, yalnız bırakılmasıdır... Ve hayat; ummadığın yerden balyoz gibi vurur yüreğine, yerle bir eder yüreğinin sonbahar kalıntılarını... Ve dost dediğin türküler bir anda susar tükenir gider.... Herşeyi boşverin de sevdiğinin sesinin rengini grileşmiş duyuyorsun ya herşey uçurumdan yuvarlanmış dağılmış gibi geliyor bir anda. Ve bir anda bütün umut telleri çözülüyor yüreğinden sessiz ve kırgınca... Oysa ki karanfil renginde duymak isterdik sevgilinin MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

23


PARANOYA SEYRİNDE sesini değil mi? Sonrası mı? Anlarsın ki hayat espriye bile değmez aslında... Belki dediğimiz doğrular vardır, belki de bu dediğimiz dostlar! Ve aşklar vardır yüreğinin en dibine gömülürcesine teslim olduğumuz. Hani o nuh tufanı gibi yıkarcasına yıkıp giden aşklar. Sonra gömersin onları yüreğine saplanan cam parçalarıyla ve acıya tahammülkâr direnişler içinde düş canavarlarına teslim olursun sessizce... #paranoyaseyrinde SÜHEYLA GÜNEY AVCI

24

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Bulutun Yalnızlığı Suyun altında ilk sessizlik değerken zamana En tatlı yerinden girmiştim Cama çarpan bir güvercin telaşıyla Son bakışına en tatlı aralığından… Bir bulut kesilirdi ansızın susmanın kucağında biriken kan Alfabede bir sessizlik, sorsan su bile bilmez içkin harflerini Rengine masumiyet inen çilek çürükleri gün düşerdi yüzüne Bıçaktan bakan yüzüme sen… Uzakla eskiyen kalplerimizde bir kapının serinliği Gece karanlık gölgelerini düşürmeden gözlerine Kudururdu yağmur O günler ayak direyip mağrur bir ahlat olurdu yanı başımızda Esip esip bir göç alırdı başını sıyrılmış derisiyle bir deli rüzgâr Bir sevdadır denize kadar dalgalarla birlikte Ataçla tutturmuşlar kalbime mektuplarını... Dünya kumaşıyla sar beni Hayatı sevmek tehlikesi geçirmeden Dostların yanına göm, ağızlarının kenarında yaralar... JOSEF KILÇIKSIZ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

25


24. İZMİR KİTAP FUARI

Okuru yazarıyla, yayıncısıyla buluşturan fuarlardır kitap fuarları. Neden kitap fuarlarını ziyaret etmeliyiz diye bir an düşünürsek; kitap fuarları bize binlerce kitabı ve yayını bir arada bulma olanağı sağlar. Sevdiğimiz yazarlarla tanışma, sohbet etme ve kitaplarını imzalatma olanağı sağlar. Aynı anda söyleşi, panel, şiir dinletileri, atölye çalışmaları gibi etkinliklere katılma imkânı sağlar. Yayıncılık sektörü ile ilgili yenilikleri takip etme şansı, süreli yayınlar, dergiler, fanzinlere ulaşma fırsatı sağlar. Hava biraz serin, rüzgârlıydı hatta zaman zaman yağmur çiseliyordu fuar da kentte baharı karşılıyordu. Çağla bademlerin zamanı, can eriklerin tezgâhlarda yerini almasıyla, baharın da kendini iyiden iyiye hissettirmesiyle her yer cıvıl cıvıl. Baharın kokusuna, kitap kokusu karışıyor bir kez daha İzmir’de. Kitap fuarlarını seviyorum. Buralarda insanlarla iletişim kurma şansınız oluyor. Pek çok kişi aynı amaç için aynı çatı altında buluşuyor çünkü. Burası kitap seven kişilerle, yazarların tanışma yeri. Yazarlar okuyucuları ile iletişime geçiyorlar burada. Öylece oturup okuyucu beni bulsun demiyorlar. Kitabı alınsın ya da alınmasın stantlar arasında gezen okuyucuları ile sohbet eden yazarlar ve şairler görmek mümkün İzmir Kitap Fuarında. Okuyucular, yazar ve şairler, yayınevleri yıllardır bu sıcaklığı benimsediler bu yüzden de fuar belki de bahar aylarına denk geldiği için inanılmaz coşkulu geçiyor. Tüyap Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından, Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği beraberinde hazırlanan 24. İzmir Kitap Fuarı 6 Nisan-14 Nisan tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar Alanında gerçekleşti.

26

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


24. İZMİR KİTAP FUARI Bu yıl 465 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla hazırlanan İzmir Kitap Fuarı; söyleşi, panel ve çocuk etkinliklerinden oluşan 115 kültür etkinliğine ev sahipliği yaptı. 24. İzmir Kitap Fuarı onur konuğu bu yıl Hidayet Karakuş oldu. Şair Hidayet Karakuş, 1946 yılında Isparta’da dünyaya geldi. 1966 yılında Eğitim Enstitüsünü tamamladı. 1966 ve 1990 yılları arasında farklı şehirlerde öğretmenlik yapan Karakuş, TRT İzmir Bölge Radyosu için ‘’Ege’yi Yazanlar’’ adlı programı hazırlayıp sunmuş ve aynı zamanda pek çok radyo oyununu da kaleme almıştır. Fuar süresince Hidayet Karakuş’un da katılımıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi. Kendi Sesinden Şiirler, Atasözlerimiz Bizi Söylüyor söyleşileri kaçırılmaması gereken etkinlikler arasındaydı. Faruk Süyun’un Tüyap adına hazırladığı ‘’Türkçem Adresimdir/ Hidayet Karakuş’’ kitabı etkinlik sonunda Hidayet Karakuş’a takdim edildi. İzmir Kitap Fuarı her yaş grubuna hitap etse de çocuk ve gençlere yönelik söyleşi, dinleti ve atölye çalışmalarından oluşan etkinliklerle, çocuk ve gençlere çok keyifli saatler yaşattı bu yılda. 24. İzmir Kitap Fuarı ziyaretçileri uzun kuyruklar oluşturarak kitaplarla, yazarlarla, etkinliklerle buluşmak istediler ama kitapseverlere 9 gün yetmedi. Öyle ki hemen her gün özellikle hafta sonuna denk gelen fuarın dört gününde kuyruklar fuar alanına yakın olan Basmane kapısının da dışına meydana taştı. Ziyaretçi sayısının bu yıl rekor kırdığı fuara çevre il ve ilçelerden yerel yönetimlerin tahsis ettiği araçlarla öğrenci ve vatandaşlar taşındı. Güzel şeyler hiç bitmesin ister insan. Hani hayattan yorulunca MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

27


24. İZMİR KİTAP FUARI iyi hissedeceği, ruhuna iyi gelen bir liman arar ya insan; kaçıp, saklanabilmek için ya da kaybolabilmek için işte kitap fuarı biz İzmir’ lilere 9 gün boyunca böyle özel bir liman oldu. Bulduğumuz her fırsatta kendimiz kitap fuarında bulduk. Yaklaşmakta olan yaz aylarını daha keyifli bir hale getirebilmek için kucak dolusu kitaplar ile ayrıldık her gün kitap fuarından. Kitapta kaldığın yere ayraç koymak, yarına çıkacağımızı sessizce umut etmektir diyoruz ve umut dolu günlerde bir başka kitap fuarına görüşebilmek dileği ile sevgilerimi gönderiyorum sizlere… 24. İzmir Kitap Fuarının onur konuğu seçilen Hidayet Karakuş’tan bir şiir ile noktalayalım bu yılki fuar izlenimlerimizi. KÜÇÜK SOLGUN IŞIK Avluya sermişler onu incecik Karanlığa karşı ölgün bir umut Korkular sızmasın kapılarından Gündüzün köşelerinden geçiyor gece Kör bir yolcu gibi eli değnekli Yılgın lamba yanıtsız bir bilmece. Küçük solgun ışık Denizden koptu elime kondu Öptüm sevdim yolcu ettim Etekleri taş doluydu Ölümcül yatıyordu düşlemin bittiği yerde

28

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


24. İZMİR KİTAP FUARI Acılar kendini bulmanın yoluydu. Kapıda köpek gibiydi karanlık Evdekiler düşlerinden koptu Yoruldu perdeler pencereler yırtık Saksıda sardunya bembeyaz öttü Sabah mı geliyordu gece mi bitti Yoruldu nöbette küçük solgun ışık. Tan yerinde pembe yüzü tanrı’nın Dağların mavisinden bir umutsuz gibi geçti Yataklarında çocukların elleri taştan Ocaklar kararmış duvarlar karışık Yanıyor yine ülkelerin kalbi Ve o küçük solgun ışık. HİDAYET KARAKUŞ MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

29


KORKMA/YASLAN YAŞAMA Bir gölge oyunu içinde Kaybolmak değil artık zaman Yarasa gibi Asıldı parmağının ucuna Sihri yok olan aynada Göğsünün üstüne üstüne vuracak Uyan ve ıslık çal Korku sevişecek uluorta Kendi ağzını öperek Kan korkudur / cesareti hatırla Bir örümcek intihar etmişti Kendi ağının ipliğiyle günün birinde Bıçaksa iffetliydi hala Duruyordu mendil cebinde Bak taşlar avlandı Avlandı taşlar Mezar taşıysa ten fiyatına Korkma/ yaslan yaşama

30

Bütün günler hepten sevgisiz/ sus günleri Varlığın katı disiplini/ yoksulluk Nefretle dövüyor kapıları Kuluçkada değil artık açlık/ savrul Ten fiyatına pazar Uzakta yüzüyorsun/ kaynak kurudu Su unutkan olur, kıyılar eksik Çöz saçlarını, yol aç Dağlar çıplak Sus günleri/ pus günü İnfilak günleri gelecek Korkma/ yaslan inanca Çamur sür çatlaklarına Toprak mayadır kaşınıyor yara Belli iyileşeceğiz

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


KORKMA/YASLAN YAŞAMA Bir alev kendini yakmış, biziz o Uyanmışız ya iççekişlerin birinde Öfkenin memelerini soğuruyoruz Işığı görüyorum/ bulaşmış üzerime Bulaşmış üzerine Biz varız Ve burası tıka basa kalp dolu Burası yaşamın kirişi Aşk, örse yatmış dünyanın Düzelen bel kemiği/ bizi aşk kurtaracak Mavi, en çok kırmızı İnfilak günleri gelecek Burası belli Su ve ateş dahilinde Ölüm abanacak omuzumuza Korkma/ yaslan umuda Uçurumun eteğinde bitiyorsa yonca Aklanacak ölümün yüzü yeşeren her yaprakta Kar yağmayı unutacak belki Ama yağmurlar yağacak gürül gürül Ve yaşamın harcı çiçekle karılacak Yarına miras kalacak

Kenger dikeni ve yarpuz kokusu Bir de güvercin kanadı Bizden geriye Unutma Ölümle bir kez öpüşülür Yaşamla her kuşluk vakti ... NECLA BEKTAŞ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

31


-nefes sessizbir nehrin suskunluğu geçiyor aramızdan sessiz kelimelerin yağmurla yıkanmış gükurusu rengi içimde açılan oyuklar yıkılmış aşk kalesi kumdan sonra ağaçlar kedi gözleri kapı kollarına yazılmış ölü kız çocuklarına masallar ve durmadan büyüyen uzun yol yorgunu hatıralar aslında kırılmış bir gövdenin ağıtları vardı aramızda! sonrasız gündüz, küskün gece denizlere uzanan göçebe mezarlar yangınların ortasında börtü böcek ağlayan insanlar yelesini kaybetmiş kızıl atlar ve bir kentin ıssız yalnızlığı

32

ben ki kendini sulara ufalayan biatsız bir dağ! bildiğim dilinden ne varsa, yalandı kirli ve yapışkan süt dişleri gibi köksüz dönüp moraran gökyüzünden bir cehennem çiziyorum gözlerime kırıldıkça yeniden alazlanmak için! ahh nankör nefessizliğim bu öfke kalbime senden imza! NURSEL ARAS

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


KAVGAYA ÇIKMIYOR YOLUN ne zaman sığınsam, avuç içlerindeki çizgilere bu kalabalık yokluklardan... ağzımın ortasında yalnızlığa teşne şiirler susuyorum.. dönüp sırtımı sana aşka uzanıyorum.. uzandığım bütün yolların sonunda sana varıyorum.. sığınıyorum, sana çıkan yollardan kestiğin saç tellerine /de bir bir düşüyorum omuzlarından.. düştüğüm yerde filizlenip gözlerine büyüyen güneşlere boyanıyorum.. kaçıyorum yollarından dağlara.. bütün yollarda kimlik sorgulaması her köşe başı... sana çıkar adım bütün sorgulamalarda.. sana çıkıyor sığındığım dağların dorukları da.. YUNUS EMRE SUCİ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

33


“77” ÜZGÜN YILLAR 1 Mayıs akşamına düşer sancı Kan ter uyanır ufukta emekçi emek balyozdan Aşk devrimden Direniş gülüşlerden Korkacak çok şey yoktu Lâkin her şiire ayrı bir ölüm yazılmıştı Sene 77 Aylardan Mayıs Günlerden 1 Mayıs Meydanlar da ölümle halay iç içe Meydanlarda halk direnişte Meydanlarda halk kol kola Şen ola yiğidim şen ola Tutun gençler tutun el ele Meydanı vermeyin faşistlere Selam olsun 77 de gidenlere Selam olsun yüreğimize gömülenlere

34

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


“77” ÜZGÜN YILLAR Bak, yine türkü türkü geliyor emeğin sesi Yere oturmuş bir pir dizi üstüne Olanlardan dem vuruyor yoksul baba Bir yokluktan bahsediyor, bir korkunun sokaklara dönüşünden Yazıyor şair Okunuyor şiir Yola düşüyor 1 Mayısı bilen türkülerle Hâlâ ulaşamadık hedefe Hala salmadık turnaları sokaklara Çan perişan Can vurgun Can yorgun Can 1 Mayısa takılmış Ölüm bu kez kalsın uzaklarda Şimdi sokaklar dile gelse anlatsa Şimdi Taksim imana gelse anlatsa Şimdi hain utansa vurmasa Ne 77 kana bulansa, nede gençler ölse Yine 1 Mayıs Yine işçi komik Yine işçi dramatik Yine işçi meydanlarda hep birlikte Şen ola yiğidim şen ola.. ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

35


GÜZEL VE MUTLU İNSANLARIN YAŞADIĞI DÜNYA Türkiye’de kışın gidilecek yerler denildiğinde belki de en son akla gelen yerlerden biri Muğla’nın cennet ilçelerinden biri Datça oluyor. Bana da bu seneye kadar kışın Datça’ya gidelim deseniz şakamı yapıyorsunuz sezonu değil ki derdim. Ancak ilk defa 2018 yılında hayata geçirilen ve 2019 yılında da ikincisi yapılan Badem Çiçeği Festivali ilçenin bu algısını yıkmaya aday olmuş. Malum güzel bir ilişki birbirini tanıyarak başlar. Bende sizlere Datça’yı anlatmak istiyorum. Muğla’nın bu şirin ilçesi, Ege ile Akdeniz’in birleştiği üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadadır. Nitekim antik dönemlerin ünlü tarihçilerinden Strabon da Datça’yı şu şekilde tanımlıyor. ‘’Tanrıçaların en güzeli için, yarımadaların en güzelinde kurulan kent.’’ Her şey iyi hoş da neden badem? Neden badem çiçeği festivali? Datça’ ve bademin ilişkisi ne? Bu sorulara ben değil Datça’nın yerlisi Can Yücel cevap versin. Kibrit çakıyorsun karanlıkta Badem çiçeklerini görmek için Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift Sarnıç gemisi gözlerin Bir iş açacaksın sen başımıza Yangın mı olur artık bahar mı? CAN YÜCEL Can Yücel’ e birkaç ekleme de ben yapayım. Türkiye’nin badem üretiminin yüzde onu Datça’da gerçekleşiyormuş. Dünyanın en büyük

36

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


GÜZEL VE MUTLU İNSANLARIN YAŞADIĞI DÜNYA badem üreticisi Kaliforniya’da bile otuz çeşit badem varken Datça’da seksen beş çeşit bulunuyormuş. Susuz tarımla yetişiyormuş ve hem boyut hem de lezzet olarak da oldukça üstünmüş. Badem çiçekleriyle, papatyaların buluştuğu Ocak Şubat ayları Datça’nın görsel şöleninin başladığı zamanlardır. Japonların Sakura çiçekleri varsa bizimde badem çiçeklerimiz var demişler ve festivale start vermişler. Badem çiçeği festivali Datça’nın bu en güzel zamanına tanıklık etmek, şehirden biraz uzaklaşıp nefes almak, doğaya dönüp Ege ile Akdeniz’i kucaklayan Datça’nın en özel tatlarını deneyimlemek, farklı atölyelerde hoş vakit geçirmek için müthiş fırsatlar sunuyor. ‘’Dadını dadan bilir’’ mottosu ile satılan meşhur Datça gazozunu mutlaka içmelisiniz. Datça’da görülmesi gereken yerler dendiğinde ilk akla gelen yerler Eski Datça, Datça Limanı, Knidos Antik Kenti, Kızlan Değirmenleri, Hayıtbükü, Palamutbükü, Ovabükü, Ilıca Gölü ve Kent Park geliyor. Eski Datça merkezden 4km uzaklıkta. Can Yücel’in de zamanında yaşadığı ev burada yer alıyor. Bu ufak ama şirin beldede nereye el atsanız Can Yücel çıkıyor karşınıza. Can Yücel Sokağı, Can Yücel’in evi ve Can Yücel’in en yakın arkadaşı Orhan Bey’in kahvesindeki Can Yücel köşesi. Bu arada köylülerin el işi göz nuru sattıkları çaputlu Datça nazar boncukları oldukça güzeller. Knidos Antik Kenti de yarımadanın en uç noktasında sizleri bekliyor. Zeytin ağaçları arasında ilerleyen bu biraz virajlı yoldaki MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

37


GÜZEL VE MUTLU İNSANLARIN YAŞADIĞI DÜNYA manzaralar da bir hayli hoş. Knidos Antik Kenti antik dünyanın pek çok sanatçı ve bilim insanının da yaşadığı yer aynı zamanda. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, Doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos Kridos’da yaşamış. Tarihin ilk çıplak kadın heykeli olarak bilinen Afrodit Heykeli zamanında Knidos’u çok meşhur etmiş. Ama şimdi nerede derseniz, Knidos’ta değil. Knidos Aslanı heykeli de yine buranın eski sembollerindenmiş. Şimdi nerede bu Kindos Aslanı derseniz Londra’da ki British Museum’un girişindeymiş. Datça’ya gidip mutlaka uğranması gereken yerlerden biri de Eski Datça. İlk görüşte bana Alaçatı sokaklarını anımsatan fakat Alaçatı’dan daha büyük şirin taş evlerin bulunduğu, Arnavut kaldırımlı, ahşap kapıları ile orijinaline sadık kalınarak restore edilmiş evlerden ve mekânlardan oluşuyor. Hediyelik eşya dükkânların da, Eski Datça’nın adeta ruhunu yansıtan sokaklarda bulunan küçük sanat atölyelerin de kadınlar kendi el emeği ürünlerini satıyorlar. Taş evleri, begonvilleri, şirin sokakları, güler yüzlü insanları, güzel doğası ve berrak koylarıyla Datça huzur, sakinlik, mutluluk, dinginlikle özdeş bir yer bence. Gidince geri dönmek istemiyor insan. Datça’ya gittiğiniz de koyların seyrine dalmak antidepresan etkisi yapıyor insan ruhunda. Uzak falan diyip Datça’ya gitmeyi ertelemeyin bence. Can Yücel’in şu sözlerini hatırlayıp kendinizi ikna edin ve ilk fırsatta Datça’yı ziyaret edin.

38

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


GÜZEL VE MUTLU İNSANLARIN YAŞADIĞI DÜNYA

En uzak mesafe Ne Afrika’dır Ne Çin Ne seyyareler Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan…

Son sözü yine Can Yücel söylesin istedim. Datça’yı gezerken ne Datça’ya ne de Can Yücel şiirlerine doyamadım bir türlü ben. Başka türlü bir şey benim istediğim Ne ağaca benzer ne de buluta benzer Burası gibi değil gideceğim memleket Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava… Bir Ağustos gününde kavuştuğumuz ve yine bir Ağustos gününde sonsuzluğa uğurladığımız Can Yücel’in ‘’Değişik’’ şiiri Datça’nın özetidir adeta. Her zaman olduğu gibi özgürlüğünüzü alın ve eşsiz birikimiyle sizleri bekleyen Datça’ya mutlaka gidin diyorum. Sevgiyle kalın, hep seyahatte kalın… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

39


SEN VE BEN Baharda taze ekmek kokusu; Sen bilirsin, Ben bilirim.

Ah keşke! Keşke yazabilsem Umudu, sevdayı ve barışı Donatabilsem tüm renkleri Ve yağdırabilsem Tüm çiçekleri Çocukların üstüne..

Tabağımızda zeytin karası; Sen seversin, Ben severim. Yüreğimizde aşk acısı; Sen çekersin, Ben çekerim. Gözlerde damla damla gözyaşı; Sen ağlarsın, Ben ağlarım.

Ah keşke! Keşke süsleyebilsem sözlerimi Aşk için Barış için İnsanlık için Savaşsız bir dünyanın varlığıyla..

Memlekette ekmek kavgası; Sen yanarsın, Ben yanarım. ÖMER BEKMEZCİ

40

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

İSMAİL ŞİMŞEK


Akıl geren düşlerle savruluyor küllerim Anka dağında poyraz var… Hoşçakal demeden gidebilirim Pusulası nirvana’ya çevrili kalbin esiriyim.. Baharı göçmen kuşlar da muştulayabilir çocuğum. Binlerce asır topraklara ekilen acıyı alaca şafaktan derledik. Oysa vatan kavgasından daha kutsaldı; Bir kalpten, bir kalbe can taşımak... NURSEN URAL YOLCULUK Kuru bir vedânın ardından Söylenmemiş sözleri Özlemleri Sevdaları Sancıları Yükleyip düşler heybesini Yorgun sırtına Yol almak zamanıdır...

Umudun sabahında usulca koyulmaktır yola... Kuşların kanadında Hayat pusulası Rüzgarın saçlarında Dağınık yazgı Dolanır da dolanır, Yaşamın yollarında. NURAY ŞENGİL

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

41


YALIZ KAYALAR GİBİ Zengin insanların sokağından ilk kez boydan boya yürüdü. Kadın sokağı geçerken, kadının kalbinden de küfür geçti. Sokak rüzgarlı, kadın küfürlü bir esinti geçip gitti sokaktan. Sadece bu sokakta özel güvenlik vardı. Sadece bu sokakta yol döşemesi üç renkti. Kale gibi apartmanlar. Kuzeninin evinden tanıyor bu tarzı. Daha önce başka yerlerde gördüğü gibi; dışları apartman, içten merdivenli, dubleks ya da çatı katları ayrıca döşenmiş tripleks villa şeklinde. Ağaç yok muydu? Yoksa yerler hep süpürülür müydü? O rüzgarda yerler neden bu kadar temizdi? Ağaçlar zengin muhitte dilsiz miydi? Yukarı sahil boyundan önce Asma yolu hışırtılı öterdi. Kadın sonunda sıkıldı. Sokağın uzunluğu ve genişliği, izlediği bir tiyatro oyununu anımsatıyordu. Deve tabanı. Aykırı büyüyen bir saksı bitkisi. Çalışması sürekli engellenen bir yazarın dünyası ile bağıntılı idi. Kendisi gibi. Yaşama bu kadar yayılmacı sokaklar; genç yazar kadının sokağını, sarı otlar, arsız sesler, küçük evler, tek renkli döşeme taşları ve daraçlık zihinlere boyuyordu. Sıkıldıkça adımları yön değiştirdi. Önce ana caddeye, ardından sahil boyuna geçti. Küfürlerin yerini kıyaslama düşünceler almaya başladı. Şu zengin kuzen ve görgüsüz eşyalarını düşündü. Kuzeninin hanımı bir çocuktan beter şımarıklık ediyordu. Kuzeninin geldiği noktayı düşündü. Başkalarının paralarını işleten ve bu anlamda zengin mahal yaşayan biriydi. Okumak için bazen çalıştı. Bazen kardeşleriyle birlikte ortalığı dolandırdı. Kadın hep şaşkın baktı o insanlara. Kendi yolunun kaptanı. Herkes kendi yolunda yolu tanıyan kaptan ise, kadının abandone edilişi nedendi?

42

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


YALIZ KAYALAR GİBİ Üzerine oturduğu yalız kayalar, sırtını dayadığı pütürlü geçmiş, kayanın içinde ağlayan bir çocuk varmış hissi. Bu kayalar arasında olmak, ölüme farklı anlamlar biçmek gibiydi. Ne zaman başına buyruk rüzgarın emrine uysa, kendini yalız kayaların ortasında bulurdu. Ağlayan çocuk hissine, dayanılacak gibi olmadığın da kalkar giderdi. Oradan orman yolunun serinine dalmak, içindeki harı yıkamak isterdi. Ağlayan çocuk ormana kaçardı. Orman artık çöplük gibiydi. Bazen de değişik eşyalar ve hikayeler çıkardı karşısına. Son zamanlarda karşısına, bira kutuları ve prezervatif gibi iğrençlikler çıkmaya başlamıştı. Hikayesini bilmek istemediği deliller. Bir keresinde bir kapı tokmağı, çatlak bir gözlük, kanlı bir eldiven, tırnak törpüsü gibi tuhaflıklar peşi sıra çıkmıştı karşısına. Bir cinayet hikayesi, bir kürtaj mı yoksa, ağlayan çocuk, yerlerdeki her şeyi ona gösteriyor muydu? Kandan çürümüş, leş gibi kokan bir kilim parçası, sokak köpeklerinin kemirdiği kıllı et parçası. Kadın için, belki sadece, daha önce yaşanmış bir trajedinin sonradan üstüne gelmiş, hasbelkader bulunma durumuydu. Üzerine her şey kurulabilirdi. Bir kriminal uzman gibi, parçalanmış bir insan cesedi, bir tecavüz, karanlık sesler, öbeklenmiş, devinmiş gölgeler, bastırılmış çığlıklar, akıtılan kan. Kadın kurguladığı bütün sesleri gölgeleri hissedip ürperdi. Sonra herkesin farklı zamanlarda, ormanın içine attığı çöplerin farklı bir hikayeye gebe olabileceğini düşündü. Evden epey uzaklaşmış olmak kadını zamansal anlamda tedirgin etmişti o gün. Ama şimdi orman da hiçbir delil yoktu. Çöplerin alakasız olmasını dileyerek çöplerde gözlerini gezdiriyordu. Bir terlik teki, kırılmış camlar, hışırtılı yapraklı orman yolu. Yaralı gövdeleriyle ağaçlar, orman kirini hüznünü süpürememiş, mahcup ev sahibi. Yıllar önce kuruyan derenin iç çekişi. Kadın mahcubiyeti ve ormanın diğer seslerini duydu. Orman yolundan MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

43


YALIZ KAYALAR GİBİ otobana teğet, tarla yollarına saptı. Tüm gün yürümek ve duymakla geçen bir gün oldu. Tarla yolunu, otobana tersten yürüyordu. Tüm araçlar üstüne geliyordu. Gün ışığında lamba yakan araçlar hızla geldikçe yalız kayalara tekrar dönmek istiyordu. Orada anlamı değişen ölümün, parlak, pütürlü, sarı, aşktan bozma yüzleri vardı.Hikayesiz, duru bir sonuç demek. Bir hakimiyet vardı işte. Ölüm yalız kayalar gibi bir duyguydu. Eliyle karnını yokladı. Soğuk boşluğuna ağrıdı. Orada devingen sıcak bir belirti istiyordu. Artık yoktu. Her şey bir an da olmuştu. Eşinin yanında kanlar içinde uyanmıştı. Sokak alabildiğine tozlu, gri ve cüretkar iken bebeği, sessiz, asalet yüklü, parlak, pütürlü, sarı kendinden gidivermişti. O zengin kuzenin şımarık karısı da, yoksulluğa doğacaktı, belki böylesi iyi oldu gibilerinden sözler gevelemişti, hastanede karşılaştıklarında. Şımarık kadınının şık çantası, düşük yapmış kadının koluna hızla çarparak, kadına bir vurgun daha yedirmiş oldu. Kadın dalgalı, çeken diplere kayıyordu.Hastanenin taze gülleri kömüre döndü, parke taşları altından kayıyordu. Kadın düşüyordu. Düşerken de düşünüyordu. Aklında kıyas düşünceler. Tüm çocukluğu için için ağlıyordu. İlk okul öğretmeni yine onu sopayla dövüyordu. Evde yüzüne gülen yoktu. “Ben düşük yapan bir kadına böyle davranmazdım.” Diye geçtik aklından. Saplanıp kaldığı yerde sallanıp dururken eşi koştu koluna girdi. Kıyas düşüncelerden birden uyandı. Çünkü o şımarık kadın, kuzeninden çarşı ortasında dayak yemişti. Ama kendi eşi onun ayakların altlarını öpüyordu. Varsın sokaklar tek renk taş döşenmiş olsun. Varsın onun sokağında özel güvenlik olmasın. Bütün diplerden dalgalardan vurgunlardan sıyrıldı. Eşine yalız kayalar gibi yaslanabilirdi. Parlak, aşık, geniş, duru… HAVVA AĞRAL

44

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


Hüzünler ve özlemler şehridir artık yüreğimiz... Yitirilmiş bir tohumdur sevdanın rengi, arda kalan yalnızlıklar yaşanır gecenin hasretliğe giden yolculuğunda... NİYAZİ YANGIN

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

45


KİTAP TANITIM

Önce kendi cinsini devşirdi Sonra denize idam sehpası Toprağa kendi kanını serdi Ve alabildiğince özgür Hava Sizlere ömür TURAN ÖZBUDAK TUNÇ YAYINLARI 176 sayfa

46

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SANIYOR NEYDEYİM Ey şahin kalkışlım mahın cemale Yasak dinlemiyor konuyor işte Kirpiği alkışlım girip mecale Pençesi abama iniyor işte

Özlemin hasretin büyüktür bana Gün geçtikçe artan tek yüktür bana Bu başta bu beynim eğiktir bana Yıldızım güneşim sönüyor işte

Tanımam sevdada zengin gariban Sevginin dışında tartmaz yaratan Çatlıyor dudağım dinmiyor Çırpına çırpına feryadı figan közüm Kanadın yürekte dönüyor işte Yarsız yaşamak ne neyime lazım Kendi düşümdeki kendi çıkmazım Turnadan da gelir geçersin çabuk Cayır cayır cayır yanıyor işte O yüzdendir yaram bağlamaz kabuk Çok ağıda daldım çok çektim Sabıkalı gönlüm darında sabık barak Kapımı çalacak sanıyor işte Ne hayal ne düşüm bilmez dur durak Aktığını sanma didemden yaşlar Derdi üğütüyor çekip tırparak Her damlası kandır sevenler banar Tepelendi dağ dağ yonuyor işte Hiç de derdim değil kınayan kınar Bu aşkı bu yürek sunuyor işte Vallahi ne güzel kanıyor işte Iğıl ığıl akar baharda kışta Cennetten bana ne bana ne İrem Dost Turani türkü semah deyişte Sensiz olan zaman efkârı Kerem Anacak anıyor anıyor işte Yardan başka hayal mayal istemem Düşlerin beynimde donuyor işte TURAN ÖZBUDAK

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

47


AĞLAYAN ÇAYIR Yunanistan’ın başkenti Atina yakınlarında turistik tesislerin bulunduğu Mati bölgesinde geçen 23 Temmuz’da çıkan orman yangınında yüze yakın insan hayatını kaybetti, çok sayıda insan yaralandı. Yangına ait fotoğraflar internette yayınlandığında bu fotoğraflar gerçek değil de sanki Yunan yönetmen Theo Angelopoulos’un filmlerinden alınmış sahneler gibiydi. Yangında çok sayıda ev de yandı. Yanan evler arasında ünlü Yunan yönetmen Theo Angelopoulos’un evi de vardı. Yönetmenin evinde bulunan kişisel arşivi, notları, mektupları ve kitapları da yandı. Yönetmenin son üçlemesinin ilk filmi Ağlayan Çayır’da (Trilogia: To Livadi pou Dakryzei, 2004) bir kasabadaki evlerin tamamı kasabanın yakınında ki nehirin taşması sonucu sular altında kalır. İnsanlar anılarını ve eşyalarını geride bırakarak sandallarla evlerini terk etmek zorunda kalırlar. Theo Angelopoulos, filmlerinde ülkesinin son yüzyıllık tarihini, insanlarını, onların yalnızlıklarını, değişimlerini, savaşlar ve ekonomik nedenlerle göç dalgalarının insanların hayatlarını nasıl etkilediğini anlatır. Yönetmen bu yüzyılın annesinin yüzyılı hatta kendisinin yüzyılı olduğunu söyler. Annesi yüzyılın başında doğmuş ve sonunda ölmüştür. “Ağlayan Çayır” bir grup insanın ellerinde bavulları ve çıkınları bir nehrin kıyısından yürümeleri ile başlar. Bu insanlar, Rusya’da Bolşevik devriminden sonra çıkan iç savaştan 1919 yılında Odessa’dan gemilere binip kaçan Yunanlı mültecilerdir. Aralarında annesi ve babası savaşta

48

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


AĞLAYAN ÇAYIR ölen beş yaşındaki Eleni’de vardır. Bir aile onu sahiplenerek yanlarında Selanik yakınlarındaki kasabaya getiriler. Aynı yaşlarda onlarında bir oğlu vardır. Alexis... Film Eleni’nin 1919-1949 yılları arasında yaşadıklarını anlatırken ülkenin Birinci Dünya Savaşı sonrasından başlayarak iki Dünya Savaşı arasında ve sonrasında ülkenin ve insanların değişimini, kendi ülkelerinde mülteci olmanın zorluğunu, ideolojik farklılıkların açtığı yaraları, kasaba ve Selanik ekseninde anlatır. Yönetmen filmdeki olaylarda annesine göndermeler olduğunu ancak annesi olmayan bir kadının bakış açısından anlattığını söyler. Eleni ve Alexis büyümüşler ve birbilerini sevmektedirler. Eleni gizlice Selanik’te doğum yapar. İkiz oğlanlar varlıklı bir aileye evlatlık verilir. Ancak Alexis’in babası eşi ölünce Eleni ile evlenmek ister. Onlar da bir müzik grubu ile Selanik’e kaçarlar. 1922 de İzmir yangınından sonra Selanik’e gönderilen seksen beş ailenin yaşadığı bir tiyatroda yaşamaya başlarlar. Anadolu’dan ve Rusya’dan savaş sonrası gelen mülteciler kilise, okul, tiyatro gibi yerlerde yaşamak zorunda kalırlar. Kendi yaptıkları derme çatma barakalarda yaşarlar. Alexis akordiyon çalmaktadır. Müzik grubu ile birlikte Anadolu’daki kahvelerin benzeri kahvelerde zamanlarını geçirmektdirler. Müzik onlar için hem geçim kaynağı hem de hayata tutunmak için bir araçtır. Bir çok filminde olduğu gibi Ağlayan Çayır’ın müzikleri Eleni Karaindrou’ya ait. Angelopoulos, Karaindrou’nun müzikleri için “Onun besteleri, filmin ayrılmaz bir parçasıdır. Onun müziği olmasa MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

49


AĞLAYAN ÇAYIR film de var olmaz.“ der. Çocuklarını verdikleri aileden geri alıp birlikte yaşamaya başlarlar. Ancak yoksulluk peşlerini bırakmaz. Geçim derdinin açtığı yeni umut kapısı Amerika’dır. Yönetmenin sözleri ile daha iyi bir geleceğe sahip olunacak vadedilmiş topraklardı Amerika. Alexis konser vermek için başka bir müzik grubu ile birlikte gemiye binip Amerika’ya gider. Ancak umduğunu bulamaz. Ailesini yanına almak istese de bunu başaramaz. Avrupa’da faşizmin yükselişte olduğu yıllardır. Yunanistan’da önce Mussolini etkisi altında kalır. Sonra Naziler Yunanistan’ı işgal eder. Eleni, ikinci dünya savaşı yıllarında ve sonrasında ülkede çıkan iç savaş yıllarında tek başınadır. Kardeşin kardeşi vurduğu iç savaş yıllarında Alexis yanında yoktur. Oğulları ise karşı taraflardadır artık... 1935 yılında doğan yönetmen filmlerinin çoğu üçlemeler şeklindedir. Üçlemeler Tarih, Sessizlik, Sınırlar ve son olarak da Modern Yunan Üçlemesi Ağlayan Çayır, Zamanın Tozu, Öteki Deniz filmlerinden oluşmaktadır. Ancak yönetmen “Öteki Deniz” filminin çekimleri sırasında 24 Ocak 2012 tarihinde bir motosikletin çarpması sonucu hayatını kaybetti. Eleni rolünde oynayan Alexandra Aidini’ninde ilk filmi olmasına rağmen çok başarılı olduğunu belirtmek gerekir. Filmin çekimlerinin

50

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


AĞLAYAN ÇAYIR yapıldığı kasaba ise film için inşa edilmiştir. Ayrıca yazının başında belirttiğim kasabanın sular altında kaldığı sahneler gerçek nehir taşması sırasında çekilmiştir. Filmin başladığı 1919 yılından sonra yüzyıl geçti. Ancak savaşlar nedeniyle ülkelerinden kaçan insanlar umut yolculuğu için çıktıkları Ege Denizi’nin sularında can veriyorlar. Mülteciler, denize ulaşamayan nehirler gibi bir yerlerde kaybolup gidiyorlar. İşte “Ağlayan Çayır” bizim İzmir’de denize döktüğümüz insanların karşı kıyıya vardıktan sonraki öyküleridir... ŞAKİR ATA

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

51


HÜSEYİN ASLAN

52

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


HASAN SEÇKİN MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

53


Kâğıt üzerine Akrilik 35.50 NİHAT YILDIZ

54

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


“Kimi zaman insanda, hayvanca bir zalimlik olduğundan dem vurulur, ama hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık, bir hakarettir bu. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz! Böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik insanda olur sadece...” Dostoyevski “İletişimin bunca ilerlediği bir dönemde hâlâ “Cahiliye” dönemini yaşıyoruz.”

ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ

“Bir ilişki öncesinde aslında tüm ortam ve koşulları belirleyen unsur, kişinin üstlendiği roldür. İlişkide taraf sayısı arttıkça doğal olarak ilişkinin pekçok sorunla karşılaşma ihtimali de artmaktadır. Ne var ki günümüzde artık özellikle profesyonel hayatta bir ilişkiden söz edilirken, birden çok taraf olduğu ve bu nedenle ilişkilerin başarılı bir biçimde yönetilmeye muhtaç olduğu da bir gerçektir.” Medya İlişkileri

Zülfü Livaneli / Serenad “Büyük sermayeler arasında göbekbağı olduğundan, çıkar ilişkileri yüzünden birbirlerinin kuyruklarına basmazlar.”

“ben sadece barış içinde güzel bir dünya düşü kurmuştum çünkü bu içinde bulunduğumuz dünya gerçekten çok kirlenmişti”

Aziz Nesin/ Bir Tutam Aydınlık

Cihangir Aslan /Şizofrenist Düşler

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

55


YEŞİLÇAM SÖYLEŞİLERİ 2 SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ olarak Yeşilçam emekçileri ile yaptığımız söyleşilere bu haftada Tiyatro ve Sinema sanatçısı Ali Güney ile devam ettik. Sinema ve sanat üzerine kısa bir söyleşi yaptık. Soldan Esintiler: Merhaba Ali Güney bizim bir dergimiz var, Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi. Soldan Esintiler Ekibi olarak ziyaret amacımız Yeşilçam’daki eksikler, sıkıntılar, vefasızlıklar ve Yeşilçam’ın ne istediği hakkında biraz bilgi almak... Ali Güney: Merhaba. Öncellikle teşekkkür ederim. Ben biraz gerçekçiyim, lafı uzatmam ve doğrudan gerçekleri konuşurum. Aslında çoğunlukla sevilen biri değilimdir ama sevenlerde ölümüne severler... Soldan Esintiler: Sinemaya nasıl başladınız? Bununla ilgili anılarınız nelerdir? Ali Güney: Sinemaya başlamamda ki anım şöyle oldu. Doğduğum topraklara bir kukla gelmişti. Ben fakir bir anne babanın evladı olarak parası olmadan büyüyen bir çocuktum. Kuklanın ne olduğunu bilmiyordum, kuklayı görmek istedim. Fakat param yoktu. Hiç unutmam kuklada çalışan bir kadıncağız ordakilere yalvardı, içeri girdim ondan sonra kuklanın ne olduğunu anladım. Sonra o topraklarda yaşayamayacağımı anladım. Rahmetli babam; bir yazlık sinemamız vardı orada, babam bizi götürürdü. Zaten orda Yılmaz Güney sevdası başladı bende. 10 yaşında İzmir’e geldim. Akrabalarımın yanına ve orda ilk defa büyük şehir gördüm, ilk defa bir gemiyi yakından gördüm. Büyük şehir farklı bir dünyaydı. Yani sanki Avrupa’ya gidenlerin yaşadığı heyecan gibiydi heyecanım. Sonra bir akrabamın yanına geldim ve bana kalacak bir oda tuttu, tuvaleti

56

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


YEŞİLÇAM SÖYLEŞİLERİ 2 banyosu bile yoktu... Bir gece iki misafirim vardı.. Lambayı yakınca korkup kaçtılar. Evet iki tane fareydiler. Arkadas olduk onlarla... Bir dönemden sonra foto romanla başladı aşkımız sinemadan önce de fotoromandı. Dedim ki ben bunu yazmalıyım. Ve yazmaya başladım, sonra yönetmenliğini yapmalıyım dedim ve yönetmenliğini yapmaya karar verdim. Bizim bir Akşam Gazetemiz vardı. O zamanlar birde Texsas- Tommix fotoromanları vardı. Dergi kurduk, aylık dergi yaptık. Sonra onbeş günlüğüne ve ardından haftalığına çevirdik dergiyi. Battık tabi ki yani başarılı olamadık. Yeni Asır Gazetesi kuruldu. Kurulunca yeni renkli fotoraman gazetesinden teklif geldi. Türkiye’de ilk defa fotoroman orda yayınlandı. Benim ilk keşfedilme olayım aslında İstanbul’da oldu. Bir yönetmenim vardı bir jöntürk başarılı bir yönetmendi. Onunla tanıştık baba evlat olduk. Paramızın olmadığı zamanlarda bize çok desteği oldu. En son bir filmden önce onunlaydık; sanırım biz o zamanlar “Osmancık” filmini çekiyorduk. Orada aylıkçı çalışıyorduk, iyi para alıyorduk ve zor rollerde oynuyorduk. Bugün ise sinemadan umutlar kesildi artık. Bütün amacım gelecekte çocuklarıma bir şeyler verebilmekti. O gün İzmir Alsancağa Fuara gittim. Fuara gidip bir tur atayım dedim. Kafama taktığım şeyi yapan biriyim zaten. Fuar müdürlüğüne gittim; “kimliğin var mı?” diye sordular. Dedim; “kimlik yok” “ee nasıl alacaz seni, o zaman yarın gel” dediler. Dedim ki “kimliksiz şimdi alıyorsanız alın, yarın olmaz” Zaten çalışmayı düşünmüyordum, ama aldılar beni. Sonra fuarda tur atarken orada ağlayan birini gördüm merak ettim; dedim “niye ağlıyorsun?” Adam; “abi beni işten atacaklar, hanımım hamile, ne yapacağım?” Bende dedim ki; “seni neden isten atsınlar, atılacak biri varsa oda benim...” Gittim istifamı verdim; “ benim yerime bu adamı alın” MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

57


YEŞİLÇAM SÖYLEŞİLERİ 2 Yıllar sonra o insanları gördüm, güzel bir karşılama oldu. Çocuklarına beni anlatmış... Tekrar İstanbul’a döndüm. Hemen evlenmedim, anneme babama kardeşlerime sorumluluğum vardı. Bizim dönemlerimizde sinemalarda insanlık vardı dostluk vardı, kardeşlik vardı. Mesala sabah “Çukur” dizisinin ekibi çalışıyor burada, beni gördüler; “Ali baba biz sizin filmlerinizle büyüdük. Sen şimdi neden yoksun?” “Onu patronlarınıza sorun, ben neden yokum...” Şimdi eski düzen kalmadı eski Yeşilçam yok. Zaten burası 24 saat açıktır. Dünyanın her yerinden sanatçı görmeye gelirler. Ben artık kendi tiyatromu kurdum, kendi tiyatromu yapıyorum, okullarda tiyatro yapıyorum. Kendim yazıyorum, kendim yönetiyorum, kendim oynuyorum. Bu işte olmazsa ben sinemayı bırakırım gider kanal temizlerim. Yani hiçte utanmam, utanacak varsa onlarda yukarda olan bedenler, onlar bizi görsün utansın. Eğer sanatı, sanat olarak görmüyorlarsa eğer bir Türkiye Cumhuriyeti Avrupa’da sanatı öğretemiyorsa Türkiye Cumhuriyeti olmaz. Zaten yıllarca Amerikan sinemalarıyla bizi kandırdılar. Onlarda büyük imkan var, onlar askeriyeye girebiliyorlar ama biz giremiyoruz. Biz daha askeriyenin önüne gittiğimiz zaman “fotoğraf çekilmez” yasağını

58

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


YEŞİLÇAM SÖYLEŞİLERİ 2 görürüz. Bugün oynanan dizilerde mesela bir sürü eksik var; daha adam yumruk yemesini bilmiyor, yumruk atmasını bilmiyor yada gözyaşı dökerken gülen bir kadın görüyoruz çünkü duygu yok... Şimdi herşey cok farklı, bir çekim olmadı bozuyorsun olmadı yine bozuyorsun yeniden yeniden çekebiliyorsun. O zaman negatifler vardı. Kısıtlı imkânlar ve yeteneği olmayanı kamera karşısına almazlardı.. Sinema başka bir sey, bir daha dünyaya gelsem yine sinemacı olurmuydum? Evet; sinema benden cok şey aldı ama bana çokta şey verdi.. En güzelinden birisi şuan karşımdasınız ve benimle röportaj yapıyorsunuz, bunu parayla yapabilirmiydik? Hayır sizde aynısınız, bir derginiz var bir mücadeleniz var. Bu da bir kahramanlık bu da bir destanlıktır. Belki yüreğinizde binlerce acı var, şu anda.. Ama siz gülümsüyorsunuz. Niye siz burdasınız kardeşim? Niye o kadar kanallar varken burdasınız? Siz bunun okulunu bunun için okudunuz, şimdi SİNEMA- TV diye bir olay var. Gençler okuyor, dallara ayrılmış. Yönetmenlik, kameramanlık diye. Çocuk bir hayalle dört sene okuyor. Avrupa’da bunların yerleri var, bizde yer yok. halkın yada sanatçıların gelebileceği bir yer olmalı. Burayı Yeşilçam Müzesi yapmak lazım, mesela şu üç sokağı çevirmek lazım ve çok değil cüzi rakamlarla girişi sağlanabilir, yani sen beni görmeye geldiysen 1 lirayı vereceksin. Bu olursa sokakta ölen kedi köpek bile olmaz, onların masrafı bile çıkar, ama bunu kime anlatacaz. Düne kadar o insanlar aramızdaydı, fakat koltuklar insanları alıp uçuruyor, çok uzaklara götürüyor. Ben yakınım desem de halkın arkasındayım desemde halk adamı olamaz. Halk adamı halkın içinde karısıyla beraber korumasız dolaşacaktı halk adamı olsun. Başka ülkere baktığımızda Cumhurbaşkanı bisikletle dolaşıyor.... SÜHEYLA GÜNEY AVCI / ÜNSAL AKTAŞ MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

59


UNUTULMAYANLAR ALTAN ERBULAK Karikatürist, oyuncu, gazeteci. 11 Kasım 1929’da Erzurum’da doğan sanatçı ilk defa 1955 yılında amatör tiyatro oyuncusu olarak sahneye çıktı. Oynadığı oyunlar arasında; Ayı Masalı, Midas’ın kulakları yer almaktadır. 1 Mayıs 1988 Anısına saygıyla

60

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR ZEKİ ALASYA “İyi oyuncu olabilirsiniz. İyi insan olmak daha önemli. Çok iyi bir oyuncu olabilirsiniz, eğer iyi insan değilseniz. Öyle benim için pek fazla kıymeti yok.” 8 Mayıs 2015 Anısına saygıyla

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

61


UNUTULMAYANLAR MAHSUNİ ŞERİF Boşu Boşuna Mevlam bana ömür vermiş Boşu boşuna, boşu boşuna Bedenime bir can girmiş Boşu boşuna, boşu boşuna Gelmişim ben boşu boşuna İsa Meryeme’mi kaldı? Musa asa’dan ne buldu? Süleyman bir sultan oldu Boşu boşuna, boşu boşuna Saltanatı boşu boşuna Su akar deryaya varır Derya damlayı çıkarır Gökyüzünde yağmur olur Damlaları boşu boşuna Yağmur yağar boşu boşuna Gâhi gittim gahi geldim Aradım kendimi buldum Bir Mahzuni Şerif oldum Boşu boşuna, boşu boşuna Yaşamışım boşu boşuna 17 Mayıs 2002 Anısına saygıyla

62

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR ERDAL ÖZ “Bir otobüs durağı. Durakta sabırla bekleyen bir sürü insan; geçip gidiyorlar. Herkes kendi derdinde. Ne balkonlar, ne düşen, acı çeken, yaralanan, vurulan, ölen çocuklar, hiçbiri, hiçbiri önemli değil onlar için. Gerçekten öyle mi acaba?” ‘Yaralısın’ 6 Mayıs 2006 Anısına saygıyla

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

63


UNUTULMAYANLAR SAİT FAİK ABASIYANIK “Bеn onsuz еdеmеm. Eli еlimin içindе olmalı, Gözlеrinе bakmalıyım, Sеsini işitmеliyim. Bеrabеr yеmеk yеmеliyiz Ara sıra gülmеliyiz. Yapamam, onsuz еdеmеm.” 11 Mayıs 1954 Anısına saygıyla

64

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR HASRET GÜLTEKİN 1 Mayıs 1971 Hasret Gültekin 48 yaşında... “Güneşe gel sevdiğim Güneşe Gel kurtul Ey akıl veren Tut tutabilirsen Sevdalan sevdalanabilirsen Ve hangi kainatsa o her şeye gücü yeten Tut beni oraya götür Olayım gücü yetmeyen”

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

65


UNUTULMAYANLAR EDİP CANSEVER 8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. ÜRPERTİ Sisini kendi yaratan gemi Kayıp gidiyor ayaklarımın altından Çırpıyor kanatlarını zıpkın kuşu Sisin içinde Denizde zaman yok. Yanmış bal kokuları getiriyor rüzgar Kıyıdaki camlardan Döl tozlarıyla. Ben de bir tohumum burada Uyarılmış bir tohum Beni kıyıya Bırakan bana Denizde zaman yok. Saflığın ve güzelliğin Büyük zamanı... 28 Mayıs 1986 Anısına saygıyla

66

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR HALDUN TANER “Kanunmuş! Kanun varsa, insaf da kalmadı mı? Vicdan eter olup uçtu mu? Alın terine hürmetin yok mu senin...?” 7 Mayıs 1986 Anısına saygıyla

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

67


UNUTULMAYANLAR İHSAN YÜCE Türk sinema ve tiyatro oyuncusu, senarist, yönetmen ve şair.. “ıslak kaldırımlarda yürürken acırım önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline ukalalık işte derim neme lazım senin kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş…. ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım şehrin izbe sokaklarında yavaş yavaş kaybolur benliğim” 15 Mayıs 1991 Anısına saygıyla

68

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


UNUTULMAYANLAR Bizim Deniz – Mare Nostrum En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de Devrim O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez luverin namlusundan fırlayarak... En hızlısıydı hepimizin, En önce göğüsledi ipi... Acıyorsam sana anam avradım olsun Ama aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun... Can Yücel DENİZ GEZMİŞ - YUSUF ASLAN - HÜSEYİN İNAN 6 Mayıs 1972

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

69


UNUTULMAYANLAR Victor Hugo

Jose Marti

“Dünyаdа en çok istediğim ve bаnа yаşаmı gerçekten sevdiren iki şey vаr; аşk ve özgürlük. Aşk uğrunа ... vаzgeçerim. Özgürlük uğrunа ise аşkımı dа fedа ederim.” 22 Mayıs 1885 Anısına saygıyla

“Özgürlüğün bedeli yürektir. Ya onsuz yaşamayı tercih edeceğiz, ya da bedelini ödeyerek onu satın alacağız.” 18 Mayıs 1895 Anısına saygıyla

Tommaso Campanella

Georges Politzer

“Dünyanın bütün kitapları doyuramaz kafamın açlığını. Neler neler okumadım ama yine de kafamın açlığından ölüyorum. Kavrayışım arttıkça bilgim eksiliyor.” 21 Mayıs 1639 Anısına saygıyla

“Eğer çok sık yanlış yapıyorsak, bunun nedeni, tek yanlı düşünüş tarzını uygulamamızdandır.” 23 Mayıs 1942 Anısına saygıyla

70

Bob Marley “Artık hep hayal ettiğimiz yeni bir başlangıcı değil; hiç düşünmediğimiz mutlu bir sonu istemeliyiz.” 11 Mayıs 1981 Anısına saygıyla

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


SOMA MADEN FACİASI Soma’da yaşanamlar bir kaza değil bir ihmalin eseriydi. Yani kara ölüm kader değildi. 13 Mayıs 2014 yılın da Manisa’nın Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlan madencilik kazası. Facia, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti. Soma Holding şirketlerinden Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen maden ocağında, patlamaya elektrikli ekipmanların sebep olduğundan şüphelenildi. Yangın, vardiya değişimi sırasında meydana geldi ve 787 işçi patlama sırasında yer altında kaldı. 17 Mayıs 2014’te, toplamda 301 kişinin hayatını kaybettiği ve içeride kimse kalmaması sebebiyle kurtarma çalışmalarının sona erdiği açıklandı. “Kara ölüm kader değil”

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

71


AYIN KİYABI

YARALISIN ERDAL ÖZ İyi bir romanın yaşamdan daha gerçek olabileceğini, Erdal Öz’ün romanını okuduktan sonra bir daha anladım... Ve insan bu romanı okurken insanlığından, yaşamından, konuşmaktan, görmekten, soluk almaktan utanıyor. Bu romanı okuduktan sonra, savaşça savaşa eyvallah, ölümse ölüme eyvallah, ama işkenceye!.. Bu roman direnen adamın destanıdır. Kendi bedeninin güçsüzlüğünü yenen, aşağılanmayı yenen, hastalıklarını yenen, gücün bile üstünde bir gücün destanıdır bu roman... Bir şey daha söylemeliyim bu roman için: Anlatılan ne kadar gerçekse ya da gerçekten daha gerçek duygusunu veriyorsa, dil de o kadar güzel olur. Gerçeğin dili güzel oluyor. Erdal’ın dibe çökmüş, mayalanmış ustalığı burada... Yaralısın, romanımızın unutulmazları arasına girecektir. YAŞAR KEMAL

72

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


OBJEKTİFE TAKILANLAR

Tarihi Kahramanmaraş Çarşısı Foto: BAYRAM KÖSE

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

73


OBJEKTİFE TAKILANLAR

İstanbul/Kartal Sahili Foto: SÜHEYLA GÜNEY AVCI

74

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


OBJEKTİFE TAKILANLAR

Şişhane’den Haliç’e gün batımı foto: ÜNSAL AKTAŞ

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

75


KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik

76

MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER


GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : @tasarim.grafik MAYIS 2019 SOLDAN ESİNTİLER

77


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.