SOLDAN ESİNTİLER
13
KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ
“Elbet bitecek güneşe hasret günler.” Nazım Hikmet “Şimdi utançtır tanelenen sarışın çocukların başaklarında.” Cemal Süreya “Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı.” Özdemir Asaf
1
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
O C A K 2 0 1 9
>> 4 EDİTÖRDEN / ÜNSAL AKTAŞ >> 5 NAZIM HİKMET RAN >> 6-7 BİR ADIM HAYAT HÜSEYİN ASLAN Sevmek ve Yaşamak HASAN SEÇKİN >> 8-9 ŞİMDİ ALINIP GÖTÜRÜLMEK VAR AYDIN ÖZTÜRK PAPAĞAN BAHTİYAR >> 10-11 PARANOYA SEYRİNDE SÜHEYLA GÜNEY AVCI >> 12-13 DELİREN KIRMIZI JOZEF KILÇIKSIZ Barışa, Bahara, Özgürlüğe.. İSMAİL ŞİMŞEK >> 14-15 HARİTASI TOPRAĞIMIN SULTAN KARATAŞ SİTEMİNDE BAHAR SAKLI TURAN ÖZBUDAK >> 16-17 ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR CİHANGİR ASLAN >> 18-19 SEN GİDİNCE / ALİ ESMERAY >> 20-21 AYSEL MENTEŞ / ŞİİR ÇETİN AKYIL / ŞİİR NURAY ŞENGİL / AFORİZMA >> 22-23 GÖZLERİM YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ HEVAL / İKRAM GÜNEŞ >> 24-25 NURSEV ESER / ŞİİR NURSEN URAL / ŞİİR KADININ ÖZLEMİ ASİYE YAŞARGÜN NİYAZİ YANGIN / ŞİİR >> 26-27 TAŞ DUVARLAR ARKASINDAKİ MASAL ŞEHRİ MİNE GÜLEŞKEN ASLAN >> 28-29 BEN SEVMEM KIŞLARI.... ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN
>> 30-31 ÇOCUK HEVESLERİM SÜHEYLA GÜNEY AVCI BU EYLÜL DE / BAYRAM KÖSE >> 32-33 YENİDEN YEŞERTİLEN YAŞAM RIFAT KORAY GÖKAN CANIMIN İÇİ / TURAN KARATEPE >> 34-35 YAYLA EVİ / FERİDE SERİN >> 36-39 SANATÇILAR VE İNSAN HAVVA AĞRAL Munzur’da Kış / NİHAT YILDIZ >> 40-41 UNUTULMAYANLAR ALBERT CAMUS ONAT KUTLAR >> 42-43 Sahtekâr Avcı SEHER ZERRİN CEVİZ AKTAŞ Şimdide FATMA GÜLNUR BAĞRIYANIK YÜREĞİMİZE ELİ DEĞDİ DOĞUŞ KILINÇ >> 44 45 YERDE BULDUĞUM GÖKYÜZÜM GÜLŞEN POLAT >> 46-47 ÜMİT SEYHAN / ŞİİR >> 48-54 UNUTULMAYANLAR ÖZDEMİR ASAF CEMAL SÜREYA KIVIRCIK ALİ UĞUR MUMCU AYDIN BOYSAN HRANT DİNK METİN GÖKTEPE >> 55 AYIN KİTABI >> 56-59 HAYATA SANATLA GÜLÜMSE MİNE GÜLEŞKEN ASLAN >> 60-63 KİRAZIN TADI / ŞAKİR ATA ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ >> 64-65 HABER NEVRA SEREZLİ İLE SÖYLEŞİ >>66-69 FOTOĞRAFA YAZILANLAR OBJEKTİFE TAKILANLAR >> 70-71 REKLAM
SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ
Yayın Türü: Aylık Süreli Yayın Sayı: 13 - OCAK 2019 Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş
issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler
Yayın Kurulu Süheyla Güney Avcı Mine Güleşken Aslan Ünsal Aktaş
soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com
Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Dizgi - Mizanpaj - GrafikTasarım Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler e-posta soldanesintiler@gmail.com KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur.
3
HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
EDİTÖRDEN
Merhaba değerli okurlar. 1 yılın ardından 13. Sayımızla yenilenen yüzümüzle sizlerle tekrar birlikteyiz. Tempolu bir yılı geride bıraktık. Bu bir yıl içinde elimizden geldiği ve yetişebildiğimiz ölçüde gündemi yakalamaya gayret gösterdik. Kronolojik tarihi sayfalarımıza taşımaya çalıştık, kültür sanat etkinliklerini yerinde takip ettik, gözlemlemelerimizi sizlere aktardık. Okumuş olduğumuz kitapları AYIN KİTABI isimli köşemizde sizlere yorumladık. Gezip gördüğümüz yerleri KEŞİF GÜNLÜĞÜ köşemizde sanki okuru oranın içine alırcasına rehber bir dille sizlere sunduk. Unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarını HAYATA SANATLA GÜLÜMSE köşesinde paylaştık. Şiirlerimiz, öykülerimiz, kitaplarımız, kadrajımıza takılan fotoğraflarımız, röportaj ve söyleşilerimizle sizlerle olduk. Edebiyatın, sanatın iyileştirici gücünü ön planda tuttuk. Bilinmeyen, duyulmayan değerli kalemlerimizi sizlerle buluşturduk. Halkın içinde olup, halkın değerlerini sahiplendik, dayanışma gösterdik. Önümüzdeki dönemde bugüne kadar yaptığımız çalışmalardan yola çıkıp, eksiklerimizi de görerek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Belli zaman aralıklarında OKUR BULUŞMASI gerçekleştireceğiz. Bizlere vermiş olduğunuz destek ve göstermiş olduğunuz sabırdan dolayı SOLDAN ESİNTİLER ekibi olarak teşekkür ederiz. 2019 yılının siz ve sevdiklerinize şans, sağlık, başarı ve mutluk getirmesini dileriz. Yeniden merhaba diyebileceğimiz nice sayılara... sevgiler ÜNSAL AKTAŞ OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
4
NAZIM HİKMET RAN Şair, oyun yazarı, romancı ve anı yazarı. “Romantik komünist” ve “romantik devrimci” olarak tanımlanır. Siyasi düşünceleri yüzünden yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. 15 Ocak 1902 tarihinde Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet eğitimli ve üst tabakaya mensup bir aileye sahiptir. İlk şiirini daha 11 yaşında iken kaleme alan Nazım’ın gençlik dönemi şiirlerinde tercih ettiği vezin hece oldu. Yaşamı boyunca sayısız eserler verem Nazım Hikmet’in bir çok eseri bestelendi. Eserleri ölümüne kadar başını birçok derde soktu. 1925 yılından vefatına kadar birçok kez davası görülen hapse atılan ve sürgün edilen Nazım, bir insanın başına gelebilecek en kötü durumu yaşadı ve vatandaşlıktan çıkarıldı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmak suçundan 28 yıl 4 ay hapis cezasında çarptırıldı. 12
5
yılı aşkın tutukluluğu döneminde İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı.. İyi ki doğdun Nazım Hikmet ve iyi ki bütün aşkları Nazımca hissetmemize neden oldun.
Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya Ona sorarsanız: ’Lafı bile edilemez, mikroskobik bi zaman…’ Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün…’ Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene Bir haftada yaza yaza tükeniverdi Ona sorarsanız: ’Bütün bi hayat…’ Bana sorarsanız: ‘Adam sende bi hafta…’ NAZIM HİKMET RAN
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
BİR ADIM HAYAT gün batıyor kapandı o büyük kapılar usulca bir sırrın parçasıydı her şey akşamın kızıllığı vuruyor titreyen dağların yanaklarına kırmızıya boyandı toprak ayrılığın sularıdır artık bu deniz -ay telaşlı sesi uzunsanki bir sözcük arıyor omuzlarında bir tabut ağırlığı büyüdükçe büyüyor zaman da eskidi söz gibi saçlarımı saydım ağaran saçlarımı yüzümde iki ağız çizgisi açar bir ulu yalnızlıktır ne varsa yürüdüm bir başıma yılankavi yolları geçtim ruhum eski bir köprü bir adım hayat ötesi çıplak bir ölüm... Hüseyin ASLAN
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
6
Sevmek ve Yaşamak Bazen bu duvarların arasında Kır çiçeklerinin kokusunu düşünüyorum Genzime gelen buymuş demek... Bazen çiçek gibi açmak istiyorum Bazen çiçeklenmek Demek ki buymuş sevmek... Bazen birilerini düşünüyorum Gözleri ışıklı, parlak mı parlak Yürekleri pirupak... Bazen düşündüklerimi düşünüyorum Ellerimden tutuyor çocuklar, sımsıcak Hala yaşıyorum demek... HASAN SEÇKİN
7
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
ŞİMDİ ALINIP GÖTÜRÜLMEK VAR şimdi alınıp götürülmek var geceyarıları sokaklar çürük kokusu gölgeler hırıltılı bir soluk peşinizde her şeyi umutlu sınırsız sıcacık düşlemişken atılmak bir karakol penceresinden şimdi alınıp götürülmek var geceyarıları. AYDIN ÖZTÜRK
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
8
9
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
PARONAYA SEYRİNDE İçi boş teranelerin içinde kaybolup gitmemek için verdiğin mücadele, bazı anlarda yılgınlığa uğratsada, düşlediğin baharın gelişi yarınlara umut olarak yolunu bekliyor. Tabi ki bunu en iyi bilenlerdenim diyebilirim. Bütün muğlak kalabalıkların içinden sıyrılıp, anlama yetisi tükenmiş ya da hiç varolmamış insanlardan uzak; Salt yalnızlık salt sessizlik en güzeli, çünkü; günün gülünç saatlerine direnmek yorucu oluyor kimi zaman. İnsanı bu anlarda dik ve direnebilir kılan işte o uzak diyarların, rüzgârlarının sessizliğe kurduğu senfonisinin hayali oluyor.” Sonra korkunç bir fırtınanın getirdiği histerik kahkaha nöbetçilerine yakalanmak var... İşte bu can sıkıcı. Dedim ya insanların yüzlerinde histerik nöbetler gibi tekrarlayan yapay gülüşler var. Üstelik kimi zaman karşılık vermek zorunda kaldığımız gülüşler. Tam da bu anlarda nasılda ürkütücü kokuyor hava, çürümüş herşey ve ortalık çürük kokuyor. Cebellesip duruyorsun içine çekmemek için kokuyu.. -Niye? -Niye hava bu kadar kötü kokuyor? insanlar mı kirletiyor havayı, yoksa insanların içindeki kokuşmuş fikirler mi? -Niye? İnsanların sana bakarken çektikleri perdedeki oyunun sahte olması acı geliyor. Biliyorsun ama yinede o acıyı duyuyorsun. Gülümsediklerinde, akıllarından geçenlerin ters istikamete gitmesi de aynı ölçüde acı.. Bazen bu acı bir kaç bıçak darbesi gibi yada kalbine bazen iğneler batırılmış hissi gibi can yakıcı oluyor. Hiç sordunuz mu? Neden paranoyak olur bir insan? Neden bin tane soruyu kafasına sabitler? Bir günde mi, binlerce yoksa günde mi yaşar bunları? Aslında binlercenin bir güne sığdırılmış son darbesidir bu. Paranoid bir kıskaca girmek kendini savunma duvarları arasına saklamak ba OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
10
PARONAYA SEYRİNDE zen çok çok acı verir. Bu gömüldüğümüz yalnızlık acıtır ama güvende olmak daha önemlidir. Bu duvar seni bütün ihanet dolu ithamlardan korur, ses geçirmez, sana dokundurmaz, seni kandırmaz, bütün vızıltılı sesler duvarın arkasındaki dünyada kalmış olur. Samimiyetini kopardığında tüm gözlerin, güveninide koparmış olursun artık ve her bakışın samimiyetinden korkunç şüphe duymak kaçınılmaz olur. “Oysa ki kendimden bir parça” dediğim yürekler vardı yürek evimin tam baş köşesinde. Acımasız ve yüreksiz olduklarını anladığında yıkılmak, kendini parçalayıp yok etmek gibi bir bunaltının arasına sıkışır kalırsın tam o zaman o paranoya harekete geçer ve seni kıskacına alır.. “Öyle anlar olur ki soğuk bir havanın içine gömülmüş ve çırılçıplak kalmış gibi üşür bütün duygular” -Duygular üşür mü? diye sormayın -Elbette üşür elbette...... -Hemde öyle üşür ki... Bugün benim duygularım çok üşüyor. Bugün benim duygularım yüreğimi terketmiş yüreğim üşüyor. Çünkü zehir bakışlı düş canavarlarına teslim olmuşum, ne tarafa sürükleseler gücüm yok ki karşı koymaya. Talan ettikleri düş bahçemi bile toparlamaya mecalim yok. Herkes gülüyor, ben kafamı eğdikçe ve saklandıkça onlar çıngıraklı maskeleri ile dans ediyor düşlerimin üzerinde... Ve şimdi düşlerim de üşüyor... “Paranoya Seyrinde” SÜHEYLA GÜNEY AVCI
11
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
DELİREN KIRMIZI bu saatten sonra her şey uzun sürer sevgilim uzun sürer kışın şarkısı bir buzulun üzerinde uyuyakalır yuvadan kaçak karınca kırgın bir çakıltaşı direnir dalgaya gitmemek için… dağlarda hüzünlü eşkıya ateşleri, polis basar komitacı düşlerimi gecenin plastiği kanatlarında, tel örgülere takılır kuşlarım yaşlanırım hiçbir yere gidecekmiş gibi vagonlarda, bekleyişin öbür gününe koşulmuş yuvarlanırım paslı bir hurdanın çaresizliğiyle, beni kimse bulamaz... ah kalbimin yarası çukura geçişimli siyahıyla yüzüme yakışan asfalttaki yama yaslı avlularda yüzyıllık incir ağacı, hep güze gelin deliren kırmızı bileğimin kesiklerinden başlangıçtaki masumluğa yürüyen rüzgâr ve senin için içimden yekinen boranlar... JOZEF KILÇIKSIZ
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
12
Barışa, Bahara, Özgürlüğe.. Biter bu kar, kış Bu fırtına Bu karanlık Bu zorbalık Bahar da gelir, Yaz da Gelincikler de açar Ağaçlar da yeşerir. Son bulur ayrılıklar Gurbet biter Hasret diner Ve elbette küçüğüm elbette Yeniden yazılır özgürlük şiirleri Ve yeniden söylenir özgürlük türküleri.. İSMAİL ŞİMŞEK
13
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
HARİTASI TOPRAĞIMIN Yüzün memleketti Gözlerin ırmak Haritasıydı toprağımın Dört mevsim Yedi bölge Ellerin vardı bir de Ekmeğe sevgiyle giden (...) Konuştukça sen Susardım Gözlerin Dicle, Fırat olur Kocaman b/akardı Munzur deyince Ağlamasına ağlardın da Öyle vakur, öyle zifir keserdi Geceye sızan sözcüklerin
Birden kuşlar gelirdi aklına Hani yakılan köy damına konan Yolunu şaşıran güvercinlerin var (mış) Sonra Yüzündeki harita bölündükçe bölünūr Sınır sınır Köy köy seni arardım Tarlada “sarı deneli’ başaklara sorardım Kaybolurdu yüzün birden Giderdi gözlerin ardından Dağlara konardı Konardı da Yüreğin ve yüzün haritası Sırlarını dökerdi Akardı Dicle Taşardı Fırat Konuşurdu Munzur Sözlerin ardısıra Özlem yoğrulur Heder vururdu... SULTAN KARATAŞ
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
14
SİTEMİNDE BAHAR SAKLI Sitemsiz aşk görmedim ben Siteminde bahar saklı Gönülde en güzel ülkem Hateminde yar yar saklı Başak başak hamur hamur Kar fırtına yağmur çamur Fidan fidan tomur tomur Melteminde Kahhar saklı Aşkı aşkla dalaştırmaz Yanında çok dolaştırmaz Bilerek dert bulaştırmaz Mateminde zinhar saklı Turani’deki tek hamle Sualsizdir nasıl kimle Dost olmaktır cemi cümle... Toteminde hünkar saklı TURAN ÖZBUDAK
15
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR Geçen gün Adem ile sohbet ediyordum. Evet doğru tahmin ettiniz. Havva ve Adem biz konuşuruz öyle ara sıra. Bana çocukların, kardeşlerin paylaşamadığı tek bir şeyi söyler misin dedim. Ne dedi biliyor musunuz? Sevgi dedi. Yaradana ve yaratılana karşı olan sevginin yanında. Kendi içlerindeki sevginin sahiplenmeden kaynaklandığını egolarına yenik düştüklerini söyledi. Hangisi hangisini öldürdü bilmiyorum ama tek bildiğim şey bu kardeş kavgasını onları cennetten etti. Yoksa ısırılan bir elmayı kim önemser ki? Hayatıma şizofreni girdiğinden beri olaylar tersine işliyor. Acaba düşüncelerimin ve duygularımın yoğunluğu ki bazen bu dayanılmaz boyutta oluyor, doktorların dediği gibi hastalıktan mı kaynaklanıyor yoksa bu hastalık artık kişiliğimin bir parçası olmuş, bu durumun hastalıkla bir ilgisi yok mu? Konudan konuya geçerken bağlantı aramıyorum. Bazen beynim ağır geliyor. Sanırım zamanla hastalığı kabulleniyor insan. Sürekli izlenen takip edilen, düşünceleri okunan biri nasıl normal yaşayabilir ki. Zor biliyorum ama tahmin etmeye çalışın. Attığınız her adımın önceden planlanmış gibi bilinmesi korkunç bir şey.
Bu izlenme takip edilme birilerinin arkanızdan gelmesi gibi bir izlenme değil bu beyninizin her hangi bir bölümünün diğer bölümünden bağımsız hareket etmesi ve iki farklı komutta hareket etmek gibi bir şey. Cihan bugün güne güneşli başlıyor. Cihangir parçalı bulutlu oluyor. Her iki durum arasında kalan ben ya güneşi seçiyorum o gün Cihan oluyorum ya da bulutlardan resim yapmak adına Cihangir oluyorum. Kişilikler arası yolculuk yapıyorum. Tanrılar divanından insanlar arasına karışmak iyi olsa da yine de insanı hafifte olsa üzüyor. Hafif dalgalanmalar manide sıkça rastlanır yükseklere çıkarken birden dibe doğru düşersiniz. Manide yaşayacağınız hayatın düşünsel yolculuğun bileti önceden kesilmiş gibidir. Hızlı bir trende yolculuk yaparsınız. Cam kenarından dışarıyı seyredersiniz ve gerek ağaçlardaki kuşları gerekse evlerin balkonlarındaki çocukları görmek gibi bir şeydir bu bir an gözünüz çocuğun elindeki oyuncağa takılır ya işte o an bir sonraki manzarayı kaçırırsınız. Öyle bir şeydir anlık da olsa manide hiçbir detayı atlamamak gerekir. Düşünceler tramvay yolculuğu hızına geçtiğinde yani yavaşladığında bu sefer hep o çocuk
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
16
gözünüzün önüne gelir. Yaşadığım bir ilaç zehirlenmesi geldi şu an aklıma. Evin her tarafında kameralar olduğunu düşünüyordum. Bu düşünce her zaman hayatımda olsa da bu sefer o kadar netti ki kameralar. Anlatması zor sanki başımın içinde başka bir beyin, beyincik var ve onlar bana hükmediyor, asıl beynimi devre dışı bırakıyorlar. Karanlık bir tünelde görünen ışığın gün ışığı mı yoksa gelmekte olan trenin ışığı mı olduğunu düşünürken düşünceler bir tokat gibi yüzünüze çarpar. Çünkü görmekte olduğumuz ne gün ışığıdır ne de bir trenin ışığıdır. Gördüğünüz sizin gerçekliğiniz sizin kendi ışığınızdır aslında. Her insan gibi benim de düşüm de güzel bir dünya aslında. Tam da bu dünyayı kuruyorum derken trenden atılmanız sadece kaçak bir yolcu olduğunuz için değildir. Hayalimiz bile kaçaktır bu yolculukta. Uzun süre insanların gözlerine bakmaya cesaret edemem. Sanki daha çok beynimi okuyorlarmış gibi hissediyorum. Beynimin minik koruyucuları gibi hissettiğim göz kapaklarımı kapattım mı sanki görmeyince etrafımdakileri, beynimin derinliklerine giremediklerini düşünürüm.
17
ŞİZOFRENİST DÜŞLER DUYGUSAL YANSIMALAR
Sonra kime neyi anlatıyorsun ki sen bile kendi içinde bunca kişilik çatışması yaşarken diyorum. Üzerimde depresyon etkileri görülmeye başlasa da maniden kalan hatıralar beni ayakta tutmaya yeter çünkü kurduğum düş zaten düşler ülkesinin olmazsa olmazıdır. Herkesin eşit ve kardeşçe, barış içinde yaşadığı bir düştü bu. Adem ve Havva’dan bu güne dek hiç kimsenin başaramadığı bir dünya. Aslında başka bir dünya aramaya gerek yok. İçinde yaşadığımız dünya düşlediğimiz gibi olabilir. Bunun için hepimizin duygusal ve düşünsel anlamda bunu anlamamız ve istememiz yeter. Sizi bilemem ama benim buna olan inancım sayesinde kendi içimde de olsa bana iyi geldiğini biliyorum. Ve asla yalnız değilim. ESKİCİ CİHANGİR ASLAN
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
SEN GİDİNCE Gidişinle, ne dışarıda “taze simiiiiit” diye bağıran, Simitçinin sesi, ne de sattığı simit tat vermiyor artık. Ya küçük tüpte demlediğim çaya ne demeli Çok yavan ve ağzımı tırmalıyor bu aralar Ama olsun alışkanlık işte Yinede bir simit alayım Çayın altıda açık kalsın ne olur ne olmaz Beklide geleceğin tutar kim bilir. Ağaçlar da sanki bu yıl yapraklarını erken mi döktü ne? Ben gibi zamansız hazana mı yakalandılar acaba? Hava soğuk değil aslında Ama bir titremedir aldı gitti beni, bu son günlerde… Hiç hayra delalet değil bu. Anlaşılan bu kış onlar içinde zor geçecek sen gittin gideli… Sanki sen varken... Sanki değil ya… Eminim sen yanımdayken Hazan ne zaman Kış ne zaman Yaz ne zaman bilmezdim. Tek mevsimim vardı o da bahardı Ağaçlar yapraklarını dökmez Kar taneleri papatya- papatya yağardı başımızın üstüne.. Evlerin çatılarından sarkan buz sarkıtlarına, İp asıp salıncak yapasım gelirdi sana… Evren yedi renkten elbisesini giyinirdi. Meğersem sen varsın diye baharmış… Sen gitmeseydin OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
18
Nereden mi biliyorum… Flu renkleri ayırabiliyorum hala Şimdi her yer siyah beyaz gri karışımı… Ve yine ayaklarım üşüyor. Ve sen geliyorsun aklıma Tüm titremelerim geçiyor Seni anmak bile içimi ısıtıyor Bana iyi geliyorsun be. İlaç gibisin vesselam. Düşünsene seni anmak bile bana iyi geliyorken Sen yanımdayken ben neymişim be Gitmeseydin keşke Ve Bende Nebula bulutlarınla avutmasaydım kendimi… Ali ESMERAY
19
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
Sonraya ertelediklerim Sonra olunca yoktular. Çocukken öğrettiler bunu bana. Sarı saçlı taş bebek , güzel giysiler istediğimde hep sonra alırız dediler. Sonra olduğunda istediğim şeylerin yerini başka şeyler almıştı. Beğendiğim elbiseler küçülmüş, çok istediğim taş bebeği başka çocuklar eskitmişti. Sonra , büyüdüm ben büyüdükçe isteklerimde farklılaştı. Küçükken büyüklerim bana yaptığını ben bana yapmaya başladım. Kendim için istediklerimi hep başkalarının isteklerinin sonrasına erteledim. Sonra, yarım asrı aştı yaşım, ertelediğim bütün sonralar. Taş bebek Kırmızı puantiyeli elbise Güneşli günler Yıldızlı geceler Mor menekşe Kaymaklı dondurma Şarkılar Şiirler Arkadaşlar Dostlar Sonraya bıraktığım ne varsa , şimdi hesap soruyor benden. Bazıları istemekten çoktan vazgeçtim. Bazıları benden vazgeçmiş. Bundan sonra , sonraya bırakmak yok , sonraya bıraktığın herşey zaten yok. AYSEL MENTEŞ OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
20
“bir yağmur ıslatır beni bu gece bir de gözyaşı yanakları al al bahtı kara çocukları düşünürken” ÇETİN AKYIL
Ve beklenen yolcu çalmışsa zili, bir mucizeye koşar gibi yürek, açar kapıyı... NURAY ŞENGİL
21
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
GÖZLERİM Gözlerim; Beni yaşlarla boğan kahkahalarla çağlayan gözlerim. Sen gördüğüne kulaklarım duyduğuna inanır. Yüreğimde ne varsa dudaklarım onu akıtır. Yanlış yolu koymuşsan önüme Ayaklarım gider gidebildiğine. Doğru yolda yürüyen kaplumbağa bile benden çabuk ulaşır hedefine. Gideceğim limanı bilmiyorsan eğer, hangi rüzgar bana yardım eder. Arkamı çevirtme güneşe gölgem önüme düşer umutlarım ilerdeyken ardımdan geri döner. Bugün de sana daldım gözlerim Öbür gözüme yan bakarsan eğer Tenimden içeri akar giderim İki gözümü de yakar giderim... Yusuf Ziya LEBLEBİCİ
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
22
HEVAL Her ateşten sonra Küller savrulur rüzgâra. Sonu gelmeyen bir ömür değil ya bu yaşam Elbet bir gün biter bu derin özlemler heval... Her savaştan sonra, Sessizlik kollar etrafı. Dallar uzar Yapraklar yeşile açar heval...
Sızılar dinecek Soğuklar alıp başını gidecek Zulümler can verecek Şafaklar müjdelerle gelecek heval... Vedalar çarmıhlara gerilecek Mecnun(lar) - leyla(lar) kavuşacak Yalnızlık şarkıları susacak Bu çekingen bu suskun şairliğim Sevdalara asil satırlar dizecek heval...
Uçsuz bucaksız değil ya bu zulümler Islak şiirler dokunacak dudaklara Her fırtınadan sonra Nefesler açılacak Durulur sular heval... Gözler gülecek Umutlar boy verecek heval... Kapıların sürgüleri açılacak bir gün Demokratik, özgür, Bir gün heval, bir gün Barış dolu yarınlara heval... Fermandarlar bitecek Çığlıklar dinecek Cefakar yürekler kazanacak Takvimler barışa vuracak heval... Göz yağmurlarıyla ıslanan yanaklarda Yağmurlar toprağa sarılacak Sıcak ve narin gamzeler açacak he- Asminler gülümseyecek val... Beyaz güvercinler semaya yükselecek Ve bu asil dağlar, Ve kadim dağlar, Tüm baharları sırtlayacak heval... İkram GÜNEŞ
23
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
O geçtiğin yollar, Şimdi yüreğim. Bu karanlık nasıl hoyrat bana? Gözyaşıma sebep hasretin… Sana değen rüzgar Üşüyen bedenim benim. O yolları, dağları Ardına bile bakmadan bırak gel. Bilirsin ki kızıl güneş, Sabahın seherinde İşlediğin yüreğimde Şafakla doğacak... NURSEV ESER
uzun bir yolcuktur yüzüm tufanlar kırmızıda, özlemlerim yeşil ışıkta her yolculuk dönüşü sevinçle kesişir andan uzak yaşım. çay demle, evi sıcak tut diyeceğim kimsem de yok kalbim, benim gibi kimsesizlerin kimsesi oldu sen gel aşk gizli geçitlerden geçer seni kimsem olarak bulurum. NURSEN URAL
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
24
KADININ ÖZLEMİ Ve bizde severdik; ay ışığıyla güneş aynı anda doğsaydı Ve bizde severdik; gökyüzü gri değil toz pembe kızıl olsaydı Ve bizde severdik; ağaçlar üryan olduğunda, Kargalar serçelerle birlikte gökyüzünde dans ettiğinde.. Ve bizde severdik; nefesimiz birbiriyle karşılaştığında Ve bizde severdik; yasak, ayıp olmadığında Şişenin dibini gördüğümüzde ve zamansız rastlantılarla Ağız dolusu küfür ederdik sokaklarda geçmişe,geleceğe.. Ve bizde deniz kuşları gibi bir türlü bir yere sığdıramadığımız duyguları sessizce yele verir kum yığınlarından “AŞK “ yazardık Ve bizde, bizde “KADIN” olmasaydık ..! ASİYE YAŞARGÜN Hüzünler yitik bir gemi... Parçalanmış ağlayan bir yüz... Özlemler hoyrat, çöreklenmiş acı direnişler. Davulunda söylenmemiş şarkılar, saklı Arsız yüzler... Kırıldı ağlayan saz, yitirdi sinmiş yüzünü... İnsanlar toplandı ölen hüzünlerin başına... Yaşam iğne ucu,batırır delice yakarışını... NİYAZİ YANGIN
25
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
TAŞ DUVARLAR ARKASINDAKİ MASAL ŞEHRİ Birgi, daha girişinde “ben çok sevimliyim’’ diyor. Yollarda ismim yok ama ben 1990 yılında sit alanı, 2012 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine eklenerek koruma altına alındım yani önemli bir tarihi kentim der gibi büyük bir taş üzerine adını yazdırmış. Birgi, Ege’ de muhteşem bir kasaba. Öyle ki bünyesin de tarih, kültür, medeniyet ve bir arada. Boz dağ’ın yamaçlarında, Birgi Çayının sağında ve solunda kurulmuş olan köy bir masal şehri gibi. Asırlık çınar, çam ve meyve ağaçları köyün tam ortasından geçen Birgi Çayı ve üzerindeki köprüler, tarihe meydan okuyan, dokusu korunmuş tarih kokan eski pencereli çiçekli, tahta kapılarının her biri birer antika ev ile saklı bir cennet. Parke taşlı sokaklarda dolaşırken dev bir açık hava müzesinde dolaşıyor gibi hissediyorsunuz. Çakırağa Konağı, Birgi ziyaretinizin en önemli adreslerinden biri olmalı. Bu konak enfes mimarisi ve günümüze kadar bozulmadan gelebilen sanatsal güzelliğiyle görülmeye değer. Çakırağa rivayetlere göre biri İstanbul’dan diğeri İzmir’den olmak üzere iki hanımla evlenir. Memleket hasreti çekmesinler diye de kaldıkları odaya memleketlerinin panoramik resimlerini muhteşem bir kalem işçiliğiyle duvara nakış gibi işlettirir. Aydın oğlu Mehmet Bey Camisi çini sanatının nadide örneklerini, oyma işçiliğinin ise en muhteşem halini görebileceğiniz bu camide hamam, medrese ve camii aynı avlu içerisinde bulunuyor. Hamam beden temizliği, medrese akıl temizliği, camii ise ruh temizliği amacıyla özellikle vurgulanmış. OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
26
TAŞ DUVARLAR ARKASINDAKİ MASAL ŞEHRİ Birgi’li ve Ödemiş’li hanımların bahşedilen bu bereketli topraklarda büyük emek sarf ederek hazırladıkları bitkisel ürünler de sergilenmekte. Pazarda kekik suyundan, nar ekşisine, zeytinyağından, üzüm pestiline, el yapımı doğal sabunlara kadar birçok doğal ürünü bulabilirsiniz. Birgi sadece tarihsel ve kültürel birikime değil aynı zamanda eşsiz damak tatlarına da sahip. Bunlardan en ünlüsü Ödemiş kebabıdır. Tadına bakmadan ayrılmamak gerekir bence. Birgi,küçük bir köy. Her yer yürüme mesafesinde. Merkezde yemyeşil, gölgelik bir meydan ve bir kahve var. Bu meydan Türkiye’nin en güzel 10 küçük meydan listesinde 3. Sırada. Sağlı sollu tarihi Birgi evlerinin olduğu sokaklarda fotoğraf çekerek tarihi koklayarak yürüyün. Doğanın ve tarihin iç içe olduğunu çok daha iyi anlayacaksınız sokaklarda gezerken. Birgi için yazacaklarımız, dile getirebileceklerimiz bitmedi. O kadar zengin, o kadar engin bir medeniyet ki inanın ki daha yazacak çok şey var. Birgi eşsiz bir medeniyetle, zengin bir kültürle, fantastik efsanelerle ne kadar yoğrulmuşsa inanın sizleri de burada misafir etmeye de o kadar istekli. Her zaman olduğu gibi özgürlüğünüzü alın ve eşsiz birikimiyle sizleri bekleyen Birgi’ye mutlaka gidin diyorum. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN
27
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
BEN SEVMEM KIŞLARI.... Bende sevmem kışları Çünkü hep duman dolardı evimiz Ellerim buz keserdi bir tutam pamuk çöpüyle bir parça tezek arası Okul yolu uzadıkca uzardı Uzadıkca uzardı Hangi cebime baksan 29 harf çıkacaktı Uyu Ali uyu Doğrudur Öğrenilmesi gereken belki de en iyi cümleydi Ali uyu ali Çünkü uyuyamıyorduk Ya soğuktan, yada açlıktan Ben kışları sevmem Bana hep açlığı hatırlatır kar beyaz geceler Radyolardaki romantizim yaşanmazdı soğuk damlarda Ne el ele tutuşabilirdik Nede gülüşebilirdik Gülsek gamzelerimiz donup geri gelmezdi El ele tutuşmaksa geleneklerimzi baltalardı Yani biz umuda sıkıan kurşunun gittiği yolduk, Hedef canımız, vurulan umudumuzdu Lastik qaloşlar gelir aklıma Ne çok yalvarırdık çamurlara geri bıraksınlar diye Ve de, Ne çok ağlardık ayakkabımız çamurdan kurtulsalar bile. Ne çok bıraktık onları çamur yüreklilere Her gece soba altına kurumaya bırakır Ve lastik kokusundan uyuyamazdık Yine de qaloşlarımızı kışın romantiziminden çok severdik Bizim köpeklerimizde sevmezdi kışları O gariplerde uyuyamazdı geceleri Açlığa neyse ya soğuğa dayanamayıp gece boyu havlarlardı Hele aç kurtlar inince ovaya Kuyruklar buz kesiyordu vallaha Evi koru Tavuğu, ineği, civcivi koru Evin zampara erkeğini koru Yetmez bir de kuyruğu tilkiden koru OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
28
Bizim kuşlarımız da sevmezdi kışları ne pencere önüne koyacağımız ekmek kırıntıları nede satın alma buğday tanelerimiz vardı Düşüncelerimiz mi ? yoksa; hayallerimiz mi çalındı bilinmez. serçelerle kedilerimiz arasında hep bir kavga oluşurdu. Serçeler, kedilere verdiğimiz yemek artıklarına, kedilerse serçelere göz dikerdi. Bu savaş, tanrıyla kul arasındaki anlaşmazlığın semeresiydi Bu savaş, kullar arasındaki dengesizliğin ürünü, soğuğun açlıkla ortak kurgusuydu... Sanırım; Belki de tanrı, ne bize nede kuşlarımıza acıyordu... Komşularımız da sevmezdi kışı Her geliş gidiş, her sesleniş, her misafirlik soğuğu doldururdu kapıdan hemde pencereden içeri Ne çok duyardım kapıyı kapat komutlarını Ne çok ağlardım soğukta bırakınca umutlarımı Ben kışları hiç sevmem Her kış biterdi bizim unumuz Hep baharlara taşınırdı umudumuz Tanrım lütfen yanlış anlama seni sorgulamıyorum Yinede sormadan duramıyorum Neden kışlar böyle uzun ve acımasız olur bizlere? Sana bir şey söyleyeyim mi? Fakirlikle kış hiç yakışmıyor birbirlerine. Lütfen ayır onları.. Ayır ki bari bizden sonrakiler biraz gülsün Ayır ki çocukluğumuz, gamzeleri donmadan okula yürüsün. Ben sevmem bu romantik kışları ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN
29
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
ÇOCUK HEVESLERİM Hangi vakit dans eden cümleler kursam, Hangi bahara hazırlasam çiçek kokulu şiirleri, Hangi gün sokağa kursam renkli misketleri Ve ne zaman dizlerimin acısını hatırlasam düştüğümde Yanaklarımdan süzülürken tadına varırım gözyaşlarımın, Ve birde dirseklerimdem süzülen, domatesli ekmeğin tadını hissetsederim dudaklarımda.. Gözlerimin önünden döner, geçer, ucu kırık renkli topacım. Utancımdan açamam gözlerimi unuttuğum şarkının sözlerinde İşte o zaman; Hangi anda ağlasa bir çocuk sesi, Kıyılır içim, dökülür yalnızlık arzusu çocuk anılarımın içine; Ben orda kalırım öylece.. Yaşanmamış çocuk heveslerinde... SÜHEYLA GÜNEY AVCI
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
30
BU EYLÜL DE Canımın içi sevdiğim, Seni düşünürken Kaç gün geçti Eylül den…..Bak, Bulutlar var artık Griden…. Bir de, Yağmurlar indi Göklerden….Sen yine görünmedin.Canımın içi sevdiğim, Seni özlemişken Kaç mevsim geçti İçimden….Şimdi, İzliyorum seni Bir çayın Deminden….. Bir de, Sigaramın dumanındaki Resminden….. “Sararmış yapraklar kaç mevsim masamda kalacak” BAYRAM KÖSE
31
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
RIFAT KORAY GÖKAN YENİDEN YEŞERTİLEN YAŞAM- 56 Tuval üzerine akrilik 80x60 2012
Bu resim, “Naturalist Academic” hareketinin ilk örneklerindendir ve her tür ekonomik krizin tüm ülkelerde her zaman en çok çalışanını (işçi sınıfını) etkilediğini simgelemektedir. Çalışanların hiçbiri, bugüne dek hiçbir şekilde bir gümüş kaşığı miras edinerek doğmamıştır; onlara genellikle bazı borçlar dışında atalarından hiçbir şey kalmaz. Hayatta kalabilmek için sürekli mücadele etmeleri gerektir. Sömürülerek çıplak bırakılmış ağacın dalları, hernekadar dini varlıklara dua etmek için yukarı doğru yönelse de, çalışan adam “medeniyet” olarak adlandırılan bu dünyaya arkasını dönmeli ve dünyayı yaşamın başlangıcında olduğu gibi yeniden yeşertmeye başlamalıdır. Ron Huntington, Güzel Sanatlar Eleştirmeni, Fine Arts Circle, New York, ABD OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
32
CANIMIN İÇİ Yıkılmazdım bir acı söz ile Yandım aşk ateşinde bir köz ile Canım... Canımın içi Güneşin şavkında kurudum Seni sakladım cevizimin içi Geçit vermez kar, boran Kekliklerin mutlu serenadı Bir avcının tüfeğine düşer kanadı Geçit vermez tipi, tufan Bebekler güneşi çağırdı Atlı kızak kara saplandı Bir gebe kadının karnı yarıldı Kardelenin üstüne düştü bebek Bir umut bekliyor gözlerinin içi O an, sılaya hasret gibi Acıyor... Acıyor canımın ta içi
Canım... Canımın içi Erguvan kokulu şehrin burçlarından Sana mektuplar saldım almadın mı? Meltem kokulu mavinin tonlarından Sana şiirler okudum duymadın mı? Yağlı kurşunlar geldi karanlık şehirlerden Üzerime yağıyor ok ok, Sanki senin kirpiklerin Doğmamış daha hilalden fecr? Bu ne keder, bu ne cevr? Yanıyor bombalanan şehirler Bu ne ıstırap, bu ne vecd? Çığlıklar yükseliyor, Bulutlarla ağlaşıyor Yosun gözleri aynı sen Altın saçları savruluyor Sevdalı bakıyor sen gibi Ellerim... Zavallı ellerim Sen diye uzanıyor ellerine Buldum... Sana benzeyen çocuğu buldum Kaçmış kirli savaşın içinden Düşmüş anafor sokaklı şehrimin çilesine Şimdi, onun adı küçük dilenci kız O an, Sarılmak istiyorum Sana hasret gibi Uzaklaşan çıplak ayaklarının ardından Yanıyor... Yanıyor canımın ta içi.. Turan KARATEPE
33
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
Yayla Evi Elimde fotoğraf makinesi, evin tam karşısında duruyor, sadece bakıyorum. Fotoğrafını çekmek istiyorum, duraksıyorum. Bir ses duyuyorum. İçimdeki çocuk beni çağırıyor. ‘Hadii! Gel, içeri gir.’ diyor. Kaç yaşındaydım, hatırlamıyorum. Tek hatırladığım henüz okula başlamamıştım. Her yaz yaylada kalırdım. Kuzenlerimi göreceğim için heyecanlanır, minibüsten iner inmez koşmaya başlardım. Dik patikayı düşe kalka geçer, bir an önce evde olmak isterdim. Yorulduğumda babam ‘ Hadi bakalım, çık.’ derdi. Ellerimden tutup beni omuzlarına alırdı. Tüm gücümle babama sarılır, yüksekte olmaktan korkmazdım. Evin önüne geldiğimizde ‘Hoppaa’ diyerek beni yere indirirdi. Kapının tokmağına boyum yetişmez, tokmağı kapıya vurması için babamı beklerdim. Kapıyı açan büyükanneme sarılmadan içeri koşarak girer, evi baştan aşağı kolaçan ederdim. Yerdeki tahtalar gıcırdamasın diye parmak uçlarıma basardım. Evin dışı gibi, odalar da beyaza boyanmıştı. Camdan bakınca dedemin ağaca kurduğu salıncağı görebiliyordum. Geldiğim ilk gün nedense bahçeye koşarak çıkar, çimlerin üzerinde yuvarlanırdım. Eve çok yakın, toprakla ahenk içinde kıvrılan bir dere vardı. Üzerindeki tahta köprüyle manzaramıza güzellik katıyordu. Köprüyü geçtiğimizde bizi yaşlı ardıç ve meşe ağaçları karşılardı. Bugün baktığımda hiç de büyük olmadıklarını görüyorum. O yaşlarda hayal ettiğim her şeyin mümkün olabileceğini, ağaçların tepesine merdivenle çıkarsam aya dokunabileceğimi düşünürdüm. Dokunmak istediğim aydan bir parça, gece vakti odamıza girerdi. Neşeyle yatmaya hazırlanırdık. Yaşça büyük kuzenim gaz lambasının altında kitap okurdu. Yerde boydan boya serili yataklarda onu dinlerdik. Uyumamak için mücadele ederdim. Bilirdim ki esas eğlence birazdan başlayacaktı.
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
34
Yayla Evi Yaylada gecenin serinliğinde yorgan en iyi arkadaşımızdı. Tek görevi sadece bu değildi tabii ki. Sesimizin duyulmasını istemezdik. Kahkahalarımızı kesme görevini üstlenirdi. Göz kapaklarım kapanana kadar konuşulanları anlamasam da dinlerdim. Bu masal dinlemekten daha ilginç gelirdi. Bitişik odada yatan dedem bazı gecelerde bizi uyarmak için odamıza gelir, bastonuyla havada daireler çizer, gür bir sesle ‘ Hadi bakalım uykuya çocuklar!’ derdi. Uykuya ilk dalan ben olduğum için erkenden uyanırdım. Yatakta hiç kımıldamadan gözlerimi tahta oymalı tavana diker, herkesin uyanmasını beklerdim. Beklerken boş durmaz, hayal üzerine hayal koyardım. Sabah güneş doğarken yayladaki dinginlik, hep beraber yapılan kahvaltıyla bozulurdu. Evde neredeyse hiç durmazdık. Bahçe ‘Salıncağa önce ben bineceğim.’ bağırışlarıyla çınlardı. Çuval yarışında ablalarım, ağabeylerim bohça gibi yayılırdı yere. Onları izlerken kendimi oyunun içinde hissederdim. Oyunlar zamana dağılır, neşe ve kimi zaman da zararsız kavgalarımızla geçerdi. Yemekte yediğimiz sebzeleri bahçeden büyükannem toplardı. Biz de yemeğin kokusundan ne pişirdiğini bulmaya çalışırdık. Yemek boyunca sürüp giden konuşmalarımız, patlamış mısırla noktalanırdı. Büyükannem ve dedem bizi izlerken çay içerdi. Onların sohbetini yarım kulak dinlerdim. Dedemin höpürdete höpürdete çayı içmesine anlam veremez, şaşkın gözlerle bakardım. ve gece yine eğlence... Dönüş gününe kadar bu tekdüze yayla hayatını tek yürek, usanç duymadan yaşardık. Çocukluğumun en güzel günlerini geçirdiğim yayla evine yıllar sonra geldiğimde bahçede kuzenlerimi görür gibi oldum. Bugün anlıyorum ki bu ev bir ayna. Ona her baktığımda çocukluğumu görüyorum. FERİDE SERİN
35
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
SANATÇILAR VE İNSAN Rusya ve Alman savaşının ortasında Bach dinleyen ve Rusların Almanlara cephenin ortasında seslenişi. “Biraz daha Bach dinleyelim ateş etmeyeceğiz.” İnsan komplike varlığı, acımasız bir ateş hattının geriliminde, Bach dinlemeyi müziğin insanı çeken harmonik buğusuna kapılmayı istemesi kadar doğal ne var? Sanat bir yerde birleştirici bir vazife gördü. Ama Hitler Yahudileri yine aynı müzikle gaz odalarına gönderdi. Ve Bach bunların hiç binden haberdar olamadı.
şiddetini, yönünü, odağını nerede harcayacağını arzu olarak, kendi seçiyor. Bir aşk hikayesi kan davalarını da bitirebilir. Mezhepler arası davaların ortasında bir aşk da filizlenebilir. İnsan salt duygu, tutkunluk noktasında bir körlükle hareket ederse, aşk yıkıcı da olabilir. İnsan duygularında köktenci, muhafazakar, arzu nesnesine varmak konusunda kör durumlar yaşıyor. Eskiden insanlar sevgiliden, eşten ayrıldıklarında oturup şiir yazarlardı. Şimdi, çekip vuruyorlar. Ölen sadece kadın değil. Kadınla birlikte şiir de ölüyor. İnsanlık Lili Marlen şarkısı yine cephenin da. Bu sonuç, insan benliğinde ortasında, ateş hattında yükselen bir bir hasarın sonucu mudur? Bir ezgi, bir şarkı. Bir Alman alışkanlık mı? Şiddeti ve ölümü baaskerinin kaleminden. Ara da site indirgeyen yaşamların sıklığı, kalmış, kadınlar arasında kararsız yaşamı daha da kaotik ve içinden kalmış olan, asker Hans Leip çıkılmaz hale getiriyor. Aşklar ve tarafından yazılmış bir şarkı. Aşk da savaşlar birbirlerine yakınsak bir savaş. Çok çatışkılı bir duygular. Uğruna mücadele verilen duygu. İnsanlığın belki de en güçlü bir değer var sonuçta. Tanrı sevgisi itkilerinden biri. Tarihte savaşlara ve aşkı uğruna cihatçı olanlar, tanrı sebep olan duygulardan biri de aşk. için elinden geleni yapacak insan Ancak insan yaşadıklarının modeli. Dinler ve tanrı duygusu, OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
36
SANATÇILAR VE İNSAN toplum da birleştirici, huzura açılan kapı aralığı bir vazife işlevi görmesi gerekirken insanlığı, insanlıktan çıkarak noktaya nasıl gelebiliyor? İlahi amaçlarla savaş yapmak, ikna edemediğini yok etmek, bu da köktenci, kör bir duygunun hareketi. İdeolojiler de de sonuç yine aynı. Devrimler ve darbelerde de öldüren bir fırtına var. Yok edici, kıyımcı iyi niyet taşlarının götürdüğü felaketin yolu. Amaç ne kadar insani olursa olsun, gidilen yol hep acı sona varıyor. İnsan kendinden mesul ama kitle de linçlerin kıyımların bir mesuliyeti yok. Hegel kitle için tinsel varlıktan yoksunluk tarifi yapar. Bir güdümlü akıl ve şeyleşme durumu olarak tarif edilen kitleler de, insani bir tarafa aramak zordur. Lacan, insanlığın, kitle psikolojisinde, tahammül edemediği boşluğa duyduğu öfkenin yansımasını tarif eder. Lacan adındaki Psikanalist’e göre, kitle, aslında başından beri inanmadığı bir odağın kavgasını veren bir ki
37
tleden söz eder. Hitler dönemi, Yahudiler şeytan soyundan söylemi ile bir itki bulurken, Almanlar buna inanarak hareket etmiyordu. Adorno, kitleye bir an durup ne yaptıklarını sorgulattığımız da, şiddetin bir an da sona ereceğini iddia eder. İlginç değil mi? İnsanlık kendi kitleselliğinde kendini hiçe sayarak kitleye uyuyor. Ve bunu aslında neden yaptığının, kişide bir açıklaması, bir makul yanını gösteremiyor. Ve Freud sağlıklı bir ortamda insanların sağlık bulacağı türünden basit açıklama yaparken, aslında bir handikap döngüyü tarif ediyor. Ortam sağlıksız olunca ,kişiler de sağlıksız oluyor. Bunu nerede kıracağız? İnsan sağlıksız düşününce, toplumu ve ortamı da sağlıksızlaştırıyor. Bunu kıracak materyal yine insan. Savaş cephesinin ortasında silahları susturan o şarkıyı yazan yine insan. Savaş atı filmini ve kitabını hatırlayın. Asil, vefalı, cefakar bir at, savaşın ortasındaydı. Acılara, hasretliğe, aşırı yorgunluğa,
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
SANATÇILAR VE İNSAN bedensel acılara bir bilge gibi katlanan bir savaş atı. Genlerinin düzgünlüğü ya da ırk olarak insan eliyle seçici bir çiftleştirmeyle dünyaya gelen bir savaş atı. Cephede kahraman görünen askerlerden daha büyük bir bilge sabırla savaşan bir atın hikayesi. O atı yetiştiren de bir delikanlı, savaşta, cephede yolları ayrılmıştır. Ama birbirlerini bulurlar. Onların birbirlerini bulmalarındaki vefa, empati, diyalog, nice insanın birbiriyle geliştiremediği bir meseledir. Evet karşılıklı konuşma, tartışma kültürünü hiç tanımamış, bilgelerden, düşünürlerden, filozofların dünyasından bir haber insanlar, Hegel in tarifindeki Tinsel yoksunluğun kalabalığı, yani adsız kitleyi oluşturan şey, dinlememek, karşılıklı konuşamamak, tahammülü, okumamak, bir müzik dinlememek, özetle nesne durumuna indirgenmektir.
Bir ağıt dinleyenin, bir şiir okuyanın, bir film izleyenin, kolayca can alabileceğini sanmıyorum. İnsan kendindeki insanı, kitap, sanat , diyalog yordamıyla bulunca bir daha kaybetmek istemez. HAVVA AĞRAL
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
38
Kâğıt üzerine Akrilik:35.50 Munzur’da Kış Nihat Yıldız
39
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
ALBERT CAMUS Fransız yazar ve filozof. Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır. “Ben umutsuzluğu ve bu dertli dünyayı kabul etmeyerek, insanların birleşmesini ve kötü yazgılarına karşı savaşmalarını istiyordum.” 4 ocak 1969 Anısına saygıyla
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
40
ONAT KUTLAR Şair, yazar, düşünür. 30 Aralık 1994’te Cafe Marmara’ya bırakılan bombanın patlaması sonucu ağır yaralandı. Verdiği yaşam mücadelesinin ardından 11 Ocak 1995’te yaşamını yitirdi. “Uzakta boşanan bir yayın, açık havada çınlayan çekiç seslerinin ve bir omuza yaslanmış ağlayan güzel bir yüzün parmak uçlarıyla gelir, yaklaşır.” Anısına saygıyla
41
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
Sahtekâr Avcı Akbaba kestirir gözüne avı Siper alır bekler sinerek tavı Bu yıl ders konusu elinde savı Kim düşer tuzağa liste kabarık.
Dostça yaklaşarak kazar kuyunu Öğrenene kadar pislik huyunu O çoktan kurmuştur hile oyunu Geçince atağa kazar bir yarık.
Görenler zanneder bilge kişidir Birlik beraberlik dil deyişidir İkilik yaratmak asıl işidir Giydirir ayağa yolcudur çarık.
Araya sokmuştur derin uçurum İçinden çıkılmaz gariptir durum Yıllardır yüzünde bulaşan kurum Atmıştır uzağa rahat şımarık.
Pohpohlanmayı da hak etmiş gibi Havalara girer kurar ekibi Bir anda herkesin olur sahibi Buladıkça yağa sarar baş sarık.
Seher der şimdilik yaptığıdır kâr Devran böyle döner sanır sahtekâr Allah ıslah etsin seni riyakâr Düşersin yatağa yüzün kızarık. SEHER ZERRİN CEVİZ AKTAŞ
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
42
YÜREĞİMİZE ELİ DEĞDİ sen de istemezdin değil mi? böyle apansız üstelik başlamadan bitmesini? ben asla suçlamıyorum seni ve sen kavuşmadan kaybettiğim sevgili.. eğer varsa hatırım sakın cezalandırma kimseleri..! düşün ki..! esmeye hakkı olmayan bir bahar meltemiydi bizimki yüreğimize... sadece eli değdi değdi ve geçti... Şimdide
DOĞUŞ KILINÇ
Güneşin gün sıcağındaki Papatyasını özlemek gibidir Hayat, Bir geçmiş bir gelecek düşlenir Şimdide, Yaşamak anlamsız mı gelir? FATMA GÜLNUR BAĞRIYANIK
43
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
YERDE BULDUĞUM GÖKYÜZÜM Hüzünlü vakitlerin ellerinde ıslanırdı düşlerim Kayan bir zeminde dik durma telaşındayken Her yağmur damlası gözümden düşeni saklardı Ve yolum hep ağlayan şiire düşerdi Bu kaçıncı ağlak şiirdi Kaçıncı yüreğimi toplayışımdı? Unuttum belki de! Unutamadığım! Yaralı yüreğimin rıhtımında, kalmışlığımın ilk olmadığı İçimde ki ölü kuşların çığlığı martıların sesiyle yarışırca yükselişiydi İçimin ağrısı aynada ki yüzümü kanatırken Kendime öfkelendim Yüreğine dokunan yüreğime kızdım Gözlerine akan gözlerime sitem ettim İçime ağladım... Düşlerimin büyüklüğüne Yüreğimin suçuna seni ortak bildim Seni hep Munzur’a benzettim Suskun ve hırçın içine akıyordun Bense Dersim kadar yaralıydım. Bir yanım Anadolu Bir yanım Dersim olurdu Öfkede Kara denizdim Hırçın vururdum yüreğinin kıyılarına Sen Munzur’un akışında türkü olur Şiirler okurdun sürgünlüğüme Ben de gözlerinde soluklanırdım Esmer gülüşüne palazlanır Yüreğinde kaybolurdum Taparca severdim seni...
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
44
Tanrıya her el açışımda seni dilerdim Düşlerimi ekerdim yüreğine Gelip toplardın dualarımı meleklerle gökyüzünden Ben hep inatla seni dualarıma katardım... Ah yokluğuna yorgun düştüğüm! Sensiz vakitler yangınıma körükle geliyor, boşluğuna düşüyorum Ürkütüyorum geceyi Gecenin kanatlarında usulca süzülüp sana geliyorum Yudum yudum gözlerini içip sen oluyorum Karanlık gecenin kollarından kurtarıp beni Nefesine sarılıyorum Sen mavi göğüm Yüreğimin ağrısı Sevdama ev sahibi Sen yine de inanma Yer bulduğum gökyüzüm Ben hep sevdim seni... GÜLŞEN POLAT
45
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
Tomurcuklanmış yine gözlerin Bu yağmurlara inanıp sakın açma gülüm Bu yağmurlar ki yorgunluğun teridir Umutsuz bir duaya Göklerin rahmetidir. Usul usul girse de koynuna Silinecek kaç yaprak var? Hikayeleri asılı boynunda. Hani alışmak zordur ya, Bir anda ayrılığa Hani ilk basışta yaraya, Tuz çok yakar ya Gözlerden maviyi Tenden yeşili Saçlardan sarı sıcağı Islak öpücükler kondurmadan Bir hırsız gibi Başka türlü! Nasıl sıyırıp alabilir ki? Sevgiliyi inanmak gibidir bu yağmurlar Hatta inanmaktan da öte Büyük bir günaha gebe Yaratana sığınıp Tapmaktır ya yürektekine İşte tam da öyle Açarken sen Soyarak ruhundan bedenini yaprak yaprak Anlarsın ki; Nasıldır böylesine utanmak Kalınca rüzgâra, yele karşı çırılçıplak Nasıldır aşka pervasızca inanmak Ve Bir pişmanlık ki Kara kazanlarda yasaklı bir ölümle Katılarak kaynamak OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
46
Bu yağmurlara inanıp sakin açma gülüm Aşk bu mevsimde Yazdan çalma bir gün gibidir Fıratından, kaderinden uzak Aşk ile kandırarak kurulan Bir tuzaktır bu yağmurlar gülüm Bir tuzak.. Kaderden kaçış kaderedir gülüm Bırak tomurcuk kalsın Sevdan bağrında Goncaların ölümü Ibret olur, ilham olur Teselli olur, Öyle ki Teslimiyeti vurulmuş Vicdanı yorulmuş Merhameti kurumuş Yüreği yenilmiştir. Bırak tomurcuk kalsın Sevdan yolunda Şiir olur, destan olur Hatıra kalır Aşk tuzağına düşüpte çırpınan Yaralanmış, yarılanmış Yarım kalmış Kim varsa ÜMİT SEYHAN
47
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
ÖZDEMİR ASAF Halit Özdemir Arun yada bilinen adı ile Özdemir Asaf 11 haziran 1923 de Ankara’da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yaparken daha sonra 1942 yılında Kabataş Erkek Lisesi’ne geçti ve oradan mezun oldu. İstanbul Üniversitesi’nde, önce Hukuk Fakültesi sonra İktisat Fakültesi ve Gazetecilik Enstitüsü’ne devam ettiyse de 1947’de yüksek öğrenimini yarıda bıraktı. Daha sonra sigorta prodüktörlüğü yaptı. ‘Zaman’ ve ‘Tanin’ gazetelerinde çevirmenlik yaptı. 1939’da ‘ServetifünunUyanış’ dergisinde ilk yazısı çıktı.1951’de Sanat Basımevi’ni kurarak matbaacılık yaşamına girdi. Kendi şiir kitaplarını bastı.1955’te Yuvarlak Masa Yayınları’nı kurdu. İki kez evlenen Özdemir Asaf ’ın biri kız dört çocuğu vardır. 28 Ocak 1981 yılında 58 yaşındayken akciğer kanseri sebebiyle aramızdan ayrıldı. ANMAK UNUTMAK İki tür nokta var Biri önüne ve ardına bakar, Biri ardına bakmaz, Ardını noktalar. Anısına saygıyla
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
48
CEMAL SÜREYA Cemalettin Seber bizim bildigimiz adıyla Cemal Süreya şair, yazar ve çevirmendir. Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir. İlk olarak deneyimlerine ortaokulda eskizlerle, lisede aruzla başlamış olsada, asıl şiir çalışmaları üniversite yıllarında başlamıştır. Aşka aşık, ruhu özgür şiirleriyle tanıdığımız Cemal Süreya; 1931’de Erzincan Pülümür’de dünyaya geldi. Ailesinin ona verdiği asıl isim Cemalettin Seber’di. Çocukluğunu, 1938 Dersim İsyanı sonrasında babası Bilecik’e sürgün edilene kadar Erzincan’da geçirdi. Sayısız şiirleri ile hayatımıza damga vuran Cemal Süreya 9 Ocak 1990’da, kalp yetmezliği sonucu öldü. “Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil” Anısına saygıyla
49
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
KIVIRCIK ALİ Ali Özütemiz Türk halk müziği sanatçısı. Aşık Ali adlı halk ozanının oğludur. Tokat’ın Turhal ilçesinin Erenli köyünde doğdu. İlkokulu bitirip 1983 yılında İstanbul’a geldi ve saz yapım atölyesinde çalışmaya başladı. Katıldığı bir ses yarışmasında aşıklama dalında birinci oldu. Bir yandan konfeksiyon atölyesinde çalışırken, solfej dersleri alarak ve düğünlerde saz çalarak müzikle ilgisini sürdürdü. Bestelerini birçok sanatçı seslendirdiği “Kıvırcık Ali” 11 Ocak 2011 tarihinde saat 5.30’da kendi aracıyla geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. Anısına saygıyla
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
50
UĞUR MUMCU Gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde ki , arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir. “Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi. Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.” Anısına saygıyla
51
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
AYDIN BOYSAN Mimar ve gazeteci. 1939 yılında Pertevniyal Lisesi’ni, 1945’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdi. Mesleğini 1999’a kadar ara vermeden sürdürdü. 5 Ocak 2018 yılında 97 yaşında organ yetmezliği sonucu Ulus’taki evinde hayatını kaybetti. Kitap insanlığın kağıt üzerindeki belleğidir. Kitap sonsuza kadar ihanet etmeyen bir dosttur. Kitabı ilk kez okurken bir dost tanırsın. İkinci okuyuşunda eski bir dosta rastlarsın. Anısına saygıyla
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
52
HRANT DİNK 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15:00 sıralarında, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskârgazi Caddesi üzerindeki binası önünde uğradığı silahlı saldırı neticesinde hayatını kaybetti. “Ya ben tehlikeyi çok sevdim, ya tehlike beni. Ama inanılmaz derecede de masumdum.,” Anısına saygıyla
Bir güvercinin ürkek bakışları, tutsak edilmiş bir özgürlüğün sessiz çığlığıdır aslında. ÜNSAL AKTAŞ
53
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
METİN GÖKTEPE 8 Ocak 1996’da İstanbul’da gözaltında dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri. Anısına saygıyla
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
54
AYIN KİTABI DOSTOYEVSKİ İNSANCIKLAR Dostoyevski’nin ilk romanı olan İnsancıklar yayımlandığında büyük övgüyle karşılanmış, edebi bir dehanın habercisi olarak görülmüştü.İnsancıklar, St. Petersburg’da bir devlet dairesinde çalışan orta yaşlı ve alçak gönüllü kâtip Makar Devuşkin ile uzaktan akrabası, yirmili yaşlarının başında genç bir kadın olan Varvara Dobroselova arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bir eserdir. Dostoyevski’nin henüz 24 yaşındayken kaleme aldığı; yoksulluk, dostluk ve sanat sevgisi gibi temalarla örülü bu roman, dönemin eleştirmenlerince adeta göklere çıkarılarak yazarın edebiyat çevrelerine bir yıldız gibi girmesini sağlamış ve çok parlak bir “toplumsal roman” olarak nitelendirilmişti. “Sahip olduğu ilham perisiyle çatı ve bodrum katlarında yaşayanlara hayat veren genç şairi tebrik ediyorum. Yaldızlı köşklerde yaşayanlara ‘yoksullar da insan, onlar da kardeşlerimiz,’ diye haykırıyor.” -VİSARİON BELİNSKİ-
55
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Kusurların Mükemmelliğini Ortaya Çıkarma sanatı: Kintsugi ve Kintsukuroi Merhaba sevgili okurlar. Bir yılı daha geride bıraktık. Geçen bu yıl bizim için sadece geçip giden bir yıl değil, Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat Dergimizi her ay büyük bir keyifle sizlerle buluşturduğumuz bir yılda oldu bizler için. Her yeni yıl yeni başlangıçlar demektir. Her yılbaşında gelecek yıla ait bazı planlar ve gerçekleşmesi hedeflenen programlar belirlenir ve bu amaçlara ulaşmak için yıl boyu çaba gösterilir. Üstelik yeni yıla ilişkin olsun olmasın plan yapmak geleceği planlamak demektir biraz da. Bu da olumlu ve güzel bir şeydir. Plan yapmak beklenti ve umutlarımızın olduğunun göstergesidir. Bu yıla kadar yaşamdan ne bekliyorum ya da yaşam bana ne verdi diyenlerdenseniz; geç kalmış sayılmazsınız. Şimdi ben yaşama ne verdim demenin belki de tam zamanıdır. Ben her geçen yıla teşekkür etmeyi öğrendim. Öğrenecek çok şeyim olduğunu hissettiğim için, umutlarımı da yanıma alarak, var gücümle yeni yıla “hoş geldin, iyi ki geldin’’ diyebilmeyi öğrendim. Soldan Esintilerin 2019 Ocak sayısı ile merhaba dediğimiz yeni yılda da paylaşmak için buradayım. Hayatı, yaşadıklarımızı, bakıp da göremediklerimizi, görüp de es geçtiklerimizi, ortak paydada ki sevinç ve üzüntülerimizi ve hayatın her anında bizlerle olan sanatın her dalını kısacası yaşamın içindeki her şeyi paylaşmak adına buradayım. Küllerinden yeniden doğmak efsanevi bir kuşun hikâyesidir. Farklı kültürlerde Anka, Zümrüdüanka, Simurg ya da Phoenix olarak OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
56
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE adlandırılsa da ufak tefek farklılıkları olan bu hikâyelerin hepsi aslında aynı şeyi anlatmaktadır. Yükseklerde, efsanevi Kaf Dağının tepesinde yaşayan yaşadığı müddetçe ayağı toprağa değmeyen en ulvi değerleri temsil eden, ulaşılması neredeyse imkânsız olan bir varlıktır Anka kuşu. Efsaneye göre bu kuş, öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından yuva yapar, yuvanın içinde ölümü beklermiş. Anka kuşu oluşturduğu yuvada yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğarmış. Yeniden doğan Anka kuşu gibi insanların yaşadığı büyük yıkıntılar sonrasında ayağa kalkmasının onları daha güçlü kıldığına inanılırmış. Nietzsche’nin ‘’Beni öldürmeyen acı güçlendirir’’ sözü tam olarak bunu anlatmaktadır. Yaşanmışlıklar insan hayatına daha çok değer katar. Bir insan acı çekmiş ve hasar görmüşse bundan ders çıkarır. Yaşantılarımız içerisinde hepimizin kendine özgü kırıklıkları vardır. Geçmişte olmasını istemediğimiz bu kırıklıkları söküp atmak istesek sanki benliğimizde oluşacak boşluk bizim sonumuz olacakmış gibi gelir. Yaşadığımız bu geçmiş acılar çok değerlidir. Belki de dünya mutluluk üzerine değil de hüzün üzerine döner. Bizi daha bilge daha yaşanmış gösteren yüzümüzde oluşan kırışıklıkların her birinin anısı farklı kırıklara dayanır. İnsanların yüzlerindeki bu kırışıklıkların nedeni yaşanmışlıkların insanı daha değerli ve güzel yaptığını unutmamamız içindir. Sadece insan mı yaşanmışlıklarıyla değer kazanır? İnsanların kullandıkları nesnelerle zamanla aynı olgunluğa erişemezler mi? Japonların Kintsugi Felsefesi, Anka kuşunun yeniden doğuşunda olduğu gibi nesnenin de yeniden doğarak daha güçlü anlamlı olacağını savunur.
57
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE İnsanlarla etkileşime geçen eşyanın da yaşanmışlıkları olduğunu ve bu yaşanmışlıklara saygı duyulması gerektiğini anlatır. Yüzyıllar boyunca gelenekten sanata dönüşen bu eylemin altında ise Wabisabi’nin ‘’kusurlu güzellik’’ adlı Japon Felsefesi gizli. Bu felsefeye göre bir eşya ya da insan bir hasara uğramış, bir acı çekmiş ise bundan bir ders almışsa bu konuda bir hatıraya sahiptir. Bu yüzden dolayı da artık daha önceki halinden çok daha güzel ve değerlidir. İşte bu yüzden dolayı da kırılmış eşyaları altınla tamir edip eski halinden daha güzel hale getirmeye çalışıyorlar. Açıkçası bu Japonları tanıdıkça insan çok daha fazla hayran oluyor. Hangimizin evinde bir vazosu, kupası ya da benzer bir şeyi kırılmadı? Böyle bir durum olduğunda genellikle o sevdiğimiz, birçok anımız olan vazomuzu ya da kupamızı gönlümüz el vermese de çöpe atarız. Hani kıyamayıp yapıştırsak da eskisi gibi değildir o. Bir nevi yaralı bir yüz gibidir artık. İşte Japonlar bu duruma ilginç bir çözüm bulmuşlar. Kırılan eşyalarını özellikle de porselenlerini altın tozu kullanarak yapıştırıyorlar. Sanata dönüşen bu gelenek ikiye ayrılıyor: Kintsugi (Altınla birleştirme) ve Kintsukuroi (Altınla tamir). Aslında OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
58
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Japonca’ da Kin: Altın, tsugi de birleştirmek Tskuroi de tamir etmek anlamına geliyor. Japonya’da insanlar kırılan eşyalarının değerinin dört katı kadar para ödeyip kendilerine Kintsugi seti alarak kırılan ürünlerini tamir etmeyi tercih ediyorlar. Mükemmel olmak zorunda değiliz. Kendimizi böyle kabul etmeliyiz. Sıfırdan kırıksız, çatlaksız, hasarsız bir ruha sahip olmak zorunda değiliz. Bu felsefeye göre, önemli olan kırığı onarmak değil, nesnenin gerçek değerini ortaya çıkarmaktır. Bizi biz yapan yaşadıklarımızdır. Olumlu ya da olumsuz her şey karakterimize, hayata bakış açımıza katkıda bulunur ancak burada önemli olan bunları doğru analiz edebilmek, kırıkları doğru tamir edebilmektir. Bunun için seçim sizin; kırık parçalarınızla biraz daha kaybetmeye devam mı edeceksiniz yoksa onlarla yaşamayı öğrenip kendinize altın değerler katarak mı yola devam edeceksiniz? Bu sanat dalını felsefe ve sanat olarak ayırsak bile her ikisi içinde geçerli olan benim düşünceme göre insanın kusurları ile de gayet güzel yaşayabileceği olgusunu taşımasıdır. Her zaman ki gibi görüş ve önerilerinizi, istek ve eleştirilerinizi mail adresim aracılığı ile paylaşabilirsiniz. Soldan Esintiler’ in yaşam kültürünüze dâhil olması dileğiyle, hayata sanatla gülümsemeye devam ediyoruz bu yılda… Sevgiler… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN mine_papatya71@hotmail.com
59
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
KİRAZIN TADI Çocukluk yıllarımda her kiraz mevsiminde, amcamın bahçesindeki kiraz ağaçlarının altında, babam, amcalar, yengeler ve kardeş çocukları bir araya gelir güzel zamanlar yaşardık. Kiraz ve dutların tadına doyamazdık. Gelecek yılda kirazları hep birlikte görebilecek miyiz diye düşünürdüm. Bir meyvenin insanın hayatında önemi nedir ki? Yeni İran sinemasının ödüllü yönetmeni Abbas Kiyarüstemi’nin Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü alan Kirazın Tadı (Taste of Cherry 1997) filmi buna en güzel cevabı verir. 22 Haziran 1940 yılında Tahran’da doğan Abbas
Kiyarüstemi kısa filmlerle başlayıp, 4 Temmuz 2016 yılında Paris’te ölünceye kadar ünü ülke sınırlarını aşan ödüllü filmler çekti. Kiyarüstemi, senaryosu da kendine ait olan Kirazın Tadı filminden başka Rüzgar Bizi Sürükleyecek, Arkadaşımın Evi Nerede?, Ve Yaşam Sürüyor, Zeytin Ağaçları Altında, 10, Şirin, Aslı Gibidir, Sevmek Gibi, Yakın Çekim gibi filmlerinin de yönetmenidir. Kirazın Tadı filminin başrolünü ise İranlı oyuncu Homayoun Ershadı üstlenmiş. İran Sineması, önceleri halktan kopuk toplumsal sorunlardan uzak elit grubu eğlendirmek için
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
60
KİRAZIN TADI çekilen filmlerden oluşmaktaydı. 1960 li yıllarda İran’ın güçlü kültürel geleneğinden ve edebiyatından etkilenen Yeni Dalga İran sineması tarihinde hiçbir zaman demokrasi yüzü görmemiş ülkedeki aşırı sansür ortamında ürünler verdi. Kirazın Tadı, intihar ettikten sonra, para karşılığı üzerine toprak atacak birini arayan orta yaşın üzerindeki Bedii Beyin bu arayışını anlatır. Neden intihar edeceğini filmde öğrenmeyeceğimiz adam Tahran’ın işsizlerin olduğu caddelerinden başlayan araba ile yolculuğunu şehrin dışında toprak yollarda sürdürür. Arabasına almak istediği kişilere para karşılığı iş teklif eden ancak işin ne olduğunu söylemeyen Bedii Beye onun amacını bilmediklerinden tepki gösterirler. Bir Kürt askeri, Afganlı mülteci ilahiyat öğrencisi ve müzede çalışan yaşlı Bakari Beyi arabasına binmeye ikna eder. Onlardan istediği ise; o uyku ilacı içip tepedeki yalnız
61
ağacın altındaki çukurda uyuduktan sonra onlar sabah geldiklerinde eğer ses vermez ise üzerine toprak atacaklardır. Asker ve öğrenici intiharın günah olduğu için teklifi kabul etmezler. Tahran’da Doğa Tarihi Müzesinde çalışan Bakari Bey ise, ona kendi hikayesini anlatarak onu intihardan vazgeçirmeye çalışır. Evlendiğinde sorunları nedeniyle intihar etmek istediğini ancak kendini asmak istediği ağaçtan yediği dutların tadı sayesinde bakış açısını değiştirdiğini anlatır. Sorunları çözülmemişti ancak o bakış açısını değiştirmişti. Yaşlı adam, ona dostu olduğu için yardım edecektir parayı da hasta çocuğunun tedavisi için kabul eder. Bedii, Tahran’ın dışındaki tepelere tırmanan kıvrımlı tozlu toprak yollarda sorularıyla arabasına aldıklarının öykülerini öğrenmek ister. Yönetmenimiz, insanların öykülerini dinlemeyi sever. Filmin tamamı neredeyse hareket halindeki
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
KİRAZIN TADI arabada geçer. Kamera insanların yüzleri ve yol üzerindeki doğa manzarası arasında gidip gelir. Kiyarüstemi, arabaları ve yolları sever. Diğer filmlerinde de hep hareket halindeki insanlar, arabalar ve onlarla birlikte akan bir hayat vardır. Yönetmen bu sevgisini ”Araba, güvenlik hissi uyandırır. Bakmak ve yansıtmak, kendimle olan bitmek bilmeyen sohbetleri ve süregiden içsel diyalogları hafifletmek için bildiğim en iyi yer.” diye açıklar. Tepelere doğru kıvrılan toprak yollar, o yollarda giden araçlar veya insanlar, yalnız ağaçlar ve doğa onun vazgeçilmezidir. Onun filmleri, Fürüğ Ferruhzad ve Söhrab Sepehri gibi İran’lı şairlerin şiirleri etkisi altındadır. Onun kahramanları ise ülkesinin sıradan insanlarıdır. Bedii evinin ışıklarını söndürüp bir taksiyle yamaçtaki yalnız ağacın yanına gelir, arabadan iner ve uzaktaki Tahran’ın ışıklarına bakarak sigarasını içer. Filmin nasıl
bittiğini öğrenemiyoruz. Yönetmen, Bedii’nin yaşamayı mı, ölümümü tercih ettiğine karar vermeyi izleyiciye bırakır. Toprağın üstündeki kirazın tadını mı, toprağın altını mı tercih edecektir. Bakari Beyin “Diğer taraftakiler buraya bakmak isterler. Ve sen oraya gitmek için acele ediyorsun.” sözleri onun kararını etkilemiş midir? Asıl aradığı ise amele pazarından parayla birini bulacakken, ölünce üzerine toprak atacak bir dost mudur? ŞAKİR ATA
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
62
ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ
Bence, şeytan diye bir şey gerçekte yoksa, insanoğlu uydurmuşsa onu; kendine bakarak, kendisini örnek alarak uydurmuştur.
Ruh gücü sevgiyi güler yüzle, gururla taşıyabilmeli, yaptığı işi kendine yakıştırabilmelidir. AYDIN BOYSAN DOYULMAZ DÜNYAMIZA
DOSTOYEVSKİ KARAMAZOV KARDEŞLER Gerçeği söylüyorum size. İnsan, uçurumun kenarına varmadan, kanatlanamaz!
Doğmakta olan güneş bile ölmek üzere olan bu gencin zavallı yaşamı gibi nursuz ve hüzünlüydü. DOSTOYEVSKİ İNSANCIKLAR
NİKOS KAZANCAKİS GÜNAHA SON ÇAĞRI Okumasını bilsek birbirimizin yüzü bütün kitaplardan daha anlamlı. OKTAY AKBAL İSTİNYE SULARI
Gece güzel bir dinginlik başlamalı. Gün kendini değiştiriyor. Ama insan kendini değiştiremiyor. Yılların getirip yüklediği ağırlıklar var; bedende, yürekte. Susmuyor, geri çekilmiyor, dinlemiyor bir an. Bitkin uyanıyor. Düşler bile aynı, hep aynı. GÜLTEN AKIN BENİ SORARSAN
63
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
YAŞAYAN DEĞERLERİMİZ 54. PROGRAMI İSTANBUL AVCILARDA GERÇEKLEŞTİ Kardelen Sanat Derneğinin organize ettiği YAŞAYAN DEĞERLERİMİZ ödül gecesi 28 Aralık 2018’de Avcılar Barış Manço Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleşti. Katılımın bilet yerine okunmuş bir kitap karşılığında olması ve toplanan kitapların anadoluda köy okullarına gönderilmesi geceye olan katılıma duyarlılığı daha da ön plan çıkardı. KARDELEN SANAT DERNEĞİNİN kurucusu ve başkanı Yusuf Ziya Leblebici’nin sunumuyla başlayan gecede Nevra Serezli ve Muharrem Temiz’e yaşayan değerler ödülü Letafet Memmedova, Grup Laika, ADD Avcılar Şubesi, Güler Dişbudak ve Damla Günay Kardelen’e onur ödülü verildi. Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak Benli’nin katılanlara armağan ettiği NUTUK kitabı yoğun bir ilgiye neden oldu. 55. organizasyonunu ANKARA YENİMAHALE’de gerçekleştirecek olan KARDELEN SANAT DERNEĞİ ekibine başarılar dileriz. SÜHEYLA GÜNEY AVCI ÜNSAL AKTAŞ 28.12.2018
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
64
Yaşayan Değerler Onur Ödülü Gecesinde Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi olarak sevgili Nevra Serezli ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. -Merhaba Nevra Serezli. Yaşayan Değerler Onur Ödülüne layık görüldünüz Bununla ilgili duygularınızı bizimle paylaşırmısınız? N.Serezli: -Çok gurur verici bir olay, hatırlanmak zaten yeterince güzel. Aradıklarında çok teşekkür ettim, çok mutlu oldum. Bizler yaptığımız işin bu şekilde değerlendirilmesi tek istegimiz zaten. Onur Ödülü almak çok güzel ve gurur verici bir olay. -Dikkatimizi çeken bir olay da bu gecelerin bir çoğuna davetli olan sanatçıların hasta olmalarına rağmen mazeret göstermeden gelmesi. Bu çok ince bir davranış. N.Serezli:-Tabi ki insanlar bizi davet etmiş ki zaten biz hasta hasta sahneye çıkan insanlarız, ödül almaya gelmemek ne demek. Ancak çok hasta yatalak hale gelmek lazım. Öyle bir durumda gelemezsin. - Soldan Esintiler Kültür ve sanat Edebiyat Dergisi olarak çok teşekkür ediyoruz Nevra Serezli tekrar geçmiş olsun diyoruz. SÜHEYLA GÜNEY AVCI / ÜNSAL AKTAŞ
65
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
FOTOĞRAFA YAZILANLAR O zamanlar deniz kıyılarında çay bahçeleri ve kahvehaneler vardı. Aile için özel bölümleri olurdu. Zeminleri şimdikiler gibi mermerden, taştan, işlenmiş fayanstan falan değildi. Ya kuru beton üstüne ya da çakıl taşlarının üstüne konurdu masa ve sandalyeler. Durum böyle olunca bir ayak mutlaka dengede olmaz oturduğunuz sandalye ya da masa sallanır, düşecekmişiz gibi bir korku sarardı içimizi. İşletme sahibi hemen kalın kartonlar koyardı sallanan masa ya da sandalyenin ayağının altına, bütün ayaklar eşit ve dengede olsun diye. Şimdi tahta masalarda içtiğim o bir bardak çayı hatırlıyorum. Çakıl taşlarını, kayaları, kumsalı, yosunları, paslı sandalyeleri, bir ayağı kısa olduğu için sallanan masaları. Kapatılan, fallarına bakılan fincanlardan çıkan umutlara karışan yosun kokularını. Sanki üzerinde oturan insanların dertlerini dinleyen, sevinçlerini paylaşan, çocuk gülüşlerine eşlik eden kumsal, kıyıya çarpan dalgalar vurdumduymaz bir tavırla her akşam rutin bir görevi yerine getirir gibiydiler. Çayımdan bir yudum alırken, sürdüğüm bu hayattan eskisine kaçmayı bu kadar arzulayabileceğimi belki de aklıma hiç getirmemişimdir. fotoğraf ve anlatım MİNE GÜLEŞKEN ASLAN
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
66
OBJEKTİFE TAKILANLAR
Foto: Süheyla Güney Avcı Ihlara Vadisi/Aksaray OCAK 2019
67
SOLDAN ESİNTİLER
Foto: Alper Güney Ordu’dan Köy Manzaraları
Foto: İsmail Şimşek Neuchatel Gölü/İsviçre
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
68
OBJEKTİFE TAKILANLAR
BÜYÜKÇEKMECE SAHİLİ foto: ÜNSAL AKTAŞ
69
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER
70
GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : @tasarim.grafik
71
OCAK 2019 SOLDAN ESİNTİLER