SOLDAN ESİNTİLER AĞUSTOS 2018

Page 1

SOLDAN ESİNTİLER 8 KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ

AĞUSTOS 2018

Başka türlü bir şey benim istediğim Ne ağaca benzer, ne buluta benzer Burası gibi değil gideceğim memleket Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız Rengi başka, tadı başka CAN YÜCEL

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

1


>> 4 ÜNSAL AKTAŞ EDİTÖRDEN >> 5 HASAN SEÇKİN ÇARESİZ DEĞİLDİR İNSAN >> 6-7 AYDIN ÖZTÜRK BİR SEVGİ KIRILMASIYDI >> 8-9 HÜSEYİN ASLAN MEVSİMSİZ ÇİZGİLER NURSEN URAL SEVGİNİN MATEMİ >>10-11 CAN YÜCEL / SEVGİ DUVARI İKRAM GÜNEŞ HER ÖMRÜN DİBİNDE VARDIR >> 12-13 SULTAN KARATAŞ / ZAMAN TURGUT UYAR >> 14-15 SÜHEYLA GÜNEY AVCI ÇIĞLIKLAR KOPARAN SESSİZLİK NURAY ŞENGİL / MÜNİR ÖZKUL >> 16-17 ÜNSAL AKTAŞ / GÖLGE JOSEF KILÇIKSIZ / ÇÜRÜR ELLERİM >> 18-19 RIFAT KORAY GÖKAN BOĞAZ’IN GECE RENKLERİ ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN YAR İÇİN YILDIZ ÇALDIM... NURSEL ARAS / güceniğim >> 20-21 NECLA BEKTAŞ

CİNNETİN RAHMİNDE ÖLÜ YAĞMURLAR

>> 22-23 AYSEL MENTEŞ ELİN YAPACAĞI HER İŞİ YAPARIM ALİ ESMERAY / ZAMAN >> 24-25 YAŞAR UĞURLU HAYAT SEVGİNİN İÇİNDE ALEV MERSİN SANA BÜYÜMELİYİM >> 26-27 MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

>> 30-33 CİHANGİR ASLAN ŞİZOFRENİST DÜŞLER >> 34-35 UNUTULMAYANLAR >> 36-37 FERİDE SERİN HAYAT SAAT TUTAR >>38-41 MİNE GÜLEŞKEN ASLAN HAYATA SANATLA GÜLÜMSE >> 42-43 İSMAİL ŞİMŞEK BİR AŞK MASALI MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 7. ULUSLARARASI URLA TOPRAK SAHNE TİYATRO FESTİVALİ >> 44-45 HAVVA AĞRAL / PERDE ARALIĞI >> 46-47 UNUTULMAYANLAR >> 48-49 ÇETİN AKYIL / ÜŞÜYORUM YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ AYAKLAN YALNIZLIĞIM OLCAY KASIMOĞLU / CANA YOLDAŞ >> 50-51 ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ İNAYET KOÇAK / ŞİİR NURSEV ESER / ŞİİR KAZIM BEYSÜLEN / ŞİİR >> 52-53 SÜHEYLA GÜNEY AVCI KEŞİF GÜNLÜĞÜ >> 54 UNUTULMAYANLAR >> 55-56 KADRAJA TAKILANLAR >> 57-58 DUYURU / REKLAM

İNSANIN KENDİ İMGESİ İLE İMTİHANI AHLÂT

>> 28-29 ÜNSAL AKTAŞ AYIN KTABI - ŞEKER PORTAKALI EDREMİT KİTAP FUARI

2

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ

Yayın Türü: Aylık Süreli Yayın Sayı: 8 - Ağustos 2018 Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş Yayın Kurulu Süheyla Güney Avcı Mine Güleşken Aslan Ünsal Aktaş

issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com

Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Dizgi - Mizanpaj - GrafikTasarım Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler e-posta soldanesintiler@gmail.com KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur. Ağustos 2018

HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER

SOLDAN ESİNTİLER

3


EDİTÖRDEN yeniden merhaba … yalnızlığım benim çoğul türkülerim ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi CAN YÜCEL 12 Ağustos 1999 Aramızdan ayrılışının 18. Yılında büyük usta Can Yücel’i saygı ve hasretle anıyoruz. Ve Can Baba’yı kaybetmenin acısı henüz çok tazeyken yaşanan ve hafızalara kazınan, yürekleri dağlayan 17 Ağustos Marmara Depreminde yitirdiğimiz canları unutmadık. Acılarla girizgah yaptım farkındayım, ama acılarımız sahipsiz değil. Acılarımızla olgunlaştık. Acılarımız üzerine nice ağıtlar yakıldı. Nice kitaplar yazıldı Nice şiirler yazıldı Nice oyunlar yazıldı sahnelendi Nice şarkılar söylendi … Temmuz’da Madımak’ta diri diri yandık Ağustos’da Marmara Depreminde yıkıldık Ve yaklaşık 10 gün önce komşumuz Yunanistan’da yaşanan büyük yangın. Sınırlarımız dışında olması bu acıyı yüreklerimizde hissetmemize asla engel olamaz. Acının , gözyaşının milliyeti olmaz. Buradan SOLDAN ESİNTİLER ekibi olarak Yunanistan halkına geçmiş olsun diliyor, en kısa zamanda acıların sarılmasını kalben temenni ediyoruz. Acılar bu denli bizleri öbek öbek sardığı noktada bir nebze de olsa nefes aldıran eylem biçimi devreye giriyor. “OKUMAK” Bu minvalde SOLDAN ESİNTİLER olarak üstlendiğimiz misyonu yerine getirebildiğimiz için ekip olarak mutluyuz. Ve siz okurlarımıza her sayıda “yeniden merhaba” diyebilmek bizler için çok önemli hale geldi. Bu ay, siz SOLDAN ESİNTİLER okurlarımızdan hem bu sayı hem de geride bıraktığımız yedi sayımız için yorum ve fikirlerinizi bekliyoruz. e-posta adresimiz soldanesintiler@gmail.com Eylül’de buluşmak üzere sevgiyle kalın … ÜNSAL AKTAŞ

4

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


ÇARESİZ DEĞİLDİR İNSAN

oltaya yakalanan balık örümcek ağındaki böcek tuzağa düşen aslan kafeste yaşayan kuş ve ana rahminde bebek gibi çaresiz değildir insan...

insan ki aklında bunca merak yüreğinde çokça sevgi düşlerinde umut var ve gözlerinde mutluluk çaresiz değildir insan...

insan ki omuzlarında dünyanın yükü hünerli ellerinde emek yumruklarında kavga ve yüreğinde özgürlük düşü çaresiz değildir insan... HASAN SEÇKİN

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

5


BİR SEVGİ KIRILMASIYDI Her adımda pul pul çözülen paslı kapıların gıcırtılarıyla geçiyorum ardımsıra yıkıntılar sürüyerek sokakları soluğumda duman acısı, vantuzlar, avcı fakları çekiliyor damarlarım, ellerim soğuyor, gözlerim aklarda görüp göreceğim son yağmur sağanağı mı yüzümdeki bu ıslak serinlik boğuluyorum yalanların emzirdiği cam fanuslarda korkarım ki kimselerde görmeyecek asfaltlara yıkılıp kalışımı bir bağırabilsem, çırpınmasam kıyıya atılmış balıklar gibi dönsem derin sularıma dönsem diyorum dört bir yandan çoğalıp yüzüme çarpıyor duvarlardan yıllar önce silinmiş sloganlar bedeni kurşunlarla doldurulmuş bir ölü doğruluyor kıyısında anıların incinmiş bakıyor mendereklerde dalgalarca kırılışıma gök gürlemeleri düşüyor aramiza sabahi ikiye biçiyor sesi

6

SOLDAN ESİNTİLER

postal seslerinin yankılandığı gecelerde birlikte yazmadık mı diyor silinmiş bütün sloganları göstererek beni vurmuşlardı ardından kurşunlarla sense firari duvarlar kanıyor kanıyor yapraksız dalları ağaçların gökyüzü kanıyor, bulutlar, kuşlar billurdan kırmızıya dönüyor yağmur rüzgar kanıyor vivaldi kemanlarını silerek sokaklardan kan, kanıyor dağılıyor soluğumda duman acısı vantuzlar avcı fakları ey umut utandırma beni serme yorgun dalgalar gibi keskin çakıl taşlarına sendeleyişimi bir sevgi kırılmasıydı bir boran izlerimi silen tipi üzülmüşlüğümle gözgözeyken bakma öyle yanaklarımda acıyor gözlerinin sıcak izi Ağustos 2018


BİR SEVGİ KIRILMASIYDI ey umut utandırma beni yüzümü gölgeler gömerek kaçmadım utançlar çizilmedi ömrüme hep bir sarmaşıktım insan uçurumlarında tuzla sulanan toprakta yeşeren inat yılgısına çekerken durgun sularda soldurmadım şıvgınlarımı hep bir patlayışın ardından zifir geceye atılan kıvılcımdım sesimden önce bir sevgi kırılmasıydı bir boran izlerimi silen tipi üzülmüşlüğümle gözgözeyken bakma öyle yanaklarımda acıyor gözlerinin sıcak izi ey umut utandırma beni kuralsız bir sevgi umudumu dayoracaksa eger bir çift kumrunun sarılışını bağrıma bastırır gibi ayrılıkta yakışır bana yaralı ceylan ürkekliğiyle ovada Ağustos 2018

isyanlarımı saklayıp kırarcasına dişlerimin sızısına dağların yolunu tutmakta kuralsız bir sevgi umudumu da yoracaksa eger bir çift kumrunun sarılışını bağrıma bastırır gibi bir kavgada ayrılıkta yakışır bana. AYDIN ÖZTÜRK

SOLDAN ESİNTİLER

7


MEVSİMSİZ ÇİZGİLER

uzun ölür dilin çatlağında yeşeren sözcük. erir gül kokusu yangın tutkunu temmuz ıssızlık bahşeder gökyüzü kendi suyuna akar ateş, hangi sese kapıyı aralasam

eskiden ipe asarlardı çocukları ıslık çalmaktan hükümlü o çocuklar ki diziliyor yollara mısra gibi yüzlerinde mevsimsiz çizgiler ve yaralı gömüldüler, üzerinde ölüler dolaşıyor şimdi HÜSEYİN ASLAN - SUYUN KALBİ

8

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


SEVGİNİN MATEMİ Alışkanlık işte İki kişilik masa kuruyorum Çaylar soğuyor yeniden yeniden ısıtıyorum Tek bir lokma yemeden Bir yudum içmeden Masayı topluyorum… Aklım, bedenimle uyumsuz Alışkanlıklarıma boyun eğmiyor Giysilerim iki beden büyüdü Pek becerikli değilim ama Yanından yöresinden teyelleyip giyiyorum Senin en sevdiğin minti yeşili mini elbisemi… Aynı yolları yürüyorum Dönüp bakan yok Senin baharına Sensizlikten mi bendeki sensizlikten mi Kırlangıçlar üşüyor, Serçeler ağlıyor Mevsimler deviniyor Kalbim benden önce yola düşmüş sana ulaşmak için… Kuşlar yine doluşuyor penceremiz önünde ki ceviz ağacına Sesleri yok Bir tüneyip bir havalanıyorlar Benim minti yeşili elbisem gibi Seslerine matem giydirmişler… Ağustos 2018

Sen nehrinde ışıksız yüzüyor Zifiri gecede tekneler Senden sonra Soytarı kuşlar istila etti Bizim bahar parkımız ilan ettiğimiz o ağaçlı mekânı Ne yem verip sevesim Ne taş atıp kovacak takatım kaldı. Zamana nehrin akışını seyreder gibi bakıyorum Ne derinlerde ki ateş balıklarına Ne yüzeyde ki kuğuların dansına alkış tutmuyorum. Takvim yapraklarını üçer beşer koparıyorum Yinede zaman ömrümden Tek tek gün olarak düşüyor… Dön yarı asrı devirmiş dalların arasından bak Çıkış yolundan millerce uzakta Kollara bölünmüş sen nehriyim Pizza kulesinin eğimi kadar yaklaş Gömütüm kalbin olsun Koy desinler Yarım asırlıklık gel git aşkı Bir asırlık çınar olmak için intihar etmiş… NURSEN URAL

SOLDAN ESİNTİLER

9


CAN YÜCEL SEVGİ DUVARI Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi Dilimizde akşamdan kalma bir küfür Salonlar piyasalar sanat sevicileri Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni Yakanda bir amonyak çiçeği Yalnızlığım benim sidikli kontesim Ne kadar rezil olursak o kadar iyi Kumkapı meyhanelerine dadandık Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri Çöpcülerin elleriyle okşardım seni Yalnızlığım benim süpürge saçlım Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi Baktım gökte bir kırmızı bir uçak Bol çelik bol yıldız bol insan Bir gece Sevgi Duvarını aştık Dustuğum yer öyle açık seçik ki Başucumda bi sen varsın bi de

10

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


HER ÖMRÜN DİBİNDE VARDIR Her ömrün dibinde vardır koyu yasakları Fahişe kalabalıkları Ayyaş sarhoşlukları Birde, birde çoğula benzer tekil yalnızlıkları...

Her ömrün dibinde vardır uğurlayamadıkları Uğruna cayır cayır yandıkları Birde, en ağırından suratına küfürler saydıkları...

Her ömrün dibinde vardır, ayıp kahkahaları Çıplak suskunlukları Birde tövbekar, ince, masum duruşları...

Her ömrün dibinde vardır “f ” tibi yalnızlıkları Gri hüzünleri Boğulmuş düşleri Azgın hasretleri Birde terli, esmer, yanık kederleri...

Ağustos 2018

Her ömrün dibinde vardır, azgın öpüşmeleri Şehvetli sevişmeleri Günahkar hayalleri Birde el değmemiş bakire gülüşmeleri...

Her ömrün dibinde vardır toz tutmamış sevgiler Kederli arsız günleri Prangalı sessizlikleri Haddini bilmez arsız demleri Birde umuda aç Umuda susamış Koyu, demli, derin geceleri… Umuda aç Umuda susamış Koyu, demli, derin geceleri Derin geceleri… İKRAM GÜNEŞ

SOLDAN ESİNTİLER

11


ZAMAN

kahpe bir kış

tekil rakamlar bilinmezdi

kutuplardan bir sıtma, salgın

çifter çifter vururdu acılar

unutturmuştu bize son mevsimden kalanı

namertti geceye vuran kırağı tanımazdı aman

paslı raylar şose yollar

ne kadar namussuzdu

kaygısızdık asfalta

gelir geçer sanılan sancılar

ve yeşile

gelecekti bahar

ve maviye

zemheriye inat

kızıl yanardık oysa

sevecekti insan zaman bile ettiğiyle avunmazken...

bir ormanın kavıydı zaman çerezdi akarken usulca saatler

SULTAN KARATAŞ

sarıya boyanırdık tutuşurken seviler geceler, yalnızlık taşırdı kanatlarında çıbanbaşı bir umuttu yarınlara, haber kalan sıska, sahipsiz bir kimlik yitip giderken yollarda

12

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


TURGUT UYAR

22 Ağustos 1985 Anısına saygıyla “Arada bir deliler gibi kavuştuğumuz Tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında Kısacık yoğun bir akşam Biliyordum bir soğuktu nereye varsam Bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve Kısacık yoğun bir akşam.” Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

13


ÇIĞLIKLAR KOPARAN SESSİZLİK

Çığlıklar koparan sessizliğin arasında, Yavaş yavaş küle dönmeyi bekleyen köz gibi, Haklardan yaşamdan tecrit edilmiş, Tercihin adına kader deyip razı gelinmiş, Suyunu alıp umutsuzca derinliklere gömülmeyi bekleyen gemi gibiyiz.. Sanki, bütün yıldızları söndürüp Uzun bir uykuya dalmak üzereyiz. Sessiz, eylemsiz, türküsüz, oyunsuz ve bomboş. Can sıkıcı bir yaşamı hiçler adasına taşımışızda Unutmuşuz halaya duran rüzgarları bir anda.. Ve bir anda sessizliğe teslim olmuşuz Özgürlüğün yara bere içinde kalmış haline baka baka... Zulmü ecelsizliğin ortasına koyup umudu tüketmişiz.. Ve Altı yaşı! Yedi yaşı! Bebek yaşı! duvağın içinde ki ölümden alıp; Koruyamamışız..!! SÜHEYLA GÜNEY AVCI

14

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


MÜNİR ÖZKUL Ahh büyük usta, (Münir Özkul)

35×60 cm karakalem çalışması. Nuray Şengil

bir bilsen elli yaşımın çocukluğuna, oynadığın filimlerin rolündeki o harukulade şahsiyetinle, öyle güzel duygular bıraktın ki anlatılası. Bazen fakir ama kocaman iyi yürekli bir baba, bazen öğrencilerine kol kanat geren Hababam sınıfının Mahmut hocası, bazen güldüren, bazen ağlatan ama hep sevgiyle, onurla yürelerimizi dolduran büyük bir değer oluyordun çocuk yüreğimize. Her mimik, her ses tonuyla yaşayan ve o Münir Özkul duruşu, aslında toplumun vazgeçilemez güzellikteki değerlerini yansıtıyordu. İçinde, çıkarsız dostluk, ebeveynlik, komşuluk, yardımseverlik, korumacılık, saygı, kötülüklere karşı onurlu dik duruş, yani çok güzel ve doğru duygular bıraktın bizlere. Seni hep bu güzelliklerle hatırlıyoruz ve hatırlayacağız. Türk sinemasına verdiğiniz özverili emek için sonsuz teşekkürler büyük usta. Daima yüreğimizdesin. Bir de, biraz da babama benzetiyorum seni... Nacizane portlerini karakaleme yorumlarken biraz seni, biraz babamı anımsadım ve mutlu oldum. Huzur içinde uyu güzel insan. NURAY ŞENGİL

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

15


GÖLGE Yürüyorum Gölgemin ardında Koşulsuz bir güven duygusuyla. Bilirim ki gölgem beni yanıltmaz Çok defa onun izinden yürüdüm Aşılamaz diye dillendirilen nice yolları aştım. O benim rüzgarım Estirdiği yel varılacak yolu işaret eder. ÜNSAL AKTAŞ

foto : ÜNSAL AKTAŞ

16

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


ÇÜRÜR ELLERİM bazen yalandan iyiyim diyorsun ya bana, biliyorum, üşüyorsun yüzünü zamanın buzlu camlarına dayamış... bir şeyler soluk alışlar arasında içinin yolaklarına iner geniş göğüslü bir deniz köpürerek liman sessiz, taşların kalbi suskun sana sesler yakışırdı oysa, yaşama adanışın şarkıları kadim bir kavmin sesleri dağlar ve yıldızlar aşıp en muhteşem sığınağına doğru çocukluğumuzun... hani dizlerinin bağları çözülür ya birdenbire seni düşündükçe gece bacağı kırık bir at, acı çeker mürdüm ezikleri tende, soyulur yara kemiğe doğru morumsu bir uçurum uyanır en ağır uykusundan katarakt sislerin arasından görünür gölgenin mazgallara düşüşü ışık ve rüzgar ganj’ın sularında yunar kıyıya hevesli bir çocuğun yüzünü böyle zamanlarda gözlerinde sakla beni gecenin kara yorganına sar ... kıyıları buruşuk duman denizleri seni düşündükçe kağıttan bir kayık olur düşlerim mavi balık düşürür gözlerini içine umarsız bir yolculuğun kürek çekişlerim sana doğru unutursun tutuşumu unutursun çürür ellerim... JOSEF KILÇIKSIZ

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

17


BOĞAZ’IN GECE RENKLERİ BOĞAZ’IN GECE RENKLERİ (DOĞU/ ORIENT)-70 Tuval üzerine akrilik 65/50 2011 Rıfat KORAY Gökan Öyküler Doğudan öyküler Doğuya özgü öyküler Doğuya yönlelenme Yönlendiren Doğu Şaşkın yöreler Yöresel şaşkınlık Diller ve aksanlar Sesler ve nağmeler Diğer kültürlere anahtar Yeni ufukların başlatan Hoşgörü yaratan Tutarlılık üreten Olumlu güç sunan Görüşlerimizi genişleten Özümüzün gelişmesinde Yeni bir gerçeği veya yeni bir manevi güçü canlandıran Güneşin nehirlerinde dolaşan kültürlü ay gezginleri İnişler ve çıkışlar arasında diğer bir gün batışı Seth.D.İsander, La Baie des Anges – Fransa tarafindan özellikle bu resim üzerine bestelenmiştir.

18

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


ŞİİR YAR İÇİN YILDIZ ÇALDIM... Savunmasız bir sevdanın çocuğuyum ben gülüm Tanrı beni bağışlamaz Gökyüzünden iki yıldız çaldım. Yağmurlu bir gecenin son görünüşüydü Gizemli yıldızlar, ne kadar direnseler de yenilmek kaçınılmazdı Güneş”e. Toprak çiğdemlerle sohbete tutuşmuş, Misk-i amber kokuyordu yarin yüreği. Bir el etse; Yar bir el etse, ortaya çıkacaktı tüm yalanlarım. Mapus damlarını, dağlarımı, ve kısır döngüde kalmış yasaklı yurdumun zulmünü, henüz anlatamamıştım. Şimdilik kavuşmanın gökkuşağı kadar uzak, yağmurla çöl, gülle bülbül kadar bir birine hasret, ve bir o kadarda imkansız olduğunu, anlatmamıştım. Sabrına sığındım işte. Bağışla. İki yıldızını çaldım. Takacağım her gece birini yarin saçlarına Özgürlüğümün bedeline say

güceniğim ey kalbimin sadık yâri güzel kederim! geçen yazdan çınar yapraklarında unuttuğum gücenik seslerimi topluyorum yağmura benziyor yüzün ve bir erkek omzu kayboluyor karanlıkta ey aşk! borçlusun bana! kurumadan küpe çiçekleri son kez ayrılığın gözyaşından geç! NURSEL ARAS

ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

19


CİNNETİN RAHMİNDE ÖLÜ YAĞMURLAR İçimin kurumuş pınarlarından yağmurlar geçiyor. Köşebaşındaki bir kedi için hiç adil değildi bu ve mavisi hazana dönmüş telefon kulübesine henüz sinmişken ayrılığın sürgün kokusu, elleri ceplerinde bir dilenci güneşleniyor gecenin içinde. Ezidi bir kadının ağıtları duyuluyor uzaklardan yas kıyafetleri içinde. İsrafil Sur’a üflemek için nefesini açıyor, sürgün kokuyor gökyüzü ve yağmur yağıyor. Umut tacirleri çirkin dişlerini göstere göstere terk ediyor umuda mülteci sürgün ömürleri, sonsuz ve mavi bir boşlukta. Biraz ötede töre cinayetinde, kardeşini göğe bakan özleminden vuran adamın perişan ruhunu bir firariyi saklar gibi bağrına basan karanlığı ihbar ediyorum, duyulmuyor sesim. Duaların pimini çekmiş yaralı, soğuk ve ağrıyan eller. Şimdi bir umut kadar ölü olabilmeyi diliyorum. Göğsümün üstünde ölü kuşların ağırlığıyla tanrım diyorum, tanrım senin duan kabul olur, bin yerden yamasanda şu yeryüzünü bir kez daha dik şu sökükleri, bir kez daha dikiş at şu açık yaraya. Ya da mitolojinin içinden çıkar gönder Musa’yı ar damarı çatlamış şu dünyayı ikiye ayırsın asasıyla. İçimin çürümüş sürgün kokusu dayanılmıyor, yağmurlar geçiyor o uçurum dehlizlerden ve kaldırımda bir kadın şehrin kamburunu sırtında taşır gibi çıplak ayaklarıyla dudaklarından şairler geçiriyor. Zeytin dallarından salıncaklar yapıyor azizler, kalbi kırık tüm anneler beyaz ve kederli saçlarından tutumlar asıyor. Zılgıtlar yankılanıyor topraktan. Demir kapıları yakan güneş bir sevdalının özlemiyle kucaklıyor kalemin düşsel ve düşünsel sonsuzluğunu. Yetim ve öksüz başaklar ölüm oruçlarında, masumiyeti bir günah gibi göğüslerinin arasında saklayan Lilith’in ırmaklar gibi saçlarında savruluyor. Sürgün kokusu ciğerlerimde infilak ediyor, yağmur geçiyor gözlerimden. Toprak üşüyor. Çocuklar kuşlarla birlikte vuruluyor. Gördüğüm her düş karanlık, her düş kan kokuyor. Rahmimde bir ceninin çığlığı kulaklarımı deliyor. Bir kabusun içinde kendimden kaçıyorum, tenimde sürgün kokusu, yağmurla örseleniyorum. Aynı gökyüzünü paylaştığım bir bedbin coğrafyada halklar ağlıyor, halklar ölüyor. Yağmur yağıyor, sürgün kokuyor, yüzüm erozyana maruz kalmış, etlerim dökülüyor. Arınamıyorum aforoz edildiğim sınırlardan. Her sınırın kimsesizliğinden bir parça bulaşıyor eteklerime. Acıyor, bir yerlerim kanıyor, nereye dokunsam orada kayıp insanlığım. Duyuorgansız bir acı dolaşıyor beynimin cehenneminde. Sürgün kokuyor bileklerim, damarlarımdan yağmur geçiyor.

20

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


CİNNETİN RAHMİNDE ÖLÜ YAĞMURLAR Tüm renklerin savaşının tek galibi kırmızı. Göksel kubbenin mavisini, denizleri ve nehirleri, martıların kanadını, iyiyi ve güzelliği silip almışlar baktığım kartpostaldan. Çok uzak iklimlerin ezgisine benziyordu mavi, bilmiyordum ve ne olduğuna karar veremediğim bir cinnet oluyor avuçlarımda. Avuçlarımda sürgün kokusu ve yağmur birikiyor. İnsanları özlüyorum. İliklerimde sıtmaya tutulmuş bir titreme nöbeti halinde çocuklar düşüyor toprağa. Neyin kavgası olduğunu hiç bilmediğim ve hiç öğrenemeyeceğim binlerce savaşta bir bir vuruluyor inandığım iyilikler. Yenik zaferlerim sürgün kokuyor, yağmur çinko bir çatının sıcaklığında aman diliyor. Yağmur yağıyor Sürgün kokuyor Çocuklar ölüyor Dikenli tellerde rengarenk bir yaş/a/mak parçalanıyor Etlerim dökülüyor Yağmur kokuyor Sürgün yağıyor Canım yanıyor Canım çok yanıyor Ölemiyorum.. NECLA BEKTAŞ

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

21


ELİN YAPACAĞI HER İŞİ YAPARIM Sanatçı olunmaz sanatçı doğulur sözü hep tartışma konusu olmuştur... Hayri devin hayatını araştırmadan önce bende sonradan olunacağını söyleyenlerdendim. Şimdi ise sanatçı ve zanaatkar doğulur diyorum. Denizli, Hayri Devi ( koca ustayı) uğurladı. UNESCO’nun ‘Yaşayan İnsan Hazinesi’ listesindeki, Denizli’nin Çameli ilçesinde yaşayan 85 yaşındaki Hayri Dev, bir süredir tedavi gördüğü hastanede 18 temmuz çarşamba günü hayatını yitirdi. 1933 yılında Denizli’nin Çameli ilçesinin Gökçeyaka köyünde doğdu. Yoksul dağ köyünde, yürümeye başladıktan kısa bir süre sonra ailenin en önemli mal varlığı olan birkaç keçinin peşine düştü. Dağlarda yankılanan yanık kaval sesine, düğünlerde dinlediği üç telli saza gönül verdi. İkisi erkek, üçü kız beş çocuğu olan Hayri Dev ailesinden habersiz elindeki üç telli sazı ve çam düdüğünü hiç bırakmadı. Evlere gidip yarenlik yaptı, düğünlerde insanları eğlendirdi. Ormanda, dağlarda çobanlar için çaldı, söyledi. Zaman böyle geçti... Taa ki, 1992’ye kadar. 1992 yılında hayatını değiştirecek bir olay oldu. Fransız Jerome Cler İspanya’da duyduğu bir bağlama sesinin büyüsüne kapılarak Türkiye’ye geldi. Bin 500 metre yükseklikteki Çameli ve Fethiye dağlarında uzunca bir süre bu sesin kaynağını bulmaya çalışırken yörenin kültürü hakkında 350 sayfalık bir tez hazırladı. Sorbonne Üniversitesi’nin Etimoloji Bölümü’nden doçentlik alması da bu tezle oldu. Cler, Türkiye’ye işte bu tarihte geldi. Hayri Dev’i buldu. Dinlediği ses, Dev’in elindeki üç telli saza aitti. Daha sonra 15 kişilik bir Fransız ekibi tekrar köye geldi. Dev’in hayatı ‘Ormanlar Arkası’ adlı belgesel filmle anlatıldı. Fransız müzikologlar üç defa ülkelerine konser verdirtmek üzere çağırdılar. Hatta bir Fransız her yıl Dev’den ders almak üzere, Çameli’ne kadar geliyor; belgesel çekimler yapıyordu. Birkaç defa yurt dışına da giden Hayri Dev’e ‘Koca Usta’ diyorlar. ‘Koca Usta’ lakabını elinden her iş geldiği için almış. Marangozluk, terzilik (başındaki şapkayı kendisi yapmış), ayakkabıcılık gibi işlerin elinden geldiğini söylüyor. ‘Elin yapacağı her şeyi yaparım’ diyor ve devam ediyor: ‘Ama hiçbirini yapmak istemedim. Çünkü ben çobanım ve müzisyenim. Çalgıcılıktan çok aç kaldığım oldu ama hiçbir zaman ondan ayrılmadım. AYSEL MENTEŞ

22

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


ZAMAN Seni ! zamana bırakıyorum. O, en iyi ilaçtır. Tımar eder ! En derin yaraları bile. Sen! İstesen de, istemesen de Unutursun en acı veren, Hatıraları bile. Gün olur sende anlarsın! Zamanın en iyi ilaç olduğuna. Güçlüysen bırakırsın kendini, Onun kollarına. Yenilersin kendini, Akıp giden zaman içinde. Aşk neymiş dersin ? Kutsal olan , Bir ananın çocuğuna verdiği sevgidir. Hangi aşık verebilir ki bu sevgiyi. Yavaş yavaş anlarsın, Acı veren bu kısır döngüyü. Gülüp geçersin, biraz da şaşarsın, Nasıl geçtim diye ben bu bıçak sırtı köprüyü. Bir gün sen de doğacaksın! Ama, eski bedenin içinde. Şüpheler, ihanetler bitmiştir, O eskiden yaralı yüreğinde. Şimdi her şey yenidir senin için. Anlamışsın artık, Hiçbir şey değmezmiş aşk için. Baki olan sevgidir, kendimden bilirim… Ali Esmeray (Biz Anka Kuşuyuz)

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

23


HAYAT SEVGİNİN İÇİNDE Dünya yüküne ortaktır hayat arkadaşın Yükü beraber taşımaktır bir küfe içinde Olmazsa ömür denen yolda bir yoldaşın Yükün altında kalırsın yalnızlık içinde Hayat nedir diye sorarsan bana Şah damarımın gülüsün derim sana Ecel bir gün gelir dayanırsa kapına Kapama gözlerini, hayat var içinde Güzellikle kötülük yer değiştirdiğinde Bir ‘’kader’’ kelimesi oluşur dilimizde Her şeyin sahibi, güvenilir tanrı nerede Taksiratımız sorgulanıyor bir sır içinde Teslim ettin kendini tabiblerin eline Neşterin ucu değiyor canımın tenine Acılar damlıyor yüreğimin üstüne Yumma gözlerini, sevdamız var içinde Gözlerimin önünden bir film geçiyor İlk önce filmin adı ‘’can’’ diye yazıyor Filmi hayat diye bir yaşam yönetiyor Biz birer figuranız bu filmin içinde Hiç kimse sana benzemiyor Miyase Dünyanın bütün çiçekleri toplanıp gelse Benim tek gülümmüşsün sen meğerse Haydi tut elimi, senin sıcaklığın var içinde

Kadınım, turnalığımın diğer kanadı Göz nurum, can mecalim, aşkımın adı Seni böyle görünce söndü hayatım, karardı Ölümü yaşıyorum şimdi yaşamın içinde Otuz beş yıldır beni insana benzettin O muhteşem sabrın ile kahrımı çektin En zor günlerimde tek desteğim sendin, Beni yalnız bırakma sensizlik içinde Ameliyathane önünde çöktü dizlerim Kapıdan her çıkan canı sen bellerim Sevdamıza sarıldım, umudu kesmedim Sana döndüm yönümü dualar içinde Senin canın yandıkça ciğerimi söktüm Acılarını kirpiklerimin ucundan döktüm Sen acılar içinde yanınca ben küle döndüm Bir damla su bulamadım deryalar içinde Hayat mı bizi yönetiyor, biz mi hayatı Anladım ki, hayat dar bir bıçak sırtı İnandım ki sevgidir bu evrenin tahtı Sevgini kapama, hayat sevginin içinde Yaşar Usta’nın aşkına yandı yüreği Ecelle boğuşur evinin temel direği Neşter değdikçe sızlar kalbin kemiği Kapama gözlerini, ömrümüz var içinde.!

Ruhun uçmasına izin verme bedeninden Ya da birlikte uçalım tutayım yelesinden YAŞAR UĞURLU Sensiz yaşayamam kimse tutmaz elim(08.07.2018-ANTAKYA) den Kapama gözlerini, yaşamın gücü var içinde

24

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


SANA BÜYÜMELİYİM Yüzümden ve gözünden önce, Sen aşık ben maşukken.. Kan kaynayan damarlarda , Üzüm bağları alnımda, Yalnızlığımın rıhtımında Ayyaş bir dudak gezerdi. Gün geceye giderdi. Yukardan aşağı inerdi. Sabaha doğru kalbim sana, Gün karanlığa çarpardı. Ilıman bir iklim eserken ruhuma, Sesin aşk kokar, Bir sevgi işçisi işe başlardı yürek yaramda. Ve o aralar, Göç mevsimi başlarken takvim yapraklarında, Ben avcı kılığında Koşar adım gider, Ürkütürdüm aşkı. Rüzgar saçlarımda konaklarken, Tenim suları yakar Çıralar hasretleri tutuşturur Kışlar yanarken, Faili belli bir cinayetle ben sana gelirdim.

Ağustos 2018

Sana gelirdim Adımlarının izinden Suların altından Dağların ardından.. Dinden imandan çıkmış gibi, Derisi tuzda kurutulmuş gibi, Kanadından vurulmuş kuş gibi, Uzak tarihlerden Tanrı’nın mabedinden... Oysa şimdi, “Yitik bir aşkın gölgesinde” Sözcüklerin üç harf bir hecesinde, Sana büyüttüğüm sevginin her gecesinde, Genç bir ölüyüm. Üstelik az önce, Anasının rahminden uzaklaştırılmış bebeğim! Ey sevgili! Bana bildiğim dilden, Söz sahibi sevgilimden bir şeyler anlat. Anlat, sevgiyi bilmeliyim. Sana gelmek için sevginde olmalı, Sana büyümeliyim! ALEV MERSİN

SOLDAN ESİNTİLER

25


İNSANIN KENDİ İMGESİ İLE İMTİHANI AHLÂT Nuri Bilge Ceylan’ ın son filmi Ahlât Ağacı, Cannes Film Festivali yolculuğunun ardından vizyona girdi. Film kendine has bir dil kurmuş ve üslubu belirginleşmiş bir yönetmenin ustalık dönemi eserlerinden. Ahlât Ağacı, Nuri Bilge Ceylan’ın dokuzuncu filmi olarak seyirci ile buluşuyor. 188 dakikalık çok katmanlı, bol karakterli, edebiyattan dini metinlere, mitolojiden günümüz Türkiye toplumuna uzanan onlarca gönderimiyle bezenmiş bir film. Doğu Demirkol ve Murat Cemcir’in başrolünü oynadığı filmin diğer oyuncaları ise şöyle; Bennu Yıldırımlar, Hazar Ergüçlü, Serkan Keskin, Tamer Levent, Ahmet Rıfat Şurgar, Öner Erkan ve Akın Aksu. Nuri Bilge Ceylan’ın iki komedyene başrol verdiği ilk film olma özelliğini taşıyor. Ahlât Ağacı 71. Cannes Film Festivali’nden ödül alamadı ama hikâyesi, senaryosu ve kurgusuyla sinema eleştirmenlerinin ve seyircinin büyük beğenisini kazandı. Ahlât ağacı görüntüde insanın dikkatini çekmeyen, meyvesi bile şekilsiz bir ağaçtır. Fakat bu ağaç yalnızlığın asaletini bünyesinde barındırır. Başına buyruk ve kararlıdır. Film karakterleri Sinan ve babası İdris öğretmenin de ahlât ağacı ile

26

SOLDAN ESİNTİLER

karakterleri örtüşmüştür. Onlarda uyumsuz, aykırı fakat kendi olmanın sancısını çeken karakterlerdir. Çanakkale’nin Çan ilçesinde ve civar köylerde çekilen ‘’Ahlât Ağacı’nı’’ özünde, yazdığı kitabı bastırmaya çabalayan Sinan adlı edebiyat aşığı bir genç var. Film genelde kendini var etmeye çalışan bir gencin köyün değer yargılarının dışında yaşayan, bu nedenle kimse tarafından onaylanmayan babasıyla, kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerini konu alıyor. Nuri Bilge Ceylan’ın neredeyse bütün filmlerinde olduğu gibi bu filmde de karakterler iç dünyalarında yarım ve kusurlular. Sürekli bir tamam olma, bütünde yer edinme uğraşı içindeler. Film, hayat oyununu ve bu oyunun kuralsızlığını öyle ustalıkla anlatıyor ki, zaman zaman kendine ve yaşadığı topluma yabancılaşan, topluma uymadığı için yalnız kalan ve yalnızlığın insan doğasına aykırılığı nedeniyle, iç hesaplaşma yaşayan ana karakterde kendinizi buluyorsunuz. Film ilerledikçe gündelik yaşam, toplumsal çelişkiler, bunalımlar taşra çatışmaları, sinir bozucu polemikler, ikiyüzlü insanlar, çıkar ilişkileri tüm gerçekliği ile sizi içine alıyor. Ağustos 2018


İNSANIN KENDİ İMGESİ İLE İMTİHANI AHLÂT Ahlât Ağacı, Nuri Bilge Ceylan’ın en çok diyaloga yer verdiği filmi diyebiliriz. Film de felsefi konuşmalar ve alıntılar var. Nuri Bilge Ceylan bununla ilgili; ‘’Bu sinema için çok büyük risk aslında. Filmin beni en çok korkutan tarafı buydu. Çünkü çok edebi ve felsefi konuşmalar itici de durabilir.’’ Diye düşüncesini dile getirmiştir. Ahlât Ağacı’nın Sinan’ı da Çanakkale’ de üniversiteyi bitirip babası gibi sınıf öğretmenliği diplomasını alıp Çan’ da ki eve döndüğünde kumara bulaşmış borç içindeki babası İdris, kırkından sonra el alemin çocuğuna bakmak zorunda kalmış annesi Asuman, eski arkadaşlarla açılmış mesafeler bir yanda; öğretmen olarak atanamazsa polisliğe başvurmak ile kitabını yayınlatıp yerel çapta da olsa tanınan bir yazar olmak kaygısı bir yanda olan bir karakteri anlatıyor. Ahlât Ağacı, gençliğinde aşık olduğu kadının gözlerinin içine bakarak doğadan, topraktan, havadan bahseden kasaba memuriyetinin gereklerini yaparken, ailesini yoksulluğa mahkum eden bir kumarbaza dönüşen İdris ile yazar olmaya heves eden, taşradan çıkmaya cesareti olmadığı için giderek babasına dönüşen Sinan arasındaki ilişkiyi örerken oldukça başarılı. Bu topraklarda bir kader gibi kabul edilmiş gerçekliğe dair çarpıcı bir döngü aynı zamanda. Asuman, Sinan’ın annesi film boyunca uzun diyaloglar ile kocasının iyi Ağustos 2018

bir insan olduğunu anlatmaya çalışıyor oğluna. Bütün yaşadıklarına rağmen Asuman’ın ağzından oğluna karşı, babayı anlamaya yönelik sözler dökülüyor. Öte yandan Ahlât Ağcında ki bir sahnenin arka planında ki bir televizyonda Yılmaz Güney’in Umutsuzları görünüyor. Nuri Bilge Ceylan filminde Yılmaz Güney’i de anmış ve selam göndermiş oluyor böylelikle. Ahlât Ağcı bir tarafıyla çok fazla, diğer yanıyla tamamlanmamış duygusu bıraksa da İdris’ in yitip giden, Sinan’ın yitmek üzere olan hayatını kör bir kuyuda buluşturmak üzerine kuruluyor. Hiç çıkmayacak bir yudum su için kör bir kuyunun dibinde debelenip duruyor erkeklik. Ahlât Ağacı, hayata kafa yoran yaşamla anlam derdi olan her insanın zihnin de yeni kanallar açabilecek bir film olarak kesinlikle izlenmeye değer. Film bittiğinde tüm salon büyülenmiş bir şekilde birkaç dakika akan jeneriğe bakıyor. Derken tüm salon dakikalarca alkışlıyor. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

SOLDAN ESİNTİLER

27


AYIN KİTABI ŞEKER PORTAKALI / Jose Mauro De Vasconcelos Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü... Merhaba kitap dostları. her ay sizlerle okumuş olduğumuz bir kitabı sizlerle paylaşıyoruz. Bu sayıda Brezilyalı yazar Jose Mauro De Vasconcelos’un ŞEKER PORTAKALI kitabını el aldım. Küçük yaşında bir çocuğun (Zeze) zengin hayal gücüyle sürdürdüğü yaşantısını konu alan bir kitap Şeker Portakalı. Genç yaşlı demeden her yaştan bireyin okuması gereken, günlük sade bir anlarım diliyle yazılan öğretici bir kitap. Kitabı okurken bazı notlar aldım siz değerli okurlarımız için. Neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun? - Sen ne yapıyorsun ki? Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına uğramamış oluyorum.

***

Ara sıra bana kremalı börek almam için para veriyorsunuz, değil mi? - Sana her gün para verebilirim. Ama sen … Sizden her gün para alamam. - Neden? Çünkü kahvaltı edecek parası olmayan başka çocuklar da var. fikir ve görüşleriniz için soldanesintiler@gmail.com adresinden bizlere ulaşabilirsiniz. yeni bir sayıda yeni bir kitapla buluşmak dileğiyle. ÜNSAL AKTAŞ

28

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

29


Şizofrenist Düşler - Duygusal Yansımalar İnsan doğar, büyür ve ölür ya da insan doğar büyümeden ölür/öldürülür. Böyle düşünürken birden aklına çocukluğu geldi. Hatta zamanı biraz daha ileri sarıp gençlik yıllarını düşünmeye başladı. Akşam oldu mu tarla palas da toplanırlardı. Sarı, Paşalı ve Çiko. Sayıları bazen artar bazen azalırdı ama akşam oldu mu şarap içme faslı değişmezdi hatta alkol saatleri vardı. Saat sekize doğru başlarlardı. Alkole on var alkole beş var ve alkol. Akşam şarkılar eşliğinde şarabın dibine vururlardı. Yarı sarhoş muhabbetler de ülkenin içinde bulunduğu durumda unutulmazdı. Sokaktan gelme potansiyel bir sola yakınlık vardı. Hem Ahmet Kaya dinlerdi hem Müslüm Gürses. Hatta Kıvırcığın İngilizcesi gayet iyiydi. Müslüm babanın şarkılarını İngilizceye çevirip öyle söylüyorlardı. Bazı geceler oldukça kalabalık olunurdu. Mahallenin kızlı erkekli gençleri bir araya gelmişlerdi. Ellerinde şarap şişeleri fonda Müslüm baba, Ahmet Kaya şarkıları, arkadaşlık ilişkileri, siyaset, memleket hali vb. pek çok konu konuşulurdu. Zamanla şarap işini fazla abartmış olacaklardı ki her geçen gün yanlarına gelen arkadaşları birer ikişer azalmaya başlamıştı. Aileler bu duruma karşı tavır koyuyorlardı. Hatta bazıları selamı bile kesmeye başlamıştı. Onun adı Çiko’ydu ama artık şarapçı diyorlardı ona. Şarabı fazla içmenin etkisiyle haftada en az iki üç gün sokakta kalmaya başlamıştı. En çok da sarı ile muhabbete takılırlardı. Gece yarısını geçince saatler hava müsaitse tarla palas da sabahlar yok hava soğuksa eve giderlerdi. Sarıların ev yakın olduğundan ve rahatlığından olsa gerek genelde Sarı’ lara giderlerdi. Yine bir akşam içerlerken nereden akıllarına geldiyse kan kardeş olalım dediler. Ama yedi yerden keseceklerdi ki yedi yüzyıl geçse de kan kardeşlik bitmeyecekti. Tamam mı tamam diyip başladılar kollarını kesmeye. Bir iki üç derken yedi kesik olmuştu. İkinci şişeyi açtılar. Kan kardeşliğin şerefine o şişeyi de bitirdiler. Düşündükçe gençliğine dair çok parlak olmayan ama özünde kardeşlik, dostluk olan kavramlar geliyordu aklına. Kollarındaki kesiklere baktı. Sarı geldi aklına, gülümsedi kendi kendine bir kez daha.

30

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


Şizofrenist Düşler - Duygusal Yansımalar Anne ve babası yoktu yanında onlar köye gitmişlerdi. Artık tek başına yaşıyordu. Abimlere gideyim dedi. Tekrar dışarı çıktı. Hava alacakaranlık olmuştu. Aylardan Ağustostu hem de 17 Ağustos. Bu tarih tüm Türkiye’nin ve dünyanın unutamayacağı bir tarihti. O gece abisi işten gelmiş, kendisi işten gelmiş yengesi ve iki yeğeni ile beraber akşam yemeğine oturmuşlardı. Sıradan bir yemek sonrası televizyon izlenmiş, çaylar içilmiş geç saatlere doğru belki de onlarında bir daha uyanamayacağı o uzun gece için uykuya dalmışlardı. O uzun gecenin sabahı olmamıştı. Bağrışlar, çığlıklar içinde kalktı. Şaşkınlıkla balkona çıkıp dışarı baktı. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken kız kardeşi onu içeri çekti. Yeğenlerini de aldılar, abisi, kız kardeşi,yengesi kendilerini dışarı attılar. Sokak hiç olmadığı kadar kalabalıktı. Şortla, pijamayla alel acele kim ne bulduysa ya da bulamadan dışarıdaydı. Evin biraz yukarısında boş bir arsa vardı. Herkes orada toplanıyordu. Herkes sokaktaydı. Kimse konuşmuyordu. Herkes de korku, telaş, hüzün vardı. Artçı sarsıntılar devam ediyordu. Adeta tek vücut olunmuştu. Herkes de aynı tedirgin, korku dolu bakışlar vardı. Aynı duyguları paylaşıyorlardı. Boş arazide ateşler yakıldı, etrafında toplanıldı. Acaba başka yerlerde neler olmuştu. Yıkılan bir ev görmemişlerdi yakın çevrelerinde ama depremin şiddeti o kadar yoğun hissedilmişti ki merkezinin yaşadıkları yere çok yakın olduğunu düşünüyorlardı. Bir köşeye çekilip öylece oturuyordu. Bu olay onda büyük bir travma yaratmıştı. Öte yandan düşünceler onu yine rahat bırakmıyordu. Acaba dedi hangi deprem daha şiddetli. Beynimin içindeki sarsıntılar mı daha tehlikeli yoksa yeryüzündeki sarsıntılar mı daha tehlikeliydi. İnsan doğası gereği yeryüzünün bir parçasıydı. Yaratılan her canlının hemen hemen bütün özellikleri insanda toplanmıştı. Diye düşünürken sabah olmuştu. Hala artçı sarsıntılar devam ediyordu. Sarsıntılara rağmen 5. kattaki abisinin evine çıktı. İhtiyaçları olan eşyaları, çocuklar için gerekli olan şeyleri aldı. Evin yanındaki okulun bahçesinde oturmaya başladılar. Komşuları ile beraber kendilerine bir düzen kurmuşlardı. Gündüz evlere giriyor, ihtiyaçlarını alıyor ama geceleri hala Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

31


Şizofrenist Düşler - Duygusal Yansımalar sokakta kalıyorlardı. Bu bir hafta on gün böyle devam etti. Onuncu günün sonunda yavaş yavaş evlere girmeye evlerde kalmaya başlamışlardı. En çok yıkım Avcılar’ da olmuştu. Arkadaşlarının çoğu orada oturuyordu. Acaba kayıp var mıydı? Onlar neler hissetmişlerdi. İyi miydiler diye düşünürken depremin olduğu günden beri yani on gündür ilaçlarını almadığını fark etti. Deprem içsel sarsıntılara yol açmış, beyninin fay hattı çatlamıştı. Belki de deprem sürecinde ilaçlarını almaya ara verdiğinden bu son günlerde kendinde farklılıklar hissediyordu. Artık hiçbir gün onun için sıradan değildi. Yine bir gün abisinin evinden çıktı. Çekirdek aldı kendine biraz. Hiç yapmazdı ama o gün çekirdek yemek istemişti. Çekirdekleri yiye yiye kız kardeşinin yanına gitti. Kız kardeşi hediyelik eşya ve kasetçi dükkânında çalışıyordu. Kardeşinin bir çayını içti, sohbet ettiler biraz. Kardeşinin nereye gidiyorsun sorusuna cevap vermedi ve çekirdek yemeye devam ederek dolmuş durağına geldi. Avcılar dedi dolmuş şoförüne aslında nereye neden gittiğini kendide bilmiyordu. Arkadaşları ile de konuşmamıştı. Depremden sonra ilk kez Avcılara gidecekti. Etrafına baktığında her yerde yıkılmış binalar ve sefil bir hayatı yaşamaya çalışan insanlar vardı. Depremde kaybettiği arkadaşlarını düşündü. Avcılarda sanki onu çeken bir şey vardı, engel olamıyordu. Kafenin birine girdi. Aynı zamanda burası bilardo salonuydu. Geç saate kadar oturdu. Bilardo oynayanları seyretti. Çalan müziği dinliyor kendi kendine mırıldanıyordu. Salon kapanmak üzereyken onu dışarı çıkarmaya çalıştılar ama o diretiyordu orada kalmak ve uyumak istediğini söylüyordu. Lakin sürükleyerek zorla dışarı çıkardılar. Sonra nedendir bilinmez üç kişi tarafından dövülerek sokağın bir köşesine atıldı. Karşılık vermedi sadece refleks olarak kendini savundu biraz ama oda kendini savundu biraz ama o da kendisini korumak için yeterli olmamıştı. Sağlam bir dayak yemişti başından çok ağır darbeler almıştı, yüzü gözü şişmiş morarmıştı. Sahile doğru yürümeye başladı. Hava kararmaya başlamıştı. Gerçi onun saatten haberi yoktu ama zaten saat ile işi de yoktu.

32

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


Şizofrenist Düşler - Duygusal Yansımalar Sahil çok kalabalıktı. Depremde evi hasar görenler, korkup evlerinde kalamayanlar sahilde kurulan çadırlarda kalıyorlardı. Herkes aynı kaderi paylaşıyordu bu günlerde. Yediği dayağın etkisinden de olsa gerek iyice halsizleşmiş uykusu gelmişti. Sahil boyunca yürürken bir köpek peşine takılmıştı. Artık yalnız değildi. Yatmak için bir yer aradı. Hafif ağaçlıklı dikenli bitkilerin olduğu bir yerde yatmaya karar verdi. Köpek de yanına gelip yatmıştı. Kollarına batan dikenleri vücudunun bir parçası olarak gördüğünden acı hissetmemişti. Hayatında tüm gelişmeler, yaşananlar gayri ihtiyari oluyordu, bilinciyle bilinçaltı adeta yer değiştirmişti. Günün ilk ışıkları ile beraber uyanmışlardı. Çöpçülerin bir kenara bıraktığı siyah kalın çöp poşetlerinden aldı sahile indi ne kadar bali kutusu, kırık cam, bira kutusu varsa toplamaya başladı. İstiyordu ki kimse bali çekmesin, kimse yaralanmasın. Ne kadar çok atık toplayabilirse o kadar çok faydası dokunacaktı insanlığa. Sabahı öğlen yapmıştı. Sahil boyunca gidip geliyordu. Ara sıra insanlarla da konuşuyordu. Birden aklına yurtdışından geldiğinden beri görmediği paşalı dediği arkadaşı geldi. Önüne gelene paşalıyı soruyordu. Kimi tersliyor kimi de nazikçe cevap veriyordu sorularına. İçindeki güç yönlendiriyordu onu. Bazen arabaların peşinden gidiyor, plakalara anlamlar yüklüyordu. Nerede oturuyorsun diyenlere burada oturuyorum diyor evinin adresini vermiyordu. Birden sabah çöpleri topladığı poşetin artık elinde olmadığını fark etti. Nerede unutmuştu hiç hatırlamıyordu, hatırlamak da istemiyordu. Kendini unutmuştu ya da yeniden kendini bulmuştu. Bunu zaman gösterecekti. CİHANGİR ASLAN ESKİCİ

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

33


UNUTULMAYANLAR AHMET ERHAN 4 Ağustos 2013 Anısına saygıyla 78 kuşağının en hüzünlü şairi “Gözlerin ipekyoludur ömrümün Akasya yüklü kervanlar geçer Çan sesleri arasında bir fener Yanar söner yanar söner yanar söner Gözlerin ipekyoludur ömrümün..”

İLHAN BERK 28 Ağustos 2008 Anısına saygıyla “Pera’nın eski bir sokağını tepiyorum ben böyle her akşam Her akşam tabanımda senin çamurun.”

MÜŞFİK KENTER 15 Ağustos 2012 Anısına saygıyla “Dolu dolu caddelerde, tıklım tıklım kaldırımlarda elleri cebinde dolaşan kişidir yalnız.”

34

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


UNUTULMAYANLAR OKTAY AKBAL

GÜZİN ÖZİPEK

28 Ağustos 2015 Anısına saygıyla

12 Ağustos 2000 Anısına saygıyla Sinemanın emektarı bir çok filmde oyunculuğunu konuşturan sanatçımız en çok “Bizimkiler” dizinde “babaanne” rolünde gönüllerde taht kurmuştur.

“Hayatın hep güzel yönleri kalmalıydı kişinin belleğinde. Çirkinlikler, acılar, bayağılıklar atılıp unutulmalı. Yaşanmamış gibi olmalıydı!”

FİKRET OTYAM 9 Ağustos 2015 Anısına saygıyla Türk ressam gazeteci yazar. “Ne kadar oturursak oturalım, sonu gitmektir dostlar, sefa ile uğurlayın bizi.” Fikret Otyam

Ağustos 2018

AYKUT ORAY 11 Ağustos 2009 Anısına saygıyla “Bizimkiler” dizisinde “Katil Yavuz” karakteri ile tanımıştık onu.

SOLDAN ESİNTİLER

35


HAYAT SAAT TUTAR Her şey hayallerle başlar. Hedefimizi belirlemede önce hayallerden yola çıkarız. Başarmanın ilk adımı olan hayalinizi, gerçekliğe dönüştüreceğinize inanmalısınız. Hayat bir denizse siz de bu denizde avlanan albatros olun. Dalgalar sizi korkutmasın. Siz sadece engellere karşı hazır olun. Başaramam kelimesini hayat sözlüğünüzden çıkarın. Net olmamak, başarısızlığın bir nedenidir. Ne istediğinizden ve neden istediğinizden emin olun. Hedefiniz hangi kategoriye giriyor? Bunu belirleyin: aile finans eğitim kariyer seyahat ilişkiler... Birden fazla hedefiniz varsa öncelik sırasına göre hareket edin. Hedefinizi belirledikten sonra, doğru zamanı beklediğinizi düşünerek, bu yürüyüşü sakın ertelemeyin. Başarısızlık korkusu ve zamanı kötü kullanma sizin en büyük düşmanınızdır. Erteleme hayallerinizi öldürerek, fırsatları kaçırmanıza neden olabilir. Kendi iç direncinizi sınayın, eylemlerinizde güçlü olun. Kaygı ve korkularınıza yenik düşmeyin. Kendi kendinizin rehberi olun. Goethe’ nin bu sözü size güç versin. “Her ne yapabilir ya da hayal edebilirsen, başla! Cesaretin içinde deha, güç ve sihir vardır.” Dikkatinizi hedefinize odaklayın. Sizi oyalayacak bağlantıları hayatınızdan çıkarın. Facebook, twitter vs. gibi. Önemli bir noktada olumsuz olarak etkilendiğiniz kişilerden uzak durun. Çıktığınız bu yolda düşünceleriyle sizi destekleyecek olan insanlarla konuşun. Böylece motivasyonunuz artar.

36

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


HAYAT SAAT TUTAR Ne kadar bir süre de hedefinize ulaşabileceğinizi ve bunun, sizin için neden önemli olduğunu düşünerek, kendinize bir zaman belirleyin. Bir ay mı yoksa bir yıl mı? Plan yapın ve belirlediğiniz yolu takip edin. Uzun vadeli hedeflerinizde sabırlı ve esnek olmayı öğrenin. Çok aceleci ya da çok yavaş olmayın. Zaman içerisinde neleri yapıp, neleri yapamadığınızı planda görebilirsiniz. Bu ilerlemenizi anlamanız açısından önemlidir. Kazandığınız başarılarda, kendinizi mutlaka kutlayın. Attığınız adımlarda hata yapabilirsiniz. Hata deneyimin bir parçadır. Bu hatalar yıldırmasın. Kayıpların sorumluluğunu alın ve pes etmeden, yolunuza devam edin. Bilim adamı Thomas Edison’ u düşünün, ampulü bulmak için binlerce deney yapmış ve sonunda amacına ulaşmıştır. Azim, başarı kapısını açmak için bir anahtardır. ben yağmurdan hiç vazgeçmedim biliyorum ki her yağmurdan sonra güneşle beraber gökkuşağı çıkar renkleriyle aydınlatır yürünen yolu...... Hedefinize ulaştığınızda ise anın tadını çıkarın, fakat bu sarhoş etmesin ve yeni hedeflerinize doğru yürümeye devam edin. Sakın durmayın! Çünkü; Hayat saat tutar, bu yüzden her anını iyi değerlendirmelisiniz. FERİDE SERİN

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

37


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat dergisi olarak yeni bir sayı ile daha merhaba diyoruz sizlere. Son buluşmamızdan bu yana bir ay geçti. Bu bir aylık süreç boyunca dergimiz ile odaklı çalışmalar yaptık. Böyle zamanlarda inanın sanat ve edebiyatın içinde boğulmak istiyorum. Soldan Esintiler ailesinin içinde yer almaya başladığım ilk gün aslında bu kadar uçsuz bucaksız, sonsuz bir çalışmanın içinde olacağımı bilmiyordum. Ama siz okuyucularımızın ruhuna dokundukça bu sonsuzlukta ortak paydalarda birleştikçe sanat, kültür ve edebiyat alanında doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum… Bizler için gelen her yeni ay ile bir yol açılıyor önümüzde. İçinde bizlerden, sizlerden bir parça olan, kültür, sanat ve edebiyat adına bir şeyler bulabileceğiniz upuzun denize inen bir sokağa benzeyen bir yol açılıyor. Bir ay boyunca bu yolda yürüyoruz taa ki bir sonraki sayımızda sizlerle karşılaşıncaya dek. GELENEKSEL SANATLARIN SIRLI RENGİ ÇİNİ SANATINI tanıyacağız bu ay sizlerle. Farklı yanlarını görerek aslında ne kadar çok hayatımızın içinde olduğunu anlayacağız. İnsanlığın medeniyeti kurarken kullanmayı keşfettiği toprağın, ateşin ve suyun türkuaz sırrı ile gözlere gönüllere ışık saçan yüzüdür çini. Sanat bir anlayış, bir ifade ediş şeklidir. Anlatılan ise sanatkârın iç ve dış dünyası. Başka bir deyişle sanat insanın yaşadıklarını gönül gözüyle seyrederken, gördüklerini, hissettiklerini sembollerle anlatmaya çalışmasıdır. Sanat içinde bulunduğu topluluğa ayna tutarak insanları gerçeklerle yüz yüze getirir. Bu aynada toplumun gelenekleri, tarihi, inanışları, felsefesi, kültür seviyesi kısacası maddi manevi tüm dünyası seyredilir ve tarihe belge niteliği taşır. Geleneksel sanatlar, ait olduğu medeniyetin kültür mirasıdır. Sanatta çağdaşlık, klasiği çok iyi bilerek geçmiş ile gelecek arasında ki bağları koparmadan yeni sentezler üretmektir. Geleneksel sanatlardan biri de çini sanatıdır. Sözcük olarak ‘’çini’’ halk arasında hem sırlı duvar kaplamalarını hem de kap kacak türünden ev eşyalarını tanımlamak için kullanılır. Osmanlı döneminde kap kacak formları için

38

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE ‘’evani’’ sırlı duvar kaplamaları için de ‘’kaşi’’ terimi kullanılırdı. Geleneksel sanatların sırlı rengi çini, diğer sanatlar gibi toplumların refah derecesini yansıtan prestij kaynağı olmuş aynı zamanda bugünkü resim tabloları gibi kültür ve sanat düzeyinin de göstergesi kabul edilmiştir. Osmanlı tarihinden günümüze kalan en özel ve nadide miraslardan olan çini sanatı hala gündemini korumaktadır. Cami ve türbelerin duvarlarında karşılaştığımız bu sanat dalı, köşk ve sarayların dış ve iç cephelerini de süslemektedir. Seramik sanatı olarak da adlandırılmaktadır. İnce detaylar ile işlenen objelere hayat veren Osmanlı tarihinin en gözde sanat dalı günümüze kadar değerinden bir şey kaybetmeden devam etmektedir. Vazo, tabak, sürahi ve çeşitli kap kaçaklara işlenen motifler ve renklendirmeler ile oluşan eserler şimdilerde ev ve çeşitli mekânların dekorasyonu olarak kullanılmaktadır. Karahan’ lılar tarafından geliştirilen çini sanatı daha sonraları diğer Türk devletleri tarafından da geliştirilmeye başlanmıştır. En parlak dönemi Osmanlı Devleti’ nin kuruluşunda yaşanmıştır. Anadolu Selçuklu devleti ve Büyük Selçuklu devleti hâkimiyeti altına aldığı yerlere cami, medrese, saray inşa etmişler ve bu sanatı, mekânların çeşitli bölgelerine yansıtmışlardır. İznik Yeşil Cami, Bursa Yeşil Cami, Bursa Muradiye Camisi, Edirne Muradiye Camisi, Edirne Şah Melek Paşa Camisi, Çinili Köşk, İstanbul’da Yavuz Sultan Selim Camisi ve Türbesi, Haseki Medresesi, İstanbul Mahmut Paşa Türbesi Osmanlı Devleti’nin ilk örneklerini taşımaktadır. Daha çok geometrik desenleri yansıtan eserler, zamanla farklı bir boyut kazanmıştır. Bitkisel kökenli desenler, yazılar lacivert, sarı, türkuaz, siyah, kırmızı gibi renkler bu sanat dalında daha çok kullanılmıştır. Çini sanatının meşhur olan ustası Baba Nakkaş, bu sanat dalına çok özel örnekler sunmuştur. Ve daha farklı boyut kazanmasına, gelişmesine ve Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

39


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE yayılmasına ön ayak olmuştur. Yavuz Sultan Selim döneminde ise birçok sanatçı yetiştirilmiş ve renk desen çeşitliliği artırılmıştır. Altın sarısı, kırmızı, fıstık yeşili gibi birçok pek renk eserlerde kullanılmıştır. Mozaik türü eserlerin yerine sır altı boya tekniği geliştirilmiş ve Fatih döneminde uygulanmaya başlanmıştır. Veli Can adında ünlü üstat saz yolu desenini oluşturmaya başlamış, objelere farklı desenler geliştirmeye başlamıştır. Bitki şekilleri, hayvan figürleri, ağaçlar, çiçekler, dönemin en önemli bitkileri çini sanatında uygulanmaya başlanmıştır. Kahverengi ve doğa renkleri daha sık kullanılarak bahar havası niteliğinde eserlere yer verilmiştir. Zamanla gelişen ve yenilenen çini sanatı, Mimar Sinan ile daha çok önem görmeye başlamıştır. Her yapıtında bu sanat dalından eserler kullanarak, şu an bile ilgi duyulan mekânlar yaratmıştır. Makinelerin üretime katılması ile porselen süslemesinde kullanılmaya başlanmıştır. Kütahya’ da hala gündemde olan sanat dalı, seramiğe can veriyor. İznik’te ise aynı gelenek sürdürülmeye ve orijinal yapımı değişmeden devam ettiriliyor. Şimdilerde ise özellikle hanımların dikkatini çeken çini sanatı, kurslar da ders olarak gösterilmektedir. Çini sanatının yapımında kullanılan teknikler farklılıklar gösterir. Bu farklı teknikler, pişmiş toprağın aldığı şekle ve sırlamaya göre değişkenlik gösterir. *Sır Altı Tekniği ve Sır Üstü Tekniği: Sırlamaya dayalı olan tekniklerdir. Önce sırlama yapılır daha sonra fırınlanırsa sır üstü, tam tersi olursa sır altı tekniği kullanılacaktır. *Minai Tekniği: Tek renkli ancak desen kullanılmayan çinilerin tekniğidir. *Lüster Tekniği: Madeni renkleri elde etmek için kullanılan bir çini tekniğidir. *Lacvardina tekniği: Tek renk olmanın yanı sıra desenli olan çiniler için kullanılan tekniktir.

40

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Çini sanatını icra etmek için el becerisi önemli olduğu kadar çini malzemeleri de oldukça önemlidir. Çininin yapılmasının en önemli özelliğinden birisi de çini malzemelerinin kaliteli olmasıdır. Malzemeleri ne örnek verecek olursak çini boyaları, kıl fırça, kontur boyası, çukur tabak, çeşitli objeler, hayvan figürleri, kaftan vb. sayabiliriz. Çizim yapılma süreci oldukça zahmetli ve zor bir işlemdir. Çamura şekil verilip, şekli verilen çinilerin pişirilmesinin ardından el boyaması da bir emek işidir. Boyandıktan sonra da yüksek ısıda pişirilmesi gerekmektedir. Bu işlemlerin sonunda da kalıcı ve dayanıklı bir sanat eseri ortaya çıkmaktadır. Tebeşir, kum, kaolen gibi doğal malzemeler karıştırılıp hamur haline getirilir ve bu hamur şekillendirilir. Kuruması için bir süre beklenir. İstenilen kuruluğa sahip olan hamura astarlama çalışması yapılır. Bu astarlama işi hamura beyaz bir görünüm kazandırır. Parçalar çok yüksek derecede fırında bir gün boyunca pişirilir. Pişirilen parçaların pürüzlü yüzeyleri zımpara yardımıyla düzeltilir ve pürüzsüz bir zemin elde edilir. Sonra kara kalem ile çizilen desenin bulunduğu kâğıt yüzeye kaplanır. Desen iğne ile delinir ve kömür tozu yardımıyla yapılacak çini yüzeyine aktarılır. Çini sanatına uygun kobalt ve siyah renklerden oluşan boya yardımı ile kontur çizimine başlanır. Daha sonra boyanan obje boyama aşaması bitince sır ile kaplanarak pişirilme aşamasına getirilir. Parçalar tek tek fırına yerleştirilir. Pişme işlemi bittikten sonra yavaş yavaş soğutularak objelerin çatlaması önlenir. Zorlu ve zahmetli aşamalardan geçse de bu sanatı seven zevkle yapanlar için muhteşem bir uğraştır. Geleneksel sanatların sırlı rengi çini sanatını tanıtmaya, sevdirmeye, yok olmaması için sürdürülmesine dair yazımız ile biraz tarih yolculuğu yaparak, tarihimiz ve günümüz teknolojilerini harmanlamaya çalıştık. Her zaman ki gibi hayata sanatla gülümsemeyi unutmayın. Göreceksiniz bakış açınız olumlu yönde değişecek, motivasyonunuz artacak, kendiniz bir şeyler ürettikçe çok daha mutlu olacaksınız. Sorularınız, önerileriniz, istekleriniz için artık mail adresimizi biliyorsunuz. Bir sonraki sayımızda sanatın bir başka dalı ile hayatın karmaşasından uzaklaşmak için şimdilik hoş çakalın diyorum. Her zaman hayal kurmayı, hayallerinizin peşinden koşmayı bırakmayın. Ve okuyun, bol bol okuyun. Sevgiler… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN mine_papatya71@hotmail.com Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

41


BİR AŞK MASALI Yasaklanmış bir aşkın, yasaklanmış aşıkları gibiydik biz ikimiz. Hiç bir zaman söylenmeyen ve söylenmeyecek olan. Dile gelmeyen bir sevdaydık oysa ki, yalnızca yüreklerde kalan. Her şeyin bittiği, küle dönüştüğü bir anda, yeniden tutuşan. Hangisi yalandı Aşk mı? Sevda mı? Yoksa biz mi? Hiç yaşanmamış bir aşkın iki budala aşığı mıydık yoksa? Sanki bir yerlerde yarım kalmışız gibi Ne benden bir parça, Ne de senden bir parça tamamlayamıyor bu aşkı Ne senden yana, Ne de benden yana tanımlayamıyoruz biz bu aşkı Ya aşk bizi kandırdı, ya da biz aşkı. Ama kaybeden sonunda aşıklar oldu. Bir masal gibi Bir hikaye gibi Bir roman gibi mesela. Yazılmamış, okunmamış Ama dilden dile söylenmiş bir masal. Yürekten yüreğe seslenmiş bir sevda.

42

SOLDAN ESİNTİLER

Elden ele dolaşmış bir roman, Bir hikaye. Aşktı bu, ama bizi aşık yapmayan. Sevdaydı bu, ama bizi küle çevirmeyen. Ve masalın tersden okunuşu gibiydi Ne vardık, ne de yok. Öğretilmemiş bir aşktı bu Çocukça sevdiğimiz, Ama büyükçe kavgasını verdiğimiz. Öylesine bir aşktı bu Öylesine yaşandı Ve öylesine bitti. Ne sen kaldın geride, Ne de ben. Bildiğimiz tek şey Aslında bilmediğimiz her şeydi bu aşkta.. Yasaklanmış bir aşkın, yasaklanmış iki aşığı gibiydik. Aranan ama bulunamayan. İhbar zamanıydı artık Bitmeliydi bu sevdam Bitmeliydi bu sevdan Ne ben bitirebildim Ne de sen Ve aşktı oysaki bizi bitiren. İSMAİL ŞİMŞEK Ağustos 2018


7. ULUSLARARASI URLA TOPRAK SAHNE TİYATRO FESTİVALİ

Bu replikle başladı her şey. ‘’Bütün dünya sahnedir. ‘’ diyor ya Shakespeare, işte bu festivalde de Urla’nın her yeri sahneye dönüşüyor. Köy meydanları, kahvehanelerin önü, sokaklar oyun alanları, tiyatro sahnesi olarak kullanılıyor. Urla’nın her yerine sahne tozu yayılıyor dört gün boyunca. Hep bir ağızdan bağırılıyor. ‘’DÜNYAYI TİYATRO GÜZELLEŞTİRECEK.’’ İzmir’in Urla İlçesinde 7 senedir süre gelen ‘’Toprak Sahne Tiyatro Festivali’’ bu sene 18 – 21 Temmuz 2018 tarihleri arasında gerçekleşti. Toprak Sahne Tiyatrosunun bu sene Ayvalık Tiyatrosu ile düzenlediği festivale Türkiye’ nin çeşitli yerlerinden amatör ve profesyonel yirmiye yakın tiyatro katıldı. Ayrıca bu sene festivale İran ‘da tiyatro yapan Türk tiyatro toplulukları da katılarak renk kattılar. Festivalin en çarpıcı yanlarından biri ise köy çocuklarının unutulmamasıydı. Son iki senedir köylere kurulan sahneler ile festival boyunca hem yetişkin tiyatro oyunları hem de çocuk oyunları sahnelenmektedir. Özellikle tiyatro üreticilerinin köylere çocuk oyunları ile ulaşamadığı günümüzde festival bu özelliği ile de dikkat çekiyor. Öte yandan festivalde dikkat çeken diğer bir etkinlik ise festivalin 1. ve 2. akşamı yapılan gece söyleşileri oldu. 1. gün Orhan Aydın ve Prof. Dr. Semih Çelenk, Yaşar Gündem ve Özgür Başkaya katılan tiyatrocular ile söyleşi yaptılar. Festivalin 2. günü ise Serhat Özcan ve Pervin Bağdat söyleşileri ile festivale renk kattılar. Festival boyunca köylerin yanı sıra Urla Meydan’ da dört gün boyunca her akşam tiyatro gösterimleri, Malgaca Pazarı, Mermerli Çeşme ve Sanat Sokağı’nda sokak oyunları oynanarak sahne tozunu toprak kokusu ile karıştırılarak dolu dolu bir festival yaşandı Ege kıyılarında. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

43


PERDE ARALIĞI Sanat ve felsefe ilişkisi; Platon’un devlet adlı kitabında, felsefi ilişki bağlamında, sahne ve müzik hakkında bir ihraç kararı vermesi değişik bir başlangıç ilişkisidir. Felsefeciler, sanata tapınmakla sanatı itmek arasında gidip geldiler. Platon kendi ideal devletinden mimetik yani sahne sanatlarını dışladı kovdu. Sanat kendi içinde hep bir devinim ve değişimdir. Sahne sanatlarının doğuşu yine metafizik dünyaların dinsel ritüelleri ile başlar. Yasaklar sistemlerin menfi doğrultusunda yerini başka ritüellere ya da başka alanlara bırakır. Mimetik sanatlar kendi içinde deneysel, kabare, tuluat vs bölümlenmeler yaşar. Sokak tiyatrosu ayrı bir alan. Mim yine apayrı bir alandır. Özellikle mim sanatı, tam da yasaklı baskıcı feodal bir dünyanın ortasına doğmuştur. Ve gelişim göstermiştir. Ayrıca toplumsal bir bilgi olması açısından sürekli baskı gören toplumların toplumsal histerik danslar yaptığı tarihte görülmüş garip olaylardan biridir. Evet ölene kadar dans eden insanlar çıkmış ortaya. Bunun bir toplumsal histeri olduğu düşünülüyor. Tıp ve tarih literatürü bu olayı histeri olarak tanımlıyor. Yani yasaklanan bir alan, başka bir türev kazanarak yine kendini gösteriyor. Sahne sanatlarına eski tarihlerden bu güne kadar bir ön yargı hep vardır. Platon sahne sanatlarını hakikatsizlikle suçlar. Gerçeğimsi olduğunu söyler. Ancak tiyatronun başka otoriteleri de sahnenin gerçeğe mecbur kılındığı bir yer olmaması gerektiğini savunurlar. Absürd, imgesel, gorteks vs pek çok öğeyi sahneye sokabilirsiniz. Yaşam da karşılığını bir şekilde bulacak olanı sahneye aktarmak işte bu bir aşktır. Yaşamda absürd olanı görmek insanı tekrar ve tekrar ele almak. İki kalasın ortasında kocaman bir yaşam kocaman bir dünya vardır. Ve bunu yaşamak isteyenlerin aşkına gem vurulmamalıdır. Çünkü yaşam da her zaman roller vardır. Dünya gerçeğin, sahteliğin, hareketin tüm var olma çabasının sahnesidir. Gülün adı romanında, gülmek ve kahkaha atabilmenin uğruna işlenen cinayetleri görürüz. Gülmeyi hafiflik sayan bir düşünce, neredeyse insanlığın kodlarına işleyecek kadar acımasız bir hal almış. Ama neden? Dogma inanç gülme eyleminin karşısına dikilir. Halbuki doğamızda olan bir şey neden yasaklı ağlamak yasak değil. Gülme ve eğlence ön yargıya çarpar. Engizisyon egemen güçler ve kilise otoritesinin güçlü bir iş birliğiyle insanlığı ağlatmanın esaretin literatürüne geçen bir süreç. Simyacı romanında olduğu gösterildiği gibi bu dönemler kendi içlerindeki çelişkilerle ironi sergilerler. Simyacı romanında kendi tapınağını sırtında taşıyan tipleme ironiden de fazlası belki bir kara mizah olarak görülmelidir.

44

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


PERDE ARALIĞI Platon ‘un sanata karşı mesafesi özellikle sahtelik meselesi olmakla birlikte sanatı tehlikeli bulmasıdır. Evet çünkü sanat insan doğasının bir parçası gibi, yaşamak sanatı adına der Brecht sanat, yaşamak sanatını güzelleştirmek için vardır. Bu söylediğimizi kanıtlayabilir miyiz? İnsanları yoldan çevirip, birkaç dakika bir mesele üzerine yorum yapmalarını isterdim. Bunu isterdim doğrusu. O birkaç dakikanın içinde eğretileme, mecazi, edebi sözler, hayal kurmak, taklit etmek, dalgınca düşünmek gibi aralıklar göreceğinizi düşünüyorum. Şunu demek istiyorum, sanat bizde vuku bulan bir araç. İlkel insan dediğimiz mağara adamları bile doğanın tezahüründe, duygularda sanata yer açmıştır. Hayatta hem oyuncu, hem bir dördün duvar seyirci olan insan, sanatla olan bağını hiç koparamadı. Tiyatro son dönem üretim araçlarının da getirdiği yeniliklerle, deneysel alternatif yollar aramaya başladı. Her dönemsellik kendi tiyatrosunu kendi doğaç yanını bir şekilde geliştirecektir. Alternatif tiyatro mekansal anlamda farklılık arayan bir performanstır. Kareografi koro sözünden türemiştir. Şunu demeye çalışıyorum; Bir tepenin üstünde mitoloji kahramanlarından etkilenen ve tanrı kralların hayatlarını anlatan tragedya da bir tiyatroydu. Sokakta rastladığımız mugallit insanlar da tiyatronun insanda zuhur eden amatör yanıydı. (Mugallit taklitçi ) Bir sınıf öğretmeni çocuklara pedagojik yaklaşırken taklit, empati, sempati ve oyun kullanacaktır. İlkel bir kabile inançsal bir ritüel sergilerken de tiyatro yapar. Tapınacağı tanrıyı oyarken heykeltıraştır. Sanat insan varlığının bulaştığı, ulaştığı her yerdedir. Ve tamamıyla egemen güce biat eden bir sanat henüz icat olmadı. Ritüeli gerçekleştirirken inanan kişi salt biat etmek için mi sanatı icat etti? Yoksa sanatta bir sağaltım mı aradı? Daha çok antropolojinin alanına girebilecek bir mesele olmakla birlikte, toplum ve insan psikolojisinin çözümlenmesi gerekiyor. İnsan kendine bir perdenin önünden bir de arkasından bakıyor. Perdeleri aralayanlar sürekli kendini tekrarlayan, sonsuz kendini izliyor o sahnede. İtalyan klasik sahne sanatlarında seyirci bir dördüncü duvardı. Ancak ince görünmez bir duvar. Ve bir gün o duvarlar yıkıldı. Performans izleyicinin de katıldığı bir yere geldi. Öyleyse sanat herkesin dünyasına zuhur eden bir araç. Bunu biz geliştirdik. HAVVA AĞRAL

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

45


UNUTULMAYANLAR Honoré de Balzac 18 Ağustos 1850 Anısına saygıyla “Ancak en son katedralin en son tuğlası, en son papazın kafasına düşüp ezdiği zaman insanlık gerçekten özgür olabilecektir.”

Bertolt Brecht 14 Ağustos 1956 Anısına saygıyla “İnsan hapishane duvarları arasında da özgür olabilir”, dedi Macheath hoşnutlukla çevresine bakınarak. “Özgürlük ruhtadır. Kim ona sahip olursa asla geri alınamaz. Şair ne demiş? Zincirlerle özgür! Hapishane dışında bile özgür olamayan insanlar var. İnsanın vücudu zincirlenebilir, ama ruhu, hayır! Düşünce özgürdür!”

46

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


UNUTULMAYANLAR

Federico García Lorca 18 Ağustos 1936 Anısına saygıyla “Su Kıyısında İki Gemici Bir balık vardı kalbinde; Çin denizlerinden getirmiş; Ufacık, gelir geçerdi bazen Gözlerinin içinden. Gemici idi ama unutmuştu Meyhaneleri, portakalları; Gözleri suda. Ötekinin sabun vardı dilinde; Yıkadı sözlerini, sustu Dünya dümdüz, deniz dalga dalga; Yüzlerce yıldız ve gemisi; Çeşmeler görmüştü Roma’da Ve yanık yüzler Küba’da Gözleri suda.”

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

47


ÜŞÜYORUM

Kalbim doğuştan delik Nefesim hep kesik kesik Dikkat etmeliydim Unutmuşum Rüzgar yutmuşum Üşüdüm Şiir örtün üstüme Seni hep bu güzel havalar mahvetti desin Orhan Veli. Biri açık iki çay söylesin Cemal Süreyya. Yaşamak ne güzel şey desin Nazım Hikmet. Aysel git başımdan desin Atilla İlhan. Yoprak bile şiirsiz örtmez beni Rüzgar girmesin içime Örtün beni Üşüyorum. AYSEL MENTEŞ haypatia

Beni verirseniz bir gün bir eskiciye Nisanda verin; Ve mümkünse bu uçurtma rüzgarları geldiğinde olsun. Karşılığında mandal leğen falan olmasın Üç beş demir para da olmasın derim istemem. Nerden bulur bilmem ama bulsun.. Yeşilli mavili Allı sarılı İpi uzun bir uçurtmayla değişin beni Uçuran alınca tamahını Nisanın hatırına İlk rüzgarların hatırına Kanatların hatırına Dağların üzerinde uçar iken ben Bırakıversin ipimi Bırakıversin gökyüzüne Ve mümkünse arkamdan Haydi desin haydi yeniden... ÇETİN AKYIL

48

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


ŞİİR AYAKLAN YALNIZLIĞIM ! Haydi ayaklan yalnızlığım Göç vakti geldi Kalk gidelim geldiğimiz yere Bizimkisi bizi kandıran Ilık bir yeldi Valizimde sigaram Kalemim ve kağıdım Şiirlerimde yazdığım Yalnızlık ağıtım tamam Gidelim buradan Artık geldi zaman Bizimkisi bölüşmekti her şeyi Ölüşmekti uğruna aşkın gerçeği Sahibi olmayan şiirleri Adamaktı sevgiliye Okurken bakmaktı gözlerine Haydi ayaklan yalnızlığım Gölgemizi taksak yeter peşimize Bilirsin bu kaçıncı yanılgım Kaçıncı aldanışım Bu kez kapıldım sahipli bir gönüle Atıldım kapkara bir mahsene Gitme zamanı geldi Hayalini koyup da göğsümüze !

CANA YOLDAŞ Değince sesin sesime bir başak tarlasında ekine durmuş harman yeri gibi oluyorum Gök mavisinden ışıltılarla dolu uçsuz bucaksız bir uçurum gibi yer toprağı kokusundan başıma güneşli bir toprak kokusu vuruyor topraktan cana durmuş gibi oluyorum Dünyaya yaşımızın artısı düşmeden gözlerinden ırmaklara köprüler kuruyorum Börtü böcekler toprağı sen diye eşelerken ışıklı rüyalarla dolu bir bahar uykusundan uyanıp aşkın koylarından sana geliyorum Nasılsa hayat hep bir karşılama ve uğurlama değil midir aç sineni tenin altında ki cana yoldaş olmaya geliyorum... OLCAY KASIMOĞLU

YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

49


ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ Burjuvazi korkaktır, sahtekardır, yarını olmadığı için de umutsuz ve karamsardır.

Sanki çok ömrümüz varmış gibi, beklemeyi öğretiyor bize hayat. Piyanist Wladyslaw Szpilman

SANIK / YILMAZ GÜNEY

İhanete uğramış bir aşkın ne demek olduğunu bilemezsin Bu insanın midesini kazıyan açlıktan bile beter sayılır.

KODİN / PANAIT ISTRATI

Bir şeyleri çözümleyemezsek, ayrıntılarına kadar inemezsek batar gideriz bir bunalımda. İSTİNYE SULARI OKTAY AKBAL İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı. Kendine Ait Bir Oda Virginia Woolf

50

SOLDAN ESİNTİLER

Öyle bir şeydir ki bu kibir, insanı kendi elindekiyle değil başkasının sefaletini görerek mutlu olmaya iter. Ütopya Thomas More

Gökyüzüne gözlerini korkusuzca kaldırabildiğin, içinin temiz olduğuna inandığın sürece mutluluk yitirilmiş değildir. Anne Frank’in Hatıra Defteri Anne Frank

Ağustos 2018


ŞİİR

Bir çocuğun gülüşü olsa gerek, yaşamak Bir çocuğun göz yaşımıdır yoksa; yaşamı karartan. Yoksa bir ananın ağıtımıdır türküleri yanık kılan. İNAYET KOÇAK

Gün geldi Mürekkep yaladım, Gün geldi Gözyaşlarımı kalem yaptım, Sevdalar yazdım Ama İhanet vurgunu olmadım... NURSEV ESER En çok geceleri yağar hasret yağmurları. Şişmiş gözler bulutlu ve hala yağmur dolu. Yastık sırılsıklam, dört duvar kör kuyu Bağırsanda maalesef duyulmaz sesin Sesinde boğulur, yine içine dönersin. KAZIM BEYSÜLEN

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

51


KEŞİF GÜNLÜĞÜ Maden Deresi Şelalesi Muhakkak bir tablo yada bir masalın içine düşmüş gibi duygulara kapılacağınız kesin. Eğer Maden Deresi Şelalesine gitmişseniz duygularınız kesinlikle bu olur. Maden Deresi Şelalesi Sakarya Karasu’da bulunan muazzam bir doğa harikası. Düşlerin gerçek olduğu bir görsellik. Muhteşem havası kımıl kımıl doğanın sesine eşlik eden dere suyu bambaşka bir dünyaya kucak açıyor. Maden Deresi’nin olduğu bölgede bir zamanlar Fransızlar tarafından işletilen madenler varmış. Fakat 1914 yılında Fransızlar bu bölgeyi terk etmiş. Bu sebepten dolayı bu nokta Maden Deresi olarak anılmaya başlamış. Kocaali ve Karasu arasında bulunan Maden Deresinin uzunluğu otuz kilometre. Bugün hala madenlerden kalan tünel ve raylar korunmaktadır. Derenin akışı Kuzey Karadenizedir. Osmanlı döneminde kurşun çinko altın madenleri çıkarılan Maden Deresi günümüzde turizm amaçlı kullanılmaktadır. Maden Deresi ormanlık alan içerisinde derince bir vadinin içinde akan, dere ve kıyılarında kayın, kestane ve çınar ağaçları bulunan yürüyüş için oldukça uygun bir ortama sahiptir. Kayalıklar üzerinde çeşitli mağara girişlerinin bulunduğu bölgenin Cumhuriyetin ilk yıllarında açıldığı söylenen bir altın madeni de vardır.

52

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


KEŞİF GÜNLÜĞÜ Maden kapatılmış fakat madene ait bazı tünel ve yollar hala kullanılmaktadır. Alabalık ve sazan balığının bulunduğu derede olta balıkçılığı da yapılmaktadır. Deredeki şifalı suyun pek çok hastalığa deva olduğu da bilinmektedir. Tarihe adını yazdırmış olan bu olağanüstü doğa harikası mutlaka görülmesi gereken bir masal diyarıdır diyebilirim. SÜHEYLA GÜNEY AVCI

foto: SÜHEYLA GÜNEY AVCI

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

53


UNUTULMAYANLAR Friedrich Nietzsche 25 Ağustos 1900 Anısına saygıyla “Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.”

54

SOLDAN ESİNTİLER

Friedrich Engels 5 Ağustos 1895 Anısına saygıyla “Bazen; susarak ettiğimiz laflar, konuşarak harcadığımız sözlerden daha çok şey anlatır.”

Ağustos 2018


KADRAJA TAKILANLAR

Sharma/Kızıldeniz Foto: ALPER GÜNEY

Ağustos 2018

İSTANBUL BEYOĞLU SOKAKLARI Foto: ÜNSAL AKTAŞ

SOLDAN ESİNTİLER

55


KADRAJA TAKILANLAR

Eminönü/Galata İstanbul manzaraları Foto: SÜHEYLA GÜNEY AVCI

İzmir Fuarı İzmir Sanat Bahçesi’nden bir kare... Foto: MİNE GÜLEŞKEN ASLAN

56

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


REKLAM

KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik

Ağustos 2018

SOLDAN ESİNTİLER

57


REKLAM GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com

ınstagram : @tasarim.grafik 58

SOLDAN ESİNTİLER

Ağustos 2018


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.