SOLDAN ESİNTİLER 5 KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT DERGİSİ MAYIS 2018
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum, Yeniden doğmak için çıkardığım yangından. EDİP CANSEVER1 SOLDAN ESİNTİLER
>> 4 ÜNSAL AKTAŞ EDİTÖRDEN >> 5 YİTİRDİKLERİMİZ >> 6 FERİDE SERİN YANLIŞ KULLANIM HAKKIMIZ YOK >> 7 AYDIN ÖZTÜRK SEN BENİM DENİZ FENERİMSİN >> 8 NECLA BEKTAŞ / DUY BENİ YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ / MADENCİ >> 9 NİHAT YILDIZ / KARL MARX >> 10-11 CİHANGİR ASLAN ŞİZOFRENİST DÜŞLER >> 12 İNAYET KOÇAK DURSUN GÜLEÇ HAYRETTİN GÜNDÜZ YAŞAR UĞURLU NURSEV ESER YILDIRIM ŞİİR >> 13 İKRAM GÜNEŞ BOĞULMUŞ DÜŞÜNCELER >> 14 RIFAT KORAY GÖKAN GEZGİN RUHLAR >> 15 SÜHEYLA GÜNEY AVCI / HAYALLER >> 16 ASİYE YAŞARGÜN NURAY TUNÇ NURSEN URAL KAZIM BEYSÜLEN NURSEL URAS ŞİİR >> 17 KİTAP TANITIM >> 18 NURAY ŞENGİL / HUZUR >> 19 HASAN SEÇKİN / SEVDALI BİR YOLCULUK ÜNSAL AKTAŞ / 1 MAYIS SÜHEYLA GÜNEY AVCI / İŞÇİYİZ BİZ
>> 20 ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN BAHARA SAKLIYORUM >> 21 ALİ ESMERAY / DORUK NOKTASI >> 22 - 23 UNUTULMAYANLAR
2
SOLDAN ESİNTİLER
>> 24 MİNE GÜLEŞKEN ASLAN HABER / YÜZEN KÜTÜPHANE AÇILDI >> 25 UNUTULMAYANLAR >> 26 ÇETİN AKYIL İSMAİL ŞİMŞEK JALE KOZKAMAN EDİP YEŞİL ŞİİR >> 27 DEVRİM AYTOLU / AYIN KİTABI >> 28-29 HAVVA AĞRAL / HANGİ GERÇEKLİK >> 30 SOMA FACİASI >> 31 ADNAN ŞAHİN / SENARYO >> 32 DEMET AKYÜREK / BE USTA TURAN KARATEPE / ÖZGÜR BIRAKIN >> 33 UNUTULMAY ANLAR >> 34-35 AYSEL MENTEŞ / ZEHRA’YA MEKTUP >> 36-37 İSMAİL ŞİMŞEK / KEŞİF GÜNLÜĞÜ >> 38 EDİP CANSEVER >> 39 UNUTULMAYANLAR >> 40 SEVHAN BEĞENDİ / İÇİMDEKİ CANAVAR >> 42-45 MİNE GÜLEŞKEN ASLAN HAYATA SANATLA GÜLÜMSE >> 46 ALTINI ÇZDİKLERİMİZ >> 47 UNUTULMAYANLAR >> 48-49 ALTAN ALTIN İZMİR’DE BİR DEVLET BAŞKANI >> 50-53 MİNE GÜLEŞKEN ASLAN 23. İZMİR KİTAP FUARI >> 54-55 OBJEKTİFTEN YANSIYANLAR >> 56-57 REKLAM
SOLDAN ESİNTİLER KÜLTÜR, SANAT, EDEBİYAT DERGİSİ
Yayın Türü: Aylık Süreli Yayın Sayı: 5 - Mayıs 2018 Genel Yayın Yönetmeni Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş Editör Süheyla Güney Avcı Ünsal Aktaş
issuu.com/soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler soldanesintiler@gmail.com
İzmir Temsilcisi Mine Güleşken Aslan Kapak Tasarım Ünsal Aktaş Dizgi - Mizanpaj - GrafikTasarım Ünsal Aktaş 0555 494 43 03 grafiktasarimm.reklam@gmail.com Soldan Esintiler eposta soldanesintiler@gmail.com KURULUŞ 2015 Soldan Esintiler Degisinde yayımlanan yazı ve şiirlerden yazarların kendileri sorumludur.
HER HAKKI SAKLIDIR COPYRİGHT C SOLDAN ESİNTİLER
SOLDAN ESİNTİLER
3
EDİTÖRDEN Yeniden merhaba sevgili dostlar. Yazın yürekleri coşturan sıcaklığını iyiden iyiye hissettiğimiz zamanlara girdik. Sokaklarda, caddelerde, cafelerde, otobüs duraklarında, metrolarda, sahillerde kısacası hayatın aktığı bir çok noktada kitap okuyan bireylerin arttığını gözlemledim. Dijital çağın hayatımızı esir aldığı zamanlarda böylesi bir yoğunlukla karşılaşmak umut verici. Aynı zamanda kentlerdeki kitap fuarlarının sıklığı ayrı bir güzellik. Fuarlara katılım çok güzel. Acaba bu katılım kitap satışlarına ne derece etki ediyor? Satışlara etki eden en önemli faktörlerden biri hiç şüphesiz ki imza günleri. Diğer etken dost yazar / şairlerle dayanışma adına alınan kitaplar. Sosyal medyanın güçlü olduğu milenyum çağında baş döndüren bir kitap çıkarma furyası ile karşı karşıya olduğumuz aşikâr. Peki okurun kitap tercihindeki kıstas nedir? Kimine göre bilinen kalem olması en önemli kıstas. Kimine göre yazarın kullandığı dildeki yalınlık. Kimine göre okurken düşündüren, düşündükçe sorgulatan bir kitap olması. Kimine göre okurken o anı yaşatan. Kimine göre kitaplığında sergileyebileceği bir aksesuar ki; bunu okur sınıfına sokmak doğru bir yaklaşım değil. Ama bu tarz kendini okur olarak tarif edenlerin sayısı az değil. Bizim için en önemli kitle bilinçli okurların oluşturduğu bireylerdir. Bilinçli okur deyince ne anlıyoruz? Bilinçli okur; seçici, sorgulayan, araştıran, eleştiren ve olumlu olumsuz yanlarıyla okuduklarını yorumlayan okur grubudur. Kısacası geri bildirim yapan okurdur. Yazardan beklentileri olan okur grubu olarak da tarif edebiliriz. Zaman zaman okuyacağım kitapların listesini hazırlarım ve seçimlerimi yaparken bilinçli okurlardan tavsiyeler almaya özen gösteririm. Gelen tavsiyeler hakkında ön araştırmalar yaptıktan sonra listeye son şeklini verip peyderpey kitapları temin ediyorum. Bu bana hem zaman kazandırıyor, hem de hiç bilmediğim yazarları keşfetme olanağı sunuyor. KitapIarı seviniz, onIar yaşamınızı daha çekici bir haIe sokacak, size dostça hizmet ederek düşünceIerin, duyguIarın ve oIguIarın doIaşık ve gürüItüIü karmaşasında, yoIunuzu buImanıza yardım edecek, kendinize ve başkaIarına saygı duymayı öğretecek, yüreği ve akIı dünya ve insanIık sevgisiyIe doIduracaktır. Maksim Gorki Değerli okurlarımız sizler de okuduğunuz kitapları, altını çizdiğiniz cümleleri bizlerle paylaşabilirsiniz. soldanesintiler@gmail.com e-posta adresimize bu konuyla ilgili geri dönüşlerinizi bekliyoruz. Bir sonraki sayıda tekrar buluşmak üzere sevgiyle kalın. ÜNSAL AKTAŞ
4
SOLDAN ESİNTİLER
YİTİRDİKLERİMİZ
ÜLKÜ TAMER Türk şair, gazeteci, oyuncu ve çevirmen. 1950’li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiir akımının önde gelen temsilcilerinden biridir. Yetmişin üstünde kitap çevirmiş, şiir antolojileri hazırlamıştır. 1 Nisan 2018 tarihinde sonsuz yolculuğuna uğurladık. Yıldızlar yoldaşın olsun Ülkü Tamer..
ÜŞÜR ÖLÜM BİLE Bir ormanda tutup onu Bağladılar ağaca Yumdu sanki uyur gibi Gözlerini usulca Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle Diz çöktüler karşısında Sonra ateş ettiler Parçalanan yüreğine Yuva kurdu mermiler Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle Gelip kondu bir güvercin Ellerine o gece Kırmızı bir çelenk oldu Bileğinde kelepçe Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle ÜLKÜ TAMER
SOLDAN ESİNTİLER
5
YANLIŞ KULLANIM HAKKIMIZ YOK Kendimizi bilme ve daha iyi olma yolunda yapacağımız en uzun yolculuk, iç dünyamıza yaptığımız yolculuktur, ölene kadar bitmez. Bu yolculukta birçok kişi hayatın anlamını ve gerçek amacını bulmak için felsefi ve manevi kavramlar üzerinde yoğunlaşarak, kendine sorular sorar. İnsanın varoluş amacını sorgulaması yüzyıllar öncesinde başlamıştı ve hala da devam etmektedir. Ben kimim? Ben neden buradayım? Nasıl bir insanım? Bardağın dolu kısmına mı yoksa boş kısmına mı bakıyorum? Bu sorular artarak devam ederken, yanıtlarını buldukça hayata bakış açımızda değişir. Bardağın yarısı boş mu dolu mu diye düşünürken bir de bakmışızdır ki bardak elimizden düşüp kırılmış . En iyisi mi biz hayatı bekletmeden kafaya dikip içelim. Çünkü yaşam çok kısa... Yaşamak verileni sonuna kadar doğru kullanmaktır. Yanlış kullanımda bir hakkımız daha olmayacaktır. Karmaşa ile kuşatılmış bir dünyada, yaşadığımız hayal kırıklıklarını sürekli düşünerek, hayatı kendimize zehir etmek yerine, yaşanalardan ders çıkarmak daha akılcı bir davranıştır. Bu da ancak düşünerek, sorgulayarak, deneyerek ve öğrenerek mümkündür. Kendimize giden yol yaşadıklarımızdan geçer. senin için neyin hiçbir şey neyin her şey olduğunu anladığında sen sen oluyorsun FERİDE SERİN
6
SOLDAN ESİNTİLER
ŞİİR SEN BENİM DENİZ FENERİMSİN Sen benim deniz fenerimsin, Dalgalar alsın beni Sen orda kal. Emzikli bir bebek gibi Koparıp aldılar kollarımdan seni Gözlerimi yıkılan gözlerinden, koparıp aldılar. Sesine yasak koydular bakır tellerde, Aramıza yollar koydular, uçmuş köprüler. Ne zaman kapımdan geçse, Sokağım üzgün bir postacıya ağlıyor. Geceydi. Fenaydım. Üstelik yaralı. Bütün ışıkları sönmüştü kentin. Kırbaç gibi döven soğuk yağmurun önünde, Ben ve cigaram yalnızdık. İçim simsiyah bir vurgundu, İçim ateş üstünde, İçim ateş üstündeki katran kazanları.
Ay barut yüzünü yırttı bulutların, Kaldırımdaki sulara düştü. Yüzün kaldırımdaki sulara düştü. Eğilip aldım yüzünü, eğilip sevdim. Haydi sıkıysa paranın kantarında, sevgiyi tartanlar, Hayaline de koysunlar yasağı. Geceydi. Fenaydim. Üstelik yaralı. Bütün ışıkları sönmüştü kentin. Kırbaç gibi döven soğuk yağmurun önünde, Ben, cigaram, bir de kolumda hayalin... AYDIN ÖZTÜRK
Geceydi. Fenaydim. Üstelik yaralı. Tütünden sararmış parlaklarımı, Soğuk bıçak gibi kesiyordu rüzgar. Bir elim üşüyordu, Bir elimi açıkta bıraktım gene de, gelir de tutarsın diye. Şimdi hangi meyhane avutabilir beni, Hangi şarabın kırmızısı, söndürebilir içimi. Dolu dolu ağular içsem, Hangi azrail, Senden önce alır canımı. SOLDAN ESİNTİLER
7
ŞİİR DUY BENİ Oturup bir dağın çiçekli eteğine Düşlemek denizi, aşka düşmekmiş. Bir de tutup mavinin kanatlarına Tebessüm iliklemek Sende tüm halkları sevmekmiş Duy beni Sesimde sesinin buğusuyla Gözlerimin değdiği en heybetli dağlarda Mavinin her tonunda yankılanan sesimdir Gör beni Gözbebeklerinde yeşil bir ormanın Kol kola duruşunda Ayrık otlarını yüreğinden öperken ben Baharı kucaklar gibi Kollarımı sevdana açmışım Bil beni Sende büyüttüğüm çocukluğuma Türkü söylemeyi öğretirken ben Kıldan ince köprülerden Gözleri kapalı geçmişim Bir garip diyarda zerre iken varlığım Tüm dünyayı kendi bahçem bilmişim Adının yağmurunda toprağımı kutsamış Her iklimi sen diye sevmişim Ben ki Bir ayarı bozuk zamandan Ezberimde masallarla Mutlu sonlara inanarak geçmişim NECLA BEKTAŞ
MADENCİ zaman dörtyüz metre aşağıda akşam vardiyasında elleri yüzleri kara adamlar kara taşlardan ak ekmek çıkarıyordu kendi ocağına aş için başka ocaklardan diğer ocaklara kömür arıyordu alınteri emek, emek ekmek demekti zor gelen paydosda eve ekmek gidecekti ev bankaya borç, borç madene kölelikti kamil’in cebinden çıkan para bir çakmak, bir tarağın yanında iki lira bir de ardındaki küçük oğlu ve gebe karısı yapayalnız kaldılar koca cihanda madencinin karısı fatma bir başına kalsa da ortada bırakın madenciyi ülke yansa patronun umurunda mı dünya kimi gebe karısını düşünüyordu her kazmada kimi baş belası borçlarını onlar aşağıda dert ile vururken kara elmasa yukarıda patronlar keyf çatıyordu yeni köleler arıyordu üç kuruşa ali seyfi mustafa değil madenciydi adları kirliydi elleri elbiseleri yüreklerinin tersine ekmekti dertleri yerin dibinde onlar emekçi onlar madenci ve onlar baba yaşamak yaşatmak uğruna ve onlar canlı canlı girdikleri toprakta cansız yatıyorlar patronların çıkarına! YUSUF ZİYA LEBLEBİCİ
8
SOLDAN ESİNTİLER
Karl Marx “Kitapları yalayıp yutmaya mahkum bir makineyim ben.”der.Birde Marx kitaplar içinde okurken düşleyin.Ve okuyan Karl Marx ortaya çıktı. NİHAT YILDIZ Tuval üstüne 25x35 kuru pastel çalışma.
SOLDAN ESİNTİLER
9
ŞİZOFRENİST DÜŞLER - DUYGUSAL YANSIMALAR Günler, haftalar, aylar birbirinin tekrarı gibi geçiyordu. Derken beklenmeyen haber, beklenenden önce geldi. Ülkesinde gazetecilere af gelmişti. Cezalar üç yıl süreyle ertelenmişti. Arkadaşları ve doktorları ile görüştükten sonra vatanına dönme kararı aldı. Ailesine kavuşacaktı. Arkadaşları ile hasret giderecekti. Doktorları ile görüşüp tedavi ve tanı dosyasını alıp düştü yollara ESKİCİ. Arkadaşları yolcu etti onu. Çoğunu bir daha zor görürdü. El salladı eyvallah dedi. Uçağa bindi. Heyecanlanması gerekirken sus pustu. Tam dört yıl olmuştu vatanından ayrılalı. Annesini, babasını, kardeşlerini düşündü. Normalde çok heyecanlanması gerekirken hiçbir şey hissetmiyordu. Duyguları yoktu. Ruhsuzdu duygusuzdu. İçtiği ilaçlar gerçekten çok ağırdı. Öyle ki yurtdışındayken nenesini ve amcasını kaybetmiş ama hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Üzüntü duymamıştı. Boş bakan gözleri gibi duyguları da boştu. Ne diyecekti ne anlatacaktı. Hasta olduğunu bilmiyorlardı. İyiyim de diyemezdi. Durumu hemen anlatmalıydı . Uçaktan indi. İlk Sarı’yı gördü. Şaşırmıştı gözlem odasına gelmişti. Sevindi ‘’merhaba’’ diyebildi. Gözlem odasındayken görevli memur geldi. Beraberinde iki kişi daha vardı. Onlarda sakıncalıydı. Karakola götürüldüler. Nezarete giderken arkadaşlarını gördü. Umutlandı. Kısa bir birliktelikten sonra nezarete alındı. Üç dört gün nezarette kaldıktan sonra babasıyla eve doğru yola çıktı. Bir ara göz göze geldiler. Baba ben hastayım diyebildi. Babası önce anlayamadı. Şaşkınlığını attıktan sonra babası neyin var oğlum diyebildi. Hastayım ben, adına Şizofreni diyorlar. Ruh hastasıyım diyebildi. Babası hiçbir şey diyemedi. O da sustu. Beraber karakoldan eve doğru gittiler. Bedeni ile beraber ruhu da uyuşmuş gibiydi. Boş gözlerle etrafa bakıyor tam olarak kendini ifade edemiyordu. Her gün misafir geliyor onlar konuşuyor bu dinliyordu. Arada bir lafa girecek olsa tökezliyordu. Sanki manalı gözlerle ona bakıyordu. İçinden bağırmak geliyor bağıramıyordu. Susmak en iyisiydi. Tek başına kalmak ise kaygı vericiydi. Gündüzleri dışarı çıkıyordu. Birkaç adımdan sonra peşine birileri takılmaya başladı. Bu kurgumuydu yoksa gerçekten biri ya da birileri takip mi ediyordu. Kuşkuya gerek yok diye düşündü ama ya gerçekten birisi takip ediyorsa diye düşünürken birden taksiye bindi. Birkaç kilometre gitti gitmedi taksiden indi yürümeye başladı. Arkasına baktı tanıdık bir sima yoktu. Derin bir nefes aldı. İçinden saydırdı birkaç kelime. Yine de geldiği istikametin paralelinden giderek evin yolunu tuttu. Kafasında hala kurgunun verdiği kaygı vardı. Geleli bayağı olmuştu. Aylar geçmiş değişen bir şey yoktu. Genelde depresyonda oluyordu. Eski arkadaşlarıyla arada buluşsa da pek iyi sayılmazdı. Duygusallık hali devam ediyordu. Belli belirsiz korku hissi, dışarıda, yalnız olunca yakasını bırakmıyordu. Arkadaşlarına da beni eve bırakın diyemiyordu. Duruma göre yürüme mesafesindeki evine taksiyle gittiği oluyordu. En azından tek başına kalmamış oluyordu ama dışarıda tek başına kaldığında kaygılanıyor büsbütün korkuyordu. Oysa neler atlatmıştı. Seçilmişti, kahramandı, idoldü aklına ne geldiyse yaşamadığı kalmamıştı. En azından evde tek başına değildi. Kardeşi, annesi, babası evdeydi. Eve gelince
10
SOLDAN ESİNTİLER
ŞİZOFRENİST DÜŞLER - DUYGUSAL YANSIMALAR odasına geçiyor her akşam olduğu gibi resim albümüne bakıyordu. Bu arada bir günlüğe sahip olmuştu. Arada bir yazıyordu. Biraz genel, biraz yerel, biraz da siyasi yazılar yazıyordu. Günlüğüne bile hastalığından söz edemiyordu nedense. Çekingenlik vardı, hala çevresindekiler ruh ve sinir hastalarına deli gözüyle bakıyorlardı. Babası eve gelen misafirlere oğlum hasta diyemiyordu. Neyi var diyenlere lafı geçiştirip, öteliyordu. Ailesi ve çevresi olmasa da kendisi alışmıştı deliydi ve artık yapacak bir şey yoktu ve her şey yeniden başlıyordu. Şizofren sevdalanmalardan Yalnız panik ataklardan Depresif hayıflanmalardan Platonik aşklardan Ve en önemlisi günün birinde Akıllanmaktan KORKUYORUM… ESKİCİ CİHANGİR ASLAN
Bir insan ömrünü neye vermeli Harcanıp gidiyor ömür dediğin Yolda kalanda bir yürüyende bir Harcanıp gidiyor ömür dediğin HASRET GÜLTEKİN HASRET GÜLTEKİN 47 YAŞINDA 1 MAYIS 1971
SOLDAN ESİNTİLER
11
ŞİİR ey kuş kanatların ne güzel uçuverdin hemen okşayıp sevmemi beklemeden.. İNAYET KOÇAK - Edip Cansever’e günebakan çiçeği gündöndü ayçiçeği bakanlar kuruluna geçti kuruldu.. aşk bakar uzağa, köpeklerden başka aşk köpekliktir usta, uzaklara ve ufuklara doğru ulumaktan yılmaz.. bir bakan bir daha bakıyor dönüp bakıyor, ah, o sıcak bakışlar uluyor uzaklara, mevsimsiz tüy döküyor.. DURSUN GÜLEÇ “Aşk” çiçekçiden çiçek alıp sevgiliye vermek degildir, “Aşk” tarifi yapılamayan ucu bucağı olmayan sonsuzluğa giden sevgi üretme becerikliliğidir. HAYRETTİN GÜNDÜZ
12
SOLDAN ESİNTİLER
ÇINAR AĞACI Her voltadan sonra Bir serçeden öğrenmiştim sana sığınmayı İşitmediğim feryatlarımı asardım dallarına Yorgunluğumu alırdı bedenin Gölgeliğimdi yaprakların Duydum ki kesmişler seni Yıkılmışsın adın gibi Benim yüreğim sensiz şimdi, hep seni vurur Bedenim senin gibi bir çınar ağacı arar durur İçerde tanıdım, bilmezdim seni Çok emeğin geçti, hakkını helal et Unutma beni..! YAŞAR UĞURLU Karanlık bir kentin Zemheri gecesinde Şiirlerimi sokağa dökerek, Dizelerimi yol kenarına bıraktım. Başkaldırdı tüm heceler Ağladı kelimeler Aydınlattı tüm anıları Sokak lambaları Sonra dedim ki kendime Sizi bu kentte buldum Sokak lambalarına dost oldum Şimdi alnıma vuran ışığı Geride bırakıyorum.... NURSEV ESER YILDIRIM
ŞİİR BOĞULMUŞ DÜŞÜNCELER Dudaklarımdan oflar, İçimden umutlar dökülüyor. Bahar en olağan haliyle sararıyor. Radyolardan yitik sevdalara, Hüzünbaz şarkılar çalınıyor. Ruhumun hücrelerine, Acımasız acılar musallat oluyor. Sessizlik dört yanımı kuşatıyor. Ve şakaklarıma karanlık(lar) çöküyor...!
Heyhat! Şimdi kanadı kırık bir martıya benziyorum. Ve güneşini kaybetmiş, Soluk-mat bir günü andırıyorum... İKRAM GÜNEŞ
Rüzgar dağıtıveriyor, Sakallarıma bulaşmış tüm şiirleri. Solum kanlar içinde. Yoruluyorum, bitkin düşüyorum... Sözcüklerim, dizelerim bir bir sırt dönüyor. Uzaklaşıyorum mürekkep kokusundan. Ve kopuyorum sevda diyarından. Önce tütün kokusu genzimi yakıyor, Sonra yorgunluk, Sonra tükenmişlik, Sonra, Sonra ÖLÜM...! Heyhat! Şimdi yamalı bir şiire benziyorum. Ve unutulmuş, Yaralı bir şairi andırıyorum... Heyhat! Şimdi leylasız bir mecnuna benziyorum. Ve mavisi soluk, Mutsuz bir gökyüzünü andırıyorum... Heyhat! Şimdi misketi çalınmış, Kavruk tenli bir çocuğa benziyorum. Ve yamaçları nergizsiz, Rüzgarı buruk bir dağı andırıyorum...
BOB MARLEY “Bakmayın insanların “beni çok sevecek birini arıyorum” demesine. Büyük bir sevgiye maruz kalınca hepsi kaçacak delik arıyor.” 36 yıllık bir hayata sığan; 130 plak, 17 albüm, koskoca bir hayat felsefesi, şarkıları ile tüm dünyayı kucaklayan, barış diyen, sevgi diyen, “uyan ve yaşa!” diyen, zenginliği maddiyattan sıyıran, bir “ada müziği”ni efsanevi bir hâle getiren, hâlâ adı söylendi mi tanımayanı olmayan, sözleri dillere pelesenk, müzikte olduğu kadar futbolda da başarılı, pozitif insan… 11 mayıs 1981 saygıyla anıyoruz..
SOLDAN ESİNTİLER
13
RESİM
GEZGİN RUHLAR (DOSTLARIM)– 98 Tuval üzerine akrilik 80/100 2015 Rifat KORAY Gökan YENİ YAĞAN KAR İLE CAMLARI BUĞULANMIŞ PENCEREMDEN ARKA BAHÇEME BAKIYORUM. NE KADAR DA BOMBOŞ BAHÇEM… NEDEN HİÇ BİR ŞEY YOK BAHÇEMDE, NEDEN? NEDENBAKMADIM BAHÇEMİN DIŞINDAKİ O DOĞAL ÇOK YÖNLÜ YAŞAM ÇEVRESİNE; NE KADAR DA ZENGİN VE CEZBEDİCİ BİR YAŞAM ORTAMI ORASI YENİ FARK EDİYORUM. BANA HÜZÜN VEREN YENİ YAĞAN KAR BİLE DEĞİŞTİREMEMİŞ BU ZENGİNLİĞİ! TERSİNE YENİ ZENGİNLİKLER KATMIŞ BENİM BAHÇEME DE KATTIĞI GİBİ ONU AZ OLSA DA DEĞİŞTİREREK! OOOOOO DOSTLARIM DA BURADA, SINIRLARI AŞIP ESKİ YAŞAM DÜNYALARINA SIRF BENİ MUTLU ETMEK UMUTLARIMI ARTTIRMAK İÇİN GELMİŞLER SÜREKLİ DOLAŞMAKTAN UMUT DAĞITMAKTAN BIKMAYAN SEVGİLİ DOST RUHLAR! ŞİMDİ BENİM İÇİN İKİ YOL VAR YAKIN GELECEKTEKİ YAŞAMIMDA İZLEYECEGIM … ÖNCE BENİ ZİYARETE GELEN DOSTLARIMI BAHÇEME DAVET EDECEĞİM UMUT SEVGİ DOLU KALPLERİNİN YARDIMI İLE YAŞAMIMI YENİDEN YEŞERTİP RENKLENDİRMEM İÇİN… VE DE SONRA ONLARA KATILACAĞIM ONLARLA BİRLİKTE SÜREKLİ DOLAŞIP GEZİNEREK TÜM SEVDİKLERİME SONSUZ UMUTLAR DAĞITABİLMEK İÇİN!
14
SOLDAN ESİNTİLER
HAYALLER İnadına yapıştığım bir bahar var. Aslında yaşayamadığımız bir ve bir çok baharlar. Yaşayamadığımız diyorum çünkü zaman ve sistem yaşamı en ince detayları ile yaşamamıza izin verecek kadar mert değil. Bahar gelmiş, mis gibi hayallerimizin içinde salınıp dolanıyor. Evet, hayaller diyorum. Çünkü; bunca hava kirliliği, kalabalık, ses kirliliği arasında ne doğanın o muhteşem sesine nail olabiliyoruz ne de kokusunu yudumlayabiliyoruz. “Baharın içinde kucakladım Yüreğinin sesini Bahar coştu... Coştu.. Gül tenine yapıştı Binbir sevdalı kokular. Bahar coştu, sen coştun” Zaman zaman başımı kaldırıp bulabildiğim en güzel mavi arasında ki bulut kümesine misafir olurum. Rüyalarımın başlangış noktası olur bulut ve mavi. Gayrı ötesi berisi yok bunun. Alabildiğine koşarım göğün tarlalarında, alabildiğine gülerim, güneşin gülüşüne eşlik ederim ve suskun sessiz bir vakit yorgun düşerim ya da, ya da ayışığında sevişirim kimbilir? “Kaç baharın gülü doğar dalımızda? Kaç sevda dolu ağızlar öperiz... Baharı bile hayallerde yaşadığımız; Kirlenmiş, kirletilmiş, kokuşmuş bu dünyada..” Öyle değil mi? Dostlar bile hayallerimizden uzak, varsıllıklara gebe düşüncelerin yamacında dolanırken, hayallerimizin baharında bile dostlar neden hayal olmasın ki? Sanallaşan eller, çiçekler, böcekler, yürekler, gülüşler, dostlar, kitaplar, sevgiler, sevişmeler... Dokunmadan seviyor öpüyor yaşıyor unutuyoruz. Çiçeklerimiz kokusuz avuçlarımıza dikeni bile batmıyor, yaprakların yeşil boyası parmaklarımızı boyamıyor, yürekler herkese çarpıyor herşey tek bir tuşa basmaktan ibaret. Eller buz gibi. Oysa ki bir dostun sıcaklığından, bir sevgilinin avuçlarından daha sıcak bir gerçeklik nasıl yaşanır dokunmadan. Biz neleri yok ettik, neleri unutmuşuz farkında olmadan, yalnız baharı mı? Biz insanoğlu hayatı yok ettik, anlam dolu hayatı. Benim bahar saplantım bundandır, İllede bahar diyorsam yeniden umut olsun diye, illede yapışıyorsam hayallerin yakasına belki ardımdan gelen olur da belki birileri göğün tarlalarına sevda eker diye, belki omuz omuza verir bulutları çarpıştırır ölü duygulara yağarız diye.. Öyle işte çocukça hayaller dedim baştan beri aşka aşık, doğaya buluta kuşlara aşık hayallerle dolu hayaller... SÜHEYLA GÜNEY AVCI
SOLDAN ESİNTİLER
15
ŞİİR YILDIZLAR GETİRİR Mİ? Gecenin karanlık kuyularında Soruyorum seni Yıldızlara, aya… Bir çare olur mu yalnızlığıma? Umutsuzca arıyorum ellere yar olmuş sevgiliyi Mehtap çare olmuyor Kor olmuş yüreğime, Hayalini kuruyorum eski mesut günlerin Yıldızlar getirir mi bana geri? Başımı kaldırıyorum gökyüzüne Derdime çare olurlar diye... Kaybolmuş yıldızlar, ay saklanmış bulutun arkasına Ağlaşıyorlar yalnızlığıma... ASİYE YAŞARGÜN PANJUR’UNA ŞİİR YAZAN KEDİ sayfaları çevirdi kedi panjurunu örttü göğün izmaritleri topladı denizden ve geceyi tütsüledi bugün.. tek hecelileri öğrendi”aşk” iki hecelilerden korktu”ölüm” evi yatağı sebilde ki suyu mırıltılarına saklanan umudu tek hece de bulduğundan vazgeçemediği doğruydu.. uzunca esnedi kedi yağmur yağıyordu uzanıp panjurunu açtı göğün.. NURAY TUNÇ
16
SOLDAN ESİNTİLER
Uykusunu şeytana satan yarasalar asılır geceye tufanın muştusu olarak sayma bunları sevgili sen yaşanacak aşk olarak yıldızları say. Aldırma ömrün inişine sevgili dökme umudunu aşkı kirleten ellere bal mumundan kanatlar takarım gelip bulursun beni kalbim sana ayarlı kutup yıldızında… NURSEN URAL Yenilmek değil, Yenilenmekti benim ki. Anlayamadın, Her sessizlik yenilgi değildir. Uyuyup sabaha dinç uyanmak gibi. Şimdi gülüşüm kavga, Duruşum erdem. Hadi bana erdemli hallerinden söz et. Yarınlar gülsün. KAZIM BEYSÜLEN ahh! gece hangi yiğidin göğsüne sersem hüznümü harman gibi bilmem ki şimdi bir şiir gelip gözlerimden öpse yağmur yağsa rüzgâr dinse ay yeniden maviye dönse sonra sıcağında uyutsa uyusam uyansam o hiç gitmese! NURSEL ARAS
KİTAP TANITIM
Böyle yazdı şair Böyle biline dedi Böyle duyurula kulaklara Çocukların güldüğü yerde başlar hayat ÇETİN AKYIL
BÖYLE YAZDI ŞAİR ÇETİN AKYIL İMLA YAYINLARI 128 SAYFA
Dergimizin kıymetli şairlerimizden Çetin Akyıl’ın BÖYLE YAZDI ŞAİR isimli şiir kitabı İMLA Yayınlarından çıktı. Çetin Akyıl’ı tebrik ediyor okuru bol olsun diyoruz. SOLDAN ESİNTİLER EKİBİ
SOLDAN ESİNTİLER
17
RESİM
Ay, denize sermiş simli şalını, Yorgun balıkçının radyosunda Nihavent şarkılar, Gecenin dalgaları Kayalıklarda tarıyor saçlarını. İskelede dans eden sarhoş kayıklar başıboş esen rüzgar Alıyor gözlerimden seni yakamozlara dağıtıyor... NURAY ŞENGİL
18
SOLDAN ESİNTİLER
Nuray Şengil’in 50x60 cm tuval Huzur isimli yağlı boya çalışması.
ŞİİR SEVDALI BİR YOLCULUK iki ayak üstünde duralı beri başladı deli yüreğimde bir merak yürüyorum, dört bir tarafım Temmuz yürüyorum... ateşlerin içinde izler bırakarak... kendimi bildim bileli, öylece apak baharsız geçiyor ömrüm, mevsimler kış lâl dilim ve prangalı uslanmaz düşlerimle öfkem, bugünden yarınlara bir akış yürüyorum... parça parça çoğalarak... sürgit bir yangının içindeyim, yaralı ve her daim dönüp duruyor üstümüzde o can alıcı kuşların kara kanatları, bak yine de sevdalı bir yolculuğun ilk adımlarıyla yürüyorum.... Kızılırmak’tan Toroslar’a b/akarak... HASAN SEÇKİN
1 MAYIS Selam olsun isçiye... Selam olsun üretene... Selam olsun karanlıga ısık tutana... Selam olsun aydınlık yüzlere... Yasasın 1 Mayıs... ÜNSAL AKTAŞ İŞÇİYİZ BİZ İşçiyiz biz, Üretirken alınterimiz düşer avuçlarımıza... Sömürülen terimiz, Örselenen bedenimiz. Hangi sömürenin umurunda. İşçiyiz biz Siz rahat uyurken yatağınızda Hırpalanan biz, yok sayılan yine biz. İşçiyiz biz proleter devrimcileriz. Şan olsun 1 Mayıs’ı yaratanlara. Şan olsun işçinin emekçinin bayramına. Ve Bin selam olsun Şanlı bir mayısı unutmayanlara. SÜHEYLA GÜNEY AVCI
SOLDAN ESİNTİLER
19
ŞİİR BAHARA SAKLIYORUM… Bahara saklıyorum kalbimdeki fırtınayı Ruhumun derinliğindeki gözyaşlarımı Ve içimde biriken öfkemi Saklıyorum işte , Artık sana mı denk gelir yoksa beni mi bitirir? Bütün sana diyeceklerimi ve sevdamı ve seni.. Bahara saklıyorum tüm bildiklerimi.. ve sana ait kalbimi … Bahara saklıyorum gönlümden geçenleri Uçmayı bekleyen mini bir kuş gibi ve erimeye direnen beyaz kar, al yanağı öpmeye hasret iki dudak ve aşk gibi ve sevda gibi arzularımı ve vicdanımla baş başa kalmayı, hatta kavgamı. Bahara saklıyorum tüm bildiklerimi .. ve sana ait olmayan aşkımı Bahara saklıyorum sonsuz isteklerimi, Bana dert, aşka hasret yanlızlığımı ve çakırkeyef kafamdakileri.. Rüzgarda yakaladığım bir tek saçının telini, Saç telinde yüklü sevda yükünü Kahrolası sevdamı, SANA ANLATACAĞIM DERTLERIMI, ve gördüğüm vefa filminin seneryosunu saçının telini ve tüm anlatacaklarımı.. Bahara saklıyorum beni, bende olan seni ve aşkımı….
20
SOLDAN ESİNTİLER
Bahara saklıyorum gülmelerini Gidip gidip dönmemelerini el edip gelmemelerini ve sana olan hasretimi ve ölümcül arzularımı vede uğruna vermeye hazırladığım bu canımı, lekelenmemiş sözlerimi vede beni, Öylesine bir umutla bahara saklıyorum. Bahara saklıyorum çocukluk duygularımdaki coşkuyu Özgür düşler kurmayı Özgürce düşünebilme ihtimalimi ve seni ve ağaç kabuğuna yarım yamalak çizdiğimiz yaralı kalbi ve yüreğimde biriktirdiğim tüm heyecanımı bahara saklıyorum Öyle saf ve öyle dürüst ve öylesine tertemiz.. ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN
Acıyla baş etmek yürek işidir. Sevmek gibi... ZİYA YILDIRIM GÜNTEKİN
ŞİİR DORUK NOKTASI Kaç aşkı yuttum-öğüttüm gönlümde? Bilmiyorum! hala gözüm aşk çöplüğünde ne arar, onu da bilmiyorum ve aklımda deli sorular. Anlaşılan! ne geçmişimden vazgeçebiliyorum nede gelecekten hala umudum var; gidişim kesin dönüşü olmayan bu meçhul yoldan. Sanki can çekişen ihtişamlı bir yıldız gibi kara delik sarmalının tam ortasındayım dört yanım da kocaman kara bir boşluk. Anlayacağın ! doruk noktasındayım doruk acının,neşenin,sevincin ve kederin neredeyse bitti bitecek belirsizlik yaşasın yeni idolüm belirginsizlik rakım derecem sonsuz bir zamansızlık. Bak işte! yedi kız kardeşler göz kırptı yine şimdi yanımdan süzüldü Kutup yıldızı el salladı bana Jüpiter çılgın bir öpücük yolladı Ay Mars, aşkını ilan etti Venüs’e Güneş fazla ciddiye almış dünyayı fingirdeşme peşinde...
Oysa şimdi! yaşı bilmem kaç yüz yıl ışık yılında yeni bir şıllık yıldız doğuyor ufukta cazibesiyle kimleri katacak çekim gücüne kim bilir hangi bilgine dökecek sırlarını hangi filozofa teslim edecek yüreğini ne cahil aşklara vesile olacak kim bilir? Ve ben hala ! doruk noktasındayım doruk cahilliğimin, bilginliğimin, filozofluğumun tam ortasındayım o sarmal dönencenin gidişim kesin dönüşüm meçhul olacak bu yoldan şimdi ki zamanım; derin ve karanlık bir sonsuzluk ne işim vardı benim bu aşk çöplüğünde bilmiyorum ALİ ESMERAY
yaralar iyileşir elbet, ama izi kalır her gördüğünde canın biraz daha kanar. ALİ ESMERAY SOLDAN ESİNTİLER
21
UNUTULMAYANLAR olur mu ecelsiz üç canı almak olur mu gülleri dalından kırmak utansın karanlık utansın toprak ağlasın gökyüzü kızarsın şafak üç yürek üç fidan üç güzel insan devrimin üç gülü dillere destan denizim oy yusufum oy yoldaşım oy hüseyinim oy zamanın gündüze çaldığı bir şafak ilkbaharı sonbahara çevirdi 6 mayıs dünyanın dönüşüyle ölüme aktı zaman güneş süsü verilmiş cellat bembeyaz karanlığa alıp götürdü canları ve üç deniz üç yusuf üç hüseyin üç yürek üç can üç sonsuz yürüdüler darağacına korkusuz adımları hapsedilse de yargısız asılır mı bu üç yürek denizlerin yusufların hüseyinlerin türküsüdür bu dalgalar, meydanlar ve dağlar söyler bu türküyü baldırandır yüreğimizdeki ey yoldaş gölgesiz ve kefensiz gidenlerin türküsüdür bu ağıtsız, ağlamaksız, halaylı, türkülü uğurlarız gidenlerimizi
22
SOLDAN ESİNTİLER
şimdi savurup bütün hüzünleri köhne bir zamana meydan okumak.... ilkbaharda kanayan bir yaprak misali savrulmak özgürlüğe esen rüzgarla bir şarkı, bir şiir, bir ıslık ve bir rüzgar selamıyla gidenlerin denizlerin yusufların hüseyinlerin türküsüdür bu. ERTUĞRUL SÖNMEZ
6 mayıs 1972 Deniz Gezmiş Yusuf Aslan Hüseyin İnan Saygıyla anıyoruz.
UNUTULMAYANLAR
ATIF YILMAZ
5 mayıs 2006 yılın da kaybettiğimiz Türk sinemasının tanınan bir çok yönetmeninden; Zeki Ökten, Yılmaz Güney, Şerif Gören, Ali Özgentürk, Halit Refiğ gibi ünlü yönetmenlerin yetişmesinde katkısı olan Atıf Yılmaz’a, 1991 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından Sanatta Onursal Doktora payesi verildi. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde en çok ödül alan yönetmen olarakta tarihe geçti. Atıf Yılmaz’ın son ödülü; Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında verilmekte olan geleneksel ‘Aziz Nesin Emek Ödülü’ oldu.Yeşilçam’ın nitelik ve nicelik olarak en fazla üreten yönetmenlerindendir. Saygıyla anıyoruz
SAİT FAİK ABASIYANNIK
“İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı.. Edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka, iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye, karmaya yatdım etmiyorlarsa neye yarar?.. Her edebiyatta insanın kendi kendisine soracağı ilk sual şu olmalıdır: insandan ne saklanıyor? İkincisi insandan ne gösteriliyor?” 11 mayıs 1954 yılında kaybettiğimiz Sait Faik Abasıyanık, Türk öykü ve roman yazarı, şair. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından olan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Saygıyla anıyoruz.
SOLDAN ESİNTİLER
23
HABER
YÜZEN KÜTÜPHANE AÇILDI İzmir okuyor, okutuyor. İzmir Büyük şehir Belediyesi, kütüphane haftası’ nı renkli etkinliklerle kutladı. Ahmet Piriştina arabalı vapurunda,1000’e yakın kitabın yer aldığı İzmir’in ‘’yüzen kütüphanesi’’açıldı. İzmir Büyük Şehir Belediye’si genel sekreteri Buğra Gökçe ile İzmir Büyük şehir belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Aysel Özkan’ın açılışını yaptığı ‘’yüzen kütüphanede’’ kitap okumak isteyen vatandaşlar, kütüphaneye ücretsiz üye olarak iki kitap alabiliyor ve 21 gün içinde bu kitapları okuyup tekrar teslim ediyor. MİNE GÜLEŞKEN ASLAN SOLDAN ESİNTİLER İZMİR TEMSİLCİSİ
24
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR EKMEK ŞARAP SEN VE BEN
Ekmek şarap sen ve ben bir de sabahın dördü dışarda kar odamız ılık gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir oğlanla yattığını aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını kıskandım Gogen’i Tahitilim terlemiş vücudunu silerken cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum güneşi doğurmuştu ölü cisim martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında nefesin vücudumu yakıyordu yer yer sam yelim sahra-i kebirim kahrettim her şeye o gün babanın şarap çanağına, Gogen’e, kadere, sana, bana, bir de gittiğin arabanın tekerine
eğer daha da içersem Shakespare halt etmiş derim karşımda salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de işte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim enayiymiş be Platon… bir içsin de görsün….ne felsefesi varmış bu hayatın anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu ıslak kaldırımlarda yürürken acırım önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline ukalalık işte derim neme lazım senin kendine bak; sende bir serserin bir sarhoş…. ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım şehrin izbe sokaklarında yavaş yavaş kaybolur benliğim…
İHSAN YÜCE
ne diyordum arkadaş…. diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim ama içerken düşünmem neden içiyorum diye daha sonra yaparım hayatın felsefesini sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni bazen kadın hamamında tellak…. bazen Christoph Colomb Napolyon’ken düşünürüm Elbe’de geçen günleri Timur’ken Beyazıt’ı yenişimi…. bir kere Aristo’nun hocası olmuştum ona verdiğim dersle gurur duymuştum bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman bazen odunun ateşleyen bir cellat olurum
15 mayıs 1991’de sonsuzluğa uğurladığımız sinemanın büyük değeri sevgili İhsan Yüce’yi kendi şiiri ile anıyoruz. Işıklar içinde uyu İhsan Yüce.
SOLDAN ESİNTİLER
25
ŞİİR KIRAÇTA GÜL DİKENLERE , GÜL KOKANLARA iyi insanlardık biz baya baya iyi insanlar yani ama bu topraklarda artık yer yok dediler ayrık otlarına oysa biz inatçıydık tuttuk geçilmez ırmağın ortasından geçtik en derin yerinden geçtik suyu yara yara geçtik en derin yerlerden bilerek geçtik kışın geçtik üşüdük üşümedik dedik geçtik geçilmez dediler geçtik iyi insanlardık güneş kokardık toprak kokardık demem o ki çocuklar çocuk kokardık yalanım yok inatçı iyi insanlardık biz ÇETİN AKYIL Ve biz küçügüm, Üç _dan olacagız 6 Mayıs’ta..! Deniz gibi, Yusuf gibi, Hüseyin gibi.. Ve yesertip yeniden umutlarımızı Bir uçtan bir uca boy verecegiz Memleketin dört bir yanında Bir orman gibi kardescesine.. İSMAİL ŞİMŞEK
26
SOLDAN ESİNTİLER
SORU Kalp en büyük imtihanın yaşandığı yerdir Ve İnsan sürekli kendini sınama ihtiyacı duyar. Çünkü var olduğunu her defasında unutur, Hatırlatacak durum yada kişileri yaratır. Böylece kendi varlığından emin olur. Şimdiye kadar kendin için hazırladığın sorulara hep başkalarının cevap vermesini bekledin. Hiçbir cevap hazırladığın puzzle a uymadı. Ve büyük resim hala tamamlanmadı. Artık kendi soru(n) larınla yüzleşme zamanı; Kimseyi kurban etmeden, Kimseye kurban olmadan... JALE KOZKAMAN dünyanın bütün çocukları, renk-ahenk ve güzel çocukları, umudu omuz başlarında taşıyan çocuklar... aralayın yarının kapısını yeni gün sizin ellerinizle doğacak, güneş gibi şark’tan yükselecek... güneşin battığı yere değil doğduğu yere bir bakın sadece... EDİP YEŞİL
AYIN KİTABI UCUNDA ÖLÜM VAR / KEMAL VAROL Bu kitap, bir roman aynı zamanda öykü kitabı ve inanmayacaksınız belki ama bir şiir kitabı. Yazar yıllardır aşkını arayan bir kadını anlatıyor kitabında. Ağıtçı kadın, O ölülerin ardında yanık sesiyle ağıt yakarken cenazeye gelenler içli içli ağlıyorlar ama ağıtçı kadın her ölünün arkasından aslında ölüye değil kendine ağıt yakıyor. Anadolu’nun bir çok şehrinde birbirinden farklı hayatlarla, acılarla buluşturuyor sizi kitap. Zihninizin bir köşesine kazınacak ağıtçı kadın vazgeçemediği sevdası ile yamalı elbisesi ile yorulmak bilmeden gezdiği cenaze evleri ile yaktığı ağıtları ile… Ucunda ölüm var, yarım ası süren bir aşk hikayesi, yalpalayan, şehirden şehre gezinen derman arayan, sayıklayan, hatırlayan, rüya çağıran ince bir ah. Kemal Varol maharetle memleketi, güneşin içinde doğup battığı bir romanı masalsı gürül gürül anlatıyor. Not: Ankara katliamında yitirdiğimiz 9 yaşındaki Veysel Atılgan’a ithaf ediyor kitabını… Aşk biter ama hikayesi kalır geriye, aşkın hikayesiyse kendisinden daha güzeldi. Kendimi bir hikayenin ağırlığıyla yollara vurdum. Başkalarına yaktığım ağıtlara sakladım içimi. DEVRİM AYTOLU
İLETİŞİM YAYINLARI 227 SAYFA
SOLDAN ESİNTİLER
27
HANGİ ÇERÇKELİK Sanatın modern zamanı ve ya eskisi olur mu? Konular, pek çok sanatçının eserlerinin peşi sıra birbirinin aynı değil mi? Gerçekçiliğin zamana ve mekana göre dönüşümü nasıl olur? Bütün bu sorularla aslında belli bir sorunsallığa ulaşamaya çalışıyorum. Yukarıda sorduklarımızın göreceli ve gerçek yanıtları mümkün görünse de sorunsallıklara en gerçek yanıt olmayabilirler. Zaman bir sanat eserinde bire bir işlendiği noktada, belgesel bir gerçekliği barındırmak zorunluluğu taşıyabilir. Ancak sanat pek çok versiyonun ve kombinasyonun grift ve komple yapısından da ortaya çıkabilir. Sanat bazen saflığın naifliğin bir ifadesi de olabilir, bazen acımasızlığı da resmedebilir. Ancak sanat sanatçının iyi niyet ve samimi üretiminin göstergesi olabilir. Sanatta güzelliği işlemek ve doğaya atıf neredeyse vazgeçilmez parçalardır. Sanatçının yaşamsal kodları bu parçalardan ayrıksı tutulamaz. Gerçeklik doğanın parçalarından oynanan bir oyun gibi işlenebilir. Bir karmaşa, bir kaotik düzlem de anlatılabilir. Ancak bütün bunları alt alta toplarken niyet ve samimiyet sözünü biraz ısrarla tekrarlamak istiyorum. Çünkü gerçekçi sanat akımı ile gerçeği felsefi göstergelerle işlemek arasında ciddi bir niyet belli etmek gerektiğine inanıyorum. Gerçekçilik dediğimiz sanatsal yapıyı ne etkiler? Zaman, koşullar, sanatın serüveninde en etkin rollerdir diyebiliriz. Politik, nesnel, ideolojik, iklimsel, öznel, ekonomik, alansal, çevresel vs. Koşullardan ayrıksı üretim, ancak zorluklardan ve içinde bulunduğumuz o faunadan sıyrılabildiğimiz oranda gerçekleşebilir. Bunlar için, farazi, fantezi, soyutlama, eğretileme yolları denenebilir. Gerçekçilik ve zaman kendi nesnel bağımlı sebep sonuç ilişkileri içinde değerlendirilmesi gereken, durumlara işaret ediyor demektir. Zamansallık ve koşullar içinde gerçeklik meselesi de yine bir algı sorunu olabilir mi? Üretme ve üreten noktasındaki sanatçı modelinin, donanım, amaç, niyet ve hareketi algı sorunsalına yanıtlar vermemizi sağlayabilir diye düşünüyorum. Sanatçı modellemelerimiz, zaman, koşul, çağ vs noktasında analizci, felsefi bakış açıları getirebiliyor mu? Sizlere birkaç örnekleme yaparak daha somut olarak gerçekçilik sorunsalını anlatmak istiyorum. Diziler, sinema filmleri, kadının feci aşağılandığı, yaşamak adına çıkar yol bulamayan kadın erkek modeli yaratmak. Kadın, dizilerde, cinsiyet bakımından zayıf, ayrımcı, dedikoducu, entrikacı vs gibi olumsuz gerçeklik hattından gidilerek anlatılıyorsa, dizilerde kötü karakter ya da kurban roller kadın için, fakirler için seçiliyorsa, (ki yaşam da karşılığı yok demiyorum.) bu tarz yansıtmaların kısır bir gerçeklik olduğunu, sığ bir gerçeklik olduğunu, yine yaşamsal deneyimler tarif edecektir. Yani, kadınlar bu diziler de ve sinema da, kendi içsel dünyasına dair keşif yolculuklarına da çıkabilir? Diziler bu kapasiteyi öteliyorsa, bunda koşullardan ziyade, ideolojik girdileri hesaba katmak mı gerekiyor? Kadın ya da yoksul kendi değerini tayin edecek yollar bulabilir. O iradeyi yansıtmak önemlidir. Kadın öğrenilmiş çaresizliğin, ağlayan anne modelinin, dul kalınca tacize uğrayan kadın modelinin dışında, güçlü, üretken, çare düşünebilen, sorgulayan, felsefe yapabilen bir model olarak da karşımıza çıkabilirdi.
28
SOLDAN ESİNTİLER
HANGİ ÇERÇKELİK Zamansal koşulların girdabına illa ki kadın bedenlerini sokmak niye? Zengin kadın modelinin illa ki entrikalar düşünen biri olması şart mı? Bu beylik üretimden başka konu yok mudur bu dünya yüzünde? İlla hamile kalan, sevgilisine teslim olduğu için, kötü yola düşen kadın modelleri neden bu kadar yaygın? Yaşamlar tek düze mi? İnsanlar bu denli sığ ve çıkışsız mı? İnsanlık tek bir çizgide mi yürüdü şunca zamanda. İnsanlık, çağlar, devrimler, darbeler ve kriz dönemlerinden inişli çıkışlı bir yaşam sürdü. İnsana dair yaşamda karşılığını bulabilecek binlerce örnek vardır. Telkari ustası bir kadın, tamirci, erkek berberi, meyhane işleten, hiç yoktan bir yetenek bulup sonradan sektörel olarak o yeteneğin üstünde duran kadın. Çöplerden bulduğu malzemeyle heykel yapan sanatçı, hapishanede resim ya da el becerileri kazanmış insanlar, sonradan üniversite okuyanlar vs. Yaşamında travma geçiren sonrasında çok büyük başarılar kazanan insan modelleri, çöpten kitap bulup dünyası değişen insan. Çobanlık yaparken, diğer taraftan sınavlara hazırlanan genç insanlar. Ne gerçek tek boyutta kalır. Ne de insan tek düze ve tek çizgiden yürüyen bir varlıktır. İnsanı tanımadan sanat olmaz. HAVVA AĞRAL
RADYO HOYRAT ŞİİR PORGRAMINA KONUK OLDUK Değerli şairlerimizden Ali Esmeray’ın hazırlayıp sunduğu RADYO HOYRAT ŞİİR programına İstanbul ekibi olarak konuk olduk. Dostane davetinden dolayı Ali Esmeray’a SOLDAN ESİNTİLER ekibi olarak sonsuz teşekkürlerimizisunuyoruz.
17 Nisan 2018
SOLDAN ESİNTİLER
29
SOMA FACİASININ 4. YILI UNUTMADIK 13 Mayıs 2014 yılında meydana gelen maden faciasında yaşamını yitiren 301 madencimizi unutmadık. MADENCININ SARKISI Gider, gelir, iner, çıkarım Bunların hiçbiri Kendim için değil Madenciyim ben Madene giderim Ölüme giderim Madenciyim ben. Kazar, çıkarır, terler, kanarım Her sey patrona gider Bir damla acı olsun değil Madenciyim ben Madene giderim. Görün, duyun, düsünün, aglayın Bunda ne kötülük var Her sey yolunda gidiyor Madenciyim ben Madene giderim Ölüme giderim Madenciyim ben. VİCTOR JARA
30
SOLDAN ESİNTİLER
Kirli eller daha temiz. Temiz elli Kirli gönüllerden. Ne dersiniz? ÖZDEMİR ASAF
SENARYO Başkaları tarafından yazılan bir senaryonun figüranları ya da başrol oyuncularıyız sanki. Giyindiğimiz kıyafetler bile başkalarına göre ölçülmüş biçilmiş dikilmiş gibi. Birileri sınırları çizmiş, kurallar koymuş, yasalarla belirlemiş neyi ne kadar yaşayabileceğimizi, nereye kadar uzanabileceğimizi, neleri yapıp, neleri yapamayacağımıza biz kendi irademizle karar veremiyoruz. Birilerinin belirlediği volumler kadar kahkaha atabiliyoruz, onu da her yerde değil tabii ki, mesela sokakta, hele de kadınsan haşaa kahkaha atamazsın, karnın öyle top gibi şişkinken sokakta dolaşamazsın, ayıplanırsın, kınanırsın, dışlanırsın onlar tarafından yoksa. Seni yok saymak isterler, iş vermek istemezler, eve kapatmak, kocana köle yapmak, kocan tarafından aşağılansan da, dayaklar da yesen, onlar bunları dinlemek, duymak, ilgilenmek istemezler. Mutluluğu onların belirlediği kadar yaşarsın, onların belirlediği yerlerde, kaç oda kaç salon, bahçelimi bahçesiz mi evlerde yaşayacağına onlar müsaade ettiği kadar ulaşabilirsin. Tabii o da onların izin verdiği kadar paran olursa mümkün ancak. Öyle köle gibi çalışıp çalışıp zengin olmayı onlar izin verirlerse görebilirsin sadece. Onların çarkında, çarkı döndüren motorun yağı, yağdanlığıysan sana da koklatırlar belki, kişi başına düşen o büyük o milli hâsılattan. Senaryosu, kuralları, yasaları başkalarınca yazılmış bir hayatta mutluluk, kahkaha, özgürlük sen istediğin kadar değil, onlar istediği kadar kalacak. Bize bahşedilmiş lütuflardan kurtularak, kendi mutluluklarımızı, kurallarımızı, özgürlüklerimizi, kendimizin yazma zamanı geldi de çoktan geçti bile. Çünkü hak verilmez alınır! Kendi haklarımız için çabalamazsak, günden güne bizim için yazılan senaryolar, kurallar, yasalar bizi daha da mutsuz etmeye devam edecek yoksa. Önce bizim senaryolarımızı, kurallarımızı, yasalarımızı yazanları iyi tanımalıyız. Farkında değiliz ama onlar hepimizin omuzlarında birer asalak gibi tepemizdeler. Önce onların kan emici yarasalar gibi bizim kanımızı iliğimizi emdiklerinin farkında olmamız gerek. Sonra geriye sadece silkinmek kalıyor. Sudan çıkmış bir köpeğin üzerinde ki suları azaltmak için yaptığı gibi sadece silkinmek. Silkindikten sonra da yere düşen o parazitleri topuklarımızla ezerek, bir çok halk dansında yaptığımız gibi her birini ayağımızın altına alıp, topuğumuzun üstüne basarak bir yarım daire çizeceğiz sadece. Sonra ellerimizi birleştirmeye geliyor sıra. Kendi senaryolarımızı, kurallarımızı, yasalarımızı yazmak üzere. ADNAN ŞAHİN
SOLDAN ESİNTİLER
31
ŞİİR BE USTA Bu günler geçer demedik mi hep Biter bitmez dediğin Geçer geçmez dediğin günler Kanayan yaralar kapanır be usta Gözler yollara bakmaktan yorulur Eller avuç açmaktan Yürek beklemekten Olmaz dediklerinin hepsi olur usta Bu günlerin hepsi geçer Sabahlar rutin seyrini sürdürür Akşamlar gün geçtikçe uzar Yollar kapanır be usta Nelere alışıyor insan yaşadıkça Ustalık yaşamakla olmuyor be usta Yaşatıyor hayat zorla da olsa Alışıyor olmaz dediklerine de Yapıyorsun ben yapmam dediklerini Umut bile kesiyorsun sevdiklerinden Nelere gark olur isteklerin ve sen Olmaz deme oluyor be usta Yazla kış karışıyor bazen Üşüyorsun yaz ortasında Fırtınalarını estiriyor bu hayat Yaz ortasında kar yağıyor be usta Kız kızana dönüşüyor Yaz çıbana Yağmurlar sel oluyor yaz ortasında Olmaz dediklerin hep oluyor be usta Sonbahar zaten kış belirtisi Yazla kış ayrılıyor be usta Yaşananlar hep kar belirtisi Saçlarda hep ağarıyor usta DEMET AKYÜREK
ÖZGÜR BIRAKIN Özgür bırakın kadınları, kızları Rüzgârla oynaşsın saçları Tanrı’yı bile gülümseten gözleriyle Kahkaha atsınlar bülbülyuvası gamzeleriyle Silah yerine, bomba yerine Sakızı şişirip-şişirip patlatsınlar Özgür bırakın kadınları, kızları O gülen gözleriyle gökyüzüne Öpücük göndersinler pencereden Akşama sana kapıyı açsın Hoş geldin babacığım diyerek Sarılsın sımsıkı boynuna Özgür bırakın kadınları, kızları Gerdan kırıp raks etsinler Seven sevdiğiyle dans etsinler Oynasınlar düğünlerde ki Dost düşman bilsin Hanende düğün olduğunu Sen öldüğünde ağlasınlar haykıra-haykıra El âlem bilsin evin, yas evi olduğunu Özgür bırakın kadınları, kızları Dünya onların narin ellerinde çiçeklensin Yılanı deliğinden çıkartan tatlı dillerinde şerbetlensin Şarkıları, türküleri onlar söylesin Özgür bırakın kadınları, kızları Dünyayı onlar yönetsin ki Savaş planları değil Barışı tarif etsinler Ve bir daha hiçbir erkek Sevgisiz, aşksız büyümesin Cenneti görmek isterseniz, eğer Özgür bırakın kadınları, kızları Özgür bırakın öz-gür bı-ra-kın TURAN KARATEPE
32
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR
ERDAL ÖZ
26 mart 1935 6 mayıs 2006 Edebiyat yaşamına şiirle giriş yaptı. Eserlerinde toplum yaşamının bireylerin iç dünyasına etkilerini duygusal bir üslupla yansıttı. 1970 sonrasında toplumsal gerçekçi çizgiye yöneldi. 12 Mart döneminde hukuk dışı uygulamalarla karşılaşan tutukluların yaşamlarından yalın kesitler verdi. Baskı karşısında bireylerin yalnızlığını, direncini, umudunu etkin bir duyarlılıkla işledi. Cem Yayınevi’nin çocuk kitapları dizisini yönetti. 1980 yılında Can Yayınları’nı kurdu. “Ölü sözcüklerin kokusu, aci bir is gibi bütün eve, bütün eşyaya sinmiş. Ne yapsan isledigin ağır günahın izlerini uzun süre yok edemeyeceksin. Yok edemiyorsun. Sonunda, odalara inen külleri belki kabaca temizlemiş oluyorsun. Ya içinin külleri?”(yaralısın ) “Edebiyatın bir insanda işkence duygusunu yok edemeyişine şaşırıyor insan. Olmaz öyle şey. İyi bir edebiyatın olduğu yerde işkence mişkence olamaz.”(gülünün solduğu akşam)
Mevlam gül diyerek iki göz vermiş Bilmem ağlasam mı ağlamasam mı Dura dura bir sel oldum erenler Bilmem çağlasam mı çağlamasam mı Yoksulun sırtından doyan doyana Bunu gören yürek nasıl dayana Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana Bilmem söylesem mi söylemesem mi Mahzuni Şerif ’im dindir acını Bazı acılardan al ilacını Pir Sultanlar gibi darağacını Bilmem boylasam mı boylamasam mı MAHSUNİ ŞERİF 17 mayıs 2002’de sonsuz yolculuğuna çıkan, asıl adı Şerif Cırık, mahlasıyla Âşık Mahzunî Şerif, 1940’ın başlarında Kahramanmaraş iline bağlı Afşin’in Berçenek köyünde yaşama gözlerini açar. Yaşam sürdüğü bu kainatta ‘Pir Sultanların’ ölümsüzlüğünün en büyük değerlerinden bir olacaktır. Saygıyla anıyoruz.. SOLDAN ESİNTİLER
33
ZEHRA’YA MEKTUP Sevgili Zehra’ya... İnsan ne kadar değişirse değişsin, Ne kadar uzağa kaçarsa kaçsın Değişmeyen tek şey var... Oda yürek be gülüm. _Beni de yanında götürmüş sen, Değişen ne var ki sende? Diye soracaksın şimdi bana. sor be gülüm. Yaşamak bir sanat Zehra’m Nefes alıp vermeyi yaşamak sanırdım, toprak altında hala yaşamaya devam edenleri sezmeden önce. Yakıp yıkmadan can yanmadan devrim olmaz Zehra’m. Başkaların hayata insana dair keşifleri, ekşimiş bir yemek gibi midemi bulandırıyor. İçimde ta derinlerde kabına sığmayan asi bir nehir yolunu bulmak için çağlıyordu. Önüme konulmuş yemeği reddettiğim anda başladı ilk değişimim. Kendi keşifleri yapmak Keşfettiğim ve ikna olduğum hayatı yaşamaktı tek dileğim “Hayır” Beş harflik kısacık bir kelime. “Hayır” Bu kadarcıktı işte. Başkaların pişirdiği tuzunu biberini koyduğu ekşimiş yemeğe hayır demiştim. Ben kendi pişirdiğim yemeği kendim yapmayı yeğledim, Acısı dilimi yaktı Ekşi si midemi Kimi zaman yandı yok oldu emeklerim. Razıydım her haline Yanar diye ocağı kapatmayı Ekşir diye dolaba koymayı öğrendim. Bu yemek benim yemeğim Bu hayat benim hayatımdı Dikta edilen her şeye itirazım var şimdi . Ayıp olur Aman kırılmasın Diye içine attıklarının sızısıyla yaşadım yıllarca.
34
SOLDAN ESİNTİLER
ZEHRA’YA MEKTUP Korktuğun gibi değilmiş meğer. İstemediğin şeylere hayır demek. Hayır deyince, dünya yerinden oynamıyormuş meğer. Zehrayı çok sevdiğini söyleyenler karşı çıktılar bu duruma. Onlar bu değişimlerine farklı adlar takarken, ben kendi yaşam felsefeme bir tuğla daha koymakla meşguldüm. kanatlarımın çıktığı bile inanlar vardı aralarında. Oysa bu bir devrimdi, benliğimi bulduğum..Ve sen Zehra değişmeyen tek şeyim sol yanımın inleyen nağmesi Bir tek sen varsın bende değişmeyen. AYSEL MENTEŞ Haypata
Açık gözle düş görüyorum, Gece ve gündüz düş görüyorum, Kah bir okyanus var karşımda Sonsuz ve isyancı, Kah sonsuz kumlar. Ve bir aslan, çöllerin hakimi Üstünde kumların. Ve boynunda aslanın Mutlulukla şakıyarak Ruhumun hakimi Yüzüyor uykumda, Ve çağırıyor beni, Çağırıyor durmaksızın!
JOSE MARTİ
19 mayıs 1895 yılında ölen Jose Marti Küba’nın ulusal kahramanı ve simgesidir. O bir siyasetçi, bir devrimci, bir ozan, bir gazeteci, edebiyat profesörü ve elçiydi. Yaşadıkları ve gördüğü eğitim onun her alanda başarılı olmasına yardımcı oldu. Anısına saygıyla.
SOLDAN ESİNTİLER
35
KEŞİF GÜNLÜĞÜ Ren Şelalesi (Almanca: Rheinfall, İtalyanca: Cascate del Reno, Fransızca: Chutes du Rhin), İsviçre’nin Schaffhausen kantonunda yer alan Avrupa’nın en büyük şelalesidir. 150 metre genişliğinde ve 23 metre yüksekliğindeki şelale Ren, Rhone ve İnn nehirlerini besler. Schaffhausen şehir merkezine 4 km. mesafede bulunan şelale aynı zamanda turistlerin yoğun ilgisini çeker. Konstanz Gölü’nden Basel’e giden yol üzerinde yer alan Ren nehrinin yukarı bölgesi yol boyunca yer alan kayalardan dolayı sık sık daralır ve Ren Şelalesi’nde bir şelale halini alır. Ren şelalesi 23 metre yüksekliğinde 150 metre genişliğindedir. Derinliği ise bazı bölümlerde 13 metreye ulaşır. Ortalama su akış hızı saniyede 373 metreküptür. Yaz aylarında akış hızı saniyede 700 metreküpe kadar çıkar. Bugüne kadar ölçülmüş en yüksek akış hızı 1965’te 1250 metreküp, en düşük akış hızı ise 1921’de 95 metreküp olmuştur. 1880, 1913 ve 1953 yıllarında da akış oldukça azalmıştır. Ren Şelalesi Avrupa Aal balığı dışındaki balıklar açısından yukarıya doğru gidilebilir değildir. Sadece bu balıklar, şelalenin kenar bölgelerindeki kayaların üzerinden yukarıya doğru kıvrıla kıvrıla gidebilirler. Ren Şelalesi’nin bulunduğu bölgedeki kayalık altyapının oluşumu şelalenin oluşmasından çok daha önce buzul çağında gerçekleşti. 500.000 yıl önce sıcaklıkların düşmesi sonucunda orta Avrupa’da ilk buzul hareketliliği başladı ve bugünkü doğa yapısını biçimlendirdi. Buzul çağının sonuna doğru, 200.000 yıl önce Ren nehri Schaffhausen’den batıya doğru akmaya başladı. Bu erken dönem nehir yatağı Alplerden gelen çakıllarla doldu.
36
SOLDAN ESİNTİLER
KEŞİF GÜNLÜĞÜ
Bundan 120.000 yıl önce ise nehir Schaffhausen’den güneye doğru bir kıvrım oluşturdu ve yeni bir kanal daha oluşturdu. Bu yatak da çakıl taşlarıyla doldu. Ren nehrinin bir kısmı hala bu kanaldan akmaktadır. Buz çağının son periyodunda ise Ren nehri geniş bir yay çizerek güneye doğru akar hale geldi, sert kireçtaşı yatağının üzerinde şu anki haline ulaştı. Şu anki şelale bundan 14.000 yıl ile 17.000 yıl öncesi bir dönemde oluştu. Nehir hem bu sert kireçtaşı hem de buzul döneminde kolayca aşınan çakılların üzerinden akmaya başladı. Şelalenin ortasında duran yüksek kayalık, önceki kanalın orijinal kireçtaşı komşu kayalıklarından bir kalıntıdır. Bu kaya yıllar boyunca çok az aşınmıştır, çünkü Konstanz gölünden göreli olarak oldukça az miktarda tortu akmaktadır. Bütün bu özellikleri yanında, İsviçre`de görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. 10-20-30 dakikalık tekne turları yapabilir, harika fotoğraflar çekip, kahvenizi içerek manzarının tadını çıkarabilirsiniz. İSMAİL ŞİMŞEK
SOLDAN ESİNTİLER
37
EDİP CANSEVER
YERÇEKİMLİ KARANFİL Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk Birleşiyoruz sessizce. EDİP CANSEVER 8 Ağustos 1928 28 Mayıs 1986
38
SOLDAN ESİNTİLER
UNUTULMAYANLAR
ZEKİ ALASYA
8 Mayıs 2015 yılında kaybettiğimiz çocukluk ve gençlik anılarımız harikasıdır O. Sayısız filmleri arasından “Nereye Bakıyor Bu Adamlar, Köyden İndim Şehire, Mirasyediler, Nerden Çıktı Bu Velet” unutulmazlar arasında. Hayatımıza güzellik katan yeri doldurulamaz insanlardan biridir Zeki Alasya. Saygıyla anıyoruz.
NECDET TOSUN 10 mayıs 1975 yılında kaybettiğimiz sinemanın sempatik yüzü Necdet Tosun, Balıkesir doğumlu. Oyunculuktan önce lokantacılık, leblebicilik ve terzilik yapan Necdet Tosun’un hayatı bir çekim ekibinin Burhaniye’ye gelmesi ile değişti. Fiziği ile ekibin dikkatini çeken Necdet Tosun, İstanbul’a davet edildi ve sanat hayatına başladı. Kariyeri boyunca 400’ü aşkın filmde rol alan emektar isim genellikle şişman, güleryüzlü aşçı rolünü canlandırırken, izleyicilerin sempatisini kazanmayı başardı. Saygıyla anıyoruz.
LEYLA GENCER
Dünyanın önde gelen sopranolarından Leyla Gencer’i 10 mayıs 2008’de kaybettik. Anısına saygıyla. SOLDAN ESİNTİLER
39
İÇİMDEKİ CANAVAR Yirmili yaşlarda içimde bir canavar yaratıp onu besleyeli kırk yıl oluyor. Bu canavar sigara denilen çubuklarla besleniyor. Dünyanın parasını harcadım bu güne kadar. Doymak yetinmek bilmedi hep daha fazla hep daha fazla istedi aç gözlü yaratık. Bencilin teki. Varsa yoksa kendi. Öksürüyorum enerji azalıyor umurunda değil. Yemeden, içmeden, gitmeden önce onun manasını düşündüm. İçimde ki pis yılan. Amacını biliyorum üstelik. Yıllardır beni hasta edip öldürmeye çalışıyor ve ben onu yaşamıyorum içimde o pis dumanı ona vererek hem de zavallı emekli maaşımdan ona ayırdığım onca paranın sigara üreten temellere gittiğini bilerek. Benim beynimde bana oyun oynuyor aklı sıra. Bana keyif veriyor beni sakinleştiriyor havalarında. Onsuz yapamam azizliğine sürüklüyor beni. Onun gerçek yüzünü Ege Üniversitesi acil bölümünde yatan hastaların çaresizliğinde gördüm. Yolum düştü. İyi ki de düştü. İnsanlar nefes alamıyor öneriyor ölmek istiyorlar ölemiyorlar. İçlerindeki kanser urla yaşıyorlar. Onu beslemeyeceğim artık. Manyakmıyım yoksa mazoşist mi. Cebimdeki sigara paketini parçalayıp hastane bahçesindeki çöp kutusuna attım. Şu bir haftadır uyanıp uyanıp hadi diyor beni aç diye bas bas bağırıyor içimde. Duymamazlığa geliyorum. Yok kardeşim artık yemezler. Meydan okuyorum ona derin nefesler alıp oksijen gönderiyorum o pis duman yerine. Sinir oluyor boğuluyor oksijenle. Ben de için için seviniyorum. Hadi bakalım el mi yaman bey mi yaman. Görelim bakalım diyorum. Silahlarımız çekildi. Şimdi pis duman la temiz oksijen karşı karşıya. Hadi bakalım. Kim kimi öldürecek. Canavarım içimde suçlanıp duruyor. Ne güzel idare ediyorduk. Ne oldu şimdi? Amma da acımasızmışsın gönderme şu oksijeni nefes alamıyorum burada deyip duruyor. Ben uzun yürüyüşler yapıp oksijen gönderdikçe can çekişiyor. Su aralar uykuda gibi. Her an uyanabilir. Temkinliyim. Onu beslemeyeceğim artık. Ben canavarımla celladımla uğraşırken televizyonda haberler. Dokuz şubat dünya sigarayı bırakma günü imiş. Şimdi dileğim tüm dünyada insanların içlerindeki bu canavarı beslemeyip dünya sigara tekellerinin sonunu getirmeleri. Bir gün o da olacak eminim. SEVHAN BEĞENDİ
40
SOLDAN ESİNTİLER
ŞİİR EYLÜL Teni okşarken ürperten Eylül rüzgarı gibisin girdin dünyama senden önce var mıydı bu beden bu duygular bu istekler bilemedim. Yıldızlı gecelerde üzerime aldığım incecik şal gibi, sar sarmala istedim. Bir eylül akşamı terk edip gideceğini bilemedim.
Eylül, hep ayrılığı hatırlatır bana yoksa; yeniden doğmak için ölmek mi gerekir? Ölmüş duyguların ardından yas tutmak boşa seninle bir doğanlara gülmek gerekir. Hazan mevsiminin mahçup ve güzel kızı beni anlaman için deli gibi esen o sert rüzgarlarda savrulan yapraklar gibi ruhumun içinde kaybolman gerekir. BUKET IŞIKDOĞAN
Geldiğinde aydınlanan yüreğimdi gittiğinde buz oldu bedenim arkandan sessizce baktım ama gitme kal diyemedim. Eylülde sararan yapraklar gibiyim dalında altın misali parıldarken güneşin üzerime vuran ışıklarıyla düşüp toprağa kurumuş yaprak gibi çürüyüp kaybolacağımı bilemedim. Hazan mevsiminin en güzel kızısın sen eylül Güzelliğin ile büyülerken evreni uğruna değişir tüm doğa sen gülümserken bu yok oluşlara bu kadar güçlü olacağını bilemedim.
SOLDAN ESİNTİLER
41
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Değerli okurlarımız, Soldan Esintiler dergisi olarak sorumluluğumuzu en güzel ve en ciddi şekilde yerine getirmenin gayreti ve azmiyle bu sayımızda da sizlerle buluşmanın heyecanını taşıyoruz. Dergimiz ile ilgili gelen tüm olumlu geri dönüşler bizi motive ediyor. Emeğimizin boşa gitmediğine seviniyoruz ve daha büyük bir zevkle hazırlıyoruz dergimizi. Havaların iyiden iyiye ısındığı bu günlerde rengarenk bahar giysilerini dolaplarımızdan çıkartıyoruz. Ve elbiselerimizi zenginleştirmek daha şık bir hale getirebilmek için takıdan zevk alanlar olarak nereye gidersek gidelim takı dükkanlarına, takı tezgahlarına veya karşılaştığımız kişilerin kullandıkları takılara takılmadan edemiyoruz. Giysilerimizi bütünleyen, tarzımızı belirleyen hatta kişiliğimiz hakkında tüm ipuçlarını veren takılar bu vazgeçilmez tutkuyu tarihin eski dönemlerinden kalan kalıntılarda dahi görebiliriz. Geçmişi insanlık tarihi kadar eski bu tutkunun günümüzdeki yansımaları da bir o kadar güzel ve yenilikçi örneklerle doludur. Takı yapmak gerçekten çok zevkli bir uğraş. Renk renk boncuklar, ipler, zincirler, doğal taşlar, ponponlar, püsküller, ahşap ve daha nice değişik malzemeler içinde insan öyle bir aleme dalıyor ki günün yorgunluğundan, gergin ortamlardan, bir takım can sıkıcı, hadiselerden ve olumsuz bütün düşüncelerden uzaklaşıp rahatlayarak pozitif duygular hissetmeye başlıyor. Hele bir de güzel bir takı ortaya çıkarıldığında ve beğenildiğinde insan öyle bir keyif alıyor ki yaşamaya değer. Ve tabii ki insan kendine güvende de duymaya başlıyor. Doğada ki hemen hemen her türlü malzemenin takı tasarımında kullanılabilir olması gerçekten büyük bir avantaj. Zaten takıyı bu denli popüler yapan ve bazen mücevher tutkunlarını bile takıya yönelten sebeplerden biri de bu değil mi? Takının bir estetik obje olarak ele alınması ve başlangıcından günümüze kadar estetik obje kavramı olarak anlam bağlamında değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Takı ister hoşa giden, beğenilen güzel bir süs unsuru olarak alınsın, isterse iyi, doğru, güzel adına ne varsa bunların üzerinde psikolojik bir rehabilite ya da koruyucu varlık olarak (muska ve dinsel inanışlar gibi) ele alınsın takı, insanoğlu için vazgeçilmez özelliğini her zaman ifade etmiştir. Takı sözcüğü takma, takınmak kelimesinden gelmektedir. Takı insanların, daha çok kadınların doğasında bulunan güzel görünme ihtiyacı ile taktıkları objelerdir. İnsanlar takıyı, süslenme, nazar, savaş, düğün gibi özel nedenlerle ya da günlük yaşamda süslenme vb gerekçelerle kullanmışlardır. Takı, insan vücudunun çeşitli bölümlerini süslemek için eski çağlardan beri kullanılagelen objelerdir. İnsanoğlu, varoluşundan bu yana korkularını yenmek, yücelik kazanmak, gücünü göstermek, güzel görünmek gibi gerek dinsel gerekse geleneksel sebeplerle bu tür aksesuarları tercih etmişlerdir. Tüyler, kutsal ağaç kabukları, deniz kabukları, diş ve kemik parçaları, değerli taşlar bunlara örnektir.
42
SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Altının bulunması ve maden işlemesinin öğrenilmesiyle mücevhercilik altın çağına girmiştir. Bu anlamda özellikle Mısır’daki firavun mezarların da, büyük mücevher koleksiyonlarına rastlanmıştır. İnsanların takı kullanım amaçları tarih boyunca değişse de, takının bir duygunun dışa vurulma amacı olarak kullanılması değişmemiştir. Korku, sevinç, aidiyet gibi birçok duygu takı aracılığıyla bir anlatım ve ifade tarzı olarak kullanılmıştır. Kolye, taç, bilezik, iğne, kemer, yüzük, küpe, halhal gibi takılar Mezopotamya, Mısır, Etrüsk ve Helen krallarının ve topluma hakim olan sınıfların kendilerini gösterebilmek amacıyla taktıkları birer simge olmuştur. Aynı zaman da takılar din ve devlet gücünün bir göstergesidir. İnsanların yaşamlarını kolaylaştırabilmek için gösterdikleri çaba takı yapımında da kendini göstermiş, boncuktan yapılan kolyeler ve bilezikler gibi taş ve kemikten yapılmış takılarda hızlı bir gelişim yaşanmıştır. Günümüze gelindiğinde ise tasarımcılar, birinci aşamada kaynaktan etkilenerek çizimler yapmakta, günün modasından ve renklerinden esinlenmektedirler. Bazı çizimler bilgisayar ortamında gerçekleşmekte üç boyutlu kalıplar alınmakta, model muma uygulanarak, kalıp çıkarıldıktan sonra eriyen altın ve gümüş döküm yapılmaktadır. Birçok işlem aşamasından sonra obje cilalanarak son şekli verilmektedir. Gümüş örücülükten etkilenerek, metal ve bakır makaralar yardımıyla başarılı takılar da yapılmaktadır. Yine dokuma tekniği kullanarak boncuk tezgahların da yapılan kolyeler, makrome tekniği kullanılarak yapılan kolye ve bileklikler günümüz takısın da önemli bir yer teşkil eder. Ekonomik oluşları nedeniyle emitasyon takılar daha çok tercih edilmektedir. Öncelikle şunu kabul etmek gerek, takı tasarımı ve yapımı ince iş. Sabır istiyor. Minicik detayları el işçiliği, malzeme arama telaşı, yorgun gözler ve parmaklar masa başı mesaisi. Bu listeyi dilediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Göz korkutma faslından sonra hala takı tasarımı merakınız sürüyorsa birazda keyifli taraflarından bahsedelim o zaman . Önce ne işe yaradığını bilmeden anlamadan da olsa malzemeleri inceleyerek başlayabilirsiniz. İnternette bu konuda rehber videolar, yazılar, görseller, uygulamalı örnekler bol miktarda mevcut. Neyi nasıl yapacağını öğrenmek artık hiç zor değil. Bir süre vitrinleri gezip inceleyebilirsiniz mesela. Hobi olarak başladığınız takı tasarımlarınızı geliştirmek için eğer hala ciddi ciddi bu işi ilerletmeyi düşünüyorsanız o zaman eğitim almanız, teknikleri öğrenmenizin vakti gelmiş demektir. Takı tasarım ipe boncuk dizmekten ibaret değildir. Bu alanda uzmanlaşmak isterseniz eğer size önerim bir takı kursuna gitmeniz olacaktır. Çizim teknikleri, bronz döküm, mum modelleme, metal şekillendirme, kaynak, cila, taş mıhlama gibi pek çok tekniğin detaylı bir şekilde teorik ve pratiğini öğrenebilmeniz, bu teknikleri uygulayabilmeniz için deneyimli bir eğitmenden ders almanız çok faydalı olacaktır. Tabii ki kendi çabalarınızla da takı çalışmaları yapabilirsiniz ancak bir kursa katılmak öğrenme sürecini kısaltarak hem fikir verici hem de verimli olacaktır sizler için. SOLDAN ESİNTİLER
43
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE Temel takı eğitimi alıp köşeye çekilmek yok. Farklı teknikler öğrenebileceğiniz değişik eğitimler ile çalışabileceğiniz Workshoplara katılabilirsiniz. Tasarımlarınızda özgünlüğü ancak sürekli öğrenerek ve kendinizi geliştirerek sağlayabilirsiniz. Tasarımlarınız için fikir oluşturma aşamasında sizi besleyen kaynakları ancak kendiniz keşfedebilirisiniz ama bende size birkaç ipucu verebilirim tabii ki. Bu yaz tatildeyken deniz kenarında çakıl taşlarına alıcı gözüyle bakın. Topladığınız çakıltaşı, deniz kabuğu gibi materyalleri tasarımlarınızda kullanabilirsiniz. Hem de bu malzemeler eşsiz olduğu için başka kimselerde olmayan takılar tasarlayıp üretmiş olursunuz. Lodosçuluk denilen bir kavram vardır. Daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama bana soracak olursanız takı tasarımına merak salanlar için lodosçuluk eşsiz bir define arama yöntemidir. Lodosçular özellikle fırtınalı havalardan sonra denizin taşıyıp kıyıya vurduklarını toplarlar. Çoğunlukla geri dönüştürülebilen lodos ganimetleri arasından zaman zaman kıymetli şeyler bile çıkar. Batık bir gemiden karaya vurmuş minik bir takı kutusu kim bilir ne gizemli anılar ile doludur. Belki de şu an yaşamayan birinin bir zamanlar boynunu süslemiş bir kolye o minik takı kutusunun içinde size kadar ulaşmıştır. Lodosçuluk yaparak tasarımlarınız için ilginç objeler toplayabilir, ufkunuzu genişletebilirsiniz. Geri dönüşüm ise lodosçuluğun evde yapılanı gibidir aslında. Eski gazeteler, yedek anahtarlar, gazoz kapakları, kumaş parçaları ve bunu gibi düşünmeden çöpe atı verdiğimiz pek çok şeyi geri dönüştürüp, takı tasarımlarınızda tekrar kullanıp değerlendirebilirsiniz. Üstelik çevreye de daha az zararımız dokunmuş olur. Teki kaybolmuş bir küpe, anneannelerimizden kalma bir broş, vadesini doldurmuş saatler, kırık yüzükler, tezgahlar dolusu eski takı sizin onları baştan yaratmanız için bekliyor. Antikacılar, seyyar satıcı arabaları eskileri karıştırmaya hevesli takı meraklılarına önerebileceğim, göz gezdirmeye değer yerler. ‘’Yok ben eski püskü şeylerden ilham alamam‘’ diyorsanız, saray mücevherleri sizi bekliyor olabilir. Müzelerde sergilenen mücevher koleksiyonlarını gezerek, sultanlar devrindeki modadan esinlenerek muhteşem takılar tasarlayabilirsiniz. Unutmayın ki çoğu Osmanlı hükümdarı aynı zamanda iyi birer kuyum ustasıdır ve mücevherlerini kendileri tasarlayıp üretmişlerdir. Vitrin gezerek, atölyelere ziyarete giderek, tasarım yanınızı geliştirebilirsiniz. Yaşadığınız bölgede ki takı tasarım dergilerini takip edebilir inceleyebilirsiniz. Çevrenizde takı malzemesi boncuk, döküm malzemeler, değerli taşlar vb. materyalleri alabileceğiniz dükkanları bulup bu dükkanlar ile iletişim halinde olabilirsiniz. Tasarımlarınız hakkında, malzeme kullanımı hakkında sizlere yol gösterici olacaklardır. Kendinizi zorlayın, hangi malzemeden takı YAPILMAZ? Diye kendinize sorun. Cevaplarınızı listeleyin. Şimdi tek tek bu malzemeleri önünüze koyun ve bunlardan bir takı üretin. Sıkıcı bir ev ödevi gibi görünebilir ama hayal gücünüzün sınırlarını
44
SOLDAN ESİNTİLER
HAYATA SANATLA GÜLÜMSE zorlamak yaratıcılığınızı geliştirecektir. Belki de tasarladığınız takı çok beğenilen bir takı olacak siz bile inanamayacaksınız bunu ben mi tasarladım diyeceksinizdir? Sonuçları beklediğinizden çok daha başarılı olur belki kim bilir? Evde sizlerinde deneyebileceği, sadece misina ve kum boncuk ile yapılan bileklik şemalarını sizlerle paylaşmak istedim. Yaklaşan yaz günlerinde rengarenk bileklikler ile şıklığımızı tamamlayabiliriz. Ben istiyorum ki ‘’Hayata Sanatla Gülümse ‘’ köşemizde sizlerle paylaştığımız sanat dalları ile yaptığınız çalışmaları, olumlu ya da olumsuz eleştirileri bize gönderin bizlerde sizin adınız ile dergimiz de paylaşalım. Böylece sizlerle ile çok daha başarılı bir iletişim kuracağımıza sizlerin önerileri doğrultusunda çalışmalar yapacağımıza inanıyorum ben. Kolumuza taktığımız bilezik, boynumuzda taşıdığımız kolye, parmağımızdaki yüzük, kulağımızı süsleyen küpe bir medeniyeti kulağımıza fısıldıyor olabilir mi? İnsanoğlunun ilk var olduğu günden beri hayatının bir parçası olmuş takılar. Belki de medeniyetleri anlamanın, tanımanın en güzel örnekleridir bizler için. Mayıs ayının coşkusu ile sevgiyle kalın. Bu coşku ve sevgiyi tasarımlarınıza yansıtın…
MİNE GÜLEŞKEN ASLAN
SOLDAN ESİNTİLER
45
ALTINI ÇİZDİKLERİMİZ Bugün büyük beyinlerimiz çok işe yarıyor, çünkü hem şempanzelerden çok daha hızlı hareket etmemizi sağlıyor hem de güvenli bir mesafeden onlara ateş edebildiğimiz arabalar ve silahlar üretebiliyoruz. Ama arabalar ve tüfekler nispeten yeni şeyler. İki milyon yıldan uzun bir süre boyunca insanın sinir ağları giderek büyüdü, fakat çakmaktaşından birkaç bıçak ve sivri sopa dışında insanlar bununla pek az şey yapabildiler. Peki, bu iki milyon yıl boyunca insan beyninin evrimini sürdüren şey neydi? Dürüst olmak gerekirse bu sorunun cevabını bilmiyoruz. Yuval Noah Harari “Sapıens” sayfa16 Okumasını bilsek birbirimizin yüzü bütün kitaplardan daha anlamlı. İSTİNYE SULARI / OKTAY AKBAL İnsan gerçekte gereksinim duymadığını tüketmeye bir türlü doyamıyordu. KIRMIZI PELERİNLİ KENT ASLI ERDOĞAN Ruh gücü sevgiyi güler yüzle, gururla taşıyabilmeli, yaptığı işi kendine yakıştırabilmelidir. DOYULMAZ DÜNYAMIZA AYDIN BOYSAN
46
SOLDAN ESİNTİLER
Doğmakta olan güneş bile ölmek üzere olan bu gencin zavallı yaşamı gibi nursuz ve hüzünlüydü. İNSANCIKLAR / DOSTOYEVSKİ Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalb, tıkayıp felç eder.
YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT
SUSANNA TAMARO
Yarım bırakılmış hikayeler dünyanın en güzel hikayelerindendir, çünkü insana devam etme fırsatı tanırlar. İÇİMİZDEKİ ŞATO / İNAN ÇETİN Ya dünya minicik, ya da biz dev gibiyiz, en azından dünyayı tümüyle doldurmaya yetiyoruz. MİLENAYA MEKTUPLAR FRANZ KAFKA Yüzümün yarısı sende kaldı. Yüzümün yarısı öbür yarısına ağlayıp duruyor şimdi. Benim zamanım sende kaldı, senin zamanın bende. Benim geçmişim senin geleceğinde benim geleceğim senin geçmişinde kaldı. YİNE SENİNLE GELDİ HAYAT CEZMİ ERSÖZ
UNUTULMAYANLAR ALTAN ERBULAK Karikatürist, oyuncu, gazeteci, şovmen Altan Erbulak Erzurum‘da doğdu. İlk karikatürleri 1943 yılında Akbaba mizah dergisinde yayımlanmıştır. 1946 ve 1989 yılları arasında ‘Taş Arabası’ ve ‘Altanca’ başlığı ile çeşitli dergilerde yazılar yazmıştır. Gazete ve dergilerde karikatür çizen Erbulak, ‘Kibar Hırsız’ ‘Cafer ile Hürmüz’ adlı çizgi romalarıyla ünlendi. Sahneye ilk defa 1955 yılında cep Tiyatrosunda Bir Evlenme oyununda amatör olarak sahneye çıktı. 1970 yılına kadar Dormen Tiyatrosunda profesyonel olarak çeşitli roller oynadı ve bu arada birçok oyun yönetti. Misafir olarak Münir Özkul tiyatrosun’da,1969’da İstanbul Devlet Opera Balesi’nde konuk oyuncu olarak Güngör Dilmen‘in baş yapıtlarından Midas’ın Kulakları’nda ‘Berber Başını’ oynadı. BBC‘de televizyon eğitim kurslarına da katılan Erbulak, TRT için ‘Alıngan Gemisi’, ‘Deneme Televizyonu’ gibi programları hazırladı. Anıları Nalıncı Keseri ya da Ben Bir yalancıyım adlı bir kitapta topladı. Dünyalar adlı oyunu oynadıktan sonra ertesi gün çıkacağı Almanya turnesinin hazırlıklarını yaparken 59 yaşındayken masası başında fenalaşarak ani bir rahatsızlık sonucu aramızdan ayrıldı. Sahnede öldü diyebiliriz. Ölümünden sonra Kocamustafapaşa’daki Çevre Tiyatrosu’na, Altan Erbulak Tiyatrosu; ayrıca istanbul’da Eyüp Belediyesi tarafından da bu ilçe sınırlarında açılan yeni bir parka Altan Erbulak Parkı ismi verilmiştir. 1 mayıs 1988 Saygıyla anıyoruz
SOLDAN ESİNTİLER
47
İZMİR’DE BİR DEVLET BAŞKANI
Cumhuriyetin ilanının onuncu yıl kutlamaları münasebetiyle çok sayıda devlet yetkilisi Ankara’ya davet edilmişti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Başbakanı Vyaçeslav Molotof da davetliler arasındaydı. Katılacaktı elbette ama, ağır bir grip hastalığı bu ziyarete engel oldu. O’nun yerine Sovyet Heyeti Başkanı olarak Kızılordu Başkumandanı General Kliment Voroşilov Türkiye’ye gelmek için yola çıktı. 26 Ekim Günü İzmir Vapuru ile İstanbul’a gelen Voroşilov ve beraberindeki heyet 27 Ekim Günü trenle Ankara’ya geçti. Cumhuriyetin onuncu yıl kutlamalarının ardından 30 Ekim Günü İzmir’e doğru trenle yola çıktı. Yol üzerinde Eskişehir, Kütahya ve Balıkesir’de de incelemelerde bulunan heyet 1 Kasım 1933 günü sabah saat 9’da İzmir’e geldi. Resmî ziyaretler yapıldı ve Kız Muallim Mektebi, Belediye Çocuk Yuvası, Sağır Dilsiz Mektebi, birkaç sanayi kuruluşu ve Bornova Ziraat Mektebi ziyaret edildi. General Voroşilov’un İzmir ziyaretinin anısına belediyenin kararıyla günümüzde Plevne Bulvarı olarak bildiğimiz caddeye “Voroşilof Caddesi” adı verildi ve aynı kararla kendisine “İzmir’in fahri hemşehrisi” ünvanı verildi. Ertesi gün Bergama’ya giderek harabeleri gezen Voroşilov Başkanlığındaki Sovyet heyeti 2 Kasım günü akşam saat 21’de İzmir Vapuru ile İstanbul’a gitmek için İzmir’den ayrıldı. General Voroşilov’un Bornova Ziraat Mektebi’ni ziyareti ile ilgili olarak Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 5 Kasım 1933 tarihli nüshasındaki haberinde Mektebin anı defterine şu notları yazdığı ifade edildi. “Bize idarecileri tarafından büyük bir aşk ve muhabbetle gösterilen Ziraat Mektebi hakikaten mükemmel bir teşkilata sahiptir: Ve herhangi bir memleketin herhangi bir şehri için iftihar edilecek bir mekteptir. Talebelerine ve muallimlerine saadet ve muvaffakiyet dilerim...” Kliment Yefremoviç Voroşilov 1933 yılındaki Türkiye ve İzmir ziyaretinden 20 yıl sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin en üst makamı olan prezidyum başkanlığı, yani devlet başkanlığı makamına oturdu. Yedi Yıl Prezidyum Başkanlığı görevini yapan Voroşilov’dan sonra Leonid Brejnev ve Mihail Gorbaçov da bu görevi yapanlar arasında yer aldı.
48
SOLDAN ESİNTİLER
İZMİR’DE BİR DEVLET BAŞKANI
(Fotoğraf Altan Altın Arşividir) Resim altı : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Devlet Başkanı (İzmir ziyareti döneminde Kızıl Ordu Başkumandanı idi) General Voroşilov ve beraberindeki Sovyet Heyeti Bornova Ziraat Mektebi’ni ziyareti esnasında Bornova Misket Üzümü’nün tadına bakıyorlar. ALTAN ALTIN
Siz yardım edilmiş bir yoksulluk istiyorsunuz. Biz ise ortadan kaldırımış bir yoksulluk. VİCTOR HUGO 22 Mayıs 1885
SOLDAN ESİNTİLER
49
23. İZMİR KİTAP FUARI 23. kez Merhaba, İzmir’li edebiyat severler 23.kez merhaba dediler kitapların büyülü dünyasına. Bir hafta boyunca kitap kokusu solumak isteyen İzmir’liler kalabalık kuyruklar oluşturdular fuar girişinde. Bu yıl 470 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı ile gerçekleşen 23. İzmir Kitap fuarı, yaklaşık 120 kültür etkinliğine ev sahipliği yaptı. Pek çok yazar, şair, oyuncu ve bilim insanı okurlarıyla buluştu. Fuarımızın uluslararası konukları da vardı bu yıl. Polisiye edebiyatın önemli isimlerinden İrlandalı yazar Glenn Meade, İtalyan edebiyatçılar Maria Ermelinda, De Carlo, Donatella Bruno, Anna Sonia Cuna ve Rosa Lorena Guarascio, İtalyan yazar ve yemek pişirme eğitmeni Rita Monastero, Türkiye’ de kitabı ile tanınan Yunan yazar Dimitris Sotakis kitap imzalayıp, okurlarıyla söyleşi yapmak için İzmir’ e geldiler. 23. Kitap Fuarı, Demkar yayınevi tarafından hazırlanan bir fotoğraf sergisine de ev sahipliği yaptı bu yıl. Araştırmacı yazar Atilla Oral arşivinde bulunan, az bilinen ve çoğu yayınlanmamış olan Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal Atatürk fotoğraflarından oluşan sergi, fuar boyunca ziyarete açıktı. Şairlerin ardından adı altında, özel anma etkinlikleri düzenlendi. Yakın zaman önce yitirdiğimiz yayıncı, şair Enver Ercan İzmir Kitap Fuarında “Enver Ercan: Şair, yayıncı, edebiyat adamı” başlıklı panellerle anıldı. Açılış konuşmalarını Doğan Hızlan ve Deniz Kavukçuoğlu’nun yaptığı anmada Özge Ercan, Metin Celal, Kenan Kocatürk, Mehmet Erte ve Haydar Ergülen konuşmacı olarak yer aldılar. Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan ikinci yeninin önemli şairlerinden Ülkü Tamer, Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği tarafından 16 Nisan Pazartesi günü düzenlenen “Ülkü Tamer’i anıyoruz’’ etkinliğinde anıldı. Ölümlerinin 25. Yılında Metin Altıok ve Behçet Aysan Kırmızı Kedi yayınevi tarafından düzenlenen “Sivas Ağıtı’’ başlıklı panelde anıldı. Binlerce kitabı ve yayınevini bir arada bulma olanağı, sevdiğimiz yazarlarla tanışma, sohbet etme ve kitaplarını imzalatma olanağı. Aynı anda söyleşi panel, şiir dinletileri, atölye çalışmaları gibi etkinliklere katılma imkanı. Yayıncılık sektörü ile ilgili yenilikleri takip etme şansı. Sürekli yayınlar, dergiler ve kitaplara ulaşma fırsatı. Sivil toplum kuruluşları arasında farklı seslere ulaşma şansı. Kısacası bu fuar bizlere soluk alma fırsatı veriyor. İzmir’liler kitap fuarını öyle özlemişler ki uzun kuyruklar oluşturarak bu özlemlerini gösterdiler. Bu çok hoş görüntülere sahne oldu. Kitaplarla bir şekilde ilgili insanlar, yazarlar, çizenler, hazırlayanlar, okurlar için bir bayram gerçekten. İzmir’in en büyük sanat fuarı İzmir Kitap Fuarıdır. Bu 23 yıldır böyle. Daha büyük ve gelenekselleşmiş etkinlikler var ama kitap fuarı hepsinin önüne geçti. Yeni kitaplarla karşılaşmak son derece güzel. Meraklısı olduğumuz bir kitabın yazarıyla karşılaşmak çok özel. Çocuklar ile karşılaşmak çok güzel. Örneğin Tire’den gelen bir çocuk. Ana sınıfından beri şiir yazan bir çocuk. Yani okumayı, yazmayı öğrenmeden doğaçlama şiirler söyleyen bir çocuk. Rıfat Ilgaz’ı tanıyan bir çocuk ve bu çocuk 4. Sınıf öğrencisi şu an. Tire’den buraya gelmiş annesi ile. Böyle çocuklarla tanışmak çok güzel. Kitap fuarlarını seviyorum. Buralarda insanlarla iletişim kurma şansınız oluyor. Pek çok kişi aynı amaç için aynı çatı altında buluşuyor çünkü. Burası kitap seven kişilerle, yazarların
50
SOLDAN ESİNTİLER
23. İZMİR KİTAP FUARI tanışma yeri. Yazarlar okuyucuları ile iletişime geçiyorlar burada. Öylece oturup okuyucu beni bulsun demiyorlar. Kitabı alınsın ya da alınmasın stantlar arasında gezen okuyucuları ile sohbet eden yazarlar ve şairler görmek mümkün İzmir Kitap Fuarında. Okuyucular, yazar ve şairler, yayınevleri yıllardır bu sıcaklığı benimsediler bu yüzden de fuar belki de bahar aylarına denk geldiği için inanılmaz coşkulu geçiyor. İzmir’de çok genç bir nüfus var ve bu genç nüfus Türkiye’nin diğer kentlerine oranla daha fazla kültür ve edebiyat ile alakadar. İzmir’de bunu hissedebiliyorsunuz. Duyarlı okullar otobüslerle her yaş grubu öğrencilerini, İzmir’ in farklı ilçelerinden İzmir Kitap Fuarına getiriyorlar. Onlara farklı bir heyecan yaşatarak, kitaplar arasında güzel bir gün geçirmelerini sağlıyorlar. Deli dolu Yayınları standında İzmir’li kitap severlerle buluşan Dimitris Sotakis aynı zamanda “Atina’dan Smyrna’ya Edebiyatın İzinde’’ söyleşisinde konuşmacı olarak yer aldı. İzmir gözlemlerini anlatan Sotakis,’’ Bu kitap fuarına ilk gelişim, büyük bir kalabalık var ve bu beni çok mutlu ediyor. İşimin Türk insanları tarafından bu kadar sevilmesi beni çok mutlu ediyor. Kitap fuarı ile ilgili olumlu şeyler söylemek mümkün. İzmir’i fazla gezme şansım olmadı ancak İstanbul’a kıyasla huzur verici bir yer. Çok daha yeşil ve insanı çok daha fazla sakinleştirebiliyor’’ diye anlatıyor izlenimlerini. Fuara çocukların ilgisinin çok fazla olması öyle belirgin ki. Her biri önceden hazırlık yapmışlar. Ellerinde listeler var. Almak istedikleri kitapları, yazarları ve yayınevlerini belirlemişler. Bu çok umut verici bir durum bence okuyan eğitimli gençlik adına. Yazar İhsan Eliaçık’ ın İstanbul’ dan çıkışının yasaklanmasının ardından Eliaçık’a destek olmak için kitaplarını İzmir Kitap Fuarın tekin yayın evinde Ataol Behramoğlu ve Zeynep Altıok imzaladılar. İzmir Ermeni’leri, Ege kıyılarının yitip gitmiş sakinleri. Zakarya Mildanoğlu Aras yayıncılığın düzenlediği bir söyleşide bu konuyu ele aldı. İzmir’de yaşamış herkes bilir ki, başka bir havası vardır bu kentin. Sokakları günün hiçbir saati korkutucu gelmez, bir özgürlük hissi doldurur hanımeli kokularının yanı sıra içinizi. Bana sorarsanız bir de kadın şehridir, eteğin kısası, rujun kırmızısı, dekoltenin derin olanı makbuldür. Velhasıl bunlar hep bir yaşam kültürünün işaretleridir. Bunları hep bölük pörçük yakalar, meraklıysa kulak kesilir, dinler birazda araştırısınız. Ve hep aynı yere çıkar bu girişimlerin sonuçları, bir vakitler Ermeniler, Rumlar ve Museviler yaşadı bu kentte. Aras yayıncılık, “Ege kıyılarının yitip gitmiş sakinlerini’’ İzmir Ermeni’leri kitabında karşımıza çıkarıyor. Sosyal hayatın, ekonomik dinamikleri, kültür dünyası, siyasi baskıyla çarşaf gibi önümüze seren, bir İzmir hatta Ege tarihi kitabi bu. Kitabı derleyen sevgili Zakarya Mildanoğlu ile bu söyleşide 1922 İzmir yangını öncesi bu kadim halkın şimdilerde sekülerliğiyle cazibesi artan bu kentin kaynağına gittik. Her geçen yıl izleri sökülüp atılan Ermeniler sahiden İzmir’de yaşadılar mı? Kolay anlatılmayacak bir tarihi yarayı konuştuk. Ilık ılık esti yine İzmir. Kentler doğaları gereği, birbirine hem benzeyen hem benzemeyen ancak her halde ortak yaşam alanlarını ve ortak bir kültürü paylaşan insanları bir araya getiren mekanlardır. Geçmişte bir arada yaşamaya olan fırsatları ıskalamış olabiliriz ancak bu geçmişe bakıp kimi sonuçlar çıkarmamıza hiçbir zaman engel değil. İzmir Ermeni’leri, bu açıdan son derece değerli bir kaynak. İzmir’in dünü ve bugününü daha iyi anlamak için. Günışığı Kitaplığı tarafından düzenlenen söyleşide Mine Soysal yeni romanı “Daralan’’ üzerine okurları ile söyleşti. Genç bir okuyucu kitlesi çok keyifli geçen bu söyleşide “Eyvah Kitap’’ adlı başyapıtıyla yüz binlerce okura ulaşan yazar Mine Soysal, son romanında kıyıda kalmış yaşamlara odaklanıyor. Gençlerin küskün iç sesini, biriken kaygılarını, kimi öfkeli kimi cesur çıkışlarını küçük bir Anadolu kentinin yoksul mahallesinde buluşturan yazar, hayatın yürek burkan zor yanlarını dillendirirken sevgi ve anlayışa tutunuyor. Benzer koşulların
SOLDAN ESİNTİLER
51
23. İZMİR KİTAP FUARI sıradan insanlar üzerindeki farklı etkilerini gerçeklikle aktaran roman, korkuları dayanışmayla dağıtanları, yaşama dört elle sarılanları incelikli diliyle selamlıyor. Hidayet Karakuş, Işık Baykurt ve Öner Yağcı’nın konuşmacı olarak katıldığı söyleşide “Fakir Baykurt ve Bir Yaşamdan Dersler’’ anlatıldı. Eserlerinde kırsal kesimdeki Anadolu insanının gözünden, dilinden dertlerini anlattı. Köy Enstitülü yazarlar arasında hep ön plandaydı. Tabii ki İzmir Kitap Fuarı’nın, olmazsa olmazı Ahmet Telli. Şiirleri en çok okunan ve paylaşılan şairlerimizden. Şiirleri içerisinde kullandığı sözler ve verdiği mesajlar ile birlikte insanların ilgisini çeken paylaşımlarda bulunmaktadır. Romantik ve başkaldırıcı şiirleriyle okuyucu ile buluştu Ahmet Telli. Dizelerini ezbere bildiğimiz şiirlerine hep beraber eşlik ettik. Doyamadık şiirlerini kendi ağzından dinlemeye. Anısı biz olalım bu sokakların Ve hiç durmadan yağmur yağsın Biz gürültüsüz sözcükler bulalım. Sarmaşıklar fısıldasın yine Gidersek birlikte gideriz Yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen. Kırmızı Kedi Yayınevini bir başka etkinliğinde Şükrü Erbaş ve Metin Karausta buluştu. Şiir- türkü dinletisinde unutulmaz dakikalar yaşadık. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği tarafından düzenlenen “Köy Enstitülerinden 2018 Türkiye’sine Eğitimin Güncel Konuları’’ söyleşide ne kadar büyük kayıplar yaşadığımızın bir kez daha farkına vardık. Okullarının adı “enstitü’’ konuldu, çünkü bilgiyi iş haline getirerek uygulayan bir eğitim sitemi öngörülüyordu. Yani öğrenerek üreten, üreterek öğrenen bir anlayış vardı. Bu anlayışın temeli, Ulu önderin şu sözüne dayanıyordu. “Bilgi, söz olmaktan çıkmalı işe yaramalıdır.’’ İzmir Edebiyat Platformu 100. Yaşında İlhan Berk’i şiirleri ile andı. Birçok nesneyi şiirine sokan Berk’in şiirlerinin değişmeyen konularının başında aşk ve erotizm gelir. Şiirlerinde bu konuların çok yer kaplamasının sebebi onun lirik bir şair olmasına bağlanabilir. Aynı zamanda ressam olan İlhan Berk ikinci yeni şairleri arasında resimle şiir arasında en çok ilişki kuran şairdir. Ne zaman seni düşünsem Bir ceylan su içmeye iner Çayırları büyürken görürüm Her akşam seninle Yeşil bir zeytin tanesi Bir parça mavi deniz Alır beni Seni düşündükçe Gül dikiyorum elimin değdiği yere Atlara su veriyorum Daha bir seviyorum dağları. Dizeleri ile saygıyla anıyoruz İlhan Berk’i… Bir kültür insanı Hasan Ali Yücel. Köy Enstitülerini kurarak eğitim ve bilimi Türk köylerine kadar ulaştırmıştır. Can yücel, babasına olan büyük sevgisini ‘’Hayatta ben en çok babamı sevdim’’ şiirini yazarak ortaya koyar.
52
SOLDAN ESİNTİLER
23. İZMİR KİTAP FUARI Ataol Behramoğlu ile aydınlığa doğru yolculuğa çıktık. Şiirdeki müzik, müzikteki şiir ile eşsiz dakikalar yaşadık… Şiir ile direniş, direniş ile şiir diyince Nihat Behram gelir akla. Ataol Behramoğlu’nun kardeşidir. Asıl adı Mustafa Nihat Behramoğlu’dur. Şiirlerinde toplumcu bir özün egemen olduğu, kavgacı tavrın öne çıktığı görülür. Yaşama sevincini, doğayı ve aşkı, toplumsal bir savaşçı olman kaygısıyla bileyip kaynaştırdığı şiirlerinde, toplumsal ve bireysel yaşamı yansıtan duygular bir bütün oluşturmuştur. İnsandır en yüce değerleri yaratan. Sevdayı sözgelimi, Erdemi, özlemi, özveriyi, Umudu, şefkati, düşü… Yaşamı tanıdıkça kendini tanımlayan… İnsandır… Dizeleri kulağımızda ayrıldık bu keyifli söyleşiden. Güzel şeyler hiç bitmesin ister insan. Hani hayattan yorulunca iyi hissedeceği, ruhuna iyi gelen bir liman arar ya insan; kaçıp, saklanabilmek için ya da kaybolabilmek için işte kitap fuarı biz İzmir’lilere bir hafta boyunca böyle özel bir liman oldu. Bulduğumuz her fırsatta kendimiz kitap fuarında bulduk. Yaklaşmakta olan yaz aylarını daha keyifli bir hale getirebilmek için kucak dolusu kitaplar ile ayrıldık her gün kitap fuarından. Benim için çok anlamlı olan iki tanışmadan bahsetmek istiyorum sizlere. Her ikisi de Soldan Esintiler Kültür Sanat ve Edebiyat dergimizin yazarlarından. Sevgili Aysel Menteş ve Nursel Aras. Sıcacık karşılamalarından sonra sıcacık sohbetler yaptık beraber, edebiyata, hayata dair. Her iki yazarımıza da teşekkür ediyor, okurları bol olsun emeklerine yüreklerine sağlık diyorum. Nazım’ın şu dizelerini kendilerine hitaben paylaşmak istiyorum sizlerle. Ve, bir gün yabani bir çiçek Bu toprak parçasında nemlenip filizlenirse Sapında muhakkak iki çiçek açacak Biri Sen Biri Ben… Nazım Hikmet Mümkün oldukça, dilim döndükçe sizlere fuar atmosferini hissettirmek, izlenimlerimi, gözlemlerimi, katılabildiğim etkinlik ve söyleşileri sizler ile paylaşmaya, anlatmaya bilgi vermeye çalıştım. Bir insanın değeri okuduğu kitaplar ile ölçülür. Kitapta kaldığın yere ayraç koymak, yarına çıkacağımızı sessizce umut etmektir diyoruz ve umut dolu günlerde bir başka kitap fuarına görüşebilmek dileği ile sevgilerimi gönderiyorum sizlere… MİNE GÜLEŞKEN ASLAN SOLDAN ESİNTİLER İZMİR TEMSİLCİSİ
SOLDAN ESİNTİLER
53
OBJEKTİFTEN YANSIYANLAR
DOSTLARIMIZ Fotoğraf: SÜHEYLA GÜNEY AVCI
ÇANAKKALE’DE GÜN DOĞARKEN Fotoğraf: ÜNSAL AKTAŞ
54
SOLDAN ESİNTİLER
OBJEKTİFTEN YANSIYANLAR
Fotoğraf EDİP YEŞİL
Illerstand/Almanya Fotoğraf: YAĞMUR EZGİ ANIL
SOLDAN ESİNTİLER
55
REKLAM GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ *KARTVİZİT , *LOGO , *BROŞÜR , *AFİŞ , *POSTER , *BRANDA *FATURA , *İRSALİYE , *ADİSYON , *SİPARİŞ FİŞİ *KATALOG , *AMERİKAN SERVİS *TAKVİM , *DUVAR SAATİ , *DAVETİYE *ANTETLİ KAĞIT , *STİCKER(ETİKET) , *PLAKET *KUPA BARDAK , *MAGNET , *ZARF *CEPLİ DOSYA , *BLOKNOT , *BİLET *KİTAP , *DERGİ , *BÜLTEN , *GAZETE *E-DERGİ , *E-KİTAP , *E-BÜLTEN , *KİTAP DAMGASI , *MÜHÜR , *KAŞE *ÖĞRETMEN KAŞESİ *ÖDEV , *YILLIK , *İMSAKİYE *DOĞUM GÜNÜ KONSEPTİ *TSHİRT , *PROMOSYON ÜRÜNLERİ *ÖZEL GÜNLER İÇİN ÖZEL TASARIMLAR *KİŞİYE ÖZEL TASARIM YAPILIR ONLİNE TASARIM YAPILIR !!! BİR TELEFON KADAR YAKINIZ... DİJİTAL BASKI OFSET BASKI FOLYO BASKI HIZLI HİZMET !!! Detaylı bilgi için bize ulaşın Ünsal Aktaş Gsm: 0555 494 43 03 #WhatsApp Gsm: 0539 436 72 71 e-mail: unsal62aktas@gmail.com grafiktasarimm.reklam@gmail.com
ınstagram : @tasarim.grafik
56
SOLDAN ESİNTİLER
REKLAM
http://www.radyohoyrat.com mobil: radyohoyrat.com/dinle
KİTAP MI YAZIYORSUNUZ? DOSYANIZI YOLLAYIN KİTABINIZI BASKIYA HAZIRLAYALIM. GRAFİK TASARIM VE REKLAM HİZMETLERİ 0555 494 43 03 0539 436 72 71 grafiktasarimm.reklam@gmail.com ınstagram : tasarim.grafik SOLDAN ESİNTİLER
57