www.sultanmagazine.com
Kasım - Aralık - Yıl 2- Sayı 8
1800’ lü Yılların Sonundan Bugüne Sözde Ermeni Sorunu! Obama Yasal Olmayan Milyonlarca Göçmen için Çözüm bulabilecek mi?
©Sultan-Eylül - Ekim 1
Krediniz mi Yok? Sorun Değil Bizi Hemen Arayın
2. El Araçlarda Fabrikadan 100.000 Mile Kadar Garantili En Son Teknoloji ile Donatılmış Çevre Dostu Estetik Honda’lar Teknoloji Harikası 2014 Modellerimizi Görmeden Araba Almaya Karar Vermeyin Mutlaka Gelip Deneme Sürüşu Yapın.
Showroom Saatleri Pazartesi- Cuma 9.00 AM to 9.00 PM Cumartesi 8.30 Am-7.30 PM Pazar Kapalı Kadir Karagoz Satıs Danışmanı 201-518-2021 Email:kkaragoz@paramushonda.co
State Higway 120 Rt. 4 west Paramus, NJ 07652 Main: 201-368-0180 888-735-6480 Fax:201-843-3796 www.dchparamushonda.com
George Washington Brictge den 10 dakika Garden Satate Mall’un Yanı tarafında
©2 Sultan-Eylül - Ekim
Umair Khan 646-696-0502 ukhan@dchparamushonda.com Ladi Shehu 917-698-9837 lshehu@dchparamushonda.com Manny M 201-518-2031 mmuheid@dchparamushonda.com
Kadir Karagoz Satis Danismani 201-518-2021
Tel:201-368-0190/5 Hat Servis Saatleri Pazartesi- Cuma 7.00 AM- 9.00 PM Cumartesi 8.00 AM - 4.00 PM Pazar Kapalı
Darwish Mustafa 201-518-2008 dmustafa@dchparamushonda.com Mike Swalha 201-518-2068 mswaha@dchparamushonda.com Moe Dalia 201-518-0156 mdalia@dchparamushonda.com
Shadi Saaden Internet sales manager 201-518-2066 ssaadeh@dchusa.com Hamad Deep Sales and Leasing Consultant 201-518-2004 hdeeb@dchparamushonda.com ©Sultan-Eylül - Ekim 3
İçindekiler Kasım-Aralık - 2014 08
Türk Sanat Müziği Konseri
11
Amerika’da Türk Olmak “İlter Şener”
13
Başarı İçin Tek Eksiğimiz Birlik Olmak “Avukat Emrah Artukmaç”
15
Çat Kapı “Smit & Smith”Buluşturdu
16
Obama Yasal Olmayan Milyonlarca Göçmen İçin Çözüm Bulabilecek mi?
18
1800 lü Yılların Sonundan Günümüze Sözde Ermeni Sorunu “Fatih Özonur”
19
Sözleşme İmzalamadan Önce Dikkat Edilecek on Esas “Avukat Ayhan Öğmen”
21
İlham Perilerim Falan Yok Yalnızca Büyük Bir Motivasyonum Var “Gülcan Çetin”
23
Milli Davalar Amerika’da Daha Güçlü Temsil Edilecek “Halil Danışmaz”
25
MODA- Erkekler Değişiyor “Tuba Edman”
©4 Sultan-Eylül - Ekim
32
Bir Şehir “DÜZCE “Fatma Marmara”
Sultan Magazine. Publisher Nevin Bakır
Editörler Hüseyin Arıcı Fatma Marmara Moda Tuba Edman Röportajlar Nevin Bakır Fatma Marmara Tuba Edman Yazarlar Av. Ayhan Öğmen Fatma Marmara Betül Şengiray Timur Akpınar Arzu Kulak İlter Şener Çocuk Sayfaları Bon Bon Kids Magazine Fotoğraflar Sultan Magazine Fatma Marmara
Tasarım / Baskı Begonia Marketing & Advertising Inc. İletişim Advertise@sultanmagazine.com Editor@sultanmagazine.com Abone@sultanmagazine.com 631-942-8853
Begonia Marketing & Advertising Inc. 1717 North Ocean Ave. Suite C Medford, NY 11763 631 942 8853 www.begoniamarketing.com Yayınlanan yazılarda yazarlarımız sorumludur.
Merhaba
Y
aklaşık bir buçuk yıl önce SULTAN MAGAZİNE olarak çıktığımız bu yolda dergimizin her sayısında aynı heyecanı ve mutluluğu yaşadık. Her geçen gün sizlere daha fazla nasıl faydamız olabilir düşüncesi ile farklı alanlarda sizlere hizmet vermeye basladık..Dergimizin yanı sıra sosyal medya üzerinden sizlere daha da hızlı ulaşmayı başardık.. Sizlerden gelen görüş ve öneriler doğrultusunda ilerleme kaydettik. Sultan Magazine & Ogmen Law olarak düzenlediğimiz Ücretsiz Halk Seminerlerinde değişik eyaletlerde sizlerle buluşup ,Türk Toplumunda merak edilen soruların cevaplarını sizlere vermeye çalıştık. Sizlerin daha fazla sorularına cevap verebilmek ve sizlere daha yakın olabilmek için Facebook üzerinde GÖÇMENLİK BİLGİ BANKASI grubumuzu kurduk..Avukatımız Ayhan Öğmen ile birlikte bu grup üzerinden sizlerin sorularına cevap vermeye ve yardımcı olmaya çalıştık. Türk toplumumuzun tamamına ulaşmayı hedefledik ve sizlerin bir başka ihtiyacı olan ve Türk toplumunun her kesimine hitap etmeyi amaçladığımız gazetemiz TÜRKLERİN SESİ ile yeni bir sayfa açmaya karar verdik. Gazetemizin ilk sayısında sizlere buradan “MERHABA ” demekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; coşkulu bir heyecanla yayınladığımız bu ilk sayı,büyüyen ekibimizin oluşturduğu ilk üründür. İlk sayımız olması sebebi ile hatamız olduysa hoşgörünüze sığınıyoruz. İnternet Gazetesi olarak başlayan yolculuğumuzun ilerleyen dönemlerinde sizlerinde desteğiyle, basılı olarak da hizmet verebilmeyi temenni ediyorum. Amaç olarak Amerika’daki Türklerin Sesi olmayı ve toplumumuza elimizden geldiğince yardımcı olmayı benimsedik. Amerika’daki Türklerin sesinin artık daha yüksek çıkacağını size buradan müjdeleyebilirim. İlk sayımızda bize destek veren bütün dostlarıma ve çalışma arkadaşlarıma teşekkür eder, bir sonraki sayımızda görüşene kadar sevgiyle kalmanızı dilerim... Saygılarımla..
Nevin Bakır/İmtiyaz Sahibi Publisher
©Sultan-Eylül - Ekim 5
Türk-Amerikan Toplumunun Değerli Mensupları, Türk-Amerikan Toplumunun Değerli Mensupları, Amerika Birleşik Devletleri çapında Türk Amerikan toplumuna hitap edecek yeni bir online gazetenin kuruluş haberini mutlulukla aldım. Türklerin Sesi Gazetesi’nin yayın hayatına başlaması vesilesiyle, New York, New Jersey, Pennsylvania ve Delaware eyaletlerini kapsayan bölgede faaliyet gösteren Başkonsolosluğumuzun öncelikli hedeflerinin vatandaşlarımıza kaliteli, süratli ve çözüm odaklı konsolosluk hizmetleri sunmak, ülkemizin ve Amerika’daki Türk toplumunun görünürlük ve etkinliğinin her alanda daha da güçlenmesini sağlamak olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.
Bu hedeflerimizin gerçekleştirilmesinde, siyasal, ekonomik ve sosyal alanlarda sesini her geçen gün daha fazla duyuran Türk Amerikan toplumunun ve medya mensuplarımızın kıymetli desteği ve katkıları büyük önem taşımaktadır. Özellikle ülkemizin tanıtılmasında Türk-Amerikan medyasına önemli bir görev düşmektedir. Türklerin Sesi Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasından dolayı duyduğum memnuniyeti bir kez daha dile getiriyor, uzun bir yayın hayatı dilediğim Gazeteniz çalışanlarına tebriklerimi sunuyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Ertan YALÇIN New York Başkonsolosu
Türklerin Sesi ve Sultan Magazine Ertan Yalçın’ı makamında ziyaret etti
T
ürklerin Sesi Gazetesi ve Sultan Magazin Dergisi, Genel Yayın Yönetmeni Nevin Bakır yaklaşık 2 ay önce görevine başlayan New York Baş Konsolosu Ertan Yalçın’ı makamında ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren görüşmede Ertan Yalçın, Amerika’daki Türk Toplumuna’da önemli mesajlar verdi.
gerektiğini belirtti. Türk Dernekleri ve Federasyonun özverili çalışmalarını da takdir ettiğini belirten Yalçın, “buradaki toplum çok bilinçli ve aktif, ancak her alanda başarılı olabilmemiz için daha fazla birlik olmaya ihtiyacımız var.” dedi.
Kapımız her vatandaşımıza açık Daha fazla birlik olmalıyız Amerika’daki Türk Toplumundan övgüyle bahseden Ertan Yalçın, toplumumuzun refahı için daha fazla kenetlenmesi
©6 Sultan-Eylül - Ekim
İki hafta önce kutlanan Cumhuriyet Bayramı Balosunda bir çok vatandaşımızla tanışma imkanı bulduğunu belirten Ertan Yalçın, ihtiyacı olan her vatandaşımıza kapılarının açık olduğunu söyledi. Diğer eyaletlere göre New York’da Türk nüfusunun fazla olmasının çok büyük bir avantaj olduğunuda sözlerine ekleyen Yalçın, Türk Toplumu için yaptığı çalışmalardan ötürü Genel Yayın Yönetmenimiz Nevin Bakır’ı tebrik ederek yayın hayatına yeni başlayan gazetemize de başarılar diledi.
The Only Turkish-American Magazine
Sultan Magazine’ye iki Ödül Birden
T
ürk – Amerikan Giresunlular Derneği tarafından düzenlenen 7. GELENEKSEL MÜZİK VE KÜLTÜR ŞÖLENİ New Jersey ‘de gerçekleşti. Katılımın çok yüksek olduğu gecede adeta Karadeniz fırtınası esti. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yapılan ödül töreninde başarılı isimler ödüllendirildi. DERGİMİZE SÜPRİZ İKİ ÖDÜL!
Dilek Eskibezirkan bu başarı ödülüne layık görüldü Avukatımız Ayhan Öğmen ise ayrıca bu gece de ödüle layık görülenler arasındaydı Bizlerde Türk Amerikan Giresunlular Derneği Başkanı Nurettin Oflu beyi ve tüm Yönetim Kurulunu tebrik ediyor, ödüle layık gördükleri içinde ayrıca SULTAN MAGAZİNE ailesi olarak teşekkür ediyoruz.
Dergimiz SULTAN MAGAZİNE bu anlamlı gece de iki ödül birden aldı. Dergimizin Genel Yayın Yönetmeni Nevin Bakır ile yine kısa bir süre önce aramızdan ayrılan editörümüz
Turklerinsesi.com Amerika’da Yeni Haber Portalınız
Begonia Media Hizmetlerimiz ©Sultan-Eylül - Ekim 7
Türk Sanat Müziği Konseri, New York’lu Musikiseverleri Buluşturdu “Türk sanat müziğinin gönüllerimize yer etmiş eşsiz bestelerinin seslendirildiği bu muhteşem gece de, Türkiye’den esen müzik rüzgarları, sımsıcak ezgileri, duygu yüklü besteleri ile vatanından binlerce kilometre uzakta yaşayan biz New York’lu Türkleri kelimenin tek anlamı ile mest etti.”
S
ayın Zuhal Sibel Özdemir’in başkanlığında kurulan ve 1999 yılından bu yana faaliyetlerini sürdüren New York Türk Müziği Sanat Topluluğu, Türk toplumumun “ Zeki Babası “ Dr. Zeki Uygur anısına, düzenledikleri konser programı ile 28 Eylül pazar akşamı Kaufman Music Center’de New York’lu müzikseverleri ağırladı. Türk sanat müziğinin gönüllerimize yer etmiş eşsiz bestelerinin seslendirildiği bu muhteşem gece de, Türkiye’den esen müzik rüzgarları, sımsıcak ezgileri, duygu yüklü besteleri ile vatanından binlerce kilometre uzakta yaşayan biz New York’lu Türkleri kelimenin tek anlamı ile mest etti. Dahi Levent Armağan yönetimindeki konserde; Türk Müziğine gönül vermiş amatör ve profesyonel birbirinden değerli sesler beraber ve solo söyledikleri parçalarla unutulmaz bir geceye imza attılar. Seçkin saz üstatları eşliğinde Kürdilihicazkâr bestelerle başlayan konserin ilk bölümü, sololarda Erdinç Dinçer’in içimize işleyen yumuşacık sesi ile devam ederken, sırası ile Melodi Duygu Özdemir, Nurcihan Tiftikçi ve Volkan Gündüz’ün seslendirdiği eserlerle son buldu. İkinci bölümde ise daha çok Hüzzam bestelerle bizlere eşsiz anlar yaşatan, New York Türk Müziği Sanat Topluluğu Korosu, Zuhal Sibel Özdemir, Canan Temiz, Sevgi Sidote ve Hayal Erdoğan’ın solo performansları ile konseri tamamladı. Gecenin sonunda istekleri kırmayarak Sadettin Kaynak’ın segâh
©8 Sultan-Eylül - Ekim
bir eserini seslendiren şef Dahi Levent Armağan ise bu unutulmaz geceye damgasını vurdu. Bu müzikle dolup taştığımız, birlikte şarkılar söyleyerek, hem hüzünlenip hem coştuğumuz güzel gecenin içimizi en burkan yanı ise yeterince dolmayan koltuklardı. Katılımın istenilen boyutta olmayışı, beklenen konukların gelmeyişi, hem bizleri hem de bunca emek vererek harikulade bir konser organize eden topluluğu üzdü. Asıl üzüntü ise, Soma faciasında hayatını kaybedenlerin çocuklarının eğitimine katkı sağlamak için gönderilecek konser gelirinin istenilen boyutta toplanamamasıydı. Bilindiği gibi, toplumu millet haline getiren, kültür ve tarih birlikteliğidir. Ve kültürü oluşturan en önemli değer ise, o toplumun
yaşadıkları, hissettikleri ile oluşturduğu, şekillendirdiği, oyunları, çalgıları, türküleri ve ezgileridir. Atatürk der ki; “Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir... Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.” Bizler de böyle bir Ata’nın evlatları olarak, ülkesinden binlerce kilometre uzakta güzel şeyler çıkarmak için var güçleri ile çalışan, üstelik bunu hiçbir menfaat gözetmeksizin yalnızca Türk müziğini, kültürünü yaşatmak, tanıtmak ve sevdirmek dahası New York’taki Atatürk Okulu’na, Soma’ya ve Mehmetçik Vakfı’na destek sağlamak için yapan, New York Türk Müziği Sanat Topluluğu siz güzel halkımızdan biraz daha desteği hak etmiyor mu, ne dersiniz? http://www.nytmac.org Tuba Edman tubaedman@yahoo.com
©Sultan-Eylül - Ekim 9
Sizden Gelenler İlter Şener
Amerika’da Türk Olmak Günlük yaşamımızda yaptığınız konuşmalarda, dost sohbetlerinde Amerika kültürü kuralları anlayışı ile Türkiye’deki alışkanlıklarımızdan tezatlığı en belirgin sohbet konularıdır. Özellikle Türkiye’den yeni gelmiş bir arkadaşa yol göstermek, çelişkinin sebebini ya da mantık kaynağını aktarmaya bayılırız.
G
ünlük yaşamımızda yaptığız konuşmalarda, dost sohbetlerinde Amerika kültürü kuralları anlayışı ile Türkiye’deki alışkanlıklarımızdan tezatlığı, en belirgin sohbet konularımızdandır. Özellikle Türkiye’den yeni gelmiş bir arkadaşa yol göstermeye veya Amerika’daki farklılıkları aktarmaya bayılırız. Genelinde, Türk toplumu veya günlük yaşamı hukukla, devletle, tüzel kişiliklere olan ilişkilerimiz Amerika’dakiyle farklılıklar göstermektedir. Amerika’da Yaşayan Türkler, göçmen olarak geldiğimiz bu toplumda, verdiğimiz reaksiyon haliyle birbirimizden farklılık göstermektedir. Her göçmenin bu yeni toplum yaşantısını aynı değerlendirdiğini varsaymayı biraz basit bir yaklaşım olarak öngerebiliriz. Bazılarımız bu toplumla girdiği ilişki düzeyinde kendi kültür birikimini unutmadan Amerikan kültürüne de ilgi duyabilmekte. Bir çeşit ikili kültür iletişiminde bulunmaktadır. Bazılarımız ise geldiğimiz kültürü tamamen dışlayarak sadece yeni kültürü yüceltip, geldiği kültürü unutmaya çalışmakta yada nefret etmekdedir. Bir diğer grup da, Türkiye’de yaşadığı yaşam alışkanlıklarını devam ettirmeye çalışmakta, mümkün olduğunca Amerikan toplumundan kendini soyutlamayı devam ettirmek istemektedir. Ortaya koymak istedigim tartışma bunlardan
©10 Sultan-Eylül - Ekim
hangisinin doğru olduğunu tartışmak yerine bir göçmen olarak hangi kültür iletişim seciminde bulunursak bulunalım yaşamaya karar verdiğimiz bu toplumda çocuk yetiştiriyorsak, yetiştireceğimiz çocukların kültürlenme, daha doğrusu eğitim kurumlarında aldığı Amerikalılar için hazırlanmış müfredatın bizim idrak edeceğimiz eğitim seviyesinden farklılıkları beni müthiş heycanlandırıyor. Kendimce Türkiyede aldığım eğitim anlayışı ile çocuklarımın sosyal bilimlerde ögrendiklerini kıyaslayınca temel farklılılklar, öncelikler ve iki toplum arasındaki farklılıkları görebiliyorum. Amacım iki toplumu yarıştırmak ve eleştirmek kesinlikle değil, sadece farklılıklara ve kırılmalara karşı farkındalık yaratma arayışıdır. Eğitim bir anlamıyla kalabalıklaşan toplumları disiplin edebilme arayışıdır. Eğitim ile toplumun ihtiyaçları, öncellikleri hedefleri ortaya konur. Anlaşılacağı üzere biz göçmenlerin Türkiyede aldığımız sosyal bilgiler ve Amerika’daki çocuklarımızın öğrendikleri farklılıklar oluşturuyor. Beni çok şaşırtan konu ise Demokrasi ve Cumhuriyet kavramlarına yapılan vurgusunun farklındalığı ortaya çıktı. Dikkat edersek eğitim almış kuşakların en önemli vurguları Cumhuriyet ve Laiklik ilkelerinedir. Tartışma buralardan kopuyor. Sağlık Bakan-
lığı’nın T.C. amblemini çıkartmaya calışmasıyla Facebook’ta birçok arkadaşımızın isimlerine tepkisel olarak T.C. ibaresi eklediğine şahit olduk. Cumhuriyet bizim için vazgeçilmez olan ilelebet devam etmesi gereken bir kavram. Teknik olarak parlamentonun oluşma biçimini, egemenlik unsurunun halkta ulaşmasını gerektiren bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet tek başına toplumların mutluluklarını sağlayamaz ancak, demokrasinin gelişmesine olanak sağlaması gerekir. Çocuklara, Voting ünitesinde adayların en önemli etik değerler olarak dürüstlük, saygı ve vaatlarini gerçekleştirmede gerekli olan imkanları ortaya koymalarının gerekliliği öğretiliyor. Açıkcası bu kavramlar da benim için yabancı veya tam oturmamış kavramlar. Demokrasi ile bilgi kavramlarına baktığımızda içinde bulunduğum tartışmalar tam bağımsızlık, laiklik ve Türkiye düşmanlığı ötesine geçemiyor. Demokrasinin günlük hayata geçebilmesinde doğrudan uygulanması gerekteren teoriden uzak pratik bilgilerle donatılan bir vatandaş yetiştirilmeye çalışması gerçekten çok ilginç. Buraya kadar cok güzel ama bu toplumda oy kullanma oranı yüzde ellilerde kalırken demokrasi seviyesi malesef batı ülkelerinin gerisinde olan ülkemizde oy kullanma oranı yüzde 90’ları buluyor.
©Sultan-Eylül - Ekim 11
Dress Codes And The Law
By Timur Akpınar
G
rowing up as a kid attending public school in the 1960s, I can remember that the dress codes of my day were fairly simple and straightforward. We couldn’t wear sneakers outside of gym class. On Fridays, we had to wear a white shirt and tie for “assembly,” where we’d gather for a play or concert in the school auditorium. Things were a lot different back then. I remember one principal who even performed a dental extraction on a student who had a severe toothache. Today, schools won’t dispense so much as an aspirin, due to legal concerns. And I know many people will be quick to remind me that lawyers are largely responsible for this! Times sure have changed. Nowadays, we read about detentions for violations of school dress codes involving tank tops, shorts, skirts, teeshirts, sunglasses, and more. Some parents are enraged when a child is sent home, while other parents actually participate in the design of the dress codes. There are some parents who’ve gone so far as contemplating legal action against the public schools for what they perceive as an overreaching abuse of power. It’s a legal debate that stirs strong passions on both sides. On one hand, civil liberties advocates argue that some of these clothing bans violate basic constitutional rights under the First Amendment. They feel that students should have the freedom to make decisions about what to wear when they leave the house in the morning. However, school authorities contend that school is not a bar or dance club. They say clear and well defined rules are necessary to establish an environment suited for learning. Clothing which is too provocative or offensive, they argue, creates a distraction for students.
This debate about dress codes isn’t only confined to the public school system. In some parts of the nation, lawmakers have passed ordinances banning the wearing of baggy pants that sag below the waistline. Those who violate such laws are subject to fines and criminal charges. Lawmakers argue the laws are necessary in the interest of safety and public decency. But some judges feel these laws are unconstitutional. The First Amendment of the U.S. Constitution protects freedom of speech. And that means freedom of expression as well. Some people say a decision to wear a certain type of pants should be seen as a personal freedom. There are also those who say it’s their personal freedom not to have to see someone’s underwear at the beach or amusement park. But opponents of these types of laws ask where it all ends. In other words, what’s next on the list of things that are banned… certain types of tattoos, body piercings, jewelry, or hairstyles? Some places ban going shirtless or barefoot on boardwalks. From what I remember as a kid, we were usually clad in nothing more than a bathing suit, shirtless and barefoot, when we left the beach and entered the boardwalk area. While the debate on these divisive laws will go on for a long time, it seems likely we’ll never see universal agreement by everyone. Timur handles lawsuits for car accidents, slip & fall accidents, work accidents, cruise ship accidents, serious personal injury, hospital errors, medical malpractice, dangerous product, pharmaceutical drugs, workplace discrimination, sexual harassment and other areas of law.
www.benimavukatim.com t.akpinar@verizon.net 718 224-9824 ©12 Sultan-Eylül - Ekim
Başarı İçin Tek Eksiğimiz Birlik Olmak Amerika’da yetişip burada avukatlık mesleğini icra eden Av. Emrah Artukmaç ile Amerika’daki Türkleri ve burada yaşayan halkın sorunlarını konuştuk. Türklerin en büyük sıkıntısının birlik olamamak olduğunu söyleyen Artumaç, hukuki konularda da kapısının vatandaşlarımıza her zaman açık olduğunu belirtti.
Uzun yıllardır buradasınız bize biraz kendinizden bahsedermisiniz?
Y
ıllar önce buraya ailem ile birlikte yerleştik. Babam işadamıydı ve Long İsland’da yaşamaya başladık. Burada eğitim kariyerimi tamamlayarak avukat oldum ve hayatımı Long Islan’da sürdürüyorum.
lık boşluğu olduğunu hissettim, benim hem türkçem hemde ingilizcem ana lisanım olduğu için, burada yaşayan Türk vatandaşlarımıza daha fazla yardımım dokunabileceğini düşünerek avukatlığa yöneldim. 3-Mesleğinizde yaşadığınız zorluklar nelerdir? Ben Türklere yardımcı olmaya çalışıyorum onlara çoğu zaman hatırı sayılır indirimler yapıyorum. Ancak onlar bir türlü benim sesimi duymuyorlar. İstedikleri fiyata yardımcı olduğum arkadaşlarımızla sürekli ödemelerde problemler yaşıyoruz. Beni en çok üzen ve yoran kısımlar bunlar. Vatandaşlarımız hakları hakkında yeteri kadar bilgi sahibimi?
Neden avukatlık mesleğini seçtiniz? Öncelikle avukat olmadan önce Long Island Suffolk County de savcıydımTürk toplumundan hiç bir savcı olmadığını gördüm ve bir ilk olarak savcılıği seçtim. Aynı zamanda benim branşımda Türk toplumunda avukat-
Maalesef hayır. Türkler’de ilginç bir şey var, herşeyi kulakdan dolma bir şekilde biliyorum zannediyorlar. Ancak bilmedikleri o kadar fazla şey varki. Aslında bu çok tehlikeli bir durum, yani siz bu tavrınız yüzünden haklı olduğunuz bir davada kendinizi haksız duruma düşürebilir ve bu sebepten ceza veya cezalar alabilirsiniz. Bu anlayışdan biran önce kurtulmalıyız. Burada yaşayan vatandaşlarımızın en çok yaşadığı sıkıntılar nelerdir?
Türk vatandaşlarımıza sesleniyorum, bir şey yapmadan veya herhangi bir evrağı imzalamadan gelip her zaman bana danışabilirler. Türkler burada ihmallerinden dolayı sürekli geri dönüşü olmayan hatalar yapmaktalar. İnsanlarımızın da faydası için hukuki konularda artık daha bilinçli olmalıyız. Son olarak Amerika’daki Türk toplumuna mesajınız nedir? Türk toplumundan tek isteğim birlik ve beraberlik içerisinde olmalarıdır. Daha sıkı bir şekilde birbirlerine bağlanıp bir Türk lobisi oluşturmalıdırlar. Long Island’’da o kadar çok Türk var ki Long Island Türk Toplumu Yardımlaşma Lobisi bile kurulabilir. Kini, nefreti, dargınlıkları bir yana bırakıp birbirimize daha sıkı bağlanmalıyız. Birbirimizi hataları ile Kabul edebilmeliyiz neticede hatasız kul olmaz. Birlik olmalıyız birlikden güç doğar ve güçde ses getirir. Belki bu sayede Türklere açılmayan kapılar açılır diye düşünüyorum. Benim Türk toplumundan tek isteğim birlik ve beraberliktir.
Av. Emrah Artukmac 3239 Route 112 Medford, NY 11763 631-880-7030 emrah@ealawoffice.com
Bence tek sıkıntıları kanunları bilmemeleri. Çünkü bütün problemler buradan kaynaklanıyor. Ben buradaki
©Sultan-Eylül - Ekim 13
Cat Kapı Simit & Smith
Arzu Kulak
Bu sayımızda, geçtiğimiz günlerde New York’ta 5. şubelerinin açılışını yapan Simit & Smith’e “çat kapı” uğradık. Türk simidi, New York’ta artan satış şubeleriyle bagel’ın yanı sıra ikinci bir kahvaltı alışkanlığı kazandıracağa benziyor.
B
u sayımızda, geçtiğimiz günlerde New York’ta 5. şubelerinin açılışını yapan Simit & Smith’e “çat kapı” uğradık. Türk simidi, New York’ta artan satış şubeleriyle bagel’ın yanı sıra ikinci bir kahvaltı alışkanlığı kazandıracağa benziyor. 16 Eylül’de Broadway’de Amerika’da Yaşayan Türkler ve Amerikalıların katılımıyla yeni şubelerinin açılışını gerçekleştiren Simit & Smith’e bir de sıradan bir günde çat kapı gittik. Çay ve simit ikilisini hangimiz özlememişizdir ki? Türk yemeklerinin lezzeti New Yorkluların dillerinde ama bir de Türkiye’den gelip alıştığımız lezzetleri burada yakalayabilmek bizler için çok önemli, aksi tam bir hayal kırıklığı oluyor. Simit & Smith’e giderken aklımda iki soru vardı, “simitler fırın simidi dediğimiz gibi çıtır ve sokaktan aldığımız gibi mi,” ve “ince belli bardakta çay var mı?,” Neyse ki hayallerim yıkılmadı ve alıştığım ve özlediğim o lezzeti Simit & Smith’te yakalayabildim. Çayımı yudumlarken ve çıtır çıtır simidimi yerken gelen müşterilerin ağırlıklı olarak Amerikalı
©14 Sultan-Eylül - Ekim
olduğunu gözlemleme fırsatım oldu. Simitin yanı sıra gözleme, poğaça ve sandvich gibi hamur işleri, salata ve çorba gibi seçenekler de menüde müşterilere sunulan lezzetler arasında.
Hızlı yiyecek kültürünün başkenti Amerika’da Türkiye’den bir markanın New York’un birçok yerinde zincir şube açması ve çok bilinen kebap ve baklavadan sonra simiti de tanınır hale getirmesi her ne kadar gurur verici olsa da sevindirici bir başka nokta. Memleket hasreti çekerken özlediğimiz simit ve çaya ulaşma imkanının giderek artması. Türkiye’de ekonominin iyi veya kötü gittiğinin göstergelerinden biri haline de gelen simidin burada böyle bir işlevi olacağını düşünmesem de, fiyat aralığı hakkında ufak bir bilgi vermek iyi olur: Simit fiyatı 1.85 dolardan başlayarak içine konacak malzemelerle artabilirken genel olarak yiyeceklerin fiyat aralığı 2 ile 13 dolar arasında değişiyor. Çalışanların güler yüzlü ve ilgili olduğu mekanda simit fotoğraflarının kullanılmış olması kültürel öğelere dokunularak sıcak bir etki uyandırıyor. Afiyet olsun.
O
Obama’nın Göçmenlikle İlgili İdari Kararlarına İlişkin Yeni Detaylar
bama’nın Göçmenlikle İlgili İdari Kararlarına İlişkin Yeni Detaylar Daha önceki makalemizde belirttiğimiz gibi, Başkan’ın göçmenlikle ilgili idari kararları hakkında sona doğru yaklaşılmakta olunduğuna dair birtakım haberler ortaya çıkmaktadır. Bugün itibarı ile henüz ayrıntılara ilişkin verilmiş belirli bir detay bulunmamakla birlikte konu ile ilgili olarak White House kaynaklarından alınan bilgilere göre Obama’nın geçen hafta Amerikan İç Güvenlik Bakanlığı yetkilileri ile yapmış olduğu görüşme sonrasında, içinde milyonlarca kişinin sınırdışı edilmesinin askıya alınması konusunun da bulunduğu 10 maddelik planını önümüzdeki Cuma gününden sonra açıklayabileceği belirtilmiştir. Bu 10 maddelik plan için-
de erteleme uygulamasının (Deffered Action) kapsamının genişletilmesi ve bu uygulamaya anne ve babaların da dahil edilmesi bulunmaktadır. Ayrıca daha önce 15 Haziran 2007 tarihinden önce Amerika Birleşik Devletleri’ne gelmiş olma kriteri de uzatılarak 1 Ocak 2010 tarihine alınması da sözkonusudur. Bu konuda ileri sürülen tahminler ise statü dışında bulunan 4,5 milyon yetişkinin Amerikan vatandaşı çocukları ile birlikte Ameri-
ka’da kalabileceği yönündedir. Ayrıca bu uygulamadan faydalanan kişilere çalışma müsaadesi, sosyal güvenlik numarası ve devlet tarafından verilmiş kimlik de verilecektir. Diğer bir konu ise Dışişleri Bakanlığı göçmen vize program ile yarım milyon civarında bulunan göçmene vatandaş olabilmenin yolunu açmaktır ki bu eşleri de kapsayacaktır. Ofisimiz, yapılacak bu değişiklikleri yakından takip etmekte olduğundan bu bilgileri size aktarmak ve sizleri bilgilendirmeye kararlıdır. Netice itibarı ile eğer bu plana uygun olduğunuzu düşünüyorsanız, bir araya getirilecek dökümanlarla ilgili daha önce yayınladığımız mekalemize bakınız. Av. Ayhan Ogmen 61 Broadway, Suite 3000, New York, NY 10006 (212) 245-7070
©Sultan-Eylül - Ekim 15
1800’li Yılların Sonundan Günümüze Sözde Ermeni Sorunu
B
u da,4 Mart 1896 da Van’da ki İngiliz Konsolos yardımcısının yazısı, ”Daşnaklar ve Hıncaklar kendi halklarını dehşete düşürdüler, Müslüman halkı hırsızlıkları ve delilikleri ile tahrik ettiler ve reformların çıkması için yapılan tüm çabaları aksattılar; Anadolu da yer almış bütün olayların, suçların sorumluluğu Ermeni Devrimci Komiteleri tarafından işlenmiştir. Fatih Özonur Turkish - American Security Foundation
1
Sözde Ermeni “soykırım” iftirası ile alakalı bu iddiayı çürütecek o kadar çok delil var ki, insan hangisini okuyacağını şaşırıyor. Tabi ne amaçla okuduğunu bilmek de önemli; sorgulamak içinmiş olup olmadığına dair, yoksa bireysel bilgi darağacını geliştirmek için mi. Sözde Ermeni “soykırım” meselesi hangi şartlar, istek doğrultusunda okunursa okunsun; Türk milleti, ecdadına yapılan bu haksız karalamayı ve iftirayı görüyor ve haklı olarak tepki göstermek istiyor. Bu arada, ben bizim kendi arşivlerimizden bahsetmiyorum, son yıllarda üzerinde araştırmalar yapıp Türkçe ‘ye çevirdiğim ve bazı arkadaşlarımın da Almanca ve Fransızca ’ya çevirerek bana gönderdiği sanalda yayınladım. Turkish American Security Foundation (TASFO) ile ABD ve yabancı basın merkezleri, Birleşmiş Milletler daimi temsilcileri ve dünyanın dört bir yerinden okurunun olduğu web ağından bu yabancı arşivlerin günümüze aktardığı gerçeklerden bahsediyorum. Neden mi yabancı arşivler! Çünkü biz ne dersek diyelim, gerçekleri önlerine bıkmadan usanmadan ne kadar serersek serelim, değil mi ki ‘Türklerin arşivi’ diyecekler, önümüze hep yalan dolan sırf muhalefet olsun diye konuyu istedikleri düzeye getirmek için laf ebeliği ve politik senaryolar ile Bizans oyunları yapacaklar. Bu mesele, Ermeni meselesi de değil aslında; bu meselenin gerçek amacı-tabi bana göre- Türklerin bulunduğu coğrafyada ki geçmişte yayılmış olduğu topraklardan sürgün edilip, tekrar Anadolu da küçük bölgeye, yani Osmanlı İmparatorluğunun ilk kurulduğu yere yığmak bütün Türk’leri; bir bakıma tarihle hesaplaşarak içlerindeki hazımsızlığı bu yol ile gidermek. Tabi Ermeniler de bu işin en gönüllü maşası ve Hıristiyan oldukları için de emperyalist güçler tarafından kullanılmasında hiç sakınca olunmayacak bir millet. Ermeniler, yani Ermeni terörist
©16 Sultan-Eylül - Ekim
çeteciler, Osmanlı ordusundan kaçanlar ve dünyanın dört bir yerinden gönüllü Rus-Kafkas ordusuna katılan 150-200 bin arası üniformayı kendilerine gizleme yapmış bu teröristler: geçmişte terör namına, hainlik namına ve zalimlik namına yaptıkları her şeye 1915 sözde “soykırım” palavrasından sonra değil öncesinde başladılar. Bu devrimci, milliyetçi ve dindar kilise görevlilerinin bile desteklediği harekât 1800li yıllarda emperyalist güçlerin teşviki ve tahriki ile Osmanlı İmparatorluğunu cephe gerisinde zayıf düşürme planları üzerine başlatılmıştır. Osmanlı hükümetinin Ermeniler için reform, yani bugün açılım dediğimiz bazı hakların verilmesi için yaptığı gelişmelere rağmen, her türlü terörü başlatan ve sonrada sözde Ermeni “soykırım” ifadesi ile bu meseleyi dar bir çerçeve içine, dar, acımasız ve taraflı bir tutum ile sığdırmaya çalışan ve 1800 li yıllarda Osmanlı topraklarında Ermeni çetelerin yani teröristlerin yaptıkları terör eylemlerini ve ayaklanmaları olan:1890 Haziran’ında Erzurum’da,1890’da Kumkapı/ İstanbul da,1892-93’te Merzifon/Amasya, Kayseri ve Yozgat’da,1894’te Samsun/ Batman’da,1895’te Zeytun/Adana’da,1896’da Van’daki bu terör dalgasını yok sayan: yazarlar için yüzkarası, politikacılar için sahtekar yalancı, ve devletler içinde okumuş cahiller ve art niyetliler demek den başka ifadeleri kullanmaktan rahatsız olmuyor insan; en azından şahsım. Çünkü, sözde Ermeni “soykırımı” diye gündemde tutulmaya çalışılan, aslında tam bir maddi kazanç kaynağı olan bu sözde “soykırım” ama gerçekte yalan olan Hikaye’nin gerçek olan öncesi var. Biz de bugün burada Ecdadımıza yakışan şekilde bu olayların öncesini bazı yabancı arşivler ile paylaşacağız ve tabi 1915 olayları ve sonrasında. Yabancı Arşivlerde 1800li Yıllar - Van şehrimizde, Rusya Başkonsolosu Rus General Vladimir Mayewski,1916 yılında yazdığı
anıların da şöyle diyor,[1]”1895 ve 1896 yıllarında Ermeni Devrimci Komiteleri, yerel nüfus ile Ermeniler arasında öyle bir şüphe yaydılar ki, bu ilçeler de reformun herhangi birini uygulamak imkânsız oldu. Ermeni rahipler, dini eğitim için çaba harcamadılar. Bunun yerine; manastırların duvarlarına milliyetçi fikirler yayan afişler yapıştırmakla ve dini görevlerini yerine getirdikleri yerde Hristiyan düşmanlığını Müslümanlara karşı karıştırmakla yoğun oldular.1895 ve 1896 yılları boyunca Türkiye deki birçok ilçelerde gerçekleşen [Ermeni] isyanları, ne Ermeni köylerindeki sefaletten, ne de kendilerine karşı Müslüman saldırılarından oldu.” - Bu da,4 Mart 1896 da Van’da ki İngiliz Konsolos yardımcısının yazısı,[2]”Daşnaklar ve Hıncaklar kendi halklarını dehşete düşürdüler, Müslüman halkı hırsızlıkları ve delilikleri ile tahrik ettiler ve reformların çıkması için yapılan tüm çabaları aksattılar; Anadolu da yer almış bütün olayların, suçların sorumluluğu Ermeni Devrimci Komiteleri tarafından işlenmiştir. - Bir başka olayda da, Ermeni patriğinin nüfus rakamlarında nasıl oynadığını yakalayan İngiliz Büyükelçiliğinde nüfus konusunda uzman olan Binbaşı Sir Henry Trotter [3] patriğin ard arda raporlarındaki uyumsuz rakamlarını hemen fark etmiş ve 15 Şubat 1882 de kendi elçiliğine konu ile ilgili bir muhtıra bilgi yazmıştır. Binbaşı Sir Major Henry Trotter’sin 15 Şubat 1882 tarihli raporuna göre Bitlis, Hakkâri, Erzurum, Van bölgesinde toplam Ermeni nüfusu 373,500 ve 85,000 Nesturî Halkı’dır. - Bu yıllarda, Osmanlı topraklarında rahat durmayan ve tam bir terör estiren Ermeni teröristler, Amerika Birleşik Devletlerinde de, kendilerine uygun yayın yapmayan veya Osmanlı Devleti lehine yazı yazan yazarlarımda ölüm ile tehdit ederek aynı tutumlarını devam ettiriyorlardı. [4] “New York,7 Kasım
1896,Yazar, sanatçı ve mühendis olan ve Ermeni sıkıntılarında Türklerin gidişatını savunmada dilini ve kalemini güçlü kullanan Amerikalı F.Hopkins, son zamanlarda yaptığı açıklamalara karşı çıkan olduğuna dair çok tatsız bir uyarı almıştı. Gerçekte kendisine korkunç sonuçları olan tehditte maruz bırakılarak, kendisi tarafından yayınlanan hikâyeyi bırakması emredilmişti. Fakat Mr.Smith bu gibi şeyi düşünmek istemiyor, olayı önemsiz gibi kabul etmeği tercih ediyordu, fakat arkadaşları ona katılmıyor ve ona bir şey olabilir diye korkuyordu. İki kişi evini arayarak uyarı verdi. İkincisinde, Ermeni Devrimci Komitesi Mr. Smith’e bir uyarı göndererek, Kendisinin Türk hükümetini savunmayı durdurmasını, söyledi. Mr.Smith “Durmamı söylüyorlar, değil mi?” dedi. “İyi, duracağım. Ben Sultanı; geniş fikirli biri, sevgi dolu büyük bir kalp ile dost olarak biliyorum. Erme-
nilerin, Avrupa’nın sempatisini uyandırma görüşü ile, Türkleri katliamların içine çekmek için kışkırttığını biliyorum. Bunları biliyorum ve onları tanıyorum. Sultanı ve halkını savunacağım.” - Anadolu topraklarına1880li yıllarda gelen ve Ermeni olaylarını bilerek veya bilmeyerek başlatan Hıristiyan Misyonerler bile kısa zaman da Ermeni Devrimcilerinin gerçek yüzünü görmüştü.[5] Amerikalı Misyoner Cyrus Hamlin,”Ermeni bir “devrimci parti”, Türk İmparatorluğunun bazı bölgelerinde bütün Hristiyan nüfusunun ve misyonerlik çalışmalarının büyük acı çekmesine sebep oluyor. Gizli bir örgüt ve Doğu da bilinen yalan dolan becerisi ile yönetiliyor.” “Yaygın olarak dağıtılan broşür de, aşağıdaki duyuru kapanışta yapılır.” HINCAK DEVRİMCİ PARTİ Bu, Ermenistan da devrimci hareketin öncülüğünü yapan tek partidir. Merkezi Atina’dadır ve Ermenistan da her şehir ve köyde şubeleri vardır, ve sömürgelerde de Nishan Garabedian partinin kurucularından biridir Amerika’da dar ve kendisi ile iletişim kurmayı ve daha fazla bilgi edinmeyi arzu edenler için adresi, Nishan Garabedian, No. 15 Fountain Street, Worcester, Mass., or with the center, M. Beniard, Poste Restante, Athens, Greece. (Yunanistan) - Amerikalı Misyoner Cyrus Hamlin’nin bir başka raporun da,[6] “Christopher Robert ile birlikte Robert Kolejinin kurucusu Cyrus Hamlin,Ermeni halkı arasında devrimci harekatın sonun da bağımsız Ermenistanı kazanmak için Rusyanın gir-
mesine yol hazırladıklarını sadıkça savunan bir Ermeni ile çok rahatsız edici bir konuşmayı “The Congregationalist” rapor etti.Plana göre,Devrimci Hıncak çeteleri Kürtleri ve Türkleri öldürecek,kasabalarını yakacaklardı. Bu, Müslümanları kızdıracak ve sonra Ermeniler üzerinde misillemeye hazırlanacaklardı. Rusya gelecek ve kontrolü alacaktı. Türkleri, Ruslara tercih eden yerli Ermeni nüfusu aptallıklarına katlanacaklardı.” - Ermeni yazar Kapriel Serope Papazian, 1934 yılında Amerika da yazdığı “Patriotism Perverted” başlıklı kitabın da, Osmanlı topraklarında özellikle doğu bölgemizde çoğunluk olarak değil; Türk, Kürt ve Tatarlar dan dan az olan Ermeni nüfusunun, yani kendi atalarının reformları uygulamaya çalışan Osmanlı hükümetine karşı tercih ettikleri yolu şöyle dile getiriyor. [7] “Ermeni Devrimci Federasyon’unun (Daşnak) amacı, isyan yolu ile Türkiye Ermenistan’ın da siyasi ve ekonomik özgürlüğü elde etmekti. Terörizm, Kafkas Daşnak Komitesi tarafından, başladığından itibaren, amacına ulaşabilmek için bir siyasi veya bir yöntem olarak kabul edilmiştir.1892 yılın da, “Vesile” başlığı altındaki programlarında Yöntem No.8 şöyle: “mücadeleyi sürdürmek için ve hükümet yetkilileri, hainleri terörizme maruz bırakmak için...” Yöntem No.11:”Hükümet Kurumlarını, yıkım ve yağmalamaya maruz bırakmak.”
[1] General Mayewski was the Russian Consul-General in Bitlis and Van; from Statistique des Provinces de Van et de Bitlis, pp. 11-13, Petersburg, 1916 6 [2] Williams, The British vice-consul, writing from Van. (March 4, 1896, British Blue Book, Nr. 8 1896, p.108.) [3] http://www. ataatun.org/armenian-population-in-eastern-anatolia-between-years-1878-1915.html [4] The Cedar Rapids Evening Gazette, Dec. 7, 1896 [5] The Source: A Dangerous Movement Among the Armenians by Cyrus Hamlin The Congregationalist, December 28, 1893 [6] http://armenians-1915.blogspot.com/search/label/Holdwater?updated-max=2005-07-09T09:16:00-07:00&max-results=20&start=413&by-date=false [7] Papazian, K.S., Patriotism Perverted, Boston Baker Press, 1934]
Amerika’da Faliyet Gösteren Türk firmaları, siz de Kılavuz Amerika’da ücretsiz yer almak istiyorsanız bilgilerinizi bize gönderin ÜCRETSIZ ekleyelim
Toplam 20.000 Baskı
listing@kilavuzamerika.com
10.000 Baskı Türk Adreslerine Gönderilecek 10.000 Baskı Türklerin Yoğun Faliyet Gösterdiği, Camiiler, Dernekler, ©Sultan-Eylül - Ekim 17 Marketler ve Etkinliklerde Ücretsiz Dağıtılacaktır.
İ
şadamlarının geneli düzenli olarak sözleşme yapmaktadırlar. Bu sözleşmelerin bazıları basit ve kolay anlaşılabilen dökümanlarken bazıları da anlaşılması çok güçtür. Sözleşmenin çok dikkatli bir şekilde okunması önem arz etmektedir. Bu sayede sözleşmeyi imzalayacak kişiler anlaştıkları hususların hepsini doğru değerlendirmiş olurlar.
Av. Ayhan Ogmen - 61 Broadway, Suite 3000, New York, NY 10006 (212) 245-7070
Sözleşme İmzalamadan Önce Dikkat Edilecek 10 Esas
İ
şadamlarının geneli düzenli olarak sözleşme yapmaktadırlar. Bu sözleşmelerin bazıları basit ve kolay anlaşılabilen dökümanlarken bazıları da anlaşılması çok güçtür. Sözleşmenin çok dikkatli bir şekilde okunması önem arz etmektedir. Bu sayede sözleşmeyi imzalayacak kişiler anlaştıkları hususların hepsini doğru değerlendirmiş olurlar. 1. Tarafların Belirlenmesi Sözleşme hazırlarken tarafları doğru şekilde belirlemek çok önem arz etmektedir. Şirketin yasal tam adını kullanmak ve şirket yetkililerini belirtmek sonra oluşacak karışıklıkları önler. Eğer kişinin eşi de sözleşmeyi imzalamak zorunda ise, kişilerin evlilik durumunu açıklamak gerekiyor. 2. Bütün Boşlukların Doldurulması Sözleşmelerde ki boşlukları doldurun yoksa daha sonra başkaları tarafından doldurulabilirler. Bütün değişikliklerin yada eklemelerin ad ve soyadınızın ilk harfleri ile işaretlendiğinden emin olun. 3. “Gizlenmiş Terimlere” Dikkatlice Bakılması Size sunulan sözleşmedeki terimlere (ücret, miktar, süre, ölçüsü etc.) dikkatli bakın. Başlangıç ve/ veya sureleri, ödemeler ve anlaşma maddelerinden sözleşmedeki yükümlülükler yerine getirilmediğinde ne olacağı hususlarını çok dikkatli inceleyin. Ayrıca sözleşmedeki bütün haklarınız ve sorumluluklarınızın neler olduğunu ve sözleşmenin iptal edilme nedenlerinin hepsini bilin.
©18 Sultan-Eylül - Ekim
4. Otomatik Yenileme Durumu Sözleşmenin içinde otomatik yenileme ile ilgili madde olup olmadığına dikkat edin. Yenilemek istemediğinize dair ihtarname vermeniz gerekip gerekmediğine bakın. Eğer zamanın da ihtarname vermezseniz, herhangi bir cezası var mı diye bakın. Yenilemenin orginal yapılan sözleşme ile aynı olup olmadığını da netleştirin. Birde ücret artışı olup olmadığı ve var ise ne kadar olacağına dikkat edin. 5. Riskin Paylaştırılması Riskin nasıl paylaşılacağını kararlaştır. Genelde riskin zarara yol açmasını engellemek için paylaştırma yapmak tercih edilir. 6. Zarardan Koruma ve Teminat Maddeleri Sözleşmeden doğacak yükümlülüklerde bir tarafın sorumlu olmayacağı kabul edilirse, o kişinin yükümlülüğü kalkmış olur. Eğer sözleşme de bir tarafın zararı tazmin edilecekse, diğer taraf bu kişiyi doğabilecek zarar ve yükümlülüklerden korumayı kabul etmiş oluyor. Karşı tarafın zararını karşılamak zorunda kaldığınız takdirde o zarara karşılık bir sınırlama koymaya çalışın ve aynı şartları kendiniz içinde ekletin.
7. Ek Belgelerin Bilinmesi Eğer ana sözleşme ek belgelere referans veriyorsa, onların da içeriğini detaylı okuyun. Sadece ne içerdiğini tahmin etmeye kalkmayın. 8. Garantiler ve Güvenceler Siz ve diğer taraf tarafından verilen garantileri ve güvenceleri inceleyin ve anlayın. Gerçek olmayan garanti ve güvenceleri vermekten uzak durun. Eğer garanti vermeniz gerekiyorsa da, onu limitleyin. 9. Sorunların Çözümü Sorunların çözümü ile ilgili nasıl ilgilenilmesi gerektiğini kararlaştırın. Tahkim ya da Arabulucu müesseseleri uyuşmazlık halinde size zaman ve para kaybetmemenizi sağlar. Buna rağmen bazen mahkemeye gidip sorunu çözmeniz gerekli olabilir. 10. Avukat ve Dava Masrafları ABD de sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklardan dolayı mahkemeye gidildiğinde her iki taraf da kendi Avukatlık masraflarını karşılamak zorundadır. Yani mahkemeyi kaybeden kişi diğer tarafın hukuki masraflarını karşılamak zorunda değildir. Bu yüzden yapacağınız sözleşmelerde diğer tarafı ihlalden caydırmanın bir yolu da sözleşmeye Avukat ve dava masraflarından sorumluluk maddesini eklemeniz olmalıdır. Son olarak yapılan sözleşmeler uyuşmazlık anında çok önemli bir belge haline gelmektedirler. Bu yüzden hazırlanırken hukuki bir destek almanız önemlidir.
©Sultan-Eylül - Ekim 19
“İlham perilerim falan yok yalnızca büyük bir motivasyonum var ” Türkiye ile sınırlı kalmayıp tasarımlarını New York’a taşıyan bir modacı Gülcan Çetin. Onu belki şimdilik çok fazla kişi tanımıyor ama, o emin adımlarla çıkıyor kariyer basamaklarını, onunla tatil için geldiği New York’un hayatını nasıl değiştirişini, kendi gibi Türkiye dışına taşmak isteyen genç modacılara tavsiyelerini, ileriye dönük projelerini, New York’tan Türkiye’ye bakışı ve çok daha fazlasını bu röportajda bulabilirsiniz!
Roportaj Tuba Edman
M
anhattan’daki ofisinde moda ve hayatı hakkında samimi bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Çetin, her zaman üretkenlikten, kendiminkilerle beraber başkalarının hayallerini de gerçeğe dönüştürmekten beslenen bir insanim diyerek sözlerine başlıyor. Ve ne mutlu ki artık tamda bu işi yapmayı hayal ettiğim yerde New York’tayım diyor. Aslında sıfırdan bir şeyler var etmek, yaratmak benim yaşama sebebim ve en büyük enerji kaynağım, ama öyle ” İlham perilerim falan yok yalnızca büyük bir motivasyonum var”, diyerek devam ediyor sözlerine. Bu mesleği seçme nedeninizi öğrenebilir miyiz, tasarımcı olmanızda kim yada ne etkili oldu? Aslında belli bir neden gösteremem, sanki hep içimdeydi ve benimle büyüdü bu his. Yani tasarım, benim için meslek değil aslında hayatımın anlamı gibi. Zaten tasarımcı olmasaydım ne olurdum açıkçası hiç düşünmedim. Benim hayatımda bir seçenek olmadı bu meslek, önümdeki tek yoldu ve ben de o yolda sadece yürüdüm ama okul yıllarımda Paul Poirettende çok etkilendiğimi söylemeliyim. Çünkü Paul Poiret’a modanın Picasso gibidir benim gözümde. Picasso sanat için ne yaptıysa o da moda için yapmıştır. New York ne zaman hayallerinizin şehri oldu ve buraya gelme fikri nerden çıktı? Moda eğitimim sırasında New York’a gelmek benim için adeta bir tutkuya dönüşmüştü. Çocukken bazen ufak bir çanta hazırlayıp ben uzaklara gidiyorum anne, belki dönmem diye evden çıkardım. Olduğum yere hiçbir zaman sığamadım, çok hayalperesttim hep bir gün uçabileceğime inanırdım, yüksek yerlerden şemsiyeyle uçma girişimlerim bile olmuştu. Bunun nedeni seyrettiğim bir film miydi
©20 Sultan-Eylül - Ekim
yoksa okuduğum bir kitap mıydı gerçekten şu an bilemiyorum. Ben kendi hayatını yaşamaya, kendini keşfetmeye ve kendi hayatının yıldızı olmaya odaklı bir insanim. Ve New York’ta bunu başarabileceğim yegane şehirdi. Her zaman New York eşittir özgürlükler şehriydi kafamda, ama aklınıza öyle baskılı geçen bir gençlik ve çocukluk gelmesin gayet mutlu ve özgür bir gençlik dönemi yaşadım benim kastettiğim farklı bir özgürlük. Nasıl anlatılır bilmiyorum yani yazar değilim. Ama tasarımlarıma New York’un özgürlüğünü yansıttığım kesin. New York’ta yaşamak mesleğinize neler katıyor? New York’un caddelerinde çok değişik bir hava vardır. Bazen kahvemi elime alıp bir sandalyeye oturup insanları izliyorum. Burada öğle vakti kırmızı tuvalet giyip sokakta yürüseniz bile garip karşılanmaz. Burası bir show sahnesi gibi, her şeyi kaldırıyor. Ayrıca New York’un dünya kültürlerini modern bir çatı altında ağırlayan metropol bir şehir oluşu .Herkesin sizden farklı olduğunu görmek çok heyecan verici. Aslında hangi ülkeden olursa olsun burada herkes ülkesindeki toplumsal gelenek ve göreneklerin getirdiği baskıdan kurtulup daha yaratıcı ve özgür hissediyor kendini. Bu yüzden belki de adı özgürlükler şehri. Tabi bu renklilik, hareketlilikte size çok ilham veriyor, motivasyonunuzu yüksek tutuyor ve koleksiyonlarınızı hazırlarken sizi özgür kılıyor. Peki hayallerinize ulaşmak, New York’a gelmek ve bu özgürlüğün bir parçası olmak kolay oldu mu? Doğrusu ya kolay olmadı. Ama bugün anlıyorum ki bir şeyi gerçekten isterseniz ve hedefe kilitlenirseniz, mutlaka başarıyorsunuz. Uzun yıllar New York’a herhangi bir iş teklifi ile gelmeyi çabalamama rağmen, burada çalışma izni almayı başaramadım tabi. Öyle büyük bir talep var ki,
siz sanki koskoca denizde bir kum tanesi gibisiniz. Bir gün madem çalışmak için gidemiyorum en azından bu muhteşem şehirde bir süre yaşayım diyerek soluğu burada aldım. Tabi o an bu tatilin beni hayallerime ulaştıracağını bilemezdim. Öyle enteresan bir şey ki; bu tam “hayat tesadüfleri sever” durumu yani. Metroda Angelica ile ilginç bir şekilde tanıştık. Her ikimizde metroya yetişmek için koşuyorduk, kapı kapandı kapanacak attık kendimizi içeri. Angelika’nin elindeki çizimleri tabi ki dikkatimden kaçmadı. İki tasarımcı sohbete başladık, öyle ki otelimin istasyonunu çoktan geçmiştim. Angelica İtalyan’dı ve çalıştığı şirketten bu hafta ayrılacak ülkesine dönecekti. Benim ne denli hevesi olduğumu görünce dilersen seni patronum ile tanıştırayım dedi. İşte o an hayatimin dönüm noktasıydı . Sizce bu kader değil de neydi? Siz isteyin ve elinizden geleni yapın, zamanını Tanrı ya bırakın. “Tek valiz ile geldiğim New York, o günden sonra benim evim oldu.” Gerçekten çok farklı bir hikaye sizinkisi, anlıyorum ki hemen işe kabul edilmişsiniz, peki kolay oldu mu burada mesleği-
nizi yapmak? Gülcan Çetin: Ertesi gün Angelica’nın patronları ile tanıştım. Hemen onlara internet sitemdeki çizimlerle küçük bir sunum yaptım. Beni çok donanımlı buldurlar, ama yine de bir portföyle hazırlamamı istediler, her şey rüya gibiydi. Ve çalışma teklifi hemen o hafta yapıldı. Normalde işe alım süreci gerçekten çok uzun ve aşamalıdır burada. Birikimimin ve şansımın neticesinde oldu her şey. Dört yılı aşkın süredir aynı firmada Burlington, Macys, Gordmans, Sears ve Boscov’s gibi ünlü mağazalara tasarım ve üretim yapıyorum. İstanbul ile New York moda sektörü ve çalışma hayati arasındaki farklar neler? Bir tasarımcı için New York’ta olmanın çok avantajı var. Bir kere siz modanın merkezi olan bir şehirdesiniz. Türkiye’deki tasarımcılar gelecek sezon koleksiyona numune alışverişini buradan yaparken, siz o modelleri tasarlayansınız. Yani takip
edilensiniz. Çalışma hayati ve insan ilişkilerinde de bir çok farklılık var. İnsan ilişkileri çok daha rahat ve samimi. Patronla çalışan arasında Türkiye’deki gibi abartılı bir resmiyet, mesafe yok. İnsanlar birbirine daha saygılı ve eşit davranıyor. Buradaki moda sektörünün Türkiye’den en büyük farkı Amerikalıların tamamen satış odaklı çalışmaları. İnanılmaz satış stratejileri var. Türkiye bence satış ve pazarlama konusunda oldukça zayıf. Tasarladığınız bir ürünü satamayacaksanız ne kadar güzel olsa da başarısızsınız demektir. Bu anlamda bende bir tasarımcı olarak satış odaklı nasıl çalışıldığını, kendi koleksiyonumu satmayı öğrendim. Günümüzün en popüler mesleklerinden biri tasarımcılık ve sürekli yeni tasarımcı adayları mezun oluyor üniversitelerden, genç tasarımcı adaylarına neler tavsiye edersiniz? Sektöre ilk atıldığım yıllar bende adaptasyon zorluğu çektim. Okul ve çalışma hayati çok farklı geldi. Bu yüzden tasarım okuyan arkadaşlarıma stajı beklemeden okuldayken bir firmaya part time girip kendilerini sektöre alıştırmalarını öneririm. Doğrusu sektöre yeni atılmış tasarımcıları bizden daha şanslı görüyorum. Artık teknoloji ve haberleşme çok gelişti, dünyanın diğer ucundaki bilgiye hemen ulaşabiliyorlar. Böylece hedeflerini daha yüksek tutup uluslararası alanda kendilerini daha rahat gösterebiliyorlar. Onlara büyük düşünüp, kendilerine güvenmelerini tavsiye edebilirim. Değişime açık olup, korkmasınlar. Çünkü eğer değişmezseniz modanız geçer. Günümüz iş hayati hızla değişmekte, ayakta kalmak için bu değişime adapte olmaları gerekir. Sadece çok iyi bir tasarımcı olmak onlara istediği kariyeri getirmeyebilir. Okuldan sonra mümkünse büyük bir firmada alt kademeden başlasınlar, büyük firmalar okul gibidir. İlk etapta yüksek ücretler aramasınlar, öğrenmeye kendilerini geliştirmeye odaklansınlar.
New York’ ta kariyer düşünen Türk tasarımcılara tavsiyeleriniz var mi? Ben Türkiye’den belli bir sektör tecrübesiyle New York’a geldiğim için yeniden okumayı düşünmedim. Yalnız hem çalıştım hem de kendimi geliştirmek için FIT (Fashion Institute of Technology ) den ek seminer ve kurslar aldım. Ama mümkünse New York’ u düşünenler eğitim dönemini de burada geçirsinler. FIT yada Parsons ta okuyup, sonra sektöre atılsınlar. Çünkü çalışma hayatında karşılaşacakları en büyük handikap dil problemi, en azından eğitim sürecinde bunu halletsinler aksi taktirde eğer yeterli İngilizceleri yoksa üzgünüm ki hiç şansları olmayacak. Burada yeni mezunlar önemli projelerde deneyim edinmek adına ilk zamanlar ücretsiz çalışırlar. Ama FIT’e okuyup Türkiye’ye de geri dönmesinler hemen, biraz mücadele edip iş deneyimi kazanmaya baksınlar, ücretsiz projelerde yer alsınlar. Tabi ümit kırmak istemem ama işe alım süreci Amerika’nın her yerinde biraz uzun sürüyor, hele de ekonomi iyi değilse. Amerikalı gençlerin bile işe yerleşmeleri altı ay ile bir yıl arası sürebiliyor. Aktif olup kendilerine faydalı olacak kontaklar kurmaya çalışırlarsa işleri kolaylaşır diye düşünüyorum. İşte size, hemen hemen tüm tasarımcılara sorulan klasik bir soru “ Moda “ Gülcan Çetin için ne anlama geliyor. Moda değişimdir ve hayatin ta kendisidir. Moda deyince herkes önce kıyafet olarak algılar fakat moda aslında bir toplumun sosyolojik ekonomik siyasal, sanat, mimari, edebiyat her türlü alanda gelişimi ve değişiminin kıyafete yansımasıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında yoksulluktan çorap alamayan kadınların kömür karasını ince çorap niyetine bacaklarına sürmeleri de bundan ötürüdür. Moda bir dayatma değil aslında önüne geçilemez bir değişim isteğidir bence. Son olarak Gülcan Çetin’in geleceğe dair projelerinden bize biraz bahsedebilir misiniz? Gülcan Çetin: Ne kadar yol alsam hala yolun başındaymış gibi hissediyorum kendimi. Öyle çok yapmak istediğim şey var ki, anlatsam deli olduğumu düşünebilirsiniz onun için kendime saklayım. Sadece şu an bir dostumla yeni bir oluşum aşamasındayız. Ve tüm enerjimizi bu konuya yöneltmiş durumdayız. Tanrının bana bahsettiği bu yeteneği çok daha yükseklere taşımak en büyük dileğim tabi yine onun açacağı yepyeni kapılarla .
©Sultan-Eylül - Ekim 21
Milli Davalar Amerika’da Daha Güçlü Temsil Edilecek “Bu sayımızda Sosyal medyada bir araya gelerek, Amerika’da Türkiye için yaptığı gösteriler ile dikkat çeken Herşey Türkiye İçin Platformu’nu yakından tanıyacağız. Platform hakkında görüşlerine başvurduğumuz başkan Halil İbrahim Danışmaz, platformun oluşumu ve faaliyetleri hakkında merak edilenleri yanıtladı”
-Bu platform nasıl oluştu ve bu fikir nasıl ortaya çıktı? Herşey Türkiye için (Everything is for Turkey) platformunun ana gövdesini oluşturan arkadaşların birbirleri ile uzun yıllara dayanan fiili arkadaşlıkları vardı zaten. Kendi aramızda devamlı olarak Amerika’daki mevcut yapılanmaların çok homojenleştiğini ve Amerika’daki Türk toplumunun genel hissiyatını yeterince, doğru temsil edemediklerini konuşuyorduk. Mayıs 2013 tarihinde gerçekleşen Gezi hadiseleri sonrasında Amerika’da Türk toplumu adına Zuccotti Park’ta ortaya çıkan grup, Ermeni ve Yunan Bayrakları ile Türkiye aleyhine mitingler organize edip gazete ve dergilere Türkiye’yi şikayet eden ilanlar vermeye başlayınca, bizlerde artık biraraya gelerek, birlikteligimizi resmiyete dökme ve Amerika’daki Türk toplumunun tamamının “Gezi Parkı zihniyetine sahip insanlar” olarak resmedilmesine karşı fiili olarak birşeyler yapma gereği hissettik. Bu anlamda Gezi Parkı ve Zucotti Park ©22 Sultan-Eylül - Ekim
mitingleri, farklı düşünen toplum bireyleri olarak bizi organize olma noktasında motive etti diyebiliriz. Fakat anlayış olarak biz herhangi bir kişi ve kuruma reaksiyon olarak kendimizi tanımlamıyoruz. Platformumuzda görev alan, bize gönül veren insanların ortak paydası; ülkesine, milli-manevi değerlerine bağlı olmaları, demokrasi, insan haklari ve hukukun üstünlüğüne inanmaları ve Türkiyemizin, özellikle son 12 yıldır bu alanlardaki kazanımlarını desteklemeleridir. -Platformun amaç ve hedefleri nelerdir? Herşey Türkiye İçin Platformunun gayesi Amerika’da yaşayan Türk toplumunun sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına katkıda bulunmaktır. Daha önce belirttiğim gibi, bunları yaparken ana ilkelerimiz; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüdür. Bu evren-
sel değerler çerçevesinde Türk-Amerikan toplumuna yapacağımız her türlü yatırımın burada yaşayan toplumumuzun demokrasi kültürünün gelişmesine olumlu etkisi olacağına inanıyoruz. Bizi biz yapan değerlerimiz ile içinde yaşadığımız toplumun evrensel değerlerini başarılı bir şekilde birleştirmeyi başardığımız ölçüdede Amerika’da etkili bir toplum oluşturabileceğimiz inancında ve hedefindeyiz. -Politik bir oluşum mu? Platformumuz kesinlikle bir siyasi oluşumun parçası değildir. Her dernek yapılanmasında olduğu ve olabileceği gibi Herşey Türkiye İçin Platformu altında biraraya gelen kişi ve kuruluşların ortak dünya görüşüne sahip olması zaten sivil toplum yapılanmasının temelinde olan şeylerdir. İnsanlar bir asgari müşterekte birleşecek ki o zemin üzerinde faaliyette bulunabil-
sinler. Arkadaşlarımızın geneli kendisini muhafazakar-demokrat olarak ifade ederken, yapılan faaliyetin içeriğine göre çok farklı dünya görüşlerine sahip insanlarımızda programlarımıza katılıyor. -Amerika’daki diger STK’ların calişmalarini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kurulan her bir dernek ve sivil toplum örgütü mutlaka bir ihtiyaçtan dolayı kurulmuştur ve bu yapılanmalar toplumun belli bir kesiminin maddi ve manevi ihtiyacına cevap veriyorlar ki halen aktifler. Toplumlar dinamik unsurlardan oluştuğu için, zamanla içerisinde insan ihtiyaçları değişkenlik göstermektedir. Mesela 2000 öncesi yıllarda Amerika’ya gelen Türk toplumu genel itibarı ile, maddi olarak daha rahat bir hayat için bu topraklara göç eden gurbetçilerimizdi. AK Parti iktidarindan sonraki dönemde Amerika’ya göçen Türk toplumunun ise agirlikli olarak burada is kurmak, ev alıp yerlesik düzene geçmek isteyen insanlardan oluştuğunu görmekteyiz. Bu nedenle, İlk dönemde gelen Türkler Amerika’da uzun süreli bir gelecek tasavvur etmediklerinden, kurmuş oldukları derneklerde genellikle günlük ihtiyaclara pratik cözümler üreten Cami Dernekleri tarzı yapılanmalar olmuş ve bu kuruluşlarımızda ellerinden geldiğince topluma faydalı
olmaya çalışmışlar. Yalnız, Türkiye’deki AK Parti iktidarinin değiştirici ve dönüştürücü etkisi hem Türkiye’de hemde buradaki Türk toplumunda ciddi olarak hissedilmektedir. Artık herşeyiyle “Yeni Bir Türkiye’’ var. Dolayisi ile Amerika daki Türk Toplumununda bu yeni Turkiye ile ahenkli çalışacaktır. -Bu STK’lar Türkiye’nin milli dava ve çıkarlarını koruma konusun da başarılı mı? Görebildiğimiz kadarı ile Amerika’daki Türk toplumunun oluşturduğu STK’larda milli davalar noktasında istenilen seviyede bir ahenk maalesef yakalanamamış. Tabi bunun ceşitli sebepleri var. Bu tür milli davalarin savunulması çok ciddi bir insan kaynağı ve maddi imkan gerektiriyor milli dava ve çıkarlarımızı koruyacak olan toplumumuzun madden refaha ermiş, manende özgüvene sahip olması meselelerimizin çözümünde bize inanilmaz bir güç verecektir. Şuanki toplumumuzun
bu seviyede olmadığının bilincindeyiz. İnsallah gayretimiz çıtayı daha yükseğe çekmek yönünde olacak. -Bundan sonraki süreçte platformu nereye taşımayı arzu ediyorsunuz? Herşey Türkiye İçin Platformu olarak yaptığımız bütün çalısmalar daima “insan eksenli” olacak. İmkanlarımız ölçüsünde toplumumuzun demokratik şuur ve farkındalık kazanması için eğitim faaliyetlerimiz olacak. Kadınlara, gençlere, çocuklara yönelik sosyal projelerimizi hayata geçirecegiz. Arzumuz, Amerika’daki Türk toplumunun kendi değerleri, tarihi, inançları ile barışık olarak yeni kıtaya intibak sağlamasıdır. Tarihimiz itibarı ile soydaş, kardeş, komşu olduğumuz coğrafyalara yönelik ortak programlar düzenleyerek Amerika’daki varlığımızın daha etkin olması yönünde gayretimiz olacak.
Sultan Dergisi ve Türklerin Sesi Gazetesi Giresun Spor USA’ya Başarılar Diler... ©Sultan-Eylül - Ekim 23
MODA
TUBA EDMAN tubaedman.blogspot.com
2014-15 SONBAHAR KIS, ERKEK MODASI
ERKEKLER
DEGISIYOR ‘Zaman Değişiyor, Moda Değişiyor Tabi Erkekler De Değişiyor‘ Günümüzde erkek modası yükselişte ve hiç olmadığı kadar gündemde. Artık eşinin seçtiği kıyafetten başka bir şey giymeyi aklından bile geçirmeyen, kendine bir tarz oluşturmak için hiçbir çaba sarf etmeyen erkek profili çoktan tarihe karıştı. Erkek modasında, pantolondan kalkan pilelerin bile çok büyük bir değişim sayıldığı yıllardan günümüze gelindiğinde erkeklerinin görünüşüne, yarattıkları stile ve detaylara en az kadınlar kadar önem verdiği aşikâr. Modayı hiç umursamaz sandığınız bir erkeğin gardırobunda bile sezonun en popüler parçalarından birkaçı çoktan yerini almış, giyilmeyi bekliyor. Yani günümüzde erkekler de en az kadınlar kadar nerede ne var, hangi tip ceketler, pantolonlar trend, en gösterişli takımlar nerede, en şık kravatları nerden alabilirim, çantam ayakkabım kıyafetimle uyumlumu gibi konulara ciddi şekilde kafa yoruyor. Giyimden aksesuara, cilt ve vücut bakım ürünlerinden parfümlere kadar birçok şey için ciddi para ve zaman ayırıyor. Erkek modasının geçtiğimiz beş yılda yüzde 14 büyüdüğünü ve 2014 itibariyle 402 milyar dolarlık bir endüstri haline gelmesi beklendiğini de hesaba katarsak, görünen o ki, erkeklerin içlerinde senelerce bastırdıkları alışveriş canavarı yavaş yavaş uyanıyor.
©24 Sultan-Eylül - Ekim
İşte bu uyanışı ve ilgiyi gören tasarımcılar da tabi boş durmuyor. Daha önce denenmemiş kesimlerle ve trendlerle erkeklere, renkli bir o kadar da dikkat çekici Moda Dünyasının kapılarını açmak için var güçleri ile çalıyorlar. Bu renkli dünyanın içinde yerini her gün biraz daha sağlamlaştıran günümüz erkeği geçtiğimiz yıllara göre daha farklı daha özgür. Artık belirli renkler ve kalıplar için sıkışıp kalmıyor. Kendi stilini oluşturabiliyor ve o stil içinde daha büyük bir özgüvene sahip oluyor. Her geçen sezon kısıtlamaları yıkarak, erkek giyimindeki sınırları zorluyor. İş ortamlarında ki yoğun rekabet, görünüşleri ile etkili olmak çabası, karşı cinse hoş görünme arzusu da işin içine girince, en ilgisiz görünen erkekler bile kulak dolgunluğu yada göz aşinalığı ile de olsa renkli Moda Dünyasını ve trendlerini ucundan bucağından takip etmeye çalışıyor Şimdi dilerseniz, bu renkli dünyanın kapılarını siz beyler için hafifçe aralayalım, ince ayrıntılarla, yüksek teknolojili kumaşlarla, yenilikçi ürünlerle, daha fit kalıplarla, ekoseler, metalik ve parlak renkli tasarımlarla, kürkler, kadifeler ve sanatsal baskılarla tüm tabularını yıkmaya hazır 2014-15 Sonbahar Kış erkek trendlerinin en iddialılarını gözden geçirelim.
2014-15 Kış Erkeği: Modern, Trendy ve Cesur. Kadife : Moda Dünyasının en kaliteli ve zengin görünen kumaşları arasında ilk sırada yer alan kadife 2014-15 Kışında erkek modasının olmazsa olmazlarından. Özellikle gece kıyafetleri ve resmi kıyafetlerle büyük uyum yakalayan kadife kumaş, önümüzdeki kış sezonunda erkek modasına damgasını vururken, canlı ve klasik renkleri ile beyleri hem şık gösterecek hem de sıcacık tutacak. Kürk: Kürkü sadece kadınlar giyer, kadınlar sever diyorsanız çok yanılıyorsunuz! Hollywood yıldızlarından, ülkemizdeki ünlü isimlere kadar birçok erkek kış şıklığını artık kürkle tamamlıyor. Fendi, Burberry, Dior, Gucci, Marc Jacobs, Prada ve Kenzo gibi dünyaca ünlü modacıların kış koleksiyonlarında kürkün ve kürkle kombin edilmiş deri ceketlerin özel bir yeri bulunuyor. Durum böyle olunca da tabi birçok erkek kendini kürk giymekten alıkoyamıyor. Tamamen kürk paltolar, kürk detaylı dış giyim parçaları ve kürk yakalar 2014-15 Kışının en dikkat çekici trendlerinden. Ama siz siz olun hayvan severlerin tepkisini çekmemek için imitasyon kürkleri tercih edin.... Ekose & Cizgi: Erkek modasında senelerdir aşina olduğumuz çizgi ve ekoselere yeni yüzleri ve havaları ile sonbaharla birlikte gardırobunuzda daha geniş yer açmanın tam zamanı! Ekose ve dama desenlerin maskülen etkisi sezonda stilinize farklı bir yorum katarken, çizgili takımlarınız ile İtalyan şıklığını yakalayabileceksiniz.
savaştan sonra da popülerliğini hiç kaybetmeden günümüze kadar gelmişlerdir. Yani Bomber montlar için kamuflaj deseninden sonra modaya ordudan kalan en büyük miras diyebiliriz. Trençkotlar: Yaz mevsiminden sonbahara geçerken yaşanan hava değişimleri, giyeceklerimiz konusunda bizi en çok zorlayan zamanlardır. Yılın bu zamanlarında kalın montlar fazlasıyla bunaltıcı olabiliyorken, ince ve kısa montlar da yetersiz kalabilir. İşte geçiş dönemlerinde hem erkeklerin hem de kadınların en büyük kurtarıcısı olan trençkotların yıldızı, 2014-15 Sonbaharında da iyice parlıyor. Oversized: Artık kıyafetlerin üzerinize tam oturma kuralı nerede ise kalktı. Bu sezon hemen hemen her koleksiyonda geniş kesimleri ile karşımıza çıkan oversized kabanlar kış aylarında erkeklerin gözdesi olacağa benziyor. Bu dev kabanlar sayesinde, beyler istediği kalınlıkta kazaklarını giyebilecek ve kış mevsimini nereye giderse gitsin sıcacık geçirecek. Oversized paltolara ek olarak, Sonbaharla birlikte Oversized kazaklar da erkek koleksiyonlarında hatırı sayılır bir yer işgal edecek.
Bomber montlar: Trendler gelir ve gider, ama klasik bombardıman montları yani “Bomber montlar“ her dönem tüm asiliği ve rahatlığı ile zamansızdır. I.ve II. Dünya Savaşı sırasında soğuk havalarda uçan Amerikan pilotlar için dizayn edilen bu montlar
Metalik Parlaklık: Bir zamanlar sadece filmlerde, şovlarda damatlıklarda görmeye alıştığımız parlak, ışıltılı ve metalik kumaşlar sahnelerden, salonlardan sokaklara inmeye başladı. Bir kaç sezondur bayan giyimini istila eden metalik parlaklık, erkek koleksiyonlarında da gelişinin ayak seslerini geçtiğimiz sezonlarda hissettirmişti zaten. Yine de kimse erkekler için fazlasıyla ideali olan ışıltılı metalik trendinin bu derece kabul görmesini beklemezken, ortalığı çoktan bir metalik fırtınası ele geçirdi bile.
Desen: Erkekte desen modası, bir kaç sezondur tavan yapmış durumda, soyut sanat eserlerinden uyarlamalar, çiçek desenleri, cesur baskılar, tuhaf motifler, kamuflaj, hayvan derisi, kâğıt, kartpostal ve grafik baskılar, puantiyeler, enerjik fırça darbeleri dahil her türlü baskıya yer verilmiş erkekler için tasarlamış sonbahar kış koleksiyonlarında. Diyebiliriz ki, erkek modası son yılların en renkli ve eğlenceli dönemini yaşıyor.
Skinny Pantolonlar: 60'ların ve 80'lerin Rock-Punk müzik grupları önümüzdeki kışın da erkek modasını etkilemekte. Beatles üyelerinin giydiği gibi kısa paçalı dar pantolonlar slim-fit ceketlerle tamamlanıyor. Özellikle parlak renklerdeki Jean ve kanvas tarzı kumaşların skinny kesimli kalıplarına sıklıkla rastlayacağımız bir kış daha kapıda.
Büyük Çantalar: Çanta, son zamanlarda tüm dünyada stil sahibi erkeklerin en önemli aksesuarı haline geldi. Ayrıca değişen yaşam şartları ve gelişen teknoloji sebebiyle erkeklerin günlük hayatta yanlarında taşımaları gerekenlerin sayısının artması ile çantaya olan ilgileri de arttı. Hal böyle olunca, erkeklerin imdadına tabi modacılar yetişti. Her sezon farklı havası ile trend olan erkek çantaları, önümüzdeki sezonda spor salonundan çıkmış havası verecek kadar büyük ve geniş. Bu çantaların deri olanları ise favori...
Bol Kesim Pantolon: Son birkaç sezondur nereye kafamızı çevirsek karşımıza çıkan Skinny ve Skim-fit kalıplardan nefret edenler için bol kesim pantolonların da sezonda yer aldığını söyleyerek içinizi rahatlatalım. Sezonun “oversized” trendine paralel, pantolonlarda da kesimler bollaşıyor. Diyebilirim ki; bu pantolonların bazıları eşofman altlarından bile bol olacak. Ama paçalara baktığımızda durum pek değişmiyor, sevin ya da sevmeyin, kısa paçaların hakimiyeti önümüzdeki sezonda da devam ediyor. Şallar & Atkılar: Erkeklerin en favori aksesuarı olan atkılar ve şallar önümüzdeki kış modasında farklı kullanımlarıyla ön plana çıkıyor. Her zaman boyuna sarılarak kullanımına alışık olduğumuz bu aksesuarlar, 2014-15 Kış sezonunda kabanların altından çıkıp, yere kadar uzanan bir görüntüye sahip olacak. Buna ek olarak, denizci yakası formunu veren şekilde bağlamalar da sık sık göze çarpacak.
Nakış: Erkek modasında nakış olur mu demeyin! Sonbahar Kış 2014-15 koleksiyonlarında göz alıcı işlemeler erkek giyimini de etkiliyor. Özellikle lazer aplikelerle işlenmiş Bomber montlar çok moda. Zincirler, örgü aplikeler ve kristallerle işli kıyafetlerde yine sezonun lüks koleksiyonlarını süslüyor. Slogan ve Logolar: Kullanılan marka isimleri, markaların iletmek istediği çevre eğitimine yönelik bazı mesajları yada okunaklı metin baskıları içinde farklı kelime oyunları ve felsefeleri barındıran havası ile slogan ve logo trendinin ön plana çıktığı bir kış sezonu siz beyleri bekliyor. Belli ki; modacılar kelime oyunlarını t-shirt ve penyelerden çıkarıp tüm giysi formlarıyla eşlemek niyetindeler.
©Sultan-Eylül tubaedman@yahoo.com - Ekim 25
Doğru Makyajın Püf Noktaları BETÜL ŞANGİRAY
B
ir makyajın kusursuz olması için, hangi makyaj malzemesinin nasıl bir cilde uygulanacağı çok önemlidir. Çünkü her cildin ihtiyaçları farklıdır ve dolayısıyla ona uygulanacak bakımda farklı olmalıdır. Örneğin nemli bir cildiniz varsa, makyajın yüzünüzden akmaması için makyaj sabitleyici sprey kullanmanız gerekir. Eğer kuru bir cildiniz varsa, nemlendirmek için alkolsüz tonikleri tercih etmelisiniz. Şimdi sırasıyla kusursuz bir makyaj için gereken makyaj tekniklerini inceleyelim. Cilt Temizliği Çok Önemli Profesyonel makyözlerin de hem fikir olduğu ilk adım, cildin temizlenmesi ve makyaja hazırlanmasıdır. Kalıcı makyaj için, cildi temizlemek ve canlandırmak ilk koşuldur. Cildinizi temizlemek için uygun bir makyaj temizleyicisi kullanınız. Sonrasında ise toniklerle yüzünüzü canlandırmanız gerekecek. Kusursuz bir makyajın sırrı, makyaja hazır bir ciltte yatmaktadır. Cildinize en uygun cilt bakım kremi ve gözaltı kremini de dikkatlice uyguladıktan sonra ideal bir makyaj için hazırsınız. Malzemeler sırasıyla kullanılmalı İkinci adım profesyonel makyajın en önemli adımıdır; yüz makyajı! Yüz makyajı için gerekenler; fondöten, kapatıcı, pudra ve allıktır. Bu makyaj ürünlerini, ideal bir biçimde kullanabilirseniz kusursuz makyaj için harika zemin oluşturacaklardır. Makyaj tekniğinin sırrı, iyi bir zemin hazırlamakta yatar. Bu makyaj malzemelerinden ilk önce fondöten kullanılmalı ve delikli bir makyaj süngeri ile cilde uygulanmalıdır. Geceleri gündüzlere göre daha kalın bir fondöten tabaka oluşturmalısınız. Başarılı bir fondöten ile cildiniz pürüzsüz bir hal alacaktır. Ufak bir makyaj tüyosu; kullandığınız fondötenin rengi ve yapısı cildiniz ile uyum içerisinde olmalıdır. Cildinizde sivilceler, siyah lekeler ve siyah noktalar varsa kapatıcı kullanmalısınız. Fındık büyüklüğünde kapatıcıyı parmağınızın ucuna alıp gereken bölgelere yavaşça uygulayınız. Şimdi ise sıra pudraya geldi. Pudra cildinizin aşırı parlamasını ve makyajın dağılmasını engelleyecektir. Tercihen gevşek toz pudraları kullanınız ve kapatıcı sürdüğünüz yerlere fazla bulaştırmayınız. Çünkü pudra ile kapatıcı birleşirse cildinizde kırışıklığa neden olacaktır. Allık ile de cildinize ışıltı ve canlılık kazandırdıktan sonra da göz makyajına geçebiliriz. Mükemmel Bakışlara Sahip Olmalısınız Mükemmel bakışlar için gerekli olan göz makyajı malzemeleri sırasıyla; far, eyeliner ve maskaradır. Göz makyajında birden
©26 Sultan-Eylül - Ekim
fazla renk kullanmak, bakışlarınıza derinlik katacak ve bakışlarınız etkileyici olacaktır. Farı, kaşınızın altına ve göz kapaklarınıza farklı renklerde iyice uygulayınız. Fazlalıkları pudra fırçası ile temizlemeyi ve dağıtmayı ihmal etmeyiniz. Ardından eyeliner kullanmaya geçebilirsiniz. Farklı renkte göz kalemleri mükemmel bakışların sırrıdır. Bir yüzü çekici, sakin, ateşli veya ciddi gösteren makyaj malzemesi “eyeliner” dır. Son olarak maskara kullanmak gerekir. Yüze bir çeşit anlam, yoğunluk ve güç yükler. Uzun ve canlı kirpikler için maskara kullanımı şarttır. Bir sonraki adım ise dudak makyajıdır. Dudak makyajının enstrümanları; rujlar, dudak kalemleri ve dudak parlatıcılarıdır. Uyguladığınız makyajın ve dudağın rengine, ahengine uygun bir ruj rengi seçilmelidir. Rujdan sonra, rujun renginin daha koyu renkli bir dudak kalemi ile dudağınızı çevrelemelisiniz. Ardından E vitamini dudak parlatıcısı ile dudağınız karşı konulmaz kılabilirsiniz. Son olarak arzu ederseniz, makyaj sabitleyici sprey ile makyajınızın ömrünü uzatabilirsiniz.
©Sultan-Eylül - Ekim 27
ik n i m
sultan
masal by Gamze Çakmak | Art by Öznur Kalender
HAYVAN KURTARICILARI - Kaan, Ozan! Hadi çocuklar, çabuk olun biraz lütfen. - Geliyoruz anneciğim. İşte bir yaz daha bitmişti. Kaan ile Ozan mükemmel bir tatil geçirmişlerdi. Bu yaz anneleri ve babaları da uzunca izin almışlardı işlerinden ve deniz kenarında çok güzel bir ev kiralamışlardı. Evin arkasında, zirvesi ta bulutlara değen kocaman bir dağ bile vardı. Etrafta bir sürü ağaç, çiçek ve daha neler neler vardı. Kardeşler görür görmez çok beğenmişlerdi bu yeri. Burada çok iyi zaman geçireceklerinden emindiler. Keşke bir de beraber oynayabilecekleri birkaç arkadaşları olsaydı. Birtek buna üzülmüşlerdi. Ama anneleri onlara etrafta hem yapılacak çok şey olduğunu, hem de dikkatlice bakarlarsa aslında beraber oynayacakları bir sürü arkadaş da bulabileceklerini söyledi. Nitekim öyle de oldu. Daha ilk geldikleri gün, balkonda oynarken, papağanları Mıstık’ın kafesinin yanına başka bir papağan kondu. Çok güzel renkleri olan ve Mıstık’tan biraz daha irice olan bu papağanın bir kanadı biraz yaralanmıştı. Kaan ile Ozan hemen papağana yardım ettiler ve anne ve babalarının da yardımıyla yaralı kanat çok kısa sürede iyileşti. Bu yeni arkadaşlarına da Fıstık adını takdılar ve Mıstık ile Fıstık çok iyi arkadaş olup, onları çok eğlendirmeye başladılar. Fıstığı iyileştirebildiklerini görünce Kaan ile Ozan hayvan kurtarıcısı olamaya karar verdiler. Bundan böyle nerede zor durumda olan bir hayvan görseler, hemen yardıma koşmaya karar verdiler. Sonra bir gün sahilde oynarken kumların ve taşların arasına sıkışmış bir yengeç
©28 Sultan-Eylül - Ekim
gördüler. Zavallı yengeçin bir kıskacı büyük bir taşın altında kaldığından hareket edemiyordu. Hemen o taşı kaldırdılar ve yengeci oradan kurtardılar. Yengeç çok sevindi ve kıskacını sallayarak teşekkür etti onlara. Başka bir gün de ağaçların arasında yürürken kabuğunun üstünde ters dönmöş, yardım için ağlayan bir kaplumbağa gördüler. Hemen onu ayaklarının üzerine geri çevirdiler ve ne olduğunu sordular. Zavallı kaplumbağa, ondan daha hızlı giden arkadaşlarına yetişmeye çalışırken dengesini kaybedip ters döndüğünü söyleyince çok üzüldüler. Ama Ozan’ın aklına bir fikir geldi. Hemen koşup evden kaykayını getirdi. Minik kaplumbağaya kaykaya binmeyi öğrettiler böylece o da çok hızla gidebildi, ve diğerlerine yetişebildi. Bir keresinde de ağaçtan düşmekte olan bir sincabı kurtarmışlardı. Başka bir gün de minik bir kurbağaya yardım etmiş, onunla beraber heryeri arayarak sonunda yaşadığı şu birikintisini bulmuş ve ailesine kavuşmasını sağlamışlardı. Gerçekten çok dolu ve güzel bir yaz geçirmişlerdi. Şimdi ise eve geri dönmeye ve yeniden okula başlamaya hazırdılar. Bütün yaz yardım ettikleri tüm arkadaşları onları uğurlamaya gelmişlerdi. Hepsi onlara el sallıyor, bir daha ki yaz yine gelmelerini istiyorlardı. Babaları da bir dahaki yaz yine geleceklerine söz verdi. Ve hepbirlikte şarkılar söyleyerek, gülerek ve ne kadar güzel bir yaz geçirdiklerini konuşarak evlerine döndüler.
©Sultan-Eylül - Ekim 29
ŞELALELER ŞEHRİ DÜZCE Fatma Marmara
B
olu Dağından aşağıya doğru süzülürken, muhteşem bir manzara uzanıyor sağ yanınızda. Bulutlar almış başını inmiş vadide ki ağaçların üzerine. Sanki kara yolculuğu değil de hava yolculuğu yapıyorsunuz, o pamuk gibi bulutların üzerinde. Yol boyunca yeşilin tüm tonlarında ki çeşitli orman ağaçları bulutlara inat gökyüzüne tırmanmakta ve bir uçtan bir uca tüm vadiyi boşluk bırakmadan kaplamakta. Her mevsim de başka bir güzel olur buranın görüntüsü. Bunu bilenler Bolu dağında ki tünelden geçmek yerine, Bolu Dağının bu eşsiz, doyumsuz güzelliğini seyrederek inerler çoğu kez Düzce iline. M.Ö 1390 lı yıllara dayanan tarihi boyunca Hititleri, Bitinyalıları, Roma ve Bizanslıları ağırlamış bu topraklar. Ardından Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi ile buluşmuş olan bu güzel il. Osmanlı Dönem’in de 1869 yılına kadar Göynük Kazasına bağlı bucak, 1870 yılından sonra da Bolu Sancağı’na bağlı kaza olmuştur. 1999 Ağustos Gölcük Depremine kadar Bolu ilçesi olan Düzce, 1999 Ekim Düzce
©30 Sultan-Eylül - Ekim
Depreminde de ikinci kez darbe alıp; can ve mal kaybı yaşadı. Birkaç ay ara ile yaşadığı bu depremlerin ardından 57. Türkiye Hükümeti tarafından il statüsüne getirilip kalkınmada da öncelikli il olarak belirlendi. Bu kadar çok medeniyetleri üzerinde barındıran Düzce de o dönemlere ait arkeolojik ve etnografik eserler Konuralp Müzesi’nde sergilenmektedir. Yine aynı bölge de Prusias Krallığı döneminden kalma antik tiyatro da festival ve konserler düzenlenmektedir. Önemli tarihi kalıntılar arasında Bizans Dönemine ait surlarının 200 metrelik bir kısmı ve Atlı Kapı ile Tabak Deresi üzerinde ki mermer köprü 3 kemeri hala ayaktadır. Eski Roma Yolu olduğu tahmin edilen mozaikler de yine Konuralp’te bulunmuştur. İstanbul Arkeoloji müzesinde sergilenen Bereket Tanrıçası Tyche ile Konuralp Müzesi’nde sergilen Antonıus Pius’un büstü, bu bölgeden çıkan eserler arasındadır. Şehrin en eski Türk yapısı olma özelliğinde ki hamamı da Konuralp Beldesindedir. Mesleğimde 2. Tayin yerim olarak Düzce’ye gelmiş, 4 yıl kadar çalışmış ve başka ile geçmiştim. Aradan geçen yıllar, burada yaşanan depremler ve ardından yeniden yapılanması sonucu, yıllar sonra ili gördüğümde tanıyamadım. Bildiğim sokaklar, caddeler, binalar tamamen değişmiş, büyümüş bambaşka, çok güzel bir şehir olmuştu. Zaten yabani hayatı bağrında saklayan ağaç türünün çeşitliliği, ormanlarında içine gizlediği gölleri ve şelaleleri de güzelliğine özellik katmakta. Bu göllerden bazıları Efteni gölü, Hasanlar Baraj Gölü, Dipsizgöl, Karagöl, Kurugöl, Islakgöl, Topuk Yaylası Göleti, Torkul Yaylası Göleti, Hasanlar Baraj Gölleridir. Efteni Gölü bitki çeşitliliği ile 150 çeşit su kuşu türüne ev sahipliği yapması ile 1992 yılından Orman
Bakanlığı Milli Parlak Av-Yaban Hayatı Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “koruma” statüsüne alınmış. Kurugöl ise Orman Bakanlığınca, Sülün yetiştirme ve yerleştirme alanı olarak belirlenmiştir. Adını duyardım ama gidip de görünce hayran kaldığım Samandere Şelalesi, Milli Parkar Kanunu gereğince, Orman Bakanlığınca “Tabiat Anıtı” olarak tescil edilmiştir. İçin için kaynayan dibi görülemeyecek kadar derin Cadı Kazanı ve 3 adet şelaleden oluşan muhteşem doğa harikası bir yer. Ayrıca 135 m. Yükseklikte ki Güzeldere Şelalesi, Aktaş ve Sarıyayla şelaleri, Aydınpınar Şelalesi, Bakacak Şelalesi, Derinoba Şelaleleri, Sarıkaya Şelalesi, Kurugöl Şelalesi ile Kanyonu, Saklıkent Şelalesi, Konaş Şelalesi, Yoğunpelit Şelalesi, Gölormanı şelaleleri de bu şehri, şelaleler şehri yapmaktadır. Bununla da bitmez ki doğal güzellikleri. Yeşil ve mavinin sarmaş dolaş olduğu Akçakoca ilçesinin koyu tonlarında incecik kumu, sahilinde elmas gibi parlar. Melen çayları, Uğur suyu, Sığırlık, Samandere ve Torkul önemli akarsularıdır. Efteni Kaplıcası, Derdin Kaplıcaları ise 42-43 derecelik şifalı sıcak sularıyla sağlık için aranan yer olma özelliğinde dir. Kardüz Yaylası, Topuk Yaylası, Sakarca Yaylası. Doruk(Sinekli) Yaylası, Kocayayla, Şehirliyayla, Odayeri Yaylası, Torkul Göleti Yaylası, Pürenli, Balıklı Yaylaları başlıca yaylalardır.
Türkiye’ye para gönderin. Para dakikalar içinde ulaşır.*
800-926-9400 moneygram.com /moneygram
@moneygramMe
Gönderdiğiniz para Türkiye’de aşağıdaki noktalardan alınabilir.
*Acentelerin çalışma saatlerine ve yerel sınırlamalara bağlıdır. New York Eyaleti Bankacılık İdaresi tarafından Para Transferi Kuruluşu olarak ruhsat verilmiştir. MoneyGram, the Globe ve MoneyGram Bringing You Closer, MoneyGram’a ait markalardır. Diğer tüm markalar ilgili sahiplerinin mülkiyetindedir. © 2014 MoneyGram. 0414-22B
©Sultan-Eylül - Ekim 31
Özel İndirim İçin Bu Kodu Okutun
Firmamiz Sultan Dergisinin Ana Sponsorudur
Gelin Birlikte Büyüyelim!!!
*Dizayn *Baskı *Web Tasarım *Adres Tespiti *Adreslere Reklam Gönderimi *Billboard
1717 North Ocean Ocean Ave. Ave. Suite Suite C C. 1717 North Medford, NewNY York11763 11763 Medford, 631-942-8853 631-942-8853 www.begoniamarketing.com www.begoniamarketing.com ©32 Sultan-Eylül - Ekim