Altınova Folkloru

Page 1

ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

1


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan H. GÜL SARICAN

ALTINOVA 1980

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

2


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

İÇİNDEKİLER: Önsöz... /1. KİTABIN OLUŞMASINDA KATKIDA BULUNAN ÖĞRENCİ ADLARI ... /2. ALTINOVA’NIN YOL HARİTASI… /3. ALTINOVA’YLA İLGİLİ RESİMLER… /4. ALTINOVA’NIN COĞRAFYASI… /5. ALTINOVA’NIN TARİHİ (Ağızlardan, alındığı gibi, Bucağın Altınova adını alması)... /6. KAYNAK KİŞİLER… /7.

I. BÖLÜM: ÇEVREYE AİT HALK BİLGİSİ… /8. EVE AİT HER ÇEŞİT BİLGİ… /11. ZANAAT VE MESLEKLERE AİT HER ÇEŞİT BİLGİ… /12. ELBİSE İLE İLGİLİ BİLGİLER… /13.

II. BÖLÜM: GIDA İLE İLGİLİ BİLGİLER… /13.

III. BÖLÜM: DOĞUM ADETLERİ… /14. SÜNNET ADETLERİ… /15. DÜĞÜN ADETLERİ… /16. ÖLÜM ADETLERİ… /17.

IV. BÖLÜM: BATIL İNANÇLAR… /18.

V. BÖLÜM: HALK İLÂÇLARI… /19.

VI. BÖLÜM: BİLGİ İLE İLGİLİ BİLGİLER… /20.

VII. BÖLÜM: ŞİİR İLE İLGİLİ BİLGİLER MANİLER… /21. TÜRKÜLER … /24. NİNNİLER… /26. TEKERLEME… /26.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

3


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

VIII. BÖLÜM: MASALLAR KELOĞLAN… /27. DEVİN KIZLARI… /29. HASAN BEY… /30. AYI MASALI… /31. KÖSE DAYI… /31. KEÇİCİK MASALI… /32. TUZ KADAR SEVİYORUM… /34. TARAKLI DEV… /34. SALATALIKTAN ÇIKAN KIZ… /35. YOKSUL URGANCI… /36. BÜYÜK FATMA İLE KÜÇÜK FATMA… /37. LİF LİF HANIM… /38. KELOĞLAN… /40.

IX. BÖLÜM: SÖZ İLE İLGİLİ BİLGİLER FIKRALAR… /41. ATASÖZLERİ… /42. BENZETME… /42. BİLMECELER… /43.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

4


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

ÖNSÖZ:

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

.

Folklor, halk bilimi demektir. Konusu halkın inançlarını, gelenek ve göreneklerini incelemektir. Folklor, hayatta olan yaşlı kişilerden yararlanarak belli bir yer ve o yerdeki kişiler hakkında geçmişten günümüze değin bilgi almak ve bunu yazıya aktarmaktır. Belli bir yerde yaşayan halkın, kendilerine özgü adetleri, gelenek ve görenekleri vardır. Her geçen yıl bu adetlerin değişmesine ve kaybolmasına neden olmaktadır. Henüz bunları bilen yaşlıları yitirmeden önce bunları ortaya çıkarmak ve folklora mal etmek bir görevdir. Biz bu bilgileri alırken konuştuğumuz kişilerin araştırdığımız yörede doğmuş ve burada sürekli elli yıl oturmuş olmalarına dikkat ettik. Halktan aldığımız bu bilgileri özelliğini yitirmemesi için yine halkın diliyle yazıya geçirmeyi yeğledik. Bu arada yaptığımız araştırmalarda bize içtenlikle yardımcı olup bilgilerini aktaran anlatımcı Altınova büyüklerine en derin saygılarımızı sunarız. Kitabın hazırlanmasına olanak veren Altınova Lisesi’ne teşekkür ederiz. ALTINOVA LİSESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENİ H.GÜL SARICAN 3/A, 3/B, 4/A öğrencileri. 1979 – 1980

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

5


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

DÜZENLEYİCİNİN NOTU: Ayvalık Kütüphanesi’nde yapmış olduğum çalışmalar esnasında, Altınova’nın folklorunu inceleyen bir çalışmaya rastlamış olmam beni bir hayli şaşırmıştı. Ürünü biraz daha dikkatli inceleyince çok güzel bir çalışma olduğunu gördüm. 1979-1980 Eğitim Yılı Dönemi’nde Türkçe öğretmeni H. Gül Sarıcan Hanımefendi, üç sınıfın öğrencilerini gruplara ayırmış ve Altınovalı yaşlı büyüklerimizle bir sözlü arşiv çalışması gerçekleştirmiş. Sonra elde olan bu notları düzenleyerek az bulunan bu çalışmayı başarıyla kotarmış. O zamanların imkânlarıyla sayfaları tasnif etmiş, bölümlere ayırmış ve daktiloya çekmiş. En dikkat çekici nokta ise çalışmanın yerel ağız korunarak yazılmasıdır. Böylece anlatıcının, anlatılan olayı veya hikâyeyi nasıl vurguladığı, nasıl aktardığı da tüm özgünlüğüyle karşımızdadır… Bu çalışmayı günümüz teknolojilisiyle taratarak yeniden düzenledik. Özgün dilini hiçbir satırda bozmadık. Sadece bir keç yerde ufak notlarla bazı kelimeleri açıklamaya çalıştık. Amacımız kenarda kalmış bu değerli çalışmanın, neredeyse kırk yıl sonra, hak ettiği ilgiyi tekrardan görmesini sağlamaktır… H. Gül Sarıcan Hocamıza ve öğrencilerine sonsuz teşekkürlerimizle…

Taylan Köken

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

6


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

ÇALIŞMAYA KATILAN ÖĞRENCİ GRUPLARI: 1-) Habibe İnce / Hanife Erkal / Mustafa Pekmez / Mehmet Erkal / Ayfer Güzel 2-) Necip Günsel / Feray Ünal / Aydan Ünlüer / Hilal Yazıcı / Serpil Yapanel 3-) Zerrin Oral / Birsen Öncüler / Ayşe Akça / Fatma Taşçı / Naime Çakır 4-) Habibe Güldü / Duygu Çavdaroğlu / Ruhsal Alaca / Nurçin Bakış / Emetullah Sarı 5-) Zekiye Atılgan / Murat Ertuğrul / Burçin Özgener / Mustafa Kükrer / Sevil Ertuğrul 6-) Zerrin Peker / Oya Taşkınlı / Zehra Eğin / Semih Ulutaş / Ayşe Güleçyüz 7-) Fatma Başlar / İlkay Ayerden / Ş.Murat Eskitürk / Hanife Bacaksızoğlu / Ahmet Oyman 8-) Ahmet Dolamça / Asım Sürer / Ahmet Sever / Şerif Ceylan / Murat Çetin 9-) Yılmaz Kınay / Nurgül Kırca / Ahmet Ünlüer / Niyazi Kırca / Hüseyin Güler 10-) Selma Tokça / Binnur Tavka / İlkay Tokça / Nurgül Arda / Cemal Saygı 11-) Gülay Çayırlı / Osman Tırnovalı / Gülfem Konuk / Zehra Kocabıyık / Bülent Bolat 12-) Ayşe Sivaslıoğlu / Saliha Gülşen / Sedat Öğüt / Mehmet Sarıhanlı / Hüseyin Küçük 13-) Nuray Akderi / Cüneyt Gürsoy / Raif Akyüz / Necdet Çalışkan / Ömer Onat

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

7


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

BALIKESİR MERKEZ İL HARİTASI Altınova bucağının doğusunda Dikili ve Bergama, kuzeyinde Balıkesir ve Ayvalık, güneyinde İzmir vardır; batısı Ege Denizi ile çevrilidir. İli Balıkesir, ilçesi Ayvalık’tır. İl Merkezine yaklaşık 145 km. ilçe merkezine 17 km. uzaklıktadır. Altınova bucağının denizden yüksekliği 10. metredir. Nüfusu 6.980’dir. Hisar, Selimiye, Kadı ve Nalpare adında 4 mahallesi Akçapınar, Beşiktepe, Bulutçeşme, Çakmak, Çamoba, Karaayıt, Kırcalar, Odaburnu, Üçkabaağaç adında 9 tane köyü vardır. Altınova bucağı İzmir il sınırındadır.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

8


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

FOTOĞRAFLARIN ADLARI: 1-) Altınova’nın genel görünümü. 2-) Ankara Üniversitesi Tatil Köyü 3-) Altınova’nın Genel Görünümü 4-) Cumhuriyet Caddesinden Bir Görünüm 5-) Çarşı Caddesinden Bir Görünüm 6-) Tatlısu Sahili 7-) Hacı Bayram Veli Cami 8-) Yeni Cami 9-) Selimiye Camisi 10-) Küçük Cami 11-) Mezarlıktaki Beşyatırlar Kümbeti 12-) Ustufa Kumaştan Yapılmış Bir Elbise

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

9


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

BUCAĞIN COĞRAFYASI: Kuzeyde Kadı Çayırı vardır. Buraya kadı çayırı denmesini nedeni savaş zamanında orada kadıların oturmasıdır. (Bir varsayıma göre oranın önceden bir kadının malı olduğu söylenmektedir.) Güney doğuda Topçukırı vardır. Askerler savaşta toplarını oraya koymuşlardır. Güneyde Kanlı Göl vardır. Savaşta esir alınan Rumlar, Soma kömür madeninde çalıştırılmaya götürülürken orada Türklere karşı koymuşlar. Bu durum karşısında yüzden fazla çukur kazılarak bütün Rum esirleri bu çukurluda kesilip gömülmüşle. Kesilince çok kanla akmış, kanla dere halini almış. İki yaşında bi beygir dereye kapılınca kurtulamamış, kanla içinde ölmüş. Ondan oraya kanlı göl deniyo. Kuzeydeki tepeye (dağa) Aktepe denir. Taşları ak olduğu için aktepe denilmiş. Ne kada kazsan aktaş çıka. Gündoğuda bulunan dağlar Beşiktepe dağlarıdır. Kuzeydoğuda Kazandere vadır. Savaşta askerlen aşçıları bu derenin yanında kazanlala yemek pişirmişle, ondan orası kazandere olarak kalmıştır. Beşiktepe dağlarının dibinde Madra Çayı vadır. Bu çay Ayazmant’ın içinden geçedi. Köyün insanları, çayın sulanı sapıtıp, bahçeleri sulardıla. Köyümüzün kıyısında Pandır Bayırı, Maden Dağı, Çakmak Dağı vadır. Ayrıca Karakoç deresi, Kocaçay deresi, Kozak deresi vadır. TARİHİ: Buraya Ayazmant denirdi. Nu zaman kurulduğu kesin belli değildir.

-

Yunancadan gelen bu adın aslı Ayos(*) Mantheos’tur. Ayos Mantheos, İsa’mn havarilerinden birinin öğrencisidir. Çevrede Ayos Mantheos’a ait bir ikonizma (put) bulunup bu adın verildiği sanılmaktadır. Ayrıca Ayos Mantheos kilisesi vardır. -Bu gün çok önceden yıkılmış olan bu kilisenin yerine evler yapılmıştır.- Kilisenin ayakta durduğu yıllarda önünde Rum çocuklarının okuduğu bir okul vardır. O yıllarda bazı kaynaklara göre Rumların sayısı daha çoktur. Rumlarla bir arada yaşayan Türklere Ayazmant Türkleri denmiş. Ayazmant Türkleri ile Rumlar, Ayazmant’ın tümüyle Türkler eline geçişine değin uzun yıllar bir arada yaşamışlar. AYAZMANT ADININ DEĞİŞMESİ: Önceleri kaza Bergama’ydı. Daha sonra Dikili oldu. Dikili’nin 25 km. uzaklıkta olması, Ayvalık’ın ise 12 km. uzaklıkta olması nedeniyle Ayazmant halkının çoğunun, kazanın Ayvalık olmasını istemesi üzerine kaza Ayvalık olmuş. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk, yurt gezisine çıkmış Ayazmant’a geldiğinde "Burası neresi?” diye sormuş. Ayazmant demişle. O zaman tarlala sarı sarı buğday başaklanla doluymuş. Atatürk bunları görünce "Yok burası Ayazmant olamaz, ancak ALTINOVA olur.” demiş. Bucağın Ayazmant olan adının Yunancadan gelmesi nediniyle Atatürk’ün önerisi üzerine halkın bunu Altınova olarak değiştirmek istemesi kabul edilmiş. Bugün adı Altınova’dır. (*) Ayos: Aziz.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

10


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

BİR VARSAYIMA GÖRE AYAZMANT ADININ GELİŞİ: Bu is im Bizanslılardan gelmekt edir. Bu is min aslı "Ayazmat"t ır. Bu ad şifa lı o lduğuna inanılan göz hast alıklar ına ve diğer hast alıklara iyi gele n Ayazmat adındaki kaynak suyundan alınmışt ır. Ka ynak suyunun Ayazmat adında o lması bu yöreye adını ver mişt ir. Bu bilgi şimdi Midilli adasında yaşa yan 85 yaşındaki Yani Papatsidaki 'kinin ağzından alın mışt ır. Yani Papat sidaki ’ nin çocukluğu, eski adıyla Ayazmant bugünkü adıyla Alt ıno va o lan bu yörede geçmişt ir. Yine Yani Papat sidaki'nin dediğine göre Alt ıno va'nın Ayvalık yö nünden g ir iş inde çok eskiden bulunan ko nağı n yanında Agio Paraskevi adında bir Kilise var mış. 60 yıl Önce yık ılan bu kilisenin iç indeki ve avlusundaki t aşlar evler in yapımında kullanılmış kilisenin iç indekiler halk t arafından yağmalanmışt ır. Alt ıno va'da doğmuş büyümüş 80 yaşında o lan Hat ice Akdoğan’nı n ağzından alman bilgiyle Yani P apat sidaki’nin anlat t ıklar ı arasında bağınt ı vardır. Hat ice Akdo ğan ka ynak suyu yla (AYAZMAT) ilg ili o larak şunlar ı anlat mışt ır: “Yılbaşlarında Rumlar kili seden aldıkl arı putları götürüp kaynak suyuna atarlardı. Son ra o putl arı sudan çıka rıp putt an damlayan suları n altına bakı r kap koyup sul arı bakır kap içinde biri ktiri rlerdi. Sadece Hı ri stiyan olanları n evlerini sı rayla dolaşı p uzun bakı r bi r çubuğu su dolu bakır kaba batırarak suları o eve ve evdekil ere hastalı k gelmemesi için serperlerdi. Bu işi yapan kilise görevlileri serpti kleri su karşılığında evl erden kilise adına para toplarlardı. Suları serperken "AYAZMAT SUYU A YAZMAT - SUYU..." derl er. Serpti kleri bu suyla o eve hastalı k gelmeyeceğine inanı rlardı.” Tar ihi çok eskiler e dayanan bu suyun var lığı genç kuşak t arafında n bilinme mekt edir. AYAZMANT adının kaynak suyu AYAZMAT’t an geldiği bu alınt ılardan sonra bir ö lçüde kabul edilebilir. 91 yaşındaki Pavlo Ho nduro yanoğlu bu konuda şunlar ı sö yle mişt ir: “O yıllarda Ayazmant'a 3.000 Rum vardı . İki tane kili se vardı. Suyun adı Ayazmat değil "AYAZMA"dı r.” Suyla ilg ili ağzından o lduğu gibi alman bilgi şö yled ir: “Evde hasta var. O zaman alı yor Papaz İkona, koyuyor Ayazma su yuna. Sonra alıyor İkona yı sularını hastanın evine döküyor, hastalı k kaçıyor. Alıyor pamuk batı rıyor suya hasta nın gözlerine sürüyor. Hasta di yor "Allah ister gözüm iyi yapacak, görecek" ihtiyar genç hepsi yapı yor.”

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

11


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

ALTINOVA MAHALLELERİNİN ADLARINI ALIŞ NEDENLERİ: Balkan savaşında Bulgaristan’dan gelen göçmenler hayvanlarını sulamak için bucağın girişinde bulunan kuyunun yanına yerleşmişle. Gelen göçmenlerin en yaşlısı obabaşı Selim olduğundan mahalleye Selimiye adı verilmiş. Fatih Sultan Mehmet, Midilli adasını işgal etmek için o zaman kaza olan Ayazmant’a gelmiş. Gelen süvariler atlarına Altınova’da nal yaptırmışla. Altınova'daki Nalpare mahallesi adını buradan almıştır. KAYNAK KİŞİLER Nigar Şensal,

Yaş:

94

Ahmet Atılgan,

Yaş:

85

Ahmet Oğuz

83

İbrahim Kansu

78

Rahmi Akarçay

71

Mehmet Akça

69

Hafize Deniz

65

Hayriye Tezel

65

Hulusi Demirezen

56

Mustafa Bağcı

55

Rüveyde Aydın

85

Süleyman Akarçay

53

Naşide Gülenç

52

Bedia Bıkmaz

52

Zehra İçten

51

Serihan Kınay

50

Hayriye Tokça

53

Şerif Altınova

59

İbrahim İçten

55

Tevhide Akarçay

54

H. Cafer Yıldız

54

Hatice Akdoğan

80

Sabriye Yazıcıoğlu

76

Hasan Yazacıoğlu

78

Mehmet Kamçılı

60

Emin Yazar

56

Şadiye Gedikler

56

Adile Eken

54

Necip Mert

54

Tabir Selek

53

Necibe Toprak

53

Halil Girgin

53

Hanife Çetin

52

Fehime Tokay

52

Mustafa Kasırga

52

Şakir Ak

51

Hasan Çanoğlu

51

Kadir Bayraktar

57

Muazzez Mısırlı

51

Hatice Kale

51

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

12


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Hicap Toprak

51

İbrahim Solak

78

Ali Gür

75

Emine Günay

51

Zekeriya Kasırga

50

Fatma Mert

50

Meryemşah Tokel

50

Fatma Saime

71

Hatice Ünal

69

Fatma Dura

69

Ahmet Becergen

68

Hüseyin Ünal

68

Mehmet Ur

70

Osman Evren

68

Vessabiye Gençoğlu

67

Ahmet Taşkıran

65

Mehmet Çakıroğlu

65

Mustafa Tatlı

64

İsmail Gür

63

Haşan Baltalı

70

Hüseyin Tufan

71

Sabriye Oral

69

Aliye Çile

73

Sadife Kuş

67

Fatma Akar

89

Şahsine Özavcı

80

Rukiye Genç

75

ÇEVREYE AİT HALK BİLGİSİ: Altınova'da yatırla vadır. Bunların biri küçük cami avlusu içindeki İbrahim Dede’dir. İbrahim dedeye hastalıkların geçmesi için adakla adanır. Hasta eğer iyileşirse yatırın başına getirilir. İbrahim Dede hasta olan bazı kişilere görünmüştür. Ramazanda tevhid namazına giderken 3 ihlas okunur. SELİMİYE CAMİİ: Yapım tarihi 1315’tir. Buraya gelen, göçmenler geçici olarak iki ayrı ibadet yeri yapıp gelip gitmeye başlamışlar. Daha sonra bu böyle olmaz hepimiz Müslümanız bir cami yapalım hepimiz oraya gidelim demişler. Selimiye adını verdikleri bu camii yapmışlar. Caminin minaresini Rumlara yaptırıp her basamağı için Rumlara bir SARILİRA verilmiş. Tümü 57 basamaktır. Bir zamanlar çevreyle ilgili çok yaygın olan şöyle bir söz vardır. ALTINOVA’NIN KUYUSU ÇOK KOVASI YOK. Bu söz şuradan gelmektedir: Altınova çok sulak bir bölgedir. Kazılan her yerden su çıkar. Bu nedenle eskiden herkes bir kuyu çıkarırmış. Her evde her sokak başında kuyular

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

13


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

varmış. Hatta bir sokakta sıraya üç kuyu varmış. Açılan her kuyuda su çok bol olurmuş. Adım başı rastlanan bu kuyuların hepsinde kova bulunmazmış. Kuyunun yanına konan kovalar ya kaybolur ya da bozulur gidermiş. Kuyunun yanma varıp su içmek isteyenler kova olmadığından su içmeden dönerlermiş. Birbirlerine Altınova'da kuyu çok kova yok diye söylemelerinden bu deyiş bu güne değin gelmiş. Altınova içinde Hacı Bayram Veli’nin(1) kendi adına vererek 400 yıl önce yaptırdığı camiyle ilgili rivayet şöyledir: Hacı Bayram Veli Altınova’daki büyük camiyi yaptırırken hiç durmadan taş bitemiş. İşçiler "Taş bitti usta, iş ne olacak” dedikleri zaman "Taş hazır ısmarladım gelecek” dermiş. Sabah ustalar ve işçiler geldiklerinde bir tür, taş değil de çeşitli yapı taşının yığıldığını görürlermiş, böylece cami yapılıp gitmiş. Rivayete göre yapı sırasında kullanılan taşlar belli yörenin değil, çeşitli yörelere özgü taşlardır. Tarihi Selçuklulara dayanan, 900 senelik tarihi olan Küçük Camisi vardır. Taştan yapılmış kubbeli bir binadır. İbrahim Dede‘nin yatırı bu caminin avlusundadır. Çok önceleri ölüler, şimdiki gibi evlerin bahçelerinde yıkanmaz kabristanlarda yıkanırdı. Onun için bugün hala ayakta duran mezarlık içindeki tümbet(2) dört direk üzerine kubbe biçiminde ölülerin yıkanması için yapılmıştır. Tümbetin içinde yıkıntı halinde ölülerin üzerine konduğu yekpare mermerden musalla taşı hala, durmaktadır. Altınova’nın yel değirmeni mevkiinde Kaymakçı adıyla anılan mahallesinde bundan yirmibeş sene önce bir arkeolog tarafından yapılan kazılarda lüle taşından tütün içmek için kullanılan ağızlıklar, dikiş dikmek için kemikten yapılmış iğneler, buhur yapmak için toprak çanaklar bulunmuştur. Kazı sonucu arkeolog toplantıda o gün ismi Ayazmant olan (kilisenin olduğu yöre) bugün Kaymakçı mahallesi denilen yerde yaptığı kazıda; burada sekiz devre insan yaşadığı ve devrin Taş Devri olduğunu ele geçirdiği kalıntılarla buranın yaklaşık 3000 senelik tarihi olduğunu söylemiştir. İğri Çınar: 80-90 yaşlarında olduğu sanılmaktadır. Bu çınarın altında bir kaç sene önce kapatılan 7 kat merdivenli bir kuyu varmış. Kuyu içinde yılan görülmüş. Aynı zamanda kuyuda para olduğu söylentisi çıkınca, hem yılanı öldürmek hem parayı çıkarmak için kuyuyu açmışlar. Yılan bu sırada ıslık sesi çıkarmış. Kuyuyu açanlar korkudan hasta olmuş. Halkın yorumu şöyledir: Yılan o paraları kuyuyu açanlara vermemiş. Şimdi kuyu kapatılmış, kimse açmaya cesaret edememektedir. (1)Hacı Bayram Veli "Çayul Irmağı” kıyısında “Sol” köyünde doğmuştur. Şeyh Hamid Hazretlerinden dervişliği öğrenerek nice yıllar kutuplar kutbu olarak birçok keramet göstermiştir. Seyahatle Edirne'de Yıldırım Beyazıt Han’a gelip yaptıkları eski camide kürsüye çıkıp va’zetmiştir. Bu kürsüde o güne kadar Hacı Bayram Veli dışında hiç bir şeyh konuşmamıştır. (2)Tümbet: Kümbet.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

14


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Evliyalarla ilgili inançlar şöyledir: Evliyalar ermiş kişilerdir. Herkes evliyaları sever Evliyalarla herkimsi ilişki kuramaz. Her kişiye görünmez. Evliyalar eskiden genç kadınlara dürüst olanlara gelirmiş. Sıkıntın nedir diye sorarmış. İzmir’e giderken, Kaynarca’nın bulunduğu yer köymüş. O köyün insanları çok kötüymüş, emelleri bozukmuş. Bir kimse gelse aç mısın diye sormazlarmış. O köye bir gün dede kılığında bir evliya gelmiş. Bir genç kadın çıkıyor, ona hürmet ediyor, başka kimse o ermişle ilişki kurmuyor. Evliya kadına: -Gel arkamdan, diyor. Kadın, çocuğu kucağına alıp arkasından gediyor, giderken evliya: -Sakın arkana bakma, diye tembih ediyor. Kadın, evliyanın arkasından giderken, bir müddet sonra arkasına bakıyor, Çünkü evliya bir evvelinden batsın diye köye ilenmiş. Köy batıyor. Genç kadın köyün batışını görünce: -Ne oldu, diye sesleniyor. Evliya: -Ne yaptın ardına bakmayacaktın. Sen de taş kesil. diyor… Kadın orada taş kesiliyor. O yörede bugün hala, kayadan kucağında çocukla bir kadın biçimi görülmektedir.

Perilerle İlgili İnançlar Şöyledir (Ağızdan Alındığı Gibi): Yedi sekiz yaşlarında idim. Evimizin üstünde bir tıngırtı koptu. O akşam komşular misafirdi. Evimizde birbirleri ile konuşuyorlardı. Hüseyin’i çıkaralım da baksın tavana dediler. Kadınlardan biri lambayı eline aldı. İkisi beni ellerimden, ko1larımdan tutup yukarıya hemen tavana kaldırdılar. Lamba tutan kadın ışığı tuttu. Bir baktım, başında ayaklarını çarpıştırmış bir normal çocuk halinde her yeri süt gibi bir peri gördüm. O bana baktı ben ona baktım. O arada kadınlar bana Ne gördün diye sordular. Hiçbir şey söyleyemedim. Bir müddet baktıktan sonra hemen korkuyla kendimi aşağı attım. Kadınlara tavanda süt gibi bir çocuk gördüm diye anlattım. Anlatan: Hüseyin TUFAN. Yaşı:71.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

15


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Benim babamın koyunları varmış. Bir gün koyunların bi tanesinin yok oldunu görüya. Araken karşıda kendi koyununa benzer bir koyun görüp onu yakalama çalışoyo. Onu bi hayli koşturuyo. Koyunu tuttuğunda: -Be mübarek bana acımadın kendine de mi acımadın. O zaman koyun dile gelerek: -Senin koyunun şurada ağacın altında ve önünde bir demet ot var deyip birden kayboluyor. Babam da koyunun söylediği yere gittiğinde kendi koyununu önünde bi demet otla buluyo. 14-15 yaşlarında iken kahveye gittim. Eve dönüşümde saat gecenin ikisiydi. Bizim oturduğumuz evin arkasında bir boş yer vardı. Oradan geçerken tabi karanlıktı, bir de arkama baktım ki; ansızın bi tavuk arkasında bi sürü civciv gördüm. Ben de besmeleyi çekip bildiğim duaları okuyunca tavuk ve civcivler kayboluvedi. HIDIRELLEZ: Hıdırellezden bir gün önce biri çıkıp kız olan evlerden yüzük toplar. Çömlen içine yüzükleri korla. Üstüne bi mendil bi de kilit korla, çömlen azını kilitlerle. Hıdırellez sabahı yüzük veren kızla hep bi araya gelir. Yaşlanan kızın başında kiliti çevirip, mendili açarla kızın kısmeti açılsın diye. Çömle açan eline soka bi yüzük çıkarı hekes yüzüğünü tanı. Çıkaran kişi yüzü elinde tuta bi mani okur. Yüzüğün kimin olduğunu bilmez. Okuduğu mani, yüzük kiminse onun olur. Yüzükleri manile çıkarırla. Hıdrrellez gecesi, soğan yapranın ikisi yan yana getirilip kesili. Birine cah birine baht denir. Cah denilene beyaz, baht denilene kırmızı kurdele bağlanır. Hangisi saba kada büyürse, bu sene cahtın büyüyecek, bahtın büyüyecek derle. Hıdırellez gecesi, sokaktan daş toplarla taşlarla sıralayıp Allahım bana ev ver diye ev yaparla, senesine ev yapa. Hıdırellez gecesi geven, ürün getirilir. Genç kızla toplanır gevene ateş verilir. “Günahlamız Rum kadınlanın üstüne gitsin” diye ateşten atlardık. Ataşın üstünden atlaken “Günahımız Mariko’nun olsun” derdile.(3) Hızır İlyas o akşam birbirine kavuşur. Sabahına arzuhal yazıp güneş doğarken gidip denize atılır. Arzuhal attım deryaya Halimi arzettin ulu Mevla’ya denir. Sona Kocaçaya gidilir. Bi tarafta erkekle, bi tarafta kadınla oturur. Fırın vadı orda. Değirmen yanında fırına kuzula verilir. Sıcak sıcak yeşillikte yenir. Çınar ağaçlana salıncakla kurulur. Hekes çoluk çocuk sallanır eğlenirdi. (3) Mariko: Rum kadın ismi…

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

16


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

EVE AİT HER ÇEŞİT BİLGİ: Evle kerpiçten yapılıdı. Kerpiçle, samanla toprağın kalıplara dökülmesi ile yapılıyodu. Bazı evlen altları yarıya kada taş, üstü gene kerpiç olurdu. Evlerin kapıları da kıbleye karşı olurdu. Evlen tabanları yalı çamuru karıştırarak sıvanırdı. Yerlere hasır serip, üstüne de macır, kozak kilimleri koyadık. İçine her türlü erzamızı koyduğumuz ambarla vadı. EV EŞYASINA AİT HER ÇEŞİT BİLGİ: Karınca duası misafir gelmesi için ve evin bereketi için asılır, akrep duaları da akrep ısırmalarına karşı konur. Boncuk, çeşitli beygir nalları evin uğuru için asılırdı. Nalın anlamı nazar ve uğur içindir. Eve şeytan girmemesi için besmele-i şerif levhaları asılırdı. Evlerin diş kapısına evin içindekileri büyü tutmaması için tavşan başı asadık. Çantacıklara konulan Kuranları evlemezin duvarlana asadık, onlar bizi her şeyden korurdu. Karınca dualarına esnaflar da duvarlara asadı. Ayrıca karınca duası ve akrep duası eve akrep karınca girmesin diye asılırdı. Eskiden böyle divanla yoktu. Dal maket işlemeli alınırdı. Üstüne hümayin tantelli örtüle konurdu. Yere mindercikle korduk, bunların içleri yün olurdu. Duvarlan yanına kaplama çilte kenarlanada kıtık yastık koyadık. Yere macır, kozak kilimleni seredik. Isı aracı olarak ocaklık bulunurdu. Burada ocaktan ham ısınırdık, hem de topraktan çiretme (4) yapıp üstüne, saç kapatıp saçın üstüne kor koyadık, içinde ekmek pişiridik. Bir yer yata yapıp onun üstünde yatadık. En fanla 3 oda olurdu. Gaz ve yağ kandillemizle evi aydınlatırdık. Perdeleri kapıttan yapadık. Yatakları mısandıraya(5) koyadık. Eve süs eşyası olarak ayna, kağıtlardan süs eşyaları yapadık. Kapılan üstüne telli peşkirle asadık. Karpuz lambaları süs olarak koyadık. Duvaralar çevreler, ulama(6) asılırdı. Buğday saplandan çeşitli süs yapıp duvara asadık. Resim koymazdık. Gavurla koyuyo diye günah sayadık. Günah sayıldından, kibrit kutulanın üstündeki resimleri yırtadık. Mutfak Kapları: Toprak tencere, sağan(7),tahta kaşık, çiretme, bakır çinko kaplar, demir tava, karakız tavası, çamaşır yıkamaya tekne kullanırdık. Lengerlermiz(8) vadı. Bakır sinilemiz ve su içme maşrapalamız vadı. Tahta havan, kavanoz, testi ve cam surayilemiz vadı.

(4) Çiretme: Saman ve yağlı çamur karışımından bir çeşit tepsi. (5) Mısandıra: Yatakların konduğu dolap. (6) Ulama: Kenarları işlemeli havlu. (7) Sağan: Tabak. (8) Lenger: Yayvan büyük kap.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

17


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

ZANAAT VE MESLEKLERE AİT HALK BİLGİSİ: Arabacılık, demircilik, oymacılık, çobanlık meslekleri vadı. Çok tutulan meslekle oymacılık ve demircilikti. Oymacılık sanatı camilede çok geçerlidi. Demircilikte, eski insanla demiri kızdırıp yumru ile döveledi. Çekicin Bulunuşu İle İlgili Anlatılan Rivayet: Eski zamanda bi aile vamış. Bu karı koca aralanda iddaya tutuşmuşla. Bunun nedeni kadın kerametin kendinde oldunu, erkek ise kendinde olduğu söylemiş. O gün adam, işine erkenden gitmek için kalkmış. Adamın işi demircilikmiş. Adam işine gittikten sona kadın sebze almak için sokağa çıkar ve sebzeciye serçe parmağını gösterir. O anda dükkanında demiri kızdırıp yumru ile döven adam serçe parmağını yakar. Adam akşam üstü olduğu zaman dükkanını kapatarak evine gelir. Karısına bugün ne yaptın diye sorar? Karısı ilkin ne olduğunu söylemez, sonra söyler. Adam kerametin kadında olduğunu anlar ve o günden sonra çekiç icat edilir. Demir yumrukla değil çekiçle dövülme başlanır. Demircilik körük çekerek yapılırdı. Çobanlık mesle dağlarda olurdu. Soğuk ve şiddetli yağmurla havalarda da kepeneklerini örtünerek gene işinin başına gider, gece gündüz çalışırlardı. Marangozluk, terzilik, kunduracılık en fazla para getiren meslekledi. Marangozculukta eskiden ağaç üzerine her şekil yapılırdı. Elle ağaç üzeri ne oymalar yaparladı. Çiftçilik mesleği vardı. O zaman kara saban kullanırladı. Üfürükçülük, hocalar tarafından okunur. Hastada zamanla iyileşir. Kim kime zıt ise zıt olduğu kişiye büyü yaptırırdı. Evvelde delikanlılar istediği kızı ailesi vermezse kıza delikanlı tarafından büyü yapılırdı. Kız da o delikanlıya kaçadı. Muskacılıkta ayrı bi meslekti. Çocuğa nazar tutmaması için muska takılırdı. Baş ağrısı için baş çivilenirdi. Zürbat, o da baş ağrısı içindir. Dua okuyarak herhangi bir kağıdı hoca çiviledi. Yörek bakılırdı.(Yüreğine bakıp onu (hoca) yerine getiridi) Bunun için barda okur, daha sonra yüreğinin üzerine kor ve onu yerine getirirdi. ELBİSEYLE İLGİLİ BİLGİLER: Giydiklerimiz entari,(9) esvap, mintan, ustufa idi. Yeni doğmuş çocuklara da kıyıları oyalanmış, pazenden yapılmış zıbın, üstüne de kundak dediğimiz parçalan üstüne kanaviçe işlenmiş kundak saradık. Basmadan, ipekli kumaştan başlıkla dikedik. Kızlar empirmeden grobondan antari giyedi, Şıptellile giyedik. Hasraki top antari giyediler. Delikanlı çocukla frenk çizme, kilot pantul giyediler. Kadınla yaşmak bağlanırdı. Genç kızla ustufa, dal antari giyeledi. Kadınla el dokumasından ketenli antari, adamla potur, çarık, fes, cepken giyeledi.

(9) Antari: Elbise.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

18


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Geceleri kısa kollu, Çankaya kumaşından gecelik giyedik. Bunların önleri delikli delikli oludu. Eteklene kanaviçe işledik. Erkekle de paçaları düğmeli ve kanaviçeli gece antarileri giyedi. Bayramlada hasrake ve yalancı ustufadan yapılmış yeni elbisele giyedik. Kızla fistan giyedi. Uzun antari giyerle, saçına süslü tokala takala, ayaklana rogan terli giyeledi. Kadınla lastikli paçalı şalvar, beyaz hümayinden kapama, beyaz başurtü takarla, ayaklana da nalın giyerdiler. İnsan öldüğü zaman beyaz bezden kefen dikilirdi. Evde ölü yatakende telli yağlık (10) yüzüne örtülürdü. Tabutun üstüne de kilim örtülürdü. Üstü açık olurdu. Tabutun üstüne konan kilim camiye götürülür orada bırakılırdı. Ölünün üstünde kalan entarileri yıkandığı yerin çukuruna gömülürdü. Gençle allı morlu, pembe ve eflatunlu antari giyedile. İhtiyarla yollu yollu keten giyerledi. Erkekle ise desenli, renkli renkli mintan giyerledi. Süsler antarilen bileklende, yakalarda göğüs taraflarda ve düğme kısmında bulunurdu. İsteyenle tüğ satın alıp yakalara takaladı. GIDAYLA İLGİLİ BİLGİLER: Labada, Kazaya, Toplubaş, Gelincik, Malatura(11), Kazanyağı, Sığırdili, Karabacak, Leylek gagası, Dervişotu, Karı-koca otu, Karagöbek, Yaban Kervizi bunlardan yemek yapılır. Turp otu ve hindibadan haşlama yapadık. Otla haşlanır, üstüne tuz, yağ ve ekşisini atıp yenir. Akkızdan(12) yemek olurdu: Otla dikenlerden ayrıldıktan sona doğranır. Suvan(13) çendilip, tenceredeki yağa atılır. İçine kırmızı biber konur, kavrulunca üstüne yeteri kada su koyup kaynamaya bırakılır. Labada Köftesi: Otla haşlanıp sofra üstünde çentilir. Biraz un, suvan, biber tozu, tuz, karabiber koyup karılır. Sona bunları koparıp et köftesi gibi yapıp kızartılır. Etten Güveç Yapılırdı: Et doğranıp, tencerediki yağ suvan ve kırmızı biberin içine atılır. İstenirse içine patates, patlıcan konur. Bu yemek toprak tencerede olur. Bunları yaptıktan sona içine su koyup tencerenin kenarları kepekten yapılan hamurla sıvadık.

(10) Yağlık: Telli havlu. (11) Malatura: Maratha (Arapsaçı). (12) Akkız: Şevket-i bostan. (13) Suvan: Soğan.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

19


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Topraktan yapılan fırınan içine atılan ekmeklen yanana tencereyi de koyup pişirirdik. Etten köfte yapadık, çoban kavurması ise etleri doğrayıp kızartarak olurdu. Söhüş, ızgara, şiş, kadınbudu, işkembe çorbası, taskebabı, tavuktan kapama, ciğer dolması, ciğer kavurması yapadık. Hamurdan kuskus, pulgur, kaçamak, yağlı içli börekle ekmek, makarna, tarhana tatar, lalangı yapılırdı. Hamurdan tatlı olarak baklava, revani, kalbur çekme, şekerpare, kurabiye, oturtma, saraylı, dible yapılırdı. Hamurdan yapılan ekmekle: Simit ekme, tandır ekme, mısır ekme, çavdar ekme, çiretme ekmedir. Sütten, sütlaç, yoğurt, ekşimik, muhallebi, kazandibi, süt bulamacı, süt böreği, zerde yapılırdı. Aşureyle ilgili inanç: Eskiden Nuh peygamber zamanında, tufan çıkacakmış. Nuh peygamber, gemisinin içine her hayvandan bir çift almış. İnsanladan da her cinsten bir çift almış. Denizin içinde bi müddet kalmışla. Yiyecekleri bitmiş, sonunda kimde ne kada kaldıysa yiyeceklen hepsini toplamışla. Bunla çok olmuş. Karıştırıp çorba yapmışla. Bunun bi adı un çorbası, bi adı da aşure çorbasıdır. Bu çorba aşure ayı denilen Aralık ayında yapılır. Kışın sabahleyin tarhana ve pirinç çorbası, öğleyin kuru fasulye, patates, mercimek, nohut, ayran ve et yenir. Akşam çorba, patates, salata, kuru fasulye yenirdi. Düğünlede keşkek, lokma, aşure, helva, lahana turşusu yapılır. Konuklara yedirilir, ayrıca pilav, çeşitli et yemekleri, kadıngöbeği, çeşitli tatlılar yapılırdı. DOĞUM ADETLERİ: Kadının ağrısı tutunca kolay olcekse yerli ebelerden biri çağırılır. Zor olcekse başka yerleden ebeler getirtilir. Çocuk doğunca kız olsun, erkek olsun, bir isim vererek göbeğini keserle. Bi yerde sıcak su hazırlanır. Çocuk doğmadan önce bi çıkıda hazır bulundurulan duşla çocuk yıkandıktan sona koltuk altları, vücudunun her yeri bişik olmasın diye duzlanır. Sona kundaklanır. Annenin daha önceden hazırladığı işlemeli yatak takımı, üstüne ipekli örtü serilip lohusa yatağı hazırlanır. Anne, kendi ve çocuğu için lohusalık takımları doğumdan önce hazırla. Kendine iç çamaşırı, gecelik, üzerine kedibastı ceket(14) hazırlar. Çocuk için patiskaya kaneve işli kundak ve beşik takamı işle. Kenarına dentel dike. Ayrıca bebek için kasnak işli bohçadan yorgan diktiri. Doğumdan sona anne gecelini kedi bastı ceketini giye. Kundaklanmış çocuğu sağına alıp lohusa yatağına yata. Doğum mübareğine gelenlere kahveden sona lohusa şerbeti(15) verirle. Lohusa şerbetini evdeki büyükle kaynatırla. Anne, üç ezan beklemeden ve besmele çekmeden çocuğumu emzirmez. Annenin memesine soğan ortadan kesilip sürülür. Çocuğunu sonadan emzirir. (14) Kedibastı ceket: Lizöz. (15) Lohusa şerbeti: Bahartal şeker konarak yapılır. Üzerine ceviz fıstık konur. Sıcak olarak verilir.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

20


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Kırklama yapmadan, çocuğun adı için hoca çağırılır. Tek günde mevlit okutulur. Mevlitten sona hoca çocuğu kucağına alır. Ezan okuyup üç defa adını çocuğun kulağına bağırır. Çocuğun göbeği düştükten sonra kokmasın, terlemesin diye yeniden duzlanır. 37 günlük olduğunda kırklama için su hazırlanır. Suyun içine 41 tane ayni irilikte toplanmış taşla birlikte altın koyarla. Çocuğu kırklarla. Anneye kırklama suyundan üç yudum içirilir. Anne de yıkanır, abdes alır. Annenin başından kırklama suyu dökülür. Annede kırklanmış olur. Lohusa yatağı kalktıktan sona çocuk tahtadan yapılmış beşiğe konur. Çocuğun ömrü uzun olsun diye uzak bi yere gezme gidilir. Gittikleri yerde çocuğa hediye ve yumurta koyarla. Nedeni çocuk yumurta gibi olsun diye. Bi de erkekse çocuğun yüzene un sürerle. Aksakallı dede olsun diye. Kızsa unu başına sürerle ak saçlı nine olsun diye. Çocuğun dişini ilk kim görürse çocuğa hideyi alır. Çocuk altı aylık olunca kız ya da oğlan altı aylık kınası yakarla. Biri kına annesi olur. Konu komşu akrabalar çağırılır. Ortaya bi makas, ayna, musaf korla. Çocuğu yanına getirirle hangisine elini uzatçek diye bakarla. Makası alırsa terzi, musafı alırsa hoca, aynayı alırsa süslü olur. Sona çocuğun eline kına yakılır. Çocuk büyür gide, kınayı yakana kına anne der. Kınaannesi altın bişe takar. Kınadan sona çocuğun annesi şerbet, lokum ikram, ede. Eğlence yapılır. Çocuk yürümeye başlayınca başından üzüm, fıstık, badem gibi çerezler saçılır. Çocuğun oynaması için küçük kabakla şişle delinir. Mavi boncuklu ipe dizilir. Delik yerden geçirilirdi. Çocuk elinde onu salladı, oynadı. Bezden bebek yapaladı. İçine pamuk dolduruladı. El, kol, ayak yaparladı, İğneye kara iplik geçirirledi. Bebeğe kaş, göz yaparladı. Renlil iple ağız, burun yaparladı. SÜNNET ADETLERİ: Oğlan çocuğu 9-10 yaşına gelince sünnet çağı gelmiş sayılıdı. Düğün hazırlıklarına başlanır. Çocuğa sünnet elbiseleri alınırdı. Düğün günü için keşkeklik buğday ayıklanır, sütten tatlılar yapılır, sarma sarılır, pilav pişer, börekle yapılır, evle temizlenir, çocuğa yatak hazırlanır. Yatağın üç bir yanma halılar asılır. Düğün günü geldiğinde kına gecesi yapılır. Kına gecesi dümbeklen bolur. O gece kadınla genç kızla oynarla. Çocuğa para takılır. Çocuğun eline kına yakılır. Ertesi sabah kadınla dürüleriyle gelir. Dürüsünü verip keşkek yerle. O gün beygir arabasınla çocuk sokaklada gezdirilir. Davulla çalınır, at koşuları olur, güreşle olur. Çocuğ giydirilir başına kırmızı fes takılır. Fese elmasla, altınla takılırdı. Sünnetçiyle çokuk ata bindirilir. Altınovanın her yeri gezdirilir. Sona çocuk camiye götürülür. Okul çocukları amin amin diye bağırırladı. Büyükle dualar okurdu. Camiden çıktıktan sona çocuk eve tekbirlen getirilirdi.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

21


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Çocuk attan ineken annesi, babası durumuna göre çocuğa elli dönüm, yüz dönüm tarla bağışla. Çocuğun babası çağırılır. Gel bakalım çocuğa ne bağışlıcen derle. Baba da tarla bağışladım ev bağışladım der. Çocuk attan ine, pilavla konur, çocukla ahaliye yedirilir. Sona çocuk sünnet edilir. Çocuk tekse yanında horoz kesilir. Çocuk sünnet edilirken büyük çocukla dua okur, küçükle amin amin diye bağırışır. Çocukla yatırılır. Sünnet bite. DÜĞÜN ADETLERİ: Söz Kesme ve Nişan: Güvenilen bi ahbap dünurcu gönderilir. Filancanın oğluna kazınızı Allahın emrile istiyoz derle. Kızı verirlese kız evi beyaz bi mendil veri. Söz kesti yapılır. Nişanda oğlan evi kıza, kız evin oğlana hediyele alır. Kaynana kumaş getirir. Gelin kumaşın üstünde yürüyerek gelir, kaynananın elini öpe. Kaynana geline altın taka. Gelinin başında nöbet şekeri kıra, bir parçası geline, diğer parçası oğlana yedirili. Ondan sona eğlenceye geçili. Nişanlanan gençle ikibuçuk, üç sene nişanlı dururla, sebebi de küçükten nişanlanmalarıdır. Düğün günü geldiğinde kapı kapı her taraf dolaşılır. Falan kişinin düğünü va derle, çağırırla. Bütün konu komşu hısım akraba toplanır, buğday ayıklanır, keşkek döğmek için. Pirinç nohut ayıklanır. Oğlan tarafı kız evine gönderir. Buğdayı davullala ne kada delikanlı vasa oynayalak keşkek döverle, düğüne başlanır. Oğlan tarafından kız evine 1 koyun geli. Oğlan tarafı herşeyi gönderir. İki gece hazırlık yaparla üçüncü günü kına gecesi olur. Geline dal entari giydirirle, başına telli al duvak goyarla, oynanır edilir. Ne kadan kız vasa mum dağıtırla. Eğer gelinin görümceleri vasa bi goluna biri, öbür goluna diğeri gire. Mumları yakarla hep beraber üç defa dönerle. Üç defa dönünce herkez yerine oturu. Görümcele gelini kaynanaya götürü, kaynanasının elini öpe. Kaynana gelir, gelin kızın avcuna kına kor. Kınanın içine haline göre küpe, sarılira kor. Etraftaki konu komşu, akraba gelin kızın yanındaki tasa gümüş para ata. Oğlan tarafından gelenlen hepsinin elini öper gelin kız. Onla da takılanı takala. Ondan sona herkes evine gide. Gelin ne kada kız vasa hepsini davetle o gece orada yatakla, gelinin ayaklana kına yakala, gülerle, oynarla, eğlenirle. Türlü türlü eğelenceler yaparla, oyunla oynarla. Erkek elbiseleri giyerle. Orda kalan kızlara yemek çıkarırla, çerez çıkarırla, yerle. Hekes evne dağlır. Öğleden sona oğlan evi kız almaya gelir, davulla bayrakla ellede, üstü kapalı at arabalarıyla gelirle. Üç araba, beş araba gelin evine gelir. Davulla çalınır. Delikanlının biri Bayrak çeke, kız evi bayran üsütüne ipekli kumaş asa. Kızın babası kardeşleri kızın yanana toplanır, yere seccade gerili, baba bi tarafa, kız bi tarafa dinelir. Kızın dal entarisi üstünde duvanı örterle. Babanın eline kırmızı kuşak verirle. Baba kızın beline iki kere kuşağı dolayıp çeke, üçüncüsünde bağla. Babası kuşağı çıkarttıktan sona ne takcekse taka. Babası gelinin bi tarafına, annesi bi tarafına girer, arabaya getirike, kız babasının elini öpe. Babasının ayaklana kapanır. Babası arkasını sıvazlaken: “Ayan göl olsun, başın pınar olsun” der.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

22


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Gelin kaynananın yanma arabaya o turu. Oğlan evine gelirle. Kaynata arabanın başına gelir. Geline “hadi kızım in” der. Gelinin yanındaki yengesi söyletmelik(16) iste. Kaynata veri, gelin arabadan ine. Güvey gelir, gelinin koltuğuna gire, kapıla varınca bereket olsun diye buğdayla paraya karıştırıp serperle. Güvey gelini içeri alırken, önlene yere su dökülür. Güvey hem gide hem cebinden para saça. Gelini sandalyeye oturturla. Herkes bekle, gelinlik koltuna ekmek kıstırırla. O ekme, gelinin başında parçalarla, herkez bi parça oğluna kızma götürmek için alır. Ekmeni alan dağılır. Oğlan doğursun diye gelinin kocağına küçük oğlan çocuğu oturturla. Akşam güveyi camiye götürürle, evde kazanlala şerbet yaparla. Tekbirlele güveyi eve getirirle. Camiden çıkan ne kada delikanlı vasa “amin amin” diye güveyi eve getirirle. Hoca dua ede. Güve bocanın elin öptümü hemen eve kaça. Kimi vura arkasına kimi vuramaz. Şerbet bütün ahaliye verilir. Bi tenekey su korla, delikanlıla şerbet diye suyu alı gide, oyun yaparla. Sabahleyin güveyden bahşiş, almadan tenekeyi vermezle. Kız evinden baklava gelir. Düğünden üç gün sona gelini anası alaşa(17) çağırır. Gelin güve kaynana, kaynata gelin anasına giderle. Gelin anası güvey tarafına hediye verir. Ertesi gece de gelin anası, kızlanın evine gide, gene hep beraber yenir içilir, sona evlene gelirle. ÖLÜM ADETLERİ: Bir insan öldüğü zaman ilk defa soyup rahat döşeğine yatırırla. Taratlarla(18), ayaklarını bağlarla, çenesini çekerler. Gözleri açık kaldıysa kapatırlar. Kollarını dorulturla. Ondan sona hocaya haber verirle. Hoca selasnı okur. Hoca sona eve gelir. Kefeni alınır. Hoca onu boyuna göre biçer, kese. Buhur yakılır. Kefeni buhurun dumanına tutarla, ondan sona seleyi koyup götürürle. Ölüyü de kilime sarıp dışarı teneşirin yanma götürürle. Kazanla suları konur ısınır. Ondan sona hocalar cenazeyi, suyunu ılıştırıp yıkarla. Ölü kadınsa kadın hoca yıkar, ekkekse erkek hoca yıkar. Ölü yıkanırken üstüne çarşaf serilir. Etrafına da çevreleyip kilim tutarla, yani cenaze görünmesin diye. Cenaze yıkanıp işi bittimi o zaman tabutun içine kefenini açarla, hazırlarla. Ölüyü tabutun içine indirirle. Sonra kefeni sarılır, ayak ucundan, belinden, kafasının uçundan iplerle bağlanır, örtülüp tabutun kapağı kapatılır. Üstünü yeşil örtü sererle. Ölü kadın olursa tabutun başucuna grep, erkek olursa mendil bağlanır. Ayrıca bir ibrik suya kuran okunur. İbrik ölüyle beraber mezarlığa götürülür. O zaman cenaze hazır olur. Orta yere bi çıkı altın koyarla. Hocala toplaşıp ölüyü defnederle. Açılmış mezara ölüyü yakınları indirir. Üstüne tahtaları dizerle. Sonra kürek kürek toprak atarak mezarı kapatırlar. Herkes dağıldıktan sonra hoca yalnız kalır, duasını yapar. Ölünün yakınları eve gelir, helvası yapılır. Gece kuran okunur. Üçüncü günü mezar kazıcıları doyurulur. Yedinci günü hayırı yapılır, lokma dökülür. Sonra 52 gece birisi kuran okur. 52 gecesi mevlit okunur. Ölünün giysileri yıkandıktan sonra fakirlere verilir.

(16) Söyletmelik: Altın ya da Para. (17) Alaşa: Yemek. (18) Taratlamak: Temizlemek.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

23


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

BATIL İNANÇLAR: 1.Simit ekme yoğurulurken kimseye gösterilmez nazar olur. 2.Akşam ezanından sonra sirke, yoğurt ve turşu verilmez. 3.Cuma günü, cuma saatinden sona çamaşır yıkanmaz. 4.Cumartesi günü sabahtan itibaren çamaşır yıkanmaz. 5.Baykuş çık çık diye ötünçe evden ölü çıkar. 6.Çarşamba geceleri geç vakitlere kadar iş yapılmaz, çünkü çarşamba karısı gelir ve işi paralar. 7.Perşembe, pazartesi en hayırlı günlerdir. Kız istemeye bugünlerde gidilir. 8.Köpek uluması iyi değildir, uğursuzluk sayılır. 9.Gece aynaya bakmak iyi değildir. 10.Gece tırnak kesilmez. 11.Su yollundan atlanmaz, çünkü atlandığı zaman çarpılınırdı. 12.Suvan, yumurta, tuz vermek çok sevaptır. 13.Süt pişirilirken taştığı zaman, taşan sütün üstünü tuz atılır, atılmazsa hayvanın memesi ağrır. 14.Salı günü bir işe başladığından o iş sallanır gider. 15.Bir evde hasta olduğu zaman, şerçe kuşu üç kere cama vurdumu o hasta ölür. 16.Yeni doğuran ineğin yoğurdu satılırken üstüne tuz ya da kömür konur. 17.Damat gelinin ayağına basasa geçimleri iyi olur. 18.Yeni doğan çocuğa üç ezan beklemeden meme verilirse çocuk büyüdüğünde sabırsız olur. 19.Avucun içi kaşındığında ya para alınır, ya para çıkar. 20.Kulak kaşındığında yağmur yağar. 21.Burun kaşındığında dayak yenir. 22.Ayak kaşındığında yola gidilir. 23.Göz seğirmesi ya üzülmek ya sevinmektir. 24.Çok fazla gülünce ağlanır.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

24


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

25.a) Gebe kadının kalçaları geniş olursa, arkası ve önü büyük olursa çocuğu kız olur, b) Önü daha sivri olur, kalçaları geniş olmazsa çocuk oğlan olur. 26. Gebe kadına, “a eline ne olmuş” derler, elinin içine bakasa kız, üstüne bakasa oğlan olur. 27.Gebe kadın görmeden bir yere bıçak bir yere makas koyarla, bıçağın üstüne oturursa oğlan, makasın oturursa kız olur. 28.Çocuk ana karnında sağda durunca oğlan, solda durunca kızdır. 29.Gebe kadının ağrısı tutunca ağrı dağılmasın diye gebe kadının yanına tesbih konur. 30.Çocuğun dişi çıkarken, zahmetsiz çıksın diye iğne dağıtılır. 31.Bazı çocuklar yürüyemez, düşer durur. Böle çocuklara cuma vakti köstek yapılır. Hoca sela verirken çocuğun apışarasından yumurta yuvarlarla makasla kösteğini keserle. 32.Çocuk sünnet olunca uslanır, terbiyeli olur. 33.Gelin ayana basmak, güvenin geline sözünü geçirmesi anlamınadır. 34.Ölünün önüne geçmek için hastalar imamlara götürülür, imam hastaya muska yapar ve suya ya da başka şeye okunmuş şeyler verirler. 35.Ölü çıkan bir evden hiç bir kişi kırk gün gezmeye gitmez. 36.Ölü başında bağırarak ağlamak günahtır. 37.Sünnet çocuğu acı duymasın diye, sünnet olurken, annesi iki eli arasında oklavayı ovar. 38.İki zeytin çekirdeği kaplumbağa kabuğu, göz boncuğu çocuğun omuzuna takılırsa nazar değmez. 39.Bir sepet yumurtayla yağmur kuşağının altından geçenin oğlan olur. 40.Gözler kaşınırsa ağlanır. 41.Sinek ısırırsa yağmur yağar. 42.Ramazanlarda orucu cam bardakla su içerek açmak, günahtır. Toprak kaplarla oruç açmak sevaptır. 43.Toprak çanaklar, susak, toprak ibrik, bakır bunlar kutsaldır. 44.Tavanda tıkırtılar olduğu periler dolaşıyordur. 45.Gelinin başında parçalanan ekmek, ailenin bereketi içindir.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

25


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

46.Nişanda, bardak kırılması, giysi yanması iyi değildir. Düğün gerçekleşmez.

HALK İLAÇLARI: Ağrılar: a.Baş ağrısı: Karagüldük kaynatılıp içilir. b.Karın ağrısı: Hindiba otunu küynatıp suyu içildiğinde iyi gelir. Develik kaynatıp, ezer karnımıza koyadık. Şeker hastalığı: Isırgan otu haşlanıp yenirse iyi gelir. Böbrek kumu: Akkızın suyu iyi gelir. Öksürük: Haşhaştan biraz kaynatıp içeriz, yok eder. Zeytin döevdik, boğazımıza koyadık. Yaralar: Köpek üzümü sürülür, suyu içirilir. Boğaz ve ağız yarası: Nişadır, karanfil ve baharatlardan bir kısım karıştırılarak alınır, iyi gelir. Mayasıl: Kirpi ve Kaplumbağa yenir, hindiba otunun suyu iyi gelir. Gelincik: Yengeç iyi gelir. Yanık: Yumurta pişirip, süreriz iyi gelir. Çıban: Bunun üstüne akşam saba sefası çiçenin yapranı serip bağladığımızda çıban patla, iyileşir. Korkuya tutulan hasta için: Güvercin yüreği iyi gelir. Kurşun dökülür, korku damarları bastırılır. Ayak topuklarının çatlağı için: Daracan(19) kuşu yenir. Haramı sökmek için: Deve eti yenir. Sıtma hastalığı: Eşek sıtması olanlara, eşeğin semeri geçirilir. Diğer sıtmada da sıtma bağı bağlanırdı. Grip: Ihlamur kaynatılıp, içirilir. Punta (20) olana: Tavuk bağlanır. (19) Daracan Kuşu: Serçenin yerel adı. (20) Punta hastalığı: Zatürre, grip, kızıl hastalığı.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

26


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Çocuğu olmayan kadınlara: Çocuk olsun diye buğday içinden çıkan bir tür karamukla, bal karılır ilaç yapılır. Hastalanan kişiye: Nazar okutulur, kurşun dökülür, tuz patlatılır. El Ayak tutmaması: Cumartesi günü kısalık kesilirdi. Hasta bir kilim üstüne yatar, ince kargılar bu yerde balta ile kesilip hastanın üstüne atılır. İple elleri ayakları ölçülür. Bu bir kaç kez denenir. İkinci defada ip koluna yetişmezse hasta demektir. Cumartesi günleri denenirdi. Üzerindeki kargılar, üstüne yamatılır. Süpürge ile süpürülür. Bu iş yapılırken bazı sözler söylenir. İş bitince ordaki herkez saklanır. Hasta kalkar, bir kuş görmeye çalışır. Eğer uçan kuş görürse iyileşecek demektir. Kırık, Çıkık: Bu işlerle ihtiyar kadınlar uğraşır. Bir kimse ayağı çıktımı ihtiyar kadına gider. O kadının malzeme olarak kullandığı şeyler, kiremit parçaları, şişe ve başka şeylerdir. Şişemin üstüne çıkık olan ayağı koyar. Sonra kendi ayağı ile bastırır. Ayak küt ederse ayağın çıktığı anlaşılır. Kepekle lapa yapılır, ayağa bağlanır.

ÇOCUK HASTALIKLARINA HALK İLAÇLARI: Karın Ağrısı: a.Sedefli yağ sürerledi. b.Kırlada yetişen küçücük sarı papatyala toplanır, kurutulur, kaynatılır suyu içirilir. c.Hayıt tohumu, tarhana, sirke karıştırılır, lapa yapılır, çocukların başına, ayağına, koluna bağlanır. Kulak Ağrısı: Kulağına hohlanır ya da gliserin yağı damlatılır. Üşütmeye: Gaz ve aspirinle ilaçlanır. İshale: Prinçten lapa yapılır, patates kaynatılıp yedirilir. Nazar için: Çocuğun omzundaki iki zeytin çekirdeği, göz boncuğu çatladığında çocuk nazar olmuştur. Kurşun dökülür. Her Çeşit Hastalığa: Mercanköş, kekik, filiskin otu iyi gelir. Hayvan hastalığına: Üzerlik tütsülenir.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

27


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

BİLGİ İLE İLGİLİ BİLGİLER: Kavakların en üst dalları yere düştüğü zaman o kış çok şiddetli geçecek. Alt yaprakları düşünce şiddetli geçmez. Uyuyabilmek için sayı sayılır. Kavakların yaprakları fışfış yaptımı o kış şiddetli geçer. Bulutlar deve şeklinde oldumu o yıl yağmur yacek deriz. Süt çocuğu çok ağladımı ya karnı ağrıyor ya da kulakları. Midilli’nin Molva dağı üstünde bulut olduğunda yağmur yağar. Leyleklerin kirli gelmesi bereket demektir. Topuzluk otunun olduğu yerde su vardır. Ahlat ağacı çok ahlat yaptığında, kış çok olur. Süt çocukları ağladımı kolukopsu(21) olduğuna inanırdık. Kavak yaprakları çabuk sarardımı o kış çok uzun olur. Vakitsiz (Sabah, öğlen, akşam sonrası) horoz öterse hava değişir. Kargalar öterse yağmur yağar. Bulut alçalırsa yağmur yağar, yükselirse yağmaz. Göçmen kuşlar bir gelip bir giderek uçarsa, uçup yere konarsa bereket olur. Ay ilk doğarken yukarıya dönükse yıl kurak, aşağıya dönükse yıl yağışlı geçer. Çatalı iki elle tutadık. Nede su vasa çatalı çeker. Baykuş “soğuk soğuk” diye öterse soğuk olur.

(21) Kolukopsu: Kolu kopmak anlamında, muhtemelen kolunun çıkması…

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

28


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

MANİLER: Yedi heceli, 4+3 duraklısıyle söylenenler. 1.Entarisi pembeden. Yakışıyor giymeden Anne beni evlendir Onbeşine girmeden 2.Mektup yazdım vardı mı Yar eline aldı mı Doğru söyle götüren Yüreğinden yandı mı 3.Gide gide yoruldum Bir taş buldum oturdum Pezevengin oğluna Bir bakışta vuruldum 4.Karpuz kestim yiyen yok Halin nedir diyen yok Yenice bir yar sevdim Gözün aydın diyen yok

5.Bahçelerde börülce Oynar gelin görümce Oynasınlar bakalım Bir araya gelince 6.Giden oğlan dursana Saatini kursana Madem beni seversin Küçük nişan kursana 7.Havuzun dört köşeli İçi mermer döşeli Karlar gibi eridim Ben bu aşka düşeli 8.Yılana bak yılana Kıydı gitti ormana Annem beni verecek Kara gözlü oğlana 9.Karanfilim budama Sefa geldin odama Hakikatli yar isen Dünür yolla babama

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

29


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

10.Bahçelerde saz olur Gül açılır yaz olur Ben yarime gül demem Gülün ömrü az olur. 11.Mavi yelek giyersin Kime boyun eğersin Doğru söyle sevgilim Hangimizi seversin 12.Minarenin ucunda Yıldıza bak yıldıza Beni sana vermezler Ucuza bak ucuza. 13.Penceremden bakıyor Roman almış okuyor Yakasına gül takmış Yel estikçe kokuyor 14.Ben bir dizi soğanım Soğan değil civanım Yar benimle olmazsa Genç Ömrüme yanarım. 15. Karanfilim düz beyaz Ayrı düştük biz bu yaz Sevdiğini bileyim Mektubunu sıkça yaz 16.Sarı kavun dikeyim Aç yorganı gireyim Uyu uyan sar beni Yar olduğunu bilem 17.Hüdayidir hüdayi Süpür kızım odayı Şimdi baban gelecek Temiz bulsun odayı 18.Yılan gider gazele Mendil verdim güzele Valla billa kan güderim Yarim ile gezene 19.Kara karga olsaydım Çınarlara konsaydım Gelen geçen yolcuya Ben anamı sorsaydım

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

30


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

20.Bahçalarda idirşah Boyu uzun kendi şah İki gönül bir olunca Ayıramaz padişah. Bir dizeleri duraksız söylenen, yedi heceli maniler. 1.Oğlanın adı Hasan Saçlarını tarasan Sol yanına gül koymuş Yaprakları ben olsam 2.Mendilimin ucuna Sakız bağladım sakız Doğru söyle sevgilim Sever misin başka kız 3.Ayağında terlikler Çiçek açmış erikler Oğlan sana varacam Hazır mı gelinlikler? 4.Mendilimin uçları Çıkamam yokuşları Beni baştan çıkaran Altınova puştları 5.Elbisemin yakası Turuncudur turuncu Ne yapalım sevgilim Askerlik vatan borcu. 6.Kedi sirke içermi Öküz tarla biçermi Ne kadar zalim olsa? Gönül yardan geçer mi? Yedi Heceli duraksızlar 1.Dere akıyor dere İki taştan bir yere Başımı bağladılar İstemediğim yere 2.Karanfil ekemedim Suyunu dökemedim Yarim askere gitti Elini öpemedin.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

31


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

3.Alçacık inci dalı Altında Hızır Ali Ya Muhammed Ya Ali Kavuştur iki yâri 4.Portakal oyamadım Konsola koyamadım Ne acı kanın varmış Ben sana doyamadım 5.Şu dağlar olmasaydı Lalesi solmasaydı Ölüm Allahın emri Ayrılık olmasaydı 6.Erik dalını eğmiş Eriğini kim yemiş Benim sevdiğim oğlan Kırmızı kazak geymiş. 7.Cam cama eklenir mi Çamdibi beklenirdi İki sene askerlik Acaba beklenir mi 8.Masa üstünde roman Okurum zaman zaman Oğlan sana varırım Mezun olduğun zaman 9.Köprü altında taşlar Yarim karanfil aşlar Kaldır yarim takkeni Görünsün çatık kaşla 10.Karşıdan gelenlere Gaz koydum fenerlere Annem beni verecek Yeni yetişenlere 11.Masa üstünde bıçak Sanki bana batacak Ana haberin olsun Abim kız kaçıracak 12.Masa üstünde saat Yarimin adı Suat Suat haberin olsun Gezerim rahat rahat

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

32


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

13.Zeytin dalı eymeli Altında eylenmeli Bu sene böyle geçsin Seneye evlenmeli 14.Mendilim ucu benek Ortası çarkı felek Yazın beraber idik Kışın ayırdı felek. 15.Ay doğar ayan beyan Yollarda kaldım yayan Aç gözünü sevgilim Koynuna girdim uyan. Bir dizeleri durakla yedi heceliler: 1.Masaü stünde süzgü Yarimin adı Hüsnü Hüsnü benim olunca Gezerim süslü süslü 2.Kuyunun kapakları Çınarın yapraklara Askerdeki yarimin Çınlasın kulakları 3.Köprü altında diken Yaktın beni genç iken Mevlamda seni yaksın Üç günlük gelin iken İki dizesi duraklı, iki dizesi duraksız yedi hececiler: 1.İndim aşağı mahalleye Mor grebimyellensin Madem beni seversin Bekle abim evlensin 2.Leblebi koydum tasa Doldurdum basa basa Benim yarim çok güzel Biraz boydan kısaca 3.Kuyuyu derin kazdım İçine hali yazdım Al yarim bu mektubu Hem ağladım hem yazdım

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

33


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

4.Bizim çuluda dutlar Altında kuzu otlar Yarim talim ederken Gölge olsun bulutlar 5.Karşıdaki tepede Pancar mı, kazıyorsun Kolay gelsin sevgilim Mektup mu yazıyorsun 6.Köprü altında o yar Boyu boyuma uyar İkimiz de bir boyda Ayırmaya kim kıyar 7.Giden oğlan dön beri Elimde mor mendili Askerlik olmasaydı Belki alırdın beni 8.Demir yolu çiçeklik Trenler geçkeyecek Yarim bana söz verdi Sigara içmeyecek 9.Pencereden bak bana Sakız atayım sana Senin yarin yok ise Gece kaçayım sana 10.Bahçelerde sarmaşık Ben oldum yare aşık Yar aklıma gelince Elimden düştü kaşık

Düşük heceliler: 1.Manici başımısın, Cevayir taşımısın Bir mektep versem Cebinde taşır mısın 2.Armut dalda bir sıra Ben giderim Mısır’a Yarim giderse Mısır’a Ben de giderim ardı sıra

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

34


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

3.Evinin önü iğde İğdenin dalları yerde Yürek oynar çatı titrer Yari gördüğüm yerde 4.Kale kaleye karşı Kalenin içi çarşı Bir tomurcuk olsam Açılsam yare karşı 5.Armut dalda sallanır Yere düşer ballanır Bir oğlan vezir olsa Yine kızlara yalvarır 6.Araba gider taşlıktan Dingil koptu başlıktan Altınova oğlanları Evlenemez açlıktan 7.Altın yüzüğüm var benim Parmağıma dar benim Şu karşıki konakta Kara gözlü yar benim 8.Köprü oldum kuruldum Sular oldum duruldum Neyleyim kız senin malını Kaşına gözüne vuruldum 9.Ayakkabım meslerim Bastığım yeri süslerim Rica ederim sevgilim Boy resmini isterim 10.Buğdayları ekelim Seneye biçelim Soğuk ayran içelim Yarimle görüşelim 11.Dolmuş geliyor dolmuş Duydunuz mu ne olmuş Senin yarla benim yar Arkadaş olmuş 12. Kopuk kopuk urgan Eklerim ben onu İki sene askerlik Üç sene de olsa beklerim

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

35


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

13.Hasan Efendi ne uyuyorsun Bu uykudan ne umuyorsun Kalk abdest al kıl namazı Cennet alayı bulursun 14.Evimiz çardak üstü O yar bana küstü Ne kadar küskün olsa Dolaşır akşamüstü 15.Sarı vapur geliyor Siyah duman veriyor Abim evleniyor Sıra bana geliyor Duraklı sekiz heceli: Ankara’dan indirdiler Kanlı gömlek giydirdiler Malum olsun garip anneme Bir oğlunu öldürdüler Üç ve iki mısralılar: 1.Entarisi kırmızı Oynayanı sorarsan Annesinin bir kızı 2.Mani maniyi açar Mani bilmeyen kızlar Kalkıp evine kaçar TÜRKÜLER: Ölüm arkasından ağıt: Ellerim masada basılı kaldı Çantam duvarda asılı kaldı Askere gitmeme üçgün kaldı Nar tanesi öksüz annesinin bir tanesi Öksüz annesinin bir tanesine nar tanesine Evimden çıktım başın selamet Sığır önüne varmadan koptu kıyamet Nar tanesi öksüz annesinin bir tanesi Öksüz annesinin bir tanesine nar tanesine --

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

36


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Sarı kurdelam sarı Dağlara sardım yarı Dağlar kurbanın olsun Hep gönder nazlı yarı İpek kuşak beldedir Saçakları yerdedir Dünya güzelle dolsa Yine gönlüm sendedir Yandım hey…Yandım hey… -Sevdiğini alamayan bir kız verem hastalığına tutulur. Bir türkü çıkarır… 1.Benim adım Feride’dir Her işlerim geridedir Yaptığım çeyizler Arkadaşlarıma hediyedir. 2.Doktor gelir doktor gider Hep komşular merak eder Doktor derki zavallı kız Yaprak dökümü bekler. 3.At üstünde ip olurmu Doktor derki genç kızlarda Bu kadar merak olur mu 4.Sandığımı kırdırsınlar Çeyizimi sattırsınlar Üstüne anneciğim Feride ismi yazdırsınlar 5.Annem ağlar için için Ben bilirim kimin için Ağlama annem benim için Ben öleyim senin için 6.Yataklarda yata yata Sevdiğimi ana ana Çeyizlerim parçalandı Doktor hapı yuta yuta 7.Karyoladan indirdiler Kolsuz gömlek giydirdiler Yüzüme bakmaya kıyamazken Kör yere indirdiler.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

37


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Düğünlerle ilgili türküler: Tavıkları hollukta Dombayları pullukta Sabır eyle nazlı yarim Düğün yapalım bollukta Ekinleri ekelim. Harmanları dövelim. Sabır eyle nazlı yarim Kasımı geçirelim -Maydanoz ektim bitti mi Anneme haber gitti mi Kara gözlü pakizem Kayınçosuna kurban gittimin -Eski cami direk ister Söylemeye yürek ister Benim karnım toktur Amma arkadaşım börek ister

NİNNİLER: Dandini dandini dastana Danalar girmiş bostana Kovala bostancı danayı Yemesinler lahanayı Ninni de yavrum ninni... Dandini dandini Danalı bebek Elleri kollara bağlı bebek Uyusun da büyüsün de ninni... Büyük okullara gitsin ninni… Ninni ninni ninnisi var Küçük yavrumun uykusu var Uyusun da büyüsün de ninni Tıpış tıpış yürüsün ninni Okullara gitsin ninni... Büyük adam olsun ninni Asmaya kurdum salıncak Eline de verdim oyuncak Şimdi çocum uyuyacak Ninni yavrum ninni...

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

38


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Asmaya kurdum salıncak Uyumadı gitti yumurcak Ninni yavruma ninni... Tapşini tapşini Benim yavrum büyüyecek Tapşini, ninni yavruma ninni… Hu kuşu hu kuşu Çıkamamaş yokuşu Ormanlıktır yuvası Şeker aldı oğluma babası Ninni yavrum ninni... Uyutayam seni ninni… Ninnice ninnice Bol suvanla börülce Yesin yavrum doyunca Uyusun sabah olunca Bahçeye kurdum salıncak Elinede verdim oyuncak Uyuma da kaldı yumurcak Ninni de yavrum ninni… Oğlum benim oyunda Çöreği var koynunda Oğulum çöreni düşürmüş Kızlara başına üşürmüş Nenni… Nenni... Nenni... Oğlum benim nerede Subaşında derede Al haşası boynunda Annesinin koynunda Nenni… Nenni... Nenni… Dastıkı dastıkı daradan Kimdir bunu yaradan Eksilmesin aradan Hak saklasan nazardan Nenni… Nenni... Nenni... Hu dervişler hu dervişler Hak yoluna durmuşlar Yedi kurban yemişler Daha var mı demişler Nenni… Nenni... Nenni…

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

39


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

TEKERLEME: Dana girmiş bostana Bu dana kimin danası Ali Beyin danası Ali beyin nesi var Yazı yazan oğlu va İnci dizen kızı va Oğlunu bırakmalı Kızını kucaklamalı. MASALLAR: KELOĞLAN: Bi vamış, bi yokmuş evel zaman içinde kalbur saman içinde ülkenin en büyük başkenti olan kasabanın kenar mahallesinde gecekondu tipinde bi evde keloğlan ile annesi yaşamlanı sürdürürlemiş. Keloğlan dağdan eşeği ile odun getirip nafakasanı temin ediyomuş.

Bi gün yine eşeği ile odundan gelirken mahalle çocuklarının çomakla ellerinde bir yılan yavrusunu öldürmeye çalıştıklarını görünce keloğlan çocukların elinden yılanı alıp evine götürüyo. Bi kafes yapıp onu süt ve peynirle besliyo. Bi gün yine yılanın kafesine gittiğinde yılan: -Ey keloğlan benimde senin gibi annem babam var. Ben yılanlar padişahının kızıyım. Ne olur beni buradan bırak ve peşime takıl, benimle beraber gel. Babam sana büyük armağan verir. Keloğlan peki deyip kafesin kapağını açıp yılanı salıyor. Yılan kafesten çıkınca birdenbire sevincinden keloğlana sarılayo. Beraberce dağa doğru gidiyorlar. Sık ormanların içinden büyük kayaların arasından geçip yılanın deliğine geliyorlar. Yılan : -Sen burada bekle ben aşağıya babama inecem ve senin beni kurtardığını söyleceğim. Seni Babam içeriye aldığında benden ne dilersen dile diyecek. 0 zaman sende babamın parmağında bir yüzük var, o yüzükten başka hiç bir şey kabul etme. Çünkü o yüzük zehirlidir. Onu yaladığında bütün isteklerin kabul olur deyip yuvaya iner. Keloğlan yuvanın başında epey durduktan sonra bulunduğu yerde gürültüyle bi kapı açılır. Değişik tipte insanlar keloğlanı içeriye davet ederler, içeriye girdiğinde tahtına oturmuş başı insan aşağısı yılan olan yılanlar padişahını görür, yılanlar padişahı: -Ey delikanlı benim kızımın hayatını kurtarmışın onun için benden ne dilersen dile. Keloğlan sağlığını dilerim padişahım dediği halde padişah ısrar eder. Keloğlan: -Peki öyleyse şu parmağındaki yüzüğü verirsen seni anarım, der. Yılanlar padişahı peki öyleyse çok ağır yerime bastın ama deyip kaloğlana yüzüğü verir ve oradan keloğlanı yolcu ederler.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

40


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Keloğlan evine gelir annesi ile görüştükten sonra durumu anlatır. Annesi de oğlum mademki sana böyle bir şey verdiler dile bir şey bakalım sana ne verecek. Keloğlan da yüzüğü diline değdirince aniden karşısına kırk tane atlı mızrapla arap çıkar, Buyur delikanlı ne dilersin diye sorarlar. Araplara hemen anneme dünyanın en güzel elbiselerinden bir takım elbise güzel bi payton getirmelerini söyler. Araplarla hemen bulup getirirler. Annesi de giyinip arabaya binip padişahın kızını istemeye gider. Padişahın huzuruna alınır. Padişah niçin geldiğini sorunca ben keloğlanın annesiyim ve kızımızı istemeye geldim der. Padişah ta: -Ben kızımı oğluna veririm. Ama benim kızım uzak diyarlardan bir padişahın oğluyla nişanlı, benim üç şartım var. Keloğlan bunları yerine getirirse ancak o zaman kızıma sahip olabilir, der. Şartları için, kızının nişanlısını ve Keloğlanı nişana davet eder. Ksabanın her tarafına ilan edilip halk saray bahçesine çağırılır. Kızın sözlüsü kralın oğluyla Keloğlan, padişahın şartları için sorguya ve imtahana çekilir. Hangisi imtahanı kazanırsa kızının ona verileceği bildirilir. Sarayın bahçesinde, birinci şart için padişah, kırk tane yağ tulumu doldurtup bunları bir bir üste koymalarını emrediyo. Kralın oğlu tulumlarla uğraşa dursun, bizim Keloğlan sihirli yüzüğünü diline değdirerek emir verip tulumları üst üste yığdırır. İkinci şart ise dünya yüzündeki vahşi hayvanlardan kırk tane sarayın bahçesine getirilip tekrar geri götürülmesidir. Keloğlan sihirli yüzük sayesinde bunları da yapar. Padişah Keloğlanın bahisleri kazanacağını görünce, kızını Keloğlandan kurtarabilmesi için üçüncü şartını şöyle açıklar: -Damat olacak Keloğlan ile Kralın oğlu sarayın karanlık bir odasına kapanacak, kızım da bu odaya girip damat olarak birini seçecektir. Keloğlan buna razı olup odaya girerler. Keloğlan içeride yüzüğünü yalayıp araplara şöyle emreder: -Benim elbiselerimi kralın oğluna giydirin üzerine pis kokular sürün. Bana ise dünyanın en güzel elbiselerini en güzel kokularını getirin, der. Padişahın kızı içeriye girer. Odanın bir köşesinde iyi giyinmiş güzel kokan bir damat dururken, pis kokulu damadın yanına gitmez. Keloğlanın koluna girip dışarıya çıkarlar. Böyle olunca kısmet buymuş deyip sarayın bahçesinde toplanan halkın huzurunda adamlarına emir veren padişah kırk gün kırk gece düğün yaptırır. Düğün yapıla dursun tam gelinin geleceği gece Keloğlan annesinin bahçesindeki kulübenin yerine yüzüğün hüneri ile padişahın sarayından daha iyi kapıları ve pencereleri altın olmak üzere bir saray yaptırıp padişahın kızını oraya gelin alır. Bir hayli zaman geçtikten sonra kızın eski nişanlısının babası olan kral, bu evliliği bozması için bütlin dostlarını toplayıp muhakkak bir çaresini bulup Keloğlanın hilesini öğrenip bunun hünerini yenmemiz şart emrini buyurur. Kral tarafından görevlendirilen büyücüler çeşitli hüner sahipleri insanlar Keloğlanın sarayına misafir olarak gelip, onun hünerini ne olduğunu anlamaları için gece gündüz gayret

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

41


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

sarfederler. En nihayet Keloğlanın parmağındaki yüzüğün sihirli olduğu anlaşılınca kralın büyücüleri, yüzüğü elde edip yerine sahtesini bırakıp doğru kralın oğluna götürürler. Kralın oğlu yüzüğü diline değdirip karşısına çıkan kırk araplara: -Filan kababadaki Keloğlanın sarayını padişahın kızını ve beni denizin ortasına bir ada üzerine götürün. Keloğlanı da eski haline döndürüp annesi ile beraber yaşamları devam ettirin, der. Araplar emiri yerine getirdikten sonra yaşamlarını bir müddet böyle sürdürürler. Bizim Keloğlan bu defa eşeğide olmadığı için oduna gidemez olmuştur. Geçimlerini sağlamak için deniz kıyısına gidip olta ile balık avlayıp çarşıda satıp geçinmeye çalışıyordur. Bir gün yine balık tutmaya karar vermişti. Bu defa arkasında, evinde çok özenle beslediği kediyle köpeği vardı. Bunlarla birlikte deniz kenarına gelirler. Balık tutmaya başlar. Kediyle köpek keloğlanın üzüntüsünü sihirli yüzüğü kaybolduğundan anlarlar. Onun için kediyle köpek birbirleriyle konuşup, sihirli yüzüğü elde edebilmek için deniz ortasında saraya gitmeye karar verirler, denize atlarlar. Yüze yüze gecenin karanlık saatında saray bahçesine girerler. Kedi: -Sen burada dur. Ben pencereden yatak odasına gireyim. Yüzüğü muhakkak bulur gelirim deyip içeri girer. Orada bakınırken aniden bir fare ile karşılaşır. Yüzük kral dğlunun ağzının içinde saklı durmaktadır. Kedi alamayacağı için fareye: -Ey arkadaş, ben seni yemem. Şu yatakta yatan kral oğlunun dilinin altındaki yüzüğü çıkartabilirsen ancak seni o zaman bağışlarım der. Fare, kral oğlunun yanına yaklaştı kuyruğu ile burun deliğine değince kral oğlu hapşırdı. Yüzük yere düştü. Kedi fırlayıp yüzüğü kapar. Bahçeye atlayıp köpekle birlikte keloğlanın yanına dönmek için denize atlarlar. Denizden çıkacakları sırada köpek kediye: -Ey arkadaş sen küçüksün yüzüğü bana ver de keloğlana ben götüreyim der. Kedi köpek kavgası büyür, bu arada yüzük denize düşer. Üzgün üzgün keloğlanın yanına gelirler. Keloğlan balık avlamaktan yorulmuş oturmaktadır. Kediyle köpek sessizce orada dururlar. Bir müddet sonra keloğlan yeniden balık tutmaya başlar. Kediyle köpeğe acıdığından bu sefer oltama ne çıkarsa size vericem deyip oltayı denize atar. Kediyle köpeğin şansına keloğlanın oltasına büyük bir balık takılır. Bu balığı keloğlan bölüp ikisine birer parça verecektir. Denize düşen yüzük balığın karnındaymış. Tesadüfen kediye denk gelmiş. Kedide onu keloğlana verince sevinçten şaşkına döner. Sihirli yüzüğü diline değdirip sarayı ile karısını eski yerine, kralın oğlunu da denizin dibine attırrır. Böylece yaşamları ömür boyu sürer.. Anlatan: Nazım Oral. Yaşı:49

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

42


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

DEVİN KIZLARI: Evvel zaman kalbur saman içinde, deve tellal iken pire deve iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken; Bi padişah ile üç oğlu varmış. Padişah sarayının yanındaki kuyuda bi dev vamış. Bi gün padişah oğullarına: -O kuyunun içindeki deve gidin, onu öldürün, demiş. Oğulları gitmiş kuyunun başına, en büyüklerine kuyuya salmışla, yarısına gelmiş ben bu işi yapamam deyip çıkmış. Sıra ortancalarına gelmiş o da aynı şekilde ben bu işi yapamam demiş. En küçüklerine sıra gelmiş. Ben bu işi yaparım demiş, kuyunun dibine inmiş. Devin kapısına çalmış. Kapıyı üç güzel açmış. Dev, hasta yatağında yatıyormuş. Oğlan devi öldürmüş. Kızları almış yukarı çıkmışla. Büyük abisine büyük kız senin nasibindir. Ortanca abisine buda senin nasibin, küçük de benim nasibim demiş, böylece mutlu olmuşla. Anlatan: Şerif ALTINOVA Yaşı:50

HASAN BEY: Vaktin birinde bi Hasan bey vamış. Gayet zenginmiş. Bütün Yemen onun elindemiş. Evlenmiş, 20 yaşında, ikiz oğlu olmuş. Birinin ada Kurt birinin Turgut'muş. Bütün hekez gelip bakamaş. Çocuklara ayarımazmaş. Hasan bey çok mesut hayat geçiriyomuş. Bi gece rüyasında bi devriş gelmiş: -Oğlum, senin başına bi felaket gelecek gençlikte mi, ihtiyarlakta mı gesin, diye sormuş. Hemen uyanayo. Heyecanla karası: -Ne oldu Hasan bey, diyo. -Hiç bişe, diyo. Üç gece üstüste devriş geliyo. Aynı şeyi soruyo. Karası noluyosun Allahaşkına demiş. Sonunda rüyasana anlatıyo. Kadın: -Hasan Bey, ihtiyarlayanca gücün kuvvetin yetmez. Gençlikte gelsin de, demiş. Hasan Bey dervişe gençlikte gelsin diye söylüyo. Ülkede isyan çıkmış, bütün evler dükkanlar yağma edilmiş. Hasan Bey bigün karasını çocuklarını almış gezme çakmışla. Gideken bi sürü çıplak fakir insanla yolun üstünde oturuyo. Hasan Bey onlara dilenci sanmaş. Çıkarap bi avuç para saçmaş alsınla diye. Attığı paraya hiçbiri el uzatıp almayo. Allahallah bunlar bu kadar sefil neden almıyo diye sonra soruyo. Niçin attığım paralara almıyonuz diyo. Biz dilenci değiliz, senin adamlarınız diyolar.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

43


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Her tarafta isyan çıktı ölen öldü kalan kaldı, biz canımızı kurtarıp geldik diyola. Zamanla Hasan Bey gün günden fakir düşüyo, gelir kesiliyo. Bi gün karısına Hasan Bey: -Ben burada iş yapamam, köye gidip sığırtmaçlık yapayım, diyo. Ekme muhtaç oluyo. Bi köye gidiyo, orada sığırtmaçlık yapıyo. Bi ekmek bırakarlamış yanına, yarasını kendine yarasını çoçuklana ayırmış. Bi memleketin birine padişah geliyomuş. Üstü başa çamur olmuş, kirlenmiş. Köyün kahvesine gidiyo: -Benim elbiselerimi yıkayacak bi insan yok mu kahvede, falan yede sığırtmaç va, onun ailesi güzel çamaşır yıkıyo, diyola. Getiriyola kadına falan padişahın elbiseleri bu, çamaşırlara yıka diyola. Kadın yıkıyo, alma geliyola. Padişahın uşakları kadını götürüyola, kadın çok güzelmiş. Çamaşırları alıp para bırakıyola. Adamla padişaha bi sığırtmaç karısı olsun da bu kadar güzel olsun hayret diyola. Padişah: -Kadını ata bindirin zorla yanıma getirin, diyo. Kadını kolundan çekip zorla padişaha götürüyola. Aşama Hasan Bey geliyo. İki çocuğunu kapı önünde ağlaşırlaken buluyo: -Ne oldu, neden ağlayonuz, diyo. Çocukla: -İki adam geldi annemizi kaçırdı, diyola. Adam memleketi terkledip iki çocuğunu alıp gidiyo. Gideken bi büyük çay çıkıyo önlene. Çocuğun birini alıp geçiriyo. Sona seni alırım diyo öbürüne. Adamın bıraktığa çocuğu kurt alıp kaçıyo. Öbürü, suya düşüyo. Kurt kapan çocuğu avcıla görüyo, kurdu öldürüp çocuğu kurdun azından alıyola. Öteki çocuk da bi ağaca yapışmış, çiftçinin biri görüp çocuğu alıp evlatlık yapıyo. Zaman geliyo, biri avcıda biri çiftçide çocukla büyüyor. Askere gidiyola, iki kadeş birbirini bilmiyo. Padişahın nöbetçisi oluyola. İkisi sarayın kapısı önünde birbirine dert anlatırmış. Padişahın karısı da anneleriymiş. Senin adın ne? Kurt, seninki ne? Turgut. Kapı arkasında anneleri bu konuşmaları dinlermiş. Senin babanın adı ne? Hasan Bey. E… Benim ki de Hasan Bey dermiş. Benim annemi bir adam kaçırdı. Öbürü e… benim annemi de kaçırdılar demiş. O zaman çocuklar biz kardeşiz diyorlar. Beni kurt kaptı, avcılar kurtadı. Beni de çiftçi kurtadı diyo. Anneleri kapıyı açıp çocukla boynuna sarılıp ben sizin annenizim. diyo. Alıyo onları içeri. Başına gelenleri çocuklana anlatıyo. Babaları da o memlekete gelmiş. Annelerini alıp kaçıran padişah ölmüş. Ülkede padişah seçceklemiş. Eskiden kuş uçururlamış. Kuş kimin başına konasa o padişah olurmuş. Büyük meydana ülkenin insanları toplanıyo, kuş uçurtçakla. Kuşu uçuruyola, kuş uçuyo Hasan Beyin başına konuyo. Adam, sefil, perişan halde. Olmaz diyola, yeniden uçuruyola üçünde de kuş Hasan Beyin başına konuyo. Adamı yıkıyo paklıyola karısının bulunduğu saraya koyuyola. Karısı görünce A… işte çocuklamızda burda diyo. Hepsi mesut eski hayatlanı bulup saltanat sürüyola. Anlatan: Hatice AKDOĞAN Yaşı:80

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

44


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

AYI MASALI: Bi vamış bi yokmuş. Bi ayı vamış. Ayı bi gün bi kızı kaçırıp inine götürmüş. İninde önüne bal koyar beslermiş. Kızın iki tane çocuğu olmuş. Biri kız, biri oğlanmış. Birinin adını Kılbarak, öbürünün adını Dünbelek koymuşla. Bi gün kızın abisi ava çıkmış ayıyı vurmuş, Kız çok üzülmüş durmadan ağlamaya başlamış. Çocuklan annesi ağlarken: -Ayıydın iyiydin koca idin iyidin. Kılbarakla dünbeleğin babasıydın. Çalıydın, çırpıydın kocam idin a.. diye ağlarmış. Anlatan: Rüveyde AYDIN Yaşı:82

KÖSE DAYI: Bi vamış bi yokmuş. Allahın kulu çokmuş. Bi Köse dayı vamış. Köse dayının bide eşeği vamış. Eşeği üç tane sarı lira yutmuş. Köse dayı oduna gitmiş. Üç tane avcı Köse dayıyı görmüş? -Nereye gidiyon Köse dayı? demiş. -İşte oduna gidiyom bunla arkadaş olmuşla eşek yolda pislemiş sarı lira çıkınca avcılar şaşırmış: -Aman Köse dayı bu eşeği bize sat demişle. -Durunuz eve gideyim odunu indireyim öyle satayım. Bu eşek hep böyle yapar. Bi de şartım var. Eşeği dama kapatacaksınız. Bi yanına arpa, bi yanına buğday yığacaksınız. Kırk gün damın kapısını açmayacaksınız. Kırk birinci gün eşek bi yana, mecit bi yana sarı lira yapacak… Kırk gün olur, üç avcı toplanıp damın kapısına açarla. Eşeği ölmüş görürler. Köse dayıyı öldürmeye karar verirler. Köse dayı öldürüleceğini bildiğinden iki tavşan tutuyo karısını tenbihliyo. Karısına yemek yaptarıyo. Köse dayı tavşanın birini yanına alarak tarlaya gidiyo. Avcıla yolda Köse dayıyı görüyo seni öldürcez diyola. Köse dayı aceleniz ne diye onları çağırıyo. Paranız evde. Gidelim eve yemek yiyelim içelim. Sabaha paranızı alıp gidersiniz. Peki öyle olsun diyo avcılar. Köse dayı tavşana: -Eve git karı şu yemekleri yapsın, diyo. Avcılar gidiyo kadın yemekleri yapmış tavşanda orda. Aman Köse dayı bize bu tavşanı sat. Köse dayıya bi torba altın veriyola. Adamların dükkanına bi gün misafir geliyo. Adamlar tavşanı salıp karı şu şu yemekleri yapsın diyola. Tavşan kaçıyo. Adaklar eve gittiklerinde ne yemek ne bişe buluyola. Adamla karılarını dövüyola.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

45


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Yine Köse dayıya gidip bizi kandırdın diyola. Köse dayı da aman paranız evde duruyo. Gidip bi eve yemek yiyelim diyo. Karısının boğazına torba içine kan koyup bağlıyo. Karıya diyo ki: -Hani tatlı nerde? Karısı: -Unuttum eriştiremedim, diyo. Kadına sen böyle yapasın he.. deyip karının boğazında duran torbaya bıçak sokuyo. Kadın kanlar içinde kalıyo. Aman ne yaptın Köse dayı diyo avcılar. Köse dayı: -Durun siz, bende bi zurna var karıyı hemen diriltir. Zurnayı karının kulağına üflüyo. Kadın diriliyo… Aman Köse dayı bu zurnayı bize sat. Bi torba altın karşılığında Köse dayı zurnayı satıyo. Adamla eve gidince karılana sinirleniyola ve karılanı öldürüyola. Hepsi kadınlan kulağına zurnayı üflüyola. Ne yapsala boşuna, kadınla dirilmiyola. Yine Köse dayıya giderler, seni denize atcez derle. Köse dayıyı bi çuvalın içine korla, o gün de cumamış. Adamla cuma namazını kılalım da öyle atalım diyola. Köse dayı koyun çıngıraklarını duyo, başla okumam yok yazmam yok diye bağırmaya. Çoban gelir ne oldu der. Köse dayı: -Beni bi ülkeye padişah yapçekle okumam yok, yazmam yok, der. Çoban aman çuvalın içine kendim gireyim der. Adamlar çobanı kösedayı diye denizin içine atarla. Birkaç gün sonra Köse dayıyı görürler. Koyunlanı otlatırken. Keşke biraz daha derinliklere atsanızda daha ikiyüz koyunum olsaydı der. Avcılar da: -Aman bizi de at derler ve avcılar ölürle. Anlatan: Şerif ALTINOVA Yaşı:50

KEÇİCİK MASALI: Bi vamış bi yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, bi kadının hiç çocuğu olmazmış. Sona bi çocuğu dünyaya keçi olarak gelmiş. Anası keçiyi büyütmüş. Anası işe gidemiş, keçicik anasının işlerine evde hep yapamış. Bi gün keçicik çamaşır bohçasını boynuzlana takmış, dere kıyısına çamaşır yıkamaya gitmiş. Keçicik derisini çıkarmış, ayın ondördü gibi bi kız olmuş. Meğer o ermiş imiş. Çayın öbür tarafından üç bey oğlu geçermiş, Birisi aşık olmuş düşmüş bayılmış. Kardeşleri ne oldun demişle söylememiş, onu kaldırmışla eve götürmüşle. Yolda köprü vamış geçeleken, kız da keçi derisini giymiş. Çamaşırları alıp yanlandan geçmiş. Oğlanın kardeşleri gülmüş. Bey oğlu anasına gitmiş filancanın keçisini bana iste demiş. Anası şaşırmış hiç öyle olur mu demiş. Olur demiş oğlan diretmiş. Sonunda anası istemeye gitmiş. Keçinin anası babası bu keçi, napıcanız bunu demiş ama sonunda razı olmuşla. Keçiyi vemişle davulla düğün yapmışla. Keçiyi süslemişle ve düğünden sona beyoğluna ovaya götürüp bırakıp gitmişle. Keçi kız olmuş keçicik keçi derisini kapı önündeki direğin altına koyamış. Sabah oldumu alıp, kimse görmeden giyemiş. Kaynanasının yanına gidemiş, onu kaynanası istemezmiş. Ona kötü davranmış aşırı küden kaynanasını düğüne

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

46


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

çağırmışla, börek yazamış kaynana. Keçi, kaynanasının yanına gelmiş. Kaynanası ona bi okla vurmuş keçicik kaçmış. Kaynanası düğüne gitmiş. Keçicik derisini çıkarmış güzel bi kız olmuş pembe bi urba giymiş, pembe taksiler tutmuş kaynanasının arkasından düğüne gitmiş. Düğün kapısına gelince arabadan ineken, hekes onu kaşılamış. Hekese inci atmış, kaynanasının yüzüne keçi boku atmış. Gitmiş kaynanasının yanına oturmuş. Kaynanası: -Sen hangi ködensin, demiş. -Okla kokan ködenim demiş. Hani önceden ona kaynanası oklayla vurmuştu ya ondan öyle demiş. Oynamaya kaldırmışla, kız orda oynamış. Düğün dağılacağı sırada keçi derisinden yanına aldığı kılları birbirine değdirmiş, araba gelip onu almış; Binip kaynanasından evvel eve gelmiş yine keçi derisini giymiş. Kaynanası onu görünce: -Oğlum senin gibi keçiyi aldı, ne güzel kızla va onları almadı demiş. Çocuğu eve gelmiş ona a be çocuğum neden aldın bu keçiyi, demiş. Ne güzel kızla va düğünde herkeze inci atta, bana keçi boku attı, okla kokan ködenmiş, onu alırdık sana demiş. Devrisi gün düğüne gitmeye çekinmiş kaynanası. Börek yapaken keçi yanına gitmiş, onu kaldırmış yastaca yapıştırmış keçicik kaçmış, kaynanası düğüne gitmiş. O da keçi deri sini çıkamış, bu sefer mor urba giymiş, mor taksi ile düğüne gitmiş. Gene taksiden ineken onu karşılamışla, herkeze inci atmış, kaynanasına keçi boku atmış. Onu gene oynamaya kaldırmışla oynamış, kaynanasının yanma otumuş. Kaynanası sen nedensin demiş. O da: Yastağaç kokan köydenim demiş. Kaynanasından evvel eve gelmiş, keçi derisini giymiş. Kaynana da eve gelmiş, çocuğu ona düğünde naptın, nele gördün. Anası: - Ne güze kız gördüm, yastağaç kokan köydenim dedi. Onu sana alırdık, ne aldın bu keçiyi, demiş. Keçinin kocası avlunun ortasına çalı getimiş. Anası ertesi gün düğüne gittiğinde keçi derisini aldıktan sona çalılala bir yakacakmış. Devrisi gün olmuş, kaynanası düğüne gitmemiş, keçicik gitmiş. Kaynanasının yanına börek açaken gittiğinde bu seferde kaynanası keçinin üstüne tekneyi kaldırmış vurmuş. Kaynanası düğüne gitmiş. Keçi de derisini çıkamış beyaz urba giyip, beyaz araba ile düğüne gitmiş. O seferde de kaynanasına keçi boku atmış. Kaynanasının yanına gitmiş otumuş. Kaynanası ona sen hangi köydensin demiş buraya çeşit çeşit kızla geliyo. Kız: Tekne kokan köydenim demiş. Kız oynamaya kalkmış. Kocası da evde kızın keçi derisini çalılan içine atmış. Kızın keçi derisi yanmış. Kız oynaken burnuna kokusu gelmiş. Arabasına binmiş eve gelmiş.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

47


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Bi de ne görsün, avlu içinde çalıla yanamış. İçeri girmiş, kapıya kapatmış ağlamış. Kız beyaz urbalar yani gelinlikle kalmış. Oğlan anasının yanına gitmiş? -Ana düğünde ne gödün, demiş. Anası: O keçiyi aldın bana, düğünde ne güze kız gördüm, demiş. Çocuk anasının elinden tutmuş kızın yanına götümüş. Açmış kapıyı kız kalkmış kaynanasının eline öpmüş, onun gelini olmuş, mutlu bi yaşam sürmüşler. Anlatan: Sabriye ORAL Yaşı:69

TUZ KADAR SEVİYORUM: Bi vamış bi yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bi hükümdar ve üç güzel kızı vamış. Padişah kızlarını çok sevemiş ne isterlese alırmış. Padişah bigün üç güzel kızını yanına çağırmış ve sormuş. En evvel büyük kızına: Beni ne kadar seviyosun demiş. En büyük kızı da dünya kadar seviyorum demiş. Sıra gelmiş ortanca kıza: Ortanca kız da dünya kadar seviyorum demiş. En küçük kız: Tuz kadar seviyorum demiş. Babası buna çok kızmış evlatlıktan reddetmiş. Askerlerine onu atmalarını söylemiş. Askerler fakir bir kulübenin önüne kızı atar kız orada ağlamaya başlar. Kulübeden ihtiyar nene ile dede çıkmış. Dede kıza gir içeri kızım demiş. Kızı içeriye almış. Kız herşeyi anlatmış, sona nine dedeye bu kızı alsak ya evlatlık, bana da yardım eder kız buna çok sevinmiş. Aradan seneler geçmiş, onların kulübelerinin önünde askerler durup kapıyı çalmışlar. Dede çıkıp ne istediklerini sormuş buyurun demiş. Askerleden biri çok yorulduk bu geceyi burda geçirmek istiyoruz demiş. Dede buyurun geçirin demiş. Dede kızına yemek hazırlamasını söylemiş. Kız yemekleri yapıyo ama hiç tuz koymamış. Padişah yemekten bi kaşık alıyor, haykırarak bu yemek tuzsuz demiş. Perdenin arkasından kızı çıkmış, padişah bu benim kızım demiş. Kız; Beni üç yıl evvel atmıştınız, gördünüzmü baba tuz ne kada seviliyormuş demiş. Hep birlikte yani padişahla beraber şatoya dönmüşler. Anlatan: Meryem CAN Yaşı:78

TARAKLI DEV: Zamanın birinde karı ile kocası vamış. Bu karı ile kocanın çocukları olmazmış. Derken bu karı ile kocaya bi dede ras gelmiş iki elma vermiş. Bu elmaların birini karı ile ikiniz yeyin birini de atınızla köpeğinize yedirin demiş. Ve bunlar yedirmişler. Gün geçmiş atın ve köpeğin yavruları olmuş. Atın yavruları büyümüş. Kadının da bir oğlu olmuş ve büyümüş. Çocuk: Baba ben avlanmaya gideceğim, demiş. Babası: Oğlum buralarda dev var, seni yer demiş.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

48


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Çocuk dinlememiş. Babası çocuğun yanına bi kalıp sabun, bi ustura, bi tarak, bi tane de çivi koymuş. Çocuk atına binmiş köpeklerini almış. Köpeklerinin birinin adı ağır kıçlı karaman, yavaş kıçlı karamanmış… Bunları heybesine koymuş az gitmiş uz gitmiş, köylünün evine köpekleri bağlamış. Yine gitmiş gitmiş, arkasına bir bakmış dev onu izliyor. Arkasına bir kalıp sabun atmış. Dev kaymış. Çocuk yine yol almış. Bu sefer çocuk yere bir çivi atmış. Devin ayağına batmış, dev ayağından çiviyi çıkarana kadar çocuk epey yol almış. Dev yine çocuğu izlemeye başlamış. Çocuk bu sefer yere tarak atmış. Devin ayağına batmış, çocuk biraz daha yol almış. Dereden geçerken atından bur kıl koparmış, kılı köprüye atmış. Dev dereye gelince oradan geçeyim, buradan geçeyim derken hayli vakit kaybetmiş. Çocuk dev izini bıraktı diyerek avlanmaya başlamış. Bir de ne görsün dev ona doğru gelmiyor mu? Çocuk birden kavak ağacına doğru tırmanmış. Dev ağacın kökünü kazmaya başlamış. Çocuk öbürüne atlamış hep böyle devam etmiş. Çocuk son ağaca gelince köpeklerine bağırmış, köpekler gelip devi öldürmüşler çocuk böylece avlanarak eve birçok av götürmüş. Anlatan: Sadife KUŞ Yaşı:65

SALATALIKTAN ÇIKAN KIZ: Bir varmış bir yokmuş evel zaman içinde kalbur saman içinde bir bey oğlu vamış atına binmiş gidemiş. Bi bahçıvan gömüş. Beyoğlu: -Bahçıvancım bana üç tane salatalık geti, demiş bi de sıcak su ve demiş. Bahçıvan da ona üç salatalık getirip vemiş. Beyoğlu gideken inmiş şu salatalıktan birini yiyeceğim demiş. Kesmiş salatalığı, salatanın içinden ayın ondördü gibi bi kız çıkmış. Kız, bana bi kaşık su ve demiş. Oğlan su bulamamış, kız ölmüş. Gitmiş gitmiş yine oturmuş salatalıktan birini daha yiyenimde serinliyeyim demiş. Salatalığı kesmiş, içinden kız çıkmış. O kız da su istemiş oğlan bulamamış oda ölmüş. Kalmış bi tek salatalık oğlan bi çeşme başına geleyim de orda keseyim demiş. Gitmiş gitmiş bi çeşmeye raslamış. Salatalığı çeşme başında kesmiş, yine bi kız çıkmış bi kaşık su demiş. Ona çeşmeden su vemiş. Kız beyoğluna şimdi sen beni bu çeşmenin yanındaki kovuğun içine koy demiş. Çünkü kız çıplakmış. Beyoğlu çeşmeye yakın olan köye gitmiş. Kıza urba almış o sırada çeşmeye bi kız su almağa gelmiş. Arap kızı çeşme içinde su alırken kovuğun üstündeki kızı görmüş: -Sen nasıl çıktın oraya? Demiş Kız: -Benim kocam bana köye urba almaya gitti senin başcazın bitlenmiştir ben seni bitliyem demiş. Arap kızı kovuğa çıkmış. Kızın başını bitleken bi iğne zıplatmış arap kızı ötekinin başına. Kız da bi kuş olmuş uçmuş. Beyoğlu gelmiş bak demiş arap kızı ötekinin yerine geçip karardım ben demiş. Güneş üstüme geçti de ondan. Beyoğlu da arap kızını atının arkasına

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

49


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

koyup evine götürmüş. Onu kendine karı yapmış. O kuşcağız da beyoğlunun bahçesindeki elma ağacının üstüne gelip konamış: -Arap kızı arap kızı beyoğlu uyusun uyansın mislere boyanam, arap kızı da uyusun uyansın katranlara boyansın, dermiş uçamış, Beyoğlu da bunu duyamış. Kuşcağız üç defa böle yapmış. Devresi sabah beyoğlu gitmiş, kuşun konduğu dala tutkal yapıştırmış. Kuşcağız gelmiş yine konmuş aynı sözleri sölemiş. Uçağım demiş uçamamış. Beyoğlu da gitmiş onu yakalamış. Ona kafes yapıp içine komuş, beslemiş. Kuşcağız kafesin içinde dile gelmiş beyoğluna: -Bu arap kızıdır, o bana iğne batırdı bende kuş oldum uçtum. Beyoğlu arap kızına: -Kırk katır mı istiyon kırk satır mı? demiş. Kız kırk katır istemiş beyoğlu kızı kırk katırın arkasına bağlamış. Katırla onu götürmüş kuşcağız da kız olmuş beyoğlu düğün yapmış yaşayıp gitmişle. Anlatan: Sabriye ORAL Yaşı:69

YOKSUL URGANCI: Bi vamış bi yokmuş evel zaman içinde bi fakir adam vamış. Urgan satamış ekmek parası kazanırmış. Padişah adamlarıyla geziye çıkmış. Gezeken o adamı fakir görüp ona bi kese altın vemiş. Al oğlum bu altını bi dükkân al demiş. Gelmiş o adam da karısına sakla bu bi kesi altını ben bi dükkan arayayım demiş. Karı da gezmeye gidecek olmuş. Ay acaba bu parayı nere saklıyem demiş. Para kesesini saçakla kiremit arasına komuş sona gezmekten gelmiş keseyi bulamamış. Kocası eve gelmiş bütün kiremitleri aramışla bulamamışla. Adamcağız gene gitmiş işine başlamış somurtmaya. Gene ordan padişah geçiyomuş: Oğlum neden dükkân almadın, demiş. Adam: Karı parayı kaybetti ondan, demiş. Al oğlum bi kese daha vereyim bununla aç, demiş. Bunu kendin sakla adam eve gelmiş bu parayı nere sakleyem de gidip dükkan areyem, demiş. Bi çömlek kepek vamış onun içine saklamış parayı, gitmiş dükkana. Karı evde ne yeme pişireyim diye düşünüyormuş. Sokaktan bi zarzavatçı geçiyomuş. Bahçıvan diye bağırmış. Kepeğe bi pırasa verir misin demiş. O da veririm, demiş. Getirmiş kepek çömleğini zarzavatçıya vemiş. Karı pırasa ile bi baş lahana almış. Zarzavatçı çörnle boşaltmış karı boş çömleği almış gelmiş. Pırasalardan yemek pişirmiş. Kocası gelirken sevinçle karşısına çıkmış, adamına bi çömlek kepek vedim pırasa aldım sona pırası pişirdim gel yiyelim, demiş. Adam elini başına vurmuş. Padişahın karşısına nasıl çıcam diye düşünmeye başlamış. Gitmiş yine urgan satmaya padişah yine gelmiş bunun yanına oğlum neden dükkan almadın, demiş. Padişahım bu parayı da kaybettim demiş. Sizin talihiniz yok

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

50


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

gel ben sana yardım edeyim yolcu getirip götür, demiş. Adama bi payton almış. Gelmiş eve karı sevincinden beni paytona bindir şöyle bi gezdir demiş. Adam hatırını kıramamış gel gidelim gezelim demiş. Gezeleken adam beygir acıktı kepek satılıyosa alalım demiş. Kepek alıp beygirin torbasına dökmüş asmış torbayı beygirin bağına. Beygir kepek yedikten sona hadi koşalım beygiri gidelim demiş. Bi de bakmış beygirin torbasında altın kesesi duruyo. Sevinçten ölceklemiş. Hiç kimseye söylemeden ver elini gidelim tarla kenarına demişle. Bakmışla ot çok talada bu hayvan çok acıktı otlatalım şunu. Tarlanın içinde bi ceviz ağacı vamış gölgesi ço güzelmiş. Gel karı bu gölge güzel hem paraları sayalım hem dinlenelim demiş. Karı parayı adamın elinde görünce eyvah demiş arka üstü yatmış. Sevincinden baygınlık gelmiş. Bi de bakmış ağaç üstünde bi yuva içinde kırmızı bi bez sallanıp duruyo. Adam bizim para çıkısı ağacın üstünde, demiş. Dallara tutuna tutuna ağaca çıkmış para çıkısını almış. Meğerse leylek kiremitin üstünden para kesesini yuvaya getirmiş. Ağacın üstünden sevincinden bi türlü inememiş. Atı koşmuşla, eve gelmişle. Bi dükkan açmışla başlamışla işletmeğe mutlu olmuşla. Anlatan: Miramşa ERGİN Yaşı:76

BÜYÜK FATMA İLE KÜÇÜK FATMA: Bi vamış bi yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde iki Fatrna vamış. Bu kızlara köyde küçük Fatma, büyük Fatma diyolamış. Bi gün bu kızla çiçek toplama gitmişle. Çiçek toplaken büyük Fatma kocaman bi taş görmüş ve küçük Fatmayı yanına çağırarak taşı göstermiş, ikisi biden taşı yerinden oynatmışla. Taşı kaldırdıkları yerde bi delik oluşmuş merdivenle aşağı doğru iniliyomuş. Büyük Fatma delikten aşağı doğru inmek istemiş. Küçük Fatma onu engellemiş. Sonunda beraber aşağı inmişle. Aşağı indiklerinde yaşlı bi adamla karşılaşmışla. Yaşlı adam kızlara nasıl geldiklerini sormuş. Kızlar da olanları anlatmışla ve adamdan ekmek istemişle. Yaşlı adam kızlara ekmek vermek için tavanda asılı bulunan ekmek fıçısına ip merdivenle çıkarken kızla ip merdiveni çekerek yaşlı adamı ekmek fıçısının içine düşürmüşle. Ordan kaçarak evlene gitmişle. Akşamüstü adamın oğulları işten dönmüşle, babalarını göremeyince şaşırmışla. Yemek olmadığı için ekmek peynir yiyelim demişle. Ekmek almak için ekmek fıçısına çıkmışla; Babalarına ekmek fıçısının içinde görünce çok şaşırmışla ve babalarına ne olduğunu sormuşla. Yaşlı adam, kızların geldiğini söylemeyerek onlara yalan söylemiş. Büyük Fatma ile küçük Fatma hergün yaşlı adama gidip, yaşlı adamı her gün başka fıçılara atıyolamış. Oğulları işten geldikten sona babalarına fıçıdan çıkarıyolamış. Yaşlı adam, hergün bi başka yalan söylüyomuş. Babalarından şüphelenen oğullar bi gün işe gitmeyerek evin bi köşesine saklanmışla. O gün babalarının ne iş yaptıklarını izlemeye başlamışla. O gün gene iki Fatma aşağıya gelerek yaşılı adam ile konuşmaya başlamışla. Ne olur dedeciğini bizim çok tuvaletimiz geldi bizi tuvalete götür demişle. Yaşlı adam kızlara şimdi de beni tuvaletemi atacaksınız demiş. Yaşlı adamın oğulları saklandıkları yerden

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

51


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

çıkarak işin aslını anlamışla. Kızlar oğlları görünce şaşırıp kalmışla. Kaç kardeş olduklarını sormuşla oğlanlar 40 kardeşiz demişle. Büyük Fatma bizi serbes bırakın size 40 kız getirelim demiş. 40 kızı getirmişle yiyip içmişle kızla içkilerini yere dökmüş oğlanla sızınca paralarını alıp kaçmışla. Anlatan: Sadife KUŞ Yaşı:65

LİF LİF HANIM: Bi varmış bi yokmuş. Bi padişah vamış. Padişahın bi kızı vamış. Bi gün padişahın üstünde bit bulunmuş. Padişah mahiyetinde olanlara bu nedir, demiş. Onlar da bu bittir demişler. Padişah, bit ne demektir, demiş. İnsanlığın pisliğinden ileri gelen bi hayvan demişler. Biti bi şişenin içine koyup birazda süt koyup şişenin ağzını kapatmışlar. Aradan bi hayli zaman geçmiş, padişahın aklına gelmiş. O şişeyi bi kontrol edin demiş bi de ne görsünler şişeyle bir olmuş. Yeniden bi küpün içine koyup biraz da süt ilave etmişler. Yine çok bi zaman geçmiş padişahın aklına yine, gelmiş. Tekrar baktıklarında küple bi olmuş boynuz çıkarmış. Padişaha bunu ne yapalım demişler. Padişah da kesin derisini yüzün demiş. Yüzüp sarayın kapısına çivilemişler. Ondan sona bi tellal bağırtmış padişah. Bu derinin ne derisi olduğunu kim bilirse kızımı ona vercem demiş. Her geçen bi isim söylüyo bilemiyorlar. Kızın da sevdiği bi oğlan vamış. O da padişah oğlumuş. Tam oğlan pencerelen altından geçerken kız pusulaya bit derisidir diyerek yazıp atmış. Oğlan görmiyerek üzerine basıp geçmiş. Akadan bi derviş geçiyo. Pusulayı alıp okuyo. Sarayın önüne gelip bu bit derisidir diye söylüyor. Padişah hemen onu içeriye aldırıp kızımın nasibi budur diyo. Kızı çok üzülüyor, üzülmesi para etmiyo. Bunlara kırk gün kırk gece düğün yapıyola. Ondan sona bunla bi müddet geçiniyola. Bi müddet sona kocası padişahın önüne çıkıp memleketine gitmek istediğini söylüyo. Padişah gidebilirsin oğlum diyo. Karısını da alıp gidiyo. Memleketin de bi dağ başında kırk odalı bi konak vamış oraya yerleşiyola. Kocası hiç sıkılma eğlen diyo. Ben sabah gidip, akşam gelicem sen hiç sıkılma. Bi gün kız bahçeye iniyo bahçe kapısını açıp ayağının biri içerde biri dışarda bi de ne görsün kocası önünde bi köpek leşini yiyiyo. Kız hemen ayağını çekip konağa koşuyo. Ağlaya ağlaya kendini telef ediyo. Kocası da bunu hiyallayıp elini ağzını yıkayıp yukarı çıkıyo. Karısı belli etmemek istiyo. Adam canın sıkıldıysa anneni babanı getireyim diyo. Kız getirirsen memnun olurum diyo. Kocası bi dağ başına gidiyo bir silkiniyo babası kılığına giriyo. Eve gelip kızıyla sarmaş dolaş oluyola. Kızım rahatın nasıl? Çok iyi babacığım diyo. Babası gidiyo adam silkinip yeniden kendi kılığına giriyo. Karısının yanına gelip babanı gönderdim geldi mi diyo. Kız sağ ol geldi. Kızın bi de lalası vamış. Kız onu çok sevemiş. Onsuz bi yere gitmezmiş. Kocası lalanı da göndereyim mi diyo. Kız da gönder diyo. Adam gidip yine silkinip lalası kılığına giriyo eve geliyo sarmaş dolaş oluyola. Kızım rahatın nasıldır diyo. Ah lala çok sıkıntım var diyo. Lalası hemen hırlamaya başlıyo. Aman lalacım senden çok korktum. Korkma evladım ihtiyar olduğumdan böyle yapıyom. Ne sıkıntın varsa, söyle diyo. Kızcağız hemen bahçeye

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

52


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

indiğinde bahçe kapısını açtım, kocamın önünde bi köpek leşi vadı onu yiyiyodu diyesiye kalmadan hemen lalası silkinip derviş oluyo. Kız ağlamaya başlıya derviş merdivenin önüne inip dişlerini bilemeye başlıyo. Kız bi bakıyo kocasının dişleri uzamış dişlerini biliyo. Arka tarafa geçip pencereden kendini atıyo. Nasılsa bu beni yiyecek kendimi atem diyo. Allah tarafından hiç bişe olmuyo ayak üzerine düşüyo. Kaçmaya devam ediyo. Kaçaken önüne bi derviş çıkıyo. Evladım benden korkma nereye gidiyon diyo. Kız başından geçenleri anlatıyo. Kıza bi makasla, bi tarak iki de kıl veriyo. Bak evladım arkana ateş yaklaştımı tarağı at diyo. Kız yoluna devam ederken bi de bakıyo ateş püskürerek kocası geliyo. Tarağı arkasına atıyo, her taraf orman kesiliyor. Tekrar dişleriyle yol açıp kıza yetişiyo. Kız makası atıyo kızla kocasının arası deniz oluyo. Kocası deniz korkmuş çatlamış ölmüş. Ondan sona kız aç, susuz, uykusuz kalıp ağlamaya başlıyo. Aklına o iki kıl geliyor. İki kılı bir birine çarpıyor derviş önüne çıkıyo. Korkma evladım artık ondan kurtuldun diyo. Bu sefer kız karnım çok acıktı diyo. Derviş ona üç tane altın veriyo. Şimdi yokuştan aşağı in orda bir memleket var karnını orda doyurursun diyo. Orası lif memleketiymiş kendine baştan aşağı lif ördürüyo. Karnını doyuruyo yola çıkıyo. Gide gide sevdiği adamın memleketine geliyo. Burası neresi diye soruyor. Hint padişahının memleketi diyola. Doğru, saraya gidiyo kapıyı çalıp hizmetçilere: -Amanın beni hiç olmazsa mutfağa soğan doğramaya alın. Hizmetçiler: -Sen in misin, cin misin? diyola. -Ne inim ne cinim, ben de sizin gibi ademmim diyo. Sevdiği oğlan da yataklara düşmüş bi şeyler yemiyo lif giymiş kız çorbayla içeri giriyo oğlanın annesi anahtar deliğinden bakıyo. Oğlan başını çevirip senin adın ne diyo? Benim adım lif lif hanım diyo. Oğlan ne tuhaf deyip çorbayı içiyo. Hanım bunu görünce, artık çorbayı lif lif hanım götürcek, evladım ayağa kalkıyo. Şenlikler de başlıyo bütün hizmetçileri giydirip şenliğe buyur ediyola. Lif lif hanım ben bu vaziyette gitmem hepsi gitsin benim giyinmem merasime tabi diyo. Toplar atılıp şenlikler başlıyo. Bütün herkes eğleniyo. Padişah da oğlum iyi oldu diye ferahlanıyo. Saraydaki şehzadele annesi odasına çekilip istirahat ediyola. Lif lif hanım fırsattan yararlanıp bahçenin havuzuna gidiyo. Lifleri çıkarıp havuza atıyo, o sırada şehzade uyanıyor. -Lif lif hanım, lif lif hanım diye sesleniyo. Ses yok bide kalkıp bahçeye iniyo bi de baksın ne baksın sevdiği kız havuzda yıkanıyo hemen gidiyo kızı havuzdan çıkarıyo giyinip kuşanıp el ele yukarı çıkıyola. Annesi gürültüye çıkıp ne baksın kızla oğlan kol kola geliyola oğlum nedir diyo. Anneciğim benim lif lif hanım bumuş, annesi padişaha haber gönderiyo şehzade iyileşti sevdiğine kavuştu diyo. Padişah topları atıp tekrar kırk gün kırk gece düğüne başlıyo. Evleniyola muratlarına eriyola. Anlatan: Ahmet ATILGAN Yaşı:80

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

53


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

KELOĞLAN: Bi vamış bi yokmuş. Bi padişah vamış, padişahın üç tane kızı vamış. Padişah kızlaranan ikisini zengin, çocuklarla evlendirmiş. Küçük kızı da bahçevan olan keloğlana aşık olmuş, babası vermek istemiyomuş. Bi gün padişah, sarayınan penceresinden keloğlanan başanan altın gibi paryadağana görmüş ve keloğlanı huzuruna çağırmış. Sana kızımı veriyorum, mesut olun deniş. Yalnız benim hiç bir himayemi göremezsiniz. Keloğlan karısıyla sakin bir hayat sürüyormuş. Padişah onlara hiç arayıp sormuyomuş. Padişahın aniden iki gözü kör olmuş. Ne kada hekim geldise bi çare bulamamışla. Bi tanesi fil sütüyle gözlerinin açalacağını söylemiş. Padişah hemen iki güveysini çağarmış, onlara fil sütü bulmalarını emretmiş. Bunlar yola çıkmışlar. Keloğlanın evinin önünden geçerken küçük kız tebdili kıyafet yaptığı için onlara tanıyamamışla. Keloğlan nereye gittiklerini sormuş. Onlar da fil sütü aramaya gidiyoruz demişler. Keloğlan: -Ben size fil sütü veririm amma bi şartım var, demiş. -Şartını söyle bakalım, demişler. -Atınızın nalını ateşte kızdırıp kıçına birer damga vuracağım ve o zaman fil sütünü size vereceğim, demiş. Onlar da kabul etmişler. Keloğlan ikisini de güzelce damgaladıktan sona bi çobandan almış olduğu keçi sütünü onlara vemiş. Kendisi tılsımlı atıyla adeta uçarcasına fillerin bulunduğu bölgeye gitmiş ve oradan fil sütünü temin ederek saraya dönmüş. Ötekiler keçi sütünü padişahan gözlerini sürmüşler daha kötü olmuş. Bunu duyan küçük kızı babasına gitmiş: -Babacığım, bi de keloğlandan fil sütünü istesen belki o temin eder, demiş. -İki tane arslan gibi güveylerim bulamadalar da o mu bulacak, demiş. Çok kızmış. Kız tekrar yalvarmış, babası sonunda razı olmuş. Kız keloğlana koşarak gelmiş, babam fil sütünü senin bulmana razı oldu demiş. Zaten süt olduğu için padişahtan üç gün süre istemiş. Padişah da razı olmuş. Üç gün sona keloğlan saraya giderek kayınbabasının gözlerine fil sütünü sürmüş. Padişahın gözleri hemen açılmış. Padişah sevincinden: -Dile benden ne dilersen, demiş. -Senden dileğim, damatlarını buraya çağır ve onlara sütü kimden aldıklarını sor, demiş. Padişah hemen damatlarını çağırmış, damatlar gelmiş. Getirdiğiniz sütü nereden aldınız demiş. Damatlar: -Çok uzakta yaşayan fillerden temin ettik.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

54


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Keloğlan: -Bunlar yalan söylüyor, demiş gülerek. Çünkü sütü onlara ben verdim. Süt, keçi sütüydü demiş. Damatlar itirazda bulununca Keloğlan: -Padişahın, atlaranın kıçlaranda nal izi var göstersinler hakikat meydana çakar. Padişah bu olay karşısanda gerçeği görünce sizi sahtekarlar diyerek onlara reddetmiş. Kendi yaşlandığı için keloğlanı padişah yapmış. Keloğlan uzun yıllar o ülkeyi yönetmiş. Anlatan: Süleyman ALACA Yaşı:59

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

55


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

FIKRALAR: Hoca bigün cuma namazına gidiyomuş. Görenler; -Hoca nereye gidiyosun, demiş. -Cuma namazına gidiyorum. -Bu gün cuma değil Salı, demişler. -İyi ya, bu eşşekle cumaya anca varırım, demiş. *** Hoca bi gece karısıyla yatayomuş. Rüya görmeye başlamaş. Rüya görürken evin içinde gezinmeye başlar. Karısı; -Ne geziniyorsun koca, demiş. -Sus, rüyama bozacaksan. Gözlüğümü bulda rüyamı daha iyi seçeyim, demiş. *** Hoca bi gün, bi sepet ayva doldurmuş arkadaşı Timurlenk’e götürüyormuş. Onu gören bi adam nereye demiş. Hoca; -Timurlenk’e gidiyorum ona ayva götüreceğim, -O ayva sevmez. Hoca, geri dönüp ayva yerine yemiş götürmüş. O gün de Timurlenk çok sinirliymiş. Hoca gidip yemişleri vermiş. Yemişle hocanın kafasına inmeye başlamış. Aklı sıra hoca Allaha şükrediyomuş. Timurlenk sormuş; -Neye şükrediyosun hoca, demiş. Ben sana ayva getiriyodum. Ayvalara bırakap yemiş getirdim. Ya ayva getirseydim benim halim ne olurdu. *** Nasrettin hoca bi gün kasabaya inmiş. Karnı çok acıkmış, bi lokantaya girmiş. Hocanın önüne bi kase çorba getimişle. Çorba da çok sıcakmış. Hoca birdenbire çorbaya içmiş. Midesi yanmış, yanınca; -Yangın var, diye bağırnaya başlamış, -Yangın nerde? demişler. -Midemde, demiş. ***

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

56


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

Adaman biri bi gün lokantaya gitmiş. Garsondan pelte istemiş. Garson pelteyi getirmiş masanın üstüne koymuş. Pelte titreyince adam; -Titreme, sana kurşun sıkmam, demiş. Aradan kısa bi zaman geçince pelte sallanmasını kesmiş. -Pelte benden korktu titremesi durdu, demiş.

ATASÖZLERİ: 1.At binenin, kılıç kuşananındır. 2.Al aldım, mal aldım. 3.Ağaç yaşken eğrilir. 4.Arayan mevlasını da bulur belasına da. 5.Armut dibine düşer. 6.Bakasan bağ olur, bakmasan dağ. 7.Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın. 8.Bizim taş ile kuş vurdu. 9.Bi çımkırıklı dana, bi tokat sığırı boklar. 10.Bekleyen derviş muradına ermiş. 11.Çok güvenme dostuna, dostun saman doldurur postuna. 12.Fazla naz aşık usandırır. 13.Görümce göztaşı, görünce bas taşı. 14.Gören göz kılavuz istemez. 15.Dokuz gülün dokuz yaprağı. 16.İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır. 17.Kaz gelcek yerden, tavuk esirgenmez. 18.Komşu tavuğu kaz görünür. 19.Kör ölünce badem gözlü olurmuş. 20.Kızını dövmeyen dizini döve.

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

57


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

21.Kızı boş bırakırsan ya davulcuya gide, ya zurnacıya. 22.Olanın olmayana borcu vardır. 23.Seni taşla vurana sen ekmekle vur. 24.Yaz va kış va ne acele iş va. 25.Azı çocuğuna gösterme, çoğu kocana. 26.Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda şaşırı.

BENZETMELER: Arabın yalellisi gibi bellemişsin. (Çok tekrarlanan sözler için) Süt dökmüş kedi gibi durma. (Suç işleyen için)

BİLMECELER: Kiremitlikte yarım ekmek… (Ay) Yer altında bohçalı kadın… (Lahana) Min min minare Çin çin çinare Yüzbin çiçek bi lale… (Ay, yıldızlar) Anasını sattın mı çeviru Kulağından tuttun mu bağırı… (Tabanca) Yedi delikli toknak Bunu bilmeyen ahmak… (Baş) Başı yeşil ördek desem değil Sırtı kara manda desem değil Kuyruğu var sıçan değil… (Turp) Kat kat kadak yapra Sultan murat topra Ya bunu bilcen Ya bu gece ölcen… (Kuran-ı Kerim) Benim bi yolum bütün düyyayı kapla Bi denizi kaplamaz… (Kar) Altı mermer üstü mermer Ortası buruşuk Ömer… (Kaplumbağa)

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

58


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Mavi atlas iğne batmaz Makas kesmez terzi dikmez… (Gökyüzü) Bilmece bildirmece Dil üstünden kaydırmaca… (Tükürük, dondurma) Yer altında yağlı kayış… (Yılan) Alçıcık duvardan kar yağar… (Un) Çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz Bundan tatlı şey olmaz… (Uyku) Çarşıdan aldım bi tane Eve geldim bin tane… (Nar) Babası gübür hoca… (Asma) Annesi yayla kadın… (Yaprak) Kızı güzelleden güzel… (Üzüm) Oğlu meyhanede geze… (Şarap) İstanbul da süt pişti Kokusu buraya düştü… (Mektup) Uzunluğu urgan gibi Kendisi yorgan gibi… (Deniz) Sarıdır safran gibi Okunur kuran gibi Ya bunu bilcen Ya bu gece ölçen… (Sarı Lira) Ataşa atarsın yanmaz Suya düşe ıslanmaz… (Cam parçası) Hevaidir Hevayi Yüksek yapar yuvayı Her bir kuşlar yapamaz Kuyumcula dökemez… (Örümcek yuvası) Karşıdan baktım ağarıyo Yanına gittim bağırıyor… (Deniz)

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

59


ALTINOVA’NIN FOLKLORU

Tap nedir? Tapış nedir? Gül baharda gümüş nedir? Ne yerdedir ne göktedir Cümle alem içindedir… (Ayna) Karşıdan baktım andık, mandık Yanına gittim kilitli sandık… (Mezar) Alçacık tepe çıngıllıküpe… (Vişne) Alçacık boylu kadife donlu… (Patlıcan) Denizin üstünde bi ağaç Dalsız budaksız Üstünde bi kuş kolsuz kanatsız Ben onu vurdum topsuz tüfeksiz Pişirdim yedim tuzsuz bibersiz… (Sevda) İçi oduncu Ortası uncu Dışıda derici… (İğde) Karşıdan baktım bi tane Yanına gittim bin tane… (Nar) Avan eli pileli kosası andileli Çeki ile patili kutu ile mamili… (Fındık) Bi dam dolusu kırmızı bızacık… (Ekmek) Bi dam dolusu kesercik… (Diş) Bi direkli bin mertekli… (Mantar)

Yeniden Düzenleme: Taylan Köken

Hazırlayan: H. Gül Sarıcan

60


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.