Turkish News Press - Issue 225

Istanbul becomes youth capital of Turkic World

n Youth and Sports Minister Mehmet Kasapoğlu announced Friday that Istanbul was declared the “2023 Turkic World Youth Capital.”

MUSTAFA SÜLÜN ÇIZGILERIN DILI

Salgına karşı uzun zamandır tetikte olan Avustralya’da Kovid-19 izolasyon zorunluluğunun nihayet sona ereceği duyuruldu.

Kabine toplantısı sonrası Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada, Kovid-19 salgınına karşı uygulanan zorunlu karantina

uygulamasının 14 Ekim’de kaldırılacağı belirtildi.

Açıklamada, salgın izin ödemelerinin de aynı tarihten itibaren sona ereceği aktarıldı.

VAKA YOK

KORKU VAR!

Avustralya Sağlık Müsteşarı Prof. Paul Kelly, başkent Canberra’da basın toplantısında

n Yeni Zelanda, hayvan refahı endişelerini öne sürerek Nisan 2023’ten itibaren deniz yoluyla canlı hayvan ihracatını yasaklayacağını duyurdu. Tarım Bakanı Damien O’Connor, ihracatı sona erdirme kararının hayvanların sağlığını korumayı amaçladığı belirtildi.

AVUSTRALYA’YI ETKİLİYOR

O’Connor, “Karar, Yeni Zelanda’nın yüksek kaliteli gıda ürünleri üreten güvenli ve etik bir üretici olarak itibarını pekiştiriyor.”

yaptığı konuşmada, Kovid-19 salgınının henüz bitmediğini ifade ederek daha önce de olduğu gibi vaka sayılarının artabileceği konusunda uyardı.

Kelly, virüs nedeniyle hastane başvuru oranlarının düşük olduğunu sözlerine ekledi.

ifadesini kullandı. Başta Avustralya ve Çin olmak üzere birçok ticaret ortağını etkileyecek olan karar, 2020’de Japonya açıklarında 6 bin sığırın 43 mürettebat üyesiyle alabora olmasının ardından geldi.

HAVA YOLUYLA DEVAM Yasağın, Nisan 2023’ten itibaren geçerli olacağı bilgisi paylaşıldı. Yeni Zelanda’nın deniz yolu ihracatı ülkenin birincil sektör ihracat gelirinin yaklaşık yüzde 0,2’sini oluşturuyor. Bu arada ülkede, hava yoluyla hayvan ihracatı sürüyor.

Ukrayna-Rusya savaşı bitmek bilmiyor!

Rusya’da ilan edilen kısmi seferberlik sonrası genç nüfusun ülkeden çıkışı hızlandı. Finlandiya,Gürcistan ve Kazakistan sınırlarında yoğun araç kuyrukları oluştu. Muhalif Rus medyası, ülke sınırlarının askerlik çağındaki genç erkeklere kapatılacağını yazdı. Kremlin, “Olaylar abartılıyor” açıklaması yaptı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kısmı seferberlik ilanı üzerine askere alınma korkusu yaşayan gençler ülkeyi terk etmeye başladı.

Gürcistan, Finlandiya ve Kazakistan sınırlarında uzun araç kuyrukları olustu.

Muhalif Rus medyası, ülke sınırlarının askerlik çağındakilere kapatılacağını öne sürdü.

HALK SEFERBERLIĞI

PROTESTO ETTI

300 bin kişinin yedek asker olarak orduya alım işlemleri hızlandı. İlk 4 günde on binlerce kişi eğitim yerlerine sevk edildi.

Rus istihbaratı FSB’nin sınır hizmetleri dairesinin raporuna göre kısmı seferberlik ilanı sonrası 261 binden fazla genç erkek Rusya’dan ayrıldı. Askere alma işlemine karşı halkın bir kısmı meydanlara indi. Savaşı ve seferberliği protesto etti.

Yakutistan, Dağıstan ve Omsk gibi bazı federal bölgelerde çocuklarını askere göndermek istemeyen ailelere Rus güvenlik

güçleri müdahale etti

Halk ile güvenlik güçleri arasında arbede yaşandı. Dünya çapında yankı bulan olaylara ilişkin Kremlin, “Batı yalan haber yapıyor, olaylar abartılıyor” açıklaması yaptı.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in emri ile başlayan savaş hız kesmeden devam ediyor. Son dönemde ülkenin farklı noktalarında taarruza geçen Ukrayna, Rusya’nın referandum yolu ile 4 bölgeyi ilhak etmesine cephede yanıt verdi.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Rusya tarafından ilhak edilen Donetsk bölgesindeki Lyman şehrinin tekrar Ukrayna’nın hakimiyetine geçtiğini duyurdu.

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Zelenski, “Lyman kenti Rus işgalcilerden tamamen temizlendi. Savunmacılarımıza teşekkür ederim” dedi.

Ukrayna’nın, Lyman’da yeniden kontrol sağlaması, işgalin başlamasından bu yana Rusya’nın “en kötü askeri yenilgilerinden biri” olarak belirtiliyor.

Bir tarafta savaşmak istemeyen Rus halkı diğer tarafta özgürlük mücadelesi veren Ukraynalılar. Kremlin neyine güvenip de dünyaya kafa tutuyorsa, nükleer silahları vardı değil mi? Allah sonumuzu hayreylesin, mazlumlar da Hitlerler da bitmez bu alemde!

n Yeni Zelanda’da, 8 Eylül’de hayatını kaybeden İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth için resmi anma töreni yapıldı. Kraliçe 2. Elizabeth’i anmak için düzenlenen tören Wellington’da yerel saatle 14.00’te yapılan saygı duruşuyla başladı. Törende Başbakan Jacinda Ardern, Kraliçe Elizabeth’in ülkeye 1950’li yılların başında yaptığı ilk ziyaretin ardından yazılan kitaptan bazı bölümleri okudu. Törene, aralarında siyasetçiler, eski ve mevcut yöneticilerin de bulunduğu 600 kişi katıldı. Bu arada Yeni Zelanda’da bugün Kraliçeyi anmak için tek seferlik resmi tatil ilan edildi. Yeni Zelanda, İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) üye ülkeleri arasında yer alıyor. Kraliçe Elizabeth, 8 Eylül’de yaz

tatilini geçirdiği İskoçya’nın Aberdeenshire bölgesindeki Balmoral Kalesi’nde hayatını kaybetmişti. İngiltere Kraliçesi

2. Elizabeth, aralarında Kanada, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda ile Karayipler ve Pasifik Okyanusu’ndaki diğer irili ufaklı birkaç ülke dahil olmak üzere 16 ülkenin devlet başkanı konumunda yer alıyordu.

A busy Sydney beach on a clear blue day, with lots of colourful umbrellas and people... Australians recently had a public day of mourning following the death of Queen Elizabeth II.

Is Monday a public holiday? It depends where you live

Millions of Australians have a public holiday coming up - whet her you are one of them de pends on which state you live in.

Here’s the public holiday situation across the country.

Is Monday a public holiday?

Yes, if you live in NSW, Queensland, South Australia or the ACT then October 3 is a public holiday.

It’s not a public holiday for those who live in Victoria, Western Australia, Tasmania or the Northern Territory.

What is Monday’s public holiday for?

October since 2016.

In NSW, SA and the ACT October 3 is Labour Day, which celebrates the achievements of workers.

Why are public holidays different in each state and territory?

Australia has a bunch of national public holidays. These include: New Year’s Day, Australia Day, Good Friday, Easter Monday, Anzac Day, Christmas Day and Boxing Day.

All the other public holidays, like the Queen’s Birthday and Labour Day, are called by state and territory governments.

Didn’t we just have a public holiday?

Victorians got a day off ahead of the AFL grand final.

In Queensland, the October 3 public holiday is for the Queen’s Birthday, even though the late Queen Elizabeth II’s birthday was on April 21.

The Queensland public holiday has been on the first Monday of

Yes. Australians were given a national day of mourning on Thursday last week following the death of Queen Elizabeth II.

Victoria also just had its regular public holiday on the Friday before the AFL Grand Final.

Aren’t things a little different in Tasmania?

If you’re talking about holding a bunch of show holidays across the month of October rather than Queen’s Birthday holidays, then yes.

The show holidays are as follows:

l Burnie Show: September 30

l Royal Launceston Show: October 6

l Flinders Island Show: October 14

l Royal Hobart Show: October 20

Two eggs from Melbourne’s 367 Collins falcon hatch on high-rise, remainder expected to follow

n Birdwatchers have awoken to discover two peregrine falcon eggs have hatched, after the first cracks were reported yesterday morning. The first chick is believed to have hatched about 3am on Friday, with the second bird emerging about 6am. Peregrine falcons have been laying eggs at the top of a Melbourne high-rise at 367

Collins Street for more than 30 years, gaining a following of almost 40,000 people on social media after a webcam was introduced to stream

their activities in 2016. While the wait is still on for the two remaining eggs to hatch, founder of the Victorian Peregrine Falcon Project Victor Hurley said they were likely to be close.

“There’s every chance that if two of them hatch, that they all will. I’m reasonably confident they will also hatch in maybe the next 24 hours,” he said.

Research shows cutting fossil fuel subsidies would improve our economy. Why is the government still providing them?

What would the world look like if all the government subsidies propping up fossil fuel companies suddenly came to an end? For Ian Parry, it’s an easy answer. “It would certainly help level the playing field between fossil fuel technologies, which have large environmental costs, and renewable technologies which do not,” he tells ABC RN’s Future Tense. That’s because without subsidies, fossil fuel companies would lose their competitive advantage and investors would look elsewhere. But they would still be culpable for all the emissions they pump into the environment.

Parry isn’t an environmentalist. He’s a senior fiscal analyst with the International Monetary Fund (IMF), and by his estimate, the global fossil fuel industry is currently subsidised to the tune of around US$5.9 trillion every year. For context, that’s larger than the annual budgets of both Japan and Italy combined.

“We estimate that if fossil fuel prices were fully reformed - so prices reflected both the costs of producing the fuel and all of its environmental costs - then in 2025, global carbon dioxide emissions would be reduced by 36 per cent.” That, he argues, would put the world on track to meet its climate stabilisation goals.

Emissions would rapidly go down as coal and gas operations became too expensive to run and they would be forced to shut down. “It would accelerate the transition,” he says. It would also have a significant impact on global health, reducing deaths associated with air pollution by around a million worldwide. Then there are the economic benefits: scrapping fossil fuel subsidies would free up more money for innovation, raising around 3.8 percentage points of GDP in extra revenue, according to IMF calculations. But for all the problems they cause, fossil fuel handouts shouldn’t be seen in isolation, critics argue. Many point the finger at corporate subsidies in general. They argue that funding profit-driven private sector operations from the public purse is the real problem - it not only sustains the environmentally unsustainable, but also leads to inequality and poor business practices.

Sink-or-swim attitude

One of the latest scourges of corporate welfare is Tesla’s founder and CEO, Elon Musk. Musk, the world’s richest man with personal wealth estimated at somewhere around US$218 billion, recently railed against corporate tax breaks and loans, proclaiming on Twitter: “It has been raining money on fools for too long”. “Some bankruptcies need to happen,” he declared, “companies that are inherently negative cash flow (ie value destroyers) need

to die, so that they stop consuming resources.”

US-based columnist Andrew Lawrence says Musk’s sink-or-swim attitude is true to form. “He just feels that the current economy is being propped up by a COVID-aided relief bubble and that we need this depression [or] recession to set things back to normal, so that the badly run businesses can recede and stronger companies can prevail.” It’s an interesting position for Musk to take given the mega-billionaire’s own track record, Lawrence says. “He frowns on other businesses taking corporate welfare, but over the decades he has shown that he is more than happy to take it himself. “We forget just how much of [his success] was made possible through the largesse and the relationships that Elon Musk had with state and local governments in the US who pumped all kinds of money into the expansion of that company, even as it burned through cash from investors.”

Lawrence estimates total government support for Tesla and Musk’s other operations at somewhere around US$5 billion. And he says it shouldn’t be forgotten that the high-end electric vehicle manufacturer only declared a profit in 2021, after 18 straight years of losses. Meaning that Musk’s flagship company was exactly the kind of “value destroyer” he now derides. “Bloomberg had a counter on its website to show how much money Tesla was burning through per minute,” says Lawrence, “because it was doing it so much faster than any other company. “And a lot of that, again, comes back to not only the tremendous support it had among investors … but because

of state and federal subsidies to help even out their losses. “So yes, it’s a sort of ‘do as I say, not as I’ve done’ … deal with him.”

Shopping for handouts

For Matthew Mitchell, a senior research fellow at George Mason University, Musk’s contradictory stance on corporate welfare follows form. Dr Mitchell has been tracking the rise of what he calls “targeted economic development subsidies”. It’s a system of economic handouts that has tripled in size in the last two or three decades, he says. “Every state in the United States hands out subsidies.

The best estimate is that it’s now [worth] somewhere around US$90 billion a year, so it’s a pretty big industry, unfortunately.” Worse still, according to Dr Mitchell, governments often compete to entice large firms to relocate to their jurisdiction. It’s a process, he says, that can have disastrous consequences for state and regional economies. “For a lot of people it just seems kind of intuitive - if you subsidise a firm to come here, maybe that will create new economic growth. The benefits seem obvious.

The costs are more hidden.” He cites the giant Taiwanese semi-conductor manufacturer Foxconn as a case in point. In 2017, the company was given US$3.6 billion in tax breaks and other subsidies by the state of Wisconsin.

As part of the deal, Foxconn was also exempted from specific environmental regulations. But almost as soon as the deal was signed, it began to unravel. “Foxconn kept walking back their promises, walking back what they were going to do,” says Dr Mitchell. And then there were

the lost opportunity costs, which he puts in the hundreds of millions of dollars. “Wisconsin has one of the highest corporate income taxes in the United States. Absent the subsidy, they could have reduced their corporate income tax rate and benefited thousands of other local small new firms. “That could have been a source of growth,” he says. “You really have to look at both sides of the ledger: what are the benefits to the firm, but also account for the costs that the community pays.”

A worldwide phenomenon

While Dr Mitchell’s research focuses specifically on the US, he says the rapid growth of corporate welfare is not just an American phenomenon. In Australia, a wide range of profit-driven companies including casinos, airlines, elite private schools and mining operators are all the recipients of ongoing state and federal funding. Greens leader Adam Bandt recently called on the federal government to axe more than $1.9 billion in “zombie fossil fuel subsidies” - subsidies that had been announced by the previous government, but not yet formally committed. “Public money should not fund coal and gas,” he told Guardian Australia. “If money is as tight as the treasurer says it is, then Morrison-era handouts to coal and gas should be the first to get the chop.” But if excessive corporate welfare is ultimately a negative for the environment, for societies and their economies, why does it continue apace? Ian Parry believes governments find it politically difficult to say no to corporations because of the widely held yet incorrect belief that ending subsidies will damage industries and households. And he rejects claims that the poor would be disproportionately harmed by any reduction in subsidisation of the fossil fuel sector. “Holding down fossil fuel prices below their efficient levels is actually a very inefficient way to help low-income households, because most of the benefits accrue to households that aren’t poor, that aren’t in the bottom fifth of the income distribution.” Dr Mitchell says corporate welfare has become the “normal state of nature” in politics. And, he says politicians-not just corporate lobbyists-need to accept their share of the blame. “A targeted subsidy offers a politician an opportunity to stand in front of a specific factory, often with a golden shovel in hand, and take claim for that economic activity,” he says. “What’s not seen is the fact that, absent the subsidy, taxes for all firms could be reduced or, absent the subsidy, public good, public service provisions could be increased.

“That sort of thing is just more hidden.”

Across the globe, fossil fuel companies are being propped up with government subsidies...

According to Ian Parry, the global fossil fuel industry is subsidised by roughly US$5.9 trillion each year.

10 milyon kişinin verilerini çaldılar

Polis hackerların peşinde

Avustralya’da polis, bir telekomünikasyon şirketinin yaklaşık 10 milyon müşterisinin kişisel verilerini çalan bilgisayar korsanlarının kimliklerini, konumlarını ve faaliyetlerini gizlemek için “şaşırtma teknikleri” kullandığını bildirdi.

FBI DA DEVREDE

Siber soruşturmaları yürüten Avustralya Federal Polis Komiser Yardımcısı Justine Gough, geçen hafta yaşanan siber saldırıya yönelik ABD Federal Soruşturma Bürosunun da dahil olduğu uluslararası soruşturmanın, “uzun ve karmaşık” olacağını söyledi.

ŞAŞIRTMA TEKNIKLERI

Optus adlı telekomünikasyon şirketinin geçen hafta yaklaşık 10 milyon müşterisinin kişisel verilerini çalan hackerların kimliklerini, konumlarını ve faaliyetlerini gizlemek için “şaşırtma teknikleri” kullandığını belirten Gough, kişisel

bilgileri ele geçirilenler için adalet sağlamaya odaklandıklarını belirtti.

OPTUS’UN IHMALI MI?

Hükümet, Avustralya’nın en büyük ikinci kablosuz operatörü Optus’ta siber güvenlikteki açık nedeniyle müşterilerin kişisel bilgilerinin çalındığını iddia ediyor. Şirket ise birkaç güvenlik katmanına sızılarak yapılan karmaşık bir siber saldırının hedefi olduğunu savunuyor. Siber Güvenlik Bakanı Clare O’Neil, korsanların müşterilerin bilgilerini çalmasını “oldukça basit bir hack” olarak nitelendirmişti.

Avustralya’da yüksek yargı kadınların elinde

A

vustralya’da 121 yıllık tarihi olan Yüksek Mahkemede görev yapan yargıçların çoğunun ilk kez kadın olacağı bildirildi. Adalet Bakanı Mark Dreyfus, Yargıç Jayne Jagot’un, Yargıç Patrick Keane’nin 17 Ekim’de emekli olmasının ardından Yüksek Mahkemedeki 7 yargıçtan biri olacağını söyledi. Jayne Jagot, 1901’de kurulmasından bu yana Yüksek Mahkemede görev yapan 7’nci kadın yargıç olacak. Gelecek aydan itibaren Yargıç Jagot’un da katılmasıyla mahkemenin 7 kişilik kürsüsüne 4 kadın yargıç oturacak.

PRESS

225

Since: 23 April 2018 Year: 5

Page Layout & Design Necmettin Öksüz

Page Editors

Ali Haydar, Tanyeli, Davut Kılıç, Ümit Uyar, Fatma Gençtürk, Mustafa Sülün, Dr. Hilal Çoruhlu, Elif Sele, Sinem Taslak, Suzan Çalımlı, Murat Özdamar, Miqdad Hassan, Murat Sirin, Zeynep Doktoroğlu

Melbourne Team

Murat Gümüş (Melbourne General Manager), Ümit Uyar (Distribution), Ömer Boyacı (Youth&Sport), Furkan Boyacı, Adem Taliç (Editor), Emre Boyacı, Saban Han, Murat Şirin, Salim Boyacı, Ali Kurt, Ayşe Sakar, Elif Sele, Hilal Kırmızı, Moemina Shukur, Salahaddin Kayıkcı, Zeynep Doktoroğlu

Brisbane Team

Ahmet Raci Karataş, Dr. Sait Erdem, Ömer Akdeniz, Metin Uyanık

Western Australia

Mehmet Kırmızıoğlan (Distribution), Gürhan Candemir, Hamza Serin, Harun Parlak, Hasan Mulla

South Australia

Mustafa Ergül (Distribution)

Turkey Necmettin Aksoy, Ardi Ocgu, İbrahim Kalın, Murat Özdamar

IT Grup

Erol Gülçinay, Adem Talic, Hakan Evecik, Soner Çoruhlu

TURKISH MEDIA SYDNEY RADIO

Fatma Gençtürk, Bilge Başafacan, Ergül Uybadın, Derya Sekmen, Büşra Kale, Tuğba Aksoy, Neşe Sözen, Nevin Hüseyin, Tanyeli, Serkan Uyanık, Sülhan Yılmaz, Tuğçe Köksal, Yasin Köksal, Ahmet Kele, Azra Vejzovic

TURKISH

MELBOURNE RADIO

Murat Şirin, Ümit Uyar, Elif Sele, Zeynep Doktoroğlu, Salim Boyacı, Adem Talic

Advertisements

Sydney (Türker Demiryürek): 0426 982 050

Melbourne (Ümit Uyar): 0481 136 901

Brisbane (Serkan Uyanık): 0401 398 922

Western Australia (Mehmet Kırmızıoğlan): 0401 556 500 South Australia: 0426 982 050 Canberra: 0433 162 655

Sydney Office: Unit 2-92 Bryant St Padstow NSW 2211

Phone: 1300 917 566 Fax: 612 9774 8650

E-mail: info@turkishnewspress.com.au

www.turkishnewspress.com.au

President Yüksel Çifçi

JAYNE JAGOT

Türk defilesinde bir Kraliyet ailesi üyesi

İ

ngiliz Kraliyet ailesi üyelerinden manken Lady Amelia Windsor, Türk moda tasarımcısı Zeynep Kartal’ın defilesinde “marka yüzü” olarak yer aldı ve böylelikle ilk kez bir Kraliyet ailesi üyesi, bir Türk tasarımcının defilesinde podyuma çıktı. İngiltere’de yaşayan moda tasarımcısı Kartal, 2023 İlkbahar-Yaz Koleksiyonu için uluslararası “Li&Fung” firmasıyla yaptığı iş birliği kapsamında, “Noblesse Oblige-Asalet Kuralı” temalı sürdürülebilir koleksiyonla modaseverlerin karşısına çıktı. Başkent Londra’daki White City Place’ta modaseverlerin beğenisine sunulan defilede, Kraliçe 2. Elizabeth’in kuzeni Kent Dükü Prens Edward’ın torunu, Galler Prensi William ve Sussex Dükü Prens Harry’nin kuzeni Lady Amelia Windsor da yer aldı. Amelia Windsor, sürdürülebilirlik üzerine çalışmalarıyla da tanınıyor. Türk tasarımcı Kartal, “Sürdürülebilir özelliği taşıyan bir Türk markasıyla, ilk kez Kraliyet ailesinden Prens William ve Harry’nin kuzeni olan Amelia Windsor beraber çalışıyor. Biz de bu açıdan çok mutluyuz çünkü bu aynı zamanda Türkiye’nin PR’ına, tanıtımına katkıda bulunacağımızı düşünüyoruz. Mutluyuz, gururluyuz” diye konuştu.

Diyarbakır annelerinin acısı tiyatroya uyarlandı

“Hasan Gelmedi” oyunu Diyarbakır annelerinin sesi olacak. Oyuncu Hale Canat, “Elimdeki tek gücün sanatım. Aslında önce bir roman yazmayı düşünmüştüm. Fakat sahnenin etkisinin çok daha fazla olacağından eminim. Provalarda ağlamamak için kendimi zor tutuyorum” dedi.

“HASAN GELMEDİ”

Mavi kıyafetini Terzi Müzesi’ne bağışladı

Yeşilçam’ın serçesi Hülya Koçyiğit kıyafetlerinden birisini İstanbul Kadın ve Erkek Terziler Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nda yer alan butik Terzi Müzesi’ne bağışladı. Mavi renkte özel bir kıyafetini müzeye hediye eden Koçyiğit, hayatı boyunca elbiselerini ihtiyaç sahiplerine bağışladığı belirterek, “Bugün de Terzi Müzesi için özel hayatımda giydiğim bir kıyafeti veriyorum. Gerek modeli gerek rengiyle sevdiğim bir kıyafetimdi. Daha da önemlisi bir ustanın elinden çıkmış olması değerliydi” dedi. Oda Başkanı Turan Aydoğdu ise Koçyiğit’e teşekkür ederek, “Onu burada görmek bizim için çok büyük bir onur. Türk sinemamızda emeği geçen terzileri de unutmayıp bizleri hatırlamasından ötürü de çok memnunuz. Yeşilçam sinemamızda emeği olan diğer sanatçılarımızdan da böyle değerli bağışları bekliyoruz” diye konuştu. Beyoğlu’ndaki Kardeşler Han’da gerçekleşen bağış töreninde Hülya Koçyiğit ve Oda üyeleri hatıra fotoğrafı çektirdi.

D

iyarbakır annelerinin acı dolu hikayeleri “Hasan Gelmedi” adlı oyunla tiyatro sahnesine taşınacak. Dağa kaçırılan çocukları için HDP il binası önünde 3 yılı aşkın zamandır oturma eylemi yapan Diyarbakır anneleri, evlat nöbetini kararlılıkla sürdürüyor. Tiyatro oyuncusu ve metin yazarı Hale Canat, provaları devam eden oyuna ilişkin yaptığı açıklamada Diyarbakır annelerinin mücadelesinden bir anne olarak çok etkilendiğini söyledi.

SANATLA DESTEK

Diyarbakır annelerine sanatıyla destek olmak amacıyla tiyatroyu seçtiğini belirten Canat, şunları dile getirdi: “Elimdeki tek gücün sanatım olduğunu düşündüm. Aslında önce Diyarbakır anneleriyle alakalı bir roman yazmayı düşünmüştüm. Fakat sahnenin, tiyatronun etkisinin çok daha fazla olacağından emin olduğum için bir tiyatro oyunu sahnelemeye karar verdim.” Hale Canat, metin yazımı, yönetimi ve sahnelenmesini üstlendiği oyunda gerçek kahramanların, gerçek hayat hikayelerini

sahneye uyarladıklarını belirterek, gösteride gencinden yaşlısına 6 anne karakterinin yer aldığını söyledi.

O ACIYI HİSSETTİM

Oyun üzerinde 1,5 aydır çalıştığını söyleyen Canat, şu bilgileri verdi: “Çok hızlı bir ilerleme oldu. Sebebine gelince tek kişilik oyun olması ve tüm zamanımı alması. O anneliği içinde hissetmek, oradaki analarımızın yüce mücadelesini

haber kaynaklarından öğrenmek, annelerin içindeki acıyı acı ile tanımak oyunu hazırladı. Diyarbakır annelerinin hikayelerini kaleme alan insanlar var. Bu kitapları okumak, tamamen iç içe yaşamak gibi bir şey oldu. Yani benim dünyam, hayatım değişti.”

AĞLAMAMAK ELDE DEĞİL! Bir anne olarak Diyarbakır annelerinin acılarını hissettiğini ve onların sesini duyurmak için çaba gösterdiğini vurgulayan Oyuncu Canat, şöyle devam etti: “Tek zorlandığım nokta ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Çok zordu, zaten ilk provalarımı alamadım. Hep yarıda kesmek zorunda kaldım. Ama tabii ki zamanla alışıyoruz ve birçok yerde sesimizi duyuracağımızı bildiğimiz için, bu oyunla birçok annenin yüreğindeki o merhameti, merhamet silsilesi olarak acılı annelere aktarabileceğimiz için provalarımı tamamlamayı başardım, şimdi sıra oyunda.”

Bu arada oyunun ilk gösteriminin bu hafta kentte yapılması planlanıyor.

78 yaşındaki dedenin paraşüt heyecanı!

n İzmir’de paraşütle atlama tut kunu 72 yaşındaki Ömer Er dem gökyüzünde heyecan ya şıyor. Aile bireylerinin havacı lığa ilgisi nedeniyle 50 yıl ön ce paraşütle atlama sporuna gö nül veren Erdem, uzun seneler bu branşla ilgilendi. Bu süreçte birçok yarışa katılan Erdem, bir süre sonra bu tutkusundan vaz geçti. Erdem, 43 yaşındaki oğ lu Can Erdem’in ısrarıyla 18 yıl önce yeniden çok sevdiği spo ra döndü. Şimdilerde her biri 60 yaşın üzerinde olan “Deli Anlı lar” paraşütçü grubunda da yer

alan baba, kimi zaman oğluy la kimi zaman da tek başına pa raşütle atlayış gerçekleştiriyor. Son olarak Selçuk ilçesinde dü zenlenen 48’inci Türkiye Para şüt Şampiyonası’na katılan ba ba ve oğlu, ayrı takımlarda bir birleriyle de yarıştı. Yarışmada, “Deli Anlılar” üçüncülük elde etti. Ömer Erdem, “Bu adrenalin çok fena. Çok ciddi alışkanlık yapıyor. Yani diyorum ki ‘oğlum ben yaşlandım artık gelemem.’ Öbür taraftan aklım bana, ‘bak buna gitmek zorundasın’ diyor” şeklinde konuştu.

HÜLYA KOÇYİĞİT

PENDIKSABIHAGÖKÇEN HAVALIMANI METROSUNUAÇTI

CHP’nin yapmadığını hükümet yapıyor

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılan PendikSabiha Gökçen Havalimanı Metro Hattını hizmete açan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’a 3.5 yılda bir çivi çakmayan CHP’li İBB’yi eleştirdi. Metro hattının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, uzunluğu 7,4 kilometre olan 4 istasyonlu hattın Sabiha Gökçen Havalimanı’nı Pendik’e, Anadolu Adliyesi’ne ve Kadıköy’e bağladığını belirten Erdoğan, Sabiha Gökçen Havalimanı’na Pendik’ten 10 dakikada, Kartal’dan 12 dakikada, Kadıköy’den 50 dakikada ulaşmanın mümkün hale geldiğini söyledi. İstanbul’daki raylı sistem ağı uzunluğunu 270 kilometrenin üzerine çıkardıklarını aktaran Erdoğan, birkaç ay içinde bu hattı İstanbul Havalimanı’na kadar ulaştıracaklarını da müjdeledi.

BİRİLERİ SAHİPLENİYOR

Kentteki raylı sistemin yarısının Bakanlık tarafından yapıldığını vurgulayan Başkan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Muhalefet inşaatı başlamış metro hatlarına hafriyat dökerken biz bakanlığımız ve belediyelerimiz vasıtasıyla vatandaşlarımızı en hızlı, en güvenli, ekonomik ulaşım ağı olan raylı sistemlere kavuşturmaya devam ediyoruz. Birileri bizim yaptığımız bu raylı sistemleri ne yapmak istiyor, sahiplenmek istiyor. Bunların kimler olduğunu anlıyorsunuz değil mi? Ama bunlara en güzel dersi inşallah haziranda vermeye var mıyız? Bu muhteşem katılım

Olena Zelenska’yi

ağırladı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in eşi Olena Zelenska’yı İstanbul’da ağırladı. Zelenska’yı ağırlamaktan mutluluk duyduğunu belirten Erdoğan, şunları ifade etti: “Türkiye başından beri barış için diplomatik mücadele veriyor. Savaş mağduru kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere Ukrayna halkının yaralarını el birliği ile saracağımıza inanıyorum. Bu vesileyle Sıfır Atık İyi Niyet Beyanı’na da imza atarak küresel çağrımıza destek verdiği için Bayan Zelenska’ya teşekkür ediyorum.”

Pakistan’da Recep Tayyip Erdoğan Çadır Kenti açıldı

Milyonlarca insanın selden etkilendiği dost ve kardeş ülke Pakistan’da afetzedeler için kurulan Recep Tayyip Erdoğan Çadır Kenti’nin açılışı gerçekleştirildi. Türkiye, milyonlarca insanın selden etkilendiği Pakistan’a havadan ve karadan yardım elini uzatmaya devam ediyor. Pakistan’da selden etkilenen afetzedeler için Bholari kasabasında AFAD, Pakistan Beytüsselam Yardım Derneği, Pakistan Hava Kuvvetleri ve Bankİslami iş birliği ile çadır kent kuruldu. Pakistanlı yetkililerin önerisiyle çadır kente Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi verildi. Haydarabad kenti yakınlarında kurulan çadır kentte 200 aile çadırı ile yönetim, güvenlik, mescit çadırları, ambulans, jeneratör, tuvaletler ve temiz su sistemi de bulunuyor.

14. UÇAK VE 13. İYİLİK TRERİ AFAD Başkanlığı koordinasyonunda Pakistan’da 19 farklı bölgede kurulan 17 bin 65 çadırda yaklaşık 118 bin afetzede yaşamını sürdürüyor. İçişleri Bakanlığı AFAD koordinasyonunda, 81 il valiliği, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle bugüne kadar Pakistan’a 14 uçak ve 13 “İyilik Treni” ile yardım malzemeleri ulaştırıldı. Ayrıca bölgeden de yardım malzemeleri temin edildi. Bu kapsamda bölgeye toplam 30 bin 812 aile tipi çadır, 440 bin 663 gıda kolisi ve temizlik malzemesi, 38 bin 796 battaniye, yatak, yastık vb, 6 bin 58 mutfak seti, 34 bin 219 giyim malzemesi ve halı, 2 milyon 235 bin 168 tıbbi malzeme, 2 mobil sağlık ünitesi ve kampı ile 50 motorlu bot gönderildi. Bölgede 48 bin 575 sıcak yemek dağıtıldı. 17 AFAD personeli, 3 kişilik sağlık ekibi ve 10 STK görevlisi hizmet veriyor.

zaten bunu ispat ediyor. CHP demek çöp demektir, CHP demek çukur demektir, CHP demek çamur demektir. Ve biz dert yükü, mutsuz bir İstanbul devraldık. Fatih’in emanetine asla yakışmayan bu kötü tablo karşısında ‘Bismillah’ deyip hemen hareket geçtik.”

SEL OLUYOR, O TATİLDE!

Sel oluyor, kar yağıyor, yangın çıkıyor veya başka bir kriz yaşanıyor bakanlarımızla, kurumlarımızla, anında olaya bizzat yerinde vaziyet ediyoruz. İstanbul’un belediye başkanı nerede? Bodrum’da. Ama Erdoğan’ın bakanları nerede? Vakaların olduğu yerde. Bugün açılışını yaptığımız metro hattını da bu anlayışın yeni bir tezahürü, yeni bir ürünü olarak görüyorum. Bay Kemal, herhalde burayı da sahiplenmezsin. Haziranda bunların topuna gereken dersi, benim İstanbullum verecektir. Fakat görevi olmadığı halde ilgili

bakanlığımız hemen bu sorunları çözüyor, milletimizi mağdur etmiyor. Her alanda İstanbul’u ve İstanbul halkını kolluyor, kendi haline terk etmiyor.

CHP TERÖRÜN OYUNCAĞI

Maalesef bir türlü terör örgütünün güdümünden kurtulup sivil ve meşru siyaset yapmayı beceremeyen HDP, bu ihanette yine başrolü oynamaya taliptir. Bizim asıl üzüldüğümüz ise lafa geldiğinde cumhuriyetle yaşıt olduğunu, Atatürk’ün partisi olduğunu söyleyen CHP’nin, bölücü terör örgütünün kuklası ve oyuncağı durumuna düşürülmesidir. Bu partinin kadın mensupları hadi bakalım, konuşun. Kandil’de bu kadınları yetiştirenler, terörist olarak yetiştirenler, benim ülkemin kadınlarına bunun hesabını verebilirler mi? Diyarbakır’daki malum partinin önünde yıllardır duran Diyarbakır annelerine bunun hesabını verebilirler mi?”

Başta köhne Parlamenter Sistem olmak üzere eski düzenlemeleri geri getirmek için sağdan soldan, ortadan yandan birbirine benzemeyen ve terör partisi HDP’nin alttan desteklediği 6’lı masa liderleri, geçen pazar günü bir kez daha bir araya geldi. CHP

Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğindeki toplantıya; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu katıldı. Seçim için yol haritasını konuşan genel başkanlar, birlikte yemek de yedi.

ESKİ TÜRKİYE SEVDALILARI

Masacılar CHP’de buluştu

Pendik-Sabiha Gökçen Havalimanı arasını 10 dakikaya indiren metro hattını açan Erdoğan, “Muhalefet inşaatı başlamış metro hatlarına hafriyat dökerken biz bakanlığımız vasıtasıyla va tandaşlarımızı en hızlı, en güvenli, ekonomik ulaşım ağı olan raylı sistemlere kavuşturmaya de vam ediyoruz. Haziranda bunların topuna gereken dersi, benim İstanbullum verecektir” dedi.

Başkan Erdoğan, Sabiha Gökçen İstasyonu’nda Pendik-Sabiha Gökçen Metro Hattı Açılış Töreni’ne katılarak vatandaşlara hitap etti. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım ve protokol üyeleri ile açılış kurdelesini kesen Erdoğan, vatman koltuğuna geçerek bir süre metroyu da kullandı.

rkısh

TURKISH AIRLINES HELPS

WORLD’S TALLEST WOMAN FLY FOR FIRST TIME

With a small seating adjustment, Rumeysa Gelgi finally boarded a plane for the first time in her life. It was not an easy path, but the tallest woman in the world made her very first trip by plane with the help of Turkish Airlines.

Gelgi, who is in the Guinness Book of Records for her 2.15-meter (about 7-foot) height, was able to make the journey after Türkiye’s flagship airline turned six seats on the plane into stretchers. Gelgi has to travel by stretcher due to Weaver syndrome, a genetic disorder characterized by rapid growth. She normally gets around by wheelchair but sometimes walks for short distances. The 25-year-old software developer wanted to travel to the U.S. to

Istanbul now allows pets on mass transportation

A head of World Animal Day on Tuesday, Istanbul Metropolitan Municipality (IBB) announced pets can now travel with their owners on the mass transportation network of Türkiye’s most populated city. Guide dogs and dogs, cats and birds weighing less than 5 kilograms (11 pounds) will be free to ride the metro, buses and ferries throughout the day, while larger animals will be allowed to ride the mass transportation vehicles between 7 a.m. and 10 a.m. and between 4 p.m. and 8 p.m. Dogs will be allowed to travel only with a leash and muzzles, while cats will be allowed in their special cages, like birds.

collaborate with Guinness for an event and to help develop her professional career. Accompanied by her mother, the young woman boarded the flight with her wheelchair before laying on the stretcher inside the plane for a 13-hour flight to San Francisco.

She told reporters at Istanbul Airport that she was very excited to travel by plane for the first time, and that this flight was important for patients like her who need a stretcher.

“This will be my first flight as well as my first travel overseas. But I believe that this experience will be a first for many individuals, not just me. Because as you know, the option of traveling as a stretcher passenger is generally

reserved for patients who are being transferred from one intensive care unit to another. “It is an alternative for patients who are referred from one hospital to another and need an ambulance. However, because I couldn’t sit for lengthy periods of time due to my scoliosis, or spine curvature disorder, I had to fly on a stretcher,” she said.

Gelgi lives in Karabük, Türkiye, about 200 kilometers (124 miles) north of the capital, Ankara. She says she is using her world record title to advocate and raise awareness of both Weaver syndrome and scoliosis.

The world’s tallest man also lives in Türkiye: Sultan Kosen, who has been measured at 2.51 meters (8 feet 2.8 inches) tall.

Socrates, wisdom and our modern follies -1-

We need to seek the truth and live by it. We have to shake off our modern pretensions and arm ourselves with know ledge, wisdom, compassion and humility. We ought to treat the world as a trust given to us, not as an end in and of itself.

On May 22, 2012, the ancient Greek philosopher Socrates was acquitted in a symbolic retrial in Athens. A panel of 10 judges from Europe and the U.S. heard the case from Greek and foreign lawyers to decide whether Socrates was guilty of impiety and corrupting the youth. Even though the judges were evenly divided, this saved Socrates from punishment according to ancient Greek law.Accused of corrupting the youth and believing in deities not recognized by the Greek authorities, Socrates, the greatest sage and philosopher of Ancient Greece, said in his defense that the accusations against him were false and the reason why he was put on trial was not because he was misleading the youth about metaphysics, but because he was showing that people of power and pretension in fact did not know anything.

After winning every debate, Socrates always repeated what came to be known as Socratic irony: “The only thing I know is that I do not know anything.”This critical questioning cost Socrates his life in 399 B.C. when he drank the poison prepared for him while in his prison cell, sending his devoted students and friends, including Plato, Crito, Xenophon and Phaedo, into tears, pain and agony. But it also proved the power of the principles for which Socrates lived and died. Despite his followers’ insistence, Socrates rejected any plans to escape from prison and accepted his end as divinely ordained destiny. Even in his last hours, he was telling the proud and corrupt inhabitants of Athens that they did not have real knowledge and wisdom but only pretension and pride.

Istanbul becomes youth capital of Turkic World

n Youth and Sports Minister Mehmet Kasapoğlu announced Friday that Istanbul was declared the “2023 Turkic World Youth Capital.” Attending a ministerial meeting of the Organization of Turkic States (OTS) in Türkiye’s northwestern Bursa province, Kasapoğlu said, “We believe that Istanbul will proudly carry this title and strengthen

our brotherhood and loyalty among the youth of the Turkic world and boost our cooperation.” The minister added that they look forward to many activities, works and projects, such as the young entrepreneur forum and young leader forum, under the umbrella of the organization in Istanbul, which has been declared the youth capital.

The hubris of modernity carries striking resemblances to the folly of Ancient Greece that executed its greatest mind. It is not only intellectual arrogance, but also epistemic imperialism to claim to know everything there is to know about the universe and the meaning of human life. The truth is that while we have the most advanced technologies and economic means in human history, millions go to bed hungry every day, refugees flee their homes, innocent people die in mindless wars and injustice and inequality reign high. Those who

question the modern status quo are given a treatment similar to the once accorded to Socrates.

The accusations against Socrates were reflective of the fears of the ruling class of the time. They were afraid that this knowledgeable and persuasive teacher was inculcating a new notion of ethics among the youth and that this was certain to expose their false pretensions to power, status and dignity. If not stopped, this was likely to lead to a new intellectual and political movement and upset the status quo. In fact, one of the suspicions about Socrates was that he was secretly allying himself with Sparta, Athen’s greatest rival, and plotting an uprising with some of his students.

Yet, like a “gadfly that keeps agitating a big horse,” to use his own analogy, Socrates kept questioning the pretensions and presumptions of the society in which he lived, hoping that the people would value and make use of his knowledge and wisdom to find the truth and lead good and virtuous lives. Yet it was Socrates’s daring to pull down the curtain before the theater of false knowledge, immorality and injustice that led to his execution.

“The effect of these investigations of mine, gentlemen, has been to arouse against me a great deal of hostility,” Socrates said. This was the source of all the outrageous claims against him. He further explained: “A number of young men with wealthy fathers and plenty of leisure have deliberately attached themselves to me because they enjoy hearing other people cross-questioned. These often take me as their model, and go on to try to question other persons,”

As displayed vividly in Plato’s “Dialogues,” Socrates developed some of the finest methods of self-examination and crossquestioning. His goal was not to ridicule anyone, but to show that only God possesses true wisdom and we mortals can only aspire to have a share in it. To say that “the only thing I know is that I don’t know anything” is the highest form of wisdom because it shows the difference between true and false knowledge - a key element in order to live by the truth. (MORE NEXT WEEK)

Rumeysa Gelgi lies on the stretcher aboard the plane, in Istanbul, Türkiye, Sept. 28, 2022.

USD/TL: 18.550 BIST: 3.392

AUD/TL: 12.073 ASX: 6.456

GLD/GR: 1.014

DENIZDE SOYULDULAR

Yabancı denizciler

sularında

karşıya

Avustralya sularında yabancı kayıtlı yük gemilerinde çalışan denizciler, yasal boşluklar ve çalışma standartlarının gevşek uygulanması nedeniyle düzenli olarak maaş ve diğer hak hırsızlığına uğruyorlar. Yılda yaklaşık 60 milyon doların bu şekilde iç edildiği belirtiliyor.

Geleceğin Çalışmaları Merkezi tarafından yayınlanan “Robbed At Sea” başlıklı rapor, küresel bir denizcilik ve diğer taşımacılık sendikaları federasyonu olan Uluslararası Taşımacılık Federasyonu (ITF) tarafından son 10 yılda gerçekleştirilen ücret denetimlerinin kayıtlarını inceliyor. ITF, limanları ziyaret eden uluslararası gemilerin yerinde kontrollerini yapmak için Avustralya’da 4 müfettişten oluşan küçük bir ekibe sponsorluk yapıyor.

YÜZDE 70’İ MAĞDUR

Son 10 yılda, Avustralya limanlarında yapılan 5 bine yakın denetimde ITF, gemilerin yüzde 70’inin ücret ödemesi ve diğer temel çalışma standartlarına ilişkin asgari uluslararası standartları

karşılamadığını tespit etti ve bu süre içinde toplam 38 milyon dolarlık kurtarma siparişiyle sonuçlandı.

ÜCRET HIRSIZLIĞI

Ancak ITF ekibi, Avustralya limanlarını ziyaret eden tüm yabancı gemilerin yalnızca küçük bir kısmını denetleyebiliyor. Yılda yaklaşık 450 veya o sırada yabancı kayıtlı gemilerin ziyaretlerinin yalnızca yüzde 2,5’i. Rapor, diğer, denetlenmemiş gemilere ilişkin makul varsayımlara dayanarak, Avustralya denizcilik endüstrisindeki denizcilerin toplam ücret hırsızlığının yılda yaklaşık 65 milyon dolar olduğunu tahmin ediyor. Yabancı kayıtlı gemilerdeki denizciler genellikle düşük ücretli gelişmekte olan ülkelerden gelirler ve etik olmayan gemi

sahipleri, müteahhitler ve taşeronlar tarafından sömürülmeye direnmek için çok az güçleri vardır. Avustralya sularındayken daha fazla koruma sağlamak için daha güçlü kurallar gereklidir. Ancak rapor, bir Avustralya limanından diğerine kargo taşırken bile bu denizcilerin neden rutin olarak istismar edildiğini açıklayan birkaç boşluk ve yaptırım hatası tespit etti.

BİZE YAKIŞMIYOR

Raporda, “Avustralya, hukukun üstünlüğüne ve işçiler için adil bir davranışa saygı duyan bir ülke olmaktan gurur duyuyor. Yine de, tüm küresel ekonomideki en savunmasız işçilerden bazılarının, tam burada, kendi sularımızda acımasızca ve bilerek sömürülmesine izin veriyoruz” denildi.

yapan termik santral 13 yıl erken kapatılacak

oldukça geciken ülkeler arasında.

Avustralya’nın en büyük ve en kirli enerji şirketi AGL, fosil yakıt üretimini azaltması için baskı görüyor. Son verilere göre Loy Yang A 2019-2020

arasında çevreye 16,6 milyon ton sera gazı saldı. Aynı zaman diliminde ülke genelinde çevreye toplamda 513,5 milyon ton sera gazı salındı. Avustralya halkına iklim değişikliği ve çözümleri hakkında bağımsız, güvenilir bilgi sağlamak için oluşturulmuş kâr amacı gütmeyen Climate Council, AGL’nin aldığı bu kararın artık kömürün enerji üretiminde bir yerinin olmadığını kanıtladığını iddia etti. Enerji santrali halihazırda Victoria eyaletinin elektrik ihtiyacının büyük bölümünü karşılıyor.

MURAT ÖZDAMAR

Sorularınız için: info@turkishnewspress.com.au

Emekli olmak için yılbaşını beklemek avantajlı mı?

5510 sayılı Kanuna göre, sigortalıya bağlanacak olan emekli maaş miktarını belirleyen temel parametreler; güncellenmiş ortalama aylık prim matrahı ile prim gün sayısına göre belirlenen aylık bağlama oranıdır. Bu iki temel parametrenin çarpımı sonucu bulunan tutar, bağlanacak emekli aylığıdır. Güncellenmiş ortalama aylık prim matrahının belirlenmesi aşamasında güncelleme katsayısı kullanılır. Her bir yıla ait sigorta matrahı için uygulanacak olan güncelleme katsayısı ise ilgili yıla ait yıllık enflasyonun tamamı ile büyüme hızının yüzde 30’unun toplamından oluşur.

Bu yöntemle güncellenmiş olan ortalama aylık prim matrahı ile aylık bağlama oranının çarpımından oluşan emekli maaşı ayrıca Ocak ve Temmuz ödeme dönemlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki 6 aylık döneme göre açıklanan 6 aylık enflasyon oranı kadar artırılır.

Bu yöntemin doğal sonucu olarak aynı prim gün sayısına göre Aralık ayında bağlanan emekli aylığı ile Ocak ayında bağlanan/ bağlanacak olan emekli aylığı arasında fark oluşur.

Sosyal Güvenlik Kurumu resmi web sitesinde bulunan http://uyg. sgk.gov.tr/AylikHesap/ adresinden an itibariyle emekli olma halinde bağlanacak olan emekli maaş miktarını hesaplatmak mümkün. Bağlanacak emekli maaşını Aralık ayında ve Ocak ayında hesaplatıp farkı bilen okurlarımız, eski yıllarda olduğu gibi bu yıl için de bizden açıklama bekliyor.

Bu konuda geçen sene birkaç kez yazı yazarak emekli olmayı düşünen okurlarımızı bilgilendirmiş idim. Geçen sene mevcut ekonomik göstergeleri de dikkate alarak 2021 Aralık döneminde değil de 2022 Ocak döneminde emekli olmanın daha avantajlı olduğunu, emekli olmayı düşünenlerin 2022 yılını beklemelerinin menfaatine olacağını zira 2022 yılında emekli

olana bağlanacak olan emekli maaşının 2021 yılında emekli olana göre yaklaşık olarak yüzde 16-17 arası fazla olacağını söylemiştik.

Bu konuda bu sene için öngörümüzün ne olduğu hakkında da sizlerden oldukça fazla soru gelmeye başladı.

Her şeyden önce emekli olmanın 2022 yılında mı yoksa 2023 yılında mı avantaj olacağı hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapabilmemiz için 2022 yılına ait yıllık tüketici enflasyonunu ve 2022 yılının büyüme oranını bilmemiz gerekir. Bu verileri şu an için bilmemiz mümkün değil. 2022 yılına ait yıllık enflasyonu en erken 3 Ocak 2022 tarihinde, büyüme oranını ise 2023 yılı Mart ayı başlarında öğrenebileceğiz.

Ancak açıklanmış olan Temmuz ve Ağustos aylarına ait tüketici enflasyon oranlarına bakarak ve önümüzdeki açıklanacak olan kalan dört ayın enflasyon beklentilerini dikkate alarak bir tahminde bulunmak mümkün. Belirttiğimiz gibi bu bir tahmin olacak ve kesin bir kanaat içermeyecek. Ayrıca sene sonuna doğru bu tahmini revize etmek daha sağlıklı olacak.

Bu yıla ait son iki ay tüketici enflasyonu toplamı yüzde 4’e yakın çıktı. Sonraki 4 ayın tüketici enflasyonu da yüksek beklenmiyor. Bir anlamda 2022 yılı TemmuzAralık dönemine ait 6 aylık tüketici enflasyonu mevcut halde yüzde 25’leri bulmayacak gibi.

2022 yılı Temmuz-Aralık dönemine ait yüzden 25’den düşük beklenen 6 aylık tüketici enflasyon oranı bize 2022 yılında emekli olana bağlanacak olan emekli maaşının daha yüksek olacağı işaretini veriyor.

Ama bu hususta bağlayıcı olmama adına Aralık ayının beklenmesinin daha isabet olacağını bir kez daha hatırlatalım. Çünkü Aralık ayı başında enflasyon oranları açıklanınca bu konuyu daha geniş biçimde inceleyeceğiz ve sizleri mutlaka bilgilendireceğiz.

Askerlik borçlanmasının emekliliğe etkisi

SORU: 15.4.1990 tarihinde

Bağ-Kur sigortalısı oldum. Daha sonra 1999 yılında SSK sigortalı oldum ve halen SSK primi ödüyorum. Askerliğimi 1988 yılında yaptım. Askerlik borçlanmasını ödersem benim SSK başlangıcım mı öne gidecek yoksa Bağ-Kur başlangıcım mı? > Haydar M.

CEVAP: İlk defa sigortalı olunan tarih kişinin ilk defa emeklilik primi ödeme tarihidir. Burada ilk sigortanın SSK

veya Bağ-Kur olmasının da önemi yoktur. Sizin ilk sigorta başlangıcınız 15.4.1990 tarihidir. İlk defa sigortalı olunan tarihten önce yapılan askerlik süresi borçlanılırsa sigorta başlangıcı borçlanılan süre kadar geri çekilir. Mevcut halde 52 yaşında SSK emeklisi olma hakkınız var. Ancak en az 5 ay askerlik borçlanırsanız ilk sigorta başlangıcınız 15.11.1989 tarihine geleceğinden 51 yaşında emekli olma hakkınız oluşur.

Kurtuluş Savaşı cephesinde bir çocuk asker: ONBAŞI NEZAHET BAYSEL

B

abası Hafız Halit Paşa ile gittiği cephede asker elbisesini 12 yaşlarında giyerek Milli Mücadele’ye katılan Onbaşı Nezahet, vefatın 29. yıl dönümünde kahramanlıklarıyla anılıyor. Kurtuluş Savaşı tarihinin bilinen en önemli çocuk kahramanlarından Onbaşı Nezahet (Baysel), tüfeğin boyundan uzun olması nedeniyle onun yerine kullandığı filinta ile Kuvay-ı Milliye saflarında vatan savunmasında etkin rol oynadı. Cephede birlikleri teftiş eden Gazi Mustafa Kemal ile de karşılaşan Onbaşı Nezahet 24 Eylül 1993’te hayata gözlerini yumdu.

92 YIL SONRA HAKKI VERİLDİ

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 1921 yılında ilk kez verilmesi kararına rağmen çeşitli gerekçelerle bir türlü kavuşamadığı İstiklal Madalyası, 2013 yılında dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından 92 yıl sonra merhumun torunu Gizem Ünaldı’ya takdim edildi. “Meclis’in Unuttuğu Kahraman: Nezahet” kitabının yazarı senarist Ozan Bodur, Baysel’in hayatını ve İstiklal Madalyası’nın yıllar sonra torununa verilmesinin hikayesini anlattı. Bodur, Onbaşı Nezahet’in Kurtuluş Savaşı tarihinin bilinen en önemli çocuk kahramanlarından biri olduğunu söyledi. Nezahet Baysel’in 8 yaşındayken annesini kaybetmesi üzerine babası Hafız Halit Paşa’nın yanında büyüdüğünü, bu nedenle askerlerin arasında yetiştiğini dile getiren Bodur, onun silah kullanıp ata binmeyi öğrendiğini belirtti.

TÜFEĞİ BOYUNDAN UZUN! Milli Ordu’ya katılmak için İzmit dağlarından geçerken Baysel’in başından geçen bir anıyı aktaran Bodur, çocuk yaşta olduğu için normal askerlerin kullandığı tüfeğin kendi boyundan uzun olduğunu söyledi. Bodur, Baysel’in bu nedenle tüfeği olmadığını, Kuvay-ı Milliye birlikleriyle karşılaşan Nezahet’i gören Çerkes Ethem’in onun hakkında bilgi aldığını ifade etti. Çetelerden alınan Yunan filintasının kendisine verildiği Nezahet’in mücadelesini onunla yaptığına dikkati çeken Bodur, şöyle devam etti: “Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan sıfatıyla birlikleri teftiş ederken sırayla askerlere bakıyor. Babayiğit bir sürü adam yan yana sıralanmış. Paşa hepsini böyle gözüyle takdir ediyor, en sona gelince bir boşluk var. Kafasını aşağıya bir indiriyor.

Babası Hafız Halit Paşa ile gittiği cephede asker üniformasını 12 yaşında giyip Milli Mücadele’de başarı göstererek onbaşı olan Nezahet Baysel’e çeşitli gerekçelerle yaşarken verilemeyen İstiklalMadalyası,92yılsonradöneminTBMMBaşkanıCemil Çiçek tarafından torununa takdim edildi. “Meclis’in Unuttuğu Kahraman: Nezahet” kitabının yazarı Ozan Bodur, “Nezahet Baysel, madalyası kendisine verilmediği için kahrolmuş” diyor.

kahramanlıkları İkinci İnönü Muharebesi’nde de devam etti, 70. Alay’ın yine en önünde Onbaşı Nezahet vardı. Derviş Paşa, ilk kez bir kız çocuğuna onbaşılık rütbesi vermiştir. ‘Onbaşı Nezahet’ ismi de oradan geliyor.”

AYIP OLUR DİYE SÖYLEMEDİ

Yıllar sonra Atatürk’ün verdiği davete katılan Baysel’in, eşi Rıfat Bey ile konuşup salondaki herkes Kurtuluş Savaşı kahramanı olduğu için madalya konusunu dile getirmenin ayıp olacağına karar verdiklerini belirten Bodur, İnönü ve Menderes dönemlerinde bunun gündeme getirildiğini ancak unutulduğunu ifade etti. Dönemin Tüm Parlamenterler Birliği Başkanı’nın düzenlenen bir programa Baysel’i davet ettiğini söyleyen Bodur, şunları anlattı: “Dolmabahçe Sarayı’na davet ediliyor. Çok heyecanlanıyor. Artık çok yaşlı ancak bizzat Meclis Başkanı çağırmış. Hikayeden haberdar, giyiniyor, kuşanıyor. ‘Madalyamı alacağım’ diye heyecanlanıyor. Ancak kendisine bir porselen tabak hediye ediyorlar. Merdivenlerden ağlaya ağlaya iniyor. En son GATA’da vefat etmeden önce kızı İnci’ye söylediği son söz, ‘Koca memlekette bir İstiklal Madalyası’nı bana çok gördüler’ dedi ve öyle vefat etti.”

CEMİL ÇİÇEK’E NASİP OLDU Bu konuda kamuoyu oluşturmak için mücadele ettiğini belirten Bodur, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Birçok gazete ve dergilerle iletişime geçip konuyu gündeme getirmeye çalıştım. Nihayetinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda, eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından Baysel’in torununa takdim edilerek, bir unutkanlık giderildi. Bir iade-i itibar yerine getirildi. Buna vesile olmak, benim ömrümün en gurur verici hadiselerinden biri olsa gerek.”

Bir tane çocuk var orada. Hani o boy sıralamalarına uymayan, o heybete, o azamete uymayan bir çocuk var, şaşırıyor.

KURT ÇOCUĞU KURT OLUR

Yanında da hemen bizim ‘Ayıcı’ lakabıyla andığımız Ayıcı Arif Paşa var. Ondan sonra Ayıcı Cahit Paşa’ya dönüyor, ‘Arif Bey ben size talimat vermedim mi, çocukları askere almayın diye’ diyor. Ondan sonra Ayıcı Cavit Bey de eğiliyor ‘Nezahet, Hafız Halit Paşa’nın kızıdır. Kurt çocuğu kurt olur Paşam.’ diyor. Şaşırıyor, Mustafa Kemal Paşa ve hikayesini dinliyor ve onu yanaklarından seviyor.”

TBMM’deki mebuslardan birinin çocuk yaşta yaptığı mücadelelerden dolayı 1921 yılında kendisine İstiklal Madalyası verilmesi önerisinde

bulunulduğunu dile getiren Bodur, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk İstiklal Madalyası’nın Onbaşı Nezahet’e verilmesi kararı çıktığını ancak verilmediğini söyledi.

UNUTULAN KAHRAMAN Bodur, tarihin burada donduğunu belirterek, şunları aktardı: “O karar, Meclis arşivinin tozlu raflarında unutuluyor. Meclis ceridelerini düzenli olarak okuyordum. Onları okurken ‘Acaba bu kıza madalyası verildi mi?’ diye merak ettim. Bu merakın sonunda onunla ilgili kitap yazdım. 92 senelik bir unutkanlık vardı ortada. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk İstiklal Madalyası 92 yıldır verilmemiş. Ortada bir dram vardı. Nezahet Baysel, madalyası kendisine verilmediği için kahrolmuş. Kurtuluş Savaşı’ndaki

ROMAN GİBİ BİR HAYAT 1908 yılında İskeçe’de doğan, 70. Alay Komutanı Albay Hafız Halit Bey’in kızı olan Baysel, babasıyla cephelerde bulundu.Çanakkale Savaşı sonrası alayın talimlerine katılan Baysel, ata binmeyi ve silah kullanmayı öğrendi.12 yaşına geldiğinde Milli Mücadele’nin de başlamasıyla babasıyla cephelere gitti.İlk asker elbisesini 1920’de giydi.Üç sene boyunca,babasının katıldığı her muharebeye katıldı, 70.Alay’ın simgesi haline geldi. Baysel’e 11.Tümen Komutanı Derviş Ahmet Paşa tarafından resmi onbaşılık rütbesi verildi.Savaşın sona ermesinin ardından önce Bursa Amerikan Kız Koleji’nde, daha sonra Kumkapı’da açılan Fransız Jeanne D’Arc Enstitüsü’nde öğrenim gördü.Dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman tarafından 1986 yılında 78 yaşındaki Baysel’e Dolmabahçe’de şükran plaketi verildi.24 Eylül 1993’te hayata gözlerini yumdu. Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından merhumun İstiklal Madalyası 92 yıl sonra 2013 yılında torunu Gizem Ünaldı’ya verildi.

OZAN BODUR

UN praises Türkiyebrokered grain deal’s effect on food prices

Canadian human rights chief removed after Islamophobia claims

AU.N. chief who was part of the grain deal mediated by Türkiye to export Ukrainian grain hailed the agreement for bringing down food prices across the world. But U.N. trade agency boss Rebeca Grynspan stressed it was now necessary to bring down the price of fertilizers - of which Russia is a major producer - in order to avoid a food crisis.

Two agreements were signed in Istanbul under the United Nations on July 22 to allow the export of Ukrainian cereals blocked by Russia’s war in the country, and the export of Russian food and fertilizers, despite Western sanctions imposed on Moscow.

The Black Sea Grain Initiative agreement signed in Istanbul is valid for 120 days, or four months, said Grynspan, the head of UNCTAD, the U.N. Conference on Trade and Development.

“The U.N. hopes that it will be renewed because it has been really a success and an important addition to tackle the food insecurity crisis in the

world,” she told reporters in Geneva.

“We have surpassed now the mark of five million metric tonnes of grain coming out of the Ukrainian ports. This has no doubt had an effect on the grain markets.”

UNCTAD said the initiative had a significant impact on the fall in global food prices.

The food price index produced by the UN’s Food and Agriculture Organization showed a decline for the fifth consecutive month in August, bringing prices to their lowest level in seven months.

“We are more or less at pre-war levels of prices,” said Grynspan, underlining that prices were already high before Russia’s invasion of its neighbor in February.

‘Crisis of availability’ fears

Grynspan said she wanted to push for more price decreases and said that if the markets could stabilize, “we think that prices can come down even further.”

The former vice president

of Costa Rica however pointed to sky-high fertilizer prices as another major obstacle to normalizing the food market.

The prices of synthetic fertilizers - based on nitrogen, phosphorus or potash - have tripled over the past year and a half following supply disruptions from Russia which was the world’s largest exporter and the soaring price of gas which is essential in the manufacturing process.

Russia, a world grain power, complains that it cannot sell its products and its fertilizers due to Western sanctions affecting the financial and logistics sectors in particular.

“To avert a future crisis, we need to bring fertilizer prices down,” said Grynspan, otherwise “the crisis of affordability that we have today will be a crisis of availability tomorrow”.

A meeting of fertilizer producers will be organized in Paris ahead of the G20 summit in Indonesia in November, in order to intensify production.

NATO rejects Russia’s annexation of Ukraine’s regions

n NATO Secretary-General Jens Stoltenberg rejected Russia’s “illegal and illegitimate” annexation of four parts of Ukraine.

Stoltenberg said NATO allies support Ukraine’s right to choose its own path.

His comments came shortly after Ukraine announced that it would apply for accelerated membership in the bloc.

“This is the largest attempted annexation of

European territory by force since World War II,” Stoltenberg said in a press conference on Friday.

“NATO Allies do not, and will not, recognize any of this territory as part of Russia,” he said, calling on all states to reject the annexation.

The top NATO official said the move “represents the most serious escalation since the start of the war” and pledged further support to Ukraine.

The human rights commissioner of a Canadian province was told to step down on Thursday for alleged anti-Islam comments, with Justice Minister Tyler Shandro issuing an order for the official’s resignation. More than two dozen Muslim groups wrote a letter on Sept. 12 and asked Alberta Minister of Justice Tyler Shandro to fire May. The request came after written remarks made by May in 2009 recently came to light where he said that Islam was “not a peaceful religion misused by radicals. Rather it is one of the most militaristic religions known to man.” The Muslim groups initially asked to meet with May to discuss the remarks and May said he would. But several dates were put forth by the Muslim community to meet and May declined them all, citing scheduling conflicts. The National Council of Canadian Muslims (NCCM) then wrote the letter to Shandro, urging the minister to get May’s resignation. The NCCM also noted that May had threatened to sue his critics. The Minister of Justice, who hired May, agreed and because he failed to meet with the Muslim groups as promised, ordered the human rights chief to resign earlier this week.

174 people dead after riot at Indonesian football match

The death toll from panic at an Indonesian soccer match climbed to 174, most of whom were trampled to death after police fired tear gas to dispel riots, making it one of the deadliest sports events in the world. Several brawls between supporters of the two rival teams were reported inside the stadium after the Indonesian Premier League game ended in a 3-2 victory for Persebaya Surabaya on Saturday night local time in Malang. The fights prompted riot police to fire tear gas, which caused panic among supporters, said East Java Police Chief Nico Afinta. Hundreds of people ran to an exit gate in an effort to avoid the tear gas. Some suffocated in the chaos and others were trampled, killing 34 almost instantly. The rioting spread outside the stadium where at least five police vehicles were toppled and set ablaze amid the chaos. Tear gas is banned at soccer stadiums by FIFA. Indonesia’s soccer association, known as PSSI, has suspended the premier soccer league Liga 1 indefinitely in light of the tragedy and banned Arema from hosting soccer matches for the remainder of the season.

1A Panama-flagged bulk carrier Ikaria Angel leaves the sea port in Chornomorsk with wheat for Ethiopia after restarting grain export, amid Russia’s attack on Ukraine Sept. 17, 2022.

Tanyeli Serkan Uyanık

Yarım asrı bir

SEPETE sığdırdı

Ege’nin incilerinden Muğla’nın Seydikemer ilçesinde yaşayan Recep Yaman, su kenarlarında yetişen hayıt, kargı ve söğütten ördüğü sepetlerle hem geçimini sağlıyor hem de unutulmaya yüz tutmuş mesleği yaşatmanın mücadelesini veriyor.

BABA MESLEĞİNİ

AZİMLE SÜRDÜRÜYOR

Seydiler Mahallesi’nde ikamet eden işçi emeklisi 65 yaşındaki Yaman, 50 yıl önce babasından öğrendiği mesleği ayakta tutmaya çalışıyor. Yaz aylarında bölgedeki su kenarlarında yetişen söğüt ağaçlarının dallarını kesen Yaman, bunları bağ haline getirerek sırtında evine taşıyor.

Bazı dalların kabuğunu soyarak kurutan Yaman, taze kestiği dallarla harmanlayarak farklı boyutlarda sepet örüyor. Yaman, kış aylarında da kargı ve hayıt ağacı dallarını toplayarak üretimini sürdürüyor.

ESERLERİNİ EVİNİN ÖNÜNDE SERGİLİYOR

Recep usta, el emeği göz nuru ürünlerini evinin önüne koyduğu tezgahta satışa

sunuyor.

Recep Yaman, babasından miras mesleğini gelecek kuşaklara aktarmak için isteyenlere öğretmeye hazır olduğunu söylüyor.

AY KARANLIK OLDUĞU

ZAMAN SAĞLAM OLUYOR

Hayıt, kargı ve yazın da söğütten sepet ördüğünü belirten Yaman, şunları anlatıyor: “Ay, karanlık olduğu zamanlar toplanan ağaçlardan

yapılan sepetler daha sağlam oluyor. Kargıyı, hayıtı yaprak dönüm zamanında toplar kabuğunu soyar kuruturum. İşledikten sonra suyla ıslar örerim. Çok sağlam olur. Kesip hemen ördüğüm zaman daha az kullanılır. Kuru daldan örülen sepet yıllarca kullanılır. Yıllarca çiftçilik, işçilik yaptım, aynı zamanda sepet ördüm. Çok ekmeğini yedim.”

BU BÖLGEDE SEPET

ÖREN ARTIK KALMADI

Sepetlerin büyüklüğüne göre örmenin zaman aldığını belirten Recep Yaman, hayıflanarak sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Bazıları bir günümü alıyor. 50 ile 250 lira arasında satışa sunuyorum. Sağlam yaptığım sepetler 3-4 sene kullanılır. El emeği göz nuru. Geçmiş yıllarda halk eğitim aracılığıyla cezaevinde kurs da verdim. Bir ‘Allah razı olsun’ demeleri yeterli. Meslek devam etsin istiyorum. Bu iş gönül ve sabır işi. İlmek ilmek örülüyor. Kıymetini ölçmek çok zor. Pahalı derler ama bize göre pahalı değil. İşçiliğini, kıymetini bilen pahalı demez. Bu bölgede sepet ören artık kalmadı. Öğrenmek isteyene mesleğin devam etmesi için öğretmek istiyorum.”

Babasından öğrendiği “sepet örme” sanatını yarım asırdır sürdüren 65 yaşındaki Recep Yaman, “Yıllarca çiftçilik, işçilik yaptım, aynı zamanda sepet ördüm. Zanaatın çok ekmeğini yedim. Geçmiş yıllarda halk eğitim aracılığıyla cezaevinde kurs da verdim. Bir ‘Allah razı olsun’ demeleri yeterli. Meslek devam etsin istiyorum” diyor.

- Artık Türkiye’de avukat bulma ve ona ulaşma derdine son!

- Türkiye’de bulunan aktif hukuk bürom ve çoğu ildeki çözüm ortaklarım ile her türlü hukuki işlemlerinizi yürütmeye hazırım.

- Aile Hukuku’na dair tüm davalar, boşanma, miras, gayrimenkul davaları ve tapu işlemleri, ticari uyuşmazlıklar için arabuluculuk, yatırım danışmanlığı ve sözleşme hazırlamasına dair Türkiye’deki yargı süreci ve kanunları hakkında her türlü bilgiyi verebilirim.

- Auburn civarı veya Sydney içi görüşmelerimi yüz yüze gerçekleştirebilirim. Diğer eyaletler için telefon veya mail ile iletişim kurabiliriz.

Cologne/Kolonya lemmongrass organik içeriklidir. Mevcut boyutlar; 50 ve 200 ml. Nemlendirici özelliğe sahiptir, ferahlatır, senitize eder ve cildinizi korur. Hassas ve bütün ciltlere uygundur. Bu özel kolonyayı gönül rahatlığıyla istediğiniz kadar kullanabilirsiniz. Daha fazla bilgi ve alışveriş için; web: www. guestscologne.com /CEP: 0402 677 440

Vahyin Dilinden

“Onlar,

Dini yaşayalım, yaşatalım

Kitabımız Kur’anı Kerim’e, onun pratiği olan Sünneti Seniyyeye müracaat edilmeyince ‘yaşanması zor bir din’ algısı yerleştiriliyor. Rahatlarının kaçacağını düşünenler de inandığı gibi yaşamak yerine ‘yaşadığı gibi inanmak’ yoluna girerek yozlaşma ve dünyevileşme ‘hayat tarzı’ haline getiriliyor. Yaşanmayan, hayata intikal etmeyen, vicdanlara hapsedilmiş bir din ve iman sadece bir iddiadır. Dindarlık ise iddia ile olmaz. Dine saygı, dini olanı, dinde olanı yaşamakla ispat edilebilir.

Şeffaf, samimi, mert, dost, kardeş, temiz, güzel olacağız. Hoş gönüllü, hoşgörülü olacağız. Saygıyla, sevgiyle, vakarla, inanç aydınlığıyla, iman/amel/ihlas istikametinin heyecanıyla dolacak içimiz. Birbirimizin bakışlarında sadece muhabbet dolu berrak ışıltılar göreceğiz. Hep beraber dualar edeceğiz, hak ve hakikati söyleyeceğiz; alnımızdan emeğin ve gayretin terleri süzülürken... Hidayet ışığına doğru, Allah’ın rızasına doğru, yürüyeceğiz. Unutmayalım ki yaşanmayan, hayata nüfuz etmeyen, sosyal tezahür imkânlarından mahrum bırakılan her inanç zayıflar, solar, küllenir. Bunun temelinde dini bilginin ve kültürün iki temel kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Sünneti seniyyenin yeterince dikkate alınmaması ve ilmîlikten uzak değişik gerekçelerle reddedilme eğilimi yatmaktadır.

Allah’ın bize verdiği sonsuz nimetlerin yanında bize kendi içimizden, bizi anlayan, bize karşı merhametli, bizi eğitip arındıran, bize Allah’ın âyetlerini anlayabileceğimiz şekilde okuyan, anlatan ve Kitab’ı ve Hikmet’i öğreten bir Peygamber göndermiş olması en büyük lütuflardan. Tam da Al-i İmran Suresinde (164) buyurduğu gibi: “Allah size (böyle bir) Peygamber göndererek lütufta bulundu.”

Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz’in bizi çağırdığı dava bizi dirilten, bizi insanlık mertebesine çıkaran, bizi insan olarak var eden bir dava. Biz o davete icabet ettiğimizde ihya oluyoruz, insan olarak varlığımızı gerçekleştiriyoruz. Aksi durumda dalalet içerisinde yuvarlanıp gidiyoruz. O yüzden Peygamber’e destek doğrudan bizi dirilten bir ipe tutunmaktan başka bir şey değil. Peygamber’e vefa adına ona destek olmak ise esasen onun getirdiği Kitab’a ve o Kitab’ı en güzel şekilde, en iyi anlayacağımız ve uygulayabileceğimiz şekilde temsil ettiği Sünnet’ine tutunmaktan başka bir yolla mümkün olmaz.

Ona Kur’ân’dan başka bir mucize verilmediği buyurulur, yine Kur’ân’da. Ama bu hâli onun

sergilediği mübarek şahsiyetiyle, insanî durumlarıyla, bizatihi bir mucize olarak var olmasını sağlamıştır. “Bizim içimizden biri, çarşıda-pazarda dolaşan, alışverişinde pazarlık yapan, bizim gibi yiyip-içen, sevinen-üzülen, gülen-ağlayan, evlenen, çocuk sahibi olan, damat edinen, kızıp öfkelenen ve savaşan” biri olarak aynı zamanda bütün insanlar için ulaşılabilir, örnek alınabilir, taklit edilebilir mükemmel bir rolmodel. Üstelik yaptığı her işin doğruluğu Yaratıcı tarafından doğrulanmış tek insan.

Modern hayatın dayattığı her şeyi elinizin tersiyle itip kendimize mahsus (özgü) bir hayatın temellerini atıp bunun inşasını düşünmek zorundayız. Modernleşme (küreselleşme) karşısında ülkemizin toplumsal yapısından kaynaklanan problemler var. Bir de küresel problemlerden kaynaklanan yön var. Ayrıca ailenin çözülüşü var. Değişme dışarıdan telkinlerle değil, içerden inancımızın bize yüklediği misyonun bir gereği olarak değişmeli. Bunun için de değişkenlerle sabiteleri çok iyi bilmek gerekiyor. Müslümanlar bu hususa gereken dikkat ve hassasiyeti göstermiyorlar. ‘Biz’ kalarak değişmek, değişerek ‘biz kalmak’ mesele budur. Pergel örneğini de unutmayalım. Sabit ucu olan pergelle çemberi çizebiliriz. Kendi değerlerimize bağlı kalarak açılabiliriz. Merkeze dini, Kur’an’ı, Sünneti koymayan bir yapı; ‘sürü’ bir yapıdır. Şahsiyetli topluma olan ihtiyacımız İnşallah giderilecektir.

Giderek yaşayan değil, tartışan Müslüman olmaya başladık. Din, sadece iman değil, ameldir de. Anlamlı ve sağlıklı bir dindarlık için başkalarının dünyacı anlayış, uygulama ve telkinlerine kapılmadan, hayatı bize bahşeden Rabbimizin emirleri, uyarıları ve “alemlere rahmet” olan örnek kul son Resul Peygamber Efendimizin sünneti çerçevesinde yaşamak gerekmektedir. İslam, insanlık dinidir. İnsanlığın olmadığı yerde İslamlıktan bahsedilemez.

Her türlü ihtilafta, Allah ve Rasulünü hakem tayin etmek, nefsimize ağır gelse de ona razı olmak, mucibince amel etmek bizi kendimize, aslımıza döndürecek, âdet haline getirdiğimiz ibadetlerimize yeniden bir ruh kazandırmış olacağız.

Kitaplardaki değil, hayattaki haliyle “Müslüman, kendini yitirmiş bir değerdir” denilse yeridir. En büyük hastalığı, “dünya hayatına fazla rağbet etmek” diye özetlenebilir. Hayat tarzımız dinimizi yaşayalım yaşatalım. Üstad Sezai KARAKOÇ’un ifadesiyle:

‘İslâmiyet’i öyle diri yaşa ki, seni öldürmeye gelen, sende dirilsin.’

kötülük yaptıkları

zulmettikleri zaman,

günahlarından

istiğfâr

“Kul bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahından tövbe edip uzaklaşırsa kalbi arınır. Tövbe etmeyip günah işlemeye devam ederse, o siyah nokta artar ve nihayet kalbin her tarafını kaplar.”

İslâm’ın tebliğ vazifesi bizim

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 1-7 Ekim tarihleri arasında çeşitli programlarla kutlanan “Camiler ve Din Görevlileri Haftası ile Mevlid-i Nebi Haftası” tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, bu yıl etkinliğin “Peygamberimiz, Cami ve İrşat” temasıyla düzenlendiğini söyledi.

MEVLİD 7 EKİM’DE

7 Ekim Cuma gününü cumartesiye bağlayan gecede Hazreti Muhammed’in doğumu olan Mevlid Kandili’ni idrak edeceklerini hatırlatan Erbaş, şunları dile getirdi: “İlahi çağrının son ve evrensel temsilcisi Hz. Muhammed, insanları, hikmet ve güzel öğütle İslam’a davet etmiş, hayatıyla en güzel örnekliği göstermiş ve yeryüzünde iyiliğin egemen olması için mücadele etmiştir. Onun bizlere mirası ve emaneti olan din hizmetini ve camilerimizi daha güçlü şekilde gündemimize alacağız.”

Erbaş, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) konferans salonunda düzenlenen

Uluslararası Mevlid-i Nebi Sempozyumu’nun açılışına da katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından sempozyumun açılış konuşmasını yapan Erbaş, 14 asır önce yeryüzünü aydınlatan Hz. Muhammed’in doğumunun tüm insanlık için yeni bir dirilişe vesile olması temennisinde bulundu.

VAHİY UYARIDIR

İnsanın yaratılış gayesinden uzaklaşma tehlikesiyle her an karşı karşıya olduğunu ifade eden Erbaş, şunları dile getirdi: “Bu durum, insanın hayat yolculuğunda sağlam bir kılavuza muhtaç olduğunu göstermektedir. Tercihlerini iyiden, doğrudan, haktan ve helalden yana kullanılması için ulvi bir rehberliğe daima ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Hayatın zorluk ve sıkıntıları, dünyanın mihnet ve sınamaları karşısında insanı savrulmaktan koruyacak, onun elinden tutacak, ona istikamet verecek, yolunu ve yönünü gösterecek

bir irşada duyulan ihtiyaç, insanlıkla yaşıt bir hakikattir. Bu ihtiyaca binaen Cenab-ı Hak, ilk insandan bu yana vahiy ve elçiler göndererek hakikatin ve hidayetin yolunu göstermiştir.İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’in dünyaya gönderildiği andan bugüne Allah’ın bütün elçileri, bu ideali gerçekleştirmek için mücadele etmişlerdir. Alemlere rahmet son peygamber Hz. Muhammed’in tebliğ ve davewtinin özünde de aynı gaye, aynı kararlılık ve aynı mücadele vardır.”

ÖZE DÖNÜŞ

Yeniden öze dönmek ve Kur’an’ın övgüsüne mazhar olmuş Hz.

Muhammed’in ahlakını kuşanmaktan başka yol olmadığını vurgulayan Başkan Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizler, Kur’an’ın taltif ettiği mutedil ümmet olmanın idrakiyle hareket etmek durumundayız. İslam’ın evrensel mesajlarını hayata taşıma ve insanlığa ulaştırma vazifesi bizim omuzlarımızdadır.”

Allah Rasulünden

ERBAŞ, MEVLID-I NEBI SEMPOZYUMU’NDA KONUŞTU:

. IBN-I MÂCE, ZÜHD

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Bizler, Kur’an’ın taltif ettiği mutedil ümmet olmanın idrakiyle hareket etmek durumundayız. İslam’ın evrensel mesajlarını hayata taşıma ve insanlığa ulaştırma vazifesi bizim omuzlarımızdadır” dedi.

ürkiye Aşçılar Federasyonu (TAFED) Başkanı Şef Zeki Açıköz, 8 Eylül’de hayata gözlerini yuman Kraliçe II. Elizabeth’e 2008’deki Türkiye ziyaretinde Türk yemeklerinden oluşan menü hazırladığını belirterek, Kraliçe ve Prens Philip’in menüdeki sütlacı keyifle yediğini söyledi. 14 yıl önceki ziyareti hatırlatan Açıköz, “Kraliçe bu ziyaretinde Ankara’da Sheraton Otel’de konakladı. Kraliçe’nin ziyaretinden bir hafta önce Buckingham Sarayı’ndan gelen bir ekip, saray kuralları ve Kraliçe’ye yapılacak hizmetler konusunda otel çalışanlarına eğitim verdi” dedi.

SÜTLACI KEYIFLE YEDI Kraliyet ekibinin Kraliçe için İngiliz menüsü hazırlanması talebinde bulunduğunu belirten Şef Açıköz, şunları anlattı: “Kraliçe’nin perhizine uygun porsiyon ve içerikte bir İngiliz menüsü düşünülürken, Kraliçe’nin Türk yemekleri yemesinde ısrarcı oldum. İngiltere Büyükelçiliğindeki arkadaşların da devreye girmesiyle Kraliyet ekibiyle perhize uygun porsiyon ve içerikte Türk yemekleri yapılmasında

anlaştık. Türk mezelerinden oluşan başlangıç tabağı, cızbız alaturka ve sütlaçtan oluşan menüyü, Kraliçe Elizabeth ve Prens Philip keyifle yedi. Sütlacı Kraliçe’ye buzdan el şeklinde özel bir sunumla bizzat ben servis ettim. Odadan saray kuralları gereği üç adım geri çekilerek çıkacakken, Kraliçe kısık bir sesle

‘Chef’ diye seslenip, ‘Bu nedir?’ diye sordu. Türk mutfağına özgü süt ve pirinçten yapılan bir tatlı olduğu yanıtını verince, sütlacı keyifle yemeye başladı.”

HÜNKARBEĞENDI

Türk mutfağının dünyanın en özgün ve zengin mutfaklarının başında geldiğini vurgulayan

Açıköz, Kraliçe Elizabeth’in de Türk mutfağına oldukça ilgili olduğunu söyledi. Kraliçe’nin Türk mutfağını otantik bulduğunu ifade eden Açıköz, “Kraliçe et yemeklerini seviyordu, tatlıyla da arası oldukça iyiydi. Kraliçe’ye o dönem cızbız alaturka yerine saray mutfağımızın en özgün lezzetlerinden biri olan hünkarbeğendi yapmak isterdim” diye konuştu.

DÜNYA LIDERLERINE TÜRK YEMEKLERI

Şef Açıköz, Kraliçe Elizabeth’in o dönemki ziyaretinden oldukça memnun ayrıldığını belirterek, otel çalışanları olarak kendisini törenle uğurladıklarını söyledi.

Kraliçe Elizabeth’in yanı sıra eski ABD Başkanı Barack Obama, yeni Başkan Joe Biden, eski Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, mevcut Başkan Vladimir Putin, eski İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani’nin de aralarında olduğu kişilere yemekler yaptığını anlatan Zeki Açıköz, dünya liderlerine Türkiye ziyaretleri sırasında Türk yemekleri yedirmenin mutluluğunu yaşadığını dile getirdi.

Ne diyelim dillere destan birbirinden leziz Türk yemeklerini dünyada herkes tatsın isteriz...

SPOR

rkısh

SONRADAN AÇILDI

Karadeniz temsilcisi, Kayserispor’u 2-1 yenerek çıkışını sürdürdü. Bu sezon Süper Kupa, Lig ve Avrupa’da toplam 22 gol atan bordo-mavililer, 14’ünü ikinci yarılarda kaydetti. Ligde 16 puanı bulunan Trabzonspor, ikinci yarıda attığı gollerle 4 galibiyet alarak 12 puan elde etti.

por Toto Süper Lig’in 8. haftasında deplasmanda 1-0 geriye düştüğü karşılaşmada ikinci yarıda attığı gollerle Yukatel Kayserispor’u 2-1 yenen Trabzonspor, sonradan açılıyor.

Bordo-mavililer, bu sezon Süper Kupa, Spor Toto Süper Lig, UEFA Şampiyonlar Ligi play-off ve UEFA Avrupa Ligi’nde toplam 13 karşılaşmaya çıktı.

Karadeniz ekibi, oynadığı 13 karşılaşmanın sadece 2’sinde gol kaydedemezken rakip fileleri 22 kez havalandırmayı başardı. Trabzonspor, bu gollerin 14’ünü maçların ikinci yarısında atarken 8 kez de ilk yarıda fileleri havalandırdı.

8 GOL IKINCI YARIDA

Trabzonspor, ligde 8 haftada 13 gol atarken bu gollerin 8’ini ikinci yarılarda kaydetti.

Takımın Avrupa kupalarında kaydettiği 5 golün 3’ü ise ikinci yarılarda geldi. Demir Grup Sivaspor’u 4-0 yenerek Süper Kupa’yı müzesine getiren

Karadeniz ekibi, bu gollerin de 3’ünü ikinci yarılarda buldu. LIGE 12 PUANLIK ETKI

Trabzonspor, ligde 8 maçta 16 puan toplarken 12’sini ikinci yarıda kaydettiği puanlarla aldı. İlk 8 hafta sonunda 5 galibiyeti bulunan bordo-mavililer, 4 galibiyeti ikinci yarıda attığı gollerle elde etti. Trabzonspor, Atakaş Hatayspor’u 71. dakikada attığı golle, Hangi Kredi Ümraniyespor’u da 60. dakikada attığı golle 1-0 mağlup etti.

Karadeniz ekibi, Gaziantep FK’yı uzatma dakikalarında kaydettiği golle 3-2, Yukatel Kayserispor’u da 78 ve 83. dakikada attığı gollerle 2-1 yenmesini bildi.

Kayserispor maçının ardından konuşan Trabzonspor’un Teknik Direktörü Abdullah Avcı, zor bir deplasmandan iyi bir galibiyet aldıklarını söyledi.

İkinci yarıdaki oyundan memnun kaldığını belirten Avcı, şunları dile getirdi: “Bugün

Trabzonspor geçişten pozisyon yakaladı. Duran toptan yakaladı, set oyunundan da yakaladı pozisyonları.

AVCI TATMIN OLDU

İkinci yarı itibarıyla oyun beni çok tatmin etti. Rakibe baskı yaptık. Yani baskı hani işte risk aldı. Ona basıyor, buna basıyor değil. Topa sahip olarak bu baskıyı şiddetli bir şekilde olacak. Çünkü bunu yaptığın zaman rakibi fiziksel de yoruyorsun. Aynı zamanda kaybettiğin yerde de alabiliyorsun. Bence oyun beni ikinci yarı tatmin etti. Oyuncuların ikinci yarı itibarıyla oyuna girmesi, onların verdikleri katkı çok güzeldi. Zor bir deplasmandan iyi bir galibiyet aldık zor. Kayserispor organizasyonları olan bir takımdı. Zor bir galibiyet aldık. Onun için oyuncularımı tebrik ediyorum. Geçiş dönemindeyiz. Kasım ayına kadar bazen inişlerimiz çıkışlarımız olacak.”

Galatasaray, Adana’dan 1 puanla döndü

n Spor Toto Süper Lig’in 8. haftasında Adana Demirspor ile Galatasaray 0-0 berabere kaldı. Mücadeleli geçen maçın 64. dakikasında Adana Demirspor’dan Stambouli’nin kırmızı kart görmesini değerlendiremeyen Cimbom, zorlu deplasmandan 1 puanla dönmek zorunda kaldı.

OKAN HOCA ÜZÜLDÜ Maçın ardından konuşan Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, “Üzüntülüyüz. Rakip

son 20-25 dakika 10 kişi kalmış. Birçok gol pozisyonuna girmişiz. Ofansif olarak üstün oynadığımız

bir maçtı. Galatasaray takımı her kazanamadığı maçta üzüntü duyar. Bu üzüntüyü şu anda duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

MONTELLA: DOĞRU SONUÇ

Adana Demirspor Teknik Direktörü Vincenzo Montella ise, 1 puanı hak ettiklerini belirterek, “Tabii ki kırmızı kartı yedikten sonra etkilendik. Ona rağmen hem pozisyon bulduk hem pozisyon verdik. Doğru bir beraberlik olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

D

ünya Göçebe Oyunları Komitesi tarafından İznik’te düzenlenen 4. Dünya Göçebe Oyunları’nın kapanış töreni yapıldı. İznik Gölü’nün kıyısında “Gelenekten Geleceğe Bir’iz!” sloganıyla organize edilen oyunlarda 4 gün boyunca 13 branşta 102 ülkeden 3 binin üzerinde sporcu mücadele etti. 13’ü yarışma, 30’a yakını da gösteri olmak üzere yaklaşık 40 geleneksel spor dalında etkinlikle düzenlendi. Ayrıca kültürel, sanatsal, geleneksel sporlar, gastronomi, el sanatları ve çocuk oyunları, misafirlerle buluştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılışı yapılan organizasyon, 4 günde yaklaşık 1 milyon yerli ve yabancı misafiri ağırladı. Oyunların tamamlanmasının ardından gerçekleştirilen kapanış törenine Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, Kırgızistan Kültür, Enformasyon, Spor ve Gençlik Politikası Bakanı Azamat Zhamankulov ile Kazakistan Kültür ve Spor Bakanı Dauren Abayev katıldı. Birbirinden renkli gösterilerin sergilendiği kapanış töreninde konuşan Kasapoğlu, “Bu oyunların kazananı kardeşliktir, bu oyunların kazananı sevgidir, bu oyunların kazananı saygıdır, birliktir, beraberliktir. Bu şiardan hiçbir sporcumuz bir milim sapmadı” dedi. Bilal Erdoğan da, “Savaşların ve çatışmanın konuşulduğu, dünyanın çevre krizleriyle burun buruna geldiği böyle bir dönemde, yerleşik dünyanın göçebe ruhun barış ve huzur dolu iklimine ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz” ifadesini kullandı.

DAVUTAĞABEY’E

GRANVILLE FUTBOL FEDERASYONU SEZON SONU BAŞARIÖDÜLÜ

u sene Granville Futbol

Federasyonu (GDSFA) Sezon Sonu Başarı Ödülleri Gecesi’nde Auburn FC Yönetim Kurulu Üyesi ve Yazarımız Davut Kılıç da ödüllendirildi.

Perşembe akşamı GDSFA Sezon Sonu Başarı Ödülleri Gecesi düzenledi.

Federasyona bağlı bütün klüplerin yer aldığı muhteşem programda, 2022 yılında başarı gösteren, amatör futbola büyük hizmet ve katkı sağlayan kişilere plaket takdim edildi, çeşitli ödüller verildi.

DAVUT AĞABEY’E ÖDÜL Yılın Şampiyon Klübü, Gol Kralı, Altın Eldiven,Yılın Hakemi, Yılın Spor İnsanları gibi birçok dalda ödüller sahiplerini buldu.

GDSFA, Yazarımız Davut Kılıç’a da amatör futbola sağladığı üstün hizmet ve katkılarından dolayı Plaket takdim etti. Geceye; AFC

RENKLİ PROGRAM

gecesi

setin son bölümlerinde etkili bir oyun ortaya koydu. Hande Baladın’ın skora yaptığı katkıyla seti 25-22 kazanan milliler, maçta 2-1 üstün lük yakaladı. Dördüncü sette Stysiak ile skor üreten Polonya, 25-18 galip gelerek durumu 2-2’ye getirdi. Tie-break setini 15-11 ile hane sine yazdıran ay-yıldızlılar, maçı 3-2 kazandı ve 4 galibiyetle grubu lider bitirdi.

Stand up gösterisinin yapıldığı renkli kutlamada, DJ Vardi’nin performansıyla davetlileri dans pistinde doyasıya eğlendiler.

Böylelikle sezonu da kapatmış olduk. Spora ve sporcuya bir katkımız olduysa ne mutlu bize, ayrıca bu ödülü tüm AFC camiası ve Türk toplumu adına aldığımı da vurgulamak isterim.

Haftaya tekrar buluşmak dileğiyle sağlıcakla, sporla ve hoşça kalın...

Bizim ergenliğimiz anamızın bir terliğine bakardı. Anında fabrika ayarlarımıza dönerdik. Anamızdan dayak yedik. Aramızda ara sıra anasından dayak yiyip bugün psikopat olan var mı? Hijyen kelimesi ile 30 yaşında tanıştım. Her içtiğimiz su bardağını mutfak tezgahına korkusuzca dizen var mı aramızda? Divanın altındaki sepet giysilerimiz için yeterdi. Dolap dolap kıyafetimiz de yoktu. Sokak sokak gezerdik... Boş arsalarda ateş yakar, içine patates atardık. İstediğimiz arkadaşa gider, evinde otururduk. İzin almak gereksizdi. Korkusuzduk. Kimse bize tecavüz etmez, ya da organlarımızı almaya kalkmazdı. Bazılarımız sınıfta kalırdı. Hiç birinin ailesi apar topar doktora götürüp bir dünya psikoloji raporu almazdı. Niyet satardık. Mahalledeki herkes alırdı. Her yerimiz yara olurdu, dişlerimiz kırık, ellerimiz pisti. Pis ellerimizle yağlı, ya da salçalı ekmek yerdik. Bazen de domates, üstümüze fışkırta fışkırta, titiz annelerimiz buna bile izin verirdi. Pazar sabahları TV’de kovboy filmleri izlerdik. Teksas, Tom Mikslerimiz giyecek sepetimizin arasında dururdu. Dünya öyle büyüktü ki dolaş dolaş bitiremezdik. Cep telefonu, marka ayakkabı, rengarenk oyuncaklar ve bilgisayarlarımız yoktu. Mahalle bakkalımızı dünyanın en zengin insanı sanırdık. Özgür büyürdük, kimse kıyıda köşede şunu yap, bunu söyle demezdi. En büyük baskı annelerimizin kaşı gözünün oynamasıydı. Savaş nedir, insanlar kaça ayrılır bilmezdik. Mahallenin hayvanları hep arkadaşımızdı. Fazla bir şeyimiz yoktu ama öyle mutlu çocuklardık ki...

n Greece’s women and Turkey’s men were the winners after the double header at the Istanbul Technical University Stadium. The Greek women triumphed 8-4 over Turkey in the opening game of the Euro B Championship southern group, with Patras Panthers winger Velissaria Koutsioumpa scoring both her side’s tries in an impressive debut. The match decider came just five minutes from time. The scores were level at half time, with Derya Sanliturk scoring Turkey’s unconverted try. Turkey coach Julien Treu noted: “It was a great game, undecided until the end. We had 13 new players from last time and defended really well, but we were punished for losing the ball at the end. “I expect the girls to

get better for Serbia in November and the World Cup qualifiers in 2023.” In the following men’s international, Turkey defeated Bulgaria 38-16, posting eight tries, two of them to loose forward and captain, Serhat Keles. “We had a full team of debutants and it was very exciting for us to play,” he said. “Hopefully, after this, we will have an even better structure for rugby league in the country, we are extremely grateful to our visitors for coming and playing this beautiful game.” The hosts led 22-4 at the interval after scrum half Aras Kuyumcuyan scored two tries in five minutes around the half hour mark. Bulgaria narrowed the lead just after the break when second rower Doicho Slavin crossed.

n Karadağ’da düzenlenen Gençler Balkan Judo Şampiyonası’nın son gününde milli sporcular bir altın ve 2 bronz madalya kazandı. Başkent Podgoritsa’daki organizasyonun son gününde milli sporculardan +78 kiloda Duygu Dirgen altın, 70 kiloda Ceylan Kocabey ile erkekler +100 kiloda Mehmet Alp Seçilmiş bronz madalya etti. Türk sporcular dünkü müsabakalarda 4 altın, 2 gümüş ve 3 bronz madalya kazanmıştı. Milliler böylece 5 altın, 2 gümüş ve 5 bronz olmak üzere toplamda 12 madalya ile organizasyonu tamamladı. Milliler ayrıca takım müsabakalarında Yunanistan’ı 4-1, Bosna Hersek’i 4-2 ve Romanya’yı da 4-1 yenerek şampiyonluk kupasının da sahibi oldu.

Yönetim Kurulu Üyeleri, bölge ve eski milletvekilleri, eski Milli futbolcular ile spor camiasından birçok ünlü sima katıldı.

Penrith Panthers go back-to-back

Penrith have sealed their status as one of the NRL’s greatest ever teams, going back-to-back with a crushing 28-12 grand final win over Parramatta.

In one of the most one-sided deciders this century, Penrith blew the Eels off the park in a nearperfect first half before Parramatta’s only two tries came in the final four minutes.

Dylan Edwards in particular was superb, making 228 metres on the back of his kick returns, producing the cover tackle of the night on Bailey Simonsson in the second half and setting up two tries in the win.

Brian To’o also scored a double, Moses Leota

put on several big hits and through it all Nathan Cleary’s kicking game was again influential.

In comparison Mitch Moses was unable to get an attacking kick away until the 40th minute, as their hopes of ending the 36-year drought were quickly extinguished.

It was enough to seal Penrith the fourth title in their history, as they became only the second team to defend their crown in the NRL era.

But the scarier question is when will the Panthers’ dominance stop?

The club won every grade down to under-18s this season, and while they lose Viliame Kikau and Api Koroisau next year they appear set for a dynasty of success.

SELECTION

ÜMIT UYAR

Rovanpera becomes youngest champion with New Zealand triumph

HAALAND, FODEN DOMINATE THE MANCHESTER DERBY WITH 3 GOALS A PIECE

n Erling Haaland and Phil Fo den scored hat tricks to fire champions Manchester City to a rampant 6-3 thrashing of local rivals Manchester United in the Premier League over this past weekend. City’s football was slick, incisive and ruthless in its execution as Haaland claimed his third hat-trick in eight league games and Foden netted his first Premier League treble on a humbling afternoon for Uni ted. After a disappointing start under Erik ten Hag this season,

with the Dutchman tasting defe at in his first two games, a run of four successive league wins had promised better times ahe ad but United was brought firm ly back to earth by the Neigh bours. No City player had sco red a hat-trick against their bitter rivals since Francis Lee in 1970 and in the space of 90 minutes two men achieved the feat. “We scored six goals, what can I say, it’s amazing,” Haaland told Sky Sports. “To win at home, scoring six goals, it’s nice.

n Finland’s Kalle Rovanpera became the youngest ever World Rally Championship winner on Sunday as he clinched his sixth victory of the season at Rally New Zealand to claim the title a day after his 22nd birthday. The Toyota driver won in two hours, 48 minutes and 1.4 seconds to move 64 points clear of Hyundai’s Ott Tanak and eclipse the record previously set by the late Colin McRae, the Scot who was 27 years old when he won the title in 1995. Rovanpera and co-driver Jonne Halttunen went into the Auckland-based rally needing to score eight points more than Estonia’s 2019 world champion Tanak to clinch the title with two rounds remaining. The Finn won the race, 34.6 seconds ahead of France’s eight times world champion Sebastien Ogier, also in a Toyota. Tanak could only finish third, ensuring Rovanpera opened up an unassailable lead ahead of the final rounds in Spain and Japan. Rovanpera, son of retired rally driver Harri Rovanpera, had led the standings since February. “The biggest feeling right now is that it’s quite a big relief. We have had such a good season, then a few difficult rallies and now finally we could do it,” said the first Finn to take the title since Marcus Gronholm in 2002. “I don’t think about the age too much but it’s still special to know we could achieve this.”

eşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 8. haftasında evinde Fenerbahçe’ye üstünlük kurmayı başaramadı. Rakibi karşısında ilk yarıda etkili olamayan ve pozisyon bulmakta zorlanan siyahbeyazlı takım, ikinci yarıda bulduğu pozisyonları değerlendiremedi ve sahadan 0-0 beraberlikle ayrıldı. BEŞİKTAŞ GALİBİYETE HASRET

Ligde 4. kez puan kaybı yaşayan Beşiktaş, Fenerbahçe karşısında elde ettiği beraberlikle puanını 15’e yükseltti. Sezonun ikinci haftasında Alanyaspor’la berabere kaldıktan sonra üst üste 3 galibiyet alan Beşiktaş, derbiyle birlikte galibiyet

hasretini 3 maça çıkardı. Fenerbahçe maçıyla birlikte ikinci kez bir derbide Beşiktaş’ın başında yer alan teknik direktör Valerien Ismael, bu müsabakada da galibiyetle tanışamadı. İKİ HOCA DA MUTSUZ

Maçın zevksizliği hocaları da mutsuz etti. Beşiktaş Teknik Direktörü Valerien Ismael, “Kazanmak istiyorduk. Kazansak bizi yukarı taşıyacak bir galibiyet olacaktı ama maalesef kazanamadık” derken, Fenerbahçe Teknik Direktörü Jorge Jesus ise, “Bu akşamki sonuç Fenerbahçe’yi memnun etmedi, öyle düşünüyorum ki Beşiktaş’ı da memnun etmemiştir” diyerek meslektaşıyla aynı görüşü paylaştı.

Süper Lig’de haftanın maçında Başiktaş ile Fenerbahçe vasat maçta berabere kalarak herkesi hayal kırıklığına uğrattılar.