Meyveden Çekirde¤e, Çekirdekten Meyveye
www.onder.org.tr
MAYIS - HAZ‹RAN 2010 SAYI:136
ISSN 1304-5024 / 9771304502002
Sivil Anayasa ile Yeni Bir Döneme Do¤ru Hüseyin Korkut Art›k Kalite Zaman›
Prof. Sami Selçuk : “Demokrasi halk›n yönetimidir; seçkinlerin de¤il”
Anayasa Teklifi Ne Getirir, Ne Götürür?
Tar›k Tufan “Ben Müslüman›m” Diyebilme Huzuru
Cihan Aktafl Sadece Hayal Kurarken Mutlu
Doç.Dr. Mustafa fientop Anayasa Tart›flmalar› ‹çin Do¤ru Zemin Ne Olmal›d›r?
May›s - Haziran 2010
01
Türkiye yeni bir dönemin kap›s›n› aral›yor. Tart›fl›lamaz denilenler tart›fl›l›yor, de¤ifltirilemez, de¤ifltirilmesi teklif dahi edilemez denilenler masaya yat›r›l›yor. Üniformal› her cümle yerini sonu üç noktal› ve ucu aç›k sivil bir kimli¤e b›rak›yor. Yeni anayasaya olan ihtiyac›n art›k bir kriz halini ald›¤› Türkiye bafltan afla¤› yeni ve sivil bir anayasa yapamasa da yamalarla bir süreli¤ine nefes aral›¤› bulacak gibi görünüyor.
ÖNDER
‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i
ÖNDER ADINA ‹MT‹YAZ SAH‹B‹ Hüseyin Korkut GENEL YAYIN YÖNETMEN‹ ‹. Mansur Özdemir YAYIN KOORD‹NATÖRÜ Mustafa Canbey YAZI ‹fiLER‹ MÜDÜRÜ / ED‹TÖR ‹smihan fiimflek YAYIN KURULU Sabri Ota¤, Rabia Ayaz, Elif Y›lmaz, Ayfle Çoban, H.‹brahim Kelefl, Muhammed Ayd›n, Mikail Taflc› REKLAM SORUMLUSU Mustafa Karahüseyino¤lu Tohum Dergisi Önder ‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i yay›n›d›r. GRAF‹K TASARIM Adem Atilla Asil BASKI Cemre Ofset 0212 544 85 19 ADRES Alemdar Mahallesi Hükümet Kona¤› Sokak No: 7 34110 Ca¤alo¤lu - ‹stanbul Tel : 0212 519 09 53 - 519 12 76 Faks : 0212 519 09 57 onder@onder.org.tr tohumdergisi@onder.org.tr Kaynak gösterilmeden al›nt› yap›lamaz. Yaz›larda k›saltma yap›labilir. Hukuki sorumluluk yazara aittir.
Konunun takipçisi olan imam-hatiplilerin sorunlar›n›n çözümü ise sivil bir anayasan›n hayata geçirilmesi ile mümkün. T›pk› di¤er toplum kesimlerinin sorunlar›n›n çözümünde oldu¤u gibi… Bir süredir sivil anayasa sürecinin bizzat müdahili olan ÖNDER, Sivil Dayan›flma Platformu ile birlikte konunun takipçisi olarak imam-hatiplilerin sivil anayasa ile ilgili yaklafl›m›n› kamuoyuna duyurdu. ‹mamhatip liselerinin varoluflu nas›l milletin iradesi ile olduysa, ayn› millet, iradesinin ürünü olan sivil bir anayasa istiyor bugün. ‹flte Tohum Dergisi hem imam-hatiplilerin konu ile ilgili yaklafl›m›n›, hem de genel çerçeveyi de¤erlendirmek üzere 136.say›s›nda Sivil Anayasa’y› dosya olarak okuyucular›n›n önüne koyuyor. Konu ile ilgili oylamalar, tart›flmalar devam ederken tart›flman›n do¤ru zemin üzerinden yap›lmas› da en az anayasan›n kendisi kadar önem tafl›yor. Doç. Dr. Mustafa fientop Tohum Dergisi için yazd›¤› yaz›da tam da bu noktadan hareketle sivil anayasa konusunu ele al›yor. Eski Yarg›tay Baflkan› ve Bilkent Üniversitesi Ö¤retim Üyesi Prof. Sami Selçuk kendisi ile yapt›¤›m›z röportajda 1982 anayasas›n› bir örümcek a¤›na benzetirken anayasan›n toptan de¤ifltirilmesi noktas›n›n da alt›n› çiziyor. Doç. Dr. Berdal Aral sivil anayasa için genifl mutakabat olmad›¤›n› savunanlara yönelik, onlarla uzlaflma olamayaca¤›n› dile getiren yaz›s›yla konuyu de¤erlendirirken, ‹.Mansur Özdemir, Mustafa Canbey ve Sabri Ota¤’›n yaz›lar› ise dosya konumuzu oluflturan di¤er çal›flmalar aras›nda yer al›yor. Prof. Dr. Deniz Ülke Ar›bo¤an ile sivil anayasa, Türkiye’nin iç ve d›fl politikas› üzerine Rabia Ayaz’›n yapt›¤› röportaj›n yan› s›ra, Tar›k Tufan’la Türkiye’de ‹slamc›lar›n dönüflümü ve sinemada imam imaj›na yönelik yapt›¤›m›z röportaj bu say›da oldukça dikkat çekece¤e benziyor. Prof. Dr. Mustafa Uzun’un Adil Teymur hocan›n ard›ndan yazd›¤› vefa yaz›s›, Cihan Aktafl’›n su gibi öyküsünün de okuyucular›m›za hofl vakit geçirtece¤ini umuyoruz. 136.say›n›n yenili¤i ise karikatürist ‹brahim Özdabak’›n da art›k Tohum kadrosunda yer alacak olmas›. Çizgilerinin sayfalar›m›z› daimi flereflendirmesi dileklerimizle…
‹smihan fiimflek
02
May›s - Haziran 2010
‹Ç‹NDEK‹LER 04
Art›k Kalite Zaman›
06
Toplumun ve Devletin Bar›flmas› Yolunda, Sivil ve Özgürlükçü Anayasa Aray›fllar›na Katk›
08
‘Vesayetçi Devlet’ Anayasas›ndan ‘Sivil’ Anayasaya Do¤ru
10
Anayasa Tart›flmalar› ‹çin Do¤ru Zemin Ne Olmal›d›r?
14
Anayasa Teklifi Ne Getirir, Ne Götürür?
18
Adalet Mülkün Temelidir
20
Galeri: Prof. Sami Selçuk “Demokrasi Halk›n Yönetimidir; Seçkinlerin De¤il
24
Yeni Anayasa Ve Uzlaflma Kültürü
26
Siz Hala Darbecilerin Anayasas›n› m› Kullan›yor sunuz?
30
Davlumbaz : Prof. Dr. Deniz Ülke Ar›bo¤an “Türkiye Kendi Yaratt›¤› Frankenfltaynlar›n Kurban› Olan Bir Ülke”
34
Arapça Bilgi ve Etkinlik Yar›flmalar› Heyacan› ‹stanbul’da Bafll›yor
38
Eriyip Gidene
40
21. Yüz Y›lda E¤itim ve E¤itim Sistemimiz
42
Sadece Hayal Kurarken Mutlu
May›s - Haziran 2010
ÖNCÜSPOR
03
46
Yelpaze : “Ben Müslüman›m” Diyebilme Huzuru
50
Entellektüel Sermayenin ‹flletmelerin Müflteri ‹liflkileri Üzerindeki Etkisi
52
Tarih : Bir ‹mparatorlu¤un Tasfiyesi
54
Gezgin : 5. Lale Devri Tekrar Canlan›yor
57
Kültür Sanat
60
Psikoloji : Modernitenin ‹nsan Alg›s›
64
Adil Teymur Hocam›n Ard›ndan
70
BAK‹MDER
73
ÖNDER’den Haberler
74
ÖNDER Bölge Toplant›lar› Bu Y›l 10 ‹lde Gerçeklefltirildi
76
Sivil Dayan›flma Platformu Sivil Anayasa ‹çin Yollarda
77
ÖNDER Han›mlar Komisyonu’ndan Siyasi Parti Kad›n Kollar›na Ziyaret
78
Dedeci¤im Ben Geldim
04
May›s - Haziran 2010
Hüseyin Korkut baskan@onder.org.tr
Art›k Kalite Zaman› Y›llard›r, “‹mam Hatip Meselesi” terkibi zikredildi¤inde konunun bir anda daha genel bir siyasal ba¤lam içerisinde tart›fl›ld›¤›na flahit olmaktay›z. Farkl› halk kitlelerinin konuya taraf olufllar› veya bu liseleri alg›lay›fllar›ndaki farkl›l›klar sebebiyle konunun siyasal düzleme tafl›nmas› normal say›labilir. Normal say›lamayacak olan ise her “‹mam Hatip Meselesi” denildi¤inde ele al›nan konular›n asl›nda bu liselerde okuyan çocuklar›m›z›n as›l meseleleri olmay›fl›d›r. Çocuklar›m›z ö¤ren(i)ci olduklar› için kendi meselelerine zaten vâk›f de¤iller, büyükler ise çocuklar›m›z›n en büyük meselesi olan “nitelikli e¤itim” konusuna ya gelebilmifl de¤iller ya
da hakl› olarak katsay› adaletsizli¤i gibi daha asli konulara e¤ilmifl durumdalar. Bundan dolay›, ‹mam Hatip Liseleri’nin tart›fl›lma düzleminin e¤itim kalitesi ba¤lam›na evrilmesi bu yeni süreçte elde edilebilecek en önemli kazan›m olacakt›r. Bu sayede hem 28 fiubat’tan bu tarafa yaklafl›k on iki y›ld›r ortaya ç›kan hasarlar›n telafisini hem de daha öncesinin muhasebesini yapma imkân› do¤acakt›r. Neler Yap›labilir? ‹mam Hatip Liseleri’ndeki e¤itim kalitesini art›rabilmek için öncelikle, meselenin as›l taraf› olan ö¤rencileri,
yaflamakta olduklar› d›fllanm›fll›k psikolojisinden kurtarmak gerekmektedir. Bu ba¤lamda at›lacak en önemli ad›m -nispeten azalm›fl olsa da devam eden- üniversiteye giriflteki katsay› adaletsizli¤inin tamamen ortadan kald›r›lmas›d›r. Ve yine buna ba¤l› olarak alan çeflitlili¤inin ‹mam Hatip Liseleri’ne de getirilmesidir. Daha on iki y›l öncesine kadar ülke genelinde baflar›lar›yla ad›n› duyuran ‹mam Hatiplerin, bir zamanlar ö¤renciler, veliler ve hatta e¤itimciler için cazibe merkezi olmas› tesadüf de¤ildi elbette. Bu okullar›n ayn› flekilde cazibe merkezi olmas›n›n yolu tekrar kaybedilmifl haklar›n›n iade edilmesinden geçmektedir.
May›s - Haziran 2010
‹mam Hatip Liselerinde e¤itim kalitesini ele al›rken göz ard› edilemeyecek bir baflka temel husus da kesintisiz e¤itim meselesidir. 5+3 modeli imam hatip liseleri, teknik liseler, ticaret liseleri ve anadolu liselerindeki kalitenin art›r›lmas›nda da etkili olacakt›r. ‹lkö¤retim, bütün Avrupa ve dünyan›n geliflmifl ülkelerinde uyguland›¤› gibi kesintili ve yönlendirmeli hâle getirilmelidir. Akademik e¤itimini ortaö¤retim alan› do¤rultusunda devam ettirmek isteyen ‹mam hatiplileri teflvik amac›yla üniversitelerin Arapça Ö¤retmenli¤i ile Arap Dili ve Edebiyat› bölümlerine giriflte, ö¤rencilere Arapça dili üzerinden s›nav imkân› verilmeli, ayr›ca bu alanlarda ‹HL ö¤rencilerine ek puan verilmelidir. Pilot bölge ve okullar belirlenerek, ‹HL’lerde haz›rl›k s›n›f› ile birlikte 5 y›ll›k e¤itim uygulamas›na geçilmesi de yabanc› dil e¤itiminin iyilefltirilmesi noktas›nda faydal› olabilecektir. Milli E¤itim Bakanl›¤› Din Ö¤retimi Genel Müdürlü¤ü “‹mam Hatip Liseleri Geliflim Modeli”ne ifllerlik kazand›r›lmal›, e¤itime yönelik uygulamalar›n bu modele göre takip edilmesinin yan›nda, okul binalar›n›n da bu modele göre düzenlenmesi
sa¤lanmal›, geliflim modelinin en güzel flekilde uygulanmas› için okul idarecileri bilgilendirilmelidir. Bilindi¤i gibi milletimiz ‹mam Hatip Okullar›’na y›llarca büyük teveccüh göstermifltir. ‹nsan›m›z kendi bölgesinde ‹mam Hatip Lisesi yoksa bile çocu¤unu yat›l› olarak bu okullarda okutman›n yollar›n› aram›fllard›r. Ö¤rencilerin bar›nma ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas› için imkânlar›n geniflletilmesi, donan›ml› yurtlar tesis edilmesi kaliteyi art›ran ayr› bir etken olacakt›r. Okul idareleri, mezun dernekleri ve Okul aile birliklerinin, arac›l›klar›yla yürütülecek sosyal, kültürel, sportif faaliyetler ve her ‹HL’ye spor kulüpleri kurulmas› noktalar›nda teflvik edilmesi. ‹HL’lerdeki s›n›f yo¤unluklar›n› makul düzeye çekebilmek ve vâki taleplere cevap verebilmek için, ‹HL olmayan ilçelerde yeni ‹HL’ler aç›lmal›d›r. Önceki dönemlerde baflka okullara devredilen ‹HL binalar›, kurulufl gayelerine uygun olarak yeniden ‹mam Hatiplere devredilmelidir. Ders saatleri, meslek derslerinin saatleri, konular›n da¤›l›mlar›, baz›
05
derslerin okutulaca¤› s›n›flar yeniden gözden geçirilmeli yeni bir müfredat yap›land›r›lmal›d›r ayr›ca dil e¤itimi için gerekli teknik altyap› çal›flmalar› yap›lmal›d›r ayr›ca baflar›l› ‹HL ö¤rencilerinin yaz döneminde yurt d›fl›nda Arapça ö¤renmelerine imkân oluflturulmal›d›r. Sonuç: ‹mam Hatiplerde e¤itim kalitesinin art›r›lmas›yla ilgili olarak teklifler art›r›labilir ancak esas olan bu konuya yeni ve genifl bir çerçeve oluflturmakt›r. ‹mam Hatip Liseleri’nin “din e¤itimi” bafll›¤›nda ele al›nmas› konunun siyasal tart›flma düzleminden ç›kar›larak akademik bir düzlemde daha sa¤l›kl› de¤erlendirilmesi imkân›n› do¤uracakt›r. Buradan hareketle günümüz Türkiye’sinde ve gelecekte ‹mam Hatip Lisesi olgusunun/kurgusunun ne olmas› gerekti¤i akademisyenler ve uzmanlar taraf›ndan de¤erlendirilmelidir. ‹mam Hatiplerin daha genel gündemlerin bir parças› olmaktan kurtar›l›p kendi çerçevesi olan bir gündem haline getirilmesi konuyu daha sa¤l›kl› bir düzleme tafl›yacakt›r. Vesselam…
06
May›s - Haziran 2010
‹smail Mansur Özdemir mansur_ozdemir@hotmail.com
Toplumun ve Devletin Bar›flmas› Yolunda, Sivil ve Özgürlükçü Anayasa Aray›fllar›na Katk› Ülke önemli bir kavflakta, gelece¤ini steril bir flekilde kurmak amac›yla zihnini iradesini ve enerjisini konsantre hale getirerek bekliyor. Ya kendi bileflenlerinden süzerek var etti¤i bir yap›ya kavuflacak ya da kudreti kendinden menkul özel statülü jakobenist bir sistemin devam›n› kabullenecek. Toplumun yaflam alan›na kritik müdahaleler yaparak tahakküm oluflturan zihniyetin yüzy›l›n sonunda toplumumuza hediye etti¤i 28 fiubat’›n üç temel hareket noktas› olmufltu. Müslüman kad›n›n baflörtüsü, Müslüman milletimizin din ve Kuran e¤itimi, 60 y›ll›k eme¤in önemli mahsulü ‹mam Hatip Okullar›m›z. Bir kâbus gibi milletimizin üzerine çöken bu mezalim, insanl›¤›n onuruna yönelik haks›zl›klar listesinde önemli bir yerde durmaktad›r. Bu çerçevede parçal› hukuksal aray›fllar›n netice vermedi¤i, fler’i ve adil hukuk alg›s›n›n zaten d›flland›¤› ülkemizde modern hukuk da naçar kalm›fl durumdad›r. Hukuki metinlerden hareketle yap›lacak hukuksal çözümlemeler ülke insan›n›n temel problemlerini çözmekte yeterli olam›yor, hukuk ve adalet alg›s› tutan›n elinde kal›yor. ‹nsan için var olmayan bir hukuk alg›s› temel felsefi niteli¤ini ve anlam›n› kaybediyor. 25 Kas›m’da Dan›fltay
operasyonu ile bir hukuk komedisine dönüflen katsay› meselesinde pazarl›k konusu yap›lan gençli¤imizin gelece¤i ipotek alt›na al›n›yor. F›rsat eflitli¤i ve temel haklar, özgürlükler düzeyinde damgalay›c›, d›fllay›c› tutum devam ediyor. Lokal çözüm aray›fllar› ile mesafe kat edilemeyen meselelerimizle alakal› olarak anayasal düzeyde bir çözüm aray›fl› zaruri hale geliyor. Ülke insan›n›n toplumsal menfaatleri için var olan kurumlar›n kendi toplumunun karfl›s›na dikilmesine karfl›l›k yücelefltirilen her kurum kutsal›n› yitirerek de¤erden ve anlamdan azade bir hal al›yor, sorgulan›yor ve güvenilmez hale geliyor. Adil ve özgürlükçü bir hukuk alg›s›n›n sa¤lad›¤› avantajlarla özgürleflecek ve geliflecek olan toplum tarafl› ve gayr› adil hukuk eliyle daral›yor, içine kapan›yor geliflemez hale geliyor. Parçal› hukuk aray›fllar›n›n çözüm üretmedi¤i temel konulara ve milletin menfaati için ihdas edildi¤i halde milletin karfl›s›na dikilen kurumlara karfl› tek çözüm anayasal de¤iflikliktir. Geliflen toplumun imkân ve f›rsatlara kavuflmas› milletçe tolere edilmesi mümkün olmayan konular›n yegâne çözümü özgürlükçü, adil ve sivil bir anayasan›n yap›land›r›lmas›d›r. Toplumun kutsallar›n›n üstünde
kendisine büyük anlamlar hasreden güçlerin oyununu bozacak ve onlar› kendilerine de zarar veren bir iklimden kurtaracak yegane çözüm sivil bir anayasad›r. Türkiye, devletin anayasal-hukukî kurallara göre idare edilmesi gerekti¤i yolundaki modern anlay›flla ilk kez 1876'da tan›flm›fl olsa da, millî mücadele dönemine denk gelen 1921 Anayasas› hariç, demokratik bir anayasac›l›k hareketine sahip olmam›flt›r. 1876 tarihli Kanun-i Esasî, Midhat Pafla önderli¤indeki Tanzîmat bürokratlar›n›n Padiflah ile yapt›klar› bir pazarl›k sürecinin ürünü niteli¤indedir. Modern dünyada temel hak ve hürriyetlerin devlet taraf›ndan ihlâl edilmemesi için getirilen en etkili güvence olarak anayasal devlet anlay›fl›, Osmanl›'ya
May›s - Haziran 2010
bürokrasinin Padiflah'a karfl› kendisini güvence alt›na alma giriflimi olarak gelmifltir. Anayasac›l›k konusundaki bu bafllang›ç, s›k›nt›lar›n› bugün yaflamakta oldu¤umuz bir "gelene¤in" de bafllamas›na neden olmufl gibidir. Bu da, hukukçular›n "kurucu iktidar" dedi¤i anayasa yapma gücünün askerî ve sivil bürokraside toplanm›fl olmas›d›r. Târihî olarak izah edilebilir nitelikte olan bu bürokratik anayasac›l›k hareketinin, "saltanat-› flahsiyye'den saltanat-› millîyeye geçildi¤inin" iddia ve ilân edildi¤i Cumhuriyet döneminde de devam ettirilmesi; asl›nda as›l yad›rganmas› ve tasfiyesi gereken anlay›fl herhâlde budur. 1924 Anayasas› istisna edilirse, 1961 ve 1982 anayasalar›, neyin tasfiye edilmesi gerekti¤ini de aç›kça ortaya koymaktad›r. Burada sorun, Türkiye'de var olan ve modern anayasal demokrasi tecrübesine uygun düflmeyen bürokratik anayasac›l›k gelene¤ini ve bu gelene¤in ürünü olan bürokratik vesayetçilik anlay›fl›n› ortadan kald›racak bir demokratik anayasac›l›k hareketinin nas›l düflünülmesi gerekti¤idir. Lâkin yeni anayasa olmaks›z›n Türkiye'nin demokratik aç›l›m sürecini do¤ru hedefi olan ça¤dafl standartlara uygun bir ileri demokrasi yönünde gelifltirmesi de mümkün görünmemektedir. O hâlde, Türkiye halk›n›n yeni bir anayasa yapmaya muktedir oldu¤unu gösterme zaman› art›k gelmifltir. Anayasan›n “de¤ifltirilemez, de¤ifltirilmesi teklif dahi edilemez” maddeleriyle ilgili hükümlerini düzenleyen 4. maddenin kald›r›lmas›yla birlikte anayasan›n bütün maddelerinin “de¤ifltirilebilir” olabilece¤i gözetilmelidir. Bugüne kadar seçkinler / yönetenler, milletimize nedense sürekli olarak yönetilmesi gereken cahil güruh olarak bakt›lar. Art›k ülkeyi yönetenlerin milletin fertlerine 'k›s›tl› mahkûm' olarak bakmaktan ve
kendilerini de vasi olarak görmekten vazgeçmeleri gerekmektedir. Türkiye'de anayasa, toplumun kendi kendini yönetmesi için yapt›¤›, bireylerin birbirlerine karfl› taahhütlerini içeren bir belge olarak düflünülmelidir. Topluma yukar›dan giydirilmek istenen bir çerçeve olmamal›d›r. 1982 Anayasas› bütün unsurlar›yla pek çok ayr›nt›da görüldü¤ü üzere toplumun bütün yenilik dinamiklerini kontrol alt›nda tutmak için yap›lm›fl bir anayasad›r. Alt›na imzam›z› koyaca¤›m›z anayasa, bugüne kadar imzam›z› gasp edenlerin yapt›¤› gibi de¤il, topluma dikta etmeyen bir anayasa olmak zorundad›r. Yeni bir anayasa yap›lmal› ve bu anayasa yap›l›rken millet ve devlet anlay›fllar›nda ''zihniyet de¤iflikli¤ine'' ihtiyaç duyulmaktad›r. Yeni anayasan›n haklar› tan›yan, özgürlükleri teminat alt›na alan, demokratik, ço¤ulcu, yetki kullan›m›n›n millet taraf›ndan denetlenmesine imkân sa¤layan özelliklere sahip olmas› ve ayr›mc›l›k yapmamas› gerekmektedir. Yeni anayasada “millet devlet için vard›r” zihniyetinin de¤il, “devlet millet için vard›r” zihniyetinin hâkim olmas› gere¤ine inan›lmal›d›r. Sadece hak ve özgürlükler de¤il ekonomik haklar da ele al›nmal›. Tüm kurum ve kurulufllar›n bütçeden harcad›klar› her bir kuruflun hesab› sorulabilmelidir. Milli Güvenlik Kurulu’nun, YÖK’ün, HSYK’n›n anayasal statüsüne son verilmeli, orduya iç güvenlikle ilgili görev verilmesi önlenmelidir. Türkiye'nin ça¤dafl demokrasilerde var olan hak ve özgürlük standartlar›na uymayan siyasî ve hukukî sisteminin temelden de¤ifltirilmesi, "aç›l›m"›n en önde gelen hedefi olmak zorundad›r. Sadece etnik, dinsel, ekonomik ve cinsiyet sorunlar› de¤il genel olarak Türkiye'nin bir bütün olarak en yüksek ça¤dafl standartlarda demokratik bir idarî yap›ya kavuflturulmas› için elzem olan kamu yönetimi reformu da yeni
07
anayasa’n›n bir parças› olmal›d›r. Önder Hukuk Komisyonu taraf›ndan haz›rlanan ve kamuoyuna sunulan Sivil Anayasa Aray›fllar›na Katk› raporuna göre demokratik ve ço¤ulcu bir anayasa metninde ülke insan›n› art›k çok zorlayan konular›n çözüme kavuflturulmas› için Anayasan›n 24. maddesinin flu flekilde de¤ifltirilmesi gerekmektedir. Madde 24- (I) Herkes din ve inanç hürriyetine sahiptir. Bu hak, tek bafl›na veya topluca, alenen veya özel olarak ibadet, dini e¤itim ve ö¤retim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inanc›n› aç›klama ve bunlar› de¤ifltirebilme hürriyetini de içerir. (2) Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere kat›lmaya, dini inanç ve düflüncelerini aç›klamaya zorlanamaz; ald›klar› dini e¤itim ve ö¤renimden; dini inanç, düflünce ve kanaatlerinden ve bunlar› de¤ifltirmekten dolay› k›nanamaz, suçlanamaz ve farkl› bir muameleye tabi tutulamaz. (3) Devlet, e¤itim ve ö¤retim alan›ndaki görevlerini yerine getirirken, e¤itim ve ö¤retiminin ana ve baban›n dini ve felsefi inançlar›na göre yap›lmas›n› isteme hakk›na riayet eder. Din e¤itim ve ö¤retimi, ilk ve ortaö¤retim kurumlar›nda okutulan zorunlu dersler aras›nda yer al›r. Bu e¤itim ve ö¤retimden muafiyet, kiflinin kendisinin, küçüklerin ise kanuni temsilcisinin talebine ba¤l›d›r. Madde 45- (1) Kimse, e¤itim ve ö¤renim hakk›ndan mahrum b›rak›lamaz. (6) E¤itim ve ö¤retim kurumlar›nda k›l›k ve k›yafet serbesttir. K›l›k ve k›yafetinden dolay› hiç kimse e¤itim ve ö¤retim hakk›ndan mahrum b›rak›lamaz fleklinde kanuni düzenlemeler yap›lmal›d›r. Siyasal polemiklerin ve kavgan›n savafl arazisi haline getirilen dindarl›k alan› ve ‹mam Hatip Okullar› bu özgürlük aray›fl›na en fazla ihtiyaç duyanlard›r.
08
May›s - Haziran 2010
Doç. Dr. Berdal Aral baral@fatih.edu.tr
‘Vesayetçi Devlet’ Anayasas›ndan ‘Sivil’ Anayasaya Do¤ru Askerî darbeyi savunmak, devleti ya da ulusu ‘kutsal’ addetmek, insana kendi özgün flahsiyeti içinde ‘de¤er’ atfeden ço¤ulcu ve özgürlükçü toplum, hukuk ve siyaset aray›fllar›na yönelmifl tehlikeli yaklafl›mlard›r. O halde, özgürlük karfl›tl›¤›n› ve halk düflmanl›¤›n› ‘meflru muhalefet’ olarak pazarlama kurnazl›¤› gösteren kurulu düzen destekçilerine ‘sayg›de¤er’ bir konum bahfleden mevcut vesayetçi cumhuriyete karfl›, Türkiye sivil bir anayasaya bir an önce kavuflmal›d›r. Türkiye bugünlerde AK Parti hükümetinin k›sa bir süre önce Meclis’e sundu¤u anayasal de¤ifliklik tasla¤›n› tart›fl›yor. Türkiye bir kez daha ‘sivil bir anayasa’ kaleme alman›n sanc›lar›n› yafl›yor… Söze, ‘sivil bir anayasan›n’ anlam› üzerinde durarak bafllamak uygun görünüyor. Sivil bir anayasadan, herhalde, en az›ndan flu üç fleyi anlamak gerekiyor: birincisi, sivil anayasa (halk›n özgür seçimlerle Meclis’e getirdi¤i) siviller eliyle yap›lan anayasad›r. Türkiye’de II. Dünya Savafl› sonras›nda yap›lan tüm anayasalar, ne ac›d›r ki askerî darbelerin ürünüdür. Yani bu dönemde yap›lan tüm anayasalar ‘darbe anayasas›d›r’. ‹kincisi, sivil anayasa her demokratik ülkede oldu¤u gibi, seçilmifllerin atanm›fllara üstünlü¤ünü esas alan anayasad›r. Üçüncüsü, sivil bir anayasa, amac› itibariyle demokrasiyi, halk iradesini ve özgürlükleri önceleyen bir anayasad›r. Ülkemizde ne zaman yeni bir anayasa giriflimi ya da kapsaml› anayasa de¤iflikli¤i gündeme gelse, verili sistemden beslenen ‘derin’ güçler, meseleyi bir ‘kriz’e dönüfltürmek için bugüne dek ellerinden geleni ardlar›na koymad›lar. Ve bunu da hemen her zaman baflard›lar… Söz gelimi, 2007’de ‘yeni bir anayasa’ için dü¤meye basarak seçkin akademisyenlerin de katk›da bulundu¤u bir ‘taslak’ haz›rlayan AK Parti hükümeti,
k›sa bir süre sonra, bu partiye karfl› aç›lan bir kapatma davas› nedeniyle, anayasa konusunu ‘unutmaya’ icbar edildi! Bugünlerde tart›flt›¤›m›z ve Meclis’e sunulmufl bulunan sivil anayasa önerisi, ne tür anayasal de¤ifliklikler öngörüyor? a) Demokrasiden ve ço¤ulculuktan hazzetmedi¤ini her f›rsatta ortaya koyan, ‘devletin ve egemen güç iliflkilerinin partisi’ CHP ile ayn› dalga boyunda hareket etmeyi itiyat haline getirmifl olan yüksek yarg› yeniden düzenlenmektedir. Buna göre, bundan böyle hem ‘irticac›’ olduklar› gerekçesiyle Türk Silahl› Kuvvetlerinin dindar mensuplar›n› ac›mas›zca kap önüne koyan Yüksek Askerî fiura kararlar›na, hem de Ergenekoncu terör gruplar›n›n üzerine korkusuzca giden yarg› mensuplar›n› görevden alan ya da bunlara gözda¤› veren Hâkimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu kararlar›na itiraz edilebilecektir. Baflka bir deyiflle, bu organlar›n alaca¤› disiplin kararlar› yarg› denetimine aç›lmaktad›r. b) Bu organlar› halktan ve demokrasiden hazzetmeyen küçük bir kli¤in tekelinden ç›karmak maksad›yla, Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu üyelerinin belirlenmesi süreçlerine daha fazla devlet organ›n›n müdahil olmas› sa¤lanacak, hem de bu iki kurum yeniden yap›land›r›lacakt›r. Böylece kurulu düzenin sözcüsü haline
May›s - Haziran 2010
gelmifl ve bu anlamda her aç›dan ‘siyasîleflmifl’ olan bu organlar›n, Türkiye’nin demokrasiye, insan haklar›na ve hukukun üstünlü¤üne ayarl› uzun yürüyüflüne ‘takoz koymas›’ –umulur kiönlenmifl olacakt›r. c) Bundan böyle bir partinin kapat›labilmesi için nihaî karar halk›n temsil mercii olan Türkiye Büyük Millet Meclisi taraf›ndan verilecektir. Baflka bir deyiflle, Türkiye’de siyasî partilerin ak›betinin bir Cumhuriyet Baflsavc›s› ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin iki duda¤› aras›nda olmas›ndaki garabete son verilmektedir. Bu sayede –umulur kiTürkiye ‘partiler mezarl›¤›’ olmaktan kurtar›lacakt›r. d) Devletin güvenligine ve anayasal düzene karfl› suç iflleyen ordu mensuplar›, bundan böyle, askerî mahkemelerde de¤il sivil mahkemelerde yarg›lanacakt›r. Ayr›ca, siviller, savafl hâli d›fl›nda, bundan böyle askerî mahkemelerde yarg›lanamayacakt›r. e) Anayasa Mahkemesine bireysel baflvuru hakk›n›n yolu aç›lmaktad›r. Böylece flah›slar ya da belli insan gruplar›, Avrupa ‹nsan Haklar› Sözleflmesi kapsam›ndaki anayasal hak ve özgürlüklerinden birisinin kamu gücü taraf›ndan ihlâl edildigi iddias›yla bir temyiz merciine gitmeye karar verdi¤inde, ille de Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne baflvuru zorunlulu¤undan kurtulmufl olmaktad›r. f) 12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de yönetime el koyan darbecilere yarg›sal muafiyet getiren, anayasan›n geçici 15. Maddesi kald›r›lmaktad›r. Böylece, 12 Eylül darbecilerinin yarg›lanmas›n›n önü aç›l›rken, potansiyel darbecilere de önemli bir mesaj verilmifl olmaktad›r. g) Görevleriyle ilgili iflledikleri suçlardan dolay›, bundan böyle, Genelkurmay Baflkan›, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlar› ile Jandarma Genel Komutan› Yüce Divan’da yarg›lanacaklard›r. Bu anayasal de¤iflikliklerin genifl kat›l›ml› bir mutabakata (uzlaflma; konsensus) dayanmad›¤›n› ileri sürerek bu sürece karfl› ç›kanlar, ‘do¤ru’ bir ifadeyi ‘yanl›fl bir amaçla’ dile getirmektedir. Kuflkusuz ‘anayasa’ gibi devletin yap›s›n›, iflleyiflini ve toplum-devlet iliflkisini düzenleyen ve
hepimizin hayat›n› birinci derecede etkileyen temel bir metnin toplumsal ve siyasal aktörler aras›nda genifl bir mutabakat sa¤lanarak kabul edilmesi ve hayata geçirilmesi ideal bir durumdur. Ne var ki, Meclis’te temsil edilen iki ana muhalefet partisi -CHP ve MHP- anayasal de¤iflikliklere karfl› olduklar›n› ve o nedenle bu sürecin parças› olmayacaklar›n› daha bafltan aç›kça ilân ettiler. Yüksek yarg› organlar› ile AK Parti düflmanl›¤›n› bayraklaflt›rm›fl olan medya ve bürokrasi seçkinleri de, gündemdeki anayasal de¤iflikliklere karfl› ç›k›yorlar. Oysa hem daha ‘özgür’ bir ülkede yaflamam›z için, hem de Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’yle (üyelik amaçl›) yapmakta oldu¤u kat›l›m müzakerelerinin bir gere¤i olarak, Türkiye’nin vakit geçirmeden yeni bir anayasa yapmas› gerekti¤i sa¤duyu sahibi olan herkesçe kabul ediliyor. O halde, ‘genifl bir mutabakat’ yok diye, hükümetin bu anayasa tasla¤›n› rafa m› kald›rmas› gerekiyor? Hiç de de¤il! Bu anayasal de¤iflikliklerin genifl bir mutabakata yaslanmas› gere¤ini bir zaruret olarak görmenin önflart›, muhatap al›nan taraflar›n ‘demokrasi ve hukuk devleti’ ilkelerini benimsemifl olmalar›d›r. Oysa biliyoruz ki, ülkemizde bu ilkeleri ortak payda olarak benimsemeye haz›r olmayan çok genifl bir kesim vard›r. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, halk›, onlar›n de¤erlerine tamamen yabanc› olan laikçi-Bat›c›-ulusdevletçi bir ideolojik taassup u¤runa zorla ‘dönüfltürmeyi’ hedefleyen tepeden inmeci bir elit cumhuriyetiydi. Bu fikriyat ve bu fikriyat›n dayand›¤› uygulamalard›r ki, cumhuriyet tarihini bir ‘ola¤anüstü durumlar ve s›k›yönetimler’ tarihi haline getirmifltir. Bugün de bu fikriyat› benimsemifl ‘halks›z’ bir ‘vitrin demokrasisi’ savunucular›, hem siyasî seçkinler aras›nda, hem de yarg›bürokrasi-merkez medya-üniversiteler içinde önemli bir yekûn tutmaktad›r. Bu kesimlerle ‘uzlaflmak’ ancak ‘demokratik bir cumhuriyet’ projesinden vazgeçmekle mümkün olacakt›r. Sözün özü fludur: Halk üzerinde tahakküm kurmufl olan bürokratik ve yüksek yarg› cumhuriyetini ‘dokunulmaz’ sayan ‘darbesever’ seçkinlerle ‘mutabakat’ aray›fl›na girmek, hem beyhude bir çabad›r, hem de sonuçlar› itibariyle süreci ray›ndan ç›karabilecek tehlikeli bir ad›md›r. ‘Bu anayasaya dokundurmay›z’ diyenlerle ortak bir formül üzerinde buluflmak, herhalde Küba ile ABD’yi
09
buluflturmaktan daha kolay de¤ildir. Üstelik herhangi bir belgenin uzlaflma ile kabulü, onun ‘oybirli¤i’ ile kabulü anlam›na gelmemektedir. Türkiye toplumunun, diyelim ki, yüzde yetmiflinin flu ya da bu flekilde kapsaml› anayasal de¤ifliklikleri desteklemesi halinde, uzlaflman›n gerektirdi¤i halk deste¤inin gerçekleflti¤i rahatl›kla ileri sürülebilir. Ayr›ca, unutmamak gerekir ki, demokrasiyi, ço¤ulculu¤u, fleffaffl›¤›, hukukun üstünlü¤ünü ve insan haklar›n› esas alan bir anayasa, özgürlük karfl›t› olanlar›n dahi –fliddete ve hakarete baflvurmad›klar› sürece- özgürlüklerinin en büyük güvencesidir. Özgürlükler bu özgürlükleri yok etmek amac›yla kullan›lmad›klar› sürece, demokratik bir sistem içinde korunma ve kollanma hakk›na sahiptirler. ‹nsan olma onuruna sahip olan her âdemo¤lu, insan f›trat›na uygun olarak kendi flahsiyetini ‘devlet’ ya da ‘ulus’ gibi büyük yap›lar›n esareti alt›na sokmama sorumlulu¤u alt›ndad›r. O nedenle askerî darbeyi savunmak, devleti ya da ulusu ‘kutsal’ addetmek, insana kendi özgün flahsiyeti içinde ‘de¤er’ atfeden ço¤ulcu ve özgürlükçü toplum, hukuk ve siyaset aray›fllar›na yönelmifl tehlikeli yaklafl›mlard›r. O halde, özgürlük karfl›tl›¤›n› ve halk düflmanl›¤›n› ‘meflru muhalefet’ olarak pazarlama kurnazl›¤› gösteren kurulu düzen destekçilerine ‘sayg›de¤er’ bir konum bahfleden mevcut vesayetçi cumhuriyete karfl›, Türkiye sivil bir anayasaya bir an önce kavuflmal›d›r.
Halk üzerinde tahakküm kurmufl olan bürokratik ve yüksek yarg› cumhuriyetini ‘dokunulmaz’ sayan ‘darbesever’ seçkinlerle ‘mutabakat’ aray›fl›na girmek, hem beyhude bir çabad›r, hem de sonuçlar› itibariyle süreci ray›ndan ç›karabilecek tehlikeli bir ad›md›r. ‘Bu anayasaya dokundurmay›z’ diyenlerle ortak bir formül üzerinde buluflmak, herhalde Küba ile ABD’yi buluflturmaktan daha kolay de¤ildir.
10
May›s - Haziran 2010
Doç. Dr. Mustafa fientop
Anayasa Tart›flmalar› ‹çin Do¤ru Zemin Ne Olmal›d›r? Anayasa hareketleri, insana karfl› devleti korumay› de¤il, devlet iktidar›na karfl› insan› korumay›, devleti s›n›rland›rmay› hedeflemektedir. Devlet, zaten, s›n›r tan›mayabilecek iktidar›yla kendini fert fert insana karfl› korumay› becerebilecek güçtedir; devlet karfl›s›nda zay›f olan, korunmas› gereken insand›r. Hâlbuki Türkiye’de, 27 May›s darbesiyle ortaya ç›kan seçilmemifl iktidar unsurlar›, anayasac›l›k hareketlerinin anlam›na ve Türkiye’de anayasal geliflmelerin amac›na ayk›r› bir flekilde, “devlet”i halktan ve halk›n seçtiklerinden korumay› hedefleyen bir metinle karfl›m›za ç›km›fllard›r. Anayasa tart›flmalar› pek çok tart›flmada oldu¤u gibi, sembolik birkaç konu çerçevesinde yürütülmeye çal›fl›lmaktad›r. Bu flekilde süren bir tart›flma içinde, anayasa meselesinin temel problemleri, Türkiye’de anayasa ile kurulan düzenin hakikati, tart›fl›lmaz temel ilkelerin neler oldu¤u gibi bir anayasan›n oturtulaca¤› temel zemin gözlerden uzak kald›. Anayasalar›n ortaya ç›k›fl ve varolufl sebebine, temel fikri ve paradigmas›na, buna uygun düzenlenmifl devlet yap›s› ve iflleyifline dair gerçek tart›flmalar gündeme gelemedi. Halbuki, hemen somut neticeyi elde etmeye odaklanm›fl siyasetçilere lüzumsuz gibi gelse de, yeni anayasan›n temel ilke ve esaslar›n›, genel yaklafl›mlar›n›, “dünya görüflü”nü tart›flmak en önemli mesele olmal›yd›; zira anayasa ancak yeni bir paradigma ile yeni olabilir. E¤er önümüze yeni anayasaya dair bir çerçeve, bir anlay›fl koymaz isek, maddelerin düzenlenmesi, maddelerle düzenlenen yap› ve iflleyifl karfl›m›za bir yenilik ç›kartmayacakt›r. Tart›flma gerçek meseleler üzerinde sürdürülmedi¤i
için, “darbe kazan›mlar›” varl›¤›n› korumakta, “sivil”ler meselelerin etraf›ndan dolanarak bir yol bulmaya çal›flmakta, ço¤u zaman bafllang›çtaki noktaya dönülmektedir. Avrupa’da, daha önceki yüzy›llarda, devlet iktidar›n› s›n›rlamak suretiyle insan›n özgürlük alan›n› geniflletmeyi ve güvence alt›na almay› hedefleyen hareketler, XIX. yüzy›l bafllar›ndan itibaren anayasac›l›k hareketleri ad›yla yeni bir temel üzerinden ayn› hedefe yönelmifltir. Bir baflka ifade ile anayasa hareketleri, insana karfl› devleti korumay› de¤il, devlet iktidar›na karfl› insan› korumay›, devleti s›n›rland›rmay› hedeflemektedir. Devlet, zaten, s›n›r tan›mayabilecek iktidar›yla kendini fert fert insana karfl› korumay› becerebilecek güçtedir; devlet karfl›s›nda zay›f olan, korunmas› gereken insand›r. Halbuki Türkiye’de, 27 May›s darbesiyle ortaya ç›kan seçilmemifl iktidar unsurlar›, anayasac›l›k hareketlerinin anlam›na ve Türkiye’de anayasal geliflmelerin amac›na ayk›r› bir flekilde, “devlet”i
halktan ve halk›n seçtiklerinden korumay› hedefleyen bir metinle karfl›m›za ç›km›fllard›r. Gerçekte, halk›n seçtikleriyle oluflan TBMM’den ve onun içinden ç›kartm›fl oldu¤u Hükümet’le yarg› erkinden baflka bir devlet yoktur. Devlet yasama, yürütme ve yarg›dan oluflmaktad›r. Bu üç temel erkin d›fl›nda baflka bir devletten söz etmek demek Cumhuriyet ve Demokrasi d›fl›nda baflka bir siyasi rejimin varl›¤›n› iddia etmektir. Öte yandan, anayasac›l›k hareketlerinin bir amac›n›n da, mümkün olan en genifl çerçevede bir mutabakat metni oluflturmak oldu¤unu belirtmek gerekir. Bu mutabakat devlet ile millet aras›nda, milletin bütün kesimleri aras›nda temin edilecek bir mutabakatt›r. Anayasan›n bir “toplumsal sözleflme” olabilmesi için böyle bir mutabakat flartt›r. Toplumun veya devletin bir kesiminin haz›rlad›¤›, di¤er toplum kesimlerine “dayatt›¤›” bir metnin flekli anlamda anayasa olmas› mümkündür; ancak gerçek veya fonksiyonel anlamda bir anayasa oldu¤u söylenebilir mi?
May›s - Haziran 2010
Bu tür anayasalara, daha çok sömürge ülkelerinde veya iflgale u¤ram›fl ülkelerde rastlanmaktad›r. Mesela, 1945’ten sonra Japonya anayasas›n› ABD’li yetkililer haz›rlatm›fllard›r. Türkiye’de de, 1961 ve 1982 anayasalar› askeri darbelerden sonra ve darbe yönetimlerinin inisiyatifleriyle haz›rlanm›fl, toplumsal uzlaflma, mutabakat sa¤lama hedefi gözetilmemifltir. 1961 anayasas›n› haz›rlamak üzere kurulmufl Temsilciler Meclisi’nde siyasi partilere ayr›lan kontenjana Demokrat Parti’liler dâhil edilmemifltir; hâlbuki bu parti ülke seçmeninin yar›ya yak›n oyunu alm›flt›r. Oluflturulan bu meclis, zaten, halk›n temsilinden çok “elit”lerin temsilini esas alm›flt›r. 1982 anayasas›n› haz›rlamak üzere kurulan Dan›flma Meclisi’nin oluflumunda ise “temsil” fikri gündemde bile olmam›flt›r. Valilerin önerdi¤i ve Milli Güvenlik Konseyi’nin belirledi¤i kiflilerden oluflturulan bu meclisin anayasay› haz›rlama konusundaki yetkisi de çok s›n›rl›d›r; as›l belirleyici olan, darbeyi yapan üst rutbeli befl generalden oluflan Milli Güvenlik Konseyi’dir. Bu iki
anayasam›z›n da haz›rlan›fl›nda “toplumsal mutabakat” fikrinin bulunmad›¤›n› ifade etmek gerekir. Devletin insanlar üzerindeki tasarruflar›n› s›n›rlama, baflka bir ifade ile hukuk devletini tesis etme amac›yla haz›rlanan anayasalar›n bir ideolojisi olabilir mi? Yeni anayasa tart›flmalar›nda atlanmamas› gereken bir konu, bizce en önemli konu budur. Bu konunun iki boyutu vard›r. Birinci boyut, mutlak anlamda, anayasalar›n bir ideolojisi olabilir mi, sorusuyla ortaya ç›kmaktad›r. ‹kinci boyut ise, ülkemize mahsustur; Türk anayasalar›n›n bir ideolojisi var m›d›r, varsa nas›l ortaya ç›km›flt›r? Türkiye’de, hemen hemen her tart›flman›n sonunda, devletin temel ilkeleri, de¤iflmez nitelikler, Cumhuriyet’in kazan›mlar› gibi çeflitli de¤iflik ifadelendirmelerle dile getirilen bir “doktrin”e, daha çok kullan›lan bir ifade ile, bir “resmi ideoloji”ye var›lmaktad›r. Devletlerin kuruluflu s›ras›nda belli bir “ideoloji”sinin olmas›, kurucu ideoloji veya kurulufl ideolojisi denilen bir ideolojisinin bulunmas› rastlanan
11
bir durumdur. Böyle bir “ideoloji”nin, devlet faaliyetlerini etkilemesi, kamu hizmetlerinin yürütülmesi ve halka götürülmesi s›ras›nda belirleyici olmas›, e¤itim ve ö¤retim faaliyetlerinin, siyasi, ekonomik ve sosyal düzenlerin bu ideoloji istikametinde belirlenmesi ise hukuk, insan haklar› ve demokrasi çerçevesinde tart›fl›lmas› gereken bir meseledir. Modern devlet, iddiaya göre, din eksenli devletlerin “ayr›mc›” tutumlar›ndan do¤an hoflnutsuzluklar› gidermek amac›yla ortaya ç›km›flt›r. Resmi ideolojiler, dinin yerini al›rsa, bir modern “din” olarak devletin iflleyiflinde belirleyici olursa, de¤iflen sadece içerik olmaktad›r; o zaman devlet insan iliflkisindeki eski flekilden vazgeçildi¤i söylenemeyecektir. Hukuk ve temel haklarla ilgili kurallar bir ideoloji gözlü¤ünden bak›larak uyguland›¤›nda devlet - insan iliflkilerinin en temel esas› olan “eflitlik” ortadan kalkacakt›r. Ayr›ca, her fikir gibi, “resmi ideoloji” de zaman içinde bir de¤iflim, bir evrim geçirebilecektir. Bu de¤iflimin yönü nas›l olacakt›r, ne istikamette olacakt›r, buna kim / kimler karar verecektir? Sadece bafll›klar›na
12
May›s - Haziran 2010
temas etti¤imiz bu tart›flma bize bir gerçe¤i gösterecektir; gerçek bir hukuk devleti anlay›fl› ile “resmi ideoloji” ba¤daflmaz, bir arada olamaz. Türkiye’de, Büyük Millet Meclisi’nin kuruluflundan itibaren dört anayasa haz›rlanm›flt›r. Bunlardan ilki, tek bafl›na de¤erlendirilmemesi, 1876 Kanun-i Esasisi ile beraber ele al›nmas› gereken 1921 Anayasas›d›r. ‹kinci anayasa 1924 tarihlidir ve en uzun süre yürürlükte kalan anayasad›r. Üçüncü anayasa 1961 tarihlidir. 1971 – 1973 aras› dönemde çok önemli de¤ifliklikler yap›lm›fl olsa da, bu anayasa yürürlü¤ünü sürdürmüfltür. 1982’de kabul edilen anayasa ise halen yürürlüktedir. Devletin temel yap›s›n› ve kuruluflunu düzenleyen bu anayasalara bakt›¤›m›zda, “resmi ideoloji” olarak nitelendirebilece¤imiz hükümlerin, bir bak›ma, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anayasas› olan 1924 anayasas›n›n ilk halinde bulunmad›¤›n› hiç tereddütsüz ifade edebiliriz. Bu anayasada, “resmi ideoloji” unsuru olarak belirtilebilecek hiçbir hüküm yoktur. 1937 y›l›nda, anayasaya ilave edilen, Cumhuriyet Halk F›rkas›’n›n alt› temel ilkesini, “resmi ideoloji” inflas› olarak de¤erlendirmek de çok do¤ru de¤ildir. Sözkonusu de¤iflikli¤in nas›l gerçekleflti¤i TBMM Zab›t Ceridesi’nden ve o günün bas›n organlar›ndan takip edilebilir. Bilindi¤i üzere, kanunlar›n hangi maksatla teklif edildi¤i, bir de¤ifliklik yap›l›yorsa bunun ne için yap›ld›¤› teklif gerekçesinde aç›klanmaktad›r. Bu teklifin gerekçesinde 2. maddedeki de¤ifliklikle ilgili k›s›m aynen flöyledir: “Eldeki kanunun esas hükümleri gösteren fasl›n›n birinci maddesinde Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet oldu¤u yaz›l› olup bununla yaln›z Devletin flekli beyan edilmifl oluyor. Halbuki, Devletin flekille beraber siyaset ve idare tarz›nda takib edece¤i ana vas›flar›n da esas hüküm olarak gösterilmifl olmas› lüzumludur. Bu düflünce ile 2’nci maddede milliyetçilik, halkç›l›k, devletçilik,
laik ve ink›lapç›l›k vas›flar› da gösterilmifltir.” Devletin temel niteliklerinin anayasa metnine girifliyle ilgili gerekçe, sadece, bundan ibarettir. Metin, gayet mant›kl›d›r, hamaset ve dogmatik de¤erlendirmeler içermeyen bir izah mevcuttur. Teklifin TBMM’de görüflülmesi s›ras›nda hükümet ad›na söz alan Dahiliye Vekili (‹çiflleri Bakan›) fiükrü Kaya da, di¤er milletvekilleri de, bugün bir tart›fl›lmaz / kat’i hakikatm›fl gibi ileri sürülen fikirlerden çok uzakta, meselenin, o günün flartlar› içinde bir siyasi tutum oldu¤unu, nihayetinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin prensiplerinin anayasaya geçirilmesi niyetiyle gerçeklefltirildi¤ini ifade etmektedirler. Bu anayasa de¤iflikli¤i, o günlerde, baz› Avrupa ülkelerinde de yaflanan parti – devlet bütünleflmesi siyaseti çerçevesinde gerçeklefltirilmifl bir de¤iflikliktir. Nitekim anayasa maddesi okunursa, bu alt› ilkeye veya içlerinden birine, özellikle vurgu yap›lm›fl olmad›¤›n› görmek ve konuyu TBMM kaynaklar›ndan ayr›nt›lar›yla aç›klamak mümkündür.
Kurulufl döneminin hiçbir ilkesinin bulunmad›¤› gibi abes bir iddia içinde de¤iliz. Dile getirmek istedi¤imiz, 1961 anayasas›yla gelen “resmi ideoloji”nin kurulufl dönemiyle bir iliflkisinin bulunmad›¤› hususudur. Nitekim 1961 Anayasas›nda, bu alt› ilke k›smen de¤ifltirilmifl, baz› yaklafl›mlar da vurgulanm›flt›r. Böyle bir de¤iflikli¤in yap›lamayaca¤›n› iddia etmiyoruz; 1961’le getirilen düzenlemenin 1924 Anayasas› ve kurulufl felsefesine dayanmad›¤›n›, yeni bir fley oldu¤unu ifadeye çal›fl›yoruz. 1961’de, alt› okun bir k›sm› kald›r›lm›flt›r; mesela, “halkç›l›k” ve “ink›lapç›l›k” yoktur anayasada. Baz›lar› ise farkl› bir flekle ve içeri¤e sokulmufltur; mesela, “devletçilik” “sosyal devlet”e, “milliyetçilik” “milli”ye dönüfltürülmüfltür. 1937 de¤iflikli¤inde de yer alan “laiklik” ilkesi ise özel bir vurguya kavuflturulmufltur; böyle bir vurgunun 1937 de¤iflikli¤inde bulunmad›¤›n› özellikle belirtmek gerekir. Bu çok önemli de¤iflikliklerin aç›k bir anlam› vard›r; 27 May›s 1960 darbesini yapanlar, devlet için “yeni bir ideoloji” infla
May›s - Haziran 2010
Devletin temel yap›s›n› ve kuruluflunu düzenleyen bu anayasalara bakt›¤›m›zda, “resmi ideoloji” olarak nitelendirebilece¤imiz hükümlerin, bir bak›ma, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anayasas› olan 1924 anayasas›n›n ilk halinde bulunmad›¤›n› hiç tereddütsüz ifade edebiliriz. Bu anayasada, “resmi ideoloji” unsuru olarak belirtilebilecek hiçbir hüküm yoktur. etmektedirler. Bu da mümkündür; ancak, yap›lan›n konjonktürel oldu¤unu kabul etmek, Cumhuriyet’in kurulufl y›llar›na dayan›yormufl gibi göstermemek ve “kutsal” bir metin olarak alg›lamamak flart›yla… 1961 Anayasas›na bakacak olursak, ikinci maddenin tamamen farkl› bir flekilde düzenlendi¤ini görürüz. Metin flöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklar›na ve bafllang›çta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir”. Görülece¤i üzere, bu maddede, 1937 de¤iflikli¤i ile anayasaya konulan, milliyetçilik, halkç›l›k, devletçilik ve ink›lâpç›l›k ilkeleri bulunmamaktad›r. Üstelik bu maddede de at›f yap›lan “bafllang›ç” k›sm›nda, “… Milli Mücadele ruhunun, millet egemenli¤inin, Atatürk Devrimlerine ba¤l›l›¤›n tam fluuruna sahip olarak …” denildi¤i halde… 1961 anayasas›yla kurulan ideolojik çerçeve için, en önemli k›s›m, anayasan›n “bafllang›ç” k›sm›d›r; böyle bir k›s›m 1924 anayasas›nda yoktur. Hukuk kurallar›n›n gramatik çerçevesi ve üslubu d›fl›nda, s›n›rlar› belli olmayan, içeri¤i tart›flmal› veya tart›fl›labilir kavramlarla oluflturulan “bafllang›ç” k›sm› resmi ideoloji yorumlar›n›n kayna¤›n› oluflturmaktad›r. Asl›nda, konulan bafllang›ç k›s›mlar›, daha çok, anayasaya bir meflruiyet temeli sa¤lamak üzere haz›rlanmaktad›r; 1961 Anayasas›n›n böyle bir
meflruiyet temeline, bir izaha gerçekten de çok ihtiyac› bulundu¤u belirtilmelidir. 27 May›s darbesi ile hukuk d›fl› yollarla devirdi¤iniz siyasi iktidar›n, “Anayasa ve hukuk d›fl› tutum ve davran›fllar›yla meflrulu¤unu kaybetmifl bir iktidara karfl› direnme hakk›n› kullanarak 27 May›s 1960 Devrimini yapan Türk Milleti…” taraf›ndan devrildi¤ini aç›klaman›z kolay de¤ildir. “Anayasa d›fl›” tutumlar› olan iktidar›, anayasay› ilga ederek, anayasay› yok ederek devre d›fl› b›rak›yorsunuz. Bunu aç›klamak için bir “bafllang›ç”a ihtiyaç vard›r. 27 May›s 1960 darbesi, Türkiye tarihinde bir “büyük kopufl”tur. Bu darbenin Türkiye’ye yapt›¤› kötülük, sadece askerin siyasete müdahale etmesi gelene¤ini bafllatt›¤› için de¤il; Türkiye’nin kurulufl felsefesinden, devletin temel perspektif ve de¤erlerinden de ciddi anlamda bir uzaklaflma oldu¤u içindir. Uluslararas› konjonktür içinde “tam ba¤›ms›z” kalmay› seçen ve gözeten bir devleti uluslararas› sisteme entegre eden, devletle milletin aras›n› açarak devleti zaafa u¤ratan bir müdahaledir bu. 27 May›s darbesi, kuruluflta var olan mutabakat›, anayasal zemini bozmufltur, imha etmifltir. Olan olmufl, bunu kabul edelim, demek baflta kurulufl felsefesine ayk›r›d›r. Haz›rlanacak yeni anayasa çal›flmalar›nda 1961’le gelen ve Cumhuriyetin kurulufl ideolojisi ile ba¤daflmayan ideolojik yap› da tart›fl›lmal›d›r. Anayasalar›n devleti s›n›rlayan metinler oldu¤unu yukar›da ifade etmifltik. Bu sebeple, özellikle Türkiye’de, anayasan›n insanlar için bir dokunulmazlar alan› çizen temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeleri d›fl›nda kalan, yasama, yürütme ve yarg› ile ilgili düzenlemelerinde yetkileri de¤il de s›n›rlar› belirten hükümlerin yer almas› gerekmektedir. Mesela, yarg› ile ilgili düzenlemelerde, yarg› kararlar›n›n etki s›n›rlar›, hangi nitelikte kararlar verilemeyece¤i aç›k bir flekilde yaz›lmal›d›r. Anayasa
13
Mahkemesi’nin bir yasa koyucu gibi hareket etmek suretiyle Türk hukuk hayat›nda açm›fl oldu¤u yaralar henüz çok tazedir. Ancak Mahkeme’nin bu s›n›r tan›maz tutumu, kendi kendine yetki alan›n› geniflletici tutumu yeni de¤ildir; kuruldu¤u tarihten itibaren yasama organ› üzerinde adeta bir vesayet kurumu gibi hareket ederek verdi¤i kararlar ortadad›r. Bu sebeple, Mahkeme’nin s›n›rlar›n› net ve tart›flma kabul etmez flekilde çizen bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktad›r. Yetkiler zaten bilinmektedir; bunlar› ayr›ca yazmaya hacet bile yoktur. Önemli olan yap›lamayacaklar› kayda geçmektir. Anayasalar›n belli temel özelliklerinin ortak oldu¤unu ancak ülkelerin özel flartlar›na göre nihai flekillerin verildi¤ini unutmamak gerekir. Türkiye’nin özel flartlar› halk›n özgürlüklerinin azalt›lmas›n›, k›s›tlamalar›n artt›r›lmas›n› gerektirmiyor; halk›n bir arada yaflama ve devlete karfl› tutumu konusunda yaflanm›fl en küçük bir olumsuzluk yoktur, olmam›flt›r. Ancak, yetkisi kendisinden menkul baz› seçilmemifl iktidar odaklar›n›n, devletin yap›s›n› de¤ifltirmek, insan haklar›n› kabul edilemez derecede ve hukuka ayk›r› olarak s›n›rlamak, insanlar›n hayatlar›na sorumsuzca müdahale etmek dâhil her türlü tasarrufa teflebbüs ettikleri, bazen de bunu gerçeklefltirdikleri bilinmektedir. O halde as›l tedbir “sab›ka”s› olanlar için düflünülmelidir. Yeni haz›rlanan anayasa tasla¤›nda böyle bir dikkatin gösterilmedi¤ini düflünüyoruz. Buna aç›k bir örnek, Anayasa Mahkemesi’nin anayasada bulunmad›¤› halde, kendi karar›yla kendisine tan›d›¤› bir yetki olan “yürürlü¤ü durdurma” yetkisi yeni taslakta bir anayasal yetki haline getirilmektedir. Anayasa yarg›s›n›n mant›¤›yla da çeliflen böyle bir yetkiyi kald›rmak yerine muhkem hale getirmek büyük bir hatad›r. Bu ve benzeri örneklerden hareketle, Türkiye’nin yaflad›¤› tecrübeyi daima dikkatte tutan bir çal›flma ile anayasa haz›rl›¤› sürdürülmelidir.
14
May›s - Haziran 2010
Bar›fl Bayraktar baris.bayraktar@hotmail.com
Anayasa teklifi ne getirir, ne götürür? Darbe mahsulü 1982 anayasas›ndan memnun olmayan millet, de¤erleri ile bar›fl›k, sivil, özgürlükçü ve adil bir anayasa talep ediyor. fiu anda geçerli olan 82 anayasas› darbe dönemlerinin ard›ndan kurulan yüksek yarg› kurumlar›n›n, ana muhalefetin ve baz› medya mensuplar›n›n d›fl›nda ço¤u kesimi memnun etmezken, özgürlüklerin önünü açan, insana merhamet eden, mazluma adalet da¤›tacak, anayasa de¤iflikli¤ine gidilmesi gerekiyor. 2007 y›l›nda Cumhurbaflkanl›¤› seçim sürecinde, Ergenekon davas›nda, ›slak imzada, askerlerin sivil mahkemelerde yarg›lanmas›nda ve HSYK’da yaflanan krizlerden sonra ülkemizin yaflad›¤› s›k›nt›l› ve sanc›l› durumlardan kurtulmak için yeni bir anayasaya olan ihtiyaç hat safhaya ulaflt›. Hükümetin haz›rlad›¤› anayasa de¤ifliklik teklifi ile birlikte bütün kurum ve kurulufllar›n millet egemenli¤ine aç›lmas› öngörülüyor. Anayasa nedir? Bir devletin temel kurumlar›n›n nas›l iflleyece¤ini belirleyen, baz› ülkelerde yaz›l›, baz›lar›nda ise yaz›s›z genel kabul görmüfl kurallar bütününe anayasa deniliyor. Bugüne kadar Osmanl›-Türk anayasa tarihinde befl anayasa yap›ld›. Türk tarihinin ilk anayasas› 1876 tarihli Kanun-i Esasi anayasas› olurken, bu anayasa Osmanl› Devleti'nde mutlak monarfliden anayasal› monarfliye geçifli belirleyen ve meflrutiyet rejiminin temellerini atan anayasa olarak biliniyor. Cumhuriyet döneminde ise 1921 anayasas›, 1924 anayasas›, 1961 anayasas› ve 1982 anayasas› olmak üzere 4 anayasa yap›ld›.
Anayasa Paketinde Neler Var? Hükümetin haz›rlay›p öncelikle siyasi partiler ve sivil toplum kurulufllar›n›n görüfllerine sundu¤u anayasa paketinde demokratik aç›l›m ön s›ray› al›yor. Pakette, asker ve yarg› vesayetini demokratik ülkelerdeki kriterlere yaklaflt›racak de¤ifliklikler mevcut. Anayasa de¤ifliklik teklifi, TBMM Anayasa Komisyonu’ndan geçti. Meclis’te ilk tur görüflmelerinin yap›ld›¤› anayasa de¤ifliklik paketinde flunlar var: - 159. maddede yap›lan de¤ifliklikle Hakimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yap›s› yeniden düzenleniyor. - 146. maddedeki yap›lan de¤ifliklikle Anayasa Mahkemesi’nin yap›s› yeniden düzenliyor. - 12 Eylül darbesini yapanlara yarg› yolunu açan Anayasa’n›n 15. maddesi kald›r›l›yor. - 144. maddede yap›lan de¤ifliklikle Hakimler ve Savc›lar›n denetimiyle ilgili esaslar yeniden belirleniyor. - 125. maddede yap›lan de¤ifliklikle Yüksek Askeri fiura (YAfi) kararlar› yarg› denetimine aç›l›yor. - 69. maddede yap›lan de¤ifliklikle parti kapatma davas› aç›lmas› Meclis iznine ba¤lan›yor. - 84. maddede yap›lan de¤ifliklikle milletvekilli¤inin düflürülmesi f›kras› kald›r›l›yor. - Kad›n, çocuk, yafll›, flehit yak›nlar›na pozitif ayr›mc›l›¤›n yolunu açan 10. maddede de¤iflikli¤i gidiliyor. - “Özel hayat›n gizlili¤i”yle ilgili 20. maddede de¤iflikli¤i gidiliyor. - 23. maddede yap›lan de¤ifliklikle yurt d›fl›na ç›k›fl yasa¤› sadece suç soruflturmas›yla s›n›rlan›yor. - 41. maddede yap›lan de¤ifliklikle çocuk istismar›n› önlemek amac›yla de¤ifliklik yap›l›yor. - 51. maddede yap›lan de¤ifliklikle
bir kiflinin ayn› zamanda ve ayn› ifl kolunda birden fazla sendikaya üye olunmas›n›n yolu aç›l›yor. - 53. maddede yap›lan de¤ifliklikle kamu çal›flanlar›na toplu sözleflme hakk› tan›n›yor. - 54. maddede yap›lan de¤ifliklikle grevde oluflacak zararlardan sendika sorumlulu¤u kalk›yor. - 74. maddede yap›lan de¤ifliklikle kamu denetçili¤i (ombudsman) kurumu oluflturuluyor. - 94. maddede yap›lan de¤ifliklikle TBMM Baflkanl›k divan›n›n görev süresi yeniden düzenleniyor. - 53. maddede yap›lan de¤ifliklikle memurlara toplu sözleflme hakk› 18. maddeye yans›t›l›yor. - 129. maddede yap›lan de¤ifliklikle memurlar›n disiplin kovuflturmas›nda de¤ifliklik uyar› ve k›nama cezalar› yarg› denetimine aç›l›yor. - 145. maddede yap›lan de¤ifliklikle askeri yarg›n›n görev alan› tekrar belirleniyor. - 147. maddede yap›lan de¤ifliklikle Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerine 12 y›l s›n›r› getiriliyor. - 148. maddede yap›lan de¤ifliklikle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel baflvuru hakk› geliyor. - 149. maddedeki de¤ifliklikle Anayasa Mahkemesi iki bölüm ve genel kurul halinde çal›flacak. - 156. maddede yap›lan de¤ifliklikle Askeri Yarg›tay üyelerinin disiplin ve özlük ifllerinde, askerlik hizmetinin gereklerine bak›lmayacak. Bunun için hakimlik teminat› esaslar› dikkate al›nacak. - 157. maddede yap›lan de¤ifliklikle Askeri Yüksek ‹dare Mahkemesi üyeleri içinde hakimlik teminat› getiriliyor. - 166. maddede yap›lan de¤ifliklikle Ekonomik ve Sosyal Konsey Anayasa kapsam›na al›n›yor.
May›s - Haziran 2010
- Anayasaya 3 geçici madde ekleniyor. - Paketin tümünün oylanmas›. TBMM’deki sandalye da¤›l›m›nda, AK Parti: 336, CHP: 97, MHP: 69, BDP: 20, Ba¤›ms›z: 12, DSP: 6, TP: 1, Bofl: 8 oluyor. TBMM’deki ikinci tur oylamada anayasa de¤ifliklik teklifi, 367 milletvekilinden oy al›nmas› durumunda kabul edilecek. Paket, 367 oy alamazsa ve 330 oyunda üstünde oy al›rsa referanduma götürülecek ve milletin dedi¤i geçerli olacak. Anayasa Paketine Kimler Tepki Gösteriyor? Haz›rlanan anayasa paketine ilk baflta kendi statüsünü kaybetmek istemeyen yüksek yarg› mensuplar› tepki gösteriyor. Anayasa paketiyle birlikte bütün kurum ve kurulufllar›n
15
milletin egemenli¤ine aç›lmas› gündeme gelirken, yüksek yarg›n›n milletin egemenli¤ine tepki göstermesi manidar bulunuyor. Muhalefet partilerinin ise paket aç›kland›¤› zaman, “çaylar›n› içer giderler” fleklinde de¤iflikli¤e karfl› bütün kap›lar› kapat›rken, tabandan gelen isteklere sessiz kalamayarak türlü kurnazl›klara baflvurduklar› görülüyor. Pakete karfl› ç›k›lmayaca¤›n› anlayan muhalefet partileri, pakete destek vermek yerine paketi suland›rma yoluna gitmeyi tercih ediyor. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin paketin referandumdan geçmesi durumunda Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürece¤i fleklindeki tutumu anti-demokratik bir davran›fl olarak de¤erlendiriliyor. Kamuoyunda darbeci olarak isimlendirilen kurulufllarda pakete tepki gösterenler aras›nda bulunuyor.
USLU: S‹V‹L B‹R ANAYASA Hak-‹fl Genel Baflkan› Salim Uslu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasas›n›n Baz› Maddelerinde De¤ifliklik Yap›lmas› Hakk›ndaki Kanun Teklifini, Türkiye'nin yeni ve sivil bir anayasaya ulaflmas› aç›s›ndan önemli bir ad›m olarak gördü¤ünü söyledi. Hak-‹fl'in önerileri aras›nda yer alan Anayasa'n›n çal›flma hayat›n› düzenleyen 51, 53 ve 54.
maddelerinde yap›lan de¤iflikliklerin son derece olumlu ve umut verici oldu¤unu kaydeden Uslu, Anayasan›n 53. maddesinde yap›lmas› planlanan düzenlemeler ile özellikle memurlar ve di¤er kamu görevlilerine toplu sözleflme yapma yetkisinin anayasal güvenceye kavuflturulmas› ve bu haktan emeklilerin de yararlanmas›n›n
sa¤lanmas›n›n son derece önemli geliflmeler oldu¤unu belirtti. Salim Uslu, Hak-‹fl’in mevcut paketin içerdiklerinin sa¤layaca¤› kazan›mlar› olumlu bulmakla birlikte daha iyi ve ileri bir sivil anayasa talebini sürdürmekte oldu¤unu sözlerine ekledi.
16
May›s - Haziran 2010
GÜNDO⁄DU: DE⁄‹fi‹KL‹⁄E TEREDDÜT GÖSTERMEDEN “EVET” D‹YECE⁄‹Z Ülkenin en büyük sorununun darbe anayasas›n›n oluflturdu¤u kriz oldu¤unu belirten Memur-Sen Genel Baflkan› Ahmet Gündo¤du, topyekûn bir anayasa de¤iflikli¤ine acilen ihtiyaç duyuldu¤unu söyledi. Gündo¤du, Anayasa Mahkemesi, Dan›fltay ve HSYK gibi yüksek yarg› organlar›n›n verdikleri kararlarla TBMM'yi devre d›fl› b›rakt›¤›n› ve yürütme yetkisine müdahalede bulundu¤unu belirterek, ülkenin demokratikleflme sanc›lar› çekti¤ini kaydetti. Bu ülkenin sorunlar›n›n çözüm yerinin meclis, çözüm taraf›n›n da millet oldu¤unu vurgulayan Gündo¤du, demokrasilerde esas olan›n tam demokrat ve sivil anayasa oldu¤unu söyledi. Memur-Sen'in demokratik aç›l›m konusunda k›rm›z›çizgilerinin belli oldu¤unu da belirten
Gündo¤du; "Biz istiyoruz ki, temel insan hakk› ve evrensel hukuk çerçevesinde insanlar›n yoksun olduklar› hak ve özgürlükler verilmelidir" dedi. Genel Baflkan Gündo¤du, mevcut anayasan›n gerek metin, gerek dil, gerekse geçici maddeleriyle millet iradesine sayg›l› olmaktan uzak oldu¤unu anlatarak, "Mevcut anayasa millet iradesine sayg›l› olmaktan ç›karak, bürokratik oligarfliye keyfi yetkiler veren yap›s› olarak Türkiye'yi tafl›yam›yor. Üstelik 72 milyon Türkiye'yi kucaklayamad›¤›n› hep birlikte görüyoruz" diye konufltu. Anayasa de¤iflikli¤i paketinin referanduma gidece¤inin göz önüne al›nmas› gerekti¤ine dikkat çeken Gündo¤du, kamu görevlilerinin, do¤rudan kendilerine yönelik bir hakk› tesis ve temin etmeyen de¤iflikli¤e, tereddüt göstermeden “evet” diyeceklerini söyledi.
May›s - Haziran 2010
17
PETEK: PAKET GENEL OLARAK OLUMLU Emekli Baflsavc› Reflat Petek, anayasa paketini genel olarak olumlu de¤erlendirirken pakette, baz› düzenlemelerin ve özelliklerin eksikli¤ine dikkat çekti. YAfi kararlar›na yarg› yolunun aç›lmas›n›n, olumlu ve önemli bir ad›m oldu¤una belirten Petek, özellikle Genelkurmay baflkan› ve kuvvet komutanlar›na Yüce Divan’da yarg›lama yolunu açan de¤iflikli¤inin
ilk planda olumlu bir düzenleme gibi görünse de, askerî vesayetten kurtulma sürecinde statükoyu koruyucu anayasal bir düzenleme yap›ld›¤›n›n gözden kaçmakta oldu¤unu söyledi. Petek; “Ça¤dafl demokratik hukuk devletlerinde oldu¤u gibi milli savunma bakan›na ba¤l› olmas› gereken Genelkurmay baflkan›n›, cumhurbaflkan›yla ayn› yarg›lama statüsüne tabi tutmak,
demokratikleflme ve sivilleflme ile ba¤daflmayan bir düzenlemedir. Kuvvet komutanlar› için Yüce Divan ayr›cal›¤› ise daha sak›ncal›d›r. ‹çiflleri Bakanl›¤› ba¤l› kurulufllar›ndan biri olan jandarma genel komutan›, bakanla ayn› statüye ç›kar›l›rken, emniyet genel müdürü genel hükümlere tabi b›rak›larak asker a¤›rl›kl› ve ayr›cal›kl› bir düzenleme yap›lm›fl olmuyor mu?” dedi.
KILIÇ: DE⁄‹fi‹KL‹⁄‹ DESTEKL‹YORUZ Genç Siviller sözcüsü Av. Mücteba K›l›ç, anayasan›n azda de¤iflmesine, k›smen de de¤iflmesine ve tümüyle de de¤iflmesine destek verdiklerini söyledi. Anayasa de¤ifliklik teklifinin yetersiz oldu¤unu kaydeden K›l›ç, de¤iflikli¤i anti-demokratik sistemin tafllar›n› yerinden oynatt›¤›n› için desteklediklerini belirtti. Silah
zoruyla ve hangi oyun kullan›ld›¤›n›n belli oldu¤u fleffaf zarflarla gayri meflru olarak yap›lan anayasan›n tümden de¤iflmesi gerekti¤inin alt›n› çizen Av. K›l›ç, anayasa de¤ifliklik paketindeki geçici 15. maddenin kald›r›lmas› ve yüksek yarg› kurumlar›n›n yeniden yap›land›r›larak, millet egemenli¤ine
geçmesinin önemli ad›mlar oldu¤unu ifade etti. Yüksek yarg› kurumlar›n›n flu anki yap›s›n›n demokrasiye uymad›¤›n› sözlerine ekleyen Mücteba K›l›ç, de¤ifliklikten sonra yüksek yarg› kurumlar›n›n demokratik bir hale gelece¤ini kaydetti.
18
May›s - Haziran 2010
Sabri Ota¤ onder@onder.org.tr
Adalet Mülkün Temelidir Ülkemizde 1876 y›l›ndan beri 7 kez anayasa de¤iflikli¤i gündeme gelmifltir. Buna paralel binlerce kanun ve düzenlemeler de¤iflmifl, adeta anayasa ve yasalar yaz-boz tahtas›na çevrilmifltir. Bunlar›n hukuki, sosyolojik, felsefi boyutlar› ehlince enine boyuna tart›fl›lmal›d›r. ‹nsan› ve kâinat› yaratan, bize flah damar›m›zdan daha yak›n olan Rabbimiz bizi, ihtiyaçlar›m›z›, zaaflar›m›z› en iyi bilendir. O’nun kullar› hakk›ndaki hüküm ve fermanlar›, kullar›n maslahat›na en uygun, dünya ve ahret dengesini sa¤lamaya en elveriflli, bir arada yaflama kültür ve olgunlu¤una en yatk›n hükümlerdir. Adalet Arapça bir tabir olup kelime anlam›; tafl›n gedi¤ine konmas› yani her fleyin yerli yerine oturtulmas›d›r. Hukuk aç›s›ndan bunu her hak sahibinin hakk›n›n verilmesi fleklinde tercüme edebiliriz. Kitab›m›z Kur’an, adalete çok önem veriyor, 12 surede, 21 kere adaletli olma vurgusu yap›yor. Peygamber Efendimiz (sav)’de bu konuda çok tavsiyelerde bulunuyor, hayat›n›n tamam›nda adalet çizgisinden ayr›lmamaya azami hassasiyet gösteriyordu. ‹slam tarihi Müslümanlar›n adalet örnekleri bak›m›ndan hayli zengindir. Bizler, adaleti mülkün temeli sayan bir gelene¤in varisleriyiz. Biliriz ki adaletin z›dd› zulümdür. Zulmet de ayn› kökten olup, ayd›nl›¤›n yoklu¤u manas›ndad›r. Ayn› zamanda zulüm, cehalet, flirk ve f›sk yerine de kullan›l›r. Zulüm daha genifl anlam›yla hakka tecavüzdür. Hukuk: kifliler, toplumlar, gruplar ve devletleraras›nda adaleti tesis edecek, zulmü önleyecek hükümler toplam›d›r. Hukukun biricik gayesi adaleti tesis etmek ise hukukun felsefi olarak adalet prensibine ba¤l›, ondan ayr›lmamas› icap eder. Emile Zola’n›n “adalet ancak hakikatten, saadet ancak adaletten do¤abilir” sözü bu yal›n gerçe¤i güzel bir flekilde ifade etmektedir. Halk›n de¤erlerine yabanc› tercihlerine düflman bir yöntem adaleti
sa¤layamaz. Böylesi demokrasiler ancak darbeli demokrasi olur. Hukuk bir di¤er manas›yla kanunlar›n korudu¤u menfaatler demektir. Adalet duygusu kanunlar›n temelinde en saf ve berrak harç olarak bulunmal›, ayn› zamanda adalet hukukun da temeli olmal›d›r. Her tür hukuki düzenlemelerin mihverinde ve mayas›nda adalet olmal›d›r ki bar›fl ve güven olsun. ‹nsanlar aras› iliflkiler normalleflebilsin. Güçlü ile zay›f, iyi ile kötü, mazlum ile zalim, hakl› ile haks›z aras›ndaki denge sa¤lanabilsin. Adil olma e¤ilimi her insanda biyolojik olarak mevcuttur. Adil olmaya yönelifl f›trat›n iktizas›d›r. Her insan›n içinde vicdani hukuk par›lt›s› mevcuttur. Ahlaki de¤erlerin bencil ç›karlar do¤rultusunda de¤iflmesi, kiflilerde yapt›¤› her fleyin hesab›n› bizzat Rabbine verece¤i gerçe¤inin gönüllere yerleflmemesi, e¤itimin her gönülde ilahi zab›ta teflkilat› kurarak kötülükleri, adaletsizlikleri temelinden yok etme gayesine göre flekillenmemesi, iç hukuk veya vicdan dedi¤imiz içimizdeki bekçinin, zihnimizdeki jürinin ölçüsünün bozulmas›na, adalet terazisinin kantar›n›n merkezden kaymas›na sebep olmaktad›r. Böylesi bir durumda adaletin yerini zulüm, bar›fl›n yerini
anarfli, güvenin yerini güvensizlik, adalet da¤›tmada hukukun yerini ideolojik saplant›lar, kendi zihniyetinden olmayanlar› ötekilefltirme, adam kay›rmalar ve önyarg›lar›n almas› kaç›n›lmazd›r. Ülkemizde 1876 y›l›ndan beri 7 kez anayasa de¤iflikli¤i gündeme gelmifltir. Buna paralel binlerce kanun ve düzenlemeler de¤iflmifl, adeta anayasa ve yasalar yaz-boz tahtas›na çevrilmifltir. Bunlar›n hukuki, sosyolojik, felsefi boyutlar› ehlince enine boyuna tart›fl›lmal›d›r. ‹nsan› ve kâinat› yaratan, bize flah damar›m›zdan daha yak›n olan Rabbimiz bizi, ihtiyaçlar›m›z›, zaaflar›m›z› en iyi bilendir. O’nun kullar› hakk›ndaki hüküm ve fermanlar›, kullar›n maslahat›na en uygun, dünya ve ahret dengesini sa¤lamaya en elveriflli, bir arada yaflama kültür ve olgunlu¤una en yatk›n hükümlerdir. Tüm insanlar› bir tara¤›n diflleri gibi eflit say›p üstünlü¤ü takvaya ba¤lamas› ile ayr›mc›l›k ve ötekilefltirmeyi hayat sahnesinden tümüyle kald›rarak insanlar›n bar›fl ve kardefllik içersinde yaflamalar›n› gerçeklefltirecek, dünyalar›n› cennete çevirecek en ideal sistemdir. Bu gerçekler görülmezden gelinerek, yok say›larak veya Allah’a meydan okurcas›na, O’nun
May›s - Haziran 2010
hükümlerinin z›dd›n› benimseyerek oluflturulacak düzenlemeler yahut de¤erlerimizle çeliflen, yap›m›zla çat›flan, kan uyuflmazl›¤› olan devflirme ve tercüme kanunlar veyahut belirli bir s›n›f›, bir zümreyi kay›rmaya, kollamaya matuf darbe ürünü, askeri vesayet kokan hükümler aç›kça görülmektedir ki, birli¤i, tesanüdü kardeflli¤i, özlenen huzuru, istikrar› sa¤layamam›fllard›r. Böylesi uygulamalar üzerimizde i¤reti duran, her gün bir yeri y›rt›lan, sökülen, yama yapacak yeri kalmayan, her yeri defolu bir elbiseden farks›zd›r. Bu pejmurde k›yafetten kurtulay›m derken, aman ha daha garip esvaplara dolanmayal›m! Rabbimiz, Kur’an-› Kerim’inde bize adil olmay›, adaletle muameleyi emrediyor. Adalet sadece yarg› mensuplar›ndan beklenen bir erdem olmay›p, herkesin bu daire içersinde yer almas› gerekli. Bunun için anaokulundan üniversite son s›n›f›na kadar herkese, her kesime adalet duygusu afl›lanmal›, kiflilerin haklar›na sayg›l› olman›n, kendi aleyhimize de olsa hakikat ve adaletten ayr›lmaman›n gereklili¤i ö¤retilmelidir. Bir de yarg› mensuplar›n›n vicdanlar› hür,
19
iktisaden müreffeh seviyede olmalar› sa¤lanmal›d›r. ‹ngiltere’de yarg› mensuplar›na aç›k çek verilerek ihtiyaç duyduklar› kadar harcama yetkisi tan›nmaktad›r. Bir ‹ngiliz yarg›c›n “bugün hava sisli ve ya¤›fll›, bu beni olumsuz etkiledi, e¤er ben bu halimle hüküm verecek olursam adil davranamam, psikolojik durumumun, ruh halimin hükmümü olumsuz etkileyece¤inden endifle duymaktay›m” diyerek duruflmay› baflka tarihe ertelemesini talep etmesi özlenen erdemli bir davran›flt›r. ‹slam da hâkimlerin öfkeli olduklar› zamanlarda hüküm vermelerini uygun bulmaz. Zaman Kur’an’›n adaletli olma tavsiyelerine kulak verme, bu tavsiyelerini hayat›n mihverine yerlefltirme zaman›d›r.
“…Ey inananlar! Kendiniz, ana baban›z ve yak›nlar›n›z aleyhinde de olsa Allah için flahit olarak adaleti gözetin. ‹ster zengin ister fakir olsun Allah onlara daha yak›nd›r. Adaletinizde heveslere uymay›n. E¤er e¤riltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki Allah yapt›klar›n›zdan flüphesiz haberdard›r…” (4- Nisa- 135)
“…Hiç flüphesiz Allah size emanet ehline teslim etmenizi ve insanlar aras›nda hükmetti¤iniz aman adaletle hükmetmenizi emreder…” (4- Nisa- 58)
...”Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. E¤er sana gelirlerse aralar›nda hükmet (…) e¤er hükmedersen aralar›nda adaletle hüküm ver. Allah adil olanlar› sever…” (5- Maide- 42)
“…Ey Muhammed! (sav) Do¤rusu insanlar aras›nda Allah’›n sana gönderdi¤i gibi (adaletle) hükmedesin diye Kitab’› sana hak olarak indirdik. Hakk› gözet, hainlerden taraf olma…” (4- Nisa105)
…”Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten flahitler olun. Bir topulu¤a olan öfkeniz sizi adaletsizli¤e sürüklemesin. Adil olun; bu Allah’a karfl› gelmekten sak›nmaya daha yak›nd›r. Allah’tan sak›n›n. Do¤rusu Allah ifllediklerinizden haberdard›r…” (5Maide- 8)
…”(Ey Muhammed) De ki: Rabbim adaleti emretti…” (7- Araf- 29) …”Bundan ötürü sen birli¤e ça¤›r ve emrolundugun gibi dosdo¤ru ol…” (42- fiura-150
Foto¤raf : Nesrin Özay
20
May›s - Haziran 2010
‹smihan fiimflek ismihansimsek@onder.org.tr
GALER‹
Prof. Sami Selçuk : “Demokrasi halk›n yönetimidir; seçkinlerin de¤il” Türkiye’de anayasa ve hukuk denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Eski Yarg›tay Baflkan› ve Bilkent Üniversitesi Ö¤retim Üyesi Prof. Sami Selçuk ile kamuoyunun gündemini bu günlerde meflgul eden anayasa de¤iflikli¤i hakk›nda doyurucu bir röportaj gerçeklefltirdik. Kimilerince yamal› bohçaya yeni yama olarak nitelendirilen Anayasa paketi tart›fl›ladursun, kökten bir de¤iflimi savunan Sami Selçuk gündelik tart›flmalar yerine meselenin özüne inerek ideal olandan yola ç›k›yor ve konuyu daha yukar›dan bir bak›flla bütüncül bir model ortaya koyarak demokrasi ekseninde de¤erlendiriyor.
1982 anayasas›n›n hak ve özgürlükleri ba¤lam›nda nas›l de¤erlendirmek gerekir, bu konudaki görüfllerinizi paylafl›r m›s›n›z? Gerçekten demokrasi istiyorsak, ilkin yaz›l› hukuktan bafllamal›y›z. Yaz›l› hukuka iliflkin yasal engellerin bafl›nda hiç kuflkusuz 1982 Anayasa’s› gelmektedir. 1982 Anayasas›, hakl›l›¤›n› (meflruluk) toplum vicdan›nda yitirmifltir; Türk toplumunu yönetememektedir. Bu Anayasa, Türk halk›na bir “anayasal› bir devlet” sunmakta, ama bir “anayasal devlet” kotaramamakta; hak ve özgürlük kanallar›n› t›kamakta; diktatörlü¤e aç›k uçlu bir düzen getirdi¤inden halk› diktatörlü¤ü yenecek silahlardan yoksun b›rakmaktad›r. Yine bu Anayasa, sakat bir epistemolojik temelden yola ç›karak sivil toplumu d›fllamaktad›r. “Demokratik devlet”ten söz etti¤i halde sivil toplumu de¤il, tam tersine devlet otoritesini güçlendirmekte; devlet memurlar›n›n
yarg›lanmas› konusunda bile ça¤ gerisi izin sistemini getirmekte; yani 19. yüzy›l›, 20. ve 21. yüzy›llara tafl›maktad›r. K›saca, kutsal devlet anlay›fl›n› bir yana b›raksa bile 1982 Anayasas›, devleti araç-de¤erden amaç-de¤ere yükseltmektedir. Bu anlay›fl, onun özüne öylesine sinmifltir ki, 1982 Anayasas›, yaratt›¤› “hiç kimseler” (O. Paz) rejimiyle yasalar›n insanlar için yap›ld›¤›n› göz ard› etmifl bir metindir. Bu Anayasa, halk›ndan ve bireyinden korktu¤u ve kayg›land›¤› için bireyi ise ç›plak ve çaresiz b›rakmakta, ço¤ulculu¤a ve özgürlükçülü¤e inanmamaktad›r. Ola¤an/ola¤anüstü rejim ve sivil/askeri otorite ikicilikleriyle dengeyi demokrasi aleyhine biçimlendirmekte; dokunulmaz ve yarg› denetiminden ba¤›fl›k alanlar yaratmakta, yarg›y› ayak ba¤› olarak görmektedir. De¤iflim ve ça¤a ayak uydurma noktas›nda hemen herkesin fikir birli¤i içinde oldu¤u bir nokta var, o da mevcut anayasan›n de¤ifltirilmesi.
Biz sizin de düflüncenizin bu do¤rultuda oldu¤unu biliyoruz, peki nedir bu anayasan›n de¤ifltirilmesini gerektiren gerekçeler, siz bu gerekçeleri nas›l de¤erlendiriyorsunuz? 1982 Anayasas›, örümcek a¤› örne¤i, delenin geçti¤i, delemeyenin tak›l›p kald›¤› bir yasa devletini kotard›¤› için, herkesin çarp›p düfltü¤ü hukukun üstünlü¤ünü gerçeklefltirememektedir. Son çözümlemede oylanmas› ve kotar›lmas› onulmaz ve onar›lmaz yap›m yan›lg›lar›yla dolu olan, bir kolluk yönetmeli¤ine benzeyen, savafl›mc› demokrasiyi dayatan ve yap›m yan›lg›lar›yla sakat olan 1982 Anayasas›’n›n kald›r›lmas› zorunludur. Bilinçli bireylerden oluflan hiçbir toplum böyle bir anayasaya katlanamaz. Böyle bir anayasayla Avrupa Birli¤ine de girilemez. Anayasa d›fl›nda düzeltilmesi gereken düzenlemelerin bafl›nda Seçim ve Siyasal Partiler yasalar› gelmektedir.
May›s - Haziran 2010
Anayasa’n›n 80. maddesine göre her milletvekili, sadece seçim bölgesinin de¤il, bütün Türk halk›n›n vekildir. Görüfllerini ve oylar›n› özgürce kullan›r. Bunun için sorumsuzluk ve dokunulmazl›k ayr›cal›klar›na sahiptir (m. 83). Yasama erkinin görevi, yürütme erkini denetlemektir. Uygulamada ise, milletvekillerini genel baflkanlar belirledi¤i ve al›nyaz›lar› genel baflkanlar›n dudaklar› aras›na oldu¤u için, milletvekilleri b›rak›n›z bütün halk›, kendi bölgelerinin bile vekilleri de¤ildir; sadece genel baflkanlar›n›n vekilleridir. Bu nedenle de yürütme erkini sadece muhalefet bir ölçüde denetleyebilmekte, yasama erki d›fllanm›fl ve yürütme erkince kuflat›lm›fl bulunmakta; sorumsuzluk ve dokunulmazl›k ayr›cal›klar› ifllevsiz kalm›fl bulunmaktad›r. Bu kand›rmaca anlay›fl› y›llard›r yürürlüktedir. Siyasal Partiler Yasas› ise siyaset alan›n› dar›ltm›fl, uluslar aras› düzlemde Türkiye’nin bafl›na dertler açm›flt›r. Daha demokratik bir anayasa ve daha bilinçli bir halk oluflturma noktas›nda size göre Türkiye’nin önünde hem yasalar nezdinde hem de toplum nezdinde ne gibi engeller bulunmaktad›r? Acaba içi boflalt›lm›fl bir demokrasi kavram›yla m› oyalan›yoruz, ne dersiniz… Demokrasi için toplum ve insan olarak kimi yanl›fl yöntemleri b›rakmak; özellikle ö¤renim düzenimizi gözden geçirmek zorunday›z. Birinci engelimiz, “en gerçek yol gösterici” diye alk›fllad›¤›m›z halde, bilimle sürekli inatlaflmakt›r. Fizi¤in, matemati¤in, k›saca do¤an›n, toplumbilimin, iktisad›n, tarihin yasalar›na, verilerine ve kurallar›na uymuyoruz ve ders ç›karmad›¤›m›z için do¤al ve toplumsal depremlere yenik düflüyoruz. ‹kinci engel, birincisini izliyor. Bilim, kavramlarla yaflar ve kuflkularla yürütülür. Oysa insan›m›z, kavramlar›n, özellikle Bat›dan ödünç ald›¤›, binlerce beynin ürünü süzme kavramlar›n içeriklerini bilinçsizce önce boflaltmakta, sonra da kendisine göre doldurarak, Kafka’n›n böce¤i gibi, baflkalafl›ma u¤ratmaktad›r. ‹nsan›m›z, bilimsel merak ve metodik kuflkuyla konulara yaklaflmamakta,
kendi bilgisinden hiç kuflkulanmamakta, sonra da bilimin ve kavramlar›n adeta öçlerini ald›¤›na tan›k oldu¤unda da bocalamakta; hatta kimileyin daha ileri gitmekte, içlerini kendisince doldurdu¤u kavramlar›, ödünç ald›¤› ülkenin insanlar›na satmaya kalkmaktad›r. Üçüncü engel, bugün de “elefltiri öncesi ça¤› yaflayan bir toplum” olmam›zd›r. Böyle bir toplum, “Sokrates’i bile ölüm cezas›na çarpt›racak oranda hasta” (Karl Popper) bir toplumdur. Bat›ya aç›lmakta çok geç kald›¤›m›z kesin bir gerçektir. “Belki kopya çekmekle, taklitle, çeviriyle bir fleyler yap›labilir. Ancak elefltiriye kapal›l›k, Türklerin de¤ifltirmeleri gereken eski zay›fl›klar›ndan biridir” (Martin Hartmann, Alman Türkolog, 1909) tan›s›, bugün için de geçerli ve yürürlüktedir. Dördüncü engel, ülkemizi do¤ru yoldan sapt›ran önyarg›lard›r. Bunlar›n en önemlisi de, yerli yersiz baflvurulan “Türkiye’nin koflullar›” özrüdür. Beflinci engel, toplulukçu (cemaatçi) yaklafl›md›r. Mensup oldu¤umuz topluluk insan›n›n yanl›fl yapmayaca¤›na körü körüne inanmakt›r. Alt›nc› engel, halka güvensizliktir. Oysa demokrasi halk›n yönetimidir; seçkinlerin de¤il. Yani siz sözde demokrasi anlay›fl›m›z var ancak bilinç olarak bürokratik yönetim anlay›fl› uygulan›yor mu diyorsunuz? Bu nokta halk›na güvenmeyen devlet otoritesinin oldu¤u ülkelerde görülen bir yaklafl›m de¤il midir sizce? Evet. E¤er siyasette ve yönetimde saydaml›k ilkelerinin gereklerine uyulursa, halka do¤rular sapt›r›lmadan iletilirse, halk sa¤duyusuyla en do¤ru karar› verecektir. Buna inanmak gerekir. Babac› (paternalist) devlet anlay›fl› ve halka e¤itilecek çocuk gözüyle bakma yaklafl›m› demokrasiye ayk›r›d›r. Demokrasinin ana rahmi halkt›r. Halk› tehlike olarak gören bir sistemle, devlete k›rg›n bir halkla ne halk›n dinamikleri k›flk›rt›labilir ne de demokrasi gerçeklefltirilebilir. Uzun soluklu düflündü¤ümüzde ve ileri toplumlar›n tarihleriyle karfl›laflt›rd›¤›m›zda, efsanevi bir kurtulufl savafl›n› baflaran, Cumhuriyeti kuran, onca sars›nt›lara karfl›n demokratik sab›r ve erginlik
21
s›nav›ndan yüz ak›yla ç›kan, ekonomik ve kültürel dinamikleriyle d›fla do¤ru patlayan, yay›lan, geniflleyen ve böylelikle k›vanç ve umut veren bir halk, elbette küçümsenemez. Yedinci engel, her fleyi geriden izleyen, kendisinin üretip devletlefltirdi¤i yaz›l› hukuka göre halk›yla mahkemelerinde sürtüflen, halk›na güvenmeyen, hep içe do¤ru patlayan, yay›lan, geniflleyen, adeta bu halka bir türlü yetiflemeyen hastal›k irisi hantal devlettir. Bu hasta devlet ancak demokrasiyle iyilefltirilebilir. Bu engeller elbette daha da ço¤alt›labilir. Hukukun üstünlü¤ü ilkesinin ve ça¤c›l demokrasinin tesis edilebilmesi için sizce nas›l bir anayasa haz›rlanmal›d›r? ‹çerik noktas›nda ne gibi kapsamlara sahip olmal›d›r? Hukuksal ve yap›sal engelleri aflarak ça¤c›l demokrasiye ulaflabilmek için düflünce, inanç, örgütlenme, iletiflim, seçim özgürlüklerini sa¤layan ve hukukun üstünlü¤ü ilkesine göre bunlar› güvence alt›na bir hukuk düzenini tez elden yaflama geçirmek zorunludur. Bunun alt yap›s› yepyeni bir Anayasa olmal›d›r. Demokraside egemenli¤in sahibi (quod titulum) ve kullanan› (quod exercitium), meflrulu¤un/hukuksall›¤›n biricik kayna¤› ve kendi al›nyaz›s›yla ilgili konularda tek belirleyici olan özerk ve iradesi özgür halkt›r. Sizce anayasan›n de¤ifltirilmesi hususunda millet olarak nas›l bir
22
May›s - Haziran 2010
noktaday›z? Bir milat, bir tercih noktas›na gelinmifltir diyebilir miyiz? Anayasalar, her halk›n al›nyaz›s›n› ilgilendiren ortak yaflam, vazgeçilemez de¤erler, ilkeler, kurallar, kurumlar konusunda toplumsal bir sözleflmedir/bir uzlaflmad›r. Anayasalar, özerk ve özgür toplumun, özerk ve özgür halk›n yazg›s›n› belirleyen ve devleti kuran temel belgedir. Bütün hukuk sistemlerinde bir sözleflmenin/bir uzlaflman›n geçerlilik koflulu, bilinç ve özgür iradeye dayanan r›zad›r. Demokratik bir anayasan›n olmazsa olmaz kurallar› bellidir. Günefli yeniden keflfetmeye gerek yoktur. ‹lkin bu kurallarda uzlafl›lmal›, ayr›nt›lar yasalara b›rak›lmal›d›r. Bu noktadan yola ç›k›l›rsa hiç bir güç, Türk halk›n›n bilinç d›fl›n› kuflatarak kafas›n› bütünüyle köle yapacak, etik ve demokratik duyarl›l›¤›n› köreltecek bir anayasa metnini ona benimsetemez. Demokrasiye vurgun Türk halk›, insan haysiyeti, birey özgürlükleri ve haklar›ndan yola ç›kan, devleti bu özgürlükleri ve haklar› koruma taahhüdüne sokan, hukukun üstünlü¤ü üzerine kurulan, ço¤ulcu, özgürlükçü, kat›l›mc› ça¤c›l demokrasiyi bütün boyutlar›yla gerçeklefltiren ve “anayasa yurtseverli¤i” bilinciyle kaleme al›nan yeni bir anayasa yap›lmad›kça, birey de, devlet de, demokrasi de esenli¤e kavuflamayacakt›r. Bu büyük istek karfl›s›nda hiç bir güç direnemez. Dile getirdi¤iniz ça¤c›l demokrasi ve hukukun üstünlü¤ü ilkesi zemininde de¤erlendirmek gerekirse yeni anayasan›n temel dinamikleri neler olmal›d›r, biraz da bunlardan söz eder misiniz? Yeni bir anayasa konusunda toplumsal uzlaflma sa¤lanm›fl göründü¤üne göre, bunun yöntemini bulmak kolayd›r. Üzerinde uzlafl›labilecek biricik yöntem, anayasa yapma görevinin bütün halk kesimlerinin kat›ld›¤› bir “kurucu kurultay”a vermektir. Anayasa, demokrasinin olmazsa olmaz koflullar›n›, bu arada etkili ve etkin makamlara seçimle ve karar mekanizmalar›na görüfllerini ileterek kat›lmay›, düzenli ve özgür seçimlerle iktidar› belirlemeyi, birden çok siyasal partiyle ço¤ulculu¤u, az›nl›ktaki partilerin iktidar olma
flanslar›n›, temel hak ve özgürlükleri sa¤lam güvence alt›na almal›; efendi ve vasi devlet yerine hizmet eden devleti geçirmelidir. Anayasa ile birlikte seçim ve siyasal partiler gibi temel yasalar›n özleri ça¤c›l demokrasi anlay›fl› içinde, ulus üstü hukukun küresel ölçütlerine göre yeni bafltan düzenlenmelidir. Ça¤c›l demokraside erk (iktidar); merkez ile çevre (yerel yönetimler) aras›nda dikey; yasama, yürütme ve yarg› aras›nda da yatay olarak paylafl›l›r. Bu temelden yola ç›k›larak yasama, yürütme ve yarg› erkleri birbirlerine karfl› ba¤›ms›z ve dengeli biçimde yeniden düzenlenmeli; ça¤c›l anlamdaki “erkler ayr›l›¤› ilkesi” somut olarak yaflama geçirilmelidir. Yürütme organ› var olan düzende çok güçlendirilmifl yasama ve yarg›y›
kuflatm›flt›r. Yasama erki, yürütme erkini denetleyebilecek, milletvekilleri halk›n vekilleri olabilecek ve kendilerine tan›nan sorumsuzluk/dokunulmazl›k ayr›cal›klar›n› korkusuzca kullanabilecek biçimde seçilmelidir. Halk›n iradesinin yasama erkine do¤ru yans›yabilmesi için seçim baraj› %3’ü aflmamal›; düzenleme, arka düflüncelerle de¤il, bütün halk kesimlerinin demokrasiyle bütünleflmesi için mutlaka gözden geçirilmelidir. Halk›n›n yar›s› kad›n olan bir ülkede, bu orana uygun say›da TBMM’ye seçilen kad›n temsilci bulunmad›¤› sürece, ulusal iradenin parlamentoya do¤ru yans›d›¤› ileri sürülemez. Bu çarp›kl›k kesinlikle düzeltilmelidir. Milletvekili
dokunulmazl›¤›, ça¤c›l hukukun öngördü¤ü s›n›rlara çekilmelidir. Bunun için, suç iflleyebilmenin bir ayr›cal›¤› olmaktan ç›kar›lmal›, TBMM’deki oturumlara kat›labilme ile s›n›rlanmal›; suçüstü hükümlerinin uygulanaca¤› bütün durumlarda söz konusu olmamal›d›r. Sa¤l›kl› hukuk düzenlemeleri için “senato” kurumuna, eski deneyimler de gözetilerek, dönülmelidir. Kuvvetler ayr›l›¤› ilkesine ba¤l›l›k hangi esaslar ön plana ç›kar›l›rsa tam olarak sa¤lanabilir? Yarg›, tarihin her döneminde bir erk olmufltur. Metafizik dönemde mistik, teolojik dönemde tanr›sal, pozitif dönemde laik bir güçtür, yarg›.Yarg›n›n yans›z olmas›n›n ön koflulu, kuflkusuz yarg›n›n ba¤›ms›z olmas›d›r. Demokraside bu erki kullanan yarg›c›n hiçbir güç ve etki alt›nda kalmadan karar verebilmesi için, yasama, yürütme, bir baflka yarg›ç, kamuoyu, kendi kiflisel inanç ve düflünceleri karfl›s›nda ba¤›ms›z olmas› zorunludur. Yarg›c›n ba¤›ms›z olmad›¤› bir düzende siyaset hofllanmad›¤› bir karar verildi¤inde yarg› ile oynamaya; siyasetin etkisindeki bir yarg› da kirli adalet salg›lamaya bafllar. Hukukun üstünlü¤ü ilkesini ve özlenen hukuku yaflama geçirmenin ön koflullar›n› yaratabilmek için, hukukun biricik yorumcusu ve sözcüsü yarg› erkinin öbür erklerden ba¤›ms›z olmas›n›, özellikle yürütmenin kuflatma harekât›n› yarmas›n›; devleti hukuk süzgecinden geçirerek ar›tan ve meflrulaflt›ran yarg› erkini, bu erki kullanan yarg›c› ba¤›ms›z k›lmak, yarg›ca tan›nan bir ayr›cal›k de¤il, toplum yarar› için zorunlu bir kofluldur. Bu nedenle birçok ülkede, yarg›ç ve savc›lar›n özlük iflleri ba¤›ms›z kurullara verilmifltir. Karfl›laflt›rmal› hukuktaki düzenlemeler ve bu düzenlemelerin yap›ld›¤› ülkelerde ve Türkiye’de yaflanan deneyimler, olumsuzluklar ve yap›lan elefltiriler gözetilerek sorun kesinkes çözülmelidir. Karfl›laflt›rmal› hukuk yöntemi, o ülkelerdeki yaz›l› hukukla yap›lan düzenlemeleri soyut biçimde incelemek de¤ildir. Türkiye hukuk düzeni ve uygulama anlay›fl› aç›lar›ndan bir yarg› ve adalet bunal›m› yaflamaktad›r. Bu bunal›m› aflmak ve özellikle Avrupa ‹nsan Haklar›
May›s - Haziran 2010
Son çözümlemede oylanmas› ve kotar›lmas› onulmaz ve onar›lmaz yap›m yan›lg›lar›yla dolu olan, bir kolluk yönetmeli¤ine benzeyen, savafl›mc› demokrasiyi dayatan ve yap›m yan›lg›lar›yla sakat olan 1982 Anayasas›’n›n kald›r›lmas› zorunludur. Bilinçli bireylerden oluflan hiçbir toplum böyle bir anayasaya katlanamaz. Böyle bir anayasayla Avrupa Birli¤ine de girilemez. Mahkemesi önünde s›k s›k hüküm giymemek için “bireysel baflvuru hakk›”n› tan›mak, sa¤l›kl› bir yöntemdir. Ancak bu hakk› yaflama geçirirken çok duyarl› olmak gerekir. Anglo-Sakson hukuk dizgesi ailesi içinde yer alan ülkelerde bu hakk›n, düzenin doru¤unda yer alan biricik organa, yani yüksek mahkemeye verilmesi do¤ald›r ve hiçbir bunal›ma yol açamayacakt›r. Nitekim açmam›flt›r. Buna karfl›l›k Kara Avrupa’s› hukuk dizgesi ailesi içinde yer alan ülkelerde, yarg›n›n doru¤unda üç ayr› yarg› organ› bulunmaktad›r: Anayasa Mahkemesi, Yarg›tay, Dan›fltay. Bu üç yüksek yarg› organ›, anayasal aç›dan eflittir ve görevleri birbirinden ayr›d›r. Bu nedenle bireysel baflvuru hakk›n›n bu organlardan birine tan›nmas›, eflitlik ilkesini bozacak; bu yüksek yarg› organ›n›, özellikle hukukun temel yasalar›n› (code, codice, codigo) uygulayan yarg›tay ve dan›fltay›n üzerinde bir konuma ç›karacakt›r. Bu nedenlerle bireysel baflvuru hakk›n› inceleme ve sonuçland›rma görevi mutlaka üç yarg› organ›n›n üyelerinden oluflacak bir kurula verilmelidir. Türkiye “kamu denetçili¤i” (ombudsman) kurumunu benimsemekte geç kalmamal›d›r. Anayasa’n›n 9. maddesine göre, “Yarg› yetkisi, Türk ulusu ad›na ba¤›ms›z mahkemelerce kullan›l›r. ”Anayasa’n›n bu buyru¤u bugüne dek tam olarak yerine getirilmemifltir. Yarg›, ulus ad›na ç›kar›lan yasalara göre hüküm kurarak bu yetkiyi bir ölçüde yerine getirebilmifltir.
Bu buyruk, “yarg›lamaya halk›n kat›lmas› ilkesi”ni ve dolay›s›yla ancak halk›n temsilcileri olan jüri kurumunun benimsenmesiyle yerine getirilebilir. Jürinin benimsenmemesi, halk›n onamad›¤› yasal düzenlemeler konusunda jürilerin özellikle Bat› ülkelerinde yasama organ›na yönelik uyar›lardan Türkiye’yi yoksun b›rakmaktad›r. Bu nedenle yasal düzenlemelerdeki olmas› gereken hukuka ters düflen hükümler ay›klanamamakta ve hukuk geliflmemektedir. Ülkenin de¤iflmeyen gündemlerinden biri hukukun ifllevselli¤i kuflkusuz… Ancak bunun bir de en temel noktas› var ki belki göz ard› edilmemesi gerekiyor, siz adaletin gerçek mana da tesisi için ülkemizdeki hukuk e¤itimini yeterli buluyor musunuz? Yetkin bir hukuk uygulamas›n› sa¤laman›n en sa¤l›kl› yöntemi hukuk ö¤reniminin do¤ru olmas›d›r. Hukuk fakültelerindeki ö¤renim gözden geçirilmeli, sorunlara yaklafl›m yöntemleri gelifltirilmeli, hukuk ve adalet eti¤i ilkelerini özümsemifl hukukçu yetifltirmeye özen gösterilmeli; yüksek yarg› organlar›na seçilenlerde doktora yapm›fl olma ve bir Bat› dili s›nav›n› vermifl olma koflullar› aranmal›d›r. S›¤laflan hukuktaki her yanl›fl›n patlamaya haz›r bir krater oldu¤u bilinciyle; her aileyi yarg›sallaflt›ran ve devleti bireylerle sürtüfltüren çarp›k hukukun üretti¤i davalar y›¤›n›n›n fay hatt›ndaki hukuk göçü¤ünden insan›m›z›n kurtar›lmas›, yaz›l› hukuktaki ve uygulamadaki çapaklar›n temizlenmesi, “dura dura bayatlayan adalet” (B. Brecht) yüzünden umudunu mafyaya ba¤layan insanlar›n “makûs talih”lerinin yenilmesi zorunludur. Düflünceleri, inançlar› yasaklamayan, yaln›zca bar›fl içinde tart›flt›r›p yar›flt›ran, adalet imbi¤inden geçmifl ve insanlar› özgürlefltiren bir hukuka; böyle bir hukukun egemenli¤inde, düflünce ve inançlara eflit uzakl›kta, karar süreçlerine katt›¤› halk›na güvenen, yans›z ve meflrulu¤unu hukuktan alan güçlü bir devlete kavuflmal›y›z. Böyle bir devlet; ancak özgür birey ve halk için oldu¤u anlay›fl›n› temel alan, insanlar›n evrensel ahlak kodu say›lan hak ve özgürlükleri gerçeklefltirmeyi
23
kayg› edinen, gözeneklerine dek içsellefltirdi¤i hukukun üstünlü¤ü omurgas›yla ayakta duran bir anayasayla örgütlenebilir. Türkiye’nin önde gelen hukukçular›ndan birisiniz, sizin aç›klamalar›n›z okuyucular›m›z için de bir tercih unsuru olarak görülecektir. Siz toplumsal adaletin tesisi noktas›nda hukuku nas›l yorumluyorsunuz? Hukuk tutarl› bir bütündür, sistemdir. Zar atmaz. Olaylar›, genel, nesnel normatif ölçütlere göre de¤erlendirir; ölçütlerini olaya ve/ya da kiflilere göre de¤ifltirmez. Herkes hukuk önünde eflittir; her olguya ayn› ölçüt(ler) uygulan›r. Hiçbir hukuk dizgesi, çifte ölçüte asla katlanamaz. Düzenlemeler yap›l›rken, bu bütünlük örselenmemelidir. Yönetimin saydaml›¤› gerçeklefltirilmelidir. ‹nsan›n öz de¤erlerinden yola ç›kan, devleti de¤il, birey-yurttafl› öne alan, ikisi aras›nda âdil bir denge kuran, bilime göre örgütlenen, etkili, küreselleflen dünyada düzenleme (régulation) ifllevini üstlenen, halk›na her an hesap vermeye haz›r, etkin ve saydam bir yönetim sa¤lanmal›d›r. Düflünce, inanç, kültür, soy baflkal›klar›n› gözetmeyen ve bütün baflkal›klara sayg›l›, hak eflitli¤i içinde ço¤ulcu, özgürlükçü ve kat›l›mc› bir toplum sa¤lanmal›d›r. Demokrasiyi ö¤renmenin ve yaflatman›n en iyi yolu, hiç ara vermeden uygulamakt›r. Zira demokrasi, her gün yaflanarak kazan›lmas›, fethedilmesi, gelifltirilmesi gereken bir rejimdir. fiu nokta hiç unutulmamal›d›r. Demokrasi, ilke ve boyutlar› iyi iflletildi¤inde, bar›fl›n, geliflmenin, açmazlar› aflman›n alt›n anahtarlar›n› cömertçe sunar. Ancak bunlar›n bir tanesinde bile sapma oldu¤unda, ba¤›fllamay›p sürçer ve bütün dizgeyi bunal›ma sürükleme pahas›na, çözüm anahtarlar›n› inan›lmaz bir k›skançl›kla geri al›r. Türkiye, art›k bunun ayr›m›na varmal›d›r. Tarihe içleri boflalt›lmam›fl, suland›r›lmam›fl evrensel kavramlarla düflünen ve üreten; dünyan›n k›y›s›nda köflesinde de¤il, oda¤›nda yer alan; tarihe maruz kalan de¤il, tarih yapan, ça¤›n ruhuna denk düflen bir Türkiye için demokrasiyi gerçeklefltirmek zorunludur.
24
May›s - Haziran 2010
Mustafa Canbey mustafacanbey10@yahoo.com
Yeni Anayasa Ve Uzlaflma Kültürü
Bugün yeni ve sivil bir anayasay› konufluyoruz. Hiç flüphesiz, anayasa de¤iflikli¤i, Türkiye için gecikmifl bir konu. Bu ülkenin insanlar› y›llard›r 12 Eylül sonras›nda yap›lan darbe anayasas› ile yönetiliyor.
Anayasa, bir ülkenin demokratik olup olmad›¤›n›n en önemli göstergelerinden biridir ve anayasalar toplumsal uzlaflma sonras›nda haz›rlan›r. Bu nedenle de uzun ömürlüdürler. ‹ki de bir anayasa de¤ifltirilmez. Ama ne var ki biz de, her darbe yapan kendi anayasas›n› yapmaya çal›fl›r, hatta yapar. ‹flte bu yüzden bugün toplumun istekleri do¤rultusunda de¤il de, kiflilerin iste¤ine göre anayasa yap›ld›¤› için, olup biten s›k›nt›lar› yafl›yoruz. Elbette ki, ça¤›n gereklerine göre, birtak›m de¤ifliklikler olabilir, bu do¤ald›r. Ve bunun en güzel örne¤ini de ‹ngiltere vermifltir. Öncelikle flunu ifade etmek gerekir ki; bir, anayasan›n ruhu çok iyi oluflturulmal› ve bu korunmal›d›r. Büyük devletler, anayasalar› sa¤lam ve uzun ömürlü olduklar› için “büyük devlet” olarak kalmay› baflarm›fllard›r. Bilinen bir gerçe¤i paylaflmakta yarar var: Bugün ‹ngiltere, 1215 y›l›nda dönemin kral› Yurtsuz John’a zorla kabul ettirilen Manga Carta ile yönetilmektedir.
May›s - Haziran 2010
Manga Carta ruhu hiçbir zaman de¤iflmemifltir. Türkiye’de ise hiçbir zaman böyle olmad›. Bu nedenle de anayasan›n ruhundan söz etmek mümkün de¤il. Çünkü öyle bir anayasa mevcutta yok. Türkiye’de birbirine tafl ç›kartacak derecede farkl› üç tane anayasa yap›lm›fl ve bu anayasalar›n en demokratik olan› da ise hiç flüphesiz 1924 Anayasas›’d›r. Sadece bir örnek verecek olursak, 1924 Anayasas›, egemenli¤in yaln›zca millete ait oldu¤unu ve ancak TBMM taraf›ndan kullan›laca¤› esas›na uygun olarak haz›rlanm›flt›r. “Kay›ts›z ve flarts›z millet egemenli¤i” düflüncesinden hareket eden anayasan›n siyasal sistemi, böylece devlet içinde Büyük Millet Meclisi taraf›ndan temsil olunan; “tek kuvvet, tek meclis” ilkesine dayanmaktad›r. 1982 Anayasas›’nda ise “Egemenlik, kay›ts›z flarts›z milletindir. Türk Milleti, egemenli¤ini, anayasan›n koydu¤u esaslara göre, yetkili organlar› eliyle kullan›r” denilerek yetki milletin elinden al›nm›fl ve bu noktada meclis, yani millet egemenli¤i etkisiz hale getirilmifltir. Sadece bu madde bile mevcut anayasan›n demokratik olmad›¤›n›n çok aç›k bir kan›t›d›r. Ayr›ca metinler problemlidir. O yüzden de s›k s›k farkl› yorumlara neden olan kararlar al›nm›flt›r. 367 karar› bunlar›n en önemlilerinden birisidir.
*** Her ne gerekçe ile olursa olsun Türkiye’nin acilen yeni, sivil ve demokratik bir anayasaya ihtiyac› vard›r. Bu konuda toplumun bütün kesimlerinin talepleri oldu¤u ortada ve s›k s›k da dile getiriliyor. Peki, hükümetin haz›rlad›¤› anayasa paketi beklentileri karfl›layacak m›? Anayasa konusunda bir iyi niyetin ortaya konmas› ve bu konuda bir çal›flma yap›lmas› kesinlikle olumlu bir durum. Bunun aksini iddia etmek haks›zl›k olur. Ama Türkiye’nin bekledi¤i de¤ifliklik bu de¤il. Daha yukar›dan bakan, kendi içinde toplumun çeflitli kesimlerince tart›fl›lm›fl darbenin izlerini tamamen ortadan kald›ran bir Anayasa istiyoruz biz. Fakat nedense kimse ifli bu noktaya getirmek istemiyor. Anlafl›lan o ki, hükümet de flimdilik haz›rlad›¤› bu paket ile süreci tamamlamak istiyor.
*** Sivil bir Anayasa yapma sürecinde baz› siyasilerin bu kadar kat› durmas› ve oldukça net ve k›rm›z› çizgiler çizmesi ise anlafl›labilir gibi de¤il. Sonuçta yap›lan anayasay› be¤enmeyebilirsiniz ama yap›lan ifl y›llard›r bütün sistemi etkileyen ve zaman zaman da t›kayan bir süreç ile ilgili… Bu t›kanman›n aç›lmas› için yap›lan çal›flmalar›n desteklenmesi gerekirdi. Ama maalesef bu da yap›lamad›. Karfl›l›kl› suçlamalar ve
25
kavgalarla uzlaflma ortam›ndan uzaklafl›ld›. Geldi¤imiz noktada Türkiye, anayasa de¤iflikli¤i konusunda yeni bir referandum deneyimi yaflayacak gibi görünüyor. Bu deneyimin sonuçlar›n› hep birlikte zaman ilerledikçe görece¤iz. ‹nflallah yap›lacak de¤ifliklikler de milletimiz ve devletimiz için hay›rl› sonuçlara vesile olur.
***
Hepimiz bu ülkede yafl›yoruz ve bu topraklar›n insanlar›y›z. O zaman bu topraklar›n hakk›n› ve hukukunu koruyacak, hem yaflayan neslin hem de gelecek neslin özgürlü¤ünü ve adaletini sa¤layacak bir sistemin kurulmas› için mücadele etmemiz gerekiyor. E¤er biz bu demokratik sistemi kuramazsak, birileri ensemizde boza piflirmeye devam edecek.
26
May›s - Haziran 2010
H. ‹brahim Kelefl ibrahim@ibrahimkeles.com
S‹Z HALA DARBEC‹LER‹N ANAYASASINI MI KULLANIYOR SUNUZ?! Tüketim ça¤›nda yafl›yoruz. Her fley çok çabuk eskiyor. Zaman öyle h›zl› ak›yor ki bazen içinde yaflad›¤›m›z an› bile takip edemiyoruz. Ve bir an bize sorulan bir soru ile yaflad›¤›m›z dünyan›n geliflip de¤iflti¤ini sars›larak hissediyoruz. Özellikle reklamlar bu konuda çokça klifleleflmifl bir flablonla karfl›m›za ç›k›yor ve bizim demode olan al›flk›nlar›m›z› hat›rlatarak bizi yaflad›¤›m›z döneme uygun fleyleri kullanmaya telkin ediyor. -Siz hala annenizin deterjan›n› m› kullan›yorsunuz? -Siz hala anneannenizin ya¤›n› m› kullan›yorsunuz? -Siz hala baban›z›n trafl b›ça¤›n› m› kullan›yorsunuz? fieklindeki sorular zaman›n art›k de¤iflti¤ini ve bir önceki kuflaktan bize kalan al›flkanl›klar›n modas›n›n geçti¤ini en klifle flekilde dile getiren ve hepimizin zihninde yer bulan reklam cümleleridir.
Çokça kullan›ld›¤› ve art›k etkisini yitirdi¤i düflünülen hatta kimleri taraf›ndan b›kk›nl›k verdi¤i dile getirilen bu tarz reklamlar asl›nda amac›na en k›sa flekilde ulaflan reklamlard›r. Kullan›m tarihi geçmifl, ça¤›n gerisinde kalm›fl, her fley için bu tarz bir soruyla insanlar› düflünceye sevk edebilir ve eskisinin yerine sunulan yeni ürünü lanse edebilirsiniz. Öyle ise art›k özgürlüklerin tüm insanlar›n için acil ve gerekli bir fley oldu¤unu dile getirmek, yasakç›, k›s›tlamac› ve bask›c› anayasan›n de¤iflmesinin gereklili¤ini vurgulamak, insanlar› bu konuda düflündürmek için: -Siz hala darbecilerin anayasas›n› m› kullan›yorsunuz? Reklam cümlesini kullanmak nas›l olur?
-Eveeet maalesef hepimiz kullan›yoruz! Bu konuda hiçbirimiz bir di¤erimizden üstün de¤iliz. Annesinin kulland›¤› ya¤› art›k be¤enmeyip daha rafine ya¤lar kullananlar aram›zda çokça var, anneannesinin deterjan›n› kullanmayanlar da bir hayli fazla, babas›n›n trafl b›ça¤›n› kullanansa art›k neredeyse yok gibi, herkes kendi yaflam tarz›na ve kendi iste¤ine göre seçim yapmakta ve inand›¤› ürünü kullanmakta. Ancak maalesef hepimiz darbecilerin anayasas›n› hep birlikte kullanmaktay›z. Temizli¤imizi, sa¤l›m›z› ve fl›kl›¤›m›z› düflünüp bizi ça¤›n gerisinde kalmamak için s›kça uyaran bir sürü telkin arac› varken; düflünce, ifade ve inanç özgürlü¤ümüzün olmad›¤›n› telkin eden yok gibi.
- Süper olur? Evet: “Siz hala darbecilerin anayasas›n› m› kullan›yorsunuz?!” Koro fleklinde cevap veriyoruz:
Darbecilerin yarg›lanmaya baflland›¤› bir Türkiye’de art›k darbecilerin anayasas›n› kullanmaktan daha demode bir fley olabilir mi?
May›s - Haziran 2010
27
Özgürlükçü ve birey merkezli, insanc›l bir anayasa kaç›n›lmazd›r. Bu yönde at›lacak tüm ad›mlar desteklenmelidir. Toplumun bütün kesimleri, özellikle sivil toplum kurulufllar› bilgi, birikim ve düflünceleriyle at›lacak ad›mlara destek olmal›d›r. Ve mutlaka bu ad›mlar sonucunda oluflacak anayasa halk›n onay›na da sunulmal›d›r. Referandum önemli bir anayasal hakt›r. Milletin güvenerek meclise gönderdi¤i vekillerin, kendilerine güvenen halka lay›k bir ifl yapt›¤›na inand›¤› fleyleri kendi onay›yla yetinmeyip halk›n›n onay›na sunmas›d›r asl›nda. Vatandafl›n, düflünce inanç ve ifade özgürlü¤ünü konu alacak ve kendinden sonraki nesillere de gö¤sünü gererek b›rakaca¤› bir anayasan›n kendi onay›ndan geçmesi önemlidir. Referanduma sunulmayan sadece mecliste görüflülerek yap›lan bir anayasan›n anlam› olmayacakt›r. Mevcut anayasan›n birçok maddesi defalarca mecliste de¤iflikliklere u¤ram›flt›r. Ancak yamal› bohçan›n art›k yama alacak yeri kalmam›flt›r. Toptan bir de¤ifliklik gerekmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yap›lacak anayasan›n halk›n sadece milletin vekilleri taraf›ndan onaylanmas› yeterli olmayacakt›r. Milletin bizzat kendisi yeni anayasay› özgür iradesiyle oylamal› ve onay verdikten sonra yürürlü¤e girmelidir. Ve art›k: “Siz hala darbecilerin anayasas›n› m› kullan›yorsunuz?!” Sorusuna koro fleklinde cevap vermeliyiz: -Hay›r! Biz özgürlükçü ve ça¤dafl bir anayasaya sahibiz. Düflünce, ifade ve inanç özgürlü¤ümüzü sonuna kadar kullanabiliyoruz. Biz art›k yeni bir Türkiye’de yeni ve özgürlükçü bir anayasa ile yafl›yoruz.
30
May›s - Haziran 2010
Rabia Ayaz ayazrabia@gmail.com
DAVLUMBAZ
Prof. Dr. Deniz Ülke Ar›bo¤an:
Türkiye Kendi
Frankenfltaynlar›n›n Kurban› Olan Bir Ülke Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü 1986 mezunu. Yüksek Lisans ve Doktoras›n› ‹stanbul Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümü'nde tamamlad›. 1987 y›l›nda Prof. Dr. Esat Çam'›n asistan› olarak akademik kariyere girmifltir. 1993 y›l›nda doktor, 1998 y›l›nda doçent unvanlar›n› alan Ar›bo¤an, 2003 y›l›nda da profesör oldu. 1995'te St. Andrews Üniversitesi'nde Uluslararas› Güvenlik okulunu bitirdi. Yay›nlanm›fl çok say›da ulusal ve uluslararas› makalesinin yan› s›ra kitaplar› bulunuyor. Ar›bo¤an`› üne kavuflturan çal›flmas› 1997`de yazd›¤› `Uluslararas› Terörizmin Yeni Yüzü` adl› makalesi... Ar›bo¤an bu çal›flmada, 11 Eylül sald›r›s›ndan önce Dünya Ticaret Merkezi`ne yak›n zamanda kitlesel bir sald›r› yap›labilece¤ini yazm›flt›. 2006'da "Dünya Sanat ve Bilimler Akademisi" üyeli¤ine kabul edildi. Bir dönem Demokrat Parti'de siyaset yapan Ar›bo¤an 22 Temmuz 2007 seçimleri
öncesinde milletvekilli¤i adayl›¤›ndan çekilmifltir. Prof. Dr. Deniz Ülke Ar›bo¤an 1 Mart 2010 tarihinde 2007'den beri sürdürmekte oldu¤u Bahçeflehir Üniversitesi rektörlü¤ünü b›rakm›flt›r. Uluslararas› ‹liflkiler profesörü olan Deniz Ülke Ar›bo¤an eski istihbaratç› ve stratejist Mahir Kaynak'›n k›z› ve eski basketbolculardan Lütfi Ar›bo¤an'›n eflidir. Ayn› zamanda Akflam Gazetesi’nde köfle yaz›lar› yazmaktad›r. Kitaplar› • Gelece¤in Haritas› • Uluslararas› ‹liflkiler Düflüncesi • Dil ‹nsan› Konuflur • Tarihin Sonundan Bar›fl›n Sonuna Terörizmi Anlamak • Çin'in Gölgesinde Uzakdo¤u Asya • Kabileden Küreselleflmeye • Globalleflme Senaryosunun Aktörleri • Uluslararas› ‹liflkiler Sözlü¤ü (ortak yazar)
May›s - Haziran 2010
31
Baflka birileri olsa baflka karar ç›kard› intiba›n› veren her konu bana göre siyasi bir mevzuu haline gelmifltir. Bu nedenle hükümetin yarg› konusundaki yaklafl›m›n› da adaleti tesis etme giriflimi olarak de¤il, siyaseti tanzim etme çabas› olarak görüyorum. Aç›kça söyleyeyim samimi bulmuyorum. Bu konu sadece AKP’nin meselesi de¤il üstelik, tüm partiler ayn› zihniyette. Türkiye’nin siyasi kültürü yüksek mahkemeye en iyi yarg›c› atamay› de¤il, en kendisinden olan› atamay› hedefler. Sizi daha çok akademisyen kimli¤inizle tan›yoruz, üniversitelerde derslerinizin kapal› gifle geçmesi de ak›llarda kalan önemli ayr›nt›lardan biri… Bir de bir röportaj›n›zda ‘çocu¤uma biberonla süt verirken bir yandan kitab›m› yazabiliyorum’ diyorsunuz. Hem annelik, hem efl, hem akademisyen, hem yazarl›k… Kendinizi bunca tan›m aras›nda siz nas›l görüyorsunuz? Çok yönlü bir kiflili¤e sahip oldu¤umu biliyorum ancak fazla da abartmaya gerek yok diye düflünüyorum. Zira kad›nlar›n pek ço¤u ayn› anda birden fazla iflle meflgul olmak, t›pk› bir ahtapot gibi her yere eriflen kollara sahip olmak durumunda. Benim annem de benim gibi yaflard›, ben de öyleyim ve san›yorum k›z›m da öyle olmak zorunda kalacak. Bu arada çal›flkan bir insan oldu¤umu belirtmeden geçmeyeyim. En s›k›ld›¤›m fleyler tatil yapmak ve ifl, güç olmadan günü geçirmektir. Böyle zamanlarda
hemen mutfa¤a girip yemek yapar›m ve eve bir sürü misafir ça¤›r›r›m. Afla¤› yukar› her Pazar günü evimiz insan kaynar. Ben böyle yaflamay› seviyorum. Yaln›zl›ktan hofllanmayan ve insan seven bir yap›m oldu¤u için kalabal›¤› bizzat kendim üretirim. Ço¤unlukla yaz›lar›m› iki arada bir derede, kalabal›k ve gürültülü yerlerde yazar›m; kitaplar›m› da gürültü pat›rt› içinde okuyabilirim. Birden fazla fleyle meflgul olmay› sevdi¤im için yaln›zca bir tek kitap okuyamam. Ayn› anda birkaç kitab› birlikte okumazsam zevk alam›yorum. Üstelik biri romantik bir aflk hikayesi, biri tarih kitab›, birisi de fliir kitab› olabilir. Evin çeflitli yerlerinde yar›m duran kitaplar›m vard›r. Hangi odada ne varsa onu okumaya devam ederim. Ayr›ca kitaplar›n önce sonunu okurum sonra bafla dönerim. Baz› yerleri de defalarca okurum. Galiba biraz tuhaf biriyim. Sizin medyaya verdi¤iniz röportajlar›n›zda zaman zaman
geleneksel aile olgusuna vurgu yapt›¤›n›z› görüyoruz. Aile e¤itimini e¤itimin geneline bakt›¤›n›zda nas›l ifade ediyorsunuz, sizce yeni jenerasyonlar gelenek ve göreneklere ba¤l›l›k noktas›nda ciddi çözülmeler yafl›yor mu ve bu konuda nas›l bir e¤itim politikas› izlenmelidir? Aile kavram›n›n ve orada üretilen de¤erlerin çok önemli oldu¤una inananlardan›m. Kuflkusuz insanlar›n kendi bireysel arzular›, beklentileri, aray›fllar› vard›r ama ailenin bütünlü¤ünün korunmas› ana hedeftir. Aile k›sa sürede tüketilecek ve hemen yenisine atlan›lacak bir yaflam fragman› de¤ildir. Özveri ister, sab›r ve güven ister. Aile içerisinde üretilen de¤erlerse bir ömür boyunca süren yaflam al›flkanl›klar›n› olufltururlar. Post modern toplum, aile olgusunu t›pk› fabrikadan ç›km›fl s›radan bir meta gibi tüketmekten yana. Bireyi ön plana ç›kar›yor, hedonizmi kutsuyor ve sürekli yeni bafllang›çlar
32
May›s - Haziran 2010
vaat ediyor. Oysa aile olgusu kal›c› ve nesilden nesile süren bir gelene¤i yans›t›yor. Benim gibi kalabal›klar içinde yaflamay› seven bir insan›n aile konusunda hassas olmas› çok normal diye düflünüyorum. Çocuklar›m aile ortam› içerisinde büyüdüler ve inflallah torunlar›m› da ben büyütmek isterim. Rektörlük görevinden istifa ettiniz, en az›ndan medyaya öyle yans›d›. Ancak zaman zaman flu da dile getirildi, istifa ettirildi¤iniz ve yerinize iktidara yak›n bir ismin atanaca¤› gibi… Neler söylemek istersiniz? Bu gibi konularda yorum yapmay› do¤ru bulmuyorum. ‹stifa etmemin gerekçeleri vard› ve do¤ru davrand›¤›m› düflünüyorum. Hala ayn› kurumda sevdi¤im mesai arkadafllar›mla bir arada akademisyen olarak çal›fl›yorum. Ancak flunu ifade edeyim ki, biz akademisyenleri iktidara yak›n ya da uzak diye s›n›fland›rmay›z. Aray›fl›m›z iyiden yanad›r. Kald› ki rektörlük makam› yaln›zca iyi akademisyen olmay› de¤il, iyi yönetici olmay› da gerektirir. Bahçeflehir Üniversitesi iyi bir akademisyeni rektörlük görevine atayacakt›r ve gelenin siyasi görüflü de hiçbir anlam ifade etmez. Biz her görüfle aç›k bir kurumuz.
Malum art›k bir anayasa de¤ifliklik süreci var, bir yanda iktidar›n ‘ülkenin buna ihtiyac› var’ aç›klamalar›, di¤er yandan muhalefetin ‘yarg› siyasi vesayet alt›na al›n›yor’ elefltirileri… Siz gelinen bu süreci nas›l de¤erlendiriyorsunuz? Bu konuda iki taraftan birisi olmay› reddediyorum. Yarg›n›n siyasallaflt›¤› ve t›pk› bir muhalefet gibi tutum tak›nd›¤›n› kabul ediyorum. Türban, katsay›, 367 gibi baz› kararlar› da belki hukuka uygun olsalar bile, adaletli bulmad›m. Baflka birileri olsa baflka karar ç›kard› intiba›n› veren her konu bana göre siyasi bir mevzuu haline gelmifltir. Bu nedenle hükümetin yarg› konusundaki yaklafl›m›n› da adaleti tesis etme giriflimi olarak de¤il, siyaseti tanzim etme çabas› olarak görüyorum. Aç›kça söyleyeyim samimi bulmuyorum. Bu konu sadece AKP’nin meselesi de¤il üstelik, tüm partiler ayn› zihniyette. Türkiye’nin siyasi kültürü yüksek mahkemeye en iyi yarg›c› atamay› de¤il, en kendisinden olan› atamay› hedefler. Bu bak›mdan yüksek yarg›n›n Meclis’e ya da yürütmeye de¤il, tamamen meslek odalar›na ve demokratik seçimlere dayanmas›ndan yanay›m ben. Dünyada örne¤i olup olmad›¤›n›
bilemiyorum ama bizim ülkemizde siyasete ucundan kula¤›ndan dokunan her kurum yozlafl›r diye düflünüyorum. Siz iktidar›n haz›rlad›¤› anayasa de¤ifliklik metnini nas›l buluyorsunuz? Sizce mevcut metinle istenilen anayasa de¤iflikli¤i gerçeklefltirilmifl oluyor mu? Her fleyden önce ben bölük pörçük anayasa de¤iflikliklerine karfl›y›m. Metnin bafltan yaz›lmas› ve k›smi de¤ifliklik yerine yeni anayasa yap›lmas›ndan yanay›m. Anayasa da sorun oldu¤u aflikar ve bu de¤ifliklik teklifi de yanl›fl olan› de¤il, hükümet aç›s›ndan sorun yaratan› temizlemeye yönelik. Bu yaklafl›m do¤ru de¤il. Lakin hükümetin, yüksek yarg›n›n olumsuz tavr› nedeniyle çaresiz kald›¤›n› da görmek mümkün. ‹fl göremez hale düflürülüyorlar ve böyle bir savafl ortam›ndan bir bar›fl de¤iflikli¤i ç›kabilece¤ine inanm›yorum. Bir de anayasa metni üzerinde uzlafl› olmal› deniliyor… Bu uzlafl›ya hangi kurumlar dahil olmal›d›r sizce, mesela kimileri diyor ki reformlar kurumlara ra¤men yap›l›r, sizin bu konudaki görüfllerinizi ö¤renebilir miyiz?
May›s - Haziran 2010
Etnik ayr›flma sürecine dahil olal› epey bir zaman geçti. fiimdi mümkünse etnik bütünleflme süreci içerisindeyiz. ‹nsanlar 1980’lerden bu yana 40 bin insan kaybetti¤imizi hemen unutuveriyor. Ayr›flma süreci belki de bütünleflme sürecinin bafl›ndan beri hep vard›. Bir arada yaflamak ile bir bütün halinde yaflamak aras›nda fark vard›r.
getirildi ve bilgilendik. Bence medyan›n çok sesli ve renkli olmas› faydal› bir durum. Özellikle son zamanlarda Türkiye’nin hem d›fl politikada hem de iç politikada ciddi k›r›lma noktalar› var. Öncelikle iç politikay› konuflmak gerekirse, iktidar›n aç›l›m politikas› hakk›nda düflünceleriniz neler?
Muhalefetin anayasa de¤iflikli¤i sürecinin bilinçli olarak aceleye getirildi¤i hatta iktidar›n kendini koruma alt›na almak için yarg›n›n kurumsal yap›s›n› de¤ifltirmeye çal›flt›¤› gibi elefltirileri var, siz bunlar› nas›l de¤erlendiriyorsunuz?
Ben aç›l›m politikas›n› destekleyenlerden birisiyim ve hala da destekliyorum. Hükümetin bu politika ile toplumun bölünmesine yol açt›¤› iddias›n› da çok hafif buluyorum. Aç›l›m sürecinin bafllat›lmas›n›n nedeni zaten toplumda bir bölünme ve çat›flma ihtimalinin ortaya ç›kmas›yd›. Sürecin daha dikkatli yönetilmesi gerekti¤i konusunda hemfikirim ama niyetin iyi oldu¤u konusunda da kafam çok net. Bir fleyler yapmak gerekiyordu ve hala da gerekiyor. Bu bir fark›nda olma süreci. Bat›’n›n bugüne kadar bilmedi¤i tan›mad›¤› bir durumu gün yüzüne ç›kart›p, bu konunun yaln›zca da¤da savaflan askerin de¤il, hepimizin bir problemi oldu¤unu ortaya koymak ve birlikte tart›flmak gerekiyordu. Tahriklerin olmas› da beklenen bir fley. fiu anda toplumun her kesimi ma¤dur ve herkes di¤er ma¤dura k›z›yor. Oysa oralarda bir yerlerde bir üçüncü var, tüm bu olan biteni planlayan, eyleme geçiren. Bar›fl sadece bar›fl istemekle gelmiyor, ak›ll› olmak ve yönetmek laz›m. Üçüncüye direnmeliyiz.
Bu konuda hükümetin de muhalefetin de ayn› saikle davrand›¤›n› düflünüyorum. Yok asl›nda birbirlerinden farklar›.
Bu süreç sizce ülkeye kazand›r›yor mu, yoksa zihinlerde bir etnik ayr›flma sürecine mi dahil olduk fark›nda olmadan, ne dersiniz?
Sizce medya bu konuda yani anayasa de¤iflikli¤i sürecinde kendisine düflen misyonu yerine getirebiliyor mu?
Etnik ayr›flma sürecine dahil olal› epey bir zaman geçti. fiimdi mümkünse etnik bütünleflme süreci içerisindeyiz. ‹nsanlar 1980’lerden bu yana 40 bin insan kaybetti¤imizi hemen unutuveriyor. Ayr›flma süreci belki de bütünleflme sürecinin bafl›ndan beri hep vard›. Bir arada yaflamak ile bir bütün halinde yaflamak aras›nda fark vard›r. Bütün yaflamak isteyenler tabandan ortak kurallar belirler ve gönüllü bir
Kan›mca mutlak bir uzlaflma olmas› mümkün de¤il ve bu yönde bir beklenti manas›z, lakin hiç uzlaflma aray›fl› olmadan, say›sal üstünlükle ifli götürmeye çal›flmak da sorunlu bir tav›r. Özellikle yarg› alan›nda meslek odalar›n›n görüflleri, daha önce anayasa çal›flmalar› yapan akademisyenlerin raporlar› göz önüne al›nmal›. Tek tarafl› bir bak›fl aç›s›yla haz›rlanan bir de¤iflikli¤in bu gün bana yar›n bir baflkas›na yaramas› da muhtemeldir. Türkiye genellikle kendi Frankenfltaynlar›n›n kurban› olan bir ülkedir.
Esasen medya bu konuda tarafl› da olsa, ciddi bir beyin f›rt›nas› ortam› yaratt›. Yarg› alan›ndaki de¤ifliklik oldukça teknik bir konu olmas›na ra¤men medyada belki biraz yüzeysel de olsa, bir tart›flma ortam› olufltu. Konu anlafl›labilir hale
33
birliktelik infla ederler. Bir arada yaflayanlar›n ise üstten belirlenen koflullar› ve dayatmalar› vard›r. Tepedeki güç afl›n›nca imtiyazl› ortakl›k sona erer. Kollar ve bacaklar bir arada var olmazlar, bir bütünün parçalar›d›rlar. Bence ruhumuz bir bütün, bedenin de uyumlu bir bütüne dönüflmesi için çal›flmak gerekiyor. Hükümetin genel anlamda d›fl politikas› nas›l? Özellikle Ermenistan’la gelinen süreci nas›l yorumluyorsunuz? Çok uzun cevaplanmas› gereken bir soru ve k›saca bir yorum yapmak zor. Ama son dönemdeki d›fl politika yaklafl›m›n› genel olarak destekledi¤imi ifade edebilirim. Detay gibi görünen ama öze iliflkin sorunlar yaratabilecek olan baz› elefltirilerim sakl› kalmak kofluluyla. Ermeni aç›l›m›na da çok s›cak yaklafl›yorum. Bana göre Türkiye’nin bundan sonra uluslar aras› sistemdeki rolü, sistem d›fl›na itilmifl olan baz› zor durumdaki devletleri, sistemin bütününe eklemlemek olacak. Ermenistan da bu ülkelerden birisi. Türkiye etken konumda edilgen olan ise Ermenistan. Ermenistan’la Türkiye’nin politik ve ekonomik yaklafl›mlar› ciddi denge sorunlar›n› da beraberinde getiriyor, özellikle Azerbaycan aç›s›ndan. Sizce Azerbaycan Türkiye’nin son dönemde izledi¤i politikayla bir küskünlük noktas›na m› itildi? Ermenistan aç›l›m›n›n özünün Azerbaycan ile yak›nlaflmak oldu¤unu düflünüyorum. Bana göre bu politika Ermenistan’a de¤il, Azerbaycan’a aç›l›md›r. Zira jeopolitik olarak aradaki Ermenistan engeli afl›ld›¤› takdirde Azeriler Karadeniz’e, Türkiye de Hazar’a aç›lm›fl demektir. Türkiye Ermenistan yak›nlaflmas›n›n Karaba¤ sorununun çözümünde de Türkiye’yi etkin k›laca¤›n› ve Azerilerin ifline yarayaca¤›n› san›yorum. Üstelik bana göre Ermenistan politikam›z, Azerilerin inisiyatifinin d›fl›nda yürümüyor. Biraz dan›fl›kl› dövüfl izlenimini tafl›yorum.
34
May›s - Haziran 2010
Hicret Aydo¤du hicretaydogdu@gmail.com
Arapça Bilgi ve Etkinlik Yar›flmalar› Heyecan› ‹stanbul’da Bafll›yor Ö¤rencilerin Arapça’y› konuflabilmeleri için yurtd›fl› deneyiminin flart oldu¤unu unutmayan Akademistanbul Temmuz ve A¤ustos aylar›nda ‹HL ö¤rencilerinin yurt d›fl›nda üniversitelerde dil kursu programlar›na kat›l›m›n› sa¤lamay› da projeleri aras›na koymufl. Bu kapsamda Temmuz ve A¤ustos aylar›nda Lübnan, Ürdün ve Suriye olmak üzere üç farkl› ülkede yer alan üniversiteler bünyesindeki dil kurslar›na ö¤rencilerin kat›l›m› için organizasyon düzenlemifller. Akademistanbul ve Akademi Lisan Derne¤i taraf›ndan ilk kez düzenlenen ‹stanbul ‹mam-Hatip Liseleri aras› Arapça Bilgi ve Etkinlik Yar›flmalar› ÖNDER’in de deste¤iyle imam-hatipli ö¤renciler aras›nda büyük bir coflku oluflturdu. Koordinatörlü¤ünü Akademistanbul Yurt D›fl› E¤itim Dan›flmanl›k Hizmetleri Genel Müdürü Muhammed A¤›rakça’n›n yapt›¤› proje ‹stanbul’daki 25 okuldan 3000 civar›nda ö¤rencinin ön elemelere kat›lmas›yla daha ilk günlerden organizasyonun büyüklü¤ü ve heyecan› hakk›nda olumlu bir izlenim sa¤lad›. fiiir okuma, hitabet, ezgi ve tiyatro kategorilerinde düzenlenen yar›flma, alan›nda ilk ve tek olma özelli¤i tafl›yor. ‹mam-hatip liselerinde Arapça ö¤retimi sorunlar› üzerine çal›flmalar yürüten ekip, Arapça ö¤renimini yayg›nlaflt›rmak ve ö¤rencilere sevdirmek ad›na elini tafl›n alt›na koyarak büyük bir yükü s›rtland›. Kurum Arapça ile ilgili birçok uygulaman›n da ilk ad›m›n› atarak ö¤rencilere modern Arapça ö¤reniminde ciddi kolayl›klar sa¤lad›.
konuyla ilgili olarak flunlar› söyledi: “Arapça Ö¤retiminin Yayg›nlaflt›r›lmas› ismini vermifl oldu¤umuz bir dizi projeyle 2009 y›l›n›n Ekim ay›nda bir çal›flma bafllatt›k. Bu çal›flmalar›n büyük bir k›sm› Arapça ders materyallerine yönelik çal›flmalard›. Materyallerin ötesinde do¤rudan ö¤rencilerin içinde yer alaca¤›, heyecan dolu bir projemiz de olsun istedik. Bu ba¤lamda Arapça Bilgi ve Etkinlik Yar›flmalar›n› tertip etme fikri do¤du. Bilgi yar›flmalar› ‹mam Hatip Lisesi 9 ve 10. s›n›f müfredatlar› do¤rultusunda haz›rlanan çoktan seçmeli sorulardan olufluyor. Etkinlik yar›flmalar›nda ise Arapça fliir okuma, hitabet, ezgi ve tiyatro olmak üzere dört farkl› alan yer almakta. Her bir etkinlik yar›flmas› için birer metin belirlendi. Bu metinler tercüme edilip seslendirilerek www.arapcayarismalari.org sitesine konuldu. Böylelikle ö¤rencilerin yar›flmalara haz›rlanmas› için bir yol gösterilmifl oldu”.
Bilgi ve Etkinlik Yar›flmas› hakk›nda bilgi ald›¤›m›z Organizasyon Koordinatörü Muhammed A¤›rakça
Projeye ‹stanbul’daki 25 ‹mam Hatip Lisesinden meslek dersi ö¤retmeni olan birer yar›flma
temsilcisi belirleyerek bafllayan ekip daha sonra temsilci ö¤retmenlerle iyi bir iletiflim kurarak yar›flmalar›n fiubat ay› içinde okullarda uygulanmas›n› sa¤lam›fl. 5 ayr› kategoride 18 kiflilik okul tak›mlar› tamamlan›nca da etkinlik yar›flmalar›na kat›lacak 14 ö¤renci Arap hocalarla buluflturularak provalara bafllanm›fl.
May›s - Haziran 2010
Nisan ay› içerisinde okullar gerek Akademistanbul’a gelerek gerekse hocalar okullara giderek yar›flmaya kat›lacak olan ö¤rencilere destek olmufllar. 450 ö¤renci bu yar›flma sayesinde Arapça ö¤renme heyecan›n› yaflamaya bafllam›fl.
Kitaplar yaklafl›k 1500 hikâye kitab›n›n aras›ndan seçilmifl ve 6 seviyeye göre ayr›lm›fl kitaplardan olufluyor. Ö¤rencilerin rahatl›kla okuyabilece¤i tarzda kitaplar bunlar. Film CD’leri de kolay anlafl›l›r çizgi film ve filmlerden oluflmakta…
Arapça Ö¤retimi ‹çin Di¤er Projeler Neler?
Di¤er bir proje ise “Arapça E¤itim Levhalar›” çal›flmas›. Yabanc› dil ö¤retiminde olmazsa olmaz kabul edilen bu dil levhalar› sayesinde ö¤renciler s›n›flar›nda sürekli 50 x70 ebatlar›ndaki bu levhalarla Arapçay› daha yak›ndan tan›yacak, görsel yoldan birçok kelime ve kal›b› ö¤renecekler. ‹stanbul’daki ‹mam Hatip Liselerinde Arapça dersi veren 450 Arapça ö¤retmenine flehrin 3 ayr›
Akademistanbul Arapça Bilgi ve Etkinlik yar›flmalar›n›n yan› s›ra Arapça ö¤renimi için baflka projelerde gelifltirerek Arapça ö¤reniminin takipçisi olduklar›n› gösteriyor. Projelerden ilki her okulda Arapça hikâye kitap ve cd’lerinin yer ald›¤› “Model Arapça Dil Kütüphaneleri”nin inflas›n› sa¤lamak… Hedef ise Arapça ö¤renme konusunda materyal eksikli¤i çeken okullarda bu eksikli¤i gidermek. Bu projeyle okullara 500 adet Arapça hikâye kitab› ve 100 adet Arapça film CD’si kazand›rmak amaçlan›yor.
Muhammed A¤›rakça : ” 59 y›ll›k gelene¤i olan bu okullarda maalesef Arapça belirli bir düzeyin üstüne tafl›namam›flt›r. Ancak son y›llarda müfredatlarda yap›lan tadilatlar, yeni metotlara uygun olarak telif edilen kitaplar ve çal›flmalar ümit vericidir. Kanaatimce önemli olan ö¤rencilerin dile olan ilgisi ve motivasyonunun artt›r›lmas›d›r.”
35
noktas›nda Arap hocalardan ücretsiz Pratik Arapça dersleri imkân› sunan kurum bünyesinde “Arapçay› yayg›nlaflt›rma projeleri” kapsam›nda modern dil ö¤retimi metotlar›na uygun Arapça Yaprak Testi çal›flmas› bafllatm›fl. ‹slam dünyas›nda modeli olmayan bu projeyle 10.000 civar›nda soru ile ö¤rencilere Arapça ö¤renimi sa¤lan›yor. Arapça ö¤retimi esnas›nda yaflanan kaynak eksikli¤i sorununa çözüm bulma ve ö¤rencilerin Arapça test sorusu çözme al›flkanl›klar›n› artt›rabilme konusunda Konulu Arapça Yaprak Testleri ve deneme s›navlar›n›n oluflturulmas› da kurumun getirdi¤i çözümler aras›nda.
36
May›s - Haziran 2010
Ö¤rencilerin Arapça’y› konuflabilmeleri için yurtd›fl› deneyiminin flart oldu¤unu unutmayan Akademistanbul Temmuz ve A¤ustos aylar›nda ‹HL ö¤rencilerinin yurt d›fl›nda üniversitelerde dil kursu programlar›na kat›l›m›n› sa¤lamay› da projeleri aras›na koymufl. Bu kapsamda Temmuz ve A¤ustos aylar›nda Lübnan, Ürdün ve Suriye olmak üzere üç farkl› ülkede yer alan üniversiteler bünyesindeki dil kurslar›na ö¤rencilerin kat›l›m› için organizasyon düzenlemifller. Yar›flma Ö¤renciler Taraf›ndan Sahiplenildi As›l hedeflerinin yar›flmadan ziyade ö¤rencilerin bu süreçte unutulmaz an›larla birlikte Arapçay› sevmesi ve ö¤renmesi oldu¤unu söyleyen A¤›rakça, yar›flman›n ö¤renciler aras›nda çok büyük bir etki yaratt›¤›n› da sözlerine ekledi. Yar›flman›n ‹stanbul’da 4500 ö¤renci taraf›ndan
sahiplenildi¤ini görmenin kendilerini çok memnun etti¤ini belirten A¤›rakça, “Bir ö¤rencimizin 4 sayfal›k Veda Hutbesi’ni ezberlemesi, Araplar›n bile birço¤unun bilmedi¤i Endülüs’e A¤›t fliirini ezbere bilmesi, ya da 15 dakikal›k bir tiyatro oyununu sahneleyebilecek cesareti göstermesi gerçekten Arapça dil e¤itimi aç›s›ndan ‹mam Hatip Liselerimize büyük bir s›çrama yaflatacakt›r” dedi. A¤›rakça sözlerine flöyle devam etti; “‹mam Hatip Liseleri Türkiye’de resmi olarak Arapçan›n ö¤retildi¤i ilk kademe okullard›r. 59 y›ll›k gelene¤i olan bu okullarda maalesef Arapça belirli bir düzeyin üstüne tafl›namam›flt›r. Ancak son y›llarda müfredatlarda yap›lan tadilatlar, yeni metotlara uygun olarak telif edilen kitaplar ve çal›flmalar ümit vericidir. Kanaatimce önemli olan ö¤rencilerin dile olan ilgisi ve motivasyonunun artt›r›lmas›d›r. Zira ö¤rencilere okula girdikleri ilk
günden itibaren “Sizler katsay› ma¤durusunuz, üniversitede bir yere yerleflemeyeceksiniz.” denilmektedir. Elbette katsay› sorunu çözülmesi gereken ciddi bir meseledir. Ancak bizler mevcut flartlar›m›zda bir meslek lisesi olarak 4 y›lda yaklafl›k 600 saat Arapça e¤itimi vererek ö¤rencilerimizi çok ileri bir merhaleye tafl›yabiliriz. Gönül ister ki ‹mam Hatip Liselerimizde kaliteli Arapça haz›rl›k s›n›flar› olsun ve ‹mam Hatip Liselerinin orta k›s›mlar› yeniden aç›ls›n ve buralarda Arapça ö¤retimi yeniden flekillendirilsin. Ancak bunlar gerçekleflene kadar da yap›lacak çok iflimiz var kan›s›nday›m. Bu ba¤lamda bizler kendimize Türkiye’deki 468 ‹mam Hatip Lisesinde Arapça ö¤retimini nas›l gelifltirebiliriz meselesini dert edindik. ‹nflallah bu yolda ÖNDER gibi STK’lar›n da destekleriyle büyük baflar›lara imza ataca¤›m›za inan›yoruz.” 23 May›s Pazar günü ‹stanbul Kongre Merkezi Harbiye Salonu’nda düzenlenecek olan törene her ilden ö¤retmen ve ö¤renciler davet edilirken bir imamhatipli olan Baflbakan Recep Tayyip ERDO⁄AN da davet edilmifl. ‹stanbul’un ev sahipli¤inde Türkiye’deki tüm imam-hatiplilerin kucaklanaca¤› törenin ev sahipleri aras›nda ÖNDER de var.
38
May›s - Haziran 2010
‹smihan fiimflek ismihansimsek@onder.org.tr
Eriyip Gidene… -…fiimdi ne anlatsam size tuhaf kaçar, susay›m Mahrumdu meleklerden geceleri kondu¤um pencere kenarlar› Sapanla çocuk vuruyordu bahçemizdeki kufllar Meydana saklanm›fl adamlar geçmifliyle korkuturdu beni Akl›m› bu yüzden yitirdim Özenle k›r›l›rken kalbim… kefilim yok Aradan ç›ks›n dedim bu yüzden yafl›yorum Nereye gitsem yak›flmad›m beni kim aklayacak Ne büyük bir yan›lg›y›m bu flehrin ortas›nda Kendimi gammazlad›m yoksa ç›ld›racakt›m…Bülent Parlak
Günleri eksiltiyorum. Eksiliyorum vakti, önceye aks›n diye sonra… Ne zaman tutuyor izlerimi, ne de¤ifllerimi insan siluetleri. Bir ›rma¤›n kenar›nda geçiyor tüm yuvarlak masa toplant›lar›. Ak›p gidiyor sonra kayd›n› bal›k haf›zalar›na tutuflturdu¤umuz zincirleme isim kazalar›… Ak›p gidiyor elimizden, s›k› s›k› tuttu¤umuz imza kuyruklar›. Bugün de geçsin diyor su perisi, “bugün de geçsin, gün geçirsin seni akrep yelkovan efli¤inden. B›rak akan aks›n, sürüklenene a¤›t yakmak kals›n sana…” Geride kal›yor her fley, emekleyen hat›rlam›yor dirseklerinin
çürüdü¤ünü, koflarken savuruyor bütün yafl günü kutlamalar›n›. Geride kal›yor her fley, bir baflkas›n›n flimdisi olmaya haz›rlan›yor güzergâh›ndan toparlad›klar›yla. Ne kadar arkas›na bakmazsa o kadar› birikiyor insana. “Bir foto¤rafta yan yanaym›fl›z” diyor biri, di¤eri “bak ne yazm›fl kitab›m›n arkas›na…” Öylece durdu¤umu san›rken yan› bafl›ma düflüp kal›yor eskitti¤im mesafeler. Zaman ve mekân durdu¤u an yürüyormufl insan me¤er. Arka arkaya cenazesini kald›r›yormufl takvim yapraklar›n›n. Dudaklar›na tay tay yapt›r›yormufl kimi cümleler.
Geride kal›yor her fley, kay›yor gökyüzünden, y›ld›z tozlar› birikiyor omuzlar›ma. Tafl›mak ne zormufl a¤z› köpürenlerin cümlelerini. Zaman ne kadar açm›fl körpeli¤ine bir acemi yüzün. Nas›l da örtermifl üstünü senelerden biçilmifl yorgan›yla ve rüyalara bile kilitli bir uykuya hapsedermifl insan›. Ezberlerim bozuluyor bir bir… Tutunacak bir anne ete¤i kalsa diyor parmak uçlar›m. Sendeleyerek izlerini topluyor dakikalar al›n yaz›lar›ndan. Muskas›n› asaca¤›m boynuma her kaderin pay›ma düflenlerinden… “Hayretimi art›r” diye ç›nlarken kula¤›m çöl rüzgâr›n›n getirdi¤i sesle, “flafl›rma” diyor
May›s - Haziran 2010
ensesi kal›nlar, “hayat böyle, zamanla geçer, umursama, he de geç” diye kancalar›n› at›yorlar s›rt›ma. Yere do¤ru büyüyorum bak, damarlar›m uzuyor bafl›n› topra¤a kald›rarak, adam oluyorum. Aceleye getirildim yine, ben giderken geliyorlard›. Uzatm›flken bafl›m› o aral›ktan, onlar aral›ks›z soluklan›yorlard›. Dizilirken sat›rlara, geçeyim derken çizgileri, bir de bakarken gökten düflecek elmalara, yoklu¤a kaz›yor bir el bacaklar›m›n derman›n› . Yere do¤ru geçiyorum bak, dibine do¤ru. En do¤rusu hem de, ne bir imla hatas› ne anlat›m
bozuklu¤u… Seriliyor onca yanl›fl yerlere. Ve geride kal›yor topra¤›n üstü, zaman hükmünü yitiriyor. Kelimelerden keskini kalm›yor, arta kalanlar› bilemek için… Tek bir çizikle yolunu belirleyecek, iç içe geçmifl suskunluklar›m›z art›k. Ne kadar gürültü varsa dilalt›nda biriken, ne kadar dibine vurmuflsa saatler, zemininden uza¤›na düflecek her kelam o kadar… Bu baharda yükse¤ine inece¤im bir kar›nca gökdeleninin. Hatta bu inifl o kadar uzun sürecek ki, fark etmeyece¤im bile güneflin bat›dan
39
do¤uflunu. Deccal’ in kula¤›ma f›s›ldad›¤› s›rr›… S›fat m›yd› yoksa zamir mi derken, kaybedecekler cümledeki asli yerimi. Bir dedikoduya misafir olaca¤›m, iç içe suskunluklar› da dilalt›na b›rakarak… Hücrelerinden ç›kan susufl, çocuklu¤umdan kalan bir ilahinin özsuyu olacak… Ey uykucu mevsim! Ömrümün bundan sonraki k›sm›! Yenik düfltük, büyüdük ve kirlendi dünya. Senin rüyanda ben ve ilahilerim yok… Senin rüyanda coflkuya sallanan bir beflik yok… Benimse bu yorgan›n alt›nda ›s›naca¤›m bir vatan›m...
40
May›s - Haziran 2010
Ahmet Altun E¤itimci Yazar
a_altuni@hotmail.com
21. YÜZ YILDA E⁄‹T‹M VE E⁄‹T‹M S‹STEM‹M‹Z Bilim, biliflim ve teknolojinin hakim oldu¤u asr›m›zda dünyadaki yerimizi almak için her fleyden önce ö¤retmenin, alan bilgisi mesleki bilgi pedagojik formasyon ve inançtan gelen sa¤lam bir karaktere sahip olacak flekilde yetiflmesi laz›m. Teknolojiyi kullanmada ö¤rencilerin bir ad›m önünde olmal› ve bu konuda gerekli maddi destek ve imkanlar sa¤lanmal›.
Yöntem Müfredat E¤itim araç ve gereçleri. Amaç Bir eylemin baflar›lmas› amac›n, hedefin büyüklü¤üne ve de¤erine ba¤l›d›r. Türk Milli E¤itiminin amaçlar› aras›nda, çal›flkan, bilgili, vicdanl›, vatan›na ve milletine hizmet edecek iyi insan yetifltirmek fleklinde özetlenebilir. Ancak bu vas›fta ö¤renci yetifltirmenin flartlar› yerine getirilmemifl ve amaç bir slogandan ibaret kalm›flt›r. Sürekli temel kanunlar› de¤iflen (1924, 1962, 1973, 1982 ve 1997) e¤itim sistemimizde, de¤iflmeyen iki fley var: Biri kalitesizlik di¤eri de yeniliklere zaman›nda adapte olmamak. Amerikan e¤itim sisteminden alm›fl oldu¤umuz e¤itim sisteminin, baz› dönemlerde siyasi nedenlerle kalbura çevrilmifl bulunmas›, e¤itime ideolojik müdahalelerin yap›lmas›, milli ve manevi de¤erlere yeteri kadar yer verilmemesi neticesinde, e¤itimde istenen kalite ve ilerleme sa¤lanamam›flt›r. Yetkililer bile zaman zaman yüksek sesle 'e¤itim sistemimiz çökmüfltür' fleklindeki
itiraflar›na flahit olduk. E¤itim sistemimizde görülen baflar›s›zl›¤›n sebeplerini flöyle s›ralayabiliriz: Amaç Ö¤retmen Prof. Mehmet Ayd›n’dan dinledim, dedi ki, “1987 de talim terbiye kurulu üyesiydim. Daha iyi bir e¤itimin flartlar›n› tart›fl›yorduk. Bir ara komisyona bir soru sordum: “Yetifltirece¤imiz ö¤rencilerin Allah inanc›na sahip birer mümin olsun mu olmas›n m›? Önce ona karar verelim sonra strateji gelifltirelim. Komisyon üyelerinin bana verdi¤i cevap flu oldu: “Hoca o ifli hiç kar›flt›rma.” Öyle anlafl›l›yor ki, talim terbiyenin öyle bir derdi yok. Peki, Allah, ahret, cennet ve cehennem inanc›na sahip olmayan bir insan, nas›l vicdanl›, hakperest ve adil olabilir. Milletine, ihanet eden, her türlü yolsuzluklara, teröre bulaflm›fl, çete
kurmufl, kendi menfaati için baflkalar›n› feda eden, yok eden insanlar hangi e¤itim sistemi içinde yetiflti! Devlet demokrasi ad›na okullara bir taraftan insanlar›n Hz. Adem’den geldi¤ini anlatan din derslerini koyarken, di¤er taraftan da insanlar›n maymundan geldi¤ini söyleyen biyoloji derslerini koydu ve ö¤renciler aras›nda çat›flma yolunu açt›. Böyle bir tezat ancak biz de olur. Bir e¤itimin baflar›ya ulaflmas› için amac›n flartlar›yla uygulamalar›yla çok iyi belirlenmesi gerekir. Japonya ve ‹srail örne¤inde oldu¤u gibi
May›s - Haziran 2010
Ö¤retmen E¤itimin kalitesi ve baflar›s›n› en önemli unsuru ö¤retmenlerdir. Uza¤› görmesiyle tan›nan Alman devlet baflkanlar›ndan Bismark, “Biz düflmanlar›m›za ö¤retmenlerle galip geldik” diyor. Devlet, maalesef ö¤retmen yetifltirmede yeteri kadar, itina göstermiyor, gayret sarf etmiyor ve yat›r›m yapm›yor. Bilgi ve sanata dayal› olan ö¤retmenlik mesle¤ini seçenler yeterli bilgiyi alamad›klar› gibi birçok ö¤retmen de istemeden bu mesle¤i seçmifl. Bir dönem 3-4 ay h›zland›r›lm›fl e¤itimle ö¤retmenlik mesle¤ine atananlar bilinmektedir. Teknolojinin globallafltirdi¤i bilgi dünyas›nda okullar›m›zda genellikle klasik e¤itim devam etmektedir. Bilim, biliflim ve teknolojinin hakim oldu¤u asr›m›zda dünyadaki yerimizi almak için her fleyden önce ö¤retmenin, alan bilgisi mesleki bilgi pedagojik formasyon ve inançtan gelen sa¤lam bir karaktere sahip olacak flekilde yetiflmesi laz›m. Teknolojiyi kullanmada ö¤rencilerin bir ad›m önünde olmal› ve bu konuda gerekli maddi destek ve imkanlar sa¤lanmal›. Yöntem E¤itimin kalitesi ve baflar›s›nda yöntemin katk›s› büyüktür. Ö¤retmen ve bilgi merkezli e¤itim art›k ifle yaram›yor. Geliflmifl ülkelerde, e¤itim ö¤renci ve ö¤renme merkezlidir. Ö¤retmen burada rehber ve yönlendirici konumundad›r. Ö¤renciye bilgi aktarmak yerine bilgiye ulaflman›n ve bu bilgiyi iyi organize etmenin yollar›n› gösteriyor. Her ö¤rencinin farkl› ö¤renim flekilleri oldu¤u için ö¤renciye uygun e¤itim yöntemleri kullan›lmaktad›r. Bu e¤itim sürencinde ö¤rencinin becerileri keflfedip onu yönlendirme esast›r. Ö¤retmen ö¤renciye sorumluluk verip becerilerinin ortaya ç›kmas›na yard›mc› olur, ekip çal›flmas›nda yer almas›na öncülük eder, böylece ö¤renci yol ve
yöntemini ö¤rendi¤i bilgiye ulafl›r ve onu araflt›rarak gelifltirir. Müfredat ve içerik E¤irim sistemimizin aksakl›klardan birisi de özellikle ortaö¤retim ders kitaplar›ndaki müfredat ve içeriktir. Pratik hayatta pek kullan›lmayan, ezbere dayal› gereksiz dersler ve konular var. Bir hayvan›n sindirim sistemi, pratik hayatta ifle yaramayan fizik formülleri ve matematik testleri ö¤renciye cazip gelmiyor. Nota endeksli hale gelen derslere karfl› ö¤rencinin ilgi, bilgi ve sevgisi sa¤lanam›yor, sene sonunda fizik ve matematik kitaplar›n› yakan ö¤rencilere rastlan›yor. Bundan dolay›d›r ki, ö¤rencinin becerileri ortaya ç›km›yor, devlet de bofla enerji ve para harcam›fl oluyor. Dünyan›n bir köy haline geldi¤i ve h›zl› de¤iflmelere u¤rad›¤› zaman›m›zda, insan yaln›z kendi ülkesinde yaflamaya mecbur de¤il, dünyan›n herhangi bir bölgesinde de yaflayabilir onun için e¤itim de bu çerçevede olmal›. Ö¤renci hayata ve gelece¤e haz›rlanmal› yöntem gibi içerik de de¤iflmeli, güncellenmeli, cazip hale getirilmeli. Günümüzde ve gelecekte, çok bilen insan yerine, bilgiye kolay ulaflabilmenin yollar›n› iyi bilen, bilgiyi hayat› kolaylaflt›rmada ve üretimi art›rmada bir araç olarak kullanabilen insan yetifltirmek ön plana ç›k›yor. Bunlara ilave olarak, e¤itimde kullan›lan ve h›zla geliflen ve de¤iflen e¤itimin araç ve gereçleri de e¤itimi gelifltirir ve kalitesini yükseltir. Fabrika tipi okullar, gelecekte ifle yaramaz hale gelecek. Onun için de¤iflime ayak uyduracak. Art›k, bilgisayars›z, projeksiyonsuz, internetsiz s›n›flar olmamal›. Ak›ll› tahtalar›n bulundu¤u küçük s›n›flar esas olmal›. Devlet ve vatandafl en büyük yat›r›m›n› e¤itime yapmasa muas›r dünyada lay›k oldu¤umuz seviye asla ulaflamay›z.
Günümüzde ve gelecekte, çok bilen insan yerine, bilgiye kolay ulaflabilmenin yollar›n› iyi bilen, bilgiyi hayat› kolaylaflt›rmada ve üretimi art›rmada bir araç olarak kullanabilen insan yetifltirmek ön plana ç›k›yor.
41
42
May›s - Haziran 2010
Cihan Aktafl aktascihan@gmail.com
Sadece Hayal Kurarken Mutlu I-Durup durup bay›l›yor. Doktorlar a¤›r depresyon dediler. Çekimler tahliller yap›ld›. Evden yaln›z bafl›na ç›kmad› bir zaman; nerede düflüp bay›l›r ki, bilinmez. Üzerine varmay›n, sorular sormay›n, ö¤üt vermeyin. Yan›na gelen gidenler oluyor, bu insanlar›n hastal›¤›yla ilgili sorular›na cevap vermeye bir süreli¤ine tahammül edebiliyor. O odas›na çekilince ziyaretçileri de annesiyle çay içiyorlar. Çay›n yan›nda onun ö¤le üzeri henüz keyfi yerindeyken yapt›¤› bir kek de bulunuyor. Evde daha fazla vakit geçirmeye mecbur kal›nca kek yapmaya merak sald›. Kepekli undan üzümlü havuçlu kekler yap›yor. ‹rnternetten kek tarifleri buluyor, mutfa¤a girdi¤inde bu tarifleri kendine göre yorumluyor
ve yeniden adland›r›yor. Vaktinin bir k›sm›n› internet bafl›nda geçiriyor. O¤lanla ortak bir sayfa açm›fllar Facebook’ta, ‹nci Çelik Temel Tafl ismiyle. Arka arkaya söylendi¤inde bir garip geliyor insan›n kula¤›na, sözlü bir çift olarak isimleriyle, atalar›ndan ak›p gelen soyadlar›yla bir bina misali s›k› s›k› eklemlenmifller de çözülemezlermifl
gibi. Askerden yeni geldi Çelik, iflsiz güçsüz dolafl›yor. Bu k›z can› s›k›ld›¤›nda al›fl verifl yapar, öyle herkesin kolayl›kla ayak basamad›¤› ma¤azalardan, çocuk bilmiyor mu... Birbirlerine denk olmad›klar›n› çok kifli söyledi, ben de söyledim; ama aflk›n bir çözülme seyri var, meram›m› anlatamad›m. Sevenleri ay›rmaya çal›flan kalpsiz hala
May›s - Haziran 2010
43
olmakla suçland›m. Çocu¤un ifli gücü yok; k›yt›r›k bir üniversite bitirmifl, bir de ifl be¤enmiyor.. Bir mirasa bel ba¤lad›¤›n› anlat›yor konuflmalar›. ‹ç güveysi olmaya meyyal, dedi¤im için de sevimsizlefltim gözlerinde. Gezip tozmalar›nda masraflar› karfl›layan ‹nci, yani asl›nda benim geç vakitlere kadar masa bafl›nda porje çizen a¤abeyim de¤il mi... Fakat nas›l bir gelecek vaad edebilir o sana, diye sordu¤umda, çok maddecisin halac›¤›m, deyip geçiyor. Hay›r, ben gerçekçiyim ve evlilik de gerçekçili¤e ihtiyaç duyan bir kurumdur. O kadar da ileri gidemeyiz kar›flmakta, diye araya giriyor annesi, endifleyle. Sevenleri ay›rma vebalinin alt›na girmemeliyiz. Biz de evlendi¤imizde kirada oturduk; taksitle havlu çarflaf ald›k, bebek bakarken haz›r bez kullanmad›k, soba yakt›k, kömürlüklerden odun kömür tafl›d›k, ne olmufl. Hem, kim istedi¤i hayat› yafl›yor ki abla, ben mi, sen mi, hangimiz... Ama, dedim, çatal›m›n ucundaki bana bir ustal›k eseri gibi görünen üzümlü kek parças›na hayretle bakarak. Bizim k›z›m›z elinde kredi kartlar›yla Ba¤dat Caddesi ma¤azalar›nda dolaflmaya al›flk›n. Fakat flafl›rt›c› k›z ‹nci, mutfa¤a girmeyi sevmezdi, nas›l kotar›yor bu nefis kekleri! Çal›flmaya hiç gönlü yok asl›nda, dedi annesi. Çal›flma mecburiyetine karfl› bir bahane ar›yor. Öyle erkenden kalk›p da yollara düflecek biri de¤il benim k›z›m. Al›fl›lm›fl ifl düzeni a¤›r geliyor her denemesinde, ama bir mesle¤i olmal›, bunu ona anlatmaya
çal›fl›yorum. Babas›yla evlendi¤imde güzelim iflimi b›rakt›¤›m için neler neler yaflad›¤›m› bilmez de¤il. ‹fl kad›n› olma hayalleri hep vard›. Ama öyle ha deyince ifl kad›n› olunmuyor. O yüzden ikide birde pattt diye düflüp bay›l›yor ya, diye aç›klad›m düflüncemi. Baflka bir yerde aramay›n sebebi. Çal›flmaya gücü yetmedi¤i için evlenmeyi çözüm
say›yor, oysa evlilik de flimdi Çelik Tafl’la bir ömür boyu yaflamaktan baflka bir anlama gelmiyor onun için. Nerede buldu ki Çelik Tafl’› bu k›z? ‹nternette. ‹nci yanl›fl bir çevre içinde, annesi olarak farketmiyor musun? Bir yol a¤z›nda flimdi, ama düflünmemek için kendini oyalamaya çal›fl›yor. O zaman da pat
44
May›s - Haziran 2010
pat düflüp bay›l›yor. Her fleyin fark›nda hofl, bir küsüp bir bar›fl›yorsa sözlüsüyle, kendi gerçeklerinin ay›rd›nda oldu¤u içindir. ‹çi muhafazakâr, d›fl› baflka bir fley söylüyor, baflka türlü var olmay› dilese de takat› yetmiyor. Eskisi kadar olmasa da bazen ani bir kararla al›flverifle ç›k›yor. Her al›flveriflten sonra uzun uzun kaza namaz› k›l›yor ve ard›ndan da ço¤u pek az giyilmifl, kimileyin henüz al›flverifl çantas›ndan ç›kart›l›p ask›ya bile as›lmam›fl giysilerini ortaya y›¤›p,sa¤a sola da¤›tmak üzere abart›l› bir tasfiye ifllemine girifliyor. O çocuk bu dalgal› ruh halini kald›ramaz, o ‹nci’de sadece ekran yüzlerini and›ran bir güzel yüz bir hofl endam görüyor. Kald›r›p ats›n söz yüzü¤ünü, gerisi Allah kerim, sözlenmek nikâh k›yd›rmak demek de¤il ya... ‹yi de abla, çocuk onca emek verdi ‹nci’ye flimdi nas›l b›raks›n onu, ölür vicdan azab›ndan, diyor annesi. EEG’si çekilece¤i günden bir gece önce hiç uyumamas› gerekiyordu, beyin dalgalar› öyle daha iyi alg›lan›rm›fl makine taraf›ndan. Çocuk ald› onu, kafeteryalarda gezdirdi, k›z arkadafllar›na götürdü, flaklabanl›klar yapt› karfl›s›nda, uyan›k kals›n diye. Bu zamanda böyle vefal› birini bulmak kolay m›? II-Temelli ayr›ld›k, diye not düflmüfl Facebook’da, k›z›m söyledi. Art›k o görkemli ‹nci Çelik Temel Tafl ismi yok, sadece ‹nci Temel var. Bu kez kesin, gerçekten dönmeyece¤im, demifl, aralar›nda yafl fark› oldu¤u halde arada bir içi kabard›kça s›rlar›n› açt›¤› k›z›ma. Ama ne olur kimseye söyleme, özellikle de halam bilmesin. Onun, ben demifltim, sözüme geldin diye bafllayan konuflmalar›na katlanamam. Hem ben onu gerçekten çok sevdim. Aflk gibi de¤il art›k duygular›m, seviyoruz birbirimizi, çok seviyoruz, ama anlad›k ki sevgiyle yürümeyecek. “Aflkla yürümeyecek” sözüne defalarca dönüyor, flimdiki zamanla: Aflkla yürümüyor evlilik.
Buna inanmak istese de, Çelik’le depreme dayan›kl› bir apartman misali eklemlenen varl›¤› gürültülü, sars›c› bir çat›rtamayla tekillefliyor. Problemsiz bir flekilde ilerlemek istiyor hayat yolunda, oysa Çelik bafltan afla¤› çözülmeye direnen bir problem, dedi. fiu da var ki onunla oturup hayal kurmay› seviyordu, o hayal kurma saatleriyle özellikle, hayat›nda bir yer edinmiflti Çelik Tafl. Miras yoluyla kalan bir arsa var, Ömerli Baraj›’na yak›n. Dünyan›n dört bir yan›na da¤›lm›fl varisler aras›nda bir ittifak as¤lanacak da, arsa iskân izni alacak da, üzerine apartman yap›lacak da... Ev sahibi kahr› çekmek istemiyor ‹nci, haks›z
Bir ifl olsun, hem zevkli, hem otobüse binmeyi gerektirmeyen, hem de paras› bol. ‹flletme okudu ‹nci, bu alanda bir iddias› var. Hesaplar yap›yor: Her gün yar›m saat otobüs beklese, y›lda en az yüz elli saat eder bu. Otobüsün trafi¤e tak›ld›¤› saatleri hesaba kat›n bir de. Hayat bu kadar ucuz mu, basit mi? Köprü trafi¤inde beyni duracak gibi oluyor ve flafl›r›yor kendine, bu trafi¤in içinde ne ar›yor diye.
m›? ‹stanbul flehrinin insan› yutup ö¤ütmeye haz›r kargaflas›nda otobüs duraklar›nda saatlerini harcamay› da kim ister ki... Day›s› bir ifl buldu; dil kursunda yönetici yard›mc›s› olarak çal›flacak. ‹yi de ta Mecidiyeköy’de ifl; üç kuruflluk maaflla bir de ev mi tutsun oralarda! Mango’dan, Zara’dan al›flverifl etmeyi b›raksa dahi, nereye kadar k›s›tlayabilir bütçesini... ‹fl görüflmesine gidecek, kahvalt›s›n› yapt›. K›z›m ona refakat edecek, bu nedenle sabah kahvalt›s› s›ras›nda çald› kap›lar›n›. ‹nci ise çoktan difllerini f›rçalam›fl olmas› gerekirken, eline bir pike alm›fl
kanepeye uzanmaya çal›fl›yor. Güç toparlamak gerek yola ç›kmak için, hava bulutlu ve flemsiyesi kimbilir hangi köfle bucakta? Nereden ç›kt› bu ifl görüflmesi sanki, der gibi s›zlan›p duruyor. Otobüste bir s›k›fl›kl›k içinde bay›lma nöbetleri geri gelmez mi... Bir ifl olsun, hem zevkli, hem otobüse binmeyi gerektirmeyen, hem de paras› bol. ‹flletme okudu ‹nci, bu alanda bir iddias› var. Hesaplar yap›yor: Her gün yar›m saat otobüs beklese, y›lda en az yüz elli saat eder bu. Otobüsün trafi¤e tak›ld›¤› saatleri hesaba kat›n bir de. Hayat bu kadar ucuz mu, basit mi? Köprü trafi¤inde beyni duracak gibi oluyor ve flafl›r›yor kendine, bu trafi¤in içinde ne ar›yor diye. Ve bir sürü insan›n beceriksizli¤i, aymazl›¤› yüzünden kar›flan ifl düzenleri içinde bir s›radanl›¤a yap›flarak ömrünü telef etme düflüncesi giderek daha fazla dehflete düflürtüyor onu. III- Day›s›n›n buldu¤u ifle içi ›s›nmad›: Tamam, insanlar tan›d›k, anlay›fll› da görünüyorlar; ama mesai uzun, ücret düflük, öyle hemen sigorta da yapm›yorlar. Oturup evde tak› yap›p da flurac›ktaki semt pazar›nda bir tezgâh açsa çok daha fazla kazanacak, otobüsle dönerken hesab›n› yapt›. Bu iflte çal›flmaya raz› olursa da her gün otobüse binmek için k›rk dakika yürümesi gerekecek, duraklar öylesine ters. Hastal›¤› flimdilik ilaçlarla kontrol alt›nda, son bir ay içinde, hafif kendinden geçmeleri saymazsak, bir defac›k bay›ld›, Allah’a flükür. Güçlendi¤i söylenebilir bu durumda, çünkü ayn› günlerde eski sözlüsü çok üzdü onu. Facebook’ta yeni bir sayfa açm›fl kendi ad›na, yeni foto¤raflar›n› yepyeni hayalleriyle sergiliyor. Tek kiflilik bir sayfa açm›fl, bunu nas›l yapabildi, diye kederlendi ‹nci. Çünkü ona öyle geliyordu ki ikisi ayr›lsalar bile Facebook’ta bir zamanlar bir kenetlenmeyi gösterecek flekilde aç›lm›fl olan ortak sayfan›n hat›ras›na sayg› duymaya devam edecek karaktere sahip biridir Çelik Tafl.
May›s - Haziran 2010
Kendini bir misilleme yapma konusunda yetersiz hissediyor. Ortak sayfalar›n› Çelik düzenler, foto¤raflar› seçer, gerekirse yeni bir foto¤raf için uygun mizansenler haz›rlard›. ‹nsan›n hayat›n›n bir bölümünü unutmas›na yard›mc› olacak bir ilaç var m›d›r? Peki, niçin evin içinde bir odadan di¤erine gider gibi sürdüremeyiz ki ifl hayat›m›z›... Bunu baflaranlar var. Anne, hala, gelin birlikte kad›nlara dönük çok amaçl› bir salon açal›m, dedi cans›z bir sesle. Nas›l oldu bakal›m diye u¤ram›flt›m, bakt›m, gözlerinin feri çökmüfl. Sadece hayal kurarken mutlu oldu¤unu söyledi. Bir köflesinde internet kafe olsun salonun, di¤er köflesinde kitapl›k. Bir küçük odada tak› gibi fleyler sat›ls›n, salon gibi genifl bir mekanda kad›nlara yüz bak›m› yap›ls›n. Bu arada, eve kad›n ça¤›rma art›k anne, ben temizlerim ortal›¤›. Hem jimnastik yapm›fl›m gibi olur. Halac›¤›m, istersen sana da temizli¤e gelebilirim, taksi param› verirsen. Hiç hayalperest ve komik biri de¤il annesi, ben de hayalperest ve komik de¤ilim; renksiz kad›nlar oldu¤umuzu söyledi. Akl›na Çelik Tafl düfltü, onunla hayal kurdu¤u ve kat›la kat›la güldü¤ü saatleri özlüyor. Çelik Tafl hayal kurarken öylesine çekerdi ki onu kümülüs bulutlar›n tepelerine do¤ru, silikleflir giderdi yeryüzüne ait mecburiyetler. Unut art›k Çelik Tafl’›, sen ondan çok daha iyilerine lây›ks›n, dedik annesiyle bir olup. Ruhsuz kad›nlars›n›z ikiniz de, her fley paradan ibaret de¤il, dedi ve kalkt›. Yüzünden düflen bin parça haliyle dald› mutfa¤a, kivili kek yapmay› deneyecek. Keki f›r›na sürdükten sonra odas›na kapand›: Kaza namaz› k›lacak. Kek yapma alan›nda giderek ustalaflt›¤›n› herkes söylüyor, her denemesinde baflka bir aç›dan afl›yor kendini. Çok da kabartma tozu katmad›¤› halde, daha kabar›k, hafif, ya¤s›z, süngersi, a¤›zda eriyen yumuflakl›kta meyveli kekler yap›yor.
Do¤rusu ya içten içe kurtulmak istemiyor evden ve hayalindeki çok yönlü ifl yeri için haz›rlanmaya devam ediyor. ‹lk ad›m› att› say›l›r, kardeflimin, yani babas›n›n da onay›yla tak› kursuna gitmeye karar verdi. Fikir de¤ifltirdi sonra. Foto¤rafç›l›k kursuna gitmesi daha yerinde olacak. Son zamanlarda öyle gönlünce hayal kuramasa bile çarp›c› bir tak›m sahnelerin flimflek h›z›yla gözlerinin önünde belirdi¤ini hissediyor. Yolda giderken daha önce hiç dikkatini çekmeyen bir nesne ya da bir manzara apans›z öne ç›karak, beni gör, art›k gör beni, diye ba¤›r›yor yüksek sesle sanki. Orada sadece nesneler de¤il, görme an› da ayd›nlan›yor gibi geliyor ona ve hayranl›kla kamafl›yor gözleri. Yar›m yar›m cümlelerle anlatt›¤› için, gözlerini kamaflt›ran o anlarla ilgili akl›mda kalanlar bunlar benim. Eskiden ço¤u zaman Çelik Tafl’›n göstermesiyle farketti¤i ilginç mekan ayr›nt›lar›na tak›l›yor gözü ve bu ayr›nt›lar yüre¤inde aflk›n duyurttu¤u kabarmalar› hat›rlatan bir devinime yol açan manzaralar oluflturacak flekilde dalgalan›p duruyorlar. Gelip geçiyor bu ayr›nt› oyunlar› ve varl›klar›n› anlaml› bir flekilde kaydedemedi¤i, yine tembelli¤ine yenik düfltü¤ünü düflünerek h›çk›ra h›çk›ra a¤lamas›na sebep oluyorlar. Yoksa ayr›lmasa m›yd› Çelik’le... Onunla birlikteyken kümülüs bulutlar›n›n üzerinden bak›yordu dünyaya ve bu dünyan›n may›nl› arazilerine ani, keskin inifllerinde ise Çelik Tafl yan›ndayse e¤er h›zla de¤er kazan›yordu baraja yak›n arsalar ve kurulan sitelerin denize hâkim taraflar›ndaki dubleks dairelerden biri ‹nci Çelik Temel Tafl çifti için olmas› gerekti¤i flekilde döfleniyordu. Gerçek hayatta ise belli ki ideal do¤um yafl›n› kaç›rmakta. Komflusu bebe¤ini ona b›rak›yor arada s›rada. Anaçl›¤›n› belli eden cümleleriyle sarmal›yor bebe¤i, onunla ayn› yafl seviyesine iniyor, oyunlar kuruyor. Sonra bulan›yor zihni, yabanc›l›yor bebekle oynarken flen 盤l›klar atan varl›¤›n›; o bu dünyaya kek yapmak, bebek bakmak, parkeleri
45
paspaslamak için mi geldi s›rf! Ben bu de¤ilim, ben bu de¤ilim, diye içlenirken, bay›lma korkusuyla kendini kanepeye at›yor. Bir zamanlar gelece¤i parlak bir iflte çal›flm›fl oldu¤unu hiç unutmayan ve son zamanlarda olmasa bile pek çok defa, ben bu de¤ilim, bu gördü¤ünüz kifli de¤ilim asl›nda, gibi bir giriflle aflk›n› ifline tercih etmesiyle ödedi¤i bedelleri kurcalay›p duran annesinin hikayesini kendi hayat›nda tekrarlama korkusuyla, üzerine abanan bayg›nl›k halini 盤l›klarla itelemeye çal›fl›yor, namazda okudu¤u dualardan birinin ilk akl›na gelen kelimelerine yap›flarak.
Her fleyin fark›nda hofl, bir küsüp bir bar›fl›yorsa sözlüsüyle, kendi gerçeklerinin ay›rd›nda oldu¤u içindir. ‹çi muhafazakâr, d›fl› baflka bir fley söylüyor, baflka türlü var olmay› dilese de takat› yetmiyor. Eskisi kadar olmasa da bazen ani bir kararla al›flverifle ç›k›yor. Her al›flveriflten sonra uzun uzun kaza namaz› k›l›yor ve ard›ndan da ço¤u pek az giyilmifl, kimileyin henüz al›flverifl çantas›ndan ç›kart›l›p ask›ya bile as›lmam›fl giysilerini ortaya y›¤›p,sa¤a sola da¤›tmak üzere abart›l› bir tasfiye ifllemine girifliyor.
46
May›s - Haziran 2010
Ayfle Çoban aysecoban@gmail.com
YELPAZE
“Ben Müslüman›m” Diyebilme Huzuru Her flekilde sanatta ideoloji olur. Olmas›ndan yana benim bir rahats›zl›¤›m yok. Rahats›zl›k duydu¤um fley, sanat› bizatihi ideolojik bir maniplasyon arac› olarak kullanmak. Bu ikisi birbirinden farkl›d›r. Sanat o zaman bir propaganda arac›na döner. Türkiye’ deki entelektüel alg›s›, sanata yaklafl›m, tart›flmal› muhtelif kavramlar, muhafazakârlar›n de¤iflen yaflam koflullar› ve sosyal süreçlerle ilgili röportaj gerçeklefltirdi¤imiz Tar›k Tufan bütün bu karmaflan›n içinde bir tek fleyi ar›yor: “müslüman›m” diyebilmenin huzuru… Sanat›n ideolojik bir manipülasyon arac› olarak kullan›lmas›n›n tehlikesinden, ‹slami sosyalizm tart›flmalar› sonras› oluflan konjonktürel tan›mlara, dindar camian›n kendi içindeki statü farkl›l›klar›na dair aç›klamalarda bulunan Tufan, Uzak ‹htimal filmiyle ne din adam› imaj› düzeltme ne de karalama filmi yapmad›klar›n›, amaçlar›n›n sadece gerçekli¤i yans›tmak oldu¤unu belirtiyor. Muhafazakâr kesimin entelektüelleri olarak adland›r›l›yorsunuz. Sizin bu tan›mlamaya bak›fl›n›z nas›l? Muhafazakâr kimdir, sa¤c› kimdir çok bilmiyorum neticede ama ben hayat›m boyunca kendimi ifade ederken muhafazakâr ya da sa¤c› olarak tan›mlamad›m. Dolay›s›yla böyle bir kesim ad›na da konuflmak durumunda de¤ilim. Entelektüel olarak an›lmay› hak ettim mi bunu da bilmiyorum. Her ne kadar bizde rahat kullan›lsa da; entelektüel kavram›n›n insan hayat›na yükledi¤i sorumluluklar, fedakârl›klar baflka
bir fleye iflaret ediyor. Örne¤in Edward Said' in entelektüel diye tan›mlad›¤› adamlar bu kavram› kullan›rken s›radan bir fleyden söz etmememiz gerekti¤ini bize hissettiriyor. Bugüne kadar bu kavram› kullan›rken akl›mda hep Edward Said 'in entelektüele yükledi¤i anlam vard›r, o pencereden entelektüeli konuflmaya çal›fl›yorum. Dolay›s›yla kendimi de bir entelektüel olarak s›n›flamak aç›kças› çok kolay de¤il ama bu ba¤lamda kendimi okuryazar olarak tan›mlayabilirim. Kendi içinde ço¤u konuda oldukça farkl›l›klar gösteren sa¤ kesimin kültür - sanata olan e¤ilimleri ne düzeyde? Bu ilginin var olup olmad›¤›n› üretilenlerden hareketle söyleyebiliriz. Bu ilginin varl›¤›n› ancak somut resimlerden yola ç›karak ölçebiliriz diye düflünüyorum. Zihinsel, duygusal resimlere bakabiliriz. Edebiyata, sinemaya, sanat›n de¤iflik kollar›na bakabiliriz. Buradan bakt›¤›m›zda yeterli ilginin olmad›¤›n› rahatl›kla hepimiz söylüyoruz art›k. Sanata dair böyle bir ilgisizlik varken, öte yandan ticarete ve politikaya daha çok ilgi gösterilmesinin sebebi nedir? Galiba bir iktidar arzusundan söz edebiliriz. Her ne kadar iktidar arac›
olarak kullan›lsa da sanat, kendi özü gere¤i size bir iktidar sunmaz. Bilakis sanatç›, sanatç› olmakla kendi dünyas›nda baflka fleylerin peflinde oldu¤unu ifade etmifltir. Dolay›s›yla bu kesimlerin fazlaca iktidar tutkusu içinde oldu¤unu söyleyebiliriz. ‹ktidar peflinde olmak duygusu da insan› sanattan uzak tutan bir fleydir. Çünkü sanat size maddi karfl›l›klar vaat etmez. Bir sanat alan›yla u¤raflmak için sizi harekete geçiren duygu; bir hikâyeye sahip oldu¤unuz duygusu; hayata kulak kesilme, hayat›n ak›fl›na, hayat›n do¤as›na flahitlik etme tutkusudur. Orda bir anlam arama gayesi sizi sanata yönlendirir. Bu da çok derin bir tefekkürü gerektirir. ‹nsan olarak o gündelik hayat›n halinden baflka bir bilinç haline geçmenizi gerektirir. Metafizik bir derinlikle hayata kulak kesilmenizi gerektirir. Bütün bunlar da zor, zahmetli süreçleri beraberinde getirir. Modernlik zor ve zahmetli süreçlerden uzak tutan bir olgudur. Bütün kesimleri etkiledi¤i gibi ‹slami camiada da etkisi görülüyor. ‹slami
May›s - Haziran 2010
kesim de bu modernlikten nasibini ald›¤› için bu tarz zor ve zahmetli süreçlere dâhil olmak yerine, daha çabuk sonuca ulaflan, daha somut, daha maddi hedefler edinmifllerdir ki ticaret böyle bir fleydir. Politika ve politikan›n üretti¤i iktidar araçlar› böyledir; elle tutulabilir, gözle görülebilir hedeflerdir ama sanat ancak uçsuz bucaks›z bir yürüyüflün önünü açar. Siz bu yürüyüflle yetinebilirsiniz, yetinmeyebilirsiniz ama neticede sanatç› kendi önüne aç›lan uçsuz bucaks›z yola düflmeyi kabul etmifl, kendi iradesiyle buna raz› gelmifl adamd›r. Galiba çabuk yoldan hayata kat›lma arzusu, çabuk yoldan hayatta mesafe kat etme arzusu; insan› sanattan uzaklaflt›ran, böylesi belirsizlik ve genifl alandan uzak tutan bir fleydir. "‹slamc›" nedir, kavram kargaflas›n›n ürünü olan bir ifade mi? "Müslüman" kelimesi yerine ‹slamc› tabirinin kullan›lmas› neyin sonucu? ‹slamc›l›k Müslüman olma halinin bir baflka politik aidiyete bürünmesidir. Müslümanl›k külli bir varolufl temsilidir. Müslümanl›k, insan›n ruhuyla, bilinciyle, kalbiyle, akl›yla insan olma vasf›n›n bütün karfl›l›klar›yla birlikte varolufl biçimidir. ‹slamc›l›k bunun ötesinde biraz daha pratik bir durum, politik bir aidiyete karfl›l›k geliyor. Ben bunun bir gerçekli¤i oldu¤una da inan›yorum aç›kças›. Bunun alt›n› kim dolduruyor? ‹slamc›l›k dedi¤imiz fley homojen bir alg› üretmiyor. Siz Müslüman›m demekle bu topraklarda baflka bir duruma iflaret etmifl olmazs›n›z çünkü herkes Müslümand›r; fakat ‹slamc›l›k söz konusu oldu¤unda bu, bir parantez açt›¤›n›z›n resmidir. Baflka bir topluluktan, baflka bir durufltan söz etti¤iniz anlam›na gelir. ‹slamc›l›k dedi¤inizde bir özel durumu anlat›yorsunuzdur ki, benim sözünü etti¤im politik durum böyle bir fleydi. Bu topraklarda do¤al olarak Müslümanl›k kavramsal olarak ideolojik ve politik anlamda ay›rt edicili¤e sahip de¤il. Herkes Müslüman yani fakat ‹slamc›l›k politik bir hareket olarak Tanzimat’ tan bu yana köklerini bulabildi¤iniz bir fleye karfl›l›k geliyor.
Sanattaki ideoloji hâkimiyeti kaliteli ürünlerle k›r›lamaz m›? Örne¤in devlet tiyatrolar›ndaki ideolojik flartlanm›fll›ktan; k›r›lmayan, esneklikten uzak bir yap›dan flikâyet ediliyor. Bu meyanda sanat›n ideolojisi olur mu? Her flekilde sanatta ideoloji olur. Olmas›ndan yana benim bir rahats›zl›¤›m yok. Rahats›zl›k duydu¤um fley, sanat› bizatihi ideolojik bir maniplasyon arac› olarak kullanmak. Bu ikisi birbirinden farkl›d›r. Sanat o zaman bir propaganda arac›na döner. Yapt›¤›n›z, söyledi¤iniz, yazd›¤›n›z, çizdi¤iniz her fleyde ideolojik bir duygu, bir arka plan, bir bilinçalt› vard›r zaten. Bundan kaç›nmak mümkün de¤il. ‹deolojisiz bir cümle kuramazs›n›z ama mesele sanat›, ideolojik bir tutumun arac› haline, estetikten uzak; kaba, saba bir dile dönüfltürmektir. Öyle bir sanat yapal›m ki, hiçbir ideoloji kalmas›n tutumunu da farkl› bir ideolojik tutum olarak görüyorum.
47
Dolay›s›yla ideolojisiz sanat diye bir fleyden söz edemeyiz ki. U¤raflt›¤›n›z sanat alan›n›n kendi do¤as›ndan kaynaklanan bütün özelliklerini, o dili yerli yerince kullanabilmekten söz ediyorum. Bu ülkede bugüne kadar sanat alan›nda yap›lm›fl her fleyin ideolojk bir arka plan› var. Bir derdiniz var ve bunu anlatmak niyetindeyseniz, bir hikâyeyi, bir duyguyu anlatma, aktarma niyetindeyseniz; hiç flüphesiz sizin hayata bak›fl›n›z›n ve alg›lama biçiminizin etkileri o sanat u¤rafl›n›n bir yerinde karfl›l›k bulacakt›r. Sanat› flu veya bu flekilde propagandaya dönüfltürürseniz yapt›¤›n›z fley sanattan baflka bir fley olur. Son zamanlarda kendisini komünist olarak tan›mlayan ‹slamc›lar var. Neden "Müslüman komünistim" tan›mlamas›na ihtiyaç duyuluyor? Vallahi bunu kim kullan›yor bilmiyorum aç›kças›. Bir grup Müslüman kendisinin sa¤c›l›¤a nispetle an›lmas›ndan rahats›zl›k
48
May›s - Haziran 2010
duyunca; e¤er bir nispet yap›lacaksa, kendisinin anlam dünyas› itibariyle sola nispetle ifade edilmesini daha do¤ru bulabilir. Neticede bunlar konjonktürel tan›mlar. Özellikle 1960' l› y›llardan itibaren Orta Do¤u co¤rafyas›nda da bu kavramlar›n kullan›ld›¤› "‹slami sosyalizm" bafll›kl› ya da içerikli birtak›m kitaplar yaz›ld›, tart›fl›ld›. Ben asl›nda bu tart›flman›n Müslümanlara bakan taraf›yla de¤il, sosyalistlere bakan taraf›yla daha do¤ru bir tart›flma oldu¤unu düflünüyorum. Çünkü sosyalistlerin ayak bast›klar› zeminin de¤er dünyas›na bu kadar yabanc› olmas›n› do¤rusunu isterseniz anlayam›yorum ve ay›pl›yorum da bir taraftan. Dünyada belki hiçbir sosyalist grup yoktur ki, kendi yaflad›¤› toplumun de¤er ve inanç dünyas›na Türkiye' deki kadar yabanc› olsun. Mesela Latin Amerika sosyalistleri gayet dinle bar›fl›k, yaflad›klar› toplumun dini de¤erlerini anlayabilmifl, kendi hayatlar›n› da buna göre düzenlemifl, sosyalist söylemlerinin bir taraf›nda da bu anlam dünyas›na yer b›rakm›fl adamlard›r. Ne yaz›k ki, Türkiye sosyalistleri sosyalist olmay› bat›l› bir kimlikle özdefl tuttular ve bu topraklar›n inanç, gelenek dünyas›na sürekli taarruz uygulad›lar. Sosyalizm özü gere¤i, kimlik olarak bat›l› bir durumu temsil ediyor. Bunun farkl› co¤rafyalarda o co¤rafyalara özgü deneyimleri gelifltirilebilir, nitekim gelifltirildi de. Latin Amerika' da baflka bir fleydir, Rusya' da, Balkanlarda baflka bir fleydir. Fakat Türkiye' de, Orta Do¤u' da sosyalist olmak böylesi bir yabanc›laflmay› ifade etti. Örne¤in yak›n tarihte sosyalistlerin en büyük
kitlesel hareketlere imza att›¤› dönem sonras›nda bile bu dönem hiç yaflanmam›fl gibi her fley ortadan kalkt›. 12 Eylül öncesinde yüz binlerce insan›n soka¤a ç›kmas›na, de¤iflik platformlarda kendisini ifade etmesine neden olan sosyalist hareketler bugün bir temsil durumu bulam›yorlar. Bu, kendi kimli¤iyle ilgili bir çeflit yabanc›laflma durumudur. Belki de Marx' ›n s›kl›kla alt›n› çizdi¤i yabanc›laflma durumunun pratik olarak Türkiye sosyalistleri kendi kimliklerinde yafl›yorlar. Bence onlara bakan taraf›yla bunun daha çok tart›fl›lmas› gerekir. Di¤er taraftan Müslümanl›¤›n; sa¤, sermaye, iktidara yak›n konumlamalarla tan›mlanmas› rahats›zl›k verici bir fley. En az›ndan ben kendi kimli¤imde bunu rahats›z edici buluyorum. Siz hiçbir flekilde kendinizi sa¤c›, solcu, komünist vb fleklinde tan›mlamak istemiyorsunuz, öyle mi? Hay›r, bu tür tan›mlamay› kabul etmiyorum ama bütün bunlar›n sosyolojik olarak tart›fl›lmas› gerekti¤ini düflünüyorum. Bana soracak olursan›z büyük cümleleri bir tarafa b›rakal›m; hayat›mda sadece "Ben Müslüman’ ›m" diyebilme huzurunu ar›yorum, o huzuru bulursam baflka hiçbir fleye ihtiyaç duymuyorum. Birilerinin de baflka yerlerde, baflka s›fatlarla kimli¤ime yönelik bir fleyler söylemesi beni çok ilgilendirmiyor. Neticede ben sadece bu huzuru arayan bir insan›m. 28 fiubat süreci sonras› dünün mazlumlar›ndan bir k›sm›n›n tabiri caizse bugünün kapitalistleri olmas›n› nas›l yorumluyorsunuz, bu kadar k›sa bir süreçte neden böylesine bir de¤iflim yafland›? 28 fiubat muhafazakârlar›n sisteme olan entegrasyonunu kesintiye u¤ratt› diyebilirim. Çünkü 28 fiubat' tan
hemen önceki dönemde de gerek politikayla, gerekse ekonomik araçlar vesilesiyle Türkiye' nin dindar kesimi bir flekilde sisteme entegre olman›n yollar›n› bulmufllard›. Kendi tatil anlay›fllar›n› ortaya koymaya, birtak›m holdingler kurmaya bafllam›fllard›. Taflran›n sermayeyle karfl›laflt›¤› andan itibaren izledi¤i yol merkezileflmektir. Taflra merkeze giden araçlara yak›nlaflt›¤› andan itibaren merkezileflme yoluna da girmifl demektir. Büyük flehirlere tafl›nm›flt›r, ticaretle meflgul olmaya bafllam›flt›r, daha merkez siyasetlere destek vermeye bafllam›flt›r. Tam bunun efli¤indeyken 28 fiubat asl›nda bu entegre olma sürecini baltalayan bir fleydi. Çünkü Türkiye' deki laik kesim ya da o otoriteyi elinde tutan askeri ve sivil bürokrasi bu entegrasyon sürecini, sahip oldu¤u birtak›m mallar›, de¤erleri paylaflma zorunlulu¤uyla öfkelendi. Asl›nda 28 fiubat bu paylafl›ma karfl› bir öfke biçimidir. Ben, 28 fiubat' ›n kökeninde çok derin ideolojik tart›flmalar de¤il de ekonomik tart›flmalar oldu¤una inan›yorum. 28 fiubat' ›n örttü¤ü fley, asl›nda o dönemde Türkiye' deki ekonomik yap›n›n iflleyiflidir. Pek çok bankada milyarlarca dolar havaya uçtu. ‹deolojik bir k›l›fa büründürüldüyse de asl›nda ekonomik bir arka plan›n oldu¤una inan›yorum. Özellikle taflradan büyük kente gelmifl, merkezileflmeye bafllam›fl dindar kesimle ellerinde tuttuklar› imkanlar› paylaflmama duygusu a¤›r basm›flt›r diye düflünüyorum fakat bu sosyolojik sürecin önüne geçemezsiniz. 28 fiubat sonras› bir dönem her ne kadar bu konuda bir bask› oluflturulduysa da sonras›nda gelinen süreç, bu sosyolojik sürecin buldu¤u ilk aç›ktan tekrar yoluna devam etti¤ini gösterdi. Ak Parti de bu sosyolojik sürecin üretti¤i bir fleydir. Neticede bugün merkez siyaseti Türkiye' de Ak Parti temsil ediyor. 28 fiubat' ta kesintiye u¤rat›lan dindarlar›n siyaseti Ak Parti ile daha merkezi bir siyaset olarak Türkiye' yi flu an idare ediyor neticede. Sosyolojik süreçler bu tip müdahalelerle ancak geciktirilebilir. Asl›nda bu müdahale olmasayd› bugün yaflad›¤›m›z dindar kesimin sermayeyle, iktidarla yak›nlaflma süreci, merkezileflmesi daha erken olabilirdi. Bugün bak›yoruz ki, sistem
May›s - Haziran 2010
Dünyada belki hiçbir sosyalist grup yoktur ki, kendi yaflad›¤› toplumun de¤er ve inanç dünyas›na Türkiye'deki kadar yabanc› olsun. Mesela Latin Amerika sosyalistleri gayet dinle bar›fl›k, yaflad›klar› toplumun dini de¤erlerini anlayabilmifl, kendi hayatlar›n› da buna göre düzenlemifl, sosyalist söylemlerinin bir taraf›nda da bu anlam dünyas›na yer b›rakm›fl adamlard›r. Ne yaz›k ki, Türkiye sosyalistleri sosyalist olmay› bat›l› bir kimlikle özdefl tuttular ve bu topraklar›n inanç, gelenek dünyas›na sürekli taarruz uygulad›lar. için herhangi bir tehlike arz etmiyorlar bilakis kendi iddialar›ndan da vazgeçmifl durumdalar. Do¤al olarak böyle oldu, bu iddialar›yla orda olmalar› mümkün de¤ildi zaten. Toplumsal tabakalaflma da sosyolojik aç›dan tabii bir sonuç de¤il mi? Hiç flüphesiz tabii bir sonuç. Sorun flu; tabakan›n üst k›sm›nda kim olacak? Orta s›n›f› ve üst s›n›f› kim temsil edecek? Daha önce yak›n tarihe kadar dindarlar bu sosyal tabakalaflmada alt s›n›f› temsil ediyorlard›, bu anlamda herhangi bir talepleri yoktu zaten fakat bir süre sonra ekonomik ve iktidar araçlar›yla tan›fl›nca, bu araçlar›n temsil etti¤i alanlara da bir biçimde dâhil olmaya bafllad›lar. fiirketleri kâr etmeye bafllay›nca ellerindeki parayla do¤al olarak Sar›gazi' de, Ba¤c›lar' da oturmaya devam etmediler. Bir yere tafl›nmalar› gerekiyor diyelim Beykoz Konaklar›na tafl›nd›lar. Daha önce Beykoz Konaklar›nda oturan ahali bir süre sonra kendi sitelerinde baflörtülü kad›nlar›n oldu¤unu görünce bir fleylerin de¤iflti¤ini hissettiler. Bunu de¤er yüklü olarak, iyi ya da kötü olarak söylemiyorum ama böyle bir de¤iflim var. Yak›n zamanda çokça tart›fl›lan jipe binme duygusu bununla ilintili bir fleydir.
49
Bir Müslüman›n tüketirken hangi ölçülerle, hangi ahlakla tüketece¤ini tart›flmal› de¤il miyiz? Bu baflka bir tart›flma. Sahip oldu¤umuz maddi olanaklar›n nas›l bir tüketim ahlak›yla devam edece¤ini oturup tart›flmal›y›z elbette. Bana kal›rsa Türkiye' de yaflad›¤›m›z dönemde ‹slami kesimin içinde de gözle görülür farkl›l›klar oluflmaya bafllad›. Eskiden daha ortak yap›lar içinde kardefllik hukukundan söz ediliyordu ama flimdi hiyerarflik bir farkl›l›k var. Sermaye ve iktidar gücünü elinde tutan ya da bu güçten faydalanan bir s›n›f olufltu ve bu s›n›f art›k di¤er dindar kesimle her ne kadar en üstte ayn› dünyay› paylafl›yor gibi gözükse de derinlemesine bak›ld›¤›nda farkl› sosyal tabakan›n insanlar› olarak farkl› hayatlar› yafl›yorlar. Ben de bu tüketim ahlak›n›n tart›fl›lmas›, bizim için israf nedir, kanaat, kardefllik, paylafl›m, infak ve sadaka nedir bunlar üzerine oturup bizlerin tekrar kafa yormas› gerekti¤ini düflünüyorum. S›n›rs›z bir tüketim ahlak›n› aram›zda yaymaya çal›fl›rsak zaten pek çok fleyi kaybetmifliz demektir. Türk sinemas›nda herkesin zihninde yer edinmifl bir imam-hoca karakteri vard›r. Genel özelikleriyle toplumda alay konusu olan, ciddiyetsiz ve mesle¤iyle çeliflen bir imam profili oluflturuldu. Bu durum belli kesimin ön yarg›lar›n›n abart›larak yans›t›lmas›ndan m› kaynaklan›yor yoksa bu filmlerde toplumun intibas›n› aynen okumufl mu oluyoruz? Ben böyle bir genellemenin do¤ru olmad›¤›n› düflünüyorum. Bir taraftan imaml›k, müezzinlik yap›p di¤er taraftan t›pk› ö¤retmenlerde, avukatlarda, doktorlarda oldu¤u gibi ahlaki zaaflar gösteren adamlar var. Dolay›s›yla kalk›p bir meslek grubuna, bir inanç grubuna, etnik bir gruba böyle genellemelerle yaklafl›lmas›n› asla do¤ru bulmuyorum. Bu iflte ideolojik bir tutumdur. Bu, ideolojinin bir hakikatin üzerini örtme çabas›d›r. ‹deolojik tutumlar›n tehlikeli oldu¤u yerlerden bir tanesi budur. ‹deolojik tutumunuz bir hakikatin üzerini
örtmeye sebebiyet veriyorsa, bunu da sanat ad›na yap›yorsan›z bu art›k ahlak sorunudur. Uzak ‹htimal’ de ne ön yarg›lar› y›kaca¤›m kararl›l›¤›nda bir karakter, ne de yaftalanm›fl bir din görevlisi var. Uzak ‹htimal’ i yazarken biz müezzini flöyle yans›tal›m gibi bir duyguyla davranmad›k. Aklen ve vicdanen bu toplumda yaflayan bir müezzin nas›l davran›r, nas›l hayat›n› sürdürür sorusuna cevap arad›k. Bir müezzin insan olarak nas›l yafl›yordur sorusuna, ‹stanbul’ a ilk kez gelmifl Musa ad›ndaki dindar hayat›n› nas›l sürdürüre kafa yormaya çal›flt›k. Bizim için önemli olan o karakterin gerçekli¤idir. Biz kalk›p da müezzin imaj› düzeltme filmi yapmad›k, onun da zaaflar›n› ortaya koyduk. Birtak›m insanlar, bu nas›l müezzin sürekli k›z› gözetliyor, el s›k›fl›yor falan dediler. ‹nsan böyledir, karfl›da hoflland›¤› kad›n varsa o camdan bakar. Neticede bu filmin yönetmeni Mahmut Faz›l’ ›n uzak oldu¤u insanlardan söz etmiyoruz. Etraf›m›zda bu gibi akrabam›z, komflumuz, arkadafl›m›z var. Biz onlarla birlikte yafl›yoruz zaten. Sorun, bugüne kadar bu insanlarla hiç tan›flmam›fl gibi manipüle eden adamlar›n tavr›d›r. Bu filmde kendimizi sorumlu hissetti¤imiz tek fley, gerçe¤e sadakat duygusudur. Art›k pek çok insan önündeki örne¤e bakarak daha ahlakl› davranman›n sorumlulu¤unu hissedecektir.
50
May›s - Haziran 2010
Mag.a Elif YONAR Viyana
Entellektüel Sermayenin ‹flletmelerin Müflteri ‹liflkileri Üzerindeki Etkisi Entellektüel sermaye zenginlik yaratmak üzere kullan›ma sokulabilen entellektüel varl›klard›r; yani bilgi, enformasyon, entellektüel mülkiyet ve deneyimdir. Thomas Stewart ‹flletmelerin geleneksel yönetim yöntemlerine alternatif olarak yeni rekabet yöntemleri arad›¤› günümüzde, entellektüel sermaye yani bilginin bilançosu ve yönetimi giderek daha fazla önem kazanmaktad›r. Bu yeni sistemle hedeflenen, iflletmenin maddi varl›klar› gibi maddi olmayan varl›klar›n›n da ölçülmesi ve bilançosunun haz›rlanmas›d›r. Bu
sayede iflletmeler mevcut bilgi kaynaklar›n›n önemini ve flirkete faydas›n› de¤erlendirebilir, ayr›ca bu konuda iyilefltirilmesi gereken birimleri tespit ederek ulusal ve uluslararas› rekabette daha baflar›l› olabilir. Entellektüel sermaye yöntemi ile iflletmeler insan sermayesi (human capital), müflteri sermayesi
(relational capital) ve yap›sal sermaye (structural capital) olarak s›n›fland›r›lan görünmeyen varl›klar›n› belirleyip de¤erlendirebilir. Böylelikle bilginin bilançosu klasik bilançoda oldu¤u gibi kar veya zarar tespitinde o gün ve geçmiflle s›n›rl› kalmaz, iflletmenin gelecekteki baflar›s› ve geliflme potensiyeli hakk›nda önemli bilgiler ve üzerinde çal›fl›ld›¤›
May›s - Haziran 2010
51
takdirde iflletmeyi her anlamda ilerletecek ipuçlar› ortaya koyar. Standart bilançoya yeni bir boyut kazand›ran entellektüel sermayenin hesaplanmas›na iflletmelerin yan›nda hükümetler de destek vermektedir. Bu konuda Almanya Çal›flma Bakanl›¤›’n›n 2004 y›l›nda 14 pilot iflletmede bafllatt›¤› proje örnek gösterilebilir. Bu projeye göre bakanl›k içinde entellektüel sermayenin ne oldu¤u, neden ölçülmesi gerekti¤i ve nas›l ölçülebilece¤i konusunda bir tan›t›m k›lavuzu haz›rlanm›flt›r. Bu k›lavuzu örnek alan 14 iflletme kendi alanlar›nda entellektüel sermayelerini ölçmeye çal›flm›fl ve dileyenler bakanl›¤›n yönergesine ekleme ya da ç›karmalar yaparak kendi yöntemlerini gelifltirmifllerdir. Ayr›ca her y›l çeflitli faaliyetler ve sempozyumlar düzenleyen bakanl›¤›n bu konudaki çal›flmalar›n› internet sayfalar›ndan takip etmek ve kat›lan iflletmelerin bilgi bilançolar›na ulaflmak mümkündür. Almanya Çal›flma Bakanl›¤›’n›n bilgi bilançosu modeli Bilgi bilançosu iflletmenin mevcut entellektüel sermayesi ile planlad›¤› hedeflere ulafl›p ulaflmad›¤›n› gösterir. Entellektüel sermayenin üç temel kayna¤›ndan biri olan iliflki sermayesi, iflletmelerin yat›r›mc›lar› ve tedarikçileri ile olan iliflkilerinin yan›nda daha ziyade iflletmelerin müflterileri ile olan iliflkilerini ifade eder. Almanya’da bilgi bilançosu haz›rlayan iflletmeler aras›nda yap›lan bir araflt›rmaya göre, iflletmelerin % 80’ine yak›n› bilgi bilançolar›n› yay›nlamalar›n›n özellikle müflteri iliflkilerini olumlu yönde etkiledi¤ini aç›klam›fllard›r.
Bilhassa hizmet sektörü ve bilgi yo¤un iflletmelerde bu fayda daha fazla görülmektedir. Örne¤in Almanya’daki “domino-coaching” firmas›n›n yöneticisi Lutz Karnauchow bu konuyu de¤erlendirirken müflterileri ve kamuoyundan bilgi bilançosunu yay›nlad›ktan sonra olumlu geri dönüflümler ald›klar›n› ifade etmifltir.
Ayr›ca bu sayede çal›flma prensiplerini fleffaf bir flekilde görebilen müflterilerinin memnuniyetlerini dile getirdiklerini belirtmifltir. Bu fleffafl›¤›n sonucunda da bilgi bilançolar›n› yay›nlayan iflletmelerin her y›l müflterilerinde art›fl kaydedilmektedir.
52
May›s - Haziran 2010
TAR‹H
Bir ‹mparatorlu¤un Tasfiyesi “Dört milyon üç yüz seksen küsur bin kilometrekarelik bir imparatorlu¤un yedi yüz y›ll›k hesaplar› tasfiye edildi befl ay içinde… Buna tasfiye denmez. Miras› reddettik, hem de borçlar›ndan bir k›sm›n› kabul ederek reddettik. De¤il bir dünya imparatorlu¤unun miras›, bir mahalle bakkal›n›n miras› bile, bizim bugünkü mahkeme usullerimiz göz önüne getirilirse, bu kadar k›sa zamanda tasfiye edilip karara ba¤lanamaz.” Kemal Tahir
Kemal Tahir Dr. Münür’ün a¤z›ndan anlat›yor: Bir dünya imparatorlu¤u, yüzy›llar boyu, yüzlerce nesillerin birleflik gayretiyle, kanlar›, canlar›, mallar› pahas›na do¤mufl, kökleflmifl,
geliflmifl, yaflat›lm›flt›r. Tarihin bir döneminde, herhangi bir nesil, tek bafl›na bu tasfiyeye karar verebilir mi? “Veririm” derse bu karar›n meflrulu¤u hangi vesikalarla ispatlan›r? Yani, bir imparatorlu¤un tasfiyesinde taraflar nas›l meydana gelir? Vekâletnameleri hangi noter tasdik eder, veraset ilamlar›n› hangi mahkemeler ç›kar›r? Buralar› güzelce araflt›raca¤›z. Bunlar› kurcalaman›n s›ras›d›r. Çünkü biz kurcalamazsak, biri ç›k›p kurcalayacak er-geç… Hem de, “Bunlar ne kans›z heriflermifl yahu, yediden yetmifle!” diye mezar›m›za tükürerek. Durumun gerçe¤i fludur. 1908’in padiflahç› ‹ttihatç›lar› imparatorlu¤u y›kt›lar, 1923 Kuvay› Milliyecileri bir dünya imparatorlu¤unun miras hesaplar›n› tasfiyeye oturdular. Peki, neydi tasfiye edilecek miras? Yediyüz y›ll›k bir dünya imparatorlu¤u… Ne
durumdayd› son zamanlarda bu imparatorluk acaba? O kadar uza¤a gitmeyelim, 1908’de, ittihatç›lar›n eline geçti¤i zaman›n durumunu soruyorum, yani. 1908’de ittihatç›lar›n ele geçirip on y›l içinde y›kt›¤› imparatorluk, tam 4.383.000 kilometrekare topra¤a sahipti. Bosna-Hersek, Bulgaristan, Girit, K›br›s, M›s›r, Tunus, Cezayir, Trablusgarp, Sudan çeflitli anlaflmalarla imparatorluk topraklar› say›l›yordu. Say›ld›¤› için de nüfusumuz k›rk üç milyonu aflk›nd›. Bu topraklar üzerinde mal›m›z olan 7.000 kilometre demiryolu döfleliydi. Dört yüz y›ll›k hilafetin bütün dünya ‹slamlar› üzerindeki manevi haklar›n› katm›yorum. Tasfiye edilen miras, Osmanl›’n›n s›rf k›l›ç gücüyle vuruflarak ald›¤›, tarih boyu vuruflarak savundu¤u mirast›. Evet, oturuldu masaya… Karfl›m›zda yirmi iki devlet… ‹ki bölümde tamamlanan
May›s - Haziran 2010
53
Çarl›k imparatorlu¤una pekâlâ sahip ç›kt›lar. Nitekim Fransa Cumhuriyetçileri de kendilerinden önce, kendilerinden sonra çeflitli krallar›n›n kurmufl olduklar› imparatorlu¤u rejim de¤ifltirdik bahanesiyle hiç kimseye ba¤›fllamad›lar. -Gerçekten mümkün olur muydu bir fleyler koparmak?
Lozan Heyeti
Lozan anlaflmas›n›n bütün oturumlar› topu topu befl buçuk ay sürdü. Mahzenler dolusu arflivleri düflünün. Buradaki çeflitli anlaflmalar›, bunlardaki incelikleri getirin gözünüzün önüne… Delegelerimiz inceleyebildiler mi bunlar›? K›l› k›rka yard›lar m›? Hay›r! Çünkü ‹stanbul hükümeti delegeleri, yani as›l uzmanlar, bizim iste¤imizle sokulmad› bu konuflmalara… Bu iyili¤imize karfl›l›k ‹ngiliz Generali Harington’un teflekkürünü hat›rlat›r›m. Dört milyon üç yüz seksen küsur bin kilometrekarelik bir imparatorlu¤un yedi yüz y›ll›k hesaplar› tasfiye edildi befl ay içinde… Buna tasfiye denmez. Miras› reddettik, hem de borçlar›ndan bir k›sm›n› kabul ederek reddettik. De¤il bir dünya imparatorlu¤unun miras›, bir mahalle bakkal›n›n miras› bile, bizim bugünkü mahkeme usullerimiz göz önüne getirilirse, bu kadar k›sa zamanda tasfiye edilip karara ba¤lanamaz. - Ne yapabilirdik peki? Savunulur muydu 1923’lerde, imparatorlu¤un bütün tarihi haklar› silahla?.. Nas›l güç yetirirdik bu kadar zorlu düflmanlara? Haklar her zaman silahla savunulmaz. Hakk›m›z olanlara önce mutlaka sahip ç›kard›k. F›rsat kollayarak beklerdik. S›ras› geldikçe yeniden pazarl›k teklif ederdik. Hesaplaflma isterdik. Güç yetmeye
geldi mi, elimizden zorla al›nan› zorla geri alamazd›k belki ama bize zorla da “ba¤›fllad›k” dedirtemezlerdi. Diyelim ki, b›ça¤›n alt›na yat›rd›lar da dedirttiler, hatta iflkenceyle bir fleyler de imzalatt›lar. Böyle anlaflmalar kifliler aras›nda da, toplumlar aras›nda da, bütün tarih boyu geçerli say›lmam›flt›r. ‹lk f›rsatta böyle bir imza reddedilir. ‹flkencecilerin yakas›na sar›l›n›r. Yoksa bu durumda, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye fliflinerek dolafl›lmaz. Yunan, üst üste yenildi¤i halde, “Megalo ‹dea”dan vaz geçiyor mu? Bir milletin tarihi istekleri, tarih süresi ölçüsünde elde edilir. Yunanl›lar, çeflitli zamanlarda, On iki Adalar’›, K›br›s’› istediler, baz› f›rsatlardan yararlanarak sözler de ald›lar. fiimdi f›rsat elverdikçe bunlar› kazanmaya çal›flacaklar. Nitekim Anadolu’da yenildikleri halde Lozan’da Bat› Trakya’y› bizden almay› bile baflard›lar, sanki biz yenilmifliz gibi… Böyledir, milletlerin milli amaçlar›na varmalar›… Kurtulufl iki türlü olur: Ya bütün haklar›n› en son zerresine kadar koruyarak kurtulursun ki gerçek kurtulufl budur. Ya da haklar›ndan birçoklar›n› vererek kurtulursun” Bu da bir kurtulufltur ama öyle pek ö¤ünülecek, kas›l›nacak çeflitten say›lmaz. Hele rejim de¤iflmelerinin tarihi haklardan vaz geçmekle hiçbir ilintisi olamaz. Söz gelimi, Bolflevikler,
Mümkün olsun olmas›n isteyeceksin! Çünkü, vaz geçmeye, ba¤›fllamaya hakk›n yok!.. Baban›n mal› de¤il! Her f›rsatta isterdik, dengine düflerse al›rd›k! Ama o zaman dünya içindeki yerimiz, güdece¤imiz politika, baflka türlü olurdu. Tarihte birikmifl haklar böyle aran›r. Dünyada çok az milletin eline geçmifltir bizimki kadar büyük tarih birikimi… E¤er her millet ilk zorlukta, yüzy›llar boyu biriktirdi¤i haklar›n› kald›r›p atarsa, dünyada tarih diye bir fley kalmaz. Biz bat›yla er-geç, ister istemez hesaplaflmak zorunday›z! Bunu gerçekten yapmad›kça, Bat›ya hizmet teklif etmekle belay› bafl›m›zdan defleyemeyiz. Kemal Tahir Yol Ayr›m› Sander Yay›nlar› 1977 3. Bask› Sahife 433437
54
May›s - Haziran 2010
Elif Y›lmaz Olgun elifyilmaz04@gmail.com
GEZG‹N
5 . Lale Devri Tekrar Canlan›yor… ‹stanbul'da bir lale zaman›n› daha yafl›yoruz. Her yer, parklar, bahçeler lalelerle dolup taflt›. ‹stanbul Sokaklar› renkli renkli çiçeklerle dolup tafl›yor. ‹stanbul da en çok gezmeyi sevdi¤imiz mevsim bahar mevsimi san›r›m. fiehrin kalabal›¤› ve s›k›fl›kl›l›¤›n› hiç ama hiç umursam›yorsunuz. Gözleriniz do¤an›n o müthifl ahengine tak›l›p gidiyor… Sar›, turuncu, beyaz yavrua¤z›, Çingene pembesi ve ve ve…. yani akl›n›za gelebilecek hemen her
Sultan Ahmet…
renk mevcut.Tarihi mekanlarda dolafl›rken, acaba diyorum 1718 – 1730 y›llar›nda yaflanan lale devride bu kadar keyiflimiydi !!! Kadraj›m› tarihle bütünlefltiriyorum. 3. Ahmet döneminde yaflanan Lale Devri ile bizim ça¤›m›zda yaflanan Lale Devrinin benzeyifllerini aramaya bafll›yorum. Masumiyet her ikisinde de var ama gerisi tarih severlerin bilgisine kalm›fl. Bizden küçük bir hat›rlatma sadece…
Ad›mlar›m beni oradan oraya götürüyor. Bir yandan Sultan Ahmet bir yandan Ayasofya ve bir yandan Fethipafla korusu ve di¤er tarihi mekanlar. Ve yollar dinlenme alanlar› her yer laleciklerle dolmufl taflm›fl durumda. Bu mevsimde k›zg›nsan›z hemen lalelere koflun derim onlara bak›nca tüm k›zg›nl›¤›n›z ve gerginli¤iniz gidiyor. Sar› hiç bu kadar keyifli bezenmemiflti ruhumuza…
May›s - Haziran 2010
Dünyan›n dört bir yan›ndan gelen seyyahlar ellerinde elektronik kalemlerle o güzel tarihi mekân› laleler eflli¤inde resmetmeye
bafll›yorlar. Yüzlerindeki tebessüm ve hoflnutluk, bizi de mutlu etmeye yetiyor. Ülkelerine gittiklerinde flöyle
55
dediklerini iflitir gibiyim. 2010 Baflkentine yak›fl›r bir görsel ziyafet yaflatt›lar bizlere…
Fethipafla...
Güzel bir bahçede keyifli sohbetler. Belki küçük bir bahçeye sahip olmayabilirsiniz ama bahçe keyfine doymak
Arkadafllar›n›zla rengarenk lale bahçelerinde yürümek…
isterseniz Üsküdar / Fethipafla Korusuna simit yemeye ve çay içmeye davet ediyoruz sizi. Foto¤raf çekerken ben denedim
çok mükemmel bir ziyafet oldu benim için. Tavsiye ederim…
56
May›s - Haziran 2010
Tarihi Topkap› saray›nda gezinmek…
Topkap› / Ayairini’de seyretmek Topkap› saray›nda Sevgini lalelerle paylaflmak…
Gelin gibi süslenmifl Gülhane park›n da yürümek…
Bu keyifli görsel flölenin sadece 15 gün sürdü¤ü…
K›sacas› istanbul’u kar›fl kar›fl dolaflmak…
Birkaç hat›rlatma…
Biliyor musunuz? Genel olarak ekilen lalelerin 74 çeflit oldu¤unu ve Nisan ay›nda ‹stanbul’a tam 43 çefli t lale ekildi¤ini. Ve…
Bizler burada baz› günleri sayar›z, ›l›k bahar›n gelmesi için. fiubattan itibaren saymaya bafllar›z, cemreler, havaya, suya, topra¤a düfltükçe, bir ad›m daha yaklafl›r›z bahara, ve çocuklar gibi seviniriz. Sonra mart dokuzunu bekleriz, a¤z›m›zdan düflmeyen “mart bacadan
bakt›r›r, kazma kürek yakt›r›r”, atasözünü dillendirerek, hasretle bekleriz bahar ay›n› Bundan dolay›d›r ki; Gezmek için ‹stanbul’u tercih ederseniz bu ay› tercih etmenizde yarar var. Yani Nisan hem ›l›k bir ay hem de bahar flenlikleri süper. ‹stanbul’un yaz›n s›ca¤› biraz eziyetli olabiliyor , birde Laleler de yok !!!. Program›n›z› bu ayr›nt›lara göre yaparsan›z geziniz çok keyifli geçecektir…
May›s - Haziran 2010
Birsen Akgün birsenakgun@hotmail.com
KÜLTÜR - SANAT Yaflayan Dünya Dinleri
Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar› Editör: Prof. Dr. fiinasi GÜNDÜZ Eylül 2007, ‹STANBUL
Din, insan›n oldu¤u her yerde ve her zaman diliminde varl›¤›n› sürdürmüfltür. Bu tarihi süreç içerisinde, dünya üzerinde birçok din yaflam›fl, toplumlara, insanlar›n düflüncelerine, fiillerine yön vermifltir. Dünyada yaflam›fl ve yaflamakta olan dinleri de¤erlendirebilmek, gerekti¤inde yorum yapabilmek, var olan ön yarg›lar› k›rabilmek için, bu dinler hakk›nda bilgi sahibi olmak gerekiyor flüphesiz…
57
Kütüphanenizin ana kaynaklar›ndan olacak bu kitapta, muhtelif dinlerin tarihi, kaynaklar›, ibadetleri, günümüzdeki takipçileri gibi birçok husus ele al›nm›fl. ‹slam, H›ristiyanl›k, Yahudilik dinlerinin yan› s›ra Hint Dinlerini, Bat›’da ortaya ç›kan yeni dini ak›mlar›, ‹slam Dünyas›nda ortaya ç›kan senkretik ak›mlardan ‹slam öncesi Arap dinlerine kadar uzanan genifl bir yelpazeyi konu al›yor.
Tevhidin Yurdu Kuran-› Kerim Atlas›
Kaynak Yay›nlar› Prof. Dr. Ahmet BED‹R 2009, ‹STANBUL
Ahmet Bedir’in on iki senesini alan bu muazzam çal›flma, Kuran-› Kerim’in anlafl›lmas›nda son derece gerekli ve faydal› bir kitap olarak birçok kütüphanenin raf›nda yerini ald›. Kuran-› Kerim’de zikredilen Peygamberler, mekânlar, kavimlerin aç›klamal› anlat›mlar›yla beraber mekân ve kabir foto¤raflar› da bulunuyor. Türkiye, M›s›r, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Filistin gibi birçok ülkede, bizzat kendisi foto¤raf çekimleri yaparak bunlar› kitab›na ald› ve bir tarihi görsel olarak okuyanlar›na sundu. Foto¤raflar›n
yan›nda haritalar da anlat›m› güçlendiren unsurlardan. Bir olay› de¤erlendirirken, bir mekândan, kavimden ya da flah›stan bahsederken baflta Kur’an-› Kerim olmak üzere, hadisleri, temel ‹slam kaynaklar›n› ve gerekti¤inde Kitab› Mukaddes’i ve çeflitli kaynaklar› kullanan Bedir, her türlü rivayete kitab›nda yer verdi ve bu rivayetlere göre de çeflitli foto¤raflar kulland›. Kitap, gerek ak›c› ve dopdolu anlat›m› gerek görselli¤iyle büyük bir eme¤in eseri oldu¤unu anlat›yor sanki…
Dinsel ve Kültürel Farkl›l›klar›n Bir Arada Yaflamas› ‹stanbul Tecrübesi Uluslar Aras› Sempozyum 15-17 Nisan 2010 tarihinde Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçeklefltirilen sempozyuma yurt içi ve yurt d›fl›ndan konuflmac›lar davet edildi. ‹stanbul’un as›rlard›r farkl› medeniyetlere, farkl› dinlere ev sahibi oldu¤u, hoflgörü gelene¤inin bu flehirde yaflad›¤›, dinsel ve kültürel ço¤ulculu¤unu hukuki bir temelle koruyan ‹stanbul, bu özelli¤ini mimarisinden yaflam›na her alana yans›tm›flt›r. Sempozyumla, bu durum yeniden gündeme getirildi ve küreselleflen dünyaya eflsiz bir örnek olarak sunuldu.
“Dinsel farkl›l›klar›n buluflma noktas› ‹stanbul”, “Tek tanr›c› dinlerin geliflim sürecinde ‹stanbul”, Fetih sonras› Osmanl›’n›n gayrimüslim politikalar›” ,“Gayrimüslim cemaatlerin ‹stanbul merkezinde kurumsallaflma süreçleri”, “‹stanbul’da farkl› dini cemaatler”, “Çok kültürlülü¤ün ‹stanbul’daki tarihi yans›malar›” ,“Çok kültürlü flehirden metropol kente dönüflüm sürecinde ‹stanbul’un dini ço¤ulcu yap›s›ndaki de¤iflim” gibi konu bafll›klar›yla gerçekleflen sempozyum, 2010 y›l›nda kültür
baflkenti olan ‹stanbul’da görülmesi gereken ilmi etkinliklerdendi.
58
May›s - Haziran 2010
ESKADER Ödülleri Sahiplerine Verildi Edebiyat Sanat ve Kültür Araflt›rmalar› Derne¤i (ESKADER)’nin ödülleri Fatih’teki Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde sahiplerine verildi. Sunuculu¤unu Cihat Zafer’in yapt›¤› coflkulu programda tam 34 kifli ve kurulufla plâketleri takdim edildi. Oktay Aslanapa, Necdet Yaflar, Bekir S›tk› Erdo¤an, Etem Çal›flkan, Hüseyin Kutlu ve Süleyman Yalç›n programda ilgi oda¤› oldular. Coflkulu ve heyecanl› geçen törene kat›lanlar, mutluluklar›n› dile getirdiler. Kalabal›k bir toplulu¤un takip etti¤i törende zaman zaman duygulu anlar da yafland›. Befl gün önce hayat›n› kaybeden Vehip Sinan ESKADER’den “çizgi” dal›nda ödül alm›flt›. Ne var ki, sanatç›n›n ömrü bu ödülü almaya vefa etmedi. Vehip Sinan’›n ödülü, en yak›n arkadafl› ve kadim dostu olan Dr. Cahit Öney’e teslim edildi. Sahneye davet edilen Dr. Öney, Vehip Sinan’a yazd›¤› fliiri okuduktan sonra büyük bir alk›fl ald›. Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi 24 Nisan 2010 Cumartesi günü, tarihî bir gün yaflad› ve Türkiye’nin seçkin ilim, kültür ve sanat adamlar›na befliklik etti. Kültür Merkezi’nin konferans salonunu dolduranlar, kültür ve sanat dünyas›n›n
aksakallar›n› dakikalarca alk›fllad›lar. Tören toplant›s›n›n aç›l›fl konuflmas›n› yapan ESKADER Genel Baflkan Yard›mc›s› yazar Muhterem Yücey›lmaz, derne¤in kurulufl amac›n› anlatt›ktan sonra ödüllerin nas›l belirlendi¤ini dile getirdi. Yücey›lmaz, “Amac›m›z bir yandan yitirdi¤imiz de¤erleri hat›rlamak, öte yandan gençlere sahip ç›kmak ve çeflitli toplant› ve kurslarla onlar›n en iyi flekilde yetiflmesini sa¤lamakt›r.” dedi. Yücey›lmaz, ESKADER olarak geçmifli gelecek nesillere sa¤lam örnekler üzerinden aktarmak amac›yla hareket ettiklerini söyledi. Sanat Çevrelerinden Yüksek Kat›l›m ESKADER Genel Baflkan› Mehmet Nuri Yard›m, program›n kapan›fl konuflmas›nda sanatç› Esat Kabakl›’ya, sunucu Cihat Zafere ve bu program›n gerçekleflmesinde en büyük emeklerin sahibi olan Muhterem Yücey›lmaz, fierif Aydemir, Erol Mermer ile Sanatalemi.net editörlerine teflekkür etti.
ESKADER 2009 Ödül Töreni’ne aralar›nda Servet Kabakl›, Dr. Cahit Öney, Fuat Baflar, Osman Akkuflak, Taflk›n Savafl, Prof. Dr. Ahmet Nuri Yüksel, Prof. Dr. Zeki Kuflo¤lu, Prof. Dr. Zafer Öztürk, Gülbin Öztürk, ‹dris Alhanl›o¤lu, Dursun Gürlek, Müjdat Uluçam, Suad Alkan, Sevinç Ergiydiren, Meryem Aybike Sinan, Mürsel Gündo¤du, Abdurrahman fien, Can Alpgüvenç, Halil Gökkaya, Yusuf Bilge, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, Hüseyin Do¤ru, Muammer Erkul, Recep Arslan, fienay Özkan, Bestami Yazgan, Olcay Yaz›c›, Mahmut B›y›kl›, Ali Nar, Nur Hilal Ünlü ve Cesur Küçük gibi isimler de kat›ld›.
Kimlere Ödül Verildi? “ESKADER 2009 Ödülleri”ni alan kifli ve kurumlar flöyle: Araflt›rma: Türkiye Türkçesinde Atasözleri Nurettin Albayrak (Kap› Yay›nlar›) Bas›n: Zaman’daki köfle yaz›lar›yla Beflir Ayvazo¤lu Biyografi: Bilge Terzi M. Said Çekmegil Metin Önal Mengüflo¤lu (Beyan Yay›nlar›) Çizgi Roman: Topuz - Vehip Sinan (Nesil Yay›nlar›) Çocuk Dergisi: Gonca Çocuk (Kaynak Yay›nlar›) Çocuk Edebiyat› Y›l ‹çindeki Bütün Kitaplar›yla Yusuf Dursun Çocuk Yay›nc›l›¤›: Erdem Yay›nlar› Deneme: Bilmem Hat›rlar m›s›n? - Ali Çolak (Kap› Yay›nlar›) Dergi: Yeni Dünya dergisi Dil: Türkiye Türkçesinin Ça¤dafl Sorunlar› Üzerine ‹ncelemeler Prof. Dr. Halil Ersoylu (Ötüken Neflriyat) Düflünce: ‹slâm’›n Zihin Tarihi, Türkiye’nin Zihin Tarihi, Alafrangal›¤›n Tarihi Adl› Eserleriyle Hilmi Yavuz (Timafl Yay›nlar›) Elektronik Yay›nc›l›k: Dünyabizim.com Elefltiri: Hollywood’u Kapatt›¤›m Gün- Alev Alatl› (Everest Yay›nlar›) Gezi: Gezgin Dergisi – Halit Ömer Camc› Temafla Sanat›: Türk Temafla Sanat›na Katk›lar›yla Ünver Oral Hât›ra: Hayali Cihan De¤er - Sâmiha Ayverdi ile Hât›ralar Özcan Ergiydiren (Kubbealt›)
Hikâye: Kusursuz Piknik – Cihan Aktafl (‹z Yay›nc›l›k) ‹nceleme: II. Meflrutiyet Dönemi Türk Hikâyesi Nesime Ceyhan (Selis Yay›nlar›) Klâsik Türk Sanatlar›: Hat Sanat› Eserleriyle Hattat Hüseyin Kutlu Kitap Yay›nc›l›¤› (özel): ‹z Yay›nc›l›k Kitap Yay›nc›l›¤› (kamu): Türkiye Diyanet Vakf› Yay›nlar› Kurum: 40 Y›ll›k Faaliyetleriyle Kubbealt› Akademisi Kültür ve Sanat Vakf› Müzik: Türk Müzi¤ine Katk›lar›yla Necdet Yaflar Portre: Türk Yurdunun Bilgeleri - Altan Deliorman (Timafl Yay›nlar›) Radyo Program›: Salacak Kahvehanesi - U¤ur Dumlup›nar- (Radyo 15) Resim: Resim Sanat›na Katk›lar›yla Etem Çal›flkan Roman: Korkma Ben Var›m – Murat Mentefl (‹letiflim Yay›nlar›) Sinema: K›zkardeflim Mommo (Yönetmen: Atalay Tafldiken) fiiir: Hudayinabit – Süleyman Çobano¤lu (Profil Yay›nc›l›k) Tarih: Tarihle ‹lgili Çal›flmalar›yla Erhan Afyoncu (Yeditepe Yay›nlar›) Televizyon (Sanat): Selim ‹leri’nin Not Defterinden- Selim ‹leri (TRT2) Tiyatro: Dervifl ve Ölüm - Yönetmen: Nurullah Tuncer, Kocaeli fiehir Tiyatrosu Üstün Hizmet Ödülleri: Prof. Dr. Süleyman Yalç›n, Bekir S›tk› Erdo¤an, Hekimo¤lu ‹smail. Jüri Özel Ödülü: Prof. Dr. Oktay Aslanapa
May›s - Haziran 2010
59
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Uluslar Aras› Kerbela Sempozyumu 20-22 May›s’ta Sivas’ta gerçekleflecek olan bu sempozyum, ‹slam Dünyas›’n›n derin mevzular›ndan birini daha ele alacak. Kerbela hadisesini tarih, edebiyat,
mezhepler gibi farkl› çerçevelerden ele alacak ve günümüzdeki yans›malar›na da de¤inecek olan bu sempozyum, o tarihlerde Sivas’ta olmay› gerektirecek kadar önemli...
Kur’an-› Kerim’in Nüzulunun 1400. Y›l›nda Kutlu Do¤um
Burhan, Furkan, Beyan ve Kur’an’›n s›rr› olan Efendimizin do¤um günü olan bu günde, y›ld›zlar›n ayaklar› yere de¤erken bu gece istedik ki bizler de bu sevince efllik edelim… Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n 14 Nisan 2010’da Haliç Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Kutlu Do¤um Program›na birçok tan›nm›fl isim kat›ld›. Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n bu y›l› Kur’an Y›l› olarak isimlendirmesiyle, Kutlu Do¤um gecesinin bir di¤er ismi O’nun hayat› Kur’an’d› gecesi oldu. Davetliler aras›nda TBMM Baflkan› Mehmet Ali fiahin, CHP Genel Baflkan› Deniz Baykal, BBP Genel Baflkan› Yalç›n Topçu ve bakanlar da vard›. ÖNDER’den ise Tan›t›m ve Organizasyondan Sorumlu Genel Baflkan Yard›mc›s› Mustafa Canbey ve ÖNDER Genel Müdürü Sabri Ota¤ programa kat›ld›. Gecede eksilmeyen ses, Salâvat sesiydi. Fatih Cami ‹mam-Hatibi H. Osman fiahin, Eyüp Sultan Cami ‹mam-Hatibi Metin Çakar, Süleymaniye Cami ‹mam-Hatibi Ekrem Nalbant, gecede Kur’an-› Kerim k›raat›yla gönüllere dokundular. Slayt gösterileri ve Hz. Peygamber’e övgü fliirlerinin eksik
olmad›¤› gecede aç›l›fl konuflmalar› da bir hayli önemliydi. ‹lk konuflmay› Diyanet ‹flleri Baflkan› Prof. Dr. Ali Bardako¤lu yapt›. Bardako¤lu konuflmas›nda Hz. Peygamber’in davetini anlama, bu ortak ça¤r›ya sahip ç›kma, birlik beraberlik, Hz. Peygamber’in yüce ahlak›, O’nu aile hayat›, olaylar karfl›s›ndaki tutumundan bahsederek, O’nun mesaj›n› tam anlam›yla kavraman›n önemini vurgulad›. Ali Bardako¤lu’nun ard›ndan ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkan› Kadir Topbafl, BBP Genel Baflkan› Yalç›n Topçu, Devlet Bakan› Faruk Çelik, CHP Genel Baflkan› Deniz Baykal ve gecenin onur konu¤u TBMM Baflkan› Mehmet Ali fiahin konuflmalar›n› sundu. Baflbakan R. Tayyip Erdo¤an ve Cumhurbaflkan› Abdullah Gül geceye kat›lamasa da gönderdikleri notla salondan büyük alk›fl ald›.
Siyasetin a¤›r havas›ndan uzaklafl›p böylesine önemli bir haftay› kutlamak için bir araya gelen siyasiler, özlenen bir tablo oluflturdu. Ender Do¤an, Fatih Koca ve Ankara Kocatepe Cami ‹mam-Hatibi ‹smail Coflar’›n sesleriyle ve D‹B Tasavvuf Musiki Korosunun kat›l›m›yla, ilahiler geceye ayr› bir feyz katt›. Evliya Çelebi canland›rmas›yla süslenen gecede genç bir haf›z kardeflimizin Kur’an k›raati ve böyle gençlerimizi yetifltiren hocalar›m›za ödül takdimi gecenin rengiydi. Hz. Peygamberimizi simgeleyen güllerin da¤›t›m›yla son bulan gece ak›llarda uzun süre yer edece¤e benziyor. Bunun bir nedeni Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›n›n haz›rlad›¤› bu güzel kutlama töreni olsa da, flüphesiz as›l nedeni Mübarek Peygamberimiz Hz. Muhammed’in do¤umunun gönüllere yayd›¤› duygu bereketiydi. O’na salât ve selam olsun…
60
May›s - Haziran 2010
Mehmet Erdem Gürhan m.erdemgurhan@gmail.com
PS‹KOLOJ‹
Modernitenin ‹nsan Alg›s› Modernitenin kendi jargonunda minik Tanr›l›k atfedilen insan, modernitenin hâkim söylemlerinden (hümanizm, feminizm vb.) hareketle adeta bir balon gibi fliflirilmifl, egosu geniflletilmifl, durumlar karfl›s›nda Tanr› oldu¤u zehab›na kap›lacak kadar küstahlaflm›fl ve asl›nda bugün itibariyle de yeryüzünde çöküflünü ilan etmifltir. Modernite, bugün tüm dünyaya kültür yoluyla aktar›lan yalanc› bir emzik. ‹nsan ise kal›plara ve cismanili¤e s›¤mayacak kadar engin derinli¤iyle küçük bir kâinat. Farkl› boyutlar›yla de¤erlendirilmesi gereken insana modernite gibi s›¤ bir pencereden bakmaksa bugün en çetrefilli sorun.
modernitenin hâkim söylemlerinden (hümanizm, feminizm vb.) hareketle adeta bir balon gibi fliflirilmifl, egosu geniflletilmifl, durumlar karfl›s›nda Tanr› oldu¤u zehab›na kap›lacak kadar küstahlaflm›fl ve asl›nda bugün itibariyle de yeryüzünde çöküflünü ilan etmifltir.
Çöl bedevilerini 23 y›lda âlemlere y›ld›z yapan ö¤retinin kayna¤›n› görmezden gelerek, insan ve insana dair cümlelerin sarf edildi¤i günümüzde modernitenin flekillendirdi¤i bir insan tipolojisiyle karfl› karfl›yay›z. Modernitenin kendi jargonunda minik Tanr›l›k atfedilen insan,
Modernite, tarihten bu güne insan› flekillendirme sürecinde bir tak›m argümanlar› kullanm›flt›r. ‹lk olarak, oynamamas› gereken bir kartla/ oyuncakla oynayarak yani “nefis”le oynayarak tarihin insana dair olan en büyük yan›lg›s›na düflmüfltür. Ayn› zamanda bu yan›lg›n›n içerisinde kendi dünyas›n› kurarak fasit bir dairede varl›¤›n› ikame etmifltir. Nefisle oynaman›n birçok ustaca yollar›n› deneyen modernist alg›, e¤lence
ve rahat düflkünlü¤ünü kullanm›fl, yüzlerce kanal ve kanalizasyondan sinelere cismaniyet pompalam›flt›r. Bunun yan›nda modern özgürlük söylemleriyle insanlar ak›ldan azade, kalpten azade ve en önemlisi Allah’tan azade hale getirilmifltir. Para, flehvet, makam gibi nefsi besleyen damarlar modernitenin kulland›¤› en önemli silahlar haline gelmifltir. Modernitenin inançs›z olarak kurmak istedi¤i sistemde art›k o pencereden hayata bak›fl bizim tüm yaflant›m›z› (mekân tasarlamak, al›flverifl yapmak, giyim tarz›, yemek kültürü gibi) flekillendirir hale gelmifltir. Zaruret yerini lükse terk etmifl bir fley ihtiyaçtan dolay› de¤il de gösterifl amac›yla elde edilir hale gelmifltir. Damarlar›m›za kadar iflleyen bu yaflam tarz›, bugün bu durumdan kurtulmaya yönelik yeni ses ve soluk oldu¤unu iddia edenleri dahi kendisiyle ayn› dili konuflmaya mecbur etmifltir. ‹nsana dair yan›lg›lardan birisi de kâinattaki tüm durumlar›n minicik olan insana ve onun zaferlerine ba¤lanm›fl olmas›d›r. Her fleyin bafllang›ç ve bitiflini
May›s - Haziran 2010
insana atfetmek ona bir nevi “Tanr› ‹nsanl›k” yüklemektir. Bu alg› özellikle ortaça¤ karanl›¤›ndan hareketle ve Frans›z devrime giden yolda, bat›n›n kurtuluflu ve ilerlemeyi kilisenin etkisinden kurtulmakta bulmas›yla oluflmufltur. Kilisenin do¤ru dedi¤inin mutlak gerçek olarak alg›land›¤› dönemlere bir baflkald›r› olarak devam eden o süreçte gerçekten de kilisenin ba¤naz yorumlar›ndan uzaklafl›ld›kça ilerleme oldu¤u görülmüfl ve dinin toplumu geriletti¤i kanaati yayg›nlaflm›flt›r. Bir tepki olarak oluflan bu yeni ak›m h›zla dünyaya etkisini duyurmufl ve di¤er dinlere sahip toplumlarda da malum alg› oluflmufltur. Art›k modernist alg›ya göre Tanr› bütün toplumsal sahalardan ç›kar›larak ona atfedilen tüm sorumluluklar› ve yükleri hümanizm etiketiyle insan alm›flt›r. ‹nsan› her fleyin merkezine koyan bu yeni alg› kendisinin üzerinde bir güç görmek istemedi¤i için gücü kendisinde toplam›flt›r. Bugün insan›n Allah’› hesaba katmadan kurdu¤u sistemlerin iflas›n› tüm dünya müflahede etmektedir. Komünizm, Liberalizm gibi sistemler yerlerini yeni aray›fllara b›rakma arifesindedir. ‹flas›na flahit olunan sistemlerin insana hatal› bak›fl› karfl›s›nda elbette ki hak ve hakikatleri ça¤›n idrakine göre sunmak gereklili¤i söz
Ça¤›n hâkim söylemleri olan “harika bir manzara”, “mükemmel olmal›s›n”, “Her fley yapmaya gücün yeter”, “ Düflün ve baflar”, sözlerinin yerine “ O güzel fley ne güzel yarat›lm›fl”, “mükemmel olan Allah”, “acziyetini bil Rabbine dayan”, “sebeplere riayet et ve sonra tevekkül et” diyerek kifliye nerede duraca¤›n› gösterir. Kalp ve ruhun derece i hayat›na yükselmenin yollar›n› anlat›r.
61
konusudur. Bu durum bizi ‹slami kaynaklara yönelerek ça¤a hitap edecek cümleler kurma konusunda yeni bir heyecana sevk etmelidir. Günümüzün ilim insanlar› ak›llar›n› kalpleriyle birlefltirerek düflündüklerinde aç›kça görecekler ki Kuran insan ve insana dair her fleyi söylemifltir. Mesele bugün bunun ortaya ç›kar›larak nas›l söylenmesi gerekti¤inde dü¤ümlenmektedir. Zira ‹slamiyet’in insana atfetti¤i anlam, de¤erler üstü bir de¤erdir. O insan› eflrefi mahlûkat olarak görmekte ve yeryüzünü de bir tarla olarak düflünmektedir. ‹slamiyet modernitenin oynad›¤› oyuncaklar›n (para, cinsellik, flöhret vb.) zararlar›n› aç›kça ö¤ütlerken bir yandan da bireye dünyevi ve uhrevi kazanç yollar›n› sal›k vermektedir. Modernitenin aksine bela ve musibetlerin insan› terbiye etmedeki ve günahlara kefaret olma noktas›ndaki rolünü vurgulamaktad›r. Ça¤›n hâkim söylemleri olan “harika bir manzara”, “mükemmel olmal›s›n”, “Her fley yapmaya gücün yeter”, “ Düflün ve baflar”, sözlerinin yerine “ O güzel fley ne güzel yarat›lm›fl”, “mükemmel olan Allah”, “acziyetini bil Rabbine dayan”, “sebeplere riayet et ve sonra tevekkül et” diyerek kifliye nerede duraca¤›n› gösterir. Kalp ve ruhun derece i hayat›na yükselmenin yollar›n› anlat›r. Elem ve lezzetin birbirini takip eden olgular oldu¤unu psikoloji ilminin nazar›na sunarak farkl› bir bak›fl aç›s› ortaya koyar. Modern Psikolojinin çaresiz kald›¤› insani problemlerin karfl›s›na gün gibi yeni olan Hz. Peygamber örne¤ini koyarak 23 y›lda inat duygusunun dem ve damarlar›na iflledi¤i bedevi bir toplumda onlar› y›ld›z yapan psikolojik faktörleri günümüzün sosyoloji ve psikoloji ilminin gözlerine sokar.
Netice de modernite bir din de¤ildir. ‹nsan icad› olan bu sistem pazarlama eksenli çal›fl›r ve menfaatinin oldu¤u her olguyu kullan›r (kad›nlar›n reklâm arac› olarak kullan›lmas› gibi). Menfaat eksenli sistemler ak›ldan ve hakperestlikten uzakt›r. ‹nsan burada piyon ve mafla görevi görür. Birey, hem etken hem de edilgendir yani etkileyen ve etkilenen. Modernitenin bu flekilde insana biçti¤i rol ile ‹slami bak›fl›n insana biçti¤i roller aras›ndaki uçurumu fark etmek belki de yeni bir psikoloji, sosyoloji ve kâinat modeli oluflturman›n yollar›n› açacakt›r. Do¤ru bildi¤imiz yanl›fllar üzerinde hakkaniyetle düflünüp kendimizi modernist bak›fltan soyutlayarak kendimiz gibi düflünebilirsek sonuca yaklaflabiliriz. Zira bugün Allahs›z bir yaflant›dan, Allahs›z bir ilimden, Allahs›z bir topluluktan muvaffakiyet beklemek elbette ki mümkün de¤ildir. Hiçbir fley O’ndan azat edilemez. Bugün ilim insanlar›na düflen her bir sahay› yeniden ele al›p hallaç pamu¤u etmek ve ona ‹slami ses solu¤u üflemektir. Bugünün insan›n› açmazlardan kurtaracak yegâne çözüm yap›lacak bu derinlemesine çal›flmalara ba¤l›d›r.
62
May›s - Haziran 2010
TOHUM NOSTALJ‹ Münevverlerimiz hâlâ kararm›fl ufuklarda nur ar›yorlar. ‹limle felsefe, o ufuklardan çok yükseklerde ve çok ilerlerdedir. Milletimizin kendi dehas› ile yarat›lacak felsefe hareketlerinde Mevlana eflsiz bir üstad, as›rlar›n arkas›ndan hakikat iflaretini veren bir mürflid, bir önder olurdu. Onu sadece tarihi bir hat›ra halinde anmak da, yine onun say›p döktü¤ü sefaletlerimizden biri olsa gerektir. Bu yaz› Tohum Dergisi’nin 1964 y›l› Ocak say›s›nda yay›nlanm›flt›r.
MEVLANA Nurettin TOPÇU Fertleri, zarurî olarak, hayat›n ma¬teryalizmine sürükleyen içtimai pozitivizm, bizde, hayranl›k halesiyle muhat olarak nesillere sunuldu. Hayat›m›zda bir yenilik, bir kurtar›c›l›k ile cemiyetimize sald›ran bu bedbaht telâkki, yarat›c›l›ktan ve ferdi iradeden, ruhtan ve mutlak inanc›ndan, Allahtan ruhlar›m›z› kopararak varl›¤›m›z› felce u¤ratt›. Neye u¤rad›¤›m›z› 'bilmedik ve bilmiyoruz. Dürkhaym, sinsi emelinde Avrupa’dan ziyade bizde muvaffak oldu. Mevlâna'n›n ferdiyetçi ruhçulu¤undan ruhun hayat›n› Allah’ta arayan panteist dogmatizminden Dürkhaym'›n cemiyetçi pozitivizmine ve Allah’› cemi¬yete icra eden objektif izafiyetçili¤ine geçifl, tam manas› ile sükûttur, yedi as›rl›k bir gerileyifltir. Bugünkü neslin kalbini dinledi¤imiz zaman onu zaaf ve periflanl›klarla bunalm›fl buluyorsak, sebebini iflte bu düflüflte aramal›y›z. Bir zamanlar bu yurdun flehirlerinde, bu flehirlerin sokaklar›nda kendine inanm›fl, azmi payans›z, iradesi demirden, ihtiras› ilâhi insanlar dolaflt›. fiüphesiz o devirler ruhumuzun aflk›m›z›n gençlik demleri idi. Yorulduk mu nedir? Bugünkü imans›z, iradesiz ve Allahs›z yürüyüfl, Yunuslar›n, Sinanlar›n, Mevlanalar›n getirdi¤i hidayeti bütün bütün kaybetmifl, bedbaht bir kafilenin hasta gidiflidir. Münevverlerimiz hâlâ kararm›fl ufuklarda nur ar›yorlar. ‹limle felsefe, o ufuklardan çok
yükseklerde ve çok ilerlerdedir. Milletimizin kendi dehas› ile yarat›lacak felsefe hareketlerinde Mevlana eflsiz bir üstad, as›rlar›n arkas›ndan hakikat iflaretini veren bir mürflid, bir önder olurdu. Onu sadece tarihi bir hat›ra halinde anmak da, yine onun say›p döktü¤ü sefaletlerimizden biri olsa gerektir. Felsefesi ile ahlâk› üzerinde birkaç kelime söyledi¤imiz Belh'li bu Türk dâhisinin, dehas›n›n kayna¤›n› nerede aramal›y›z? Onda hikmet var, ahlâk var; din var, sanat var. Bunlar›n hangisi Mevlana’n›n ruhunda yanan volkan›n mihrak›d›r? Baz›lar› onu sanatkâr olarak, baz›lar› da dindarlarla e¤lenen biri diye, bazen de hikmet adam› halinde tetkik etmektedirler. Hakikat flu ki Mevlâna flahsiyetinin hangi cephesi ile al›n›rsa al›ns›n o bir din adam›d›r; dindard›r, bir ‹slâm velîsidir ve onun flahsiyetinin indifa merkezi ilâhi ve ‹slâm, aflk ve imand›r. Din d›fl› yaflayan baz›lar› Mevlana’y› müesseselerle dinle mücadele halinde gördüklerinden bir din aleyhtar› imifl gibi benimsiyorlar. Onlar büyük velinin bir Allah yolcusu oldu¤unu anlamayarak, onu bir flaman rahibi gibi saz çal›p oynayan bir sihirbaz sanmaktan haz duyuyorlar. Feci flekilde kendilerini aldatan ve dinsiz varl›klar›n›n Mevlana ile zerre kadar alâkas› bulunmayan bu adamlar bilmelidirler ki, flaman›n raks› ile Mevlana’n›n semâ'› aras›nda hiçbir münasebet yoktur ve hayat›n›n bafl›ndan sonuna kadar Mevlana sihirli âyinden hofllanmam›flt›r. Âyini esas olarak alan tarikatlar› bile itham etmifltir. Onun sema'› hatta bir vücuda de¤il; sadece uzvî ve hissi bir neflveyi ritmik hareketlerin yard›m› ile kendinde do¤urmak hedefini güden flaman raks›na ne
gaye, ne de olufl bak›m›ndan benzer. Semâ' vecdi do¤urmak için de¤ildir, belki de vecdin eseridir. Psikolojinin heyecanlar›n, vücudun zay›f noktalar›ndan boflalt›lmas› kanununa uyarak vecd halinde insan› kucaklayan heyecan›n, uzviyetin nisbeten mukavemetsiz noktalar›na sald›rmas› ve bu noktalardan insan› sarsmas› ile mey dana gelen bir harekettir. Ruhla beden aras›ndaki münasebetin mahsulüdür. Allah’la karfl› karfl›ya namaz k›lan müminin rükû ve secde hareketleri de, ayn› kanuna uyarak, ayn› flekilde meydana gelen vecd halindeki ruh kuvvetinin vücudu k›m›ldatmas›ndan meydana gelen hallerdir. Ruhun Allah'a do¤ru yöneliflinde vücudu kendisine yoldafl yapmas›d›r. ‹badetlerdeki sözler ve terennümler gibi beden hareketleri de ruhun Allah yolunda oluflunun tasdikleri, takviyeleri ve flahitleridir. Mevlana sadece bu samimî ve zarurî hareketleri yaflam›flt›r. Mevlevili¤i, adap ve erkân› ile bir âyin sistemi haline koyan Mevlana
May›s - Haziran 2010
de¤il, Sultan Veled'dir Bütün estetik, adap, bu tarikat› bir içtimai doktrin halinde as›rlar içersinde muhafazaya yarad›. Ancak onun içersinde gizlenen ruh Mevlana’n›n sanatç›l›k "esthetisme" kal›b› içersinde örtülü kald›¤› unutulmamal›d›r. Sanatç›l›k din için daima tehlikelidir. Mevlana’da bu tehlikenin hepsinden ziyade bar›nd›¤›n› görmekteyiz. Zira onun eseri harikulade güzeldir. Mevlana, fiems-i Tebrizi’yi tan›madan önce kendini sanata, fliire vermiflti, fiemsi Tebrizi’yi tan›d›ktan sonra uyand›, fliirin ve sanat›n hiçli¤ini anlad›. Kalemini k›rd›: Utarit var defler-i yare bidem, Zeber dest-i ediban muniflestem. Cu didem lüh-i piflan-i saki. Sürem Mecnun Kalem hara flikestem. Diyor ki; “Utarid gibi deftere düflkündüm. Ediplerin hepsinin üstünde yerim vard›. Sakinin bir levhay› and›ran yüzünü görünce ç›ld›rd›m. Kalemi k›rd›m.” Vak›a ondan sonra Mevlana kalemini k›rmad›. Yine flairane yazd›. Çünkü büyük fikirler güzel söylenir. De¤iflen flu oldu ki, bundan sonra Mevlana, fliiri ve sanat› din ile ilham›n emrinde bulundurdu, ona hizmetkâr yapt›. Sanat, onun dinî yaflay›fl›n›n bir tecellisinden ibaret oldu. Yanl›fl ve sap›k bir telâkki daha var: Baz›lar› Mevlana’y› ‹slâm dairesinin d›fl›na ç›kar›p bütün dinlere mal etmekle bir Müslüman oldu¤unu inkâr ediyorlar. Bunlar ne dini, ne tasavvufu, ne de ‹slâm’› bilmeyenlerdir. Çünkü bunlar dini zümrecilik, tasavvufu kitaps›zl›k ve kaidesizlik, ‹slâm’› ise ruhun samimî yaflay›fl›na karfl› gelen bir nevi saf dogmatizm telâkki edenlerdir. Bunlar bilmiyorlar ki hakikatte din, bütün kap›lar› ile insanl›¤a aç›k bulunan bir binad›r. Mutasavv›f veya mistik, ruh için kanun kaide tan›mayan bir anarflist de¤ildir. Her dinin, kendinin bütün dinlerle müflterek hayat kayna¤› olan ruhtan Allah’a götürücü mistik
cevhere sahip olman›n kaideleri, metotlar› bulunmaktad›r. Dinler içinde bahusus H›ristiyan ve ‹slâm dinleri mistisizmin hayat kayna¤› ba¤r›nda yaflatmaktad›r. Zira her dinin özü mistisizmi de buna delil olarak Mesnevi’nin her taraf›na serpilen ve bu ruhî zaferin zirvelerinde kendisine akl›n da feda edildi¤i aflk-› Muhammediyi flahit tutaca¤›z. Yine Mesnevi'den ‹slami doktrine uygun olarak anlat›lan hikâyeler davam›z› ispata yarayacakt›r. Bunlar›n aras›nda meselâ ölümden kaçmak isteyen adam›n, Hazret-i Süleyman’a yalvar›p rüzgârla Hindistan'a kaçmas›ndan sonra oraya gelen Azrail taraf›ndan can›n›n al›nd›¤›n› anlatan k›ssa, hem insan›n, hem peygamberin hem de ölüm mele¤inin hep kaderin emrinde vazife görmekten baflka fley yapmad›klar›na ve insan için en do¤ru yolun Allah’›n emirlerine teslimiyet ve r›zadan baflka olmad›¤›n› tam manas› ile ‹slâmî telâki içersinde ortaya koymaktad›r. As›rlarca ‹slâm’›n kalbi halinde yaflayan büyük Türk cemaatinin flamanl›ktan, ‹slâm dinine geçiflten derin bir dinî de¤iflikli¤e u¤ramam›fl oldu¤unu ve Maveraünnehir’den gelen Türk velîsinin de daha ziyade bir fiamanist zihniyetine sahip bulundu¤unu iddia edenlerin fiamanizm ve dinler tarihi hakk›ndaki bilgileri en ufak tenkitlere tahammülü olmayan, ciddiyetten mahrum temelsiz görüfllerdir. fiamanizm, çok tanr›c› bir dindir. fiamanlar ayn› zamanda sihirbazd›rlar ve flark› söyleyip dans ederek halk› e¤lendirirler. fiaman ayinleri ekseriya uzvi ve hayati yap›ya haz sa¤lay›c›, cinsi sap›klarla kar›fl›k kendinden geçme ayinleridir. Bütün bu karakterleri ile flaman dini ‹slam’a taban tabana z›t durumdad›r. ‹slâm’›n esas› bir Allaha inanmakt›r. ‹slâm, bütün semavi dinler, hatta insanl›¤›n yaflatt›¤› dinlerin pek ço¤u gibi sihrin aleyhindedir. Sihri küfür sayar. Nitekim dinlerin büyük
63
ço¤unlu¤unda sihirbazlar dindarlar taraf›ndan fliddetle takip edilmifltir. Zira sihirbaz Allah›n veya kutsal kuvvetin yapt›¤›n› yapabilmek iddias›nda olan insand›r. Bu cahilane iddialar› böylece reddettikten sonra bu büyük ‹slâm sofisinin ‹slâm camias›ndan oldu¤unu reddeden acayip bir görüflle karfl›lafl›yoruz. Bu ikinci kafilenin bayraktarlar›, ruhun hayat›ndan habersiz yaflayarak, etlerle kemiklerin tekrarlana tekrarlana makineleflmifl muayyen hareketleri ile murada ereceklerini zanneden gafiller, dini kibir h›rkas› gibi giyinmifl cennet tüccarlar›d›r. Bunlar›n zann› Tanr› kat›nda dindarl›k sadece itaattir. Bunlar›n Allah'la al›fl veriflleri de say› ile ve hesaplad›r. ‹badetlerini say›p ölçerek yaparlar, sevaplar›n› da tartarak al›rlar, Mevlâna bunlara ne yaps›n? Nas›l bunlardan olsun? Camileri doldurup cennet yolculu¤una ç›kan bu gafiller, giyindikleri kibirden libas ile ahlâk› bozucu olurlar, aflka düflman olup, gönülleri viran ederler. Ruhundaki huzura fliddetle düflman olan bu mürailerle mücadeleden Mevlana geri durmad›. Mescitlerle minareler y›k›lmad›kça bu dinin kurtulamayaca¤›n› söylerken bu sahtekârlar›n ibadetlerindeki riyaya ve bundan do¤acak tehlikelere iflaret ediyordu. Kaideden önce dinin, yol aç›lmadan önce hedefin varl›¤›na inanmayan duygusuz zahitten nefret ediyordu. Allah yerine kendisine muayyen vaatlerde bulunan ve kendi benzerlikleri olan bir varl›¤› ikame etmifl, insan olan alacakl› varl›¤›n›n karfl›s›nda borçlu bir ulûhiyeti tan›m›fl insan›n dindarl›¤›ndan bir fley anlam›yor ve pek de hakl› olarak bunlar›n dindarl›¤›na inanm›yordu. Ancak; aflk yoluyla inanan Allah’› zerrece aflk› tatmadan tan›d›¤›n› söyleyen mürailerle alâkay› kesti. Onlar da ruhu Muhammedinin afl›¤› Mevlâna'y› Müslüman de¤ildir diye o günden bugüne itham etmekten usanmad›lar.
64
May›s - Haziran 2010
Prof. Dr. Mustafa Uzun M.Ü ‹lâhiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi
Adil Teymur Hocam›n Ard›ndan Gidenin yeri doldurulam›yor. Daha do¤rusu dolduram›yoruz. Sanki art›k doldurmak ta gerekmiyor! Geçen zaman, de¤iflen anlay›fllar vs. de bunu tabii gösteriyor. Hatta art›k doldurmaya da gerek yokmufl gibi düflünülüyor. Tamam, herkes kendi yerini doldurur. Ama hiç olmazsa çizgi ana hatlar›yla devam etmeli, sürdürülmeli de¤il mi? I.Kara Haber Tez Duyulur: “Adil Teymur Hoca vefat etmifl. Aziz naafl› ö¤le namaz›nda MÜ. ‹lâhiyat Fakültesi Camii’nden kald›r›lacakt›r”. Sabah fakülte yolundayken ulaflan mesajdan bu elîm haberi ö¤renince bir tuhaf oldum. Size garip gelebilir
Adil Teymur
ama gâliba önce sevinir gibi olmufltum; sonra da üzüldüm diyebilirim. Çünkü ilerleyen yafl› dolay›s›yla u¤rad›¤› rahats›zl›klardan epey s›k›nt› çekti¤inden son y›llarda neredeyse dünya yükünü tafl›yamaz hale gelmiflti. Haber, art›k çilesinin bitmifl oldu¤unu ifhâm ediyordu. Ayr›ca, senelerdir hasretiyle yaflad›¤›n› zannetti¤im ilk efli, dava
arkadafl› Alanur Han›ma da kavuflmufl olacakt›. Bir de vefat haberini ö¤rendi¤im için hocama karfl› son vazifemi yapabilecektim. Çünkü esasen Gaziantep’te yafl›yordu. Birkaç sene önce arkadafllarla kendisini orada ziyaret etmifltik. Emr-i Hak orada vaki olsayd› bu görevi yerine getiremezdim, diye düflündüm.
May›s - Haziran 2010
Üzüldüm, çünkü dinî tahsilini devrin olumsuz flartlar› sebebiyle bin bir zorlukla elde edebilmifl, eksiklerini zamanla ve kendini yetifltirerek gidermifl, talebeleri kendisini yeterince anlayamam›fl, talebeli¤i hiç b›rakmam›fl, ‹mam Hatip Okullar›n›n ilk nesil idealist ve çilekefl muallimlerinden, gayur erlerinden, nev’i flahs›na münhas›r bir hocam›z daha dünya nöbetini, Hak ve halk hizmetini tamamlam›fl, vuslata ermiflti. Bir üzüntüme daha iflaret etmeliyim: Gidenin yeri doldurulam›yor. Daha do¤rusu dolduram›yoruz. Sanki art›k doldurmak ta gerekmiyor! Geçen zaman, de¤iflen anlay›fllar vs. de bunu tabii gösteriyor. Hatta art›k doldurmaya da gerek yokmufl gibi düflünülüyor. Tamam, herkes kendi yerini doldurur. Ama hiç olmazsa çizgi ana hatlar›yla devam etmeli, sürdürülmeli de¤il mi? Bu ayn› zamanda -bir zamanlar çok sevilen ve kullan›lan kelimeyle söyleyecek olursak- davan›n sürdürülmesi yahut hedeflere ulaflman›n, bayrak yar›fl›n› kazanman›n tek yolu de¤il mi?
bitirdikten sonra ‹mam-Hatip Okullar›nda (Adana/‹stanbul) Arapça ve Farsça hocal›¤› yaparak meslek dersleri hocal›¤› ile ö¤retmenlik mesle¤ine bafllad›. Bu arada birer y›l Irak/Ba¤dat ve ‹ran/Tahran’da kalarak bilgi ve görgüsünü art›rd›. Bafllad›¤› doktora çal›flmalar›n› yayg›n ve örgün e¤itimdeki yo¤un mesâisi yüzünden tamamlayamad›ysa da baz›lar› Arapça’dan tercüme olmak üzere bir kaç kitap haz›rlayarak yay›mlad›.(2) Fahri olarak ‹stanbul Fatih Camii’nde ve intisab etti¤i devrin tan›nm›fl Nakflî meflâyihinden Mehmed Zahit Kotku Hacaefedi’nin imaml›k yapt›¤› ‹skenderpafla camilerinde vaaz ve dersler verdi. Üsküdar ‹mam-Hatip Lisesi ö¤retmenli¤inden emekli oldu. Efli Alanur Han›m’›n vefat›ndan sonra Gaziantep’e döndü. Yeniden evlendi ve orada yaflamaya bafllad›. Alt› çocuk babas› olan Adil Teymur Hoca tedavi gördü¤ü ‹stanbul’da 24 Temmuz 2009’da vefat etti. Marmara Üniversitesi ‹lâhiyat Fakültesi Camiinde talebelerinin de kat›ld›¤› bir cenaze merasiminden sonra Çengelköy kabristan›na defnedildi. III. Hat›ralar…
II. Tarihçe-i Hayat›: 1931’de Gaziantep’te do¤an Adil Teymur, flehrin eflraf›ndan Teymurlar ailesine mensuptur. Babas› Abdullah Efendi annesi fiefika Han›md›r. ‹lk, orta ve lise tahsilini burada yapt›. Arapça ve dini bilgileri, o y›llarda Antep’te bütün bask›lara gö¤üs gererek, zorluklara katlanarak ders vermeye devam eden tek kifli olan Muhtar Hoca’dan (Ahmet Muhtar Büyükç›nar) ö¤renmeye bafllad›. Yüksek tahsil için ‹stanbul’a geldi. Hukuk Fakültesine kaydoldu. Bir taraftan da Kayseri eflraf›ndan olup o y›llarda ‹stanbul’da ticaretle meflgul olan, dini çevre ve faaliyetleri desteklemesiyle tan›nan Refik Bürüngüz Bey’in tavsiyesiyle Süleyman Hilmi Tunahan Hoca’y› tan›nd›. Arapças›n› ve dinî bilgilerini ilerletmek için derslerine devam ederken, hocas›n›n tesiriyle Hukuk Fakültesini terk ederek Edebiyat Fakültesi Arap-Fars bölümünde okumaya bafllad›.(1) Buray›
1. ‹lk Karfl›laflma: Adil Hocay› neredeyse yar›m as›r önce, ‹stanbul ‹mam-Hatip Okulu’na meslek dersleri ö¤retmeni olarak tayin edildi¤inde tan›d›m. Y›l galiba 1965’ti. Ben de orada talebeydim. Okula nereden geldi¤ini hat›rlam›yorum. Belki Adana’dan. Ama lakab›, bize hoca olmadan, ‹stanbul’a gelmeden önce mektebe ulaflm›fl ve duyulmufltu. fiimdi de öyle midir bilmem?.. O y›llarda bir mektebe baflka bir yerden bir ö¤retmen tayin edildi¤inde, hoca bizzat göreve bafllamadan lakab› ulafl›rd›. Bu, önceki talebelerinin f›s›lt› gazetesiyle yenilere gönderdikleri bir mesaj gibidir. Yeni hoca hakk›nda bir fikir verir, ö¤renciler de ona göre bir davran›fl belirlerlerdi. Hocam›n manevî huzurundan özür dileyerek söylemeliyim: Biz de önce bu nâm› di¤erle tan›flm›flt›k. Bizim s›n›f geneli itibariyle mektebin, -o y›llarda her s›n›f öyleydi ya-
65
okulunu, mesle¤ini, talebeli¤ini çok ciddiye alan -o zamanki tabirle söylersek- ‹mam-Hatip’lilik fluuruna ileri derecede sahip s›n›flar›ndan biriydi. Habere pek sevinmedik desem gerçe¤i ifade etmifl olurum. Çünkü Hocan›n lakab›, tabir câiz ise, biraz gevflek oldu¤unu haber verir gibiydi. ‹ddial› bir okul ve ö¤rencileri için, hele de bir meslek dersleri hocas›n›n bu durumu hem müessese, hem de talebeler bak›m›ndan hiç iyi say›lmazd›. Neyse gelince gerçe¤i görecektik. Bu arada “Adil Bey Gaziantep’liymifl” bilgisi de ulaflm›flt›. Bunun üzerine daha ziyade özel derslerine devam etti¤imiz Hocam›z Antep’li Ahmet Muhtar Büyükç›nar’a Adil Hoca’y› sorduk. Allah selâmet versin! Bu gün gibi hat›rl›yorum. Çok eskilere gitti¤ini, o günleri yeniden hat›rlad›¤›n› belli eden bu¤ulu bir yüz ifadesiyle, biraz hüzünlendiyse de hemen ard›ndan tebessüm ederek cevap verdi: “Benim ilk talebelerimdendir…” Do¤rusu sözlerinin gerisini hat›rlam›yorum. Çünkü bu bilgi bizim için yeterliydi. Büyükç›nar Hocan›n Antep’te nas›l okudu¤u, hapis tehdidi alt›nda pefline düflen polislerden gizli sakl› okuttu¤u için ne gibi s›k›nt›lara katland›¤›, kendini nas›l, ne flartlar alt›nda, ne gibi zorluklara gö¤üs gererek yetifltirdi¤ini biraz biliyorduk. ‹lim tahsili u¤runda fiam ve M›s›r’da çektiklerini, Ezher’de Yüksek Lisans›n› -o zaman mast›r tabiri daha yayg›nd›- bile baflar›yla tamamlad›¤›n› duymufltuk. Buna ra¤men, diplomas› kendi yurdunda kabul edilmedi¤i için, resmen ö¤retmenlik yapamad›¤› Türkiye’de, çekti¤i s›k›nt›lar›, kendisinden ziyade çevresinden az da olsa duymufltuk.(3) Adil Bey de o kurak ve çorak devrenin nâdirât›ndan olmal›yd›. Ancak Büyükç›nar Hocam›n tebessümü dikkatimi daha çok çekmiflti. Bunu da bir münasip zamanda ö¤renirim diye düflündüm. 2. Karanl›ktan Ayd›nl›¤a Nitekim seneler sonra Büyükç›nar Hocam›z› hat›ralar›n›(4) yazmaya binbir güçlükle “ikna” etti¤imizde, o zamanki tebessümünün s›rr› da ortaya ç›km›flt›.
66
May›s - Haziran 2010
Adil Teymur
Hayat›m: ‹bret Aynas›’ndan beraberce okuyal›m: “Ne kadar dikkat etsem, tedbir alsam da fieyh camiinde talebe okuttu¤um halk aras›nda duyulmufl, tabii olarak bu bilgi resmi makamlara da ulaflt›¤›ndan takibimize bafllanm›flt›. Bu yüzden s›k s›k yer de¤ifltirerek ders yapt›¤›m o günlerde, güvenli bir yer olarak camiin karanl›k zikirhânesinden girilen, toprak zeminli, güneflli günlerde bile büyük k›sm›n› fieyh Fethullah Hazretlerinin kabrinin kapad›¤› küçük menfezden az-boz ›fl›k alabilen, karanl›k denecek kadar lofl hücresini seçmifl ve burada mum ›fl›¤›nda çal›flmaya bafllam›flt›k. Hoca bulma daha do¤rusu, okuma konusunda karfl›laflt›¤›m olumsuzluklar sebebiyle, bana müracaat eden herkesi, karfl›l›ks›z okutmaya azm ü cezm etti¤imden, zengin veya hal ü vakti yerinde olsa bile prensip olarak talebelerim dahil, kimseden bir yard›m kabul etmiyordum. Hücreyi ayd›nlatmakta kullanaca¤›m mumlar› da, bilhassa kad›nlar›n, fieyh Fethullah Hazretlerinin türbesine adak olarak b›rakt›¤›, hatta gündüz bile yakt›klar› mumlar› toplayarak temin ediyordum. Öyle ya “ruhu cennet bahçelerinde
a¤›rlanan fieyh Fethullah Hazretlerinin mum ›fl›¤›na ihtiyac› m› vard›?!.. Ancak, atalar›m›z›n ”dökme suyla de¤irmen dönmez” dediklerini unutmuflum. Bir gün mumlar›m›z bitti. Ben de küçük bir flifleye biraz zeytinya¤› koyarak içine ince bir fitil yerlefltirdim ve yakt›m. Ama bu ›fl›k sadece okudu¤umuz kitab›n sayfas›n› gösterebiliyordu. O gün odan›n karanl›¤›nda birbirimizi görmeden, talebem Adil Teymur’un dersini okutuyordum. Bu s›rada Adil’in babas› hücreye girmifl, bizi görmedi¤i için seslenmiflti. -Kimse yok mu? -Buyur ben var›m. -Bizim Adil derse gelecekti. Gelmedi mi? -Adil karfl›mda oturuyor görmüyor musun? -Muhtar sen ne biçim adams›n? Çocuklar›m›z› okutuyorsun. Para veriyoruz alm›yorsun. Hediye kabul etmiyorsun. Mum alacak paran olmad›¤› için böyle karanl›kta çal›fl›yorsunuz. Kendine ac›m›yorsan talebelerine ac›. Yaz›k de¤il mi gözlerinize? Bari müsaade et de buraya elektrik alay›m, ayd›nl›kta çal›fl›n.” Diyerek bana ç›k›flt›. -‹flte bunu yapabilirsin. Hücre bana ait de¤il, Allah’›n evidir.” Cevab›n› verdim.Bunun üzerine Abdullah Efendi elektrik tesisat›n› yapt›rd›. Cereyan ba¤lan›p hücremiz ayd›nlan›nca çok hoflumuza gitti. Allah’a flükrettik. Ama birkaç gün sonra Abdullah Efendi tekrar geldi. “Hoca biz ifli eksik yapt›k. Ders hücrelerini ayd›nlatt›k, ama cami yine karanl›k. Buna Allah raz› olmaz. Bafllad›¤›m›z hayr› tamamlayal›m.” Dedi. Camiye de müfltemilata da elektrik ba¤latt›. Biz ayd›nl›¤a kavufltu¤umuz gibi, cami ve cemaat
de ayd›nland›. Ancak bu sefer de yüzlerce seneden beri tamir görmeyen mabedin onar›ma ihtiyac› oldu¤u ortaya ç›kt›. Abdullah Efendi bunlar›n tamam›n› tamir ettirdi. Dökülen s›valar› yapt›rd›, camiyi boyatarak bafllatt›¤› hayr› tamamlad›. Böylece çeflitli zorluklara ve karanl›¤a ra¤men samimiyetle sürdürdü¤ümüz çal›flmalar ve ilmin bereketi, cami ve müfltemilat›n›n ayd›nlat›lmas› yan›nda binan›n elden geçirilerek onar›lmas›na da vesile oldu. ‹flte Allah için yap›lan çal›flmalar›n hay›rl›, u¤urlu ve bereketli sonucu... Bize de “Hâza min fazl› rabbî / fiüphesiz bütün bunlar Rabbimizin bizlere ikram›d›r” demek düfltü. Elhamdülillah...”(5) 3. ‹stanbul’u Fark Yahut ‹drâk Ettiren Bir Nasihat: Adil Hoca zannederim Arapça’ya gelmiflti. Ancak, s›n›f›n seviyesi bir hayli iyi oldu¤undan program› takip eden hocam›z›n ders iflleyifli bize yeteri kadar cazip gelmedi galiba. Bir de o y›llarda ‹stanbul ‹mamHatip, e¤itim kadrosunun gücü talebelerine de aksetmifl, böylece mektepte oluflan ciddiyet ve seviye yüzünden okulumuz ‹mamHatiplerin Fakültesi gibi say›lmaktayd›.(6) Bu duygu içinde talebelik haliyle biz de biraz fl›marm›fl, herhalde taflradan gelen hocalara daha farkl› bir tav›r tak›nm›fl olmal›y›z. Gerçi hocan›n pedagojik taraf› baz› arkadafllara göre epey su götürürdü. Sertti ama idealizm, kimlik ve temsil bak›m›ndan art›s› pek çoktu. ‹lk dersler birbirimizi anlama/tartma denemeleriyle geçerken, biz hocan›n hiç de zannetti¤imiz kadar gevflek olmad›¤›n› anlam›flt›k. Ayr›ca sorular›m›za verdi¤i cevaplardan kendisinin çok da kültürlü bir zat oldu¤unu fark etti¤imizi söylemeliyim. Hoca “okur – yazar”d› da… Talebenin her hocay› alg›lay›fl›n›n, ondan faydalanmas›n›n, içinde bulundu¤u farkl› idrak ve kültür seviyesiyle ilgili olarak, de¤iflik oldu¤unu, birinin çok be¤endi¤i ve istifâde etti¤ini söyledi¤i bir muallim için, di¤erinin çok z›t düflüncelere sahip oldu¤unu defâatle görmüflüzdür. Hatta bazen çok gevflek, disiplinsiz bir ö¤retmen veya
May›s - Haziran 2010
konusunda zay›f bir hocan›n talebe üzerinde bir sözü veya davran›fl› dolay›s›yla çok fazla etkili olabildi¤i de pedagojik bir gerçektir ve çok görülmüfltür. Hocal›k-talebelik münasebetimiz devam etmedi¤i için kendisinden Arapça konusunda yeterince istifade etti¤imi söyleyemeyece¤im. Ancak Adil Hoca, benim için ayr› bir özelli¤iyle hat›rlanmas› gereken bir isimdir. Anlatay›m: S›n›f›m›zdaki birkaç ‹stanbul’lu ö¤renciden biri idim. Belki biraz da bu sebeple, baz› arkadafllara nazaran daha rahat, giriflken görünüyor, hatta baz›lar›na göre biraz da bu yüzden- fl›mar›k bulunuyordum. Buna ra¤men(7) benim için, Adil Hocan›n, bir derste söyledi¤i, hatta zaman zaman tekrar etti¤i flu cümlelerin ‹stanbul’un daha esasl› bir flekilde fark›na varmak bak›m›ndan hayâtî de¤eri olmufltur: Herhalde hocay› biraz yordu¤umuz (!) bir dersti. ‹flledi¤i konu aras›nda bizlere -belki de bana demeliyimflu unutamad›¤›m dersi verdi¤ini bu gün gibi hat›rl›yorum: “O¤lum! Siz ‹stanbul’da yaflaman›n, burada okuman›n k›ymetini, de¤erini bilmiyorsunuz! “Ol mâhîler ki derya içredir deryay› bilmezler!” fehvâs›nca sahip olduklar›n›z›n fark›nda de¤ilsiniz!” diye bafllad›¤› sözlerini, kendine mahsus bir acelecilikle biraz burundan gelen bir sesle, hafif taflral› aksân›yla flöyle sürdürdü¤ü hâlâ kulaklar›mdad›r: “Evlâd›m, buras› ‹stanbul! Dersler bittikten sonra hava almak için okuldan ç›k›p flööyle Fatih Camiine do¤ru bir yürüseniz, avludan ad›m›n›z› att›¤›n›zda farkl› bir dünyaya, cetlerimizin din, tarih, sanat, iman ve mefâhir âlemine gömülürsünüz. “Bu genç yafl›n›zda orada, o mübarek insan›n yapt›rd›¤› o muhteflem camide, mümkün oldu¤unca huzur ve huflû içinde k›laca¤›n›z birkaç rek’at namaz en makbul ibadetlerden olur! Dualar›n›z, Peygamber övgüsüne sahip bir kutlu kumandan›n Allah için yapt›rd›¤› bir ulu mabedde,
Kostantinopol’u ‹slâmbol’a dönüfltüren, her manâs›yla bir “belde-i tayyibe” haline getiren Fatih’in huzurundaonun bu mubarek beldeyi fethetti¤i yafllarda yap›ld›¤› için kabûle karîn olur! Oradan fiehzâdebafl› yoluyla Beyaz›t’a uzan›rsan›z, yolunuz fiehzâdebafl› Camiine u¤rar. Mimar Sinan’›n kalfal›k eseri olarak Rabbine adad›¤› o muazzam yap›n›n efliklerine sürünerek geçersiniz âdeta. O mabede görmeye ve anlamaya çal›flarak bakarsan›z, çok fley ö¤renir, sanat tarihinden(8) de muvaffak olur, çok iyi notlar al›rs›n›z. Üflenmeden içeri girseniz ve turist gibi olsun, etrafa baksan›z bile mimarî, hat, tezyinat vs. gibi ‹slâm sanatlar› hakk›nda ciddi bilgiler elde edersiniz. “Leyse’l-haberu ke’l ›yan/Görmek duymak gibi de¤ildir.” Gözünüz hizâya girer, rûhunuz kal›ba! Yolunuza dümdüz ve h›zla(9) devam ederseniz Beyaz›t Meydan›’na ulafl›rs›n›z. Üniversiteye, Üniversitenin, o yüksek ilim yuvas›n›n kap›s›na bak›n. Orada okuyaca¤›n›z günleri düflünün! Bu bak›fl, o hayal azminize sür’at kazand›rs›n, içinize gayret gelsin, mesâinize bereket versin!.. Kap›n›n üstünde celî sülüs hatt›yla yaz›lm›fl olan “‹nnâ fetehnâ leke fethan mübînâ/Biz azîmüflflân senin için apaç›k bir fetih kap›s›, yolu açt›k!” meâlindeki Fetih sûresinin ilk âyeti sizin için, “öz vatan›nda garip b›rak›lm›fl” bu aziz millet için, “sen sahip olursan batmayacak” bu eflsiz vatan için, nice fetihleri iflaret eden bir zafer müjdesi, ilâhî bir mufltudur. Bunun sevincini yakalamaya, bu sevinçle yaflamaya gayret edin!..(10) Âyetin “Nasrun minellahi ve fethün karîb/Yard›m Allah’tand›r ve zafer yak›nd›r!” k›sm›na dikkat edin! Bu zafer ilimle, imân›n besleyip destekledi¤i bilgiyle elde edilir. Onun için oradan Bayezid Camii arkas›ndaki Sahaflar Çarfl›s›na geçin! Bilginin sat›rlara aktar›larak muhafaza edildi¤i kitaplarla tan›fl›n! Buradaki kitapç›lar› flöyle bir dolafl›n. Dükkanlar›n içine giremeseniz bile vitrinlere, sergilere dikkatle bak›n,
67
tezgâhlardaki ucuz kitaplar› kar›flt›r›n, bir fley demezler korkmay›n!.. Evlâd›m, hocalar›n›z›n tavsiye ettiklerini, ad›n›, mevzû’unu, flekil ve flemâilini be¤endi¤in kitaplar› eline al, baz› yerlerini ayaküstü de olsa oku! Be¤endi¤in kitab› paran varsa sat›n al, yoksa bir baflka sefere almak üzere ad›n› kafana yaz! ‹lmin yolu kitâbiyattan, mesâd›rdan, bibliyografyadan geçer. Kütüphanenin raf›na koyamad›klar›n›n, isimlerini olsun kafa kütüphanene yerlefltir. Yar›n lâz›m olunca bulur okursun! Yorulduysan flimdilik bu mübarek sefere noktay› koyabilirsin! Art›k süratle evine veya okuluna dönmek için yola koyulma vakti geldi. Giderken gördüklerini düflünerek menziline eriflmeye bak!.. Yoksa âilen seni merak eder yahut kral Faruk içeri almaz.”(11) Hocan›n bu tavsiyesini bir kere de hafta sonlar› ve özellikle yat›l› talebeler için-, “Kapal› Çarfl› yoluyla Ca¤alo¤lu’na, daha do¤rusu o zaman Türk bas›n›n›n merkezi olan Bab›âli’ye, oradan Eminönü’ne kadar uzatt›¤› ve okula 90 numaral› Draman otobüsüyle dönüflü” anlatt›¤› bir ikinci yol tarifi vard›. Bunda a¤›rl›k, tahmin olunaca¤› gibi devrin gazeteleri, tan›nm›fl gazetecileri ve Ca¤alo¤lu yokuflundaki kitapç›lar ve kitapç› vitrinleriydi. Bir de o senelerde Ca¤alo¤lu’nda bir ilim, fikir ve kültür merkezi olarak âdeta ar› kovan› gibi çal›flmaya bafllayan MTTB’deki faaliyetlere kat›lmaya teflvik önde gelmekteydi. Necip Faz›l, Nurettin Topçu, Mahir ‹z gibi üstadlar›n konferanslar› da orada yap›lmaktayd›. O y›llar›n ‹stanbul’unu saran ve sarsan “‹stanbul Liseleraras› Münazaralar” ve finalleri de burada olurdu. Böylece bu münazaralarda dâima galip gelen ‹stanbul ‹mam-Hatip Okulu’nun karfl›laflmalar›n› takip etmek ve bu yolla da çeflitli fikri veya güncel meseleler üzerinde kestirmeden bilgi sahibi olma imkân›na iflaret etmifl olurdu. Bütün bunlar bizler için mutlaka yerine getirilmesi gerekli emirler yahut demir gibi tavsiyelerdi.
68
May›s - Haziran 2010
Bu tavsiyeler muhakkak flu cümleyle sona ererdi: “Bunu düzenli yaparsan›z, biri hayat üniversitesi olmak üzere, iki üniversite bitirmifl gibi olursunuz!” IV. Hüsn-i Hatime: Ancak Fakülte y›llar›nda, Adil Hocan›n ne kadar önemli fleyler söyledi¤ini, âdeta Yahya Kemal’i özetledi¤ini, Aziz ‹stanbul’un ana fikrini bizim anlayabilece¤imiz bir basitlikte ve güncellikte zihinlerimize kaz›mak istedi¤ini anlayacakt›m. Bunun Yahya Kemal’den bir fark› yahut birkaç art›s› da vard›: ‹nanan, inand›¤›n› yaflayan bir muallimin a¤z›ndan ve bir ‹mam-Hatiplide bulunmas› gereken daha yüksek dozda bir ilim ve din fluurunu temin için söylenmifl sözlerdi bunlar. Ama
benim için daha önemlisi, ‹mamHatibi bitirmeden ‹stanbul’un daha da fark›na varmama vesile olmas›yd›. Hocan›n bu sözleri, daha do¤rusu nasihatleri, içinde yaflad›¤›m ilim, fikir ve san’at deryâs›n› daha iyi tan›mam› sa¤lam›fl, ‹stanbul’dan nasibimi almakta çok fazla zaman kaybetmemi önlemiflti. Kendisine müteflekkirim. Bu geç kalm›fl teflekkürü 2007’deki Antep ziyaretimde de hocama arz etmifltim. Sözlerimi merhum hocama rahmet niyâz›yla tamamlarken Yahya Kemal’in “Aziz ‹stanbul” fliirinin son m›sralar›n› birlikte hat›rlaman›n çok yerinde olaca¤›n› düflünüyorum. Hattâ bunu, Münir Nurettin Selçuk’un bestesiyle terennüm edelim diyorum. Bu ‹stanbul’da do¤mam›flsa bile burada okuyan,
okutan, yaflayan, ‹stanbul’un fark›na varmam›z› sa¤layan ve nihayet bu “belde-i tayyibe”de hatm-i enfâs ile onun ba¤r›na tevdi edilen hocam›z için de bir hüsn-i hatimedir. “Nice revnakl› flehirler bulunur dünyada Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan Yaflam›flt›r derim en güzel ve uzun rüyada Sende bir gün yaflayan, sende do¤an, sende ölen” Ahhhhhhhhh(12)
Rûhun flad olsun aziz Hocam!(13)
(1) Abdullah Y›ld›z, “‹ki Mütevaz› Yazar: Âdil Ve Alanur Teymur”, Umran Dergisi, Temmuz 2004,
komfluluk yapt›klar›n› ve bu s›rada da okuyup sohbet ederek güzel günler geçirdiklerini ilâve etti.
(2) ‹lk çevirisi Münir Gadban’›n Peygamberimizin Hayat› ve Davet Metodu isimli eseridir (‹stanbul 1997; ‹kinci bask›: F›khus’s-sîre Resulullah’›n Hayat› ve Davet Metodu, ‹stanbul 2007). Ard›ndan Abdullah ibnü’l Mubarek’in Kitâbü’l-Cihad’›n› (‹stanbul 1980), daha sonra da Kitâbü’z Zühd ve’rrekâik’ini (Zahidlik ve ‹ncelikler,-‹stanbul 1992) dilimize kazand›rd›. Daha sonra ise doktora çal›flmas› olarak bafllad›¤› ancak tamamlayamad›¤› Abdullah b. Mubarek hakk›ndaki araflt›rmas›n›. Asr-› Saadet Köprüsü – Abdullah ibnü’l Mubarek (‹stanbul 1975) ismiyle yay›nlad›.
(6) Bu bir flehir efsanesi (!) miydi bilmem. Zann›mca Hoca kadrosunun gücünden ve ciddiyetinden kaynaklanan bir kabul olmal›yd› bu de¤erlendirme. Malûm “at sahibine göre kiflner!” fleklinde bir atasözümüz de böyle durumlar› anlatmak için zikredilir.
(3) Burada bir hat›rlatma yapmaktan kendimi alam›yorum. Eski hocalar›m›z bizim aksimize, çok zarûrî olmad›kça kendilerinden bahsetmez, yapt›klar›n› anlatmaz, hele derse ayr›lan zamanda, vakti ders d›fl› bilgiler aktararak geçirmezlerdi. Bu tutumu, Ahmet Büyükç›nar, Abdülhalim Akkul, Salih fieref, Mahmut Bayram gibi eski nesil hocalar›m›zdan gördü¤ümüz gibi, ‹mam Hatiplerden yetiflip Yüksek ‹slâm Enstitüsünü bitirdikten sonra, ilk defa bizim okula hoca tayin edilen Bekir Topalo¤lu, Hayrettin Karaman, Ahmet Kahraman, Tayyar Alt›kulaç ve arkadafllar› gibi hocalar›m›zdan da gördük. Çok net hat›rl›yorum: Orta sonda bize Usûl-i F›k›h okuturken Yüksek ‹slam Enstitüsü asistanl›¤›n› kazanarak okuldan ayr›lacak olan Hayrettin Karaman hocam›za son dersimizde binbir rica ile bize hayat tecrübelerinden önemli gördü¤ü baz› bilgiler vermesini istemifltik. Hoca ders anlataca¤›n› söyleyerek teklifimizi kabul etmemifl, ›srarlar›m›z üzerine -anlamakta zorland›¤›m›z için kendisinden daima izah bekledi¤imiz ve müellifi oldu¤u ‹mam-Hatipler için kaleme al›nm›fl ilk kitaplardan olanUsûl-i F›k›h kitab›n›n (‹stanbul 1964) ilgili bahsini okumam›z ve buradan da mes’ul olmay› kabul etmemiz flart›yla talebimize muvafakat etmiflti. Do¤rusu buna çok flafl›rm›fl ve hattâ bu kadar›n› da fazla bulmufltuk. (4) Ahmet Muhtar Büyükç›nar, Hayat›m: ‹bret Aynas›, I-IV. ‹stanbul 19961997. Gördü¤ü ra¤bet üzerine biraz k›salt›larak iki kere daha bas›lan bu hat›ralar› (‹stanbul 2002; 2006), bana göre herkes okumal›d›r. Özellikle din adamlar›, ilâhiyatç›lar, e¤itimciler, e¤itim tarihçileri, yak›n tarihçiler, özellikle Cumhuriyet devri üzerinde çal›flanlar vs. (5) Hayat›m ‹bret Aynas› (‹stanbul 2002, s. 203-204 ). Bu yaz›n›n ilk halini, 2009 Temmuz’unda kaleme ald›¤›m s›rada Yalova/Esenköy’de 90 yafl›n s›k›nt›lar›na büyük bir tevekkülle katlanarak ziyaretçilerini eskisi gibi sevinçle karfl›layan, onlara b›kmadan usanmadan ikramlarda bulunan sohbetler eden Fatma Yenge ve Ahmet Muhtar Büyükç›nar Hocam›n yan›ndayd›m. Hat›ralar›n sizlere özetle aktard›¤›m ilgili k›sm›n› tekrar Hocama okudum. Çekti¤i s›k›nt›larla ilgili baz› yeni bilgiler de ilave etti. Ayr›ca “geçmifl zaman olur ki hayali cihan de¤er” sözüne mâ-sadak olacak bir hâlet-i rûhiye içinde, Adil Hoca ‹stanbul’a geldi¤inde ‹mam-Hatip Okulunun arka soka¤›nda
(7) Bu fl›mar›k sözü, Allah rahmet eylesin, s›n›f›m›z›n yafll›lar›ndan -biz çoluk çocuk(!), o zamanki terbiye gere¤i, ayn› s›n›fta olmam›za ra¤men onlara a¤abey derdik- Ömer Osman Özmüfl’e atir; Murat, Numan, Ata , Fuad, Nazif ve benim gibi haflar›lara “o¤lum siz rahat, fl›mar›k ‹stanbul çocu¤usunuz, biz Anadolu’dan gelmifl garibanlar,ezik, ürkek, sinik köylü çocuklar›y›z” derdi. (8) O y›llarda ‹HO’lar›n›n hem orta hem de lise k›s›mlar›nda Sanat Tarihi dersi okunurdu. (9) Buradaki “dümdüz ve h›z” kelimeleri o y›llarda fiehzadebafl› sinemalar› olarak an›lan ve ço¤unda en uygunsuz filmlerin ard arda gösterildi¤i, tabii olarak da her bak›mdan problemli insanlar›n müflteri oldu¤u bu mekânlar›n tehlikelerine bulaflmaman›n basit yollar›ndan birine iflaretti. (10) Rahmetli Tar›k Bu¤ra’n›n Sevincini Yaflamak (‹stanbul 1966) ad›n› tafl›yan ve Milliyetçiler Derne¤i taraf›ndan neflredilen -çünkü o zamanlar okuyacak kitap ve bunlar› yay›nlayacak yay›nevi bir elin parmaklar› kadar bile de¤ildi- kitab›n› belki de hocan›n tavsiyesiyle o y›llarda okudu¤umuzu zannediyorum. (11) O y›llarda okulda sertli¤iyle, geç kalanlar› idare etmemesi ve okul d›fl›nda b›rakmas›yla ünlü, bu yüzden de yat›l› talebelerin takt›klar› lakapla K›ral Faruk olarak an›lan bir hadememiz vard›. (12) Bilindi¤i gibi fliirin asl›nda bulunmayan bu terennüm, besteyi tamamlad›ktan sonra eserin bir eksi¤i kald›¤›n› düflünen Münir Nurettin Selçuk taraf›ndan, Cihangir tepelerinden dinledi¤i ‹stanbul ezanlar›n›n ilham›yla besteye ilêve edilmifltir. Bizim için ise, bir taraftan hocam›z›n ufûlünden duydu¤umuz üzüntünün ifadesi, di¤er taraftan art›k kulaklar›m›z›n hasret kald›¤› ‹stanbul ezanlar›n›n -‹stanbul Müftülü¤ünün bütün çabalar›na ve belli bir mesafe almas›na ra¤men- semâlardan silinmek üzere bulunufluna çekilen bir uzun âh u vâh olarak kabul edilebilir. (13) Bu yaz› aylar önce tamamland›¤› halde, bu güne kadar yay›mlama imkân› bulamad›¤›m›z için epey gecikmifltir. Bunda camiam›za ait birçok yay›n organ›n›n düne ilgisizli¤i, bilgisizli¤i ve hattâ vefas›zl›¤›ndan söz etmek gerekir! Bu konunun üzerinde düflünerek eksiklerimizi gidermek de hepimizin vazifesidir. “Kökü mazide olan âtî” olmak bunu icab ettirir.
70
May›s - Haziran 2010
BAK‹MDER
Mehmet GÜMÜfi BAK‹MDER Bas›n-Yay›n Tan›t›m Baflkan› mehmetgumusle@gmail.com
BAK‹MDER Kendi De¤erlerine Sahip Ç›kan ve De¤erlerini Yeflerten Bir Kurum Olarak, Tüm Mezun ve Mensuplar›n› Bekliyor
Rahman ve Rahim Olan Allah’›n Ad›yla, Bak›rköy ‹mam-Hatip Lisesi Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i (BAK‹MDER) ilk olarak Önder IHL Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i’nin Bak›rköy flubesi olarak 1997 y›l›nda kuruldu. ‹mam-Hatipler toplumun kendi içinden ç›kartt›¤› ç›k›fl projelerinden biridir. Bu topra¤›n ruhunu tafl›yan, ‹slami bir kimli¤e sahip olarak yetiflmifl gençleri ile bir halk hareketi olarak sahnede yerini alm›flt›r. Bu sahne al›fl bir yenileflme, bir öze dönüfl, bir Hakka yürüyüfl olmufltur. K›sa zamanda di¤er e¤itim kurumlar› aras›ndan s›yr›lm›fl, serpilmifl bir tohum gibi insanl›k için umut olmufltur. Her türlü olumsuz koflullara karfl›, idealleri u¤runa yüreklerini ortaya koymufllar ve olumsuzlular› bir bir ortadan kald›rm›fllard›r. Bu ülkenin insanlar› bunun canl› flahitleridir. Her ‹mam-Hatipli bir ÖNDER’dir, üretkendir, toplum içinde asalak gibi toplum k›lcallar›nda dolanmaz, hürdür, hürriyetini befleri unsurlara satmaz, dürüsttür; inanc›ndan ve sözünden dönmez, mücadelecidir zorluklardan y›lmaz. Son dönemlerde sisli havalar› f›rsat bilerek, provakasyon, ajitasyon ve her türlü psikolojik bask›larla bu mücadeleyi yok etmeye çal›flm›fllar ve nice gençlerin ve mazlumlar›n kalplerinde derin yaralar oluflmas›na sebep olmufllard›r. Fakat baflar› gibi görünen bu durum, sisler yavafl yavafl
da¤›ld›kça, baflar›s›zl›klar› buz da¤› gibi kendi gövdelerine çarpmaya devam etmektedir. Bundan sonras› bizler için yenileflme, daha yüksek hedefler belirleme zaman›d›r. ‹mam-Hatipliler var olduklar› sürece; ‹yilik, Hoflgörü, Adalet ve Özgürlük tohumlar› kötülüklerin üzerine serpilip onlar› yok edecektir. ‹flte BAK‹MDER çal›flmalar›n› bu temel esaslar üzerine bina edip sürdürmektedir. BAK‹MDER 2009 y›l›nda ola¤anüstü kongre ile yoluna devam edecek yönetimini seçti. Kendi mezunlar›ndan Dr. Hasan GÖKÇEO⁄LU’nun baflkanl›¤›nda Rasim ERDO⁄MUfi, Alaaddin ALTUNTAfi, Ayhan SARI, Osman CENG‹Z, Servet fi‹MfiEK, Mehmet AYAYDIN, Mehmet HACIAHMETO⁄ULLARI, Mehmet GÜMÜfi, Yaflar YERL‹KAYA, Nebiye UYANIK, Mehmet ARDA, Ayfle ÇOBAN, H.Avni D‹LMAÇ, Hüseyin fiAH‹N, Mahmut SAKIZ, Kemal ‹NAN, Hasan BASD‹L, Veysel AVCI, Tuncay SARIKAYA, Hasan SAKUR, Engin GÖKYILDIZ, Orhan GECE, Savafl ÇORUT, Abdullah KIZIL, Battal ISIRKAN, Rukiye ÇEL‹K, Hüseyin ER‹KÇ‹, Ahmet GEM‹C‹, Serap DÖNMEZ, Mustafa KAHYA, Neriman fi‹MfiEK, Erdo¤an fiAMA, Turgut POLAT, Nuri CANSIZ ve fiükrü TEZCAN yeni göreve seçilmifllerdir. Asil ve yedek
üyeler olmak üzere 36 kiflilik yönetim kurulu Perflembe günleri mutat olarak toplant›lar›n› sürdürmektedir. Toplant›lar›m›za mezunlar›m›z da kat›labilmektedirler. Bak›rköy ‹mam-Hatip Lisesi Mezunlar› Mensuplar› Derne¤i (Bakimder) misyon olarak; mezun ve mensuplar aras›nda güçlü bir iletiflim sa¤lay›p verimli bir birliktelik oluflturarak inançl› nesiller yetiflmesine vesile olmay›, bununla birlikte ö¤rencilerimizin zihninde insana, düflünceye, özgürlü¤e, ahlaka ve kültürel mirasa, sayg›ya dayanan bir kimlik anlay›fl›n›n yay›lmas›na katk›da bulunmay› kendisine ilke edinmifltir. Vizyon olarak, ‹mam-Hatip Mezunlar› ve Mensuplar›n›n kültürel miras› de¤erlendirebilen, yaflanan hayat› yorumlayabilen, problemlere çözüm üretebilen bireyler olabilmesi için
Bakimder Baflkan› Dr. Hasan Gökçeo¤lu
May›s - Haziran 2010
zaman içinde yaklafl›k 45 ö¤renciye burs veren BAK‹MDER, bu say›y› artt›rmak için ciddi efor sarf etmektedir. E¤itim Birimi, geçti¤imiz aylarda ö¤rencilere yönelik e¤itim çal›flmas› bafllatt›. E¤itim dernek merkezinde, ö¤rencilerin öncelikli ihtiyac› olan dersler ile bafllad›. Bu çal›flmaya ö¤rencilerimiz ciddi bir ilgi gösterdi. Bu tür çal›flmalar›n gerçekten hem ö¤rencilerimize hem de okulumuza katk› sa¤lad›¤›n› düflünüyoruz. Özellikle e¤itim çal›flmalar›m›zda bizlere destek verecek arkadafllara ihtiyaç duymaktay›z. E¤er gönüllü olarak bu tür çal›flmalara katk› sa¤lamak isteyen e¤itimci arkadafllar›m›z varsa onlar› derne¤imize bekliyoruz. Çünkü birlikte yapacak çok iflimiz var.
okulumuzun ve derne¤imizin ifllevselli¤ini en iyi duruma getirerek, karfl›lafl›labilecek problemleri en aza indirmeyi temel vazifesi olarak görmektedir. BAK‹MDER, yapt›¤› genel kurul sonras›nda kendi içinde teflkilatlanarak komisyonlar›n› belirledi. Belirlenen Birimler flu flekildedir; Teflkilatlanma Birimi, E¤itim, Kültür ve Sosyal ‹liflkiler Birimi, Mali ‹dari ve Burs Birimi, Kurumsal ve Halkla ‹liflkiler Birimi, Bas›n-Yay›n ve Tan›t›m Birimi, Han›mlar Komisyonu, Gençlik ve Spor Komisyonu ve Sekreterya Birimi olarak çal›flmalar›n› sürdürmektedir.
Gençlik komisyonumuz özellikle okulumuz ö¤rencilerine yönelik çal›flmalar yapmaktad›r. Geçti¤imiz ay içerisinde Ba¤c›lar Halk Saray›’nda yaklafl›k 400 ö¤renciye moral ve motivasyon program› yaparak, e¤itim sisteminin gençlerimize verdi¤i yorgunlu¤u üzerlerinden atmalar›na ve morallerinin birazc›k da olsa düzelmesine vesile olmufltur. Gerek mensup gerekse mezun arkadafllar›m›z her zaman gençlik komisyonumuzda bizlere yard›mc› olabilir ve proje üretebilirler. BAK‹MDER 28 fiubat 1997 y›l›nda yap›lan ve özellikle ‹mam-Hatip liselerini hedef alan postmodern darbe ile ilgili Bak›rköy Cem Karaca Kültür merkezinde ‹mam-Hatip liselerinin konufluldu¤u “BASKI KISKACINDA ‹MAM HAT‹PLER” adl› bir panel düzenledi.
71
Bir di¤er çal›flmam›z ise mezunlar›m›za yönelik çal›flmalard›r. Her dönem için seçilen bir sorumlu ile dönemler aras› irtibat sa¤lanarak, ayda bir mezunlar toplant›s› düzenlenmektedir. Okul ile mezunlar› aras›nda irtibat› koparmamak aksine güçlendirmek için yo¤un çal›flmalar yap›lmaktad›r. Mezun arkadafllar›m›z› BAK‹MDER’e, bir s›cak çay›m›z› içmeye bekliyoruz. Biz inan›yoruz ki birlikten kuvvet do¤ar, biz inan›yoruz ki birlikte çok faydal› ve hay›rl› ifller yapaca¤›z. BAK‹MDER olarak en son yapt›¤›m›z çal›flma ise peygamberimizin dünyaya teflriflerinin 1439. y›l›nda O’na duy(ulan)du¤umuz hürmet ve muhabbetin tezahürü olarak bir “Kutlu Do¤um Haftas›” program› düzenlendi. Bahçelievler Belediyesi Yeni Sahne’de düzenlenen programa mezun ve mensuplar›m›z›n yan›s›ra vatandafllar yo¤un ilgi gösterdi. BAK‹MDER’in mezun ve mensuplar›na yönelik çal›flmalar› devam etmektedir. Sizlerden iste¤imiz Bak›rköy’e yolunuz düfltü¤ünde Özgürlük Meydan›’nda ve otobüs duraklar›nda kafan›z› kald›rarak etraf›n›za bakman›z. Üzerinde kocaman harflerle BAK‹MDER yazan tabelam›z› muhakkak göreceksiniz. ‹flte bizim tam oraday›z ve siz kardefllerimizi bekliyoruz. S›cac›k çay›m›z semaverde her zaman haz›r, samimi ve içten çaylar›m›z› yudumlarken sizlerle tan›flmak ve hemhal olmak istiyoruz. Çünkü iyilik ve hoflgörü ç›nar›n› ancak birlikte büyütebiliriz. Selamlar›n en güzeli ile sizleri selaml›yorum Esselamüaleyküm…
BAK‹MDER H›zl› Bafllad›; Dr. Hasan GÖKÇEO⁄LU Baflkanl›¤›ndaki yönetim kurulu görev paylafl›m›n›n ard›ndan h›zl› bir flekilde çal›flmalar›na bafllad›. Bildi¤iniz gibi katsay› zulmü hala sürüyor. YÖK’ün katsay› ile ilgili yapt›¤› düzenlemeyi, hiçbir yasal hakk› olmad›¤› halde anayasa mahkemesine götüren ‹stanbul Barosu hakk›nda bir bas›n aç›klamas› yap›ld›. Ö¤rencilere yönelik çal›flmalarda burs çal›flmalar› baflta gelmektedir. K›sa bir
“Bask› K›skac›nda ‹mam Hatipler” adl› panel
“Meyveden Çekirde¤e, Çekirdekten Meyveye” Türkiye'nin son elli y›l›nda e¤itim hayat›nda çok önemli yere sahip olan imam-hatip lisesi mezunlar›n›n say›s› ciddi rakamlara ulaflm›flt›r. Ülkemizde siyasetten ekonomiye, bürokrasiden sivil toplum kurumlar›na, toplumun çeflitli kademelerinde baflar› ve etkinliklerini kabul ettirmifl durumdad›rlar. Tohum Dergisi; böyle seçkin bir toplumun sesi olan sayg›n bir yay›n organ›d›r. ‹ki ayl›k periyotlarla ç›kan Tohum Dergimiz milletvekillerine, valiliklere, belediyelere, müftülüklere, sivil toplum kurulufllar›na, parti baflkanl›klar›na, imam-hatip liselerine, ‹HL mezun dernekleri ve okul aile birliklerine, üniversitelere, medya organlar›na kadar gönderilen genifl bir okur kitlesine sahiptir. Dergimiz ücretsiz olup, hedef kitleye postalama yap›larak ulaflt›r›lmaktad›r. Ayr›ca dergimiz yurtd›fl›nda (Almanya, Avusturya, Fransa, Bosna Hersek, Bulgaristan gibi) Avrupa ülkelerine de gönderilmektedir. Sadece Türkiye'de de¤il, yurtd›fl›na da ulaflan dergi hedef kitleniz için ciddi ve etkili bir mecra olmaya devam ediyor.
Dergimizin Reklam Tarifesi:
Arka Kapak Arka ‹ç Kapak Ön ‹ç Kapak ‹ç Sayfalar Dergi Ebat
7.000TL 4.000TL 4.000TL 1.500TL 21x29.7
*Dergimizde Reklam Boyutlar› Tam Sayfad›r.
Reklam Sorumlusu : Mustafa KARAHÜSEY‹NO⁄LU Gsm :0555 724 31 01 k-huseyinoglu@hotmail.com
135. Say›
ÖNDER
‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i
www.onder.org.tr
74
May›s - Haziran 2010
ÖNDER Bölge Toplant›lar› Bu Y›l 10 ‹lde Gerçeklefltirildi
Önder Teflkilatlanma Birimi’nin organize etti¤i bölge toplant›lar› bu y›l Karadeniz, ‹ç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde 2 tane il belirleyerek bölge toplant›lar›n›n say›s›n› 10’a ç›kard›. Karadeniz’de Zonguldak ve Giresun, ‹ç Anadolu’da Ankara ve Kayseri, Akdeniz’de Mersin ve Alanya’da, Do¤u Anadolu’da Van, Güneydo¤u Anadolu’da Ad›yaman, Ege’de Kütahya, Marmara Bölgesi’nde ise Sakarya’da yap›lan toplant›lar yüzlerce imam-hatip gönüllüsünü bir araya getirdi.
belediye, valilik, milli e¤itim yetkilileri ve sivil toplum kurulufllar›ndan temsilcilerin kat›ld›¤› toplant›lara ÖNDER’den ise Genel Baflkan Hüseyin Korkut, Teflkilatlanmadan Sorumlu Genel Baflkan Yard›mc›s› Ömer Ceylan ve bölge temsilcisi olan ÖNDER yönetim kurulu üyeleri kat›ld›.
‹mam-Hatip Liseleri idarecileri, ö¤retmenleri, okul aile birlikleri, mezun dernekleri, müftülük,
Toplant›larda tan›flman›n ard›ndan divan heyeti Genel Baflkan Hüseyin Korkut, Teflkilatlanmadan Sorumlu
Bölgelerdeki tüm illerden kat›l›m›n oldu¤u toplant›larda ev sahipli¤ini ise toplant›n›n yap›ld›¤› il imam-hatip lisesi ve mezun dernekleri üstlendi.
Genel Baflkan Yard›mc›s› Ömer Ceylan, bölge temsilcisi ÖNDER yönetim kurulu üyesi ve ev sahipli¤i yapan dernek baflkan› ile oluflturuldu. ‹stiflare yap›larak bir sohbet havas›nda gerçekleflen toplant›lar imam-hatip liselerinin sorunlar›n›n tespit edilmesi ve çözüm önerileri getirilmesi noktas›nda ciddi bir ad›m niteli¤indeydi. ÖNDER’in bafllatt›¤› “Her Okula Bir Mezun Derne¤i” kampanyas›n›n da geri dönüfllerinin artarak devam etti¤i bölge toplant›lar›nda daha net bir flekilde görüldü.
May›s - Haziran 2010
Toplant›larda öne ç›kan konulardan baz›lar› flunlard›; 1- Katsay› sorununun bir an evvel eflit puanlama getirilerek çözülmesi 2- Üniversitelerde baflörtüsü probleminin kalkmas› 3- 8 y›ll›k e¤itimin 5+3 flekline dönüfltürülmesi 4- Üniversiteyi kazanan ö¤rencilere mezun dernekleri taraf›ndan burs temin edilmesi
5- Okullarda ö¤renci ve e¤itim kalitesinin yükseltilip okullar›n fiziki durumlar›n›n düzeltilmesi 6- Ö¤rencilerin ahlaki yap›lar›n›n daha üst düzeyde olmas› ve manevi de¤erlerimizin ön plana ç›kart›lmas› 7- Genel toplant›dan sonra mezun dernekleri, okul aile birlikleri ve okul idaresi ayr› salonlarda mini toplant›lar yapabilecekleri imkânlar›n oluflturulmas›, bu vesile ile karfl›l›kl› istiflarelerin sa¤lanmas›
75
8- Bölge derneklerinin kendi aralar›nda koordinasyon sa¤lamas› 9- ‹l derneklerinin ilçelerle toplant› gerçeklefltirmesi 10- Türkiye genelindeki bütün mezun ‹HL dernekleriyle tek yürek, tek bilek olunmas› 11- Han›mlar komisyonlar›na aktivite kazand›r›lmas› 12- Beden e¤itimi ve güzel sanatlara ö¤renci kazand›r›lmas› v.b…
76
May›s - Haziran 2010
Sivil Dayan›flma Platformu Sivil Anayasa ‹çin Yollarda Yaklafl›k 400 STK’n›n bir araya gelerek oluflturdu¤u “Sivil Dayan›flma Platformu” ilk toplant›s›n› bas›n›n da kat›l›m›yla Sirkeci Ottoman Otel’de yapm›flt›. Kurulufl amaçlar›n›n yaflanan tarihi süreçte, demokrasi ve hukuk ekseninde Türkiye’yi yeniden yap›land›rma sürecine katk› sa¤lamak, birlik ve beraberli¤i koruyarak sivil bir anayasa talebini toplumda canl› tutmak oldu¤unu bildiren platform geçen süre içinde Türkiye’nin çeflitli illerinde de (Denizli, Bursa, Adana…) toplant› yapt›. Platform toplumun tüm kesimlerinden gereken deste¤i almak ve ülkenin dört bir yan›nda bu duyarl›l›¤› sa¤lamak amac›yla ”Demokrasi ‹çin, Özgürlük ‹çin Tek Yürek Tek Bilek” slogan›yla yola ç›kt›. ‹mam Hatip Liseleri Mezunlar› ve Mensuplar› Derne¤i (ÖNDER)’in de içinde bulundu¤u platform Türkiye’nin bir dönüm noktas›nda oldu¤unu, Dünyan›n da yeni dengeler, yeni siyaset biçimleri, yeni yap›lanma aray›fllar› içinde oldu¤unu vurgulad›. ÖNDER ad›na Genel Sekreter ‹smail Mansur Özdemir’in kat›ld›¤› toplant›larda Özdemir,”12 y›ld›r yüzdelik hesaplamalara tutsak edilerek katsay› meselesi ile örselenen ve 28 fiubat’›n savafl arazisi olan imam-hatipli mazlum millet evlatlar› bugün burada bir hayk›r›fla ekleniyorlar. Yetim
b›rak›lan adaleti yeniden tesis etmek için millete sesleniyoruz. Parçal› hukuk aray›fllar› sonuç vermemektedir, bu nedenle bütüncül bir aray›fl ad›na, özgürlük, adalet, eflitlik, demokrasi ve kardefllik ad›na biz de buraday›z” diye konufltu. ÖNDER’in sivil anayasa konusundaki yaklafl›m›n› aktaran Özdemir sözlerine flöyle devam etti:”Mevcut anayasa paketi birkaç yönden eksik. Toplumsal mutabakat yap›lmas› gerekti¤inde k›smi olarak birkaç madde ile yetinilmeyip genifl kapsaml› bir anayasa de¤iflikli¤ine gidilmesi gerekmektedir. Mevcut anayasa de¤iflikli¤inde siyasi parti kapatman›n zorlaflmas› yerindedir ancak parti kapatmalarda parti gruplar›n›n oluflturdu¤u komisyonunun verece¤i izin yeterli de¤ildir, TBMM’ninde etkisi olmal›d›r.” Sivil Dayan›flma Platformu Baflkan› Ayhan Ogan ise Türkiye’nin büyüme potansiyeli olan büyük bir ülke oldu¤unu ancak, kurumlar›m›z›n
kendilerini gözden geçirerek, yeniden yap›land›r›lmas› gerekti¤ini söyledi. Ogan, “ Türkiye bir taraftan AB ile müzakereler yürütürken bir taraftan da yarg› ve asker vesayetini yaflamaktad›r. Büyük Türkiye için ço¤ulcu ve özgürlükçü bir sivil anayasa yap›lmas› gerekmektedir. Yarg›, yetki ve s›n›rlar›n› aflmakta muhalefet partisi gibi çal›flmaktad›r. Mecliste uzlaflma olsun deniyor. 411 milletvekili uzlaflma de¤il miydi? “ dedi. Ogan, SDP Olarak ülkeyi dolaflacaklar›n› ve bildiklerini millet ile paylaflacaklar›n› söyleyerek, “Yeni sivil anayasa meselesi ne hükümetin, ne Ak Parti’nin ne de Tayyip Bey’in meselesidir. Bu mesele milletin meselesidir.” Dedi. Toplant›lara TGTV Baflkan› Necati Ceylan, Ensar Vakf› Baflkan› Ahmet fiiflman, Genç Siviller, Hak-‹fl Baflkan› Salim Uslu, 70 Milyon Ad›m Koalisyonu’ndan Arife Köse, Hukukçular Derne¤i Baflkan Yard›mc›s› Reflat Petek gibi birçok isim kat›ld›.
May›s - Haziran 2010
77
ÖNDER Han›mlar Komisyonu’ndan Siyasi Parti Kad›n Kollar›na Ziyaret ÖNDER Han›mlar Komisyonu katsay› meselesi ve sivil anayasa ile ilgili olarak siyasi partilerin kad›n kollar›n› ziyaret etmeye bafllad›. Han›mlar Komisyonu Baflkan› Yasemin Bilnur Erenci beraberindeki üyeler ile birlikte ilk olarak MHP, Saadet Partisi, Türkiye De¤iflim Hareketi ve Türkiye Partisi’ne ziyarette bulundu. Kad›n Kollar› Baflkanlar› ve yönetim kurulu ile görüflen Han›mlar Komisyonu ÖNDER’in çal›flmalar› ve tarihi hakk›nda bilgi verdi. Katsay› sorununu çözme ve halk› bilinçlendirme noktas›nda desteklerini beklediklerini ifade eden Erenci, “biz bütün partilere aç›k bir derne¤iz, amac›m›z ö¤rencilerimizin ma¤dur olmadan iyi bir e¤itim alabilmesi. E¤itim sistemindeki çarp›kl›klar›n giderilmesi. Bu konuda her parti ya da kurumla irtibat kurarak meselenin üzerine gidilmesi noktas›nda ortak bir ses oluflturmaya çal›fl›yoruz” dedi.
MHP Kad›n Kollar› Baflkan› Rezzan Kardefller, Saadet Partisi Kad›n Kollar› Baflkan› Nagehan Gül Asiltürk, Türkiye De¤iflim Hareketi Kad›n Kollar› Baflkan› Banu Bildik, Türkiye Partisi Kad›n Kollar› Baflkan› Mihriban Arduç yap›lan ziyaretleri çok olumlu karfl›layarak ÖNDER’e
hizmetleri nedeniyle teflekkür etti ve her türlü çal›flmada destek olacaklar›n› bildirdi. Ziyaretlerde ayr›ca ÖNDER’in 50 y›ll›k geçmiflini anlatan 50.y›l albümü ve Tohum Dergisi hediye edildi.
‹HL K›z Ö¤rencileri Temsilcileri ile Kahvalt› ÖNDER Han›mlar Komisyonu ‹HL’ndeki k›z ö¤renci temsilcileri ile bir araya geldi. Düzenlenen kahvalt›l› toplant› Han›mlar Komisyonu Baflkan› Yasemin Bilnur Erenci’nin organizasyonu ile gerçekleflti. Ö¤rencilerin okullar›ndaki sorunlar› dile getirdikleri toplant›ya ilgi yo¤undu. Toplant›da okullardaki bayan idareci yetersizli¤i, bayan ö¤retmen ve ö¤renciler aras›ndaki iletiflimin
kuvvetlendirilmesi, 9. S›n›flar›n okula adaptasyon süreci, sosyal faaliyetlerin daha s›k yap›lmas›n›n gereklili¤i ve temsilci ö¤rencilerin öncülü¤ünde okullar aras› ziyaretlerle iletiflimin kuvvetlendirilmesi gibi maddeler yer ald›. Özellikle imam-hatip bilincini gelifltirmeye yönelik çal›flmalar hakk›nda görüflülen toplant›da ö¤rencilere hayatlar›n› tanzim edecek bir tak›m önerilerde ve kitap tavsiyelerinde bulunuldu.
78
May›s - Haziran 2010
“Dedeci¤im Ben Geldim” Yaflad›m / Ö¤rendim / De¤ifltim Süleyman Y›ld›r›m / Sancaktepe ‹HL Meslek Dersleri Ö¤retmeni ‹zcilik ilk bafllarda insana zaman kaybettiren, gereksiz yanl›fl görüfllü kiflilerin bafl›nda oldu¤unu zannetti¤im bir kurulufltu. Bu faaliyete kat›l›nca görüfllerim tam aksine de¤iflti ve her gencin gidip hele de flehir hayat›nda yaflay›p büyümüfl gençlerin kat›lmas› gereken bir e¤itim yeri oldu¤unu gördüm. Ö¤rendi¤ini uygulama, belli bir sorumluluk dâhilinde yaflama ve kiflinin kendini tan›yabilmesinde çok faydal› bir faaliyetmifl. ‹nsana topluca hareket etmeyi, paylaflmay›, bir bafl olman›n anlam›n› ö¤retmenin en iyi yolu olan izcilik gencin yafl›na göre tam olarak da kendini buldu¤u bir mekân. Orada yaflad›klar›m› anlatmak isterim: Kampa gitme zaman› gelince insan, içinde ailesinden ayr›lman›n verdi¤i üzüntüyle beraber coflku ve heyecan bar›nd›r›yor. 21 Nisan 2010 akflam› ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Saraçhane binas› önünden yola koyulduk. Günün ilk ›fl›klar›yla beraber kampa girecek flekilde dura kalka gittik. ‹zcilikte ilk günüm, ilk
deneyimim olacakt›. Çanakkale – Eceabat - Kabatepe’de ‹zcilik Federasyonu’nun açm›fl oldu¤u kamp alan›na girdi¤imde herkesin birbirine yabanc›, ama hepsinin bir çaba içinde oldu¤unu gördüm. 2500 civar›nda izci gelmiflti. Çad›rlar›m›zla kamp›m›z› kurmam›z, birbirimizle tan›flmam›z ve ortama ayak uydurmak için bir çaba halinde olmam›z kendimizi tan›mam›z›n günüydü. Kampa ilk girdi¤imde dedi¤im cümle ‘’benim burada ne iflim var?’’ cümlesiydi. Ekipler oluflturulup çad›rlar kurulunca insan toplumla yaflad›¤› sorunlar›n nedenlerini anlama f›rsat›n› buluyor, daha iyi bir flekilde kendi hatas›n› anl›yor, yapmas› gerekenleri ö¤reniyor. Tan›mad›¤› insanlarla kaynaflmay› ve onlara adapte olmay› ö¤reniyor. Öncüspor izcileri 43 izci 5 liderle bu faaliyete geldik. 5’er 6’flar kiflilik ekiplere ayr›ld›k. Genelde ayn› okuldan izciler ayn› ekipte oldu. Her ekibe bir çad›r verildi. Ekip isimleri oluflturmam›z istendi. Yavuz Sultan Selim, Seyit Onbafl›, Genç Osman, IV. Murat, Ertu¤rul Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Mevlana, Battal Gazi isimlerini
tercih ettik. 8 ekipten oluflan Öncü ‹zci Grubu’nu oluflturduk. Grubumuzla, kampta oluflturulan yan kamplardan 25.Alay Yan Kamp›na dâhil olduk. Ancak 2. günümde birbirimize kaynaflm›fl e¤lenceli bir kamp havas› bafllam›flt›. Art›k kamptaki arkadafllar›m›zla iyice kaynaflm›fl, yafl›m›za uygun oyunlar oynamaya bafllam›flt›k. Yemekler güzel, kamp keyifli, deniz süperdi. Gece nöbetler tuttuk. Kampta kamp atefli zaman› gelince, insanlar›n becerilerini onlar›n çal›flmalar›n› izlemek insan›n içinde müthifl bir heyecan ve nefle dolmas›na sebep oldu. Gitti¤im kamp deniz kenar› oldu¤u için akl›ma gelen ilk fley kalp fleklinde tafl aramak oldu. Buldu¤um tafllar›n hangisini kime verece¤im diye düflüncelere dald›m. Eminim benim yerimde kim olsa ayn› his ve düflüncelere kap›l›rd›. Orada herkesin ayn› giysiyi giymesi, ayn› yeme¤i yemesi, hiç kimsenin ayr›cal›k yaflamamas›/bir tutulmas› hofluma gitti. Arkadafll›k, paylaflmak, toplu hareket etmek, do¤al yaflamda bulunmak gibi hem fiziksel hem de sosyal aç›dan beni olumlu etkileyen unsurlar ön plandayd›.
May›s - Haziran 2010
‹nand›m ki, izcilerin büyüklerini saymas›, büyüklerin (liderlerin) de küçüklerine hoflgörü, müsamaha ve sevgiyle bakmas› tam oldu¤unda muhteflem kamplar ortaya ç›kacakt›r. Benimde içimde olan izcili¤e dair yanl›fl alg›lar›m o zaman de¤iflmeye bafllad›. 3.günümde sivil-savunma, ilk yard›m ve okçuluk e¤itimlerini ald›k. Ö¤rendiklerimizin bir k›sm›n› yaflamaya bafllam›fl, kamp bize tam bir hayat okulu olmufltu. As›l olan ise psikolojik e¤itim olarak adland›rd›klar› yürüyüfl an›nda askerlerimizin çekti¤i s›k›nt›y› bizimde yaflamam›z paha biçilemezdi. Bir k›sm›m›z (kamp genelinden 30, Öncüspor’dan -dini altyap›m›z oldu¤u için- 3 izci lider) Çataldere Hüseyin Avni fiehitli¤i’ne gecelemeye gitti. Onlar ayr›ca askere gider gibi u¤urland›lar. Gece flehitlere hatim okudular, dualar ettiler. Gözlerini kapat›p an› hissettiler geçmiflle, dedeleriyle bütünlefltiler. Dedelerinin yan› bafllar›nda uzand›lar uyudular. Sabah kalkt›klar›nda çevreyi dolaflt›lar. 95 y›l geçmesine ra¤men cevrede hâlâ kemikler vard›. Ayak bast›klar› her yerde flehitler vard›. Anlatamad›lar, yaflad›lar. Biz kampta kalanlar 25 Nisan 1915’in 2010 y›l›ndaki sene-i devriyesinde, yani ertesi sabah, Anzak ç›kartmas› karfl›s›nda yürüyüfle geçip Conkbay›r›’nda düflman› durduran, dolay›s›yla savafl›n genel gidiflini lehimize çeviren 57. Alay’›n yürüyüflünü uygulad›k. Baz› al›flk›n olmayanlara bu yürüyüflte çekti¤imiz zorluklar çok gelebilir, ama dedelerimiz için çok mu sizce? Bu arada yürüyüfl boyunca çevreye zarar vermeye çal›flt›k. At›klar›m›z› pofletlere koyduk, arazide gördü¤ümüz kirleticileri de toplayarak hepsini çöp konteynerlerine b›rakt›k.
Bu yürüyüflle kamp bitmifl bize de ev yolu gözükmüfltü. Kamp›n toparlanmas›, baz› ortak mekânlar›n tasfiyesi, malzemelerin yüklenmesinde ergin izci oldu¤umuz için bizlere severek yapt›¤›m›z görevler düfltü. Bu an› bir daha yaflamak dile¤iyle bir parçam›z› orada b›rak›p geri döndük. Genel olarak insan toplumla birlikte daha fazla vakit geçirdi¤i için hem hayata; yani gerçek hayata, kendi bafl›m›za yaflayaca¤›m›z o hayata haz›rlan›yor, hem de asla bitmesini istemedi¤imiz zamanlar da geçiriyoruz. ‹zcili¤in herkesin yaflamas› gereken bir aktivite veya bir yaflam tarz› oldu¤unu düflünüyorum. Sözün özü kiflinin normal yaflant›s›nda göremeyece¤i pek çok güzelli¤i 5 günde yaflay›p ö¤renirken e¤lenmesi. Her gencin gidip yaflamas› gereken bir sergüzeflt… “Çanakkale savafllar›n›n yo¤un yafland›¤› Gelibolu Yar›madas›nda, flühedan›n koynunda böyle bir kamp› yaflam›fl olmaktan çokça mutluyuz. Burada eme¤i geçen herkese teflekkür ediyoruz. Tarihimizin kalbi mesabesinde olan, fiairin; fiu Bo¤az Harbi Nedir? Var m› ki dünyada efli? En kesif ordular›n yükleniyor dördü befli, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sar›lm›fl ufac›k bir karaya” Dizeleriyle ifade etti¤i yerlerde bulunmak bizlere doyumsuz bir tat verdi. Ülkemizin dört bir köflesinden gelen izcilerimizle beraber olmak,onlarla görüflüp konuflmak,yeniyeni arkadafll›klar edinmek bizleri dahada mutlu etti. DEDEC‹⁄‹M BEN GELD‹M, sedas›n› s›rt›m›zda yeleklerimizle,ellerimizde bayraklar›m›zla, bafl›m›zda kabala¤›m›zla
79
25-04-2010 tarihinde bir flafak vakti ,dedemizin içti¤i çorbay› içerek,onlar›n yedi¤i k›zarm›fl ekme¤i yiyerek ç›kt›k yola. Yürüdük dere tepe demeden Conk Bay›r›na. Oradan tören alan›na u¤ray›p daha sonra vadilerden intikalle 57.Alay Yarbay H.Avni fiehitli¤ine ulaflt›k. Bizler bu flehitli¤e birgün önce 33 ergin izciyle gelerek konuflland›k. fiehitlerimize haf›zlar›m›zla beraber yasinler,t ebabekeler okuyarak bu geceyi ihya ettik. Bu gece bambaflka bir geceydi ki flehitlerimizi iliklerimize kadar hissettik. Hele Arif liderimizin, ’ben bir y›l öncesinden bu gece burada olmak için program yapt›m ,bu geceyi burada geçirmek için ta Samsun’dan geldim’ demesi bizleri çok duyguland›rd›. Kalpten kalbe aç›lan yollarla yürüdük öteler ötesine. Liderimiz Ali Bey’in tarihi olaylardan hareketle verdi¤i bilgilerle mili bilinç kamp›m›z›n amac›na ulaflt›¤›n› görmek bizleri hem sevindirdi hem onure etti. fiairin; Ey, bu topraklar için topra¤a düflmüfl, asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak aln› de¤er. Ne büyüksün ki, kan›n kurtar›yor Tevhid’i... Bedr’in aslanlar› ancak, bu kadar flanl› idi.” ‹fadelerinin ne kadar nalaml› ifadeler oldu¤unu yaflayarak ö¤rendik.Her fleyiyle güzel olan bu faaliyetin, devam›nda daha güzellerine vesile olmas› dileklerimle.Federasyon baflkan›n›n flahs›nda tüm vatan sevdal›lar›na selam…
*Bu yaz› ÖNCÜSPOR’un 21-27 Nisan 2010 Çanakkale Milli Bilinç “Dedeci¤im Ben Geldim” Kamp›’na kat›lan izcilerinin yazd›klar›n›n birlefltirilmesiyle ortaya ç›km›flt›r.
80
May›s - Haziran 2010
Türkiye ‹zcilik Federasyonu Milli Bilinç Kamp› Çanakkale 57.Alay fiehitlerini Anma Yürüyüflü Recep Türk / Öncü Spor Klübü ‹zcisi / Zeytinburnu Anadolu ‹mam Hatip Lisesi Ö¤rencisi 21 Nisan Çarflamba gecesi ‹stanbul Büyük fiehir Belediyesi’nin önüne vard›¤›m›zda coflkulu kalabal›k gözlerimizi kamaflt›rd›. 25 otobüs, ambulans, itfaiye, iski, beyaz masa gibi birimlerin araçlar›ndan oluflan büyük konvoy eksiksiz yola ç›kmak için haz›rl›klar›n› yap›yorlard›. Bir yandan da ??elediyemizin Mehter Tak›m› coflkulu marfllar söyleyerek herkesin içini titretiyordu…
beni kitab›n içindeki kahramanlarla beraber al›p o y›llara götürüyordu. Duygulu anlar içinde kitab›n bir bölümünü okudum. Liderimiz kitap okuma istasyonumuzun bitti¤ini söyledi s›raya geçtik ve kamp›m›za geri döndük. Akflam ise kamp atefli program›m›zda liderlerimiz bize Çanakkale savafl›nda olan kahramanl›klardan bahsetti. Baz› liderlerimiz ve izci arkadafllar›m›z gözyafllar›n› tutamad›…
Kendi izci kulübümüz olan ÖNCÜSPOR izcilerinin yan›na gittik. Yeni izci arkadafllar›m›z ile tan›flt›k. Saat 23.00 civar›nda tüm konvoy ile yola ç›kt›k. Organizasyonun eksiksiz olmas› için her otobüste bir lidere telsiz verilerek konvoy sorumlusu ‹BB Spor Kulübü Kulüp Önderi Süheyla Subafl› sürekli telsizden talimat veriyordu. Fakat telsiz sesi gece vakti uyumam›za engel olmufltu.
Ertesi gün (24 Nisan Cumartesi) istasyon program›m›z ç›km›flt›. Sivil Savunma, ‹lk Yard›m, ‹tfaiye, izci marfl› ö¤renme, ok atma ve oyun istasyonlar› vard›. Ayr›ca 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram› nedeniyle tüm izciler geçit töreni yapt›.
Sabah namaz›n› k›lmak istedik fakat su bulamad›k. Her taraf›m›z karanl›k ormand› ve abdest almak için suyumuz yoktu. Teyemmüm alarak sabah namaz›m›z› eda ettik. Hava ayd›nland›, otobüsler bizi kamp alan›na yak›n bir yerde b›rakt›. Kamp yerimiz sahile yak›nd›. Bizde gidip Gelibolu Yar›madas›’n›n bat› sahillerinin güzel deniz görüntüsünü görmek istedik. Sahile indi¤imizde burada Elaz›¤’l› ortaokul ö¤rencisi izci kardefllerimiz vard›. Hepsi ayaklar›n› suya sokmufl birbirleriyle nefleli flekilde suda oynuyorlard›. Suyun derinli¤i 20-30 metreye kadar dizleri aflm›yordu. Sahil boyunca ekibimle yürürken aralar›nda geçen bir çift cümleye kulak misafiri oldum:”Deniz ne kadar güzel bir fleymifl…” ‹lk günümüzü (23 Nisan Cuma) istirahat ederek ve çevreyi tan›yarak geçirdik. ‹kinci gün sabah›nda kahvalt›m›z› yapt›ktan sonra sahile indik. Liderlerimiz yan›m›za bir kitap almam›z› istedi. Yan›mda kitap getirmedi¤im için kulübümüzün bize da¤›tt›¤› Çanakkale’de fiahlananlar kitab›n› ald›m. K›y›da yüksek kayalara oturduk herkes sessizce kitaplar›n› okumaya bafllad›. ‹lk defa bir deniz kenar›nda kitap okuyordum. Dalgalar›n k›y›ya vurarak yapt›¤› ses, saçlar›m› dalgaland›ran rüzgâr sanki
25 Nisan Pazar günü bu kamp›n as›l amaç günüydü. Bu gün Anzaklar›n kutlama günü idi. Çanakkale muharebelerinde 57.Alay› son neferine kadar flehit etmifl, sanca¤›n› ülkelerine götürmüfllerdi. Adeta bu günü y›llard›r bir zafer gibi kutluyorlard›. Günü birlik gelip flehitliklerinde tören yap›p akflamüstü dönüyorlard›. T‹F’in projesiyle bu kamp düzenlenmifl ve buralar›n sahipsiz olmad›¤›n› Anzaklara kan›tlamak için ayn› gün onlar›n orada bulundu¤u gün yürüyüfl düzenlenmiflti. Bizi o gece 2 de kald›rd›lar. Bizlere dedelerimizin 95 y›l öncesi yapt›klar›n› yaflatmaya çal›fl›l›yordu. O gece dedelerimiz üflümüfl, sabaha do¤ru namazlar›n› k›l›p ya¤l› hamur k›zartmas› ile biraz k›r›k bulgur çorbas›yla kahvalt›lar›n› yap›p kara ç›karmas› yapan Anzaklara karfl› taarruza geçmifl ve hepsi orada flehit düflmüfllerdi. Bizlerde 2 de kalk›p gittik. Üzerimize kazak, kaban, battaniye tarz› bir fley almam›z yasaklanm›flt›. 2 den sabaha kadar bizde orada dedelerimiz gibi üflüdük. Sabaha do¤ru bizlere de dedelerimizin yedi¤i ekmek ve çorbalardan ikram edildi. Hava ayd›nlan›nca bizlere arkas›nda “Dedeci¤im Ben Geldim” yaz›l› k›rm›z› yelek, Türk bayra¤› ve dedelerimizin savaflta giydi¤i kabalaklar verildi ve yürüyüfl bafllad›. Yaklafl›k 12 km olan yürüyüflte Kabatepe mevkinden bafllay›p Conk Bay›r›n› aflarak 57.Alay flehitli¤ine da¤lar›n aras›ndaki patika yoldan devam ettik. 2bin 500 kiflinin yürümesi uzun bir kuyruk idi. Baz› bölgelerde karfl› da¤›
görebiliyorduk. Önümüzden giden gruplar üzerindeki k›rm›z› yelekler ve ellerindeki bayraklar ile da¤dan oluk oluk kan ak›yor görüntüsü veriyordu. Hemen karfl› tepemizde bulunan Anzak an›t›nda tören yapan Anzaklar eminim bu manzaray› ürpererek izliyorlard›. Uzun süren yürüyüflümüzde 57.Alay fiehitli¤inde mola verildi. Kumanya da¤›t›ld›. K›smen yürüyüfl burada bitmifl idi ama tabii ki geri dönüflümüzde yürüyerek olacakt›. 12 gidifl 12 dönüfl olarak yaklafl›k 24 km yolu coflku ve marfllarla yürümeye bafllam›flt›k fakat ilerleyen zamanlarda yorgunluk buna engel olmufltu. Kamp›n son günüydü. Otobüsleri burada olan klüpler kamplar›n› tamamlad›klar›n› T‹F baflkan›na tekmil vererek bildirip kamp alan›ndan ayr›l›yorlard›. Bizim dönüflümüz ise ertesi güne sarkm›flt›. Çünkü bizi getiren otobüsler ‹stanbul’a geri dönmüfltü ve onlar› bekliyorduk. Otobüslerimiz gelince arkadafllar›m›z ve liderlerimizle helallefltik, oradan evlerimize do¤ru yola koyulduk… 3 y›ld›r okulda olmama ra¤men bu f›rsat› kaç›rd›¤›m için gerçekten üzgünüm. Tüm ö¤rencilerimize ›srarla tavsiye ediyorum. Mutlaka gitmelisiniz. Gidilip Milli Bilincin fark›na var›lmas›n› isterim. Bize destek olan okul idaremize, aile birli¤imize, Coflkun Sar›yalç›n hocam›za da bizlere liderlik yapt›¤› izcili¤i sevdirdi¤i için teflekkür ederim…