25 minute read

Kelimelerin Miniları Nen!dedir? 'Liaanın Sedeletmesi

KELiMELERIN MANALARI NEREDEDİR?

Biz hAlA bugünkil hakikata asilı. uymayan kurUn-ı vusttı. ınefhılmlanyla dil.şunılrüz. Hiçbir :neticeye varmayan bil.til:ı:ı. ınü:ı:ı.akaşalaru:ı:ı.ıza. sebep iŞte bu mefhüın ıneselesldJr. İçt1matyatta, ulüında, stya.stya.tta olduğu gibi lisa:ı:ı.da da blzl !hAta ede:ı:ı. hakl.kate, şe'niyete yaba:ı:ı.cı kalır ve ke:ı:ı.dl kafamızclakl uydurına mefhılnılarla hakikatler yapın&3a çalışırız. Mesela. hakikatta hlr Türk ınilletl vardır. Bu:ı:ı.u müm.kü:ı:ı. olduA-u kadar l.:ı:ı..kAr ederiz. Çü:ı:ı..kil kafamızda bt:ı:ı.lerce kırı..lm.ış hayAlden dot'ma bir ·Osmanlılık· mefhllmu vardır. İsınlni i:ı:ı..kA.r ettiğimiz m.illetimizl:ı:ı. a:ı:ı.cak altı asırlık tarihl:ı:ı.i alır, daha evvelki hayatını ta:ı:ı.ımayız. Heyha.t. halbuki altı ası.rda seksen ınllyonluk bir millet değil, hattA altı ınetre muhiti:ı:ı.de bir çı:ı:ı.ar al;acı bile yetişmez ... Haklkatte yaşaya:ı:ı. şeylerı birer birer l:ı:ı.ka.r ederken llsa:ı:ı.ı da ,u:ı:ı.utmayız. Ve deriz kl, - Türkçe yoktur. Bu llsa:ı:ı., Osınanlı Usanıdır. Osmanlı llsanı da sarfının Içinde Arapça, Acemce kaldeler bulu:ı:ı.a:ı:ı. ınuhtellt bir lehçedJr. Arapça ve Acemce iyi bilmeyen Osma:ı:ı.lıca yazamazi

İlm.in, fe:ı:ı.ni:ı:ı. hakikat gtbl nazarıı:ı:ı.ızda hiç eheınm.iyetf yoktur. Elimizde ·Kamus-ı Osın4:ı:ı.l• ler var, Bunların lçl:ı:ı.de bir keliıne TürkQe bulu:ı:ı.maz. Hep Arapça. Aceınce kellıneler... ·Osına:ı:ı.lıca• denilen dUzıne edebiyat d111:ı:ı.de Türkçeye zerre kadar eheınm.iyet verilınez. Türkçe Qempnhc-a,nın içinde AdetA loym.etslz b1r safradır. Türkçe kellınalert, Adi. kaba, Ahenksiz bulu,

109

ruz. MeselA lzcilik, oymak beyi ve Uh . .. gibi mil

U hareketlll yeDi ıstı.IAh.la.rm.ı büe şed.ld bi.r tehAlükle Osmanlıcaya tercümeye kalkanz. Ve ha.k.ikate, yani Orfe iltifat etmediA!mJzden kullandıA"ınuz Arapça. ve Acemce kelimelerin mA.nlı.larını da UsELDl vlcda.nda dekü. Arap ve Acem k&musl&rında ara.rız. Halbuki geçen mak&lelerlmizde anlattısrımız gibi ·Osmanlıca• dlye ha.klkatte bi.r llsan yoktur ve olamaz da... Konuştuğumuz !isan Türkçedlr. Her !isan gibi bizim llsa.nımıza da bAriçten kellmeler girmiş ve Türk milliyetiDi kesbetmlşdi.r. Türk sarfına dlA'er ecnebi sarflardan k&lde giremez. Arapça, Acemce terkip ve oem' kaldeleri ancak uydurma eski edebiyat llsanında yaşayabU!r. Konuşurken hiçbir Türk -ıstılA.hla.rdan başk-Arapça. Acemce s&rfla.rıyla yapılm.ış terkipler ve cem'ler kullanamaz. Türkçeye giren yabancı kelimeler de eski mllnAlannı kaybeder. Türk tecvld.ine göre Ahengini deklştlrdlkten sonra mAnAsını da deA'!ştlrdl. MeselA •mektep, şafak, tesrlr, sada.-kelimelerine bakalım. Bu kelimelerin Türkçe mA:iıA.ıarı başka, Arapça. mAnlLla.rı başkadır. Türkçe mektep: İçinde ders olı:wıacak bir yer demektir. Arapça. mektep: İçiDda yazı yazılacak yer ... Türkçe şafak: Güneş dokm&zdaıı evvelki aydınlıktır, oŞafak atb. Daha uyuyamadı.m• deriz. Arapça. şafak güneş batbkta.n sonraki aydınlıktır. Türkçe tesrlr: Sevindirmek:tir. Arapça. tesrlr: Yan bell.ne kadar suya d&l.maktır. Türkçe sadA.: Ses demektir. •Botuk bir sadA lle ..Oze başladı· derlz. Arapça. sadA ses deA'!L sesin aksi demektir. Türkçeye ehemmiyet vermeyen. Tarkçeıı.I.D varlıA"ı.nı InkAr ede.n kurıln-ı vustA merııo..m.cula.rı bugQ.n TQrkçeleşm.lıJ olaD bu keUmeleriD TürkQe mAnAia.rına ye.nl.ı.ş, Arapça mAnAlarma dogru derler, Halbuki 11sanımızde. bu kellmele-

rlıı TQrkçe mAnAları d*""· Arapça. mAnAları y&Dl.ı,br. Tarkçeye gtnm kellmelerlıı mADAla.rı Arap ve Acem k-.musla.rında de�. TarklQAiln llaaıı1 vicdanmdadır. Arapça, Acemce kel1melarle beraber Tarkçe kelimelerin de m4DAııı Ort'üıı, ıııe'niyetln ver� m4.DA.dır. TQrkçe ne kadar çok kellmeler vardır ki eski mADAla.rı bugıl.n ta.ma.miyle değişm.!'tlr. Bugıl.n; bugQııkQ hakikatlıı, yani orro..ıı ven:l� mA.IıA. do�dur, eskisi y&Dl.ışbr. Netice: - Tarkçedeki kellmelerlıı mAnAları ecnebl kamus kitaplarında deBi], onları alıp lstedlli sibl kendine mal edeı::i. lisan.l vlcclandadır. Ey gençler! Artık evvel zaman kalbur saman

All.mlerl sibl gOzlerlnizl ecnebl kamÜsle.ra. d1kmeytniz. Sizi Içinde yqata.n haklkab, 'e'D.iyetı, örfii teclklk ve tarassud ed..iıı..i.z. Şlveniz, sarfmız, nahvlıı.lz, 1lsl1lbunuz sibl, kellmelerlıılzlı:ı. en dokru ve mükemmel m4DAıımı da orada bulacaksı

nız,

TUrk S!!zO, savı: 12, 26 Hezlran 1330/9 Temmuz 1914

LİSANIN SADELEŞMFSİ

Diyorlar ki: ·U�ma.ğa ne hacet? İşte lisanırnız kendi kendine sadeleşiyor. Yarım. asır sonra ne Arapça. ne Aceınce terkipler kalacak; ne de miı.nA.sı.nı bil.medlğ:lmiz lüzılmsuz kellmeler ... Bir güıı olacak Id seeller gibi terkipleri de unuta�ız ... • Halbuki milli ve tabU llsanlar değll, hatta. milliyet cereyiı.nları bile sevk ve idaı'e edilmeden Uerleyemez. Almanya'nın büyük adamları olmasaydı Alınan mllliyetl ıneydana gelir miydi? Me.carlık, Bulga.rlık, Yunanlık, Sırplık, Almanlık, Araplık bir takım yorulma.z adamların durmadan sarfettikleri illl.hi cehdler sAyesinde

VÜcud bulmuştur. Ma.ca.rla.rı.n, Alınanların, Bulgarların, milli llsanları da kendi kendine şuursuz bir tarzda doğmamış, birçok şuurlu tasfiye hareketleriyle bugüı:ıkü mükemmellyetini kazanmıştır. Eıı tabii ve haklı cereyiı.nla.r iÇin bile mutlaka -cehd-effort• ister ... Milli lisan da blzl.m sellkamızda yaşar. Onu edebiyata geçirmek için ferdi ve şuurlu cehdlere ihtiyaç vardır. Son za.m.anla.rda ma.ııA.ları.n.ı herkesin blldiği kellmeler ve m1lll edıUa.rla yazılar yazı..l.m.ağa başladı. Bu lleanda sadeleşmak değil, Türkçeleşmak ldl. Arapça. Acemce terkipler kullanılmadığı için seUke.larımızda.ki ı:nAııA ihtiyacı daha iyi tatmin olunuyor, •lAmi ve beya.ni- farkla.r ecnebl edıUa.rı.n rühu.ı:nuza ağır gelen kara.nlİkla.rı içinde kayboluyor... AmA Türkçe yazmak için Türk sarfı.nın. tamAmiyeUne, Türk şivesine cUkkat etmeyip yine esk1 edebiyat li.san.uı.ı.n. intiba.larıyla yazacak olursak bu

11.2

Türkçeleşmak hareketi de hiç ka.l.acakbr. Türkçeele eskiden beri Türkçe ya.zma.k ist.eD.ilmiş. Fuzıuı bUe: ·Türkçe güzaldir. Fakat onunla nAzik şür yazmak pek güçtür- diyor. Arzusunu yerine getiramediki Için sıkılıyor, a.czlnl. saklamıyor. Ve Ilave ediyor: •Bende tevfik olsa bu düşve.rı A.sA.n eylerlm.• Yani •iktlde.run olsa Türkçe şUrler yazarım• demek istiyor. Halbuki tamamıyle Acem edebiya.byla yetişı:niş hem de Bağda.t'ta. oturuyor. Türkçeye temsU e� şekli veremiyor. Tekke edebiyatından başka birçok şeyler Türkçe ya.zılıyor. Fakat Türkçeye bir hudut olma.dığı için, daha d�u Türk sarl'ı mukaddes ve muhterem tanıJına.k Adet olmadığı için arasıra Türkçe yazılıyor, sonra· yine Arap ve Acem edA.Iı eski edebiyat llsanına dOnüliiyor. Çiinkii Türkçe ye.zma.k Için husus! bir cehd yok. Selik& kuvvetlyle, şuursuz Türkçeler de mahdut kalıyor. Mesela şair Nedim Efendi... Bütün tahsill Arapça ve Acemce olduğu halde bazı selikasının kuvvetiyle o kadar Türkçe. o kadar Türk edasıyla yazıyor ki bugiin bUe şairlerimiz içinde konuşulan gılzel İstanbul Türkçesini bu derece ya.zan buluname.z. İşte bin yüz otuz beş senelerinde yazılan bir gazel ki içinde ·Ateş-i so.za.:iı-dan başka terkip yok.

Ga=l Bır söz dedi. c4n4n kı kerdmet va.r içu.de. Dün. giceya d4ir bır i#dret va.r içinde. Meyhdn.a mulaa.ssl gönlnür taşr-adarı. aınmd Bir başka ferdh, başka lat4fet va.r içinde, Eyvdh o ılç çUta kayık aldı kanı.nm., Şa.rlu okuyup geçti, bır dfet va.r içinde ... Olmaktc deı-Ununda. h.av4 ldta1-ı siLzdnJ N4yın. di.)labi.lme,. kt n.e h4ıet va:r içindel Ey fılh.l Necürn4 ila bir seyrin. i#ittila. Tenhd<:G va.rup Göksu'ya.; i.frat VGr i-Çıncıe ...

Nedim. Efeııd.i bir an Arap ve Acem edebiyatı.nuı intibala.rıııd.an_ m..Sün, sa.mJın1 olm\liJ, ko-

nuştuğU llsanı yazmış... GazeU Tllrkçen.ln bir ineisi gibi parlıyor. Fakat bu sadellk. yani TürkçeJik şuurlu deAil. tesadüf ... Gellti güzel bir tesadüf ... Nedlın Efendi'den tam ikl yüz sene sonra gelen bir şair de •llsanlar mWetlertn konuştukları· oldul;unu bUd.IAi halde eski divan edebiyatının terkipleriyle tu şiiri yazıyo.-, ( Ka.v4fU-i beşeriyyetJ, ( şi.keste-s4k u tuv4nJ

Yürür sük.ılt Ue Uevf4·V• zindeg4nldeJ

Çölün hayat. gibi hep k.avrulur k.ahr süz4n ( Ha.yo.t-• k.afUeJ bir (ahk.er-L nUı4n!deJ

Bütün bu k.afilerı.in ( dest-L ı.znr4bı.nda.l (St ve h d4ne-i evy4rnıJ ( sübha.-t örnrünJ

Bütün bu k.afilentn (rılh-ı pür-az4bı.nda.J ( Harlk.-i h4UtJ bir tef'UJgl-VL ha.rr u mürrün

Geçer bu k.afileler hep elemle (peyderpevJ

Geçen bu k.afi.lelerden vılcıld alır gıly4

Bütün şu. (arz-ı tebtJ bl-huzılr eden birşey,

Çölün (ha.yat-ı remddtvyeJsirı.de bir rü'y4 O dairrı4· varı.an. 4sılde, bl-zeb4n çölde

Bu thttz4r Ue (şedd-t mer4hUJ eylerk.en (Uvıln-ı k.afileJ keşfettı bir uzak gölde

Bir (arz-ı hüsn ü ztv4J, bir mazalle-t rüşen.

Bir (4şiy4rı.·ı müzehherJ kJ. (pür-tuyılr u zı141)

Büyük. bir (arz-ı bah4rlJ lü ha.llıı hep serrrı.est (Muh4t-ı zemzemeJ bir (çeşmes4r-ı s4f-ı zılH41J

Ki hep kadınlan (ralıs4rı.-ı rı.eşveJ destbedest

Bu (d.ürre-i lrem-4r4sıJ (arz-ı sa.fUentnJ · Bu hoş (Uyılrı.-• (cezire-t ş4d4bJ edince hasrettJ merkılz · k.a.kü (arz-• ıtk4J lıa.fUerı.in O (s4hU-t tcr4b u şevkeJ, (pılr-sılrür-ı .ztv4J

Demek llsanımızın gittl.kçe sadeleşmesl, Tllrkçeleşmesl doıtru deıtı... İşte misaJ.: İki yüz sene evvel ya.zılanla, Iki yllz sene sonra yazılan ... :lkı yllz sene evvel Nedim Erendi nasıl sevk-i tabiisiyle cehdslz Türkçe yazıverm!ıt Ise bugünkıl talr blla.k.ls Türkçe yazmama� Türk ııa.rlmı bırakıp, Arap ve Acem etU:fıi:u ve ed.Aaını kul.la.D-

� cel:ı.detmı. ... Bu '!Jr pekAlA Türkçeye tercüme edllebUlr. Çünkü Türkçe deatldlr. Türkçe olsa. tercdme olunamazdı. Binız iD.safı ola..na. soruyorum.. Hiç Alııuuıcada..n Alııuuıca.ya., Maca.rca.da.n Ma.ca.rca.ya., Bu.lga.rca.da.n Bulgiorca.ya. bir parçayı tercdme et.mek mQmkü.n mildılr? MeselA. AlDıanca birQok şiirler, h.JkA.yeler a.l.uu.z. Bwıla.ruı m&DAları, fikirleri, mQnderecA.tla.n ne kadar, başka. başka. olsa. l1aa.nla.n, kelimeleri birdir. Halbuki eski edebiyat llsa.nıyla. he.kikl Türkçe birbirinden son derece ayrı... Kellmeleri, edA.la.n ayrı ... MeselA. •u mısra.a. bakınız:

Bir !a.şlyA.n·ı mılzehl:ı.erl ki (pür-tuyür u zı

lA.ll

Türkçe tercil.mesl: ·GOigeler ve kuşlarla. dolu çlçekll bir yuva. ... •

Hangisi gılzel? Bu mısrıuıı aslı ola..n terkipleri mi yoksa. tercümesi mi?

Eski edebiyat llsa.ııının lnUbA.la.rı Türkçenin yazılmasına. mAn.idlr. B,lz.l.m şa.lrlerlmJz.l.n l:ı.eya.cA.nla.n blle Arapça ve Acenıce terkipler J:ı.a.Unde tecelli eder.

MeselA. şu parça:

T4bılt ... O frehnümd-yı mokberJ,

T4bı1t ... O fheykel-i mükedderJ,

T4bılt... O (hD.ttb-t sıunm u ebkemJ,

T4bılt ... O lbılnldet-ı mücessemJ.

T4bılt... O ( sü.kılt-• p4y-d.er-ser J,

T4bılt ... O lmu.stbet-t mükerrer),

T4bılt ... O fva.hşet-ı rnu.annldJ

Tıibılt... O fmin.ber-ı sefer-ber), ve Uh.. ..

Bu da. pekAlA. Türkçeye tercil.me edlleblllr. Şa.ir Arapnıış yahut AceiDID1Ş gibi o m1lletlerin sa.rfıyla.. edA.ıııyla., lisa.n.ıyla J:ı.islerin.i daha. kuvveW ifAde ediyor. Bu har J:ı.a.lde ta.bll bir J:ı.al deatldlr. Marazlc:Ur, Şa.lr matemiyle oc:la.sıncla. ka.pa..n� za.ma.n doetlan.na. veyalıut kendi kendine derdin:l. Arapça. Acenıce terkiplerle tekrarla-

dıA'ını kimse ldcUa edemez. Mademki Türlı:tllr; konuşurken, gOzya.şı dOkerken derdJDI <le Tarkçe anlatm.ışt.ır. PekAlA; yazarken niçin Türkçe yaznıasın? ... Usanunızın kencU kendine Türkçeleşmeslnl beklemek boştur. Biz cehdecUp •Türkçeleştırme11•. kend.1ınizi eski edebiyat llsenının 1nUblı.larınelan. sellkaınızela olmayan kllşe terkiplerden kurtarmalıyız. Konuşulan Türkçe beş altı esır evvel ele vardı. Bugün ele vardır. Fakat yazıl.mıyor. İş onu bütün gO.zelli81yle, tablatıyla, edı'Osıyla. sarfıyla. şivesiyle yazmak ta... Milletler ve edebiyatlar hep lisanelan eloğar. Konuşulan ve sevk-I tablimizde yaşayan Tilrkçeyl esk! edebiyat llsanının rnarı!l.zi 1nUblı.larına karşı cebdederek yazacak 1nkılA.pçı bence 1nsan1ıkJn fevkinde bir ınevcuttur. Ben bütün mllll, Içtimal ve edebi ümitleriıni kendisine atfett!klm bu kahramanı bekliyoruın. Fakat o hA.lil. gelm.ly()r ...

TOrk Sözü. sayı: 13. 3 Temmuz 1330/16 Temmuz 1914

İSTANBUL_ TÜRKÇESİ HANGİSİDİR?

1) Mual.babe Dünyada. Türkler kacia.r llsanca ve coitrafyaca. birliklerini ka.ybetmlıJ bir mlllet yoktur. İstanbul'dan çıkınız. Aııadolu'dan, Azerbaycan' dan, Kafka.sya'dan, Türkistan'dan geçiniz. Mançurl'ye gldiniz. Hiç tercüman& muhtaç olmayacaksınız. Bütün Altay d�a.ruı.ın elvarında da Türkçe konuşulur. Faka.t her Usan gibi TürkÇenln de maha.lll şiveleri vardır. Türk kelimelerinin her yerde -şekllyet•lerl bir, yalnız biraz -savıtyet-lerl ayrıclır. Çln'ln Kango vilAyetinde bile konuşulan Usan bAlls TürkÇedlr. Ve biz anlayabillriz.. Kastamonulu, Erzurumlu, Vanlı, Adanalı, Edlrnell şivelerinin lhUIA.fı.yla beraber nasıl pek güzel konuşup anla.şabllir.le. Türa.n'dakl bütüq Türkler de birbirlerinin sözlerini öyle anlay&bllirler.

Arbk her millet gibi Türkler de bir millet hAl.l.ne geçmeye ba.şla.dıklaruıclan umumJ ve edebi bir l1sa.na Ihtiyaçları günden güne arbyor. Bu umuı:nl .ıısa.n ne:nonln Türkçesi olacak? Ancak Anadolu kadar olan Fransa'da da şive lhtllAfı pek çoktur. Hiç bir lebÇenln konuşulduğu muhlt yüz Jdlometnoyi geçmez. Faka.t Fransız milleti Paris l.lsa.nuu umuml l1sa.n olarak ka.bul etJ:nlştlr. Mahalli JJ.sanlarla gazete ve kitap neşrettırmez. Bu gibi ma.hall1 Fra.nsızca.lar: .ta.ammilmlerlnde milU bir tehlJke ııörür, men eder. Aııadolu'nun, yanl Fransa'nın onbeş yirmi mlsll. olan Tılran'da şive farkı Fransa'daki ka.-

1 ll7

dar barlz dekUdlr. Onlar nasıl Paris Fransızcasını edebi ve umumi Ilsan yapm.ı.şlanıa, biz de •İstanbul Türkçesl·nl bütün Türkler Için, bütün

Tllra.n Için ınilll ve umwnl bir llsan haline getirmeliyiz. Uyanan, ya.şaınak Isteyen Türkler bunu Itıraz et.rneden kabul ediyorlar. Yalnız Iş ·İstanbul Türkçesini• bulma.ka. kalıyor, İstanbul Türkçesi hangisidir? Softaların konuştuğu çatlak laynl h. muha.rrirlerln yazdıkı Arapça, Acemce terkipli, Ihtiyar ve muhAfazakAr memurların konuştllku basmakalıp tAbirli BA.b-ı All lisa.nı mı, yoksa halkın konuştuğu llsa.n mı İstanbul Turkçesidlr? Bun•ı tayin et.rnell. İnsA.f ve terbiye dalresinden çıkmamağa gayret ederek munaka.şalar yapmalı. .. Softalann ve ulemlLnın konuştuğu çok Arapçalı llsa.n, İstanbul Türkçesi olamaz. Onlar her kelimeyi Arapça tecvtdlne uydurınağa çalışırlar. HattA. bu halleri bazı hlkA.yelerln lcA.dına bile sebep olmuştur. Bir kadın bir mektup zarfının üzerini bir hacaya akutmak Istemiş. Hoca zarfı eline almış. Okumuş. DemiŞ ki. - IMinnal şol şey ki lsüttlrrel Ortülür <muttasıra.nl ısrar ederek ·ırelegB.I}IIehul bunun i'rA.bda ma.hA.UI yok ... Kadın şa.şmış, . - Ayol hoca efendi. Zarfın listu Türkçe yazılıydı. demiş. Softanın ayn ayn teşdidleyerek Arapça mAnA.suıı çıkardı� cümle TürkQe ·MaııaStır Muta.sarnflı�na• cümlesi Imiş. Daha buna benzer birçok hikA.yeler vardır. Softa.lar Türkçe kelimeleri teşdldleyerek, medteyerek Arapça haline kor ve l'nlbına göre manA. çıkarırlar. HA.IA. dlva.ııla.rda.kl aski edebiyat 11sa.n� kullanarak birçok Arapça, Acemce terkipler yapatı muha.rrlrler!n husus! lehçeleri de İstanbul Türkçesi sayılamaz.

Bu Acemce tarkipiere kim Tilrkçe, kim Istanbul TilrkQaal' dem� cesaret edebWr. Bazı muharrirlerirniz bu Arapça ve Aceince terkip dOzmak hastalığından kendUeriDt kurtaramadıktan başka -cedeblyat tarihi· lle ctarlh-1 edebiyat· arasında ne fark var'?- diye Tilrkçede, Türk sarrında. Tilrklerin selikasında yaııayan clAm.t ve bey6.n.l• l.zAfet farklarını InkAr ediyorlar. İstanbul Türkçesln.l İstanbul muharrirleri Içinde bazıları arasın. pek g(lzel Y8ZDI.IIIlardır.

MeselA Mehıned Rauf bey... Eğer terkipçl arkadaıılarının tesiri altında yaz.ma.saydı gQzel Türkçenin nesirde bir üstAdı olurdu. Halbuki mensup olduA-u edebiyat maktabi terkip Istiyor. Nergis! ve Veysi llsanından ağır; muğlak, Tilrkçeye benzemez bir llsan istiyordu. O da alacalı bulacalı terkipler yaptı. Ve halA yapıyor.

Terkip yapmadJAı. tarkip uyduracakım diye sellkasını. ·fikrlnı yormadıkı zaman kolaylıkla konuşularu yazmış. İşte Siyah lncUer'den bir parça ... Rauf bey bu anda pek sanı.lnı.ldlr. Terkip yapmak de8il. kendi teessQrılnü, kendi gözyaşlannı terennüın etmek istiyor. Bakınız. hiç terkip var mı? Cümleler konuştutuınuz gibi nasıl kısa ve Ahenkll: clnJJtUt. ıskık. siyah bir 1u1 gü.nüydü. Onun öldılı:;a gandü. Onun, O berıtm dünyadA bir tek kBrdeJi.rnin. o mef'ılln lıastaMnede. birçok sef41etlerden sonra inleyerek. istimdot edenıla 'Beni kurtann. beni kurtannl" diye sıziayaroia 61daı:;a gfsndü.

O ölayordu. O göZilmtın önılnde öltlyordı.c. Gözleri korkudan ihtilaçlarla a.çı.&a a.çı.&a siyah bir çukur oluyordu.

Yazanan soluk. tıerli derisi gerile gerlle kemiklerin ü.standB yırtlbyor gibi aCızında bll.züıayordu. Dı..ıdclalon. lauruyorak. morıa,arak, deri altında dilleri sayllaccıla kadAr kemilalenı yapı,ıyordı.c. G6"sa son harharolarla; son tnUCUerls �IIZIIIO kadAr çıkıp aonro alçalıyor. Alçal&yordu.

Ve ben bir şey yapa.mıyor.dum.; hiçbir şey yapcrruyordum. Onu bu hale getiren; lnleterek Myle gcdd4r4ne öldüren derde; bu hain rrıe'l:te hiçbir şey yapam.ıyordum. Bu cc.ztn elinde ezilrrıiıı: haykırrrıak t.stiyordu.rrı. Kudurrrıak. t.stıyordum. Ölmek rnuhaklıa.k. olsa bile vahşi vahşi;

Izenlar içinde intikam alrrıak için. ktıduruyordum.Fakat gidip sebep; hak sorul4cak, gidip intiham alınacaiz hiçbir kimse yoktu.. Son nefesini iııitrrıerrıek için; şahakları yapışrnı.ş ve şimdiden ötmü.ş bu .zavallı, periııa.n saçların içinde; bu o kadar gü.zel ve siyah gözlerin; benim sefil kardeşiinin sefil gazlerinin söndii.�ii.nü görmemek için kaçtım.- oradan: yanından kaçtırrı. Faka.t 'öldii.' haberinden "kaçarrıadım. Ondan haçamadım. Öldii.. Evet; o de öldü. işte hepsi öldü; on iki sene evvel ntnem; Uç sene evvel babam ve şimdi o: aşkı kclbirnde hepsinin yerini tutan o dc.öldii.; ii.çii. de öldü. Ve ben onun rrıe.zarınr.n; ontcruı J'71.ezarlarını.n yarıında açılan bu yent meza.nn başında bugii.n inierken beni.ln için. kendilerini artık bir d.tıha görmek ihtinı4li muhal o�u. bu kimsesi-Zlik içinde sii.rii.nmekten başka; hiçbir çarerrı bulunrrıadığı halde -rrıecnün4ne olsa da-- onların şimdi beraber oldukterını dii.şii.ndii.rrı de 'ah: şirrıdi si.z bana ağlayınıZ; si.z bano.: diye feryat ettim.•

Rauf bey yazılarında daimA sa.rd,iml olsa lmiş tam Türkçe yazabilecekmiş. Sonra. Süleyman Nazif beyin şu sekiz satırlık cümlesine bakınız: • (Muhteviyat-ı rrıutantana-ı ka.dımeslnlnJ ( enkc.z;ı ve izZGm.IJ ii..zerin.e asırtcrca gizU gizli y•k•larak nihayet kı&brista.nlarla vir6.neler arasınde kaybolan surunuzun d4hUi, febrı4-yı Aderrı'denJ iki yü.z; bin frrıahluk mudur kU (per n6.h-ı mudşeretJ o�u zaına.nkır<IG Şatta'Z-AraP üe Akdentz aras&ndahl mes41e dalwJ. uzun, güns-

Uyenin.J eveselit-ı sir4yetinLJ dohG ·a.z h4ma, tabiGt dohG a.z bklma.n. dsQUdL• •

Bu l.lsa.ıı İstanbul Türkçesi de81ldir. Eski edebiyat Usan.ıdır ki yazarların. hepsi yaıılı.ş yazdığı gibi anlayıu:ı. da yoktur. Bir kere Türkçenin edAsı bu kadar -.zun cü.mlelerl kabul edemez. Bu 1.1sa.ıı konuŞuıan Türkçeye tercüme edileblllr. Madem ki TQrkçeye tercüme edlleblllr. O billde aslı TQrkçe d�. başka bir l.lsa.ııdır.

Terkipçi mulıa.rrirlertn l.lsanı gibi ihtiyar ve muhiı.fazaka.r memurların Bab-ı AU şivesi de İstanbul Türkçesi dekildlr. Bu husus! llsıu:ı. beştan nlhayete kadar bir takım kllşe terkipler ve atıflarta doludur. Arap ve Acem tecvidiyle yoğrul· muş öyle garip bir bestesi vardır ki işitirken insanm hayı'IJ.J..Dde ye�en temennalar, tek�plılar. e#ilmlş boyunlar, ôksılrükler; en.flyeler, tanbullulardıu:ı. mürekkep bir �bus kararır ... Abdülhamid'in Dahillye NAzırı Memduh Efendi yakın za.manlarda bu tuhaf l:isanla iki kitap neşretti. Tedklke ve lbret almaka depr.

Avam.ın. halkın konuşt\lkU ·l.lsa.ıı İstanbul Türkçesi midir? İstanbul'da hangi smıfm hangi tabakanın l.lsanı hAlls Türkçe sayılablllr? Gelecek nılshamızda .da bunu ara.yalım.

Türk Sözü, say1: 14, 10 Temmuz, 1330/23 Temmuz 1914

İstanbul'da birkaç sınıf' vardır ki lehçeleri· nin tarz ve edAla.n. l:ııaşka başkadır. Bu sııııf1aruı başlıcalan şuııla.rdır: ll Eski edebiyat taraftarı olan terkipçl şalrlsr ... 2) UlamA. ve aoftalar. 3) Eski ıstılA.hçı" muall.1ı:nler. 41 Bab-ı Alı QslO.bwıu hAlA yaşatan muha

f� memurlar.

sı İkinci sı.rııf halk. sı Tanzimat rnaariflyle tahsil görmüş kadın

lar.

7l Tanzimat· ma.arlf!yle kuvvetli tahsil görmeyen kadınlar. sı Yabancılar. 9) Gayr-I Türkler. .,.

Bu sınıfların hepsi İstanbul'da oturduklarından -bizim lise.nımız İstanbul Türkçesidir•, iddiAsını ileriye sürebilirler. Nitekim en meşhur bir terklpçi şa!r!mlz: - Benim lisa.nım İstanbul Türkçesldir ... diyordu. Acaba doğru mu söylüyordu? Tedkik edelim. Ve bir netlee çıkarınağa çalışalım.

Eski edebiyat taraftarı olan terkipç! şairler. Bunlar gittikçe azalıyor. Ve hemen yavaş yavaş terkiplerini taklit edenler kalmıyor. Bununla beraber eski şöhretlerinin kuvvetiyle hiı.liı. yaşıyorlar. Varlığını artık anlayan Türk milleti konuştuğu güzel lisanm yazıldığını !stiyor. Bunu terkipçileı· pekale. gördü�ert halde aldırmıyorla.r. Yine eski konuşulmaz edebiyat lisanını yazıyorlar.

M!lli uyanıklığın !isan ve edeb!yata geçemeyeceğ!ne kwl olan bu ze.Ua.rdan Centı.b ŞahAbaddin ve Silleynıan Nazif beyefEindiler son zamanlarında te.b!l konuşulan Türkçayi yazmağa cehdedecek yerde bütün bütün Arapça ve Acarnce terkipler düzrneğe başladılar. Cenab Şahtı.beddin Beyefendi hattA •z.ek! kari'ler• bile diyemiyor; Acemce bir terkip yapıyor -kartın-i zekiyye• diyor. Geçende bir şiirini konuşulan Türkçeye tercüme ettiğimiz bu muazzez ve muhterem şal.r> •Kuşlar ve gölgeler le dolu çiçekll bir yuva .. . • demek için bakınız nasıl Türkçeden dışan çıkıyor.

CBir Aşiyan-ı müzehher ki pür-tuyılr u zıle.n. Türkçede edebiyat llsanı Arapça ve Acem.ce midir? Türkçe !le edebiyat olmaz mı? Sevgili şair ne mecburtyetle Türkçe kelimeleri, Türk sarf:ın..,

Türk edAsını, Türk anızunu bırakıp yabancılığa gidiyor? Evet niçin kendi _konuştuğu llsanı yazmıyor? Acaba buna muktedir değil mJ? Bunu zannetrnem.

·

Cena.b beyefendi konuşurken şılpheslz Türkçayi kullanİr. Fakat onun itika.dıııca edebiyatta milletin kullandık>-sevk-i tabilmizde yaşayB.D kelimeler ve nılll.l eda. kıymetslzdir. MeselA pencere kelimesinin mAnAsını bilirler. Ma.demk1 Türkler Cpencerelni.n' ınAn.Asını biliyorlar. Onun edebi bir kıymeti yoktur. Şair artık -revzen• der. Çünkü halk bunun mB.nıi.sını, doğru telaffuzunu bile bilemez.

Sonra Cena.b beyefendi edebiyatların milletIere Ait olmayıp, zil.mrelere a.it olduğuna kA.ildir; eski İskenderiye edipleri gibi... Derler ki: ·Benim yazdıklarımı Türk halkın.ı.n anlamasın:a ihtiyaç yoktur. Ben keYfim için yazıyorum. Bununla beraber her millette konuşma llsanı başka yazı llsanı başka.dır».

Hakiki Türkçayi kullanınayan bir za.tm Türkler Için yazmaciıkı doğru... Fakat her milletın konuşma lisanıyla yazı llsanı arasındaki fark başka başka değildir. Her llsanın Içinde, hattiı. muharrirlere göre değişen bir .üslil.p farkı· vardır. Mesela Fransızcada Vlctor Hugo'nun bir şiirini al.ı.n.ı.z. O ılslil.p ne derin, ne Alldiri

La.kiıı. kelimeler, sarf, eda. tamamiyle Fransızcadır. Bu şlirin manAsını Ihtimal birçok Fransız anlayamaz. Fakat kelimelerin ayrı ayrı manAsını bil=eyen bir Fransız var mıdır? Bütıln b)lyük Fransız mulıarrirlerinin üslüplan ayrı ayrıdır. Hatta. imzaları olmasa bile eserlerinden kiın oldukları anlaşılır. Fakat bu b&.şkalı.k lisan farkı değil ıls_lüp farkıdır. Lisan o hiç değişme: yen, o her Fra:nsızın bildiği Fransızcadır.

Blzl.m. terklpçi edlplere,gellnce iş değişir. MeselA CenAb beyefendi:Yi konuşurken bÜtıln Türkler anlarlar. Çünkü s"eU.kamızda yaşayan milli kelimeleri kullanır. Yazarken . Arapça Acemce.

Tahsil gönnemiş TOrkler anlamazlar. Niçin? Çünkü seUkamızda, sevk-I tabllmizde olmayan kellmelert ve tarzları kullanır. Buna. ılslO.p farkı değil, •ltsa.n farkı• demelidir.

Halbuki bir milletin edebiyatı. içinde ılslılp farkları olmalı lisan farkları ol.m.aınalı, ltsan bir, fakat üslılplar ayn ayn olmalı. ·Bir bahar yatağında açtk saçtk uza.ıııruş. demek için -bu cAme-hAb-ı rebilde, bılrehne sAJd-1 slmin, bürehne sAk u surin ... • demek ılslılp yapmak deıi;il. Türkçe ya.zınamaktır.

Eski terklpçt edlplerlmlzin zihn.iyetlerl değişmiş ve bambaşka· birŞey olmuştur. Selikalarındaki kelimeleri onlar Adi ve gayr-I edebi bulurlar. Türkçenin medsiz edasını, medsiz şivesini beğonmez.ler vo Türk sarfıyla terklp yapmayı sanatsızlık sanırlar. Türkçedeki lam! ve beya.nt tzafet farklarını hiçe sayarlar. Yazdıklan şey konuşulan Türkçeye asla benzemez. Hatta eserIert lisanımıza tercüme olunabilir. Onlann eserlerindeki alacalı bulacalı, terkipli ve medli llsan İstanbul Türkçesi olmak şöyle dursun, hatta Türkçe bile d.ektldlr. Bunu uzun uzaclıya tsbat etmeıi;e hacet yok. Herkes tecrübe edebilir. Konuşurken dikkat eder, hakiki Türkçede terkip ve med olmadtkmın farkına varır. Yahut eski edlplertn eserlerindeki terkipli cümlelerden bir tane kullanır. Etrafında nasıl gülündüğünü alay edildlıi;ini görünce bu llsanın içtimal hakikata ·ne kadar :ı:ıt ve muhıUif olduıi;unu anlar. TOrk SözO, say" 16, 24 Temmuz 1330/6 AQustos 1914

SAGLAM ZEMİN'

Bir Alıııa.D l&ir şUrler:l.n.l Alına.nca, bir İDgW.z İngillzce, bir Rus Rusça yazar, çQ.nkü onun vatanı kendi llsanıdır. Bir heykeltıraş heykellnl kendi memleketinde kurar. Çüııkıl gitse onun sa.ııatını a.nlampzlar. Ve başka yere bu sanatkAr vatanm sağlam. bir zem.J..n.ln..l bulup gelecek asırIara hediye etmek isted.lA'I A.bldeyi onun üzerl.nde yükseltir ... İşte Türkçe de Türk sanatkArları için bir vatan, bir sağlam zemindir. Türkçenin üzerine kuracakları A.blde geçecek zamanların yıkıcı ellerine daya.nır. HA.l.ı.kı.n.ı.n ismiııl nesilden neslle sOyler ... Onu A.bideleştlrlr.

Edebiyat heykell için sağlam bir zemin C&Dh llsa.n, yA.nl konuşula.n Türkçedir. Sa.natkA.ra kimse karışamaz. O istediğ1Di yapar. Yalıuz vatandaşları yaptıkJ, şeyin sağlam bir zem.iD üzeriDe kurulıı:ıa.sın.ı isterler ve bu haklarıdır.

Şim.d.l bir heykeltıraş düşününüz. Gidip kum.sal, çalullı, berbat ve çürük bir zemiıı üzerl.ne güzel, bedll, mılkeınmel bir heykel kuruyor. Bu heykell bir a.n için herkes betenlr. Fakat zemin çürük. olduğunda.n bu heykal yaşayamaz. Mutlaka devrllir. Ne kadar kuvveW harçlarta bir m.esnet yapsa· yine yıkılır. ÇUııkü zem1n gevşektır. Bu memleketin belediye reisi, yahut akıllı adamlar, sa.natkA.ra: -Ne yaparsan yap, yalnız zemine dikkat et. Kavt olsun. . derler. Bir şaire de bOyle m.O.dA.hele etm.elı; hak-

kımızdır._ - '

Ey Şair! Ne yazarsa.n yaz. Yazdıkın ıster m.llU, ister pyr-l mUl1 Qlsun.. ister Yuna.n ed.eblya-

125

tanı, Ister Japon edebiyatını terennüm et. Yalnız dikkat et, llsanın bizim lisanıınız olsun. Bizim llsanımızla, h&lkın llsanıyla yazmadıkça eserin ölüme mahkümdur. Ne yaza.ca&ına. kanşa.mayız. Fakat llsanın konuştuğumuz Türkçe olmasını Isteriz. Isteriz ki senin rebAhını da lşltellm.

Eski edebiyat lisanı, terkipli ve sun'i lisan, edebiyat heykelinin çürük zemJn1dlr. Veysi ve Nerglsi hakikatan büyük sanatkAr Idiler. Onların eserlerindeki ince ıstlAreler kıymeti takdir olunamayacak derecede yüksektir. Fakat bu sanatı canlı bir !isan lle edA etmiyorlardı. •İskenderiye edlplorl• gibi husus! ve konuşulmaz bir llsanla. yazıyorlardı. Bu uydurma llsanı ancak birkaç kişi anlıyordu. Bu,gün kimse anlamıyor.

Eski edebiyat lisan.ıyla yazılan diğer şiirler de bu tali'den kendllerlnl kurtaremodılar. Busün onlan kim okuyor? Hemen denllebilir ki hiç kimse ...

HattA eski edebiyatın terkipli llsanı yavaş yavaş mJzAh llsanı olmağa başladı. Yarın fen ve hakikat galehe çalarsıı.:

Sırtında (d41k-ı mo.rtfetJ dostinde (keşkili-C (rızd}

Her fi'l u her end.l.şede (serddde-t hükrn-C (ka.z4)

Rtrıdıine söylerken ga:z.el (ya n4le-i rmkatfeserJ

Devrıinı fkaslrü's-sıifJ (bigıine-t ins4ftırJ

Ve llh . .. gibi şeyleri kimse ciddi zan.netmeyecek, herkes şaka ve mizAlı telakki edecektir. Bug1ln hlle bizde mlzAh.ııı llsanı eski edebiyat 11sanıd.ır. Tanin'in meşhur kasideleri ııe Idi? Gayet tuhaf bir şey yazmak Için mutlaka Arapça. Acemee terkipler yapanz. En muktedlr m..Lz.Alı muharr:irlerlmizden birisi bana diyor Id: Eğer terkipler olmasa bizim sermayemiz azalır. Biz halkı gllldürmek için y&ln.ız Arapça.

Acemce terkipler deAtl, Türkçe keUmelerden bile Arapça ve Acemce ·kaidelerle terkipler uydurunız. Hele seci? .. BugQn bu en g(Uü.Dç oeycUr.

Konuşurken tecrübe ediD.1z. Birkaç terkip söyled.lniz mi ka.rşlDJZdaki gQ.l.mep başlar. Yahut siz alay etmek Için terkip söylersiD..Iz. Yazarken de böyle ol.&ca.k. Canlı llsaıı edebiyat llS&Dl olunca kimse o mahO.t kll.şe terkiplert, vasf-ı terkipleri k:ullan..maA"a cesııret edemeyecek. Altı yedi ay evvel Ka.ragöz Ga.&etesi böyle terkipli bir şUrl aynen a1m.ı.t ve· •terco.mesln.l gelecek hafta neşredecetfz• diye et-ienm.lştl. O şiir bundan ou sene evvel, eski edebiyat lls&DlD.lD yeniden parladığı gün Servet-i Fünıln'da gOrülseydl belki takdir olunurdu. Halbuki bugil.n Ka.ragöz sahlfelerine nakledlyor.

Bir şeyin g(Uü.Dç olması Adetlerl.m1ze, muhite,-sellkamıza. nıllllyetlmJze zıt ve muhAlif bulunmasıdır. HattA. Çince bile eski edebiyat llsanı kadar Türkçeye zıt ve muhAlif det"lldir.

Edebiyatımız Için s&t"laın ve hakikl zemin konuşulan İstanbul Türkçesiyle milli aruzuınuz olan hece vezlnlertdir. ·Ef.Ul ü tef.Ul- bizim sevk-i tabiimlzde yoktur. Aruz kaldelerini bilmeyen bir adam aruzla yazılmış bir şllrt okurken güçlük çeker. Ve zevkine varma.z. Fakat hece vezl.Dlertyle yazılıınş bir. şiiri herkes okur ve zevkine varır; nltekhn eski destanlanmız ve koşmalanmızdakl o samimf ıUıengi, duyguları hangimiz duymayız?

Türkçe kelimelerde •med• yoktur.

Türkçeye giren Arapça. Acemce kelimelerdeki •med-ler de kısal.mış, Adeta. bir elilin dörtte blrt kadar hissolunma.z dereceye l.nn:ı.lştır.

Türkçeye giren Arapça, Acemce kelimelerin çot"unda. hiç med kplmamıştır.

Halbuki Türkçenin ro.hunu, edB.sını tedklk için bazı şalrlertmJz? Arap ve Acem anızunu kull.a.ıımakta. inat ediyorlar. İna.t lle Içtimal ha.Jdka.tler değlştlrllemez.

-Ef.Ul ü tef.Ul· aruzunda hece aşırı bir -med• vardır. Bu med mecburiyeU TürkçeDiıı edB.sını, Türkçe kelimelerin •savtiyet-lerinl bozar. Buna şahit Fuzüll'den Tevfik Ftkret'e ka.dıı.r aruz vezinlerini kullanan bütün Türk şalrleriniıı eserleri dir. Mademki bir llsanda -med• yok, artık o lisanda -medll· bir aruz kullanılablllr mi? Va.kıa Türkçeye giren Arap keliıiıeleriııde gayet hafif" bir med kalınıştır. Fakat bu aslA duyulmaz. Asla a.ruzun istedlği gibi üç dört ellf miktarında değildir. •Hayat, lnkılap; sabah, sükün, harap• gibi birçok kelimelerdeki medlerin farkına vanlmaz. Fakat bu kelimeler aruz ile kUllanılınca hçmen Türkçelikten çıkar. Renklerini; edırı.Iarını; savt.iyeUerini kaybeder. Uzar, lasUkieşir. Tecrübe için bu kelimeleri Arap ve Acem aruzuyla kullana.lım; bakınız. nasıl uzun ve Türk edB.sına muhalif bir tarzda çeklyorsunuz,

(HaydtJ gitmedi ama (memdtJ gelmiştir! Bu (in./ııldplaraJ yok mu intihd ydrdb! (SükünJ bekleyenler bir (sabahdanJ ekser ( Har6.pJ bir sakfın zıll-ı ıgtırdbında

Eğer bu kelimeleri Türk şivesiyle telaffuz ederseniz vezin bozulur. Mutlaka çekeceksiniz. Konuşurken kullandığınız. şiveDiıı haricinde va bambaşka bir ediı. ile çekeceksiniz. Fakat miW aruzla yani hece vezlnleriyle yazılmış olursa konuşurken nasıl telaffuz edenıeniz öyle okuyacaksınız. Arap tecvidlyle çekmeyeceksiniz,

Akşam sabah hep boğuşrl'l4k, Hareketsiz yer haraptır. Ölüm ı'.çin. sükü.n. bir hak: Haydt demek in.kıldptır ...

Bu parçadaki sabah; ha.riı.p; sük\l.n; hayAı; inkıliı.p kellınelerlni Arap tecvidlyle çekmek ls·

İçtimA.I bir müessese olan Usan.ı.n ya.l.n.ı.z sarfı ve na.hvt deAU edı!isı; şivesi ve tecvidi de mukaddestir. Milliyetlerinin büyüklüğünıl. ldrA.k edemeyen bir ta.kıın cA.b.l.l ve zavallı softa.lar gibi lisammızın kelimelerini teşdidler; Arap tecvl.diyle dört ellf miktan çeker ve bozarsak hiçbir vakit Türkçenin güzel.l..lğl.n.l eserlerimizde gösteremeyiz. Arap a.ruzu Arapçaya iııabsustur. Çünkü o Arap kelimelerinin şekllyet ve sa.vtiyetlerine göre yapılmıştır. Türkçeye uymaz. VA.kıa Fuzüli" den beri gelenler uydurına.ga çalışmışlar. Fakat Tevfik Fikret bile o kadar dikkat ve gayret ettiği halde Arap a.ruzuyla yazdığı kellınelerin şivelerini edıUarıyla muhafaza edememiş, Arap tecvidiyle kulla.ıuruştır. Her llsanın kendine tı.lt hususiyetleri olduğu gibi vezin.lerin de kendilerine .a.it hususiyetleri vardır. Türkler kelimelerinin hacelerini çek.mezler. sayarlar. Araplar kellınelerini çekerler ... . Türk vezin.leri hecelari çek.mez ve hepsini sa.yar. Arap vezinleri heceleri sa.ymaz ve bazısını çeker ... Arap aruzu içinde Türk tecvidi nasıl yaşamazsa Türk a.ruzu içinde Arap tecvldi de hemen söner llsanın ıara.ssud edebildi,timiz şe"niyetine, hakikatine inat ederek htıJ.B. Arap vezinlerlni kullanırsak kendi llsanımızı yine kendimiz bozmuş oluruz. Eserlerimiz Türkçe sayılmaz. Milletimizin rıl.hu rübiı.bımızı işidemez. Nağmelerimizi, ş11rlarimizl sevmez, artık şairlerimiz de vatanlarının baricine çıkmamalı, abideleri Için sağlam bir zem1n aramalıdırl.ar. Bu sağlam zemin.: Konutulan güzel Türkçe ve baya.jı. kellmeleri bUe Türk tecvtdine uyduran (millJ aruzl yani hece vezinleridir. Oz llsanını seven şairler abidelerini bu �lam zemin "ilzerine kurmalıdırlar. Hece vezinle-

riyle ya.z.ılan şürlerln Omzıl lhtlmal m11letll:ı Omrü kadar uzwı olur. F&ka.t Arap aruzuyla yazılan şürlerln Omrü. Ise Arap ve Acem edAsını kendi llsen•nınldne tercih etmJş olan hasta bir zümre muhltimizde daha. ne kadar ya.şa.ya.blllrse işta o kadardır ...

Bu zümrenin günden güne a.za.ldıl;ını, lhtlyarladığını ''e Oldüğünıl gOrmılyor musunuz.

Türk S()zü. sayı: 15. 17 Temmuz 1330/30 Temmuz 1914

MAzt

bıyll IDI .Edilir? lade mi?

Tanzimattan evvelki hayata dönm.ek Isteyenler, içlııde ya.şadığı.mız Mlll1yyet cereya.nının ruhunu, temayüllertnı deı1;1ştırerek dalına. bizi aldatmaya çalışırlar. Be.ka.nıınız, bir an, son derece m.illiyyetperver gOrıl.nürler; Avrupa milletlerinin Adetleriyle e.b.UI.klarını ta.kllt etmenin slz.lnle beraber aleyhdarıdırlar. Derler kl: - Ah mAzi! Miı.zll Saadet. tera.kkl, kuvvet, hayat hep orada ... Artık :m.llllyyetlınlze dönellın! Milllyyet Tanzi.m.a.t'tan evvelki sisteme, eski an'anata k&vuşı:naktırl Halbuld, dikkatle tahlil olunursa, bu flkrin altında saklanan maksat hemen gOze çarpar: ll Bizi millet haline geçlrmemek. 21 •Miill harsı.mız•la Avrupa medeniyetine gtrmem.izl men ·etmek. Ben b\Ulla.ra. -Kablettanzlma.tçılar• diyorum .. Bunlar yeni mecmua yazdıktan soDra artık alenen benimsemeı1;e pek cesaret edemedikleri programlarını doı1;rudan ortaya koymazlar. Muhtellf maskeler altında, lçlıı içlıı m.illl uyan�za. saldırırle.r. MillJ careyanın Utmdeld, edebiyatt&ld, harsdald istikametını deA1ştlruıeı1;e uı1;ra.şırle.r.

Ümmet· devrlııJıı lskolastik l.1sa.ıı.ını tekrar tesis etmeı1;e, iade etmeı1;e ça.Jıı,ırlar. •Halk• namı altında fertleri tamamJyle birbirine m1lsa.vi olan; yalnız meslek zümreleri hal1nde a.nüarında bir fark bulunan demokrat m1Uetimizi !ZAdegA.n, AvA.ml yahut. !HAs, .Ava.ml diye yeniden ild.ye pa.rçıı.Jama.k Isterler. HuJAsa b11tıln emelleri -mazfyi iade etmektir.• Bu emel asla milllyyet endi-

131.

ııesinden doğmamışbr. Bu ha.lls bir •geriye dOnme-dir. VAkıa. bir millet ınAzislnJ sever. MAzisine hürmet eder. M6.zisl kendisince mukaddestlr;

mefıU'ıirle doludur, en yüksek hJsslyatlarınııı kaynağıdır ... Fakat yaşamak isüyorsa onu Iade etmeyi aklına bile getlrm.ez. Belkl lhyA eder!

İhya etmek: RECONSTİ'I'UER, Iade etmek: RESTAURER. Evet, bunlar birblrlnden çok ayrı, çok farklı hareketlerdir. Milliyyetperverler ki bi

zim liberallerinıiz mevkilndedir-kalplerinde mAzl Için pek derin, pek büyük bir hürmet duyarlar. Daima onu lhyA etmeğe çalışırlar. Tarihle

rini ararlar. Geçmilj zamanlan.n vesl.kala.rı.n.ı, eserlerini toplarlar. Hazineyi-evraklar, mWl mllzeler yaparlar. Etnografi müzeleri, müesseselerı vücuda getirlrler. Eski Abideleri hem muhafaza. hem tamir ederler. Mtı.ziden kalan her şey, hat

ta bir çubuk, bir narglle, bir kalkan, bir tolga, bir kavuk, bir hançer, bir sarık, bir tülbent parçası, her şey, her şey ... Onlarca bir mukaddes

yAdlgAr IRELIQUEl makamındadır. Milllyyetperverlerin bu aşkıDa bir dereceye kadar Tanzimalçılar -ki blz.im muhafazakılrlarımız demektir-iştirak ederler. Fakat hiç biri rubiLbl bir tarihi, ölmüş bir nıAz.lyi Iade etmeye ka.lk.mAzlar. MAzi, mtı.zidir! Ölülerin yeri nasıl türbeler, mezarlarsa mAzlnin yeri de müzeler, kütüphaneier, vlcdanlardır. Halbuki kablettanzimatçılar (yani

geri dönenlerı bu mlı.z.iyi ihyA etmeye değil, iade etmeye çalışırlar; fakat daima karşılarında muhafazakılrlarla liberalleri, yani Tanzima.tçılarla.. Tllrkçüleri görürler, Eski lskolastl.k Usanın Iade

edilmesine, şair Ziya Paşa'nın bile Avrupa'yı gördükten sonra •yere batası!· diye IA'netlediğl köhne ·TerAkib tarz•ını yaşatmaya çabalarlar. Fakat rnllll harsın kalesi olan liberal matbuat milliyyetperveı-muharrlrlerlyle yeni lisanı, tabii llsanı himaye eder. Kablettanzimatçılar edebiyattan tabll llsanı kovdukları gibi •asrl nevtlerl• de öl

dürmek isterler. Romanı, hikllyeyi bozup ·YAve•

hallııe, tiyatn>yu söndılrüp Orta Oyunu, Ka.r&BôZ haline koymayı kurarla.r. Gazel.l.n, kasldeDin, rü.bAinJn. Acem veziıılerin.ln bu a.sra. bu milllyyet sistemine mılga.ytr oldukunu dılşQnemezler. Gayeleri ölü mAztyt oldu.ktl gibi hayata iade etmektir. Halbuki milllyyetperverler bu mA.zlyt yalnızca •lhya etmek· emellnl giiderler. MA.ziyl iade etmek: onu ·fill• halinde ya.şatmak: ihya etmek •Ha.tıra- hallııde ya.şatmaktır. Blrlnclsi İrtica', ikincisi Hamiyet'dir. Birincisi milletimizi. milliyetimizi ma.hv ... İkincisi na ederl

MA.zlyi iade etmekle, 1hya etmeye mılşahhas bir misal getireyJ.m., Mehter takımını dinlediniz mi?

Evet. Çok güzel. Bize bir an mAzin.l.n zevkini veriyor. Kavu.klar, şalvarla.r, neyler. davullar, zurnalar, zlller hayalimizde t.arih.l aklsler bırakıyor ... İşte bu eski musiklmiziıı 1hya olWlDla.Sı demektir! Çünkıl •Hatıra• halindedir. Mwey .. merbuttur. Müzen.in dolaplarında.ki eşya gözümüzün önünde nasıl duruyorsa. bu musiki de sAmiamızda öyle dura.caktır. Bundan bütün mJIliyyetperverler memnundur. MA.zllerinin Ii:ıusikisinden böyle bir hatıraya sahip olmak hepsi için bir iftihar, bir sevinçtir. Mehter tak.ım.ını.n müzede 1hya. olunmasını gayet milli bir hareket te14.kk1 ederler. Fakat ... Allah göstermesin. ya bu Mehter htı.kanı hayata Iade edilmek istenllse? ... Bugüııkü. hayatımızdan bütün piyanolar, kemanlar, flllüUer, obualar, tanfarlar ve Uh .. hepsi kald.ırılıp yerlerine m.\lnhasıran' Mehterhane muslkisi konulmaya teşebb\ls edilse? İşte bu mA.zlyl iade etmektir: bir irtlcadır. Mehterhane takımı gibi mAzin1n her levlıaşı, her sayfası ihyA olunmalı. Abideler, camiler, çeşmeler. kitaplar, esld kıyafeUer, harp aletieri ve Uh ... Nlsyan Ortü.leriDin altından Qıl<arılmalı. Milzeler çokalmalı, tarlh.1m1zl.n elle . tutulabilecek vesl.kaları hep g0z11mıl.zıl.n On\lnde bulunmalı. Ama hiç bir va.ldt hatırası nazarımızda o kadar mukaddes olan

m4zinln ·fW• hıı.l.l.nde yeniden hayata iade olunmasına. müsaade etlllemellylz.

Zira. bu teşebbıls bizi tek&mıllıln ezell yolundan geri çevı.nr. Bu asra. ma.hsus ·Haya.t telA.kldsl.nl• ka.vrayama.yan cemlyeUerl.n düştüğıl felQket girdabına yuvarla.r.

Milli Talim ve Terbiye Cemivetl Mecmuasr. c. 1 sevr: 4 30 Haziren 1334/13 Temmuz 1913

This article is from: